R ile başlayan FaRkLaR
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
itibarı ile 45.309 başlık/FaRk ile birlikte,
45.309 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...
(114/183)
- MÜMÂSSE[Ar.] ile KEVN[Ar.]
- MUMBOYASI ile/<> MUMCİLÂSI
( Mum, terebentin, su ve toprakboyalarla hazırlanan boya. İLE/<> Parafin ve balmumunun, terebentin ya da neftyağında çözüştürülmesi ile elde edilen, ağaç eşyaları cilâlamakta kullanılan madde. )
- MUMCU ile ...
( Beyaz adam.[Orta Afrika Cumhuriyeti'nde] )
- MÜMESSEL[Ar. < MESL] ile MÜMESSİL[Ar. < MESL]
( Örnek getirilmiş, örnek olarak söylenilmiş, temsîl edilmiş. | Basılmış, tab edilmiş. İLE Benzeten, temsîl eden. | Kitap bastıran. | Biri ya da bir kurum adına hareket eden. | Oyuncu. | Gıdayı eriterek kan ve et yapan. | Sınıfta yoklama yapan ve düzeni sağlayan öğrenci. )
- MÜMESSİL değil/yerine/= ÖZDEYİCİ
- MÜMESSİL ile VEKİL
- MÜMEYYEZ[Ar. < MEYZ] ile MÜMEYYİZ[Ar. < MEYZ]
( Seçilmiş, ayrılmış, temyiz edilmiş. İLE Seçen, ayıran, temyîz eden. | Bir kurumda, yazıcıların yazdıkları yazıları düzelten kâtip. | Sınavda bulunup öğrencinin bilgisini sınayan kişi. )
- MÜMEYYİZLİK/CIVIL RESPONSIBILITY[İng.] değil/yerine/= AYIRTIM GÜCÜ
- MÜMHİL[Ar. < MEHL] ile MÜMİLL[Ar. < MELÂL]
( Bekleyen, mühlet/mehil veren. İLE Usandıran, bıktıran, melâl veren. )
- MÜ'MİN GIYBETİ ile/ve KÂFİR'İN GIYBETİ ile/ve MÜNÂFIK'IN GIYBETİ
( Yapar ve yaptığını kabul eder. İLE/VE Yapar ve yaptığını inkâr eder. İLE/VE Yapar fakat yaptığının gıybet olmadığına inandırmaya çalışır. )
- MÜMİN ile/ve/<> İSLÂM ile/ve/<> İHSAN
( Elinden, dilinden ve belinden emin olan/olunan. İLE/VE/<> ... İLE/VE/<> ... )
- MÜ'MİN ile MUHAKKİK(TAHKİK EHLİ)
( Elinden ve dilinden emin olan/olunan/olma. İLE ... )
( Mü'minin yüzü güleç olur. )
- MÜMKÜN DEĞİL ile/değil KOLAY DEĞİL
- MÜMKÜN DÜNYALAR ile/||/<> GERÇEK DÜNYA
( Mümkün dünyalar mantıksal olasılıklar İLE gerçek dünya fiili durumdur. Kripke semantiği mümkün dünyalar çerçevesinde İLE modal mantık ifadelerini değerlendirir. Zorunluluk tüm mümkün dünyalarda doğruluk. )
( Saul Kripke tarafından 1963 yılında keşfedildi/formüle edildi. (1940-2022) (Ülke: ABD) (Alan: Mantık, Felsefe) (Önemli katkıları: Modal mantık semantiği, Kripke modelleri, isim teorisi, zorunluluk ve olasılık) )
- MÜMKÜN OLAMAZ değil/yerine/= OLANAKSIZ
- MÜMKÜN değil/yerine/= OLANAKLI
- MUMLA ARAMAK ile/ve SAMANLIKTA İĞNE ARAMAK
- MÜMTAZ ŞAHSİYET değil/yerine/= SEÇKİN KİŞİLİK
- MÜMTELÎ[Ar. < MELÂ] ile MÜMTENİ'[Ar. < MEN]
( Mide dolgunluğuna uğramış. | Dolu, dolgun, dolmuş. İLE Çekinen, imtinâ eden. | Olamaz. | [mantık] Olamazlı. )
- MUMU/IŞIĞI) YAKMAK yerine (MUMU/IŞIĞI) UYANDIRMAK
- MUMUKSHATTVA ile ...
( Doğru arzu, Nihai Prensip'i bilmek ve böylece özgürlüğe erişmek yolundaki içtenlik, ciddi istek. Vedanta'da Gerçek arayıcısının sahip olması gereken dört vasıftan biridir.
* Viveka(doğru ayırt edebilme),
* Vairagya(doğru tutkusuzluk),
* Sat-sampat(doğru davranış),
* Mumukshattva(doğru arzu). )
- MUMYALAMA ile/ve/<>/değil/yerine TAHNÎT
- MÜNÂDÂ[Ar. < NİDÂ] ile MÜNÂDÂT[Ar. < NİDÂ]
( Seslenilmiş, çağrılmış, nidâ edilmiş. | Başına nidâ harfi getirilmiş olan sözcük.[Ya Ali] İLE Bağrışma, yaygara, velvele. )
- MÜNÂDÎ[Ar. < NİDÂ] ile MÜN'ADİL[Ar. < ADÛL]
( Nidâ eden, tellâl. | Müezzin. İLE Doğru yoldan sapan, sapmış, in'idâl eden. )
- MÜNÂDİM[Ar. < NEDÎM] ile MÜN'ADİM[Ar. < ADEM]
( Ortam arkadaşı, nedimlik eden. İLE Yok olan, in'idâm eden. )
- [ne yazık ki]
!MÜNÂFIK[< NİFÂK] ile/ve/<> !MÜFSİD[< FESAD]
( Ara bozan, bölücü, karıştırıcı. İLE/VE/<> Ara bozan, karıştırıcı, fesatçı. )
- MÜNÂFIK[< NİFÂK] ile/değil/yerine/>< MÜ'MİN[< EMN]
( İki yüzü olan. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< İki dünyası olan. )
( Günahı da, sevâbı da küçük görür. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Günahı, büyük görür. )
( Gideceği yeri beğenmeyen. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Gideceği yere koşa koşa giden. )
- MÜNÂFIKLIK ile/ve FİSK-Ü FÜCÛR
- MÜNÂKALÂT[Ar. < NAKİL] değil/yerine/= ULAŞTIRMA / TAŞIMA
- MÜNÂKALE[Ar. < NAKL] değil/yerine/= ULAŞIM | AKTARMA
- MÜNÂKAŞA[< NAKŞ] ile/değil/yerine İSTİŞÂRE[< ŞÛRÂ]
( Atışma, çekişme. | Tartışma. | İrdeleme. İLE/DEĞİL/YERİNE Yazılı olarak bildirilmesini isteme. )
( Polemik, tartışma, "söz dalaşı" ya da atışma değil "yazılı olarak tartışma, değerlendirme" anlamına gelmektedir.
