H ile başlayan FaRkLaR
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
itibarı ile 5.913 başlık/FaRk ile birlikte,
5.913 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...
(5/25)
- FEELING :/yerine HİS, DUYGU
- FEHM ile/ve/||/<> AKIL ile/ve/||/<> İLLET ile/ve/||/<> HİKMET
( Kavram. İLE/VE/||/<> Bağlam. İLE/VE/||/<> Neden/içsel. İLE/VE/||/<> Dışsal. )
- FELSEFE/KAVRAM ANSİKLOPEDİSİNDE:
ARİSTOTELES ile/ve HEGEL
- FELSEFE ile/ve/= HİKMET
( Hikmet teolojik, illet metafizik, sebep fizik nedenleri aramaktır. )
( Hikmet: Nasıl ise onu o biçimde bilmek. )
( Hikmet: Varolanların kendini nasılsa o biçimde tâkatı kadar bilmek. )
( Hikmet: Olgunlaşmayı istemek. )
( Hikmet: Doğada ve zamanda illetlendirmek. )
( Hikmet: Gizil halde, tüM erdemlerin hepsini içerir. )
( Hikmet Tanrısı: ENKİ )
( Hikmet: İstikmal el-Nefs. )
( Hikmet: "En Yüksek Hikmet". Onu kazanmış olmaya(onun iktinâ'ına) "'İlm", o ilme meleke kazanmış olmaya "Felsefe". )
( FELSEFE: KAVLÎ HİKMET )
( PHIL0-SOPHOS ile/ve SOPHOS )
( el-Hikmet: ilmun bi-a'yan'il-mevcudât alâ ma hiye fi'nefs'il emr bi-kaderi takat'il-beşeriyye )
- FERYAT/FERYÂD ETMEK değil/yerine/= HAYKIRMAK
- FERYAT/FERYÂD değil/yerine/= HAYKIRIŞ
- FESLERDE:
MAHMUDÎ ile/ve/<> MECÎDÎ ile/ve/<> AZİZÎ ile/ve/<> HAMİDÎ
- FETHA ile/ve KESRE/ESRE/HAFZ ile/ve HEMZE ile/ve ÖTRE/ZAMME ile/ve ŞEDDE/TEŞDÎD ile/ve TENVÎN ile/ve NASB ile/ve REF ile/ve İLLET ile/ve MEDD/E ile/ve MEDD-İ LÎN ile/ve LÎN ile/ve VAV-I ATIFA
( a ya da e [düz ve geniş ünlü] okutan üstün imi. İLE/VE/||/<> ı ya da i [düz ve dar ünlü] okutan im. İLE/VE/||/<> Elif, vav, ye, he üzerine konan işaret - gırtlak vuruşu; elifin adı. İLE/VE/||/<> o, ö, u, ü [yuvarlak ünlü] okutan ötre imi. İLE/VE/||/<> Bir yazacı çift okutan ve şedde denilen im. İLE/VE/||/<> Sözcüğün sonunu, nun gibi okutmak üzere konan iki üstün[-en], iki esre[-in], iki ötre[-ün]. İLE/VE/||/<> Yazacın etha'lıymış gibi a ya da e'yle okunması. İLE/VE/||/<> Bir sözcüğü zammeli[ötre - yuvarlak ünlülü (o, ö, u, ü)] okuma. İLE/VE/||/<> Çeker harfleri[matres lectionis] elif, vav, ye yazaçlarından biri. İLE/VE/||/<> elif, vav, y e'yi çekerek uzatma. İLE/VE/||/<> vav ile ye sesçil imsiz[harekesiz] olup kendinden önceki yazaç üstün imi almışsa medd-i lîn olur. İLE/VE/||/<> Yumuşatarak çekme. İLE/VE/||/<> Atıf vavı. Bağlaç. Arapça ya da Farsça iki sözcüğü birbirine bağlarken, ilk sözcük ünsüzle bitmişse bu yazacı ü gibi okutur [ilim ve irfan~ilm ü irfan], ünlüyle bitmişse iki sözcüğü bağlayan vav, vü biçiminde okunur [kaza ve kader / kaza vü kader]. )
- FEVKÂLÂDE ile/ve HARİKULÂDE
( FEVK' el-ÂDE(T) ile/ve HARİK'UL ÂDE(T) )
( Doğanın ötesi. İLE/VE Doğanın dışı. )
- FEVT ile/ve/||/<> "HELÂK"
( [Osmanlı mahkeme kayıtlarında] Vefât etmiş müslümanlar için kullanılan. İLE/VE/||/<> Vefât etmiş müslüman olmayanlar için kullanılan. )
- FEZA'[Ar.] ile HAŞYET[Ar.] ile HAZER[Ar.] ile HAVF[Ar.]
- FEZ'A[Ar.] ile HEL'A[Ar.] ile HAVF[Ar.]
- FHIR/FAST HEALTHCARE INTEROPERABILITY RESOURCES[İng.] değil/yerine/= HIZLI SAĞLIK HİZMETİ BİRLİKTE ÇALIŞABİLİRLİK KAYNAKLARI
- FİİL ve/> HAL
( Hal oluşturur. VE/> Anlam oluşturur. )
- FİİLLERDE:
HUKUKULLAH ile/ve/||/<> HUKUK'UL-ABD ADDEDİLEN ile/ve/||/<> İKİSİ BİRDEN ile/ve/||/<> HUKUK'UL-ABD'İN GALİP BULUNDUĞU
- Fİ'L[Ar.] ile HALK[Ar.] ile TAĞYÎR[Ar.]
- FİLAMENT = HAYT = FILET
- FİLOZOF CEMAL HATİPOĞLU ile/ve/||/<> HİLMİ BEY
( İbn Arabî'ci. İLE/VE/||/<> İmam Rabbânî'ci.[Marmara Kıraathanesi] )
- FIRIN ile HAMLAMA
( ... İLE Hamlama eylemi. | Çini toprağından yapılmış nesnelerin ilk pişirilişi. | Bu pişirmenin yapıldığı fırın bölümü. )
- FISK[Ar.] ile HURÛC[Ar.]
- FITNAT[Ar.] ile HİZK[Ar.] ile KEYS[Ar.]
- FITRAT ve HANİF
( Donanım. Varlık. VE Birliğe getirmek. )
( Aslî olan, kişinin fıtratında varolandır. )
- FİZİKSEL İŞ YAPMAK ile HİZMET ETMEK
- FLEBO- ile FOTO- ile GASTR/O-, GASTRİK ile HEM-/HEMATO-/HEMO-
( Toplar damar [ile ilgili]. İLE Işıl, ışık [ile ilgili]. İLE Mide [ile ilgili]. İLE Kan [ile ilgili]. )
- FOBİ ile/değil/yerine/>< HOBİ
- FOKLARDA/DENİZKÖPEĞİGİLLER[PHOCIDAE]:
AKDENİZFOKU ile ÇİZGİLİFOK ile EDDELLFOKU ile HALKALI FOK[Kuzey kutbunda] ile HAWAII FOKU[MONACHUS SCHAUINSLANDI] ile PARS FOKU ile ROSS FOKU ile SAKALLI FOK
( MONACHUS MONACHUS cum ... cum ... cum ... cum ... cum ... cum ... cum ... )
- FOLK :/yerine HALK
- FOLKLOR ile HALK OYUNLARI
( FOLK vs. PUBLIC DANCES )
- FOLKLOR[Fr. < FOLKLORE]/HALKİYAT[Ar.] değil/yerine/= TUYBİLİM/HALKBİLİM
- FOTOĞRAFTA:
KAÇKARLAR ile/ve HİNDİSTAN
- FOTOTROF ile/ve HELYOFİT
( Enerji kaynağı olarak güneş ışığını kullanan organizmalar. İLE/VE Gelişmelerini en iyi güneş ışığı altında yapan bitkiler. )
- FOUCAULT SARKACI ile HUYGENS DÖNGÜSEL(CYCLOID) SARKACI
- FREN YAPMAK ile/ve/değil/yerine/||/<> HIZ KESMEK
- FRUSTRATION :/yerine HAYAL KIRIKLIĞI
- FTA/FAULT TREE ANALYSIS[İng.] değil/yerine/= HATA AĞACI ÇÖZÜMLEMESİ/ANALİZİ
- FUNDAMENTAL GROUP ile/||/<> HOMOLOGY GROUP
( Fundamental π₁ loop sınıfları, homology H_n n-cycle. )
( Formül: Loop classes İLE n-cycles )
- FUNNEL EFFECT[İng.] değil/yerine/= HUNİ ETKİSİ
- FÜTURSUZCA ile/ve/||/<> HUNHARCA
- GABT/GEBT/ĞEBT[Ar.] ile HASED[Ar.]
