T ile başlayan FaRkLaR
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
itibarı ile 42.805 başlık/FaRk ile birlikte,
42.805 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...
(150/173)
- TAZELEYİCİ ve/||/<> GENÇLEŞTİRİCİ
( Uyku, yıkanma, sarılmak, birlik, oyun, hareket, çalışma, spor, felsefe, dil, bilim, doga, yeşil, sanat, sevgili, dost, sohbet. )
- TAZİP[Ar. TAZİB] değil/yerine/= SIKINTIYA SOKMA, ÜZME
- TÂZİR ile/ve/||/<> TEKDİR
( Azarlama. İLE/VE/||/<> Azarlama. )
- [ne yazık ki]
TAZIYA, "TUT!" ve/||/<> TAVŞANA, "KAÇ!"
- TA'ZİYE[Ar. < AZV] değil/yerine/= YARA(BAŞ) SAĞILIĞI/İYİLEŞMESİ DİLEME
( Caferî mezhebinde olanların Muharrem ayında yaptığı matem töreni. )
- TAZİYE[Ar.] ile TARZİYE[Ar.]
( Ölen kişinin yakınlarına üzüntünü paylaştığını belirtme/bildirme. İLE Yapılan kötü bir davranış için özür dileme, gönül alma. )
- TAZİZ[Ar.] değil/yerine/= SEVGİ İLE ANMA
- TAZMİN[Ar.] değil/yerine/= ZARARI ÖDEME
- TAZMİNAT[Ar.] değil/yerine/= ÖDENCE
- TAZYİK[Ar.] değil/yerine/= BASINÇ
- TBI/TOTAL BODY IRRADİATION | TRAUMATIC BRAIN İNJURY[İng.] değil/yerine/= TÜM GÖVDE IŞINLAMASI | TRAVMATİK BEYİN HASARI
- TBT değil/yerine/= HGG
( "Throw Back Thursday" DEĞİL/YERİNE/= Hey Gidi Günler. )
- TCP/TRANSMİSSION CONTROL PROTOCOL[İng.] değil/yerine/= AKTARIM KATMANI GEÇİŞ DENETIM PROTOKOLÜ
- t.d.[Lat. < TER DIE] değil/yerine/= GÜNDE 3 KEZ
- TD-DFT ile/||/<> CIS
( TD-DFT zamana bağlı uyarılmış İLE CIS configuration interaction. )
( Formül: DFT bazlı İLE HF bazlı )
- TDP/FRESH FROZEN PLASMA[İng.] değil/yerine/= TAZE DONMUŞ PLAZMA
- TEA :/yerine ÇAY
- TEABBÜD ve TEDEBBÜR
- TEACH :/yerine ÖĞRETMEK
- TEACHER :/yerine ÖĞRETMEN
- TEACHING :/yerine ÖĞRETİM
- TEÂDÜL[Ar.] değil/yerine/= DENKLEŞME, DENKLİK, BİRBİRİNE DENK OLMA
- TEÂKUP[Ar.] değil/yerine/= ART ARDA GELME
- TEALİMİYYÛN ile/ve/||/<> TABİÎYYÛN ile/ve/||/<> İŞRAKİYYÛN ile/ve/||/<> MENAZİRÛN
( Matematikçiler. İLE/VE/||/<> Fizikçiler. İLE/VE/||/<> Aydınlanmacılar. İLE/VE/||/<> İbn Heysem'ciler. )
- TEAM :/yerine TAKIM
- TEAMÜL ÇARKI ile/ve TEKÂMÜL ÇARKI
( [İnsandaki] Uzun Devran. İLE Kısa Devran. )
( Kişinin zuhur âlemine gelişine kadarki süre[ç]. İLE Kişinin mânâya dönüşüne kadarki süre[ç]. )
- TEAR :/yerine YIRTMAK, GÖZYAŞI
- TEARRÜF ile TEÂRÜF[< AREF] ile ...
( Bir şeyi araştırarak öğrenme. İLE Bir şeyin herkesçe bilinmesi. )
- TEASPOON :/yerine ÇAY KAŞIĞI
- TEÂSÜR[Ar.] değil/yerine/= GÜZEL GEÇİNME, DİRLİK ETME
- TEÂVÜN[Ar. < AVN çoğ. TEÂVÜNÂT] değil/yerine/= YARDIMLAŞMA
- TEBÂ[Ar.] ile/ve REÂYÂ[Ar.]
( ... İLE/VE Bir hükümdarın yönetimi altındaki halk. | Tanzimat'tan önce, Osmanlı'nın Müslüman olmayan uyrukları. | Hristiyan. )
- TEBAA[Ar.] değil/yerine/= UYRUK
- TEBAA ile/değil/yerine VATANDAŞ
- TEBAİYET[Ar.] değil/yerine/= YASAYA/BUYRUĞA UYMA | DEVLETE/GÜÇLÜ KİŞİYE BAĞLANMA
- TEBÂYÜN ile/||/<> TEDÂHUL
( Farklılık, iki ya da daha fazla sayı arasında herhangi bir ortak kat ya da bölen ilişkisinin bulunmaması. İLE/||/<> Girişimlik, iki ya da daha fazla sayının aynı anda birbirinin katları olması durumu. )
- TEBCÎL[Ar. < BECL/BÜCÜL] değil/yerine/= ULULAMA, AĞARLAMA | ÖVME
- TEBDÎL[< BEDEL] ile DEĞİŞTİRME
( DEĞİŞTİRME, DEĞİŞTİRİLME, BAŞKA BİR HÂLE GETİRME )
- TEBDİL-İ HAVA[Ar. < HEVÂ] değil/yerine/= HAVA DEĞİŞİKLİĞİ
- TEBEDDÜL[Ar.] değil/yerine/= BİR DURUMDAN, BAŞKA BİR DURUMA GEÇME, DEĞİŞME
- TEBEDDÜN[Ar.] ile/değil TECESSÜM[Ar.]
