N ile başlayan FaRkLaR
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
itibarı ile 40.058 başlık/FaRk ile birlikte,
40.058 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...
(104/162)
- MÜRSEL[Ar.] ile RASÛL[Ar.]
- MÜRŞİD ile/ve/değil/||/<> AYNA
- MÜRŞİD ile/ve HURŞİD
( Aydınlatan [kişi]. İLE/VE Güneş. )
( Kişiye kişiyi gösteriyorsa. Ayna. İLE/VE Kişiye başka bir şeyi gösteriyorsa. )
( BİR MÜRŞİD BUL, OL ONA KUL )
- MÜR(Ş)İD ile/ve İÇTEKİ MÜR(Ş)İD
( İrşâd eden, aydınlatan. )
( Dıştaki Mürşit'e götüren içteki Mürşit'tir. )
( Dıştaki Mürşit talimat verir, içteki Mürşit güç gönderir; atik ve dikkatli uygulama Mürit'e düşer. )
( Mürşit'in rolü sadece öğretmek, direktif ve cesâret vermektir. )
( Bir mürşidin gerçek rolü, müritlerinin zihinlerindeki ve gönüllerindeki cehaleti kovmaktır. )
( Mürşit'in işi, kendi deneyimi ve başarısı sayesinde size cesâret vermektir. )
( Mürşit, yalnızca cesâret verebilir. )
( Mürşit, talebi doğurandır / talep edilmeyi sağlar. )
( Bilincinize vâki olan her şey sizin Mürşit'inizdir. )
( Bilincin ötesindeki Saf Farkındalık, en yüce Mürşit'tir. )
( Mürit içtenlikli değilse ona bir Mürit denilemez. Mürşit, tepeden tırnağa sevgi ve özveri değilse, ona bir Mürşit denilemez. )
( Mürit bir kez anladığında, o anlayışı doğrulayan eylemi yerine getirmek de ona düşer. )
( Mürit ve kişinin iç gerçeği aslında birdir ve aynı hedefe doğru birlikte çalışır - zihnin kurtarılması ve esenliği. )
( Mürit, tüm düzeylerde kendi evinde gibidir ve onun enerjisi ve sabrı tükenmek bilmez. )
( Kişinin müritliği sözel düzeyde değil, fakat onun varlığının sessiz derinliklerindedir. )
( Tüm evren, Mürşit'inizdir. )
( Asla Mürşit-siz değilsiniz. )
( Allah, gövdeyi ve zihni verir, Mürşit ise onları kullanma yolunu gösterir. Fakat kaynağa geri dönüş, o sizin işinizdir. )
( Mürşit, sadece gökyüzünü işaret edebilir, yıldızları görmek sizin işinizdir. )
( Mürşit ve mürit, tek bir şeydir; tıpkı mum ve alevi gibi. )
( Ebedi Mürşit yolun kendidir. Hedefin yol olduğunu ve sizin de her zaman yolda olduğunuzu, hedefe varmak için değil, fakat onun güzelliğinin ve bilgeliğinin tadına varmak için yolda olduğunuzu bir kez idrak ederseniz; hayat bir görev, bitirilmesi gereken bir iş olmaktan çıkar, doğal ve sade bir hal alır, başlıbaşına bir vecit hali olur. )
( Mürşit'in kim olduğu önemli değildir - onların hepsi sizin iyiliğinizi ister. Önemli[öncelikli] olan, mürittir - onun dürüstlüğü, ciddiyeti ve içtenliği. )
( Doğru Mürit, sürekli doğru Mürşit'i bulacaktır. )
( Reşit olmayınca mürşit olunamaz. )
( Anlamıyorsak kalbimizi, görmüyorsak gözümüzü, teslim ederiz bilene. )
( Sarhoşluk, ilham iledir. İlham, mürşid sözüdür. )
- MÜRŞİT, HAŞMET OĞUZ (ADANA 1954) :
( İşadamı. Yüksek Öğrenimini tamamladıktanh sonra şirketini kurup müteahhitlik alanında iş hayatına atıldı. Üyesi olduğu Sarıyer Spor Kulübünde 5 dönem (2000 - 2005) yönetim kurulu üyesi ve ayrıca iki dönemde (2005/2006 ve 2006/2007) Kulüp başkanı olarak görev yaptı. TFF nunun genel kurullarında delege olarak bulundu, çeşitli kulüp ve sosyal derneklerde yönetici ve üye olarak hizmet yaptı. )
- MURTAZI'[Ar. < RIZÂ] ile MURZI'[Ar. < RIZÂ]
( Süt emen, irtizâ' eden. İLE Bebek emziren, ırza' eden. )
- MÜRTECİ ile MÜLTECİ
- MÜRTECÎ[Ar. < RECÂ] ile MÜRTECİ'[Ar. < RÜCÛ] ile MÜRTECİL[Ar.]
( Umucu, uman, ümitli, irticâ eden. İLE Geri dönen, irticâ eden. | Gerilik, geriye dönme taraflısı. İLE Düşünmeden, irticâlen, hemen söz ya da şiir söyleyen, hazırcevap. )
- MÜRTED[Ar. < İRTİDÂD] ile/ve/||/<> BAĞYİ[Ar.]
- MÜRTEHİS[Ar.] ile MÜRTEHİZ[Ar.]
( Ucuz sayan, irtihâs eden. İLE Rezîl olan, irtihâz eden. )
- MÜRTEKIB[Ar. < RAKB] ile MÜRTEKİB[Ar. < RÜKÛB | çoğ. MÜRTEKİBÎN]
( Bekleyen, göz hapsine alan, irtikab eden. İLE Kötü, yakışıksız iş yapan, irtikâb eden. | Rüşvet alan/yiyen. )
- MÜRTESEM/İRTİSAM[Ar.]/PROJEKSİYON[Fr., İng.] değil/yerine/= İZDÜŞÜM
- MÜRTEŞÎ[Ar. < RİŞVET] ile MÜRTEŞİH[Ar. < REŞH]
( Rüşvet alan, irtişâ eden. İLE Süzülmüş. )
- MÜRURUZAMAN değil/yerine/= OĞUR/SÜRE AŞIMI/YILLANMA
- MÜRÜVVET[< MER] değil/yerine/= KUTSEVİNÇ İNSÂNİYET, MERTLİK, YİĞİTLİK | CÖMERTLİK, İYİLİKSEVERLİK
- MÜRÜVVET ve/||/<>/>/< MUHABBET
- MUŞ ile/değil HUŞ
( Yemen Türkü'sünde "Burası Muş'tur, yolu yokuştur" DEĞİL!!! "Burası Huş'tur, yolu yokuştur" biçimindedir! )
- MUŞ ile MUŞ[Fr.]
( Doğu'daki bir ilimiz. İLE Altı düz, küçük gezi teknesi. )
- MUSA AĞA ÇEŞMESİ :
( Musa Ağa tarafından 1743'te İstinye'de yaptırılan bir çeşmedir. )
- MÜŞÂ'[Ar.] ile MÜŞÂÂT[Ar.]
( Yayılmış, herkese duyurulmuş, şuyû bulmuş, işâa olunmuş. | Hissedarlar, ortaklar arasında birlikte kullanıldığı halde, hisselere ayrılmamış olan şey/yer. İLE Yarış etme. | İleri geçme. )
- MÛSÂ[Ar. < VESÂYET] ile MÛ-SÂ/Y[Fars.] ile Mûsâ[Ar.]
