
Arapça karşılıkları olan FaRkLaR
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
itibarı ile 7.748 başlık/FaRk ile birlikte,
7.748 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...
(2/32)
- [Ar.] ANÎK, ATAL[çoğ. A'TÂL] ile/ve/<> NUKRE, NUKRE-İ KAFÂ
( Ense. İLE/VE/<> Ense çukuru. )
- [Ar.] BÂRRÎ ile BÂRİYY
( İnce kumaştan örülen hasır. İLE Hasır. )
- [Ar.] BEHÎM ile BEHÎME
( Düz siyah şey, alacasız hayvan. İLE ... )
- [Ar.] BEHKEN ile BEHKENE/BEHKELE ile BEHNEKE
( Güzel ve gösterişli genç eril. İLE Nârin, ince ve güzel gövdeli dişil. İLE Şişmanca ve gövdesi güzel dişil. )
- [Ar.] BENÂM ile BENÂN
( Parmak ucu. İLE Parmaklar, parmak ucları. )
( SER-İ ENGÜŞT/SER-ENGÜŞT ile ... )
- [Ar.] BEŞÛŞ/BEŞÎR ile/ve/< BÂSİM/BESÎM[< BESM]
( Güleryüzlü, şen. )
( BESÂMET/BEŞÂŞET: Güleryüzlülük. )
- [Ar.] BETÎL ile BETÎLE
( ... İLE Ayrılmış hurma fidanı. )
- [Ar.] CÜSSE ile/ve HEYBET
( Gövde, kalıp, çelim. İLE/VE Korku ile saygı duygularını birden uyandıran durum ya da gösteriş. )
- [Ar.] DEVR-İ REVÂN ile DEVR-İ REVÂN
( Usûl. İLE Dünya. | Devir eden devrân. )
- [Ar.] EBED/Î, BENGİ ile/ve EZEL/Î[çoğ. AZAL]
( Sonu olmayan gelecek zaman. İLE/VE Öncesi olmayan geçmiş zaman. )
( Ezel ve ebed nedir? ŞİMDİ'dir! )
( Varlık'ın gelecekte takdir edilen zaman içerisindeki sınırsızca sürekliliği. İLE/VE Varlık'ın geçmişte takdir edilen zaman içerisindeki sınırsızca sürekliliği. )
( Ezel ve ebed, ikisi birden önsüzlüğü ve sonsuzluğu bildirir. )
( CÂVİDÂN ile/ve ... )
- [Ar.] ESVÂB[< SEVB] ile/değil ESBÂB[< SEBEB]
( Giyimler, giyilecek şeyler. İLE/DEĞİL Nedenler/sebepler, aracılar/vâsıtalar, lâzımalar. )
( ESBÂB-I MÛCİBE: Gerek(tir)en/icâb eden nedenler/sebepler. )
- [Ar.] İHLÎL ile MEBÂL
( Penisin deliği, sidik yolu. İLE Sidiğin çıktığı yer. )
- [Ar.] KADEM[Ar.] ile KADEM[Ar.]
( Kıdem, derece. İLE Yarım arşın uzunluğunda bir ölçü. | Mimari arşının yarısı kadardır ve 12 parmak uzunluğundadır.[Hafriyatlarda kullanılırdı] | Ayak. )
- [Ar.] KEBÂD ile KEBBÂD/KÜBBÂD
( İri limon. İLE Ağaç kavununa benzer bir çeşit büyük ve yumuşak bir limon.[dilim dilim kesilerek tatlısı yapılır] )
- [Ar.] MEDDAH ile MEDDAH
( Taklitler yaparak, hoş öyküler anlatarak halkı eğlendiren sanatçı. İLE Öven, aşırı övgüde bulunan kişi. )
- [Ar.] MEMNUNİYET ile MEMNUİYET
( Kıvanma, kıvanç. İLE Yasak olma, yasak edilme durumu. )
- [Ar.] MEMUR ile MEMUL
( Devlet hizmetinde aylıkla çalışan kişi, görevli. | Bir işle görevlendirilmiş olan, yükümlü. İLE Umulan, düşünülen. )
- [Ar.] MIZRAK ile HARBE
( Uzun saplı ve sivri demir uclu silah. İLE Kısa mızrak. | Harbi. )
- [Ar.] SANDIK ile SANDUKA
( İçine türlü şeyler konulan, tahtadan, dört köşe, kapaklı ev eşyası. | Bir kurumda, para alınıp verilen yer. | Banka. | Yapılarda, kum, çakıl gibi şeyleri ölçmek için kullanılan, üstü ve altı açık, dört köşeli tahtadan ölçü. | Mahalle tulumbacılarının, omuzda taşıdıkları, sandık biçimi tulumba. İLE Mezarın üzerine yerleştirilmiş, tabut büyüklüğünde tahta ya da mermer sandık. )
- [Ar.] ŞEVK Ü TARÂB ile ŞEVK Ü TARÂB
( Makam. İLE Neşe, sevinç ve coşkunluk. )
- [Ar.] TA'M[çoğ. TUÛM] ile TAMA'
( Yeme. | Tad, lezzet. İLE Doymazlık, çok isteme, açgözlülük. )
- [Ar.] TEEBBÎ ile/ve TEEMMÜM
( Birini, baba edinme. | Birini, evlât edinme. İLE/VE Ana edinme. | Çocuğun, anne tarafından tanınması. )
- [Ar.] VAHŞ[çoğ. VUHÛŞ] ile VUHÛŞ-İ BERRİ
( Yabani hayvanlar. İLE Karada yaşayan yabani hayvanlar. )
- [Ar.] ZİRÂ ile ZİRÂ-İ A'ŞÂRÎ ile ZİRÂ-İ AMME ile ZİRÂ-İ KİRBÂSÎ ile ZİRÂ-İ KİSRÂ/MELİK ile ZİRÂ-İ MESAHA ile ZİRÂ-I Mİ'MÂRÎ ile ...
- [ne yazık ki]
MUHTEKİR[Ar.]/SPEKÜLATÖR[İng.] değil/yerine/= VURGUNCU
( Yolsuz kazanç elde eden, vurguncu, istifçi, ihtikâr yapan. )
- [ne yazık ki]
TAGALLÜP[Ar.] değil/yerine/= ZORBALIK
- [ne yazık ki]
LÂNET ETMEK, LÂNET OKUMAK ["NALET" değil!]/MELÂNET[Ar. < LA'N] değil/yerine/= BÜYÜK KÖTÜLÜK/İLENÇLİK/KARGIŞLIK, KARGIMAK/UZAKLAŞTIRMA
- [ne yazık ki]
!GAZA[Ar.] ile !GAZVE[Ar.]
( [ne yazık ki][tamamen eskide kalmış olması dileğiyle...]
