G ile başlayan FaRkLaR
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
itibarı ile 34.754 başlık/FaRk ile birlikte,
34.754 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...
(4/140)
- AĞAÇ ile KIZILAĞAÇ/KIZILSÖĞÜT
( ... İLE Gürgengillerden, dişil çiçekleri küçük ve sarımtırak, eril çiçekleri püskül biçiminde olan, boyu 30 metre kadar olabilen, kerestesi kolay işlenebilir bir ağaç. )
( ... cum ALNUS )
- AĞAÇ ile RÜZGÂR AĞAÇLARI
- AĞAÇ ile/ve ŞATOK/ŞADOK
( ... İLE Bir tür ağaç ve meyvesi. )
- AĞAÇ ile ŞİMŞİR/ŞEMŞÎR[Fars.]
( En sert ağaç. )
( ... İLE Şimşirgillerden, yaprakları her mevsimde yeşil kalan, taşlık, çorak bölgelerde kendiliğinden yetişen ya da bahçelerde süs bitkisi olarak yetiştirilen, odunu sarımsı renkli ve çok sert olan bir ağaççık. | Bu ağaççığın sert, düzgün sarı renkte kerestesi. | Bu keresteden yapılan. )
- AĞAÇ ile TİK AĞACI
( ... İLE Çift çeneklilerden, kaplamada kerestesinden yararlanılan, doğal rengi sarı, zamanla havada kendiliğinden koyulaşan bir sıcak iklim ağacı. | Bu ağacın tahtasından yapılan. )
( ... cum TECTONA GRANDIS )
- AĞAÇ ile TİMBUL/TEMBUL/TENBUL[Fars.]
( ... İLE Hindistan'a özgü, tırmanıcı bir tür biber ağacı. )
( ... cum PIPER BETLE )
- AĞAÇ ile/ve TÛBÂ AĞACI
( ... İLE Tûbâ ağacı insandır, meyvesi de Kelâm'dır. )
- AĞAÇ ile VAKVAK AĞACI
- AĞAÇALTI BAHÇESİ :
( Kireçburnu Ihsak Ağa Camii yanındaki bahçeye Ağaçaltı Bahçesi denilmekte olup, çay bahçesi olarak kullanılmaktadır. )
- AĞAÇALTI TABYASI :
( Ağaçaltı Tabyası Kefeliköy ile Kireçburnu arasında Kireçburnu Tabyasının kuzeyindedir, Kesin inşâ tarihi bilinmiyor. 1838 tarihli Boğaziçi haritasındaki planından burada 6 top bulunduğu, depo ile kışlak binası olan küçük bir tabya olduğu anlaşılıyor. )
- AĞAÇALTI :
( Kireçburnu'ndaki Mehmet Bey Caminin (Bir ismi de Gümrükçü İshak Ağa Camiidir) bulunduğu ağaçlık alana Ağaçaltı denilmektedir. )
- AĞAÇALTI :
( Kireçburnu limanının bulunduğu yerden Kefeliköy'e kadar olan aflana Ağaçaltı denilir. Ağaçaltı'nın denizi dalyan balıkçılığı, manyat çekmek ve voli yapmak için çok elverişlidir. )
- AĞACI:
[ne yazık ki]
!KESERSENİZ ile/değil/yerine/>< KESMEZSENİZ
( Kazık kalır, üstüne oturursunuz. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Gölge olur, altına oturursunuz. )
(
)
- AĞAÇKAKAN ile AKSIRTLI AĞAÇKAKAN
( ... vs. WHITE-BACKED WOODPECKER )
( ... cum DENDROCOPOS LEUCOTOS )
- AĞAÇKAKAN ile KIRMIZI ŞAPKALI/KOKARTLI AĞAÇKAKAN
( ... vs. RED COCKADED WOODPECKER )
( ... cum PICOIDES BOREALIS )
- AĞAÇKAKAN ile SURİYE/ALACA AĞAÇKAKANI ile GÖKNAR AĞAÇKAKANI ile GRİ AĞAÇKAKAN ile KIZIL AĞAÇKAKAN ile ORMAN AĞAÇKAKANI ile SARI AĞAÇKAKAN ile TEPELİ AĞAÇKAKAN
( ... vs. SYRIAN WOODPECKER vs. GREAT SPOTTED WOODPECKER vs. GREY-FACED WOODPECKER vs. REDHEADED WOODPECKER vs. GREAT-SPOTTED WOODPECKER vs. WOODPECKER vs. PILEATED WOODPECKER )
( ... cum PICOIDES TRIDACTYLUS cum ... cum ... cum ... cum ... cum ... cum DRYOCOPUS PILEATUS )
- AĞAÇYETİŞTİREN, BAHATTİN :
( Refah Partisinde siyasete atıldı ve 1994/1999 dönemde Refah Partisi listesinden Sarıyer Belediye Meclisine üye olarak seçilerek görev yaptı. )
- AGÂH EFENDİ (1832 - 1885) :
( Gazeteci, devlet adamı. Sarıyer'de doğdu. İlk tahsilinden sonra Galatasaray Tıbbiye - i Şâhane - i Adliye'sinin hazırlık sınıfına girdi (1842). Bu okulda yedi yıl okudu ise de bitiremedi ama İngilizce, Fransızca, İtalyanca dillerini öğrendi. Babiali Tercüme Odası'na memur oldu (1849). Dışişlerine intisap etti ve Maiyet Katibi olarak Paris'e gitti. Üç yıl sonra İstanbul'u döndü ve Karantina Müdür Muavinliğine daha sonra da Rumeli Orduları baş mütercimliğine tayin edildi (1855). Baş mütercimlikten istifa ettikten sonra Mostar mutasarrıf vekili oldu (1857). İstanbul'a döndükten sonra Şinasi ile birlikte Tercüman - ı Ahval Gazetesini çıkarmaya başladı (1860). Gazetecilik görevini devam ettirirken Postane - i Amire Nazırlığı görevini üstlendi (1861).Posta idaresinin ıslahı için yeni uygulamalara girişerek ilk defa posta pulu kullanma usulünü yürürlüğe koydu. Bir süre Vapurlar Nazırlığı ve Ereğli Kömür İşletmeleri Nazırlığı yaptı. Bilahare Divan - ı Muhasebet üyeliğine görevlendirildi. Bu arada Yeni Osmanlılar Cemiyetine girdiği anlaşılınca görevine son verildi. Gelişen olaylar nedeni ile gazetesini kapattıktan (1866) sonra Namık Kemal, Ziya Paşa ve Ali Suavi ile birlikte yurtdışına kaçtı. Önce Londra'ya oradan da Brüksel'e geçti. Yeni Osmanlıların yayın organı olan Muhbir ve Hürriyet Gazetelerinin yayım çalışmalarına katıldı. Sultan Abdülaziz'in 42. Doğum yılı nedeni ile çıkarılan aftan yararlanarak İstanbul'a döndü (1871). İzmit Mutasarrıflığına tayin edildi (1872). Bir süre sonra görevden alındı ise de V. Murat Padişah olunca tekrar aynı göreve gönderildi (1876). Bu arada Şura - ı Devlet azalığına tayin edildikten sonra azledildi ve önce Bursa'ya sonra da Ankara'ya sürgün edildi (1877). Daha sonra affedilerek Rodos Mutasarrıflığına (1884) takiben Midilli Mutasarrıflığına gitti buradan da Atina Mutasrrıfı oldu (1885) ve Atina'da vefât etti. Türk gazeteciliğinin babası sayılır. Gazetecilik anlayışının Türkiye'de yerleşmesi için büyük uğraş verdi, öncülük yaptı. En büyük hizmeti ise Türkiye'de Posta İdaresi'nin gelişmesi verdiği mücadelenin başarı ile sonuçlanmasıdır. )
- AĞAOĞLU, ADALET (NALLIHAN - 1929): -:
( Edebiyatçı. 20. Yüzyılın önemli edebiyatçılarından biri olarak kabul edilir. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümünden mezun oldu. Uzun bir süre (1951 - 1971) TRT'de görev yaptı. Yazın hayatına 1946 yılında Ulus Gazetesinde başladı. Kaynak Dergisinde şiirleri yayınlandı. Sevim Uzgören ile birlikte yazdıkları "Bir Oyun Yazalım" adlı oyunu Küçük Tiyatroda sahnelendi. 1973 yılından sonra Öykü ve Roman yazmaya yoğunlaştı. İlk Romanı Ölmeye Yatmak 1973 yılında yayınlandı. Sedat Simavi Edebiyat Ödülünü kazandı. Eserleri: Ölmeye Yatmak (1973), Fikrimin İnce Gülü (1976), Bir Düğün Gecesi (1979), Yaz Sonu (1980), Üç Beş kişi (1984), Ruh Üşümesi (1991), Romantik Bir Viyana Yazı (1993), Dert Dinleme Uzmanı (2014) )
- AGAT[Fr.] değil/yerine/= AKİK [DEĞERLİ TAŞ]
- AGAT = AKİK[Ar.] TAŞI
( Kalseduan kuvarsının bir türü olan, yüzük taşı, mühür vb. yapmakta kullanılan, türlü renklerde, yarı saydam, parlak ve değerli bir taş. [Ancak elmasla kesilebilir.] )
- AĞATAN, M. İZZET (SARIYER, 1915 - 1992) :
( Büylükderelidir. Eczacılık fakültesininden mezun oldu. Sarıyer Gençler Mahfilinin kurucularındandır (1932).Sarıyer Spor Kulübünün kurulması için büyük uğraşlar verdi (1940). Eczacılar Birliği ve Sarıyer Spor Kulübü üyesidir. Sarıyer Spor Kulübünde 2 dönem (1948 - 1949 ve 1950 - 1951) yönetim kurulu üayesi olarak görev yaptı. )
- AGE[İng.]:
YAŞ ile/ve/değil/||/<> ÇAĞ/DÖNEM
- AG[G]LÜTİNASYON ile/||/<> AG[G]LÜTİNİN[Fr. AGGLUTININE]
( Kümeleşim. İLE/||/<> Kümeleştirici. | Serumda oluşan ve pıhtılaşmaya neden olan antikor. )
- AGHIA TRIADA KİLİSESİ :
( Kireçburnu tepesinde Ortodokslar tarafından Aziz Yevpime adına yaptırılmışsa da zamanla yıkılıp yok olmuştur. )
- AGI/ARTIFICIAL GENERAL INTELLIGENCE[İng.] değil/yerine/= YAPAY GENEL ZEKÂ
- AĞIR ALAŞIM ile HAFİF ALAŞIM ile SERT ALAŞIM
( Tungsten asıllı alaşım. İLE 1939 yılından beri kullanılmakta olan alüminyum ya da magnezyum alaşımları. Alüminyum alaşımlarının yoğunlukları, ortalama 2,7; magnezyum alaşımlarınki ise 1,8'dir. İLE Demir ailesinden, bağlayıcı bir maden ya da alaşım[kobalt, nikel] yardımı ile meydana gelen alaşım. )
- AĞIR CEZA SAVCISI değil AĞIR CEZA MAHKEMESİ NEZDİNDEKİ SAVCI
- AĞIR TOPÇU SOKAK :
( Yenimahalle'nin Havantepe mevkiinde I. Dünya Savaşından kalan ve II. Dünya Savaşı sırasında gerektiğinde kullanılabilecek olan bir 42‘lik tabir edilen çakılı bir top ve top birliği vardı (1960'lı yıllarda top sökülerek götürüldü, korganı yerindedir). Bu nedenle sokağa "Ağır Topçu Sokak" denildiği söylenir. Bir başka söylemde; bu sokakta oturan çok ağır başlı, az konuşan, az gülen, ciddi mi ciddi bir emekli topçu subayı varmış, sokağa bu nedenle bu isim verilmiş. )
- AĞIR YUVAR ile DÜZLEM YUVAR ile HAVA YUVARI ile IŞIK YUVARI ile RENK YUVARI ile SU YUVARI ile TAŞ YUVARI ile YARI YUVAR ile YARIM YUVAR
- AĞIR ile/ve/değil "BASKIN"
- AĞIR ile/ve MUTLAK AĞIR
( ... İLE/VE Toprak. )
( Toprak doğası gereği dingin olur. Doğal yerinden ayırılırsa tekrar aslî yerine döner. Bundan dolayı mutlak ağırdır. )
- AĞIR ile/ve/||/<> SAĞIR
( Baş. İLE/VE/||/<> Kulak. )
- AĞIRBAŞLILIK/AYIKLIK = SOBRIETY[İng.] = SOBRIÉTÉ[Fr.] = NÜCHTERNHEIT[Alm.] = SOBRIEATAS[Lat.]
