Bugün[09 Kasım 2025]
itibarı ile 34.754 başlık/FaRk ile birlikte,
34.754 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.


Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...

(79/140)


- KORUMAK ile/ve/<> BÂKÎ KILMAK


- KORUMAK ile/ve/<> DEVAM ETTİRMEK


- KORUMAK ile/ve GÖZETMEK


- KORUMAK ile/ve/||/<> KOLLAMAK

( TO PROTECT/SAVE vs. TO WATCH FOR/TO PROTECT )


- KORUMAK ile/ve/<> KULLANMAK

( Dengede olmalılardır! )


- KORUMAK ile KURTARMAK

( TO SAVE vs. TO REDEEM )


- KORUMAK ile ÖNEMSEMEK

( TO PROTECT/SAVE vs. TO CONSIDER )


- KORUMAK ile SAHİP ÇIKMAK

( TO SAVE vs. TO CLAIM )


- KORUMAK ile/ve SAKINMAK

( TO PROTECT/SAVE vs./and TO AVOID )


- KORUMALI!


- KORUNAK ile KORUNCAK/MAHFAZA[Ar.] ile KORUNGA

( Tehlikeden kurtulmak, korunmak için yapılmış yer. | Sığınılan, saklanılan yapı, mağara gibi yer. | Koruyan, esirgeyen, saklayan kişi. İLE Ambalajlanan malı dış etkilere karşı korumak için ambalaj çatısına çakılan tahta, kontrplak vb. malzeme. İLE Otsu, genellikle 30-70 cm. boyunda, çok yıllık, pembe çiçekli, hayvan yemi olarak kullanılan bir bitki. )


- KORUNMA BİYOLOJİSİ ile RESTORASYON EKOLOJİ

( Yok olma tehlikesi altındaki türleri ve ekodüzenleri korumaya odaklanan bir bilim dalı. İLE Degrade olmuş ya da yok edilmiş ekodüzenleri eski duruma döndürmeye odaklanır. )


- KORUNMA ile/ve/<> DEĞİM/LİYÂKAT


- KORUNMA ile/ve SAVUNMA

( PROTECTION vs./and DEFENCE )


- KÖRÜŞ ile/||/<>/> KÖRÜNÇ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Görüş, bakış. İLE/||/<>/> İzleyiciler. )


- ŞEFKÂT:
KORUYUCU ve BAKICI ve YETİŞTİRİCİ


- KORUYUCU ile/ve/değil/||/<> KALKAN


- KORUYUCU/MUHÂFIZ[Ar.] ile KOLCU/MUHÂFIZ[Ar.]

( Koruyan kişi. | Himâye eden, kollayıcı, hâmi. | Asalağı dış ortamda yok eden, onun konakçıya ulaşmasına engel olan ilâç ya da işlem. İLE Bir şeyi korumak için bekleyen ya da kol gezen görevli. | Hizmetçilere çalışacak ev bulan kişi. )


- KORVET[Fr. < CORVETTE] ile KORVET

( Denizaltılara karşı özel olarak silahlandırılan bir tür savaş gemisi. İLE ... )


- KORYÜREK, CÜNEYT (1931 - 2008) :

( Boyacıköylüdür. Liseyi TED Ankara Kolejinde, üniversiteyi Fresno State College, Kaliforniya'da tamamladı. Gazetecilik, Halkla İlişkiler, Yakın Çağlar tarihi okudu. Askerliği döneminde tercüman olarak görev yaptı. İş hayatına muhabir ve basın danışmanı (1960 Roma Olimpiyatları ve 1960 ABD seçimlerini) olarak başladı. Ankara'da Türkish Daily News'de yazı işleri müdürlüğü yaptı. 1962'de Ankara'da Delta Ajansını kurdu v e sahibi olarak yönetti. Reklam ve Halkla İlişkiler üzerinde faaliyet gösteren Delta Ajansı 1973'te İstanbul'a taşıdı.A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Yüksek Gazetecilik Okulunda Reklamcılık; A.Ü. İktisat Fakültesi Yüksek Gazetecilik Okulunda Halkla İlişkiler ve İstanbul Marmara Üniversitesi Yüksek Gazetecilik Okulunda Gazetecilik dersi verdi. Halkla İlişkiler Derneğinin kurucuları arasında yer aldı. Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay'ın Basın Müşavirliğini yaptı. "Avrasya Kıtalararası Maratonu" Yarış ve Organizasyon Direktörlüğü yaptı. Yedi olimpiyatı gazeteci olarak izledi. TRT de programlar yaptı. "Lider ve Liderlik" ve "Harf İnkılabı" adıyla iki eseri yayımlandı. ABD iken okulun atletizm takımında yarıştı, okul takımının menajerliğini yaptı ve antrenör kurslarına katıldı. Yetiştirdiği atletler Türkiye ve Balkan rekorları kırdılar, Avrupa derecelerine yakın dereceler yaptılar. AIPS kartına sahip oldu. Cumhuriyet, Hürriyet, Yeni Yüzyıl, Radikal ve Sabah gazetelerinde atletizm ve genel konularda yazılar yazdı. Amerikan Atletizm Yazarları Derneği, Uluslararası Olimpiyat Tarihçiler Birliği ve Atletizm İstatistikçileri Birliği üyesiydi. Türkiye Atletizm Federasyonunda çeşitli dönemlerde Genel Sekreter, Asbaşkan ve Başkan olarak görev yaptı. )


- KÖS KÖS[Fars. KÛS: En büyük davul.] (DİNLEMEK, OTURMAK, BAKMAK)

( Etrafındaki olay ya da işlere kayıtsız kalmada, katılmamada. )


- KOŞ ve/||/<> COŞ


- ... değil KOŞARADIM (YÜRÜMEK)


- KÖŞE-BUCAK (KAÇMAK, SAKLANMAK, GEZMEK, TANI(T)MAK)


- KÖSE, DR. İREM (ÜSKÜDAR. 1985) :

( Sarıyerlidir. İlk orta ve lise öğrenimini tamamladıktan sonra Karadeniz Teknik Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesinden mkezun oldu. Yüksek Lisansını İ.Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü Su Ürünleri Yetiştiriciliği Anabilim Dalında; Doktorasını İ.Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü. Su Ürünleri Yetiştiriciliği Anrabilim Dalında yaptı. Stajları dışında İstanbsul Kemerburgaz Üniversitesi ARGE Uzman Yardoımcısı olarak çalıştı. Halen Sarıyer Beledilyesi Çevre Kormu ve Kontrol Müdürlüğü. Su Ürünleri Birimi Ssorumlusu olarak görev yapmaktadır. Çeşitli mesleki dergilerde makaleleri yayınlandı. Kongre, Sempozyum ve mesleki çalıştaylarda bildiriier sundu. Yüksek Lisans Tezini "Bitkisel Yağ İçeren Diyetlerin Gökkuşağı Alabalığının Byümesine ve Yağ Asidi Kompozisyonna Etkisi" (2011) ve "Bitkisel Yağ İçeren Diyetlerle (Oncorhynchus mykiss) Yağ Asidi Metabolizması" doktora tezidir. )


- KÖŞE ile/ve/değil/yerine/>< GEZİ


- KÖŞE ile KÖSE


- KÖŞEBEND[Fars. < GÛŞE + BEND] = SALVEK

( XV. yy.'a kadar yoktur. )

( Bir yere fotoğraf yapıştırmaya yarayan, üçgen biçiminde arkası zamklı küçük kâğıt. | Birleşen iki kereste vb.ni tutturmaya yarayan, dik açı biçiminde bükülmüş demir, L demiri. )


- KÖSEOĞLU, İSMET (ÇAYELİ, 1949) :

