Bugün[16 Kasım 2025]
itibarı ile 1.671 başlık/FaRk ile birlikte,
1.671 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.


Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...

(5/8)


- IRC ile/||/<> PES

( IRC reaksiyon koordinatı yol İLE PES potansiyel enerji yüzeyi. )

( Formül: 1D yol İLE çok boyutlu )


- İR/IRRA = UTANÇ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]


- İRTİCAL değil/yerine/= DOĞAÇ/DOĞUNÇ


- İŞ ile/||/<> GÜÇ

( İş kuvvetin yol boyunca etkisi İLE güç işin zamana oranıdır )

( W=F·d İLE P=W/t )


- İŞ ile/||/<> GÜÇ

( İş kuvvetin yol boyunca etkisi İLE güç işin zamana oranıdır )

( Formül: W=F·d İLE P=W/t )

( James Watt tarafından 1776 yılında keşfedildi/formüle edildi. )


- İSBÎDÂC[Ar.] ile İSFÎDÂC[Ar.]

( Üstübeç. )


- İŞ-GÜÇ


- ISI YALITIMINDA:
BETON ile/değil/yerine/< AHŞAP ile/değil/yerine/< KÜTÜK ile/değil/yerine/< TAŞ ile/değil/yerine/< KERPİÇ ile/değil/yerine/< SAMAN

( Daha/en düşük. İLE/DEĞİL/YERİNE/< Daha/en yüksek. )


- IŞIK HIZI ve KİLOPARSEK(KPC)

( Saniyede 299,792,458 m/s. | 1 metre. VE Uzaklık birimi. | 3260 Işık yılı. )

(

Işık Hızının Araştırılması ve Ölçülmesi

1. Antik Görüşler

  • Platon ve Aristoteles (M.Ö. 4. yüzyıl): Işığın anında yayıldığını düşündüler. Bu dönemde ışığın hızı ölçülmeye çalışılmamış, sadece doğası üzerine felsefi tartışmalar yapılmıştır.

2. İlk Bilimsel Yaklaşımlar

  • İbn el-Heysem (965–1040): Işığın doğrusal yayıldığını ileri sürmüş, ancak hızını ölçmemiştir.
  • Galileo Galilei (c. 1638): Işık hızının sonlu olduğunu öne sürdü. Bir yardımcıyla karşılıklı fener açma deneyi yaptı ama zaman farkı algılanamayacak kadar küçüktü. Bu deney başarısız oldu, ancak "ışık sonsuz hızda değildir" görüşünü destekledi.

3. Işığın Sonlu Hızının İlk Ölçümü

  • Ole Rømer (1676): Danimarkalı astronom Rømer, Jüpiter'in uydusu Io'nun gözlemlerinden yola çıkarak ışığın sonlu hızda olduğunu gösterdi.
  • Yöntem: Io tutulmalarının yeryüzüne göre zamanlamalarının, Dünya’nın Güneş’e uzaklığına bağlı olarak değiştiğini fark etti.
  • Sonuç: Rømer, ışığın Güneş-Dünya mesafesini (1 AU) geçmesinin yaklaşık 22 dakika sürdüğünü tahmin etti (bugünkü değeri ~8 dakika 20 saniye).

4. Karasal (Dünya Üzerinde) Ölçümler

  • Hippolyte Fizeau (1849): Işığın hızını doğrudan ölçen ilk kişidir.
  • Yöntem: Dişli çark ve aynalardan oluşan bir düzenek kullandı. Işık çarka çarpıp aynadan yansıyıp geri dönerken çarkın döner hızı ile zaman farkını hesapladı.
  • Sonuç: Işık hızını yaklaşık 313,000 km/s olarak buldu.
  • Léon Foucault (1862): Dönen aynalarla daha hassas bir ölçüm yaptı.
  • Sonuç: Işık hızını yaklaşık 298,000 km/s olarak ölçtü (bugünkü değere oldukça yakındır).

5. Modern ve En Hassas Ölçümler

  • Albert A. Michelson (1879–1931): Işık hızını ölçmeye yönelik çalışmalar yaptı, interferometri yöntemini geliştirdi. 1907 Nobel Fizik Ödülü’nü aldı.
  • Sonuç: Işık hızını 299,796 km/s olarak buldu (modern değere çok yakın).
  • 1970'ler – Günümüz: Lazer interferometreleri, atomik saatler ve mikrodalga frekansları ile ışık hızı çok daha hassas ölçüldü.
  • 1983: Işık hızı sabit kabul edildi: 299,792,458 m/s.

6. Uluslararası Kabul ve Sabit Değeri

1983 yılında Uluslararası Ağırlıklar ve Ölçüler Bürosu (BIPM), ışık hızını sabit bir değer olarak tanımladı. Bu tarihten itibaren ışık hızı artık ölçülen bir büyüklük değil, tanımlanmış bir sabittir. Bu tanım aynı zamanda 1 metrenin tanımı için de temel alınmaktadır.

)


- İSKEMIK/İSCHEMIC[İng.] değil/yerine/= YETERSİZ KANLANAN


- ISLAMIC :/yerine İSLAMİ


- İSTEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> AMAÇ

( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> (Daha) İleri düşünenlerin sahip olduğu, peşinde gittiği. )


- İSTEK ile/ve/||/<>/> GEREKSİNİM(İHTİYAÇ) ile/ve/||/<>/> HİZMET

( WANT vs. NEED )


- İSTENÇ(İRÂDE) ile BİLİNÇ

( Kavram olarak bilinç, aklın gözüdür. )

( WILLPOWER vs. CONSCIOUSNESS/AWARENESS )


- İSTENÇ(İRÂDE) ile/ve/||/<> BULUNÇ(KEŞF/VİCDAN)

( Gerçek, keşiftedir, keşfedilmişte değil. )

( Özgürleşme, keşfetme özgürlüğü demektir. )

( Keşif için ne başlangıç ne son vardır. )

( KEŞF: Kaldırmak. )

( To discovery there is no beginning and no end. )

( WILLPOWER vs./and/||/<> CONSCIENCE/CONSCIOUS )

( MEŞİYET[: İrâde. | Arzu, dilek, istek. | Yürüyüş, yürütme.] ile/ve ... )


- İSTENÇ/DİRETME/İRÂDE[EVET]
ile/ve/değil/yerine/önce/||/+/<>/&gt;&lt;/>/<
DİRENÇ/DİRENME/İHTİYÂR[< HAYIR]
( ile/ve/değil/yerine/önce/||/+/<>/&gt;&lt;/>/<
REVİYE[Ar.][>< BEDİHE])

( Yapma/yapabilme becerisi/isteği/coşkusu/olanağı/gücü. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/ÖNCE/||/+/<>/>/< Yapmama/yapmayabilme becerisi/isteği/coşkusu/olanağı/gücü. )

( "Zekâda", nefiste. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/ÖNCE/||/+/<>/>/< Akılda. )

( Seçim. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/ÖNCE/||/+/<>/>/< Yeğleme/tercih. )

( Cins. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/ÖNCE/||/+/<>/>/< Fasl. )

( Varoluş/sal. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/ÖNCE/||/+/<>/>/< Varoluşunun sürekliliği için/yönünde. )

( Bir şeyi yapmanın, tek bir yolu yoktur. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/ÖNCE/||/+/<>/>/< Yolu, tektir! [Yapmamaktır!] )

( Başı, ortası/süreci ve sonucu, akıl iledir. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/ÖNCE/||/+/<>/>/< Özgüven iledir ve öz/güven sağlatır. )

( Parça. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/ÖNCE/||/+/<>/>/< Bütün. )

( Özgürlüğümüzü yitirdiğimizde, değerini bilmeye başladığımız, anladığımız ve anımsadığımız. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/ÖNCE/||/+/<>/>/< Özgürlüğümüzde, sürekli bilmemiz ve anımsamamız gereken. )

( Doğadaki tüm varolanlar gibi insanın gövdesi de gelişerek ve değişerek sürecini tamamlar. Gövdemiz itibariyle bitki ve hayvanların koşullarıyla birlikte bülûğa ermesiyle tanımlanan belirli yaş, dönem ve zihinsel seviyelerden geçerek herkesle eşit olanaklara, haklara ve kararlara sahip olmak üzere birey olmaya, reşit olmaya hak kazanırız.

Olanaklarımız, 18 yılımızı tamamlayana kadar, ağırlıklı olarak bitki ve hayvanlarla ortak olduğumuz gövdemizde, varoluşsal ve canlılık gereksinimlerimize, istediklerimize gözümüzü, ağzımızı, elimizi ve dilimizi, "Evet"lerimizi yöneltmeyle yani "yapma isteği/bilgisi" anlamına gelen irâdemiz aracılığıyla sağlanır.

Bu süreç, özellikle 1 yaşında, bazı sözcükleri söylemeye başlayarak; 2 yaşında, benlik algımızın kısmen gelişmişliğiyle erk karşısında, varolduğunu gösterebilmek üzere dışkı tutarak; 4 yaşında, kısmen başlayan öğrenim/eğitim becerisiyle; 7 yaşından itibaren bilinçlenerek; 18'den önce dereceli olarak, 12 - 15 yaş arasında ve 15 - 18 yaş arasında, ayırd etme[temyîz] ve hukuksal cezâ görme eşiğiyle; 16 yaşında, ebeveynin resmî izniyle dünyanın her yerine gidebilme; yine ebeveyn izniyle 17 yaşında evlenebilme eşiklerindeki kısmî hakları ile 18'den sonra da gözümüzü, ağzımızı, elimizi, belimizi ve dilimizi uzatmayabileceklerimiz için "Hayır!" diyerek, "yapmama bilgisi/isteği" olarak tanımlanan ihtiyârımız ve muhtariyetimizle yani kendimize ve çevremizdekilere zarar vermemek üzere, ancak bu koşullarla özgürlük hakkımızı elde ederiz ve yaşamımızı, yapmayabileceklerimiz üzerinden sürdürürüz.