- AĞIRLIK ile/değil/||/<> AĞIRŞAK
( ... İLE/DEĞİL/||/<> İplik eğrilen iği ağırlaştırmak için alt ucuna geçirilen yarım küre biçiminde, ortası delik parça. | Teker biçiminde yassı nesne, kurs. )
- AĞIŞ >< YAĞIŞ
( Ağma işi. | Su buharının ve başka gazların yerden havaya doğru çıkışı, yağış karşıtı. >< Yağma işi. | Havadaki su buharının yoğunlaşma sonunda sıvı ya da katı durumda yere düşmesi, ağış karşıtı. | Yağan yağmur ya da kar miktarı. | Yağmur. )
- AĞIZ AÇIKLIĞI ile/değil/yerine/>< ZİHİN AÇIKLIĞI
( Kişinin, zihni, ne kadar kapalıysa; ağzı, o kadar açık olur. )
- AĞIZ UCUYLA SÖYLEMEK ile SÖYLEMEK
- AĞIZ ile AĞIZ
( Yüzde, avurtlarla iki çene arasında, selenin çıkmasına, soluk alıp vermeye ve besinleri almaya yarayan boşluk. | Bu boşluğun, dudaklarla çevrelendiği bölümü. | Kapların ya da içi boş şeylerin açık yanı. | Bir suyun, denize ya da göle döküldüğü yer. | Koy, körfez, liman, yol gibi yerlerin açık yanı. | Birkaç yolun birbirine kavuştuğu yer, kavşak. | Kesici aletlerin, keskin yanı. | Bir anadilin konuşulduğu sınırları içinde, bölgelere ve sınıflara göre değişen söyleyiş özelliği, şive. | Birini yanıltmak, kandırmak amacıyla, dolambaçlı bazı sözler söyleme özelliği. | [müzik] Bir bölgenin ezgilerinde görülen özelliklerin tümü. | Bir akarsuyun göle ya da denize döküldüğü yer, munsap. | Bazen, "kez" anlamına gelir. [İlk ağızda, paranın yarısını ödedi.] | Tehlikeli şeyler/durumlar için pek yakın yer. [Topun/uçurumun ağzında.] İLE Yeni doğurmuş memelilerin ilk sütü. )
( MOUTH vs. MOUTH )
- AĞIZ ile/ve/<> DUDAK/LAR
( [Divan şiirinde] YÂKUT, FİKR-İ DEHÂN ile/ve ... )
( NUN harfi ve NOKTA ile simgelenir. İLE/VE ... )
( Ağızda, 6 - 10 milyon bakteri bulunmaktadır. )
( HASREME: Üst dudağın, alt dudak üzerine taşması.
BUZRA: Üst dudağın ortasından dışarı doğru taşan et parçası. )
( BERFÛZ/BERFÛS: Ağzın dış kenarı, dudakların çevresi.
DEHÂN-I TENG: Küçük ağız.
NEMEK-DÂN[Fars.]: Sevgilinin dudağı. )
( FEM ile/ve ŞEFE/TEYN, BÂSİA[: Çok kırmızı dudak.] )
( DEHÂN/DEHEN, FEM ile/ve LEB, LA'L )
( MOUTH vs./and LIP/S )
- AĞIZ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KULAK
( Daha az konuşmak üzere/için. İLE/VE/||/<>/< Daha çok dinlemek üzere/için. )
( Bir. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< İki. )
( [not] MOUTH vs./and/but/||/<>/< EAR
EAR instead of MOUTH )
- (AĞIZDA) 30 SN. ile/yerine (MİDEDE) 2,5 SAAT'E ÖNEM/DEĞER/ÖNCELİK VERMEK
- AĞIZDAN ÇIKACAK OLAN (TEK) BİR SÖZCÜK ile/ve/||/<>/< AĞIZDAN ÇIK(A)MAYABİLECEK OLAN (TEK) BİR SÖZCÜK
( Bir şey ki, yapmasan da olur, YAPMA! Bir şey ki, söylemesen de olur, SÖYLEME! )
- AĞIZDAN SOLUK ALMAK ile/yerine BURUNDAN SOLUK ALMAK
- [ne yazık ki]
AĞIZ, DOLUYKEN KONUŞMAK ile/ve/=/||/<> ZİHİN, BOŞKEN KONUŞMAK
- AĞLAMA DUVARI ile/değil/yerine BATI DUVARI
- AĞLAMAK:
"GÜÇSÜZLÜK"TEN ile/değil/||/<>/< "GÜÇLÜLÜK"TEN
- AĞLAMAK:
"KIRILDIĞIN" YERDEN değil KIRDIĞIN YERDEN
( Kırıldığın yerden değil kırdığın yerden ağlarsın. )
- AĞLAMAK ile/ve/||/<>/> BAĞLAMAK
- AĞLAMAK ve/değil/yerine/<>/>< GÜLMEK :)
( Yalnız. VE/DEĞİL/YERİNE/<>/>< Herkesle birlikte. :) )
( Çocuklar, annesini/babasını yıkarken. İLE Anneler/babalar, çocuğunu yıkarken. )
(
ve/değil/yerine/<>/><
)
( Heraklitos. VE/DEĞİL/YERİNE/<>/>< Demokritos. )
- AĞLAMALI AHMET BABA TEKKESİ :
( Ağlamalı Ahmet Baba Tekkesi aynı ismi taşıyan mezarlığın içinde idi. Yeniçeri ocaklarının kaldırılması sırasında (1826) yeniçeriler büyük kıyıma uğradı. Şeyh Ağlamalı Ahmet Baba Tekkesine bağlı olan yeniçeriler de büyük kıyım gördü. Aslında Tekke değil zaviye idi. Zamanla yıkılıp kaybolan tekke veya zaviyeden hiçbir kalıntı yok. )
- AĞLAMALI BABA TÜRBESİ :
( Bu türbe Uskumruköy sınırları içinde bulunan "Ağlamış Baba" mezarlığındadır. Türbe yerinde veya yakınında "Ağlamalı Ahmet Baba Tekkesi" vardı. Tekkenin şeyhi Ağlamalı Ahmet Baba idi. 1826 da ölen şeyhin türbesi kendi adını taşıyan mezarlığın içindedir. )
- AĞLAMAMAK değil/yerine AĞLATMAMAK
- AĞLAMIŞ DEDE MEZARLIĞI :
( Uskumruköyü sınırları içindedir. Ancak "Kilyos Ağlamış Dede Mezarlığı" olarak bilinir. Bu mezarlığın gerçek ismi "Ağlamalı Ahmet Baba" mezarlığıdır. Mezarlığın ismi burada bulunan Tekke Şeyhi Ağlamalı Ahmet Baba'nın öldüğünde (1824) tekke yanına gömülmesinden ileri gelmektedir. Tekke hayli ilgi gören ve Yeniçerilerin rağbet gösterdikleri bir tekke idi. Şeyhi de Ağlamalı Ahmet Baba idi. Sultan III. Selim Yeni bir ordu kurma yoluna gitti ve 1792 de Nizami Cedit Ordusunu kurdu. Amaç, Yeniçeri ordusunu dağıtmak ve yeni modern ordu kurmaktı. Ne var ki yeniçeriler yenileşmeye karşı çıktı ve ayaklandılar. Kanlı olaylar meydana geldi, pek çok Yeniçeri ve Nizami Cedit mensubu asker öldürüldü. Bu arada ayaklanmayı başlatan Kabakçı Mustafa ile arkadaşlarının hızlı gelişen isyanı sonucu III. Selim tahtından indirilip öldürüldü. Yerine IV. Mustafa Padişah oldu (1807 - 1808). Yeni Padişah gereken huzuru temin edemeyince yerine II. Mahmut Padişahlığa getirildi (1808 - 1839). II. Mahmut geri adım atmadı yenileşmeye devam ederek Yeniçeri ocaklarını kaldırdı (1826). Dolaysıyla Ağlamalı Ahmet Baba Tekkesi de ortadan kaldırılmış oldu ve tekkenin bulunduğu büyük alanda mezarlık kuruldu. Ağlamalı Ahmet Baba'nın mezarı korundu ve zamanla türbe haline getirildi. Mezar kitabesinde şöyle yazmaktadır. Hem mücteba ehl - i Beytim bende - i Ali Aba
Şah - ı keyneyn delilimdir hem Aliyyül Mürteza
Muharremde ruh teslim eyledi Şah - ı Hüseyn aşkına
Fenadan bekaya rilet eyledi Ağlamalı Ahmet Baba.
Eylül, 1824 )
- AĞLANACAK DURUMUNA ...:
AĞLAMAK ile/değil/yerine GÜLMEK
- AĞLAYAN SÖĞÜT, SALKIMSÖĞÜDÜ ile SULTÂNÎ SÖĞÜT ile KEÇİSÖĞÜDÜ ile KIZILSÖĞÜT ile SEPETÇİSÖĞÜDÜ/SORKUN
( BÎD-İ GİRYÂN/MECNÛN/NÂLÂN/PİYÂDE/REVÂN/SERNİGÛN ile BÎD-İ MÜŞK ile BÎD-İ ... ile BÎD-İ SÜRH ile BÎD-İ ... )
( SALIX BABYLONICA cum ... cum SALIX CAPREA cum ... cum SALIX VIMINALIS )
- AĞLIYORSUNUZ ile/ve/değil/||/<>/> ALIYORSUNUZ
- AGLOS[Yun.] ile AGLOSİ[Fr.]
( Doğuştan, ağzında dili olmayan. İLE Dilin, doğuştan yokluğu. )
- AĞNİYÂN-İ ŞÂKİRÎN ile/ve/<> FUKARÂ-İ SÂBİRÎN
- AGONİ[Yun.]/AGONY[İng.] değil/yerine/= CAN ÇEKİŞME
- AGONİST İLE ANTAGONİST İLE PARTİAL AGONİST ile/||/<> İLAÇ-RESEPTÖR ETKİLEŞİMİ
( Farmakolojik etki türleri. )
( Formül: Response = Emax[A]/(EC50+[A]) )
- AGORA ile/||/<> AKROPOLİS ile/||/<> BOULEUTERİON ile/||/<> FORUM ile/||/<> GYMNASION ile/||/<> STADION/STADIUM ile/||/<> HIPPODROMOS ile/||/<> ODEON[< ODEION: ŞARKI SÖYLEMEK]
( Antik Yunan kentlerinde, stoalar ile çevrelenmiş, içinde ya da yakınında tapınak, bouleuterion gibi dini ve resmi yapıların bulunduğu toplumsal ve ticari yaşamın yoğunlaştığı alan. İLE/||/<> Antik Yunan kentlerinin en yüksek tepesinde bulunan, savunma amaçlı surlarla sarılıp bir tepe üzerine inşâ edilen özel bölge. İLE/||/<> Antik Yunan kentinde yönetimle ilgili işlerin görüldüğü meclis binası[günümüzdeki kent kurulu/senato karşılığı]. İLE/||/<> Antik Roma kentlerinde, kent merkezinde yer alan, içindeki ve çevresindeki yapılarla Yunan kentlerindeki ağora ile aynı işlevi taşıyan alan. İLE/||/<> Eski Yunan ve Roma kentlerinde beden eğitimi ve spor etkinliklerinin yapıldığı yer. İLE/||/<> Antik Yunan ve Roma'da atletizm için kullanılan, çevresinde oturma basamakları bulunan, bir ucu yarım daire biçiminde sonlanan, uzunlamasına, dikdörtgen plana sahip olan alan. İLE/||/<> Eski Yunan ve özellikle Roma kentlerinde at ve araba koşularının yapıldığı, etrafı izleme yerleri ile çevrili alanlar. İLE/||/<> İçinde müzik yapılan yer.[Çoğu kez küçük bir tiyatro biçiminde ve genellikle üstü kapalı bir yapı.] )
- AGRAFİ[Yun.] değil/yerine/= AGRAMATİZM[Fr.]