İslâm'ı korumak ya da yaymak amacıyla müslüman olmayanlara karşı yapılan savaş. İLE Arap derebeylikleri arasında yapılan savaş. | Din uğruna yapılan savaş. | Savaşın başında peygamber varsa. )
- [ne yazık ki]
!HİLE[Ar.] ile !ŞİKE[Fr. CHIQUE]
( Birini aldatmak, yanıltmak için yapılan düzen, dolap, oyun, ayak oyunu, alavere dalavere, desise, entrika. | Çıkar sağlamak için bir şeye değersiz bir şey katma. İLE Bir spor karşılaşmasının sonucunu değiştirmek için maddi ya da manevi bir çıkar karşılığı varılan antlaşma. | Bir çıkar karşılığı, uzlaşarak bir iş yapma, aldatma. )
( MADİK ile ... )
- [ne yazık ki]
!İRTİKÂB ile/değil/yerine/= !YİYİCİLİK, RÜŞVET[Ar. < RİŞVET] YEME
( Bekleme, gözleme. | Kötü bir iş işleme. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/= Yaptırılmak istenilen bir işte yasa dışı kolaylık ve çabukluk sağlanması için birine mal ya da para olarak sağlanan çıkar. )
( MÜRTEKİP[Ar.]: Kötü, uygunsuz işler çeviren. | Rüşvet yiyen/yiyici. )
- [ne yazık ki]
!MÜFSİT[Ar.]/MÜZEVİR[Ar.] değil/yerine/= ARABOZUCU
- [ne yazık ki]
!MUHTELİS[Ar.] değil/yerine/= ÇALAN
( Beylik mal ya da parayı zimmetine geçiren, çalan. )
- [ne yazık ki]
!MÜPTELA[Ar. < BELÂ] değil/yerine/= BAĞIMLI | DÜŞKÜN, TUTULMUŞ
- [ne yazık ki]
!MÜSKİRAT[Ar. < SEKR] değil/yerine/= SARHOŞ EDEN ŞEYLER
- [ne yazık ki]
!MÜSTEMLEKE[Ar.] değil/yerine/= SÖMÜRGE
- [ne yazık ki]
!MÜTECÂVİZ[Ar.] değil/yerine/= SALDIRGAN/SALDIRICI/SATAŞKAN
- [ne yazık ki]
"TARAFTAR"" ile/ve/değil/yerine/||/<>/> KARŞICIL/MUHÂLİF[Ar.]
- [ne yazık ki]
ENAYİ[Ar.] ile/ve/||/<> SERSERİ[Fars.]
( Kendini düşünen. | Fazla bön, avanak, budala. İLE/VE/||/<> Başı, başında[ser: baş > ser-seri]. | Kendinden başkasını dikkate almayan, önemsemeyen, saygı göstermeyen. Kendince ve ölçüsüzce davranan ve/ya da konuşan. )
- [ne yazık ki]
EZÂ[Ar.] ve/||/<> CEFÂ (ÇEK(TİR)MEK)[Ar.]
( İncinme, incitme, can yakma. İLE/VE/||/<> Büyük sıkıntı, eziyet. )
- [ne yazık ki]
MUHTEKİR[Ar.]/SPEKÜLATÖR[Fr.,İng] değil/yerine/= VURGUNCU
- [ne yazık ki]
ÖFKE ile/ve/||/<> İFRİT[Ar.]
( ... İLE/VE/||/<> Doğu masal ve efsanelerinde kötü, korkunç yaratık. | Öfkeli, ortalığı birbirine katan kişi. | İçini kemiren, meşgul eden şey. )
- [ne yazık ki]
PEZEVENK/TERES/KAVAT[Ar. < KAVVÂD]/GODOŞ[Erm. < KODOŞ]/PIMP/COCKOLD[İng.] ile/değil PUZEVENK
- [ne yazık ki]
TERZİL[Ar.] değil/yerine/= KÜÇÜK DÜŞÜRME
- [ne yazık ki]
TEZYÎF[Ar. < ZEYF] değil/yerine/= DEĞERSİZ GÖSTERME | ALAY ETME
- [önce] (NEHY-İ ANİ'L) MÜNKER[Ar.] ile/ve/sonra/||/<>/>/>< (EMR-İ) BİL MÂRUF[Ar.]
( Günah ve kötü şeyler[in yapılmaması]. İLE/VE/||/<>/>/>< Herkesçe bilinen, tanınan, belirli, sanlı. | Şeriatın uygun gördüğü, beğendiği ve buyurduğu[nun yapılması]. )
- [önce] TAKDİR[Ar.] ve/sonra/||/<>/> TAKDİM[Ar.]
- TASAVVUF TERMİNOLOJİSİ ile/ve TASAVVUF TERBİYESİ
- 7 DORUK/ZİRVE[Ar.]
( * ACONCAGUA: Arjantin, Güney Amerika, Yükseklik: 6959 m.
* ELBRUZ: Rusya, Avrupa, Yükseklik: 5642 m.
* EVEREST: Nepal, Tibet, Yükseklik: 8848 m.
* KILIMANJARO: Tanzanya, Afrika, Yükseklik: 5895 m.
* KOSCIUSKO: Avustralya, Yükseklik: 2228 m.
* Mc. KINLEY: Alaska, Kuzey Amerika, Yükseklik: 6194 m.
* VINSON: Antarktika, yükseklik: 4897 m. )
- A'DÂD[Ar. < ADED] ile A'DÂD[Ar. < ADAD, ADUD] ile A'DAD[Ar.]
( Sayılar. İLE Sâidler, bâzular, kollar. | Havuz kenarındaki büyük ve düş taşlar, duvarlar. İLE Kolu ince, kısa kollu kişi. )
- A'FET[Ar.] ile ÂFET[Ar.]
( Solak. | Pek akılsız kişi. | En güç şey. İLE Büyük felâket, belâ. | [mec.] Çok güzel insan. )
- A'KAL[Ar. < AKIL ] ile ÂKAL[Fars.]
( [daha/çok/pek] Akıllı. İLE Çer-çöp. )
- A'LÂ[Ar.] ile FEVK[Ar.]
- A'LÂF[Ar. < ALEF] ile ÂLÂF[Ar. < ELF]
( Hayvan yemleri. | Otlar, samanlar. İLE Binler. )
- A'RÂK[Ar.] ile A'RÂK[Ar. < IRK] ile ARAK[Ar.] ile ARAKK[Ar.]
( Ter. | Üzüm ve çeşitlerinden çekilip elde edilen ispirto, rakı. İLE Kökler, damarlar. İLE Rakı. İLE [daha/çok/pek] İnce. )
- A'RÂS[Ar. < URS] ile A'RÂS[Ar.] ile ARAS[Ar.]
( Nikâh törenleri. | Düğünler. | Evliler. İLE Arsalar, boş topraklar. İLE Yorgunluk, bitkinlik. )
- A'RÂZ[Ar. < ARAZ] ile ARAZ[Ar.] ile A'RÂZ[Ar. < IRZ]
( İşâretler, alâmetler. | Tesâdüfler, hastalık alâmetleri. | Kazalar, felâketler. İLE İşâret, alâmet. | Tesâdüf. | | Kaza, felâket. | [Felsefede] Kendi kendine varolmayıp başka bir cevherle meydana gelen hal ve keyfiyet. İLE Irzlar, namuslar. )
- A'SÂM[Ar. < USME] ile A'SAM ile ASAMM ile ÂSÂN[Fars.]
