Bugün[05 Kasım 2025]
itibarı ile 2.646 başlık/FaRk ile birlikte,
2.646 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.


Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...

(3/12)


- DISEASE :/yerine HASTALIK


- DIŞRAK = HARİCİ = EXOTERIC[İng.] = ÉXOTÉRIQUE[Fr.] = EXOTERISCH[Alm.]


- DİVAN ŞİİRİ TÜRLERİ [DİNSEL OLMAYAN/LAR]:
BAHÂRİYE ile/ve/<> CEMREVİYE ile/ve/<> FAHRİYE ile/ve/<> IYDİYE ile/ve/<> MEDHİYE ile/ve/<> MERSİYE ile/ve/<> HİCVİYE ile/ve/<> GAZAVATNÂME ile/ve/<> SAKİNÂME ile/ve/<> HAMAMNÂME ile/ve/<> SAHİLNÂME ile/ve/<> KIYÂFETNÂME ile/ve/<> SURNÂME ile/ve/<> LÛGAZ ile/ve/<> MUAMMÂ ile/ve/<> HEZLİYÂT ile/ve/<> TARİH DÜŞÜRME ile/ve/<> ŞEHR-ENGİZ ile/ve/<> DÂRİYE

( XIII. yy.'dan, XIX. yy.'a kadar, 3182 Dîvân Şairi vardır. )

( Bahar nitelemeleriyle başlanarak birini övmek için yazılan kasîde. | Baharın gelişiyle doğanın uyanışını, değişimini, güzelleşmesini konu edinen kasîdeler. İLE/VE/<>
Bayramlar, baharlar gibi cemre vesilesiyle, dönemlerindeki önemli kişiler için yazılan şiirler. İLE/VE/<>
Bir kişinin[devletli, bir başka şair ya da şairin kendinin] övüldüğü şiirler. İLE/VE/<>
Dönem büyüklerinden birini bayramın gelişi dolayısıyla öven kasîde türü. İLE/VE/<>
Bir kişiyi [devlet ya da tasavvuf ileri gelenlerini] övmek için yazılan manzum yapıtlar. İLE/VE/<>
Bir ölenin/vefâtın ardından duyulan acıyı anlatmak, öleni övmek için yazılan manzum yapıtlar. İLE/VE/<>
Bir kişiyi, kurumu, toplumsal olayı, geleneği yeren/taşlayan manzum türü. [Siham-ı Kaza - Nef'î] İLE/VE/<>
Savaşları, kahramanlıkları, zaferleri anlatan manzum ya da mensur yapıtlar. [İlk gazavatnameler XV. yy.'da yazılmaya başlanmıştır] İLE/VE/<>
İçki ve içki âlemlerinin övülerek anlatıldığı manzum yapıtlar. İLE/VE/<>
Hamamları, hamam eğlencelerini ve hamamdaki güzelleri betimlemek üzere yazılan manzum yapıtlar. [ilki: Deli Birader - Gazalî] İLE/VE/<>
İstanbul kıyıları ile buralardaki yerlerinin anlatıldığı şiirlerin genel adı. [Fennî] İLE/VE/<>
Kişilerin karakterlerini, fiziksel görünümlerini [göz rengi, boy uzunluğu/kısalığı vb.] temel alarak açıklamaya çalışan yapıtlar. İLE/VE/<>
Sarayın mutlu günlerini [evlenme, doğum şenlikleri vb.] anlatann manzum yapıtlar. İLE/VE/<>
Hece vezniyle yazılmış manzum bilmece. İLE/VE/<>
Belirli kurallara göre düzenlenip çözülebilen manzum bilmece. İLE/VE/<>
Alaylı bir dille yazılmış manzum türü. [zarif bir nükte ya da güzel bir mazmun kadar kaba şakalara, taşlamalara ve sövgülere de yer verilir] İLE/VE/<>
Önem verilen bir olayın ya da bir yapının kuruluş yılını bildiren bir tümce, bir mısra ya da beyit yazmak. İLE/VE/<>
[Fars.: "Şehir karıştıran"] Bir kenti, o kentin güzelliklerini, doğal ve sosyal özelliklerini anlatan manzum yapıtlar. İLE/VE/<>
Yeni yaptırılmış saray, köşk, yalı benzeri binalar için yazılmış kasîdeler. )


- DÎVÂN ŞİİRİ ile/ve HALK ŞİİRİ ile/ve TEKKE ŞİİRİ


- DOĞA:
ACZ ve HAYRET


- DOĞA ve/=/<> HAREKET VE SÜKÛNUN İLKESİ

(
HAREKET ve İLKESİ | TEK YÖNLÜ           | ÇOK YÖNLÜ
İrâdesiz
                       | Unsur(Doğa)           | Bitki(Bitkisel Nefs)
İrâdeli                          | Felek[Felekî Nefs]   | Canlı[Hayvanî Nefs]   )


- DOĞAL DURUM:
"DURMAK" değil HAREKET


- DOĞRU ile HAYIRLI


- DOĞRU ile HAYIRLI


- DOĞRULUK = HAKİKAT = TRUTH[İng.] = VÉRITÉ[Fr.] = WAHRHEIT, RICHIGKEIT[Alm.] = VERITAS[Lat.] = ALÉTHEIA[Yun.] = VERDAD[İsp.]


- DOKTOR <> HASTA

( DOCTOR <> PATIENT/SICK )


- DOMINATE :/yerine HAKİM OLMAK


- DONANIMLI (OLMAK) ile HAZIRLIKLI (OLMAK)

( İlerleme ancak hazırlık(sadhana) aşamasında olur. )


- DONANIMLI OLMAK ile/ve HAZIRLIKLI OLMAK

( İlerleme, ancak hazırlık [sadhana] aşamasında olur. )

( MÜCEHHEZ[< CİHAZ] ile/ve ... )

( TO BE RIGGED vs./and TO BE READY
There can be progress only in the preparation [sadhana]. )


- DÖNME İLE YUVARLANMA İLE KAYMA ile/||/<> HAREKET TÜRLERİ

( Katı cadlerin üç temel hareket modu. )

( Formül: Ek = ½Iω² + ½mv² )


- DÖRT DİREK/EVTÂD-I ERBAA:
HÂCE ŞABAN-I VELÎ ve HÂCE BAYRAM-I VELÎ ve HÜNKÂR-I VELÎ ve MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN RUMÎ


- DÖRT UNSUR/ANASIR-I ERBAA[Ar.]/ÇÂR-RÜKN[Fars.]:
TOPRA/K / TOPLAK VE SU ve HAVA VE ATEŞ ve BOŞLUK

( Hafiflerdir ve yukarı doğru hareket ederler. VE Ağırlardır ve aşağı doğru hareket ederler. )

( Ateşe bakanın ömrü az, suya bakanınsa uzun olur. )

( Ateş, Celâl; su, Cemâl'dir. )