( Vasiyet olunan mal ve yarar. İLE Ustura. İLE Hz. Mûsâ peygamber. )
- MÜSÂADE[Ar. < SU'ÛD] ile MÜSÂMAHA[Ar. < SEMÂHAT]
- MUSABAKA yerine YARIŞMA
- MÜŞABEHET[Ar.] değil/yerine/= BENZERLİK/BENZEŞLİK
- MÜŞABİH ile/ve/<> MÜŞEBBEH
( Aralarında benzerlik olan, benzer, benzeş. İLE/VE/<> Bir şeyle arasında benzerlik bulunan, benzetilen. )
- MUSADDA'[Ar. < SAD] ile MUSADDAR[Ar. < SUDÛR]
( Başı ağrıtılmış, tasdî' edilmiş. İLE Çıkmış, sudûr etmiş. )
- MÜSÂDERE (ETMEK) değil/yerine/= GÜCERLE ALIM/ALMAK
- MUSÂFAA[Ar.] ile MUSÂFAHA[Ar. < SAFH] ile MUSAFFÂ[Ar. < SAFVET] ile MUSÂFÂ/T[Ar. < SAFVET] ile MUSAFFAF[Ar. < SAFF]
( Birbirinin boynuna sarılma. | Gözün, her uzaklıkta bulunan nesneyi görebilme özelliği. İLE İki el ile tokalaşma.[İç tarafta kalan elin işaret ve orta parmakları, ötekinin bileğinin iç tarafında, nabzını duyabilecek, kişinin/dostunun durumunu/zihnini en derinden anlayan, anlamaya çalışan biçimdedir.] İLE Süzülmüş, yabancı maddelerden ayrılmış, tasfiye edilmiş. İLE Samimi ve saf/özlü/hâlis dostluk. İLE Sıra sıra, saf saf dizilmiş, tasfîf edilmiş. )
- MUSAFFÎ[Ar. < SAFVET] ile MUSAFFİR[Ar. < SUFRET] ile MUSÂFİH[Ar.]
( Süzen, sızdıran. İLE Islık çalan, seslenen, tasfîr eden. | Sarıya boyayan, sarartan, sarılaştıran. İLE El sıkışanlardan her biri, musâfaha eden. )
- MÜSÂFİR[< SEFER] ile YOLCU
( MİSÂFİR, YOLDAN GELEN, YOLCU | YOLCULUK SIRASINDA BİRİNİN EVİNE İNEN KONUK | KOMŞUYA GİDEN KİMSE )
- MÜSÂG[Ar. < SEVG] ile MÜSÂG[Ar. < İSÂGA]
( Boğazdan kolaylıkla geçirilmiş, kolay yutulmuş, isâga olunmuş. İLE Akıtılmış, kalıba dökülmüş. )
- MUSAHABE[Ar.] değil/yerine/= KONUŞMA, GÖRÜŞME
- MÜŞÂHEDE (ETMEK) değil/yerine/= GÖZLEM/LEMEK
- MÜŞAHEDE ve MUAHEDE
- MÜŞÂHEDE ve/<> MÜKÂŞEFE
( Görmek. VE/<> Perdeyi açmak. )
- MÜSAHHAR[Ar. < SİHR, SEHHAR] ile MÜSAHHAR[Ar. < SİHRİYY] ile MÜSAHHİR[Ar. < SİHRİYY]
( Büyülenmiş, büyülü, büyü ile aldanmış. İLE Teshîr olunmuş, elde edilmiş, ele geçirilmiş. | Tutkun, boyun eğmiş, itâat etmiş. İLE Ele geçiren, teshîr eden. )
- MÜŞAHHAS[Ar. < ŞAHS] ile MÜŞAHHIS[Ar. < ŞAHS]
( Tanınmış, teşhîs edilmiş. | Kişi görünümüne girmiş, kişileşmiş. | Somut. İLE Taslağın adını koyan, teşhîs eden. )
- MÜSAHHİH[Ar.] ile DÜZELTİCİ/DÜZELTMEN
- MUSAHHİR[Ar. < SAHR] ile MUSÂHÎ[Ar.]
( Boyun eğdiren, zapt eden, teshîr eden. | Elde eden. İLE Bir şeyin seçilmişi, hâlisi. )
- MÜSÂİD[Ar. < SÜÛD] ile MÜSÂİF[Ar.]
( Yardım eden. | Elverişli, uygun. | İzin veren, müsâde eden. İLE İş bitiren, uygunluk gösteren, müsâafe eden. )
- MÜSAİT[Ar.]["MÜSAYİT" değil!] değil/yerine/= UYGUN
- MÜŞÂKAT["ka" uzun okunur] ile MÜŞÂKAT[Ar.]
( Sıkıntıya dayanma üzerine yarışma. İLE Düşmanlık. Aykırılık. )
- MUSAKKÂ ile/||/<> GAYR-İ MUSAKKÂ
( Sulu[suyu olan] tarla. İLE/||/<> Susuz tarla. )
- MUSAKKAF ile/||/<> MUSAKKAFÂT ile/||/<> HÂNE
( Üstü damla örtülü (bina), gayrimenkul kiralarına ilişkin. İLE/||/<> Ev, han ve dükkan gibi üstü dam ile örtülü yerler. İLE/||/<> Ev. )
- MÜSÂLAHA[Ar. < SULH | çoğ. MÜSÂLAHÂT] ile MÜSÂLEME(T)[Ar. < SİLM]
( Barışma, uzlaşma. | Barış, güvenlik. İLE Barış içinde olma, barışlık, barışıklık. )
- MUSALLA ile/ve/<> "MEZAT" ile/ve/<> MEZAR
( Namaz kılmaya yarayan, açık yer. | Camilerde, cenaze konulup önünde namaz kılınan yer. İLE ... İLE ... )
- MUSALLAT (OLMAK) ile/değil/yerine MÜDAHİL (OLMAK)
- MUSALLAT değil/yerine/= SARKINTI
- MÜSÂMERE[Ar. < SEMR] değil/yerine/= GÖSTERİ
( Okullarda, öğrencilerin sunduğu, içeriğinde koşuk, oyun gibi gösterilerin yer aldığı eğlence. | Çoğunlukla akşam toplantısı/eğlencesi. )
- MUSÂRAA[Ar. < SAR] ile MUSÂRÂHA[Ar. < SARÂHAT]
( Güreşme, pehlivanlık. İLE İşi, meydanda görme. )
- MUSARRA'[Ar. < SAR] ile MUSARRAH[Ar. < SARÂHAT]
( İki mısrası uyaklı olan beyit. İLE Açıkça söylenilmiş, belirtilmiş, apaçık. )
- MÜSÂVÂT[Ar.] ile MÜMÂSELE[Ar.]
- MÜSÂVÂT ile/ve/> MUTÂBAKAT["MÜTÂBAKAT" değil!]
- MÜSÂVEME[< SEVM] ile ...
( Pazarlık etme. | Bir malın önceki değerini dikkate almadan herhangi bir değer ile satmak. )
- MÜSÂVÎ[< SEVİYY] değil/yerine/= EŞİT | DENK
( EŞİT, BİRİNİN ÖTEKİNDEN FARKSIZ OLANI, AYNI HALDE VE DERECEDE BULUNAN )
- MÜŞAVİR değil/yerine/= DANIŞMAN
- MÜSBET değil MÜSPET
- MÜŞBİ'[Ar. < ŞİB] ile MÜŞEBBA'[Ar. < ŞİB]
( Doyuran. İLE Doymuş, tok, işbâ' olunmuş. [Fr. SATURÉ] )
- MÜSEBBA'[Ar. < SEB] ile MÜSEBBAA[Ar.]
( Yedili, yedi bölümden oluşan. | Yedigen.[Fr. HEPTAGONE] | Her beytine aynı ölçüde ve tek sayılı dizeyle aynı uyakta beş dize eklenen gazel, kâside. İLE Yedi kere okunması gereken dua. )
- MÜSEBBEB[Ar. < SEBEB] ile MÜSEBBİB[Ar.]
