B ile biten FaRkLaR
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
itibarı ile 991 başlık/FaRk ile birlikte,
991 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...
(5/5)
- SETR/SÜTRE/SUTRE[Ar.] ile HİCÂB[Ar.] ile GITÂ'[Ar.]
- SEVÂB[Ar.] ile ECR[Ar.]
- SEVÂB[Ar.] ile 'IVAZ[Ar.]
- SEVAP ile/ve ECİR
- SEVAP ile/ve GÜNAH/VEBÂL
( Hayıra uygun olan. İLE/VE Benliğine öncelik vermek. )
( Sevabın anlamı, anlayıp öğrenmektir. )
( En güzel sevap, anlamaktır. )
( Günahlarımız aklımıza yazılı, vicdanımıza kazılıdır. )
( SA'BE: İsabet. )
( Kişinin en kolay işlediği günah, en büyük günahıdır. )
( Sevap sözcüğüyle, elbise anlamına gelen "Sevb" sözcüğü aynı köktendir. Sevap, "manevi elbise" demektir. )
( Sevabın amacı, bilgi, ilim ve aşktır. )
( Sevap, yapılan şeyin anlamını anlamak, bir işi bilerek yapmaktır. )
( En güzel sevap, anlamaktır. )
( Ateşe dayanabileceğin kadar günah işle. )
- SEVAP/"SEVABIYLA" ile/ve/değil SAVAB(DOĞRU)/SAVABIYLA(DOĞRUSUYLA)
- SEVAP ile/değil SAVAB
- SEVİNÇ >< ÜZÜNTÜ/KEDER/ACI/ISTIRAP >< İSTEK
( Dostunla paylaşırsan artar. >< Dostunla paylaşırsan azalır. )
- [Ar.] ŞEVK Ü TARÂB ile ŞEVK Ü TARÂB
( Makam. İLE Neşe, sevinç ve coşkunluk. )
- ŞEVK-I DİL[Ar.] ile/<> ŞEVK Ü TARAB[Ar.]
( Gönül şevki, neşesi, sevinci. | Türk müziğinde, bir bileşik makam olup en az, iki yüzyıllıktır. [Abdullah Ağa tarafından oluşturulmuş olabilir.][Rast ile suzinâk makamlarından oluşup iki dizinin de ortak seslerinden yararlanılmıştır.] İLE/<> Neşe, sevinç, coşkunluk. | Türk müziğinde, bir bileşik makamdır. [III. Selim tarafından oluşturulmuştur.][Sabâ ve acem aşîran ile hüseynî aşîranda (mi) kürdî dörtlüsünden oluşmaktadır.] )
- ŞEY[çoğ. EŞYÂ] ile/||/<> MÂL[çoğ. EMVÂL] ile/||/<> KA'B/MUKA'AB ile/||/<> MÂLÜ'L-MÂL ile/||/<> MÂLÜ'L-KA'B
( Cebirsel denklemde bilinmeyen, yani ["x"]. İLE/||/<> Cebirsel denklemde bilinmeyenin tam kare durumu,.["x2"]. İLE/||/<> Küp. | Cebirsel denklemde bilinmeyenin tam küp durumu. ["x3"]. İLE/||/<> Cebirsel denklemde bilinmeyenin dördüncü üs derecesinde olması. ["x4"]. İLE/||/<> Cebirsel denklemde bilinmeyenin beşinci üs derecesinde olması. ["x5"]. )
- SEZÂB/SEDÂB[Ar.] ile SEZÂB[Ar.]
( Sedefotu. İLE Su teresi. )
- SGK'DA:
4A ile 4B ile 4C
- ŞİÂB[Ar. < Şİ'B] ile ŞİÂB/ŞUÂB/ŞUÂBÂT[Ar. < ŞUBE]
( Dar yollar, dağ yolları, patikalar, keçiyolları. İLE Şubeler, bölükler, kısımlar, takımlar. | Dallar, budaklar. )
- ŞİB[Ar.] ile ŞİB'/ŞİBA'[Ar.] ile Şİ'B[Ar. çoğ. ŞİÂB]
( İniş, aşağı doğru eğiklik. İLE Doyma, tokluk. İLE Dar yol, keçiyolu, dağ yolu. | Oymak, kabile. | Küçük akarsu yatağı. )
- SIDK >< KİZB
- SİN[Türkçe]/KABİR/KABR[Ar.], MEZAR/GÛR[Fars.] ile TÜRBE/TOMB
( [kökeni/etimolojisi] MEZAR[< ZİYARET[Ar.]): Anadolu Türkçesi'ne anlam değiştirerek, ölünün gömüldüğü yer olarak geçmiştir. İLE Topraklanmış, toprak örtülmüş. )
( İşlerinizden sıkıldığınızda kabirleri/mezarlıkları, türbeleri ziyaret ediniz. )
- SİNCAP[< Fars. SİNCÂB] ile KANGURU
( ... İLE Gebelik süreleri 22 - 24 gündür. [Yavruları 1 aylıkken annesinin kesesine geçer.] )
( ... İLE Doğumun kuraklık zamanına gelmesini engelleyebilirler. [Embriyolarını yumurtalıklarından birinde aylarca saklayabilirler.] )
( ... İLE Dişillerin 3 vajinası vardır. [Biri doğurmak, ikisi çiftleşmek üzere] )
( ... İLE Meme bezleri, tam yağlı ve yağsız sütü aynı anda üretebilir. )