- DÖRT YETİ:
CÂZİBE ve/> MÂSIKA ve/> HÂZIMA ve/> LÂMİA


- DOYURMAK ÜZERE ile/ve/değil/yerine HAREKETE GEÇİRMEK


- DURAĞAN ile HANTAL


- DURAĞANLIK/ATÂLET(OTURMA/YATMA) ile/değil/yerine/>< HAREKET

( Üşütür ve giydirir. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Isıtır ve soyundurur. )


- DÜŞ/RÜYÂ ile DÜŞ/HAYAL

( Rüya görmekte olduğunuzu gerçekten anlamadınız. Tutsaklığın özü de budur - gerçek ile gerçek olmayanı birbirine karıştırmak. )

( Rüya gördüğünüzü anladığınız anda, uyanacaksınız. Fakat anlamazsınız çünkü rüyanın devam etmesini istersiniz. )

( Sorununuz rüya değil, rüyanın bir kısmından hoşlanıp bir kısmından hoşlanmamaktır. )

( Bir gün gelecek, rüyanın sona ermesini tüm aklınız ve gönlünüzle özleyeceksiniz ve bunun bedeli her ne olursa ödemeye istekli olacaksınız. )

( Rüya, gündüz yaşadığının gece hapşırmasıdır. )

( Bir kişi, yılda 1.500 kadar rüya görür. )

( )

( It is because you have not really understood that you are dreaming. This is the essence of bondage - the mixing of the real vs. unreal.
Once you have seen that you are dreaming, you shall wake up. But you do not see, because you want the dream to continue.
Your problem is that you like one part of your dream and not another.
A day will come when you will long for the ending of the dream, vs. all your heart and mind, and be willing to pay any price. )

( DREAM vs. TO IMAGINE )


- DÜŞ/ÜNÜ KURMAK ve/||/<>/> HAREKETE GEÇMEK


- DÜŞLEM = HAYAL = FANTASY[İng.] = FANTAISIE[Fr.] = EINBILDUNG, PHANTASIE[Alm.] = PHANTASIA[Lat., Yun.] = FANTASÍA[İsp.]


- DÜŞÜK ile HAFİF/YEĞNİ


- DÜŞÜNMEK ile/ve/<> HAYAL ETMEK

( Kişinin en yüce yetisi düşünme yetisidir. Akılda bulunduğu için de en önemli varlıktır/değerdir. )

( TO THINK vs./and/<> TO IMAGINE )


- DUYARLILIK = HASSASİYET = SENSIBILITY[İng.] = SENSIBILITÉ[Fr.] = SENSIBILITÄT, SINNLICHKEIT[Alm.] = SENSIBILIDAD[İsp.]


- DUYU ve/+ AKIL ve/+ HADS ve/+ MATEMATİK


- DUYU = HASSE = SENSE[İng.] = SENS[Fr.] = SINN/E[Alm.] = SENSUS[Lat.] = SENTIDO[İsp.]


- DUYU ile HAYAL ile AKIL

( Biriyle uğraşan zihin/kişi, öteki ikisiyle uğraşamaz. [Çivi çakmak. İLE Sevgiliyi düşünmek. İLE Matematik yapmak.] )

( Kişileri birleştiren, [ortak] hayalleridir. [aklın olabildiğince devrede olanları/tutulanları ile tabii!] )


- DUYUM ile/ve HAZ

( SENSE vs./and PLEASURE )

( SINNLICHKEIT mit/und VERGNÜGEN )


- EBNÂ ile/||/<> EBNÂ-YI EBNÂ ile/||/<> HAFÎD ile/||/<> MAHDÛM ile/||/<> ZÂDE ile/||/<> BENÛN ile/||/<> BİN ile/||/<> BİNT ile/||/<> ASLAH/ESLAH ile/||/<> EKBER ile/||/<> KEBÎR ile/||/<> KEBÎRE

( Oğullar. İLE/||/<> Kız ve erkek çocukları/torunları tanımlar. İLE/||/<> Torun. İLE/||/<> Oğul, çocuk. İLE/||/<> Oğul, çocuk. İLE/||/<> Üç ya da daha çok çocuk. İLE/||/<> Oğul. İLE/||/<> Kız. İLE/||/<> En uygun [vakfiyelerde en uygun oğul]. İLE/||/<> Daha/en/pek büyük. [vakfiyelerde geçer]. İLE/||/<> Yaşça büyük. İLE/||/<> Büyük kız çocuk [vakfiyelerde geçer]. )


- EDEB ile/ve/<> HAYÂ

( : ZİNNÛREYN )


- EDİB ve/||/<> NAZİK ve/||/<> HAZİK

( Sözümüzde. VE/||/<> Davranışımızda. VE/||/<> İşimizde[ustalığımızda]. )


- EFDAL ile HAYIR/LI

( ... İLE Bu varken buna bakılmaz anlamında kullanılır. )


- EFSÂNE ile/||/<> ESÂTİR ile/||/<> KISSA ile/||/<> HİKÂYE ile/||/<> HABER ile/||/<> MASAL

( Güzelliğin ileri derece etkileyici niteliği. İLE/||/<> ... İLE/||/<> ... İLE/||/<> ... İLE/||/<> ... İLE/||/<> ... )

( ... İLE/||/<> ... İLE/||/<> Kendi deneyimini anlatmak. İLE/||/<> İkinci elden aktarmak/anlatmak. İLE/||/<> Olmuşu aktarmak/anlatmak. İLE/||/<> ... )


- EHL-İ SALİP = HAÇLILAR


- EHLİYETE, KISMÎ/TAM ENGEL OLABİLECEKLER:
CİNNET ile/ve/||/<> SAĞIRLIK ile/ve/||/<> UNUTMA(NİSYAN) ile/ve/||/<> UYKU ile/ve/||/<> SARA ile/ve/||/<> HASTALIK(MARAZ) ile/ve/||/<> SAKATLIK(MALÛLİYET) ile/ve/||/<> BUNAMA(ATEH) ile/ve/||/<> CEHİL ile/ve/||/<> SARHOŞLUK(SEKİR) ile/ve/||/<> HAFİFLİK(HEZEL) ile/ve/||/<> İSRAF ile/ve/||/<> ESÂRET ile/ve/||/<> ENGEL(ZECİR) ile/ve/||/<> YOLCULUK(SEYAHAT)

( ALIENATION et/||/<> SURDITE et/||/<> FAIBLESSE DE LA MEMOIRE et/||/<> LE SOMMEIL et/||/<> EPILEPSIE et/||/<> LA MALADIE et/||/<> INFIRMITE et/||/<> LA SECONDE ENFANCE et/||/<> L'IGNORANCE et/||/<> L'IVRESSE et/||/<> LA LEGERETE et/||/<> LA PRODIGALITE et/||/<> ESCLAVAGE et/||/<> LA CONTRAINTE et/||/<> LE VOYAGE )


- EK OLMAK değil/yerine HAK OLMAK


- EKİN, ÖZGEN, "KÜLTÜR" = HARS = CULTURE[İng., Fr.] = KULTUR[Alm.] = CULTURA < COLERE:BAKMAK, ÖZENMEK[Lat.] = CULTURA[İsp.]