( Sarıyerlidir. Taksi işletmeciliği, Fırıncılık, inşaatçılık ve kuyumculuk gibi değişik işleri açtı ve çalıştı. Anavatan partisi İlçe teşkilatında uzun süre görev aldı. Uzun zamandan beri Sarıyer yeni Merkez Camii Yönetim Turulu üyesi olarak görev yapqıyor. Sarıyer Spor Kulübü, Rizespor, Sarıyer Yeni Merkez Camii, Sarıyer Ali Kethüda Camii Dernekleri üyesidir. )


- KÖSEOĞLU, TUNCAY (RİZE, 1969) :

( Diyarbakırspor'dan transfer edildi. Sarıyer'de üç sezon (1996 - 1999) tescilli kaldı. Bu süre içinde 74 lig, 5 kupa maçı olmak üzere 79 resmi ve 34 özel maçla birlikte toplam olarak 113 maçta oynadı. Lig maçlarında 16 ve özel maçlarda 16 olmak üzere takımı hesabına 32 gol kaydetti. 1999 yılında tekrar Diyarbakırspor'a transfer ederek Sarıyer'den ayrıldı. )


- KOŞMA ile KOŞ(UŞ)TURMA


- KÖSNÜK ile KÖSNÜL

( Eş isteme dönemi gelmiş hayvan. İLE Eşeysel istekli/lik, şehvetli/lik. )


- KOSTANTİNOS (AYİOS) ELENİ (AYİA) KİLİSESİ :

( Tarabya'daki Kostantinos (Ayios) Elyeni (Ayia) Kilisesi Rum Ortodoks mezarlığı içindedir. 1875'te Banker Zarifi tarafından yaptırıldı. Kilise önceleri İoar - nnes Prodoomas'a ithaf edilmiş iken 1868'de Yeorgios Zarifidis'in katkıları ile Ayia Paraskevi'ye izafeten yeniden yaptırıldı. )


- KOSTARİKA (TURGUTLU), AHMET (İST. 1927 - 1994) :

( Çayırbaşılıdır ve esas ismi Ahmet Turgut'tur. "Kostarika" lakabı zamanla gerçek soyadının yerini aldı ve devamlı bu isimle anıldı. Türk Sinemasında en çok filmde rol alanlardan biridir. Bakkal, manav, kasap, polis ve pek çok kez kötü adam rolü olmak üzere az veya çok süreli pek çok filmde rol aldı. İlk rol aldığı film 1961'de çevrilen "Tatlı Bela" filmidir. Bu filmle birlikte tam 116 filmde oynadı. )


- KÖSTEBEK ile KESELİ KÖSTEBEK


- KÖSTEBEK ile KÖR FARE

( )


- KÖSTEBEK ile KÖSÜRGEN


- KÖSTEBEK ile YILDIZ BURUNLU KÖSTEBEK

( Hayvanlar arasındaki en keskin koku alma yeteneğine sahip hayvanlardandır. )


- KÖSTEK değil/yerine/>< DESTEK


- KOŞTURMAK ile/değil KOŞUŞTURMAK


- KOŞUK ile GÜZELLEME

( ... İLE Halk yazınında, konusu sevi olan, lirik bir koşuk türü. | Şen, sevinçli duyguları anlatan türkülerde özel bir ezgi. )


- KOŞUK ile HEZEL[Ar.]/HEZLİYAT

( ... İLE Şaka, alay, mizah. | Bir koşuğu ya da koşuk parçasını, şakalı bir anlatıma çevirme. / Hezel türünde yazılmış koşuklar. )


- KOŞUK = KOŞMA = GAZEL

( İslâm'dan önce. = Halk yazınında. = Divan yazınında. )


- KOŞUK ile NEŞİD/E[Ar. çoğ. NEŞAİD]

( ... İLE Bir toplulukta okunmaya değer koşuk. | Atasözü gibi kullanılan beyit ya da dize. )


- KOŞUL BELİRTMEK / SORU SORMAK


- KOŞUL ile/ve/<>/||/> KOŞULLU ile/ve/<>/||/> KAVRAM -ile/ve/||/<>/>

( ZAMAN/UZAM(MEKÂN) ile/ve/||/<>/> NESNE ile/ve/||/<>/> KAVRAM )


- KOŞUL ile/ve/değil/||/<> ETMEN


- KOŞUL ile/ve/||/<> NEDENSELLİK


- KOŞUL ile/ve/||/<> OLANAK


- KOŞUL ile/ve/değil/yerine/||/<>/> ÖNCELİK


- KOŞULLANMA ile/ve/değil ALIŞKANLIK


- KOŞUL/LAR ile/ve/||/<>/< NEDEN/LER

( Fizikte. İLE/VE/||/<>/< Zihinde. )

( CONDITION/S vs./and/||/<>/< CAUSE/S )


- KOŞULLU ile BİTİŞİK KOŞULLU ile AYRIK KOŞULLU


- KOŞULSUZ) SEVGİ:
(EN BÜYÜK) ZAAF ve ERDEM


- KOŞULSUZ SEVGİ ile/ve SEVİYORSAN/SEVGİ VARSA KOŞULSUZ SEVGİ

( UNCONDITIONAL LOVE vs./and UNCONDITIONAL LOVE IF YOU LOVE / IF THERE IS LOVE )


- KOŞULSUZ) SEVMELİ!


- KOŞULSUZ = HAMLİ = CATEGORICAL[İng.] = COTÉGORIQUE[Fr.] = KATEGORISCH[Alm.] = KATEGORIKOS[Yun.]


- KOŞULSUZ/LUK ile/ve/<> İLİŞKİSİZ/LİK


- KOŞULSUZ/LUK ile KUŞKUSUZ/LUK


- KOŞUN[Moğolca] ile KOŞUNTU

( Asker, yan yana durmuş asker dizisi, saf. | Yan yana dizilmiş kişilerin oluşturduğu dizi. | Koşu, yarış. İLE Birinin yanında bulunan yardakçılar. )


- KÖSÜRGE ile KÖSÜRGEN ile KÖSÜRGEK
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Bir tür sıçan. İLE Bir tür köstebek. İLE Evine konuk geldiği zaman canı sıkılan, içi daralan kişi. )


- KOŞUT ile KOŞUK

( Paralel. İLE Türklerin İslâm öncesi dönemlerinde, toylarda ya da kazanılan savaş sonrasında yapılan eğlencelerde kopuzla birlikte söylediği, genellikle aşk, doğa ve yiğitlik konularını işleyen, uyak düzeni aaab, cccb, dddb vb. olan şiir. )


- KOŞUTLUK = MÜVAZAT = PARALLELISM[İng.] = PARALLELISME[Fr.] = PARALLELISMUS[Alm.] = PARALLELOS[Yun.] = PARALELO[İsp.]


- KÖT ile KÖTİÇ ile KÖTLÜK
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Kıç. | Zaman ya da sıra bakımından daha sonra gelen. İLE "Kokan göt!" anlamına gelen sövgü. İLE "Seni gidi yüreksiz/gulam/oğlancı!" anlamına gelen sövgü. )


- KOTA KİNABALU ile/ve/<> KİNABALU MİLLİ PARKI

( Borneo'nun Sabah Eyaleti'nin başkenti. İLE/VE/<> 754 km² yüzölçümü bulunan park, flora ve fauna açısından bir hazine olarak kabul ediliyor. Parkın içinde, 1500 çeşit orkide, sürüngenler ve 518 çeşit kuş bulunuyor.
[Dünyanın en büyük çiçeği olarak kabul edilen, "Rafflesia Arnoldii"nin çapı 91 cm., kalınlığı 1.9 cm., ağırlığı ise 7 kg.] )

( (Kota) Kinabalu (Dağı) Efsanesi:

Kinabalu Dağı'nın zirvesinde çok iri bir inci ve onu sahiplenen bir ejderha varmış. Bu incinin ünü, sınırları aşıp Çin İmparatoru'nun kulağına kadar ulaşmış. İnciye sahip olma hırsıyla yanıp tutuşan imparator, inciyi kendine getirmesi için bir prensini bu dağa göndermiş.