( Yoksulluk/fakirlik. [Genellikle kişinin maddi zorluk içinde olduğu ya da yoksul olduğu bir durumu ifade etmek için kullanılır.] İLE ... )
( [Kur'ân-ı Kerîm'de[Nur Suresi, 55]
Kişilerin Allah'ın hükmüne karşı döndüğü ya da inkâr ettiği durumu ifade etmek için kullanılmıştır.] İLE ... )
- GACIRT ile HAŞIRT
- GAF ile HATA YAPAN KİMSE
( BLUNDER vs. BLUNDERER )
( اشتباه لپي ile اشتباه کار ile خبط کردن ile اشتباه کننده )
( اشتباه لپي ile ESHTABAH KAR ile KHABT KARDAN ile ESHTABAH KONANDEH )
- GALAT[Ar.] ile HATA[Ar.]
- GALILEO AÇMAZI ile/ve/||/<> HILBERT OTELİ AÇMAZI ile/ve/||/<> TRISTRAM SHANDY AÇMAZI ile/ve/||/<> CANTOR AÇMAZI
- GAMM[Ar.] ile HEMM[Ar.]
- GARAR[Ar.] ile HATAR[Ar.]
- GARAZ değil/yerine/= HEDEF, GAYE, MEYİL, İSTEK
- GAYB ile HARİÇ
- GAYB ile HAZIR
- GAYR'A BENZEMEK değil/yerine HAKK'A BENZEMEK
- GAYRET ve/||/<>/< HAYRET
- GAYR-I HABERİYE(İNŞAÎ) ile HABERİYE(MEŞKÛKE)
( Emir, nehy, soru. İLE Şekk, şüphe. )
- GAYRIYET TEMEYYÜZÜ ile/ve/||/<>/> HÜVİYET TEMEYYÜZÜ
- GAYZ değil/yerine/= HINÇ
- GAZ BULUTU ile HİMİKO BULUTU
( ... İLE Tüm evrende, gözlemlenebilen en büyük nesnedir.[Bizden 12 milyar ışık yılı uzaklıktaki gaz bulutu] )
- GAZ MOLEKÜLÜNDE:
SICAKLIĞIN YÜKSELMESİ ile/ve/||/<>/> HIZLI HAREKET
( Bir gazın molekülleri, sıcaklık yükseldikçe daha hızlı hareket eder. Bununla birlikte, moleküllerin arasındaki çarpışmasnın şiddeti de artar. Moleküllerin ortalama hızı, mutlak sıcaklğın kare köküyle orantılıdır. )
( Artan sıcaklığın, Güneş'in atasında bulunan hidrojen gazı üzerindeki ilk etkisi, çarpışmalar sonucunda hidrojen moleküllerinin [H2] ayrı ayrı hidrojen atomlarından oluşan bir gaz [H] üretmek üzere parçalanması olmuştur. )
- GAZAB[Ar.] ile HARD[Ar.]
- GEÇERSİZ ile GEÇERSİZ KILMAK ile GEÇERSİZ KILAN ile HASTALIK ile GEÇERSİZLİK
( INVALID vs. INVALIDATE vs. INVALIDATING vs. INVALIDISM vs. INVALIDITY )
( عليل ile بي اعتبار ile نامعتبر ile غير معتبر ile بي اعتبارکردن ile ناتوان کردن ile عليل کردن ile بلااثر کردن ile مبطل ile زمين گيري ile عدماعتبار ile بي اعتباري ile بطلان )
( عليل ile BEY ETEBAR ile NAMOTABAR ile غير معتبر ile BEY ETEBARKARDAN ile NATAVAN KARDAN ile ALYLE KARDAN ile BELAESAR KARDAN ile MOBTAL ile ZAMYNE GYRY ile عدماعتبار ile BEY ETEBARY ile BETALAN )
- GECİKME HABER VERMEK
- GECİKME ile HİSTEREZİS[Fr. < Yun.]
( ... İLE Doğa olaylarının gelişmesindeki gecikme. )
- GEÇİŞTİRMEK ile/ve/değil/yerine HIZLANDIRMAK
- GELİRİNİ KULLANMA/TÜKETME:
YAŞAMAK ÜZERE ve/||/<>/> HAYIR İŞLEMEK ÜZERE ve/||/<>/> "HAYIR!" DİYEBİLMEK ÜZERE
- GEN ve/||/<>/> HAPLOGRUP ve/||/<>/> Y SOYAKTARANI
- GEN ve/<> HOLOGRAM
- GENELLEME ile/ve/||/<>/> HATA
( GENERALIZATION vs./and MISTAKE )
- [ne yazık ki]
GENETİĞİ DEĞİŞTİRİLMİŞ ORGANİZMALAR [GDO] ile HORMONLU ile İLÂÇLI
- GERÇEK = HAKİKİ, VAKİ = REAL[İng., İsp.] = RÉEL[Fr.] = REAL, WIRKLICH[Alm.] = REALIS, VERUS[Lat.]
- GERÇEK ile HAYAL
( REAL vs. IMAGE )
- GERÇEKLERİN GERÇEKLİĞİ ile/ve HAKİKATİN HAKİKATİ
( Töz. İLE/VE İlke. )
( REALITY OF THE REALITIES vs./and TRUTH OF THE TRUTH )
- GERÇEKLEŞTİRMEK ile/ve "HAYATA GEÇİRMEK"
- GERÇEK/LİK ile/ve HAKİKAT[Ar.]