( ... İLE Saatte 32 km. hıza ulaşabilirler. [Hızlandıkça daha az enerji harcarlar.][Kullandıkları enerjinin %70'ini geri dönüştürebilirler. (İnsanda ise ancak %20)] )
( ÇEKELEZ/ÇÖKELEZ, DEĞİN, GALLİ, TEYİN ile ... )
( SİNCÂBİYYE[Ar.]: Sincapgiller. )
( ... ile
)
( ... İLE Büyümeleri, hiç durmaz. )
( ... İLE Yavruları, 6.5 aylık olduklarında annelerinin keselerinden çıkarlar. )
( ... İLE Kangurugillerden, Avustralya'da yaşayan, iri, otçul, memeli, ön ayakları kısa, arka ayakları ile kuyruğu uzun ve güçlü, başı küçük, dişisinin karnında yavrularını taşıyacak bir kesesi bulunan keseli hayvan. )
( SİNCÂB ile KENGAR )
( SQUIRREL vs. KANGAROO )
( SCIURUS VULGARIS/ANOMALIS cum MACROPUS GIGANTEUS [FAMILY OF MACROPODIDAE] )
( ... con EL CANGURO )
- SİNCAP ile ANADOLU YER SİNCABI
- SİNCAP ile İSOTRİKS SİNCABI
- SİNCAP ile KIRMIZI SİNCAP
- SİNCAP ile ŞEKER PLANÖRÜ
- SİNCAP ile YER SİNCABI
- SÎR-ÂB/SERAP[Fars.] ile ILGIM
( Suya kanmış. | Doymak, tokluk. | Taze, körpe. İLE Yanılsama. )
- ŞİRB[Ar.] ile ...
( Su hissesi, suya ait hak. Ekin ya da hayvan sulama nöbeti. )
- SİYAH AKREP ile SARI AKREP
( ... İLE Siyah akreplerden çok daha zehirlilerdir. [Dişilleri, erillerden daha zehirlidir.] )
( ... İLE Tek bir iğne darbesinde daha az zehir salgılar fakat Sarı Kobra yılanının zehrinden 3 kat daha güçlüdür. )
( ... İLE Sahra Çölü'nde yaşamaktalardır. )
( Dünyada 1200'den fazla akrep türü vardır. )
( 400 milyon yıldır varolmaktalardır. [100'den fazlası sadece Afrika'da yaşar.] )
( İnsanda, geliştirilen tedaviler ile akrep sokmalarının sadece %3'ü ölümle sonuçlanmaktadır. [Çoğunlukla çocuklarda görülmektedir. Gövde küçüldükçe zehrin etkisi artar.] )
( [Ege bölgesinde] KUYRUKLU: Akrep. )
( SCORPION[İng.]/SCORPIO[Lat.] )
- SNOP[İng.]/KÜSTAH[Fars. < GUSTÂH] değil/yerine/= ZÜPPE/DANDİ[Fr. DANDY]/DIDON[Fr. < DIS DONC]
( Seçkin görünmek için bazı çevrelerdeki düşünceleri benimseyen, hayranlık duyan ve onlar gibi davranmaya özenen kişi. )
- SÖYLEYİŞ/BİÇEM/ÜSLÛP:
YALIN/SADE ile YÜKSEK ile KARIŞIK
- SÖZ/SAB ile/ve TATLI SÖZ
( Güftâr. İLE/VE Güftâr-ı şirin. )
( "Bir sözü(sırrı) söylediğimde o bana malik olur, ben ona malik olamam". )
( "Sözünde doğru, işinde dakik olmalısın. Sözünde doğru olan kimsenin değeri artar, işinde dakik olan kimsenin de işi neticeye bağlanır". )
( Söz taşıyanların(su'ât) getirdiklerini kabul etmek büyük bir zulümdür. )
( Sözlerin öfkesini gözleyin, ağızdan çıkan sözleri kulaklarınız duysun. Sözlerle hiç kimseye zarar vermeyin. )
( En kolay olmayan şey: Söz Söylemek ve Söz Anlamak. )
( Balcının var bal tası, oduncunun var baltası. )
( Tatlı dil, yılanı bile deliğinden çıkarır. )
( Taşa geçer, kendime geçmez sözüm. )
( Huzur veren tek bir söz, yararı olmayan binlerce sözden daha yeğdir. )
( Bu sözler/şiirler, "Onlar benim!" diyenindir. )
( Sözden suret doğup ölür, dalga kendini tekrar denize götürür. )
( DEKLAMASYON: Sözü güzel söyleme, süslü sözlerle söyleme. )
( Âb-ı Hayat, kulakla içilir. )
( Âb-ı Hayat, su değil, Kâmil'in sözleridir. )
( WORD vs./and SWEET WORD )
- SUKUB[Ar. < SUKBE] ile SUKUB[Ar. < SAKB/SUKB]["ka" uzun okunur]
( Delikler. İLE Delmeler, delinmeler. | Bir taraftan öteki tarafa kadar açık olan delikler. )
- SULB/SULP[Ar.] değil/yerine/= OMURGA
- MÜREKKEB ile SÜLH MÜREKKEB
( ... İLE Kırmızı mürekkeb. )
- SÜLÛK ile HİCAB
( ... İLE Sülûka engel olan her nesne.
