
T ile biten FaRkLaR
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
itibarı ile 8.590 başlık/FaRk ile birlikte,
8.590 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...
(10/36)
- E-SAYRI/E-PATIENT ELECTRONIC PATIENT[İng.] değil/yerine/= ELEKTRONİK BİLGİLENMİŞ SAYRI
- EAST :/yerine DOĞU
- EAT :/yerine YEMEK
- EB'AD[Ar. < BA'D] ile EB'ÂD[Ar. < BU'D]
( Daha uzak. İLE Uzaklıklar, uzunluklar. )
- EBAD-I SELÂSE değil/yerine/= ÜÇ BOYUT
- EBÂET[Ar. çoğ. ÂBÂ] ile EBÂİD[Ar. < EB'AD]
( Kamışlık.[yer] | Kamış. İLE En uzak.[yerler] | Yakın olmayan.[akraba] )
- EBCED -ile
( ESKİ SÂMİ ABECE SIRASINA GÖRE DÜZENLENMİŞ, ARAPÇA'YA AİT SESLERİ GÖSTEREN İMLEÇ(HARF)LER EKLENMİŞ VE BU SIRAYA GÖRE İMLEÇLERE, BİRDEN ONA SIRA İLE, ONDAN YÜZE ONAR ONAR, YÜZDEN BİNE YÜZER YÜZER OLMAK ÜZERE BİRER SAYI DEĞERİ VERİLMİŞ OLAN ARAP İMLEÇLERİNİN DİZİLİŞ SIRASI VE BÜTÜNÜ. BU HARFLER SEKİZ GRUBA AYRILDIKTAN SONRA, ARALARINA SESLER KONULARAK ANLAMI OLMAYAN, FAKAT ARAP İMLEÇLERİNE KONU OLAN ŞU SEKİZ SÖZCÜK MEYDANA GETİRİLMİŞTİR. EBCED, HEVVEZ, HUTTÎ, KELEMEN, SA'FES, KARAŞET, SEHHAZ, DAZIG+LEN. )
- EBED ile/değil SONRA
- EBEDİYET[Ar.] değil/yerine/= SONSUZLUK
- EBLEH[Ar. < BELÂHET] ile EBLEK[Fars.]
( Pek akılsız, ahmak, bön, alık. İLE Alacalı. )
- EBNÂ ile/||/<> EBNÂ-YI EBNÂ ile/||/<> HAFÎD ile/||/<> MAHDÛM ile/||/<> ZÂDE ile/||/<> BENÛN ile/||/<> BİN ile/||/<> BİNT ile/||/<> ASLAH/ESLAH ile/||/<> EKBER ile/||/<> KEBÎR ile/||/<> KEBÎRE
( Oğullar. İLE/||/<> Kız ve erkek çocukları/torunları tanımlar. İLE/||/<> Torun. İLE/||/<> Oğul, çocuk. İLE/||/<> Oğul, çocuk. İLE/||/<> Üç ya da daha çok çocuk. İLE/||/<> Oğul. İLE/||/<> Kız. İLE/||/<> En uygun [vakfiyelerde en uygun oğul]. İLE/||/<> Daha/en/pek büyük. [vakfiyelerde geçer]. İLE/||/<> Yaşça büyük. İLE/||/<> Büyük kız çocuk [vakfiyelerde geçer]. )
- EBNÂ[Ar.] ile ZÜRRİYET[Ar.]
- EBOB İLE EKOK ile/||/<> ORTAK BÖLEN VE KAT
( En büyük ortak bölen ve en küçük ortak kat. )
( Formül: gcd(a ileb) × lcm(a ileb) = ab )
- EBÜ'L VAKT ile İBN-İ VAKT
- ECEL[Ar.] ile MÜDDET[Ar.]
- ECİRGAT ile AMELE
- ECLIPTIC PLANE and TILT
( %23,5 and % 22 - 24,5 )
- ECONOMIST :/yerine EKONOMİST
- ECZANE değil/yerine/= EMKEPİT
- EDATLAR/HURÛF:
(HURÛF-U) ATIF ve/||/<> (HURÛF-U) CER ve/||/<> (HURÛF-U) ŞART
( VE | FA[Ar.]/FAYI[Ar.] | SÜMME(SONRA) | BEL[FAKAT, ANCAK, BİLÂKİS] | LÂKİN | EV(YA DA)
ve/||/<>
BA[İLE] | ALÂ[ÜZERİNDE] | İLÂ[...YA KADAR]
ve/||/<>
İN[EĞER] | İZÂ[O/NE ZAMAN Kİ] )
( DES PARTICULES: DES PARTICULES ATTRIBUTIVES avec PARTICULES CREANT RELATION DU GENITIF avec DES PARTICULES CONDITIONNELLES )
- EDEB ve ADÂLET
( Yerli-yerince hareket etmek. VE Yerli-yerinde olmak. )
- EDEB ve EDEBİYAT
( Söylemesini bilmeyen, eylemesini bilemez. )
- EDEB ile/ve EMNİYET
- EDEB ile/ve/<> SAMİMİYET
( Ne kadar samimi olunsa da edebten uzaklaşmamak gerekir! )
- EDEB ve/=/<> TEVHİD
- EDEB ile/ve/<> ZARÂFET
- EDEB-İ HAKİKAT ile/ve/||/<>/> EDEB-İ CEMÂL
- EDEBİYAT ile/ve EDEBÎYAT
( Dili, dildeki göstergeleri, dil üzerinden ve dil aracılığıyla dile getirmenin dili. İLE/VE Tasavvufun dile getirilişi. )
- EDEBİYAT ve/<> İLÂHİYAT
- EDEBİYAT ile/ve TARİH
( Bilim olarak görülmese de her âlimin bilmesi gerekir. )
- EDEBİYAT[Ar.] ile/=/||/<> YAZIN
( "EDEB" sözcüğünün uzatmalı -Î eki ile "Edeb'e ait olan", "Edeb alanında bulunan" anlamının, -YÂT eki [Türkçe'deki -SEL eki] ile çoğulu olarak kullanımıdır.
Bir şeyi düşünür, dile getirir ve yazarken, paylaşıma, aktarıma sokarken sahip olunması gereken dikkat, incelik(rikkat), titizliklerin önemini eserde yansıtmak üzere vurgu olarak ve -çoğul olarak ifade edilişiyle- önemini işaret etmek üzere bu adı almıştır.
[ Bugünkü Türkçe kullanımıyla "YAZIN" olarak, niteliksel özelliğinden çok
nesnesinin üzerinden tanımlanmaktadır. ] )
- EDEP/EDEB ve/||/<> HİKMET
( Sağa sola fazla "bakmayanın" sahip olabildiği. VE/||/<> Fazla konuşmayanın sahip olabildiği. )
- EDİLGİNLİK, TUTKU = PASSION[İng., Fr.] = LEIDENSCHAFT[Alm.] = PASSIO[Lat.]
