Bugün[16 Kasım 2025]
itibarı ile 19.617 başlık/FaRk ile birlikte,
19.617 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.


Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...

(78/80)


- YELKEN ile FLOK

( ... İLE Geminin cıvadrasına çekilen, üçgen yelken.
[CIVADRA: Geminin baş tarafından havaya doğru biraz kalkık olarak uzatılmış bulunan direk.] )


- YELKEN ve/<> İSKOTA[İt.]

( ... VE/<> Yelkenleri açmak ve tutmak için alt köşelerine bağlanan halat, zincir ve palangadan oluşan donanım. )


- YELKEN ile/ve/||/<> KAVANÇO[İt. < CANGIA]

( ... İLE Yelkeni bir bordadan öbür bordaya geçirme. | Değiştirme, aynı türden bir şeyin yerine bir başkasını koyma. | Bir işi başka birine yükleme, başına sarma. )


- YELKEN ile RANDA[İt.]

( ... İLE Gemilerin mizana direğinin gerisindeki yelken. )


- YELKEN >< YELKESEN

( Yel gücünden yararlanarak geniş bir yüzey oluşturacak biçimde yan yana dikilen ve teknenin direğine, uygun bir biçimde takılarak onu hareket ettiren kumaş ya da şeritlerin tümü. >< Yarışlarda, yelin etkisinden korunmak için öne takılan siperlik, rüzgârlık. )


- YELKENCİ ile/ve/değil/||/<>/< DENİZCİ

( ... İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Ya dalan, ya iyi ve uzun yüzebilen, ya kürek çeken ya da üçünü birden yapabilen. )


- YELKENLİ ile GAGALI

( ... İLE Bir tür, Karadeniz yelkenlisi. )


- YELKENLİ ile HİNT YELKENLİSİ

( ... İLE 2-3 direkli, üçgen yelkenli kıyı gemisi. )


- YELKENLİ ile/ve/<> ISKUNA

( ... İLE/VE/<> İki direkli, yelkenli gemi. )


- YELKENLİDE:
ORSA ALABANDA ve/||/<> EĞLENME


- YELKEN/ŞİRÂ'[Ar.]/BÂD-BÂN[Fars.] ile/ve KÜREK/MİCDÂF[Ar.]

( )


- YEL/RÜZGÂR ile AKÎM[Ar.]

( ... İLE Kısır. | Sonuçsuz. | Yağmur getirmeyen yel. [Özellikle Batı'dan ya da Kuzey Batı'dan esen yel.] )


- YEL/RÜZGÂR ile BURAĞAN

( .. İLE Güçlü esen yel. )


- YEL/RÜZGÂR ile/ve/değil/||/<>/< ESİNTİ


- YELTEMEK/YİLTEMEK = KIŞKIRTMAK | ÖZENDİRMEK, İSTEK UYANDIRMAK


- YEME-İÇME ve/||/<> SOLUK ve/||/<> YÜRÜME ve/||/<> HAREKET ve/||/<> UYKU ve/||/<> DÜŞÜNCE ve/||/<> CESÂRET ve/||/<> GÜNEŞLENME

( Hayvanlar gibi olsun... VE/||/<> Kaplumbağalar gibi olsun... VE/||/<> Güvercinler gibi olsun... VE/||/<> Maymunlar gibi olsun... VE/||/<> Köpekler gibi olsun... VE/||/<> Fil gibi olsun... VE/||/<> Dişi Aslan gibi olsun... VE/||/<> Ayı gibi olsun... )


- YEMEDİĞİN/İÇMEDİĞİN ile/ve/değil EŞİK


- YEMEĞE" ile/ve/değil/||/<>/< YEMEYE


- YEMEK:
ACIKINCA ile/ne yazık ki ÜZÜLÜNCE ile/ne yazık ki KIZINCA

( Sofradakileri. İLE/NE YAZIK Kİ Kendimizi. İLE/NE YAZIK Kİ Birbirimizi. )


- YEMEK İÇİN YAŞAMAK ile/yerine/değil YAŞAMAK İÇİN YEMEK

( Olgun kişi, sözlerinde dikkatli, yiyip içtiklerindeyse ölçülüdür. )

( Gıdanın ahlâkı bizde kalır, posası dışarı çıkar. )

( Kötüler, yemek için yaşar; iyiler ise yaşamak için yer. )

( EŞHÂ[Ar. < ŞEHÎ]: En çok sevilen, sevilerek/istekle yenilen şey. )

( NEHEM[Ar.]: Yemeğe, şiddetli arzu duyma. )

( TELEBBÜK[Ar.]: Mide dolgunluğuna uğrama. | İMTİLÂ'[MELÂ] )

( Hayvan. DEĞİL İnsan. )

( TÛŞE | KUT-İ LÂ YEMÛT: Ölmeyecek kadar yenilecek şey, azık. )

( TÛŞE-İ RÂH: Yol yiyeceği/azığı. )


- YEMEME ile ORUÇ/RİYÂZAT

( ... ile TECEVVÜ'[< CÛ'] )


- YEMEN ile/ve/||/<> ŞAM

(

)


- YEMENİ[Ar.]/EŞARP[Fr. < ÉCHARPE] ile/değil/yerine/=/||/<> BAŞÖRTÜSÜ/ÖRTME/BÜRGÜ/LEÇEK ile YAZMA

( Kalıpla basılıp elle boyanan, kadınların başlarına bağladıkları tülbent. | Bir tür hafif ve kaba ayakkabı. / Başörtüsü. İLE/DEĞİL/YERİNE/=/||/<> Kadınların saçlarını örtmek için kullandığı örtü. İLE Bohça, yemeni, başörtü, yorgan vb. şeyler yapmakta kullanılan, üstüne boya ve fırça ile ya da tahta kalıplarla desen yapılmış bez. | Bu bezden yapılmış olan. )


- YEMENİ/Cİ[Ar.] ile YEMENİ/Cİ[Ar.]