Eski deyimiyle de, "Yazı ile bildirilmesini isteme" anlamına gelen, İSTİŞ'ÂR[çoğ. İSTİŞ'ÂRÂT] kullanılmaktaydı.
Sözlü iletişimde, zihni ve düşünceyi, kavramı ya da olguyu aktarma ve paylaşmada ve özellikle de düşünce ayrılıklarındaki savların konuşulması ve tartışılmasında, yetersizlik ve (kolay/tam) takip edilemezlik durumu oluşur/oluşabilir.
Buna engel olmak için, düşünülen, savunulan şey üzerindeki savların ve ayrıntıların, yazılı olarak sunulması, olası savrulmaları da engelleyebileceği yöntem(ler)le yani yazıyla çözülebilir.
Ayrışma/tartışma konusu, yazılı olarak sunulduğunda ya da alındığında, hem kişinin kendi düşüncelerini ve ayrıntılarını, yazı aynasında tekrar (tekrar) değerlendirilebilmesi, hem de ötekinin sözünü/savını doğru/yetkin/kapsamlı takip edebilme ve anlayabilme olanağı sağlanmış olur.
Dolayısıyla, "polemiğe girmeyelim" deyimi, tam aksine,
""bu konuda, polemik yapmalıyız" biçiminde ve daha doğrusu da "bunu, karşılıklı olarak yazılı biçimde sunmalı ve tartışmalıyız" biçiminde olmalıdır. )
( CRITIQUE avec POLEMIC )
- MÜNÂKASA[Ar. < NOKSÂN | çoğ. MÜNÂKASÂT] ile MÜNÂKAŞA[Ar. < NAKŞ | çoğ. MÜNÂKAŞÂT] ile MÜNÂKAZA[Ar. < NAKZ]
( [alışveriş, ihâle gibi işlerde] Eksiltme. İLE Atışma, çekişme. | Tartışma. | İrdeleme. İLE İki sözün birbirini tutmaması, bir önceki sözün öteki ucu olan söz. )
- MÜNÂKÂŞA ile/değil/yerine/||/> MÜNÂZARA/MÜKÂLEME ile/değil/yerine/||/> İSTİŞÂRE ile/değil/yerine/||/> MÜZÂKERE
- MÜNÂKKAH[Ar. < NAKH] ile MÜNAKKİH[Ar.]
( Soyulmuş, ayıklanmış, temizlenmiş, tenkîh edilmiş. | En iyisi seçilmiş. | Yönetim amacıyla fazlası kesilmiş masraf. | Uzun ve yararsız, dolma/doldurma[haşvsiz] söz. İLE Soyan, ayıklayan, temizleyen. )
- MÜNAKKAS[Ar. < NOKSÂN] ile MÜNAKKAŞ[Ar. < NAKŞ]
( Eksiltilmiş, tenkîs edilmiş. İLE İşlemeli, resimli, nakışlı, nakş edilmiş. | Renkli dokuma desenlerle süslü kumaşların genel adı. )
- MÜNÂSAHA[Ar.] ile MÜNÂSAHA[Ar.] ile MÜNÂZAA[Ar. < NEZ | MÜNÂZAÂT]
( Öğütte bulunma, öğüt/nasîhat. İLE Bir vârisin, kendine kalan mirâsı alamadan ölmesi. | Birçok kişinin, birbirini ortadan kaldırarak birbirinin yerine geçmesi. İLE Ağız kavgası, çekişme. )
- MÜNÂSEBET[Ar. < NİSBET] değil/yerine/= İLİŞKİ/İLİŞİK/İLİNTİ
( UYGUNLUK | İLİŞİK | İLGİ, YAKINLIK, BAĞ | YANAŞMA, VESÎLE )
- MÜNASEBETSİZ değil/yerine/= DENSİZ
- MÜNÂSİB[< NİSBET] ile ...
( UYGUN, YERİNDE | YAKIŞIK, YARAŞIK )
- MUNASSAF[Ar.] ile MUNAZZAF[Ar. < NAZÎF]
( İkiye ayrılmış, bölünmüş. İLE Temizlenmiş, arınmış, tanzîf edilmiş. )
- MÜNÂVEBE[Ar. < NEVBET] değil/yerine/= NÖBETLEŞME/KEŞİKLEME/ALMAŞ | NÖBETLE İŞ GÖRME
- MÜNÂZAA[Ar. < NEZ | MÜNÂZAÂT] ile MÜNÂZARA[Ar. < NAZAR]
( Ağız kavgası, çekişme. İLE Kurallara uygun olarak karşılıklı konuşma. | Bilimsel tartışma. )
- MÜNÂZA'A[Ar.] ile MUTÂLEBE[Ar.]
- MÜNÂZİ'[Ar. < NEZ] ile MÜN'AZİL[Ar. < AZL]
( Ağız kavgası eden, çekişen, kavgacı. İLE Ayrılan, in'izâl eden. | Görevden alınmış, azl edilen. )
- MÜNBİT[Ar. < NEBÂT] değil/yerine/= VERİMLİ
- MÜNCERR ile/ve/||/<>/< CERR
( Bir tarafa çekilip sürüklenen, sürülen, kayıp bir tarafa giden. | Varıp sona eren. | Sonuçlanan. İLE/VE/||/<>/> Çekme, sürükleme.| Arapça'da, ait olduğu adı, meksûr[kesreli=esreli] okutan harf ya da edat.[harf-i cerr] | Para, eşyâ vb. çekme. )
- MÜNCEZ[Ar.] ile MÜNCİZ[Ar.]
( Sözü yerine getirilmiş, incâz edilmiş. İLE Sözünü yerine getiren, incâz eden. )
- MÜNCÎ[Ar. < NECÂT] değil/yerine/= KURTARAN
- MUNDA ile MUNDARU
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Burada. İLE Süslenmiş düğün odası. )
- MUNDAR değil MURDÂR[Fars.]
- MÜNDEMİÇ[Ar.] değil/yerine/= İÇKİN
- MÜNDERECÂT[Ar.] değil/yerine/= İÇİNDEKİLER
- MUNDUZ ile/ve/||/<> MUNDUZ ile/ve/||/<> MUNGAN / MUNGAK/MUNGAQ
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Budala, şaşkın. İLE/VE/||/<> ... İLE Boşboğaz, geveze kişi. )
- MÜNEBBİH[Ar.] değil/yerine/= UYARICI
- MÜNEKKİT[Ar.] değil/yerine/= ELEŞTİRMEN
- MÜNEVVER[< NÛR] ile ...
