
K ile biten FaRkLaR
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
itibarı ile 17.484 başlık/FaRk ile birlikte,
17.484 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...
(11/71)
- BİLİNÇSİZLİK ile/ve/değil BİLGİYE KAPALILIK
( BİLİNÇSİZLİK: Örtük/açık nesnellik. )
( [not] UNCONSCIOUSNESS vs./and/but CLOSENESS TO INFORMATION )
- BİLİNÇ/ŞUUR ve/||/<>/>/< SORUMLULUK
- BİLİNÇ'TE:
SÖZCÜK ve/<> İMGE
( Bilinç, sözcüklerle imgenin buluşmasıdır. )
( WORD and/<> IMAGE :ON CONSCIOUSNESS )
- BİLİNEBİLECEK ile/değil BİLDİRİLİRSE BİLİNECEK
- BİLİNİR/LİK ile/ve/||/<>/>/< BELİRGİN/LİK
- [ne yazık ki]
"BİLİNMEYEN CENNET"
ile/"değil"/"yerine"
"BİLİNEN CEHENNEM"İ YEĞLEMEK
- BİLİNMEYENLE İLGİLENMEK ile/ve/<>/değil/yerine BİLİNENLE İLGİLENMEK
( [not] TO BE INTERESTED IN KNOWN vs./and/<>/but TO BE INTERESTED IN UNKNOWN
TO BE INTERESTED IN UNKNOWN instead of TO BE INTERESTED IN KNOWN )
- BİLİNMEYİ "İSTEDİM/İSTEMEK" değil BİLİNMEYİ SEVDİM/SEVERİM
- BİLİNMEZE OTURMAK ve/||/<>/> ENGİNE YOL ALMAK
- BİLİNMEZ/LİK ile/ve/<>/>/< BELİRSİZ/LİK
- BİLİP BİLMEDEN (KONUŞMAK)
- BİLİP DE:
SUSMAK ile SAKLAMAK
- BİLİP DE:
SUSMAK ile KONUŞMAMAK
- BİLİRKEN SUSMAK ve/=/||/<> BİLMEZKEN KONUŞMAK/SÖYLEMEK
( [Bazen ...] İkisi de kötü ve yanlıştır. )
- ÖNCELİK:
BİLİŞSEL/MANTIKSAL ile/ve/değil/||/<>/< VAROLUŞSAL
- BİLİYOR OLMAK ile/ve/<>/değil BELLEĞİN GÜÇLÜ OLMASI
- BİLMEDİĞİMİZ SÖZCÜKLER İÇİN SÖZLÜĞE BAKMAK ile/ve/<>/yerine [ÖZELLİKLE] BİLDİĞİMİZ SÖZCÜKLER İÇİN SÖZLÜĞE BAKMAK
( TO CHECK/LOOK DICTIONARY TO/FOR UNKNOWN WORDS vs./and/<> TO CHECK/LOOK DICTIONARY TO/FOR [ESPECIALLY] KNOWN WORDS
TO CHECK/LOOK DICTIONARY TO/FOR [ESPECIALLY] KNOWN WORDS instead of TO CHECK/LOOK DICTIONARY TO/FOR UNKNOWN WORDS )
- BİLMEDİĞİNDE SUSMAK ile/ve/değil BİLGELİKLE SUSMAK/SUSABİLMEK
( Bilgeliğin dudakları, duymayanlara kapalıdır. )
( [not] TO BE SILENT WHEN YOU DON'T KNOW vs./and/but TO BE SILENT BY WISDOM )
- BİLMEDİĞİNDEN DOLAYI SORMAK ile BİLDİĞİNİ DUYMAK İÇİN SORMAK
( Soruyu sorarken yanıtını da biliyorsunuz! )
( Yanıt her zaman sorunun içinde, orada da değilse sizin içinizdedir. )
( You know the answer when you ask the question. )
- BİLMEDİĞİNDEN KORKMAK ile/ve/değil/yerine/||/<> BİLDİĞİNDEN KORKMAK
( HAVF ile/ve/değil/yerine HAŞYET )
- BİLMEK/ANLAMAK ile/ve/||/<>/> İBÂDET
( TO KNOW vs./and WORSHIP )
- BİLMEK/TANIMAK ve/<> SEVMEK
( TO KNOW and/<> TO LOVE )
- BİLMEK VE SUSABİLMEK ile BİLMEMEK VE "SUSMAK"
( TO KNOW AND TO BE SILENT vs. IGNORANCE AND TO BE SILENT )
- BİLMEK VE SUSMAK ile BİLMEMEK VE SUSMAK
- BİLMEK ile/ve/||/<> KENDİNİ BİLMEK ile/ve/||/<> BAŞKASINI BİLMEK
( Başkalarının hatalarını, yaptıklarını ya da yapmadıklarını değil kendi hatalarımızı, kendi yaptıklarımızı ve yapmadıklarımızı düşünelim. )
( Bir süre için başkalarını kendi hallerine bırakalım ve kendimizi inceleyelim. )
( Leave others alone for some time and examine ourselves. )
( TO KNOW vs./and/||/<> TO KNOW THE SELF vs./and/||/<> TO KNOW THE SOMEONE )
- BİLMEK ve/<>/> ÂKIBET/SON
( Yeterli ve yetkin bilgiyle. VE/<>/> Değiştirilebilir. )
- BİLMEK ile/ve/<> ANIMSAMAK
( Bilmek, anımsamaktır. )
( TO KNOW vs./and/<> TO REMIND/REMEMBER
To know is to remind/remember. )
- BİLMEK ile/ve/<> ANLAM
( Gözyaşı kaynağının ne olduğu sorusu ve yanıtı. İLE/VE/<> Gözyaşının düşünce ve duygulalarla bağlantılarının ne olduğu sorusu ve yanıtı. )
( TO KNOW vs./and/<> MEANING )
- BİLMEK ile/ve/değil/yerine ANLAŞILIR KILABİLMEYİ BİLMEK
( [not] TO KNOW vs./and/but TO KNOW TO GET COMPREHENSIBLE
TO KNOW TO GET COMPREHENSIBLE instead of TO KNOW )
- BİLMEK ile/ve ANLAŞILIR KILABİLMEYİ BİLMEK
- BİLMEK ile/ve/||/<>/> ANLAYABİLMEK ile/ve/||/<>/> (BİRİNE) ANLATABİLMEK ile/ve/||/<>/> (ÇOCUĞA) YALIN ANLATABİLMEK
- BİLMEK ile/ve/<>/= AYIRMAK/AYIRABİLMEK
( TO KNOW vs./and/<>/= TO (BE ABLE TO) SEPERATE )
- BİLMEK ile BAHSETME(ME)K
( TO KNOW vs. (NOT) TO MENTION )
- BİLMEK ile/ve/değil/yerine BECERMEK
- BİLMEK ile/ve/<> BEĞENMEK
( TO KNOW vs./and/<> TO LIKE )
- BİLMEK ile/ve BİLDİĞİNİN TARİHİNİ BİLMEK