Atacağımız her adımda, yapacağımız ve söyleyeceğimiz herşeyde, önce "Evet"imiz(irâdemiz) değil "Hayır!"ımız(ihtiyârımız) devrede olmak zorundadır. Birilerini yaralamak, öldürmek ya da insanlık suçlarına giren uyuşturucu("sigara vb". da) satmak gibi çevremize çeşitli zarar verebilecek eylemler ise en önemli ve olmazsa olmazımız, Sağlık ve Özgürlük'ün yitirilmesi, hastahane ya da hapishaneyle sınırlandırılmasıyla son bulmasıdır.

İlim ve irfanın öncelikleri, ilkeleri olan eline, diline ve beline hâkim olmak, tüm kadîm geleneklerin ortak uyarısıdır. Şiddet kontrolü, şiddetsizlik, zararsızlık; başkalarını, düşünce, söz ve hareketle incitmemek; yalan kontrolü ve dürüstlük; benimseme kontrolü ya da çalmama; eşeysel(cinsel) enerji kontrolü; mal/eşya biriktirme kontrolü, biriktirmemek; nefret kontrolü ve merhamet; kızgınlık kontrolü ve affetme; güçsüzlük kontrolü ve dayanıklılık; aşırılık kontrolü ve ılımlılık; yanlışlık kontrolü ve doğruluk da insan haklarının dışına çıkmamayı sağlayacak olan uyarılardır.
[ www.FaRkLaR.net/kisiselgelisim ve www.FaRkLaR.net/ilim-irfan sayfalarından da yararlanılabilir.]

Kendi haklarımızı ve başkalarının haklarını tanımamıza yardımcı olabilecek çok önemli iki çalışma ise bir kâğıda ya da bilgisayarda/cep telefonunda, iki ayrı sayfa oluşturup öncelikle "Ne yapmayabileceklerim"i/zi, ötekine ise tam ve kesin olarak "Hayır!" dediklerimizi, diyebileceklerimizi yazmamızdır.

Giyinmek, öncelikle toplum (ve düzeni/sağlığı) için ancak daha sonra kişinin kendi içindir. )

( Gereksinimimize yönelterek, önceleyerek.[Kısa ve uzun süreli olarak tehlikeli/riskli/zararlı olup olmadığına fazla bakmaksızın.] İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/ÖNCE/||/+/<>/>/< Var oluşumuzu ve var oluşumuzun sürekliliğini önemseten, önceleyen.[Hem şu anda, hem de uzun süreli olarak.] )

( Bir şey ki, yapmasan da olur... YAPMA!
Bir şey ki, söylemesen de olur... SÖYLEME!

Yaptığımız, "kâr"; yapmadığımız, yarar!
Aldığımız, "kâr"; verdiğimiz, yarar!

Yediğimiz/içtiğimiz, "kâr"; yemediğimiz/içmediğimiz, yarar!

Söz(cük)leri/ni ve tutumu/nu değiştir/geliştir... Dünya/n değişsin//gelişsin! )

( Belediye. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/ÖNCE/||/+/<>/>/< Muhtarlık. )

( Görülen, gösterilen/gösterilebilen. | Görülebilir/lik, gösterilebilir/lik. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/ÖNCE/||/+/<>/>/< Görülmeyen, gösterilmeyen ve gösterilemeyen. | Görülemez/lik, gösterilemez/lik. )

( "Evet!" diyebilme (olanağı/gücü). İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/ÖNCE/||/+/<>/>/< "Hayır!" diyebilme (olanağı/gücü). )

( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/ÖNCE/||/+/<>/>/< Nefsine muhâlefet etmek/edebilmek.[MUHALEFET-ÜN-NEFS] )

(

İhtiyâr ve İrâde "Kader" - "İrâdenin Özgürce Kullanımı" Tartışması Huyların Değişmesinin Olanağı Mantıksal Belirlenimcilik
Kindî Bağdaşırcı Belirlenimci/Bağdaşırcı - -
Fârâbî Bağdaşırcı Bağdaşırcı Bağdaşırcı Bağdaşırcı
Yahyâ İbn Adî - Bağdaşırcı Belirlenimci İrâdenin Özgürce Kullanımı
Âmirî Bağdaşırcı Bağdaşırcı - -
İbn Sînâ Belirlenimci Belirlenimci Bağdaşırcı Belirlenimci
İbn Bâcce Bağdaşırcı/İrâdeci - - -
İbn Rüşd Belirlenimci/Bağdaşırcı Belirlenimci/Bağdaşırcı - Bağdaşırcı


"Meşşâî Felsefede Ahlâkî Determinizm ve Özgürlük" - Emre Çeliker

)

( "özgür irâde" için

"var mı, yok mu?"
"sahip misin/miyiz, değil misin/miyiz?" vb.

"sorularında" başlangıç yanlışı/sorunu bulunuyor.

Öncelikle,
1- "irâde"nin "özgür olanı ve özgür olmayanı"
diye çeşidi ya da başka çeşitleri ve tanımı olmaz!

2- "irâde", tekil bir sözcük/kavram değildir.

Bir kavram çiftidir.
"ihtiyâr ve irâde" olarak birliktedir ve birbirinden ayrılamaz!

( ihtiyâr[Ar. < hayr]: Kişinin/yetişkinin yapmama/yapmayabilme gücü/bilgisi/bilinci, yeğlemesi/tercihi. [Önceliklidir, belirleyici ve bağlayıcıdır.] irâde[Ar.]: Kişinin yapabilme/yönelebilme olanağı/gücü ve bilgisidir. [Ölçüt ve değerlendirme olmaksızın.] 3- ... )

( WILL/WILLPOWER vs. RESISTANCE )


- İSTENÇ/İRÂDE ve/<> İDÂRE

( WILLPOWER and/<> TO MANAGE )


- İSTENÇ = İRÂDE = WILL[İng.] = VOLONTÉ[Fr.] = WILLE[Alm.] = VOLUNTAS < VELLE:İSTEMEK. VOLO:İSTİYORUM[Lat.] = VOLUNTAD[İsp.]


- İSTİHRAÇ ile İSTİHSAL ile İSTİNTAÇ

( Anlam, sonuç çıkarma/çıkarsama. İLE Çıkarma, elde etme. | Üretim, üretme. İLE Sonuç çıkarma. | Bir büyük önermeden küçüğe ve sonurguya, yasalardan olaylara, nedenden sonuca giderek sonuç çıkarma. )


- İTERBİYUM[< YTTERBY-İSVEÇ] ile İTRİYUM[< YTTERBY-İSVEÇ]

( Atom numarası 70, atom ağırlığı 173,04 olan, değerli bir öğe. [Simgesi: Yb] İLE Atom numarası 39, atom ağırlığı 88,92 olan, seryum filizlerinde bulunan, gri renkli, 4,6 yoğunluğunda, değerli bir öğe. [Simgesi: Y] )


- İTİKAT ile İNANÇ


- İTİMAT değil/yerine/= GÜVEN/GÜVENÇ


- İ'VİCÂC[Ar.] ile İHTİLÂF[Ar.]


- İYONİK GÜÇ ile/||/<> MOLARİTE

( İyonik güç I = ½Σcᵢzᵢ² yük etkisi İLE molarite toplam. )

( Formül: Elektrostatik İLE kütle )


- İYRENÇ/İRENÇ/İİRENÇ değil İĞRENÇ


- İZAÇ[Ar.] değil/yerine/= BUNALTMA

( Bunaltma, tedirgin etme. )


- İZDİVAÇ[Ar.] değil/yerine/= EVLENME


- İZDİVAÇ değil/yerine/= EVLİLİK


- İZLENİLESİ:
SUÇ ile/ve/değil/||/<>/< YANILGI

( MALICE (1993)

BÜYÜK HESAPLAŞMA (HEAT) (1995)

YEDİ (SEVEN) (1995)

YATAĞIMDAKİ DÜŞMAN (SLEEPING WITH THE ENEMY) (1991)

YETER (ENOUGH) (2002)

CASINO (1995)

ÖZGÜN KIYIMLAR (RIGHTEOUS KILL) (2008)

KIRILMA NOKTASI (POINT BREAK) (1991)

SIKI DOSTLAR (GOOD FELLAS) (1990)

RUANDA OTELİ (HOTEL RWANDA) (2004)

KUZULARIN SESSİZLİĞİ (THE SILENCE OF THE LAMBS) (1991)

CEHENNEM SİLAHI (LETHAL WEAPON) II, III, IV (1989, 1992, 1998)

AĞILI SARMAŞIK (POISON IVY) (1992)

OCEAN'S ELEVEN | TWELVE | THIRTEEN (2001, 2004, 2007)

HIZ TUZAĞI (SPEED) (1994)

AZINLIK RAPORU (MINORITY REPORT) (2002)

OLAĞAN ŞÜPHELİLER (USUAL SUSPECTS) (1995)

KÖPEKLERİN GÜNÜ (DOG DAY AFTERNOON) (1975)

KÖSTEBEK (THE DEPARTED) (2006)

SIKIYSA YAKALA (CATCH ME IF YOU CAN) (2002)

YANILTICI (THE ILLUSIONIST) (2006)