- EKİN ile HALAZA

( ... İLE Ekinler biçilirken, tarlaya dökülen tanelerden, ertesi yıl kendiliğinden yetişen ekin. )


- EKİN ile/||/<> HASAT ile/||/<> HARMAN

( Tarlada izi olmayanın, hasatta yüzü olmaz. )


- EKOSİSTEM ile/||/<> HABİTAT

( Ekosistem canlı-cansız bütünü İLE habitat yaşam alanıdır )

( Formül: Orman ekosistemi İLE ağaç kovuğu )

( Jacques Charles tarafından 1859 yılında keşfedildi/formüle edildi. (1809-1882) (Ülke: İngiltere) (Alan: Biyoloji) (Önemli katkıları: Evrim teorisi, doğal seçilim) )


- EKŞİ MAYA(BUĞDAYÇAVDAR/YULAF/...) ile/<> YAŞ MAYA ile/<> ETKİN KURU MAYA ile/<> HAZIR/ÇABUK(INSTANT) KURU MAYA


- EKSİK NEDEN ile/ve HAZIRLAYICI NEDEN


- EKSİK NEDEN ile/ve HAZIRLAYICI NEDEN


- EKSİK ile HATA ile KASIT

( LACKING/DEFICIENCY vs. MISTAKE vs. INTENTION )


- EL-BURHÂN ile CEDEL ile HATÂBE(T) ile ŞİİR ile MUĞÂLATA/SAFSATA

( İspat. Kesin sonuç olmak amacıyla kesinlik taşıyan öncüllerden oluşturulan kıyas. İLE Diyalektik. Yaygın olarak bilinen önermelerden oluşan kıyas. İLE Retorik. Güvene bağlı olarak kabullenilen(makbûlât) önermelerden oluşan kıyas. İLE Poetik. İnsan ruhunu mutluluğa ya da mutsuzluğa yöneltici etkisi olan önermelerden oluşan kıyas. İLE Sofistik. Gerçeğe benzer ya da yaygınlık kazanmış yalan ya da kuruntudan oluşan önermelerden oluşan kıyas. )

( Safsata Türleri )


- ELMA değil HABBE


- EMEK ile/ve HAREKET

( LABOUR vs./and MOVEMENT )


- EMR/EMİR[Ar.] ile HABER[Ar.]


- EMSAL ile/ve/||/<> HABERCİ


- EN YÜKSEK İYİ = HAYR-İ ÂLÂ = SUMMUM BONUM[İng., Lat.] = LE SOUVERAIN BIEN[Fr.] = DAS HÖCHSTE GUT[Alm.]


- ENÂNİYET ile/yerine HALVET


- ENDERÛN ve HAREM


- EPİKARP = HARİCEN KIŞR-I SEMERE = ÉPICARPE


- ERBAİN ve/+/<>/> HAMSİN

( 40 gün.[22 Aralık - 31 Ocak arası] VE/+/<>/> 50 gün.[01 Şubat - 21 Mart arası] )


- ERKİN KORAY ve/||/<>/> ZÜLFÜ LİVANELİ ve/||/<>/> HALUK LEVENT |
ve/||/<>/>
YAŞAR

( www.FaRkLaR.net/YASAR | www.yasaronline.net )

( )

( )

( )

( )


- EROR[İng. < ERROR] değil/yerine/= HATA


- ERROR :/yerine HATA


- ESEF[Ar.] ile GAMM[Ar.] ile HASRET[Ar.]


- EŞİTLİK ile HAKKANİYET

( EQUALITY vs. JUSTICE/EQUITY )


- ESNEMEK ile/ve HAPŞIRMAK

( BESEK/BESDEK, FÂJ/FÂJE, PÂSEK ile/ve ... )

( YAWN vs./and )


- EV ile/ve/<> HANAY

( ... İLE/VE/<> İki ve daha çok katlı ev. | Sofa, hol. | Avlu. )


- EV ile/ve HÂNE


- EVDE BAKIM ile/ve/||/<> HASTAHANEDE BAKIM


- EVEN :/yerine HATTA, BİLE


- EVET DERİM/DEMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< HAYIR DİYEMEM(EK)

( Özellikle de sevdiğin birinden alabileceğin "evlilik teklifi"ne... )


- EVET EKLEMİ ile/ve/||/<> HAYIR EKLEMİ


- EVİÇ ile HADİD


- EVVELİYÂT ile MÜŞÂHEDÂT ile MÜCERREBÂT ile HADSİYÂT ile MÜTEVÂTİRÂT ile FITRÎYÂT(KIYASI KENDİNDE ÖNERMELER)

( Aksiyomlar. Bir ikinin yarısıdır. Bütün parçadan daha büyüktür. İLE Gözlemler. Güneş aydınlatıcıdır. Ateş yakıcıdır. İLE Deneyimler. Sakmunya safra gidericidir. İLE Sezgiler. Ay, ışığını Güneşten alır. İLE Doğru haberler. Hz. Muhammed peygamberlik iddia etti ve mûcize gösterdi. İLE Zihinde mevcut "iki eşit parçaya bölünme" ilkesine dayanan "Dört çifttir" önermesi gibi. )


- EXCEPT :/yerine HARİÇ


- EYLEME = ACT, OPERATE[İng.] = AGIR[Fr.] = HANDELN[Alm.] = AGERE[Lat.] = OBRAR[İsp.]


- EZBERCİ/LİK ile/değil/yerine HAZIRCI/LIK


- FAKR[Ar.] ile HÂCET[Ar.]


- FAKR[Ar.] ile HALLE[Ar.]


- FAN :/yerine HAYRAN, VANTİLATÖR


- FANTOM/PHANTOM[İng.] değil/yerine/= HAYALET


- FARE ile HAMSTER


- FARK ET! ve/||/<> HAK ET!


- FARKLAR ile/ve/||/<>/> HAKLAR


- FARZ[Ar.] ile HATM[Ar.]


- FASL-VASL ile/ve HAŞR-NEŞR


- FÂTIR ile/ve HÂLİK


- FAULT :/yerine HATA, KUSUR


- FEDÂKÂRLIK değil/yerine HAK/LAR


- FERYAT/FERYÂD ETMEK değil/yerine/= HAYKIRMAK


- FERYAT/FERYÂD değil/yerine/= HAYKIRIŞ


- FESLERDE:
MAHMUDÎ ile/ve/<> MECÎDÎ ile/ve/<> AZİZÎ ile/ve/<> HAMİDÎ


- FEVKÂLÂDE ile/ve HARİKULÂDE

( FEVK' el-ÂDE(T) ile/ve HARİK'UL ÂDE(T) )

( Doğanın ötesi. İLE/VE Doğanın dışı. )


- FEZ'A[Ar.] ile HEL'A[Ar.] ile HAVF[Ar.]


