
T ile biten FaRkLaR
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
itibarı ile 8.594 başlık/FaRk ile birlikte,
8.594 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...
(32/36)
- TEDBİR ve/||/<> İTİDAL ve/||/<> CESÂRET
- TEDBİRSİZLİK ile/ve/değil DALGI/GAFLET
- TEDERRÜS[Ar. < DERS | çoğ. TEDERRÜSÂT] ile TEDESSÜR[Ar.]
( Ders alma, ders olarak okuma. İLE Elbise giyme. )
- TEDRİSAT[Ar.] değil/yerine/= ÖĞRETİM
- TEEHHÜL[Ar. < EHL] ile TEEHHÜR[Ar. < TE'HÎR | çoğ. TEEHHÜRÂT]
( Ehlileşme. | Evlenme. İLE Sonraya, geriye kalma. | Gecikme. )
- TEENNÎ[< ENÂET] değil/yerine/= YAVAŞ GİTME, YAVAŞ HAREKET ETME, YAVAŞLIK; GECİKME | İLERİYİ DÜŞÜNEREK ACELESİZ, DİKKATLİ DAVRANMA
- TEESSÜR[Ar.] ile TEESSÜR[Ar. < ESR, ESÂRET | çoğ. TEESSÜRÂT]
( Oyalandırma, işten alıkoyma. İLE Kederli ve üzüntülü olarak duygulanma, içlenme. | Bir şeyin etkisini duyma. | Acı, keder duyma. )
- TEEYYÜT[Ar.] değil/yerine/= DOĞRU ÇIKMA, GERÇEKLENME
- TEFAHHUS[Ar. < FAHS | çoğ. TEFAHHUSÂT] ile TEFAHHUŞ[Ar. < FUHŞ]
( İnceden inceye araştırma. İLE Açık saçık, âdî sözcükler kullanma, müstehcen bir biçimde konuşma. )
- TEFÂVÜD[Ar.] ile YARARLAŞMA, BİRBİRİNDEN YARARLANMA
( YARARLAŞMA, BİRBİRİNDEN YARARLANMA )
- TEFEKKÜR ve/> İSTİ'DÂD
- TEFERRUAT[Ar.] ile TAFSİLAT[Ar.]
- TEFERRU'/ÂT[çoğ.][< FER] ile TEFERRUH[< FERAH] ile TEFERRUĞ[Ar. < FERAĞ]
( Dallanma, dal budak salıverme. | Bölümlere ayrılma. | Bir kökten çıkıp ayrılma. | Ayrıntı/lar. İLE Ferahlama, içi açılma. İLE Vazgeçme, cayma. | Bir işi bitirip ondan kurtulma. | Satın alınan bir malın tapusunu üstüne geçirme. )
- TEFERRÜT[Ar.] değil/yerine/= TEK/YALNIZ OLMA
( Tek, yalnız olma, herkesten uzaklaşarak yalnız kalma. | Benzeri bulunmama, benzersiz olma, sivrilme. )
- TEFESSÜH[Ar. < FÜSHAT] ile TEFESSÜH[Ar. < FESH | çoğ. TEFESSÜHÂT]/SASIMA[Ar.]
( Açılma, genişleme. İLE Çürüme, çürüyüp dökülme, bozulma. | Bir nesnenin kokup dağılması. )
- TE'FÎK[Ar. çoğ. TE'FÎKÂT] ile TEVFÎK[Ar.] ile TEVFÎK["TEYFÎK" değil!][Ar. < VEFK | çoğ. TEVFÎKAT]
( Yalan söyleme. | Yalan, iftira etme. İLE Elçilikle yollama. İLE Uydurma, uygunlaştırma. | Allah'ın yardımına kavuşma. | Bir kırılmada kırılan parçaları birbirine geçirme. | Tezat yapmadan, bir sözcüğün anımsattığı başka sözcükleri de aynı ibarede söyleme. )
- TEFRÎD[Ar. < FERD] ile TEFRÎT[Ar. < FART]
( Dünyadan geçip yalnız Allah ile meşgul olma, kendini Allah'a adama. | Elektriklenmemesi istenilen şeyi elektrik aktaran cisimlerden ayırma. İLE Tersine aşırılık, ortalamanın çok altında kalma. [>< İFRÂT] )
- TEFRÎD[< FERD] ile/ve/<> TEVHÎD[< VAHDET]
( Dünyadan geçip sadece Allah ile meşgul olma, kendini Allah'a adama. İLE/VE/<> Bir kılma, bir etme, birleştirme. | Bir sayma, bir olarak bakma, birliğine inanma. | Allah'ın birliğine inanma. | Lâ-ilâhe-ill-Allâh sözünü tekrarlama. | Allah'ın varlığına ve birliğine dair yazılan manzûme. | Klasik Türk dînî şiir müziğinde bir biçim. [bkz. TEVHÎD ile MÜNÂCÂT] )
- TEFRİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> TEVHÎD
( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<>/> Tenzihte teşbihi, teşbihte tenzihi görmek. / Zahirde bâtını, bâtında zahirde görmek. )
- TEFRİT değil/yerine/= GERİDELİK/YETMEZLİK
- TEFTE[Fars.] ile TEFTÎH[Ar. < FETH | çoğ. TEFTÎHÂT]
( Kızmış, kızgın, hararetli. İLE Açma. | Geğirme. )
- TEĞET/MÜMAS[Ar. < MÜMASS] ile/değil TEYİT
( Bir eğrinin yanından geçen ve ona ancak bir noktada değen doğru. İLE/DEĞİL Doğrulama. )
- TEHÂLÜF[Ar. < HALF] ile TEHÂLÜF[Ar. < HULF | çoğ. TEHÂLÜFÂT]
( Yargıcın iki tarafa da yemin verdirmesi. İLE Birbirine karşıt olma, birbirine uymama. | Aykırılık. )
- TEHDİT ile/değil/yerine/></> DÜZEN
( Herhangi bir yerdeki adâletsizlik. İLE/DEĞİL/YERİNE/>> Her yer, zaman ve koşulda adâlet. )
- TEHDİT ile/değil "GÖZDAĞI VERMEK"
- TEHDİT değil/yerine/>< İKNA
- TEHDİT ile/değil/yerine KESİN UYARI/ULTİMATOM
( ... İLE/DEĞİL/YERİNE Kesin ve dönülmez söz. Son söz. | Bir devletin öteki devlete karşı zora başvuracağını bildirmesi. )
( [not] THREAT vs./and/but ULTIMATUM
ULTIMATUM instead of THREAT )
- TEHDİT ile/ve/> KORKU
( MENACE vs./and/> FEAR )
- TEHDİT değil/yerine/= KORKUTU/GÖZDAĞI
- [ne yazık ki]
TEHDİT ile ŞANTAJ[Fr. CHANTAGE]
( Gözdağı. İLE Herhangi bir çıkar sağlamak amacıyla bir kimseyi, kendiyle ilgili lekeleyici, gözden düşürücü bir haberi yayma ya da açığa çıkarma tehdidiyle korkutma. )
- TEHDİT ile TAHDİT
- TEHDİT ile/ve/||/<>/> TEDİRGİNLİK
- [ne yazık ki]
!TEHDİT ile/ve/||/<> TEHLİKE
- TEHDİT değil/yerine TEKLİF
- TEHDİT ile/değil/yerine TESPİT
- TEHDİT ile/ve/değil/yerine UYARI
( [not] THREAT vs./and/but WARNING
WARNING instead of THREAT )
- TEHDİT ile/ve/<> YASAK
- TEHECCÜD[< HECD]["TEHECVÜD" değil!] değil/yerine/= GECE UYANIP NAMAZ KILMA | GECE KILINAN NAMAZ
- TEHİR[Ar. < AHAR | çoğ. TEHÎRÂT] ile TECÎL[Ar. < ECL | çoğ. TECÎLÂT]
( Erteleme, sonraya/geriye bırakma. İLE Belirli bir zamana kadar erteleme, sonraya/geriye bırakma. )
- TEK DUVARLI CNT ile/||/<> ÇOK DUVARLI CNT
( SWCNT tek katman, MWCNT konsantrik çoklu. )
( Formül: 0.5-2nm İLE 5-100nm )
- TEK KİŞİLİK BİSİKLET ile/ve ÇİFT KİŞİLİK BİSİKLET (TANDEM)
- TEK ŞERİT ile/değil TEK YÖN
- TEK ile/ve ÇİFT
( DÜŞÜNCEDE: Yok edilebilir. İLE/VE Yok edilemez. )
- TEK ile/ve/||/<>/> ÇİFT ile/ve/||/<>/> BİR
( [DÜŞÜNCEDE:] Yok edilebilir. İLE/VE/||/<>/> Yok edilemez. İLE/VE/||/<>/> Var eder, bireştirir/tevhîd ettirir. )
( ODD vs./and/||/<>/> EVEN vs./and/||/<>/> UNIQUE )
- TEK = UNIQUE[İng., Fr.] = EINZIGARTIG[Alm.] = UNICO[İt.] = ÚNICO[İsp.]