( Kalıpla basılıp elle boyanan, kadınların başlarına bağladıkları tülbent. | Yemeni yapan ya da satan kişi. İLE Bir tür hafif ve kaba ayakkabı. | Yemeni yapan ya da satan kişi. )


- YEMİN/KASEM[Ar.] değil/yerine/= ANT/AND


- YEMİN ile/ve/<> İNTİKAM

( En anlamlı/büyük yemin, söz vermektir. İLE/VE/<> En etkili/büyük intikam, affetmektir. )


- YEMÎN ile KEFFÂRET-İ YEMÎN

( And, kasem. | Güç ve sağlamlık. | Sağ, sağ taraf. İLE Yerine getirilemeyen yemine karşı oruç tutmak, sadaka vermek. )


- YEMİN ve/< TAHLÎF/TEHÂLÜF[< HALF]

( ... VE Yemin ettirme. | Yargıcın, taraflardan birine yemin ettirmesi. )


- YEMÎN ile/||/<> YEMÎNİ ile/||/<> YESÂRİ ile/||/<> YEMÎN Ü YESÂR

( Sağ. İLE/||/<> Sağ taraf. İLE/||/<> Sol taraf. İLE/||/<> Sağ ve sol. )


- YEMİNİNE BAKIP KİŞİYE İNANMAK ile/değil/><
KİŞİYE BAKIP YEMİNİNE İNANMAK


- YEMİNLEN değil YEMİNLE


- YENGEÇ ile HİNDİSTAN CEVİZİ YENGECİ


- YENGEÇ ile (MİNİK) KEMANCI YENGECİ

( ... İLE Asya ile Avustralya arasındaki cennet adalarında yaşarlar. )


- YENİ YIL / YILIN BAŞI / MİLÂD[Ar. < VELÂDET/VİLÂDET:
Doğurma. | [Osm.] Doğma.] / ROŞ HA ŞANAH[İbr.]:
-<


- YENİ ile/ve/> YENİLEYİCİ

( ... ile/ve/> MÜCEDDİD[< CEDÎD] )


- YENİDEN DİRİL(T)MEK ile/değil YENİDEN CANLANDIRMAK

( [not] RESURRECTION vs./but RE-ANIMATION )


- YENİLE ile/=/||/<>/> YENİDEN


- YENİLEMEK ile YİNELEMEK/TEKRARLAMAK


- YENİLGİ/HEZÎMET[Ar.] ile/değil/yerine/>< HİZMET

( Hezîmete uğramamak için sürekli ve her türlü hizmet etmek gerekir. )


- YENİLİK ARAYIŞI ile/ve/||/<>/> ZARARDAN KAÇINMA ile/ve/||/<>/> SEBAT


- YENİLİK ile/ve/||/<>/> İLERLEME


- YENİLME ile/ve/<> YANILMA


- YER DEĞİŞTİRME ile/ve/||/<> YANLIŞ (YERE) YERLEŞTİRME


- YER SİNCABI/GELENGİ/GELENİ ile AVRUPA GELENGİSİ

( Sincap benzeri, memeli ve kemirici bir hayvan. )


- YER (TUTMAK) ile/ve/<>/> YURT (TUTMAK)


- YER ile/ve/değil/>< NEMO NOKTASI

( ... İLE Karaya en uzak nokta.[Pasifik Okyanusu'nun güneyindedir.] )


- YER ile/değil/yerine/>/< YURT

( [Yaşam niteliği...] Sürdürülebilir değilse. İLE/DEĞİL/YERİNE/>/< Sürdürülebilirse... )


- YERÂ'[Ar. < YERÂA] ile YERÂA[Ar. çoğ. YERA']

( Kamışlar; yontulmamış kamış kalemler. | Ateşböcekleri. İLE Kamış; yontulmamış kamış kalem. | Ateşböceği. )


- [yerbilim] İNEÇ = TEKNE


- YERÇEKİMİ ile/||/<> KÜTLE ÇEKİM

( Dünya'nın çekimi,. İLE Genel çekim kuvveti.

Özgül ağırlık ve yoğunluk ölçümleri. )

( Formül: g=9.8m/s² İLE F=GMm/r² )

( Al-Biruni tarafından 1030 yılında keşfedildi/formüle edildi. (973-1048) (Ülke: İslam Dünyası) (Alan: Astronomi, Matematik, Coğrafya) (Önemli katkıları: Trigonometri, Dünya çapı hesaplaması) )


- YERÇEKİMİ ile YEREDOĞRULUM/YEREYÖNELİM/JEOTROPİZMA/GEOTROPİZMA

( Yer kütlesinin çekimi etkisiyle bir cismin, türlü bölümlerine uygulanan güçlerin bileşkesi. İLE Bitkilerde, kök ve sapların, yerçekimi etkisi ile belirli bir doğrultu almaları özelliği. )


- YERÇEKİMİNE:
"MÂRUZ KALMAK" ile/ve/değil/yerine/||/<> TÂBİ OLMAK


- YEREBATAN SARNICI ile/ve BİNBİRDİREK SARNICI / FLOKSENUS SARNICI ile/ve ŞEREFİYE SARNICI


- YEREL ile/ve ÖZEL


- YEREY/ARAZİ[Ar.] ile ÂRIZÎ[Ar.]

( Yeryüzü parçası, toprak. İLE Sonradan olan, dıştan gelen. | Geçici. )


- YERGİ, SUÇLAMA = BLAME[İng.] = BLÂME[Fr.] = TADEL[Alm.] = VITUPERIUS[Lat.]