( Yazma yitimi. İLE Sözcük ve tümcelerin, dilbilgisine uygun olarak kurulamaması. | Sözcüklerde bazı harflerin atlanması biçiminde beliren söyleyiş/telâffuz bozukluğu. )
- AGRAFİ/AGRAPHIA[İng.]/AGRAPHIE[Fr.] değil/yerine/= YAZAMAMAZLIK, YAZMA YİTİMİ
- AGRANDİSMAN[Fr.] ile AGRANDİSÖR[Fr.]
( Resim ya da fotoğraf büyütme. İLE Resim ya da fotoğraf büyütücü araç. )
- AGREGA[Lat.] ile AGREGASYON[Fr.]
( Harç ve betondaki âtıl bileşenlerin tümü. İLE Agraje olmak için geçirilen sınav. )
- AGREGAN/AGGREGANT[İng.] değil/yerine/= YIĞIŞTIRICI
- AGREGASYON/AGGREGATION[İng.] değil/yerine/= YIĞIŞMA, TOPLANMA, BİR ARAYA GELMEK
- AGRESİF[İng. AGRESSIVE] değil/yerine/= SALDIRGAN
- AĞRI KESEN = AĞRI KESİCİ
( Ağrı duyusunu ortadan kaldıran ilaç vb. analjezik. )
- AĞRI ile Ağrı
( Gövdenin herhangi bir yerinde duyulan sürekli ve şiddetli acı. İLE Türkiye'nin, Doğu Anadolu bölgesinde bulunan bir kenti. )
( VECA[çoğ. EVCÂ, VİCÂ] ile ... )
- AĞRINIZA" GİTMESİN değil AĞARINIZA GİTMESİN
- AGROFOS NOMOS ile/ve/||/<> NOMOS FIZIOS ile/ve/||/<> NOMOS EMSIOS
- AGROMEGALİ/AKROMEGALİ[Fr.] değil/yerine/= GÖVDE ÖRGENLERİNİN DÜZENSİZ OLARAK BÜYÜMESİ/UZAMASI | ELLERDE, AYAKLARDA VE BAŞTA GÖRÜLEN AŞIRI BÜYÜME
- AGROMETRE/AGGREGOMETER[İng.] değil/yerine/= YIĞIŞIMÖLÇER
- AGRONOM[Fr.] ile AGRONOMİ[Fr.] ile AGRONOMETRİ[Fr.]
( Tarımcılık uzmanı. İLE Tarım bilimi. İLE Toprağın verim gücünü ölçen bilim dalı. )
- AĞSU, YAŞAR (KARS, 1957) :
( İlk orta ve lise eğitimini Sarıkamış'ta tamamladı. 1977'de Erzincan Eğitim Enstitüsü ve 1981'de İ.Ü. Hukuk Fakültesinden mezun oldu. Kars ve Erzurum'da SSK avukatlığı yaptı. 1985 - 1991 arasında Erzurum'da serbest avukatlık yaptı. 1991'den beri İstanbul'da serbest avukatlık yapmaktadır. 1994 seçimlerinde Avcılar'dan MHP Belediye Başkan Adayı, 2004 seçimlerinde Sarıyer'den Güven Partisi Belediye Başkan Adayı ve 2007 genel seçimlerinde ise DP den Kars milletvekili adayı, 29 Mart 2009 yerel seçimlerde DP den Sarıyer Belediye Başkan adayı olarak seçimlere katıldı. Erzurumspor'da yönetici ve Kayak Federasyonunda da üye olarak görev yaptı. )
- ÂGUL[gu uzun okunur][Fars.] ile ÂGÛR[Fars.]
( Göz ucuyla bakma. [hiddetlenerek] İLE Tuğla. | Kerpiç. | Kiremit. )
- AĞUSTOS AYI(NDAKİ) GİBİ SOĞUK ve/<> OCAK/ŞUBAT GÜNEŞİ GİBİ YAKICI
( Uruguay'da, mevsimlerin ve ayların, toplumdaki/dillerindeki karşılıkları. )
- AĞUSTOS BÖCEĞİ/ORAKBÖCEĞİ | ZÎZÜ[Ar.] | CICADA[İng.] | CICADIS/LANIUS[Lat.] ile/ve ATEŞBÖCEĞİ/YILDIZBÖCEĞİ/ZAMBULA[Lat. LAMPYRIS NOCTILUCA][1 cm.den daha küçüklerdir] ile/ve YERÂA[Ar. | çoğ. YERÂ'], KİRM-İ AHTER, KİRM-İ ŞEB-EFRÛZ, KİRM-İ ŞEB-TÂB, ÂTEŞÎZE[Fars.]) ile/ve BOK BÖCEĞİ(HUNFESÂ'[Ar. | çoğ. HANÂFİS], KÜSTEL[Fars.], GEOTRUPES STERCORARIUS[Lat.], SCARABE/KHEBER) ile/ve GELİN BÖCEĞİ ile/ve HANIM BÖCEĞİ ile/ve İPEK BÖCEĞİ[Ar. DÛD-İ HARÎR, DÛD-ÜL-KAZZ | Fars. DÎVE, KİRM-İ EBRİŞÎM/PÎLE | Lat. BOMBYX MORI] ile/ve KIZ BÖCEĞİ ile/ve UĞUR BÖCEĞİ/UÇUÇBÖCEĞİ/HANIMBÖCEĞİ[Lat. COCCINELLA SEPTEMPUNCTATA] ile/ve AĞILI BÖCEK ile/ve ÇALGICI BÖCEK ile/ve MAKASLI BÖCEK ile/ve MAYIS BÖCEĞİ(COCKCHAFER)[Lat. MELOLONTHA VULGARIS] ile/ve TAM GELİŞMEMİŞ BÖCEK(NYMPH) ile/ve UYUZBÖCEĞİ[Lat. SARCOPTES SCABIEI]
( Dünya üzerinde 5000'den fazla uğur böceği türü bulunmaktadır. )
- AĞUSTOS'UN İLK 15'İ ile AĞUSTOS'UN İKİNCİ 15'İ
- AĞYÂR ile/ve/değil/yerine/>< YÂR
( Ne bilir? İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/>< Bilir. )
- ÂĞYÂRINI CÂMÎ, EFRÂDINI MÂNÎ" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< önce ÂĞYÂRINI MÂNÎ sonra EFRÂDINI CÂMÎ
( Benzetme. [Ölçünün ve tanımın bulunmadığı yerde, ne yazık ki kişisel "görüş/yorum", "dolaylı ilişki" ve "çağrışımların" öne çıktığı/çıkarıldığı [boş] sözler.] İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Tanım[ın tanımıdır]. [Bir kavramın tüm bireylerini kuşatıp ötekileri dışarıda bıraktığını tanımlar.] )
( "İnsan, düşünen bir canlıdır" tanımı kullanıldığında bu tanımın içinde tüm insan bireylerini içerir. Girmeyen hayvan[behaim], bitki ve nesneyi dışarıda bırakır. )
- AH[Ar.] ile ÂH[Ar.] ile ÂH[Ar.]
( Ah, yazık. İLE Kardeş. | Dost. İLE Âferin, bravo anlamına kullanılır. )
- AH ile/ve/> AMAN ile/ve/> YETİŞ[MEDED]
( 66 ile/ve/> 92 )
( ALLAH ile/ve/> HZ. MUHAMMED ile/ve/> HZ. ALİ )
( Allah, din ile, mezhep ile bulunmaz, aşk ile bulunur. )
( Bazıları Allah'ı aramaya Hicaz'a giderler. Aklı yetenler, Allah'ı aramak için bir adım atarlarsa kâfir olur. )
( AH diyene, AMAN edilir. )
( Allah'tan, AH edersin; AMAN'ı, Hz. Muhammed'den dile. )
- AHAD[Ar.] ile ÂHÂD[Ar. < AHAD] ile AHADD[Ar. < HADD]
( Bir. [sayı] | Kişi, kimse. İLE Birler, birden dokuza kadar olan sayılar. İLE [daha/çok/pek] Keskin. )
- AHÂDİYET ile/ve/<> UHÛDİYET
( Karanlık. İLE/VE/<> Aydınlık. )
- AHÂDİYET ile/ve VÂHİDİYET
( Tüm. İLE Tüme ait bir parça(-özellikle- "bütün"e(/"ün) değil!). | Birlik, teklik, bir olma, tek olma. )
( Kıyısı yoktur. İLE/VE Kıyısı vardır. )
( Bahr-ı ahadiyet(rahmaniyet denizi)(Suyu acı). İLE Yemm-i vahidiyet(rahimiyet denizi)(Suyu tatlı). (Bu iki denizin suları birbirine karışmaz) )
( Ahâdiyet, ağacın görünmeyen kökü ve özü. Vahidiyet, görünen gövde, dal, yaprak ve meyveleridir. )
( Vahidiyet âleminde mânâdaki kesret ahadiyet, maddedeki kesret ise hayaldir. Maddede vücut ve mevcudiyet yok, sadece hayal vardır. )
( Tûba Ağacı(Vahidiyet Ağacı). Kökleri yukarıda, dalları aşağıda olan ağaç. Devamlılık arz eder. Görünmeyen yaşam ağacıdır. )
( Bir. Siyah nur. Asıl. Enerji olarak Enerji. İLE Herhangi bir. Vahitler arası ilişki. Birden türemiş birlerin birleşimi. Işık/ısı enerjisi olarak enerji. )
( AHADİYET'İN: ÇİÇEĞİ: LÂLE AĞACI: SERVİ SAZI: NEY SİMGESİ: HİLÂL MEYVESİ: HURMA (BULUNMADIĞI YERDE ERİK) ZİKRİ: HU EBCED: HÜVE = 5 + 6 ( İslâm'ın şartları. + İman'ın şartları. )
( RİSÂLE-İ ELİFİYE - İBN ARABİ )
( VAHDET = İLİŞKİ )
( VAHDETNÂME )
( TÜMEL ile/ve GENEL )
- AHBAP değil/yerine/= TANIDIK/TANIŞ
- AHBÂS[Ar. < HABS] ile AHBÂZ[Ar. < HUBZ]
( Su bentleri. | Su bentleriyle meydana getirilen havuzlar. | Hapisler, zindanlar. | Gayr-i meşrut vakıf durumunda bulunan topraklar ya da binâlar. İLE Ekmekler. )
- AHBS/FAMILY PHYSICIAN INFORMATION SYSTEM[İng.] değil/yerine/= AİLE HEKİMLİĞİ BİLGİ SİSTEMİ
- AHÇI değil AŞÇI
( ... değil TABBÂH[< TABH | çoğ. TABBÂHÎN], TÂBİH[< TABH] )
( ... değil ÂŞ-PEZ )
- AHD[Ar.] ile MÎSÂK[Ar.]
- AHDE VEFÂ değil/yerine/= SÖZEBAĞ
- AHDEB[Ar.] ile AHDEB[Ar.]