( TO KNOW vs./and TO KNOW THE HISTORY OF YOU KNOW/KNOWLEDGE )
- BİLMEK ile/ve/değil/||/<> BİLDİRİL(ME)MİŞ OLMA(MA)SI
- BİLME/K ile/ve/değil BİLGİSİNE SAHİP OLMA
- BİLMEK ile/ve BİLİNEBİLİRLİĞİ/Nİ BİLMEK
( TO KNOW vs./and TO KNOW THAT MIGHT KNOWN )
- BİLMEK ile/ve/<> BİLMEDİĞİNİ BİLMEYİ BİLMEK
( "Bilmediğimizi bilmek", gerçek bilgidir. )
( "Daha iyisini bilemiyorum." [Hiç olmazsa bu kadarını biliyorsunuz.] )
( Bilmiyoruz, bunu bilmediğinizi de bilmiyoruz. )
( Bilmediğimizi ve anlamadığımızı bilmek gerçek bilgidir, alçakgönüllü birinin bilgisidir. )
( Bilmediğini bilen, bellekten ve beklentiden kurtulmuş olan, ebedidir. )
( Yaşamımızın her bir anında bilmeye gereksinimimiz olanı biliriz. )
( Ancak bilmediğimiz zaman, araştırmak için rahat oluruz. )
( Biliyorum diyene hiçbir şey koklatılmaz. )
( Ne kadar bilirsek, yanılmamız da o kadar. )
( Bildiğimiz, yanıldığımıza yetmez. )
( Felsefe, neleri bilmediğini bilmektir. )
( O ki, bilmiyor ama biliyor bilmediğini;
çocuktur, onu eğitin/yetiştirin.
O ki, bilmiyor ama bilmiyor bilmediğini;
cahildir, ondan uzakça durun.
O ki, biliyor ama bilmiyor bildiğini;
(belki) uykudadır, onu uyandırın.
O ki, biliyor ama biliyor bildiğini;
bilge kişidir, onu izleyin. )
( ŞİO ME NİHİL ŞİRE: EN İYİ BİLDİĞİM, HİÇBİR ŞEY BİLMEDİĞİM )
( To know that you do not know, is true knowledge.
"I don't know any better." [At least that much you know.]
You do not know, nor do you know that you do not know.
To know that you do not know and do not understand is true knowledge, the knowledge of an humble heart.
Which knows that it does not know, which is free of memory and anticipation, is timeless.
At every moment of your life you know what you need to know.
It is when you do not know, that you are free to investigate. )
( Hiçbir şey bilmediğini bilen, hiçbir şey bilmediğini bilmeyenden daha çok şey bilir...
Wer weiβ, dass er nichts weiβ, weiβ mehr als der, der nicht weiβ, dass er nichts weiβ... )
( TO KNOW vs./and/<> TO KNOW THAT, YOU DON'T KNOW IT )
- BİLMEK ile/değil/yerine BİLMEK
( "Etkinlik". İLE/DEĞİL/YERİNE Dayanakçalı. )
- BİLMEK ile/ve/değil/||/<>/> BİLMENİN SÜREKLİLİĞİ/BİLMEKTE OLMAK
- BİLMEK ile/ve/<> BİLMEYİ BİLMEK
( Sormaz ki bilsin, sorsa bilir; bilmez ki sorsun, bilse sorar. )
( Bilmekten korkanlar, belirsizliğe sığınır; tarihten korkanlar da mite. )
( Var olduğumuzu biliyoruz. Ne olduğumuzu ise bilmiyoruz. )
( Bir şeyi bilmek için onu tamamen kabul etmek gerekir. )
( SÂİL: Soran, sual eden. )
( TO KNOW vs./and/<> TO KNOW THE KNOWING
To know anything I must accept it - totally. )
- BİLMEK ile/ve BİLMEYİ BİLMEK
- BİLMEK ile/ve/<> BİR ŞEYİ BİLMEK
( TO KNOW vs./and/<> TO KNOW A THING )
- BİLMEK ile/ve/> BULMAK ile/ve/> OLMAK
( Bilmek ile olmak arasında bir mesafe, bir boşluk yoktur. )
( Between knowing and being, there is no gap. )
( TO KNOW vs./and/> TO FIND vs./and/> TO BE )
- BİLMEK ile/ve/> BULMAK ile/ve/> SUSMAK
( Çabuk iyileşmek istiyorsan ağzını kapalı tut! )
( Bilinmeden bulunmaz, bulduktan sonraki biliş de apayrıdır. )
( Kişi, ne kadar bilirse bilsin, bilmediği çok şey vardır. )
- BİLMEK ile/ve "ÇÖZMEK"
- BİLMEK ve/<>/= DEĞİŞTİREBİLMEK
( TO KNOW and/<>/= ABLE TO CHANGE )
- BİLMEK ve/=/> DEĞİŞTİRMEK
( TO KNOW and/=/> TO TRANSFORM )
- BİLMEK ile/ve/değil DİKKAT ETMEK
( [not] TO KNOW vs./and/but TO PAY ATTENTION )
- BİLMEK ile/ve/<> DOĞAYI BİLMEK
( Bilmek, olmak demektir. )
( Bilmek, dış dünyayı, insancaya çevirmektir. )
( Doğaya tam itaatte, çaba(zorlanma) yoktur. )
( Bilinçli deneyimlerin bütünlüğü doğadır. )
( Doğayı sadece bilinç olarak görmek, farkındalıktır. )
( Gerçek doğamızı aramak için kendi içimize, derinlere daldığımızda, fark edeceğiz ki, sadece gövdemiz ufaktır ve sadece belleğimiz sınırlıdır; ama yaşamın ucsuz bucaksız okyanusu bizimdir. )
( Kişi, bildiği şeyi bildiğini bilmeli. Bilmediği şeyi bilmediğini bilmelidir. Gerçek bilgi işte budur. )
( Konuşanlar bilmiyor, bilenler konuşmuyor. )
( Bilin, ki güçlü olun, güçlü kalın! )
( TO KNOW vs./and/<> TO KNOW THE NATURE
To know is to be.