( NURLANDIRILMIŞ, PARLATILMIŞ, AYDINLATILMIŞ, IŞIKLI | AYDIN (KİMSE) )
- MÜNEVVER[Ar. < NÛR] ile MÜNEVVİR[Ar. < NÛR]
( Aydınlatılmış, parlatılmış, nurlandırılmış, tenvîr edilmiş. | Aydın kişi. İLE Aydınlatan, parlatan, nurlandıran, tenvîr eden. )
- MUNFASIL[Ar.] değil/yerine/= AYRILMIŞ
- MÜNFESİH[Ar. < FÜSHAT] ile MÜNFESİH[Ar. < FESH]
( Bollaşan, genişleyen. İLE Bozulan, hükmü kaldırılmış. )
- MÜNHADİ'[Ar. < HUD'A] ile MÜNHADİR[Ar. < HUDÛR]
( Birinin hilesine düşme. İLE İnişe doğru, yokuş aşağı inen, inişli, inhidâr eden. )
- MÜNHANİ[Ar.] değil/yerine/= EĞRİ
- MÜNHASIR[Ar.] değil/yerine/= ÖZGÜ
- MÜNHATT[Ar.] değil/yerine/= AŞAĞI İNEN | ALÇAK | ÇUKUR
- MÜNHEDİM[Ar. < HEDM] ile MÜNHEZİM[Ar. < HEZÎMET | çoğ. MÜNHEZİMÎN]
( Yıkılan, yıkılmış, harab olmuş, inhidâm eden. İLE Bozguna uğrayan/uğramış, bozgun, hezîmete uğrayan, inhizâm eden. )
- MÜNÎR[< NÛR] ile ...
( NURLANDIRAN, IŞIK VEREN, PARLAK )
- MÛNİS[< ÜNS]/YAVAŞ[Tr.] ile MÜLÂYİM[< LE'M]
( Alışılan/alışılmış, yadırganmaz, ünsiyetli. | Cana yakın, sevimli. | Kişilerden kaçmayan. İLE Uygun. | Yumuşak huylu, yavaş. | Pekliği olmayan. )
- MÜNKAD[Ar.] değil/yerine/= BOYUN EĞEN
- MÜNKARİZ[Ar.] değil/yerine/= BATMIŞ, ÇÖKMÜŞ, TÜKENMİŞ
- [ne yazık ki]
MÜNKER ile/ve/||/<> FAHŞA-YI MÜNKER
- MÜNKESİR[Ar. < KESR] değil/yerine/= KIRILMIŞ, KIRIK | KIRGIN, GÜCENMİŞ
- MÜNKİR[< NEKR] değil/yerine/= İNKÂR EDEN, KABUL ETMEYEN
- MÜNKİR ile/ve/||/<>/> KÂFİR ile/ve/||/<>/> MÜNÂFIK ile/ve/||/<>/> MÜŞRİK
( Hakikati bilmediğinden, inkâr eden. İLE/VE/||/<>/> Hakikati bilen ve bilinmesin diye örten. İLE/VE/||/<>/> Hakikati bilen ve örterek gizleyen.[kendini müminlerden göstererek kafirliğini saklayan ve nifak sokan. İLE/VE/||/<>/> Allah'a ortak koşan. )
- MUNSALİH[Ar.] ile MUNSARİH[Ar. < SARÂHAT]
( Barış/sulh üzere olan. İLE Açık, meydanda. )
- MUNSAP[Ar.] değil/yerine/= KAVUŞAN, KAVŞAK | [coğ.] AĞIZ
- MÜNŞEAT[Ar. < NEŞ'ET] değil/yerine/= YAPIT
( Sanatlı düzyazı ya da mektupların toplandığı dergi. | Kaleme alınmış, yazılmış şeyler. )
- MÜNSİF ile ...
( İNSAFLI )
- MUNTABI'[Ar. < TAB] ile MUNTABIH[Ar. < TABH]
( Basılan, basılmış, damgalanmış. | Yaratılıştan olan. | Hoş görünen, güzel. İLE Pişen, pişmiş, intibâh eden. )
- MÜNTAHAP[Ar.] değil/yerine/= SEÇİLMİŞ, SEÇME
- MÜNTAHİP[Ar.] değil/yerine/= SEÇMEN
- MUNTAVÎ[Ar. < TAYY] ile MUNTAVİ'[Ar.]
( Dürülüp bükülen, toplanmış, devşirilmiş. İLE Söz dinler. )
- MUNTAZAM[Ar.] değil/yerine/= DÜZGÜN/DÜZENLİ
- MUNTAZIR[Ar.] değil/yerine/= BEKLEYEN, GÖZLEYEN
- MÜNTEFÎ[Ar. < NEFY] ile MÜNTEFİH[Ar. < NEFH]
( Yok olan, intifâ eden. | Kovulan, çıkarılan. İLE Kabaran, şişen, şişkin, hava ile doldurulmuş, intifâh eden. )
- MÜNTEHÂ[Ar. < NİHÂYET] ile MÜNTEHÎ[Ar. < NİHÂYET]
( Bir şeyin varabildiği en uzak yer, son derece, son kerte, nihâyet bulmuş. | Son uc. | Yazıcıoğlu Ahmet Bîcan'ın dini, tasavvufî düzyazı yapıtı. İLE Sona eren, biten, nihâyet bulan. | Son, en son. | Bir şeyi tamamlayan. )
- MÜNTEHİR[Ar. < NEHR] ile MÜNTEHİR[Ar. < NAHR]
( Sürekli akan, intihâr eden. İLE Kendini öldüren, intihâr eden. )
- MÜNTESİR[Ar. < NESR] ile MÜNTEŞİR[Ar. < NEŞR]
( Saçılan, yayılan, dağılan, intisâr eden. İLE Yayılmış, saçılmış, dağınık, intişâr etmiş. | Duyulmuş, etrafa yayılmış. | Basılmış ve yayılmış. )
- MÜNTEŞİR[Ar. < NEŞR] değil/yerine/= YAYILMIŞ, AÇILMIŞ | DAĞINIK | DUYULMUŞ, ETRAFA YAYILMIŞ | BASILMIŞ VE YAYILMIŞ
- MÜNTEVÎ[< NEV]:
BİR ŞEY YAPMAYA NİYETLENEN -<
- MÜNTEZİ'[Ar. < NEZ] değil/yerine MÜNTEVÎ[Ar. < NEV]
( Bir şeyi söken, yerinden çekip koparan. DEĞİL/YERİNE Bir şey yapmaya niyetlenen. )
- MUNU ile MUNU
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( İşte orada. İLE Bu. )
- MUNZAM[Ar.] değil/yerine/= KATILMIŞ, EKLENMİŞ
- MÜNZEVÎ[Ar. < ZUVVİYY / ZEYY] ile MÜCÂVİR[Ar. < CİVÂR]
( Topluluktan uzak duran, yalnız kalmayı seven. | Köşesine çekilip kimse ile görüşmeyen. İLE Komşu. | Mabet ya da tekke yakınlarına çekilip oturan. | Yurdunu ve diyârını terk ederek, zamanını ibadetle geçiren. )
- MÜNZİL[Ar. < NÜZÛL] ile MÜNZİR[Ar. < NEZR][>< MÜBEŞŞİR]
( Aşağı indiren, gökten indiren, inzâl eden. İLE Sonun kötülüğünü söyleyerek korkutan. )
- MÜPHEM[Ar.] ile/ve/||/<> ŞAİBE/Lİ[Ar.]