- FEZA'[Ar.] ile HAŞYET[Ar.] ile HAZER[Ar.] ile HAVF[Ar.]


- Fİ'L[Ar.] ile HALK[Ar.] ile TAĞYÎR[Ar.]


- FİİL ve/> HAL

( Hal oluşturur. VE/> Anlam oluşturur. )


- FİLAMENT = HAYT = FILET


- FIRIN ile HAMLAMA

( ... İLE Hamlama eylemi. | Çini toprağından yapılmış nesnelerin ilk pişirilişi. | Bu pişirmenin yapıldığı fırın bölümü. )


- FITRAT ve HANİF

( Donanım. Varlık. VE Birliğe getirmek. )

( Aslî olan, kişinin fıtratında varolandır. )


- FOKLARDA/DENİZKÖPEĞİGİLLER[PHOCIDAE]:
AKDENİZFOKU ile ÇİZGİLİFOK ile EDDELLFOKU ile HALKALI FOK[Kuzey kutbunda] ile HAWAII FOKU[MONACHUS SCHAUINSLANDI] ile PARS FOKU ile ROSS FOKU ile SAKALLI FOK

( MONACHUS MONACHUS cum ... cum ... cum ... cum ... cum ... cum ... cum ... )


- FOLK :/yerine HALK


- FOLKLOR[Fr. < FOLKLORE]/HALKİYAT[Ar.] değil/yerine/= TUYBİLİM/HALKBİLİM


- FOLKLOR ile HALK OYUNLARI

( FOLK vs. PUBLIC DANCES )


- FRUSTRATION :/yerine HAYAL KIRIKLIĞI


- FTA/FAULT TREE ANALYSIS[İng.] değil/yerine/= HATA AĞACI ÇÖZÜMLEMESİ/ANALİZİ


- GABT/GEBT/ĞEBT[Ar.] ile HASED[Ar.]

( Yoksulluk/fakirlik. [Genellikle kişinin maddi zorluk içinde olduğu ya da yoksul olduğu bir durumu ifade etmek için kullanılır.] İLE ... )

( [Kur'ân-ı Kerîm'de[Nur Suresi, 55]
Kişilerin Allah'ın hükmüne karşı döndüğü ya da inkâr ettiği durumu ifade etmek için kullanılmıştır.] İLE ... )


- GACIRT ile HAŞIRT


- GALAT[Ar.] ile HATA[Ar.]


- GARAR[Ar.] ile HATAR[Ar.]


- GAYB ile HARİÇ


- GAYB ile HAZIR


- GAYR-I HABERİYE(İNŞAÎ) ile HABERİYE(MEŞKÛKE)

( Emir, nehy, soru. İLE Şekk, şüphe. )


- GAYR'A BENZEMEK değil/yerine HAKK'A BENZEMEK


- GAYRET ve/||/<>/< HAYRET


- GAZAB[Ar.] ile HARD[Ar.]


- GECİKME HABER VERMEK


- GELİRİNİ KULLANMA/TÜKETME:
YAŞAMAK ÜZERE ve/||/<>/> HAYIR İŞLEMEK ÜZERE ve/||/<>/> "HAYIR!" DİYEBİLMEK ÜZERE


- GEN ve/||/<>/> HAPLOGRUP ve/||/<>/> Y SOYAKTARANI


- GENELLEME ile/ve/||/<>/> HATA

( GENERALIZATION vs./and MISTAKE )


- GERÇEK/LİK ile/ve HAKİKAT[Ar.]

( Çok. İLE/VE Tek. )

( Varoluş. İLE/VE Varlık. | İlke. )

( Bilimde. İLE/VE Felsefede. )

( ... İLE/VE Var'ı var, yok'u yok olarak bilmektir. )

( ... İLE/VE Varoluşu kişinin iradesine bağlı olmayan. )

( Sürekli değişen, değişmeye mahkum olan. / Olup da bitmeye yönelmiş olan. İLE/VE Ebedî olan. Üstündeki örtü [peçe/lethia(Yun. > alethia)] kaldırılıp altındaki biçimin ortaya çıkması. )

( Beklenmeyen ve tahmin edilemez olan, gerçektir. )

( Saf, karışımsız ve bağımsız olan gerçektir. )

( Gerçek, en yüce mutluluktur. )

( Gerçekten söz etmek bile mutluluktur. )

( Gerçek, kavranamaz olandır. )

( Gerçek olan, sürekli sözsüzdür. )

( Gerçek, gerçek-olmayanda gerçeği görür. )

( Sahte olanlar gittiğinde, geride kalan, gerçek olandır. )

( Geçicilik, gerçekdışılığın en iyi kanıtıdır. )

( Gerçek, herhangi bir amaca hizmet edemez. )

( Gerçek, herkes için her zaman geçerlidir. )

( Gerçek, bilen ve bilinen ikileminin ötesindedir. )

( Gerçek, ŞU AN'da ve BURADA olandır. )

( Gerçeği bilmek, onunla uyum içinde olmak demektir. )

( Gerçeği bilmeye uğraşmayalım. Çünkü zihin yoluyla edinilen bilgi, gerçek bilgi değildir. )

( Gerçeğe varış, bizim bir kişi olmadığımız olgusunun fark edilmesidir. )

( Gerçeğe varmış olan kişiler, çok sessizdir. )

( Gerçeği bir formüle bağlama isteğimiz, onu inkâr demek oluyor, çünkü o sözcüklere sığdırılamaz. )

( Gerçek, bir şeyi ister gibi istenemez. )

( Gerçek, herkes için birdir, ancak sahte olan kişiseldir. )

( Gerçeğin deneyimi diye bir şey yoktur. Gerçek, deneyim ötesidir. )

( Gerçeğin zihinde yansıması için zihnin berraklığı ve sessizliği gereklidir. )

( Ancak, hayrette olduğumuz zaman, gerçeği bilebiliriz. )

( Ancak, gerçeğin kendi olduğumuzda, gerçeği bilebiliriz. )

( Gerçek, keşiftedir, keşfedilmişte değil. )

( Eğer anlatabilirsek, o, gerçek olan değildir. )

( Sözler, sözleri yaratır; gerçek ise sessizdir. )

( Gerçek olmayanı yaratan, zihindir ve sahtenin, sahte olduğunu gören de zihindir. )

( Zaman ve uzay ile sınırlı ve bir tek kişi için geçerli olan, gerçek değildir. )

( Gerçek, sahtenin reddi ve inkârı ile ifade edilebilir -eylemle. )

( Neyin gerçek olmadığını bilebiliriz -ki bu da sahte olandan kurtulmamıza yeter. )

( Gerçeğe varmış kişi, egosuzdur. )