( Gerdanlıklar. | Tasmalar. İLE Ön ayakları sekili olan hayvan. İLE Sağır, işitmez. | Söz işitmez. | Sert, güç, tahammül edilmez. | Arap yazısında, ikinci ve üçüncü kökünde, uzun harf bulunan bir fiil. İLE Kolay. )
( SEKİ: Atın ayağında genellikle bileğe ya da dize kadar çıkan beyazlık. )
- A'TAF[Ar. < ATF] ile A'TÂF[Ar. < ATF]
( En âtıfetli, pek şefkatli, çok merhametli. İLE Merhametler, şefkatler. | Meyiller, atmalar. )
- A'YEN[Ar.] ile ÂYEN, ÂHEN[Ar.]
( Büyük, iri gözlü. | Bakılan yer. | Çok açık, pek belirli. İLE Demir. )
- A'ZÂ[Ar. < UZV] ile AZÂ'[Ar.]
( Örgenler/organlar, uzuvlar, üyeler. İLE Sabır. | Cenâze alayı. | Başsağlığı ziyareti. )
- A'ZÂR[Ar. < ÖZR] ile ÂZÂR[Fars.] ile ÂZÂR[Fars.]
( Bahaneler, engeller, özürler. İLE Mart ayı. İLE İncitme, azarlama/tekdîr, kırılma. )
- AD ile/ve/değil EŞİK
- ABÂ[Ar.] ile ÂBÂ[Ar.] ile A'BÂ[Ar.]
( Yünden yapılmış kaba kumaş. | Bu kumaştan yapılmış bol, geniş giyecek. İLE Babalar. | Gök küreleri, gezegenler, seyyâreler. [ÂBÂ-İ KENÎSÂİYYE: Kilise ileri gelenleri.] İLE Yükler, ağırlıklar. | Sorumluluklar, mes'ûliyetler. | Çift denk ya da sandık. )
- ÂBÂD[Ar. < EBED] ile ÂBÂD[Fars.] ile Â'BÂD[Ar. < ABD] ile ÂBÂT[Ar. < İBT, IBIT]
( Sonsuz gelecek zaman. İLE Mâmur, bayındır. | Şen, rahat. | Çokluk bildirir. [ŞEMS-ÂBÂD: Güneşi bol olan yer.] İLE Köleler. İLE Koltuk altları. )
- ÂBÂR[Ar. < Bİ'R] ile ÂBÂR[Fars.]
( Su kuyuları. İLE Hesap defteri. )
- ABD[Ar.] ile MEMLÛK[Ar.]
- ABDÜLLEZİZ[Ar. < HABBÜLLEZİZ: Tatlı tane.]
( Akdeniz bölgesinde ve Afrika'da yetişen, çok yıllık bir bitki. | Bu bitkinin, yemiş gibi yenilen, tatlı ve yağlı ürünü. )
( CYPERUS ESCULENTUS )
- ÂBEHU[Ar.] ile LEMEZEHU[Ar.]
- ABES[Ar.] ile el-LA'İB[Ar.] ile LEHV[Ar.]
- ÂBÎ[Ar. < İBÂ] ile ÂBÎ[Fars.]
( Çekinen, nazlanan, sakınan; tiksinen. İLE Ayva. | Suda yaşayan ve suda oluşan. | Açık mavi. )
- ABÎD[Ar.] ile HAVEL[Ar.]
- ÂBİD[çoğ. EVÂBİD] ile ÂBÎD[Fars.] ile ABÎD[Ar. < ABD] ile ÂBİD[Ar. < İBÂDET]
( Mesel, yanıltmaç. İLE Kıvılcım. İLE Kullar, köleler. | Kulluk[ubûdiyet]. İLE İbâdet eden, tapınan. [çoğ. ÂBİDÎN] )
- ÂBÎDÂT[yanlış olarak ÂBİDE'nin çoğulu] ile ÂBÎDÂT[Ar.]
( Anıtlar. İLE İbâdet eden, inanmış kadınlar. )
- ÂBİDE[Ar. çoğ. EVÂBİD (ÂBİDÂT yanlıştır!)] ile ÂBİDE[Ar. < ABD]
( Anıt, yâdigâr kalacak eser. İLE Köleler. )
- ÂBİR[Ar. < UBÛR, çoğ. ÂBİRÛN, ÂBİRÎN] ile ABÎR[Ar.]
( Bir yerden geçen. İLE Bir ilâç karışımı. | Güzel koku. )
- ÂBİS[Ar.] ile ÂBİS[Ar.]
( Alaycı, saygısız. İLE Asık yüzlü, yüzü ekşi. )
( ABÛS[< UBÛSET]: Somurtkan. )
- ABRÂŞ[Ar.] -ile
( Yüzünde sam lekesi bulunan kişi. )
- ABT[Ar.] ile KİZB[Ar.]
( Yalan. | Şüphe uyandırıcı hareket. İLE Yalan. )
- ABÛS[Ar.] ile SOMURTKAN | ÇATIK/ASIK YÜZ | GARİP, ACAYİP
- ACC[Ar.] ile ÂCC[Ar.]
( Bağırma, na're. İLE Kalabalık. )
- ACEB[Ar.] ile A'CEB[Ar.]
( Acabâ, hayret, gariplik, şaşırılacak şey. İLE [daha/çok/pek] Acâyip, tuhaf, garip olan. )
- ACEB[Ar.] ile İDD[Ar.]
- ACEB[Ar.] ile İMR[Ar.]
- ACELE/ACİLEN/ALELACELE/DERHAL[Fars. der + Ar. ḥāl]/HEMEN[Fars. < HEMÂN] değil/yerine/= İVECE/İVEDİ/EVGİN/ÇABUCAK/ÇABUKÇA/ÇARÇABUK
- ACEM[Ar.] ile Acem[Ar.] ile A'CEM[Ar.]
( Harflere nokta koyma. | Türk müziğinde, "mi" notasına yakın bir perde. İLE Arap olmayanlar. | İran'lılar. İLE Arap kavminden olmayan. )
- ACEMBUSELİK[Ar. ACEM + Fars. BÛ-SELÎK] ile ACEMKÜRDİ[Ar. ACEM + Fars. KURD + Ar. Î]
( Klasik Türk müziğinde kullanılan birleşik bir makam. )
- ACEMÎ[Ar.] ile A'CEMÎ[Ar.]
( Tecrübesiz, toy. | İran'lı. İLE Arap olmayan, İran'lı. | Acemce. | Beceriksiz. | Dilsiz. )
- ACÎB[Ar.] ile TARÎF[Ar.]