- TEKAÜD[Ar. < KUÛD]["ka" uzun okunur] ile TEKAVVÜT[Ar. < KUT]
( Karşılıklı oturma. | Emekliye ayrılma. | Emeklilik. İLE Azıklanma, beslenme, geçinme. )
- TEKERLEKLİ SANDALYE değil/yerine BİSİKLET
- TEKESSÜF/TEKÂSÜF[Ar. < KESÂFET] ile TEKEŞŞÜF[Ar. < KEŞF]
( Sıklaşma, koyulaşma, yoğunlaşma. İLE Pusuya yatma, gizlenme. )
- TEKESSÜR[Ar. < KESRET] ile TEKESSÜR[Ar. < KESR]
( Çoğalma, artma. İLE Kısılma. )
( EFZÂYİŞ ile ... )
- TE'KÎD[Ar. < EKD | çoğ. TE'KÎDÂT] ile TENKÎD[Ar. < NAKD | çoğ. TENKİDÂT]/İNTİKAD[doğrusu!]["ka" uzun okunur][Ar. çoğ. İNTİKADÂT]
( Sağlamlaştırma. | Üsteleme, bir iş için önceden yazılan bir yazıyı tekrarlama. | [dilb.] Pekiştirme.[Fr. INTESIF] İLE Bir konuya ait yazıyı ya da eseri değer bakımından gözden geçirme, eleştiri.[İng., Fr. CRITIQUE][İNTİKAD: Kalp parayı gerçeğindan ayırma. | Tenkîd.] )
- TEKÎD[< EKD | çoğ. TE'KÎDÂT] değil/yerine/= PEKİTME
( Sağlamlaştırma, güçlendirmek, güç vermek. | Üsteleme, bir iş için önceden yazılan bir yazıyı tekrarlama. | Pekiştirme. )
- TEKİL = MÜFRET = SINGULAR[İng., Alm., İsp.] = SINGULIER[Fr.] = SINGULARIS[Lat.]
- TEKİT[Ar.] değil/yerine/= GÜÇLENDİRME, SAĞLAMLAŞTIRMA | ÜSTELEME
( Bir düşünce ya da istek üzerinde durmak, direnmek, ısrar etmek. | Sayrılık, hastalığın yeniden ortaya çıkması, nüks etmesi, depreşmesi. )
- TEKLEŞTİRME ile/değil/yerine/>< BİREŞTİRME/TEVHİD
- TEKLİF ile/ve/<> DAVET
( PROPOSAL vs./and/<> INVITATION )
- TEKLİF ile/ve/değil/yerine/<> DAVET ile/ve/değil/yerine/<> DUYURU
( [not] PROPOSAL vs./and/but/<> INVITATION vs./and/but/<> ANNOUNCE/MENT
ANNOUNCE/MENT instead of INVITATION instead of PROPOSAL )
- TEKLİF ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ÖLÇÜT
- TEKME-TOKAT
- TEKNE[Yun.] ile KANO[Fr. < CANOT]
( ... İLE Kürekle yürütülen dar, uzun, hafif tekne. )
- TEKNE ile LİMBO[İt.]
( ... İLE Irmaklarda, sığ sularda yük taşıyan bir tür tekne. | Bir ticaret gemisinin içindeki yükü, bordasına yanaşan başka bir gemiye aktarma işlemi. )
- TEKNOKRASİ ile/ve/||/<> TEKNOKRAT
( Sanayi, ekonomi ve devlet yönetiminin politikacılar değil uzmanlar, teknisyenler ve uygulayımcılar tarafından yönetilmesine dayanan düzen. İLE/VE||/<> Teknokrasiden yana olan. | Teknokrasi içinde yer alan, yönetici konumundaki mühendis, mimar, teknisyen, iktisatçı vb. çalışanların ortak adı. | Ekonomik mekanizmaların kuramsal incelenmesine dayanan ancak insan etkenini her zaman yeterince göz önünde bulundurmayan devlet adamı ya da memur. )
- TEKNOLOJİ ve/<> FELSEFE ve/<> İDEOLOJİ ve/<> SANAT
( [Nesneleri ve olanakları] [Daha da] Yararlı kılar. VE/<> Açıklar. VE/<> Değiştirir. VE/<> Yeniden yaratır. )
- TEKRAR ile ÖZET
( REPETITION vs. SUMMARY )
- TEKSÎF[Ar. < KESÂFET] değil/yerine/= KOYU VE SIK YAPMA, BİR SIVIYI KOYULAŞTIRMA | DOKUMA VE SÂİREYİ SIKLAŞTIRMA | ŞEFFAFLIĞINI GİDERME | YIĞMA, TOPLAMA
- TEKSÎR[Ar. < KESR] ile TEKSÎR[Ar. < KESRET]
( Bir şeyi çok kırma, kırılma. İLE Çoğaltma/çoğaltılma. )
- TELÂKİ[Ar. < LİKA] ile TELÂKKİ[Ar. < LİKA | çoğ. TELÂKKIYYÂT]
( Birbirine karşı gelip buluşma, karşılaşma, birbirine ulaşma, birleşme. İLE Alma, kabul etme. | Kişisel görüş/anlayış. )
- TELÂKKİ[Ar. < LİKA | çoğ. TELÂKKIYYÂT] ile TERAKKİ[Ar. < RAKY | çoğ. TERAKKİYÂT]
( Alma, kabul etme. | Kişisel görüş/anlayış. İLE Yukarı kalkma, yükselme. | İlerleme. | Hallerde, makamlarda ilerleme. )
- TELECLÜC[Ar. < LÜCCET] ile ...
( Şaşkınlıktan dolayı sözü ağzında karıştırarak söyleme. )
- TELEVİZYON[Fr./İng.] ile/ve/değil/yerine GÖSTERGE/GENEL AĞ/İNTERNET[İng.]