In complete obedience to nature there is no effort.
Seeing nature as mere consciousness is awareness.
The totality of conscious experiences is nature.
Science merely pushes back the frontiers of our ignorance.
As you dive deep into yourself in search of your true nature, you will discover that only your body is small and only your memory is short; while the vast ocean of life is yours. )
- BİLMEK ile/ve DOĞAYI BİLMEK
- BİLMEK ile/ve/<> DÖNÜŞTÜRMEK
( TO FIND vs./and/<> TO TRANSFORM )
- BİLMEK ile/ve/||/<> DÜŞÜNMEK
( BİLMEK:
GÖRÜ ile/ve/||/<> KAVRAM )
( ERKENNEN mit/und/||/<> DENKEN )
( vs./and/||/<> TO THINK )
- BİLMEK ile/ve/değil EMANET ALMAK
- BİLMEK ile/ve/değil EŞİK
- BİLMEK ile/ve/<> FARKINDALIK
( Su. İLE/VE/<> Elektrik. [Herhangi birini tercih edemezsiniz. İkisi de aynı anda olmak durumundadır.] )
( Her gün, bir şey öğrenmek. İLE/VE/<> Her gün, "zihnimizdeki" bir bilginin/kaydın (daha) gitmesine, unutulmasına fırsat vermek. )
( Bilme; olma ve sevme'nin de yanısıra gerçek doğamızın bir yansımasıdır. )
( Yalnızca, eyleyenler bilir, bilenler de eyler. )
( İdrak edeceğiz ki, bilmek, sevmektir; sevmek de bilmektir. )
( Farkındalık, tüm zamanı ve uzayı içerir. )
( Kişi, bilmediğini ayağının altına alsa, başı, göğe erer. )
( Bilmek, belirlemektir. )
( Knowing is a reflection of your true nature along vs. being and loving.
Awareness contains all space and time. )
( TO KNOW vs./and/<> AWARENESS )
- BİLMEK ile FARKINDALIK
( TO KNOW vs. AWARENESS )
- BİLMEK ile/ve/> GÖRMEK/"GÖRMEK"
( Bilen/anlayan görür. )
( TO KNOW vs./and/> TO SEE/"SEE" )
- BİLMEK ile/ve/değil/||/<>/>/< HÂL'DEN, HÂL'E GEÇEREK BİLMEK
- BİLMEK ile/ve/=/||/<> HESAPLAYABİLMEK
- BİLMEK ile/ve İDRAK
( ... ile/ve EDREKE: Tutmak, kavramak. )
( TO KNOW vs./and PERCEPTION/COMPREHENSION )
- BİLMEK ile/ve İDRAK
( İhsas ve idrak, toplumsal-kültürel bir terbiyeden geçer. )
- BİLMEK ile/ve/||/<> KANITLAMAK
- BİLMEK ile/ve/> KAVRAMAK
( TO KNOW vs./and/> TO COMPREHEND )
- BİLMEK ile/ve/> KAYITLA(N)MAK
- BİLMEK ile/ve/<> KENDİNİ BİLMEK
( TO KNOW vs./and/<> TO KNOW THE SELF )
- BİLMEK ile KENDİNİ BİLMEK
- BİLMEK ile/ve/<> KENDİNİ TANIMAK ile/ve/<> BAŞKASINI TANIMAK
( TO RECOGNIZE vs./and/<> TO RECOGNIZE THE SELF vs./and/> TO RECOGNIZE THE SOMEONE )
- BİLMEK ile/ve/<> KUDRET SAHİBİ OLMAK
- BİLMEK ile/ve/<> KULLANMAYI/UYGULAMAYI BİLMEK
( Bildiklerinizi yaşa(r)sanız, bilmedikleriniz de öğretilir. )
( TO KNOW vs./and/<> TO KNOW TO USE/APPLY )
- BİLMEK ve/||/<>/>< MESAFE
( and DISTANCE )
- BİLMEK ile/ve/değil NAKLETMEK
- BİLMEK ile/ve/||/<>/< NEDENLERİ BİLMEK
- BİLMEK ile/ve/<>/değil/yerine NEREDE BULACAĞINI/BULABİLECEĞİNİ BİLMEK
( Bulunduğumuz bu dönemin/çağın olanakları içinde bilgileri bellemek değil nerede ve nasıl [kısa sürede ve kolay] doğrudan bulabileceğini bilmektir. )
( [not] TO KNOW vs./and/<>/but TO KNOW, WHERE TO FIND
TO KNOW, WHERE TO FIND instead of TO KNOW )
- BİLMEK NEREDE BULACAĞINI/BULABİLECEĞİNİ BİLMEK
- BİLMEK ile/ve/değil ÖĞRENİM YOLUYLA İNANDIRILMIŞLIK
- BİLMEK ile/ve/<> OLAYLARI/ZORLUKLARI "ALTTAN ALABİLMEK"
- BİLMEK ve/<> OLMAK
( TO KNOW and/<> TO BE )
- BİLMEK ile/ve/<> OLMAK
( Ne olduğunuzu bilmenize gerek olmayabilir. Ne olmadığınızı bilmek yeterlidir. )
( TO KNOW vs./and/<> TO BE
You need not know what you are. Enough to know what you are not. )
- BİLMEK ile/ve/||/<>/> ÖNGÖRMEK
( TO KNOW vs./and TO ANTICIPATE )
- BİLMEK ile/ve/<> ÖZÜ BİLMEK
( Bilmek, özü bilmektir. )
( Lezzet meyvenin suyunda yani anlamındadır, tortusunda yani biçiminde değildir. )
( TO KNOW vs./and/<> TO KNOW THE ESSENCE )
- BİLMEK ile/ve/<> SEVGİ
( Hakkında ne kadar çok bilirsen o kadar çok seversin. )
- BİLMEK ve/> SEVMEK ve/> VERMEK ve/> BULMAK
( İlmimizce bilinir, ikramımızca ihsan görür, sevdiğimizce seviliriz. )
- BİLMEK ve/> SEVMEK ve/> VERMEK ve/> BULMAK
( Ne kadar geç verirse o kadar çok verir. )
- BİLMEK ile/ve/<> SEZMEK
( TO KNOW vs./and/<> TO SENSE )
- BİLME/K ile/ve/değil/<>/>< TANIMA/K
( Bazı olay/olgu/bilgi/durum/tutumları sadece biliyor olmak, tanımanın öteki ucudur/olabilir. )
- BİLMEK ile/ve/<> TANIMAK
( TO KNOW vs./and/<> TO RECOGNIZE )
- BİLMEK ile TANIMAK
- BİLMEK ile TANIMAK
( Bilmek, bilmeyi bilmektir. İLE İrfan + Marifet. )
- BİLMEK ile TANIMAK
- BİLMEK ve/<> TANIMLAMAK ve/<> ANLAMAK
( TO KNOW and/<> TO DEFINE and/<> TO UNDERSTAND )
- [hem] BİLMEK ile/ve/||/<>/>/</=/hem de YAPABİLMEK
( Bilmek, yapabilmektir! )
( Bildiklerimiz, yapabildiklerimizdir. )
( TO KNOW vs./and/||/<>/>/=/also ABLE TO DO )
- [hem] BİLMEK ile/ve/hem de/||/<>/> YAPMAK
( Yapmak, onu bildiğini göstermektir. )
( Bilmek, yapabilmektir. )
( Kişi, bildiklerini, yönetir/yönetmelidir: bilmedikleri tarafından yönetilir. )
( [ne yazık ki]
- Yapabilen istemiyor,
- İsteyen yapamıyor,
- Bilen yapmıyor,
- Yapan bilmiyor ve
Dünya böyle kötüye gidiyor...