Prens, henüz dağa çıkmadan, dağın eteğindeki bir köyde, güzel bir yerli kıza âşık olmuş ve onunla evlenmiş. Bir çocukları da olmuş.

Daha sonra görevini anımsayıp dağa çıkan ve ejderhaya görünmeden inciyi almayı başaran prens, Çin'e dönmek üzere bir gemiyle yola çıkmış. Ancak, yolda korsanlara yakalanan prens, hem canını kaybetmiş, hem de inciyi.

Bu olay, eşinin köyünde de duyulunca, yabancıları sevmeyen köy halkı, prensin dul eşiyle alay etmeye, aşağılamaya başlamış. Prensin güzel eşi, bu aşağılamalara daha fazla dayanamayarak, çocuğuyla birlikte kutsal dağın tepesinden aşağı atlamış.

Bu olaydan sonra da, bu kutsal dağa, "Kota Kinabalu" yani "Çinli'nin dul eşi" denilmiş. )


- KÖTKİ ile KÖTRÜM
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Toprak yığını, tepecik. İLE Üzerine oturulan kanepe. )


- PAMBIK[Fars. < PANBUK]/KOTON[Fr./İng. < COTON] değil/yerine/= PAMUK/LU


- KÖTÜ BAKIŞ(NAZAR) ile/değil/yerine GÖZLEMLEYİCİ BAKIŞ

( Yiğidi mezara, deveyi kazana götürür. İLE/DEĞİL/YERİNE ... )


- KÖTÜ GÜN/DURUM/HAL DOSTU (OLMAK) ile/ve/yerine İYİ GÜN/DURUM/HAL DOSTU (OLMAK)

( Arkadaşlıkta ve evlilikte geçerli olabilir, olmalıdır. İLE/VE/YERİNE Sevgililikte geçerli olmalıdır. )


- KÖTÜ HABER ile/ve/değil/yerine/||/<>/> İYİ HABER

( Hiçbir şey, sonsuza kadar sürmez. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Hiçbir şey, sonsuza kadar sürmez. )


- KÖTÜ "HABER" ile/ve/değil/yerine/||/<> "İYİ HABER"

( (")Hâlâ yaşıyoruz("). İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Henüz ölmedik. )


- KÖTÜ KOKU ÖNCE TEMİZ OLMAK/TUTMAK


- KÖTÜ NİYETLE PLAN YAPIP "KAZANMAK" ile/değil/yerine/>< İYİ NİYETLE ÜMİT EDİP KAYBETMEK


- KÖTÜ (OLMAK) ile/ve/değil/||/<>/< YAŞAMDA KALACAK KADAR KÖTÜ OLABİLMEK


- KÖTÜ TEMEL ve/ne yazık ki/> KÖTÜ İSTEK


- KÖTÜ TÜRKÇE (OLDU) ile/değil KÖTÜ BİR İFADE (OLDU)


- KÖTÜ ile/ve/||/<> DANDİK["DANDİKTEN" DEĞİL!)

( ... İLE/VE/||/<> Düşük nitelikli [uyuşturucu vb.] | Düzmece, kötü nitelikli olan. )


- KÖTÜ[< KÖTİ] ile/ve/||/<> KETÜ[Kıpçak][dvnlgttrk]

( Zorunlu/luk. İLE/VE/||/<> Eksik/lik. | Çolak. )

( KÖTÜLÜK: Kemâl'i engelleyen. )


- KÖTÜ = ŞER = BAD, EVIL, WRONG[İng.] = MAL[Fr.] = BÖSE, UEBEL[Alm.] = MALUS[Lat.] = MALO[İsp.]


- [ne yazık ki]
KÖTÜ KULLANIM ile/ve/||/<>/> KÖTÜYE KULLANIM

( "Bir alışveriş, bir fiş." biçiminde, fazladan/gereksiz açıklama yapmak, uyarıda bulunmak. İLE/VE/||/<>/> "Ama bunu söylemenize gerek yok ki! Ben yapınca alışverişi, ZÂTEN/SONUÇTA alıyorum satış fişi." biçiminde [soluksuz/beklemeksizin/düşünmeksizin] "yanıt vermek." )

( Bir kişinin, neyi bilip bilmediğini ve/ya da o an/dönem için anımsayıp anımsamadığını "belirlemek", beklentisi içinde olmak, dilin/ifadenin kötü kullanılmasıdır. [Hiçkimsenin, neyi bilip bilmediği, isteyip istemediği ya da yapıp yapamayacağı, hiçbir zaman, zemin ve koşulda bilinemez!] İLE/VE/||/<>/> Sözcüklerin yetersiz ve kötü kullanımıyla birlikte "niyet okumak" ya da genelleyici/indirgeyici/özdeştleştirici/köktenci/toptancı/sonuç odaklı bir yargı ifadesi ise sürecin ve ilişkinin tükenmesine neden olacak/olmuş bir kötüye kullanımdır. [Güç ve baskı uygulama isteği ve/ya da nedeniyle olduğu/olabileceği gibi sorumluluktan kaçmak gibi çok çeşitli anlamsız/gereksiz nedenlerden de kaynaklanmaktadır.] )

( [... olduğunu/olacağını] "biliyorsun/biliyordun." İLE/VE/||/<>/> "ZÂTEN"/"SONUÇTA"/"ASLINDA" biliyorsun/biliyordun." )

( Dünyadaki Yaşamın Tehlikede Olduğunun 21 Kareyle Kanıtı )


- KÖTÜLEDİ değil KÖTÜLEŞTİ


- KÖTÜLEME ile/ve/değil/yerine TESPİT ETME


- [ne yazık ki]
!KÖTÜLEME ile/ve/değil/||/<> !"YAKIŞTIRMA"


- [ne yazık ki]
KÖTÜLERİN, "BASKISI" ile/değil/||/<> İYİLERİN, KAYITSIZLIĞI


- KÖTÜLÜĞE, EN İYİ KARŞILIK -ile

( UNUTMAK )


- KAYGILAN/MAK / KORK/MAK:
KÖTÜLÜK EDENDEN VE ETTİĞİNDEN
ile/ve/değil/yerine/daha çok/||/<>/<
İYİLİK EDENDEN VE ETTİĞİNDEN


- KÖTÜLÜK ETME! ve/<> KUYU KAZMA!

( Kötü düşersin. VE/<> Kendin düşersin. )


- KÖTÜLÜK ETMEK ile/ve/||/<>/< ZARAR VERMEK

( İnsanda. İLE/VE/||/<>/< Kişilerde ve hayvanlarda. )

( ÖNCE, ZARAR VERME!

DO NOT HARM!

PRIMUM NON NOCERE PRIMA NON NOCERE )


- KÖTÜ/LÜK ile ...