SİHİRBAZLAR ÇETESİ (NOW YOU SEE ME) I, II (2013, 2016)

AVUNTU (SOLACE) (2016)

ZOR ÖLÜM (DIE HARD) I, II, III (1988, 1990, 1995)

96 SAAT (TAKEN) (2009)

KURDA TUZAK (ENTRAPMENT) (1999)

KAYA (THE ROCK) (1996)

DEVLET DÜŞMANI (ENEMY OF THE STATE) (1998)

PERSON OF INTEREST (dizi) (2011)





YANILGI (bireysel/toplumsal)

FARELER VE İNSANLAR (OF MICE AND MEN) (1992)

YEDİ (SEVEN) (1995)

İHANET (THE EDGE) (1996)

ŞEYTANIN AVUKATI (DEVIL'S ADVOCATE) (1997)

KARDEŞ GİBİYDİLER (SLEEPERS) (1996)

YEŞİL YOL (GREEN MILE) (1999)

KÖRLÜK (BLINDNESS) (2008)

JOKER (2019)

CAN DOSTUM (THE INTOUCHABLES)(2011)

BALİNANIN SIRTINDA (WHALE RIDER) (2002)

BABAM VE OĞLUM (2005)

GÖNÜL YARASI (2005)

BÜLBÜLÜ ÖLDÜRMEK (1962)

RUANDA OTELİ (HOTEL RWANDA) (2004)

ŞARLO DİKTATÖR (1940)

KAÇAK (FUGITIVE) (1993) )


- İZOBAR[Yun. ISOS: Eşit. | BAROS: Basınç.] değil/yerine/= EŞBASINÇ


- İZOBAR değil/yerine EŞBASINÇ


- İZOBAR değil/yerine/= EŞBASINÇ


- İZOKINETİK/ISOKINETIC[İng.] değil/yerine/= EŞ DEVİNIMLİ


- İZOMER[Fr. < Yun. MEROS: Bölüm. | BAROS: Basınç.] ile EŞBÖLÜM

( Aynı oranlarda bileşmiş aynı öğelerden oluşan fakat moleküllerinde atom öbekleşmeleri değişik olduğundan, birbirinden farklı özellikler gösteren maddeler. )


- İZOMETRİK/ISOMETRIC değil/yerine/= EŞ ÖLÇÜLÜ


- İZOMORFİK/ISOMORPHİC[İng.] değil/yerine/= EŞ YAPILI


- İZOTERMAL SÜREÇ ile/ve/||/<> ADYABATİK SÜREÇ

( Sıcaklığın sabit kaldığı termodinamik süreç. İLE/VE/||/<> Isı alışverişinin olmadığı termodinamik süreç. )


- İZOTERMAL SÜREÇ ile/||/<> ADYABATİK SÜREÇ

( İzotermal sabit sıcaklık, adyabatik ısı alışverişi yok )

( Formül: PV = sabit (izotermal) İLE PV^γ = sabit (adyabatik) )


- İZOTONİK/ISOTONIC[İng.] değil/yerine/= EŞ GEÇİŞİMLİ


- İZOVOLÜMETRİK/ISOVOLUMETRIC[İng.] değil/yerine/= EŞ OYLUMLU


- JANT[Lat.]/İSPİT[Yun.] değil/yerine/= KURÇ


- JAPONCA'DA (KANJİ):
AĞAÇ ile/ve/||/<>/> KİTAP/KÖK ile/ve/||/<>/> KORU ile/ve/||/<>/> ORMAN

( ile ile ile )


- JENERATÖR/GENERATOR[İng.] değil/yerine/= ÜRETEÇ


- JENERATÖR[Fr.] değil/yerine/= ÜRETEÇ


- JÜVENİL/JUVENILE[İng.] değil/yerine/= GENÇ


- KABÂHAT ile/değil/yerine/= SUÇ

( Uygunsuz hareket, çirkin, yakışıksız davranış, suç, kusur, töhmet. | Hafif hapis, para cezası ya da meslek ve sanattan alıkonulma ile cezalandırılan suç. İLE Törelere, ahlâk kurallarına aykırı davranış. | Yasalara aykırı davranış. )


- KABUK ile/ve/<> BADIÇ

( .. İLE/VE/<> Bakla, fasulye, bezelye gibi taze sebzelerde, içinde tohumların sıralanmış bulunduğu kabuk. )


- KABUK ile KUKUÇ

( ... İLE Şeftali, kayısı gibi meyvelerin çekirdeklerinin sert kabuğu. )


- KAÇINMA ile KAÇGÖÇ

( ... İLE Dinî bir yaklaşımla, müslüman kadınların, erkeklere görünmemeleri, birarada oturup konuşmaktan kaçınmaları. )


- KADAVERİK/CADAVERIC[İng.] değil/yerine/= KADAVRA KAYNAKLI


- KADÜK[Fr. < CADUC] değil/yerine/= DEĞERİNİ/ÖNEMİNİ YİTİRMİŞ, GEÇERLİLİĞİ KALMAMIŞ, ESKİMİŞ


- KAKINÇ = ÖFKE, KIZGINLIK


- KALDIRAÇ" ile/değil YÜKSELTİ


- KANAMALAR:
DIŞ ile/ve/||/<> İÇ ile/ve/||/<> DELİKLERDEN[doğal] ile/ve/||/<> ATAR DAMAR ile/ve/||/<> TOPLAR DAMAR ile/ve/||/<> KILCAL DAMAR

( [Burun Kanaması]
- Hasta/yaralı sakinleştirilir, oturtulur.
- Başı hafifçe öne eğilir.
- Burun kanatları, 5 dk. süre ile sıkılır.
- Uzman bir doktora gitmesi sağlanır.
)

( [Kulak Kanaması]
- Hasta/yaralı, sakinleştirilir.
- Kanama hafifse kulak, temiz bir bezle temizlenir.
- Kanama ciddi ise kulağı tıkamadan temiz bir bezle kapanır.
- Bilinci yerindeyse hareket ettirmeden sırtüstü yatırılır, bilinçsiz ise kanayan kulak üzerine yan yatırılır.
- Kulak kanaması, kan kusma, anüs, üreme organlarından gelen kanamalarda hasta/yaralı, kanama örnekleri ile uzman doktora sevk edilir.
)


- KANAT ile/ve/değil/||/<> ANGIÇ

( ... İLE/VE/DEĞİL/||/<> Araca daha fazla yük yüklemek üzere yanlarda oluşturulan parmaklık, kanat. )


- KANIRMAK ile KANIRTMA ile KANIRTMAÇ

( Bir şeyi eğip zorlayarak yerinden çıkarmak ya da çıkarmaya çalışmak. İLE Kanırtma işi. İLE Bir şeyi kanırtmak için kullanılan değnek ya da araç, bir tür kaldıraç. )


- KANSEROJENİK/CANCEROGENIC[İng.] değil/yerine/= KANSER YAPAR


- KAP ile GÜVEÇ

( ... İLE İçinde yemek pişirilen toprak kap. | Bu kapta pişirilen yemek. )


- KAPASİTÖR İLE İNDÜKTÖR İLE DİRENÇ ile/||/<> PASİF DEVRE ELEMANLARI

( Üç temel pasif elektrik devre elemanı. )

( Formül: Z = R + j(ωL - 1/ωC) )


- KÂR ile KAZANÇ

( PROFIT vs. BENEFIT/ADVANTAGE )


- KARAKTERİSTİK/CHARACTERISTIC[İng.] değil/yerine/= AYIRT EDİCİ


- KARAR ile/ve SONUÇ

( DECISION vs./and CONSEQUENCE/RESULT )


- KARDİYOJENİK/CARDIOGENIC[İng.] değil/yerine/= KALP KAYNAKLI


- KARIŞ ile/ve KULAÇ

( Parmaklar birbirinden uzak ve açık duracak biçimde gergin duran elde, başparmak ve serçe parmağın ucları arasındaki açıklık/mesafe. İLE/VE Gerilerek açılmış iki kolun parmak ucları arasındaki uzaklık/mesafe. )

( ... İLE/VE İki buçuk mimari arşın.[Hafriyatta, kuyu açanlar arasında ve suların derinliğini belirtmekte kullanılan bir ölçüdür] )

( [Yunan çağında, Anadolu'da] ... İLE/VE 6 ayak ya da 4 dirsek, 1,776 metre. )

( ŞİBR ile/ve BEV' )

( BİDİST, BEDEST ile/ve ... )


- KARZ değil/yerine/= ÖDÜNÇ


- KASET[Fr. < CASSETTE]/CD[İng. < COMPACT DISC] / ALBÜM[Fr.] yerine UZUNÇALAR

( İçinde, görüntü ve seslerin kaydedildiği, gerektiğinde yeniden kullanılmasını sağlayan bir manyetik şeridin bulunduğu küçük kutu. / Fotoğraf, pul vb.ni dizip saklamaya yarayan bir defter türü. | Herhangi bir konu ile ilgili kısa açıklamalar verilerek resimler basılmış olan kitap. | Uzunçalar. YERİNE ... )


- KATARAKT[Fr. < CATARACTE]/ENÜÇ[dvnlgttrk] değil/yerine/= PERDE, AKBASMA, AKSU


- KATASTROFİK/CATASTROPHİC[İng.] değil/yerine/= DEHŞET VERICİ, ÜRKÜTÜCÜ


- KAUÇUK[Fr. < CAOUTCHOUC] ile EBONİT

( Gövdesi odunsu, öz suyu yapışkan, süt kıvamında, yaprakları oval biçimli, parlak ve kalın, sıcak ülke bitkisi, lastik ağacı, kauçuk. | Amerika, Asya ve Afrika'nın çeşitli ağaçlarından, özellikle lastik ağacından ya da bazı petrol artıklarının birleşiminden elde edilen, dayanıklı ve esnek nesne. | Bu nesneden yapılmış olan. İLE Yüz bölüm kauçuğun, otuziki bölüm kükürtle işlenmesinden elde edilen plastik nesne. )