* Kişilerin,
* Dünyanın,
* Nefsin perde olması. )
- SÜNNET ile/ve/=/değil/yerine ÂDÂB
- SÜREÇ ile/ve SÖYLEYİŞ/BİÇEM/ÜSLÛP
( ... İLE/VE Konuşmacının, duygu, düşünce ve bilgilerini, ötekine iletme biçimi ya da yolu/yöntemi. )
( Yanlış üslûp, doğru sözün cellâdıdır. )
- SÜRELİ İCAP değil/yerine/= SÜRELİ ÖNERİ
- SÜRESİZ İCAP değil/yerine/= SÜRESİZ ÖNERİ
- SUSKUN KİTAP ile/ve KONUŞAN KİTAP
- T ile Tb ile Tc ile TC
( Trityum'un simgesi. İLE Terbiyum'un simgesi. İLE Teknetyum'un simgesi. İLE Türkiye Cumhuriyeti'nin kısaltması. )
- TAAB ile TAB' ile TÂB[Fars.] ile -TÂB[Fars.]
( Yorgunluk. | Sıkıntı, zahmet, eziyet, meşakkat. | Sinirlerin zayıflığından dolayı kaslarda ve çeşitli yerlerde duyulan şiddetli sancı. | Tabiat, huy. | Damga, mühür basma. | Kitap basma. İLE Güç, kuvvet, tâkat. | Işık, parlaklık. | Harâret. | Tazelik. | Kıvrım, büklüm. | Sıkıntı, eziyet. | Öfke. | Kılıcın keskinliği. İLE "parlayan, parlatan, aydınlatan" anlamlarına gelerek birleşik sözcükler yapar. [ÂLEM-TÂB: Dünyayı aydınlatan.] )
- TAACCÜB[Ar. < ACEB] değil/yerine/= ŞAŞMA/ŞAŞAKALMA
( [bkz. TAHAYYÜR] )
- TAASSUB ile AKIL TUTULMASI
- TAASSUB ile/ve/değil BİLGİ/DENEYİM EKSİKLİĞİ
- TAASSUB ile/değil/yerine GELENEKSEL DEĞER/LER
- TAASSUB[Ar.] ile/değil/yerine ÖNCELİK
- TAASSUB ile TASALLUT
( Taassub, tasalluta dönüşmemelidir! )
- TAASSUB ile/değil/yerine/>/>< TASAVVUF
( TASAVVUF: Taassubu yok eden neyse, o! )
( Tasavvuf, taassuptan kurtulmaktır. )
- TAASSUB ile TUTUCULUK
- TAASSUP[Ar.]/BIGOTRY[İng.] değil/yerine/= BAĞNAZLIK
- TÂBE[Ar. < TAYYİB] ile TÂBE[Fars.] ile TÂ-BE[Fars.]
( "İyi ve temiz olsun" anlamınadır. İLE "-e kadar" anlamına gelerek sözcüklerin başına getirilir. [TÂ-BE-SABAH: Sabaha kadar. | TÂ-BE-KEY: Ne zamana kadar, niceye dek.] İLE Tava. | Geniş, düz yüzlü tuğla. )
- TÂBİ'[Ar. < TEB | çoğ. TÂBİÎN, TÂBİÛN, TEBEA, TEVÂBİ'] ile TÂBİ'[Ar. < TAB] ile TABÎÎ[Ar.] ile TABHÎ[Ar.]
( Birinin ardı sıra giden, ona uyan. | Boyun eğen, bağlı kalan, birinin emri altında bulunan. | [Ar. dilb.] Kendinden önceki sözcüğe göre hareke alan sözcük. | Hz. Muhammed'i görmüş olanları(eshâbı) görüp kendinden hadîs dinlemiş olan. İLE Kitap basan/bastıran. | Matbaacı, düzenleyici(editör). İLE Doğayla/tabîatle ilgili. | Doğa gereği/îcâbı olan. | Olağan, alışılmış, her zamanki gibi. İLE Pişirmekle/pişirilmekle ilgili. )
- TABİB ile/ve/<>/< ÂLİM
( Âlim olmadan, tabib olamazsınız(olunmaz/dı da).
[Osmanlı dönemindeki öğrenim ve eğitimde geçerliydi. Bugün de, Osmanlı bilgi ve deneyimini önemseyen, derinlikli/kapsamlı tutumunu devam ettiren Amerika'da, tıp ve hukuk bölümünden önce, üniversitede bir bölüm tamamlamış olma gerekliliği/zorunluluğu bulunmaktadır.]
[Umarız, bir gün, bizim öğrenim/eğitim düzenimiz/bilincimiz de aynı çizgiye yüksel(til)ecektir!] )
( İster tabip/hekim, ister hakim/avukat ya da herhangi bir alanda ilerlemek/yürümek ve derinleşmek için, önce, düşünme nedir?, nasıl düşünülür?, kavramlar nasıl tanımlanır, nasıl birbirine eklemlenir? önermeler nasıl kurulur? gibi temel, mantık ve usûl ile ilgili altyapı ve bilgi/ler oluşturulmalıdır ki, daha sonra, esasa ve ayrıntılara geçilebilsin. )
- TABİP/TABİB[Ar.] ile/ve/değil ALYENİST[Fr.]
