Bugün[21 Aralık 2025]
itibarı ile 7.797 başlık/FaRk ile birlikte,
7.797 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.


Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...

(11/33)


- HAMİLE[Ar. çoğ. HAVÂMİL] ile HAMÎLE[Ar. çoğ. HAMÂİL]

( Gebe. İLE Kılıç bağı, kılıç kayışı. | Nusha, muska, tılsım. )


- HAMİLE[Ar.] değil/yerine/= GEBE/YÜKLÜ


- HAMÎS[Ar.] ile HÂMİS[Ar.] ile HÂMİŞ[Ar.]

( Beşinci. | Öncü, artcı ve öteki merkezlerden oluşan büyük ordu. İLE Beşinci, dördüncüden sonra gelen sayı. İLE Mektubun altına eklenen yazı. | Yazmalarda, sayfaların kenarında/etrafında bulunan boşluk/lar. )


- HAMİYET[Ar.] değil/yerine/= KORUMA

( Bir kişinin, yurdunu, ulusunu ve ailesini koruma çabası. )


- HAMİYYETİN GEREKTİRDİĞİ GAZAB[Ar.] ile HİKMETİN GEREKTİRDİĞİ GAZAB[Ar.]


- HAMIZ[Ar.] = ASİT


- HAMLAÇ[Ar.] değil/yerine ÜFLEÇ

( ... İLE Kaynak yapımında, metalleri kesme ve eritme işlemlerinde kullanılan, alev püskürten araç. | Laboratuvarlarda, yüksek ısı elde edilen araç. | Kirli havayı dışarı atan ya da temiz hava veren aygıt, aspiratör, vantilatör. )


- HAMLÂC[Ar.] değil/yerine/= ÜFLEÇ/KAMIŞÇIK

( Kuyumcuların, bir ucunu aleve yakın tutup öbür ucunu üfleyerek alevi, altın ve gümüşün yumuşatmak istedikleri noktasına yönelttikleri eğri boru. )


- HAMLE[Ar.] değil/yerine/= ATILIM/ATAK

( İleri atılma, atılım. | Saldırış, savlet. | Satrançta ve damada, taş sürme eylemi. | Atak. )


- HÂMME[Ar. çoğ. HEVÂMM] -ile

( Zararlı böcekler/haşerât. )


- HAMSİN[Ar. (Elli-50)]

( Erbain'den sonra gelen, 31 Ocak'ta başlayan elli günlük kış dönemi. )


- HAMUR[Ar. < HAMİR] değil/yerine/= SUVUN/YOĞRUM


- HAMUR[Ar. < HAMİR] ile YUFKA

( Unun su ya da başka sıvılarla yoğrulmuş durumu. | Kâğıtta tür, nitelik. | İyi pişmemiş [ekmek ve hamur işleri]. | Öz, asıl, maya. İLE Oklava ile açılan, ince, yuvarlak hamur yaprağı. | Sacta pişen bir ekmek türü. | İnce ve çabuk kırılır, dayanıksız. )


- HÂMÛŞ/SÂKİT[Ar. < SÜKÛT]/SAMUT[Fars.] ile HAMÛŞ/HAMUŞ/HÂMUŞ/HÂMÜŞ[Fars.]

( Susmuş, sessiz. | Mevlânâ'nın bazı gazellerinde kullandığı takma adı/mahlası. İLE "HÂMÛŞ" sözü/sözcüğünün hafifletilmiş ve çeşitli kullanımları. [çoğ. HÂMÛŞÂN: Mevlevi mezarlıklarına verilen ad] )


- HANA ile HATA
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Ana. İLE Ata. )


- HANÂN[Ar.] ile HÂNÂN[Fars. < HÂN]

( Yürek yufkalığı, acıma, merhamet. İLE Hükümdarlar, hanlar. )


- HANDERÎS[Ar.] ile HANDE-RÎZ[Ar.]

( Şarap, yıllanmış şarap. İLE Gülüp duran. )


- HÂNE[Ar. < HÂNÂT] ile HÂNE[Fars.]