- KAUÇUK[Fr. < CAOUTCHOUC] ile GÜTAPERKA[Malezya dilinden]

( Gövdesi odunsu, öz suyu yapışkan, süt kıvamında, yaprakları oval biçimli, parlak ve kalın, sıcak ülke bitkisi, lastik ağacı, kauçuk. | Amerika, Asya ve Afrika'nın çeşitli ağaçlarından, özellikle lastik ağacından ya da bazı petrol artıklarının birleşiminden elde edilen, dayanıklı ve esnek nesne. | Bu nesneden yapılmış olan. İLE Sumatra'da ve çevresindeki adalarda yetişen büyük bir ağaçtan elde edilen, kablo yapımında kullanılan, kauçuğa benzer, yapışkan bir madde. )


- KAVRAM ile/ve/<> BİLİNÇ

( CONCEPT vs./and/<> CONSCIOUSNESS )


- KAVRAM ve/<> KURUM ve/<> UYGARLIK ve/<> BULUNÇ/VİCDAN


- KAVRAM ile/ve/<>/= SÜREÇ

( CONCEPT vs./and/<>/= PROCESS )


- KAVRAYIŞ = FİKR-İ İPTİDAİ, TASAVVUR-I SAZEC = APPREHENSION[İng., Alm.] = APPRÉHENSION[Fr.] = APPREHENSIO[Lat.] = APRENSIÓN[İsp.]


- KAVŞAK ile/ve/değil/<> AYRIÇ

( Yol vb. uzayıp giden şeylerin kesiştikleri ya da birleştikleri yer. | Bir ırmağın denize ya da başka bir ırmağa döküldüğü, kavuştuğu yer, munsap. İLE/VE/DEĞİL/<> İki yolun ayrıldığı yer. )


- KAVS-I URÛC KAVS-I NÜZÛL


- KAVUK ile/ve/<> TÂC

( ... İLE/VE/<> Büyük kavuk. )


- KAYAÇ ile ANATEKSİT

( ... İLE Anateksi süreci sonrası oluşan yeni kayaç. )


- KAYAÇ ile DÜNİT

( Doğada büyük yer tutan, yerkabuğunun yapı gereci olan bir ya da birkaç mineralden oluşan kütle. İLE Temel maddesi olivin olan, iri taneli kayaç. [Yeni Zelanda'da, "Dun" adlı bir yerden] )


- KAYAÇ ile GABRO[İt.]

( ... İLE Renkli minerallerden [amfibol, piroksen, olivin] oluşan, bir tür kayaç. )


- KAYDEDİCİ = İMLEÇ


- KAYIP SANILAN KAZANÇ ile/ve/||/<> KAZANÇ SAYILAN KAYIP


- KAYNAK ile/ve/değil/yerine ARAÇ

( [not] SOURCE vs./and/but VEHICLE/TOOL
VEHICLE/TOOL instead of SOURCE )


- KAYNAK ve/<> YOL ve/<> SONUÇ

( TİNSELLİK/İNSAN: Kaynağı, yolu ve sonucu kendinde olan. )


- KAZANÇ ile/ve HARCAMA

( Maliyetinin 6 katı. İLE/VE Gelirin yarısı kadarı üzerinden hareket ederek. )

( Kaybetmeyi ahlâksız kazanca tercih et. İlkinin acısı bir an, ötekinin vicdan azabı bir ömür boyu sürer. )


- KAZANÇ ile/ve/değil KAZANIM ile/ve/değil KÂR ile/ve/değil ÇIKAR


- KAZANÇ ile LÜTÛF


- KAZANÇ ile/ve PARA


- KAZANÇ/KÂR ile/değil/yerine YARAR/FAYDA

( Ne denli güzel ve kârlı olsa da, hiçbir şey sonsuza kadar sürmez. )

( Yaptığımız/söylediğimiz/yediğimiz. İLE/DEĞİL/YERİNE Yapmadığımız/söylemediğimiz/yemediğimiz. )

( RİBH/RIBH ile ... )

( PROFIT vs. BENEFIT )


- KEBİKEÇ = DÜĞÜNÇİÇEĞİ[Fars.]

( "Tılsımlı söz". Yazma kitapları güve yememesi için yazılan tılsım. )


- KEÇİ ile ÇEPİÇ

( ... İLE Bir yaşına kadar olan keçi yavrusu. )


- KEÇİ ile ERKEÇ

( ... İLE Eril keçi. )


- KELEÇ ile ...

( Söz. )


- KEMER/SEMER değil/yerine/= ÇIKAÇ


- KEMOTAKTİK/CHEMOTACTIC[İng.] değil/yerine/= KİMYASAL YÖNELIMLİ


- KEMOTERAPÖTİK/CHEMOTHERAPEUTIC[İng.] değil/yerine/= KANSER İLACI


- KENÇ ile KENÇ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Bebek. İLE Bir hayvanın yavrusu. )


- KENÇ ile/||/<> KENCE

( Genç. İLE/||/<> En küçük/son çocuk, "tekne kazıntısı". )


- KEPÇE ile KAVRAÇ

( Sulu yiyecekleri karıştırmaya ve dağıtmaya yarayan, uzun saplı, yuvarlak ve derince kaşık. | Bu kaşığın alabildiği miktarda olan. | Erimiş madeni, kalıba dökmek için kullanılan büyük kaşık. | Tahıl, kömür, kum vb.nin yüklenip boşaltılmasında kullanılan, tek ya da iki çeneden oluşmuş motorlu araç. | Bu aracın alabildiği miktarda olan. | Gemilerde, ortasında dümen evi bulunan yuvarlak kıç çıkıntısı. | Güreşte hasmın arkasından bacakları arasına el sokma oyunu. İLE Ağır taşları tutup kaldırmaya yarayan, iki tutaklı demir araç. )


- KERKİ ile KERPİÇ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Keser. İLE Kerpiç. )


- KESE ile HARTUÇ[Fr. < İt.]

( ... İLE Merminin arkasından namluya sürülen bezden ya da kartondan, barut kesesi. )


- KEŞF ile/ve/değil SONUÇ

( Felsefede/tasavvufta. İLE/VE/DEĞİL Bilimde. )


- KESİT ile/ve/değil/yerine/||/<> "SONUÇ"


- KIBLE ile/ve/değil/yerine/=/||/<>/> AMAÇ

( Güney ile güneybatı [Güneybatı ile güney arası]. [Türkiye'ye göre!] [Güney anlamına da kullanılır.] | Mekke'de Kâbe'nin batı köşesi ile altınok (Mizp) arasının doğrultusu. | Kabul etmek. | Güneyden esen rüzgâr. | Darlıkta başvurulan kapı. )


- KIBLE ||/<>/= ÖZBİLİNÇ


- KIÇ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BACAK

( MÂ-BA'D ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ÂMİLE[< AMEL] )

( [not] BUTTOCK[ASS, ARSE] vs./and/but/||/<>/< LEG
LEG instead of BUTTOCK )


- KILIÇ ile EPE[Fr.]

( ... İLE Kılıç sporunda kullanılan bir tür kılıç. | Bu kılıç kullanılarak gerçekleşen kılıç sporu. )


- KILIÇ ile FLÖRE[Fr.]

( ... İLE Namlusu düz ve yuvarlak, ucu düğmeli kılıç. )


- KILIÇ ve/<> GEZLİK

( ... VE/<> Eğri kılıçların ağız bölümü. )


- KILIÇ ile/ve/||/<> MEÇ[Fr.]


- KILIÇ ile PALA

( ... İLE Kavisli, kısa, uc bölümü geniş, kabzasına doğru daralan bir tür kılıç. | Kürek gibi bazı araçların, enli ve yassı bölümü. | Bir yere çaprazlama konulan yassı kiriş ya da kereste. )


- KILIÇ ile PALYOŞ[İt.]

( ... İLE Kısa ve iki yanı keskin, düz kılıç. )


- KİREÇ ile KİREÇ TAŞI

( Mermer, tebeşir, kireç taşı, alçı taşı gibi birçok taşın özünü oluşturan kalsiyum oksit.[CaO] | Kalsiyum hidroksit, Ca(OH). İLE Kireç ocağında işlenerek kireç elde edilen, kalsiyum karbon tuzundan bileşik kayaç. )


- KİREÇ ile/||/<>/> KİREÇSÜTÜ

( ... İLE/||/<>/> Badana için hazırlanmış sulu kireç. )


- KIRILMADA:
BURKULMA ile BASINÇ ile KESME

( )


- KIRKAĞAÇ ile KIRK AĞAÇ

( Manisa iline bağlı ilçelerden biri. İLE ... )


- KIRLANGIÇ ile AKGÖT, SALANGAN[Filipin dili]

( ... İLE Hint ve Çin denizleri kıyılarında yaşayan, uzun kanatlı, dört köşe kısa kuyruklu, esmer, küçük kuş. )

( HIRUNDO RUSTICA cum COLLOCALIA )


- KIRLANGIÇ ile BALIKÇIN

( ... İLE Perdeayaklılardan, uzunca gagalı, uzun ve çatal kuyruklu, deniz kıyılarında yaşayan bir kuş, denizkırlangıcı. )

( ... cum STERNA HIRUNDO )


- KIRLANGIÇ ile BATAK/LIK KIRLANGICI


- KIRLANGIÇ ile DAĞ KIRLANGICI/ÇOBANALDATAN

( ... ile UVVÂR[çoğ. AVÂVÎR], VATVÂT[çoğ. VATÂVÎT] )

( ... ile PÂLVÂNE, PÂLVÂYE )

( ... cum CYPSELUS ALPINUS/CAPRIMULGUS EUROPEUS )


- KIRLANGIÇ ile KEÇİSAĞAN/ÇOBANALDATAN/EBÂBÎL[Ar.] ile AKKARINLI EBÂBÎL[Ar.] ile KARASAĞAN EBÂBÎL[Ar.]