- MÜPHEMİYET[Ar.] değil/yerine/= BELİRSİZLİK
- MÜPTEDİ[Ar.] değil/yerine/= ÖĞRENMEYE YENİ BAŞLAYAN
- [ne yazık ki]
!MÜPTELA[Ar. < BELÂ] değil/yerine/= BAĞIMLI | DÜŞKÜN, TUTULMUŞ
- MÜPTELÂ/MÜBTELÂ[Ar. < BELÂ] ile MÜPTEZEL/MÜBTEZEL[Ar. < İBTİZÂL]
( Bağımlı. | Düşkün, tutulmuş. İLE Değersiz. )
- MÜPTEZEL/MÜBTEZEL[Ar. < İBTİZÂL] değil/yerine/= DEĞERSİZ, SAYGINLIĞINI YİTİRMİŞ, BAYAĞI KİŞİ, AŞAĞILIK KİŞİ
( Saygınlığını yitirmiş. | Çokluğundan dolayı değerini yitiren, değersiz. )
- MURÂBAA[Ar. < RAB] ile MURÂBAHA[Ar. < RİBH] ile MURABBA'[Ar. < RUB] ile MURABBÂ[Ar.]
( Yazlığa çıkmak üzere sözleşme yapmak. İLE Malı, kâr ile satma. | Tefecilik, yasaların üstünde, aşkın faiz alma. İLE Dörde çıkarılmış, terbi' olunmuş. | Dörtlü, dört şeyden olma. | Dört köşeli. | Kare. | Dört mısralık kıtalardan oluşan manzume. | Kenzî Hasan'ın edvarında geçen makam.[1700] İLE Terbiye edilmiş. | Kaynayıp kıvama geldikten sonra dondurulmuş meyve suyu tatlısı. )
- MURÂBATA[< RABT] ile BAĞLAMAK | DÜŞMANI, SALDIRACAĞI YERDE DURUP BEKLEME
( BAĞLAMAK | DÜŞMANI, SALDIRACAĞI YERDE DURUP BEKLEME )
- MURABBA'[< RUB] ile ŞARKI ile TERBİ'
( Dörtlü, dört şeyden olma. İLE Divan şiirinde bestelenmeye uygun vezin kalıplarıyla yazılan nazım biçimi. İLE Bir gazelin beyitlerine, bir başka şair tarafından aynı vezinle ikişer mısra eklenerek yazılan murabba türü. )
- MURÂBIT:
NÖBET TUTAN ile/ve RABITA KURAN
- MÜRÂCAA[Ar.] ile MÜRÂCAA/T[Ar. < RÜCÛ | çoğ. MÜRÂCAÂT] ile MÜRÂCAHA[Ar. < RÜCHÂN]
( Sorulu yanıtlı olarak, karşılıklı konuşma biçiminde yazılmış şiir. İLE Geri dönme. | Başvurma, danışma, yardım isteme. İLE İyilikte, üstün gelmek üzere yarışma. )
- MÜRACAAT[Ar.][MÜRACAT değil!] değil/yerine/= DANIŞMA/BAŞVURU
- MURAD IV ÇEŞMESİ / TAVUSLU ÇEŞME ile ...
( Gülhane Parkı'nda, Çinili Köşk'ün yanındadır. 1635'te, Sultan IV. Murad tarafından yaptırılmıştır. [Adını üzerindeki Tavuskuşu kabartmasından almıştır.] )
- MURÂD[< REVD] ile ...
( ARZU, İSTEK, DİLEK | MAKSAT, MERAM )
- MÜRÂDİF[Ar. < REDF]/SİNONİM[Fr./İng. < SYNONYME] değil/yerine/= ANLAMDAŞ, EŞ ANLAMLI
- MURAFAA[Ar.] değil/yerine/= DURUŞMA
( Duruşma. | Yargıtay'da yapılan duruşma. )
- MURAHHAS[Ar. < RUHSAT] değil/yerine/= RUHSATLI, İZİNLİ | DELEGE
( RUHSATLI, İZİNLİ | DELEGE )
- MÜRAHİK[< RAHİK] ile MÜRAHİKA
( Oniki yaşına girmiş fakat bâliğ olmamış erkek çocuk. İLE Dokuz yaşına girmiş fakat baliğ olmamış kız çocuk. )
- MÜRAHİKA[< RAHİK] ile MÜŞTEHÂT[< ŞEHVET]
( Dokuz yaşına girmiş fakat ergen[baliğ] olmamış kız çocuk. İLE Evlenebilecek yaşa/duruma gelmiş kız. )
- MÜRÂÎ/LİK[< RİYÂ] değil/yerine/= İKİYÜZLÜ/LÜK
- MURÂKABE[< RAKB] değil/yerine/= DENETLEME/DENETİM
( BAKMA, GÖZETME, GÖZ ALTINDA BULUNDURMA | KENDİ İÇ ÂLEMİNE BAKMA, KENDİNİ HESABA ÇEKME, DALIP KENDİNDEN GEÇME | GECEYARISI, DİZÜSTÜ OTURULARAK, GÖVDENİN HİÇBİR UZVUNU KIMILDATMADAN, GÖZLER KAPALI DURUMDA DALINAN "TEFEKKÜR" HALİ )
- MURÂKIB ile ...
( ALLAH'A BAĞLANMIŞ )
- MURAKKA'[Ar. < RUK'A] ile MURAKKAA/T[Ar.]
( Terkî edilmiş, yamanmış, yama vurulmuş, yamalı. İLE Hattat meşknâmesi. Birbiri üstüne yapıştırılarak mukavva gibi olmuş bir kâğıt üzerine yazılan meşk, güzel yazı örneği. )
- MURAKKAM[Ar. < RAKAM] ile MURAKKAN[Ar.]
( Yazılmış, yazılı. | Sayı/rakam konulmuş, numaralanmış, numaralı. İLE Bozulmuş, aradan çıkarılmış, terkîn edilmiş. )
- MURAKKIM[< RAKAM] ile ...
( Pusulanın iğnesi. )
- MURASSA'[Ar.] ile MURASSAS[Ar.]
( Değerli taşlarla bezenmiş. | İki mısrası ya da iki fıkrası, sözcük sözcük birbiriyle aynı ölçü ve uyakta olan söz/beyit. | Bir yazı tarzı. | [müzik] Irak perdesiyle geveşt perdesi arasında bir perde adı. İLE Kalay ya da kurşunla kaplanmış. | Lehimlenmiş. )
- MURAT ile/ve/değil/||/<>/> MEŞAKKAT
- MÛRD[Ar.] değil/yerine/= MERSİN AĞACI
- MURDER :/yerine CİNAYET, ÖLDÜRMEK
- MÜREBBEB[Ar.] ile MÜREBBİB[Ar.]