Ascoli Piceno, İtalya [1529] )
( TO KNOW vs./and/also/||/<>/> TO DO )
- BİLMEK ile/ve/<> YOLDA GİTMEK
- BİLME(ME)K ile/ve ALÇAKGÖNÜLLÜ/LÜK(/TEVÂZÛ)
( Alçakgönüllülükten başarı doğar, üstün kişi sonuna dek yılmadan devam eder. )
( Alçakgönüllülüğü elden bırakmayın. )
( Alçakgönüllü yüreklerde yaşayan düşünceler, en yüksek düşüncelerdir. )
( Alçakgönüllü yaşama biçimleri olanlar, başarıya ulaşır. )
( Ancak olgun kişinin alçakgönüllülüğü alçakgönüllülüktür. )
( Çalışkan ve alçakgönüllü kişiler, şansı yakalayacaktır. )
( Kaynak ve meziyetlerin açığa vurulması yerine sadelikle alçakgönüllülük salık verilir. )
( Dağ, alçakgönüllülüğü simgeler. )
( Fazla alçakgönüllülük gösterme, gerçek sanarlar. )
( Kişinin, bilgiden yana nasibi yoksa, zihni/gönlü, alçakgönüllülüğe râzı olmaz. )
( Fazla alçakgönüllüğün sonu, ortalama/vasat kişilerden öğüt/nasihat dinlemektir. )
( (NOT) TO KNOW vs./and MODESTY )
- BİLMEMEK ile/ve/değil/||/<>/> ANLATAMAMAK
- BİLMEMEK ile/ve/> BELİRSİZLİK
( NOT TO KNOW/INFORM vs./and/> ARBITRARY/INESS )
- BİLMEMEK ile/ve/ne yazık ki/<>/> BİLMEYE/DÜŞÜNMEYE YANAŞMAMAK
- BİLMEMEK ile/değil DAHA/EN DOĞRU(YA YAKIN) OLAN TANIMI/BİLGİYİ DÜŞÜNMEK
- BİLMEMEK ile/ve/değil EDEB
( TECÂHÜL-İ ÂRİFÂNE: Çok iyi bildiği halde bilmiyormuş/cahilmiş gibi görünmek. | [edediyat] Bilinen bir şeyi, edebî bir nükte ile bilinmiyormuş ya da başka türlü biliniyormuş gibi gösterme sanatı. )
( [not] NOT TO KNOW vs./and/but BREEDING )
- BİLMEMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İLGİLENMEMEK
- BİLMEMEK ile/ve/||/<>/> KABALIK
- BİLMEMEK ile/ve/değil/<> KABUL ETMEMEK/"EDEMEMEK"
- BİLMEMEK ile KÖTÜ (OLARAK) BİLMEK
( NOT TO KNOW vs. TO KNOW (AS) BAD )
- [ne yazık ki]
BİLMEMEK ile/ve/değil/||/<>/< ÖNEMSEMEMEK
- BİLMEMEK ile/ve/değil TERBİYESİZ/LİK
- BİLMEMEK ile/ve/||/<>/> UZAK DÜŞMEK
- BİLMEMEK ile/ve/değil YENİ ÖĞRENMİŞ OLMAK
( [not] NOT TO KNOW vs./and/but LEARNED IN SHORT PERIOD )
- BİLMEYE ÇALIŞMAK ile/ve/yerine/değil ANLAMAYA ÇALIŞMAK
( [not] TRYING TO KNOW vs./and/but TRYING TO UNDERSTAND
TRYING TO UNDERSTAND instead of TRYING TO KNOW )
- BİLMEYİ BİLMEK ve/||/<> BİLGİ ÜRETİMİ ve/||/<> GÜVENİLİR BİLGİ ve/||/<> BİLGİNİN UYGULANMASI/KULLANIMI
- BİLMEYİ BİLMEK ile/ve/||/<> FELSEFE/SOYUTLAMA
- ... BİLMİNİ BİLMEK ile/ve/değil/yerine (EN AZINDAN) ... BİLMİNİN SONUÇLARINI BİLMEK
- BİLMİYOR OLMAK ile/ve/=/<> İLGİLENMEMİŞ/İLGİLENMİYOR OLMAK
( NOT TO KNOW vs./and/=/<> NOT TO BE INTERESTED )
- BİLMÜZÂKERE[Ar.] değil/yerine/= GÖRÜŞLEŞEREK
- BIND :/yerine BAĞLAMAK
- BINGIL BINGIL (SALLANMAK)
( Şişmanların ya da yaşlıların sallanan/sarkan yerleri için söylenilen. )
- BİNGÖL PARK :
( Ortaçeşme Caddesi üzerinde ve Zümrütevler'e giderken soldu bulunan yerleşim bölgesi Bingöl Park adını taşıyan bir mesireydi. Asırlık ağaçlarla geniş alanı kapsayan çay bahçesi olarak 1945 yılından 1955 yıllarına kadar çay bahçesi olarak kullanıldı. Zamanla imara açılarak inşaat yapıldı ve mesire ortaan kalktı. )
- BÎNÎ, ENF[çoğ. ÂNÂF] ile BURUN, UC, DORUK
( Yayın ele alındığı kısmının ucu. İLE ... )
- BİNMEK ile ÜSTÜNE ÇIKMAK
- BIOFEEDBACK değil/yerine/= DİRİMSEL GERİBİLDİRİM
- BIOLOGICAL :/yerine BİYOLOJİK
- BİPOLAR BOZUKLUK ile/||/<> DEPRESYON/MAJÖR DEPRESYON/DEPRESİF BOZUKLUK
