N ile başlayan FaRkLaR
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
itibarı ile 40.058 başlık/FaRk ile birlikte,
40.058 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...
(138/162)
- TAMMÂT[Ar.] ile TÂMMÂT[Ar.]
( Anlamsız, uygunsuz, saçma sözler. İLE Kıyâmet. )
- TAMPON ÇÖZELTİ ile/||/<> NORMAL ÇÖZELTİ
( Tampon pH değişimine dirençli, normal değildir )
( Formül: HA/A⁻ çifti )
- TAMPON[İng.] değil/yerine/= TIKAÇ | BASKIT | DENGELEYİCİ
- TAMPONAT[İng. < TAMPONADE] değil/yerine/= BASKILANMA
- [Ar.] TA'M[çoğ. TUÛM] ile TAMA'
( Yeme. | Tad, lezzet. İLE Doymazlık, çok isteme, açgözlülük. )
- TAN YELİ ile TAN YERİ
( Sabaha doğru çıkan hafif yel/rüzgâr. İLE Güneşin doğmak üzere olduğu sırada, ufukta hafifçe aydınlanan yer. )
- TAN, SUAT (KAZAKLI/NEVŞEHİR, 1969) :
( Anavatan Partisinde siyaset yaptı, 1999 - 2004 ve 2004 - 2009 dönemlerinde Sarıyer Belediye Meclis üyesi olarak görev yaptı. )
- TAN, ÜNAL (İST. 1938 - ?) :
( Feriköy'den transfer edildi ve dört sezon Sarıyer S. K. de tescilli kaldı. Bu süre içinde 43 lig, 3 kupa ve 1 özel maç olmak üzere 47 resmi ve 12 özel maçla birlikte toplam olarak 59 maçta oynadı. Futbolu bıraktıktan sonra uzun süre Fenerbahçe altyapısında antrenör olarak görev yaptı. )
- TANATOS/THANATOS[İng.] değil/yerine/= ÖLÜM İÇGÜDÜSÜ
- TAN/AYDINLIK/IŞTIN:
GEÇİCİ ile/ve/<> GERÇEK
( Tan yerinde, gün doğmadan beliren, sonradan kaybolan, geçici aydınlık/tan, yalancı tan. İLE/VE/<> Tan yerinde, gün doğuncaya kadar süren kesintisiz aydınlık. )
( FECR-İ KÂZİB ile/ve/<> FECR-İ SÂDIK )
- TANBÛRÎ/TANBÛRÂNÎ ile TANBÛR-ZEN[Ar.]
( Tamburu çok güzel çalan mûsikî üstadı. İLE Tambur çalan. )
- TANDANS[Fr./İng. < TENDANCE] değil/yerine/= EĞİLİM
- TANDIR[Ar. < TENNÛR | TENÂHÎR] ile İSTANBUL TANDIRI
( Pişirmek ve ısınmak üzere. İLE Isınmak üzere. )
( Yere çukur kazılarak yapılan bir fırın türü. | Bazı yerlerde, kışın ayakları ısıtmak amacıyla alçak bir masanın altına mangal konulup üstüne yorgan örtülerek yapılan düzen. İLE ... )
- TANE ile/ve/değil/=/||/<>/> DÂNE[Fars.]
( Herhangi bir sayıda olan şey, adet. | Bazı bitkilerin tohumu. | Çekirdekli küçük meyve. )
- TANE ile/değil KİŞİ
- TANE/ADET[Ar. < ADED] ile/ve/||/<> KAT ile/ve/||/<> KEZ/KERE[Ar. < KERRE]
( Nesnelerdeki niceliği/sayıyı gösterir. İLE/VE/||/<> Yukarı doğru yineleme/tekrar. İLE/VE/||/<> Eylemlerdeki niceliği/sayıyı ve yana doğru yinelemeyi/tekrarı gösterir. )
- TANFER, MEHMET :
( Sarıyer'de terzi, iki dönem Maden Maehallesi muhtarı olarak görev yaptı. )
- TANGA KÜLOT ile SLIP KÜLOT ile G STRING
- TANGA ile/değil TANGO
- TANGIR-TUNGUR ile TANGIRDAMA ile TANGIRTI
( ... İLE Nesnelerde/n kuru ve gürültülü ses çık(ar)ma. İLE Nesnelerden çıkan kuru ve gürültülü sesin adı. )
- TANI/TEŞHİS[Ar.] ile SAĞALTIM/ONDURMA/REHABİLİTASYON/REHABILITATION[İng.]
- TANI ile/ve/||/<> TANIM
( DIAGNOSIS vs./and/||/<> DEFINITION )
- TANI! ve/<> UYUMLU OL! ve/<> MUTLU YAŞA!
( RECOGNIZE! and/<> BE HARMONIOUS! and/<> LIVE HAPPY! )
- TANIDA/TEŞHİSTE:
TESPİT ile/değil ÖNCELİK
- TANIDIK MASA ile/ve/||/<> BİLİMSEL MASA
( Kalıcı, sürekli. İLE/VE/||/<> Boşluk. )
( bkz. EDDINGTON )
- TANIDIK ile TANINAN
( Benim/senin [tanıdığı]. İLE Bizim [tanıdığımız]. )
- TANIK OLMA (ŞUHUD)
- TANIKLIK ile/ve/||/<> İÇ TANIKLIK ile/ve/||/<> GELİŞTİRİCİ TANIKLIK
- TANIKLIK ile/ve/||/<>/> TANIŞIKLIK
- TANIM ÇEŞİTLERİ'Nİ
( VARIATIONS OF DEFINITION )
- TANIM, TARİF = TA'RÎF = DÉFINITION
- TANIM ile BASKIN ÖZELLİK
( HOROI ile ... )
( DEFINITION vs. DOMINANT FEATURE )
- TANIM ile/ve BELİT/AKSİYOM/MÜSELLEMÂT
( ... İLE/VE Geriye götürülemeyen ilke. )
( DEFINITION vs./and AXIOM )
- TANIM ile/ve/||/<> BİLGİ
( Kavranılanlar[durumlar/olgular] için geçerli olan. [Kavramaya hizmet edenler için.] İLE/VE/||/<> Nesneler için geçerli olan. )
( DEFINITION vs./and/||/<> INFORMATION )
- TANIM ile/ve/||/<>/> DURUM
( DEFINITION vs./and/||/<>/> STATE/CONDITION )
- TANIM ile/ve/değil EŞİK
- TANIM ile/ve/||/<> GÖSTERGE
( vs./and/||/<> INDICATOR )
- TANIM ile/ve/=/<> HADD
- TANIM ile/ve/<> İSPAT/İSBAT
( DEFINITION vs./and/<> TO PROVE )
- TANIM ile/ve/||/<> KURAL
( DEFINITION vs./and/||/<> RULE )
- TANIM ile/ve/<> NEDEN
( Tanım, nedene giden, en kısa yoldur. )
( DEFINITION vs./and/<> CAUSE/REASON )
- TANIM ile/ve/<> ÖRNEK
( Örnekte/benzetmede, hata olmaz/olmamalıdır! [Teşbihte, hata olmaz!] )
( Yanlış örnek, örnek değildir! [Su-i misal, misal teşkil etmez!] )
( DEFINITION vs./and/<> SAMPLE/EXAMPLE/MODEL/TYPE/PATTERN )
- TANIM ile/ve/||/<>/< TANIMIN TANIMI
( Bir kavramın niteliklerini eksiksiz olarak belirtme ya da açıklama. İLE/VE/||/<>/< Her parçasını içinde barındırabilen/birleştiren, dışında kalanlara engel olan.[Efrâdını câmî, ağyârını mânî.] )
- TANIM(HADD) ile TANIMLANAN(MAHDÛD)
- TANIM = TARİF = DEFINITION[İng., Alm.] = DÉFINITION[Fr.] = DEFINITIO[Lat.] = HOROS, HORISMOS[Yun.] = DEFINICIÓN[İsp.]