( Sebep olunarak oluşturulan. İLE Sebep olan. | İcâd eden. )
- MÜSEBBİHİ değil MÜSEBBİBİ
- MÜSEBBİP değil/yerine/= NEDEN OLAN/YOL AÇAN
- MÜSEDDED[Ar. < SEDÂD] ile MÜSEDDİD[Ar. < SEDÂD]
( Uzunluğuna doğrultulmuş, tesdîd edilmiş. İLE Doğrultan, doğru yola sevk eden. | Tıkayan, sed ve büğet yapan. | Tıkanmış, sed ve büğet yapan. )
- MÜSEDDES[< SÜDS] ile TESDÎS[< SÜDS] ile MÜSEMMEN[< SEMN] ile MUAŞŞER[< UŞR] ile TERKİB-İ BEND VE TERCİ-İ BEND
( Aynı vezinde altışar mısralık bendlerden oluşan nazım biçimi. | Altıgen. İLE Bir gazelin her beyitine dört mısra daha ekleyerek gazeli altılı bendler haline getirme. [tahmis türünde olduğu gibi genellikle eksik gazellere uygulanır] İLE Bendlerin mısra sayısı sekiz olan nazım biçimi. İLE Aynı ölçüde onar mısralık bendlerden oluşan nazım biçimi. İLE Uyakları nazım biçiminde düzenlenmiş "hane" adı verilen 5-10 beyitlik şiir parçalarının [genellikle 5-12 hane] "vasıta" denilen bir beyitle birbirine bağlanmasından oluşan nazım biçimi. )
- MÜSEDDES[Ar. < SÜDS] ile MÜSELLES[Ar. < SELÂSE] ile MÜSEMMEN[Ar.]
( Altıgen. İLE Üçgen. İLE Sekiz bölümden oluşan, sekizli. | Sekizer dizeli bentlerden oluşan koşuk. )
- MÜŞEKKEL[Ar.] değil/yerine/= BİÇİM VERİLMİŞ | İRİ, GÖSTERİŞLİ
- MÜSELLESE[Ar.] ile MÜSELLESÎ[Ar.]
( Oksijen, hidrojen ve karbondan olan. İLE Üçgen biçiminde olan, müselles. )
- MÜSEMMÂ[Ar. < SEMV < SÜMÜVV] ile MÜSÂMAHA[Ar. < SEMÂHAT]
( Tesmiye olunan, bir adı olan, adlanmış, adlı. | Muayyan, belirli zaman. İLE Görmemezliğe gelme, göz yumma, hoş görme. | Aldırış etmeme. | Savsaklama. )
- MÜSEMMEN[Ar. < SEMN] ile MÜSENNEM[Ar.]
( Sekiz renkli. | Sekizli, sekiz parçadan oluşan. | Sekizgen.[Fr. OCTOGONE] | Değer biçilmiş ya da biçilen değer karşılığında satılmış şey. | Sekizer mısrâlı bendlerden oluşan şiir/nâzım. İLE Ev çatısı biçiminde olan. | Kabartma, kabartmalı olarak hakkedilmiş olan. )
- MÜŞFİK KENTER TİYATROCULAR PARKI :
( Maden Mahallesindedir. 3.940,00 m²'lik bir alan üzerinde kurulmuştur. 1.880,00 m²'lik yeşil alanı, 228,70 m²'lik çocuk oyun alanı ve 328,00 m²'lik spor alanı bulunmaktadır. )
- MÜŞFİK["MÜŞVİK" değil!] değil/yerine/= SEVECEN
- TEVHÎD:
MUSHAF'TA değil İNSAN'DA
- MÜ'SÎ[Ar.] ile MÜSÎ[Ar. < SU]
( Kederli birini avutan. İLE Kötülükte bulunan, isâet eden. )
- MUSÎB[< SEVAB] ile ...
( İSÂBET EDEN, RASTGELEN, YANILMAYAN )
- MÜSİBET değil MUSİBET
- MÛSİKÎŞİNAS ile/ve MUTRİB
( Müzikle uğraşan. )
- MÛSİL[Ar. < VUSÛL] ile MÛSİR[Ar.] ile MUSİRR[Ar. < SARR]
( Ulaştıran, yetiştiren, vardıran, îsâl eden. İLE Zengin. İLE Direnen, ayak direyen, ısrâr eden. )
- MÜSİLAJ değil/yerine/= SÜMÜKSÜ
- MÜŞİR FUAT PAŞA YALISI :
( İstinye Emirgan yolu üzerinde, deniz kenarında ve eski tersanenin hizmet binalarının bulunduğu alan içindedir. 19.yy. ın ikinci yarısında yapılan bu binanın ilk sahibi Billüri Mehmet Efendi'dir. Sonra sırası ile İran Sefiri Muhsin Han, Hicaz Kıralı Şurayı Devlet Azalarından Şeref Hüseyin Bey yalının sahibi olmuştur. Son sahibi ise Müşir (Deli) Fuat Paşa'dır. Yalı son sahibinin ismi ile anılır. Bu yalı bilahare Deniz Yollarına satıldı. 1995'te tersane kaldırılınca bina onarıma alındı. 1999'da Karadeniz Ekonomik İşbirliği D8 Uluslar arası Sekreteryası, Dışişleri Bakanlığının Türkiye Temsilciliğinin kullanımına verildi. )
- MÜŞ'İR[Ar. < ŞUÛR] ile MÜŞÎR[Ar. < ŞEVR | çoğ. MÜŞÎRÂN]
( Yazı ile haber veren, bildiren, iş'âr eden. | [fizik] Gösterge. İLE Emir ve işâret eden. | En yüksek aşamadaki asker, Mareşal[Fr. < Cerm.]. )
- MÜŞKİL[< ŞEKL]:
GÜÇ, ZOR, ÇETİN | ENGEL, GÜÇLÜK, ZORLUK -<
- [ne yazık ki]
!MÜSKİRAT[Ar. < SEKR] değil/yerine/= SARHOŞ EDEN ŞEYLER
- MÜŞKÜL[AR. MUŞKİL] ile/değil/yerine/>< MEŞGUL
- MÜŞKÜLPESENT[Ar., Fars.] değil/yerine/= GÜÇ BEĞENEN, GÜÇBEĞENİR, TİTİZ
- MUSLUK (OLMAK) değil/yerine SU (OLMAK)
- MÜSLÜMAN ile/ve/<> DERVİŞ
( Rikkatli kişi. İLE/VE/<> Rikkatli müslüman. )
( MUSLIM vs./and/<> DERVISH )
- MÜSLÜMAN ile/yerine DİNÎ DUYARLILIĞI YÜKSEK OLAN
- MUŞMULA DERESİ :
( Marmaracık'ın, yani Marmancık'ın üst kısımlarından çıkar ve Marmaracık deresi ile birleşerek koya akar. Dereye Muşmula deresi denmesinin nedeni civarında fazlaca muşmula ağacı bulunmasındandır. )
- MÜSNED-ÜN İLEYH ile MÜSNED [Belâgatta]
( Mevzû. İLE Mahmul. [mantıkta] )
( Zât. İLE Sıfat. [kelâmda, felsefede] )
( Mübtedâ. İLE Haber. [nahivde] )
( Mahkumun aleyh. İLE Mahkumun bih. [mantıkta, fıkıhta] )
( Cevher. İLE Araz. [kelâmda, felsefede] )
- MUSON RÜZGÂRLARI ile MELTEM RÜZGÂRLARI
( Benzerlikleri devirli olmalarıdır. )
- MÜSPET/MÜSBET ile MENFÎ
( Olumlu. İLE Olumsuz. )
- MÜSRİF[Ar.] değil/yerine/= SAYPAK/TUTUMSUZ/SAVURGAN
- MÜŞRİK ile/değil/yerine TEVHÎD
( Huzur ve mutluluk bulamaz. İLE/DEĞİL/YERİNE Olgunlaşmadıkça erişilemez. )
- MUŞT[Ar. çoğ. MIŞÂT] ile MUŞT[Ar.]