( Duygu durumunda aşırı dalgalanmalar ile ilişkili bir bilişsel bozukluk. İLE/||/<> Sürekli üzüntü ve ilgi kaybı ile ilişkili bir bilişsel bozukluk. )
- BİPOLAR BOZUKLUK ile/||/<> DİSTİMİ
( Duygu durumunda aşırı dalgalanmalar ile ilişkili bir bilişsel bozukluk. İLE/||/<> süreğen ve hafif seyreden depresyon ile ilişkili bir bilişsel bozukluk. )
- BİPOLAR BOZUKLUK ile/||/<> ŞİZOFRENİ
( Duygu durumunda aşırı dalgalanmalar ile ilişkili bir bilişsel bozukluk. İLE/||/<> Gerçeklikten kopma, halüsinasyonlar ve sanrılar ile ilişkili bir bilişsel bozukluk. )
- BİR ALANIN/KONUNUN:
"EN İYİSİ" OLMAK ile/değil TEK KİŞİSİ OLMAK
- BİR AN EVVEL/BİR AN ÖNCE değil/yerine/= KIPICAK
- BİR ARAYA GELMEK ile/ve/||/<>/> BİR ARADA DURMAK ile/ve/||/<>/> BİRLİKTE ÇALIŞMAK
( Başlangıç. İLE/VE/||/<>/> İlerleme. İLE/VE/||/<>/> Başarı. )
- BİR BALTAYA SAP OLAMAMAK ile/ve DİKİLİ BİR AĞACININ OLMAMASI
- BİR BARDAK SUDA FIRTINA KOPARMAK ile/ve/||/<> ORTALIĞI VELVELEYE VERMEK
- [Bir bilgiye/konuya]:
SAHİP OLMAK ile HÂKİM OLMAK
- 1/4(ÇEYREK)[< Fars.]) ile 1/3
( Dörtte bir. İLE Üçte bir. )
( ÇÂR-YEK [ÇÂR: Dört. | YEK: Tek, bir.] ile ... )
- BİR DAHAKİ DURAK ile BU DURAK
- BİR DURUMA GEREKÇE BULMAK ile/ve GEREKÇE BULDUKTAN SONRA BİR DURUMA DÜŞMEK
( TO FIND A REASON vs./ve TO FALL DOWN TO THE SAME SITUATION AFTER TO FIND A REASON )
- BİR DURUMU:
KONU ETMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> DİLE GETİRMEK
- BİR DÜŞÜNCE/BİLGİ/SÖZ İLE:
TOPLUMU "BOZMAK" ile/değil TOPLUMUN BİR BÖLÜMÜNÜ "BOZMAK" ["bozulacağına" dair ısrarcı olunuyorsa...]
( Olumsuz/kötü niyetli kasıt. İLE/DEĞİL Gelişmek/geliştirmek üzere/için. [Bazı bilgi ve durumlar, herkese değil bazı kişilere verilebilir/verilmelidir.] )
- BİR DÜŞÜNCEYİ:
"BESLEMEK" ile/ve/değil/yerine SADECE BİLMEK
- BİR:
[hem/ne] TEK hem de/ne de ÇİFT
- BİR İŞE GİRMEK ile BİR İŞE GİRİŞMEK
- BİR İŞİ/N:
"UCUNDAN TUTMAK" ile/değil/yerine/>< "OMUZLAMAK"
- BİR KAP YEMEK ve/||/<> BİR KALP SEVGİ
- BİR "KENARIYA" KOYARAK değil BİR KENARA KOYARAK
- 1 KİLO PAMUK = 1 KİLO/KIYYE DEMİR/KURŞUN
- KİŞİYİ/KİŞİLERİ:
"KÜÇÜMSEMEK" ile/ve/değil/||/<>/>< "BÜYÜK GÖRMEK"
( Ahlâksızlıktır. İLE/VE/DEĞİL/>< Bilgisizliktir. )
( Akılsızlık. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/>< Korkaklık. )
- BİR/KAÇ KONUYU/SORUNU:
AÇMAK/AÇMAYA ÇALIŞMAK ile/ve/||/<>/> AŞMAK/AŞMAYA ÇALIŞMAK
- BİR KONU/OLGU/DURUM/YAZI/SÖZÜ ANLAMAK ile/ve/değil/yerine (ONU) YAŞAMAK
- BİR KONUYU/DURUMU GERÇEKLEŞTİRMEK İÇİN:
[ya] OLANAK/LAR SAHİBİ OLMAK ile/ve/<>/ya da "DAMARINA" SAHİP OLMAK
- BİR KONUYU/OLGUYU:
KENDİNE("BANA") GÖRE DÜŞÜNMEK/ÇÖZÜMLEMEK/YORUMLAMAK ile/ve/değil/yerine O KAVRAMI (/N İÇİNDE) KONUŞMAK
- BİR NESNE/OLAY/OLGU/DURUM/KOŞUL İÇİN:
BİR "AD VEREBİLMEK", BİR ŞEY "DEMEK/DİYEBİLMEK"
ve/||/<>/<
O ...'YI DENEMEK
- BİR ÖLÇÜYE BAĞLAMAK ile/ve/değil BİR ÖLÇÜYE DAYANDIRMAK
- BİR ORTAMDA "TAKILMAK" ile/değil/yerine BİR/KAÇ ORTAMA KATILMAK
- BİR SEVMEK ve/||/=/<>/> BİN KEZ ÖLMEK
- BİR ŞEY KONUŞMAK ile/ve/değil/yerine BİR ŞEYİ/ŞEYLERİ KONUŞMAK
- BİR ŞEY "YEME/ATIŞTIRMA" "İSTEĞİ" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ACIKMAK
- BİR ŞEYDEN[ÜRÜN/HİZMET]) MEMNUN OLMAK ile/ve/değil/yerine/||/<> (BİR ŞEYİN[ÜRÜN/HİZMET]) (SİZİN İÇİN) UYGUN OLMASI
- BİR ŞEYİ ANLAMAK ile/ve/<>/değil/yerine ANLAMAYI ANLAMAK
- [BİR ŞEYİ] BİLMEK ile [BİR ŞEYDEN] ANLAMAK