- EDİM = FİİL, AMEL = ACT[İng.] = ACTE[Fr.] = AKT[Alm.] = ACTUS[Lat.] = ENERGEIA[Yun.] = ACTO[İsp.]
- EDİMSEL/LİK = BİLFİİL = ACTUAL/ITY[İng.] = ACTUEL/ITÉ[Fr.] = AKTUELL, WIRKLICHKEIT[Alm.] = ACTUALITAS[Lat.] = EFECTIVO[İsp.]
- EDİSYON/EDİT yerine DÜZENLEME
- EF'AL:
SIHHAT ile/ve/||/<> İNİKAT ile/ve/||/<> NİFAZ ile/ve/||/<> LÜZÛM
( LEGALITE avec/et/||/<> CONCLUSION avec/et/||/<> VALIDITE avec/et/||/<> NECESSITE D'EXECUTION )
- EFEKT ile EFEKTİF ile EF(F)EKTÖR
( Etki. İLE Etkin, etkili. İLE Etkileyen. )
- EFERENT/EFFERENT[İng.] değil/yerine/= GÖTÜRGEN
- EFFECT :/yerine ETKİ
- EF(F)ERENT ile EF(F)ÜZYON
( Götüren. İLE Sıvı [birikimi]. )
- EFFICIENT :/yerine VERİMLİ
- EFFORT :/yerine ÇABA
- EGEMEN GÜÇ ile/değil "HÜKÜMET"
- EGET -ile
( Gerdek gecesi gelin ile gönderilen hizmetçi. )
- EGET ile GELİN
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Gerdek gecesi geline hizmet için yollanan genç kız. İLE ... )
- EĞİTİM > ÖZGÜVEN ve/||/<>/> ÖZGÜVEN > ÜMİT ve/||/<>/> ÜMİT > BARIŞ
- EGOİST/HODKÂM/HODBİN[Fars.] değil/yerine/= BENCİL/LİK
- EĞRİLİK İLE BURULMA İLE FRENET ile/||/<> EĞRİ KURAMSİ
( Uzayda eğrilerin karakteristikleri. )
( Formül: κ = |r' × r'|/|r'|³ )
- EGZOS[İng. EXHAUST] değil/yerine/= SUSTURUCU
- EHAD[Ar.] ile EHADD[Ar. < HADD]
( Tek, bir, ilk sayı. İLE Daha keskin. )
- EHEMMİYET[Ar.] değil/yerine/= ÖNEM, DEĞERLİLİK
- EHL-İ BEYT ile/ve/<> ÂL-İ ÂBÂ
- EHL-İ BEYT ile ASHAB/İHVAN
( ... İLE İlkeleri içselleştirip, paylaşanlar. )
- EHL-İ CENNET ile EHL-İ NÂR
- EHL-İ SÜNNET ile/değil/yerine EHL-İ SÜNNET VEL CEMAAT
( ... İLE/DEĞİL/YERİNE İmâmetin dışarıda bırakılmasıyla. )
- EHLİYET ile/ve SELÂHİYET
- EHLİYETE, KISMÎ/TAM ENGEL OLABİLECEKLER:
CİNNET ile/ve/||/<> SAĞIRLIK ile/ve/||/<> UNUTMA(NİSYAN) ile/ve/||/<> UYKU ile/ve/||/<> SARA ile/ve/||/<> HASTALIK(MARAZ) ile/ve/||/<> SAKATLIK(MALÛLİYET) ile/ve/||/<> BUNAMA(ATEH) ile/ve/||/<> CEHİL ile/ve/||/<> SARHOŞLUK(SEKİR) ile/ve/||/<> HAFİFLİK(HEZEL) ile/ve/||/<> İSRAF ile/ve/||/<> ESÂRET ile/ve/||/<> ENGEL(ZECİR) ile/ve/||/<> YOLCULUK(SEYAHAT)
( ALIENATION et/||/<> SURDITE et/||/<> FAIBLESSE DE LA MEMOIRE et/||/<> LE SOMMEIL et/||/<> EPILEPSIE et/||/<> LA MALADIE et/||/<> INFIRMITE et/||/<> LA SECONDE ENFANCE et/||/<> L'IGNORANCE et/||/<> L'IVRESSE et/||/<> LA LEGERETE et/||/<> LA PRODIGALITE et/||/<> ESCLAVAGE et/||/<> LA CONTRAINTE et/||/<> LE VOYAGE )
- EHRAM/PİRAMİT değil/yerine/= ...
- EIGHT :/yerine SEKİZ
- EJEKSİYON ile EJEKÜLASYON ile EJEKÜLAT
( Fışkırma. İLE Boşalım, bel gelmesi. İLE Meni, belsuyu. )
- EKALLİYET[Ar.] değil/yerine AZINLIK
- EKİN(KÜLTÜR):
MİRAS değil EMÂNET
- EKİN/KÜLTÜR ve/<> ÜMİT
( CULTURE and/<> HOPE )
- EKİN ile/||/<> HASAT ile/||/<> HARMAN
( Tarlada izi olmayanın, hasatta yüzü olmaz. )
- EKİN/KÜLTÜR ve/||/<>/> TAT
- EKİPMAN/EQUİPMENT[İng.] değil/yerine/= DONANIM
- EKİVALAN/EQUİVALENT[İng.] değil/yerine/= EŞDEĞERLİLİK
- EKLEKTİK:
"SAĞALTIM/TERAPİ" değil SAĞALTICI/TERAPİST
( Olmaz! | Olur. )
- EKMEK ile GOLOT
( ... İLE Küçük, somun ekmek. )
( ... İLE Gümüşhane'de, verilen adı. )
- EKMEK ve/||/<> KÂĞIT
( Gövdenin beslenmesinde. VE/||/<> Zihnin/gönlün beslenmesinde. )
- EKMEK ile PEKSİMET[Yun.]
( ... İLE Pişirildikten sonra dilimler halinde kesilerek, ısı ile kurutulmuş, uzun süre dayanabilen ekmek. )
- EKO/AKS/AKSİSEDÂ/İNİKÂS[Ar. < AKS (çoğ. İN'İKÂSÂT)] değil/yerine/= YANKI/YANSI
( Işığın, parlak bir yere çarpıp geriye doğru yön değiştirerek kaynağını göstermesi. | Tepke. )
- EKOLOJİST değil/yerine/= ÇEVREBİLİCİ
- EKOSİSTEM ile/||/<> HABİTAT
( Ekosistem canlı-cansız bütünü İLE habitat yaşam alanıdır )
( Formül: Orman ekosistemi İLE ağaç kovuğu )
( Jacques Charles tarafından 1859 yılında keşfedildi/formüle edildi. (1809-1882) (Ülke: İngiltere) (Alan: Biyoloji) (Önemli katkıları: Evrim teorisi, doğal seçilim) )
- EKREM[Ar.]/CÖMERT[Fars. CEVÂN+MERD] ile (EN) ELİAÇIK
( EN KERÎM, EN CÖMERT )
- EKSERİYET değil/yerine/= ÇOĞUNLUK
- EKSİK ile HATA ile KASIT
( LACKING/DEFICIENCY vs. MISTAKE vs. INTENTION )
- EKSİKSİZLİK = PERFECTION[İng., Fr.] = VOLLKOMMENHEIT[Alm.] = PERFECTIO[Lat.]