- TANIM ile/ve/=/||/<>/< ÜÇLEME
- TANIMA:
ERKEK ve/||/<> KADIN ve/||/<> ÇOCUK ve/||/<> KARDEŞ ve/||/<> ARKADAŞ ve/||/<> DOST
( Toklukta. VE/||/<> Yoklukta. VE/||/<> Yaşlılıkta. VE/||/<> Mirasta. VE/||/<> Yolculukta. VE/||/<> Zor durumda. [GÖRÜLÜR / BELİRLİ/BELİRGİN OLUR] )
- TANI/MA:
"HASTALIK" değil BELİRTİLERİ
- TANIMA:
YETKİN BİLME ile/ve/||/<> YETERİNCE BİLME
- TANIMA ile/ve/<> ANIMSAMA
( Tanıma, size verilen bir uyarıcıyla daha önce karşılaşıp karşılaşmadığınıza karar vermenizi gerektirir. )
( Tanıma durumunda daha fazla sayıda "ara-bul-geri getir" ipucu bulunduğundan, belleğimiz ipuclarının hepsini ya da çoğunu kullanır ve bizi anımsama durumuna taşır. )
( Ne kadar çok ara-bul-geriye getir ipucu varsa, anımsama da o derece iyi olur. )
( Anımsamayla ilgili araştırmalarda, ara-bul-geriye getir ipucları kaybolmasının, anımsayamama olayının en belirli başlı nedenlerinden biri olduğunu gösterir. )
( Kodlama sırasında kullanılan örgütleme düzeni, ara-bul-geriye getir anında ipucu olarak kullanılır. )
( Örgütleme düzenini, büyüdüğünüz ve iyi bildiğiniz bir mahalleye benzetebiliriz. Kodlama sırasında bu mahallenin belirli sokaklarını ve bu sokaklarda daha önceden bildiğiniz evleri ziyaret eder ve size verilen, yeni bilgileri bu evlere bırakırsınız. Sizden bilgiler yeniden geri istendiğinde, başka bir deyişle anımsama sırasında, yerlerini çok iyi bildiğiniz evleri yeniden sırayla ziyaret eder ve bırakmış olduğunuz bilgilere ulaşırsınız. )
( Her olay bir bağlam içinde oluşur. Öğrenme anındaki bağlam, anımsama anındaki bağlama ne kadar benzerse, anımsama o kadar kolay olur. -örnek ise- Sınav ortamına benzer bir ortamda bilgi öğrenilirse, sınavda anımsanması daha kolay olur. Neşeliyken öğrendiğiniz bir şiiri, üzüntülü bir hal içindeyken anımsamanız zorlaşır. Hüzünlü bir ortamda öğrenilen bilgiler hüzünlü bir ortamda; sevinçli ve mutlu bir haldeyken öğrenilen bilgiler ya da meydana gelen olaylar sevinçli ve mutlu durumlarda daha kolay anımsanır. )
( Anımsanması istenen şeyleri örgütleyerek ara-bul-geriye getir ipucunun verimliliği artırılabilir. )
( CODING vs./and/<> STORAGE vs./and/<> RETRIEVAL )
- TANIMA ile/<> AYRILMA
( Kişilerin birbirini tanıması için en iyi zaman, ayrılmalarına en yakın zamandır. )
- TANIMADAN/ANLAMADAN YARGILAMAMALI
- [ne yazık ki]
SAVAŞ:
TANIMADIKLARIMIZLA ile/ve/||/<>/< TANIDIKLARIMIZLA ile/ve/||/<>/< KENDİNLE
- TANIMAK ile/ve/||/<> KENDİNİ TANIMAK ile/ve/||/<> BAŞKASINI TANIMAK
( ... İLE/VE/||/<> Aydınlatır. İLE/VE/||/<> Bilgilendirir. )
( Kişi, iç âlemini, (başka bir) insanda görür. )
( Ancak, kendini düşünmeyi, kendini düşünmenin konusu kılabilme anlayışı olanlar, kendilerini tanımaya başlayabilirler ve susabilmekle yükümlülerdir. )
( TO RECOGNIZE vs./and/<> TO RECOGNIZE THE SELF vs./and/> TO RECOGNIZE THE SOMEONE )
- TANIMAK ile/ve TANIMLAMAK
( TO RECOGNIZE vs./and TO DEFINE )
( REN ile/ve ... )
- TANIMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TANIYANI(ZİHNİ) TANIMAK
- TANIM'DA:
RESİM ile/ve/<> HAD/D
( Bir bilgiyi/ilmi, amacı ile tanımlama. İLE/VE/<> Bir bilgiyi/ilmi, konusu ile tanımlama. )
( DESCRIPTION vs./and/<> DEFINITION )
- TANIM/LAMA ile/ve/||/<> ÖLÇÜ
( TO DEFINE vs./and/<> MEASURE )
- TANIMLAMA ile/ve/||/<>/> SINIFLAMA
- TANIMLAMA ile/ve/> TAMAMLAMA
( TO DEFINE vs./and/> TO COMPLETE )
- TANIMLAMAK ile/ve/||/<>/> BELİRLEMEK
- TANIMLAMAK ile/ve/||/<>/> KONUMLANDIRMAK
- TANIMLAMAK ile/ve/<> NİTELEMEK
- ... TANIMLANDI ile/değil ... TANINDI
- TANIMLAYAN ile/ve/değil/yerine TANIYAN
- TANIMLAYICI ile/ve/||/<>/> TAMAMLAYICI
- TANİN[Fr.] değil/yerine/= TANEN
( Birçok bitkide bulunan, tıpta kullanılan, tadı buruk bir nesne. )
- TANI(N)MAK ile/ve TANI(N)MAK
( Bilmek/bilinmek. İLE/VE Kabul etmek/edilmek. )
- TANINMIŞ/BİLİNMİŞ MELÂMET NEŞELİ ile/ve/değil/yerine TANINMAMIŞ/BİLİNMEYEN MELÂMET NEŞELİ
- TANINMIŞ/LIK ile/ve/||/<> KANIKSANMIŞ/LIK
- TANIR, ŞENER (İST. 1940 - ?) :
( Rumilekavaklı esnaf. Rumelikavak Spor Kulübü üyesi. Kulübünde bir dönem antrenörlük yaptı. )
- TANIŞIKLIK ve/||/> İLİŞKİ:
YÜZ YÜZE ve/<> YAN YANA ve/<> SIRT SIRTA
( İlişkiler, yüz yüze başlar, yan yana gelerek pekiştirilir, sırt sırta vererek devam ettirilir. )
- TANIŞIKLIK ve/<> GÜVEN
- TANITIM(RESM) ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TANIM(HADD)
( [not] DESCRIPTION vs./and/but/||/<>/< DEFINITION )
- TANITIM(RESM) ile TANITILAN(MERSÛM)
- TANITLAMA = BURHAN = DEMONSTRATION[İng., Alm.] = DÉMONSTRATION[Fr.] = DEMONSTRATIO[Lat.] = DEMOSTRAR[İsp.]