- YERİNDEN ETMEK ile/ve/<> RAYINDAN ÇIKARMAK


- YERLERDE SÜRÜNME ile/ve/||/<> AYAKLAR ALTINA AL(IN)MA


- YERLERDEYİZ ile/değil/yerine/>< AYAKTAYIZ

( Ayrıysak/ayrıyken. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Birlikteysek/birlikteyken. )

( )


- YERLEŞMEK ve/||/<>/> KÖK SALMA


- YERLİ YERİNCE ile/ve/||/<> YETERİNCE


- YERLİ ile/değil ONO(PATAGONYA) YERLİSİ

( ... İLE/DEĞİL Patagonya'da, Darwin ve ekibi gibi yerlilere sahip çıkmaya çalışanlar, onlara acıyıp gemilerden, eski palto ve giysiler verdiler. Böylece çıplak gövdeleriyle yaşamaya alışkın yerliler, üstlerindeki ıslak giysilerle zatürre olup hastalandılar. Ayrıca, giysilerden, kızamık, kızıl gibi hiç karşılaşmadıkları hastalıklar kaptılar. Bazıları Paskalya ve Galapagos Adaları'na kaçtı. Onları uygar ve çağdaş Avrupa'lı yapma çabası iflas etti. Son yaşayan Ono yerlisi de, -belki de kahrından- 2012'de öldü. )


- YERÖTE/EVÇ ile EVİÇ

( En yüce yer. | [yeryuvarına göre] Yeröte. [güneşe göre] Günöte. İLE Musikîde, bileşik bir makam. )


- YERYÜZÜ = ARZ = EARTH[İng.] = TERRE[Fr.] = ERDE[Alm.] = TERRA[İt.] = TIERRA[İsp.]


- YERYÜZÜ ve/||/<> HİPSOMETRİK EĞRİ

( )


- YEŞİL ALAN ile/ve/||/<>/> BAHÇE


- YEŞİL YOL(THE GREEN MILE) ile/ve/||/<> HÜCRE NO: 7 MUCİZESİ(MIRACLE IN CELL NO: 7)

( Filmlerini izlemenizi salık veririz... )


- YESRİB ile/ve/<>/değil/yerine MEDİNE-İ MÜNEVVERE


- YESÛÎ[Ar.] ile YESÛR[Ar.]

( Hz. İsa'ya ait, onunla ilgili. İLE Kumarbaz. )


- YESÛSUHUM[Ar.] ile YESÛDUHUM[Ar.]


- YESYENİ değil YEPYENİ


- YETENEK ile/ve/||/<>/> TAKIM OYUNU

( Maçı kazandırır. İLE/VE/||/<>/> Şampiyonluğu getirir. )


- YETERİNCE SU: İÇMEMEK ile/değil/yerine/>< İÇMEK

( Gövdede, çok fazla, bilinmedik ve beklenmedik hastalık/sorun oluşur. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Sağlık durumu pek bozulmaz. )


- YETERİNCE ile/değil/yerine BELİRLİ BİR ÖLÇÜ/MİKTAR

( [not] ENOUGH vs./but CERTAIN DOSE
CERTAIN DOSE instead of ENOUGH )


- YETERLİ NEDEN ile/ve YETERSİZ/BÖLÜMSEL NEDEN

( Etkin/lik doğar. İLE/VE Edilgin/lik doğar. )

( Etkisi, kendi yoluyla açık ve seçik olarak anlaşılabilen. İLE/VE Etkisi, kendi yoluyla/aracılığıyla, dışarıdan ve net olarak anlaşılamayan. )

( ADEQUATE CAUSE vs. INSUFFICIENT/PARTIAL CAUSE )

( ADAEQUATA CAUSA cum/et INADAEQUATA SEU PARTIALIS )


- YETERLİ = ADEQUATE[İng.] = ADÉQUATE[Fr.] = ADEQUATUS[Lat.]


- YETERLİ ile/ve/değil/yerine/<>/< TATMİN EDİCİ


- YETERLİ/LİK ile/ve/değil/yerine/||/<> KABUL EDİLEBİLİR/LİK


- YETERLİ/LİK ile/ve/> RAHAT/LIK


- YETERLİLİK ile/ve/> YETENEK


- YETERSİZ ÇÖMEZ ile/ve ORTA NİTELİKLİ ÇÖMEZ ile/ve İYİ ÇÖMEZ

( Yetersiz bir çömez, öğretmenin ününden yararlanır. İLE/VE Orta nitelikli bir çömez, öğretmenin sevecenliğine hayrandır. İLE/VE İyi bir çömez ise öğretmenin düzencesiyle(disipliniyle) güçlenir, gelişir. )


- YETERSİZ(LİĞ)İ "BAHÂNE ETMEK" ile/değil/yerine/>< İSABETLİ GEREKÇE/DAYANAKÇA GÖSTERMEK/ARAMAK


- YETERSİZ/LİK ile YANILTICI/LIK


- YETİ ile/ve GÜÇ

( Güç ve hayırlar herkes içindir ve isteyen herkese hazırdır. )

( Olgun kişi gücünü kullanmazken onun altındaki kişi gücünü sonuna dek tüketir. )

( Power and grace are for all and for the asking. )

( FACULTY vs./and POWER )


- YETİ = MELEKE = FACULTY[İng.] = FACULTÉ[Fr.] = VERMÖGEN, FÄHIGKEIT[Alm.] = FACULTAS[Lat.] = FACULTAD[İsp.]


- YETİ ile/ve YETENEK


- YETİ ve/||/<>/> YETENEK

( Melek. VE/||/<>/> Meleke. )


- YETİ ile/ve/<> YETKİ


- YETİM ve SAGİR/SAGİRE


- YETİŞKİN ile/ve OLGUN

( Yaşlı olanlara rahatlık sağlamak, arkadaşlara içtenlikle, gençlere de incelikle davranmak isterim. )

( ADULTHOOD ile MATURE )


- YETİŞKİN ile/ve/||/<>/< YATIŞKIN


- YETİŞKİN ile/ve/<>/değil YENİYETME


- YETKE ile/değil/yerine/>/>< ÖZERKLİK

( )

( [not] AUTHORITY vs./but/>/>< AUTONOMY
AUTONOMY instead of AUTHORITY )


- YETKE ile YETKİ

( Yaptırma ya da yasak etme hakkı ya da gücü, sulta, otorite. | Yeterliğine herkesi inandırarak, bir kişinin kendine sağladığı itaat ve güven. İLE Bir görevi/işi, yasaların verdiği olanaklara göre, belirli koşullarla yürütmeyi sağlayan hak, salahiyet, mezuniyet. )