- BİR ŞEYİ ELDE ETMEK İÇİN:
ÇABALAMAK ile/ve/sonra/ne yazık ki/||/<>/> KENARA ATMAK ile/ve/sonra/ne yazık ki/||/<>/> ANLAMAK
- BİR ŞEYİ:
KISKANMAK ile/ve/değil "CANI ÇEKMEK"
- BİR ŞEYİN:
"HESABINI YAPIYOR OLMAK" ile/ve/değil AKLA GELİYOR OLMASI
- BİR ŞEYİN, "YAPILAMAZ" OLDUĞUNU SANMAK ve/||/<>/> O ŞEYİN, YAPILIRKENKİ GÜRÜLTÜSÜYLE UYANMAK
- BİR ŞEYİN/BİRİNİN, DEĞERİNİ BİLMEK ile/ve/||/<>/< KENDİ DEĞERİNİ BİLMEK
( Kendi değerimizi bilmezsek, başkası hiçbir zaman, zemin ve koşulda bilmez. )
- BİR ŞEYLE İLGİLENMEK ile/ve BİR ŞEYLE UĞRAŞMAK
- BİR ...:
SÖZCÜK ve/||/<> DUYGU ve/||/<> KİŞİ
( Kararı/nı değiştirebilir. VE/||/<> Yaşamı/nı değiştirebilir. VE/||/<> Seni/kişiyi değiştirebilir. )
- BİR YANLIŞI:
"BİLEREK YAPMAK"
ile/değil/yerine/><
BİLMEDEN YAPMAK
( Belirleyici olan, bulunç/vicdandır. )
- BİR YERE ULAŞMAK ile/değil/yerine BULUNDUĞUN YERDE KALMAMAK
- BİR YERLİ OLMAK ile/ve/değil/yerine YAŞADIĞI/YAŞAMAK İSTEDİĞİ YERLİ OLMAK(YERE AİT OLMAK)
( Tanışmalarda da ikincil/üçüncül[/ya da yeri kaçıncı sıradaysa] konulardandır. Kişinin zihnindeki, coğrafî ve kültürel arkatasarla/geçmişle ve kabulle ilgili bir durumdur. Kişiler, sorulduğu için yanıtlamak zorunluluğunda bırakılmamalıdır. Nerelisin sorusu da sorulmaması gereken sorulardandır. "Nerelisin?" yerine "Nerede yaşıyorsun?" sorusu daha anlamlıdır. İletişim ve paylaşımlarda kişinin yaşadığı ya da yaşamak istediği yeri düşünmesi ve o düşündüğü yerle özdeşleşmesi ve buna göre beyanda bulunma olanağı/fırsatı verilmelidir. )
- BİR ile/ve/değil/<> BİRİCİK
( Vahid. İLE/VE/DEĞİL/<> Ahad. )
- BİR ile/ve/||/<> BİRLİK ile/ve/||/<> BÜTÜNLÜK
( Allah. İLE/VE/||/<> Evren. İLE/VE/||/<> İnsan. )
( The god. VS./AND/||/<> The universe. VS./AND/||/<> The human. )
( ONE vs./and/||/<> UNITY vs./and/||/<> INTEGRITY )
- BİR ile BİRLİK ile BÜTÜNLÜK
- BİR ile/ve/> ÇOK
( ONE vs./and/> MANY/MUCH )
- BİR ile DENK
- BİR ile/ve ÖRNEK
( ONE vs./and EXAMPLE )
- BİR ile/ve TEK
( ONE vs./and UNIQUE )
- BİR(1) TANE ile/değil TEK
- BIRAKMAK ile/ve/değil AŞMAK
- BIRAKMAK ile AYIRMAK
( LEAVE vs. SEPERATE )
- BIRAKMAK ile/ve İZİN VERMEK
( TO LEAVE vs./and TO ALLOW )
- BIRAKMAK ile SALMAK
( TO RELINQUISH vs. TO LET GO )
- BIRAKMAK ile/ve "SALMAK"
- BIRAKMAK ile TERK ETMEK
( TO QUIT vs. ABANDONMENT/FORSAKE/RENOUNCE/LEAVE )
- BIRAKMAK ile/ve/değil UNUTMAK
- BIRAKMAK ile/ve/yerine/değil UZAKLAŞTIRMAK / TERCİH DEĞİŞTİRMEK [Özellikle sigara ve çeşitli bağımlılık yapıcılarda!]
( Mutlu olmak için herhangi bir şeye bağımlı olmak, çaresizliğin son aşamasıdır. )
( Herhangi bir şeye karşı artık bağımlı olmadığınızda, payınıza düşeni yapmışsınız demektir. )
( Zihnimizi, içiyle dışıyla bilmedikçe, bağımlılıklar bizi terk etmeyecektir. )
( Bağımlılıklarımızdan vazgeçelim. Vazgeçmemiz gereken başka hiçbir şey yoktur. )
( Bilincine varmadığınız bir şeyi, terk edemezsiniz. )
( Alışkanlık ve ihtiras, kör eder ve yanlışa götürür. )
( Alışkanlık! Gereklilik değil! )
( SİGARAYI: "BIRAKTIM!" değil/yerine "İÇMİYORUM" ya da "İÇMEMEYİ YEĞLİYORUM/TERCİH EDİYORUM!" )
( Mücadelemiz içenlerle değil maddeyle!
Koruyup kolladığımız, kişiler; kovduğumuz, o sinsi madde!...
Davetimiz, sağlıklı olmak; kabul etmediğimiz, sararmak...
Çözümlerimiz, herkes için; çaresi "Hayır!"da...