( Meyhane. İLE Ev. | Bir şeyin bölündüğü, ayrıldığı kısımlardan her biri. | Basamak.[matematik] | Hayâlî me'vâ. | Türk müziğinde bir müzik parçasının oluşturulduğu lâhnî topluluklara verilen bir ad. | Halk şairlerinin beyte verdikleri ad. )


- HANE[Ar.] ve/> KÖY[Fars. < KÛY] ve/> NÂHİYE[Ar.] ve/> KAZÂ[Ar.]

( Ev/ocak. VE/> Yerleşim birimi. VE/> Bucak, bölge. VE/> İlçe. )


- HANEF[Ar.] ile HAYF[Ar.]


- HANEK[Ar. :
Damak.] değil/yerine SÖZ/KONUŞMA


- HANİ[Ar.] ile HANİ[Yun.] ile HÂNİ'[Ar.] ile HANİ[Ar.]

( Nerede, ne oldu, nerede kaldı? | Ötekinin daha önceden bildiği bir şey kendine anımsatılmak istendiğinde kullanılır. | Verilen sözü anımsatan sözün başına getirildiğinde sitem anlatır. | Kimi zaman "bari" anlamında kullanılır. | "Doğrusunu söylemek gerekirse", "Kaldı ki, üstelik" anlamlarında kullanılır. İLE Hanigillerden, Akdeniz'de yaşayan, alaca kırmızı renkli orta büyüklükte bir balık.[Lat. SERRANUS CABRILLA] İLE Boşanmış.[ikisi için de] İLE Diyarbakır iline bağlı ilçelerden biri. )


- HÂNİF[Ar.] ile HANÎF[Ar. çoğ. HUNEFÂ]

( Küskün, dargın. | Gururlu. İLE İslâm dinine sımsıkı bağlı bulunan kişi. )


- HANÎS[Ar.] ile HÂNİS[Ar.]

( Yemini bozup altından çıkmayan. İLE Ettiği yemini yerine getirmeyen. )


- HANÛT[Ar.] ile HÂNÛT[Ar.]

( Ölüyü ilâçlamakta/tahnît etmekte kullanılan ilâç. İLE Dükkân. | Meyhane. )


- HAR[Fars.] ile HÂR[Fars.] ile HÂR[Fars.] ile HÂR[Ar.][Fars.]

( Eşek. İLE Diken. İLE Hor, hakir, aşağı, bayağı. | Yiyici, yiyen. İLE Yıkılmış. )


- HARAÇ[Ar. < HARÂC] ile/ve/||/<> BAÇ[Fars. < BÂC] ile/ve/||/<> BÂD-I HAVA

( Bir yerden, bir kimseden zorbalıkla alınan para. | Osmanlı Devleti'nde Müslüman olmayanların devlete ödemekle yükümlü oldukları vergi. | Osmanlı Türklerinde genellikle toprak sahiplerinden devletçe alınan vergi. İLE/VE/||/<> Osmanlı Devleti'nde gümrük vergisi. | Zorla alınan para. İLE/VE/||/<> Topraksız köylüden alınan kazanç vergisi. )


- HARÂM[Ar.] ile MAHZÛR[Ar.]


- HARÂM[Ar.] ile SUHT[Ar.]


- HARAP[Ar.]/VİRÂN[Fars.] değil/yerine/= YIKKIN/YIKIK


- HARARET[Ar.] değil/yerine/= COŞKUNLUK


- HARÂRET[Ar.] değil/yerine/= ISI


- HARÇ[Ar. < HARC] ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/< HARAÇ[Ar. < HARÂC]/BAÇ[Fars. < BÂC]

( Harcanan para. | Yükseköğrenim öğrencilerinin ödemek zorunda olduğu katkı payı. İLE Bir yerden, birinden zorbalıkla alınan para. )


- HARCIRAH[Ar., Fars.] değil/yerine YOLLUK


- HARCIRAH[Ar.] değil/yerine/= YOLLUK


- HARD[Ar.] ile KASD[Ar.]


- HARDAL[Ar.] ile HARDALA[Ar.]

( Sofrada kullanılan. İLE Hardal tanesi. )


- HARE[Ar.]/MENEVİŞ[Fars.] değil/yerine/= DALGIR

( Bir yüzeyde, renk dalgalanması sonucu görülen parlaklık. | Terementi ağacının tohumu. )


- HAREKET[Ar.] ile IZDIRÂB[Ar.]


- HAREKET[Ar.] ile NUKLE[Ar.]