( VAROLANLAR ARASINDAKİ GÖRELİLİK )


- KÖTÜ/LÜK ile/ve/<> GEREKSİZ YERE/LİK


- KÖTÜLÜK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İYİ OLANIN YOKLUĞU


- [ne yazık ki]
"KÖTÜLÜK" değil/yerine/>< İYİLERİN ÇABASI

( Kötülüğün baskın gelmemesi için tek koşul, iyilerin, çaba göstermeleridir. )


- KÖTÜ/LÜK ile/ve/değil/||/<> KABA/LIK


- KÖTÜ/LÜK ile/ve/değil/<> KÖTÜLÜKLERE NEDEN/VESİLE OLAN

( Kendinden çok, başkalarından az isteyen bir kişi, kendini, kötülüklerden uzak tutar. )

( HABÂSET ile HASED )


- KÖTÜLÜKLERLE "YÜKSELMEK" değil/yerine/><
İYİLİKLERLE "KAYBETMEK"


- KÖTÜ/LÜK(TE) ile/ve/değil/yerine/>< İYİ/LİK(TE)

( Hesaplı/planlı. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/>< Hesapsız/plansız. )

( İyi, yapmak ve yaratmakla; kötü, tembellik ve işsizlikle görülür. )

( Mükemmel olmayanı mükemmel olan uğruna seve seve feda edin, o zaman iyi ve kötü tartışmaları artık hiç olmayacak. )

( Ortak iyiliği (bütünün hayrını) arzu ettiğinizde, tüm dünya sizinle birlikte arzu eder. )

( Yapmış olduğu kötülüğü daha sonra yaptığı iyilikle yenen kişi, ayın, ışığını örten bulutlardan kurtulduğu zamanki gibi, dünyaya ışık yayar. )

( Olgun kişi, iyiyi gözlemleyerek onun peşinden gider, kötüyü gözlemleyerek düzeltmeye çalışır. )

( En yüksek katta şereflendirilmenin anlamı, kişinin iyiliğe olan içten aşkının doğurduğu başarıdır. )

( Olayları iyi ve kötü diye ayırdığınız sürece, haklı olabilirsiniz. Gerçekte ise, yerine getirildiklerinde, iyi kötüye, kötü de iyiye dönüşür. )

( Kötüyü kötü görebilmeliyiz ki, iyiyi arayabilelim. )

( Her şeyi iyi görürsek, tuzağa düşeriz. )

( ARETE[Hellence]: İyilik. | Erdem, yetenek, yetkinlik, yararlılık. )

( İyi şeylerin olduğu/olabildiği/olabileceği kadar, kötü; kötü şeylerin olduğu kadar da, iyi şeylerin olduğu/olabildiği/olabileceği ve bu bağlamda da, iyi/kötü tanımının olmadığı/olamayacağı, ancak ve sadece bizim alt seviye yükleme(leri)mizle ya da indirgeme(leri)mizle söz konusu olduğunu anımsamakta yarar vardır. )

( İyi birini gördüğünüzde, onu taklit etmeye çalışın. Kötü birini gördüğünüzde, onun kusurlarını, kendinizde de arayın. )

( İyinin karşıtı, "kötü" değil ne yazık ki "düşünce/düşünme yok(sun)luğu"dur. )

( Azaltamıyorsak. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/>< Artırabiliriz/artıralım! )

( Seçme. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/>< Yeğleme. )

( [not] BAD/NESS vs./and/but/>< GOOD/NESS
GOOD/NESS instead of BAD/NESS )

( MAUVAIS avec/et/>< BON )

( SCHLECHT mit/und/>< GUT )

( MALUM cum/et/>< BONUM )

( MALO con/y/>< BUENO )

( CATTIVO con/e/>< BUONO )

( SEYYİ', RADİ' ile/ve/>< CEYYİD, HASEN )


- KÖTÜMSER/LİK >< İYİMSER/LİK ile/değil/yerine/>< GERÇEKÇİ/LİK

( [sadece] Tüneli "görür". >< Tünelin sonundaki ışığı "görür". İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Tünelle birlikte, ışığı ve gelebilecek treni görür. )

( [sadece] Her fırsattaki "zorluğu" "görür". >< Her zorluktaki "fırsatı" "görür". İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Her fırsatla birlikte kolay olmayabilecekleri birlikte değerlendirir. )


- [ne yazık ki]
KÖTÜMSERLİK = BEDBİNLİK = PESSIMISM[İng.] = PESSIMISME[Fr.] = PESSIMISMUS[Alm.] = PESSIMUS[Lat.]


- KÖTÜMSERLİK değil/yerine/>< KONUŞABİLMEK

( Konuşabilirsek, "kötümserlik" oluşmaz. )


- KÖTÜYÜ, DOĞRUDAN GÖSTERMEK/ANLATMAK ile/ve/değil/yerine KÖTÜYÜ, DAHA KÖTÜSÜNÜ GÖSTEREREK GÖSTERMEK/ANLATMAK


- KOĞ/KOV ile KOV

( Dedikodu. İLE Sivrisinek vb. hayvanların ısırmasından korunmak için gövdeye sürülen özel sıvı. )


- KOVBOY[İng. < COWBOY] ile/ve GOŞO

( Amerika'da. İLE/VE Güney Amerika'da. )


- KÖVŞEK/KÖWŞEK ile KÖVÜRGEN/KÖWÜRGEN/KÖMÜRGEN[Oğuz]
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( İyi mayalanmış hamurdan yapılan ekmek. İLE Dağ soğanı. )


- KOVUK ile KOVUCUK/ADESE[Ar.]

( Bir şeyin oyuk durumunda bulunan iç bölümü. İLE Bitkilerde, mantar tabakası üzerinde, sünger dokunun kalınlaşmadığı yerlerde oluşan ve bitkinin solunumuna yardım eden küçük delik. )


- KOVULMUŞ = KOVUNTU

( Kovulmuş kişi. )


- KOVUŞTURMA değil KOĞUŞTURMA


- KÖVÜZ/KÖVİZ/KÖWİZ ile KÖVİJ/KÖWİJ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Kilim, şilte ya da örtü. İLE Ağacın oyuğu, çürümüş. )


- KÖY[Fars. < KÛY] ile KÖYLÜK

( Yönetim durumu, toplumsal ve ekonomik özellikleri ya da nüfus yoğunluğu yönünden kentten ayırt edilen, genellikle tarımsal alanda çalışılan, konutları ve öteki yapıları bu yaşama uygun yerleşim birimi, köylük yer, köy yeri. | Köy halkı. İLE Köy bulunan yer. )


- KÖY ENSTİTÜLERİ ile/ve/<> HALK EVLERİ


- KÖY ROMANI ile KÖY KONULU ROMAN


- KÖY ROMANININ:
DÖNEM ORTAYA ÇIKARMASI ile/ve/||/<> DÖNEM KAPATMASI


- KOY ile ÇEKMECE

( Denizin, gölün küçük girintiler biçiminde karaya doğru sokulduğu bölümü. İLE Masa, dolap gibi şeylerin dışarı çekilen gözü, çekme. | İçinde mücevherler ya da değerli şeyler saklanan, küçük süslü sandık. | Gemilerin barınabilecekleri koy. )


- KÖYBAŞI MEVKİİ :

( Kısırkaya köyüne girişte yolun ikiye ayrıldığı mevki Köybaşı Mevkiidir. )


- KÖYBAŞI TABYASI :

( Tarabya ile Yeniköy arasında 18. yy sonunda 19. yy. başlarında inşâ edildiği 1819 d yayınlanan Bocage'nin kitabında belirtilmiştir. Tabyada 6 adet top mazgalı, bir ambar ve kışlak binası ile iki kulesi bulunan küçük bir savunma tabyası tespiti var. )


- KÖYDEŞ ile/ve/=/||/<> KÖYLÜ

( Aynı köyde oturan kişilerin birbirine göre her biri. )


- KÖYİÇİ ÇEŞMESİ :

( Bahçeköy'de Pazar kurulan mahaldeki bu basit çeşmenin mimari bir özelliği yoktur. Kitabesinde "Kağızmanlı Ebubekir Kara hayrına 2001" yazısı vardır. )