( BİZİM ÇOCUKLARIN PUTU
KÖŞEDEKİ KARAKUTU
EHL-İ KÜFÜR ÇEKTİ ŞUTU
KALEMİZE GOL EYLEDİ )
( Gün boyunca televizyon izlesen, bir sayfa kitap okumak kadar değeri/etkisi/katkısı olmaz. )
( Vericiden iletilen dalgaların görüntü ve ses olarak görünmesini ve duyulmasını sağlayan aygıt, televizyon alıcısı. İLE Bilgisayar ağlarının birbirine bağlanması sonucu ortaya çıkan, herhangi bir sınırlaması ve yöneticisi olmayan uluslararası bilgi iletişim ağı. )
- TELMÎ[Ar. < LEMEÂN | çoğ. TELMİÂT] ile TELMÎH[Ar. < MELH | çoğ. TELMÎHÂT]
( Parıldama, parıldatma/parıldatılma. | Renk renk yapma/yapılma. | Mısraları, Arapça, Farsça, Türkçe gibi çeşitli dillerde olan manzûme yapma. [MÜLEMMA'] İLE Söz arasında kastedilen bir şeyi belirli bir anlamla söyleme, açık söylememe, îmâlı konuşma. | İbârede bahsi geçmeyen bir kıssaya, fıkraya, atasözüne ya da ünlü bir şiire, bir söze işaret etme.["Çoktan aşmış o belki İzmit'i de" mısrasına "Atı alan Üsküdar'ı geçti" ibaresine telmih edilmesi gibi] )
- TELVÎH[Ar. < LEVH | çoğ. TELVÎHÂT] ile ...
( Posa haline getirme. )
- TELVÎM[Ar. < LEVM | çoğ. TELVİMÂT] ile TELVÎN[Ar. < LEVN | çoğ. TELVÎNÂT]
( Azarlama/azarlanma, paylama/paylanma, çekiştirme/çekiştirilme. İLE Renk verme, boyama/boyanma. )
- TEMAS[Ar.]/KONTAK[Fr./İng. < CONTACT] değil/yerine/= DEĞME/DOKUNMA, BAĞLANTI
( Karşıt elektrik taşıyan iki maddenin birbirine dokunması. | Motorlu araçları çalıştırmaya yarayan düzenek. | Bağlantı, ilgi. | Akıl sağlığı yerinde olmayan, dengesiz. )
- TEMÂSÜL[Ar. < MESL | çoğ. TEMÂSÜLÂT] ile TENÂSÜL[Ar. < NESL]
( Benzeme, benzeyiş.[MÜŞÂBEHET] | Kesirsiz bölme, kabul etme. İLE Birbirinden doğup üreme, türeme. )
- TEMBELLİK ile/ve/<> ART NİYET
- TEMBEL/LİK ile/ve/<> ATÂLET
- TEMCÎD[< MECD] ile ...
( Ululama, ağırlama. | Sabah namazı vaktinden önce minarelerde belirli mekânlarda söylenilen Arapça niyaz ilâhisi. | İki kere ısıtılan pilav. )
- TEMEDDÜN[Ar. < MEDENİYET] değil/yerine/= UYGARLAŞMA | KENTLEŞME
- TEMEL = ESAS = GROUND, BASIS, FOUNDATION[İng.] = FONDEMENT, PRINCIPE[Fr.] = GRUND, GRUNDLAGE, FUNDAMENT[Alm.] = FUNDAMENTUM[Lat.] = FUNDACIÓN[İsp.]
- TEMEL ile NİYET
- TEMENNÎ[Ar.] ile ŞEHVET[Ar.]
- TEMERRÜD değil/yerine/= DİRENİM
- TEMERRÜT[Ar.] değil/yerine/= DİRENME | EK FAİZ
( Dikkafalılık, kafa tutma, direnme. Herhangi bir sebebe dayanmaksızın borcu ödememekte direnme, direnim. | Ek faiz ödememe durumu. )
- TEMESSÜK ile/||/<> VAKIF TEMESSÜKÜ ile/||/<> TAPU TEMESSÜKÜ ile/||/<> TEFVÎZ ile/||/<> CİHET-İ İTÂ-YI SENET ile/||/<> VAKF-I MÜSTESNÂ ile/||/<> MAZBÛT VAKIFLAR ile/||/<> MÜLHAK VAKIFLAR ile/||/<> TEVLİYET ile/||/<> MÜTEVELLİ ile/||/<> ile/||/<> MÜSTEGAL[ÇOĞ. MÜSTEGALLÂT] ile/||/<> MECLİS-İ İDÂRE
( Eski hukukta borç senedi. | Has, timar ve zeamet sahipleri ile mütevelliler tarafından verilen, miri ve vakıf arazide tasarruf yetkisini bildiren belge. İLE/||/<> Vakıf memurları tarafından eski tarihlerde verilen senet. İLE/||/<> Tapu memurları tarafından eski tarihlerde verilen senet. İLE/||/<> Para mukabilinde ya da satılan bir hak mukabilinde hükümet tarafından verilen. . İLE/||/<> Senetin veriliş nedeni, iktisâb. İLE/||/<> Vakıflar idaresinin müdahale ve mürakabesi olmaksızın, doğrudan doğruya mütevellileri tarafından idare olunan vakıflar. İLE/||/<> Yönetimi devlet tarafından ele alınmış vakıflar; bir vakıf iki biçimde mazbut vakıf olur; ya tüm vakıf yöneticileri ölmüştür ya da vakfeden kişi yönetici göstermemiştir. Bu durumda bu vakıfların yönetimi devlet tarafından ele alınır; devlet bu yönetimi Vakıflar Genel Müdürlüğü eli ile kullanır. İLE/||/<> Vakfın vakfiyesindeki şartlara göre vakfın işlerini gören (mütevellileri) tarafından yönetilen vakıflar. Vakıflar Genel Müdürlüğü denetimine tâbidir. İLE/||/<> Vakıf malları üzerinde kullanma yetkisi, vakıf işine bakma görevi. Bu görev sahiplerine mütevelli denir. İLE/||/<> Bir vakfın idaresine memur edilen kişi. İLE/||/<> Vakfa gelir getirmesi için tavanlı, damlı ve damsız vakfedilmiş olan mallar anlamına gelen müstegal kelimesinin çoğuludur. Çatısı bulunmayan arsa bağ bahçe gibi yerler. İLE/||/<> Yönetim kurulu, idare meclisi. )
- TEMEYYÜ'[Ar. < MEY | çoğ. TEMEYYÜÂT] ile TEMEYYÜH[Ar.]
( Sıvı/mâyi durumuna gelme/geçme, cıvıklaşma. İLE Sulanma. )
- TEMHÎL[Ar. < MEHL | çoğ. TEMHÎLÂT] ile TEMHÎR[Ar. < MÜHR]
( Zaman ve fırsat verme, sonraya bırakma, mühlet, mehil verme, erteleme. İLE Mühürleme. )
- TEMÎNÂT[Ar.] değil/yerine/= GÜVENCE
- TEMİZ HAVA ve/<> BİSİKLET
- TEMİZ NİYET ve TEVEKKÜL
- TEMPLUM[Lat.] ile MÂBED[Ar.]
( Kesmek. İLE Küp. )
- TEMPORARY vs. PERMANENT
- TEMSİL ile TAKLİT
- TEMSİL/İYET ile TESLİM/İYET
- TENÂFÎ[Ar.] ile TEZÂD[Ar.]