( Kambur. İLE Kimsenin oy ve düşüncesini beğenmeyen. Uzun boylu ahmak. )
- AHDETMEK değil/yerine/= SÖZ VERMEK
- AHD-İ ATİK ile/ve/||/<>/> AHD-İ CEDÎD
( Tevrat. İLE/VE/||/<>/> İncil. )
- AHDÎ[Ar.] değil/yerine/= ANTLAŞMA/YA GÖRE/GEREĞİ OLAN
- AHED ve/<> AHMED
( Mim, eti/gövdeyi simgeler. )
- AHESTE AHESTE ile AVAL/AVEL AVAL
- AHFÂ[Ar. < HAFÎ] ile/ve/||/<> AHFİYE[Ar. < HIFÂ]
( [daha/pek/çok] Gizli, en gizli. İLE/VE/||/<> Gizli olanlar. | Ağaç çiçeğinin tomurcuğunu örten dış kabuklar. )
- AHFÂD[Ar. < HAFÎD] ile AHFAZ[Ar.]
( Torunlar. | Yardımcılar, hizmetkârlar. İLE Alçak ve çukur yer. | Alçakgönüllü kişi. )
- AHİD[Ar. AHD] ile AKİT[Ar. AKD]
( DEVİR, ZAMAN, GÜN | AND, YEMİN | SÖZ, SÖZLEŞME, SÖZ VERME )
- AHİLER SOKAK :
( Büyükdere Mahallesi sokaklarından biridir. Değişik işkolundan ustaların bu sokakta ikamet etmeleri nedeni ile sokağa "Ahiler Sokak" ismi verildiği söylenir. )
- ÂHÎLİK ile/||/<> AHİLER ile/||/<> BÂCİYÂN-I RUM
( Ahilik, dayanışma teşkilatıdır. Aslen Horasan kökenli olup Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde Anadolu'da yaşayan Türkmen halkın sanat, ticaret, ekonomi gibi çeşitli meslek alanlarında yetişmelerini sağlayan, onları hem ekonomik hem de ahlâkî yönden yetiştiren, çalışma yaşamını ve iyi bireylerin becerilerini esas alarak düzenleyen bir örgütlenmedir. Kendi kural ve kurulları vardır. Günümüzün esnaf odalarına benzer bir işlevi olan Ahilik, iyi ahlâkın, doğruluğun, kardeşliğin, yardımseverliğin kısacası tüm güzel becerilerin birleştiği bir sosyo-ekonomik düzendir. Ahi Evran Hazretlerine Ahi Baba da denir. Ahiler, 1290 yılında, Ankara'da kurulan bir Anadolu beyliğidir. 1354 yılında Osmanlı egemenliğine giren Ahiler, varlıklarını Osmanlı Devleti içerisinde sürdürmüşlerdir. Ahi Evran tarafından kurulmuştur. Ahiler, gerek Anadolu Selçuklularında gerekse Osmanlılarda önemli ekonomik etkinliklere sahipti. İLE/||/<> Anadolu Selçukluları Döneminde ortaya çıkan, esnaf örgütü. İLE/||/<> Anadolu Selçukluları Döneminde ortaya çıkan, esnaf örgütü. İLE/||/<> Anadolu kadınları birliği Ahilerin kadınlar kolu olarak yetim, kimsesiz genç kızları korumasına almış, onların eğitiminde, ev bark sahibi olmalarından, sorumlu olmuşlardır. Bunun dışında kimsesi kalmayan yaşlı kadınların bakımı, genç kızların evlendirilmesi gibi bazı toplumsal hizmetlerde bulunmuşlar, maddî sıkıntıda olanlara yardım etmişlerdir. Ahi zâviyesinde gelen konuklara yemek hazırlamada, savaş zamanlarında ordunun gereksinimi olan giysi ve savaş malzemelerinin bakımında ve onarımında yardımcı olmuşlardır. Anadolu kadınları örgütü, üyelerine şu telkinde bulunurdu. “İşine, aşına, eşine sahip ol!” Bu söz, Âhî kadın örgütünün ana ilkesi olmuştur. \"İşine sahip ol!\" yani bilge ve becerikli ol ki, evinin düzenini koruyabilesin. Tasarruf et, fazla savurgan olma ki, ocağın devamlı tütsün. Eşine sahip ol ki, evine bağlı kalsın. Anadolu kadınları sosyal yardımlar yanında ekonomiye önemli katlı sağlayan çeşitli el sanatlarında uğraşı vermişlerdir. Çadırcılık, keçecilik, halı, nakışçılık, örgücülük, kilim dokumacılık, oya dantelcilik ve kumaş üretiminde ve bunlardan giysi yapılmasında etkinlik göstermişlerdir. )
- ÂHIM ŞÂHIM (DEĞERDE/NİTELİKTE OLMAMA) -
- AHIMSA ile/ve SATYA ile/ve ASTEYA ile/ve BRAHMAÇARYA ile/ve
APARIGRAHA ile/ve DAYA ile/ve KŞAMA ile/ve
DHRITI ile/ve MITAHARA ile/ve ARCAVA
( Şiddet denetimi. [Şiddetsizlik] Zararsızlık; başkalarını düşünce, söz ve hareketle incitmemek. İLE/VE Yalan denetimi. [Dürüstlük] İLE/VE Benimseme denetimi. [Çalmama] İLE/VE Eşeysel enerji denetimi. İLE/VE Biriktirme denetimi. [Biriktirmemek] İLE/VE Nefret denetimi. [Merhamet] İLE/VE Kızgınlık denetimi. [Affetme] İLE/VE Güçsüzlük denetimi. [Dayanıklılık] İLE/VE Aşırılık denetimi. [Ilımlılık] İLE/VE Yanlışlık denetimi. [Doğruluk] )
- ÂHIM-ŞÂHIM
- ÂHİR[Ar.] ile ÂHAR[Ar.]
- ÂHİRET ile/ve/değil/yerine ÂKIBET
( Az yaşa, çok yaşa,
Âkıbet gelecek başa! )
- ÂHİZE ile AVİZE
( Telefon alıcısı. İLE Tavana asılan süslü aydınlatıcı. )
- AHLÂK BİLİMİ değil/yerine/= TÖRE BİLİMİ
- AHLÂK/ERDEM ve/||/<> EYLEM/SELLİK
- AHLÂK:
KORKU ile/ve/<> HAK ile/ve/<> FERÂGAT ile/ve/<> AŞK
- AHLÂK [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]
- AHLÂK ile/ve/değil/<> ÂDÂB
( Değişmez. İLE/VE/<>/DEĞİL Değişir. )
( Bireysel. İLE/VE/<>/DEĞİL Kurumsal. )
( !Ahbaplık arttıkça, âdâb kalkar. [fazla yüz-göz olmamaya dikkat etmek gerek!] )
( Yükselmiş davranış ve tutumlar. İLE/VE/<>/DEĞİL Olağan davranış ve tutumlar. )
( [not] MORALS[< Lat.] vs./and/but ETHICS[< Yun.] )
- AHLÂK ile/ve/<> ADÂLET
( MORALS vs./and/<> JUSTICE )
- AHLÂK ve/||/<>/>/< AHLÂK-I İLÂHÎ
- AHLÂK = AKIL
- AHLÂK ve/||/<>/< ANLAM
- AHLÂK ile/ve/||/<>/< BENİMSEME
- AHLÂK ile/ve/<> DİN
( Karanlıkla savaşmaya çalışır. İLE/VE/<> İçerideki saklı ışığı uyandırmaya çalışır. )
( Ailede. İLE/VE/<> Toplumda. )
( Ahlâklı davranmak için din, zorunlu değildir. )
- AHLÂK ile DİNDARLIK
( Doğrudan ilişkilendirilemezler. )
- AHLÂK ile/ve DÖNÜŞTÜRÜCÜ AHLÂK
( MORALS vs./and TRANSFORMAL MORALS )
- AHLÂK ile/ve/<> DÜŞÜNÜŞ
( MORALS vs./and/<> THINKING/PARADIGM )
- AHLÂK ile/ve/<> ERDEM/FAZİLET
( Toplumsal. İLE/VE/<> Kişisel. )
( Hiçbir çiçeğin kokusu rüzgâra karşı gidemez fakat erdemlerin kokusu rüzgâra karşı gider en uca bile ulaşabilir. )
( Erdemler ve güçler kendini-idrakle birlikte gelir, daha önce değil. )
( Erdemleri korumanın en iyi yolu erdemlilerle birlikte olmaktır. )
( EUBULIA: Siyasal bir erdem. )
( MORALS vs./and/<> VIRTUE )
( ... ile/ve/<> DE )
- AHLÂK ile EŞEYSELLİK(CİNSELLİK)
- AHLÂK ile/ve/değil EŞİK
- AHLÂK ve/<> EYLEM
( MORALS and/<> ACTION )
- AHLÂK ve/<>/> GÜZELLİK
- AHLÂK ile/ve/<> HADD
( Ahlâk, haddini bilmektir. )
( Başkasından nefret edeceğimize, kendi ahlâkımızdan nefret edelim. )
( MORALS vs./and/<> BORDER
Morals is to know the border. )
- AHLÂK ile/ve HAKİKAT
- AHLÂK ve/< HİLKÂT/YARATILIŞ
- AHLÂK ile/ve/<> HUY
( MORALS vs./and/<> HABIT )
- AHLÂK ile/ve İÇGÜDÜ
( Sonradan. İLE/VE Doğuştan. )
( AHLÂK: Düşünmeden ve kolaylıkla yapılan davranış/tutum. )
( İNSİYÂK[Ar.]: Bir gücün etkisiyle çekilip gitme. | Ardı sıra gitme. | İçgüdü. )
- AHLÂK ile/ve/<> İLİM
( Dünya. İLE/VE/<> Âhiret. )
( ETHICS vs./and/<> KNOWLEDGE/SCIENCE )
- AHLÂK ve/<> İLİM ve/<> İŞ
- AHLÂK ve/< İSTENÇ
- AHLÂK ile/ve İŞTİYÂK AHLÂKI
- AHLÂK ile/ve/<> KAVRAYIŞ
( MORALS vs./and/<> COMPREHENSION )
- AHLÂK ile/ve/<> KURAL
( MORALS vs./and/<> RULE )
- AHLÂK ile/ve/||/<>/< MERHAMET
( Merhamet, ahlâkın temelidir. )
- AHLÂK ile/ve OLMAZSA OLMAZ
( MORALS vs./and IF NOT HAPPENS NOTHING HAPPENS )
- AHLÂK ve/<> ÖTEKİ/LER
- AHLÂK ile/ve/<> ÖZ
( MORALS vs./and/<> ESSENCE )
- AHLÂK ile/ve/<> SİYASET
( Kuramsal tüze(hukuk). İLE/VE/<> Uygulamalı tüze. )
( Olması gereken(ler)e dayanır. İLE/VE/<> Olan(lar)a dayanır. )
( MORALS vs./and/<> POLITICS )
( ... ile/ve/<> ZHENG )
- AHLÂK ile/ve/<> SÖZ
( MORALS vs./and/<> WORD/PROMISE )
- AHLÂK ile/ve TESPİH
- AHLÂK ve TIP
- AHLÂK ile/ve/<>/< TUTUM
( MORALS vs./and/<> ATTITUDE )
- AHLÂK ve/<> YAŞATMAK
( MORALS and/<> TO GET LIVE )
- AHLÂKÇILIK ile/ve/<> VAROLUŞÇULUK
- AHLÂKÎ(DİANOETİK) ERDEM/LER ile/ve ENTELEKTÜEL ERDEM/LER
- AHLÂK-I FÂZILA ile AHLÂK-I HAMÎDE ile AHLÂK-I HASENE ile AHLÂK-I ZEMÎME ile !AHLÂK-I REZÎLE
( Erdemli huylar. İLE Övülecek huylar. İLE Güzel huylar. İLE Kötü/lenecek huylar. )
- KEFÂRET:
AHLÂKÎ ile/ve/||/<> HUKUKÎ
( [bkz.] Kant. İLE/VE/||/<> Hegel. )
- AHLÂKÎ OLAN ile/ve/<> TÜZEL OLAN ile/ve/<> POLİTİK OLAN
- AHLÂKÎ OLGU değil OLGULARIN, "AHLÂKÎ" "YORUMLARI"
( Yoktur. | Vardır. )
- AHLÂKÎ ile/ve İNSANÎ/BİREYSEL
( MORAL vs./and HUMANE )
- AHLÂKIN GÜZELLEŞMESİ ile/ve/<> RIZKIN GENİŞLEMESİ
- AHLÂKLI OLMALI!