( Ergenlik çağına kadar beslenmiş. | Hoş kokulu şeylerle hoş olmuş. İLE Çocuğu, ergenliğine kadar besleyen. )
- MÜREBBÎ[< TERBİYE] değil/yerine/= EĞİTİCİ | BESLEYEN
- MÜRECCAH[< RÜCHÂN] ile YEĞLENEN, TERCİH EDİLEN, ÜSTÜN TUTULAN
- MÜRECCEH[Ar.] değil/yerine/= YEĞ / YEĞREK
- MÜREFFEH[Ar. < RÜFÛH] ile MÜREFFİH[Ar. < RÜFÛH]
( Rahata, refaha, bolluğa kavuşturulmuş, terfîh edilmiş. İLE Rahata, refaha, bolluğa kavuşan, terfîh eden. )
- MÜREFFEH değil/yerine/= GÖNENÇLİ
- MÜREKKEB[Ar. < RÜKÛB | çoğ. MÜREKKEBÂT] ile MÜREKKİB[Ar. < RÜKÛB]
( İki ya da daha çok şeyin karışmasından meydana gelen, terkîb edilmiş. | Bileşik. | Yazı mürekkebi. İLE Bileşiği meydana getiren. | Bileşen. )
- MÜREKKEP "YALAMAK" ile "OKUMAK"
( Âharlanmış kağıt bezir işi mürekkebi emmediği için yanlış yazıldığında ıslatarak silmek mümkündür. Hattatlar ellerini tükürükleyerek ya da yalayarak yanlışlarını düzelttiklerinden "mürekkeb yalamak" deyimi ortaya çıkmıştır. )
- MÜRETTEB[Ar.] ile MÜREKKEB[Ar.]
( Dizilmiş, yerli yerine konulmuş, tertîb olunmuş. | Bir şey/yer için ayrılmış, tâyin edilmiş. | Sonradan kurulmuş. | Danışıklı, uydurma, yalandan düzenlenmiş. İLE İki ya da daha çok şeyin karışmasından meydana gelen, terkîb edilmiş. | Bileşik. | Yazı mürekkebi. )
- MÜRETTEB[Ar. < RETB] ile MÜRETTİB[Ar. < RETB | çoğ. MÜRETTİBÎN]
( Dizilmiş, yerli yerine konulmuş, tertîb olunmuş. | Bir şey/yer için ayrılmış, tâyin edilmiş. | Sonradan kurulmuş. | Danışıklı, uydurma, yalandan düzenlenmiş. İLE Sıraya koyan, düzene sokan, tertîb eden. | Matbaada, yazı dizicisi. )
- MÜRG[Fars.] ile MÜRG[Fars.]
( Sümük. İLE Kuş. )
( MÜRG-ÂB: Su kuşu. | Ördek. | Kurbağa. )
- MÜRG / MURG/U[Fars.] değil/yerine/= KUŞ
- MÜRÎD[< REVD] ile/ve/||/<> MÜRŞİD[< RÜŞD]
( İrâde eden, buyuran/emreden, bir şeyhe bağlı olan kişi . İLE/VE/||/<> İrşâd eden, doğru yolu gösteren, kılavuz. | Tarikat pîri, tarikat şeyhi. | Gafletten uyandıran. | Hadım ül fukara. )
- MÛRİS[Ar. < VERÂSET] ile MU'RİZ[Ar. < ARZ]
( Getiren, veren, kazandıran, îrâs eden. | Miras bırakan. İLE Yüz çeviren, başka tarafa dönen, i'râz eden. | Dokunaklı söz söyleyen, "taş atan", ta'rîz eden. )
- MÜRİT ve TİRİT[Fars. < TERİD] ve KÖR YİĞİT
( Üçünden de gerekli. )
( ... VE Yemek suyuna kızartılmış ya da bayat ekmek konularak yapılan yemek. | Yemeğin suyu. | Yaşlı ve zayıf kişi. VE ... )
- MÜRSEL[< RESEL] değil/yerine/= GÖNDERİLMİŞ, YOLLANMIŞ, İRSÂL EDİLMİŞ | PEYGAMBER
- MÜRSEL[Ar.] ile RASÛL[Ar.]
- MÜRŞİD ile/ve/değil/||/<> AYNA
- MÜRŞİD ile/ve HURŞİD
( Aydınlatan [kişi]. İLE/VE Güneş. )
( Kişiye kişiyi gösteriyorsa. Ayna. İLE/VE Kişiye başka bir şeyi gösteriyorsa. )
( BİR MÜRŞİD BUL, OL ONA KUL )
- MÜR(Ş)İD ile/ve İÇTEKİ MÜR(Ş)İD
( İrşâd eden, aydınlatan. )
( Dıştaki Mürşit'e götüren içteki Mürşit'tir. )
( Dıştaki Mürşit talimat verir, içteki Mürşit güç gönderir; atik ve dikkatli uygulama Mürit'e düşer. )
( Mürşit'in rolü sadece öğretmek, direktif ve cesâret vermektir. )
( Bir mürşidin gerçek rolü, müritlerinin zihinlerindeki ve gönüllerindeki cehaleti kovmaktır. )
( Mürşit'in işi, kendi deneyimi ve başarısı sayesinde size cesâret vermektir. )
( Mürşit, yalnızca cesâret verebilir. )
( Mürşit, talebi doğurandır / talep edilmeyi sağlar. )
( Bilincinize vâki olan her şey sizin Mürşit'inizdir. )
( Bilincin ötesindeki Saf Farkındalık, en yüce Mürşit'tir. )
( Mürit içtenlikli değilse ona bir Mürit denilemez. Mürşit, tepeden tırnağa sevgi ve özveri değilse, ona bir Mürşit denilemez. )
( Mürit bir kez anladığında, o anlayışı doğrulayan eylemi yerine getirmek de ona düşer. )
( Mürit ve kişinin iç gerçeği aslında birdir ve aynı hedefe doğru birlikte çalışır - zihnin kurtarılması ve esenliği. )
( Mürit, tüm düzeylerde kendi evinde gibidir ve onun enerjisi ve sabrı tükenmek bilmez. )
( Kişinin müritliği sözel düzeyde değil, fakat onun varlığının sessiz derinliklerindedir. )
( Tüm evren, Mürşit'inizdir. )
( Asla Mürşit-siz değilsiniz. )
( Allah, gövdeyi ve zihni verir, Mürşit ise onları kullanma yolunu gösterir. Fakat kaynağa geri dönüş, o sizin işinizdir. )
( Mürşit, sadece gökyüzünü işaret edebilir, yıldızları görmek sizin işinizdir. )
( Mürşit ve mürit, tek bir şeydir; tıpkı mum ve alevi gibi. )
( Ebedi Mürşit yolun kendidir. Hedefin yol olduğunu ve sizin de her zaman yolda olduğunuzu, hedefe varmak için değil, fakat onun güzelliğinin ve bilgeliğinin tadına varmak için yolda olduğunuzu bir kez idrak ederseniz; hayat bir görev, bitirilmesi gereken bir iş olmaktan çıkar, doğal ve sade bir hal alır, başlıbaşına bir vecit hali olur. )
( Mürşit'in kim olduğu önemli değildir - onların hepsi sizin iyiliğinizi ister. Önemli[öncelikli] olan, mürittir - onun dürüstlüğü, ciddiyeti ve içtenliği. )
( Doğru Mürit, sürekli doğru Mürşit'i bulacaktır. )
( Reşit olmayınca mürşit olunamaz. )
( Anlamıyorsak kalbimizi, görmüyorsak gözümüzü, teslim ederiz bilene. )
( Sarhoşluk, ilham iledir. İlham, mürşid sözüdür. )
- MÜRŞİT, HAŞMET OĞUZ (ADANA 1954) :
( İşadamı. Yüksek Öğrenimini tamamladıktanh sonra şirketini kurup müteahhitlik alanında iş hayatına atıldı. Üyesi olduğu Sarıyer Spor Kulübünde 5 dönem (2000 - 2005) yönetim kurulu üyesi ve ayrıca iki dönemde (2005/2006 ve 2006/2007) Kulüp başkanı olarak görev yaptı. TFF nunun genel kurullarında delege olarak bulundu, çeşitli kulüp ve sosyal derneklerde yönetici ve üye olarak hizmet yaptı. )
- MÜRŞİT ile/ve USTA
( "ETİ SENİN, KEMİĞİ BENİM!" değil ONU, ETİNDEN VE KEMİĞİNDEN (SAPLANTISINDAN) AYIR! )
- MURTAZÂ[< RIZÂ]:
BEĞENİLMİŞ, SEÇİLMİŞ | HZ. ALİ'NİN LÂKABI -<
- MURTAZI'[Ar. < RIZÂ] ile MURZI'[Ar. < RIZÂ]
( Süt emen, irtizâ' eden. İLE Bebek emziren, ırza' eden. )
- MÜRTECİ ile MÜLTECİ
- MÜRTECÎ[Ar. < RECÂ] ile MÜRTECİ'[Ar. < RÜCÛ] ile MÜRTECİL[Ar.]