( Aykırılık. İLE Zıtlık. )
- TENÂFÜS[Ar. çoğ. TENÂFÜSÂT] ile TENEFFÜS[Ar. < NEFES]
( Kıskanma, haset etme, çekememe. İLE Soluk/nefes alma. | Yorgunluğu gidermek üzere dinlenme. | Okulda ders araları verilen dinlenme. | Tan yerinin ağarması. | Deniz suyunun dalga ile sahile vurması. )
- TENÂKUS[Ar. < NAKS | TENÂKUSÂT] ile TENÂKUZ[Ar. < NAKZ]
( Azalma, eksilme. İLE Çelişme, kişinin bir sözünün öteki sözünü çürütmesi, öteki sözüne uymaması. Karşıtlık, zıddiyet. [bkz. MÜBÂYENET] )
- TENÂSUH[< NESH] ile İTTİHAD[< VAHDET] ile HULÛL
( ... İLE Bir olma, birleşme, aynı düşüncede olma, birlik. İLE Gelip çatma. | Girme. )
- TENCÎS[Ar. < NECÂSET] ile TENCİZ[Ar.]
( Kirletme, pisletme. İLE Sona erdirme; sonuçlandırma. )
- TENDENCY vs. INTEREST
- TENDİNİT ile/||/<> BURSİT
( Tendonların yangılanması. İLE/||/<> Eklem çevresindeki bursa adı verilen keselerin yangılanması. )
- TENDÜRÜST[Fars.] değil/yerine/= DİNÇ, SAĞLAM
- TENEBBÜ'[Ar. < NÜBÜVVET] ile TENEBBÜ'[Ar. < NEBEÂN] ile TENEBBÜH[Ar. < NEBÂHAT]
( Peygamberlik iddiasına kalkışma. İLE Yerden kaynama. İLE Uyanma, uykudan kalkma. | Gafletten kurtulma, kendine gelme, aklını başına toplama. | Uyarım.[Fr. EXCITATION] )
- TENEFFU'[Ar. < NEF | çoğ. TENEFFUÂT] ile TENEFFUH[Ar. < NEFH] ile TENEFFUH[Ar.]
( Yararlanma. İLE Şişme, kabarma. | Urlanma. İLE Boş laflarla gururlanma. )
- TENEFFÜL[Ar.] ile TENEFFÜR[Ar. < NEFRET]
( Nâfile namaz kılma ya da oruç tutma. İLE İğrenme, tiksinme. | [mecaz] Soğuma. )
- TENEMMÜL[Ar. < NEML] ile TENEMMÜR[Ar. < NİMR | çoğ. TENEMMÜRÂT]
( Karınca gibi kaynama. | Gövdenin bir tarafının/örgeninin karıncalanması. İLE Kaplanlaşma, kaplan huylu olma. | Birini korkutmak için gümbürtülü ses çıkarma. | Korkutma. )
- TENESSÜH[Ar.] ile TENEZZÜH[Ar. < NÜZHET]
( Pek güzel, eşsiz, çok az bulunur olma. İLE Gezinti. )
- TENEVVÜ'[Ar. < NEV | çoğ. TENEVVÜÂT] ile TENEVVÜR[Ar. < NÛR]
( Çeşitlenme, çeşitlilik. İLE Nurlanma, parlama, ışıldama. )
- TENEZZÜH[< NÜZHET] ve/||/<>/> ARABA
( Eskiden, arabalara, tenezzüh denilirdi. Sadece hekimler kullanırdı. Hekim dışındakilerin araba kullanması ayıptı ve görgüsüzlüktü. )
- TENEZZÜH[< NÜZHET] ile TENEZZÜL[< NÜZÛL]
( Gezinti. İLE Kendine aykırı düşen bir işi ya da durumu kabul etme, alçalma, inma. | Alçakgönüllülük, kibirsizlik. | Fiyatta düşme/inme, indirim. )
- TENEZZÜL ve KERÂMET
- TENFÎS[Ar. < NEFES | çoğ. TENFÎSÂT] ile TENFÎŞ[Ar. çoğ. TENFÎŞÂT] ile TENFÎZ[Ar. < NÜFUZ | çoğ. TENFÎZÂT]
( Soluklandırma/nefeslendirme, soluklandırılma. İLE Pamuk atma, yün ditme. İLE Hükmünü yürütme, nâfiz kılma. )
- TENKÎH[Ar. < NİKÂH çoğ. TENKÎHÂT] ile TENKİH[Ar. çoğ. TENKİHÂT]
( Nikâh etme/edilme, nikâh kıyma/kıyılma, evlendirme, evlendirilme. İLE Bir şeyin fazla ve gereksiz bölümlerini çıkartıp düzeltme, ayıklama, arıtma. | Hububatın taşını, toprağını ayıklama. | Me'mur maaşlarından indirme. )
- TENKÎL[Ar. çoğ. TENKÎLÂT] ile TENKÎR[Ar. < NEKR | çoğ. TENKÎRÂT]
( Uzaklaştırma. | Örnek olacak bir ceza verme. | [birini] Tepeleme. İLE Bilinmeyecek, tanınmayacak duruma getirme. | Bir adı, nekre yapma.[Harf-i tarifsiz, elif-lâm'sız kullanma.] )
- TENKİS[Ar. < NÜKS] ile TENKÎS[Ar. < NOKSAN | çoğ. TENKÎSÂT] ile TENKİZ[Ar.]
( Başaşağı etme/edilme. | Boşaltma. İLE Azaltma, kısma, indirme, eksiltme/eksiltilme. İLE Kurtarma. )
- TENKİT[Ar. < NAKT] ile TENKİT[Ar.] ile TENKİD[Ar. < NAKD | çoğ. TENKİDÂT]
( Noktalama. | Tümce içinde, noktalamaları kullanma. İLE Temizleme, fenâsını atma. İLE Bir konuya özgü yazıyı ya da yapıtı, değer bakımından gözden geçirme, eleştirme. )
( ... vs. ... vs. CRITIQUE )
( ... avec ... avec CRITIQUE )
- TENKİT(MUAHEZE) ile ELEŞTİRİ
( Olumsuz eleştiri. İLE Hem olumlu, hem olumsuz olabilir. )
- TENKİT ile SAPTAMA/BELİRTME
- TENKİT ile/ve/<> ŞİKÂYET
- TENKİT[Ar.] ile/değil/yerine/>< TAKDİR[Ar.]
- TENKİT ile/ve/<> TENKIYE[< NAKY]
( Temizleme, fenâsını atma. İLE/VE/<> Ayıklayıp temizleme. | Kalın bağırsağa su verme ve bu iş için kullanılan araç.[HUKNE: Şırınga.][İHTİKAN | Fr. LAVMAN] )
- TENKİT ile VERYANSIN
- TEN-PEREST[Fars.] ile TEN-PERVER[Fars.]
( Gövdesini, kendini seven. Gövdesine çok dikkat eden. İLE Kendini beslemeye, rahatına düşkünlük. )
- TENSOR PRODUCT ile/||/<> DİRECT SUM
( Tensor product ⊗ etkileşim İLE direct sum ⊕ bağımsız. )
( Formül: Interaction İLE independence )
- TENT :/yerine ÇADIR
- TENTÜR[Fr.] ile/ve/||/<> TENTÜRDİYOT[Fr.]