( SULTA ile SALAHİYET )


- YETKEYE BAŞVURMA SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI:
BİR BİLENE SORMA ile/ve/||/<> YETERSİZ KAYNAK ile/ve/||/<> İNANCA BAŞVURMA ile/ve/||/<> ORTAK TUTUMA BAŞVURMA ile/ve/||/<> ÖBEK BASKISI ile/ve/||/<> YARARCI ile/ve/||/<> BEĞENDİRME ile/ve/||/<> DAYATMA ile/ve/||/<> İÇİNDEKİ DEĞİL DIŞINDAKİ(ZARF-MAZRUF) ile/ve/||/<> "GENETİK"

( ARGUMENT TO AUTHORITY vs./and/||/<> FALLACY OF UNQUALIFIED SOURCE vs./and/||/<> APPEAL TO BELIEF vs./and/||/<> APPEAL TO COMMON PRACTICE vs./and/||/<> BANDWAGON, PEER PRESSURE vs./and/||/<> PRAGMATIC FALLACY vs./and/||/<> APPEAL TO PERSONAL INTERESTS vs./and/||/<> FALLACY OF "IS" TO "OUGHT" vs./and/||/<> STYLE OVER SUBSTANCE vs./and/||/<> "GENETIC" FALLACY )


- YETKİLİ OLMAK ile/değil/yerine/||/<>/< ETKİLİ OLMAK/OLABİLMEK


- YETKİNLEŞ(TİR)MEK ile/ve/<> TAMAMLA(N)MAK

( KEMÂL/TEKÂMÜL )


- YETKİN/LİK ve/<> GÜÇLÜ/LÜK ve/<> YETERLİ/LİK ve/<> YETENEKLİ/LİK

( Ne zaman ki güçlülük, tek çözüm olarak kalır; o zaman anlarsın, ne kadar güçlü olduğunu. )

( PERFECT/ION and/<> POWERFUL/NESS and/<> ENOUGH/SUFFICIENCY and/<> ABILITY/CAPACITY/SKILL )


- YEVM[Ar. çoğ. EYYÂM]/RÛZ[Fars.] değil/yerine/= GÜN


- YEVM-İ MEAD ile ...

( KIYAMET GÜNÜ (YEVM-EL-FETH, YEVM-ÜD-DÎN, YEVM-ÜL-CEM, -AHD, -FASL, -HAŞR, -KARÂR, -KIYÂM, -MÎÂD, -MİSÂK, -MÎZÂN) )


- ...'YI ANIMSAYACAKSINIZ ... ile/değil ...'YI ANIMSAYACAKSANIZ ...


- ...'YI SORMAMAK ile/ve/||/<>/> ...'YA BAKMAMAK


- ...YI/UYUMU:
GÖSTERMEK ile/ve/||/<>/> GÖRMEYİ ÖĞRETMEK


- YİĞEN" değil YEĞEN


- YIĞIN = KÜTLE = MASS[İng.] = MASSE[Fr., Alm.] = MASSA[Lat.] = MASA[İsp.]


- YIĞIN ile LODA/NODA

( ... İLE Küme, yığın. | Demet. | Taneli ya da tanesiz saman yığını. | Üzeri toprak ya da otla örtülmüş saman yığını. )


- YIKAR:
ASIK SURAT ve AŞIRI SÜRAT ve ARSIZ AVRAT ve HAYIRSIZ EVLAT

( Esnafı. VE Sürücüyü. VE Zengini. VE Aileyi. )


- YIKICI YAKLAŞIM ile/ve/değil/<> KATILAŞTIRICI YAKLAŞIM


- YIKICI ile/ve/<> KIYICI

( DESTRUCTIVE vs./and/<> CRUEL )


- YIKICI ile/ve/<> TEHLİKELİ

( DESTRUCTIVE vs./and/<> DANGEROUS )


- YIKIM ile/ve/değil YIKILIM

( Yapıda. İLE/VE/DEĞİL Fizikte, kimyada. )


- YIKMAK ile/ve/||/<> YAKMAK/GÖYMEK


- YIL-GÜN ile/ve YEDİCE/HAFTA[Fars. < HEFTE]


- YIL ile/ve BILDIR/BILDUR
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( ... İLE/VE Bir önceki yıl. )


- YILAN ile KARA MAMBA/SİYAH AĞAÇ YILANI

( ... İLE Dünyanın en zehirli ve en hızlı yılanı. [saatte 16 km.] )

( ... İLE Gri renkte olmalarına karşın, ağızlarının içleri koyu siyahtır. Adını da bu durumdan alır. )

( )

( ... İLE Ağaçtan sarkmayı severler. )

( ... cum DENDROASPIS POLYLEPIS )


- YILANBALIĞI ile KURT YILANBALIĞI

( )


- YILDAN YILA (GELİŞMEK/ESKİMEK)


- YILDIRMA ile/ve/<> BEZDİRME


- YILDIRMA ile/ve/<> SİNDİRME


- KORULAR'DA:
YILDIZ, BEBEK, EMİRGÂN, TARABYA, BÜYÜKDERE, BELGRAT ile/ve ABRAHAM, BEYKOZ, ÇUBUKLU, KANDİLLİ, VANİKÖY, KUZGUNCUK(FETHİ PAŞA)

( Rumeli yakasındalardır. İLE/VE Anadolu yakasındalardır. )


- YILDIZ PARALAKSI/IRAKLIK AÇISI ve/||/<>/> DOPPLER ETKİSİ/KAYMASI ve/||/<>/> FAUCAULT SARKACI

( 1838 ve/||/<>/> 1842 ve/||/<>/> 1851 )


- YILDIZ ile TAKIMYILDIZ

( )

( STAR vs. CONSTELLATION )


- YILDIZ/LAR ile/ve/değil GEZEGEN/LER

( Sabittir. İLE/VE/DEĞİL Hareket eder. [Güneşin etrafında dolaşan] )