- HAREM[Ar.] ile HAREM[Ar.]

( Herkesin girmesine izin verilmeyen, saygıdeğer ve kutsal yer. | Hac zamanında ihrâma girilen yerden itibaren Kâbe'ye doğru olan bölüm. | Önceleri, saraylarda ve büyük konaklarda bulunan hanımlar dairesi. | Nikâhlı hanım, zevce. İLE "mefâilün"den "me"yi atarak "fâilün" sözcüğünü "mef'ûlün"e çevirme. )


- HARF-KEŞ[Ar.] ile HARF-ZEN[Ar.]

( Yazı yazan, çizgi çeken. | Saçmasapan konuşup can sıkan. İLE Çalçene, geveze. )


- HARF[Ar.] değil/yerine/= İMCE/İMLEÇ/YAZAÇ/TANIK/KIMSA


- HARF[Ar.] yerine KIMSA/YAZAÇ/İMCE


- HARÎ[Ar.] ile HÂRÎ[Ar.]

( Lâyık, müstahak. İLE Horluk, hakirlik. )


- HÂRİB[Ar.] ile HARÎB[Ar.] ile HÂRİB[Ar. < HARÂB]

( Kaçan, firar eden. İLE Yağma olunmuş, soyulmuş, talan edilmiş. İLE Yıkan, harâb eden. | Haydut, yol kesen. )


- HÂRİC[Ar.] ile HÂRİC[Ar.] ile HARÎC[Ar.]

( Dış, dışarı. | Dışarı çıkan, dışarıda, dışta. | Hiç ilgisi olmayan kişi. İLE Suçlu, günah işlemiş. İLE Dar, ensiz. | Kuşatılmış. )


- HARİCEN[Ar.] değil/yerine/= DIŞARIDAN/DIŞTAN


- HÂRİD[Ar.] ile HARÎD[Ar.] ile HARÎD[Ar.]

( Öfkeli, hiddetli, kızgın. İLE Tek, ayrı. İLE Satın alma. )


- HÂRİF[Ar.] ile HARÎF[Ar. < HİRFET] ile HARÎF

( Yemiş toplayan. İLE Meslektaş, sanat arkadaşı. | Herif, adi ve bayağı adam.| Teklifsiz dost. İLE Sonbahar, güz. )


- HARÎK[Ar.] ile CAHÎM[Ar.] ile NÂR[Ar.] ile SA'ÎR[Ar.]


- HÂRIK[Ar.] ile HÂRIK[Ar.]

( Yırtıcı, yırtan. İLE Yakan, yakıcı. | Yanan, tutuşmuş. )


- HARÎK[Ar.] ile HARÎK[Ar.]

( Yangın, ateş. İLE Hadım. )


- HARÎKA[Ar.] ile HÂRİKA[Ar. < HAVÂRIK] ile HÂRİKA[Ar.]

( Bulamaç, yulaf vs. lapası. | Acı, sızı. İLE Olanakların üstünde olup kişide hayret uyandıran. İLE Ateş, od. )


- HARÎM[Ar.] ile HARÎM[Ar.]

( Saygısız, çekinmez, kayıtsız. İLE Biri için kutsal olan şeyler. | Harem dairesi, harem. | Evin içi gibi başkasına kapalı olan yer. | Bir evin civârı. | Avlu. | Ortak, şerîk. | Hacıların, hac zamanında büründükleri örtü. )


- HARİM[Ar.] değil/yerine KUTSAL

( Girilmesi, yabancıya yasak olan, kutsal tutulan, korunulan yer. )


- HARÎRÎ/HARÎRİYYE[Ar.] ile Harîriyye[Ar.]

( İpekle ilgili, ipekten yapılmış. İpek gibi yumuşak. | Güzel sanatlarda kullanılan ve Semerkand'da ipekten yapılan bir kâğıt cinsi. İLE Seyyit Ahmet-ür-Rufâî tarafından kurulan Rufâiyye tarikatının şubelerinden biri.[kurucusu: Ebü-l-Hasan Aliy-ül-Harîrî'dir.] )


- HÂRİS[Ar. < HARS] ile HÂRİS[Ar. < HİRÂSET] ile HÂRİS ile HARÎS[Ar. < HIRS] ile HÂRİŞ[Fars.]