- AÇIK SEÇİK = CLEAR-CUT, CLEAR AND DISTINCT[İng.] = CLAIR(E) ET DISTINCT(E)[Fr.] = KLAR/DISTINCTEKLARE UND DEUTLICH(E)[Alm.] = CHIARO E DISTINTO[İt.] = CLARO Y DISTINTO[İsp.] = CLARUS/CLARE ET DISTINCTUS[Lat.] = SAF?S[Yun.] = VÂZIH VE MÜTEMÂYİZ[Ar., Fars.] = KLAAR EN DUIDELIJK[Felm.]
- AÇIK ile/ve/değil/< ÂŞİKÂR/ECLÂ[Ar. < CELÎ]/BEYYİN[Ar.]
- AÇIKLAMA ile/ve/değil BETİMLEME/TASVİR[Ar.]
( [not] TO EXPLAIN vs./and/but TO DESCRIBE )
- AÇIKLAMA = İZÂH/AT, TAFSİLÂT, BEYÂN = EXPLANATION[İng.] = EXPLICATION[Fr.] = ERKLÄRUNG[Alm.] = SPIEGAZIONE[İt.] = EXPLICACIÓN[İsp.] = EXPLENATIO[Lat.] = HO EKS?G?SIS[Yun.] = İZÂH, BEYÂN[Ar.] = BEYÂNKÂRÎ(far.) = VERKLARING[Felm.]
- AÇIKLIK ile/ve İÇTENLİK
( OPEN/NESS vs./and SINCERITY )
( ... ile/ve CHENG )
- ÂCİL[Ar. < ECEL] ile ÂCİL[Ar. < ACELE]
( Vâdeye bağlı, vâdesi geldiğinde yapılacak olan, ertelenmiş. İLE Acele eden. | Acele, gecikmez. )
- AÇILIŞ ile/değil AÇIŞ
( [not] OPENING vs./but TO OPEN )
( PI ile/ve ... )
- ÂCİN[Ar.] ile ACÎN[Ar.]
( Rengi ve tadı değişmiş, bozulmuş pis su. İLE Yoğurulmuş şey, hamur, mâcun. )
- ÂCİZÂNE[Ar. < ÂCİZ + Fars. < ÂNE] ile NÂÇİZÂNE[Fars. < NÂÇİZ]
( Gücü bir işe yetmez olan, güçsüz olarak. | Beceriksizlikle. İLE Değersiz, hiç sayılan, önemsiz, çok küçük bir şey olarak. )
- AÇMAZ/PARADOKS ile/ve/<> ALAYSILAMA/KİNÂYE[Ar.]/İRONİ[İng.]
- ACZ[Ar.] ile MEN[Ar.]
- AD DOLUNAN"/ADL OLUNMAK/ADLOLUNMAK ile/değil ADDOLUNMAK/ADDOLUNAN[Ar. + Tr.]
( Saymak, sayılan. )
- AD/IM/IZ ile/ve UNVAN["ÜNVAN" değil!]
( NAME vs. TITLE (OF DIGNITY) )
( MING ile ... )
- AD ile ADD[Ar.]
( Birini, bir şeyi anlatmaya, tanımlamaya, açıklamaya, bildirmeye yarayan söz, isim, nam. | Herkesçe tanınmış ya da işitilmiş olma durumu. | Canlı ve cansız varolanları, duygu ve düşünceleri, çeşitli durumları bildiren sözcük, isim. İLE Sayma. | Sayılma. )
- ADA BALIĞI ile ALABALIK(TROUT) ile ATLANTİK KERTENKELE BALIĞI ile ATEŞ BALIĞI ile AY BALIĞI[Lat. MOLA MOLA] ile BENİ BALIĞI[Lat. CYPRINION MACROSTOMUS] ile ÇAÇA BALIĞI ile ÇUPRA BALIĞI ile DİL BALIĞI(SOLEFISH, [Lat. SOLEA VULGARIS]) ile DÜLGER BALIĞI[Lat. ZEUS FABER] ile FENERBALIĞI[LOPHIUS PISCATORIUS] ile FULYA BALIĞI[Lat. MYLIOBATIS AQUILA] ile GÜNBALIĞI[Lat. JULIS TURCICA] ile İSTAVRİT[Yun.][Lat. TRACHURUS TRACHURUS] ile KEDİ BALIĞI(CATFISH) ile KELER BALIĞI ile KILIÇ BALIĞI(CEMEL-İL-BAHR / CEMEL-ÜL-MÂ'[Ar.], SWORDFISH[İng.]) ile KIRLANGIÇ BALIĞI[Lat. TRIGLA HURUNDO] ile KIZILKANAT[Lat. SCARDINUS ERYHROPHTHALMUS] ile KÖPEK BALIĞI(SHARK) ile KUM BALIĞI[Lat. AMMODYTES] ile KUPES[Lat. BOOPS BOOPS] ile KÜÇÜK AĞIZLI LOTAK[Lat. CYPRINION KAIS] ile MERCAN BALIĞI ile OK BALIĞI ile ORKİNOS[Yun.]/TON[Lat. THUNNUS] ile ÖRDEK BALIĞI[Lat. LABRUS MIXTUS] ile PAPAZBALIĞI[Lat. CHROMIS CHROMIS] ile PEMBE, KURBAĞA AĞIZ BALIĞI ile RİNGA BALIĞI(HERRING)[Lat. CLUPEA HARENGUS] ile SANDIK BALIĞI[Lat. LACTOPHRYS TRIQUETER] ile TON BALIĞI(TUNAFISH) ile TARANGA ile TORPİLBALIĞI ile YILAN BALIĞI(İNKİLÎS[Ar.], EEL[İng.]) ile ACI BALIK ile BIYIKLI BALIK ile DİKENLİ BALIK[Lat. G. ACULEATUS] ile DUBAR[Lat. MUGIL CEPHALUS] ile ÜZGÜNBALIĞI[Lat. CALLIONYMUS LYRA]
( Dünyanın en büyük omurgasızı/yumuşakçası, mürekkep balığıdır. [Eril mürekkep balıklarının boyu 19 metreye kadar ulaşabilir.] )
( SAMEK )
- ÂDÂBA MUGAYERET[Ar.] değil/yerine/= GÖRGÜYE AYKIRILIK
- ÂDÂK[Ar.] ile ADAKK[Ar.] ile ADAK/NEZİR[Ar.]
( Ada. İLE [Daha/en/çok] Dakik, ince. İLE Bir dileğin gerçekleşmesi için sahip olunandan vazgeçmek ve/ya da vazgeçilen şey. )
- ADALE[Ar.] değil/yerine/= KAS
- ADAM[Ar. < ÂDEM] ile HERİF[Ar. < HARİF]
- ADÂVET[Ar.] ile BİĞZA[Ar.]
- ADÂVET[Ar.] ile ŞENEÂN[Ar.]