( "Bedenlenme". İLE/DEĞİL Boyut kazanma, nesneleşme. | Görünmeye başlama, belirme. | Göz önüne gelme, canlanma. )
- TEBELLEŞ[Ar.] değil/yerine/= BİRBİRİNE GEÇMİŞ, KARMAKARIŞIK, KARIŞMIŞ
- TEBELLEŞ ile/ve/değil/||/<>/< MUSALLAT (OLMAK)
- TEBELLÜĞ[Ar.] değil/yerine/= BİLDİRİMİ ALMAK
- TEBELLÜL[Ar.] ile TEBELLÜR[Eski Türkçe < BİLLÛR]
( Islanma, nemlenme. İLE Billurlaşma. [Fr. CRISTALLISATION] )
- TEBELLÜR[Ar.] ETME değil/yerine/= BELİRGİNLEŞME
- TEBERRÂ[< BERÂ] ile UZAKLAŞMA, UZAK DURMA, ÇEKİLME | SEVMEYİP YÜZ ÇEVİRME | KÖTÜ AHLÂK
- TEBERRU'[Ar. < BURÛ | çoğ. TEBERRUÂT] ile TEBERRÛ/TEBERRÂ[Ar. < BERÂ]
( Bağış, bağışlama. İLE Uzaklaşma, uzak durma, çekilme. | Sevmeyip yüz çevirme. [>< TEVELLÂ] )
- TEBERRÜK[< BEREKET] ile MÜBÂREK SAYMA, UĞUR SAYMA
- TEBERRÜKEN[Ar.] değil/yerine/= HEDİYE OLARAK
- TEBEŞİR ile/değil ALÇITAŞI
( Kalsiyum karbonat. İLE/DEĞİL Kalsiyum sülfat dihidrat. )
( ... İLE/DEĞİL En az 4000 yıldır çıkarılmaktadır. Çıkarılan tüm alçıtaşının %75'i alçı ve ondan yapılan kartonpiyer, fayans ve ortopedide kullanılır. )
( ... İLE/DEĞİL Çimentonun çok önemli bir bileşenidir. Gübre, kağıt ve kumaş üretiminde de kullanılmaktadır. )
( Piramit'lerin içindeki sıvalar alçıtaşıyla yapılmıştır. Bina sıvaları da alçıtaşındandır. )
( GYPSOS[Yun.] > GYPSUM[İng.] )
- TEBESSÜM :) ve/<> TEFEKKÜR ve/<> TEŞEKKÜR ve/<> TEZEKKÜR
( GÜLÜMSEME ve/<> DÜŞÜNME ve/<> KIVANÇ ve/<> ANMA/ANIMSAMA/TEKRAR )
- TEBEYYÜN[Ar.] değil/yerine/= BELİRLİ OLMA
- TEBHÂL/E[Ar.] | COLD SORE, HERPES[İng.] değil/yerine/= UÇUK
- TEBLİĞ ile/ve EMİR
- TEBLİĞ ile/ve/değil/||/<>/>/< TEMSİL
- TEBŞÎR[< BEŞR] değil/yerine/= MÜJDE VERME, MÜJDELEME, MÜJDELENME
- TEBYİN ile/ve/||/<> TEBLİĞ
- TEBZÎL[Ar. < BEZL] ile TEBZÎR[Ar. < BEZR | çoğ. TEBZÎRÂT]
( Yarma, delme. | Bir örgenin suyunu boşaltmak üzere o yeri bir araçla delme işlemi. İLE Tohumu saçıp dağıtma. | Har vurup harman savurma. )
- TECÂHÜL[Ar.] değil/yerine/= BİLMEZ GİBİ GÖRÜNME, BİLMEZLİKTEN GELME
- TECÂNÜS[Ar.] değil/yerine/= BİR BÜTÜNÜ OLUŞTURAN ÖĞELER ARASINDA UYUM BULUNMASI DURUMU
- TECA'ÜD[Ar. < CA'D] değil/yerine/= BÜKLÜM BÜKLÜM SAÇ
( Saçın kıvırcık, büklüm büklüm olması. )
- TECAVÜZ değil/yerine/>< ANLAMA (ÇABASI)
( Tecavüz eden, anlayamaz ve anla(/ya)mamıştır. )
- TECÂVÜZ[Ar.] değil/yerine/= SALDIRAŞ
- TECÂVÜZ[Ar.] değil/yerine/= SALDIRI
( Saldırı. | Namusuna saldırma, sarkıntılık. | Başkasının hakkına el uzatma. | Aşma, ötesine geçme. )
- TECDİT/TECDİD[Ar.] değil/yerine/= TAZELEME
- TECELLİ ile/ve GÜZELLİK
( AHLÂK: Vahiy yoluyla gelen tecellî. )
- TECELLİ[Ar.] ile/ve/||/<> TAHAKKUK[Ar.]