( Alkolün bir ya da birden çok bitki üstündeki eritici etkisi sonucu elde edilen sıvı ilâç. İLE/VE/||/<> Mikrop kapmasını önlemek için bir kesik ya da sıyrığa sürülen iyot tentürü. )
( TINCTURE OF IODINE )
- TENZİH ile/ve TAKYİD/TAKYİT
( Arılama, kusur kondurmama. | Allah'ın tüm kusurlardan uzak olduğuna inanma. İLE Bağlı kılma, kısıtlama, kayıtlama. )
- TENZİH ile/ve/> TEŞBİH ile/ve/> TECRİT ile/ve/> TESBİH ile/ve/> TEFRİK
- TENZÎL[Ar. < NÜZÛL | çoğ. TENZİLÂT] ile TENZÎR[Ar.]
( İndirme, azaltma, aşağı düşürme. | Kur'ân-ı Kerîm. İLE Kötü bir haber vererek korkutma. )
- TEOLOJİ/İLÂHİYAT ile METAFİZİK
- TEPE ile ARAFAT
( ... İLE Hacıların, Yakınlık/Yakınlaşma[Kurbiyet] Bayramı'nın arife günü toplandıkları, Mekke'nin doğusundaki tepe. )
- TEPECİK, STIGMA = İSTİGMA = STIGMATE
- TEPKİ ile/ve/değil/yerine TESPİT
( [not] REACTION vs./and/but TO DETERMINE
TO DETERMINE instead of REACTION )
- TEPKİ ile/değil/yerine/>< YANIT
( "Tepki" mi, yanıt mı?
Restoranın birinde, bir gün, aniden bir hamamböceği belirdi ve orada bulunan bir kadının üzerine çıktı.
Kadın, korkudan çığlık atmaya başladı.
Titreyen seleniyle ve panikle hamam böceğini üzerinden elleriyle atmaya çalışırken zıplamaya başladı.
Onun bu tepkisi bulaşıcı olmuştu, bulunduğu yerdeki kişiler de paniklemişti.
Kadın, sonunda hamam böceğini üzerinden atmayı başardı derken... Başka bir kadının üzerine düştü hamam böceği.
Şimdi aynı şeyleri yaşamak için sıra başka bir kadındaydı.
Garson, hemen imdatlarına koştu.
Bu nöbet değişiminde, bu sefer de hamam böceği garsonun üzerine düştü.
Garson, dimdik durdu, kendini toparladı ve gömleğindeki hamam böceğinin davranışlarını gözlemledi.
Kendine yeterince güvendiğini gördüğünde, hamam böceğini parmaklarıyla tutarak, restorandan dışarı çıkardı.
Curcunayı izlerken, zihnimde birkaç düşünce oluştu ve merak etmeye başladım. Kadınların bu tiyatral, abartılı hareketlerinden hamam böceği mi sorumluydu?
Eğer öyleyse neden garson rahatsız olmadı?
Durumu, mükemmele yakın bir biçimde, hiçbir kargaşa çıkarmadan çözümledi ve çözdü.
Buna neden olan, hamam böceği değildi. Hamam böceğinin neden olduğu rahatsızlığı o kadınların giderebilecek beceriyi göstermemesiydi. Onları bu denli rahatsız eden buydu.
Fark ettim ki, babamın, karımın/kocamın ya da patronumun bağırması değildi beni rahatsız eden. Bana bağırmalarıyla başlayan rahatsızlığımla başa çıkamamam ya da başa çıkmaya çalışmamamdı.
Yoldaki trafik değildi beni rahatsız eden. Trafik sıkışıklığıyla oluşan sıkıntılı durumu çözemeyecek olmamdı.
Yaşamımdaki kargaşayı yaratan neden, sorunun kendinden çok benim ona verdiğim tepkiydi.
Öyküden çıkarılabilecek bazı dersler:
Anladım ki, yaşamdaki olaylara doğrudan ve ani tepki vermemeliyim. Onun yerine, olaylara ve durumlara yanıt vermeliyim.
Kadınlar, hamam böceğine tepki verirken, garson ise yanıt verdi.
Tepkiler, içgüdüsel olarak gösterilen "davranışlarken", yanıtlar ise etraflıca düşünülerek oluşturulmuş tutumlardır.
YAŞAMI anlamanın çok daha iyi ve kolay yolu.
MUTLU olan biri, yaşamındaki her şeyin yolunda olmasından dolayı mutlu değildir.
MUTLU olmasının nedeni, yaşamındaki olaylara karşı tutumunun gereken ve isabetli olmasıdır. )
( [not] REACTION vs./but/>< RESPONSE
RESPONSE instead of REACTION )
- TERBİYESİZLİK ile/ve/değil/<> İNAT
- [ne yazık ki]
TERBİYESİZLİK ile/ve/||/<>/< KEYFİYET
- TERCÎ'[Ar. < RÜCÛ | çoğ. TERCÎÂT] ile TERCİH[Ar. < RÜCHÂN | çoğ. TERCÎHÂT]
( Geri çevirme, döndürme. | Tekrarlama. İLE Üstün tutma, daha çok beğenme. )
- TEREDDÜT/D[Ar. < REDD] ile ENDÎŞE[Fars. < DÂNİŞ]
( Kararsızlık. İLE Bilgiden/bilimden uzak olma. (durumu/sonucu) [DÂNİŞ: Biliş, bilgi, ilim.] )
- TEREDDÜT/ŞÜPHE değil/yerine/= İKİRCİK/DURAKSAMA/VARGISIZLIK
- TEREF[Ar.] ile TELEF[Ar. çoğ. TELEFÂT]
( Yumuşaklık. | İyi, lezzetli yemek. | İnce, güzel şey. İLE Yok etme, öldürme. | Boş yere harcama, yıpratma. )
- TERENNÜM[çoğ. TERENNÜMÂT] ile/ve/||/<> TAGANNÎ[< GINÂ | çoğ. TAGANNİYÂT]
( Yavaş ve güzel bir sesle şarkı söyleme. | Kuşun şakıması, ötmesi. | İLE/VE/||/<> Zenginleşme. | Muhtaç olmama, yetinme. | Makamla okuma. )
- TERESSÜB[< RÜSÛB (çoğ. TERESSÜBAT)] değil/yerine/= TORTULANMA, DİBE ÇÖKME, DURULMA
- TERHÎB[Ar. çoğ. TERHÎBÂT] ile TERHÎB[Ar. < REHB | çoğ. TERHÎBÂT]
( Birine, "Merhaba" deme, hal-hatır sorma. İLE Çok korkutma/korkutulma. )
- TERHÎM[Ar. < RAHM, RAHUM, RAHÂMET] ile TERHÎM[Ar. < RAHMET, MERHAMET, RUHM/RUHUM | çoğ. TERHÎMÂT] ile TERHÎN[Ar. < REHN]
( Bir adı kısaltma. İLE "Allah, rahmet eylesin." sözünü söylemek. İLE Rehin olarak verme, emânet bırakma. )
- TERÎKE[Ar.] ile TERİKE/TEREKE[Ar. çoğ. TERÎKÂT/TEREKÂT]
( Kalık, evlenme dönemi geçmiş, evde kalmış. | İtfaiye erlerinin başlarına taktığı kask. İLE Ölen kişinin bıraktığı şey. )
- TERK ile/ve/değil/yerine EZİYET
( Bazen, terk edilmektense eziyet görmeye bile râzı olabilirsin. )
- TERKİB[< RÜKÛB | çoğ. TERKÎBÂT] ve İHTİLÂT[< HALT] ile/ve/<> MİZÂC[< MEZC | çoğ. EMZİCE]
( | Birkaç şeyi birleştirip karışık bir şey oluşturma. VE Karışma, katışma. | Karşılaşıp görüşme. | İLE/VE/<> Bir şeyle karıştırılmış olan başka şey. | Huy, tabiat. )
- TERKİB-İ BENT ile/<> TERCİ-İ BENT
( [vasıta beyti] Değişir. İLE Değişmez. )
( )
- TERKİK[Ar. < RİKKAT] ile TERKÎK[Ar.]