- EKSPER ile EKSPERİMENT ile EKSPERİMENTAL ile EKSPERİMENTASYON
( Uzman. İLE Deney. İLE Denel, deneysel. İLE Deney yapma, deneyim. )
- EKSPERİMENT/EXPERIMENT[İng.] değil/yerine/= DENEY
- EKSPLİSİT/EXPLICIT[İng.] değil/yerine/= AÇIK
- EKSTRAVERT/EXTRAVERT[İng.] değil/yerine/= DIŞA DÖNÜK | DIŞA AÇIK (KİŞİLİK)
- EKSTRE/EXTRACT[İng.] değil/yerine/= ÖZÜT
- EKTOPİK VURU/EXTRASYSTOLE, ECTOPIC BEAT, PREMATURE BEAT[İng.] değil/yerine/= ERKEN VURU
- ELBİRLİĞİ MÜLKİYETİ ile PAYLI MÜLKİYET
( Zorunlu olarak kurulmuş ortaklıklardır. Elbirliği mülkiyeti ile kurulmuş ortaklığa sahip bir gayrimenkulün satılması da tüm ortakların ortak kararı ile olabilir. Belirli olmayan paylar üzerinde taraflar tek başına tasarruf yetkisine sahip değildir. [Genellikle elbirliği mülkiyeti ile kurulan ortaklıklar, mülkiyet devrinden sonra bozularak paylı mülkiyete dönüştürülmektedir. Bu biçimde yapılan işlemin ardından kimin hangi paya sahip olduğu da belirlenmiş olur. Bu gayrimenkulleri satmak da yine elbirliği mülkiyetine göre daha kolay olabilecektir.] İLE Ortaklar, gayrimenkul üzerindeki hangi paya sahip olduğunu bilir. Mülkiyetin tamamı ortaktır ancak hangi ortağın hangi paya sahip olduğu belirlidir. [Hisse payı satışı yapmak daha kolay bir işlemdir.] Tarafların isteği ile oluşabilir. [Miras yoluyla ortaklık oluşması durumunda, o gayrimenkul, başlangıçta elbirliği mülkiyetindedir. Ortaklar elbirliği mülkiyetini daha sonradan paylı mülkiyete çevirebilir.] )
- ELBİSE[Ar.]/URBA[İt.] değil/yerine/= GİYECEK/GİYSİ
- EL-BURHÂN ile CEDEL ile HATÂBE(T) ile ŞİİR ile MUĞÂLATA/SAFSATA
( İspat. Kesin sonuç olmak amacıyla kesinlik taşıyan öncüllerden oluşturulan kıyas. İLE Diyalektik. Yaygın olarak bilinen önermelerden oluşan kıyas. İLE Retorik. Güvene bağlı olarak kabullenilen(makbûlât) önermelerden oluşan kıyas. İLE Poetik. İnsan ruhunu mutluluğa ya da mutsuzluğa yöneltici etkisi olan önermelerden oluşan kıyas. İLE Sofistik. Gerçeğe benzer ya da yaygınlık kazanmış yalan ya da kuruntudan oluşan önermelerden oluşan kıyas. )
( Safsata Türleri )
- ELECT vs. SELECT
- ELECT :/yerine SEÇMEK
- ELEKTROLİT ile/ve/||/<> MOLALİTE
( Sulu çözeltilerde iyonlarına ayrışabilen nesne. İLE/VE/||/<> Çözeltideki mol sayısını belirten bir yoğunlaşma birimi. )
( vs./and/||/<>/and MOLALITY )
- ELEKTROLİT ile/||/<> NON-ELEKTROLİT
( Elektrolitler suda çözünürken iyonlaşır İLE non-elektrolitler iyonlaşmaz )
( Arrhenius tarafından 1887 yılında keşfedildi/formüle edildi. (1859-1927) (Ülke: İsveç) (Alan: Kimya) (Önemli katkıları: Elektrolit teorisi, Arrhenius denklemi) (Nobel: 1903) )
- ELEKTROLİT ile/>< NON-ELEKTROLİT
( Elektrik iletkenliği olan çözeltiler. İLE/>< Elektrik iletkenliği olmayan çözeltiler. )
- ELEKTROLİT ile/>< NONELEKTROLİT
( Suda çözündüğünde, iyonlarına ayrışan nesne. İLE/>< Suda çözündüğünde, iyonlarına ayrışmayan nesne. )
- ELEKTROLİT ile/||/<> NONELEKTROLİT
( Elektrolit iyon oluşturur İLE nonelektrolit oluşturmaz )
( Formül: İletken İLE yalıtkan )
- ELEMENT vs. PART
- ELEMENT ile/||/<> BİLEŞİK
( Element tek tür atomdan İLE bileşik farklı atomlardan oluşur )
( Formül: O₂ (element) İLE H₂O (bileşik) )
- ELEMENT :/yerine ELEMENT
- ELEMENT değil/yerine/= ÖGEDEK
- ELEMENT ile/||/<> TAHMİN
( Bilinmeyen elementlerin özelliklerini tahmin )
( Dmitri Mendeleev tarafından 1871 yılında keşfedildi/formüle edildi. (1834-1907) (Ülke: Rusya) (Alan: Kimya) (Önemli katkıları: Periyodik tablo) )
- ELEST BEZMİ = MÜRŞİDE TESLİMİYET
- ELEŞTİRİ/TENKİD:
OLUMSUZ/MENFÎ ile/değil/yerine/>< OLUMLU/MÜSPET
- ELEŞTİRİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< OLUMLU/OLUMSUZ TESPİT
- ELEŞTİRİ = TENKİT = CRITICAL[İng.] = CRITIQUE[Fr.] = KRITIK[Alm.] = KRITIKE[Yun.] = CRÍTICO[İsp.]
- ELEŞTİRİ ile/değil/yerine TESPİT
( [not] CRITIQUE vs./but TO DETERMINE
TO DETERMINE instead of CRITIQUE )
- ELICIT vs. ILLICIT
- ELİF:
İBTİDÂ[Ar.] ile/ve/||/<> İSTİVÂ[Ar.] ile/ve/||/<> İNFİRÂD[Ar. < FERD] ile/ve/||/<> İNKITÂ[Ar.] ile/ve/||/<> İSTİĞNÂ[Ar.] ile/ve/||/<> ÜLFET[Ar.]