( Birbirine göre konumları değişmez. İLE/VE/DEĞİL Birbirine göre konumları değişir. )

( Kendiliğinden ısı ve ışık enerjisi yayar. İLE/VE/DEĞİL Güneş'ten aldığı ışığı yansıtır. )

( Dünya'dan uzaktır. İLE/VE/DEĞİL Dünya'ya yakındır. )

( Işıkları titreşir. İLE/VE/DEĞİL Işıkları titreşmez. )

( Sıcaklıkları çok yüksektir. İLE/VE/DEĞİL Soğuyarak katılaşmıştır. )

( Çok uzaktalardır. [Dolayısıyla hareketsizmiş gibi görünürler.] İLE/VE/DEĞİL Yakındalardır. [Dolayısıyla hareketleri kolayca gözlenir.] )

( Gökteki Yıldızlar - Erkin Koray

)

( Yıldızların Altında... )

( NECM, KEVKEB, SİTÂRE, ZÜKÂ ile/ve SEYYÂRE )

( AHTER ile/ve ... )

( STAR vs./and PLANET )


- YILDIZLI ile/ve/||/<> YALDIZLI


- YILGAR/SATKIN/HAİN[Ar.] ile/ve/değil BİLGİSİZ/CAHİL[Ar.]


- YILIŞIK/LIK ile/ve/||/<>/< YAVŞAK/LIK


- YILLAR ile/ve/||/<> YOLLAR


- 20 BAB ve 35 BAB


- YİRMİ YIL ÇALIŞAN ÖĞRETMEN:
[ya] BİR YILLIK "DENEYİMİNİ", YİRMİ YIL BOYUNCA TEKRAR EDEN
ile/değil/yerine/ne yazık ki/ya da/><
YİRMİ YILLIK DENEYİMİ OLAN


- [ne yazık ki]
YIRTICI ile/ve/<> YIKICI


- YIRTIK-PIRTIK (GİYSİ)


- YIRTIK ile/değil YIRTMAÇ

( ... İLE/DEĞİL Çoğunlukla giysilerde, etek, paça ya da kol yeninde, dikilmemiş, uzunca açıklık. )


- YİTİRİLEN ŞEYLER İÇİN ÜZÜLME (İFTİKÂD)


- YİTTİ ile YETTİ

( Yetti. )


- YIXILMAQ[Azr.] = DÜŞMEK[Tr.]


- ...('YI/YA) YAPMAMA/UYGULAMAMA/UYMAMA:
"ÖZGÜRLÜĞÜ" ile/ve/değil/yerine OLANAĞI/OLANAKLILIĞI/İHTİYÂRI


- YİYECEK/İÇECEKLERİN, KİŞİYİ YAŞLANDIRMASI/ESKİTMESİ/BOZMASI
ile/değil/yerine/&gt;&lt;/<
KİŞİNİN, YİYECEK/İÇECEK/GİYSİLERİ ESKİTMESİ/TÜKETMESİ


- [ne yazık ki]
"YİYELİM-İÇELİM, KİMSEYE DOKUNMAYALIM" ve/||/<>/>/< "YİYEYİM-İÇEYİM, KESEME DOKUNMAYAYIM"


- YOĞUN BAKIM ve/||/<>/> YOK'UM(YOĞUM)! BAKIN!

( Dün. VE/||/<>/> Bugün. )


- YOĞUNLAŞMA ve/||/<> FARKLILAŞMA ve/||/<> BELİRLEME


- YOĞUN/LUK ile AZ/LIK >< ÇOK/LUK


- YOĞUNLUK ile/ve/<> OLGUNLUK

( Olgunluk nasıl meydana gelir?
Zihnimizi berrak ve temiz tutarak, yaşamımızın her anını tam bir farkındalık hali içinde yaşayarak, korkularımızı ve arzularımızı belirdikleri anda hemen inceleyerek ve gidererek. )

( Meyve bir anda düşer ama olgunlaşması zaman alır. )

( Hazır olmak, olgun olmaktır. )

( How does maturity come about?
By keeping our mind clear and clean, by living our life in full awareness of every moment as it happens, by examining and dissolving our desires and fears as soon as they arise.
The fruit falls suddenly but the ripening takes time.
Readiness is ripeness. )

( INTENSITY vs./and/<> RIPENESS )


- YOĞUNLUK ile/ve PAYLAŞIM

( DENSITY vs./and SHARING )


- YOK ARTIK ile YOK DAHA NELER


- YOK ETMEK ile BAŞKALAŞTIRMAK


- YOK ETMEK ile ORTADAN KALDIRMAK


- YOK ETMEK" ile/ve/<>/değil/yerine TIRNAK İÇİNE ALMAK "..."


- YÖK HOCASI ile/ve/değil/yerine/||/<>/< YOK HOCASI


- YOK OLMA ile AZALMA


- YOK > VAR" değil VAR > YOK

( "Yok"tan var olmaz/çıkmaz! Önce "yok", olamaz! "Yok"tan, var'a öncelik olamaz! VE/FAKAT/ANCAK Var'ın olmamasına yok diyebiliriz. Ancak, var'dan, yok'a öncelik-sonralık ilişkisi kurulabilir. )


- YOK yerine HAK VERE


- YOK ile OLMAZ


- YOK ile/değil/yerine YOK DENİLEBİLECEK KADAR AZ


- YOK ile/ve YOKLUK

( NONEXISTENT/THERE IS NOT vs./and NONEXISTENCE )


- YOKLUĞU PAYLAŞMAK değil VARLIĞI PAYLAŞMAK ve/||/<> İYİ GÜN DOSTU OLMAK değil KÖTÜ GÜN DOSTU OLMAK


- YOKLUĞUN ESASI VE USÛLÜ ile VARLIĞIN ESASI VE USÛLÜ


- YOKLUĞU/N İLE:
TEHDİT ile/değil/yerine TERBİYE


- YOKLUK, YOKTUR değil YOKLUK, YOKTUR, YOKTUR!