- AHLÂKLI değil AHLÂK KİŞİSİ
- AHLÂKSAL OLAN/OLABİLEN:
"NE YAPTIĞIMIZ/YAPMADIĞIMIZ" değil NEYE DAYANARAK, NE YAPTIĞIMIZ VE YAPMAYABİLECEĞİMİZ
- [ne yazık ki]
AHLÂKSIZ ile İKİ KERE AHLÂKSIZ
( Bir kişi, dindar bilindiği halde, ahlâklı değilse, ya bâtıl bir inanca, "din" adı vermektedir, ya da sahtekârdır. )
- AHLÂKSIZ ile/değil KÖTÜ AHLÂKLI
- YANIT:
AHLÂKSIZA ve/||/<> BİLGİSİZE
( [ya(kı)nından] Uzaklaşmak. VE/||/<> [imâsızca] Susmak. )
- AHLÂKSIZLIK ile/değil AHLÂK ÖLÇÜTLERİNİN BULUNMAMASI
- AHLÂK/AHLÂKSIZLIK ile/değil/< ANATOMİ
( Eşeysel örgenlerin adlarında, "ahlâk" ya da "ahlâksızlık" aranamaz! Küfür olarak geçen sözcüklerin ve küfür edenlerin yersiz/kötü "kullanımındaki" yanlışlık, dilin ya da sözcüklerin hatası, yükü değildir! Kişilerin yanlışları da sadece o kişilerin, o ve ilgili yersiz/bağlamsız, yanlış/kötü davranış ve tutumlarıyla sınırlı tutulmak zorundadır.
Üç yaşından itibaren öğrenilmiş, fark bile olmayan "farkların", gerçekte, doğada ve bütünlükte hiçbir biçimde herhangi ciddi bir fark oluşturmadığı, herkesin her "şey"i tam olarak bildiği, gördüğü ve yaşadığı bir durumun, deneyimin de doğal ve sınırlandırılmış, kapalı koşullarda, herhangi bir ayıbı yoktur[bulunamaz ve aranamaz]! Eşeysel örgen adlarının, tıpta, anatomi ya da fizyoloji bilgisi olarak, Latince ya da başka bir dilde kullanılması da bir şeyleri "çözmekte/aşmakta" yeterli değildir.
Doğru/uygun zaman, zemin ve koşulların, duyacaklarına râzı olan/olacak kişinin, muhabbetin ve hukukun bulunmadığı ilişki ve ortamlarda, dikkatsiz, özensiz bir biçimde tüketiliyor olmasıdır tüm sorun. Söylenilen sözcüklerin değil beklenilmeyen ve istenilmeyen koşullarda, bir dayatma olmasından dolayıdır kişilerin tüm haklı tepkisi. Kişilerin, hangi konu/alan olursa olsun, seslerini yükseltmelerindeki yanlış ya da sorun kadar, kullandıkları ve seçemedikleri sözcüklerin yanlışlığındandır rahatsız olunan. Sorun, esas ya da içerik sorunu değil, yöntem(usûl) sorunudur. Kalabalığın içinde, zaman, zemin ve koşulları, kişileri dikkate almama kabalığıdır.
"Cinsiyetçi küfür" diye bir "tanım/sözcük" de olmaz! Sorun, örgen adlarında ya da "kadın"lara saygısızlık olmasında değil cahil/yetersiz/özensiz/kaba kişilerin, sonuç odaklı ve düşünmeden, özenmeden, çevresine kayıtsız ve saygısızca davranmasından dolayıdır. Eğer eşeysellikteki son aşama, "kulağa üflemek" olsaydı, her ("olumlu/olumsuz") zaman ve zeminde, her durumda, ağzından düşürmediği "söz" ve kısaltma, "AMK" değil "Hay kulağına üfleyeyim!"[KULK] olurdu. Bu durumda, bu sorun, ne kulak kepçesinin ve/ya da deliğinin, ne de bu sözcüğün, "ayıbı", "ahlâklılığı ya da ahlâksızlığı" olurdu.
Buradaki "sorun" ya da yanılsama, kapalı, sınırlı ya da bazı/çoğu ayrıntının iki kişi arasında ya da sır olarak tutulması istenilen özelin, dışarıda ve genelleştiriliyor olmasından dolayıdır.
Tıpta ve tüzede[hukukta], "ayıp", "çirkinlik" vs. ol(a)madığı gibi, zihinde ve zihin dilinde de "ayıp", "pis", "kötü" diye bir sınır(landırma) ya da sonuç(landırma) yoktur. Zihinden, "olumlu/olumsuz", "iyi/kötü" her düşünce ve ayrıntı geçebilir fakat sorumlu olunan/olunması gereken, ağızdan çıkmayabilecek olan söz(cük)ler(imiz)dir. )
(
)
- AHLÂKSIZLIK ile APTALLIK
( [Kişiden] Hakikat isteniyor da dalga geçercesine yanıt veriliyorsa. İLE [Kişiyle] Dalga geçiliyor da kesin yanıt veriliyorsa. )
- AHLÂKSIZLIK ile/ve/değil KÖTÜ/OLUMSUZ AHLÂK
( [not] IMMORALITY vs./and/but BAD/NEGATIVE MORALS )
- AHLÂKSIZLIK ile/ve TANIMAMAK
( Nuh diyor, peygamber demiyor. )
( AHLÂK-I ZEMÎME: KÖTÜ AHLÂK )
- AHLANIP VAHLANMAK
- AHLAT ile AHLÂT[< HILT] ile AHLAT
( Gülgillerden, kendi kendine yetişen, üzerine armut aşılanan ağaç, yabanarmudu. | Bu ağacın, armuda benzeyen ve ancak iyice olgunlaştıktan sonra yenilebilen yemişi. | Kaba adam, yol-iz bilmeyen kişi. İLE Bir karışım içindeki parçalar, öğeler. Karışan şeyler. | Gövde yapısının temelini oluşturan öğeler.[AHLÂT-I ERBAA: Kan, salya, safra, dalak.] İLE Bitlis'in bir ilçesi.[Tarihte, mühendis ve mimarların yetiştiği kent.] )
( PIRUS PIRASTER ile ... )
- AHMÂ[Ar. < HAMÂ] ile AHMÂ[Ar. < HAMİYYET] HAMİYET
( Kayınbirâderler. İLE [daha/çok/pek] Hamiyetli. )
- AHMAK KİŞİNİN ARADIĞI değil/yerine/>< AKILLI KİŞİNİN ARADIĞI
( Başkalarında. DEĞİL/YERİNE/>< Kendinde. )
- AHMAK ile/ve APTAL | ile/değil/yerine/>< ABDAL
( | Tehlike gelse de görmeyenler. İLE/VE Tehlike geldiğinde görenler. | İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Tehlike gelmeden görenler. )
( Yapabilecekken yap(a)mayan. İLE/VE Yapmayabilecekken yapan.[dallama/dalyarak] İLE/DEĞİL/YERİNE/>< ... )
- AHMAK ile ANDAVAL/LI[Yun.]
( Aklını gereği gibi kullanamayan, bön, budala, hamakat gösteren. İLE Ahmak, aptal, beceriksiz, şaşkın, bön, görgüsüz kişi. )
- AHMED ve/||/+/<>/> MUHAMMED ve/||/+/<>/> MAHMUD ve/||/+/<>/> MUSTAFA
( Düşünce/de. VE/||/+/<>/> Gerçekleştiğinde. VE/||/+/<>/> Sonucunda[olumlu/olumsuz] VE/||/+/<>/> Vazgeçilebildiğinde. )
- AHMES[Ar.] ile AHMEZ[Ar.]