- TECELLÎ/FEYZ ile/ve/<> ZUHÛRÂT
( Sanatsal. İLE/VE/<> Bilimsel. )
( Tecellî. İLE/VE/<> Zuhûr. )
( Süreklidir. İLE/VE/<> ... )
- TECEMMU[Ar.] değil/yerine/= YIĞINAK
- TECENNÜN[Ar.] değil/yerine/= ÇILDIRMA, DELİRME, AKLINI OYNATMA
- TECERRÜT/D[Ar.] değil/yerine/= HERŞEYDEN UZAKLAŞMA, SIYRILMA, SOYUTLANMA
- TECESSÜS[Ar. < CESS] değil/yerine/= ANLAMA MERAKI
( OLAĞAN/BASİT MERAK | YOKLAMA, ARAŞTIRMA, DİKKAT VE GAYRETLE ARAŞTIRMA | BİR ŞEYİN İÇ YÜZÜNÜ ARAŞTIRIP SIRRINI ÇÖZMEYE ÇALIŞMA | GÖZETLEME | MERAK )
- TECEZZÜV[Ar. < CÜZ]/TECEZZÎ değil/yerine/= KISIM KISIM BÖLÜNME, DOĞRANMA, UFALMA
( KISIM KISIM BÖLÜNME, DOĞRANMA, UFALMA )
- TEÇHİL[Ar.] değil/yerine/= BİRİNİN BİLGİSİZLİĞİNİ SÖYLEME
( Birinin bir konuda bilgisizliğini söyleme, bilmezleme. )
- TEÇHİZ[Ar.] değil/yerine/= DONATMA, DONATIM
- TECHNICAL (/TOPIC, THEME) vs. DEEP (/TOPIC, THEME)
- TECHNICAL :/yerine TEKNİK
- TECHNIQUE :/yerine TEKNİK
- TECHNOLOGY :/yerine TEKNOLOJİ
- TECİL[Ar.] değil/yerine/= ERTELEME
- TECİM/TİCARET:
KAZANMAK ya da GEREKSİNİMİNİ KARŞILAMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KAZANDIRMAK ya da GEREKSİNİMİ KARŞILAMAK
- TECİM/SEL / TİCARET/TİCARİ ile/ve ÜRETİM/SEL
( Üretim Geliştirme Aşamaları: Araştırma Gözlem Çözümleme Geliştirme Deneme Tecimleştirme/Ticarileştirme )
( Exploration
Screening
Analysis
Development
Test phase
Commercialisation
COMMERCE vs./and PRODUCTION )
- TECRÎD[< CERED] ile/değil TEDRÎC[< DURÛC]/KERTELEME
( Soyma, soyulma. | Ayırma, bir tarafta tutma. | Soyutlama. | Yalıtma. | Önce gönlünü gafletten, nefsini hevâdan, dilini boş sözden arındırıp dünyayı zihninden/kalbinden çıkararak Hakk'a yönelme. İLE/DEĞİL Derece derece, basamak basamak ilerle(t)me. )
- TECRİD ET VE SAKLA! ve/<> TESBİH ET, YAŞA!
- TECRÎD[< Ar. CERED | çoğ. TECRÎDÂT] ile/< İNTİZÂ[< Ar. NEZ]
( Maddî olandan arındırmak. | Soymak/soyutlamak. İLE/< Dış-dünyada, bir nesnede gizilgüç[bilkuvve/potansiyel] olarak bulunan bir özelliği, zihnin soyutlayarak yetkin örnek[ideal-form] haline getirmesi. | Ayıklamak. )
( Soyma, soyulma. | Ayırma, bir tarafta tutma. | Herşeyden el-ayak çekme. | Soyutlama. | Yalıtma. | Bir şairin kendini soyut bir kişilik, yani ayrı bir kişi sayarak ona hitab etmesi. | Noktasız harflerden oluşan sözcüklerle tümce ya da mısra yapma. İLE/< Çekip koparma, koparıp alma. )
( İntizâ olmadan, tecrîd olmaz. )
( Without the extraction, there cannot be the abstraction. )
( ABSTRACTION vs./< EXTRACTION )
- TECRİD ile/ve/||/<> TEHZÎB
( İlimde. İLE/VE/||/<> Amelde. )
- TECRİD ile/değil/yerine TEZKİYE
- TECRİT ile HALVET
- TECRİT ile/ve/||/<> İNZİVÂ
- TECRİT ile RİYÂZÂT
- TECRİT[Ar.]/ABSTRAKSİYON[Fr./İng.] değil/yerine/= SOYUTLAMA
- TECRİT ile/ve/değil/yerine/||/<>/> TEHCİR
( Ayırma. | Birini dış dünyadan kopararak kendi durumuna bırakma. | Bulaşıcı hastalığın daha fazla canlıya bulaşmasını önlemek amacıyla sayrının öteki canlılarla olan ilişkilerinin en az seviyeye indirilmesi ya da kesilmesi. | Soyutlama. | Yalıtım. | Mahkûmu cezasını tek başına çekmesi için öteki hükümlülerden ayırma. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Göç ettirmek. )
- TECRÜBE SAHİBİ[Ar.] değil/yerine/= DENEYİM İYESİ
- TECRÜBE[Ar.] değil/yerine/= DENEYİM
- TECVÎD[< CEVDET] ile ...
( BİR ŞEYİ GÜZEL YAPMA | KUR'AN'-I KERÎM'İ USÛLÜNE BAĞLI KALARAK OKUMA İLMİ | BU OKUMAYI ÖĞRETEN KİTAP )
- TECVİT/TECVİD[Ar.] değil/yerine/= SÖZCÜĞÜ, DÜZGÜN/UYGUN OKUMA
( Sözcüklerin söylenişinde, seslerin çıkaklarına, uzunluk ve kısalıklarına göre okunması. | Kur'ân-ı Kerîm'in, doğru okunmasını sağlayan bilim. | Bu bilim üzerine yazılmış kitap. )
- TECVİZ[Ar.] değil/yerine/= İZİN VERME
( Yapılmasını uygun bulma. )
- TECVÎZ[Ar. CEVÂZ | çoğ. TECVÎZÂT] ile/ve TAKDİR
( Olanaklıları kabul eder. İLE/VE ... )
- TEDAİ[Ar. < DA'VET] değil/yerine/= ÇAĞRIŞIM
- TEDARİK ile/ve TEMİN
- TEDARİK/Lİ ile TEDBİR/Lİ
- TEDAVİ" BAKANLIĞI değil/yerine SAĞLIK BAKANLIĞI
- TEDAVİ[Ar.] ile/ve OTAMA/SAĞALTIM/TERAPİ[Fr.]
( Fiziksel olana. İLE Zihinsel olana. )
( Örgenlere uygulanabilen. İLE/VE Tine uygulanabilen. )
- TEDAVİ/TREATMENT[İng.] ile SAĞALTIM/SAĞALTMAK ONULTUM/ONULTMAK
- TEDÂVİ ile/ve/||/<>/> TELÂFİ
- TEDÂVÜL[Ar.]/SİRKÜLASYON[Fr.] değil/yerine/= DOLAŞIM/DOLANIM
- TEDBİR[Ar. < DÜBÛR] ile/ve TEMKİN[Ar. < MEKÂNET]
( Tedbirli ve mütevazı olun, şansı yakalarsınız. )
( Bir şeyi sağlayacak ya da önleyecek yol, yöntem, çözüm, çare. İLE/VE Bir işin sonunu düşünerek ölçülü, tedbirli davranma. | Ağırbaşlılık. | Hastalığın bir yere yerleşmesi. | İhtiyat, tedbir. )
( PRECAUTION vs./and COMPOSURE )
- Tedbir için SUS!!!