- KOYMAK ile/ve/değil/||/<>/< KUYMAK

( Katılarda. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Sıvılarda. )

( Bırakmak, yerleştirmek. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Dökmek. )


- KOYSUN ile/ve/||/<> ALSIN

( Olanağı bulunan. İLE/VE/||/<> Gereksinimi olan. )


- KOYU ile ÇOK KOYU/KUZGUNÎ


- KOYU ile DOLGUN


- KOYUN KOYUNA (YATMAK) ile KOYUN KOYUNA

( Koyun koyuna yatmak. İLE Koyunlar arasında. )


- KOYUN ile/ve ANADOLU YABAN KOYUNU

( ... İLE/VE Anadolu Yaban Koyunları: * Sadece Türkiye'de yaşarlar. (Konya-Odul Baba Dağı'nda yaşarlar.) * Dişillerin boynuzu yoktur, erillerin vardır. * Dişiller 1.5 yaşında, eriller 3.5 yaşında ergenleşir. * Ön bacaklar arka bacaklardan kısadır. )


- KOYUN ile KARAGÜL/KARAKUL

( ... İLE Asıl yurdu Buhara'da Karakul bölgesi olan ve yurdumuzda da yetiştirilen, tüyleri uzun ve kıvırcık bir cins koyun. )


- KOYUN ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/< OYUN

( ...'ın koyunu, sonra çıkar oyunu. )


- KOYUN ile ROCKY DAĞLARI İRİ BOYNUZLU KOYUNU

( ... İLE Amerika'nın, Rocky Dağları'nda yaşarlar. )


- KOYUN ile YABAN KOYUNU


- KOYUNCU, TURGAY (KARS, 1982) :

( Sarıyer altyapısından yetişti. Yaş gruplarında oynadıktan sonra profesyonel takıma alındı ve 8 sezon (1999 - 2007) profesyonel takım kadrosunda kaldı. Bu süre içinde 106 lig, 5 kupa olmak üzere 111 resmi ve 55 özel maçla birlikte toplam olarak 166 maçta oynadı. Lig maçlarında 3 ve özel maçlarda 2 olmak üzere takımına 5 gol kazandırdı. 2007 Ağustos ayında Malatyaspor'a transfer ederek Sarıyer'den ayrıldı. )


- KOZ[Fars. < GAVZ, GOZ] ile KOZ

( Ceviz. İLE İskambil oyunlarında öteki kâğıtları alabilen, onlara üstün tutulan belirli renk ve işaretteki kâğıt. | Başarı fırsatı olan elverişli durum, saldırış ve savunma fırsatı. | Karşısındakini alt edecek etkili şey. )


- KOZ[>< KOR] ile/||/<> KÖZ/KOR

( İyice yanarak ateş durumuna gelmiş kömür ya da odun parçası. İLE/||/<> Küçük kor parçası. )


- KÖZ ile KOR


- KÖZ ile/||/<> KÖZETLİG ile/||/<> KÖZNGÜ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Göz. İLE/||/<> Korunan, sakınılan nesne. İLE Ayna. )


- KOZA ile/değil KOZALAK

( ÇAM KOZALAĞI: Üremeyi simgeler. )


- KOZAK ile/= KOZALAK

( Kozalak. | Metalden yapılmış, içine antlaşma ve sultan mektuplarının konulduğu kutu. İLE/= Koza. | Kozalaklıların, genellikle dibi yuvarlak, tepesi koni biçiminde ve odunsu dokulu meyvesi, kozak. | Olmamış, kuru, ham meyve. | Bal mumuna basılmış mührün bozulmaması için üzerine yapıştırılan kapakçık. )


- KOZALAK ile/||/<> KOBALAK

( Koza. | Kozalaklıların, genellikle dibi yuvarlak, tepesi koni biçiminde ve odunsu dokulu meyvesi, kozak. | Olmamış, kuru, ham meyve. | Bal mumuna basılmış mührün bozulmaması için üzerine yapıştırılan kapakçık. İLE Palamut ağacının ya da karaçalının yemişi. | Çam ve servi kozalağı. | Haşhaş bitkisinin tohumu. | Taneli ve tanesiz mısır koçanı. | Ham meyve. | Etli meyve. | Toparlak, yuvarlak. )


- KOZALAK = MAHRÛTÎYÜ'L-ESMÂR = CÔNE


- KOZMOGONİ ile KOZMOGRAFYA

( Evren doğumu. İLE Gök biliminin, matematik ve fiziğin yalnız temel kavramlarından yararlanarak belirli başlı olaylarını ele alan dalı. )


- KOZMOLOG değil/yerine/= EVRENBİLİMCİ


- KOZMOLOJİ ile DOĞA


- KOZMOLOJİ ile/ve/<> TEOLOJİ ile/ve/<> İNSAN

( COSMOLOGY vs./and TEOLOGY vs./and/<> HUMAN )


- KOZMOLOJİK KANITLAR

( MEHMET EMİN ÜSKÜDARÂVÎ'nin kitabını okumanızı salık veririz. )


- KOZMOPOLİS ile KOZMOPOLİT

( Uluslararası çapta. İLE/VE/||/<> Çeşitli uluslardan kişileri barındıran, içinde bulunduran. | Ulusal özellikleriyle sınırlan(dırıl)mayan kişi/ünlü/düşünür/sanatçı. )


- Kr ile Ku

( Kriptonun simgesi. İLE Kurçatovyumun simgesi. )


- KRAL / KRALİÇE ile/ve/||/<>/> PRENS / PRENSES ile/ve/||/<>/> ARŞİDÜK/ARŞİDÜKA / ARŞİDÜŞES ile/ve/||/<>/> DÜK / DÜŞES ile/ve/||/<>/> KONT[Fr. < COMTE] ile/ve/||/<>/> VOYVODA ile/ve/||/<>/> VİKONT[Fr. < VICOMTE] ile/ve/||/<>/> BARON[Fr.] / BARONES ile/ve/||/<>/> ŞÖVALYE[Fr. < CHEVALIER] ile/ve/||/<>/> SÖR/SIR / DAME

( [Batı ülkelerinde]
En yüksek devlet otoritesini, kalıtım ya da soylularca seçilme yoluyla elinde bulunduran hükümdar. İLE/VE/||/<>/> Hükümdar ailesinden olan erkeklere verilen san. İLE/VE/||/<>/> Özellikle Habsburg hanedanının (Avusturya - Macaristan) erkek üyeleri için kullanılan bir san. İLE/VE/||/<>/> Büyük ve önemli bir toprak parçasını yöneten yüksek rütbeli soylu. | Bazı devletlerde prensten sonra gelen en yüksek soyluluk gösteren san. İLE/VE/||/<>/> Roma imparatorunun danışman olarak seçtiği kişi. | Derebeyi. | Erkekler için kullanılan bir "soyluluk" sanı. İLE/VE/||/<> Orta ve Doğu Avrupa'da, özellikle Balkanlar'da ve Polonya-Litvanya'da kullanılan bir askeri önder ya da yönetici sanı. İLE/VE/||/<>/> Belirli bölgeleri yöneten soyluluk sanı. İLE/VE/||/<>/> Küçük toprak sahibi ve yerel bir yönetici olabilir.[En düşük soyluluk sanlarından biri] İLE/VE/||/<>/> Eski Roma'da üç sınıftan ikincisinin üyesi olan yurttaş. | Orta Çağ Avrupası'nda özel eğitimle yetişmiş, belirli ülküler taşıyan, soylu, atlı savaşçı ve genellikle askeri hizmetler için kullanılan san.[Soylulukta en alt seviyededir.] | Derebeylik düzeninde soyluluk sanlarının en alt basamağı. | Günümüzde Fransız hükûmetinin verdiği şeref belgesi ve nişanı. İLE/VE/||/<>/> Bir kişiye şövalyelik sanı verildiğinde kullanılır. [Genellikle önemli hizmetleri ya da başarıları olan kişilere verilir.] )