( Tarak. İLE Yumruk, tokat. | [mecaz] Avuç. )
- MUŞTA[Ar.] ile MUŞTA[Ar.]
( Saç tarağı. İLE ... )
- MÜSTA'CEB[Ar. < ACEB] ile MÜSTA'CİB[Ar. < ACEB]
( Şaşılacak olan. İLE Şaşan, şaşakalan, isti'câb eden. )
- MUSTAFA EFENDİ :
( Rumelikavağı'nda muhtar olarak görev yaptı. )
- MUSTAFÂ:
İSTİFÂ ile/ve/||/> ESTEFÂ
- MUSTAFA KEMAL/ATATÜRK ile/ve/||/<>/< KÂZIM KARABEKİR
- MUSTAFA RÂKIM'IN:
NESNELERE NAKŞI ile/ve/değil CAMİLERDEKİ NAKŞI
( Kendini özellikle camilerdeki yapıtlarında göstermiştir. )
( Tuğralardaki milad. )
- MUSTAFA REŞİT PAŞA :
( Türk devlet adamlarından biri olup devlet memuriyetinde iken büyük başarı göstermiştir. Dört kez Paris Büyükelçiliği, üç kez Dışişleri Bakanlığı ve altı kez de Sadrazam (Başbakan) olarak görev yaptı. Mustafa Reşit Paşa (1800 - 1858) yenilikçi devlet adamlarından biriydi. Kölelik ticaretinin yasaklanması, meclisi mebusanın açılması, Gülhane Hattı Hümayun'un ilan edilmesi, uluslar arası pek çok ikili anlaşmaların gerçekleştirilmesi onun zamanında oldu. )
- MUSTAFÂ[< SAFVET] ile/ve/||/<>/>/< MÜRTEZÂ[< RIZÂ]
( Istıfâ edilmiş. | Tertemiz, tasfiyet olunmuş. | Hz. Muhammed'in adlarından. İLE/VE/||/<>/>/< Râzı olunmuş. )
- MUSTAFA YUMAK PARKI (YAMAÇ) :
( Ferahevler Mahallesindedir. 1.815,00 m²'lik bir alanı kapsamaktadır. 1.300,00 m²'lik yeşil alanı, 105 m²'lik çocuk oyun alanı bulunmaktadır. )
- MUSTAFA ile/ve/||/<> MUHTAR[< HAYIR]
- MUSTAFÂ ile/ve MÜŞTEBÂ
( Saf, seçilmiş, süzülmüş. İLE Seçilmiş. )
- MÜSTA'Fİ[Ar. < AFV] ile MÜSTASFÎ[Ar. < SAFÂ]
( İstifa eden, işinden kendi isteğiyle ayrılan. | Suçunun bağışlanmasını isteyen. İLE Safını/hâlisini alan, istisfâ eden. )
- MÜSTAĞRAK[Ar. < GARK] ile MÜSTAGRIK[Ar. < GARK]
( Batmış. İLE Gark olmuş, dalmış, daldırılmış, batmış. | Kendini bilmeyecek derecede dalgın, düşüngen. )
- MÜSTAHAKK[Ar. < HAKK]["MÜSTEHAK/MÜSTEHAKKINI VERMEK" değil!]/MÜSTAHİKK[aslı!] değil/yerine/= KARŞILIĞINI BULMUŞ (HAK ETMİŞ)
- MÜSTAHBER[Ar. < HABER | çoğ. MÜSTAHBERÂT] ile MÜSTAHBİR[Ar. < HABER]
( Haber alınmış, duyulmuş, işitilmiş, istihbâr olunmuş. İLE Haber alan, duyan, işiten, istihbâr eden. )
- MÜSTAHDEM/HADEME[Ar.] değil/yerine/= HİZMETLİ
- MÜSTAHDES[Ar.] ile MÜSTAHDİS[Ar.]
( Yeni bulunmuş, yeni ortaya atılmış. İLE Yeni bir şey bulan/bulucu. )
- MÜSTAHFAZ[Ar. < HIFZ | çoğ. MÜSTAHFAZÎN] ile MÜSTAHFİZ[Ar. < HIFZ]
( Koruyan, hıfz eden. | [Tanzîmat'tan sonra] Kırk yaşını aşmış olan yurttaşların ve -muvazzaf ve rediflikten sonraki- askerlik hizmeti. İLE Koruyan, koruyucu. )
- MÜSTAHİL[Ar. çoğ. MÜSTAHÎLÂT] ile MÜSTAÎR[Ar. < ÂRİYET]
( Olanaksız, anlamsız, boş, saçma şey. İLE Ödünç alan, istiâre eden. | Kinâyeli konuşan. )
- MÜSTAHKEM[Ar. < HÜKM] ile MÜSTAHKİM[Ar. < HÜKM]
( Sağlamlaştırılmış, sağlam, istihkâm edilmiş, istihkâmlı. İLE Sağlamlaştıran, istihkâm eden. )
- MÜSTAHLEB[Ar. < HALB] ile MÜSTAHLİB[Ar. < HALB] ile MÜSTAHLİB[Ar. < HALB]
( Beyaz ve sübye tarzında yapılmış olan ilâç. | Sübye.[Fr. ÉMULSION] İLE Tırmalayan, istihlâb eden. İLE Sağan, istihlâb eden. )
- MÜSTAHLEF[Ar. < HALEF] ile MÜSTAHLİF[Ar. < HALEF]
( Kendi yerine geçirilmiş, başkasının yerine konulmuş, istihlâf edilmiş. İLE Kendi yerine geçiren, başkasının yerine koyan, istihlâf eden. )
- MÜSTAHMİL[Ar. < HAML] ile MÜSTA'MİL[Ar. < AMEL]
( Yüklenen, istihmâl eden. İLE Kullanan, isti'mâl eden. )
- MÜSTAHREC[Ar. < HURÛC] ile MÜSTAHRİC[Ar. < HURÛC]
( Çıkarılmış, bir şeyden çıkarılmış, alınmış, bir kitaptan alınmış, istihrâç edilmiş. İLE Çıkaran, istihrâc eden. | Simgeden, anlam çıkarma gücünde olan. )
- MÜSTAHSAL[Ar. < HÂSIL | çoğ. MÜSTAHSALÂT] ile MÜSTAHSİL[Ar. < HÂSIL | çoğ. MÜSTAHSİLÎN]
( Yetiştirilmiş, üretilmiş, hâsıl olmuş, istihsâl edilmiş. İLE Yetiştiren, yetiştirici, üretici, istihsâl eden, husûle getiren. )
- MÜSTAHSİL[Ar. < HÂSIL | çoğ. MÜSTAHSİLÎN] ile MÜSTAHSİR[Ar.]
( Yetiştiren, yetiştirici, üretici, istihsâl eden, husûle getiren. İLE Yorulup halsiz düşen. )
- MÜSTAHZAR[Ar. < HUZUR] ile/ve/||/<>/>/< MÜSTAHZIR[Ar.]