- TEDBİR ile/ve/değil/yerine/>/< AKIL
( Dışarıda. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/>/< İçeride. )
( Bilgisizde. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/>/< Düşünende. )
( "Gelecekte." İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/>/< Şu anda ve burada. )
( Nesne. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/>/< Kavram. )
- TEDBİR ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< FİKİR (ETMEK)
( Sonuca yönelik düşünme. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Sonuca yönelik olmayan düşünme. )
( Zât bakımından aynı, itibar bakımından ayrılardır. )
( Sona bakmak. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Yola bakmak. )
( [not] Thinking to [get/go] consequence. VS./AND/BUT/||/<>/>/< Any kind of thinking without consequence.
Any kind of thinking without consequence. INSTEAD OF Thinking to [get/go] consequence. )
( [not] PRECAUTION vs./and/but/||/<>/>/< TO THINK
TO THINK instead of PRECAUTION )
- TEDBİR ile GEREKLİLİK
( PRECAUTION vs. NECESSITY )
- TEDBİR ile/ve/||/<>/< İHTİYÂR
- TEDBİR[Ar. < DÜBÛR] ile İHTİYÂT
( Bir şeyi elde edecek ya da önleyecek yol, çare. | Kul irâdesi. İLE İleriyi düşünerek/görerek davranma. | Sakınma. | Yedek. )
- TEDBİR ve/||/<> İTİDAL ve/||/<> CESÂRET
- TEDBİR[Ar.] değil/yerine/= ÖNLEM
- TEDBİR ile PARANOYA
( Tedbirli ve mütevazı olun, şansı yakalarsınız. )
( Sonuca yönelik düşünme. İLE Sonuca yönelik olmayan düşünme. )
( ASPHALEIA ile/ve ... )
( Bir olay ya da kişinin bir durumu/sorunu ile sınırlı/özel kalabilen. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/> Sürekli ve her koşulda, herhangi bir özel durumla sınırlı kalmayacak sürekli/kalıcı olan. )
( Seninle. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/> Senden sonra da! )
( Ne olduğu. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/> Ne/nasıl[ne/yin asıl] olması gerektiği. )
( Çözümsüzlük hiçbir zaman çözüm değildir/olamaz! [kabul edilemez/edilmemeli, gözardı edilemez/edilmemeli, boş verilemez/verilmemeli, ertelenemez/ertelenmemeli!] )
( PRECAUTION vs. PARANOIA
PRECAUTION vs./and COMPOSURE
PRECAUTION vs. NECESSITY
PRECAUTION vs. TO THINK
Thinking to [get/go] consequence. WITH Any kind of thinking without consequence.
ESTABLISHING vs./and DIAGNOSIS
SECCURITY vs./and PRECAUTION
SOLUTION vs./and PRECAUTION
SOLUTION vs./and CONSEQUENCE/RESULT
SOLUTION vs./and EXPLANATION
SOLUTION vs./and GAME
FINDING SOLUTION vs. FIX THE SOLUTION
[not] SOLUTION vs./and/>/but CONTINUAL/REAL SOLUTION
CONTINUAL/REAL SOLUTION instead of SOLUTION
PRECAUTION vs. PARANOIA )
- [ne yazık ki]
"TEDBİR" ile/değil/yerine/>< SEVGİ
( Her konuda tedbirli olabiliriz; ancak, "severken/sevdiğimize karşı tedbirli olmak", gerçek mutluluk için en zararlısıdır. )
- TEDBİR ile/ve/değil/yerine/<>/< TAKDİR
( Tedbir, takdirin parçasıdır. )
- TEDBİR[< DÜBÛR] ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TAKDİR
( Bir şeyi temin edecek ya da önleyecek yol, çare. | Kişinin ihtiyâr ve istenci/irâdesi. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< ... )
( Tedbir, takdirin parçasıdır. )
( Yaptığın şeyin tedbirini, takdir-i Hüdâ'dan bekle. )
( Takdirden gelene, tedbir kılınmaz
Ne kılayım çare, ben, şimdiden geri
Yaram türlü türlü, merhem bulunmaz
İstersen merhemi, çal, şimdiden geri
( Tecellim böyleymiş, kime, ne diyeyim )
Geçti elden, gitti muhabbet çağı
Rakip, bahçeye kurmuş otağı
Yıkılsın çevresi, bostanı bağı
El girsin bağına, var, şimdiden geri
( Seher yeli, sevdiğimden bir haber )
Sen bir gonca gülsün, istife karış
İstersen gül oyna, dilersen sarış
Gönlün kimi isterse, ülfet et konuş
Yârim, sana destur var, şimdiden geri
( Tecellim böyleymiş, kime, ne diyeyim )
Kul Abdal'ım, bir sultanam ayılım
Yüz sür beni, eşiğinde sayılım
Hakk'tan gelen tecellime, kayılım
Kul Abdal'ım, yalan dünya, vefâsız
Âlemde bir yâre düştüm, devâsız
Sen bana yâr olmazsın, be hey vefâsız
Var kime olursan ol, şimdiden geri
( Seher yeli, sevdiğimden bir haber )
[ Veysel (Âşık) 'tan
dinlemek üzere burayı tıklayınız... ]
[ Sürekli erişim adresi...
www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/19854 ]
2023
VEYSEL (ÂŞIK) yılıdır.
Madem görüyorsunuz... O zaman, hoş görün! - Veysel (Âşık)
)
- TEDBİR ile YASAK
( PRECAUTION vs. PROHIBITION/FORBIDDEN )
- TEDBİR ile/ve/||/<>/> YÖNLENDİRME
- Tedbiri DİNLE!!!