Herkes için hayırlı olan, hayırsızı yakmamakta... )
( Not necessary! It's habit/addiction. )
( FEEL FREE TO SAY NO! )
( Dependence on anything for happiness is utter misery.
When you are no longer attached to anything, you have done your share.
Attachments are in the mind and will not leave you until you know your mind in and out.
Give up your addictions. There is nothing else to give up.
You cannot leave if you don't aware of it.
Habit/addiction and passion makes blind and takes to the false.
"I PREFER, NOT TO SMOKE" instead of "QUIT SMOKING/CIGARETTE" )
( [not] TO LEAVE / QUIT vs./and/but TO CHANGE PREFERENCE
TO CHANGE PREFERENCE instead of TO LEAVE / QUIT )
( PROTIMO NA MIN KAPNIZU: İÇMEMEYİ TERCİH EDİYORUM! )
- BIRAKMAK ile YERİNE KOYMAK
- BİRARADALIK ile/ve ARDIŞIKLIK
( Mekân, geometri. İLE/VE Aritmetik. )
- BİRARADALIK ile/ve/<> BÜTÜNSELLİK
- BİRARAYA GETİRMEK ile/ve BİRARADA TUTMAK
( TO BRING TOGETHER vs./and TO KEEP TOGETHER )
- BİRARAYA GETİRMEK ile/ve/||/<>/> UYUMLAMA
- BİRAZ ile AZICIK["AZCIK" değil!]
- BİRBİRİMİZE ...:
"DÜŞMEK" değil/yerine/>< "DÜŞKÜN OLMAK"
- KONUŞMAK:
"BİRBİRİMİZE" ile/değil BİRBİRİMİZLE
- SAYGI/İLGİ/YAKINLIK:
BİRBİRİMİZE ile/ve/değil Bİ(RBİRİMİ)ZDEKİ HAKK'A
- YAŞAMAK:
BİRBİRİMİZİ İDARE EDEREK ile/ve/değil/yerine/<> UZLAŞARAK (ORTAK NOKTALARDA/ALANLARDA BULUŞARAK)
- BİRBİRİMİZİ:
[ya] TAMAMLAYAMAMAK ile/ve/ya da/<>/< TAM ANLAYAMAMAK
- BİRBİRİNDEN AYIRDETMEK değil BİRBİRİNDEN AYIRMAK ya da [sadece] AYIRDETMEK
- KARIŞTIRMAMAK:
BİRBİRİNDEN değil BİRBİRİNE
(ya da BİRBİRİNDEN AYIRMAK)
- BİRBİRİNE DÖNÜŞEMEME/DÖNÜŞEMEYEN ile İLİŞKİSİZ/LİK
- [ne yazık ki]
!"BİRBİRİNE DÜŞMEK" değil/yerine/>< BİRBİRİNİ DÜŞÜNMEK
- BİRBİRİNİ:
BİLMEK ile/ve/<>/değil/yerine ANLAMAK
( Dinlemeyi/görmeyi/okumayı gerektirir. İLE/VE/<>/DEĞİL/YERİNE Tanışmayı gerektirir. )
- BİRBİRİNİ ETKİLEMEK ile/ve BİRBİRİNİ TAMAMLAMAK
- 1.5 - 2 YAŞINDAKİ, DIŞARI ÇIKMAK İSTEMEYEN ÇOCUĞA:
"DIŞARI ÇIKIYORUZ/ÇIKALIM MI?" DEMEK/SORMAK değil/yerine "TAVŞAN GİBİ Mİ, SİNCAP GİBİ Mİ ÇIKALIM?
- BİRÇOK ile BİRKAÇ
( Üçten fazla. İLE İkiden fazla. )
- BİRÇOK ile ÇOĞU
- BİR'DEN BAŞLAMAK ve/||/<>/> BİRDEN BİRE BULMAK
- BİR'DEN/BİRDEN DOĞMA ve ŞEKK'SİZ-ŞÜPHESİZLİK
- BİREŞİM'DE/TEVHİD'DE:
ŞAHSİYET ile/ve BENLİK ile/ve AŞK ile/ve MÂNÂ ile/ve KURBİYET/VUSLAT
( Kendi benliğin/varoluşun da içinde olmak üzere, onun huzurunda, hiçbir şeyin varoluş iddiası olamaz. [Bunu, bu biçimde bilmektir ŞAHSİYET] İLE/VE/> Bunu, böyle düşünmeden, tevhide erdiğini zannetmeye BENLİK. İLE/VE/> Kişiyi, benlikten soyan çekime/cazibeye AŞK. İLE/VE/> Aşkla birlikte, varoluşundan da geçerek aslolan hakikate kavuşmasına MÂNÂ. İLE/VE/> Mânâya kavuşmakla birlikte, o mânânın sahibiyle yakınlaşmaya da KURBİYET/VUSLAT denilir. )
- BİREŞİM/TEVHİD:
SEVGİLİNİ, HERŞEYDE/HER YERDE GÖRMEK değil/yerine HERŞEYDE/HER YERDE, SEVDİĞİNİ ANIMSAMAK
( Bir yâr için ağyâra minnet ettiğim ayıb eyleme
Bağ-ı bân bir gül için bin hâra[dikene] hizmetkâr olur )
- BİREŞİM/TEVHİD ile/ve/||/<> CÖMERTLİK/SELEK
- BİREŞİM/TEVHİD ve/||/<>/>/< KENDİNDEN RÂZI OLMAK
- BİREŞİM(TEVHİD) ve/||/<>/>/< KUŞKUDAN KURTULMAK
- BİREŞİM/TEVHİD ve/||/<>/> SEVDİĞİNİ ÖZLEMEK
- BİREY ile/ve/<> BİREYSELLİK
( Topluma ve tanrıya atıfta bulunmadan yaşayabilen. İLE/VE/<> ... )
- BİREY/KİŞİ < TÜZE/HUKUK
- BİREYSELLİK ile BİREYLİK
( INDIVIDUALISM vs. INDIVIDUALITY )
- BİREYSELLİK ve/<>/>/< EDEB
( Yalnız kalmayı da göze alabilmek. VE/<>/>/< Yapmamayı öncelleyebilmek ve tercih edebilmek. )
- BİREYSEL/LİK ile/ve/<>/> YALNIZ/LIK
- BİREYSELLİK ve/<>/> YEĞLEME/TERCİH
( Bireyselliğin olgunluğu/kemâli, yüklenilmiş ya da beklentili gerekçesi olmayan yeğlemedir/tercihtir. )
- BİRİCİK ile/ve AYRIK/KURALDIŞI
( Mâhiyetten, istisnâ olmaz![Ancak fertler istisnâ kılınabilir.] )
( VÂHİD ile/ve İSTİSNÂ'/MÜSTESNÂ, ŞÂZ )
( IDENTITY vs./and EXCEPTION )
- BİRİCİKLİK ve BİRİCİKLİĞE SAYGI GÖSTERMEK/DUYMAK
- BİRİCİK/LİK ile/ve/||/<> EVRENSEL/LİK
- BİRİCİK/LİK ile/ve/<> FARKLI/LIK
- BİRİCİK/LİK ile/ve/<> PAYLAŞILAMAZ/LIK
- BİRİK(TİR)MEK ile/ve/||/<>/> YIĞ(IL)MAK
- BİRİKTİRMEK ile/ve/||/<>/> DAĞITMAK/ATMAK/VAZGEÇMEK
- BİRİKTİRMEK ile/ve/||/<> DOLDURMAK
( Nesnelerde. İLE/VE/||/<> Nesne ve sıvılarda. )
- BİRİKTİRMEK ile SAKLAMAK
( TO SAVE UP vs. TO PRESERVE )
- BİRİKTİRMEK ile TOPLAMAK
( Ha bir kuru emektir.