( Çok. İLE/VE Tek. )
( Varoluş. İLE/VE Varlık. | İlke. )
( Bilimde. İLE/VE Felsefede. )
( ... İLE/VE Var'ı var, yok'u yok olarak bilmektir. )
( ... İLE/VE Varoluşu kişinin iradesine bağlı olmayan. )
( Sürekli değişen, değişmeye mahkum olan. / Olup da bitmeye yönelmiş olan. İLE/VE Ebedî olan. Üstündeki örtü [peçe/lethia(Yun. > alethia)] kaldırılıp altındaki biçimin ortaya çıkması. )
( Beklenmeyen ve tahmin edilemez olan, gerçektir. )
( Saf, karışımsız ve bağımsız olan gerçektir. )
( Gerçek, en yüce mutluluktur. )
( Gerçekten söz etmek bile mutluluktur. )
( Gerçek, kavranamaz olandır. )
( Gerçek olan, sürekli sözsüzdür. )
( Gerçek, gerçek-olmayanda gerçeği görür. )
( Sahte olanlar gittiğinde, geride kalan, gerçek olandır. )
( Geçicilik, gerçekdışılığın en iyi kanıtıdır. )
( Gerçek, herhangi bir amaca hizmet edemez. )
( Gerçek, herkes için her zaman geçerlidir. )
( Gerçek, bilen ve bilinen ikileminin ötesindedir. )
( Gerçek, ŞU AN'da ve BURADA olandır. )
( Gerçeği bilmek, onunla uyum içinde olmak demektir. )
( Gerçeği bilmeye uğraşmayalım. Çünkü zihin yoluyla edinilen bilgi, gerçek bilgi değildir. )
( Gerçeğe varış, bizim bir kişi olmadığımız olgusunun fark edilmesidir. )
( Gerçeğe varmış olan kişiler, çok sessizdir. )
( Gerçeği bir formüle bağlama isteğimiz, onu inkâr demek oluyor, çünkü o sözcüklere sığdırılamaz. )
( Gerçek, bir şeyi ister gibi istenemez. )
( Gerçek, herkes için birdir, ancak sahte olan kişiseldir. )
( Gerçeğin deneyimi diye bir şey yoktur. Gerçek, deneyim ötesidir. )
( Gerçeğin zihinde yansıması için zihnin berraklığı ve sessizliği gereklidir. )
( Ancak, hayrette olduğumuz zaman, gerçeği bilebiliriz. )
( Ancak, gerçeğin kendi olduğumuzda, gerçeği bilebiliriz. )
( Gerçek, keşiftedir, keşfedilmişte değil. )
( Eğer anlatabilirsek, o, gerçek olan değildir. )
( Sözler, sözleri yaratır; gerçek ise sessizdir. )
( Gerçek olmayanı yaratan, zihindir ve sahtenin, sahte olduğunu gören de zihindir. )
( Zaman ve uzay ile sınırlı ve bir tek kişi için geçerli olan, gerçek değildir. )
( Gerçek, sahtenin reddi ve inkârı ile ifade edilebilir -eylemle. )
( Neyin gerçek olmadığını bilebiliriz -ki bu da sahte olandan kurtulmamıza yeter. )
( Gerçeğe varmış kişi, egosuzdur. )
( Neyle aşırı meşgulseniz, onun gerçekliğine inanırsınız. )
( Gereksiniminiz olan tek şey, gerçeğe duyulan samimi özlemdir. )
( Gerçeğin bilinmesi için "ben" ve "benimki" fikirleri gitmelidir. )
( Gerçeğin, zihinde yansıması için zihnin berraklığı ve sessizliği gereklidir. )
( Gerçeği keşfettiğimi ne zaman anlarım? "Bu doğru", "Bu doğru değil" fikri ortaya çıkmadığı zaman. )
( Gerçeği bulmak için günlük yaşamımızın en küçük eylemlerinde gerçek olmalıyız. )
( Gerçeği aramak, üstlenilen tüm işler arasında en tehlikeli olandır, çünkü o içinde yaşadığımız dünyayı yıkar. )
( Gerçeğin aranışında, yalan ve hile olamaz. )
( Eğer amacımız gerçek sevgisi ve yaşam sevgisi ise korkmamıza gerek yoktur. )
( Kendinizi yeterli ve emin hissettiğiniz sürece, gerçek, sizin ulaşamayacağınız yerdedir. )
( Söylenilecek yalan bulamayanların başvurduğu son çözüm, gerçektir. )
( Hakiki olmayanın hakiki olmadığını fark eder ve onu atarsınız. )
( Hakiki olan, zarın hem içinde, hem de dışındadır. )
( Hakikat, gerçekliğin ardında duran dayanakçadır. )
( Hakikat, olguları birliğe getiren ilkedir. )
( Hakikat, "betimlenemez" olduğu ölçüde kendini ortaya koyar; karmaşıktır, anlamı belirsizdir, varlığını karşıtların buluşmasına dayalı olarak sürdürür ve ancak erginleme vahiyleri yoluyla dile getirilebilir. )
( Hakikatin üzerindeki perdelerden biri, dildir. )
( Adâlet, ancak hakikatten; saadet, ancak adâletten doğabilir. )
( HODOS TES ALETHEIA: Hakîkate götüren yol. )
( Hem, hem de. İLE/VE Ne, ne de. )
( Olduğu biçimde. İLE/VE Etkisi itibariyle. )
( The unexpected and unpredictable is real.
What is pure, unalloyed, unattached is real.
The real is bliss supreme.
Even to talk of real is happiness.
The real is inconceivable.
The fact is always non-verbal.
The real sees the real in the unreal.
What remains when the false is no more, is real.
Transiency is the best proof of unreality.
Reality is beyond the duality of the knower and the known.
The real is for all and forever.
Reality is beyond the duality of the knower and the known.
The real is, what is RIGHT NOW and RIGHT HERE.
To know reality is to be in harmony with it.
Do not try to know the truth, for knowledge by the mind is not true knowledge.
Realisation is of the fact that you are not a person.
Realised people are very quiet.
Your very desire to formulate truth denies it, because it cannot be contained in words.
The real cannot be wanted, as a thing is wanted.
Reality is common to all. Only the false is personal.
There is no such thing as the experience of the real. The real is beyond experience.
Clarity and silence of the mind are necessary for the reflection of reality to appear in the mind.
You can know reality only when you are astonished.
You know the real by being real.
Truth is in the discovery not in the discovered.
If you can convey, it is not the real thing.
Words create words, reality is silent.
It is the mind that creates the unreal and it is the mind that sees the false as false.
What is limited in time and space, and applicable to one person only, is not real.
Truth can be expressed only by the denial of the false -in action.
You can know what is not true - which is enough to liberate you from the false.
The realised man is egoless.
Whatever you are engrossed in you take to be real.
All you need is a sincere longing for reality.
For reality to be, the ideas of 'me' and 'mine' must go.
Clarity and silence of the mind are necessary for the reflection of reality to appear in the mind.
When do I know that I have discovered truth?
When the idea 'this is true', 'that is true' does not arise.
To find reality you must be real in the smallest daily action.
The search for reality is the most dangerous of all undertakings for it will destroy the world in which you live.
There can be no deceit in the search for truth.
If your motive is love of truth and life, you need not be afraid.
As long as you feel competent and confident, reality is beyond your reach.
You can see the unreal as unreal and discard it.
The real is both within and without the skin. )
( 1- Gözlemleyebilsek de, gözlemleyemesek de varolanların, varoluşu.
2- Tutarlı gözlemlerden ya da deneylerden, genel sonuçlar çıkarmanın meşrû olduğu.