( İnceltme. | Yumuşatma. | Nâzikâne anlatma. İLE Zayıflatma. Dili ya da ifadeyi bozuk/eksik kullanma. )
- TERKİS[Ar. < RAKS] ile TERKİŞ[Ar. çoğ. TERKİŞÂT] ile TERKÎZ[Ar. < REKZ]
( Dans/raks ettirme, oynatma, oynatılma. İLE Sözcüğü süsleme, güzelleştirme. İLE Dikme, yere saplama, kurma. )
- TERMİT ile GÜNEYDOĞU ASYA AHŞAPTERMİTİ
( ... İLE Termit nüfusunun iki katıdır. )
( ... İLE 2.5 kat fazla yerler. )
( Kraliçe termit, hergün binlerce yumurtlar. [Yumurtalıkları genişledikçe kendi büyüklüğünün 300 katına kadar büyüyebilirler.] )
( Hindistan Kule Termiti [Odontotermes obesus], saniyede bir, günde 80.000'den fazla yumurta bırakırlar. )
( Formosa Termiti [Coptotermes Formosanus], karıncaları ve yuvarlak solucanları uzak tutmak için yuvasını naftalinle dezenfekte ederler. [Naftalin doğal olarak üretilmediğinden, hayvanın bunu nereden bulduğu ya da nasıl ürettiği bilinmiyor.] )
( Termitler tek eşlidir fakat Zootermopsis Nevadensis türünün %50'si eşlerini terk eder. )
( Hangi ağacı yiyeceklerine, çiğnemeye bağladıkları zaman çıkan titreşime göre karar verirler. [Ağaç lifleri çiğnendiği zaman çatırdar, bu ses, termit tarafından bir veri olarak algılanır ve ağacın tipini ve büyüklüğünü anlamalarını sağlar.] [Küçük ağaç parçalarını, mobilyaları büyük kütüklere tercih ederler.] )
( Ağaç yeme ve koloninin geri kalanını ağız ya da kıçlarından besleme işini kör işçiler yapar. )
( Bazı türlerde, işçiler, dışkılarını biraraya getirir ve üzerlerinde mantar yetişmesini sağlarlar. [Kuru mevsimlerde bile zengin protein kaynağına sahip olmalarını sağlar.] )
( Selülozu sindirebilmek için çok odalı mideleri vardır. [Bağırsaklarında 200 çeşit mikrop bulunur ve hepsi de ağaçtan enerji elde etmeye yardımcı olur.] )
( Betonun içine bile yuva yapabilirler. )
( Kuzey Amerika'daki binalara yangın ve su baskınlarından daha çok zarar verirler. [Dünya genelinde neden oldukları yıllık zarar 5 milyar doların üzerindedir.] )
( Didgeridoo[Aborjin'lerin üflemeli çalgısı] müzik aletleri, içi termitlerce oyulmuş okaliptüs yapraklarından yapılır. )
- TERMİT ile/değil HAMAMBÖCEĞİ
( Önceki adları olan Isoptera[eşit kanat] terk edilmiş ve Blattodea'ya dönüşmüşlerdir. [Kurama göre, ağaç yeme özelliklerini geliştirmeleriyle birlikte hamamböceğine benzeyen atalarından evrilmeye başlamışlardır.] )
- TERMOPLASTİK ile/||/<> TERMOSET
( Termoplastik ısıtınca yumuşar İLE termoset sertleşir geri dönmez )
( Formül: Lineer zincirler İLE çapraz bağlı ağ )
- TERMOS[Fr.] ile TERMOSTAT[Fr.]
( Yalıtım maddesiyle kaplı metal bir kılıf içine yerleştirilen, aralarında hava boşluğu bulunan çift çeperli cam şişeden oluşan, içine konan sıvının ısısını uzun süre koruyan kap. İLE Isıdenetir. )
- TERMOSTAT[Fr.]/THERMOSTATE[İng.] değil/yerine/= ISIDENETİR/SICAKLIKDENETİR
- TERÖR/İST/İZM[Fr./İng.]/!TEDHİŞ/Çİ[Ar.] değil/yerine/= !YILDIRI/CI/LIK
- TERRIBLE :/yerine KORKUNÇ, BERBAT
- TERRORIST :/yerine TERÖRİST
- TERSÂ ile/ve CEBÂNET
( Çok korkak, titrek. İLE/VE Korkaklık. )
- TERTİB ve/||/<>/>/< MÜRETTEBÂT
- TERTİBAT[Ar.] değil/yerine/= DÜZEN/DÜZENLENİŞ
( Bir işin güçlüklerini karşılamak için yapılan ön hazırlıklar. )
- TERTİBAT değil/yerine/= ÖNDÜZEN
- TERTİBAT ile/ve TEŞKİLÂT
- TERZİ:
[hem] "ORTOPEDİST" ve/||/<>/hem de "PSİKOLOG"
- TESADÜF ile İSÂBET
( SUDFE ile ... )
( COINCIDENCE vs. HIT )
( HASARD avec ... )
- TESÂDÜF[< SADEF | çoğ. TESÂDÜFÂT] ile/ve/değil/yerine/<> TEVÂFUK[< VEFK | çoğ. TEVÂFUKAT]
( Rastlantı, aramadan bulma. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<> Uyma, uygun gelme. )
- TEŞBÎ'[Ar.] ile TEŞBÎH[Ar. < ŞİBH | çoğ. TEŞBÎHÂT] ile TEŞBÎR[Ar.]
( Karnını doyurma, karnı doyrulma. [İŞBÂ'(< ŞİB)] İLE Benzetme, benzetilme. İLE Karışlama, karışlanma. | Endâze vs. ile ölçme. )
- TESCÎ'[< SEC | çoğ. TESCÎÂT] ile ...
( Düz yazıda, uyak kullanma, tümceleri uyaklama. )
- TEŞCÎ'[Ar. < ŞECÂAT | çoğ. TEŞCÎÂT] ile TEŞCÎR[Ar. < ŞECER]
( Cesaret verme/verilme, gayrete getirme/getirilme. İLE Ağaçlandırma, ağaç dikme. )
- TESDÎD[Ar.] ile TAKVÎM[Ar.]
- TEŞDİT[Ar.] değil/yerine/= GÜÇ VERME | SAĞLAMLAŞTIRMA
- TEŞECCÜ'[Ar. < ŞECÂAT | çoğ. TEŞCÎÂT] ile TEŞECCÜR[Ar.]
( Sahte cesâret gösterme, şecî görünme. İLE Ağaçlaşma, ağaçlanma. | [kimya] Billur nesnelerin ağaç biçiminde birleşmesi. )
- TEŞEHHÜD[< ŞAHÂDET] ile ...