( Çiftçi, ekinci, harâset eden. İLE Bekçi, gözcü, koruyan, koruyucu, muhâfız. İLE Son derece hırslı olan. İLE Hırslı, tamahkâr, bir şeye çok düşkün, gereğinden fazla istekli. İLE Kaşıma, kaşınma. )


- HARİTA[Ar.] ÇİZMEK değil/yerine/= ÇİZİNÇ ÇIKARMAK


- HARİTA[Ar.] değil/yerine/= ÇİZİNÇ


- HARÎZ[Ar.] ile HARÎZ[Ar.]

( Güçsüz, tâkatsiz. İLE Saklanmış, hıfzolunmuş. )


- HARK[Ar.] ile HARK[Ar.]

( Yarıp yırtma, yırtılma. | Su akacak yarık, ark. İLE Yakma. )


- HARR[Ar. çoğ. HARÛR] ile HÂRR/E[Ar.]

( Sıcaklık, sıcak, harâret. İLE Kızgın, sıcak, yakıcı, harâretli. )


- HARS[Ar.] ile KEZİB[Ar.]


- Hârûn[Ar.] ile HARÛN[Ar.]

( Musa peygamberin büyük kardeşi.[AARON] | Bağdad halifelerinden Hârûn-ür-Reşîd. İLE Harın, ilerleyecek yerde duran ya da geri giden hayvan. | Sokak kedilerinin en büyüğü. )


- HAS/MAHSUS[Ar.] değil/yerine/= ÖZE/ÖZGÜ

( Bir cinste ya da bireyde bulunan, aynı cinsten başka hiçbir türde ya da bireyde rastlanılmayan. )


- HAŞÂHİŞ[Ar. < HAŞHÂŞ] ile HAŞÂİŞ/HAŞÂYİŞ[Ar. < HAŞÎŞ]

( Haşhaşlar. | Gelincikgillerden, kapsüllerinden, afyon, tohumlarından da yağ çıkarılan bitki. İLE Kuru otlar. )

( PAPAVER SOMNIFERUM cum ... )


- HASÂİS[Ar. < HÂSSİYYET] ile HASÂİS[Ar. < HASÎSE]

( Bir şeye, birine özgü/has olan nitelikler/keyfiyetler. İLE Kötü, fenâ, alçak huylar/tabiatlar. )


- HASAR[Ar.]/DAMAGE[İng.] değil/yerine/= ZEDELENME


- HASAR[Ar.] değil/yerine/= ÇIĞIM


- HASÂRET[Ar.] ile HASÂRET[Ar. çoğ. HASÂRÂT]

( Zarar, ziyan. İLE Sıvık, sulu şey. Koyulaşıp katılaşma. )


- HASBETEN[Ar.] ile HASBÎ[Ar.]

( Karşılıksız, parasız, bedava. İLE Karşılıksız, parasız, bedelsiz, bedava. | Gönlüllülükle, beklentisiz, Allah rızâsı için yapılan iş, hizmet, emek, katkı. )


- HAŞEFE[Ar.]/GLANS[İng.] ile/ve/=/<>/hem de/ne de BIZIR/KLİTORİS[Yun.]

( GULFE[Ar.]: Haşefenin etrafında bulunan deri. )


- HASEN[Ar.] ile 'ADL[Ar.]


- HASEN[Ar.] değil/yerine/= GÜZEL


- HASEN[Ar.] ile HASENE[Ar.]


- HASEN[Ar.] ile MUBÂH/MÜBÂH[Ar.]


- HAŞERE[Ar. çoğ. HAŞERÂT] -ile

( Küçük böcekler. | Arı, karınca, örümcek, akrep, fare, yılan ve benzerleri gibi küçük hayvanlar, böcekler. )


- HASET[AR.] ile/ve/||/<> FESAT[AR.]


- HASÎB[Ar.] ile HASÎB[Ar.] ile HÂSİB[Ar.]

( Ucuzluk, bolluk yer. | Hayır sahibi, eli açık, cömert. İLE Değerli, itibarlı, saygın/muhterem, yetenek sahibi. | Sayman, muhasebeci. | Allah'ın sıfatlarından. İLE Hesap eden/edici. )


- HÂSİF[Ar. < HUSÛF] ile HASÎF[Ar.]