3- Hiçbir etkinin, ışık hızından daha hızlı yayılamayacağı.[YERELLİK/LOCALITY]
[Bernard D'Espagnat] )
( Kendinde olan. | Evrensel. | Yalansızlık. )
( Gerçekliğin ötesine ulaşmaya cesaret edemeyen, hakikati fethedemez. )
( REALITY vs./and TRUTH )
( WIRKLICHKEIT mit/und WAHRHEIT )
( ... ile/ve ALETHEIA )
- GEREKÇELENDİRİLEBİLİRLİK ile HAKLI ile GEREKÇE ile HAKLI ile GEREKÇELEYİCİ
( JUSTIFIABILITY vs. JUSTIFIABLE vs. JUSTIFICATION vs. JUSTIFIED vs. JUSTIFIER )
( جواز شرعي ile توجيه پذير ile هم ترازي ile توجيه ile مصلحتآميز ile هم تراز ile توجيه کننده )
( JAVAZ SHAREY ile TOJYYEH PAZYR ile NPAM TARAZY ile TOJYYEH ile مصلحتآميز ile NPAM TARAZ ile TOJYYEH KONANDEH )
- GEREKSİZ/YERSİZ/ANLAMSIZ "TEPKİ VERMEK" ile/ve/değil/yerine HAREKETE GEÇMEK
( Sadece aptallar, gereksiz/yersiz/anlamsız "tepki verir". )
- GERGEDANLAR'DA:
SİYAH AFRİKA GERGEDANI ile AKGERGEDAN ile HİNT GERGEDANI ile ENDONEZYA GERGEDANI ile KUZEY BEYAZ GERGEDANI ile SUMATRA GERGEDANI ile YAVA GERGEDANI
( Gebelik süreleri 540 gündür. )
( Yaşayan, ancak beş gergedan türü vardı.[22 Mart 2018 itibariyle, dörde düştü. Son akgergedanın da ölmesiyle bir tür daha, rezil avcı bozuntuları eliyle yok edilmiş oldu ne yazık ki. :( (((((( ] )
( Yaşayan Endonezya gergedanı sayısı sadece 60'tır. En çok tehlike altında olan dördüncü türdür. )
( Tümüyle keratinden oluşan bir boynuza sahip tek hayvandır. )
( Sığır, koyun, ceylan ve zürafanın boynuzlarından farklı olarak kemik özü bulunmaz. )
( Boynuzları hasar gördüyse bazen düşerler. Gençlerinin boynuzları tamamen yeniden çıkabilir. )
( Boynuzları olmayan dişil gergedanlar yavrularına düzgün bir biçimde bakamazlar. )
( Gergedanların çok gelişmiş koku ve işitme duyuları vardır fakat görme duyuları kötüdür. )
( Genellikle yalnız yaşarlar ve sadece çiftleşmek için biraraya gelirler. )
( Beklenmedik bir durumla karşılaştıklarında işerler ya da dışkılarlar. )
( Saldıracaklarında, Asya'dakiler ısırır, Afrika'dakiler karşı tarafa doğru büyük bir hızla saldırırlar. )
( Siyah Afrika Gergedanı, kısa bacaklarına karşın, saatte 55 km. hıza ulaşabilir. )
( Türk mitolojisinde hayvanların kralı olarak kabul edilir. )
- GERGİN/LİK ile/ve HUZURSUZ/LUK
- GERİ ZEKÂLI/LIK ile/ve/değil/||/<> HÖDÜK/LÜK
- GERİBİLDİRİM'DE:
"HIIIIII" ile/değil/>< HMMM
( Dinleyenin, küçümseyici/reddedici, kinâyeli bir tutum göstererek çıkardığı ses. İLE/DEĞİL/>< Dinleyenin, sözü/konuyu, tam olarak anlamasıyla çıkardığı ses. )
- GETİRMEK ile GERİ GETİR ile ANILARI GERİ GETİR ile KÖTÜ ŞANS GETİR ile MEYVE GETİR ile İYİ ŞANSLAR GETİR ile GÖRÜŞ ALANINA GETİRMEK ile YAKINA GETİRMEK ile HADİ GETİR ile ORTAYA ÇIKARMAK ile BİR ARAYA GETİRMEK ile YETİŞTİRMEK ile GETİREN
( BRING vs. BRING BACK vs. BRING BACK MEMORIES vs. BRING BAD LUCK vs. BRING FRUIT vs. BRING GOOD LUCK vs. BRING INTO VIEW vs. BRING NEAR vs. BRING ON vs. BRING OUT vs. BRING TOGETHER vs. BRING UP vs. BRINGER )
( به همراه آوردن ile آوردن ile پس آوردن ile تجديد خاطره کردن ile بد آوردن ile بارورکردن ile شگون داشتن ile نمايان کردن ile نزديک کردن ile نزديک آوردن ile بظهور رساندن ile درآوردن ile بهم رساندن ile گرد آوردن ile مطرح ile رشد دادن ile مطرح نمودن ile بميان آوردن ile آورنده )
( BAH CPEHMARAH AVARDAN ile AVARDAN ile PES AVARDAN ile TAJDYD KHATEREH KARDAN ile BAD AVARDAN ile BAROORKARDAN ile SHGON DASHTAN ile NAMAYAN KARDAN ile NAZADYK KARDAN ile NAZADYK AVARDAN ile BEZEHOR RESANDAN ile DARAVARDAN ile BACPAM RESANDAN ile GARD AVARDAN ile MOTRH ile RASHOD DADAN ile MOTRH NEMUDAN ile BAMYAN AVARDAN ile AVARANDEH )
- GEZEGEN ile/||/<> HAREKET
( Kepler yasaları, eliptik yörüngeler )
( Johannes Kepler tarafından 1609 yılında keşfedildi/formüle edildi. (1571-1630) (Ülke: Almanya) (Alan: Astronomi, Matematik) (Önemli katkıları: Gezegen hareket yasaları) )
- GHOST :/yerine HAYALET
- GİBBS ENERJİSİ ile/||/<> HELMHOLTZ ENERJİSİ
( Gibbs sabit P, Helmholtz sabit V'de iş potansiyelidir )
( Formül: G=H-TS İLE A=U-TS )
( Josiah Willard Gibbs tarafından 1876 yılında keşfedildi/formüle edildi. (1839-1903) (Ülke: ABD) (Alan: Kimya, Fizik) (Önemli katkıları: Kimyasal termodinamik, Gibbs serbest enerjisi) )
- GİBBS SERBEST ENERJİSİ ile/||/<> HELMHOLTZ SERBEST ENERJİSİ
( Gibbs sabit basınç, Helmholtz sabit hacim )
( Formül: G = H - TS İLE F = U - TS )
- GİBİ OL(URSUN):
HZ. ÎSÂ ile HZ. MUHAMMED ile ALLAH
( Kendini kurtarmak istersen. İLE Başkasını kurtarmak istersen. İLE Hiçbir işe karışma! )
- ...GİBİ ile HAVASINDA
- GİBOZİTE/GIBBOSITY[İng.] değil/yerine/= HÖRGÜÇLENME
- GİDERME ile/ve/değil/||/<>/< HAFİFLETME
- GIFT :/yerine HEDİYE
- GİNEPİG/GUINEA PIGS ile HAMSTER
( 0,7 - 1,2 kilo arasında değişmektedir. İLE ... )
( 4 - 8 yıl arasında yaşamları vardır. İLE ... )
( 59 - 72 gün gebelik süreleri vardır. İLE ... )
- GİTMEK ile/ve/değil/yerine HAREKET (ETMEK)
( ZİHAP ile/ve/değil/yerine ... )
( [not] TO GO vs./and/but TO MOVE
TO MOVE instead of TO GO )
- GİZLEMEK ile BİR HATAYI GİZLEMEK ile GİZLİ ile GİZLEME ile HAMİLE KALMAK
( CONCEAL vs. CONCEAL A FAULT vs. CONCEALED vs. CONCEALMENT vs. CONCEIVE )
( پنهان کردن ile نهان داشتن ile پوشيدن ile مستتر کردن ile نهان کردن ile عيب پوشي کردن ile مکتوم ile نهفته ile نهان ile پوشيده ile پنهان ile خفا ile خفيه ile نهفتگي ile اختفاء ile پوشيدگي ile مستوري ile اختفا ile آبستن شدن )
( PANEYAN KARDAN ile NEYAN DASHTAN ile PUSHYDAN ile MOSTETR KARDAN ile NEYAN KARDAN ile EYBE PUSHY KARDAN ile MOKTOM ile NAOFTEH ile NEYAN ile PUSHYDAH ile PANEYAN ile KHAFA ile خفيه ile NAOFTAGY ile اختفاء ile پوشيدگي ile مستوري ile AKHTEFA ile ABSTAN SHODAN )
- GLUTEN:
GLİADİN ile/||/<> HORDEİN ile/||/<> SEKALİN ile/||/<> AVENİN
( GLUTEN[öbek adı]
Buğdayda. İLE/||/<> Arpada. İLE/||/<> Çavdarda. İLE/||/<> Yulafta. )
( Gluten içeren tahıllardaki gluten ölçümü, gliadin ölçümüne dayanmaktadır. [Bu nedenle, öteki tahıllardaki gluten, sıklıkla gözardı edilir.]
Glutensiz yulaf: Gliadin ölçüm yöntemi, yulaftaki avenini ölçemez. Bu nedenle, glutensiz olarak tanımlanır. Ancak yulaf, Çölyak sayrılarının yakınmalarının ortaya çıkmasına neden olur.[Sadece yulafı işleyen fabrikadan gelen yulaftır.] )
- GNOSTİSİZM ile/ve HERMETİZM
- GOAL :/yerine HEDEF, GOL
- GÖÇEBE ile HORDA
( ... İLE Göçebe ve ilkel olarak yaşayan, yağmacı ve sataşkan topluluk. )
- GOETHE["GÖTE" değil!] ve/||/<> HERDER
- GÖK GÜRÜLTÜSÜ ile/değil HAVAİ FİŞEK
( Yağmurun izlediği gök gürültüsü, özgürlüğe kavuşmayı simgeler. )
- GÖNÜL ve/=/<> HAKİKAT
- GÖREV ile/ve/||/<>/> HAK
( Modern öncesindeki öncelikler. İLE/VE/||/<>/> Modern dönemdeki öncelikler. )
( DUTY vs./and/||/<>/> RIGHT )
- GÖRÜ = HADS, TEHADDÜS = INTUITION[İng., Fr.] = ANSCHAUUNG[Alm.] = INTUITIO, INTUITUS < INTUERI[Lat.] = INTUICIÓN[İsp.]