( Hekim. İLE/VE/DEĞİL Deliler hekimi. )
- TABİB ve HABİB
- TABİB ile/ve/değil KEHAL
( Hekim. İLE/VE/DEĞİL Göz hekimi. )
- [ne yazık ki]
TAGALLÜP[Ar.] değil/yerine/= ZORBALIK
- TAHDÎB/TAHZÎB[Ar. < HİDAB] ile TAHDİB[Ar. < HADEB]
( Saç/sakal boyama. İLE Kamburlaştırma, kamburlaştırılma, kubbelendirme. )
- TAHİR ve/ TAYYİB ve/ KUDDÜS ve/ SUBBUH
( Kirlerden. VE Ayıplardan. VE Kalpten. VE Nefsten. )
( SUBBUH: Yüzmek. )
- TAHKİK[< HAKK] ile/ve/<>/> TAHRİR ile/ve/<>/> TAKRİR ile/ve/<>/> TAKRİB ile/ve/<>/> TÂLİM ile/ve/<>/> TEDKİK
( Doğru olup olmadığını araştırma. | Kanıt ile bilmek. [Mantıksal ve felsefi alan.] İLE/VE/<>/> İlgisi olmayanları bilmek. İLE/VE/<>/> Kanıtların iç tutarlılığı araştırma. İLE/VE/<>/> Kanıt ile sonuç arasındaki tutarlılığı araştırma. İLE/VE/<>/> Öğrenme. İLE/VE/<>/> Kanıtlamayı bilmek. )
- TAHRİP ile TAHRİŞ
- TAHRİP ile/değil/yerine TENKİT/TENKİD
( Yıkma, kırıp dökme, harap etme, bozma. İLE/DEĞİL/YERİNE Bir konuya özgü yazıyı ya da yapıtı, değer bakımından gözden geçirme, eleştirme. )
- TAHTA[Fars.] ile AHŞAP[Ar.]
( Çeşitli işlerde kullanılmak üzere düz, enlice, uzun ve az kalın biçimde işlenmiş ağaç parçası. | Bu ağaçtan yapılmış olan. | Bu malzemeden oluşmuş yüzey, döşeme, ağaç. | Sebze bahçelerinde ayrılan küçük yer. | Kara tahta. | Çimlenen tohumlar için bahçede hazırlanan uzun tarh. İLE Ağaçtan, tahtadan yapılmış. | Ağaçtan, tahtadan yapılmış nesne. )
- TAHZÎB[Ar. < HİZB] ile TAHZÎB[Ar. < HİZAB]
( Takım takım toplama. İLE Saç/sakal boyama. )
- TAKALLÜB[< KALB] ile ...
( DÖNME, BİR YANDAN BİR YANA ÇEVRİLME | DEĞİŞME, BAŞKA KALIBA GİRME )
- TAKİP ile BASIMLAMA
( ... İLE Bazı kuşların yumurtadan ilk çıktığı anda çevresinde hareket eden ilk nesneye bağlanıp sürekli o nesneyi izlemelerine verilen ad. )
- TAKİP değil/yerine/= İZLEM
- TAKİP değil/yerine/= İZLEM
- TAKSİM ile/ve/||/<>/> TASNİF ile/ve/||/<>/> TERTİP
( Tüm tasnifler, aklîdir. Çünkü, doğada, tasnif[sınıflandırma] diye bir şey yoktur/olmaz. )
- TALEB[Ar.] ile BAHS[Ar.]
- TALEB[Ar.] ile İKTİZÂ'[Ar.]
- TALEB[Ar.] ile İLTİMÂS[Ar.]
- TALEB[Ar.] ile MUHÂVELE[Ar.]
- TALEB[Ar.] ile RAVM[Ar.]
- TALEB[Ar.] ile SUÂL[Ar.]
- TALEB[Ar.] ile TALÂB[Ar.]
( İsteme/istenme, dileme. | İstek. İLE Göl, büyük havuz. )
- TALEP/TÂLİP değil/yerine/= İSTEK/İSTEYEN
- TALEP ile/ve/<> RAĞBET
- TALEP ile/ve SUAL
( REQUEST vs./and TO ASK )
- TÂLİB ile/ve ŞÂRİ
( ... İLE/VE Bir ilme başlayan. )
( Mantık ilmini tasavvur etmezsen, mutlak belirsizin(mechûlün) tâlibi olursun! )
- TÂLİB ile/ve ŞÂRİ
( ... İLE/VE Bir ilme başlayan. )
- TÂLİB ile/ve/||/<>/>/< TÂBİ
- TÂLİP değil/yerine/= İSTEMCİ/İSTEKLİ
- TÂLİP değil/yerine/= İSTEYEN
- TALİP[Ar.] ile TEŞNE[Ar.]
( İsteyen, istekli. | Genellikle evlenmek isteyen ve bu isteğini evleneceği kişiye bildiren. İLE Susamış. | Çok istekli. )
- TAM MÜREKKEB ile/ve TAM OLMAYAN MÜREKKEB
( Haber | İnşa İLE/VE ... )
( Doğru ve yanlışa olasılığı olanlar.[tam haber tümceleridir!] İLE/VE ... )
- TANÎN-İ ZÜBÂB[Ar.] ile ...
( Sinek vızıltısı. )
- TARZ ile ÜSLÛB
( MANNER vs. ... )
- TARZ ile ÜSLÛP
- TASALLÜB[Ar.] değil/yerine/= KATILAŞMA
- TASFİYE-İ DERÛN ile TASFİYE-İ KALB
( Özü saflaştırma. İLE Yüreğini temizleme. )
- TASHİH ile/ve/||/<>/> TERTİB
- TASVİR ile/ve/<> TEZHİB
- TAYYİB ile ...
( İYİ, GÜZEL, HOŞ, TERTEMİZ )
- TA'ZİB[< AZAB] ile ...