( Sararmış, rengi, parlaklığı kalmamış. İLE Aklı başında, olgun, hasâfetli. )


- HASIL ile HÂSIL[Ar.] ile HAŞIL

( Yeni başak tutmaya başlamış ekin. İLE Olan, ortaya çıkan, görünen. İLE Dokumacılıkta kullanılan, unlu ya da çirişli sıvı. [ÇİRİŞ: Çirişotunun kökünün öğütülmesiyle yapılan ve su ile karıştırılarak tutkal gibi kullanılan, esmer, sarı bir toz.] )


- HÂSILA[Ar.] ile/ve/<> HÂSILAT[Ar.]

( Bir işten elde edilen sonuç. Elde edilen kazanç. | Sonuç, netice. İLE/VE/<> Herhangi bir işten husûle gelen şeyler, temettü', yarar/fayda, îrât, vâridat, gelir, kazanç. | Ürün. )


- HÂSILAT[Ar.] ile PARSA[Fars.]

( Ürün. | Gelir, kazanç. İLE Bir izleyici topluluğu önünde yapılan gösteriden sonra toplanan para. )


- HAŞÎM[Ar.] ile HÂŞİM[Ar.]

( Gösterişli, haşmetli. | Ezen, yaran, kıran, parçalayan. İLE [Çorba vb. şeylere] Kuru ekmek kırıntısı doğrayan. )


- HAŞİN[Ar.] değil/yerine/= KATI, KESKİN, SERT, KIRICI


- HASÎR[Ar.] ile HÂSİR[Ar. < HASRET] ile HÂSİR[Ar. < HASÂR | çoğ. HÂSİRÂN, HÂSİRÎN, HÂSİRÛN] ile HÂSÎR[Ar.]

( Feri gitmiş, donuklaşmış göz. | Hasret çeken. İLE Hasret çeken, merâmına nail olmayan. | Çıplak, silahsız, eliboş, savunmadan âciz. İLE Zarara, ziyana uğrayan. İLE Hasır. | Söyler ya da okurken dili tutulan. )


- HAŞİV[Ar.] değil/yerine DOLDURMA

( Doldurma. | Yazıyı ya da konuşmayı gereksiz ayrıntılarla uzatma. )


- HASM[Ar.] ile HASM[Ar. çoğ. HUSÛM]

( Kesme, kesip atma, kesin olarak hal ve fasletme. İLE Düşman. | Karşı taraf, muhâlif. )


- HAŞMET[Ar.] yerine GÖRKEM


- HASNÂ[Ar.] ile HASNÂ'[Ar.]

( Namuslu bayan. İLE Güzel bayan. )


- HAŞR Ü NEŞR[Ar.] değil/yerine/= TOPLANMA VE DAĞILMA


- HAŞR[Ar.]-KALKMAK/KOPMAK -ile/ve/||/<>

( Gizlendiği yerden ortaya çıkmak.[HA-ŞA-RA > HA-ŞA-RE: Açıkta olmayan. Gizlendiği yerden çıkan.] İLE/VE/||/<> Oturduğu/görüldüğü yerden kalkmak.[Kıyam, kıyamet.] )


- HASR[Ar.] ile HASR[Ar.]

( Sıkıştırma, dar bir yerin içine alma. | Hereketten men etme, etrafını çevirme. | Mahsus kılma/kılınma. | Vakfetme, tahsîs etme. | Zaman ayırma. | Konuşurken ya da okurken tutulup kalma. İLE Böğür. | Bel. )

( HÂSIRA: Boş bögür. )


- HASR[Ar.] ile İHSÂR[Ar.]


- HASRET[Ar.] ile/değil HASLET[Ar.]

( Özlem. İLE Huy, doğa, mizac. )


- HASRET ve/<> SILA[Ar.]

( ... VE/<> Bir süre ayrı kaldığı bir yere ya da yakınlarına kavuşma. | Doğup büyüdüğü ve özlediği yer. )


- HASRETMEK[Ar.] değil/yerine/= ÖZGÜLEMEK


- HÂSS[Ar. çoğ. HAVÂS] ile HÂSS[Ar. < HİSS] ile HASS[Ar.] ile HASS[Ar.]