- YOKLUK ile/=/||/<>/< BİR ŞEYİN YOKLUĞU


- YOK/LUK ile/ve EKSİK/LİK


- YOKLUK = NON-BEING[İng.] = NON ÊTRE[Fr.] = NICHTSEIENDE[Alm.] = NON-EUS[Lat.]


- YOKLUK ile YOKLUK

( NONEXISTENCE vs. NONEXISTENCE )


- YOKSA ... ile AKSİ HALDE ...


- YOKSA ile YA DA


- YOKSUL:
YENİ ile ÖZGÜR ile YARATICI ile BİRLEŞMİŞ ile DÜŞKÜN

( Eric Hoffer'ın, Kesin İnançlılar[Kitle Hareketlerinin Anatomisi] adlı kitabını okumanızı salık veririz... )


- YOKSUL/FAKİR ile/değil EZGİN

( ... İLE/DEĞİL Paraca durumu bozuk olan kişi. | Çok sıkıntı/cefa çekmiş kişi. | Çürük, ezik meyve. )


- YOKSULLUĞU SONLANDIRMAK:
HAYIR İŞİ ile/ve/değil/||/<> ADÂLET


- [ne yazık ki]
YOKSUL/LUK ve/değil/||/<> YOLSUZ/LUK


- YOKSUN ile/değil UZAK


- YOKSUNLUK = PRIVATION[İng., Fr.] = MANGEL[Alm.] = PRIVATIO[Lat.] = STERESIS


- YOKSUN/LUK ile YOKSUL/LUK

( Yoksullukların en kötüsü, kendini aciz görmektir. )

( VITA VERE APOSTOLICA: Yoksulluğu yüceltme. )

( Yoksulluk korkusunu tanımadıysak, kendi yoksulluğumuzu yaratırız. )

( Elini cebine attığında boşsa. İLE Elini tutan yoksa. )

( DEPRIVATION vs. POVERTY )


- YOKTAN değil YOK İKEN


- YOKTU değil KAYITLARDA YOK/BULUNMUYOR


- YOKUŞ ile YAMAÇ


- YOL GÖSTERİRKEN, YOL KESMEK ile/ve/<> YOL KESERKEN, YOL GÖSTERMEK


- YOL:
İNCE ve/||/<> KILIÇTAN KESKİNCE


- YOL ile/ve/değil/<> ARAÇ


- YOL ile KOL


- YOL ile/ve SÜREÇ

( Kendimiz bulmadıkça o, kendi yolumuz olmayacaktır ve bizi hiçbir yere götürmeyecektir. )

( Sürece katılmadıkça anlaşılmaz. )

( Kişiyi, yürüdüğü yol yorar. )

( Unless we find ourselves, it will not be our own way and will take us nowhere. )

( PATH vs./and PROCESS )


- YOL ve/> YER ve/> YÖN

( Nereden? VE/> Nerede? VE/> Nereye? )


- YOL YOLCU

( WAY
PASSENGER )


- YOL ve/<> YORDAM ve/<> YÖNTEM


- YOLA:
AKILLA ÇIKMAK ile/ve/||/<>/> AKILDAN ÇIKMAK


- YOLA ÇIKMAK:
"İKNA EDİLMİŞLER" İLE ile/değil/yerine/>< İNANMIŞLAR İLE


- YOLA ÇIKMAK:
"YAŞAMDAN KAÇMAK İÇİN" ile/değil/yerine/>< YAŞAMI KAÇIRMAMAK ÜZERE


- YOLA ÇIKMAK ile/ve/< YOLDAN ÇIKMAK


- YOLCU OLMAK ile/ve/değil YOLDA OLMAK

( MALAGA: Yolculuk. )


- YOLCU ile/ve GEZGİN

( ... ile/ve SEYYAH )

( PASSENGER vs./and TRAVELLER )


- YOL/CULUK:
DIŞARI DOĞRU değil İÇERİ DOĞRU


- YOLDAN ÇIKAN ile/değil/yerine/>< YOLA ÇIKAN

( Yola çıkıp varmayan, yoldan çıkıp varan olmamıştır. )


- YOLSUZLUK ile YOLSUZLUK ile YOLSUZLUK

( Parasızlık. İLE Dolandırıcılık. İLE Aidiyetsizlik. )


- YOLSUZLUK ve ORUNÇ/URUNÇ/RÜŞVET

( İRTİKÂB ve İRTİŞÂ'[< RİŞVET] )


- YONCA ile EKŞİYONCA

( Baklagillerden, başak durumundaki, çiçekleri kırmızı ya da mor renkli, hayvanlara yem olarak yetiştirilen çayır bitkilerinin genel adı. İLE Ekşiyoncagillerden, çok yıllık, otsu bitki. )

( TRIFOLIUM cum OXALIS )


- YONCA ile TAVŞANBIYIĞI

( ... İLE Bir tür yonca. )


- YONCA ile ÜÇGÜL/YABANYONCASI/TİRFİL[Yun.]

( TRIFOLIUM )


- YÖNE ile/değil YÖNDE

( Mesafe. İLE/DEĞİL Her bir yön. )

( İLÂ CİHED ile/değil Fİ CİHED )


- YÖNELME ile/ve/||/<>/> YAKINLAŞMA (İSTEĞİ)


- YÖNETİCİ

( MANAGER )


- YÖNETİCİ ile/ve/değil/yerine GİRİŞİMCİ


- YÖNETİCİ ile/ve/yerine/değil ÖNDER

( BUU/BUĞ: İnsan kümelerinin önderi/yöneticisi. [Birden fazla Buğ varsa içlerinden biri Baş Buğ olmuştur.] [Kişileri koruyup gözeten, birbirine sevgi ve saygıyla bağlayan Bağ, Buğ ve Ban olmuştur.] )

( Kişinin el parmakları, toplumsal örgütlenmeye köz/model olmuştur. Kişi öbekleri/grupları, 10'luk sisteme göre örgütlenmiştir. Buu, 10'luk düzenin önderi olmuştur. )