( Neyle aşırı meşgulseniz, onun gerçekliğine inanırsınız. )

( Gereksiniminiz olan tek şey, gerçeğe duyulan samimi özlemdir. )

( Gerçeğin bilinmesi için "ben" ve "benimki" fikirleri gitmelidir. )

( Gerçeğin, zihinde yansıması için zihnin berraklığı ve sessizliği gereklidir. )

( Gerçeği keşfettiğimi ne zaman anlarım? "Bu doğru", "Bu doğru değil" fikri ortaya çıkmadığı zaman. )

( Gerçeği bulmak için günlük yaşamımızın en küçük eylemlerinde gerçek olmalıyız. )

( Gerçeği aramak, üstlenilen tüm işler arasında en tehlikeli olandır, çünkü o içinde yaşadığımız dünyayı yıkar. )

( Gerçeğin aranışında, yalan ve hile olamaz. )

( Eğer amacımız gerçek sevgisi ve yaşam sevgisi ise korkmamıza gerek yoktur. )

( Kendinizi yeterli ve emin hissettiğiniz sürece, gerçek, sizin ulaşamayacağınız yerdedir. )

( Söylenilecek yalan bulamayanların başvurduğu son çözüm, gerçektir. )

( Hakiki olmayanın hakiki olmadığını fark eder ve onu atarsınız. )

( Hakiki olan, zarın hem içinde, hem de dışındadır. )

( Hakikat, gerçekliğin ardında duran dayanakçadır. )

( Hakikat, olguları birliğe getiren ilkedir. )

( Hakikat, "betimlenemez" olduğu ölçüde kendini ortaya koyar; karmaşıktır, anlamı belirsizdir, varlığını karşıtların buluşmasına dayalı olarak sürdürür ve ancak erginleme vahiyleri yoluyla dile getirilebilir. )

( Hakikatin üzerindeki perdelerden biri, dildir. )

( Adâlet, ancak hakikatten; saadet, ancak adâletten doğabilir. )

( HODOS TES ALETHEIA: Hakîkate götüren yol. )

( Hem, hem de. İLE/VE Ne, ne de. )

( Olduğu biçimde. İLE/VE Etkisi itibariyle. )

( The unexpected and unpredictable is real.
What is pure, unalloyed, unattached is real.
The real is bliss supreme.
Even to talk of real is happiness.
The real is inconceivable.
The fact is always non-verbal.
The real sees the real in the unreal.
What remains when the false is no more, is real.
Transiency is the best proof of unreality.
Reality is beyond the duality of the knower and the known.
The real is for all and forever.
Reality is beyond the duality of the knower and the known.
The real is, what is RIGHT NOW and RIGHT HERE.
To know reality is to be in harmony with it.
Do not try to know the truth, for knowledge by the mind is not true knowledge.
Realisation is of the fact that you are not a person.
Realised people are very quiet.
Your very desire to formulate truth denies it, because it cannot be contained in words.
The real cannot be wanted, as a thing is wanted.
Reality is common to all. Only the false is personal.
There is no such thing as the experience of the real. The real is beyond experience.
Clarity and silence of the mind are necessary for the reflection of reality to appear in the mind.
You can know reality only when you are astonished.
You know the real by being real.
Truth is in the discovery not in the discovered.
If you can convey, it is not the real thing.
Words create words, reality is silent.
It is the mind that creates the unreal and it is the mind that sees the false as false.
What is limited in time and space, and applicable to one person only, is not real.
Truth can be expressed only by the denial of the false -in action.
You can know what is not true - which is enough to liberate you from the false.
The realised man is egoless.
Whatever you are engrossed in you take to be real.
All you need is a sincere longing for reality.
For reality to be, the ideas of 'me' and 'mine' must go.
Clarity and silence of the mind are necessary for the reflection of reality to appear in the mind.
When do I know that I have discovered truth? When the idea 'this is true', 'that is true' does not arise.
To find reality you must be real in the smallest daily action.
The search for reality is the most dangerous of all undertakings for it will destroy the world in which you live.
There can be no deceit in the search for truth.
If your motive is love of truth and life, you need not be afraid.
As long as you feel competent and confident, reality is beyond your reach.
You can see the unreal as unreal and discard it.
The real is both within and without the skin. )

( 1- Gözlemleyebilsek de, gözlemleyemesek de varolanların, varoluşu.
2- Tutarlı gözlemlerden ya da deneylerden, genel sonuçlar çıkarmanın meşrû olduğu.
3- Hiçbir etkinin, ışık hızından daha hızlı yayılamayacağı.[YERELLİK/LOCALITY]

[Bernard D'Espagnat] )

( Kendinde olan. | Evrensel. | Yalansızlık. )

( Gerçekliğin ötesine ulaşmaya cesaret edemeyen, hakikati fethedemez. )

( REALITY vs./and TRUTH )

( WIRKLICHKEIT mit/und WAHRHEIT )

( ... ile/ve ALETHEIA )


- GERÇEK = HAKİKİ, VAKİ = REAL[İng., İsp.] = RÉEL[Fr.] = REAL, WIRKLICH[Alm.] = REALIS, VERUS[Lat.]


- GERÇEK ile HAYAL

( REAL vs. IMAGE )


- GERÇEKLERİN GERÇEKLİĞİ ile/ve HAKİKATİN HAKİKATİ

( Töz. İLE/VE İlke. )

( REALITY OF THE REALITIES vs./and TRUTH OF THE TRUTH )


- GERÇEKLEŞTİRMEK ile/ve "HAYATA GEÇİRMEK"


- GEREKSİNİMLER:
ZARÛRÎ ile/ve/||/<>/> HÂCÎ ile/ve/||/<>/> KEMÂLÎ

( Yaşamak için gerekli olan beslenme ve güvenlikle ilgili gereksinimler. İLE/VE/||/<>/> Zorunlu olmayan, ama varoluşu, insanı rahatlatan unsurlara duyulan gereksinimler. İLE/VE/||/<>/> Kişilerin kaygılarını ve estetik beklentilerini karşılayan gereksinimler. )


- GEREKSİZ/YERSİZ/ANLAMSIZ "TEPKİ VERMEK" ile/ve/değil/yerine HAREKETE GEÇMEK

( Sadece aptallar, gereksiz/yersiz/anlamsız "tepki verir". )


- GEZEGEN ile/||/<> HAREKET

( Kepler yasaları, eliptik yörüngeler )

( Johannes Kepler tarafından 1609 yılında keşfedildi/formüle edildi. (1571-1630) (Ülke: Almanya) (Alan: Astronomi, Matematik) (Önemli katkıları: Gezegen hareket yasaları) )


- GHOST :/yerine HAYALET


- GİDERME ile/ve/değil/||/<>/< HAFİFLETME


- GİNEPİG/GUINEA PIGS ile HAMSTER

( 0,7 - 1,2 kilo arasında değişmektedir. İLE ... )