- TANITLAMA ile/ve/||/<> ÇIKARSAMA
( Matematikte. İLE/VE/||/<> Doğada. )
- TANITLAMA ile KANITLAMA
- TANITLAMA ile/ve/||/<> TANITLAMAK
( Tanıtlamak işi, ispatlama. | Öne sürülen bir iddianın doğruluğunu mantıksal yöntemle gösterme. İLE/VE/||/<> Bir iddianın gerçekliğini inkâr edilmeyecek bir kesinlikle göstermek, ispatlamak. | Muhakeme etme yoluyla ya da tanık göstererek bir şeyin doğruluğunu ortaya koymak. )
- TANITLAMA ile/ve/||/<> TEMELLENDİRME
- TANITMA ile/ve/<> YAYGINLAŞTIRMA
- TANIYORUM ile/ve/ne yazık ki UTANIYORUM
- TANK, PROF. DR. TURAN (SİLİSTRE/ROMANYA, 1933) :
( Üniversite Öğretim Üyesi. İstanbul Haydarpaşa Lisesi Fen bölümünü bitirdi ve 1956'da İ.Ü. Orman Fakültesinden derece ile mezun oldu. Askerliğini takiben 1958'de İ.Ü. Orman Mahsülleri Değerlendirme Kürsüsüne asistan olarak atandı. "Türkiye'de Göknar Türlerinin Kimyasal Bileşimi ve Selüloz Endüstrisinde Değerlendirme İmkânları" tezi ile "Ormancılık Bilimleri Doktoru" unvanını aldı. 1970'de "Türkiye Kayın ve Gürgen Türlerinin Nötra Sülfit Yarı Kimyasal (NSSC) Metodu ile Değerlendirilme İmkânları" konulu tezi ile "Üniversite Doçenti" unvanını kazandı. 1980'de "Selüloz Üretimi Bakımından Doğu Çınarı Odununun Bazı Özellikleri Üzerine Araştırmalar" konulu tezi ile profesörlüğe yükseltildi. 1983'ten emekli olana kadar Orman Ürünleri Kimyası ve Teknolojisi Anabilim Dalı Başkanlığını sürdürdü. Anabilim Başkanlığı dışında 1983 - 1986 yılları arasında TÜBİTAK – Orütar Ünitesinin Başkanlığını, 1988 - 1994 yılları arasında Orman Endüstrisi Mühendisliği Bölümü Başkanlığını, 1985 - 1988 yılları arasında Orman Fakültesi Dekan Yardımcılığı görevlerini üstlendi. Fakülte içinde değişik kurul ve komisyonlarda bulundu. Kitap ve makale olarak pek çok yanını var. )
- TANK, YILMAZ (GİRESUN, 1966) :
( Peyzaj işleri ile uğraşmaktadır. 1999 - 2004 döneminde Bahçeköy Belediye Meclis Üyesi (ANAP) olarak görev yaptı. )
- TANK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> KULE
- TANRI APOLLON'A BAĞLANAN SANATLAR
ile/ve/||/<>/>
TANRI DIANISOS'A BAĞLANAN SANATLAR
( Plastik sanatlar. İLE/VE/||/<>/> Şiir, müzik, dans. )
( Birey. İLE/VE/||/<>/> Birleşme. )
- TANRI:
NOUS ve/||/<>/> LOGOS'UN, AŞKINSAL BİRLİĞİ
- TANRI ile/ve EN ÜSTÜN BİLİNÇ
- TANRI ve/<> KELÂM ve/<> HAYAT
- TANRI ile/ve KÜLTÜR
- TANRI ile SANRI
- TANRI ile/ve/değil TANRI ANLAYIŞI
- TANRILAR ile/ve/||/<> TANRIÇALAR
(
)
- TANRILAŞTIRMAK ile/değil/yerine BAŞATLAŞTIRMAK
- TANRILAŞTIRMAK ile TANRISALLAŞTIRMAK
- TANRI'NIN VARLIĞI ile/değil TANRI'NIN BİRLİĞİ
- TANRI'NIN VARLIĞI ile/değil TANRI'NIN BİRLİĞİ
- TANRININ YABANCILAŞMASI ile/ve TANRININ KENDİNE DÖNMESİ
( Doğa. İLE/VE İnsan. )
- TANRISAL KRALLIK ile/ve DÜNYEVÎ KRALLIK
- TANRI/SAL ile/ve/değil KUT/SAL
- TANRI'YI İDRAK ile/ve TANRI'YA İMAN ile/ve TANRI'YI FARK ETME
( Taabbüd/ibâdet ile. İLE/VE Düşünme/tefekkür ile. İLE/VE Dilde/zihinde tekrar, zikr ile. )
- TANSÎF[Ar. < NISF] ile TASNÎF[Ar. < SINIF | çoğ. TASNÎFÂT]
( Yarı yarıya bölme, iki eşit bölüme ayırma. İLE Sınıf sınıf, takım takım ayırma, sınıflama, bölümleme. | Eser ve kitap haline getirme. )
- TANSİYON/BLOOD PRESSURE | TENSION[İng.] değil/yerine/= KAN BASINCI | GERILIM
- TANSİYON ÖLÇÜMÜ'NDE:
SOL KOL değil SAĞ KOL değil BACAK
( Sol Kol'dan alınan değerler, Sağ Kol'a göre[doğru olan] 1'er derece daha yüksektir[sol kolun kalbe yakın olması nedeniyle]. )
- TANTANA[Ar.] ile/ve/||/<> TATAVA
ile/değil/yerine
TERÂNE[Fars.]