( Kuvvetli, en yiğit kişi. | Katı [yer]. İLE Sağlam, çok sağlam ve dayanıklı. | Suyun içinde sürekli açılıp kapanan ve "denizağzı" denilen bir hayvan. )
- AHMET AFİF PAŞA (1852 - 1920) :
( Levazım Reisi ve Birinci Ferik olarak görev yaptı. Yeniköy'deki Osman Reis Camiini yeniden yaptırdı. )
- AHMET AFİF PAŞA ÇEŞMESİ :
( İstinye Vapur İskelesi karşısında olup Ahmet Afif Paşa tarafından 1908 yılında yaptırılmıştır. Çeşme İstinye Yeniköy sahil yolu yapılırken mezarlık duvarı yanında idi. Taşları numaralanarak kaldırılmış ve İskele yanında yeniden inşâ edilmiştir. Tümüyle mermer olan çeşmenin üstü oymalı, işlemeli saçaklı örtülüdür. Saçak altında kabartma istiridye ve palmet biçiminde süslemeler vardır. Mermer kubbesinin tepesi yivli bir biçimde sona ermektedir. Teknesi kurna biçimindedir. Tekne kenarlarında kırık dal motifleri vardır. İki sütun üzerine oturtulmuş kemeri iki renklidir. Kemerinin üzerinde zarif süsleme vardır. Çeşmenin musluğu ve suyu yoktur. Kitabesinde şöyle yazmaktadır: Ve sekahüm Rabbühüm şeraben tahura" (1326 - 1908). )
- AHMET AFİF PAŞA YALISI :
( İstinye, Yeniköy yolu üzerindeki 261 kapı No. lu yalı Boğaziçi'nin en görkemli tarihi yalılarından biridir. Levazım Reisi Birinci Ferik Ahmet Afif Paşa (1852 - 1920) tarafından 1910 yaptırılmıştır. Yalıya bilahare Misbah Muhayyeş sahip olmuş ve yalı bu isimle anılır olmuştur. Yalı mimar Alexander Vallaury'e yaptırılmıştır. Yalı dört katlı olup dört köşesinde cihannüma kuleleri ile örnek bir tarihi eserdir. Bu muhteşem yalının son sahibi Uzan ailesidir. )
- AHMET ARİF PARKI (KARANFİLDERE) :
( Fatih Sultan Mahallesindedir. 1.954,00 m²'lik bir alanı kapsamaktadır. 1.500,00 m²'lik bir yeşil alanı vardır, 104,00 m²'lik çocuk oyun alanı bulunmaktadır. )
- AHMET BİN ALİ ÇEŞMESİ :
( Sarıyer'de Kestane Suyu yakınlarında bulunuyordu. Çeşmenin kitabesinde "Çıktı üçler himmetiyle Vasfiya Tarih - i tam/İtdi Ahmet bin Ali bu mevkide çeşme bina/İç bu nev ab - ızülali Sadrına versin şifa" yazıyordu. Bu çeşmeye "Ahmet Ağa Çeşmesi" "Kestane Çeşmesi" de deniliyordu. H. 1269, M. 1852 de yapılan çeşme, Hünkâr Suyu ve Kestane Suyu yokuşuna varmadan kayalıkların dibinde idi ama şimdi kalıntısı bile yok. Yol genişletme çalışmaları sırasında ortadan kaldırıldığı anlaşılmaktadır. )
- AHMET CELALETTİN PAŞA CAMİİ :
( Reşitpaşa Mahallesinde bulunan cami yeni inşâ edilen camilerden olup, tarihi özelliği yoktur. )
- AHMET EFENDİ :
( Maden mahallesi muhtarı olarak görev yaptı. )
- AHMET EFENDİ :
( Büyükdere Mahallesinde muhtarlık yaptı. )
- AHMET KAMİLİ EFENDİ ÇEŞMESİ (MERMER ÇEŞME) :
( Taşiskele Parkı içindedir. H. 1228, M. 1813 de Rumeli kazaskeri Ahmet Kamili Efendi tarafından yaptırılmıştır. Çeşme yapıldığında Camiin denize bakan sol köşesinde idi. Camiin bahçe duvarı yapılırken Taşiskele'ye kaydırıldı (1969). Sonraları rıhtım düzenlemesi yapılırken çeşme Taşiskele Parkının ortasına alınmıştır (1998), halen buradadır. Çeşme örneği az bulunan veya hiç örneği olmayan bir çeşmedir. Çeşme, kaide, yalak ve gövde olarak yekpare bir biçimde mermerden yapılmıştır. Çeşme Taşiskele Parkına taşınırken vinçle yerinden kaldırılmak istenmiş, bu sırada yalak kaideden kopmuştur. Bilahare yalağın bir yanı kırılmış ve kırık yerler onarılmış külah da kaybolmuş, aslına uygun olmayan bir külah konulmuştur. Çeşme yapıldığı tarihten 1998 yılına kadar vakıf memba suyu ile beslenirken, bir süre su akışı durdurulmuş, 2006 dan bu yana Ayazma, Yerli su ve Aralık suyu birikiminden akış almaktadır. Kitabesinde şöyle yazmaktadır: Sahib - ül hayrat vel - hasenat imam - ı evvel - i Hazret - i Şehriyari ve Sadr - ı/Rumelili Elhac Hafız Ahmet Kamili Efendi işbu çeşme - i/Latif ile iskeleyi müceddeden bina eylemiştir"(Sene: 1228). )
- AHMET NÂŞİT:
SELİM NÂŞİT ile/ve/||/<>/> ÂDİLE NÂŞİT
( )
- AHMET RASİM ile/ve/||/<>/< AHMET MİTHAT EFENDİ
- AHMET ŞEMSETTİN EFENDİ ÇEŞMESİ :
( İstinye çarşı girişinde Boğaziçi sahil yolu (Emirgan Caddesi) ile İstinye Caddesinin birleştiği köşede ve çınar ağaçlarının bulunduğu küçük parkın içindedir (H. 1181, M. 1767). Çeşme dört cepheli ve hazneli meydan çeşmesidir. Sade olan cepheleri orijinal halinden pek bir şey kaybetmemiştir. Ahşap olan çatısı çok önce yerine betonarme çatı yapılmıştır. Çeşme cephelerinde dört kitabe vardır. Bu kitabelerin birinde çeşmenin 1181 (1767) de Ahmet Şemsettin Efendi isimli bir kişi tarafından yaptırıldığı, bir diğerinde ise 1341 (1926) de (İslâmiyeti kabul eden ve Trandil Şem - i Nur Hanım tarafından su yollarının onarıldığı yazılıdır. Çeşmenin ayna taşı mermerdir. Suyu kaynak Başlısuyudur. Çeşmenin akarı vardır. Kitabesinde şöyle yazmaktadır: Sahib - ül hayrat Kürkçübaşı Ahmet Şemsettin Efendi vesekahüm Rabbühüm şeraben tahura ve cealna minel mai külle şey'in hayy sahib - ül hayrat kokana Trandil Şem - i Nur Hanım". )
- AHMET TURGUTLU KOSTARİKA PARKI :
( Çayırbaşı'ndadır. 2.228,51 m²lik bir alan üzerindedir. 986,63 m²lik yeşil alanı, 135,50 m²lik çocuk oyun alanı, 336,00 m²'lik spor parkı bulunmaktadır. )
- AHMET VEFİK PAŞA (İST. 1823 - 1891) :
( Rumelihisarı'nda yaşadı. Osmanlı devlet adamı, diplomat ve oyun yazarıdır. 1831'de İstanbul'da başladığı eğitimini, Paris'te Saint Louis ‘de tamamladı. 1937'de yurda döndü ve tercüme odasında çalışmaya başladı. 1840'da elçilik katibi ile Londra'ya gitti. Sırbıstan, Eflak ve Boğdan'da görev yaptıktan sonra 1842'de İstanbul'a döndü. Baş mütercim olarak Tercüme odasında görev aldı ve Devlet Salnamesi'nin (Yıllığın) hazırlanmasında görev aldı. Tahran'a elçi olarak gitti. Elçilik binalarına bayrak asma adedini getiren, Tahran'da elçi iken elçilik binasını Osmanlı Devleti toprağı olarak ilan edip bayrak çektirdi. 1857'de kısa bir süre Adalet Bakanlığı yaptı. 1860'da Paris'te büyükelçi, 1861'de Bursa'da Evkaf Nazırı (Bakanı) oldu. Halkın şikayeti üzerine görevinden alındı ve kendisine uzun süre görev verilmedi. Bu süre içinde Türk tarih ve edebiyatına yeni eserler ve tercümeler kazandırdı. 1872'de birinci defa olarak Maarif Nazırı (Milli Eğitim Bakanı) oldu. 1873'te görevinden alındı ve kısa bir süre sonra Edirne Valiliği yaptı. 1878'de ikinci kez Maarif Nazırı, daha sonra da iki kez kısa aralıklarla (4 Şubat 1878 - 18 Nisan 1878 ve 1 Aralık 1882 - 3 Aralık 1882) Başvekil (Sadrazam, Başbakan) olarak görev yaptı fakat görevinde fazla tutulmadı. İkincisinde üç gün sonra görevden alındı.. Türkçülük hareketinin öncülerinden biridir. İlk Türkçe sözlüklerden biri olan Lehçe - i Osmani'yi hazırladı. Fezleke - i Tarih - i Osmani (Kısa Osmanlı Tarihi) ve Hikmet - i Tarih (Tarih Felsefesi) adlı eserleri vardır. Şecere - i Türki isimli eseri Çağatay Türkçe'sinden Osmanlı Türkçesi'ne çevirdi. Bursa valiliği sırasında kendi adını taşıyan tiyatroyu yaptırdı. Moliere'in 16 eserini uyarladı, Vigtor Hugo ve Voltaire'in eserlerini tercüme etti. )
- AHMET VEFİK PAŞA KÖŞKÜ :
( Sadrazam Ahmet Vefik Paşa (1823 - 1891) tarafından Rumelihisarı'nda yaptırılan köşkün yerinde şimdi Boğaziçi Üniversitesine ait binalar bulunmaktadır. Köşkten eser kalmamıştır. )
- AHNIT ile AHRAZ
( Sakat, hasta, kötürüm. | Akılsız, aptal. İLE Dilsiz, sağır ve dilsiz. )
- AHRAS[Ar.] ile AHRÂS[Ar. < HÂRİS] ile AHRAZ[Ar.]
( Dilsiz. İLE Koruyucular, muhafızlar. İLE Kirpikleri dökülmüş, çipil gözlü kişi. )
- AHRES[Ar.] ile AHREŞ[Ar.]
( Eski [şey]. İLE Sert, katı [şey]. )
- AHŞÂ[Ar.] ile AHŞÂ'[Ar. < HAŞÂ]
( [daha/çok/pek] Korkunç. İLE Gövdede bulunan bağırsaklar, ciğer gibi şeyler, içirik. | Cihetler, mahaller, bölgeler. )
- AHŞAP DİREKLİ CAMİ ile/||/<> ALTI DAYANAKLI CAMİ ile/||/<> SEKİZ DAYANAKLI CAMİ ile/||/<> TEK KUBBELİ CAMİ ile/||/<> İKİ YARIM KUBBELİ CAMİ ile/||/<> DÖRT YARIM KUBBELİ CAMİ ile/||/<> FEVKÂNÎ(YÜKSEK/YÜKSELTİLMİŞ) ile/||/<> SELÂTİN[< SULTAN] ile/||/<> ULU CAMİ/MESCİD-İ CUMA[İRAN\'DA]
( Örtü bölümünü taşıyan ahşap direklere sahip cami biçimi.[Çok sayıda direkle taşınan ahşap çatılı bu yapılar, genellikle XIII. yüzyıl Anadolu Selçuklu mimarlığında ve sonrasında inşâ edilen bir yapıdır.] İLE/||/<> Merkezi planlı, üzerini örten büyük kubbesi altı sütun ya da paye tarafından taşınan cami biçimi. İLE/||/<> Merkezi planlı, büyük kubbesi sekiz paye ya da sütunça olan cami biçimi. İLE/||/<> İbâdet mekânının tamamını ya da tamamına yakın bölümünü kubbenin örttüğü cami biçimi. İLE/||/<> Merkezi planlı, büyük kubbesi ana eksen üzerindeki iki yarım kubbe tarafından desteklenen cami biçimi. İLE/||/<> Merkezi planlı, büyük kubbesi dört yandan birer yarım kubbe ile desteklenen cami biçimi. İLE/||/<> Bulunduğu yerin eğimi ya da çevresindeki yapıların durumu yüzünden, bir alt yapı üzerine oturtulan camiler. Alt katta genellikle gelir getiren dükkanlar bulunur. İLE/||/<> Sultanlar tarafından yaptırılan büyük camilere Selatin Camii denir. İLE/||/<> Her kentin ya da büyükçe yerleşme merkezinin en büyük camisi.[Cuma namazının topluca kılınması yanı sıra cemaatin bir araya gelmesini gerektiren durumlarda kullanılır.] )
- AHŞAP ile/ve/||/<> KÖRAĞAÇ
( ... İLE/VE/||/<> Kontratablada orta katı oluşturan ve genellikle yumuşak ağaçlardan hazırlanan bölüm. | Kontratablanın orta kısmında tabla kalınlığının en az yarısını oluşturan, yumuşak ağaçlardan değişik yöntemlerle elde edilen masif ağaç tabakası. )
- AHSEN[Ar.] ile AHZEN[Ar.]
( Pek güzel. İLE Çok hüzünlü, kederli. )
- AHTAPOT[Yun.] ile ARGONOT[Yun.]
( Sekiz dokunacında/kolunda yaklaşık 1000 duyarga bulunur. Üç kalbi, dokuz da beyni vardır. İLE Deniz dibinde, kayalara tutunarak yaşayan bir türdür. [Deniz anemonu gibi bitkiye benzer.] )
( Dokunaçlarının herhangi bir parçası koptuğunda/kesildiğinde kopan parça 3 saat canlılığını ve hareketini devam ettirir. İLE ... )
( Eril ahtapotların kollarından biri çiftleşmek içindir ve bu kol altındaki oluk ve kavramaya yarayan ligula adında bir burunla ötekilerden ayrılır. [Bazı ahtapot türlerinde, öteki memelilerin penisinde olduğu gibi kanla dolar.] İLE Erilin eşeysel örgeni(penisi), çiftleşme zamanında, gövdesinden ayrılır, gider başka bir kayada yaşayan dişil argonotu bulur, döller ve sahibine geri döner. [Çok eşli olma çabasındaki baylara da bu "Argonot" adı takılmıştır.] )
( Çiftleşme kolları, bir paket spermi dikkatli bir biçimde dişinin hazne [kafa/gövde] içine yerleştirir. Ardından ligula kırılır ve dişilin içinde yapışık kalır. [Eriller çiftleştikten birkaç ay sonra ölür.] [Ahtapotlar öteki kollarını yenileyebilseler de yeni bir çiftleşme kolu (lingula) üretemezler.] İLE ... )
( Kavanozları açabilir, taşları istiridyeleri açmak için araç olarak kullanabilir ya da kopmuş denizanası dokunaçlarını silah olarak kullanabilirler. [Bazıları sanki iki ayaklı hayvanlar gibi iki kolunun üzerinde yürüyebilir.] İLE ... )
( Kaslarını, kendilerini ileri atmak üzere kullanır ve saatte 40 km. hıza ulaşabilirler. [Bu yöntem ile "uçabilirler" de.(yırtıcılardan kaçmak için kendilerini suyun dışına fırlatmak üzere)] İLE ... )
( İskeletleri olmadığı için gözbebekleri kadar küçük yerlerden bile geçebilirler. [tek sert parçaları papağanınkine benzeyen gagasıdır] İLE ... )
(
ile
)
( HEŞT-PÂ ile ... )
( OCTOPUS vs. ARGONAUT )
( OCTOPUS cum ARGONAUTA ARGO )
- AHTAPOT ile BATTANİYE AHTAPOTU
( Dişilleri, erillerden 40.000 kat daha büyük olabiliyor. Bu türün dişilleri, 2 metreye kadar büyüyebilirken; erilleri, sadece birkaç santimetreye kadar büyüyor.[Hayvanlar arasında, dişil ile eril arasındaki en zıt orandır.] )
- AHTAPOT ile TAKLİTÇİ AHTAPOT
( )
- AHÛ[Ar.] ile ÂHÛ[Ar.]