- KRAL OLMAK ile/değil/yerine/>< BABA OLMAK


- KRALDAN ÇOK, KRALCI/LIK ile/ve/değil/yerine/<> KURALDAN ÇOK, KURALCI/LIK


- KRAL/LIK" ile/ve/değil/||/<>/>/< BİLGE/LİK

( Davranışla. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/>/< Sessizlikle. )


- KRAMP/CRAMP[İng.]/[Fr. < CRAMPE] değil/yerine/= KASILMA/KASINÇ


- KRANK[İng. < CRANK] ile/ve/||/<> KRANK MİLİ

( Bir motorda biyellerin doğrusal hareketini dairesel harekete çeviren dingil. | Sac, çinko, dökme demir, bakır vb. borunun yönünü değiştirmeye yarayan kıvrım. İLE/VE/||/<> Pistonun doğrusal hareketini dairesel dönme hareketine çeviren mil. )


- KRANOLOJİ ile KRONOLOJİ

( Kafatası biçimlerini inceleyen insanbilim dalı. İLE Zaman bilimi/dizini. )


- KRANYOTOMİ/CRANİOTOMY ile/||/<> KRANYOPLASTİ/CRANİOPLASTY

( Kafatası ameliyatı. İLE/||/<> Kafatası onarımı. )


- KRATER[Fr. < CRATÈRE] ile KRİTER[Fr. < CRITÈRE]

( Yanardağ ağzı. İLE Ölçüt. )


- KREASYON[Fr./İng. < CREATION] değil/yerine/= YARATI/YARATMA

( Özel bir yetenekten yararlanılarak ortaya konulmuş şey. )


- KREATÖR[Fr./İng. < CREATOR] değil/yerine/= YARATICI


- KREDİ ile/değil/yerine/=/||/<>/< SAYGINLIK/İTİBAR


- KREM FONDOTEN ile/yerine TOZ FONDOTEN


- KREM:
GÜNDÜZ ile GECE


- KREM ile/ve/||/<> JEL

( CREAM vs./and/||/<> GEL )


- KRETENİZM[Fr. < CRETINISME] ile KRETEN[Fr. < CRETIN]

( Tiroit bezinin yeterince hormon üretmemesi sonucu oluşan, fiziksel, psikolojik ve duygusal gelişimin duraklamasıyla beliren hastalık. İLE/VE/||/<>/> Kretenizme tutulmuş kişi. )


- KRİMİNOLOG değil/yerine/= SUÇBİLİMCİ


- KRİPTOLOJİ[Fr. < CRYPTOLOGIE] ile/ve/||/<>/> KRİPTOLOG[Fr. < CRYPTOLOGUE]

( Gizli yazılar, şifreli belgeler bilimi ya da incelemesi. İLE/VE/||/<>/> Kriptoloji uzmanı. )


- KRİSTAL[Fr. < CRISTAL] değil/yerine/= BİLLUR


- KRİYOSKOPİ[Fr. < CRYOSCOPIE] değil/yerine/= TUZLU ERİYİK DONMASI BİLİMİ

( Tuzlu eriyiklerin donma yasalarını inceleyen fizik kolu. )


- KRİZ YOK değil/ne yazık ki KERİZ ÇOK


- RİSK YÖNETİMİ ile/ve/||/<>/> KRİZ YÖNETİMİ

( Hem kişisel, hem de kurumsal/şirket yönetimimizde, öncelikli olarak risk yönetimimizi, planlamalarımızı yapmak, daha sonra da olası büyük sorunlarda nasıl düşünebileceğimizi ve hareket edebileceğimizi iyi hesaplamak ve öngörmek durumundayız/zorundayız! )


- KRİZ ile/ve/||/<>/>/>< KERİZ

( "Yok" saymak. İLE/VE/||/<>/>/>< Çok. )


- KRİZ ile KRİTİK


- KROM[Fr./İng. CHROME] ile/ve/||/<>/> KROMAJ[Fr./İng. CHROMAGE]

( Atom numarası 24, atom ağırlığı 52,01, yoğunluğu 6,92 olan, 1514 °C'de eriyen, ısıya dayanıklı, havada oksitlenmeyen bir öğe. [simgesi Cr] | Bu öğeden yapılmış olan. İLE/VE/||/<>/> Metal yüzeyleri kromla kaplama işlemi. | Bu işlemle kaplanmış yer. )


- KROMATİN[Fr. < CHROMATINE] ile/||/<> KROMATİT[Fr. < CHROMATITE] ile/||/<> KROMOZOM[Fr. < CHROMOSOME]

( Göze çekirdeğinde küçük tanecikler, düzensiz kitleler ya da ağ biçiminde bulunan, soya çekim olaylarını sağlayan, bazı boyalarla hemen boyanabilen nesne. İLE/||/<> Bir kromozomun uzunlamasına iki yarısından her biri. İLE/||/<> Göze çekirdeğinde bulunan DNA ve protein yapısı. )


- KROMATOFOR[Fr. < CHROMATOPHORE] ile/ve/||/<> KROMOPLAST[Fr. < CHROMOPLASTE]

( Plazması pigment tanecikleriyle dolu, çokgen ya da yıldız biçiminde, belirli uzunlukta ya da kısalabilir uzantıları bulunan göze. İLE/VE/||/<> Değişik renkler taşıyan kromatofor. )


- KROMATOGRAFİ ile/||/<> SPEKTROSKOPİ

( Kromatografi ayırma İLE spektroskopi tanımlamadır )

( Formül: Ayırma İLE analiz )


- KROMOZOM ve/<> KİNETOKOR

( )


- KRONER değil KORONER


- KROZOL ve AŞK MEYVESİ

( Orta Afrika Cumhuriyeti'nde bulunan ve tatmanız önerilen iki tropikal meyve. )


- KSE/PROTECTED HEALTH INFORMATION[İng.] değil/yerine/= KORUNMUŞ SAĞLIK BİLGİSİ


- KSENOFANES ile/<>/> KSENOFON

( [M.Ö.] 475 ile/<>/> 431 - 354 )

( XENOPHANES vs./<>/> XENOPHON )


- KSK/PERSONAL HEALTH RECORD[İng.] değil/yerine/= KİŞİSEL SAĞLIK KAYDI


- KTB/PERSONAL IDENTIFIABLE INFORMATION[İng.] değil/yerine/= KİŞİSEL TANIMLANABİLİR BİLGİ


- KÜ ile KÜÇ ile KÜÇ ile KÜÇ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Toplum içinde tanınma bildiren bir sözcük.[KÜLÜG BİLGE: Ünlü bir bilgin.] İLE Güç. İLE Şiddet ya da zulüm. İLE Susam. )


- KUALA LUMPUR ile ...

( Çamurlu kavşak. )


- KUANTUM NOKTA İLE NANOTEL İLE NANOLEVHA ile/||/<> NANO BOYUTLAR

( 0D, 1D ve 2D nanoyapılar. )

( Formül: d < 100 nm )


- KUARK ile ACAYİP KUARK

( ... İLE Elektrik yükü -1/3, baryon sayısı 1/3 ve acayipliği -1 olan kuark. )

( QUARK vs. STRANGE QUARK )

( QUARK mit MERKWÜRDİGES QUARK )

( QUARK avec QUARK ÉTRANGE )


- KUARK ile/ve/||/<>/>< KARŞI KUARK


- KÜBÂD[Ar.] ile KÜBBÂD[Ar.]