- ELİF ile ELÎF[< ÜLFET]
- ELISA TESTİ/ENZYME-LINKED IMMUNOSORBENT ASSAY TEST[İng.] değil/yerine/= ENZİM BAĞLANTILI IMMÜNOSORBENT TAHLİLİ
- el-İşârât ve't-tenbîhât
- ELITE :/yerine ELİT
- [ne yazık ki]
!ELİT/İST değil/yerine/= SEÇKİN/Cİ
- ELLIPSOID değil/yerine/= SÖBÜR, SÖBÜK
- ELMAS ile GRAFİT
( ... İLE Kurşun kaleminin ucunun yapıldığı madde. )
( İkisi de karbondan oluşur fakat grafitin karbon atomları farklı biçimde dizilmiştir. )
( Mohs Sertlik Skalası'nda 10 değerine sahiptir. VE Mohs Sertlik Skalası'nda 1,5 değerine sahiptir. )
( Smithson Tennant [1761-1815], elmasın saf kömürün bir biçimi olduğunu gösteren ilk kişidir. )
- ELMAS ile/||/<> MOİSSANİT
( Doğadaki en sert maden. İLE/||/<> Yapay olarak üretilen ve elmasa çok benzeyen bir taş. )
- ELMAS ile ROZA[İt.]
( ... İLE Bir tür pembe elmas. | Bu elmasla yapılmış takı. )
- EMANET[Ar.] değil/yerine/= KORUNMALIK
- EMÂRÂT[Ar. < EMÂRE] ile EMÂRET[Ar. < EMR] ile EMÂRİD[Ar. < EMRED]
( Nişanlar, eserler, deliller, alâmetler. İLE Emirlik, beylik, prenslik. | Emir'in hali ve sıfatı. İLE Bıyıkları terlememiş gençler. )
- EMÂRE[Ar.] ile ALÂMET[Ar.]
( Belirti, iz, ipucu. İLE Belirti, işaret, iz, nişan. | Büyüklük, irilik bakımından şaşılacak durumda olan nesne. )
- EMCÂD[Ar. < MECÎD] ile EMCED[Ar. < MECÎD]
( Onur, şeref, haysiyet sahibi olanlar. İLE Daha/pek çok onur, şeref, haysiyet sahibi olan. )
- EMED[Ar.] ile EMEDD[Ar. < MEDD]
( Son, nihâyet. İLE Daha/pek uzun, sürekli. )
- EMED[Ar.] ile GÂYE[Ar.]
- EMEK ile/ve/<> GEÇİM/MAİŞET[Ar.]
- EMEK ile/ve HAREKET
( LABOUR vs./and MOVEMENT )
- EMEK ile/ve MÜLKİYET
- EMİN OLMAK ve/<> TESLİMİYET
- EMINENT vs. IMMINENT
- EMİR[Ar.] değil/yerine/= BUYRUK/KOMUT
( Askerlere, izcilere, öğrencilere, gövde eğitimi çalışmalarında ya da bir tören sırasında, bir durumdan başka bir duruma geçmeleri için bildirilen/söylenilen söz. )
- EMİR ile TÂLİMAT
- EMNİYET ile/ve EMÂNET
( SECURITY vs./and DEPOSIT/ENTRUST )
- EMNİYET değil/yerine/= GÜVENLİK
- EMPATİDE:
THEODOR REIK ile/ve/||/<>/> WILHELM FLIESS ile/ve/||/<>/> DONALD WINNICOTT ile/ve/||/<>/> HEINZ KOHUT ile/ve/||/<>/> CARL ROGERS
- EMPLOYMENT :/yerine İSTİHDAM
- EMPTY vs. VACANT
- EMR/ELECTRONIC MEDICAL RECORDING[İng.] değil/yerine/= ELEKTRONİK TIBBİ KAYIT
- EMRE MUHARRER SENET değil/yerine/= YÖNERGELİ BELGİT
- EMSAL[Ar.]/COEFFICIENT[İng.] değil/yerine/= KATSAYI
- EN ANLAMLI YEMİN ile EN BÜYÜK İNTİKAM ile EN ADİ SÖZ ile EN İYİ YANIT
( Söz vermek. İLE Affetmek. İLE "Seni hiç sevmemiştim." İLE Gülüp geçmek. )
- EN BÜYÜK DOST -ile
( ÖZGÜVEN )
- EN BÜYÜK GAFLET/MUSİBET -ile
( NEREDEN/NEDEN GELDİĞİNİ BİLMEDİKLERİN )
- EN BÜYÜK KENT ile EN BÜYÜK SURLU KENTLER
( HONOLULU
[Hawaii eyaletinde 1907'de çıkarılmış bir yasaya göre Honolulu Kenti ve Honolulu İdari Bölgesi(County) aynı yeri ifade ediyor. Honolulu kentinin Büyük Okyanus'ta, 2.400 km. boyunca uzanan Kuzeybatı Hawaii adalarının kalanını da kapsadığı ve 5.509 km²'yle en büyük yüzölçümüne sahip kent olduğu anlamına geliyor.]
İLE
* İSTANBUL
* ANTAKYA
* DİYARBAKIR )
- EN BÜYÜK YAPI/LAR:
* FRESH KILLS ÇÖPLÜĞÜ
[STATEN ISLAND - NEW YORK] [12 km2]
[Kullanımdayken Özgürlük Heykeli'nden 25 metre daha yüksekti.] |
* BÜYÜK PİRAMİT, ÇİN SEDDİ ve MÜBAREK el-KEBİR KULESİ [KUVEYT]
- EN İYİ NİYET -ile
( BİLİMDEN ORTAYA ÇIKAN ( Davranışların en iyisi iyi niyetten, niyetin en iyisi ise bilimden ortaya çıkandır. )
- EN ÜST ve/||/= BAŞLANGIÇ
- EN ÜST ile EN SON
- EN UZUN OT -ile
( MOR GÖKDARI [Hindistan'da] )
- EN YÜKSEK İBÂDET:
İNSAN(A)/KİŞİYE ve/=/<> HİZMET
( Bir çiçeği bile yetiştirsen, İNSAN'a hizmet etmiş olursun. )
- ENÂNİYET/EGO ile BENLİK
( BENLİK, EGO )
- ENÂNİYET ile/yerine HALVET
- ENÂT[Ar.] ile HİLM[Ar.]
- ENÂT[Ar.] ile TU'EDE[Ar.]
- ENCYCLOPEDIA vs. INTERNET
- ENDÂD[Ar. < NİDD] ile ENDÂD/ENZÂD[Ar. < NADAD/NAZAD] ile ENDÂHT[Fars.]