( ... İLE Dağ kırlangıcı. | Çobanaldatangillerden, kahverengimsi gri zemin üzerine benekli ve çizgili tüyleri olan, kanatları sivri, kuyruğu uzun, boynu kısa, başı iri ve enli, gagası ufak, kısa ve kancalı bir tür kuş. )

( ... İLE Kahverengilerdir fakat gökyüzünde uçarlarken siyah görünürler.
* Uzun, bumeranga benzer kanatları, kısa ve çatallı kuyrukları vardır.
* Kırlangıçlar gibi uçarken kanatlarını kırmazlar.
* Kırsal bir alanda görmek olanaksızdır.
* Yuvalarını çatıların gizli yerlerinde yaparlar ve yuvalarına çok hızlı girip çıkarlar.
* Bazı ebabillerin 21 yıl yaşadığı gözlenmiştir.
* Ebabil görmek için yaz aylarında gökyüzünün çok yükseklerine bakmak gerekir.
* Kırlangıçlar gibi, teller vb. yerlere tünemezler.
* Sadece üremek için bir yere konarlar.[Türkiye'nin bir çok yerinde ürerler.]
* Özellikle akşam üstü çatıların ve evlerin üzerinde çılgınca çığlıklar atarak hızla uçarken görebilirsiniz.
* Yaşamlarının büyük bir kısmını uçarak geçirirler. [Uçarken uyurlar.]
* Şehirde, binaların arasında görebilirsiniz.
* Yuvalarını binalardaki çatlaklarına, havalandırma boşluklarına, çatı aralarına yaparlar. Yuva yapmak için uçarken rastgele topladıkları tüy, ot ve tohumları kullanırlar.
* Avrupa'ya Mayıs'ın başında gelir ve genellikle iki hafta içinde, oldukça hızlı bir biçimde tüm kıtaya yayılırlar. [Kışı geçirmek için Afrika'nın güneyine geri dönerler.]
* Mardin'de çok sayıda görmeniz olanaklıdır. )

( image )

( HUTTÂF[çoğ. HATÂTİF] ile EBÂBİL )

( BELVÂYE, PİRİSTÛ/K, PİRİSTÜK PÎLVÂYE ile EBREHE, BÂLVÂNE, YALVÂNE )

( SWALLOW vs. SWIFT vs. ALPINE SWIFT vs. CHIMNEY SWIFT )

( HIRUNDO RUSTICA cum CAPRIMULGUS EUROPAEUS cum TACHYMARPTIS/MICROPUS MELBA cum CHATEURA PELAGICA )


- KIRLANGIÇ ile KILIÇ KIRLANGICI

( HIRUNDO RUSTICA cum APODIDAE )

( SWALLOW vs. SWIFT )


- KIRLANGIÇ ile KIR KIRLANGICI

( )


- KIRLANGIÇ ile KIRLANGIÇ

( Kuş. İLE Donanmada kullanılan bir tür küçük savaş gemisi. )


- KIRLANGIÇ ile SAĞAN


- KIRLANGIÇ ile SUMRU/DENİZKIRLANGICI

( 8 cins )

( Gediz deltasında! )

( ... ile )


- KIRSIÇANIMSISI:
AĞAÇ ile ÇALI ile UÇURUM/ÇÖL

( DENDROHYRAX ARBOREUS | DENDROHYRAX DORSALIS | ENDROHYRAX VALIDUS cum HETEROHYRAX BRUCEL < ANTINEAE cum PROCAVIA CAPENSIS )


- KİRTÜÇ ile HUYSUZ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Herkese kin besleyen ve huysuz kişi. İLE ... )


- KİŞİ/İNSAN ile/ve/||/<> AĞAÇ

( Bireyler, ağaçlardan ders almalıdır. Ağaçlar, ne üzerinde barınan kuşların, ne gölgelerinde yatan kişilerin, ne de verdikleri meyvelerin hesabını tutar. )

( )

( )

( )

( )

( HUMAN vs./and/||/<> TREE )


- KİŞİ:
CAN ve/||/<>/> GÜÇ ve/||/<>/> /< İKRAR ve/||/<>/> /< ADÂLET ve/||/<>/> KEMÂL

( Kişi, doğar ve can kazanır. VE/||/<> />/< Canında güç kazanır/bulur. VE/||/<> />/< Gücünü, kararlarında/ikrarında bulur. VE/||/<> /< Kararında adâletli ise, erdemli olur. VE/||/<> />Adâletinde olgunluğu/kemâli bulursa, olgun/kâmil olur. )


- KİŞİDE:
VARLIK ve/> SEVİNÇ

( Oluşan/oluşmuş/oluşursa. VE/> Göstergesi. )


- KİŞİSEL/ÖZEL KÖTÜLÜKLER ile/ve/||/<>/> KAMUSAL YARAR/KAZANÇ


- KISKAÇ ile KISKANÇ

( Bir şeyi tutup sıkıştırmaya yarayan kerpeten, pense vb. araç. | Açılıp kapanan eğreti merdiven. | Böceklerde besinleri parçalamaya ve kendilerini savunmaya yarayan örgen. | Demircilerin kızgın demiri tuttukları maşa vb. araç. İLE Kıskanma huyunda olan kişi, günücü, haset, hasetçi, hasetli, hasut. )


- KISKAÇ ile MAKAS


- KISKAÇ ile KISKIÇ/MENGENE[Yun.]

( Yengeç. İLE Tahta için. )

( CHELA(E) vs. CLAMP )


- KIYI ile UC


- KIZILAY ile KIZILHAÇ

( RED CRESENT vs. RED CROSS )


- KOÇ ile BAHTE[Fars.]

( ... İLE Besili, semiz koyun. | Burulmuş, üç yaşında koç. )


- KOÇ ile ECEMME[Ar.]

( ... İLE Boynuzsuz koç. )


- KOÇ ile KOÇ[İng. < COACH] ile KOÇ/HAMEL[Ar.]

( Damızlık erkek koyun. | Sağlıklı, gürbüz genç erkek. İLE Çalıştırıcı. | Kişilerin önderlik ya da yöneticilik özelliklerini, becerilerini geliştirmeye yönelik, belirli bir amacı hedefleyerek daha etkili sonuçlara ulaşmasını sağlamak için çalışan kişi. İLE Zodyak üzerinde Balık ile Boğa arasında bulunan takımyıldızın adı. )


- KOÇ ile KOÇKAR/KÖSEMEN

( ... İLE İri koç. | Kılavuzluk eden koç. )


- KOÇ ile/ve/<> KOYUN/MARYA[Yun.]

( Eril. İLE/VE/<> Dişil. )

( ... İLE/VE/<> Dişil koyun. | Dişil hayvan. | Bir tür küçük balık. )

( KUÇİ[Tuna Bulgarları'na ait kitâbelerde] ile/ve/<> ... )

( ... İLE/VE/<> Gebelik süreleri 147-154 gündür. )

( KEBŞ[çoğ. KİBÂŞ] ile/ve/<> GANEM, NA'CE[çoğ. NİÂC], ŞÂT )

( HÛC ile/ve/<> ... )


- KOÇ ile SAKIZ KOÇU

( ... İLE Osmanlı döneminde Sakız Adası'ndan getirtilen koç. )

( ... İLE Sultan Abdülaziz, bunların meraklılarındandı. )


- KÖÇ/GÖÇ ile KÖÇ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Yerleşimi bir yerden bir yere taşımak. | Ordunun sefere çıkması. İLE Saat ya da belirli bir süre. )


- KÖK ile UC


- KOLAY KOLAY ile/değil HİÇ


- GÜÇ/DAYANIKLILIK/DENGE:
KOL/DA ile/ve/değil/||/<>/< BACAK/TA

( Yüzmede[özellikle suyun üstünde durmada], tutunma ve tırmanmada kolun gücüne değil bacakların gücüne ve olanaklarına yönelmek/odaklanmanın önceliği ve farkındalığı... )


- KOLEKTÖR[Fr. < COLLECTEUR] değil/yerine/= TOPLAÇ

( Atık suların akmasını sağlayan boru. | Elektrik dinamolarında, hareketli bölümün üzerindeki iletken devrelerde oluşan akımı toplayıp tek bir devreye veren araç. )


- KOLİK/COLIC[İng.] değil/yerine/= SANCI


- KÖMÇÜ/KÖMÜÇ ile KÖMEÇ ile KÖMİÇE
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Gömü, define. İLE Küllerin içine gömülerek pişirilen yassı ekmek. İLE Sivrisinek. )


- KOMİK ile GÜLÜNÇ


- KOMPLİYANS/COMPLIANCE[İng.] değil/yerine/= UYUNÇ


- KON! UÇ! ve KONUŞ!!!