( Kardeş. | Dost. İLE Ceylan, karaca. | Güzellerin gözü. )
- AHZ[Ar.] ile İTTİHÂZ[Ar.]
- AHZÂR[Ar. < HAZER] ile AHZAR[Ar.]
( Endişeler, ihtiyatlar. İLE Yeşil. )
- AI/ARTIFICIAL INTELLIGENCE[İng.] değil/yerine/= YAPAY ZEKÂ/YZ
- AİDAT[Ar.] değil/yerine/= ÖDENTİ
- AİDİYET "DUYGUSU" değil AİDİYET
- AİDİYET ile/ve/<> AYNİYET
- AIKIDO ile/ve JAİNİZM
( AIKIDO: "AI"=UYUM, "KI"=ENERJİ, "DO"=YOL/YÖNTEM --- ENERJİYİ UYUMLANDIRMA YÖNTEMİ/YOLU
Aikido, fiziksel ve zihinsel denge oluşturma yöntemidir.
Aikido, diğer tarafın gücünü kendine yönelik kullanabilmektir.
Aikido, %100 savunma odaklı ve bir ya da daha fazla yönden gelen her türlü saldırıya karşı kullanılabilecek bir uygulama sanatıdır.
Aikido, fizik kurallarını göz önünde bulundurarak saldırganın gücünden uygun biçimde yararlanır.
Aikido, önsezi, zamanlama, hareketlerin doğru uygulanışı, dairesellik, rakibin gücünü ele geçirip bunu ona yönelik kullanma, soluklamanın verdiği güç, doğru tutuşlar ve oldukça yüksek bir konsantrasyon ister.
Aikido, önemli temel güdülenmeleri, ahlâki standartları ve asil tarzıyla tanınır.
Aikido, kendi kendimizi sürekli olarak geliştirme ve kesin zafer üzerine kuruludur.
Aikido, rakibi etkisiz durarak getirerek var olmaya devam eder.
Aikido: Savaşmadan Kazanmak: "Uyum Kuralı"
Aikido'nun içinde yatan asıl anlam, Enerji, Anlık/Zihin ve Gövde'nin uyumudur.
Aikido'nun öncelikli özelliği enerjinin terbiye edilmesidir.
Aikido'nun ayırt edici özelliği, hareketler ve tekniklerdeki yumuşak akıcılıktır.
Aikido'nun başlangıcı savunma, devamı tekniktir.
Aikido'nun zihinsel kaynakları ikiye ayrılır:
1- Doğu kültürünün din ve Şintoculuk, Konfüçyusçuluk, Taoculuk ve Budizm gibi felsefe akımlarına dayanan ahlâkî değerleri;
2- Daha uygulamalı olan ve kolaylıkla uygulanan ahlâki değerler.
Aikido'nun ahlâkî anlayışında savunma asla saldırganı yok etme ya da ciddi biçimde yaralama amacını taşımaz.
Aikido'ya dayalı bir strateji üç ahlâki aşamayı içerir:
1- Algılama,
2- Değerlendirme,
3- Karar verme ve tepki gösterme
Aikido hareketleri, ileri derecede bir koordinasyon sonucu oluşan, sertlik ve şiddet içermeyen, akıcı ve esnek hareketlerdir.
Aikido'da el, bilek tutuşları ve düz vuruşlar[atemi] o kadar serttir ki, rakip daha fazla acıyı engellemek için teslim olmayı yeğler.
Aikido'ya dayanan bir strateji aynı zamanda ahlâkî bir yaklaşım ve düşünce tarzı gerektirir.
Aikidoka'nın[Aikido çalışan kişi] ahlâkî bir yaklaşım içinde olması gerekir.
Savunmanın asıl amacı saldırganı yok etmek değil onu yönlendirmek ya da etkisiz duruma getirmektir.
Aikido'da ego ya da kahramanlık yoktur.
Aikido, Sensei[üstad] Morihei Ueshiba (1883 - 1963) tarafından geliştirilmiştir.
Aikido, efendilerin savunmacı sanatı olarak tanımlanır.
Gerçek ustalar, çevrelerinin kendini denetlemesine izin vermeyendir. )
( Bazı Aikido Terimleri
Aikidoka: Aikido yapan kişi.
Aikikai: Aiki topluluğu. Bu sözcük, kurucu tarafından Aikido'nun yaygınlaştırılması için oluşturulmuş organizasyon için kullanılır.
Dan: Siyah kemer derecesi.
Dojo: İdman yapılan yer.
Doşhu: Yolun başı anlamında kullanılır. Aikido'nun başında bulunan kişiye verilen unvandır. (Şu anda doşu MORİHEİ UESHİBA'nın torunu olan MORİTERU UESHİBA'dır.)
Fukhişhidoin: Eğitmenin yardımcısı anlamına gelen resmî bir ad.
Gi: Eğitim giysisi.
Hakama: Siyah ya da lacivert renkte, genellikle siyah kemer sahibi olmuş Aikido'cularca giyilen, parçalı etek.
Hambu Dojo: Organizasyonun merkezi dojosunu belirten terimdir. Genellikle Aikido Dünya Karargahları'nı belirtir. (AİKİKAİ)
Hanmi: Üç gensel duruş.
Happo: Sekiz yön. HAPPO-UNDO (8 yön egzersizi) ve HAPPO-GIRI (kılıç ile sekiz yönde kesme.) (Burada anlaşılması gereken, gerçekten her yönde hareket edebilmektir.)
Hara: Gövdenin ağırlık merkezi. (Aikido teknikleri, olabildiğince kişinin hara bölgesinde yapılmalıdır.)
Jiyuwaza: Tekniklerin serbest biçimde uygulanması.
Kihon: Temel olan şey. Aikido'da genel olarak aynı teknik, farklı görülen farklı yollardan yapılabilir. Temeli, yani çekirdeği kavramak için KİHON'u iyi anlamak gerekir.
Kohai: Yeni öğrenci.
Kokyu: Soluk alma. Aikido'nun bir bölümü de KOKYU RYOKUYU, yani soluk alma gücünü geliştirilmesidir. Aikido'daki pek çok teknik, KOKYU HO yani soluk egzersizi olarak adlandırılır. Bu egzersizler, kişinin KOKYU RYOKUYU yani soluk gücünü geliştirmesini sağlar.
Ku: Boşluk. Bu boşluğun doğrudan fark edilmesi, aydınlanmadır. Bu Aikido'da bilinç açıklığının geliştirilmesi, değişen durumlara çabuk ve iç güdüsel yanıt verebilmektir.
Kumi Jo: JO (bir araç) ile eşleşerek yapılan çalışma. (eşli uygulama)
Kumi Tachi: Kılıçlı çalışma. (eşli uygulama)
Kyu: Beyaz kemer düzeyi/derecesi. ŞHODAN(1. DAN)'a kadar olan(6) derece.
Maai: Rakibe göre olması gereken, düzenli aralık, uzaklaşma ve zamanlamadır.
Masagatsu: Gerçek zafer.
Mudansha: Siyah kuşak derecesi olmayan öğrenci.
Nagare: Akmak. Aikido'nun amaçlarından biri de fiziksel güce, fiziksel güçle karşılık vermemeyi öğrenmektir. Asıl olan, uygulanan gücü yönünde, onu kendi avantajına olacak biçimde yeniden yönlendirerek hareket etmeye çalışmaktır.
Nage (Tori): Savunan. Tekniği yapan.
Randori: Serbest biçimde eğitim.
Rei: Selâm ver!
Sempai: Eski öğrenci.
Sensei: Öğretmen.
Shikaku: Ölü açı. Rakibin atağına devam etmesinin çok zor olduğu ve sizin de rakibinizin hareket ve dengesini kolaylıkla kontrol edebildiğiniz pozisyon. Aikido'nun ilk aşaması, ŞHİKAKU'yu yerleştirebilmektir.
Shindoi: Öğretmen, eğitme anlamına gelen resmî bir ad/unvan/başlık.
Shodan: Siyah kemerde ilk derece (1. dan)
Sukashiwaza: Saldırganın sizi sarmasına ya da vuruşuna başlamasına olanak vermeden yapılan teknikler.
Sutemi: Birinin, tekniğin uygulanması için kendini bırakmasıdır.
Tai No Tenkan: 180 derece dönmeyi kapsayan yalın dönüşler. (Harman uygulaması)
Tai Sabaki: Gövde hareketi.
Taijutsu: Gövde sanatları, silahsız çalışma.
Takasumu Aiki: Aiki'nin (ruh, zekâ ve evrensel enerjinin uyumu) sonsuz (bitmek bilmeyen) üretken savaş sanatı " anlamına gelen kurucunun bir sloganıdır. Aikido'da yeni teknikler yaratmak olanaklıdır.
Tatami: Minder.
Tege Tana: El kılıcı ya da elin kenarı.
Tenkan: Özellikle gövdenin 180 derece döndüğü dönüş hareketi.
Tori: Uzaklaştırma, uzağa alma, elinde bıçağı alma, elinden alma.
Uchi Deshi: Dojo’nun içinde yaşayan ve kendini eğitmene, dojonun bakım ve temizliğine adamış öğrenci (Kimi zaman, dojonun Sensei'sinin kişisel işlerine de yardım eder.)
Uke: Saldıran. Tekniği alan.
---
Morihei Ueshiba: Aikido'nun kurucusu (1883-1969)
O-Sensei Morihei Ueshiba: Hocaların hocası, büyük öğretmen.
Shihan: Hocaların hocası (usta eğitmen) anlamına gelen resmî bir ad.
Ueshiba Kısshomaru: Aikido'nun kurucusunun oğlu.
Ueshiba Moriteru: Kurucunun torunu, şuan yolun başında olan kişi doşhu.