- TEDBİR-İ NEFS/NÜFUS ile/ve/||/<>/> TEDBİR-İ MENZİL ile/ve/||/<>/> TEDBİR-İ MEDÎNE/MÜDÜN ile/ve/||/<>/> TEDBİR-İ ME'ÂD
( Bireyin ve toplumun oluşumunda.[Kişisel ahlâk, nefsi terbiye etmek] İLE/VE/||/<>/> Aileyi/topluluğu yönetmek.[Evi ve geçimi adâletle yönetmek] İLE/VE/||/<>/> Kenti/toplumu yönetmek.[Devleti adâletle yönetmek] İLE/VE/||/<>/> Dinî, manevi düzen.[Âhirete hazırlıklı olmak] )
( İlgili yazıyı okumak için burayı tıklayınız... )
- TEDBİRLİ/LİK ile/ve/değil/||/<>/< KARAMSAR/LIK
- [ne yazık ki]
TEDBİRSİZ TEVEKKÜL ile/ve/||/<> İCRAATSIZ DUA ile/ve/||/<> SÜFLÎ İNZİVÂ
- TEDBİRSİZLİK ile/ve/değil DALGI/GAFLET
- TEDBİRSİZLİK ile/ve/<> EYLEMSİZLİK
( İkisi de hüsrana götürür. )
- TEDENNÎ[AR. < DENÂVET | ÇOĞ. DUNUVV] ETMEDEN ve/||/<>/> TEVELLÎ OLMAZ
( Yaklaşmak, aşağıya yakın olmak. VE/||/<>/> Dostluk, birini Allah rızâsı için sevme, dost edinme. )
- TEDENNÎ[Ar.] ile TENEZZÜL[Ar.]
( Gerileme, düşme. İLE Kendi durumundan daha aşağıdaki bir işi, bir durumu kabul etme. | Alçakgönüllülük gösterme. )
- TEDFİN[Ar.] değil/yerine/= GÖMME
- TEDİP/TEDİB[Ar.] değil/yerine/= USLANDIRMA, YOLA GETİRME, TERBİYE ETME
- TEDİRGİN/LİK ile/ve/<>/>/< GERGİN/LİK
- TEDİRGİNLİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< HEYECAN
- TEDİRGİNLİK ile/ve/||/<> HUZURSUZLUK
- TEDİRGİNLİK ile/ve/<> KORKU
- TEDİYE[Ar.] değil/yerine/= ÖDEME
( Para vb. bir şey verme, ödeme. | Gerçekleşen bir alacağı para ile ödeme. )
- TEDRÎCEN[Ar.] ile/ve/||/<> TEDRÎCÎ[Ar.]
( Azar azar, giderek, gittikçe. İLE Derece derece, yavaş yavaş olan. )
- TEDRÎS[Ar. < DERS] değil/yerine/= DERS VERME, OKUTMA
- TEDRİSAT[Ar.] değil/yerine/= ÖĞRETİM
- TEDVÎN[Ar. < DÎVÂN] değil/yerine/= DERLEM/E
( Dîvân biçimine sokma. | Kitaplaştırma. | Yasalaştırma. [yazılı ve bütünlüklü duruma getirilen kurallar][İng. CODIFICATION] )
- TEDVİR[Ar.] değil/yerine/= ÇEVİRME | YÖNETME, ÇEKİP ÇEVİRME
- TEE/TRANSÖZOFAGEAL EKOKARDİYOGRAFİ TRANSOESOPHAGEAL ECHOCARDIOGRAPHY[İng.] değil/yerine/= YEMEK BORUSUNDAN EKOKARDİYOGRAFİ
- [Ar.] TEEBBÎ ile/ve TEEMMÜM
( Birini, baba edinme. | Birini, evlât edinme. İLE/VE Ana edinme. | Çocuğun, anne tarafından tanınması. )
- TEEDDÜB[Ar.] değil/yerine/= UTANMAK
- TEEHHÜL[Ar. < EHL] ile TEEHHÜR[Ar. < TE'HÎR | çoğ. TEEHHÜRÂT]
( Ehlileşme. | Evlenme. İLE Sonraya, geriye kalma. | Gecikme. )
- TEELLÜH ve KEMÂL
- TEEMMÜL ile/ve/<> TEFEKKUH
( İyice, etraflıca düşünme. İLE/VE/<> Fıkıh öğrenme. | Fıkıhta çok bilgili olma. )
- TEEN :/yerine GENÇ (13-19 YAŞ ARASI)
- TEENAGER :/yerine GENÇ, ERGEN
- TEENNÎ[< ENÂET] değil/yerine/= YAVAŞ GİTME, YAVAŞ HAREKET ETME, YAVAŞLIK; GECİKME | İLERİYİ DÜŞÜNEREK ACELESİZ, DİKKATLİ DAVRANMA
- TEESSÜR[Ar.] ile TEESSÜR[Ar. < ESR, ESÂRET | çoğ. TEESSÜRÂT]
( Oyalandırma, işten alıkoyma. İLE Kederli ve üzüntülü olarak duygulanma, içlenme. | Bir şeyin etkisini duyma. | Acı, keder duyma. )
- TEESSÜS[Ar.] değil/yerine/= KURULMA, ORTAYA ÇIKMA | YERLEŞME, TEMELLEŞME, KÖKLEŞME
- TEEYYÜT[Ar.] değil/yerine/= DOĞRU ÇIKMA, GERÇEKLENME
- TEFÂHÜR[< FAHR] değil/yerine/= ÖVÜNME | ÖVÜNÇ
- TEFÂVÜD[Ar.] ile YARARLAŞMA, BİRBİRİNDEN YARARLANMA
( YARARLAŞMA, BİRBİRİNDEN YARARLANMA )
- TEFCİR[Ar.]/DRENAJ[Fr.] değil/yerine/= AKAÇLAMA
( Toprakta bitkilerin yetişmesine zararlı olan fazla suların akıtılması. | Yarada biriken sıvıyı akaçla boşaltma. )
- TEFE ile KEFE[Ar. < KEFFE] ile KEFE
( Dokuma tezgâhında, tarağı tutan ağaç ya da metal parça. İLE Terazi gözlerinden her biri. İLE Atların tüylerini parlatmak için kullandığı bir araç türü. )
- TEFE ile TEF'E KOYMAK
( Dokuma tezgâhında, tarağı tutan ağaç ya da metal parça. İLE Biri hakkında alaylı dedikodu yapmak. )
- TEFE ile TEFELİ ile TEFECİ
( Dokuma tezgâhında tarağı tutan ahşap ya da metal parça. İLE Sık dokunmuş bez. İLE El altından yüksek faizle ödünç para veren kişi, faizci, murabahacı. )
- TEFEKKUH[Ar. < FIKH] ile TEFAKKÜH[Ar.]