- KONDANSATÖR[Fr.] değil/yerine/= YOĞUNLAÇ

( İçinde, akımsız elektrik yükü biriktirilen aygıt. )


- KONDANSATÖR/MEKSEFE değil/yerine/= YOĞUNLAÇ


- KONFOR ile/ve/değil/||/<>/< ASGARİ ARAÇ


- KONİK/CONIC değil/yerine/= SÜĞÜRÜ


- KONSANTRİK/CONCENTRIC[İng.] değil/yerine/= EŞMERKEZLİ


- KONSOLİDE[Fr. < CONSOLIDE] değil/yerine/= VADESİ UZATILAN BORÇ


- KONTÖR yerine SAYAÇ


- KONU ile/ve AMAÇ

( Amaç, en üstün önemi taşır. )

( The motive, matters supremely. )

( SUBJECT/TOPIC vs./and AIM/MOTIVE )


- KONUNUN ÖZÜNÜ KAÇIRMA SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI:
KISIR DÖNGÜ ile/ve/||/<> İLGİSİZ AMAÇ ile/ve/||/<> İLGİSİZ SONUÇ ile/ve/||/<> İDDİAYI ZAYIFLATMA ile/ve/||/<> KONUYU SAPTIRMA

( BEGGING THE QUESTION vs./and/||/<> FALLACY OF IRRELEVANT PURPOSE vs./and/||/<> IRRELEVANT CONCLUSION vs./and/||/<> FALLACY OF STRAW-MAN vs./and/||/<> FALLACY OF RED HERRING )


- KÖREŞE ile KIRÇ

( Yerdeki karın yüzeyindeki buzlu tabaka. İLE Kışın, sisli havalarda, ağaç dallarını, toprak çıkıntılarını vb. yerleri kaplayan buz tabakası. )


- KORKU ile/ve/<> BÂTIL İNANÇ

( Korku, bâtıl inançların temel kaynağıdır. )


- KORKU ve/> BERRAKLIK ve/> ERK(GÜÇ) ve/> YAŞLILIK

( BİLGİ KİŞİSİ

Görüşmelerimiz sırasında, ... tutarlı bir biçimde, "bilgi kişisi" sözcüklerini kullanıyor ya da bu kavrama göndermeler yapıyordu. Ama bununla ne demek istediğini hiç açıklamamıştı. Bunu, ona sordum.

"Bilgi kişisi, öğrenimin zorluklarına katlanmayı göze almış kişidir," diye yanıtladı. "Acele etmeden, bocalamadan, erk ve bilgi gizlerinin sökülmesi, çözülmesi yolunda, gidebileceği son aşamaya varmış olan bir kişidir."

"Her isteyen, bilgi kişisi olabilir mi?"

"Hayır, herkes olamaz."

"Bilgi kişisi olmak için insan ne yapmalıdır öyleyse?"

"Dört doğal düşmanına meydan okuyup onları yenmelidir."

"O dört düşmanını yenen bir kişi, bilgi kişisi olur mu?"

"Evet. Ancak, dört düşmanının her birini yenebilen kişiye, 'bilgi kişisi' denir."

"Bu düşmanları yenen herkes, 'bilgi kişisi' olur mu?"

"Hepsini yenen herkes, 'bilgi kişisi' olur."

"Bu düşmanlarla savaşıma geçmeden önce, yapılması gereken başka şeyler yok mudur?"

"Yoktur. Her isteyen, bilgi kişisi, olmayı deneyebilir ama çok azı gerçekten başarır bu işi -doğal bir şey bu-. Bilgi kişisi olma yolunda karşılaşılan düşmanlar, gerçekten korkunç şeylerdir; çoğu kişi, yenik düşer onlara."

"Nasıl düşmanlar bunlar, ... ?

Düşmanlar konusunda konuşmak istemedi. Bu konuyu anlamam için daha çok zaman olduğunu söyledi. Sözü değiştirmemek amacıyla benim bir bilgi kişisi olup olamayacağımı sordum. Bunu kimsenin kestiremeyeceğini bildirdi. Ama bir bilgi kişisi olup olamayacağımı gösteren herhangi bir ipucu bulunup bulunmadığını ısrarla sorunca, bunun, o dört düşmanla savaşımımın sonucuna bağlı olduğunu -onları yenebiliyor muyum yoksa onlara yeniliyor muyum- ama o savaşımın sonucunu şimdiden bilmesinin olanaksızlığını belirtti.

"Savaşımın sonucunu görebilmek için büyü yapmak ya da fala bakmak olanaklı mıdır?" diye sordum. Hiçkimsenin, ne araç kullanırsa kullansın, bu savaşımın sonucunu önceden bilemeyeceğini, kesin bir dille anlattı. Neden olarak da bilgi kişisi olmanın, geçici bir şey olduğunu gösterdi. Bu noktayı açıklamasını istediğimde, yanıtı şöyle oldu:

"Bilgi kişisi olmak sürekli değildir! Bir kişi, tam olarak bilgi insanı olamaz. Ancak, çok kısa bir an için olunuverir. Dört düşmanı yendikten sonra!"

"Söylesene, nasıl düşmanlar bunlar?"

Yanıt vermedi. Yine üsteledim ama konuyu değiştirdi ve başka şeyler anlatmaya başladı.

 

( Ertesi gün... )

 

Gitmeye hazırlanıyorken, birden, bilgi kişinin düşmanlarını yine sormak geldi içimden. Uzun süre uzakta kalacağımı, söyleyeceklerini yazarsam, bu konuları düşünme fırsatını bulabileceğimi anlatarak onu ikna etmeye çalıştım.

Bir süre, ikircikli, bekledi; sonra konuşmaya başladı:

"Bir kişi, öğrenmeye başlayınca, amaçlarının neler olduğunu kesin olarak bilmez. Başka bir niyeti vardır, amaçları belirgin değildir. Hiçbir zaman gerçekleşemeyecek ödüller ummaktadır. Çünkü, öğrenmenin "zorluklarını" bilmiyordur henüz."

"Yavaş yavaş öğrenmeye başlar -önceleri azar azar, sonra da büyük parçalar halinde-. Çok geçmeden, düşünceleri çatışır. Öğrendiği şey, umduğu, düşlediği gibi çıkmamıştır; bu durum, onu korkutur. Öğrenim, hiç de beklendiği gibi olmamıştır. Öğreniminin her adımı, yepyeni görevler yükler kişiye; kişinin korkuları, acımasızca birikir, baş kaldırır. Bir savaş alanına döner yaşamı.

"İşte, doğal düşmanların birincisiyle böyle karşılaşılır: Korkuyla! Yenmesi güç, hain, korkunç bir düşmandır korku. Tüm yol boyunca saklanır, ummadığın yerlerde, sinsi sinsi bekler seni. Eğer, onu karşında gördüğün zaman, kaçmaya başlarsan, unut artık bilgiye ulaşmayı."

"Korkup kaçan kişiye ne olur?"

"Bir şey olmaz. Ama öğrenemez bir daha. Korkusunu göğüslemesi, korkusuna karşın, öğrenme yolunda, bir adım daha ilerlemeyi göze alması gerekir. Bir adım daha, bir adım daha. Korkuyla dolmalı... Evet! Ama korksa da ilerlemeyi sürdürmeli, durmamalı! Bu işin yöntemi böyledir! Bu birinci düşmanın, pes edeceği bir an gelecektir. Kişiye, güven gelir. Niyeti daha da güçlenir. Öğrenmeyi, öyle korkutucu bir şey gibi görmez artık."

"Bu sevinçli an gelince, birinci doğal düşmanını yendiğini çok iyi bilir kişi."

"Hemen mi olur bu, yoksa, azar azar mı?

"Azar azar olur ama korkusunun kaybolması çabuk olur. Birdenbire olur."

"Ama yeni bir şeyler gelirse başına, yine korkmaz mı kişi?"

"Hayır. Korkusunu, bir kez yitirmeyegörsün. Kişi, artık yaşamında korku nedir bilmez. Korkunun yerini, zihin berraklığı alır -korkuyu silen bir zihin berraklığı-. Artık, o kişi, ne istediğini biliyordur; o isteklerini nasıl doyuracağını da biliyordur. Yeni öğrenimleri kazanmak için adımlarını nasıl atması gerektiğini sezer; her şey apaçık çıkmıştır ortaya. Artık, hiçbir şey saklı değildir bu kişiden."

"Bu da, ikinci düşmanın karşısına çıkarır onu: Berraklık! Ulaşılması, o denli zor olan zihin berraklığı, korkuyu kovar ama kör eder insanı aynı zamanda."

"Kişinin, kendinden kuşku duymasına yol açar, istediği şeyi yapabileceği inancını verir ona. Çünkü, o kişi, artık, herşeyi apaçık görebilmektedir. Berraklığın yüreklendirdiği kişi, bir türlü durmak bilmez. Ama büyük bir hata yapmaktadır. Bu işin, bir eksik yanı vardır. Kişi, kendini bu sözde erke bırakırsa, ikinci düşmanına boyun eğmiş sayılır. Ve öğrenme diye bir şey kalmaz. Sabırlı olması gereken yerde aceleci olacak ya da acele edilmesi gereken yerde sabırlı olmayı yeğleyecektir. Zaman gelecek, artık, yeni bir şey öğrenme yetisini yitirecektir."

"Bu tür bir yenilgiye uğrayan kişiye ne olur? Ölür mü?"