( Benzeyenler, eşler, misiller, nazîrler. İLE Onurlu ve düzenli kişiler. | Toprak tabakaları. İLE Atma, atış, atılma. | Silah atma, boşaltma. )
- ENDEMİK ile/||/<> KOZMOPOLİT
( Endemik bölgeye özgü İLE kozmopolit yaygındır )
( Formül: Yerel İLE küresel )
- ENDPOİNT[İng.] değil/yerine/= SON NOKTA
- ENDÜRASYON ile EREKSİYON ile ENHANCEMENT/ENHANSMENT ile EKSAZERBASYON
( Sertleşme, sertleşim, sertlik. İLE Dikleşme, sertleşme. İLE Güçlenme. İLE Azma, alevlenme. )
- | ENERJİ || HELYUM[He] || NÖTRON |
ile/ve/<>/<
DÖTERYUM[D] || TRİTYUM[T]
( )
- ENES[< ÜNS >< VAHŞET] ile ENEZ(/E)
( Bağlantı/yakınlık kuran, bağlantıda olan. İLE Edirne'nin bir ilçesi. | Cılız, zayıf, güçsüz. )
- ENFORCEMENT :/yerine YÜRÜTME, UYGULAMA
- ENGEL ile/ve PEKENT
( ... İLE/VE Geçit vermeyen doğal engel. )
- ENGEL ile PEKENT
( ... İLE Kolayca geçit vermeyen, aşılması çok güç doğal engel. )
- ENGEL ile/ve ZAHMET
( OBSTACLE vs./and BOTHER )
- ENGINEER vs. ARCHITECT
- ENGRAFTMAN/ENGRAFTMENT[İng.] değil/yerine/= YAMA TUTMA | YAMALA(N)MA
- ENİS ile/ve/||/<> KURBİYET
- ENT/EAR-NOSE-THROAT[İng.] değil/yerine/= KULAK-BURUN-BOĞAZ
- ENTERESAN[Fr. INTÉRESSANT / İng. < INTERESTING] değil/yerine/= İLGİNÇ
- ENTERNASYONAL ÜNİTE/INTERNATIONAL UNİT[İng.] değil/yerine/= ULUSLARARASI BİRİM
- ENTERTAINMENT :/yerine EĞLENCE
- ENVIRONMENT :/yerine ÇEVRE
- ENZİMATİK ETKİNLİK ile SUBSTRAT
( Enzimlerin katalizleme yeteneği. İLE Enzimlerin etkileşimde bulunduğu molekül. )
- EOZİNOFİLİK ÖZOFAJİT ile/||/<> GASTROÖZOFAGEAL REFLÜ (GERD)
( Özofagusta eozinofil birikimi ile yutma güçlüğü ve ağrı. İLE/||/<> Mide asidinin yemek borusuna geri kaçması ile yanma ve ağrı. )
- EOZİNOFİLİK ÖZOFAJİT ile/||/<> GASTROÖZOFAGEAL REFLÜ SAYRILIĞI (GERD)
( Yemek borusunda eozinofil birikimi. İLE/||/<> Mide asidinin yemek borusuna geri kaçması. )
- EPİKONDİLİT ile/||/<> KARPAL TÜNEL BELİRGESİ/SENDROMU
( Dirsek ekleminde tendon yangısı. İLE/||/<> El bileğinde sinir sıkışması. )
- EPİSTEMOLOJİ = MEBHAS-I MARİFET = EPISTEMOLOGY[İng.] = ÉPISTÉMOLOGIE[Fr.] = EPISTEMOLOGIE[Alm.] = EPISTEMELOGOS[Yun.]
- EPR G-FAKTÖR ile/||/<> NMR CHEMİCAL SHİFT
( g-faktör elektron ortam, chemical shift çekirdek perdeleme. )
( Formül: ge = 2.0023 İLE δ ppm )
- EQUAL :/yerine EŞİT
- EQUIPMENT :/yerine EKİPMAN
- ERDEM = FAZİLET = VIRTUE[İng.] = VERTU[Fr.] = TUGEND[Alm.] = VIRTUS[Lat.] = ARETE[Yun.] = VIRTUD[İsp.]
- ERDEM/FAZİLET ile/ve ARTAM/MEZİYET
( Erdem, toplum çıkarını kişisel çıkarın üstünde tutmaktır. )
( Bilgi erdem, erdem de mutluluk üretir. )
( Erdeminiz ayakta kalmanızı sağlayan şeydir. )
( Erdem, kişinin kendini inşâ edeceği tuğlalardır. )
( Erdemler kendileri içindir. Başka şeyler için değildir. )
( Erdemler ve güçler kendini-idrakle birlikte gelir, daha önce değil. )
( Erdemli olanlar, kaygıdan; akıllı olanlar, korkudan uzaktır. )
( Güçlükleri yenmeyi birinci ödevi olarak kabul eden ve ödülü sonraya bırakan bir kişiye 'erdemli' denilir. )
( Erdemli kişinin önem verdiği üç şey vardır: Davranışlarında dikkatsiz ve düşüncesiz olmaktan sakınmak; yüz anlatımında içtenlik; sözlerinin kabalık ve bayağılıktan uzak olması. )
( Gerçekte olduğunuz şey, özünüz, sizin erdeminizdir, erdeminiz kendinizsiniz. )
( Özünüzü, gerçek benliğinizi anımsamak erdemdir. )
( Hiçbir çiçeğin kokusu rüzgâra karşı yayılamaz, fakat erdemlerin kokusu hiçbir engel tanımadan her yere yayılır. )
( Kişi, yaşamını meziyetlerinin yönettiğinden ve bu meziyetlerin en beklenmedik ve en sıkıcı koşullara bile direneceğinden emin olmalıdır. )
( Kişinin sınırlarını bilmesinden doğan alçakgönüllülük bir meziyettir ama vicdanla birleşmediği sürece bir zayıflık olarak görülebilir. )
( Olgun kişi, meziyetlerini parıldar hale getirir. )
( Olgun kişi, meziyetleri parıldarken ışıltıyı gizleyerek çevresiyle uyum içinde kalmayı başarır. )
( Kaynak ve meziyetlerin açığa vurulması yerine sadelikle alçakgönüllülük salık verilir. )
( Kişinin ışığı yararlı bir parlaklık sağlıyorsa, onu tartının altına gizlemelidir. Eğer sağlamıyorsa, meziyetleri geliştirmek amacıyla durmadan çalışılmalıdır. )
( Meziyet yalnız kalmaz, sürekli komşu bulur. )
( 4 Büyük Erdem:
* MAITRI/METTA[Palice] (Dostluk, iyi dilek, iyilik, sevgi ve merhamet göstermek. )
( Merhamet ve herkesin acılarına üzülmek. )
( Herkesin iyiliğine sevinmek. )
( Herkesin hatasını affetme ve görmemezlikten gelmek. )
( Erdemin ölçüsü, tüze'dir. )
( Bir şeyin, işlevini, yerine getirmesi. İLE/VE ... )
( What you are really is your virtue.