( Umucu, uman, ümitli, irticâ eden. İLE Geri dönen, irticâ eden. | Gerilik, geriye dönme taraflısı. İLE Düşünmeden, irticâlen, hemen söz ya da şiir söyleyen, hazırcevap. )
- MÜRTED[Ar. < İRTİDÂD] ile/ve/||/<> BAĞYİ[Ar.]
- MÜRTEHİS[Ar.] ile MÜRTEHİZ[Ar.]
( Ucuz sayan, irtihâs eden. İLE Rezîl olan, irtihâz eden. )
- MÜRTEKIB[Ar. < RAKB] ile MÜRTEKİB[Ar. < RÜKÛB | çoğ. MÜRTEKİBÎN]
( Bekleyen, göz hapsine alan, irtikab eden. İLE Kötü, yakışıksız iş yapan, irtikâb eden. | Rüşvet alan/yiyen. )
- MÜRTESEM/İRTİSAM[Ar.]/PROJEKSİYON[Fr., İng.] değil/yerine/= İZDÜŞÜM
- MÜRTEŞÎ[Ar. < RİŞVET] ile MÜRTEŞİH[Ar. < REŞH]
( Rüşvet alan, irtişâ eden. İLE Süzülmüş. )
- MÜRÛR-İ ZAMAN[Ar.] değil/yerine/= ZAMANAŞIMI/SÜREAŞIMI
- MÜRURUZAMAN değil/yerine/= OĞUR/SÜRE AŞIMI/YILLANMA
- MÜRÜVVET[< MER] değil/yerine/= KUTSEVİNÇ İNSÂNİYET, MERTLİK, YİĞİTLİK | CÖMERTLİK, İYİLİKSEVERLİK
- MUŞ ile/değil HUŞ
( Yemen Türkü'sünde "Burası Muş'tur, yolu yokuştur" DEĞİL!!! "Burası Huş'tur, yolu yokuştur" biçimindedir! )
- MUŞ ile MUŞ[Fr.]
( Doğu'daki bir ilimiz. İLE Altı düz, küçük gezi teknesi. )
- MUSA AĞA ÇEŞMESİ :
( Musa Ağa tarafından 1743'te İstinye'de yaptırılan bir çeşmedir. )
- MUSA ve MAYMONIDES ve LEVINAS
( ... VE "II. Musa." VE !"III. Musa." )
- MUSA ile/ve/||/<> MUSA
( [Osmanlı döneminde] [Müslümanlar için "SİN" ile yazılan.] İLE/VE/||/<> Müslüman olmayanlar için "SAD" ile yazılan. )
- MÜŞÂ'[Ar.] ile MÜŞÂÂT[Ar.]
( Yayılmış, herkese duyurulmuş, şuyû bulmuş, işâa olunmuş. | Hissedarlar, ortaklar arasında birlikte kullanıldığı halde, hisselere ayrılmamış olan şey/yer. İLE Yarış etme. | İleri geçme. )
- MÛSÂ[Ar. < VESÂYET] ile MÛ-SÂ/Y[Fars.] ile Mûsâ[Ar.]
( Vasiyet olunan mal ve yarar. İLE Ustura. İLE Hz. Mûsâ peygamber. )
- MÜŞA değil/yerine/= ORTAKBÜTÜN
- MÜSÂADE[Ar. < SU'ÛD] değil/yerine/= İZİN
- MÜSÂADE[Ar. < SU'ÛD] ile MÜSÂMAHA[Ar. < SEMÂHAT]
- MUSABAKA yerine YARIŞMA
- MÜŞABEHET[Ar.] değil/yerine/= BENZERLİK/BENZEŞLİK
- MÜŞABİH ile/ve/<> MÜŞEBBEH
( Aralarında benzerlik olan, benzer, benzeş. İLE/VE/<> Bir şeyle arasında benzerlik bulunan, benzetilen. )
- MÜSÂBIK[Ar. < SEBK] değil/yerine/= YARIŞMACI
- MUSADDA'[Ar. < SAD] ile MUSADDAR[Ar. < SUDÛR]
( Başı ağrıtılmış, tasdî' edilmiş. İLE Çıkmış, sudûr etmiş. )
- MUSADDAK değil/yerine/= ONAYLI/ONAMIŞ
- MÜSÂDERE (ETMEK) değil/yerine/= GÜCERLE ALIM/ALMAK
- MUSÂFAA[Ar.] ile MUSÂFAHA[Ar. < SAFH] ile MUSAFFÂ[Ar. < SAFVET] ile MUSÂFÂ/T[Ar. < SAFVET] ile MUSAFFAF[Ar. < SAFF]
( Birbirinin boynuna sarılma. | Gözün, her uzaklıkta bulunan nesneyi görebilme özelliği. İLE İki el ile tokalaşma.[İç tarafta kalan elin işaret ve orta parmakları, ötekinin bileğinin iç tarafında, nabzını duyabilecek, kişinin/dostunun durumunu/zihnini en derinden anlayan, anlamaya çalışan biçimdedir.] İLE Süzülmüş, yabancı maddelerden ayrılmış, tasfiye edilmiş. İLE Samimi ve saf/özlü/hâlis dostluk. İLE Sıra sıra, saf saf dizilmiş, tasfîf edilmiş. )
- MUSÂFAHA[Ar. < SAFH] ile/ve/||/+/<>/< EL SIKIŞMA, TOKALAŞMA
- MUSAFFÎ[Ar. < SAFVET] ile MUSAFFİR[Ar. < SUFRET] ile MUSÂFİH[Ar.]