- GÖRÜNGÜ = HADİSE = PHENOMENON, APPEARANCE[İng.] = PHÉNOMÈNE[Fr.] = ERSCHEINUNG[Alm.] = PHAINOMENON[Yun.] = FENOMENO[İsp.]
- GÖRÜNÜŞ/LER ile/ve/değil/yerine/||/<>/< HAREKET/LER
- GÖVDE = BEDEN = BODY[İng.] = CORPS[Fr.] = DAS LEIB, DER KÖRPER[Alm.] = IL CORPO[İt.] = EL CUERPO[İsp.] = CORPUS[Lat.] = TO SOMA, HO KHROS[Yun.] = CİSM, CESED, CURM[Ar.] = BEDEN[Fars.] = HET LICHAAM[Felm.] = DEHA[Sansk.]
- GÖVDE ve/||/<> ZİHİN ve/||/<> KALP ve/||/<> HİÇ
( Deneyim aradığımızda. VE/||/<> Bilgiyi aradığımızda. VE/||/<> Tanrı'yı aradığımızda. VE/||/<> Hakikati aradığımızda. )
- GÖVDE/MİZ:
OKSİJEN ve/||/<> KARBON ve/||/<> HİDROJEN ve/||/<> NİTROJEN ve/||/<>
KALSİYUM ve/||/<> FOSFOR ve/||/<> + 54 ÖĞE
( %65 ve/||/<> %18 ve/||/<> %10 ve/||/<> %3 ve/||/<> %1.4 ve/||/<> %1.1 ve/||/<> + %0 - 0.99 )
( OXYGEN and/||/<> CARBON and/||/<> HYDROGEN and/||/<> NITROGEN and/||/<> CALCIUM and/||/<> PHOSPHORUS and/||/<> + 54 ELEMENTS )
- GOVERNMENT :/yerine HÜKÜMET
- GÖZE/HÜCRE[Ar.]/CELLULE[İng./Fr.] ile/ve/||/<>/> DOKU
( Canlının en küçük yapı birimi. İLE/VE/||/<>/> Benzer gözelerin bir araya gelmesiyle oluşan yapı birimi. )
- GÖZELER = HÜCERÂT = CELLULES
- GÖZLEM ile HESAP
( vs./and/||/<> CALCULATION )
- GREAT :/yerine HARİKA, BÜYÜK
- GRUP ile/||/<> HALKA
( Grup tek işlem İLE halka iki işlemle tanımlı )
( Formül: (G ile•) İLE (R ile+ ile×) )
( Évariste Galois tarafından 1830 yılında keşfedildi/formüle edildi. (1811-1832) (Ülke: Fransa) (Alan: Matematik) (Önemli katkıları: Galois teorisi, grup teorisi) )
- GÜÇ/KUVET:
| YAVAŞLATIR ile/ve/ya da/||/<> DURDURUR ile/ve/ya da/||/<> DÖNDÜRÜR ile/ve/ya da/||/<> YÖNÜNÜ DEĞİŞTİRİR ile/ve/ya da/||/<> BİÇİMİNİ DEĞİŞTİRİR ile/ve/ya da/||/<> HIZLANDIRIR |
ile/ve/ya da/||/<> />
| GERER ile/ve/ya da/||/<> BÜKER ile/ve/ya da/||/<> VURUR ile/ve/ya da/||/<> SIKAR |
- GÜÇ ile/ve HAKİMİYET
( POWER vs./and TO RULE/DOMINATE )
- ATLAR:
GÜÇLÜ ile/ve DAYANIKLI ile/ve HIZLI/SÜRATLİ
- GÜÇLÜ OLAN ile/değil/yerine (")HAKLI(") OLAN
( Güçlü olan, haklı değildir! Haklı olan ise güçlü olandır! )
- GÜDÜ ile HEVES
( MOTIVATION vs. DESIRE )
- GÜN ile GÜNDÜZ VE GECE ile DÜNDEN ÖNCEKİ GÜN ile GÜNDEN GÜNE ile KEFARET GÜNÜ ile YARGILAMA GÜNÜ ile HESAPLAŞMA GÜNÜ ile DİRİLİŞ GÜNÜ ile GÜNDÜZ
( DAY vs. DAY AND NIGHT vs. DAY BEFORE YESTERDAY vs. DAY BY DAY vs. DAY OF ATONEMENT vs. DAY OF JUDGEMENT vs. DAY OF RECKONING vs. DAY OF RESURRECTION vs. DAY TIME )
( روز ile يوم ile نهارخوري ile شبانروز ile شبانه روز ile شبانهروز ile پريروز ile روزبروز ile يوم کيپور ile محشر ile روز حساب ile روز حشر ile روز هنگام )
( RUZ ile يوم ile NEHARKHORY ile SHABANRUZ ile SHABANEH RUZ ile SHABANEHRUZ ile PARYRUZ ile RUZABROZ ile يوم کيپور ile MAHSHAR ile RUZ HASAB ile RUZ HASHAR ile RUZ NPANGAM )
- GÜNAH ile/ve/değil/||/<>/< HARAM
( Davranışta. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Nesneler için. )
- GÜNEŞ TUTULMASI/KÜSUF[Ar.] ile HALKALI GÜNEŞ TUTULMASI
- GÜNEY KUTBUNA GİDİŞTEKİ YÜRÜYÜŞ YOLLARI:
AXEL HEIBERG ile/||/<> HERCULES INLET ile/||/<> ROSS ile/||/<> UNION GLACIER ile/||/<> VİNCENT MASİFİ TIRMANIŞI ile/||/<> MESSNER
( 1.400 km. [Ross Buz Sahanlığı'ndan Güney Kutbu'na kadar] İLE/DEĞİL/YERİNE/||/<> 1.130 km.[40-60 gün] İLE/||/<> 1.480 km.[50 - 65 gün] İLE/||/<> 1.000 km.[30 - 40 gün] İLE/||/<> 21 km.[10-14 gün][Vincent Dağı zirvesine kadar] İLE/||/<> 890 km.[35 - 50 gün] )
( [zorluk] Çok yüksek. İLE/||/<> Çok yüksek. İLE/||/<> Çok yüksek. İLE/||/<> Yüksek. İLE/||/<> Yüksek. İLE/||/<> ... )
( Transantarktik Dağları'nı aşarak, 3.000 metreden yükseklikteki dağlık bölgelerden geçer. Bu da oksijen seviyesinin düşük olduğu, oldukça zorlayıcı bir bölüm sunar. [Amundsen'in Güney Kutbu'na ulaşmak için kullandığı buzuldur. Bu bölümde, büyük çatlaklar, dik eğimler ve kar fırtınalarıyla uğraşmak gerekir.] İLE/||/<> Antarktika'nın kıyısındaki Hercules Inlet'ten başlar ve Güney Kutbu'na kadar uzanır. [Çoğunlukla buzlu arazide, sürekli sert yellerle mücadele edilerek yapılır. Kendi yiyeceğinizi ve araçlarınızı kızaklarla taşımak zorunda kalınır.] İLE/||/<> Ernest Shackleton ve Robert Falcon Scott'ın kullandığı tarihi yoldur. [Ross Buz Sahanlığı'ndan başlayıp Beardmore Buzulu boyunca uzanır. Zorlu buzulların, sert hava koşullarının ve yüksekliğin olduğu bir yoldur.] İLE/||/<> Union Glacier'deki bir ana kamptan başlar ve genellikle daha dengeli hava koşulları nedeniyle yeğlenir. [Daha düz arazilerde kızak çekerek yapılan bir yürüyüştür.] İLE/||/<> Antarktika'nın en yüksek doruğu olan Vincent Masifi'ne tırmanmak için kullanılan yoldur. [Dağcılık araçlarıyla yapılan, pek de kolay olmayan bir doruk tırmanışıdır.] İLE/||/<> Reinhold Messner'in izlediği yoldan esinlenilmiştir. [Antarktika'nın iç bölgelerinde daha kısa ama yine de zorlu bir yoldur. Hercules Inlet'ten başlayıp Thiel Dağları'nı geçerek Güney Kutbu'na ulaşılır. Arazisi daha dik olabilir.] )
- GÜNEY YERUCU/ANTARTİKA'DA:
AITCHO ADASI ve HALFMOON ADASI ve KING GEORGE ADASI
( En kuzeyindeki ada. VE Aitcho'dan sonraki ada. VE Halfmoon'dan sonraki ada. )
- GÜNLÜK "DİL" / HUKUK/TIP "DİLİ" / YAZI/KONUŞMA "DİLİ" değil GÜNLÜK KONUŞMA / HUKUK/TIP TERİMLERİ / YAZININ/KONUŞMANIN KOŞULLARI/KURALLARI
- GÜREŞ ve/> HALVET
- GÜREŞ ile HİNTGÜREŞİ
( ... İLE Karşıt yönde yan yana ve sırt üstü yatan bir çiftin, iç yandaki bacaklarını kenetleyerek birbirini çevirme çabası. )
- GURÛR[Ar.] ile HAD'[Ar.]