( İşi, doğru yapan. İLE/VE/YERİNE/DEĞİL Doğru işi yapan. )

( ZİMAMDAR ile/ve/yerine/değil PÎŞVÂ[Reis, başkan]/PÎŞDÂR )

( [not] MANAGER vs./and/but LEADER
LEADER instead of MANAGER )


- YÖNETİM İŞLEMLERİNDE:
YETKİ ile/ve/||/<> BİÇİM ile/ve/||/<> NEDEN ile/ve/||/<> KONU ile/ve/||/<> AMAÇ


- YÖNETİM ile/ve/<> ADÂLET

( MANAGEMENT vs./and/<> JUSTICE )


- YÖNETİM ile/ve/||/<>/> YÖNLETİM


- YÖNETİMDE:
YETKİ ve/||/<> BİÇİM/ŞEKİL ve/||/<> NEDEN ve/||/<> KONU ve/||/<> AMAÇ


- YÖNETME ile/ve/değil/+/||/<>/> YÜRÜTME


- YÖNETMEK ile ABRAMAK

( Deniz taşıtlarını yönetmek. )


- YÖNETMEK = DOĞRULUK/DÜRÜSTLÜK[Fars.]

( Yönetmek, dürüstlük demektir. Sen doğru yönetirsen, kimse yanlış olmaya cesâret edemez. )


- YÖNETMEN OYUNCU


- ... YÖNETMENLİĞİ değil ... YÖNETMELİĞİ


- YÖNTEM:
FELSEFÎ(EYTİŞİMSEL/DİYALEKTİK) ile/ve/||/<> KURGUL ile/ve/||/<> SALTIK


- YÖNTEM/METOD ile YOL


- YÖNTEM/TARZ/YAKLAŞIM SORUNU ile/ve/değil/daha çok SONUÇ ÇIKARMA SORUNU


- YÖNTEM/USÛL["USÜL" değil!]/METOD[İng. < METHOD] ile/ve ÜSLÛB


- YÖNTEM ile/ve/<> BİLİNÇ

( METHOD vs./and CONSIOUSNESS )


- YÖNTEM ile/ve/||/<> KAVRAM

( YÖNTEM: Kavramın bilinci. )

( Yöntem, mantığın içeriğinin, içsel özdeviniminin biçimi üzerindeki bilinçtir. )

( METHOD vs./and/||/<> CONCEPT )


- YÖNTEM ile SÜREÇ

( METHOD vs. PROCESS )


- YÖNTEM = USÛL = METHOD[İng.] = MÉTHODE[Fr.] = METHODE[Alm.] = METHODUS[Lat.] = METHODOS[Yun.] = METODO[İsp.]


- YÖNTEM ile/ve/||/<> YÖNETİM


- YÖNTEMLER:
AŞKINSAL ile/ve/||/<>/> KURGUL ile/ve/||/<>/> EYTİŞİMSEL/DİYALEKTİK ile/ve/||/<>/> OLGUSAL/FENOMENOLOJİK

( Kant'ta. İLE/VE/||/<>/> Hegel'de. İLE/VE/||/<>/> Marx'ta. İLE/VE/||/<>/> XX. yüzyılda. )


- YONUGİ ile/ve/<> KARENBİ ile/ve/<> GİNDO ile/ve/<> SEBU ile/ve/<> DEGOGO

( Mali'nin, Dogon bölgesindeki, Songo köyünde yaşayan kabileler. )

( [görevleri] Şef ailesi. İLE/VE/<> Halkla ilişkiler. İLE/VE/<> Sağlık ve tıp. İLE/VE/<> Tüze ve adâlet. İLE/VE/<> Ticaret ve dış ilişkiler. )


- YÖREL ile/ve/||/<> YEREL


- YORGUN/LUK ile/ve/||/<> SAYRI/LIK(HASTA/LIK[Fars. < HASTE: Yorgun.])/İGLELMEK[: Sayrılanmak/hastalanmak.][dvnlgttrk]

( TA'B ile MARÎZ[< MARAZ]/ÂLİL[: Sayrı(hasta). | Sakat, kör.], VASIB
TAVSÎF-ÜL-EMRÂZ: Sayrılıklar ilmi. )

( ... ile BÎMÂR/Î )


- YORGUN/LUK ile/ve/değil/||/<>/< YOĞUN/LUK


- YÖRÜK/YÜRÜK ile/ve/||/<> Yörük/Yürük

( Göçebe Türkmen boyu. Anadolu ve Rumeli'de göçebe olarak yaşayan, mevsimlere göre ova ya da yaylalarda kurdukları çadırlarda oturan Oğuz Türklerine verilen ad. Bunlara, Türkmenler adı da verilir. [Göçebe yaşam tarzını seçmiş Türkmenler. "Yürümek" sözcüğünden türetilmiştir. Anadolu'da yaylak-kışlak yaşamı sürdüren Türkmen aşiretleri [obaları] için de kullanılır. Anadolu halkının çok önemli nüfus çoğunluğunu oluştururlar. Balkanlar'daki Türkler arasında da yüksek oranda Yörük bulunmaktadır. Rumeli Yörükleri: Tanrıdağı Yörükleri, Kocacık Yörükleri, Naldöken Yörükleri, Vize Yörükleri vb. öbeklere ayrılmaktadır. Bugün Bulgaristan, Yunanistan ve Makedonya'nın dağ köylerinde yaşamaktalar. Osmanlı, tüm Balkanlar'da elde ettiği topraklara sahip olunması için sadece Türkmen/Yörükleri göndermiş ve görevlendirmiştir. “Cesur, muhârip, iyi yürüyen, eli ayağı sağlam” gibi anlamları yansıtan "Yörük" sözcüğü yerine, “yürük” sözcüğü de kullanılır. Genel olarak göçer-konar yaşam sürdüren tüm topluluklar için kullanılan bu ad, daha çok göçebe Oğuz boyları için simge (özel ad) olmuştur. XI. yüzyılda Orta Asya'dan göç eden ve göçebe yaşam sürdüren Oğuzlar, İran'dan geçerek, Malazgirt Zaferi'nden sonra Anadolu'ya geldi. Burada da eski yaşam tarzını aynen devam ettirdiler. İlk zamanlar, Türkmen adıyla anılan Oğuzların bir bölümü, yerleşik yaşama geçti. Anadolu'nun İslâmlaştırılıp Türkleştirilmesi sırasında, Oğuz boyları, Anadolu'nun her tarafına yayıldı. Bir bölümü yerleşik yaşama geçerek Türkmen adını aldı, bir bölümü de göçebe yaşamını sürdürüp Yörük adıyla anıldı. Osmanlıların Rumeli'ye geçişinden sonra, Yörüklerin önemli bir bölümü de Rumeli'ye göç ettirildi. Yörük aşiretleri ve obaları adlarında genellikle koyun ve keçi sözcüklerini barındırır. "Karakeçili", "Sarı keçili" gibi. Aynı zamanda Koyunlu Yörükler diye bilinen Akkoyunlu ve Karakoyunlu aşiretlerinin adı, bu obaların nerede yaşadığını da belirli kılar.] İLE/VE/||/<> Çok ve çabuk yürüyen, iyi yol alan, hızlı giden. | Osmanlı döneminde, otuzar kişilik ocaklar olarak Rumeli'ye yerleştirilen ve savaş zamanlarında geri hizmetlerde çalıştırılan tımarlı asker. )