( EZİYET ETME, BOŞUNA YORMA )
- TAZİP[Ar. TAZİB] değil/yerine/= SIKINTIYA SOKMA, ÜZME
- TEÂKUP[Ar.] değil/yerine/= ART ARDA GELME
- TEDİP/TEDİB[Ar.] değil/yerine/= USLANDIRMA, YOLA GETİRME, TERBİYE ETME
- TEEDDÜB[Ar.] değil/yerine/= UTANMAK
- TEFEKKÜR ve/||/<>/> TERTİP/TERTİB
- TEFRÎK[Ar.] ile ŞA'B[Ar.]
- TEFSİR ile/ve MUHTASAR ile/ve TELHİS ile/ve TAHRİR ile/ve TEHZİB, TECRİD, TENKİH, MUNTAHAB ile/ve ZEYL ile/ve TERCÜME
- TEHÂBB ile ...
( SEVİŞME, DOSTLUK PEYDÂ ETME )
- TEHZÎB ile ...
( TERBİYE, ISLÂH ETME, DÜZELTME | TEMİZLEME | ÇOCUĞU "ADAM ETME" )
- TEKÂLÜB[Ar. < KELB] ile TEKÂRÜB[Ar. < KURB]["ka" uzun okunur]
( Köpek gibi saldırma. İLE İki şeyin birbirine yakın olma durumu. | Yakınsama.[bkz. TAKARRÜB][İng., Fr. CONVERGENCE] )
- TEKARÜB ile ...
( İKİ ŞEYİN BİRBİRİNE YAKIN OLMA HALİ )
- TEKARÜB ile ...
( İKİ ŞEYİN BİRBİRİNE YAKIN OLMA HALİ )
( YAKINSAMA )
- TEKRAR ile/ve DARB
- TEKZİP[Ar.] değil/yerine/= YALANLAMA
- TELÂUB[Ar. < LA'B] ile TELÂ'UB[Ar. < LA'B]
( Oynama, oynaşma.[bkz. MÜLÂABE(< LA'B, LU'B')] İLE Oynama, oyunla uğraşma, eğlenme. | Yemeklerin ağızda tükürükle karışması. | Salyanın akması. )
- TE'LÎF[Ar.] ile TERTÎB[Ar.] ile TANZÎM[Ar.]
- TELMÎH ile/ve TENÂSÜB ile/ve SEBK-İ HİNDÎ
( ... İLE ... İLE XVII. yüzyılda, Divan şiirinde başlayan, karmaşık mazmunlara, imge oyunlarına, güç anlaşılır, alışılmadık benzetmelere dayanan, süslü bir anlatım biçimi. )
- TEMİZLİK ile/ve/<> DÜZEN/DÜZENLEME/TERTİP
- TENÂSÜB >< TENÂFÜR[< NEFRET]
- TENASÜP[Ar.] değil/yerine/= ORANLIK, ORAN/TI, UYMA, YAKIŞMA
( Aralarında uygunluk bulunma. | Birbiriyle ilgili söz ya da kavramların dizelerde toplanması sanatı. )
- TENSİP[Ar.] değil/yerine/= UYGUN BULMA, YARAŞTIRMA
- TENZİH ile SELB
- TERBİYE[< RÜBÜV, RUBUBİYET/RAB] ile ...
( BESLEYİP BÜYÜTME | EĞİTİM | GÖRGÜ | ALIŞTIRMA | HAFİF CEZALANDIRMA | TAVSİYE; KAYIRMA, KORUMA | Bazı yemeklere konulan limon, sirke, salça gibi şeyler. )
- TEREKKÜP[Ar.] değil/yerine/= BİLEŞME
( Birkaç şeyin bileşmesinden oluşma. )
- TERETTÜB[< RÜTÛB] değil/yerine/= SIRALANMA, SIRASINDA OLMA, SIRASI GELME | ÂİT OLMA, GEREKME | (BİR İŞİN ÜZERİNE) DÜŞME
- TERKİB[Ar. < RÜKÛB] değil/yerine/= BİRLEŞTİRME
( BİRKAÇ ŞEYİ BİRLEŞTİRİP KARIŞIK BİR ŞEY MEYDANA GETİRME | BİRKAÇ ŞEYDEN MEYDANA GETİRİLMİŞ ŞEY | (dil bilg.)BİRLEŞTİRME | TAKIM | (kimya)SENTEZ )
- TERKİB ile TARAF
( Üst dile sahip olunur. İLE Tek bir dille sınırlı kalınır. )
- TERKİP ile EKLEKTİZM
- TERKİP ile/ve NAZIM
( Birleşim, birleştirme, bir araya getirme. | Tamlama. | [kimya] Bileşim. İLE/VE Düzenleyen, düzene koyan, tertip eden. | Manzume yazan kişi. | Şiir. )
- TERTİB ve/||/<>/>/< MÜRETTEBÂT
- TERTİP değil/yerine/= DİZGİ
- TERTİP değil/yerine/= DİZİM
- TERTİP değil/yerine/= EMDÜZEN
- TERTİP[Ar.] değil/yerine/= SIRA DÖNEM
- TERTİP ile/ve TANZİM
( Üstüste. İLE/VE Yanyana. )
- TERTİP ile TELİF
- TESAHUP[Ar.] değil/yerine/= BENİMSEME, SAHİP ÇIKMA | ARKADAŞLIK ETME
- TESALÜP[Ar.] değil/yerine/= ÇAPRAZ GELME