Remembering your self is virtue. )
( Aklını, en yüksek düzeyde kullanmak, tefekkür yaşamı, kuramsal temâşâ. İLE/VE ... )
( Ötekinin haklarını sağlamak, korumak ve savunmak. İLE/VE ... )
( VIRTUE vs./and MERIT )
- EREKBİLİM = MEBHAS-I GAYAT = TELEOLOGY[İng.] = TÉLÉOLOGIE[Fr.] = TELEOLOGIE[Alm.]
- ERİTROBLAST/ERYTHROBLAST ile/||/<> ERİTROSİT/ERYTHROCYTE
( Alyuvar öncüsü. İLE/||/<> Alyuvar. )
- ERİTROSİT İLE LÖKOSİT İLE TROMBOSİT ile/||/<> KAN HÜCRELERİ
( Kan elemanları ve görevleri. )
( Formül: 4-6 milyon RBC/μL )
- ERİTROSİT ile/||/<> ERİTROPOİETİK
( Alyuvar. İLE/||/<> Alyuvar yapımı. )
- ERK = İKTİDAR, KUDRET = POWER[İng.] = POUVOIR, PUISSANCE[Fr.] = MACHT[Alm.] = PODER[İsp.]
- ERKE = KUDRET = ENERGY[İng.] = ÉNERGIE[Fr.] = ENERGIE[Alm.] = ACTUS[Lat.] = ENERGEIA[Yun.] = ENERGÍA[İsp.]
- ERKEKLERDE BEHÇET ile/||/<> KADINLARDA BEHÇET
( Erkeklerde Behçet daha şiddetli seyir İLE kadınlarda daha hafif seyreder. Erkeklerde vasküler ve nörolojik tutulum sık İLE kadınlarda mukokütanöz bulgular baskındır. Hastalık başlangıç yaşı iki cinste 20-30 yaş arası. )
( Hulusi Behçet tarafından 1937 yılında keşfedildi/formüle edildi. (1889-1948) (Ülke: Türkiye) (Alan: Dermatoloji, İmmünoloji) (Önemli katkıları: Behçet hastalığını 1937 yılında tanımladı. Üçlü semptom kompleksini (ağız yaraları, genital yaralar, göz iltihabı) bir hastalık olarak ortaya koydu. İsmini taşıyan ilk Türk doktor.) )
- ERKEKLERİN, KADINLARA YAPTIĞI ÖVGÜ/İLTİFAT ile KADINLARIN, ERKEKLERE YAPTIĞI ÖVGÜ/İLTİFAT
( Kendine yakınlaş(tır)mak üzere. İLE Kendinden uzaklaştırmak, mesafe koymak üzere. )
- ERKEN SAMİMİYET ile/değil/yerine SAMİMİYET
( Erken samimiyet, pişmanlık doğurur. )
- ERKİN KORAY ve/||/<>/> ZÜLFÜ LİVANELİ ve/||/<>/> HALUK LEVENT |
ve/||/<>/>
YAŞAR
( www.FaRkLaR.net/YASAR | www.yasaronline.net )
( )
( )
( )
( )
- ES-SURET'UL-HÂSILA ile HUSÛL'ÜS-SURET
( Bilgi(sonuç). İLE Bilme(süreç). )
- EŞ ile/ve ÇİFT
( BA'L )
( SPOUSE vs./and COUPLE )
- EŞ ile/ve/||/<> EŞİT
- ESÂRET değil/yerine CESÂRET
( Cesâret yoksa esâret vardır/oluşur. )
( [not] CAPTIVITY but COURAGE
COURAGE instead of CAPTIVITY )
- ESÂRET[Ar.]/YÛG[Fars.] değil/yerine/= TUTSAKLIK/BOYUNDURUK(/YÜK)
- ESÂS[Ar.] ile ESÂS[Ar. çoğ. ESÂSÂT]
( Döşeme, minder gibi ev eşyası. İLE Asıl, temel, dip, kök. | Doğruluk, gerçek. )
- EŞDEĞERLİ = MUADİL = EQUIVALENT[İng.] = ÉQUIVALENT[Fr.] = ÄQUÏVALENT[Alm.] = AEQUIVALENS[Lat.] = EQUIVALENTE[İsp.]
- EŞDEĞERLİLİK = MUADELET = EQUIVALENCY[İng.] = ÉQUIVALENCE[Fr.] = AEQUIVALENZ[Alm.]
- ESEDÎ ile/||/<> EŞREFÎ ile/||/<> FLORİ ile/||/<> MECİDİYE ile/||/<> LARİN ile/||/<> SULTANÎ ile/||/<> DUKA ALTINI ile/||/<> MANGIR ile/||/<> GANİMET
( Üzerinde aslan görseli bulunan Osmanlı parası. İLE/||/<> XVI. yy.dan sonra çıkartılan para. İLE/||/<> Osmanlı devletinde de kullanılmış Floransa parası. : İLE/||/<> 1840 yılında basılmış 20 kuruş değerinde gümüş sikke. İLE/||/<> Basra'da kullanılan bir gümüş para. İLE/||/<> Mısır Trablus ve Cezayir darphanelerinde basılan Osmanlı altını. İLE/||/<> Venedik altını. İLE/||/<> Bakırdan yapılmış iki buçuk para değerinde sikke. İLE/||/<> Savaşta düşmandan ele geçirilen mal. )
- ESEF[Ar.] ile GAMM[Ar.] ile HASRET[Ar.]
- ESER ile/ve İŞÂRET
- EŞGEÇERLİ = MUADİL = EQUIPOLLENT[İng.] = ÉQUIPOLLENT[Fr.] = ÄQUIPOLLENT[Alm.] = AEQUIPOLLENS[Lat.]
- EŞİK ile/ve/||/<> AYRIT
( ... İLE/VE/||/<> İki düzlemin arakesiti. )
- EŞİT ile/ve BENZERLİK ile/ve FARK
( Benzerliklerin en üst olduğu nokta. İLE/VE Benzerliklerin ayrılmaya başladığı nokta/lar. İLE/VE Benzerliklerin en alt olduğu nokta. )
- EŞİT ile "BİR"
( ... ile YEKSÂN[: Düz. | Bir, beraber. | Her zaman.] )
- EŞİT ile EŞDEĞER
- EŞİT ile/ve/değil EŞİK
- EŞİT ile GİBİ
- EŞİT ile/ve/||/<>/> REŞİT
- EŞİT[ = ] ile YAKLAŞIK OLARAK EŞİT[ = ile ]
- EŞİTLİK/MÜSÂVAT ile/ve/değil/yerine/< TÜRE/ADÂLET
( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/< Güçsüzün hakkının/haklarının savunulması/korunması. )
( Kişilerin eşitliği, sadece adâletin [en kısa sürede] sağlanması için [tüze/hukuk önünde] geçerlidir. [ille de bir farkı olacaksa/oldurulacaksa, sadece bilgileri/bildikleri/marifetleri iledir/kadardır.] )
( )
( )
( [CHAT GPT >]
Eşitlik, ırklarına, cinsiyetlerine, dinlerine ya da öteki özelliklerine bakılmaksızın tüm bireylere aynı biçimde davranılması gerektiği düşüncesini belirtir. Bu, herkesin aynı fırsatlara ve haklara sahip olması ve kimliğinden dolayı dezavantajlı ya da ayrımcılığa uğramaması gerektiği anlamına gelir.