- ADÂVET/MUGALAZA[Ar.] değil/yerine/= DÜŞMANLIK, YAĞILIK
- ADDETMEK[Ar.] değil/yerine/= SAYMAK
- ADEM-İ TEDİYE[Ar.] değil/yerine/= ÖDEMEYİŞ
- ÂDER[Ar.] ile ÂDER[Ar.]
( Kasığı çıkık kişi. İLE Ateş. )
- ADESE[Ar.]/LENS[İng.] değil/yerine/= MERCEK
( İçinden geçen koşut ışınları, düzenli bir biçimde birbirine yaklaştıran ya da birbirinden uzaklaştıran, camdan ya da ışık kırıcı herhangi bir maddeden yapılmış, genellikle küresel yüzeylerle sınırlanmış saydam cisim. )
- ADESE[Ar.] ile ADESE[Ar.]
( Dürbün, mercek. İLE Kovucuk. )
- ÂDET[Ar.] ile DE'B[Ar.]
- ÂDETA[Ar.] değil/yerine/= NEREDEYSE/SANKİ
- ADHIZ ile/||/<> ADHIZ
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Yüksek yer, başka yüksek şeyler. İLE/VE/||/<> Geçit vermeyen. [dağ] )
- ÂDİL[Ar.] ile/ve/||/<> ÂDİLÂNE[Ar. ÂDİL + Fars. < ÂNE]
( Adâletle iş gören, adâletten, doğruluktan ayrılmayan, hakkı yerine getiren, adâletli. İLE/VE/||/<> Hakça. )
- ADÎL[Ar.] ile MİSL[Ar.]
- ADIM ile VİDA ADIMI/HATVE[Ar.]
( ... İLE Bir vidanın, bir dönüşte aldığı yol. )
- ADÎMET-ÜL-KURÛN[Ar.] -ile
( Deve gibi boynuzu oymayan çatal tırnaklılar. )
- ADL ETMEK değil ADDETMEK[Ar.]
( ... DEĞİL Saymak. | Îtibâr etmek. )
( ADD: Sayma, sayılma. | Îtibâr etme, edilme. )
- ADL[Ar.] ile FEDÂ'[Ar.]
- ADL[Ar.] ile HASEN[Ar.]
- ADL[Ar.] ile IDL[Ar.]
- ADL[Ar.] ile İNSAF[Ar.]
- ADL[Ar.] ile KIST[Ar.]
- ADUD[Ar.] ile ADÛD[Ar.]
( Kol, pazı. | Yardımcı, arka. İLE Isırımlı, bir lokma. | Acıklı, ıstırap verici. | Zâlim. )
- ADUVV[Ar.] ile KÂŞİH[Ar.]
- ÂFET[Ar.] ile ÂFÂT[Ar. < ÂFET]
( Büyük felâket, belâ. | [mec.] Çok güzel insan. İLE Belâlar, musibetler. )
- AFV[Ar.] ile GUFRÂN[Ar.]
- AĞAÇ ile ANZAROT[Ar. < ANZARUT]
( ... İLE Sıcak ülkelerde yetişen bodur bir ağaç. | Bu ağacın yara tedavisinde kullanılan reçinesi. )
( ... cum SARCOCOLLA )
- AĞAÇ ile BAKAM/BAKKAM[Ar.]
( ... İLE Baklagillerden, odunundan kırmızı boya çıkarılan bir ağaç. )
( ... cum HAEMATOXYLON CAMPECHIANUM )
- AĞAÇ ile/ve BEŞÂM[Ar.]
( ... İLE Hicaz'da yetişen ve misvak yapılan hoş kokulu bir ağaç, balsama ağacı. )
- AĞAÇ ile BETÎL[Ar.]
( ... İLE Salkımları sarkık olan ağaç. )
- AGAT = AKİK[Ar.] TAŞI
( Kalseduan kuvarsının bir türü olan, yüzük taşı, mühür vb. yapmakta kullanılan, türlü renklerde, yarı saydam, parlak ve değerli bir taş. [Ancak elmasla kesilebilir.] )
- AĞDA/AKÎDE[Ar.] ile/ve ŞERBET[Ar.]
( Koyu. İLE/VE Sulu. )
( Kaynatılarak çok koyu ve yapışkan bir macun durumuna getirilen pekmez ya da limonlu şeker eriyiği. | Şekerle yapılan ürünlerin hazırlanması ya da beklemesi sırasında şekerin ulaştığı koyuluk. İLE Meyve suyu ile şekerli su karıştırılarak yapılan içecek. | Belirli törenlerde, konuklara sunulan şekerli içecek. | Bazı maddelerin suda eritilmişi. | Sözlenmek ya da nişanlanmak üzere, tarafların antlaşması durumunda, tören yapılarak içilen içecek. )
- AĞIZ ile/||/<> AĞIZ
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Irmağın, su tulumunun, kuyunun ya da testinin ağzı. İLE İnsan ya da hayvanın ağzı. )
- AGLÂL[Ar. < GALEL] ile AGLÂL[Ar. < GULL]
( Ağaçlar arasından akan sular. İLE Boyuna geçirilen zincirler. | Prangalar. | Kelepçeler. )
- AĞLAMA ile/ve/||/<>/> TENEVVUH[Ar. < NEVHA]
( ... İLE/VE/||/<> [Ölünün arkasından] Bağırarak, feryâdederek ağlama. )
- AĞNAM[Ar.] değil/yerine/= SAYIM VERGİSİ
- AĞUSTOS BÖCEĞİ/ORAKBÖCEĞİ | ZÎZÜ[Ar.] | CICADA[İng.] | CICADIS/LANIUS[Lat.] ile/ve ATEŞBÖCEĞİ/YILDIZBÖCEĞİ/ZAMBULA[Lat. LAMPYRIS NOCTILUCA][1 cm.den daha küçüklerdir] ile/ve YERÂA[Ar. | çoğ. YERÂ'], KİRM-İ AHTER, KİRM-İ ŞEB-EFRÛZ, KİRM-İ ŞEB-TÂB, ÂTEŞÎZE[Fars.]) ile/ve BOK BÖCEĞİ(HUNFESÂ'[Ar. | çoğ. HANÂFİS], KÜSTEL[Fars.], GEOTRUPES STERCORARIUS[Lat.], SCARABE/KHEBER) ile/ve GELİN BÖCEĞİ ile/ve HANIM BÖCEĞİ ile/ve İPEK BÖCEĞİ[Ar. DÛD-İ HARÎR, DÛD-ÜL-KAZZ | Fars. DÎVE, KİRM-İ EBRİŞÎM/PÎLE | Lat. BOMBYX MORI] ile/ve KIZ BÖCEĞİ ile/ve UĞUR BÖCEĞİ/UÇUÇBÖCEĞİ/HANIMBÖCEĞİ[Lat. COCCINELLA SEPTEMPUNCTATA] ile/ve AĞILI BÖCEK ile/ve ÇALGICI BÖCEK ile/ve MAKASLI BÖCEK ile/ve MAYIS BÖCEĞİ(COCKCHAFER)[Lat. MELOLONTHA VULGARIS] ile/ve TAM GELİŞMEMİŞ BÖCEK(NYMPH) ile/ve UYUZBÖCEĞİ[Lat. SARCOPTES SCABIEI]
( Dünya üzerinde 5000'den fazla uğur böceği türü bulunmaktadır. )
- AGYÂR[Ar. < GAYR] değil/yerine/= YABANCILAR, BAŞKALAR
- AH[Ar.] ile ÂH[Ar.] ile ÂH[Ar.]