( Namazda, oturarak, "ettehiyyâtü" duasını okuma. )
- TEŞEKKÜL[Ar. < ŞEKL | çoğ. TEŞEKKÜLÂT] ile TEŞEKKÜR[Ar. < ŞÜKR | çoğ. TEŞEKKÜRÂT]
( Şekillenme. | Kurulma, kuruluş, meydana geliş. | Oluşum. | Yoğrum. | Oluş. | Örgüt, topluluk. İLE Şükr etme, yapılan bir iyilikten memnun kalma ve memnun kaldığını ifade etme sözleri. )
- TEŞE'ÜM[< ŞEÂMET] değil/yerine/= "UĞURSUZ SAYMA"
- TESFÎL[< SÜFL | çoğ. TESFÎLÂT] ile TESFÎR[< SEFER]
( Sefilleştirme, bayağılaştırma, aşağılaştırma. İLE Sefere gönderme/gönderilme. )
- TESHÎL[Ar.] ile TESHÎL[Ar. < SEHL | çoğ. TESHÎLÂT] ile TESHÎR[Ar.]
( Öksürtme. İLE Kolaylaştırma. İLE Ele geçirme, zapt etme. | ... )
- TEŞHÎS[< ŞAHS | çoğ. TEŞHÎSÂT] ile TEŞHÎZ[< ŞAHZ | çoğ. TEŞHÎZÂT]
( Ayırma, seçme, fark etme, tanıma. | Hastalığın, hangi hastalık olduğunu bilme. | Eşyaya şahsiyet verme, onlara hitâb etme. İLE Sivriltme, keskinleştirme. | Bileme. | Uyandırma, kuvvet ve etkisini artırma. )
- TE'SÎR[Ar. < İSR | çoğ. TE'SÎRÂT] ile/ve TES'ÎR[Ar. < SA'R] ile/ve TESHÎR[Ar. < SİHRİYY] ile/ve TESHÎR[Ar. < SİHR/SEHHAR | çoğ. TESHÎRÂT]
( Alâmet, nişan bırakma. | İşleme, dokunma, içe işleme. | Kederlendirme. İLE/VE Değer/kıymet/narh koyma. | Ateşi yakıp alevlendirme. İLE/VE Zapt ve istila etme, ele geçirme, elde etme. İLE/VE Büyü yapma, büyüleme, aldatma/aldatılma, kendini bağlama. )
- TESİSAT[Ar.] değil/yerine/= DONANIM/DÖŞEM
- TESİSAT[Ar.] değil/yerine/= DÖŞEM
( Belirli bir işin sağlanmasına yardım eden araçların uygun yerlere döşenmesi ya da döşenen bu araçların tümü. )
- TESİSAT ile/değil TECHİZAT
- TESİT[Ar.] değil/yerine/= KUTLAMA
- TEŞKİK[< ŞAKK] ile TEŞKÎK[< ŞEKK | çoğ. TEŞKÎKÂT]
( Yarma, yarılma, ikiye ayırma, parça parça yarma. İLE %50/50 olarak şüpheye düşürme/düşürülme, şüphede bırakma/bırakılma. )
- TEŞKİLÂT değil/yerine/= ÖRGÜT
- TEŞKÎLÂT[< TEŞKÎL] ile/ve/<> TECHÎZÂT[< TECHÎZ]
- TESLÎM[Ar.] ile TESLÎM[Ar. < SÜL, SELEME | çoğ. TESLÎMÂT]
( Çentme, diş diş etme. İLE Bir emâneti, yerine verme. | Bir şeyi, yeni sahibine verme. | Hakikat olduğunu söyleme. | İtiraf. | Dayanamayıp, "Pes!" deme. | Kendini, Allah'ın kaderine bırakma. | Bir saz yapıtında, asıl hâne ile mülâzimeyi bağlayan nağmeler olup bu nağmeler, her hânede tekrar edilmekle beraber, mülâzimeye dahil edilmez. Eskiden, buna "Terkib-i İntikal" da denilirdi. Fakat terkib-i intikal'in yalnız hâneleri bağlayan ve az çok tâdîlât ile tekrar edilen nağmeciklere verilen bir ad olup mülâzime ile hâne arasındaki nağmeye tevsî edilmemiş olma olasılığı da vardır. | Selam verme, selâmetle dua etme. | Âfetten masûn kılma. )
- TESLİMİYET ile/ve/||/<> ADÂLET
- TESLİMİYET ile/ve/> AŞK
( SUBMISSION vs./and/> FALL IN LOVE )
- TESLİM/İYET ile/ve BAĞLI/LIK
- TESLİMİYET ile/ve/||/<> ÇARESİZLİK
- TESLİMİYET ve/<>/|| DAYANMA GÜCÜ
- TESLİMİYET ile/ve İMAN
- TESLİMİYET ile/ve İNSAF
- TESLİMİYET ile/ve/değil/<> MAHVİYET
- TESLİMİYET ile NEFS
( Yün yumağı fındık kadar kalsa bile yine "Ben yumağım!" der durur. Fakat son ilmiği de attılar mı, gözünü bir açar ki, güzel bir halı olmuş, yumaklığından eser kalmamış. Nefis yumağının da oraya buraya yuvarlanması bunun için. Bizi bir halı olarak dokuyor. )
( Nefsi kurtarmak için yokluk gerek. )
- TESLİMİYET ile/ve/||/<>/< SABIR
( Özellikle, Anthony Hopkins'in, "The Edge" ve "The Instinct" adlı filmlerini de izlemenizi salık veririz. )
- TESLİMİYET ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< TERK-İ DAVÂ
- TESLİMİYET ile/ve/||/<> TEVEKKÜL
( Ne kadar âlim olsak da iki dakika sonra başımıza ne geleceğini bilemeyiz. )
( İnsan da, varlık da, kudret de küçülmedikçe büyümez. [muhitleşmek] )
( Kendinden haberin olmayacak ki, vuslata çıkasın. )
( Herşeyin modeli vardır fakat hakikatin yok. Hem kafes içinde duracaksın, hem de aradan çıkacaksın. )
( Azrail'e can vermeyen,
Hakk'a, Hakikat'e varamaz. )
( KENAR GEZME!
DOLAN, GEL!
GİR İÇERİ! )
- TESLİMİYET ile/ve/||/<>/>/< TEVEKKÜL
ile/ve/||/<>/>/<
TEBESSÜM :)
( Denizde, kendini bırakırsan batmazsın. Kişiyi batıran, kendini bırakmaksızın çırpınmasıdır. )
- TESLİMİYET ile/ve/değil TUTMAMAK
- TESLİMİYET ve/||/<>/< UTANMAK/UTANABİLMEK
- TESLİMİYET ve/<>/|| ZEKÂ
- TESLİS ile/ve/değil/yerine/||/<>/> TEVHİD
- TESPİT ile ÇIKARIM
( TO DETERMINE vs. INFERENCE )
- TESPİT ile GENELLEME
- TESPİT ile İLERİ SÜRME
( TO DETERMINE vs. TO PUT/BRING FORWARD )
- TESPİT ile/ve/değil/||/<>/< İTİRAF
- TESPİT değil/yerine/= SAPTAMA
( [not] DETERMINATION but/= DETECTION
DETECTION instead of DETERMINATION )
- TESPİT değil/yerine/= SAPTAMA
( [not] DETERMINATION but/= DETECTION
DETECTION instead of DETERMINATION )
- TESPİT ile/ve TEKLİF
( TO DETERMINE vs./and TO PROPOSE )
- TESPİT ile/ve TEŞHİS
( ESTABLISHING vs./and DIAGNOSIS )
- TESPİT ile/ve/değil/||/<>/>/< (HAKKI/NI) TESLİM
- TEST ile/ve ANALİZ
( TEST vs./and ANALYSIS )
- TEST ile ANALİZ TEST vs. ANALYSIS
( TEST ile ANALİZ TEST )
- TEST ile/ve LİKERT ÖLÇEĞİ
- TEST :/yerine TEST, SINAMAK
- TESVÎL[Ar. çoğ. TESVÎLÂT] ile TESVÎR[Ar.]