( 4 - 8 yıl arasında yaşamları vardır. İLE ... )

( 59 - 72 gün gebelik süreleri vardır. İLE ... )


- GİTMEK ile/ve/değil/yerine HAREKET (ETMEK)

( ZİHAP ile/ve/değil/yerine ... )

( [not] TO GO vs./and/but TO MOVE
TO MOVE instead of TO GO )


- GÖK GÜRÜLTÜSÜ ile/değil HAVAİ FİŞEK

( Yağmurun izlediği gök gürültüsü, özgürlüğe kavuşmayı simgeler. )


- GÖNÜL ve/=/<> HAKİKAT


- GÖREV ile/ve/||/<>/> HAK

( Modern öncesindeki öncelikler. İLE/VE/||/<>/> Modern dönemdeki öncelikler. )

( DUTY vs./and/||/<>/> RIGHT )


- GÖRÜ = HADS, TEHADDÜS = INTUITION[İng., Fr.] = ANSCHAUUNG[Alm.] = INTUITIO, INTUITUS < INTUERI[Lat.] = INTUICIÓN[İsp.]


- GÖRÜNGÜ = HADİSE = PHENOMENON, APPEARANCE[İng.] = PHÉNOMÈNE[Fr.] = ERSCHEINUNG[Alm.] = PHAINOMENON[Yun.] = FENOMENO[İsp.]


- GÖRÜNÜŞ/LER ile/ve/değil/yerine/||/<>/< HAREKET/LER


- GÖZELERİ SIKICA BİTİŞİK BİR KÜTLE = HACM-I MÜTELÂSIKA = MASSE COHÉRENTE


- GREAT :/yerine HARİKA, BÜYÜK


- GRUP ile/||/<> HALKA

( Grup tek işlem İLE halka iki işlemle tanımlı )

( Formül: (G ile•) İLE (R ile+ ile×) )

( Évariste Galois tarafından 1830 yılında keşfedildi/formüle edildi. (1811-1832) (Ülke: Fransa) (Alan: Matematik) (Önemli katkıları: Galois teorisi, grup teorisi) )


- GÜÇ ile/ve HAKİMİYET

( POWER vs./and TO RULE/DOMINATE )


- GÜÇLÜ OLAN ile/değil/yerine (")HAKLI(") OLAN

( Güçlü olan, haklı değildir! Haklı olan ise güçlü olandır! )


- GÜNAH ile/ve/değil/||/<>/< HARAM

( Davranışta. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Nesneler için. )


- GÜNEŞ TUTULMASI/KÜSUF[Ar.] ile HALKALI GÜNEŞ TUTULMASI


- GÜNEY YERUCU/ANTARTİKA'DA:
AITCHO ADASI ve HALFMOON ADASI ve KING GEORGE ADASI

( En kuzeyindeki ada. VE Aitcho'dan sonraki ada. VE Halfmoon'dan sonraki ada. )


- GÜREŞ ve/> HALVET


- GURÛR[Ar.] ile HAD'[Ar.]


- GÜZEL ile/ve/değil "HAVALI"


- H, HA[Ar.] ile HE, HÂ'(HÂ-İ HEVVEZ, HÂ-İ RESMİYYE)[Ar.] ile HI[Ar.] ile -HÂ/Y[Ar.] ile -HÂ[Ar.]

( Osmanlı abecesinin 8. harfidir. Ebced hesabında 8 sayısının karşılığıdır. İLE Osmanlı abecesinin 30. harfidir. Ebced hesabında 5 sayısının karşılığıdır. İLE Osmanlı abecesinin 9. harfidir. Ebced hesabında 600 sayısının karşılığıdır. İLE "Çiğneyen" anlamına gelen sözcüklere katılarak birleşik sözcük[vasfı terkîbî] yapar. İLE Çoğul edatı.[ESB-HÂ: Atlar. | SEG-HÂ: Köpekler.] | O. )


- HAYIR! DİYEBİLMELİ!


- HAMMAL değil HAMAL


- HAA/FAULT TREE ANALYSIS[İng.] değil/yerine/= HATA AĞACI ÇÖZÜMLEMESİ, HATA AĞACI ANALİZİ


- HÂB -ile

( UYKU, RÜ'YÂ )


- HABÂB[Ar.] -ile

( Su üzerindeki hava kabarcığı. )


- HABABAM-DEBABAM (ÇALIŞMAK)


- HABAK[Ar.] ile HABÂK[Ar.]

( Yarpuz ya da narpuz da denilen ve nane cinsinden olan güzel kokulu, iştah açıcı bir ot.[Lat. MENTHA PULEGIUM] İLE Dört yanı çevrilmiş olan yer, avlu. | Ağıl, mandra. )


- HABB[Ar.] ile HABB[Ar.]

( Aldatıcı, hilekâr, kurnaz. İLE Denizin dalgalanması, kabarması. )


- HABB/E[Ar.] değil/yerine/= EVİN

( Tahıl tanesi. | Su kabarcığı. | Karagöz, Matiz, Külhanbeyi tiplerinin, "Yemek yemek" anlamında kullandığı söz. | Dervişlerin giydiği haydâriye'nin yakasına takılan iki yuvarlak taş.[Bu taşlar, necef ya da akik olur.(Haseneyn'in muhabbetine nişâne)] )


- HABBE[Ar.] ile/ve/||/<> ZERRE[Ar.]


- HABBE ile/ve/||/<>/> HUBUT [>< SUUT]

( Tohum. İLE/VE/||/<>/> Atılma. )


- HABEN[Ar.] ile HABEN[Ar.]

( Karında su toplanmasından ileri gelen bir hastalık, siroz. İLE Kasma, kısaltma. | Aruzda, "fâilâtün"den "ât" hecesini çıkararak "fâilün" veznine sokma. )


- HABER HABERCİ

( NEWS
MESSENGER )


- HABER ALIRSAM ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< HABER ALINCA


- HABER ALMA GEREKSİNİMİ ile/ve/değil/<> HABER ALMA HAKKI


- Haber DİNLE!!!


- HABER VERMEK:
GEÇMİŞTEN ile GELECEKTEN

( Herkes. İLE Peygambere özgü. )


- HABER VERMEK değil/yerine/= ÇAVLAMAK


- HABER[Ar.] ile 'ILM/İLM[Ar.]


- HABER[Ar.] ile HADÎS[Ar.]


- HABER[Ar.] ile NEBE'[Ar.]


- HABER[Ar.] ile ŞEHÂDET[Ar.]