( Fıkıh öğrenme. | Fıkıhta çok bilgili olma. | Taakkul, tefehhüm. İLE Hoşlanma, şaşırma. | Pişman olma. | Yemiş toplama, yemiş yeme. )
- TEFEKKUH[< FIKH] ile/ve/<> TEFEHHÜM[< FEHM]
( Fıkıh öğrenme. | Fıkıhta çok bilgili olma. İLE/VE/<> Yavaş yavaş anlama, farkına varma. )
- Tefekkür için DİNLE!!!
- TEFEKKÜR ile ASLINA DÖNDÜREN TEFEKKÜR
( CONTEMPLATION vs. CONTEMPLATION IN WHICH GET TURNS TO THE BASE )
- TEFEKKÜR ile/ve ASLINA DÖNDÜREN TEFEKKÜR
- TEFEKKÜR ve/> İSTİ'DÂD
- TEFEKKÜR ile/ve/> TAAKKUL
( Her kişinin becerisidir. [kendince ve kabı kadar] İLE/VE/> Er kişinin becerisidir. )
- TEFEKKÜR ve TEAMÜL
( Nazarî hikmet. VE Amelî hikmet. )
- TEFEKKÜR[Ar.] ile TEFAKKUR[Ar. < FAKR]
( Düşünme. İLE Fukaralaşma. )
- TEFEKKÜR ile/ve/<>/> TEMÂŞÂ[Fars.]
( MEDİTASYON ile/ve/<>/> KONTEMPLASYON )
( Düşünme. İLE/VE/<>/> Bakıp izleme, hoşlanarak bakma. | Bakan ve bakılanın, eş zamanlı hareketi. | Gezme. | İzlenilecek görüntü, görülmeye değer şey. | Oyun, temsil, piyes, tiyatro. )
( MEDITATION vs./and/<>/> CONTEMPLATION )
- TEFEKKÜR ve/||/<>/> TERTİP/TERTİB
- TEFEKKÜR ile/ve/<> TEŞEKKÜR
- TEFEKKÜR ile/ve TEZEKKÜR
( FRONESİS ile/ve NOESİS )
- TEFEKKÜR ile TEZEKKÜR ile TEFAKKUH ile İTTİKA ile İSTİMA' ile YAKÎN
- TEFERRUAT[Ar.] ile TAFSİLAT[Ar.]
- TEFERRU'/ÂT[çoğ.][< FER] ile TEFERRUH[< FERAH] ile TEFERRUĞ[Ar. < FERAĞ]
( Dallanma, dal budak salıverme. | Bölümlere ayrılma. | Bir kökten çıkıp ayrılma. | Ayrıntı/lar. İLE Ferahlama, içi açılma. İLE Vazgeçme, cayma. | Bir işi bitirip ondan kurtulma. | Satın alınan bir malın tapusunu üstüne geçirme. )
- TEFERRÜT[Ar.] değil/yerine/= TEK/YALNIZ OLMA
( Tek, yalnız olma, herkesten uzaklaşarak yalnız kalma. | Benzeri bulunmama, benzersiz olma, sivrilme. )
- TEFESSÜH[Ar. < FÜSHAT] ile TEFESSÜH[Ar. < FESH | çoğ. TEFESSÜHÂT]/SASIMA[Ar.]
( Açılma, genişleme. İLE Çürüme, çürüyüp dökülme, bozulma. | Bir nesnenin kokup dağılması. )
- TEFE'ÜL[< FÂL] değil/yerine/= HAYRA YORMA, UĞURSAMA, UĞUR SAYMA
- TEFEVVUK[Ar.] değil/yerine/= ÜSTÜNLÜK, ÜSTÜN GELME
- TEFEYYÜZ[Ar.] değil/yerine/= YÜKSELME, İLERLEME
- TE'FÎK[Ar. çoğ. TE'FÎKÂT] ile TEVFÎK[Ar.] ile TEVFÎK["TEYFÎK" değil!][Ar. < VEFK | çoğ. TEVFÎKAT]
( Yalan söyleme. | Yalan, iftira etme. İLE Elçilikle yollama. İLE Uydurma, uygunlaştırma. | Allah'ın yardımına kavuşma. | Bir kırılmada kırılan parçaları birbirine geçirme. | Tezat yapmadan, bir sözcüğün anımsattığı başka sözcükleri de aynı ibarede söyleme. )
- TEFRÎD[Ar. < FERD] ile TEFRÎT[Ar. < FART]
( Dünyadan geçip yalnız Allah ile meşgul olma, kendini Allah'a adama. | Elektriklenmemesi istenilen şeyi elektrik aktaran cisimlerden ayırma. İLE Tersine aşırılık, ortalamanın çok altında kalma. [>< İFRÂT] )
- TEFRÎD[< FERD] ile/ve/<> TEVHÎD[< VAHDET]
( Dünyadan geçip sadece Allah ile meşgul olma, kendini Allah'a adama. İLE/VE/<> Bir kılma, bir etme, birleştirme. | Bir sayma, bir olarak bakma, birliğine inanma. | Allah'ın birliğine inanma. | Lâ-ilâhe-ill-Allâh sözünü tekrarlama. | Allah'ın varlığına ve birliğine dair yazılan manzûme. | Klasik Türk dînî şiir müziğinde bir biçim. [bkz. TEVHÎD ile MÜNÂCÂT] )
- TEFRÎH[Ar. < FERAH] ile TEFRÎH[Ar. < FERH]
( Ferahlandırma, gönül açma. İLE Korkusuz kalma. | Gelişme, filizlenme. | Yumurtadan çıkma zamanı. )
- TEFRÎK[< FARK] ile/ve/<> TEMYÎZ[< MEYZ]
( Ayırma, ayırd etme, seçme. İLE/VE/<> Ayırt etme. | Mahkemelerce verilen kararın, yasa ve yöntem yönünden incelenmesini sağlayan yasal yol. | Yargıtay. )
- TEFRİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> TEVHÎD
( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<>/> Tenzihte teşbihi, teşbihte tenzihi görmek. / Zahirde bâtını, bâtında zahirde görmek. )
- TEFRİKA[Ar.] değil/yerine/= SÜRMECE | İKİLİK
( Gazete ya da dergilerde çıkan, birbirini tamamlayan yazılardan oluşan dizi. | Bu biçimde yayımlanan. | İkilik. )
- TEFRÎŞ, TEFRÎŞÂT[Ar. < FERŞ] değil/yerine/= DÖŞEME, DÖŞENME, DÖŞEMEÇ, YAYMA | EV EŞYASINI DÜZENLEME
- TEFSİR ETMEK/TABİR ETMEK değil/yerine/= YORUM/LAMAK
- TEFSİR ile/ve/||/<> HADİS ile/ve/||/<> FIKIH ile/ve/||/<> KELAM ile/ve/||/<> TASAVVUF
- TEFSİR[< FESR] ile/ve/||/<> TEFSİL ile/ve/||/<> TE'VÎL[Ar. < MEAL] ile/ve/||/<> TERCÜME
( Olaylara bağlı yorum. | Kur'ân-ı Kerîm'in, anlam bakımından açıklaması. | Örtüyü açmak. İLE/VE/||/<> Yaramaz ve kötü/kem nesne. İLE/VE/||/<> Anlama bağlı yorum. | İlklemek, asla götürmek. | Sözü çevirme. İLE Çeviri. )
- TEFTİŞ HEYETİ değil/yerine/= DENETLEME KURULU/DENETİM KURULU
- TEFTİŞ[Ar.] değil/yerine/= DENETLEME
- TEFTİŞ-İ MESÂHİF ile/ve/||/<>/> TETKİK-İ MÜELLEFAT
:MECLİSİ/DEFTERLERİ
- TEFVÎZ[Ar.]/İHÂLE değil/yerine/= UYGUN KOŞULLARLA VERME
( Sipariş etme. | Allah'tan bekleme. | Dağıtım. | Bir Taşınmaz malı, bilinen değeri karşılığı birine verme. )
- TEGAFÜL[Ar.] değil/yerine/= ANLAMAMAZLIKTAN GELME
- TEGANNİ[Ar.] değil/yerine/= YIRLAMAK, ŞARKI SÖYLEME
- TEĞET:
| FAKİR ve ORTA İÇİN | ile/değil/ne yazık ki ZENGİN İÇİN
(
)
- TEĞET/MÜMAS[Ar. < MÜMASS] ile/değil TEYİT
( Bir eğrinin yanından geçen ve ona ancak bir noktada değen doğru. İLE/DEĞİL Doğrulama. )
- TEHÂCÜM[< HÜCÛM] değil/yerine/= SALDIRMA | ÜŞÜŞME, TOPLAŞMA
- TEHÂLÜF[Ar. < HALF] ile TEHÂLÜF[Ar. < HULF | çoğ. TEHÂLÜFÂT]
( Yargıcın iki tarafa da yemin verdirmesi. İLE Birbirine karşıt olma, birbirine uymama. | Aykırılık. )
- TEHALÜK[Ar.] değil/yerine/= ÇOK İSTEME, CAN ATMA
- TEHDİT ile/değil/yerine/></> DÜZEN
( Herhangi bir yerdeki adâletsizlik. İLE/DEĞİL/YERİNE/>> Her yer, zaman ve koşulda adâlet. )
- TEHDİT ile/değil "GÖZDAĞI VERMEK"
- TEHDİT değil/yerine/>< İKNA
- TEHDİT ile/değil/yerine KESİN UYARI/ULTİMATOM
( ... İLE/DEĞİL/YERİNE Kesin ve dönülmez söz. Son söz. | Bir devletin öteki devlete karşı zora başvuracağını bildirmesi. )
( [not] THREAT vs./and/but ULTIMATUM
ULTIMATUM instead of THREAT )
- TEHDİT ile/ve/> KORKU
( MENACE vs./and/> FEAR )
- TEHDİT değil/yerine/= KORKUTU/GÖZDAĞI
- [ne yazık ki]
TEHDİT ile ŞANTAJ[Fr. CHANTAGE]
( Gözdağı. İLE Herhangi bir çıkar sağlamak amacıyla bir kimseyi, kendiyle ilgili lekeleyici, gözden düşürücü bir haberi yayma ya da açığa çıkarma tehdidiyle korkutma. )
- TEHDİT ile TAHDİT
- TEHDİT ile/ve/||/<>/> TEDİRGİNLİK
- [ne yazık ki]
!TEHDİT ile/ve/||/<> TEHLİKE
- TEHDİT değil/yerine TEKLİF
- TEHDİT ile/değil/yerine TESPİT
- TEHDİT ile/ve/değil/yerine UYARI
( [not] THREAT vs./and/but WARNING
WARNING instead of THREAT )
- TEHDİT ile/ve/<> YASAK
- [ne yazık ki]
TEHDİT ETMEK ile/ve/değil/||/<>/< "ABA ALTINDAN SOPA GÖSTERMEK"
- TEHDİTKÂR[Ar.] değil/yerine/= KORKUTULU/GÖZDAĞILI
- TEHDİTSİZ[Ar.] değil/yerine/= KORKUTUSUZ/GÖZDAĞISIZ/GÖZDAĞI VERMEDEN/OLMADAN
- TEHECCÜD[< HECD]["TEHECVÜD" değil!] değil/yerine/= GECE UYANIP NAMAZ KILMA | GECE KILINAN NAMAZ
- TEHEVVÜR[Ar. < HEVR] değil/yerine/= İLERİ ÖFKE/GAZAP, ÖFKELENME, KÖPÜRME
- TEHEYYÜÇ[Ar.] ile/ve/||/<>/> TEHYİÇ[Ar.]