( Kötü bir şeyi, güzel göstererek aldatma. İLE Toz kaldırma. | Bâtınî anlamını araştırma. )
- TESVİT[Ar.] değil/yerine/= KARALAMA
( Müsvedde yapma. )
- TETABBU'[Ar. < TETABBUÂT] ile TETÂBU'[Ar. < TEBA | çoğ. TETÂBUÂT] ile TETEBBU'[< TEBA | çoğ. TETEBBUÂT]
( Tabiatlanma. İLE Aralıksız, birbiri ardından gelme. İLE Bir şeyi etraflıca tetkik etme, mahiyetini anlamaya çalışma, kapsamlı inceleme, bir şey hakkında geniş bilgi edinme. )
- TETAHHUL[Ar.] ile TETAHHUR[< TEHÂRET, TUHR/TUHUR | çoğ. TETAHHURÂT]
( Dalak şişmesi. İLE Temizlenme. )
- TETKİKAT değil/yerine/= İNCELEMELER
- TETT ile/ve/||/<>/> STT/SKT
( Tavsiye Edilen Tüketim Tarihi İLE/VE/||/<>/> Son Tüketim Tarihi/Son Kullanım Tarihi )
- TEVÂCÜD[< VECD] ile ...
( KENDİNE VECİD DÂVET ETME, VECD İÇİNDE OLABİLMEK İÇİN GAYRET SARFETME, VECDİ TALEP ETMEK )
- TEVÂCÜD ile/ve/sonra/||/<>/> TEVECCÜD[< VECD]
( | Kendine vecid dâvet etme, vecd içinde olabilmek için gayret sarfetme, vecdi talep etmek. İLE/VE/SONRA/||/<>/> Vecde gelme, hallenme, coşma. | Kendinden geçerek ilâhi aşka dalma. | Aşırı heyecan. | Kederlenme. )
- TEVAFFUK[Ar. < VEFK] ile TEVÂFUK[Ar. < VEFK | çoğ. TEVÂFUKÂT]
( Başarma, muvaffak olma. İLE Uyma, uygun gelme. )
- TEVÂLÜD[Ar. < VELED] ile TEVÂRÜD[Ar. < VÜRÛD]
( Doğma, doğurma. İLE Arka arkaya gelme, her yandan gelip birikme. | İki şairin, birbirinden habersiz olarak aynı dize[mısrâ] ya da iki dize[beyit] söylemesi/yazması. )
- TEVÂTÜR ile RİVÂYET
- TEVÂZÛ ile DAAT
- TEVÂZÛ ile/ve HİKMET
- TEVÂZU'[Ar. < VAZ | çoğ. TEVÂZUÂT] ile TEVAZZU'[Ar.] ile TEVAZZUH/TAVAZZUH[Ar. < VUZÛH | çoğ. TETEBBUÂT]
( Alçakgönüllülük (gösterme). İLE Konulma, konuluş. İLE Açıklanma, açıklığa kavuşma, aydınlanma. )
- TEVBÎH ile TEKDÎR ile MUÂHEZE[< AHZ | çoğ. MUÂHEZÂT]
( Azarlama, paylama. | Memurlara uygulanan bir disiplin cezası. İLE Bulandırma. | Kederlendirme. | Azarlama. | Öğrenciye verilen ve siciline işlenen bir cezâ. İLE Azarlama, paylama, çıkışma, darılma. | Tenkîd. )
( ... İLE Tevbîhten daha ağırdır. )
( Nush ile uslanmayanı, etmeli tekdîr
Tekdîr ile uslanmayanın hakkı kötektir! )
- TEVEKKÜL ile/ve/<> İTİMAT
- TEVEKKÜL ve/||/<>/< TEVHİD
- TEVELLÜT[Ar. < VİLÂDET] değil/yerine/= DOĞMA | DOĞUM (ZAMANI)
- TEVESSÜ[Ar. < VÜSET] ile TEVESSÜL[Ar. < VESÎLE]
( Genişleme, yayılma. İLE Sarılma. | İnanma. | Neden gösterme. | Başvurma, girişme. )
- TEVETTÜR[Ar. < VETR/VİTRET] değil/yerine/= GERİLME, GERGİN DURUMA GERME | GERİLİM
- TEVFİK FİKRET ile/ve/||/<>/> ATATÜRK
( Kimseden ümmîd-i feyz etmem, dilenmem perr-ü-bâl
Kendi cevvim, kendi eflâkimde kendim tâirim,
İnhinâ tavk-ı esâretten girandır boynuma;
Fikri hür, irfanı hür, vicdânı hür bir şâirim.
(Kimseden bir yarar ummam ben, dilenmem kol kanat.
Kendi boşluk, kendi gökkubbemde kendim gezginim.
Bir eğik baş, bir boyunduruktan ağırdır boynuma;
Fikri hür, irfânı hür, vicdanı hür bir şairim.)
Tevfik Fikret )
( )
- TEVFİKAT:
TAM ile/ve/değil/yerine/<> KISMÎ
( Ayrıntılarını okumak için burayı tıklayınız... )
- TEVHİD:
FARK ve/<> HİZMET
- TEVHÎD[< VAHDET] ile/ve/<> MÜNÂCÂT[< NECV]
( Klasik Türk dînî şiir müziğinde bir biçim. Güftesinin konusu Allah'ın birliğidir. Allah'ın tevhîd ve azameti hakkındadır. İLE/VE/<> Allah'a dua etme, yalvarma. | Allah'a dua konulu manzûme. Divan Edebiyatı'nda, Tanrı'yı öven koşuk türü ya da koşuğun bir bölümü. )
- TEVHÎD ve/< ADÂLET ve/< MUHABBET
- TEVHİD ile/ve AMEL
( İlimlerin amacı. İLE/VE Amellerin amacı. )
( Amellerin en hayırlısı, az da olsa sürekli olandır. )
( Tevhid insan üzerinedir. )
- TEVHİD ile/ve/||/<> FITRAT
- TEVHİD ve/<> İLİM ve/<> TERBİYE ve/<> EDEB
- TEVHÎD ile/ve/<> İTTİHÂD
- TEVHİD ve SEVGİ
( AKLIM BENİ YANILTMADI KALBİM DE AKLIMI TEKZİP ETMEDİ )
- TEVHİD ve SÜKÛNET
( Tevhîd, sükûnettir. )
- TEVHîD ve/||/<> TAKVÂ ve/||/<> TEZKİYE
- TEVHİD ve/=/||/<> YOGA ve/=/||/<> SYMBOLON
- TEVHİD-İ EF'AL ve TEVHİD-İ SIFAT ve TEVHİD-İ ZÂT
( FİİLLERİN BİRLİĞİ ve NİTELİKLERİN, BİLGİNİN BİRLİĞİ ve KENDİNİ DIŞLAŞTIRABİLME OLANAKLILIKLARI )
( İLKELERİ: HAYR ve DOĞRULUK/SIDDIKİYET ve GÜZELLİK/CEMÂL )
( A ve S ve K )
( AYN ve SİN ve KAF )
( KİŞİ )
( 3 NOKTA, ŞIN )
( HARF-İ MUKEDDÂ )
itibarı ile 8.594 başlık/FaRk ile birlikte,
8.594 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(32/36)