- HABER/İHBAR ile İNŞÂ


- HABER/MAHMUL değil/yerine/= YÜKLEM


- HABERLER (NTVMSNBC)


- HABER ile/ve/<>/hem de/değil/yerine BİLGİ

( PEYÂM ile/ve/<>/hem de/değil/yerine ... )

( [not] NEWS vs./and/<>/but/also INFORMATION
INFORMATION instead of NEWS )


- HABER değil/yerine/= ÇAV


- HABER ile/ve HAVÂDİS

( NEWS vs./and MESSAGE )


- HABER ile İŞÂA/T[< ŞÜYÛ]

( Bir haberi herkese duyurma. )


- HABER ile/ve/değil/yerine İSTİHBARAT

( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Sorup tahkik ederek haber alma. )


- HABER ile NEBE

( ... İLE Önemli haber. )


- HABER ve/||/<>/< PİŞMANLIK


- HABER ile/ve/= VERİ

( NEWS vs./and/= DATA )


- HABERCİ "RÜYA" ile "TAMAMLAYICI RÜYA"


- HABERCİ OLDUĞUNU:
BİLEN ile/ve/değil BİLMEYEN


- HABERCİ ile/ve/değil/||/<> ANLATICI


- HABERCİ ile CAŞIT/ÇAŞIT

( Haber ulaştırıcı, haber veren. İLE Bir devletin ya da biri(leri)nin sırlarını, başkalarının hesabına öğrenmeyi üstüne alan kişi. | Yasadışı olan bir durumu, yetkililere bildiren kişi. | Ara bozmak amacıyla söz taşıyan kişi. )

( MUHBİR ile CASUS )


- HABERCİ ile ELÇİ

( ULAK ile ... )

( AVATAR ile ... )

( BERÎD[çoğ. BERÎDÂN] ile ... )


- HABERDAR OLMAK ile/ve/<> FARKINDALIK

( TO BE AWARE OF vs./and/<> AWARENESS )


- HABERDÂR[Ar. + Fars.] ile ALEMDÂR[Ar. + Fars.] ile FEHİMDÂR[Ar. + Fars.]

( Haberli, bilgili. İLE Bayrağı ya da sancağı taşıyan kişi. | Önder. İLE Anlayan, kavrayan. )


- HABERDAR değil/yerine/= ÇAVLI


- HABERÎ ile/ve/değil/yerine NAKLÎ


- HABERİM OLMADI ile/değil/yerine HABERİM BİLE OLMADI

( Kendini merkeze koyarak. İLE/DEĞİL/YERİNE Kavramı, olguyu, süreci, ortak alanı/durumları göz önünde bulundurarak. )


- HABERİN/BİLİNİN "DEĞERİ":
"DOLAŞIM GÜCÜ" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DOĞRULUK


- HABERİNİN OLMAMASI ile/ve/||/<>/ne yazık ki HABERİNİN OLMAMASINDAN, HABERİNİN OLMAMASI


- HABERLER KÖTÜ GELSE DE ile/değil KÖTÜ HABERLER GELSE DE

( Haberlerin, "kişinin algısına/yorumuna göre değişebilir" anlamına gelmesi/getirilebilmesi. İLE/DEĞİL Haberlerin, kötü/olumsuz haberler olduğunu bildirmesi. )


- HABERLEŞME ile İLETİŞİM

( INFORM vs. COMMUNICATION )


- HABERLEŞMEK ile/ve/değil HABERDAR ETMEK


- HABERSİZ AYRILMADA/UZAKLAŞMADA:
VAROLUP OLMAMANI UMURSAMAMAK ile/ve/<>/< VAROLUŞUNUN, ÖNEMİ/ANLAMI/DEĞERİ/FARKI YOK


- HABEŞÎ[Ar.] ile Habeşî[Ar.]

( Hat, tezhip, minyatür gibi güzel sanatlarda kullanılan bir kâğıt cinsi. | Çok esmer. İLE Kasma, kısaltma. | Aruzda, "fâilâtün"den "ât" hecesini çıkararak "fâilün" veznine sokma. )


- HABÎB[< HUBB] -ile

( SEVGİLİ, SEVEN, DOST )


- HÂBİL[Ar.] ile HABÎL[Ar.] ile Hâbîl[Ar.]

( Büyücü, sihirbaz, efsuncu. İLE Tuzak. | Yiğit. İLE Hz. Âdem'in oğullarından birinin adı.[Kâbil'in kardeşi] )


- HABÎR -ile

( HABERLİ, ÂLİM, ZEKİ, ANLAYIŞLI, BİLGİLİ )

( ALLAH )


- HABÎR[Ar.] ile HABÎR[Ar.]

( Haberli, ilgili. | Cenab-ı Hakk. İLE Taze, yeni, turfanda. )


- HÂBİR ile HÂZIK (HEKİM)

( HAZÂKAT: Hekimlerde, deneyim ve ustalık. )


- HABÎS[Ar.] ile HABÎS[Ar. < HUBS] ile HABÎS[Ar.] ile HÂBİS/HAPİS[Ar.]

( Parasız olarak verilen, bağışlanan şey. İLE Kötü, alçak, pis. İLE Un helvası. İLE Hapsed(il)en, tut(ul)an. )


- HABIT vs. NECESSITY


- HABIT :/yerine ALIŞKANLIK


- HABİTABLE ZONE İLE BİOSİGNATURE İLE PANSPERMİA ile/||/<> YAŞAM ARAYIŞI

( Dünya dışı yaşam kavramları. )

( Formül: Drake denklemi )


- HABİTAT İLE NİŞ İLE BİYOTOP İLE EKOSİSTEM ile/||/<> EKOLOJİK KAVRAMLAR

( Yaşam alanı tanımları. )

( Formül: n-dimensional niche )


- HABİTAT YIKIM VE BOZUMU ile İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ

( Doğal yaşam alanlarının bozulması ve yok edilmesi. İLE Dünyanın ortalama sıcaklığının ve hava örneklerinin uzun sürede değişmesi. )


- HABİTAT ile/ve/||/<> ATMOSFER ile/ve/||/<> AMBİYANS


- HABİTAT ile/||/<> EKOLOJİK NİŞ

( Habitat yaşam yeri, niş ekolojik rol )

( Formül: Adres İLE Meslek )


- HABİTAT ile HABİTÜASYON ile HABİTÜEL ile HABİTÜEL ABORTUS

( Doğal ortam, yaşama alanı. İLE Alışkanlık. İLE Alışkanlık. İLE Yineleyen. İLE Yineleyen düşük. )


- HABİTAT ile/||/<> NİŞ

( Habitat yaşam alanı nerede İLE niş işlevsel rol nasıl. )

( Formül: Address İLE profession )


- HABITAT :/yerine YAŞAM ALANI


- HABITUS[İng.] değil/yerine/= DURUŞ | BEDEN YAPISI


- HABITUS = HABITUS[Lat.] = HEKSIS[Yun.]


- HABL-İ METÎN -ile

( ALLAH'IN KOPMAZ İPİ | İSLÂM DÎNİ )


- HABL-İ SAVTÎ[Ar.] -ile

( Hançere içinde gerilmiş olan ve sesin perdelerini düzenleyen ipler. )


- HABS[Ar.] ile HABS[Ar.]