( Hazırlanmış, huzura getirilmiş, istihzar edilmiş. | Zihinde tutulmuş. İLE/VE/||/<>/>/< Hazırlayan, istihzar eden. )
- MÜŞTÂK[Ar. < ŞEVK] ile MÜŞTAKK[Ar. < ŞAKK]
( İştiyaklı, özleyen, göreceği gelen, can atan. İLE Başka bir sözcükten çıkmış, türemiş, türeme. )
- MÜSTAKBEL[Ar. < KABL] ile MÜSTAHKİM[Ar. < KABL | çoğ. MÜSTAKBİLÎN]
( Karşılanan, istikbal edilen. | Önde bulunan, ilerideki, gelecek. | Gelecek zaman, istikbal sîgası. İLE Karşılayan, istikbâl eden. | Kıbleye dönen. )
- MÜSTAKÎL[Ar.] ile MÜSTAKİLL[Ar. < KILLET]
( Pazarlığın bozulmasını isteyen. İLE Başlı başına, kendi başına, kendin kendine, ayrıca, bağımsız. )
- MÜSTAKİL ile ÖZERK/OTONOM
- MÜSTAKİLL[< KILLET] ile/ve/||/<> HÜR
( Başlı başına, kendi başına, kendin kendine, ayrıca, bağımsız. İLE/VE/||/<> Özgür. )
- MUSTAKÎM[Ar.] ile SAHÎH[Ar.] ile SAVÂB[Ar.]
- MUŞTALAMAK değil MUŞTULAMAK
( Muşta ile vurma. DEĞİL Sevinilecek bir işin, olayın vb. olduğunu, birine haber vermek, müjdelemek. )
- MÜSTA'MEL[Ar. < AMEL] ile MÜSTA'MER[Ar. < UMRÂN]
( Kullanılmış. | Eski, köhne. İLE Göçmen yerleştirerek, ma'mur, şen, bayındır bir duruma getirilen yer. [Fr. COLONIE] )
- MÜSTA'MEL[Ar. < AMEL] ile MÜSTA'MİL[Ar. < AMEL]
( Kullanılmış. | Eski, köhne. İLE Kullanan, isti'mâl eden. )
- MÜSTA'MER[Ar. < UMRÂN] ile MÜSTA'MİR[Ar. < UMRÂN]
( Göçmen yerleştirerek, ma'mur, şen, bayındır bir duruma getirilen yer. [Fr. COLONIE] İLE Bir yere göçmen yerleştirerek, orayı, ma'mur, şen, bayındır bir duruma getiren, sömüren, sömürgeci. [Fr. COLONISATEUR] )
- MÜSTA'MİL[Ar. < AMEL] ile MÜSTA'MİR[Ar. < UMRÂN]
( Kullanan, isti'mâl eden. İLE Bir yere göçmen yerleştirerek, orayı, ma'mur, şen, bayındır bir duruma getiren, sömüren, sömürgeci. [Fr. COLONISATEUR] )
- MUSTAR ile/değil/yerine/||/>< MUHTAR
( Şarap. İLE/DEĞİL/YERİNE/||/>< Yapmayabilme ve yeğleme olanağını ve gücünü kullanan kişi. | "Hayır!" diyebilme farkındalığı/önceliği. )
- MUSTARİP ile MÜTEESSİR
( Acı çeken. İLE Kederli, hüzünlü, üzüntülü. | Birinin acısıyla acılanan. | Etkilenen. )
- MÜSTAS'AB[Ar. < SA'B] ile MÜSTASHAB[Ar. < SOHBET]
( Zor, güç olan, zor iş. İLE Yanında arkadaş olarak bulundurulan. )
- MÜSTAS'AB[Ar. < SA'B] ile MÜSTAS'İB[Ar. < SUÛBET]
( Zor, güç olan, zor iş. İLE Güç sayan, çoğu şeyi zor gören. )
- MÜSTASHAB[Ar. < SOHBET] ile MÜSTASHİB[Ar. < SOHBET]
( Yanında arkadaş olarak bulundurulan. İLE Yanına alan, beraber olunan, istishâb eden. )
- MÜSTASVEB[Ar. < SAVÂB] ile MÜSTASVİB[Ar. < SAVÂB]
( Doğru, mâkul, savap görülmüş, istisvâb edilmiş. İLE Doğru, mâkul, savap gören, istisvâb eden. )
- MÜSTAVZI'[Ar.] ile MÜSTAVZİH[Ar. < VUZÛH]
( Pazarlık eden. İLE Açıklama isteyen, istîzah eden. )
- MÜSTAZHİR[Ar. < ZAHR] ile MÜSTAZÎ[Ar. < ZİYÂ]
( Dayanan, arka veren, istizhâr eden. İLE Işık alan, ışıklanan, ışıklı. | İyi, âlâ, makbul. )
- MÜSTAZRAF[Ar. < ZARF] ile MÜSTAZRIF[Ar. < ZARF]
( İçine almış, etrafı kuşatılmış. İLE İçine alan, etrâfını kuşatan, kuşatmış olan. )
- MÜSTEAR[Ar.] ile MAHLAS[Ar.]
( Eğreti olarak alınmış. | Türk müziğinde bir makam. İLE Bir kişinin ikinci adı. | Ozanların/yazarların, yapıtlarında kullandıkları takma ad. )
- MÜSTEBAD[Ar. < BU'D] değil/yerine/= OLACAĞI SANILMAYAN/UZAK GÖRÜLEN
- MÜSTEBDEL[Ar. < BEDEL] ile MÜSTEBDİL[Ar. < BEDEL]
( Değiştirilmiş, istibdâl edilmiş. İLE Değiştiren, istibdâl eden. )
- MÜSTEBDI'[Ar. < BEDEL] ile MÜSTEBDİ[Ar. < BEDEL]
( Kazancı, kendine, verene ait olmak üzere sermâye verilen kişi. İLE Eşi, örneği pek az bulunur sanan. )
- MÜSTEBHİR[Ar. < BAHR] ile MÜSTEBİ[Ar.]
( Deniz gibi geniş olan kişi, istibhâr eden. İLE Esir eden. )
- MÜSTEB'İD[Ar. < BU'D] ile MÜSTEBİDD[Ar. < İSTİBDÂD]
( Uzak gören, uzak sayan. İLE Hükmü altında bulunanlara, söz hakkı ve hareket rahatlığı vermeyen, istibdâdda bulunan, despot. )
- MÜSTEBİK[Ar.] ile MÜSTEBKİ[Ar. < BEKÂ]
( Yarışa çıkan, istibak eden. İLE Sürekli/kalıcı, bâki olmasını isteyen. )
- MUSTEBSIR[Ar.] ile BASÎR[Ar.]
- MÜSTE'CEL[Ar. < ECEL] ile MÜSTE'CER[Ar. < ECR]
( Belirli bir zamana kadar geciktirilen. İLE Kira ile tutulan, istîcâr edilen. )
- MÜSTE'CHİL[Ar. < CEHL] ile MÜSTE'CİR[Ar. < ECR | çoğ. MÜSTE'CİRÎN]
( Bilgisiz/cahil sayan. İLE Kira ile tutan, isticâr eden. | Kiracı. )
- MÜSTE'CİR[Ar. < ECR | çoğ. MÜSTE'CİRÎN] ile MÜSTECÎR[Ar. < CİVÂR]
( Kira ile tutan, isticâr eden. | Kiracı. İLE Aman dileyen, koruma bekleyen, isticâre eden. )
- MÜSTE'CİREN[Ar.] ile MÜSTE'CİRÎN[Ar. < MÜSTE'CİR]
( Kiracı olarak. İLE Kira ile tutanlar. | Kiracılar. )
- MÜSTED'Î[Ar. < DA'VÂ] ile MÜSTE'DÎ[Ar. < EDÂ]
( Dilekçe veren, istidâ eden. İLE Yardım ve korunma isteyen. | Birinin malını zorla alan. )
- MÜSTEDÎM[Ar. < DEVÂM] ile MÜSTEDÎN[Ar. < DEYN]
( Devamını isteyen, istidâme eden. Sürekli.[Fr. RÉMANENT] İLE Borç alan, istidâne eden. )
- MÜSTEFÂD[Ar. < FEYD] ile MÜSTEFÂZ[Ar. < FEYZ]
( Kazanılmış, kâr edilmiş. | Anlaşılmış. İLE Dağılıp yayılmış. )
- MÜSTEFHEM[Ar. < FEHM] ile MÜSTEFHİM[Ar. < FEHM]
( Anlaşılan. İLE Anlamak isteyen, soran. )
- MÜSTEFÎD[Ar. < FEYD] ile MÜSTEFÎZ[Ar. < FEYZ]
( Yararlanan, istifâde eden. İLE Feyz alan, feyzlenen, istifâze eden. )
- MÜSTEFİT[Ar.] değil/yerine/= YARARLANAN
- MÜSTEFTÎ[Ar. < FETVÂ] ile MÜSTEFTİH[Ar. < FETH]
( Müftüden fetvâ isteyen. | Bir müşkülün halini, çözülmesini isteyen. İLE Açan, başlayan, istiftâh eden. )
- MÜSTEHABB[< HUBB] ile ...