( Ah, yazık. İLE Kardeş. | Dost. İLE Âferin, bravo anlamına kullanılır. )
- AHAD[Ar.] ile ÂHÂD[Ar. < AHAD] ile AHADD[Ar. < HADD]
( Bir. [sayı] | Kişi, kimse. İLE Birler, birden dokuza kadar olan sayılar. İLE [daha/çok/pek] Keskin. )
- AHALİ[Ar.] ile/||/<> MİLLET[Ar.]/ULUS/BUDUN
( Bir kent/semt/memlekette oturanların/yaşayanların tümü. | Bir yerde toplanan kalabalık. İLE Çoğunlukla aynı topraklar üzerinde yaşayan, aralarında dil, tarih, ülkü, gelenek ve görenek birliği olan insan topluluğu. | Herkes, bir yerde bulunan kişilerin tümü. | Benzer özellikleri olan topluluk. )
- AHBÂS[Ar. < HABS] ile AHBÂZ[Ar. < HUBZ]
( Su bentleri. | Su bentleriyle meydana getirilen havuzlar. | Hapisler, zindanlar. | Gayr-i meşrut vakıf durumunda bulunan topraklar ya da binâlar. İLE Ekmekler. )
- AHBEL[Ar.] ile AHBEL[Ar.]
( Böğrülce danesi. İLE Divâne, deli, kaçık. )
- AHD[Ar.] ile MÎSÂK[Ar.]
- AHDA'[Ar.] ile AHDA'[Ar.]
( [daha/çok/pek] Alçak gönüllü, halîm, itaatli. İLE En hud'acı, çok aldatıcı. | Kişinin ensesine yakın iki damar. )
- AHDEB[Ar.] ile AHDEB[Ar.]
( Kambur. İLE Kimsenin oy ve düşüncesini beğenmeyen. Uzun boylu ahmak. )
- AHDER[Ar.] ile AHDER[Ar.]
( Şaşı. İLE Kardeş çocuğu, yeğen. )
- AHDÎ[Ar.] değil/yerine/= ANTLAŞMA/YA GÖRE/GEREĞİ OLAN
- AHFÂ[Ar. < HAFÎ] ile/ve/||/<> AHFİYE[Ar. < HIFÂ]
( [daha/pek/çok] Gizli, en gizli. İLE/VE/||/<> Gizli olanlar. | Ağaç çiçeğinin tomurcuğunu örten dış kabuklar. )
- AHFÂD[Ar. < HAFÎD] ile AHFAZ[Ar.]
( Torunlar. | Yardımcılar, hizmetkârlar. İLE Alçak ve çukur yer. | Alçakgönüllü kişi. )
- AHİD[Ar. AHD] ile AKİT[Ar. AKD]
( DEVİR, ZAMAN, GÜN | AND, YEMİN | SÖZ, SÖZLEŞME, SÖZ VERME )
- ÂHİR[Ar.] ile ÂHAR[Ar.]
- ÂHİR[Ar.] ile BA'DE[Ar.]
- ÂHİRET[Ar.] değil/yerine/= SONRALIK
- ÂHİRU'Ş-ŞEY'İ[Ar.] ile NİHÂYETUHÛ[Ar.]
- AHKÂM-I/MEVDÂD-I MAHSUSA[Ar.] değil/yerine/= ÖZEL YARGILAR
- AHLÂK ile/ve/<> ERDEM/FAZİLET
( Toplumsal. İLE/VE/<> Kişisel. )
( Hiçbir çiçeğin kokusu rüzgâra karşı gidemez fakat erdemlerin kokusu rüzgâra karşı gider en uca bile ulaşabilir. )
( Erdemler ve güçler kendini-idrakle birlikte gelir, daha önce değil. )
( Erdemleri korumanın en iyi yolu erdemlilerle birlikte olmaktır. )
( EUBULIA: Siyasal bir erdem. )
( MORALS vs./and/<> VIRTUE )
( ... ile/ve/<> DE )
- AHLÂK ile/ve/<> SİYASET
( Kuramsal tüze(hukuk). İLE/VE/<> Uygulamalı tüze. )
( Olması gereken(ler)e dayanır. İLE/VE/<> Olan(lar)a dayanır. )
( MORALS vs./and/<> POLITICS )
( ... ile/ve/<> ZHENG )
- AHLÂM[Ar. < HULM(< AKIL)] değil/yerine/= RÜYÂLAR, HULYÂLAR, UYKUDA GÖRÜLEN ŞEYLER | AÇIK SAÇIK RÜYÂLAR | DÜŞÜ AZMALAR
- AHMÂ[Ar. < HAMÂ] ile AHMÂ[Ar. < HAMİYYET] HAMİYET
( Kayınbirâderler. İLE [daha/çok/pek] Hamiyetli. )
- AHMAK[Ar.] ile MÂİK[Ar.]
- AHMEDTU'N-NÂRA[Ar.] ile ETFE'TUHÂ[Ar.]
- AHMES[Ar.] ile AHMEZ[Ar.]
( Kuvvetli, en yiğit kişi. | Katı [yer]. İLE Sağlam, çok sağlam ve dayanıklı. | Suyun içinde sürekli açılıp kapanan ve "denizağzı" denilen bir hayvan. )
- AHNÂ'[Ar.] ile AHNÂ'[Ar.]
( Çapraz ve aykırı işler. | Çarpık ve eğri şeyler. İLE Çok alçakgönüllülük gösteren kişi. )
- AHRAS[Ar.] ile AHRÂS[Ar. < HÂRİS] ile AHRAZ[Ar.]
( Dilsiz. İLE Koruyucular, muhafızlar. İLE Kirpikleri dökülmüş, çipil gözlü kişi. )
- AHRES[Ar.] ile AHREŞ[Ar.]
( Eski [şey]. İLE Sert, katı [şey]. )
- AHŞÂ[Ar.] ile AHŞÂ'[Ar. < HAŞÂ]
( [daha/çok/pek] Korkunç. İLE Gövdede bulunan bağırsaklar, ciğer gibi şeyler, içirik. | Cihetler, mahaller, bölgeler. )
- AHSEN[Ar.] ile AHZEN[Ar.]
( Pek güzel. İLE Çok hüzünlü, kederli. )
- AHTAL[Ar.] -ile
( Çabuk yürüyen. | Boşboğaz. )
- AHÛ[Ar.] ile ÂHÛ[Ar.]