( Murdar, çirkin. | Ayıp. İLE Hapis, alıkoyma, bir yere kapama, salıvermeme, hapishane. | Tutma, zaptetme. )


- HABS[Ar.] ile HASR[Ar.]


- HABS ile HABS

( Murdar, çirkin. | Ayıp. İLE Hapis, alıkoyma, bir yere kapama, salıvermeme. | Tutma, zaptetme. )


- HABT[Ar.] ile HABT[Ar.]

( İptal etme, bozma. | Bir bahiste birini susturma, ağzını kapama. İLE Yanlış hareket etme, yanılma. )


- HÂC[Ar. < HÂCET] ile HÂC/ÇELÎPÂ[Fars.]

( Gereklilik, ihtiyaç, lüzum. | [bitki] Deve dikenleri, akdikenler. İLE Haç, put.[SALÎB(Ar.), CROISADES(Fr.), CROSS(İng.)] )


- HAÇ[Fars. < HAC] ile/||/<> GAMALI HAÇ/SWASTİKA

( ... İLE/||/<> Kollarının ucları saat ibresi yönünde, dik açı yaparak kıvrılmış eşit kollu haç. )


- HAÇ ile HAC(C)


- HACC KOŞULLARI ile/ve/değil YOL KOŞULLARI

( Bayanların hacca yalnız gidememeleri ile ilgili çekince Hac'a gitmesi değil, eski zamanlardaki çeşitli ve uzun yol şartlarından dolayıdır. Dolayısıyla günümüzde yalnız gitmemesi yönünde bu tür bir engel bulunmamaktadır. )


- HACC:
İFRÂD ile/ve/<> TEMETTÛ ile/ve/<> KIRÂN


- HACC:
NİYET ve/<> TERBİYE


- HACC'A GİTMEK ile/ve HACC'TAN GİTMEK


- HACC'DA:
ARARAT ile/ve/||/<>/> MEŞAR ile/ve/||/<>/> MÜZDERİFE ile/ve/||/<>/> MİNA


- HACC[Ar.] ile HÂCC[Ar. çoğ. HÜCCÂC]

( İslâm'ın beş koşulundan biri olan ve belirli zamanda Mekke'deki Kâbe-i Şerîfe'yi ziyaret etmek üzere yola çıkma farîzası. İLE Hacca giden, Kâbe'yi ziyaret eden, hacı. )


- HACC[Ar.] ile KASD[Ar.]


- HACC[Ar.] ile/ve/||/<>/< SILA[Ar. < VASL]

( Genellikle tek tanrılı dinlerde kutsal olarak tanınan yerlerin, o dinden olanlarca yılın belİRli aylarında ziyaret edilmesi. | İslâm'ın beş koşulundan biri olan, Müslümanlarca zilhicce ayında Mekke'de yapılan Kâbe'yi ziyaret ve tavaf ibadeti. İLE/VE/||/<>/< Bir süre ayrı kaldığı bir yere ya da yakınlarına kavuşma. Memleketine gitme, yakınlarına ulaşma. | Gurbetteki biri için doğup büyüdüğü ve özlediği yer. | Bahşiş, hediye. | Rabıt sigâsı.[ulaç, bağ-fiil][Fr. GERONDIF] )


- HACC ile/ve UMRE


- HÂCCE[Ar. çoğ. HÂCC] ile HÂCCE[Ar. çoğ. HAVÂCC]

( Bir çeşit akdiken. İLE Hacca giden hanım. )


- HACCP/HAZARD ANALYSIS FOR CRITICAL CONTROL POINTS[İng.] değil/yerine/= KRITİK DENETLEME NOKTALARINDA TEHLİKE ÇÖZÜMLEMESİ


- HÂCE BAYRAM-I VELÎ ile/ve/<> HÂCE ŞÂBAN-I VELÎ


- HACE BAYRAM-I VELÎ ve/||/<> HASAN DEDE (UZUNKOL'LU - TAVŞANLI - KÜTAHYA)

( ... VE/||/<> Sancaktarı. )


- HÂCE[Ar. < HÂCET] ile HÂCE[Fars. | çoğ. HÂCEGÂN]

( Gereklilik, ihtiyaç, lüzum. İLE Hoca, efendi, ağa, çelebi, sahip, muallim, öğretmen, müderris. | Tüccar. )


- HACEL[Ar.] ile HACER[Ar. çoğ. AHCÂR]

( Utanma, utanıp şaşırma. İLE Taş. )


- HACEL[Ar.] ile HAYÂ'[Ar.]


- HACER-İ ESVED -ile

( GÖZBEBEĞİ )

( TÜM GÖZBEBEKLERİNİN ORTAK SİMGESİ )


- HACEREYN ve/||/<> NESÎK

( İki taş.[Altın ve gümüş.] VE/||/<> Altın. | Gümüş. )


- HÂCET-İ ZÂTÎ ile GANİYYÜ-Z-ZÂTÎ/GINA-YI ZÂTÎ


- HÂCET(GEREK/SİNİM) YOK:
[ne] İNKÂR'A ve/ne de İKRAR'A


- HÂCET[Ar.] ile FAKR[Ar.]


- HÂCET[çoğ. HÂCÂT] ile HÂCET

( Dilek. İLE Gerek, gereklilik. )


- HACI AHMET AĞA ÇEŞMESİ :

( Rumelifeneri'nde Dere Mahallesindedir (H.1187, M.1771). Basit bir meydan çeşmesi olan bu çeşme pek çok kez onarım gördüğünden esas hüviyetini tamamen kaybetmiştir. Son onarımı 2001'de yapılmıştır. Kitabesinde şöyle yazmaktadır: Sıhhat - ül Afiyet - ü İnnehü min Süleymane ve innehu Bismillahirrahmanirrahim Sahib - ül hayrat Elhac Ahmet Ağa (1187)". )


- HACI AHMET ÇARMIKLI CAMİİ :

( Demirciköy, köy meydanındadır. Köyde ilk cami 17. yy da köye Türklerin iskanı ile yapıldı. Zamana direnemeyince harap hale geldi. Hayırseverlerden Sabri Akın tarafından yıktırılan cami yeniden yapılmasına karşın yetersiz kalınca Hacı Mehmet Çarmıklı tarafından bu cami de yıktırılarak yenisi yapıldı. Cami son yaptıranın adını anılmaktadır. )


- HACI AHMET ÇEŞMESİ :

( Bahçeköy'de İnönü Caddesi üzerinde ve İSKİ binası yanında olan Hacı Ahmet Çeşmesi 1993 tarihinde yapılmış basit bir köşe başı çeşmesi olup Hacı Ahmet hayratıdır. )


- HACI AHMET YESEVİ CAMİİ :

( Reşitpaşa Mahallesinin Doğanevler semtinde olup, tarihi bir özelliği yoktur. )

Bugün[05 Kasım 2025]
itibarı ile 2.646 başlık/FaRk ile birlikte,
2.646 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(3/12)