( İki şeyin birbiri üzerine çapraz biçimde gelmesi. | Sinir ve damarların birbirinin üzerinden çapraz olarak geçmesi. )
- TESBÎ'[Ar. < SEB] ile TESBÎH[Ar. < SEBH | çoğ. TESBÎHÂT]
( Yedileme, yediye çıkarma. | Önceden söylenilmiş bir manzûmenin her beytinin -matla'da iki mısrâı ile aynı kafiyede olmak üzere- beş mısrâ eklenerek, yedi mısrâya çıkarılması. İLE "Sübhânallah" sözcüğünü söyleyerek ve öteki sıfatlarını da anarak, Allah'a tazîm etme senâ etme. | Kalbin şifâsı, itminânı ve visâli. | Tespih. )
- TESEYYÜP[Ar.] değil/yerine/= KAYITSIZLIK, TEMBELLİK, İHMALCİLİK
- TESHİP değil TEZHİP/TEZHİB
- TESRÎB[Ar.] ile TESRÎB[Ar. < SÜRÛB]
( Ayıplama, darılma. | Başa kakma. İLE Yollama, gönderme, gönderilme. )
- TEVİL-İ GARİB ile TEVİL-İ BAİD ile TEVİL-İ MÜSTEBÂD
( Yakın yorum. İLE Uzak yorum. İLE Zoraki yorum. )
- TEZHÎP[< ZEHEB] ile/ve TASVİR/MİNYATÜR
( Altın sürme. | Yaldızlama. | Süsleme. İLE/VE .... )
- TEZYÎN[< ZÎNET] ile TEZHİB
( Süsleme, süslenme, ziynetlen(dir)me. İLE Altın sürme. | Yaldızlama. | Süsleme. )
- TIBÂ[Ar. < TAB] ile TIBÂA[Ar.]
( Yaradılışlar, âdetler. İLE Kılıç yapma zanaatı. | Kitap vs. basma işi. )
- TIP = MEDICINE[İng.] = MÉDECINE[Fr.] = ARZNEI[Alm.] = MEDICINA[İt., İsp.]
- TİRB[Ar.] ile/ve/||/<> ZEMÎL[Ar.] ile/ve/||/<> SEMÎR[Ar.] ile/ve/||/<> SAHİB[Ar.] ile/ve/||/<> REFÎK[Ar.] ile/ve/||/<> HİLL[Ar.] ile/ve/||/<> NECİY[Ar.]
( Bizimle aynı yaşta olan. İLE/VE/||/<> İş arkadaşımız. İLE/VE/||/<> Oturduğumuz yerde bize arkadaşlık eden. İLE/VE/||/<> Bizimle geceleri konuşan. İLE/VE/||/<> Uzun süre bizimle arkadaşlık eden. İLE/VE/||/<> Yolculuk arkadaşımız. İLE/VE/||/<> Bizi kalbine yerleştiren. İLE/VE/||/<> Sırdaş. )
- TOPLUM ile KALABALIK/KALABA[Ar. < ĞALEBE]
( Kavram. İLE Tekler. )
- TÜFEK ile/ve/||/<>/> MİKROP ile/ve/||/<>/> ÇELİK
( "Tüfek, Mikrop ve Çelik"(Jared Diamond) kitabını okumanızı salık veririz. )
- TUHAF ile GARİP ile ACAYİP
- TÜRB[Ar.] ile TÜRB/TÜRÂB[Ar. çoğ. ETRİBE, TİRBÂN]
( Turp. İLE Toprak. )
- TURP ile BAYIRTURPU
( ... İLE İri bir turp türü. )
( ... cum COCHLEARIA ARMORACIA )
- TURP ile KARATURP
( ... İLE Turpgillerden, etli, iri beyaz köklü çok yıllık bir bitki. )
- TURP ile/||/<> KOLZA
( ... İLE/||/<> Turpgillerden, yağlı tohumlarından elde edilen yağı yapay kauçuk, biyodizel vb.nin yapımında kullanılan mevsimlik bitki. )
( ... cum BRASSICA NAPUS )
- TURP ile ŞALGAM/ÇOMUR
( RADISH vs. TURNIP )
( RAPHANUS SATIVUS cum BRASSICA RAPA )
- TURP ile/ve TERME
( ... İLE/VE Yabani turp. )
- TUTKU:
ISTIRAP değil/yerine/> DEĞİŞİM
( Tutku, kişiyi, ıstıraptan, gelişim ve değişime taşıyan köprüdür. )
- ÜÇ AYLAR/ŞÜHÛR-İ SELÂSE:
RECEP ve/> ŞABAN ve/> RAMAZAN
- UCB/UCUB/KİBİR[Ar.] değil/yerine/= "KENDİNİ BEĞENME VE GÜVENME"
- UCÛBE[Ar. | çoğ. EÂCÎB] ile/ve/||/<> ÜFKÛHE[Ar.]
( Pek acayip şey, garip, şaşılacak şey. İLE/VE/||/<> Şaşılacak, şaşıp kalınacak şey. )
- UFÛL[Ar.] ile GUYÛB[Ar.]
( Bir şeyin arkasında kaybolma. İLE Kaybolma. )
- UKAB[Ar. çoğ. AKABE, IKBÂN]["ka" uzun okunur] ile UKÂB[Ar.]