( Görkem. | Gürültü patırtı, kuru gürültü. | Gereksiz, boş söz. İLE/VE/||/<> Çok fazla söz. İLE/DEĞİL/YERİNE Ezgi, nağme, uyum, makam. | Dört dizeden oluşan, birinci, ikinci ve dördüncü dizeleri, birbiriyle uyaklı olan şiir. | Tekrarlana tekrarlana, usanç verici bir durum alan söz. )
- TANZANYA ile TAZMANYA
( Afrika'da bir ülke. [Afrika'nın zirvesi olan [5895 m.] Klimanjaro Dağı'nın bulunduğu] İLE Yeni Zelanda'nın alt kısmında bir ada. [Tazmanya Canavarı'nın yaşadığı] [ABEL TASMAN'ın bulması nedeniyle.] )
- TANZİMAT FERMANI ile/ve/||/<>/> ISLÂHAT FERMANI
( 03 Kasım 1839 İLE/VE/||/<>/> 18 Şubat 1856 )
- TANZİMAT ile TANZİMAT
( İdari işlerin düzeltilmesi için alınan önlemlerin ve uygulamaların tamamı. İLE Sultan Abdülmecit döneminde, 1839'da, Gülhane Hat-ı Hümâyunu adıyla anılan bir buyrukla duyurulan, yönetimi iyileştirme tasarısı ve bu iyileştirmenin yapıldığı dönem. )
- TANZİM/AT ile/değil TAZMİN/AT
- TAPINAKLARDA:
GÖBEKLİTEPE ve/||/<> NEVALİ-ÇORİ ve/||/<> JERF EL AHMAR ve/||/<> ARKAİM ve/||/<> GİLGAL ve/||/<> MALTA ADASI ve/||/<> CUICUILCO ve/||/<> KURGANLAR ve/||/<> SOLOVETSY ADALARI ve/||/<> STONEHENGE ve/||/<> AVEBURRY ve/||/<> CASTLERIGG ve/||/<> NEWGRANGE
( Urfa'da. VE/||/<> Urfa'da. VE/||/<> Suriye'de. VE/||/<> Rusya'da[Kazakistan'ın kuzeyinde]. VE/||/<> Golan tepelerinde.[İsrail'in doğusu] VE/||/<> Malta'da. VE/||/<> Meksika'da. VE/||/<> Altay Dağları'nda. VE/||/<> Rusya'da. VE/||/<> İngiltere'de VE/||/<> İngiltere'de VE/||/<> İngiltere'de VE/||/<> İrlanda'da. )
- TAPINCA/PUT[Fars. < BUT]/İDOLE[Fr.]:
SOY ile/ve/||/<> MAĞARA ile/ve/||/<> ÇARŞI ile/ve/||/<> TİYATRO
( bkz. Francis Bacon )
( IDOLA TRIBUS avec IDOLA SPECUS avec IDOLA FORI avec IDOLA THEATRI )
- TAPINCAK/SANEM[Ar.]/PUT[Fars. < BUT]/FETİŞ[İng. FETISH | Fr. < FETICHE] ile/ve/değil/||/<>/> KÜLT[İng. CULT | Fr. CULTE]
( Bazı ilkel toplumlarda doğaüstü güç ve etkisi olduğuna inanılan canlı ya da cansız nesne. | Haç. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Din. | Yerel özellikler taşıyan dinî törenler. | Belirli bir dönemde yoğun ilgi gören. [yapıt/kitap/film vb.] )
- TAPINCAK/SANEM[Ar.]/PUT[Fars. < BUT]/FETİŞ[Fr.] ile ONGUN/TOTEM[Fr.]
( Gözle görünen, gözle görüldüğü kadarıyla yetinerek tapınma. | Bazı ilkel toplumlarda doğaüstü güç ve etkisi olduğuna inanılan canlı ya da cansız nesne. | Haç. | Uğurlu sayılan şey. | Tapınırcasına sevilen şey ya da kişi. | Saplantılı bir biçimde eşeysel coşku uyandıran ötekine ait giysi, ayakkabı vb. nesne. İLE İlkel toplumlarda topluluğun ondan türediği sanılan ve kutsal sayılan hayvan, ağaç, rüzgâr vb. herhangi bir doğal nesne. )
- TAPINMA ile/ve/<>/> ADANMA
( Dinde. İLE/VE/<>/> Sanatta. )
- TAPINMA ile/ve/değil/||/<>/< BAĞIMLILIK
- TAPINMA ile/değil/yerine/>< TUTARLILIK (ÇABASI)
- TAPINMA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< "TUTUNMA"
- TAPMAK ile/değil KUTSAMAK
- TAPMAK:
GENELLEME ve/ya da/<> İNDİRGEME ve/ya da/<> ÖZDEŞLEŞTİRME
- TAPMAK ile/ve/değil/<> ÖZDEŞLEŞMEK
( TO ADORE vs./and/<> TO IDENTIFY )
- TAPMAQ[Azr.] ile TAPMAK[Tr.]
( Arama sonucunda meydana çıkarmak, bulmak. İLE "Tanrı" diye tanımak, kulluk etmek. )
- TAPON[Fr.] değil/yerine/= NİTELİKSİZ, ESKİ, ELDE KALMIŞ
- TAPU ile/ve/||/<>/< KADASTRO[Fr. < CADASTRE]
( Bir taşınmazın üstündeki mülkiyet hakkını gösteren belge. | Tapu işlerinin yürütüldüğü kuruluş. İLE/VE/||/<>/< Bir ülkedeki her çeşit arazi ve mülk yerinin, alanının, sınırlarının ve değerlerinin devlet eliyle belirlenip plana bağlanması. )
- TARABYA ANA ÇOCUK SAĞLIĞI VE AİLE PLANLAMA MERKEZİ :
( Tarabya Kefeliköy (Haydar Aliyev) caddesi üzerindedir. )
- TARABYA AYA PARASKEVİ RUM ORTADOKS KİLİSESİ :
( Tanzimatın ilanında sonra kusseli olarak inşâ edilen ilk kiliselerden biridir. 1868 yılında Banker Zarifi ailesinin maddi yardımları ile inşâ edildi. Ayazması vardır. Kilise bahçesinde mezarlar bulunuyor. Haç planlı. Üç nefli ve kubbeli bazilika olarak inşâ edilen kâgir yapının kubbesini sekiz sütün desteklemektedir. )
- TARABYA BURNU :
( Tarabya koyunu Büyükdere tarafındaki çıkındı, yani en uç noktaya Tarabya burnu denilir. Burnun körfez tarafında eskiden Tarabya Vapur iskelesi vardı. Otelin tam önü Tarabyaburnu'nun en uç noktasıdır. )
- TARABYA DALYANI :
( Tarabya koyunda kurulan bu dalyan çok uzun yıllardan beri kurulmamaktadır. )
- TARABYA DENİZ SAVAŞI :
( 1352'de Cenevizlilerle Venedikliler arasında Tarabya koyu açığında yapılan deniz savaşında Ceneviz filosu. Venediklileri çok hırpalamış, kaptan Nicolas Pisani ustaca manevra ile Tarabya koyuna girerek Venedik donanmasını kurtarmıştır. )
- TARABYA DERESİ :
( Tarabya'da Hayat Sokak üst taraflarından çıkan dere, derelerin tanzim temizlenme çalışmaları sırasında üzeri kapatıldı. )
- TARABYA FENERİ :
( Büyük Tarabya otelinin üst kısmında, tepede bulunan ve gemilere yer gösteren fener bulunuyordu. Ne var ki zamanla kullanılmaz olup ortadan kaldırıldı. )