( Süzen, sızdıran. İLE Islık çalan, seslenen, tasfîr eden. | Sarıya boyayan, sarartan, sarılaştıran. İLE El sıkışanlardan her biri, musâfaha eden. )
- MÜSÂFİR[< SEFER] ile YOLCU
( MİSÂFİR, YOLDAN GELEN, YOLCU | YOLCULUK SIRASINDA BİRİNİN EVİNE İNEN KONUK | KOMŞUYA GİDEN KİMSE )
- MÜSÂG[Ar. < SEVG] ile MÜSÂG[Ar. < İSÂGA]
( Boğazdan kolaylıkla geçirilmiş, kolay yutulmuş, isâga olunmuş. İLE Akıtılmış, kalıba dökülmüş. )
- MUSAHABE[Ar.] değil/yerine/= KONUŞMA, GÖRÜŞME
- MÜŞÂHEDE (ETMEK) değil/yerine/= GÖZLEM/LEMEK
- MÜŞÂHEDE[Ar. < ŞUHÛD] değil/yerine/= GÖRME | GÖZLEM
- MÜŞÂHEDE ve/<> MÜKÂŞEFE
( Görmek. VE/<> Perdeyi açmak. )
- MÜŞÂHEDE ile/<> TEMÂŞÂ
- MÜSAHHAR[Ar. < SİHR, SEHHAR] ile MÜSAHHAR[Ar. < SİHRİYY] ile MÜSAHHİR[Ar. < SİHRİYY]
( Büyülenmiş, büyülü, büyü ile aldanmış. İLE Teshîr olunmuş, elde edilmiş, ele geçirilmiş. | Tutkun, boyun eğmiş, itâat etmiş. İLE Ele geçiren, teshîr eden. )
- MÜŞAHHAS[Ar. < ŞAHS] ile MÜŞAHHIS[Ar. < ŞAHS]
( Tanınmış, teşhîs edilmiş. | Kişi görünümüne girmiş, kişileşmiş. | Somut. İLE Taslağın adını koyan, teşhîs eden. )
- MÜSAHHİH[Ar.] ile DÜZELTİCİ/DÜZELTMEN
- MUSAHHİR[Ar. < SAHR] ile MUSÂHÎ[Ar.]
( Boyun eğdiren, zapt eden, teshîr eden. | Elde eden. İLE Bir şeyin seçilmişi, hâlisi. )
- MÜSAHİB SAİT ve II. MAHMUT
- MÜSÂHİB ile/ve/||/<> MERCE-İ TAKLİT
( ... İLE/VE/||/<> İran'da. )
- MÜSÂHİB ile/ve/değil/yerine REFÎK
- MÜSÂİD[Ar. < SÜÛD] ile MÜSÂİF[Ar.]
( Yardım eden. | Elverişli, uygun. | İzin veren, müsâde eden. İLE İş bitiren, uygunluk gösteren, müsâafe eden. )
- MÜSAİT[Ar.]["MÜSAYİT" değil!] değil/yerine/= UYGUN
- MÜŞÂKAT["ka" uzun okunur] ile MÜŞÂKAT[Ar.]
( Sıkıntıya dayanma üzerine yarışma. İLE Düşmanlık. Aykırılık. )
- MUSAKKÂ ile/||/<> GAYR-İ MUSAKKÂ
( Sulu[suyu olan] tarla. İLE/||/<> Susuz tarla. )
- MUSAKKAF ile/||/<> MUSAKKAFÂT ile/||/<> HÂNE
( Üstü damla örtülü (bina), gayrimenkul kiralarına ilişkin. İLE/||/<> Ev, han ve dükkan gibi üstü dam ile örtülü yerler. İLE/||/<> Ev. )
- MÜSÂLAHA[Ar. < SULH | çoğ. MÜSÂLAHÂT] ile MÜSÂLEME(T)[Ar. < SİLM]
( Barışma, uzlaşma. | Barış, güvenlik. İLE Barış içinde olma, barışlık, barışıklık. )
- MUSALLA ile/ve/<> "MEZAT" ile/ve/<> MEZAR
( Namaz kılmaya yarayan, açık yer. | Camilerde, cenaze konulup önünde namaz kılınan yer. İLE ... İLE ... )
- MUSALLAT (OLMAK) ile/değil/yerine MÜDAHİL (OLMAK)
- MUSALLAT[Ar.] değil/yerine/= PEŞİNE DÜŞME/DÜŞEN
( Bir kişi ya da şeyin üzerine, bıktıracak kadar düşmek/düşen. )
- MUSALLAT değil/yerine/= SARKINTI
- MUSALLÎ ile ...
( Beş vakit namazını sürekli edâ eden/ler, sabah namazına kalkan/lar. )
- MÜSÂMERE[Ar. < SEMR] değil/yerine/= GÖSTERİ
( Okullarda, öğrencilerin sunduğu, içeriğinde koşuk, oyun gibi gösterilerin yer aldığı eğlence. | Çoğunlukla akşam toplantısı/eğlencesi. )
- MUSANNİF/CİLBENT[Fars.]/KLASÖR[Fr. < CLASSEUR] değil/yerine/= SIRALAÇ
- MUSÂRAA[Ar. < SAR] ile MUSÂRÂHA[Ar. < SARÂHAT]
( Güreşme, pehlivanlık. İLE İşi, meydanda görme. )
- MÜŞÂREKET[Ar.] değil/yerine/= İŞTEŞ
( RECIPROCAL )
- MÜŞÂRÜN-İLEYH[< ŞEVR] ile ...
( ADI GEÇEN ZAT, KENDİNE İŞARET EDİLEN (KİŞİ) )
- MÜSÂVÂT[Ar.] ile MÜMÂSELE[Ar.]
- MÜSÂVEME[< SEVM] ile ...
( Pazarlık etme. | Bir malın önceki değerini dikkate almadan herhangi bir değer ile satmak. )
- MÜSÂVÎ[< SEVİYY] değil/yerine/= EŞİT | DENK
( EŞİT, BİRİNİN ÖTEKİNDEN FARKSIZ OLANI, AYNI HALDE VE DERECEDE BULUNAN )
- MÜŞAVİR değil/yerine/= DANIŞMAN
- MÜŞBİ'[Ar. < ŞİB] ile MÜŞEBBA'[Ar. < ŞİB]
( Doyuran. İLE Doymuş, tok, işbâ' olunmuş. [Fr. SATURÉ] )
- MÜSBİT[Ar. < SÜBÛT] ile MÜSBİT[Ar.]