- YÖRÜK["YÜRÜK" değil!] ile TÜRKMEN[< TURKOMAN < TÜRK-İMAN]

( Sünnî göçer. İLE Sünnî olmayan göçer. )


- | YORULDUĞUMUZ ZAMAN/ZEMİN/KOŞULLAR ve DURULDUĞUMUZ ZAMAN/ZEMİN/KOŞULLAR |
ve/||/<>/>/<
KIRILDIĞIMIZ ZAMAN/ZEMİN/KOŞULLAR

( Olduğumuz/oluştuğumuz. VE/||/<>/>/< Kırıldığımız. )


- YORULMADA:
HAREKET ile/değil DURGUNLUK

( Kişiyi, hareket değil durgunluk yorar. )


- YORULMAK ile/ve/<> YOĞRULMAK


- YORUM:
[ne yazık ki]
YANLIŞ ile ÇILGINCA ile ZORLAMA


- YORUM ile/ve/değil/yerine ÇOK ANLAMLILIK

( [not] INTERPRETATION/COMMENT vs./and/but MULTI MEANING
MULTI MEANING instead of INTERPRETATION/COMMENT )


- YORUM ile/değil DEDİKODU

( [not] INTERPRETATION/COMMENT vs./but GOSSIP )


- YORUMBİLİM/HERMENEUTİK ve ÇOKLU YAKLAŞIM


- YORUM(KEYFİYET / LÂF | KÜFÜR | HERZE) ile/değil/yerine/>< DÜŞÜNCE


- YORUMLAMAK ile/ve/değil/||/<> SONUÇLANDIRMAK

( [not] TO INTERPRET vs./and/but/||/<>/> TO CONCLUDE )


- YORUMLANABİLİR/LİK ve/||/<>/> YÖNETİLEBİLİR/LİK


- YORUMSAMA = HERMENEUTICS[İng.] = HERMÉNEUTIQUE[Fr.] = HERMENEUTIK[Alm.] = HERMENEUTIKE < HERMENEUEIN[Yun.]


- YORUMSAMA ile/ve/değil/||/<>/< YORUMLAMA


- YÜCE ile YÛCE[Fars.]

( Yüksek, büyük, ulu, ulvî. İLE Damla. )


- YUH ile YUHA

( Hoşnutsuzluk ve öfke anlatır. İLE Birine karşı beğenilmeyen bir durumda, hep birden haykırılan bir hakaret sözü. )


- YÜK ile/ve/||/<> BASINÇ


- YÜKLEDİĞİN ile/ve/||/<> YÜKLENDİĞİN


- YÜKLENME ile/değil/yerine ÜSTLENME


- YÜKSEK BAŞKENTLER:
LHASA ve LA PAZ ve QUITO ve SANAA

( Tibet'te.[En yüksek] VE Bolivya'da.[2. sırada] VE Ekvator'da.[3. sırada.] VE Yemen'de.[2400 m.][4. sırada.][Burada yaşayanların, her yıl en az bir kez deniz seviyesine inmeleri gerekmektedir.] )


- YÜKSEKLİK KORKUSU ile/değil/yerine "ALÇAKLIK" KORKUSU


- YÜKSELİM ile YÜKSELİŞ

( Bir yıldızın, gökküresindeki ekvator düzlemine göre açısal uzaklığı. İLE Yükselme eyleme ya da biçimi. )


- YÜKSEL(T)MEK ile/değil/yerine YÜCEL(T)MEK

( İTİLA[Ar.]: Yükselme, yücelme. )

( TO BECOME LOFTY, (TO EXALT/SUBLIMATE) vs. TO RISE/INCREASE, (TO PROMOTE) )


- YÜKÜMLÜLÜK ve/||/<> ÖZ


- YÜLÜME/YÜLMEK/TRAŞ/TIRAŞ[Fars. < TERAŞ] ile/ve/||/<>/> PERDAH[Fars.]

( Saç ya da sakalı kesme işi. | Erkek saçını belirli bir biçim vererek kesme. | Kesilme ve kazınma zamanı gelmiş saç ve sakal. | Bir şeyin üzerindeki pürüzleri alma, belirli bir biçim vermek üzere yontma. | Yalan, asılsız, bıktırıcı, gereksiz söz. İLE/VE/||/<>/> Parlatma, parlaklık verme. | Tıraştan sonra tersine yapılan ikinci tıraş. )


- YUMŞAK değil YUMUŞAK


- YUMULMAK ile/ve/<>/> "YAMUL(T)MAK"

Bugün[16 Kasım 2025]
itibarı ile 19.617 başlık/FaRk ile birlikte,
19.617 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(78/80)