- GÜYA ile HESAPTA
- GÜZEL OLANLAR:
DURUNCA/SUSUNCA ile/ve/yerine KONUŞUNCA ile/ve/yerine HEM DURUNCA/SUSUNCA, HEM KONUŞUNCA
- GÜZEL = GÖZ-EL = BEAUTIFUL[İng.] = BEAU[Fr.] = SCHÖN[Alm.] = KALOS[Yun.] = HERMESO/SA, BELLO[İsp.]
- GÜZEL ile/ve/değil "HAVALI"
- GÜZEL ile HOŞ
- H, HA[Ar.] ile HE, HÂ'(HÂ-İ HEVVEZ, HÂ-İ RESMİYYE)[Ar.] ile HI[Ar.] ile -HÂ/Y[Ar.] ile -HÂ[Ar.]
( Osmanlı abecesinin 8. harfidir. Ebced hesabında 8 sayısının karşılığıdır. İLE Osmanlı abecesinin 30. harfidir. Ebced hesabında 5 sayısının karşılığıdır. İLE Osmanlı abecesinin 9. harfidir. Ebced hesabında 600 sayısının karşılığıdır. İLE "Çiğneyen" anlamına gelen sözcüklere katılarak birleşik sözcük[vasfı terkîbî] yapar. İLE Çoğul edatı.[ESB-HÂ: Atlar. | SEG-HÂ: Köpekler.] | O. )
- h.[Lat. < HORA] değil/yerine/= SAAT
- H. L. A. HART >< LON FULLER
- H. MEHMET ŞALGAMCIOĞLU İLKÖĞRETİM OKULU :
( Baltalimanı'ndaki Hacı Mehmet Şalgamcıoğlu İlköğretim Okulu 1991/1992 ders yılında öğretim ve eğitime açıldı. )
- H.S./HORA SOMNİ[İng.] değil/yerine/= YATMADAN ÖNCE
- HAA/FAULT TREE ANALYSIS[İng.] değil/yerine/= HATA AĞACI ÇÖZÜMLEMESİ, HATA AĞACI ANALİZİ
- HÂB -ile
( UYKU, RÜ'YÂ )
- HAB ile HAP
- HABÂB[Ar.] -ile
( Su üzerindeki hava kabarcığı. )
- HABABAM-DEBABAM (ÇALIŞMAK)
- HABAK[Ar.] ile HABÂK[Ar.]
( Yarpuz ya da narpuz da denilen ve nane cinsinden olan güzel kokulu, iştah açıcı bir ot.[Lat. MENTHA PULEGIUM] İLE Dört yanı çevrilmiş olan yer, avlu. | Ağıl, mandra. )
- HABB[Ar.] ile HABB[Ar.]
( Aldatıcı, hilekâr, kurnaz. İLE Denizin dalgalanması, kabarması. )
- HABB/E[Ar.] değil/yerine/= EVİN
( Tahıl tanesi. | Su kabarcığı. | Karagöz, Matiz, Külhanbeyi tiplerinin, "Yemek yemek" anlamında kullandığı söz. | Dervişlerin giydiği haydâriye'nin yakasına takılan iki yuvarlak taş.[Bu taşlar, necef ya da akik olur.(Haseneyn'in muhabbetine nişâne)] )
- HABBE ile/ve/||/<>/> HUBUT [>< SUUT]
( Tohum. İLE/VE/||/<>/> Atılma. )
- HABBE[Ar.] ile/ve/||/<> ZERRE[Ar.]
- HABEN[Ar.] ile HABEN[Ar.]
( Karında su toplanmasından ileri gelen bir hastalık, siroz. İLE Kasma, kısaltma. | Aruzda, "fâilâtün"den "ât" hecesini çıkararak "fâilün" veznine sokma. )
- HABER ALIRSAM ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< HABER ALINCA
- HABER ALMA GEREKSİNİMİ ile/ve/değil/<> HABER ALMA HAKKI
- Haber DİNLE!!!
- HABER VERMEK:
GEÇMİŞTEN ile GELECEKTEN
( Herkes. İLE Peygambere özgü. )
- HABER VERMEK değil/yerine/= ÇAVLAMAK
- HABER ile/ve/<>/hem de/değil/yerine BİLGİ
( PEYÂM ile/ve/<>/hem de/değil/yerine ... )
( [not] NEWS vs./and/<>/but/also INFORMATION
INFORMATION instead of NEWS )
- HABER değil/yerine/= ÇAV
- HABER HABERCİ
( NEWS
MESSENGER )
- HABER[Ar.] ile HADÎS[Ar.]
- HABER ile/ve HAVÂDİS
( NEWS vs./and MESSAGE )
- HABER[Ar.] ile 'ILM/İLM[Ar.]
- HABER ile İŞÂA/T[< ŞÜYÛ]
( Bir haberi herkese duyurma. )
- HABER ile/ve/değil/yerine İSTİHBARAT
( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Sorup tahkik ederek haber alma. )
- SAVA/HABER ile MÜJDE
( HAVÂDİS[< HÂDİSE], NEBE ile BEŞÂRET )
( ... ile NÜVÎD )
( NEWS vs. GOOD NEWS )
- HABER ile NEBE
( ... İLE Önemli haber. )
- HABER[Ar.] ile NEBE'[Ar.]
- HABER ve/||/<>/< PİŞMANLIK
- HABER[Ar.] ile ŞEHÂDET[Ar.]
- HABER ile/ve/= VERİ
( NEWS vs./and/= DATA )
- HABERLER (NTVMSNBC)
- HABERCİ OLDUĞUNU:
BİLEN ile/ve/değil BİLMEYEN
- HABERCİ "RÜYA" ile "TAMAMLAYICI RÜYA"
- HABERCİ ile/ve/değil/||/<> ANLATICI
- HABERCİ ile CAŞIT/ÇAŞIT
( Haber ulaştırıcı, haber veren. İLE Bir devletin ya da biri(leri)nin sırlarını, başkalarının hesabına öğrenmeyi üstüne alan kişi. | Yasadışı olan bir durumu, yetkililere bildiren kişi. | Ara bozmak amacıyla söz taşıyan kişi. )
( MUHBİR ile CASUS )
- HABERCİ ile ELÇİ
( ULAK ile ... )
( AVATAR ile ... )
( BERÎD[çoğ. BERÎDÂN] ile ... )
- HABERCİ ile HANTALLIK
( HARBERDASHER vs. HARBERDASHERY )
( خرازي فروش ile خرازي فروشي )
( KHARAZY FOROSH ile KHARAZY FOROSHY )
- HABERDAR OLMAK ile/ve/<> FARKINDALIK
( TO BE AWARE OF vs./and/<> AWARENESS )
- HABERDÂR[Ar. + Fars.] ile ALEMDÂR[Ar. + Fars.] ile FEHİMDÂR[Ar. + Fars.]