)
- AİLE BASKISI ile/ve/||/<>/> MAHALLE BASKISI
- AİLE ve/||/<> ÇOCUK ve/||/<> ARKADAŞ
( Arkadaşını [tanımada/anlamada]. VE/||/<> Akrabayı [tanımada/anlamada]. VE/||/<> Sevgiliyi/eşi [tanımada/anlamada]. [ve sana zarar/yarar verip vermeyeceğinde] [PEK/KOLAY KOLAY YANILMAZ] )
- AİLE ile/ve/||/<>/> OKUL
( Sayın Şerif Mardin'in çalışmalarını, çeşitli yerli ve yabancı kaynakları (da) okumanızı salık veririz... )
- AİLE/AĞIL/AVUL ile/ve SÜLÂLE[< SÜR-AİLE]/AKRABA
( Ateşten esen yel, aileyi simgeler. )
( ... ile/ve ÂL [Âl'i Sultan: Sultan çocukları. | Âl-i Osman: Osmanoğulları.] )
( OIKIA ile/ve ... )
( FAMILY vs./and RELATIVE )
( AİGA ile/ve ... )
- AİLECEK değil AİLECE
- AİLE/OCAK ile KÖR OCAK
( ... İLE Çocuksuz aile. )
- AİT OLMA ile/ve/||/<>/> BİREY OLMA ile/ve/||/<>/> BİRLİKTE OLMA
- AİT OLMAK ile/ve/||/<>/> CİDDİYE ALINMAK
- AİT OLMAK ile PARÇASI OLMAK
( TO BELONG TO vs. TO BE PART OF )
- AİT ile/yerine İLGİLİ/İLİŞKİN
( Neye, nereye ait olduğumuz, kendi duygularımız ve kanı-mızla ilgilidir. )
( Akıllı kişi, hiçbir şeyi kendine ait saymaz. )
( Hiçkimseye ait olmadan, herkesindir! )
( Kim anlıyor ve/ya da zevk ediyorsa, onundur! )
( BELONG TO vs./and RELATING TO
RELATING TO instead of BELONG TO
Your belonging is a matter of your own feeling and conviction.
The wise man counts nothing as his own. )
- AJAN[< AGENT] ile/ve/||/<> MEDYA[< MEDIA]
- AJDA BARDAĞI değil AİDA BARDAĞI
- AJİTASYON[Fr.] ile AJİTE[Fr.]["ACİTE/ACITE" değil!]
( Sürekli ve tutarsız hareketler. İLE Sürekli ve tutarsız davranışları olan kişi. )
- AJİTASYON ile/||/<> AJİTE ile/||/<> AJİTE ETMEK
( Huzursuzluk, çalkalama. İLE/||/<> Huzursuz, çalkalanmış. İLE/||/<> Huzursuz etmek, çalkalamak. )
- AJİTASYON[Fr./İng. < AGITATION] ile ANAFİLAKSİ[Fr. < ANAPHYLAXIE]
( Kışkırtma, kışkırtı, körükleme, çırpıntı, çalkalama, duygu sömürüsü. | Sürekli ve tutarsız hareketler. İLE Aşırı duyarlılık/tepki. )
- AJİTASYON[Fr./İng. < AGITATION]["ACITASYON" değil!] değil/yerine/= KIŞKIRTMA/KIŞKIRTI/KÖRÜKLEME ÇALKALAMA | ÇIRPINTI | DUYGU SÖMÜRÜSÜ | HUZURSUZLUK | ÇALKALAMA
- AJİTE ile/||/<> AJİTATÖR
( Huzursuz. İLE/||/<> Huzur bozucu | Çalkalayıcı. )
- AK/AQ[Oğuz] ile/||/<> AK SAY/AQ SAY ile/||/<> AK TEREK/AQ TEREK
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
- BADEM:
AK ile/||/<> KAYA ile/||/<> RÜŞTÜ ile/||/<> NURLU ile/||/<> DİŞ ile/||/<> KARABAĞ ile/||/<> SIRA
- AK DEMİR = DÖVME DEMİR
- AK KEŞİŞ/LER ile/ve KARA KEŞİŞ/LER
( ... İLE/VE Benediktenler. )
- AK/ÇA-PAK/ÇA
- AK, NEVZAT (İST. 1945) :
( İ.Ü. İktisat Fakültesi Maliye Bölümünden mezun oldu. İnşaat sektöründe iş hayatına atıldı. Gayrimenkul yatırımları ile ilgilenmektedir. Sarıyer Spor Kulübü'nde 1 dönem yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptı. )
- AK ile AK
( Beyaz. İLE Sıvıların/akışkanların akması. )
( WHITE vs. WHITE )
- AK ile/ve/||/<> PAK
( Alnın. İLE/VE/||/<>/> Göğsün. )
( WHITE vs./and/||/<> CLEAN/PURE )
- AKABE(SİNDE) ile/değil AKABİNDE
( Tehlikeli, sarp ve zor geçit. İLE/DEĞİL Arkasından, hemen arkasından/ardından, ardından. )
- AKAÇ ile AKAK ile AKI ile AKILGA ile AKIM ile AKINDIRIK ile AKINTI ile AKIŞKANLAŞTIRICI ile AKITMALIK ile AKMA ile AKMALIK
( Birikmiş suları akıtmaya yarayan boru, oluk ve benzeri araç. | Temel düzeyindeki suları toplayıp yapıların uzağına akıtan, yeraltı su borusu. İLE Su, hava, duman gibi akışkan şeylerin geçip gitmesine yarayan, her tür yol, akımlık. İLE Işık kaynağının, 1 saniyede çevresine yaydığı ışık enerjisi/akısı.[Akı birimi, lümen'dir.] İLE Suların akması için bir duvarda bırakılan düşey yarık. İLE Üslûp niteliği taşımayan sanat görüşü, çığır. | Hava, su gibi akışkan maddelerin ya da elektrik gibi kuvvetin, herhangi bir yöne doğru yer değiştirmesi, çereyan. İLE Ağaç sakızı, reçine. İLE Eğim. İLE Beton akışkanlaştırıcı. İLE Çatı kaplama işlerinde, yedirmelik ya da kurşun şerit ile örtülü birleştirme ya da tonoz geçmesi. İLE Bir gerece uygulanan gerilme sabit kaldığı halde biçim değiştirmenin artması. İLE Sokak ve bahçe yollarının iki yanında ya da ortasında, suların akıp gitmesi için yapılan oluk. )
- AKADEMİ ve/||/<> BÜROKRASİ
( [süreklilik/güvence/düzenlilik] Bilgide. VE/||/<> Devlette. )
- AKAİD USÛLÜ ile/ve/||/<>/> HADİS USÛLÜ ile/ve/||/<>/> TEFSİR USÛLÜ ile/ve/||/<>/> FIKIH USÛLÜ
- A'KAL[Ar. < AKIL ] ile ÂKAL[Fars.]
( [daha/çok/pek] Akıllı. İLE Çer-çöp. )
- AKALAZYA ile VAJİNUSMUS
( Kasın fiziksel olarak gevşeyememesi. İLE Vajina kaslarının zihinsel olarak rahat bırakılmaması. )
- AKALEM ile/||/<> AKALEM
( Saltanat sancağı. İLE/||/<> Yedi Osmanlı saltanat sancağından birinin adı. )
- AKALP, PROF. DR. TAHSİN (1945 İST.) :
( Üniversite Öğretim Üyesi. 1959 yılında Kuleli Askeri Lisesi'ni kazandı ve 1962 yılında mezun oldur. 1963 yılında Kara Harp Okulundan ayrıldı ve aynı yıl girdiği İ. Ü. Orman Fakültesinden 1967' de mezun oldu. 1968'de İ.Ü. Orman Fakültesi Orman Hasılatı ve İktisadı Kürsüsü'ne asistan olarak atandı. Asistanlığı sırasında girdiği İ. Ü. Fen Fakültesi Matematik - Fizik bölümünden 1975 de mezun oldu. 1975'te "Türkiye'deki Doğu Ladini (Picea orientalis Lk. Carr) Ormanlarında Hasılat Araştırmaları" isimli tezi ile "Ormancılık Bilimleri Doktoru" unvanını aldı. 1981'de "Değişik Yaşlı Meşcerelerde Artım ve Büyümenin Simülasyonu" tezi ile "Üniversite Doçenti" oldu. 1988'de Profesör unvanı aldı. 1985 yılında İ.Ü. Or. Fak. Tütün Eksperleri Yüksekokulu'na geçti, bu okulun Celal Bayar Üniversitesi'ne bağlandığı 1994 yılına kadar müdürlük görevini yürüttü. 1988 - 1990 yılları içinde 3 yıl süreyle Tekel Enstitüler Müdürlüğünü yürüttü. 1994 yılında İ. Ü.Orman Fakültesi'ne geri döndü. 1995–1998 yılları arasında İ.Ü. Orman Fakültesi'nde Dekan Yardımcılığı yaptı, 1996 yılında yeniden kurulan Orman Hasılatı ve Biyometri Anabilim Dalı Başkanlığı görevini 2005 yılına kadar sürdürdü. Dekan Yardımcılığı döneminde 21 - 23 Ekim 1998 tarihlerinde düzenlenen "Cumhuriyetimizin 75. Yılında Ormancılığımız" isimli Ulusal Sempozyumun organizasyonunda da başkan olarak görev yaptı. 2005 - 2010 yılları arasında ise iki dönem İ. Ü.Orman Fakültesi Dekanlığı yaptı. İ. Ü.Orman Fakültesinde ve Tütün Eksperleri Yüksek Okulunda Matematik, İstatistik Yöntemler, Bilgisayar Programlama, Kalite Kontrol, Dendrometri ve Orman Hasılat Bilgisi derslerini, Orman Mühendisliği Bölümü Orman Hasılatı ve Biyometri Yüksek Lisans ve Doktora programında ise Bilimsel Araştırma Yöntemleri, Ormancılıkta Matematiksel Ekonomi Çözümlemeleri, Büyüme Modelleri, Nonparametrik Yöntemler ve Tek Ağaç ve Meşçere Simulasyon Modelleri derslerini verdi. 18.07.2011 tarihinde kendi isteği ile emekliye ayrıldı. 1)Türkiye'deki Doğu Ladini (Picea Orientalis Lk. Carr) Ormanlarında Hasılat Araştırmaları İst. 1978, 2) Değişik Yaşlı Meşcerelerde Artım ve Büyümenin Simulasyonu, İst. 1983, 3) Yüksek Matematik I Ders Notları I, İst. 1983, 4) Yüksek Matematik II Ders Notlar II, İst, 1984, 5) Kalite Kontrolü, İst. 1988, 6) Applesoft Basic Bilgisayar Programlama (Ö. Saraçoğlu ile birlikte), İst. 1989, 7) Büyüme Modelleri Ders Notları, İst, 2002, 8) Nonparametrik Yöntemler Ders Notları, İst. 2003, 9. Bilimsel Araştırma Yöntemleri Ders Notları, İst. 2004, 10) İstatistik Yöntemler, İst. 2016, 11) Matematik, İst. 2016 isimleri kitap ve pek çok bilimsel makalesi var. )
- AKANTOLİZ[Fr.] ile AKANTOZ[Fr.] ile AKANTOSİTOZ[Fr.]
( Deri dokusu bozukluğu. İLE Üst deride bir katmanın kalınlaşması. İLE Alyuvarların yapısal bozukluğu. )
- AKAR SU ile/ve AKAN SU
( Potansiyel. İLE/VE Süreklilik. )
- AKÂR ile/||/<> AKÂRÂT ile/||/<> AKÂRÂT-I VAKFİYE/VAKFİYYE ile/||/<> BÂD-İ HEVÂ ile/||/<> MECCÂNEN
( Gayrimenkullerden kirâ yoluyla sağlanan gelir. İLE/||/<> Gelir sağlayan gayrimenkuller. İLE/||/<> Vakıf gayrimenkuller; evler, dükkânlar ile bunların getirdiği gelir. İLE/||/<> Kayıt dışı, önceden belirlenenin dışında gelen gelir. | Bedava, parasız. İLE/||/<> Ücretsiz, parasız, karşılıksız. )
- AKAR ve/||/<>/> BAKAR
( Su. VE/||/<>/> Deli. )
- AKARÇAY, RAFET (1926 - ) :
( Ticaretle uğraştı. Sarıyer Spor Kulübü'nde 1 dönem yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptı. )
- AKARİB < AKREB
( Zehirli ve tehlikeli hayvancıklar. )
itibarı ile 34.754 başlık/FaRk ile birlikte,
34.754 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(4/140)
(1996'dan beri)