( Kardeş. | Dost. İLE Ceylan, karaca. | Güzellerin gözü. )
- AHVÂL-İ ŞAHSİYE[Ar.] değil/yerine/= KİŞİSEL DURUMLAR
- AHZ[Ar.] ile İTTİHÂZ[Ar.]
- AHZ[Ar.] ile TENÂVÜL[Ar.]
- AHZÂR[Ar. < HAZER] ile AHZAR[Ar.]
( Endişeler, ihtiyatlar. İLE Yeşil. )
- AİDAT[Ar.] değil/yerine/= ÖDENTİ
- AİDAT[Ar.] değil/yerine/= ÖDENTİ
- AİLEVİ[Ar.] değil/yerine/= OĞUŞSAL
- AİT ile/ve/değil EMÂNET/VEDİA[Ar.]
- AJİTATÖR/PROVOKATÖR/MUHARRİK[Ar.] değil/yerine/= KIŞKIRTICI
- AK/AQ[Oğuz] ile/||/<> AK SAY/AQ SAY ile/||/<> AK TEREK/AQ TEREK
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
- AKAM[Ar.] ile AKAM[ka uzun okunur]
( Kısırlık. İLE Kısır, çocuksuz. | Tedavi olanağı bulunmayan hastalık. [ÂKIM: Kısır. | Verimsiz.] )
- AKÂMET[Ar.] değil/yerine/= BAŞARISIZLIK
( Kısırlık, verimsizlik. | Başarısızlık, sonuçsuzluk. )
- AKCİĞER ZARI YANGISI(SATLICAN/ZATÜLCENP[Ar.]) ile/ve KARACİĞER YANGISI ile/ve BRONŞİYOL YANGISI ile/ve LENF BOĞUMLARI YANGISI ile/ve MEME YANGISI(MASTİT)
( ZATÜLCENP ile/ve HEPATİT, ZATÜLKEBED ile/ve BRONŞİYOLİT ile/ve ADEONOİT )
( BİLSÂM[Ar., Fars.]/PLEURÉSIE[Fr.]: Akciğer zarı yangısı, satlıcan. )
( Dünyada en sık karşılaşılan hastalık zatürree/bronşittir. )
( AKCİĞER YANGISI / GIŞÂ-İ CENB[Ar.] / PLEVRA[İt. göğüs boşluğunun iç yüzünü ve akciğerleri saran zar] )
- AKD[Ar.] ile AHD[Ar.]
- AKD[Ar.] ile KASEM[Ar.]
- AKD/AKİD[Ar.] ile/ve/||/<> ÂKİD[Ar. çoğ. AKADE]
( Bağ, bağlama, düğümle(n)me, bağlanma. | Sözleşme, kararlaştırma. | Kurma, düzme. | Nikâh. | Düzyazıyı, koşuğa çevirme. İLE/VE/||/<> Sözleşmenin/nikâhın tarafları, sözleşen kişi/ler. | Çeviriyi yapan. )
- AKI/AQI ile/||/<> AKI (YAGAK)/AQI (YAGAQ)
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Eli açık, cömert. İLE İyi ceviz. )
- AKÎB[Ar. < AKEB] ile ÂKİB[Ar.]
( Bir diğerinin arkasından gelen. İLE Önce. )
- AKİB[Ar.] ile VELED[Ar.]
- ÂKIBET[Ar.] ile HADD[Ar.] ile NİHÂYET[Ar.]
- ÂKİF[Ar. çoğ. ÂKİFÂN, AKÛF] ile/ve/||/<> ÂRİF[Ar. < İRFAN | çoğ. UREFÂ]
( Sebât eden. | İbâdet eden. İLE/VE/||/<> Bilen, bilgili, irfan sahibi.[(Bildiğinin, yapacağının ve söyleyeceğinin) Zamanını ve zeminini] )
- AKÎK[Ar.] ile AKÎK[Ar.]
( Çoğunlukla kırmızı renkte olan bir cins değerli taş. İLE Bunaltıcı sıcak/lık. )
- AKIM/AQIM ile/||/<> (MUNDUZ) AKIN/AQIN
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Bir akışlık su. İLE Sel. | Beklenmeyen, ansızın gelen sel. )
- AKINCI/GAZİ[Ar.] ile/ve/||/<> MÜCAHİT[Ar.]
( [ne yazık ki]
[!savaşta]
Sınırların dışına gidenler. İLE/VE/||/<> Sınır içinde savunmada kalanlar. )
- AKL[Ar.] ile ERB[Ar.]
- AKL[Ar.] ile HICÂ[Ar.]
- AKL[Ar.] ile İLM[Ar.]
- AKL[Ar.] ile LÜBB[Ar.]
- AKL[Ar.] ile NÜHÂ[Ar.]
- AKL[Ar.] ile ZİHN[Ar.]
- AKNÂ[Ar.] ile AKNA'[Ar.]
( İnce, yumru burunlu. İLE En çok kanaat eden. )
- AKRÂ[Ar.] ile AKRA'[Ar.]
( Arkalar, sırt. İLE Başındaki saçlar dökülmüş, dazlak. | Çıplak dağ. )
- AKRABA[Ar.] değil/yerine/= OĞUŞGİL
- AKRAN[Ar.] değil/yerine/= YAŞIT/ÖĞÜR/BÖĞÜR/BOYDAŞ/TAYDAŞ[halkta]
( Yaşça yakın, yaşıt, boydaş, taydaş. | Öğrenmiş, alışmış. | Alışılmış, yadırganmaz olmuş, menus. | Takım, fırka, zümre. )
- AKRU/AQRU ile AKUR/AQUR ile ARAN
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Yavaşça. İLE Ahır. İLE Ahır. )
- AKS-ÜL-AMEL/TEAMÜL[Ar.]/REAKSİYON[Fr./İng. < REACTION] değil/yerine/= TEPKİ/TEPKİME
( Birbirini etkileyen nesneler arasında ortaya çıkan durum. )
- AKSAM[Ar.] ile/değil AKŞAM
( Kısımlar. | Yedek parça. İLE/DEĞİL Güneşin batmasına yakın zamandan gecenin başlamasına kadar geçen zaman dilimi. )
- AKSAT[Ar.] ile AKSÂT[Ar. < KIST]
( Kuru ayaklı hayvan. İLE Hisseler, nasipler, paylar. )
- AKSATA[Ar. < AHZ+İ'TÂ] değil/yerine/= ALIŞVERİŞ
- AKSİNE/BİL-AKİS[Ar.] değil/yerine/= TERSİNE
- AKTA[Ar.] ile AKTÂ'[Ar.]
( Eli kesik. İLE Kesmeler, kırılmalar. | İlgiyi kesmeler. | Beylik arâziler. )
- AKTAR[Ar. < ATTÂR] değil/yerine/= BAHARATÇI
( Baharat ya da güzel kokular satan kişi ya da dükkân. | İğne, iplik, baharat, zarf, kâğıt vb. satılan dükkân. )
- AKTÖRE/AHLÂK[Ar.] ile/ve/=/||/<> ETİK[Yun.]