- TARABYA HAMAMI :
( Tarabya'nın tarihi eserlerinden biri olmasına karşın, yıkılıp gitti. Kalıntılarından bile eser yok. Tarabya hamamına içkiciler çok rağbet ettikleri için "İçkicilere Tarabya Hamamı" denildiği bazı eserlerde yer almaktadır. )
- TARABYA KOYU :
( Tarabya koyu Boğaziçi'nin en önemli koylarından biri olup hemen her rüzgara kapalıdır. Yat ve kotraların yoğun bulunduğu, küçük balıkçıların da yararlandığı koyun antik çağlardaki ismi "Oldias Kalos" tu. )
- TARABYA MAHALLESİ :
( Sahil şeridinde yer alan bir mahalle olup, Yeniköy, Kireçburnu, Ferahevler, Çamlıtepe (Derbent) ve Cumhuriyet Mahallelerinden sınır almaktadır. Tarabya'nın antik çağdaki ismi Pharmacias (Pharmakeion), bir diğer ismi de Pharmacias (Farmakkues) idi. Bu isimler zehirleyici, öldürücü ilaç anlamına geliyordu. Efsaneye göre Kalkida Kralının kızı babasının hazinelerine sahip olabilmek için hazineyi korumakla görevli olanlardı zehirlemiş, arta kalanı da kendi içmişti. Bu efsane nedeni ile semte zehirli anlamını veren Farmakeus denilmiş. Yüz yıllar sonra 55. yy. da hastalanan Patrik Attikos buraya gelmiş ve hastalığına şifa bulup iyileşince semtin adını da şifa ve terapi anlamına gelen Therapia (Tedavi - şifa) ya dönüştürdü. Zamanla Therapia Tarabya oldu. Sultan II. Selim (1566 - 1574) boğaza yaptığı bir gezi sırasında burada balık yemiş ve çok beğendiği bu yerde bir kasır yapılmasını Sadrazam Sokulu Mehmet Paşa'ya emretmiş. Yapılan kasrın ismini de "Servi Çemenzari" koydurmuş. Semte de Keyif" anlamına gelen "Terabiye" adını vermiş ve bu isim zamanla Tarabya'ya dönüşmüştür. 1992 nüfus sayımına göre mahallenin nüfusu 15.905'dir. )
- TARABYA MERKEZ CAMİİ :
( Tarabya'da çarşı içindedir. 1959 yılında yaptırılan camiin tarihi bir özelliği yoktur. )
- TARABYA ÖZEL UFUK İLKÖĞRETİM OKULU :
( Tarabya'da bulunan Özel Ufuk İlköğretim Okulu eğitim hizmeti vermektedir. )
- TARABYA PLAJI :
( Boğaziçi'nde ilk deniz hamamı (Plaj) Tarabya'da açıldı, 28,09.1870'de İstanbul Şehremaneti Kadıköy, Adalar ve Boğaziçi'nde 21'i erkek ve 5' i hanımlara ait olmak üzere 26 deniz hamamı (Plajı) açılması kararını aldı. Bu karar üzerine 1871 yazında Tarabya'da ilk deniz hamamı (plajı) açıldı. Deniz hamamı bir süre kapanmasına karşın tekrar Tarabya Plajı adı altında açıldı. Hala faaliyette olan plaj Alman Büyükelçiliği yazlık binaları karşısındadır. )
- TARABYA RESTAURANTLARI :
( Tarabya restaurantları ve içkili gazinoları ile dolu bir semttir. Çok tarihlerden beri bu özelliğini korumaktadır. Eskiden Hristo, Bogos, Garabet, Serafi, Paella, Villa Varif, Karadut gibi gazinoları sonraları; Lamek, Köşem, Bistro, Caliypso, Balıkçı gibi gazinolar izledi. Gazinoların pek çoğunda müzik yapılır. )
- TARABYA RUM İLKÖĞRETİM OKULU :
( Tarabya'da bulanan Rum İlköğretim Okulu açık olmasına karşın öğrencisi almadığı için eğitim hizmeti verememektedir. )
- TARABYA RUM MEZARLIĞI :
( Tarabya'da Rum mezarlığı bulunmakta; Kostantinos (Ayios) Eleni (Ayia) Kilisesi, Ayayani Kilise ve Aya Anastas Kilisesi bahçesi içinde bulunmaktadırlar. )
- TARABYA SAĞLIK OCAĞI :
( Tarabya'da çarşı içindeki Sağlık Ocağı, Sarıyer Sağlık Grup Başkanlığına bağlı olup, Sağlık Ocağı içinde Ana Çocuk Sağlığı bölümünde bulunmaktadır. )
- TARABYA SPOR KULÜBÜ :
( 1946 yılında Agop Arat, Yorgo Haritanidis, Mayk Mikelyan ve Morfi Haralopboptos tarafından kuruldu. Kulübün renkleri lacivert - kırmızı'dır. Önceleri futbol ve basketbol dallarında faaliyet gösterirken halen futbol dalında faaliyetine devam etmektedir. Tarabya Spor Kulübü 2 kez Grup Şampiyonluğu ve 5 kez de grup ikinciliği kazandı. Halen amatör ligde mücadele etmektedir. İhtiyacına yanıt verecek tesisleri vardır. Yetiştirdiği en önemli isim Sabri Dino ve Haydar Erdoğan'dır. )
- TARABYA SURP ANDON ERMENİ KATOLİK KİLİSESİ :
( 1871 yılında Andon Tırgır Yaver Paşa tarafından yaptırılan küçük bir kilisedir. Tarabya'nın üst kısımlarında bulunuyor. Aziz Antuan'a ithaf edilmiştir. Görkemli ana giriş kapısı ile dikkat çeker. İki çan kulesi vardır. Kagir kilisenin iç kısmında üç sunak ve bir kürsü bulunuyor. )
- TARABYA TABYASI :
( Tarabya tabyasının 18. yy da savunma amaçlı yapıldığı, 1815 yılında onarım gördüğü kayıtlarda var. Yeri ise Kireçburnu ile Kalender Tabyası arasında gösterilmiştir. 1864'te tabyanın topları kaldırılmış, yer arsa haline getirilmiştir. )
- TARABYA TALEBE YURDU :
( Tarabya'da bulunan Tarabya Talebe Yurdu 1991'den beri hizmet vermektedir. )
- TARABYA TOKATLIYAN OTELİ :