"Hayır, ölmez. İkinci düşmanı, bu kişinin, bir bilgi insanı olma çabasını kösteklemiştir; artık, bu kişi, bilgi insanı olmayı istemek yerine, devingen, kıvrak bir savaşçı olmayı yeğleyebilir. Ya da soytarı olmayı. Ne var ki, kendine pek pahalıya mal olan o berraklık, hiçbir zaman karanlığa ve korkuya dönüşmeyecektir. Yaşam boyunca, her şeyi açıkça görecektir ama yeni bir şey öğrenemeyecektir, öğrenme özlemi çekmeyecektir."

"Ama yenilmemek için yapabileceği bir şey yok mudur?"

"Korkuyu nasıl aşmışsa yine öyle yapmalıdır. Berraklığa, meydan okumalıdır. Elde ettiği berraklığı, önünü daha iyi görüp yeni adımlarını ona göre atmak için kullanmalıdır. En önemlisi de, berraklığının, bir yanlışlık sonucu ortaya çıktığını düşünmelidir. Ve öyle bir an gelecektir ki, bu berraklığın, gözleri önündeki bir noktadan başka bir şey olmadığını anlayacaktır. Böylece, ikinci düşmanını da yenmiş olacaktır. Artık, hiçbir şeyin, ona zarar veremeyeceği bir yere ulaşacaktır. Bu, bir hata olmayacaktır. Bu, gerçek bir erk(güç) olacaktır."

"Bu yere ulaşınca, ardından koştuğu erke, sonunda kavuştuğunu bilecektir. Ne isterse yapar artık bu erkle. Dostu, onun buyruğundadır artık. Ne isterse, yasa odur. Çevresinde ne varsa görmektedir. Ne var ki, üçüncü düşman dikiliverir karşısına: Erk!

"Düşmanların en güçlüsüdür erk. En doğal şey, ona boyun eğmektir. Öyle ya... O kişinin buyruğunda değil midir erk!? Buyurur; kimi sakıncaları göze ala ala, kendi yasalarını, kendi yapar. Çünkü, buyruk ondadır."

"Bu durumdaki biri, yaklaşmakta olan üçüncü düşmanın, pek farkına varmaz. Bir bakmışsın, birdenbire, haberi bile olmadan yitivermiş savaşımı. Düşmanı, onu, kıyıcı, tutarsız bir adam haline getirivermiş..."

"Erkini yitirir mi?"

"Hayır, berraklığını da erkini de hiçbir zaman yitirmez."

"Bilgi kişinindan farkı nedir, öyleyse?"

"Kendi erkine yenilen bir kişi, onu, doğru dürüst yönlendiremeden ölür gider. Yazgısının üstüne, yük gibi biner erki. Böyle biri, kendini yönetemez ve bilmez erkini, ne zaman ya da nasıl kullanması gerektiğini."

"Bu düşmanlardan birine yenilirsen, bu kesin bir yenilgi mi demektir?"

"Evet, kesin yenilgi olur bu. Bu düşmanlardan biri, insanı yenmeyegörsün, artık yapılabilecek bir şey kalmaz."

"Örneğin, erke yenilen bir kişi, yanlışını görerek, durumu düzeltebilir mi?"

"Düzeltemez. Bir kere yenilmeyegörsün, işi bitmiştir artık."

"Ya geçiciyse erke aldanması; ya erki teperse zamanında?"

"Savaşım sürüyor sayılır o durumda. Hâlâ 'bilgi insanı' olmaya çalışıyor demektir bu. Artık, hiç çabalamıyorsa, kendini koyuverirse yenilmiş olur bu kişi ancak."

"Ama bir insan yıllarca korkuya yenik düşebilir ve sonunda korkusunu yenebilir."

"Hayır, doğru değildir bu. Korkuya kapılırsan, korkuyu yenemezsin; çünkü, öğrenmekten ürküyorsundur, öğrenmek için çaba göstermiyorsundur. Ama korkusunun içinde yıllar boyunca sürdürürse öğrenme çabasını, ola ki, korkusunu yenebilir. Çünkü, kendini, korkuya tümüyle bırakmamıştır."

"Üçüncü düşmanı nasıl yeneriz?"

"Ona karşı çıkarak. Bile bile... Kendimizin olmadığını kavrayarak. Tüm öğrendiklerimizi, dikkatle ve inançla kullanarak, sürekli olarak sınırlarımızı zorlamayarak... Kendimizi denetleme durumunda, berraklığın ve erkin, hatalardan da kötü olduğunu görebilirsek, her şeyi denetimimiz altında bulundurduğumuz bir noktaya erişebiliriz. İşte, o noktada, erkimizi nasıl ve ne zaman kullanabileceğimizi biliriz. Üçüncü düşmanı böylece yenmiş oluruz."

"Bu da kişiyi, öğrenim yolculuğunun sonuna getirir. Bir de ne görürsün! Sonuncu düşman, karşına dikilmiş durmaktadır: Yaşlılık! Düşmanların en acımasızıdır bu. Hiçbir zaman, tümüyle yenemeyeceğimiz bir düşman... Sürekli olarak savaşıp uzak tutmaya çalışmaktan başka yapılacak bir şey yoktur."

"İşte, bu dönemde, kişi, hiçbir şeyden korkmaz; zihni berraktır, sabırsız değildir -tüm erkleri denetimi altındadır-. Ne var ki, bu dönem, aynı zamanda, boyun eğmeyen bir dinlenme isteğinin ortaya çıktığı bir dönemdir. Bir yere uzanmak, unutmak isteğine bırakırsa kendini; yorulur yorulmaz, sürdürdüğü çabayı bırakırsa, son olanağını kaybetmiş olur. Titrek, yaşlı bir yaratık durumuna sokuverir onu düşmanı. Çekilme arzusu, tüm berraklığını, erkini ve bilgisini bastırır."

"Ama kişi, silkinir de yorgunluğundan sıyrılır, yaşamının gereklerini sürdürürse, bu son yenilmez düşmanıyla savaşımda bir an bile olsa başarılı olursa, işte o zaman 'bilgi insanı' olmuş demektir. Berraklığın, erkin ve bilginin egemen olduğu bu an, yeterlidir onun için." )


- KORKUNÇ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İLGİNÇ


- KORSE değil/yerine/= SARGAÇ


- KÖRÜK ile/ve HAMLAÇ[Ar.]

( Ateşi canlandırmak için kullanılan araç. İLE/VE Küçük körük. )


- KÖRÜŞ ile/||/<>/> KÖRÜNÇ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Görüş, bakış. İLE/||/<>/> İzleyiciler. )


- KÖT ile KÖTİÇ ile KÖTLÜK
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Kıç. | Zaman ya da sıra bakımından daha sonra gelen. İLE "Kokan göt!" anlamına gelen sövgü. İLE "Seni gidi yüreksiz/gulam/oğlancı!" anlamına gelen sövgü. )


- KOTER/CAUTER[İng.] değil/yerine/= DAĞLAÇ


- KOYUN ile/değil DAĞLIÇ

( ... İLE/DEĞİL Kıvırcık koç ile karaman koyununun çiftleşmesinden doğan melez koyun. )


- KOYUN ile/ve MİHALİÇ


- KREM ile İLÂÇ

( CREAM vs. MEDICINE )

( ... İLE DÂRÛ )


- KREMDE:
BB ile CC ile DD ile RENKLİ NEMLENDİRİCİ

( ... ile ... ile BB ve CC kremlerin birleşimi. )

( )

( BEAUTY/BLEMISH BALM vs. COLOR/COMPLEXION CORRECTING vs. DYNAMIC DUO vs. Fondoten + Nemlendirici + SDF )


- KRESENTİK/CRESCENTIC[İng.] değil/yerine/= HİLALIMSİ


- KRONOTROPİK/CHRONOTROPIC[İng.] değil/yerine/= HIZ ETKİLER


- KÜ ile KÜÇ ile KÜÇ ile KÜÇ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Toplum içinde tanınma bildiren bir sözcük.[KÜLÜG BİLGE: Ünlü bir bilgin.] İLE Güç. İLE Şiddet ya da zulüm. İLE Susam. )


- KÜÇ ile KÜÇ ile KÜÇ

( Güç. İLE Şiddet, zulüm. İLE Susam. )


- KUDRET değil/yerine/= ERKÜÇ


- KÜLFET[Ar.] değil/yerine/= YÜKEÇ


- KÜLGÜ/KÜLTGÜ/KÜLÜNÇ ile KÜLÜT ile KÜLGÜ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Gülüş, kahkaha. İLE Halk için gülünç olan şey. İLE Felç. )


- KÜLTÜR:
İÇGÜDÜ ve/>/+ İÇTEPİ ve/>/+ DÜŞÜNCE ve/>/+ İNANÇ


- KÜLTÜR:
İNANÇ ile/ve/> DEĞER ile/ve/> KURAL ile/ve/> YASA

( ... İLE/VE/> ... İLE/VE/> ... İLE/VE/> Yaptırımı. )


- KUMUÇ ile KUMUÇ

( Sivrisineğe benzer çok küçük bir tür sinek. İLE Bir tür börek. )


- KUPA ile ÇELENÇ[< İng.]

( ... İLE Sporda rekor kıranlar arasında, elden ele geçen kupa ve bu kupayı kazanmak için yapılan yarışma. )


- KURAL ile AMAÇ

( RULE vs./and AIM )


- KURAM ile/ve/||/<> AMAÇ

( TEORIA vs./and/||/<> TELOS )


- KURAM ile/ve/||/<>/> İNANÇ

( ... İLE/VE/||/<>/> Kuramı, uygulamaya geçiren tek ve en önemli olgu. )


- KURAMSAL = NAZARÎ = THEORETIC[İng.] = THÉORIQUE, THÉORETIQUE[Fr.] = THEORETISCH[Alm.] = THEORIKOS, THEORETIKOS[Yun.]