( [Eylemin/davranışın/alışkanlığın ...] Eylemselliği. İLE/VE/=/||/<> Kuramsallığı.
Toplum tarafından kabul gören değerler ve davranış kuralları bütünü. İLE/VE/=/||/<> İnsan davranışlarının doğru ve yanlışını düzenli bir biçimde inceleyen felsefe dalı. )
( Toplumda, ateş, ahlâkî ve kültürel yapılanmayı, kişilerdeyse, bütüncül bilinci simgeler. )
( Ahlâk, ayırıcı aklın üzerindedir. )
( Ahlâk alanı, yeğleme alanıdır. )
( Ahlâk, düşünmeden ve kolaylıkla yapılandır/yaptıklarımızdır. [olumlu/olumsuz] )
( Kendi doğası ve evrensel ilkelerle uyum içinde olmak. )
( Dış[zahir] ve iç[bâtın] tüm ilimler, ahlâkın arkasındadır. )
( Ahlâk tamam olmayınca, ne ilmin değeri olur, ne de servetin. )
( Etik, ahlâkın metafiziği; ahlâk, etiğin fiziğidir. )
( Yaşamsal. İLE/VE/=/||/<> Felsefesi. )
( MORALS[< Lat.] vs./et/=/||/<> ETHICS[< Yun.] )
- AKVÂZ[Ar.] -ile
( Kum tepeleri. )
- AKVES[Ar.] -ile
( Sıkıntılı vakit. )
- ÂL[Ar.] ile 'ITRE[Ar.]
- ÂL[Ar.] ile ÂL[Ar.] ile ÂL[Ar. < ULÜVV]
( Hîle, düzen, dek. İLE Aile. | Evlât. | Sülâle. İLE Yüce, yüksek. )
- ÂL[Ar.] ile EHL[Ar.]
- ÂL ile/||/<> ÂL ile/||/<> ÂL ile/||/<> AL
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Hanların sancağını yapmak için kullanılan turuncu renkte, süslü bir kumaş.[Turuncu renge de âl denir.] İLE Hile, dalavere. İLE Alin arslân. İLE Al çüvit. | Parlak ve kırmızımsı turuncu renk. )
- ALÂ[Ar.] ile ALÂ, ALE[Ar.] ile A'LÂ ile ÂLÂ[Ar. < EYL] ile ÂLÂ[Fars.]
( Rütbece yükseklik, büyüklük, şeref, şan. İLE Üst, üzere. İLE [daha/çok/pek] Yüksek. İLE İhsanlar. İLE Kirleten. )
- ALÂ[Ar.] ile/ve/=/||/<> BÂLÂ[Ar.]
( Rütbece yükseklik, büyüklük, şeref, şan. | Üst, üzere. İLE/VE/=/||/<> Yüksek, yukarı, üst, yüce. | Boy, uzunluk. )
- ÂLÂ[Ar.] ile NİAM[Ar.]
- ALA ile/||/<> ALA ile/||/<> ALA ile/||/<> ALA
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Beyaz tenli kişi. İLE Kır at. İLE Sayrılıklı görünen kişi. "İnsanın alası içinde, atın alası dışında"[Kişi alası, içtin; yılkı alası, taştın.][Bu atasözü, ihanetini gizlemek için dalkavukluk yapan kişi için kullanılır.] İLE Fergâna'ya yakın bir yayla adı. )
- ALAK[Ar.] ile ÂLÂK[Ar.]
( Pıhtılaşmış kan. | Sülük. İLE Sakız. )
- ALÂKA[Ar.] değil/yerine/= İLGİ
- ALÂKA[Ar.] değil/yerine/= İLGİ, İLİŞKİ, İLİNTİ
- ALÂKA[Ar.] ile MÜNÂSEBET[Ar.]
- ALALADE[Ar.] değil ALELÂDE
- ALÂMET[Ar.] ile ÂYET[Ar.]
- ALÂMET[Ar.] ile DELÂLET[Ar.]
- ALÂMET[Ar.] ile EMÂRE[Ar.]
- ALÂMET[Ar.] ile ESER[Ar.]
- ALÂMET[Ar.] ile RESM[Ar.]
- ALÂMET[Ar.] ile SİMET[Ar.]
- ALÂNGIR ile/= GELENİ
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Küçük bir hayvan. )
- ALÂVÂN ile/= TİMSAH
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
- ALÇAK/ALÇAQ ile/||/<> AMUL
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Yumuşak huylu, uslu. İLE Herhangi bir şeyin hareketsiz[sâkin] olanı. | Yumuşak huylu. )
- ALÇI PENCERE/REVZEN[Fars.] ile KAFA PENCERESİ/REVZEN-İ MENKUŞ[Fars., Ar.]
( Camilerde, genellikle açıtların iç ve dış yüzlerine, birer revzen yerleştirilir. Bunlardan, nakışlı camlarla süslü olan içtekine, içlik; adi camlı olan dıştakine, dışlık adı verilir. İLE Nakışlı camlarla yapılmış alçı pencere, nakışlı revzen, vitray. )
- ALEGORİ[Fr. < ALLEGORIE | İng. < ALLEGORY] ile ANALOJİ[Fr./İng. < ANALOGIE | İng. < ANALOGY] ile METAFOR[Fr.]/MECAZ[Ar.]
( Soyut bir düşünceyi heykel ya da resimle anlatma. İLE Benzeşim.| Örnekseme. | Andırışma. İLE Bir ilgi ya da benzetme sonucu gerçek anlamından başka anlamda kullanılan söz. | Bir sözcüğü ya da kavramı kabul edilenin dışında başka anlamlara gelecek biçimde kullanma. )
- ALEKSİ[Yun.] ile ALEKSİN[Yun.]/KOMPLİMAN[[FR./İNG. < COMPLIMENT]/İLTİFAT[Ar.]
( Okuma yitimi. İLE Gönül okşayıcı, hoşa giden söz. | Koltuklama. )
- ALEL ITLAK[Ar.] değil/yerine/= GENEL OLARAK / HİÇBİR KAYITLA KAYITLANMAMAK
- ALEL UMUM[Ar.] değil/yerine/= GENEL OLARAK, GENELLİKLE
- ALEL USÛL[Ar.] değil/yerine/= YÖNTEMİNCE, YÖNTEMLİ
( Yol yordam gereğince, kurala uygun bir biçimde. | Âdet yerini bulsun diye. )
- ALELÂDE[Ar.] ile FEVKALÂDE[Ar.] ile HARİKULÂDE[Ar.]
( Bayağı, sıradan; olağan, görülegelen. İLE Olağanüstü; güzel, duyulmadık, görülmedik. İLE Olağandışı, eşi görülmemiş; çok güzel, eşsiz. )
itibarı ile 7.748 başlık/FaRk ile birlikte,
7.748 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(2/32)