Öte yandan, adâlet, yasaların âdil ve uygun biçimde yönetilmesini ve de âdil bir toplumun sürdürülmesini ifade eder. Bireylerin hukuka ve ahlâkî ilkelere göre haklarını almasını ve yanlış davranışın cezalandırılmasını içerir.
Eşitlik ve adâlet, genellikle birbiriyle ilişkili olsa ve örtüşebilse de aynı şey değildir. Eşitlik, herkese aynı biçimde davranmakla ilgiliyken, adâlet, bireylerin hak ettiklerini almasını ve yanlışların ele alınmasını sağlamakla ilgilidir. Bir toplumun eşit olup da âdil olmaması ya da tam eşitlik olmadan adâletin olması olanaklıdır.
[English]
Equality refers to the idea that all people should be treated the same, regardless of their race, gender, religion, or other characteristics. It means that everyone should have the same opportunities and rights, and should not be disadvantaged or discriminated against based on their identity.
Justice, on the other hand, refers to the fair and proper administration of laws and the maintenance of a just society. It involves ensuring that individuals receive what they are due, according to the law and moral principles, and that wrongdoing is punished.
While equality and justice are often related and can overlap, they are not the same thing. Equality is about treating everyone the same, while justice is about ensuring that people receive what they are entitled to and that wrongdoing is addressed. It is possible for a society to be equal but not just, or for there to be justice without complete equality. )
( [not] EQUALITY vs./and/but/< JUSTICE
JUSTICE instead of EQUALITY )
- EŞİTLİK ile HAKKANİYET
( EQUALITY vs. JUSTICE/EQUITY )
- EŞİTLİK = MÜSÂVÂT = EQUALITY[İng.] = ÉGALITÉ[Fr.] = GLEICHHEIT[Alm.] = AEQUALITAS[Lat.] = IGUALDAD[İsp.]
- ESMÂ ile/ve/||/<> EŞRÂ/T
- ESMÂ ve/<> SIFAT
- ESNEKLİK ve/||/<>/> SAĞLAMLIK/GÜÇ ve/||/<>/> BİLGELİK/İRFAN/HİKMET
( Çocuk gibi. VE/||/<>/> Demir gibi. VE/||/<>/> Bilge gibi. )
- EŞREFİYYET ile/ve EFTÂLİYYET
- ESRİME = VECİT[Ar.] = ECSTASY[İng.] = EXTASE[Fr.] = EKSTASE[Alm.] = EKSTASIS[Yun.] = ÉXTASIS[İsp.]
- ESSENCE vs. MARKET
- ESTABLISHMENT :/yerine KURULUŞ
- EŞTÂT[Ar. < ŞETÎT] ile EŞTÂD[Fars.]
( Takımlar, sınıflar, fırkalar, çeşitler, nevîler. İLE Güneş ayının 26. günü. | O güne memur sayılan melek. | Zend'de bir sûrenin adı.[Zerdüşt] )
- ESTETİK = BEDİİYAT = AESTHETICS[İng.] = ESTHÉTIQUE[Fr.] = AESTHETIK[Alm.] = AISTHETIKÉ[Yun.] = ESTÉTICO[İsp.]
- ESTETİK ile/ve/<> SANAT
( Estetik, sanatın ahlâkıdır. )
( Estetik, duyarlılıkta oluşan tikel anlamın şeyleşmesini/nesneleşmesini hem duyarlılık, hem de nesneleşme yönünden inceleyen bilimdir. )
( Sanatın nesneleri, estetiktir fakat estetiğin nesneleri, sorun yaratır. )
( Estetik duygulanım, estetik değildir. )
( Estetik için süreklilik gerekir. )
( Estetik duyuş, kavrama dayanmaz. )
( Estetiği kuran, şiirdir. )
( İLM-İ MAHÂSİN ile/ve/<> FENN )
- ESTETİK ile SANAT
( Estetik sanatın ahlâkıdır. )
- EŞYA ile ZIMBIRTI/DIMBIRIT
- et[Lat.] değil/yerine/= VE
- ET ve/<> KEMİK
( FLESH and/<> BONE )
- ETİKET[Fr. < ÉTIQUETTE] değil/yerine/= EDERCE
- ETİKET ile PETEKA
( ... İLE Eşya üzerine ve kumaş topları arasına konulan fiyat etiketi. )
- ETİKET[Fr. < Alm.] ile/= YAFTA[Fars. < YAFTE]
( Bir malın, tür, miktar vb. niteliklerini ya da kitap, defter vb. şeylerin, kime ait olduğunu belirtmek, belirli kılmak için üzerlerine konulan küçük kâğıt. | Toplum içindeki davranışlarda izlenecek yol.TEŞRİFAT İLE/= Üzerine asıldığı ya da yapıştırıldığı şeylerle ilgili herhangi bir bilgi veren, yazılı kâğıt parçası. )
- ETİKET değil/yerine/= YARLIK
- ETK/ELECTRONIC MEDICAL RECORDING[İng.] değil/yerine/= ELEKTRONİK TIBBİ KAYIT
- ETKİ = ESER, TESİR = EFFECT[İng.] = EFFET[Fr.] = WIRKUNG, EFFEKT[Alm.] = EFFECTUS[Lat.] = EFECTO[İsp.]
- ETKİLENMEK = AFFECT[İng.] = AFFECTER[Fr.] = AFFIZIEREN[Alm.] = AFFICERE[Lat.]
- ETKİN/AKTİF İMMÜNİTE ile/||/<> ETKİN/AKTİF İMMÜNİZASYON ile/||/<> ETKİN/AKTİF TRANSPORT ile/||/<> AKTİVASYON ile/||/<> AKTİVATÖR ile/||/<> AKTİVE ETMEK ile/||/<> AKTİVE OLMAK ile/||/<> AKTİVİTE
( Uyarılmış bağışıklık, etkin bağışıklık. İLE/||/<> Uyarılmış bağışıklama, etkin bağışıklama. İLE/||/<> Etkin taşınım. İLE/||/<> Etkinleşme, etkinleştirme, alevlenme. İLE/||/<> Etkinleştirici, tetikleyici. İLE/||/<> Etkinleştirmek. İLE/||/<> Etkinleşmek. İLE/||/<> Etkinlik. )
- ETKİNLİK = FAALİYET, FAİLİYET = ACTIVITY[İng.] = ACTIVITÉ[Fr.] = AKTIVITÄT, TÄTIGKEIT[Alm.] = ACTIVIDAD[İsp.]