- KURBACIK ile/ve/||/<> TUNÇ ile/ve/||/<> İĞ

( )

( Kaynak: "ANADOLU'DA KAYBOLMAKTA OLAN BİR MADDİ KÜLTÜR UNSURU: SU DEĞİRMENLERİ (BEYPAZARI ÖRNEĞİ)" - Reşide Gürses, E. Banu Karababa Taşkın )


- KURBAĞA ADAM = DALGIÇ


- KURUTAÇ ile KURUTMAÇ

( Kurutma kabı. İLE Mürekkebi kurutmak için kullanılan kurutma kâğıdı ve bunun takılı bulunduğu araç. )


- KURUTULMUŞ MEYVE ile ÇEMİÇ

( ... İLE Dut/üzüm kurusu. )


- KUTUP değil/yerine/= UC


- KUVVET ile GÜÇ


- KÜZEÇ ile/||/<>/> KÜZEÇLİK ile/||/<>/> KÜZEÇLİG
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Testi, ibrik. İLE/VE/||/<>/> Çömlek yapılacak kil.[KÜZEÇLİK TİTİG] İLE/VE/||/<>/> Bu kile sahip olan kişi. )


- KUZEY YERUCU/ANTARTIC değil/yerine/= GÜNEY YERUCU


- LÂC[Ar.] ile LÂC[Ar.]

( Dar şey. İLE Çıplak. )


- LASTİK değil/yerine/= SÜĞÜÇ


- LATE :/yerine GEÇ


- LEC[Fars.] ile LECC ile LEÇ[Fars.]

( Tepme. İLE Dar şey. | İnad etme, ayak direme. İLE Yanak. | Yüz. )


- LECÂC/LECÂCET[Ar.] ile LECCÂC[Ar.]

( Ayak direme, çekişme. İLE İnatçı. | İnatçılık. )


- LECLÂC ile ...

( Ustası Dahir. Sısa'nın icad ettiği bu oyunu İran'a getirip yaymıştır. İran'da geliştiği için mûcidi Leclâc sanılır. )


- LEHİM ile BRONZ/TUNÇ ile FAKFON ile KUPRONİKEL ile PERMALLOY

( Kalay ve kurşun alaşımı. İLE Bakır ve kalay alaşımı. İLE Bakır, çinko ve nikel alaşımı. İLE Bakır ve nikel alaşımı. İLE Demir ve nikel alaşımı. )


- LEVÂZIM SINIFI değil/yerine/= SÜEL ARTGEREÇ


- LİG- ile/||/<> PEC- ile/||/<> -PEXİA/-PEXİC/-PEXY ile/||/<> PON-/PONT-

( Bağ, bağlanma. İLE/||/<> Bağlamak. İLE/||/<> Bağlama, fiksasyon. İLE/||/<> Köprü, bağlantı. )


- lin.[Lat. < LINIMENTUM] değil/yerine/= ETKİLİ NESNENİN YAĞ YA DA ALKOLDE ERİTİLMESİYLE HAZIRLANAN SIVI İLÂÇ


- LİNÇ ile/ve/||/<> İDAM


- LİNÇ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İFŞÂ


- LOAN :/yerine KREDİ, BORÇ


- LOGIC vs./and SHAPED LOGIC


- LOJİSTİK = HESAP = LOGISTIC[İng.] = LOGISTIQUE[Fr.] = LOGISTIK[Alm.] = LOGISTIKE[Yun.]


- LOKAL POTANSİYEL/LOCAL POTENTIAL[İng.] değil/yerine/= YEREL GİZİL GÜÇ


- LÜKS ile UC


- LY-/LYO- ile/||/<> LYS-/LYSİ-/-LYSİS/LYSO-/-LYTİC ile/||/<> MALAC-/MALACİA-/MALACO-

( Çözünmüş, erimiş. İLE/||/<> Gevşeme, çözünme, ayrılma, indirgenme, kurtulma, paralizi, cerrahi yolla yapışıklıkların açılması, yumuşama, serbestleşme. İLE/||/<> Yumuşama, yumuşaklık. )


- MAÇ[İng. MATCH] değil/yerine/= KARŞILAŞMA/EŞLEŞME


- MAÇ[Azr.] = ÖPÜCÜK[Tr.]


- MADDE ve/<> BİLİNÇ

( Yayılan/a. VE/<> Kavranılan/a. )

( EXTENTIO et/<> COGITO )


- MADDE ile/||/<> BİLİNÇ

( Tarihsel materyalizm )

( Karl Marx tarafından 1848 yılında keşfedildi/formüle edildi. (1818-1883) (Ülke: Almanya) (Alan: Felsefe, Ekonomi) (Önemli katkıları: Diyalektik materyalizm, komünizm) )


- MADDE/MÂNÂ:
İŞLEV ile/ve/<> AMAÇ


- MAHKÛM[AR.] ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/< MUHTAÇ[AR.]


- MAHREC değil/yerine/= PAYDA


- MAJOR ARC ile/||/<> MİNOR ARC

( Major büyük yay >180°, minor küçük yay <180°. )

( Formül: Greater İLE less than semicircle )


- MAK'ÂD[< KUÛD]:
OTURULACAK YER, MİNDER | OTURAK YERİ, GERİ, KIÇ -<


- MAKARA değil/yerine/= SARDIRAÇ


- MAKLÛB-İ MUAVVEC ile/ve/<> MAKLÛB-İ MÜCENNAH

( Bir sözcükteki harflerin, düzensizce yer değiştirmesiyle ortaya başka bir sözcüğün çıkması. İLE Söylenişleri aynı iki sözcükten birini, beytin başında, öbürünü sonunda getirme sanatı.
[Gül ruhun hecriyle lâl olmuş gönül ey gonca-fem
Gel bana ben ağlayayım bülbül gibi sen bak da gül.] )


- MAKSİMUM ile EN GEÇ


- MALİYET ile/ve/<> SONUÇ


- MALZEME[Ar.] değil/yerine/= GEREÇ


- MALZEME ile SONUÇ


- -MANCY/MANTİC- ile/||/<> JAC-/JEC-

( Kehanetle ilgili, önceden belirleme, keşif. İLE/||/<> Önder olmak, öne çıkmak, belirlenen kişi. )


- MARAQLI[Azr.] = İLGİNÇ[Tr.]


- MARAZ ile MARAZ[Argu VE YAGMA]/XIYAR MARAZ ile MASIÇ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Karanlık gece. İLE Ücretle çalışan. | Irgat. İLE Karanlık. )


- MA'REC[Ar. çoğ. MAÂRİC] ile MAHREC[Ar. < HURÛC | çoğ. MAHÂR] / ÇIKAK[Ar.]

( Çıkacak yer, merdiven. İLE Dışarı çıkılacak kapı. | Ağızdan harflerin çıktığı yer. Çıkak, boğumlama yeri.[Fr. POINT D'ARTICULATION] | İlmiyye rütbesinden, İstanbul tarîk-i mevleviyetlerinin ilk pâyesi. | [mat.] Payda. )

( ... avec POINT D'ARTICULATION )


- MARKER[İng.] değil/yerine/= BELİRTEÇ


- MATCH :/yerine EŞLEŞMEK, MAÇ


- MATHEMATİCAL LOGİC ile/||/<> PHİLOSOPHİCAL LOGİC

( Mathematical logic mantıksal çıkarımların matematik formalizmini yaparken İLE philosophical logic mantığın felsefi temellerini inceler )

( Formül: First-order logic )


- MATKAP ile MURÇ[Erm.]

( ... İLE Betona delik açmakta kullanılan, sivri uclu bir aygıt. )


- MAXWELL-BOLTZMANN ile/||/<> FERMİ-DİRAC

( M-B klasik parçacıklar, F-D fermiyonlar Pauli. )

( Formül: Ayırt edilebilir İLE değil )

( James Clerk Maxwell tarafından 1865 yılında keşfedildi/formüle edildi. (1844-1906) (Ülke: Avusturya) (Alan: Fizik) (Önemli katkıları: İstatistiksel mekanik, entropi) )


- MAYALAMA ile/<> ESKİ HAMUR(PATE FERMANTE) ile/<> BİGA ile/<> SPONÇ ile/<> POOLISH


- MD İLE MC İLE DFT İLE QMC ile/||/<> HESAPLAMALI YÖNTEMLER

( Bilgisayarlı simülasyon teknikleri. )

( Formül: F = ma → r(t+Δt) )


- MEÇ ile MEÇ[Fr.]

( Düz ve ensiz kılıç. İLE Saçın küçük tutamlar biçiminde değişik renklerde boyanmış durumu. )


- MECÂZ-I MÜRSEL değil/yerine/= DÜZÖZGEÇ/AD AKTARMASI


- MECZ değil MEZC

( ... DEĞİL Birbirine katmak, katıştırmak. )


- MEDICATION :/yerine İLAÇ


- MEDICINE :/yerine TIP, İLAÇ


- MEDİKASYON/MEDICATION[İng.] değil/yerine/= İLAÇ SAĞALTIMI | İLAÇ


- MEFÛL[Ar.] değil/yerine/= TÜMLEÇ

( Yapılmış, işlenmiş. | Bir eylemin etkisinde olan. | Tümleç. )


- MEKÂN ve ZAMAN ve KUVVET(GRAVİTASYON) | ve SÜREÇ

( PLACE and TIME and GRAVITATION | and PROCESS )

Bugün[16 Kasım 2025]
itibarı ile 1.671 başlık/FaRk ile birlikte,
1.671 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(5/8)