"Biriktir de biriktir." )
( TO SAVE UP vs. TO COLLECT )
- [ne yazık ki]
"BİRİLERİNİN EKMEĞİNE YAĞ SÜRMEK" ile/ve/||/<> "HIRSIZA, YOL GÖSTERMEK" ile/ve/||/<> DEĞİRMENİNE SU TAŞIMAK
- BİRİM ile/ve/||/<>/> ARD ARDALIK
- BİRİNCİ[1.] ile/ve/değil İLK
- BİRİNCİLİK ile YENMEK
( Çokluda. İLE İkilide. )
- BİRİNDEN VAZGEÇMEK ile/ve/değil/yerine/>< BİRİNİ AFFETMEK
( Hiçbir zaman affedemeyeceğimizi zannettiğimizde. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/>< Hiçbir zaman vazgeçemeyeceğimizi anladığımızda. )
- BİRİNE:
2 KEZ (VE ÜZERİ) BAKMAK ile/ve/değil/yerine 1 KEZ BAKMAK
- BİRİNE:
2 KEZ (VE ÜZERİ) BAKMAK değil/>< 1 KEZ BAKMAK
( Yanlışı. >< Doğrusu. )
- BİRİNE, BİR ŞEY(LER)İ:
LÜTÛF ETMEK değil/yerine/>< (O) KİŞİNİN DEĞERİNİ BİLEREK, BİR ŞEY(LER)İ PAYLAŞMAK
- BİRİNE ÇARPMAK ile/ne yazık ki BİRİNİ "ÇARPMAK"
( ... İLE/NE YAZIK Kİ Yankesicilik, üçkâğıtçılık, hırsızlık. )
( İstemeden, kazayla. İLE/NE YAZIK Kİ Amaçlı, planlı. )
- BİRİNE:
UZUN UZUN BAKMAK ile SIK SIK BAKMAK
( Belirli/kısa bir süreden sonrası rahatsız edicidir. İLE Rahatsız etmeyecek kadar/biçimde, belirli aralıklarla takipte olmak. )
- (BİRİNİ, BİR ŞEYİ) "GÜZEL BULMAK" ile/değil/yerine GÜZELİ BULMAK
( Yanılabilirsin. İLE/DEĞİL/YERİNE Yanılmazsın. )
- BİRİNİ BULMAK ile/ve/değil/yerine BİRBİRİNİ BULMAK
- [ne yazık ki]
KENDİNİ/BİRİNİ:
"HAKLI GÖRMEK/BULMAK" ile/ve/||/<> "ÜSTÜN GÖRMEK/BULMAK"
- BİRİNİ SEVMEK ile/ve/değil/||/<>/< KENDİNİ SEVMEK
- BİRİNİ:
TANIMAK ile GÖZÜNÜ AYIR(A)MAMAK
- BİRİNİ:
YOLDA BIRAKMAK ile
YOLUNDA BIRAKMAK/İNDİRMEK
- BİRİNİN:
"EŞİ/SEVGİLİSİ/DOSTU/ARKADAŞI/KARDEŞİ VS." OLMAK ile/değil/yerine/||/<>/< (SADECE VE YETERİNCE) SEVİYOR(/SEVGİNİ GÖSTERİYOR/YAŞIYOR/YAŞATIYOR) OLMAK
( [ne yazık ki] "Yetersiz" gelebilir. İLE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Herşey için yeterlidir. )
- BİRİNİN ...:
NE DEMEK İSTEDİĞİNİ ANLAMAK(/ANLAMAYA ÇALIŞMAK)
ile/ve/değil/yerine/||/<>/<
NE DEDİĞİNİ ANLAMAK(/ANLAMAYA ÇALIŞMAK)
- BİRKAÇ "BİR ŞEY" SÖYLEMEK/AÇIKLAMAK/PAYLAŞMAK değil BİRKAÇ ŞEY SÖYLEMEK/AÇIKLAMAK/PAYLAŞMAK ya da BİR ŞEY SÖYLEMEK/AÇIKLAMAK/PAYLAŞMAK
- BİRLEŞİK ARAP EMİRLİĞİ'NDE:
SHARJAH ile/ve/değil/yerine/||/<> ÖTEKİ ALTI EMİRLİK
( En sert İslâmî/şerî kuralların uygulandığı emirlik. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> ... )
- BİRLEŞİK PETALLİ KOROLLA, GAMOPETAL KOROLLA, SİNPETAL KOROLLA = TÜVEYC-İ ÂHÂDÎYÜ'L-VARAK = COROLLE MONOPÉTALE, COROLLE GAMOPÉTALE
- BİRLEŞİK SEPALLİ KALİKS, GAMOSEPAL KALİKS, SİNSEPAL KALİKS = KE'S-İ ÂHÂDÎYÜ'L-VARAK = CALYCE MONOSÉPALE, CALICE GAMOSÉPALE
itibarı ile 17.484 başlık/FaRk ile birlikte,
17.484 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(11/71)