( Karakuş, kartal, tavşancıl kuşu. | Hz. Muhammed'in alemlerinden birinin adı. | Nesir burcu, Kartal takımyıldızı. İLE Toz, duman. )
- ULÛLELBAB ile ULÛNNÜHA
- ÜMM-ÜL-KİTÂB ile ...
( AKL-I EVVEL | ARŞIN ÜSTÜNDEKİ KAZÂ VE KADER LEVHASI | FÂTİHA SÛRESİ | İNSAN-I KÂMİL'İN GÖNLÜ )
- USB-A ile/<>/> USB-B ile/<>/> USB-C
- ÜSLÛB/ÜSLÛP ile/ve EKOL
- ÜSLUB ile/ve USLÛB
- ÜSLÛP değil/yerine/= SÖYLEYİŞ/BİÇEM
- ÜSLÛP ile TAVIR
( [ne yazık ki] Doğruyu dile getirmenin üslûbundan dem vuranlar, yanlışı en kaba biçimde ifade etmekten kaçınmıyorlar... )
- ÜSLÛP ile TUTUM
- ÜSLÛP ile/ve/||/<> USTURUP/LU[İt. < STROPA]
( Tarz. İLE/VE/||/<> Biçimine getirmek, uygun zamanı bulmak, denk düşürmek. )
- USÛL-Ü FIKIH'TA:
KİTAP ile/ve/||/<> SÜNNET ile/ve/||/<> İCMÂ ile/ve/||/<> KIYAS
- UZAK ile/ve GAİB
- UZAKGÖRÜR/TELESKOP:
HUBBLE ile/ve/değil/yerine/||/<>/> JAMES WEBB
( Görünür ve ultraviyole dalga boylarında gözlemler yapmaktadır. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Orta ve yakın kızılötesi olarak görmektedir. Çok daha büyük ışık toplama aynası vardır. Hubble teleskobundan yaklaşık 100 kat daha duyarlıdır.[10 milyar dolarlık bir bütçe ile elde edilmiştir.] )
(
)
- UZATMAK(ITNÂB[Ar.]) ile/ve/değil DEVAM ETTİRMEK
- VACİB ile MUHTAR
- VÂCİB ile KADÎM
- VACİB ile MÜMKÜN
( Varlığını kendinden alan. İLE Varlığını dışarıdan alan. )
- VÂLİ ve/||/<> VELÎ ve/||/<> HÂMİ ve/||/<> RÂB
( [Koruyucu] Dışta. VE/||/<> İçte. )
( Maddî koruyucu. VE/||/<> Manevî koruyucu. )
- VÂSIB[Ar.] ile VASIB[Ar.]
( Sürekli, yerinde duran. İLE Hasta. )
- VAYB"[İNG. < VIBE] değil/yerine/= TİTREŞİM
- VECÂ-İ BATN ile VECÂ-İ CENB ile VECÂ-İ MEFÂSIL
( Karın ağrısı, kuru buruntu. İLE Göğsün yan tarafındaki ağrı. İLE Eklem ağrıları. )
- VEHHÂB[< VEHB] değil/yerine/= ÇOK HÎBE EDEN, FAZLA BAĞIŞLAYAN, KARŞILIKSIZ VEREN
- VELED-İ KALB ile ...
( KALP ÇOCUĞU, MÂNEVÎ HAL )
- VERB[Ar.] ile ...
( Yabani hayvan ini. )
- VİZR[Ar.] ile ZENB[Ar.]
- vs. ile vb.
- VÜCÛB ile İSTİHÂRE ile MÜMKÜN
( ... -dır. İLE/VE ... değildir. İLE/VE hem, hem de - ne, ne de )
- VÜCÛD ile/değil VÜCÛB
- YABANSI/ACAYİP[Ar. < ACAİB] ile/ve/||/<> GARAYİP[Ar.] ile/ve/||/<> [Ar. < GARAİB]
( Sağduyuya, göreneğe, olağana aykırı, garip, tuhaf, yadırganan, yabansı. | Şaşırma anlatan bir söz. İLE Görülmemiş, şaşılacak şeyler, işitilmemiş olaylar. )
- YAKUP/JACOB > İSRAEL
- YAŞMAK ile PEÇE/NİKAB
- YAZI ile/ve/|| YAŞAM ile/ve/|| KUL ile/ve/|| RAB
( Bâkî. İLE/VE/|| Fânî. İLE/VE/|| Âsi. İLE/VE/|| Âfi/bağışlayıcı. )
- YESRİB ile/ve/<>/değil/yerine MEDİNE-İ MÜNEVVERE
- YIKILMA (ATEB)
- 20 BAB ve 35 BAB
- YOKUŞ ile/değil/yerine EĞİM/ŞEV[Fars. < ŞÎB]
( Bisiklet kullanmayan kişiler, bildikleri/gördükleri yollardaki eğimin açısına ve uzunluğuna göre, yolun/eğimin tamamını/bütününü "düşünerek", eğimli yollarda çok yorulacaklarını varsayarlar/zannederler. Hatta, o dik "yokuşun", çıkılamaz olduğunu zannederek, süreci düşünmeden/deneyimlemeden, sonuç merkezli bir (ön)"yargı"da bulunurlar. Gözlerini, yolun sonuna dikerek ve yetersizliklerine, güçsüzlüklerine bağlayarak ve ümitsizliğe düşürecek olan yüklü/şişmiş "yokuş" sözcüğü ile yanına bile yaklaşmazlar bisikletin.