( Tarabya Tokatlayan Oteli 1900'lerin başında sahibi Mıgırdıç Tokatlayan tarafından Hotel Pelata'nın yerine Fransız Mimar Alexander Vallaury'e yaptırıldı. Otel mükemmel mimarisi, zemin dâhil beş katlı oluşu ve elektrik kullanan nadir otellerden biri olması ile dikkat çeken bir oteldi. I. Dünya Savaşı, İstanbul İşgali ve milli mücadele dönemlerinde zamanın önemli siyaset adamlarının ağırlandığı, devlet adamlarının tercih ettiği bir oteldi. Bilhassa II. Dünya Savaşı sırasında değişik devletlere ait ajanların çok yoğun ilgi gösterdiği bir otel olarak bilinir. Bu muhteşem otelin sahibi zamanla borçlanır ve sonuç olarak Karadenizli bir iş adamı olan İbrahim Gültan otelin sahibi olur ve ismini de "Tarabya Konak" oteli olarak değiştirir. Bu muhteşem otel 19.4.1954 tarihinde yanarak kül oldu. İbrahim Gültan İnşaata izin alamayınca satış yapıldı ve yeni sahibi T.C. Emekli Sandığı oldu. Otel inşaatı 1957'de başladı, 1965 yılında tamamlandı ve 1966 yılında da Grant Tarabya Hotel ismi ile hizmete açıldı. Bu otel 2002'de büyük onarım için kapatıldı, onarım devam ederken 5.4.2006 özelleştirme sonucu 145,3 milyon dolara Bayraktar Holding'e satıldı. Onarımı tamamlanan otel Şubat 2013'te açıldı. Otelin 168 delüx, 80 suiti ve 1 kral dairesi var. Otelin ismi "The Grand Tarabya Hoteli". )
- TARABYA VAPUR İSKELESİ :
( Tarabya burnunda, Büyük Tarabya Otelinin batı tarafında bulunuyordu. Tarihe karışan iskelelerden biridir. İskele önceleri ahşaptı. 1911'de yıktırılarak yerine yenisi yapıldı. Yıllarca hizmet veren bu iskele motorlu taşıtların fazlalığı nedeniyle şehir hatları rekabet gücünü kaybedince iskelede 1984 yılında kapatıldı, bir süre sonra da iskele yerinden söküldü. )
- TARABYA YOLCU GEMİSİ :
( Şirket - i Hayriye'ye ait yolcu gemisidir. 1853'te İngiltere'de East Cowes'da. John Robert White tezgâhlarında yandan çarklı yolcu gemisi olarak yapıldı. Teknesi ahşaptı ve 188 gros tonluk, uzunluğu 46,4 metre, genişliği 9,8 metre, su kesimi 2.9 merte idi. 60 beygir gücünde tek silindirli buharlı makinesi vardı. 1854'te hizmete girdi, 1864'te hizmet dışı bırakıldı. Baca No.su 2 idi. )
- TARABYA YOLCU GEMİSİ :
( Şirket - i Hayriye işletmesine ait 57. Baca No. lu bu gemi 1906'da İskoçya, Glaskow'da Fairfield Shipb. Cop. Tezgâhlarında yolcu gemisi olarak inşâ edildi. 122 gros, 53 net tonluktu. Teknesi çelik saçtandı. Fairfeld yapımı, 190 beygir gücünde tripil (3 silindirli) buhar makinesi vardı ve uskurluydu. 18.4.1906'da hizmete girdi. Saatte 10 mil yapıyordu. Yaz - kış 250 yolcu alabiliyordu. 15 Ekim 1064'te hizmet dışı bırakıldı. )
- TARABYA :
( 1946'da Agop Arat, Yorgo Haritanidis, Mayk Mikakelyan ve Morfi Haralopbopkos tarafından kuruldu. Futbol dalında faaliyet göstermekte ve İstanbul Amatör Liginde yer almaktadır. Sabri Dino, Haydar Erdoğan ve Zafer Biryol gibi sporcular yetiştirmiş bir kulüptür. )
- TARAF OLMAK ile/değil/yerine/||/<>/< EMEK VERMEK
- [ne yazık ki]
TARAF TUTMAK ile/değil/yerine/>< TARTIŞMAK
- TARAFLILIK ile/ve YANILGI
( SIDED vs./and ILLUSION )
- TARAFSIZ OLMAK ile/ve/||/<>/>/< DÜRÜST OLMAK
( Dürüstlük, bizi gerçeğe götürecektir. )
( Tek yükümlülüğümüz, kendimize karşı dürüst olmaktır. )
( Dürüstlük ve arınmışlık, engelleri kaldırır. )
( Kişi, kendi tarihiyle uğraşırken, kendi mânevî dünyasıyla, anlam dünyasıyla uğraştığından dolayı tarafsız kalamaz; bu, kişinin doğasına aykırıdır fakat dürüst olabilir. )
( Integrity will take you to reality.
Integrity and purity remove the obstacles. )
( Dürüst olup olmadığınızı, size, sizden başka kim söyleyebilir? )
( Bazı konularda ve ayrıntılarında tarafsız olamayabiliriz fakat (daha) dürüst olabiliriz. )
( TO BE HONEST vs./and/||/<>/>/< TO BE NEUTRAL )
- TARAFSIZ/LIK ile BAĞIMSIZ/LIK
- TARAFTA/LIK ile/ve/değil/yerine ETRAFTA/LIK
- TARAFTA/LIK ile/ve/değil/yerine ETRAFTA/LIK
- [ne yazık ki]
"TARAFTAR"" ile/ve/değil/yerine/||/<>/> KARŞICIL/MUHÂLİF[Ar.]
- TARAFTAR ile/değil/yerine TAKİPÇİ
- TARAFTÂR değil/yerine/= YANDAŞ
- TARAK ile KAŞAĞI
( ... İLE Sırtı kaşımak için kullanılan uzun saplı, ucu kaşık ya da el biçiminde, tırnaklı araç. )
- SÖZLÜK:
TARAMA ile/ve/||/<> DERLEME
- TARAMA ve/||/<>/> TANIMA
- TARAŞ ile/ve/||/<> TARAŞLAMAK
( Tarla, bağ, bahçe vb. yerlerden toplanan üründen artakalanlar. İLE/VE/||/<> Tarla, bağ, bahçe vb. yerlerden kaldırılan üründen artakalanları toplamak. )
- TARAS değil TERAS[Fr. < TERRASSE]
( Bir yapının damında çevresi, üstü açık yer, ayazlık, taraça. | Damın, genellikle çamaşır sermeye yarayan ve üstü çinko ile döşeli bulunan düz bölümü, tahtaboş. | Seki. )
- TARASSUD[Ar. < RASAD] değil/yerine/= GÖZETME, BEKLEME, DİKKATLE BAKMA, GÖZLEME
- TARÂVET[Ar.] değil/yerine/= TAZELİK, TAZE OLMA, KÖRPELİK
- TARD ile KOĞMA, SÜRME, UZAKLAŞTIRMA | GÖREVDEN, OKULDAN UZAKLAŞTIRMA
- TARET[İng. < TURRET] değil/yerine/= TOPÇU KULESİ
( Gemilerde ya da kalelerde, topçu konumlarında, topun, makine bölümünü ve topçuları koruyacak biçimde yapılmış zırhlı kule. )
- TARGET vs. SUCCESS
- TARGET vs./and ASSERTION
- TARH ile TARH ile TARH
( Bahçelerde çiçek dikmeye ayrılmış yer. İLE Vergi koyma. İLE Çıkarma. )
- TÂRÎ[Ar. < TARÂVET] ile TÂRÎ[Ar. < TARÂ]
( Taze, tarâvetli. İLE Ansızın çıkan, birdenbire görünen. )
- TÂRİD[Ar. < TARD] ile TARÎD[Ar.]