( Sevilen, beğenilen. | Farz ve vâcibden başka olarak sevap kazanılan iş. | Hz. Muhammed'in, bazen işleyip bazen terk ettiği güzel iş. )
- MÜSTEHÂM[Ar.] ile MÜSTEHÂN[Ar.]
( Şaşırmış, şaşa kalmış. İLE Alçak, değersiz, âdî. )
- MÜSTEHÂS[Ar. < HAVS] ile MÜSTEHÂZA[Ar.]
( Toprak altında saklı bulunan. İLE Aybaşı gören kadın. )
- MÜSTEHCEN[Ar. < HÜCNET] ile MÜSTEHCİN[Ar. < HÜCNET]
( Açık açık, edepsizce, istihcân edilmiş. İLE Çirkin, kötü, kötü gören, istihcân eden. )
- MÜSTEHCEN[< HÜCNET] değil/yerine/= AÇIK SAÇIK
- MÜSTEHDÎ[Ar. < HEDY ve HİDÂYET] ile MÜSTEHZÎ[Ar. < HEZÂ]
( Doğru yolu bulan, Müslümanlık yolunu isteyen. İLE Biriyle alay eden, herkesle alay etme alışkanlığında olan, istihzâ eden. )
- MÜŞTEHİ[Ar.] değil/yerine/= İSTEKLİ
( Bir şey için çok istek gösteren, istekli. | İştahlı. )
- MÜSTEHÎL[Ar. < HAVL | çoğ. MÜSTEHÎLÂT] ile MÜSTEHİLL[Ar. < HELÂL]
( Olanaklı ve kabil olmayan şey. | Anlamsız, saçma şey. İLE Helâllik dileyen, istihlâl eden. | Helâlleşen. )
- MÜSTE'HİR[Ar. < İSTİ'HÂR] ile MÜSTEHİLL[Ar. < ÂRİYYET]
( Olanaklı ve kabil olmayan şey. | Anlamsız, saçma şey. İLE Ödünç alan, istiâre eden. )
- MÜŞTEHİYÂT[< ŞEHVET] ile İŞTAHLILAR, İSTEKLİLER
- MÜSTEHLEK[Ar. < HELÂK] ile MÜSTEHLİK[Ar. < HELÂK]
( Yiyip içilerek tüketilmiş, bitirilen. İLE Yiyip içerek tüketen/bitiren. [Fr. CONSOMMATEUR] )
- MÜSTEHLİK[Ar. < HELÂK] değil/yerine/= TÜKETİCİ | YİYİP İÇEREK TÜKETEN, BİTİREN
- [ne yazık ki]
!MÜSTEHZÎ/SARKASTİK[İng. < SARCASTIC] değil/yerine/= ALAYCI/İĞNELEYİCİ
- MÜSTEKÂR[Ar.] değil MÜSTAKARR[Ar. < KARÂR]
( ... DEĞİL İstikrar bulunan, yerleşilen, durulan yer. | Karargâh. )
- MÜSTEKBİR ile/değil MÜTEKEBBİR
- MÜSTEKFİ[Ar.] ile MÜSTEKİF[Ar.]
( Yetecek kadarını isteyen. İLE Dilenmek üzere elini uzatan. | Bakarken, gözünü korumak için elini, kaşının üstüne koyan. )
- MÜSTEKİL değil MÜSTAKİL
- MÜSTEKÎN[Ar.] ile MÜSTEKİNN[Ar. < KENN]
( Alçakgönüllülük gösteren. İLE Gizlenen/saklanan, istiknân eden. )
- MÜSTEKMİL[Ar. < KEMÂL] ile MÜSTEKMİN[Ar. < KEMN ve KÜMÛN]
( Tam, olgun bir duruma getiren, eksiksiz olarak bitiren, istikmâl eden. İLE Gizlenen, saklanan. )
- MÜSTEKRÂ[Ar. < HİRÂ] ile MÜSTEKRÎ[Ar. < KİRA]
( Kiraya verilen eşya. İLE Kira ile tutan, istikrâ eden. )
- MÜSTEKREH[Ar. < KERÂHET | çoğ. MÜSTEKREHÂT] ile MÜSTEKRİH[Ar. < KERÂHET]
( Tiksinilen, iğrenilen, iğrenç, istikrâh edilmiş. İLE Tiksinen, iğrenen, kerîh gören, istikrâh eden. | İştah kesen. )
- MÜSTELEZZ[Ar. < LEZZET | çoğ. MÜSTELEZZÂT] ile MÜSTELİZZ[Ar. < LEZZET]
( Lezzet alınmış, tadına varılmış. İLE Lezzet alan, tad alan, tadına varan. )
- MÜSTELZİM[Ar.] değil/yerine/= GEREKTİREN | GEREKEN/GEREKLİ OLAN
- MÜSTEMEDD ile MÜSTEMEN[Ar. < EMN] ile MÜSTEMEND[Fars.]
( Kendine yardım edilen, edilmiş olan. İLE Kendine aman verilmiş olan. | Yabancı olan. İLE Üzüntülü, kederli, hüzünlü. | Çaresiz, zavallı. | Talihsiz, mutsuz. )
- MÜŞTEMELÂT/MÜŞTEMİLÂT ile/ve/değil MEŞRÛTA
( Herhangi bir yapıya göre ayrı bir işlevi bulunan bölüm ya da yapı, eklentiler. İLE Belirli koşullarla vakfedilmiş ayrıcalıklar. İlk sahibi tarafından satılmama koşuluyla bırakılmış olan ev, tarla gibi gayrımenkul. | Hocaların, şeyhlerin, cami görevlilerinin yaşadığı/bulunduğu ev/yer. | İmâret, hastahane gibi kurumlarda çalışanların oturmaları için ayrılan lojman, odalar. )
- MÜSTEMİ'[Ar. < SEM | çoğ. MÜSTEMLÎN] ile MÜSTEMİRR[Ar. < MÜRÛR]
( Dinleyen, dinleyici, işiten, istimâ eden. | Bir okula, sadece dinleyici olarak devam eden. İLE Uzayıp giden, istimrâr eden. | Sürekli, devamlı. )
- [ne yazık ki]
!MÜSTEMLEKE[Ar.] değil/yerine/= SÖMÜRGE
- MÜSTENHİR[Ar. < NEHR] ile MÜSTENÎR[Ar. < NÛR]
( Aka aka yeri oyan, ırmak/nehir yapan. İLE Nûr, ışık alan, parlak, istinâre eden. )
- MÜSTE'NİF[Ar. < ENF] ile MÜSTENKİF[Ar. < NEKF]
( Yeniden başlayan, istinâf eden. | Bidâyet mahkemesinden[davaların ilk görüldüğü mahkeme] verilen kararı kabul etmeyip davasına, bir üst derecede bulunan başka mahkemede bakılmasını isteyen kişi. İLE Kabul etmeyen, geri duran, el çeken, çekimser, istinkâf eden. )
- MÜSTENKİF[Ar.] değil/yerine/= ÇEKİMSER
- MÜSTENKİH[Ar.] ile MÜSTENKİR[Ar.]