- ETMEN = ÅMİL = AGENT[İng., Fr.] = AGENS, DAS WIRKENDE[Alm.] = AGENS[Lat.] = AGENTE[İsp.]
- EULER ve LAGRANGE ve KANT
( Klâsik mekaniğin matematiğini üretmiştir. VE Klâsik mekaniğe en mükemmel biçimini vermiştir. VE Klâsik mekaniğin felsefesini yapmıştır. )
( Euler sayısı, topolojik değişmezdir. )
( )
- -EURYSİS ile/||/<> TENS- ile/||/<> TRACT-
( Gerilme, genişletici ameliyat. İLE/||/<> Gerilme. İLE/||/<> Çekme, germe. )
- EV ile/ve/değil/||/<>/< HÜCERÂT
- EV ile/ve/||/<> KONUT
( Öncelikle "ev" ve "konut" sözcükleri ele alınmalı... Türkçe'de konut sözcüğünün kökeni olan "kon", geçici olarak bir yerde bulunmayı tanımlamaktadır. Edim olarak kon-mak biçiminde kullanılır. Eskiden atlarla bir günde alınan yola de "konak" denilirmiş. Örneğin, "buradan orası 10 konak" denildiğinde arası on gün demekmiş. "Gündüzün şer'i, gecenin hayr'ından evlâdır" denilir. Gece yolculuğu yeğlenmez ve bir yerlerde konaklamak gerekirmiş. O yüzden, geceyi geçirmek için inilen, konaklanılan yerlere de konak denilmiş. Zarif, estetik konaklar, kervansaraylar yapmış eskiler...
Ev sözcüğü, konut sözcüğünün tam tersine, kalıcılığı yani yerleşmeyi simgelemektedir. Örnek olarak, Dîvân-ı Lugâti't-Türk'te, "evlenmek" sözcüğünün karşılığı olarak "ev edinmek, yerleşmek" tanımı kullanılır. "Konut ve ev" sözcüğünün kökenlerine baktığımızda ikisinin arasında anlam bakımından çok önemli bir uçurum olduğu rahatlıkla görülebilir. İlk dikkatimizi çekmesi gereken konu şudur. Konut, bir yer üzerinde geçiciliği tanımlar, ev ise yerleşikliği tanımlamaktadır. Konut üzerinde gerçekleşen konmak eylemi herhangi bir yer üzerinde olanaklıyken, evin toprağa oturduğunu (yerleştiğini) fark etmişizdir. Yani "ev" demek, toprakla bağ demektir.
Geçiciliğin simgesi olan konutlarda anılar yoktur, konutlarda anı bulamayız. Anı yoktur, çünkü 40 - 50 yıl içinde yıkılarak yerine yenisi yapılacak beton yapılarca işgal edilmiş topraklardır. Bahçeleri de yoktur... Bağ bahçe olmadığından da çocukluk anılarımız ol(a)maz. Evde ise anılar vardır. Birliktelik vardır, komşuluk vardır, aidiyet vardır. Evde, dedeimiz ninemiz, anne ve babamızla anılarımız yaşar. Üç kuşak bir arada bulunabilir. Huzur ve heyecanımız olur...
Evde, dallarında salıncak yaptığımız ve mevsimi geldiğine meyvelerini yediğimiz doğal ağaçlar vardır. Konutlarda ise GDO'lu ürünler... Uzun bir süre raflarda bozulmadan dursun diye yapay, GDO'lu, hormonlu ve kimyasal katkılı gıdalar ancak konutlarda bulunmaktadır. Evlerin sokakları araba katliamına da uğramaz; çünkü, daracık alanda yirmi ailenin arabası park etmek zorunda değildir. Dolayısıyla evlerin sokakları/mahalleleri çocuklara aittir. Konutların mahallelerinde sokaklar arabalarca işgal edilir, egzoz dumanı da armağanı. Evlerde sadece anne baba ve çocuklar değil dede ve nineler de kendine yer bulabilir. Konutlar ise yaşlıları, dedeleri ve nineleri birlikte barındırmaya yetmez. Onlar, artık "huzur evine gönderilmek zorundadır"...
Evler, nasıl konut oldu?
Diyelim ki, on katlı bir binada 150 m² konut edindik... Bu bina da 500 m² üzerine oturtulan bir alana sahiptir. Binadaki daire sayısı ise yaklaşık yirmi dolayında. Daire başına düşen toprak miktarı en fazla 25 m² gibi görünse de gerçekte toprakla artık bağınız kalmamıştır. Hayali bir topraktır o... Zira hiçbir dairenin topraktan ve onun üzerindeki üretim gücünden, verimliliğinden ve huzurundan yararlanılması olanaklı değildir. Ailelerin toprakla bağı kesilince onları rahatlıkla her şeyi satın alan/almakta zorunda olan tüketim toplulukları durumuna getirilir. Ev üzerinde yerleştiği toprakla bütünleşir ve üretim aracı olur. Konutlar ise birer borç üretimi, yani borçlanma merkezidir. Konutları hem satın alırken, hem de üzerinde yaşamımızı sürdürmeye çalışırken bağımlı, tüketici ve hasta bireyler durumuna düşeriz. Konutlarda doğanın sunduklarından yararlanamayız. Üstelik bu konutların planlı eskitme nedeniyle "bilimsel" süresi 60 - 70 yıl. Kullanım süreleri de 40 - 50 yıldır. 40 - 50 yaş aralığında sahip olduğunuz konutlarda ortalama yirmi yıl yaşamıyoruz bile... Bize üzerinde geçici olarak konulacak kapitalist düzenin dayattığı borç üreten merkezler değil toprak ile bütünleşik gerçek evler gerek. )
- EVC[Fars.] ile EVC[Ar. | çoğ. EVCÂT]
( Makam. İLE Yüce, yüksek, bir şeyin en yüksek noktası, doruk. )
- EVC[Ar. çoğ. EVCÂT] ile EVC[Ar.]
( Yüce, yüksek bir şeyin en yüksek noktası, doruk. İLE Segâh dörtlüsünün ırak perdesindeki şeddi ile uşşak dörtlüsünün karışmasından oluşan eski bir makamdır. )
- EVENT vs. FACT
- EVENT :/yerine ETKİNLİK, OLAY
- EVEREST ile OLYMPUS MONS
( Dünyadaki en yüksek dağ[8848]. İLE Mars'ta. [Everest'in 3 katı yüksekliğinde] )
- EVEREST ile SAGARMATHA/CHOMOLUNGMA
( ANA TANRIÇA/KRALİÇE/SAGARMATHA[Nepal dilinde]
CHOMOLUNGMA[Tibet dilinde] )
- EVET ile/ve/||/<>/> DEVAM ET
- EVET ile HE
- EVET ile MUTLAKA
( YES vs. ABSOLUTELY )
itibarı ile 8.590 başlık/FaRk ile birlikte,
8.590 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(10/36)