( Kovan, tardeden. İLE Kovulmuş, çıkartılmış, matrûd. )
- TARİF EDİLEMEZ ile/yerine/değil/ve DUYULARA GETİRİLEMEZ
( [not] NOT POSSIBLE TO DESCRIBE vs./and/but NOT POSSIBLE TO BRING SENSES
NOT POSSIBLE TO BRING SENSES vs. NOT POSSIBLE TO DESCRIBE )
- TÂRİF[Ar.] değil/yerine/= TANIM
- TÂRİF[Ar.] ile TARÎF[Ar. < TURFA] ile TA'RÎF[Ar. < İRFÂN | çoğ. TA'RÎFÂT] ile TAHRÎF[Ar.]
( Yeni. İLE Az bulunan, nadir, zarif şey. | Etraflıca anlatma, bildirme. | Bir maddeyi tüm gerekli noktalarını içine alır biçimde bir ibâre ile anlatma. İLE ... )
- TARİF[Ar.] ile/ve/||/<> TASVİR[Ar.]
( Ne[< kavram.] İLE/VE/||/<> Nasıl[< bilim]. )
( DEFINITION vs./and/||/<> DESCRIPTION )
- TARİF ile TAVZİH
- TÂRİF ile/değil/||/<>/> ÂRİF
( Ârife, târif gerekmez. )
- TARİF-İ LAFZÎ ile TARİF-İ İSMÎ ile TARİF-İ HAKİKÎ
- TARİH ANLATIRKEN:
...DI'LI ANLATIM ile/yerine/değil ...MIŞ'LI ANLATIM
- TARİH AŞKI/TARİH NEFRETİ değil/yerine TARİH BİLGİSİ
( [not] THE LOVE/HATE OF HISTORY vs. INFORMATION/KNOWLEDGE OF HISTORY
INFORMATION/KNOWLEDGE OF HISTORY instead of THE LOVE/HATE OF HISTORY )
- TARİH AŞKI/TARİH NEFRETİ değil/>< TARİH BİLGİSİ
( Yanlışı. >< Doğrusu. )
- TARİH BİLGİSİNDE:
USÛL ve/||/<>/> KAVÂRİN ve/||/<>/> AHVAL ve/||/<>/> HAVÂDİS
( Yöntemler. VE/||/<>/> Yasalar. VE/||/<>/> Durumlar. VE/||/<>/> Haberler. )
- TARİH BİLİNCİ ve/<> SORUMLULUK
( HISTORY and/<> RESPONSIBILITY )
- TARİH DÜŞÜRMEDE:
TARİH-İ TAM ile TARİH-İ MÜCEVHER ile TARİH-İ MÜHMEL ile TA'MİYELİ TARİH
( Bir mısranın tüm harflerinin toplanmasıyla. İLE Sadece noktalı harflerin toplanmasıyla. İLE Sadece noktasız harflerin toplanmasıyla. İLE Çözülecek bilmece gibi düzenlemelerle yapılan. )
- TARİH:
EYLEM ve/||/<> GEREKSİNİM
- TARİH FELSEFESİNİN:
YAPILABİLİRLİĞİ ile/ve/||/<> YAPILAMAZLIĞI
- TARİH:
"GEÇMİŞ" değil YARIN
( Tarih, geçmiş değil yarındır! )
- TARİH:
GELECEK ve/||/<> GEREKSİNİM
- TARİH:
"GÜÇLÜLER" değil İYİLER
( Tarih, "güçlüleri" değil iyileri yazar. )
- TARİH [HEM PAYLAŞILABİLİR, HEM DE PAYLAŞILMAZ; NE PAYLAŞILIR, NE DE PAYLAŞILMAZ]
- Tarih Makaleleri - Halil İnalcık
- Tarih Makaleleri - İhsan Fazlıoğlu
- TARİH:
MERKEZİ, HER YERDE ve/||/<> ÇEPERİ, HİÇBİR YERDE
- TARİH METAFİZİĞİ ile/ve/<> TARİH EPİSTEMOLOJİSİ
( Büyük oranda, tarihin belirli bir amaca, hedefe göre okunmasıdır. İLE/VE/<> Tarihsel bilginin kaynakları, yapısı, yöntemleri üzerinde durur. )
( Büyük oranda, Alman tarih-felsefe okulunun etkisini taşır. İLE/VE/<> Anglo-sakson merkezli bir okuldur. )
( Tarihi, daha çok, bir milletin gelecek hedefi açısından ele alır. İLE/VE/<> Tarihî bilginin çözümlemesini yapar. )
- TARİH:
OLDUĞU GİBİ ile/değil/ne yazık ki "OKUNDUĞU" GİBİ
- TARİH OLMAK ile/ve TARİHE MAL OLMAK
- TARİH ÜSTÜ ile EVRENSEL
( Her olayda, evrenin tamamı yansır. )
( Kişisel olanla evrensel olan birbirinden ayrılamaz. )
( Gövde ile evren arasında bir ayrım yapılamaz. )
( Evren, bir Armonik-Bütün'dür. )
( Universale neque ante rem nec post rem, sed in re: Evrensel, ne nesneden önce ne de sonradır. Evrensel ya da tümel, tikel nesnelerde var olur, nesnenin kendindedir. )
( In every event the entire universe is reflected.
The particular and the universal are inseparable.
No distinction between the body and the universe. )
( OVERHISTORY vs. UNIVERSAL )
- TARİH-FELSEFE İLİŞKİSİNDE:
I. AŞAMA ile/ve/<> II. AŞAMA ile/ve/<> III. AŞAMA
( Aristoteles - İbn Sînâ'cı aşama. İLE/VE/<> Fahrettin Râzî - İbn Haldun'cu aşama. İLE/VE/<> Kant - Dilthey aşaması. )
- TARİH/TÜRKÇE YAZILIMI değil TARİH YAZIMI
- TARİH (YAZIMI), ...:
PLANSIZ ve/||/<> AMAÇSIZ (OLMALI!)