( Karaciğer yangısı/iltihabı. İLE Ağaç kavununu andıran, iri ve yumuşak bir limon. )


- KUBBE[Ar.]/KÜMBET[Fars. < GUNBED] değil/yerine/= YUVARDAM


- KUBİLAY AYTAÇ PARKI :

( Kilyos Mahallesinde olup, 285,00 m²'lik bir alanı kapsamakta olup, 130,00 m²'lik yeşil alanı, 85,00 m²'lik çocuk oyun alanı ve 25 m²'lik spor alanı bulunmaktadır. )


- KUBİT İLE SÜPERPOZİSYON İLE DOLANIKLIK İLE ÖLÇÜM ile/||/<> KUANTUM BİLGİ

( Kuantum bilgisayarların temel kavramları. )

( Formül: |ψ⟩ = α|0⟩ + β|1⟩ )


- KÜÇ ile KÜÇ ile KÜÇ

( Güç. İLE Şiddet, zulüm. İLE Susam. )


- KUCAK ile KUCAKLAŞMAK/KOÇMAK

( Kişinin, göğüs ile diz arasındaki alana verilen ad. İLE İki gövdenin, sevgi ve coşkuyla sarılması. )


- KUCAKLAMAK/KUCAĞA ALMAK ile KUCAĞINA OTURTMAK

( Bir bebeği/çocuğu kollar aracılığıyla/yardımıyla göğüs bölgesinde tutmak. İLE Bir bebeği/çocuğu üst bacaklar üzerinde oturtmak. )


- KUCHING:
KUZEY ile/ve/<> GÜNEY


- KÜÇÜĞÜN, BÜYÜĞE SELÂM VERMESİ ile/ve/değil/yerine BÜYÜĞÜN, KÜÇÜĞE SELÂM VERMESİ


- KÜÇÜK AK BALIKÇIL ile BÜYÜK BALIKÇIL

( İki kat büyüktür. )


- KÜÇÜK ARMUTLU MERKEZ CAMİİ :

( Fatih Sultan Mehmet mahallesinin Küçük Armutlu yerleşim bölgesinde yen alan cami yeni camilerden olup tarihi özelliği yoktur. )


- KÜÇÜK ATARDAMAR ile ATARDAMAR

( ARTERIOLE vs. ARTERY )


- ÇÖZÜMLER:
KÜÇÜK ile/ve/||/<> ARA ile/ve/||/<> YALIN


- KÜÇÜK DERT ile/ve/||/<> BÜYÜK DERT

( Konuşur/konuşturur. İLE/VE/||/<> Dilsizdir. )


- KÜÇÜK GÖRMEK ile/ve/<> KÜÇÜK DÜŞÜRMEK


- KÜÇÜK HESAP ile/değil/yerine/>< AYRINTI

( "Küçük/güdük zihin"liler "uğraşır". İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Profesyoneller uğraşır. )

( Gözü, tanede olan kuşun, ayağı, tuzaktan kurtulmaz. )

( FERİ[Ar.]: Ayrıntılarla ilgili, ayrıntı niteliğinde olan. | İkinci derecede/n olan. )


- [ne yazık ki]
KÜÇÜK HESAP ile/ve/||/<>/>/< BİLGİSİZLİK

( İkirciğe neden olur. İLE/VE/||/<>/>/< Hesapsızlığa ve fazla/yersiz "atılganlığa" neden olur. )


- KÜÇÜK İŞ ile/ve/<> BÜYÜK İŞ

( [iş/çalışma/etkinlik] Kent içindeyse. İLE/VE/<> Kent dışındaysa. )

( Küçük çocuklara, işe gitmenin ve geri dönüşün ne kadar süreceğini anlatmak üzere kullanılabilecek sözler. )


- KÜÇÜK KAN DOLAŞIMI ile/ve/<> BÜYÜK KAN DOLAŞIMI

( Sağ karıncıktan çıkan akiğer atardamarı kalbin hemen üzerinde ikiye ayrılarak biri sağ öbürü sol akciğere ider. Akciğerde kan temizlendikten sonra her akciğerden bir çift toplardamar halinde çıkarak sol kulakçığa dört koldan dökülür. Kalple akciğer arasındaki bu dolaşıma "Küçük Dolaşım" denir. İLE/VE/<> Sol karıncıktan çıkan aort, sola doğru kıvrılarak bir yay yapar. Bu yaydan başa ve kollara damarlar ayrılır. Daha sonra aort aşağı doğru kıvrılarak diyaframı deler ve karın boşluğuna geçer; kalça hizasında ikiye ayrılarak bacaklara uzanır. Bu aralıkta, iç organlara ve kaslara dallar verir. Gövdenin alt kısımlarında oksijensiz kan al ana toplardamarı ile gövdenin üst kısmından toplanan oksijensiz kan ise üst ana toplardamarı ile kalbin sağ kulakçığına dökülür. Bu dolaşım sistemine de "Büyük Dolaşım" denir. )

( KÜÇÜK KAN DOLAŞIMI - İBN. NEFİS, FAZIL b. NÂTIK ve HARVEY )

( Kanımızın, gövdemizi dolaşması, yalnızca 22-23 saniye sürmektedir. )

( )


- YILDIZLAR:
KÜÇÜK KÜTLELİ ile/ve/||/<>/> BÜYÜK KÜTLELİ

( Sessiz. İLE/VE/||/<>/> Büyük bir patlama ile. )


- KÜÇÜK MAHMUT BABA :

( Nafi Baba'nın ölmesi üzerine (1908) Tekkenin başına oğlu Küçük Mahmut Baba geçti. Küçük Mahmut Baba devlet hizmetinde çalışan bir görevliydi. Dâhiliye Nazırlığı özel kaleminde, Gümrük Müdürlüğünde; Darülfünunda İngilizce öğretmeni olarak çalışmıştı. Tekkeler kapatılırken (1925) tekkenin son şeyhi idi. )


- KÜÇÜK OLASILIK değil DÜŞÜK OLASILIK


- KÜÇÜK ROK ile BÜYÜK ROK


- KÜÇÜK ŞALGAM = YAĞ ŞALGAMI

( Turpgillerden, çiçekleri kokulu, tohumlarından ışık araçlarında ve sabun yapımında kullanılan bir yağ çıkarılan, kolzaya benzeyen bir bitki. )

( BRASSICA RAPA )


- KÜÇÜK ŞEYLER ve/||/<>/> BÜYÜK ŞEYLER

( Yaşam, küçük şeylerden oluşur. VE/||/<>/> Eğer seversek, büyük olurlar. )


- KÜÇÜK ÜNLÜ(LER) ile BÜYÜK ÜNLÜ(LER)


- KÜÇÜK ZİHİN ile/değil/yerine/<>/> ORTA ZİHİN ile/değil/yerine/<>/> İLERİ ZİHİN

( Kişilerle uğraşır. İLE/DEĞİL/YERİNE Olaylarla uğraşır. İLE/DEĞİL/YERİNE Düzenle/sistemle uğraşır. )

( "Her sorunun" kendince bir yanıtı/açıklaması vardır. İLE/DEĞİL/YERİNE Deneyimlerinden öğrenir. İLE/DEĞİL/YERİNE Herşeyden ve herkesten öğrenir. )

( "Dengini" arar. İLE ... İLE/DEĞİL/YERİNE Kendini arar. )

( "İleri zihinler, kendi çağının ötesindedir, zekiler, kendine bir şeyler çıkarır ve ahmak olan da buna karşı koyar.[The great person is ahead of their time, the smart make something out of it, and the blockhead, sets themselves against it.]" )