Oysa ki, bisiklet kullananlar için durum böyle değildir. Bisiklet kullanımında ve bisiklet kullanıcıları için geçerli olan, basıyor oldukları pedaldır. Yeterli olacak olan bacak/kas gücü ve vites kullanımının sunduğu kolaylıklar ile çoğu zaman, neredeyse düz yolda pedal çevirdikleri kadar rahat pedal çevirirler. Bisiklet kullanmayanlar için zannedildiği kadar güç değildir pedal çevirmek ve yol almak.
Yokuş ile Eğim arasındaki fark, tamamen zihinsel ve dilseldir. Bisiklet kullan(a)mayan kişiler, zihinlerindeki yolun/eğimin tamamına "yokuş" diyerek, daha baştan, önyargı ve sonuç odaklılıklarının yarattığı zihinsel ve dilsel engele takılır. Ya da böylesine değiştirilebilecek bir "engel" yerine "yokuş" tanımından vazgeçerek, %90 oranında kolaylaştırabilirler bisiklet üzerine çıkmayı. Düz yol aramak gibi yersiz bir beklentiden de kurtulmuş olur ve bisikletleriyle yol alırlar.
Bisiklet üzerine çıkılır, "yokuş" denilen fakat bisiklet üzerindeyken sadece bir eğim olarak deneyimlenen bu yollarda bir süre bisiklet kullanılırsa, çevrilen pedalın kolaylığı kadar ve sadece yoldaki bir eğim olarak geçilir o süreç ve kolaylıkla tamamlanır, o gözde ve sözde büyütülen eğim. )
- YÖNTEM (ÂDAB)
- YÖNTEM ile/ve ÜSLÛB
- YORULMA (NASAB)
- YUMUŞAK ODUN, GÖVDE ODUNUNUN DIŞ TABAKASI = HAŞEB-İ KÂZİB = AUBIER
- ZÂHİB[< ZEHÂB] ile ...
( GİDİCİ, GİDEN | BİR FİKİR YA DA ZANNA UYAN, KAPILAN | (~OLMA) ile ABCDEF ( VARSAYIMINA KAPILMA )
- ZÂHİR-ÜZ-ZENEB[Ar.] =/ile URODÈLES[Fr.] =/ile ...
( Kuyruklular. )
- ZAN ile/ve ZEHÂB
- ZANN ile ZANN-I GALİB
( %49 İLE %1 )
- ZANNETMEK/ZEHAP[Ar.] ile ZAMMETMEK[Ar.]
( Sanı, kuşku/şüphe. İLE Katmak. )
- ZARB değil/yerine/= ÇARPI
- ZÂT-ÜL-MİSKAB[Ar.] ile ...
( Karınlarının sonunda birer delik bulunan omurgasız hayvanlar. )
- ZEBÎB[Ar.] ile ZEHR-İ MÂR[Fars.]
( Yılan, akrep gibi hayvanların zehiri. İLE Yılan zehiri. )
- ZEBR[Ar.] ile KETB[Ar.]
- ZEHÂB ile ...
( GİTME )
( BİR FİKRE, DÜŞÜNCEYE UYMA, SAPMA | ZİHNEN BİR YOLA SAPMA | ZANNETME, ÖYLE SANMA )
- ZEKÂ ile/ve/<>/değil EDEP/EDEB
- ZEKÂT ile NİSÂB
( ASIL, ESAS | BİR MALIN ZEKÂTINI VERMEK ÜZERE VARILMASI GEREKEN MİKTAR | DERECE, İSTENİLEN HAD )
- ZENB[Ar.] ile CÜRM[Ar.]
- ZENB[Ar.] ile KABÎH[Ar.]
- ZENB[Ar.] ile MASİYET[Ar. < İSYAN][>< İTAAT]
( Cezayı gerektirecek günah. İLE İtaatten ayrılmak, söz dinlememek, çoğunluk tarafından onaylanan davranışlara uyum sağlamamak. | İtaatten çıkmak, günah işlemek. | Bir davranıştan imtina etme, ona karşı direnme. )
- ZER-İ DEH-PENCÎ[Fars.] ile ZER-İ KAMER-TÂB[Fars.] ile ZER-İ KÂMİL[Fars.] ile ZER-İ MAHBÛB[Fars.] ile ZER-İ MAKLÛB[Fars.] ile ZER-İ SÂV/SÂVE[Fars.] ile ZER-İ ŞEŞ-SERÎ/VÎJE[Fars.]
( Yarısı bakır olan altın.[onda beşi] İLE Üzerinde ay simgesi bulunan bir altın para. İLE Tam, hâlis, ayarı tamam altın. İLE Yirmibeş kuruş değerinde bir altın para.[1787'de 3,5 kuruş değer konulmuş ve II. Mustafa devrinde çıkarılmıştı.] İLE Kalıp altın. İLE Ayarı tam altın ya da kırıntısı. İLE Hâlis altın. )
- ZEYNEB ile/ve FÂTIMA
( Salih'lerin annesi. İLE Muhammed'lerin annesi. )
( ZEYNEP[ZEYN - EB: Babasının süsü/güzelliği.] )
- ZÎB[Ar.] ile Zİ'B[Ar. çoğ. ZİÂB, ZU'BÂN]
( Süz, bezek. İLE Kurd, canavar. )
- ZİMMET ile/ve MATLUB
( Borç. İLE/VE Alacak. )
- ZÜ-L-EHDÂB[Ar.] ile ...
( Kirpikliler. | CILIÉS[Fr.] )
(1996'dan beri)