( Ağız koklayan. | İnceleyen, araştıran. İLE İnkâr eden. )
- MÜSTENSİH[Ar. < NESH] değil/yerine/= ÇOĞALTAN
- MÜSTERHAM[Ar. < RAHM ve RUHUM] ile MÜSTERHİM[Ar. < RAHM]
( Yalvarılmış, yalvarılan, niyâz olunmuş, istirhâm edilmiş. İLE Yalvaran, niyâz eden, istirhâm eden. | Merhamet dileyen. )
- MÜSTERHÎ[Ar. < REHÂ] ile MÜSTERHİM[Ar. < RAHM] ile MÜSTERHİN[Ar. < REHN]
( Gevşek, sarkık, sölpük, istirhâ eden. İLE Yalvaran, niyâz eden, istirhâm eden. | Merhamet dileyen. İLE Rehin alan, rehin isteyen, istirhân eden. )
- MÜSTERHÎ[Ar. < REHÂ] ile MÜSTER'İ[Ar.] ile MÜSTERİH[Ar. < RAHAT]
( Gevşek, sarkık, sölpük, istirhâ eden. İLE Birinden, bir şeyin korunmasını ve saklanmasını isteyen, istir'â eden. İLE Kaygısız, gönlü rahat, istirahat eden. )
- MÜŞTERÎ[Ar. < ŞİRÂ | çoğ. MÜŞTERÎÎN] ile Müşterî/SA'D-İ EKBER[Ar.]
( Satın alan, alıcı, iştirâ eden. | Alışverişte bulunan. | İstekli. İLE Sakıt / Erendiz / Jüpiter gezegeni. )
( ... İLE Sakıt, Erendiz, Jüpiter, Mars. )
- MÜŞTERÎ[Ar. < ŞİRÂ] değil/yerine/= ALICI/İLGİLİ
( Satın alan/alıcı, iştirâ eden. | Alışverişte bulunan. | İstekli. | Hem satın alan, hem satan. )
- MÜŞTERİ değil/yerine YOLCU
- MÜSTERÎH[Ar. < RAHAT] değil/yerine/= İÇİ RAHAT / KAYGISIZ
- MÜSTE'SAL[Ar.] ile MÜSTE'SIL[Ar.]
( Kökünden koparılmış, istisal olunmuş. İLE Kökünden koparan, istîsal eden. )
- MÜSTEŞÂR[Ar. < MEŞVERET] değil/yerine/= DANIŞILAN/DANIŞMAN
- MÜSTEŞÂR[Ar. < MEŞVERET] ile MÜSTEŞ'AR[Ar. < ŞUÛR]
( Kendine iş danışılan, meşveret edilen, müşaverede bulunulan. | Vekâletlerde, vekilden sonraki âmir. İLE Bildirilen, haberli. )
- MÜSTESHİL[Ar. < SEHL] ile MÜSTESHİR[Ar.]
( Kolay sayan, istishâl eden. İLE Alay eden, istîshâr eden. )
- MÜSTESNÂ[Ar. < SENY] değil/yerine/= AYRI TUTULAN
( İSTİSNÂ EDİLEN, KURAL DIŞI BIRAKILAN | ÜSTÜN | AYRI TUTULAN | BENZERLERİNDEN BASKIN )
- MÜSTEVDA'[Ar. < VED] ile MÜSTEVDÎ'[Ar. < VED]
( Emânet bırakılan. | Emânet olarak bir malı kabul eden. İLE Emânet bırakan. | Emânet bırakılan yer. )
- MÜSTEVFÂ / MÜSTEVFÎ[Ar. < VEFÂ] ile MÜSTEVFİR[Ar. < VEFR]
( Yeteri kadar, tam, dolgun, mükemmel, kâfî derecede. İLE Borçludan, alacağının tamamını alan. )
- MÜSTEVÎ[Ar.] değil/yerine/= DÜZ | DÜZLEM
- MÜSTEVLÎ[Ar. < VELY] değil/yerine/= SALGIN
( İstilâ eden, ele geçiren, idaresi altına alan. | Yayılan, her tarafı kaplayan. | Salgın. )
- MÜSTEVSİ[Ar.] ile MÜSTEVZİ[Ar.]
( Bollaşan, genişleyen. İLE Hakk dergâhından, ilham isteyen. )
- MÜSTEYSER[Ar.] ile MÜSTEYSİR[Ar.]
( Kolaylanmış, hazır. İLE Kendine/nefsine ayıran, istîsar eden. )
- MÜSTEZÂD[Ar. < ZİYÂDE] değil/yerine/= ARTMIŞ/ÇOĞALMIŞ
( Çoğalması istenilen, artmış. | Her dizesine bir küçük dize eklenmiş, Divan Edebiyatı şiir türü. [Bahr-i hecez vezinlerinden "mef'ûlü mefâîlü mefâîlü faûlün" vezninde söylenmiş dizelere "mef'ûlü faûlün" parçalarına denk birer parça katarak oluşturulan şiir.] )
- MÜSTEZÂD ile/ve/||/<>/> SERBEST MÜSTEZÂD
- MÜSTE'ZEN[Ar. < İZN] ile MÜSTE'ZİN[Ar. < İZN]
( Kendinden izin istenilmiş kişi. İLE İzin isteyen. )
- MÜSTEZİLL[Ar. < ZELÎL] ile MÜSTE'ZİN[Ar. < İZN]
( Birini, hor, hakîr, zelîl gören, istizlâl eden. İLE İzin isteyen. )
- MUŞTÎ[Ar.] ile MUŞTÎ[Ar. < MUŞT]
( Bir avuç, bir avuçluk, bir avucun alabileceği kadar. İLE Tarak biçiminde olan. )
- MÜSÛL[Ar.] ile MÜSÜL[Ar. < MİSÂL]
( Saygıdan dolayı ayakta durma. İLE Örnekler. | Platon'un, "İdealar" olarak bahsettiği. )
- MÜSVEDDE[Ar. < SEVED] değil/yerine/= YAZI TASLAĞI / KARALAMA
- MÜSVEDDE ile/ve SEVAD ile/ve RİSÂLE ile/ve FEVAİD ile/ve ŞUKKA ile/ve TAİRE ile/ve KÜLLİYET ile/ve MECMUA ile/ve SEFİNE ile/ve KEŞKÜL ile/ve CÖNK ile/ve DİVÂN ile/ve MURAKKA
- MUT ile MUT
( Tüm özlemlerin, eksiksiz ve sürekli olarak yerine gelmesinden duyulan kıvanç, kut. İLE Elli şilinlik tahıl ölçeği. )
- MÜTA[Ar.] değil/yerine/= GEÇİCİ KAZANÇ
- MUTÂ'/A[Ar. < TAV] ile MU'TÂ[Ar. < ATÂ]
( Boyun eğilen, itaat olunan, başkalarının kendine itaat ettikleri. İLE Verilmiş, îtâ olunmuş. | Veri. )
- MUTAASSIP(/B)[Ar.] değil/yerine/= BAĞNAZ/AŞIRI TUTUCU
- MUTAATTIL[Ar. çoğ. ATELE] ile MUTAATTIR[Ar. < ITR]
( İşsiz kalan, taattul eden. İLE Hoş koku ile koklanan, taattur eden. | Hoş koku sürünen. )
- MUTÂBAKAT(Mantık) ile/ve TAZAMMUN ile/ve İLTİZAM
( Hakikat.(Dil) İLE Mecaz. İLE Kinâye. )
( Kuşatma. İLE/VE İçerme. )
( Kavramla nesnenin örtüşmesi. İLE/VE Bir kısmı dışarıda kalırsa. İLE/VE Bir anlamın bir kavrama bitiştirilmesi. )
( Mantık mutabakat üzerine yapılır. İLE/VE Tazammun ve iltizam ile edebiyat yapılır. )
( İnsan: Hayvan-ı Nâtık.(Kök) İLE İnsan: -Hayvan, -Nâtık.(Akıl) İLE Gerekli görme.(Çağrışım ile karıştırılmamalı) (İnsan: "İlim ve yazma kabiliyeti olandır.") )
( Vaz'i Lafzî Delâlet. )
( Vaz: Sesi anlama bitiştirme. )
- MU'TÂDEN[Ar.] ile MU'TÂDÎ[Ar.]