- KÜÇÜK, CELALETTİN (AMASYA/TAŞOVA, 1965) :

( Emekli Maliyeci. İktisat Fakültesi Maliye Bölümünden mezun oldu. 1995'te Maliye Bakanlığından tayin olarak Sarıyer'e geldi ve buradan 2018'de emekli oldu. 2009 yılında kurduğu Simas Ajans'ta Turizm, Reklam, Organizasyon, Garifik Tasarım ve Matbaacılık işleri ile iştigal etti 2002'de Sarıyer'in ilk web sitesi olan sariyerim.com web portalını kurdu. Sarıyer'de hazırlanan ilk Kültür Edebiyat ve Sanat Dergisi olan Simas'ı yayımlamaya başladı. Aynı zamanda Aktüel Dergisini çıkarıyor. )


- KÜÇÜK ile GÜDÜK


- KÜÇÜK ile/ve/<> KÜÇÜLTÜLMÜŞ


- KÜÇÜKÇEKMECE ile/ve KÜÇÜKÇEKMECE GÖLÜ

( Büyükçekmece - Florya arasında bir semt. [1987] [Adını "Çekdiri" adlı gemilerin çekildiği yer olmasından dolayı almıştır.] İLE/VE Küçükçekmece'de, Marmara Denizi kıyısında bulunan kıyı ve baraj gölüdür. [Suyu tuzludur.] [Yüzölçümü 16 km2, derinliği 20 m., denizden yüksekliği 3 m.] [28 Ocak 1969'da donmuştur.] )


- KÜÇÜKDERE AYAZMASI :

( Rumelihisarı'nın üst kısımlarında eski Osmanlı mezarlığının yanında olup Ermenilere ait bir ayazmadır. Mahallelerin ayrışmasından sonra Reşitpaşa'nın sınırları içinde kalmıştır. )


- KÜÇÜKDERE CAMİİ :

( Baltalimanı mahallesi sınırları içindeki Küçükdere camii 2001'de yapılmış olup tarihi özelliği yoktur. )


- KÜÇÜKEROL, RIZA (ANTALYA, 1935) :

( Beykoz'dan kaleci olarak transfer edildi ve altı sezon (1956 - 1062) Sarıyer'de tescilli kaldı. Bu süre içinde 92 lig ve 12 özel olmak üzere 104 maçta oynadı. Lig maçlarında71 ve özel maçlarda 15 olmak üzere toplam olarak 86 gol yedi. Sarıyer'de futbol yaşamını noktaladı. )


- KÜÇÜK-MÜÇÜK


- [ne yazık ki]
"KÜÇÜK ŞEYLERİ KONUŞMAMAK" ve/||/<>/>/ne yazık ki BÜYÜK ŞEYLERİ KONUŞAMAMAK


- KÜÇÜLME ile/ve/||/<> BÜZÜŞME/SIKIŞMA


- KÜÇÜLMEK ile/değil/yerine İNCELMEK


- KÜÇÜLMEK ve RAHATLIK


- KÜÇÜLTMEK ile ...

( DIMINUTIVE )


- KÜÇÜMSEMEK ve/||/=/<> ABARTMAK/"BÜYÜLTMEK"


- KÜÇÜMSEMEK ile HOR GÖRMEK

( Kimseyi küçümseme! Nokta da küçüktür fakat bitirir tümceyi. )

( "Karıncayı bile incitmem" deme! "Bile"den incinir karınca. Söz söylemek, İrfân ister; anlamak, İnsan! )

( TO DESPISE vs. TO BELITTLE )

( CONTEMPTUS cum DEDIGNATIO )


- [ne yazık ki]
!"KÜÇÜMSEMEK" ile/ve/||/<>/> KÜÇÜMSEDİĞİNE GEREKSİNİM DUYMAK/MUHTAÇ KALMAK

( Kapalı olan Antep fıstığını, bırakıp sonunda, o kapalı olanları açmaya çalışmak kadar komik, çaresiz ve vahim durumlara düşmemek için çoğu ufak/değersiz/yetersiz "görünen" şeyi ve kişiyi küçümsememek gerekir. )


- KÜÇÜMSEMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< ÖTEKİLEŞTİRMEK


- KÜÇÜREK ile KÜÇÜMEN

( Biraz küçük. İLE Benzerlerinden daha küçük olan, pek küçük. )


- KUDRET BEY KÖŞKÜ :

( Sarıyer'de ve Sırrı Bey sokakta olan bu mükemmel köşke Pembe Köşk'te denilmektedir. Bu bina 2008'de yıkılarak ortadan kalktı. )


- KUDRET ile/ve EDEB


- KUDRET ile/ve ENERJİ

( CAPABLE vs./and ENERGY )


- KUDRET ve/<> HİZMET

( CAPABLE and/<> TO SERVE )


- KUDRET ile TASARRUF

( CAPABLE vs. SAVING )


- KUDU, ALİ (...) :

( Üç dönem Yenimahalle muhtarı olarak görev yaptı. Yoksulları Koruma Derneği yönetiminde bulundu. )


- KUDUR(T)MAK ile ÇILDIR(T)MAK


- KUDURUK ile/ve AZGIN


- KUDUZ ile KUNDUZ


- KUELA ile KIRMIZI GAGALI KUELA

( ... İLE Dünya üzerindeki en geniş nüfusa sahip kuş türüdür. )

( )


- KÜFE[Ar.] değil/yerine/= SEPET

( Genellikle söğüt ya da başka ağaç dallarından örülen, yük taşımaya yarayan, kaba ve dayanıklı sepet. | [argo] Kaba et, kıç. | Bir küfenin alabileceği miktar. )


- KÜFE[Ar.] ile KEFE[Ar. < KEFFE]

( Genellikle söğüt ya da başka ağaç dallarından örülen, yük taşımaya yarayan, kaba ve dayanıklı sepet. | Bu sepetin alabildiği ölçüde olan. | Kıç. İLE Terazi gözlerinden her biri. )


- KÛFİ ile/ve SATRANÇ KÛFÎ


- KÜFÜR ETMEK ile/değil/yerine "BU DA VAR(MIŞ)" DEMEK


- KÜFÜR ETMEK/EDEN/ŞATİM[Ar. < ŞETM] ile/değil/yerine/>< ŞÜKÜR ETMEK/EDEN


- KÜFÜR[Ar. KFR/KÂFİR: Örten. | Çiftçi.] (ETMEK) değil/yerine/= SÖVGÜ/SÖVMEK


- KÜFÜR KIYAMET -ile


- KÜFÜR değil/yerine/>< FİKİR

( Gerçeğin üstünü örtmek. DEĞİL/YERİNE/>< Gerçeğin örtüsünü açmak. )


- KÜFÜR ile HÂCİRE[Ar. | çoğ. HEVÂCİR]

( ... İLE Terbiye sınırlarını aşan küfür. | Günün en sıcak zamanı. )


- KÜFÜR[Ar. KÜFR] ile/ve/||/<> HİCÂB[Ar.]


- KÜFÜR ile İGLÂZ[< GALÎZ, çoğ. İGLÂZÂT]

( ... İLE Kaba, kötü "söz" söyleme. )


- KÜFÜRBAZ[Ar. + Fars.(-bâz)] değil/yerine/= SÖVGEN/SÖVÜCÜ/AĞZI BOZUK/KARA


- KUĞU:
Güzelliğini sergilemekten, su içmeyi bile boşvererek/unutarak susuzluktan ölmüş. -ile

Bugün[09 Kasım 2025]
itibarı ile 34.754 başlık/FaRk ile birlikte,
34.754 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(79/140)