( Coşma, heyecanlanma. İLE/VE/||/<>/> Coşturma, heyecanlandırma. )
- TEHÎL[Ar.] ile TEHÎR[Ar. < AHAR]
( Konuğa, "hoş geldiniz!" demek olan "ehlen ve sehlen" tümcesini söylemek. | Ehliyetli kılma. | Lâyık, müstahak görme/görülme. | Ürkekliği giderme, alıştırma. İLE Erteleme, sonraya/geriye bırakma. )
- TEHİR/TAVİK[Ar.] değil/yerine/= GECİKTİRME | ALIKOYMA
- TEHLİKE ve/|| ÇÖZÜM
- TEHLİKE ve/> KURTULUŞ
( Kişi, düştüğü çukurdan, ancak, kendi çıkabilir. )
( MUHÂTARA[< HATAR] ve/> NECÂT )
( DANGER and/> SALVATION )
- TEHLİKE ile/ve/değil/yerine/||/<>/< OLASILIK
- TEHLİKE ile/değil VAROLUŞ SORUNSALI
- TEHLİKELİ:
AÇLIK ve TEHDİTTE ile/ve/<>/>< TOKLUK ve GÜÇLÜLÜKTE
( (")Hayvanlar("). İLE/VE/<>/>< [bazı/"bilinçsiz"] "Kişiler". )
- TEHLİKELİ ile/ve/değil/||/<>/< DUYARLI/HASSAS
- TEHLİKE/Lİ["TELİKELİ" değil!] ile/ve RİSK/Lİ
( Tehlike, insana zarar verebilecek bir olgu gibi yorumlansa da, doğru davranış biçimleriyle aynı tehlike, ilerleme ve iç gelişme de sağlayabilir. )
( Tehlike, bilinci/zihni güçlendirir ve içsel barışın, başarının en önemli kuralı olduğunu kavramamızı sağlar. )
( DANGER/OUS vs./and RISK/Y )
- TEİN[Fr.] ile/ve/||/<> KAFEİN[Fr.]
( Çayda bulunan ve kafein niteliğinde olan etkili madde. İLE/VE/||/<> Kahve ve çayda bulunan etkili madde. )
( İÇMEMEYİ YEĞLİYORUZ!
Yediğimiz, "kâr"; yemediğimiz, yarar!
Yaptığımız, "kâr"; yapmadığımız, yarar!
Aldığımız, "kâr"; verdiğimiz, yarar!
(Bir şey ki, yemesen de olur... YEME!
Bir şey ki, içmesen de olur... İÇME!
[tüm abur-cuburlar, et ve tüm hayvansal "ürünler",
kahve ve de özellikle sigara!] )
- TEİZM ile DEİZM
( Tanrı, kendini, insana, yine, Tanrı'nın insana bağışlamış olduğu Vahiy ile bildirir. İLE Kişi, Tanrı'yı, kendi insan Akıl'ını kullanarak bulur. )
( THEISM vs. DÉISM )
- TEK ANLAMLI = VAHİD-ÜL-MÂNÂ = UNIVOCAL[İng.] = UNIVOQUE[Fr.] = EINDEUTIG[Alm.] = UNIVOCUS[Lat.]
- TEK BAŞINA YEMEK ile/yerine/değil BİRİ(LERİ)YLE (PAYLAŞARAK) YEMEK
( Her açıdan daha bereketlidir. )
- TEK BAŞINA YÜRÜMEK ile/ve/değil/yerine/||/<> KARANLIKTA YÜRÜMEK
- TEK BİR KİŞİNİN:
ÜZÜNTÜSÜ ve/||/<> MUTLULUĞU
( Tüm bireyleri mutsuz edebilir. VE/||/<> Herkesin yüzünü güldürebilir. :) )
- TEK BOYUTLULUK ile/değil/yerine/> DERİNLEŞME
- TEK ÇOCUK ile/<> SON ÇOCUK
- TEK DUVARLI CNT ile/||/<> ÇOK DUVARLI CNT
( SWCNT tek katman, MWCNT konsantrik çoklu. )
( Formül: 0.5-2nm İLE 5-100nm )
- TEK DÜZE ile/ve/değil/||/<> TEK TİP
- TEK EL ve/değil/yerine/||/<>/> İKİ EL
( 'in, nesi var? VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> 'in sesi var! )
- TEK ELİNİ KALDIRMAK ile İKİ ELİNİ BİRDEN KALDIRMAK
( "Durumu" kabul etmek. İLE "Durumu" kabul etmemek. )
- TEK FAKAT ÇİFT YÖNLÜLER('İ)
- TEK HÜCRE SEKANSLAMASI ile/||/<> BULK RNA SEKANSLAMASI
( Tek hücre sekanslaması bireysel hücre transkriptomunu verirken, bulk sekans hücre popülasyonu ortalamasını verir )
( Formül: scRNA-seq )
- EV/MAĞAZA:
TEK KAPILI değil ÜÇ KAPILI
( Sibirya'da, her evin/mağazanın, üç kapısı bulunmaktadır. [Dışarıdan bir mekâna girdiklerinde, her kapı boşluğunda 10'ar saniye beklerler. -42 °C'den, +20 °C'ye girerken yaşanılan ısı farkının, gövde ve cilt üzerinde oluşturacağı olumsuz etkileri önlemek için alınan bir tedbirdir.] )
- TEK NEDEN ile/ve/değil ÖNEMLİ NEDEN
( THE UNIQUE REASON vs./and THE IMPORTANT REASON
THE IMPORTANT REASON instead of THE UNIQUE REASON )
- TEK OTURUMLUK KİTAPLAR
- TEK SAYI ile/||/<> ÇİFT SAYI
( Tek 2n+1, çift 2n formunda )
( Formül: 2n (çift) İLE 2n+1 (tek) )
itibarı ile 42.805 başlık/FaRk ile birlikte,
42.805 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(150/173)
(1996'dan beri)