( Haberli, bilgili. İLE Bayrağı ya da sancağı taşıyan kişi. | Önder. İLE Anlayan, kavrayan. )
- HABERDAR değil/yerine/= ÇAVLI
- HABER-İ SÂDIK:
PEYGAMBERDEN ile/ve/||/<>/> MÜTEVÂTİR
- HABERÎ ile/ve/değil/yerine NAKLÎ
- HABER/İHBAR ile İNŞÂ
- HABERİM OLMADI ile/değil/yerine HABERİM BİLE OLMADI
( Kendini merkeze koyarak. İLE/DEĞİL/YERİNE Kavramı, olguyu, süreci, ortak alanı/durumları göz önünde bulundurarak. )
- HABERİN/BİLİNİN "DEĞERİ":
"DOLAŞIM GÜCÜ" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DOĞRULUK
- HABERİNİN OLMAMASI ile/ve/||/<>/ne yazık ki HABERİNİN OLMAMASINDAN, HABERİNİN OLMAMASI
- HABERLER KÖTÜ GELSE DE ile/değil KÖTÜ HABERLER GELSE DE
( Haberlerin, "kişinin algısına/yorumuna göre değişebilir" anlamına gelmesi/getirilebilmesi. İLE/DEĞİL Haberlerin, kötü/olumsuz haberler olduğunu bildirmesi. )
- HABERLEŞME ile İLETİŞİM
( INFORM vs. COMMUNICATION )
- HABERLEŞMEK ile/ve/değil HABERDAR ETMEK
- HABERLEŞMEK ile HABERLEŞTİRMEK ile HABERLEŞEBİLMEK ile HABER/LİK ile HABERCİ/LİK ile HABERLİ/LİK ile HABERSİZ/LİK ile HABER KİPİ ile HABERSİZCE ile HABER AJANSI ile HABER BÜROSU ile HABER BÜLTENİ ile HABER KAYNAĞI ile HABER MERKEZİ ile HABER STÜDYOSU
- HABER/MAHMUL değil/yerine/= YÜKLEM
- HABERSİZ AYRILMADA/UZAKLAŞMADA:
VAROLUP OLMAMANI UMURSAMAMAK ile/ve/<>/< VAROLUŞUNUN, ÖNEMİ/ANLAMI/DEĞERİ/FARKI YOK
- HABEŞ ile HABEŞİ
- HABEŞÎ[Ar.] ile Habeşî[Ar.]
( Hat, tezhip, minyatür gibi güzel sanatlarda kullanılan bir kâğıt cinsi. | Çok esmer. İLE Kasma, kısaltma. | Aruzda, "fâilâtün"den "ât" hecesini çıkararak "fâilün" veznine sokma. )
- HABÎB[< HUBB] -ile
( SEVGİLİ, SEVEN, DOST )
- HÂBİL[Ar.] ile HABÎL[Ar.] ile Hâbîl[Ar.]
( Büyücü, sihirbaz, efsuncu. İLE Tuzak. | Yiğit. İLE Hz. Âdem'in oğullarından birinin adı.[Kâbil'in kardeşi] )
- HABÎR -ile
( HABERLİ, ÂLİM, ZEKİ, ANLAYIŞLI, BİLGİLİ )
( ALLAH )
- HABÎR[Ar.] ile HABÎR[Ar.]
( Haberli, ilgili. | Cenab-ı Hakk. İLE Taze, yeni, turfanda. )
- HÂBİR ile HÂZIK (HEKİM)
( HAZÂKAT: Hekimlerde, deneyim ve ustalık. )
- HABÎS[Ar.] ile HABÎS[Ar. < HUBS] ile HABÎS[Ar.] ile HÂBİS/HAPİS[Ar.]
( Parasız olarak verilen, bağışlanan şey. İLE Kötü, alçak, pis. İLE Un helvası. İLE Hapsed(il)en, tut(ul)an. )
- HABIT vs. NECESSITY
- HABIT :/yerine ALIŞKANLIK
- HABİTABLE ZONE İLE BİOSİGNATURE İLE PANSPERMİA ile/||/<> YAŞAM ARAYIŞI
( Dünya dışı yaşam kavramları. )
( Formül: Drake denklemi )
- HABİTAT İLE NİŞ İLE BİYOTOP İLE EKOSİSTEM ile/||/<> EKOLOJİK KAVRAMLAR
( Yaşam alanı tanımları. )
( Formül: n-dimensional niche )
- HABİTAT YIKIM VE BOZUMU ile İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ
( Doğal yaşam alanlarının bozulması ve yok edilmesi. İLE Dünyanın ortalama sıcaklığının ve hava örneklerinin uzun sürede değişmesi. )
- HABİTAT ile/ve/||/<> ATMOSFER ile/ve/||/<> AMBİYANS
- HABİTAT ile/||/<> EKOLOJİK NİŞ
( Habitat yaşam yeri, niş ekolojik rol )
( Formül: Adres İLE Meslek )
- HABİTAT ile HABİTÜASYON ile HABİTÜEL ile HABİTÜEL ABORTUS
( Doğal ortam, yaşama alanı. İLE Alışkanlık. İLE Alışkanlık. İLE Yineleyen. İLE Yineleyen düşük. )
- HABİTAT ile/||/<> NİŞ
( Habitat yaşam alanı nerede İLE niş işlevsel rol nasıl. )
( Formül: Address İLE profession )
- HABITAT :/yerine YAŞAM ALANI
- HABITUS[İng.] değil/yerine/= DURUŞ | BEDEN YAPISI
- HABITUS = HABITUS[Lat.] = HEKSIS[Yun.]
- HABL-İ METÎN -ile
( ALLAH'IN KOPMAZ İPİ | İSLÂM DÎNİ )
- HABL-İ SAVTÎ[Ar.] -ile
( Hançere içinde gerilmiş olan ve sesin perdelerini düzenleyen ipler. )
- HABS[Ar.] ile HABS[Ar.]
( Murdar, çirkin. | Ayıp. İLE Hapis, alıkoyma, bir yere kapama, salıvermeme, hapishane. | Tutma, zaptetme. )
- HABS ile HABS
( Murdar, çirkin. | Ayıp. İLE Hapis, alıkoyma, bir yere kapama, salıvermeme. | Tutma, zaptetme. )
- HABS[Ar.] ile HASR[Ar.]
- HABT[Ar.] ile HABT[Ar.]
( İptal etme, bozma. | Bir bahiste birini susturma, ağzını kapama. İLE Yanlış hareket etme, yanılma. )
- HAÇ[Fars. < HAC] ile/||/<> GAMALI HAÇ/SWASTİKA
( ... İLE/||/<> Kollarının ucları saat ibresi yönünde, dik açı yaparak kıvrılmış eşit kollu haç. )
- HÂC[Ar. < HÂCET] ile HÂC/ÇELÎPÂ[Fars.]
( Gereklilik, ihtiyaç, lüzum. | [bitki] Deve dikenleri, akdikenler. İLE Haç, put.[SALÎB(Ar.), CROISADES(Fr.), CROSS(İng.)] )
- HAC ile HAÇ ile HACI/LIK ile HACILAR ile HACI YAĞI ile HACI DEVESİ ile HACI FIŞFIŞ
- HAÇ ile HAC(C)
- HACAMATLAMAK ile HACAMAT ile HACAMATÇI/LIK ile HACAMAT ŞİŞESİ ile HACAMAT BALTASI
- HACC:
İFRÂD ile/ve/<> TEMETTÛ ile/ve/<> KIRÂN
- HACC KOŞULLARI ile/ve/değil YOL KOŞULLARI
( Bayanların hacca yalnız gidememeleri ile ilgili çekince Hac'a gitmesi değil, eski zamanlardaki çeşitli ve uzun yol şartlarından dolayıdır. Dolayısıyla günümüzde yalnız gitmemesi yönünde bu tür bir engel bulunmamaktadır. )
- HACC:
NİYET ve/<> TERBİYE
- HACC[Ar.] ile HÂCC[Ar. çoğ. HÜCCÂC]
( İslâm'ın beş koşulundan biri olan ve belirli zamanda Mekke'deki Kâbe-i Şerîfe'yi ziyaret etmek üzere yola çıkma farîzası. İLE Hacca giden, Kâbe'yi ziyaret eden, hacı. )
- HACC[Ar.] ile KASD[Ar.]