( Alışıldığı üzere. İLE Alışılmış, her zamanki. )
- MUTAHHİR[Ar. < TAHÂRET] ile MUTAHHAR[Ar. < TAHÂRET] ile MUTÂHİR[Ar.]
( Temizleyen, tathîr eden. İLE Temizlenmiş, temiz. | Mübârek. İLE Temizleyici. )
- MÜTALAA ETMEK değil/yerine/= İRDELEMEK
- MÜTÂLAA[< TULÛ] ile MÜŞÂHEDE[< ŞUHÛD]
( Okuma. | Değerlendirme, tetkik. | Düşünce. İLE Bir şeyi gözle görme. | [tas.] Allah âlemini görme. )
( TULÛ ile ŞUHÛD )
- MUTÂLİ'[Ar. < TULÛ | çoğ. MUTÂLİÎN] ile MUTÂLİÎN[Ar. < MUTÂLİ]
( Kitap okuyan, mütâlâ eden. İLE Kitap okuyanlar, mütâlâa edenler. )
- MUTÂRAHA[Ar.] ile MUTARRÂ[Ar. < TARÂVET] ile MUTARRAH[Ar. < TARH]
( Birbirine söz söyleme. İLE Taze, tarâvetli. İLE Çıkarılmış, tarh edilmiş. )
- MUTASADDI'[Ar. < SAD] ile MUTASADDIR[Ar. < SADR | çoğ. SADDIRÎN] ile MUTASADDÎ[Ar. < SADV]
( Dağılan. | Yarılıp çatlayan. İLE Baş sedire geçip oturan, baş köşeye kurulan. İLE Bir işe girişen, tasaddî eden. | Başkasına saldıran. )
- MUTASAVVER[Ar. < SÛRET] ile MUTASAVVİR[Ar. < SÛRET]
( Tasarlanmış, düşünülmüş, tasavvur edilmiş. | Akla gelebilir, olabilir. İLE Tasarlayan, zihninde kurup karar veren, tasavvur eden. )
- DEĞİŞİNİM/MUTASYON ile DEĞİŞKE/MODİFİKASYON
( Genlerin yapısında[DNA] oluşan kalıtsal ve kalıcı değişiklik. İLE Genlerin işleyişinde ve çevresel etmenlerin etkisiyle oluşan kalıtsal değişiklik. )
( [neden olan etken ortadan kalktığında] Eski durumuna dönmez. İLE Eski durumuna döner. )
( Üreme gözelerinde oluşan değişimler kalıtsaldır. İLE Hiçbiri kalıtımsal değişim değildir. )
( ... İLE Bazı değişke örnekleri:
- Güneşlendiğimizde, ten rengimizin koyulaşması.
- Spor yapan birinin kaslarının gelişmesi.
- Çuha çiçeğinin, 30-35 °C beyaz renkli olması, 15-20 °C kırmızı renk alması.
- 16 °C ısıda, sirke sineğinin kanatlarının düz, 25 °C'de kanatların kıvrık olması.
- Kovan arılarının sütle beslenen kraliçe arı, polen ile beslenen arının işçi arı olması.
- Eğrelti otunun deniz seviyesinde 2 metre, kurak bölgede 30-40 cm. olması. )
- MUTASYON ile PERMUTASYON
( MUTATION vs. PERMUTATION )
- MUTASYON ile/||/<> VARYASYON
( Mutasyon DNA değişimi İLE varyasyon çeşitliliktir )
( Formül: Nokta mutasyon İLE boy farkı )
- MUTATABBİB değil/yerine TABİB
( Hekimlik taslayan. DEĞİL/YERİNE Hekim. )
- MUTÂVAAT[Ar. < TAV] değil/yerine/= BOYUN EĞME
( Baş/boyun eğme, itâat etme. | [dilb.] Dönüşlü. )
- MUTAVASSIT[< VASAT] ile ...
( VÂSITA OLAN, ARACILIK EDEN, ARACI | ORTA, ORTALAMA )
- MUTAZACCI'[Ar.] ile MUTAZACCIR[Ar. < ZUCRET]
( Üşengeç. İLE İçi sıkılan, sıkıntılı, tazaccur eden. )
- MUTAZARRI'[Ar. < ZER | çoğ. MUTAZARRÎN] ile MUTAZARRIR/MUTAZARRİR[Ar. < ZARR, ZURR]
( Yalvarıp yakaran, tazarru' eden. İLE Zarar gören, zarara uğrayan. )
- MU'TAZIB[Ar.] ile BİRBİRİNE YARDIM EDEN
( BİRBİRİNE YARDIM EDEN )
- MUTCULUK(MUTLULUKÇULUK) ile/ve YARARCILIK ile/ve HAZCILIK
- MÜTEADDÎ[Ar. < UDVÂN] ile MÜTEÂDÎ[Ar. < ADÛ]
( Saldıran, zulm eden, taaddî eden. | Geçişli fiil.[düşündürmek, anlatmak vb.] | Türk müziğinin en az altı yüzyıllık bir mürekkep makamı olup, zamanımıza kalmış bir örneği bulunmamaktadır. İLE Düşmanlık eden, teâdî eden. )
- MÜTEÂDDİD[Ar. < ADED] MÜTEÂDİD[Ar.]
( Çoğalan, çok, birkaç, türlü türlü, taaddüd eden. İLE Kol kola dokunan, taâdut eden. )
- MÜTEAFFİFÎN[Ar. < MÜTEAFFİF] ile MÜTEAFFİN[Ar. < UFÛNET]
( İffetli, onurlu, namuslu kişiler. İLE Bozulup kötü/pis kokan, kokmuş, kokuşuk, çürük, taaffün eden. )
- MÜTEÂKID[Ar. < ADED] ile MÜTEAKKID[Ar. < AKD]
( Antlaşma/akid yapan iki kişiden her biri. İLE Düğümlenen, karışık, çapraşık olan, taakkud eden. )
- MÜTEÂL[Ar. < ULÜVV] değil/yerine/= YÜKSEK, YÜCE
( Allah'ın sıfatlarından. )
- MÜTEALİYE[Ar.]/TRANSANDANTALİZM[İng..] değil/yerine/= DENEY ÜSTÜCÜLÜK/AŞKINCILIK
- MÜTEALLİK[Ar.] değil/yerine/= İLİŞKİN, İLGİLİ
- MÜTEÂMI[Ar. < AMÂ] ile MÜTEAMMÎ[Ar. < AMÂ]
( Görmemezlikten gelen, taâmî eden. İLE Kör/amâ olan. )
itibarı ile 40.058 başlık/FaRk ile birlikte,
40.058 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(104/162)
(1996'dan beri)