( İsbât eden/edici. İLE Yara ve hastalıktan dolayı pek halsiz kalan. )
- MUSCLE :/yerine KAS
- MÜSEBBİHİ değil MÜSEBBİBİ
- MÜSECCEL[Ar. < SECL] ile MÜSECCİL[Ar. < SECL]
( Deftere/sicile geçirilmiş, tescil edilmiş. | Mahkeme defterine geçirilmiş. İLE Deftere/sicile geçiren. | Mahkeme defterine geçiren. )
- MÜSEDDED[Ar. < SEDÂD] ile MÜSEDDİD[Ar. < SEDÂD]
( Uzunluğuna doğrultulmuş, tesdîd edilmiş. İLE Doğrultan, doğru yola sevk eden. | Tıkayan, sed ve büğet yapan. | Tıkanmış, sed ve büğet yapan. )
- MÜŞEKKEL[Ar.] değil/yerine/= BİÇİM VERİLMİŞ | İRİ, GÖSTERİŞLİ
- MÜSELLES değil/yerine/= ÜÇGEN
- MÜSELLESE[Ar.] ile MÜSELLESÎ[Ar.]
( Oksijen, hidrojen ve karbondan olan. İLE Üçgen biçiminde olan, müselles. )
- MÜSELLES-İ MÜTESÂVİYÜ'L-ADLÂ değil/yerine/= EŞKENAR ÜÇGEN
- MÜSEMMÂ[Ar. < SEMV < SÜMÜVV] ile MÜSÂMAHA[Ar. < SEMÂHAT]
( Tesmiye olunan, bir adı olan, adlanmış, adlı. | Muayyan, belirli zaman. İLE Görmemezliğe gelme, göz yumma, hoş görme. | Aldırış etmeme. | Savsaklama. )
- MÜSEMMEN[Ar. < SEMN] ile MÜSENNEM[Ar.]
( Sekiz renkli. | Sekizli, sekiz parçadan oluşan. | Sekizgen.[Fr. OCTOGONE] | Değer biçilmiş ya da biçilen değer karşılığında satılmış şey. | Sekizer mısrâlı bendlerden oluşan şiir/nâzım. İLE Ev çatısı biçiminde olan. | Kabartma, kabartmalı olarak hakkedilmiş olan. )
- MUSEUM :/yerine MÜZE
- MÜŞFİK KENTER TİYATROCULAR PARKI :
( Maden Mahallesindedir. 3.940,00 m²'lik bir alan üzerinde kurulmuştur. 1.880,00 m²'lik yeşil alanı, 228,70 m²'lik çocuk oyun alanı ve 328,00 m²'lik spor alanı bulunmaktadır. )
- MÜŞFİK["MÜŞVİK" değil!] değil/yerine/= SEVECEN
- MUSHAF ile/ve/||/<>/< CÜZ
- MUSHROOM vs. FUNGUS
- MÜ'SÎ[Ar.] ile MÜSÎ[Ar. < SU]
( Kederli birini avutan. İLE Kötülükte bulunan, isâet eden. )
- MUSIC :/yerine MÜZİK
- MUSICAL :/yerine MÜZİKAL
- MUSICIAN vs. VIRTUOSO
- MUSICIAN :/yerine MÜZİSYEN
- MÛSÎKÂR ve RÛZİGÂR
- MÛSİKÎŞİNAS ile/ve MUTRİB
( Müzikle uğraşan. )
- MÛSİL[Ar. < VUSÛL] ile MÛSİR[Ar.] ile MUSİRR[Ar. < SARR]
( Ulaştıran, yetiştiren, vardıran, îsâl eden. İLE Zengin. İLE Direnen, ayak direyen, ısrâr eden. )
- MÜŞİR FUAT PAŞA YALISI :
( İstinye Emirgan yolu üzerinde, deniz kenarında ve eski tersanenin hizmet binalarının bulunduğu alan içindedir. 19.yy. ın ikinci yarısında yapılan bu binanın ilk sahibi Billüri Mehmet Efendi'dir. Sonra sırası ile İran Sefiri Muhsin Han, Hicaz Kıralı Şurayı Devlet Azalarından Şeref Hüseyin Bey yalının sahibi olmuştur. Son sahibi ise Müşir (Deli) Fuat Paşa'dır. Yalı son sahibinin ismi ile anılır. Bu yalı bilahare Deniz Yollarına satıldı. 1995'te tersane kaldırılınca bina onarıma alındı. 1999'da Karadeniz Ekonomik İşbirliği D8 Uluslar arası Sekreteryası, Dışişleri Bakanlığının Türkiye Temsilciliğinin kullanımına verildi. )
- MÜŞ'İR[Ar. < ŞUÛR] ile MÜŞÎR[Ar. < ŞEVR | çoğ. MÜŞÎRÂN]
( Yazı ile haber veren, bildiren, iş'âr eden. | [fizik] Gösterge. İLE Emir ve işâret eden. | En yüksek aşamadaki asker, Mareşal[Fr. < Cerm.]. )
- MÜŞKİL[< ŞEKL]:
GÜÇ, ZOR, ÇETİN | ENGEL, GÜÇLÜK, ZORLUK -<
- [ne yazık ki]
!MÜSKİRAT[Ar. < SEKR] değil/yerine/= SARHOŞ EDEN ŞEYLER
- MÜŞKÜL[Ar.] değil/yerine/= GÜÇ, ZOR, ÇETİN | ENGEL, GÜÇLÜK/ZORLUK
- MÜŞKÜL[AR. MUŞKİL] ile/değil/yerine/>< MEŞGUL
- MÜSKÜLER/MUSCULAR[İng.] değil/yerine/= KAS (İLİŞKİLİ)
- MÜŞKÜLPESENT[Ar., Fars.] değil/yerine/= GÜÇ BEĞENEN, GÜÇBEĞENİR, TİTİZ
- MÜSLİ değil/yerine AŞÛRE
- MUSLIM :/yerine MÜSLÜMAN
- MUSLUK (OLMAK) değil/yerine SU (OLMAK)
- MÜSLÜMAN ile/ve/<> DERVİŞ
( Rikkatli kişi. İLE/VE/<> Rikkatli müslüman. )
( MUSLIM vs./and/<> DERVISH )
- MÜSLÜMAN ile/yerine DİNÎ DUYARLILIĞI YÜKSEK OLAN
- MUŞMULA DERESİ :
( Marmaracık'ın, yani Marmancık'ın üst kısımlarından çıkar ve Marmaracık deresi ile birleşerek koya akar. Dereye Muşmula deresi denmesinin nedeni civarında fazlaca muşmula ağacı bulunmasındandır. )
- MUŞMULA ile BEŞBIYIK
( Gülgillerden, küçük bir ağaç. | Bu ağacın, olgunlaşıp çürüdükten sonra yenilebilen, yuvarlak, mayhoş, buruk ve beş çekirdekli meyvesi. İLE İri muşmula. )
itibarı ile 45.309 başlık/FaRk ile birlikte,
45.309 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(114/183)
(1996'dan beri)