- HACC[Ar.] ile/ve/||/<>/< SILA[Ar. < VASL]
( Genellikle tek tanrılı dinlerde kutsal olarak tanınan yerlerin, o dinden olanlarca yılın belİRli aylarında ziyaret edilmesi. | İslâm'ın beş koşulundan biri olan, Müslümanlarca zilhicce ayında Mekke'de yapılan Kâbe'yi ziyaret ve tavaf ibadeti. İLE/VE/||/<>/< Bir süre ayrı kaldığı bir yere ya da yakınlarına kavuşma. Memleketine gitme, yakınlarına ulaşma. | Gurbetteki biri için doğup büyüdüğü ve özlediği yer. | Bahşiş, hediye. | Rabıt sigâsı.[ulaç, bağ-fiil][Fr. GERONDIF] )
- HACC ile/ve UMRE
- HACC'A GİTMEK ile/ve HACC'TAN GİTMEK
- HÂCCE[Ar. çoğ. HÂCC] ile HÂCCE[Ar. çoğ. HAVÂCC]
( Bir çeşit akdiken. İLE Hacca giden hanım. )
- HACCP/HAZARD ANALYSIS FOR CRITICAL CONTROL POINTS[İng.] değil/yerine/= KRITİK DENETLEME NOKTALARINDA TEHLİKE ÇÖZÜMLEMESİ
- HACC'DA:
ARARAT ile/ve/||/<>/> MEŞAR ile/ve/||/<>/> MÜZDERİFE ile/ve/||/<>/> MİNA
- HÂCE BAYRAM-I VELÎ ile/ve/<> HÂCE ŞÂBAN-I VELÎ
- HACE BAYRAM-I VELÎ ve/||/<> HASAN DEDE (UZUNKOL'LU - TAVŞANLI - KÜTAHYA)
( ... VE/||/<> Sancaktarı. )
- HÂCE[Ar. < HÂCET] ile HÂCE[Fars. | çoğ. HÂCEGÂN]
( Gereklilik, ihtiyaç, lüzum. İLE Hoca, efendi, ağa, çelebi, sahip, muallim, öğretmen, müderris. | Tüccar. )
- HACEL[Ar.] ile HACER[Ar. çoğ. AHCÂR]
( Utanma, utanıp şaşırma. İLE Taş. )
- HACEL[Ar.] ile HAYÂ'[Ar.]
- HACEREYN ve/||/<> NESÎK
( İki taş.[Altın ve gümüş.] VE/||/<> Altın. | Gümüş. )
- HACER-İ ESVED -ile
( GÖZBEBEĞİ )
( TÜM GÖZBEBEKLERİNİN ORTAK SİMGESİ )
- HÂCET[çoğ. HÂCÂT] ile HÂCET
( Dilek. İLE Gerek, gereklilik. )
- HÂCET(GEREK/SİNİM) YOK:
[ne] İNKÂR'A ve/ne de İKRAR'A
- HÂCET[Ar.] ile FAKR[Ar.]
- HACET ile HACET YERİ ile HACET KAPISI ile HACET TEPESİ ile HACET PENCERESİ
- HÂCET-İ ZÂTÎ ile GANİYYÜ-Z-ZÂTÎ/GINA-YI ZÂTÎ
- HACI AHMET AĞA ÇEŞMESİ :
( Rumelifeneri'nde Dere Mahallesindedir (H.1187, M.1771). Basit bir meydan çeşmesi olan bu çeşme pek çok kez onarım gördüğünden esas hüviyetini tamamen kaybetmiştir. Son onarımı 2001'de yapılmıştır. Kitabesinde şöyle yazmaktadır: Sıhhat - ül Afiyet - ü İnnehü min Süleymane ve innehu Bismillahirrahmanirrahim Sahib - ül hayrat Elhac Ahmet Ağa (1187)". )
- HACI AHMET ÇARMIKLI CAMİİ :
( Demirciköy, köy meydanındadır. Köyde ilk cami 17. yy da köye Türklerin iskanı ile yapıldı. Zamana direnemeyince harap hale geldi. Hayırseverlerden Sabri Akın tarafından yıktırılan cami yeniden yapılmasına karşın yetersiz kalınca Hacı Mehmet Çarmıklı tarafından bu cami de yıktırılarak yenisi yapıldı. Cami son yaptıranın adını anılmaktadır. )
- HACI AHMET ÇEŞMESİ :
( Bahçeköy'de İnönü Caddesi üzerinde ve İSKİ binası yanında olan Hacı Ahmet Çeşmesi 1993 tarihinde yapılmış basit bir köşe başı çeşmesi olup Hacı Ahmet hayratıdır. )
- HACI AHMET YESEVİ CAMİİ :
( Reşitpaşa Mahallesinin Doğanevler semtinde olup, tarihi bir özelliği yoktur. )
- HACI ÂRİF BEY ile HACI ÂRİF BEY
( ... İLE Kanunî. )
- HACI BEŞİR AĞA ÇEŞMESİ -ile
( Sıfır(Milyon) Taşı yanında. [Sultanahmet] )
- HACI KAMALETTİN CAMİİ :
( Rumelihisar kalesi ile vapur iskelesi karşısında bulunan bu camii tarihi eser camilerden biridir. 1743'te Sultan I. Murat tarafından camiye dönüştürüldü. "Çarşı Camii" olarak da bilinen Hacı Kemalettin Camii 1940'da büyük onarım gördü. )
- HACI MAHMUT EFENDİ SOKAK :
( Merkez Sarıyer'de Muhacir Mahallesi yerleşim bölgesindeki sokaklardan biridir. Mahallenin ilk hacısı ve saygın bir kişisi olarak mahalleye bu "Hacı Mahmut Efendi Sokak" ismi verildi. )
- HACI MEHMET ERGİN CAMİİ :
( Çırçır Suyu mesiresinin ilerisinde ve Bekardere mevkiinin doğu tarafında ve tepededir. Yeni ve basit bir cami olup, tarihi özelliği yoktur. )
- HACI MÜEZZİN MEHMET RACİ EFENDİ (İST. 1876 - 1938) :
( Sarıyerlidir. İyi eğitim almış bir din adamıdır. Sarıyer Camiinde Müezzinlik yaptığı için "Müezzin" Lakabı ile anılır. Çok uzun yıllar muhtarlık yaptı. Milli Mücadele'de Müdafaa - i Milliye (M.M. Grubu) ile birlikte çalıştı. Sarıyer'de her aktivitenin içine cesaretle girdi. Osmanlı Donanmasını güçlendirmek amacı ile kurulan "Donanma - ı Osman - ı Muavenet - i Milliye Cemiyeti Sarıyer Şubesi" Reisliğini yaptı. Nasihat heyetlerinde görevlendirildi. Tayyare Cemiyeti Sarıyer Şubesi Reisliğini üstlendi. Sarıyer'de sporun gelişmesi için gençlerin yanında oldu. Ölene kadar muhtarlık görevi üzerinde kaldı. )
- HACI MUSTAFA EFENDİ ÇEŞMESİ :
( Büyükdere'de Canfes Sokakta bulunan bu çeşme köşe başındaki bir evin altındadır. Çeşme tek muslukludur, suyu vardır. İki bölümlü kitabesinde şu yazı yer almaktadır: Sahib - ül hayrat bani - i sâni Rize eşrafından/ Kovalızade Hacı Mustafa Efendinin ruhiycün". Çeşme "Acı Su" ve "Acı Çeşme" olarak da anılmasına neden "Hacı kelimesinin hatalı telaffuz edilmesinden kaynaklandığı sanılmaktadır. Çeşmenin yaptırıldığı tarih belirtilmemiştir. )
(1996'dan beri)