- TARİH ile/ve/<> ANLAM
( Kişinin, eylemlerinin incelenmesi. )
( HISTORY vs./and/<> MEAN )
- TARİH ve/||/=/<> ARKEOLOJİ
- TARİH ile/ve/<> BAĞLAM
- TARİH ile/ve/<> BELLEK
( HISTORY vs./and/<> MEMORY )
- TARİH ve/<> COĞRAFYA
( HISTORY and/<> GEOGRAPHY )
- TARİH ve/< DAYANAKÇA ve/< KAYNAK
- TARİH ile/ve/||/<> DÜŞÜNCE TARİHİ
( [Kişilerin] Nasıl, düşünmeden hareket ettiklerinin öyküsü. İLE/VE/||/<> Nasıl, hareket etmeden düşündüklerinin öyküsü. )
- TARİH ile EFSANE
- TARİH ile/ve/||/<> ELEŞTİREL TARİH
- TARİH ile/ve/<> ETKİ
( HISTORY vs./and/<> AFFECT/EFFECT )
- TARİH ile/ve ETKİ
( HISTORY vs./and AFFECT/EFFECT )
- TARİH ile/değil GEÇMİŞ
( Kişilerin tarihi olmaz, geçmişi olur. )
( Gelecek açıktır, geçmiş ise sürekli "değişir!"[değiştirilir] )
( Human/people have not history, have past. )
( Geçmişlerini/tarihlerini bilmeyenler, şimdi'lerinde çırpınır, geleceklerinde boğulur. )
( TARİH: Gelecekte karşılaştığın geçmiş. )
( )
( [not] HISTORY vs./but PAST )
- TARİH ile/değil GEÇMİŞ
( Kişinin/bireylerin tarihi olmaz, geçmişi olur. )
( Gelecek açıktır, geçmiş ise sürekli "değişir!"[değiştirilir] )
( Human/people have not history, have past. )
( [not] HISTORY vs. PAST )
- TARİH ile/ve/<> GELENEK
( Geleneğin sürüşü resmi değildir ve gönüllü olarak yapılır. )
( HISTORY vs./and/<> TRADITION
The continuity of tradition is informal and voluntary. )
- GÜNEK | ESKİNÇ = TARİH[Ar.] = HISTORY[İng.] = HISTOIRE[Fr.] = GESCHICHTE[Alm.] = HISTORI < HISTOREIN:BİLMEYE ÇALIŞMAK, BİLMEK, ANLATMAK[Yun.] = HISTORIA[İsp.]
- TARİH ile "İLERLEMECİ TARİH"
- TARİH ve/||/<>/< İNSAN/LIK
( Tarihin öznesi, insanlıktır. )
- TARİH ve/||/<>/< KİŞİ/İNSAN ÖYKÜLERİ
( )
- TARİH ile/ve KÖKEN
( HISTORY vs./and BASIS/ORIGIN )
- TARİH ile/ve KÖKEN
( HISTORY vs./and BASIS/ORIGIN )
- TARİH ile/ve/<> KOŞUL/LAR
( HISTORY vs./and/<> CONDITION/S )
- TARİH ile/ve KOŞUL/LAR
( HISTORY vs./and CONDITION/S )
- TARİH ile/ve/<> KÜLTÜR TARİHİ
( HISTORY vs./and/<> HISTORY OF CULTURE )
- TARİH ile/ve/<> KURAL(LARINI) ÇIKARMAK
- TARİH ile/ve KURAL(LARINI) ÇIKARMAK
- TARİH ile MÜCEVHER TARİH
( ... İLE Divan Edebiyatı'nda, ebced hesabına göre, yalnız noktalı harfleri sayıldığında, söz konusu olayın tarihini gösteren dize ya da söz. )
- TARİH ile/ve/değil/||/<>/< NESNELERİN TARİHİ
- TARİH değil/yerine/= ÖTKEN
- TARİH ve/||/<>/< ÖZGÜRLÜK İSTEĞİ
- TARİH ile ŞEHNÂME[Fars. ŞEH+NÂME]
( ... İLE Hükümdarların niteliklerini, üstün başarılarını anlatan, mesnevi biçiminde yazılmış manzume. | Manzum olarak yazılmış tarih. )
- TARİH ve TAHİR
- TARİH ve TAHİR
- TARİH ile/ve/||/<> TAHRİK
- TARİH TARİH BİLGİSİ
- TARÎH[Ar.] ile/değil/< TÂRİH[Ar. < ERH | çoğ. TEVÂRÎH]
( İşe yaramadığından dolayı bir yana atılmış şey. İLE/DEĞİL Tarih. )
- TARİH ile/ve/değil/||/<>/< TARİH YAZIMI
- TARİH ve TELMİH
- TARİH ile/ve/||/<> TİN
- TARİH ile/ve/<> TOPLUM
( Düzenli karmaşa. )
( Toplum kurallarını bilmeden, özyapılı olunamaz. )
( Patterned confusion. )
( HISTORY vs./and/<> COMMUNITY/SOCIETY )
- TARİH ile/ve TOPLUM
( Düzenli karmaşa. )
( Toplum kurallarını bilmeden, özyapılı olunamaz. )
( Patterned confusion. )
( HISTORY vs./and COMMUNITY/SOCIETY )
- TARİH ile/ve/<> UZAK GEÇMİŞ TARİHİ
- TARİH ile/ve UZAK GEÇMİŞ TARİHİ
- TARİH ile/ve/<> VERİ
( HISTORY vs./and/<> DATA )
- TARİH ile/ve/||/<> YAZIN/EDEBİYAT ile/ve/||/<> COĞRAFYA ile/ve/||/<> MİMARİ ile/ve/||/<> BİLİMSEL KAYNAKLAR ile/ve/||/<> YAZILI OLMAYAN KAYNAKLAR
- TARİH ile/ve ZAMAN
( İnsan. İLE Kozmik. )
( Tarih: Amacı şerefli, yararları çok fazla ve esasları çok önemli olan bir disiplin ve ilim. )
( Zaman: Değişimleri, oluşumları ve hareketleri anlamlandırmada başvurulan kategori. )
( Tarih ile uğraşmak, kişinin emeği ile uğraşmaktır. )
( Tarihi, vak'a olarak görürsen, sonra sen de "Tarihî Vak'a" olursun! )
( Bugün varsan, yarın yoksun Tarih oku, bilgin artsın Sen dünyadan bihabersin )
( Tarih: Düzen. )
( Historia: Araştırma. )
( TARİH: Nesne ve kişilerin, genel ve özel durum ve koşullarında, belirli bir zaman ve mekânda oluşan, gelişim ve değişimleridir. )
( HISTORY vs./and TIME )
- TARİH ile/ve ZAMAN
( İnsan. İLE Kozmik. )
( Tarih: Amacı şerefli, yararları çok fazla ve esasları çok önemli olan bir disiplin ve ilim. )
( Zaman: Değişimleri, oluşumları ve hareketleri anlamlandırmada başvurulan kategori. )
( Tarih ile uğraşmak, kişinin emeği ile uğraşmaktır. )
( Tarihi, vak'a olarak görürsen, sonra sen de "Tarihî Vak'a" olursun! )
( Bugün varsan, yarın yoksun Tarih oku, bilgin artsın Sen dünyadan bihabersin )
( Tarih: Düzen. )
( Historia: Araştırma. )
( HISTORY vs./and TIME )
- TARİHÇİ ile VAK'A-NÜVÎS[Ar., Fars.]
( ... İLE Tarihi olayları günü gününe kaydeden tarihçi. | Osmanlı'larda devletçe görevlendirilen tarih yazarı. )
- TARİHE DÜŞMEK ile/ve METAFİZİĞE KAÇMAK yerine/değil BİRLİĞE GETİRMEK
( Teşbihe düşmek. İLE/VE Tenzihe düşmek. YERİNE/DEĞİL Tevhide varmak. )
itibarı ile 40.058 başlık/FaRk ile birlikte,
40.058 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(138/162)
(1996'dan beri)