( Özel, mahsus. | Hükümdarın kendine özgü olan. | Saf, hâlis. | Osmanlı döneminde, devletin büyüklerine ayrılan ve yıllık geliri yüzbin akçadan yukarı olan arazi. İLE Hisseden, duyan. İLE Birini bir işe teşvik etme, kandırıp ayartma. İLE Alçak, adi. | Marul. )


- HÂSS[Ar.] ile HUSÛS[Ar.]


- HASSAS[Ar.]/SANTİMANTAL[Fr.] değil/yerine/= DUYARLI


- HASSATEN[Ar.] değil/yerine AYRICA, ÖZELLİKLE


- HAŞYET[Ar.] ile İTTİKÂ[Ar.]


- HATÂ'[Ar.] ile Hatâ[Ar.]

( Yanlış, yanlışlık, yanılma. | Günah. | Kusur, kabahat. İLE Kuzey Çin. )


- HATA'[Ar.] ile LAHN[Ar.]


- HATÂ[Ar.] ile HATA'[Ar.]


- HATÂ[Ar.] ile/değil HATTÂ[Ar.]/DAHASI ile/değil HATTA

( Yanlış. İLE Dahası. İLE Sınırda[hat üzerinde]. )


- HATALU'L-LİSÂN[Ar.] ile ZELEKU'L-LİSÂN[Ar.]


- HATÂR[Ar.] ile HATAR[Ar. çoğ. HATARÂT]

( Çadır eteklerine bağlanan parça. | Bir şeyin etrafını çevreleyen pervaz, çember gibi şeyler. İLE Tehlike. )


- HATÂT[Ar.] ile HATÂT[Ar.] ile HATTÂT[Ar.]

( Cilt yangısından/iltihabından meydana gelen kabukların soyularak iyi olanları. İLE Bağırma, çığırma. İLE El yazısı çok güzel olan sanatkâr. Hatt[güzel yazı] sanatçısı. )


- HATÂYÎ[Ar.] ile Hatâyî[Ar.]

( Hatay kumaşı. | Süslemede/tezhipte açılmış nilüferi andıran bir çiçek motifi. | Tezhipte, merkezini hatâyî denilen çiçek motifi işgal etmek üzere birbirine geçmiş spiral dallardaki çiçek motiflerinden oluşan süsleme tarzı. | Güzel sanatlarda kullanılan ve Çin'de pirinçten yapılan bir kâğıt cinsi. İLE Hatay'a ait, Hatay ile ilgili. )


- HÂTEM[Ar.] ile Hâtem[Ar.]

( Mühür, üstü mühürlü yüzük. İLE Arap kabîleleri arasında tanınmış "Tayyi" kabîlesine mensup ve cömertliğiyle ünlü olan "İbnü Abd-illâh Bin Sa'd"ın takma adı. | Çok cömert. )


- HÂTEMÎ[Ar.] ile HÂTEMÎ[Ar.]

( Hâtem'e mensup. İLE Mühürle ilgili. | Mühür yapan. )


- HATF[Ar.] ile HATF[Ar.]

( Ölüm, ölme. İLE Kapma, aşırma, çalma. | Şimşeğin göz kamaştırması, gözü alması. )


- HATÎ'E[Ar.] ile İSM[Ar.]


- HÂTİB[Ar.] ile HATÎB[Ar. çoğ. HUTEBÂ]

( Hitâbeden, söz söyleyen. İLE Camide hutbe okuyan. | Düzgün konuşan. )


- HÂTIR[Ar.] ile NAZAR[Ar.]


- HATÎR/HATTÂR/HATÛR[Ar.] ile HATÎR[Ar.]

( Hilekâr. İLE Şan ve şeref sahibi. | Yüce, ulu. | Tehlikeli, muhataralı. )


- HATIRA[Ar.]/BERGÜZAR[Fars.]/YÂDİGÂR[Fars.] değil/yerine/= ANMALIK, ARMAĞAN


- HATIRA[Ar.] ile ANI


- HATIRLAMAK[Ar.] ile/değil/yerine/= ANIMSAMAK


- HATM[Ar.] ile HATM[Ar.]

( Hâlis. | Hüküm ve kaza gerektirme, icab ettirme. | Sağlamlaştırma. İLE Kuş gagası. | Burun.[insanda ve hayvanda] )


- HATM[Ar.] ile RESM[Ar.]


- HATM[Ar.] ile TAB'[Ar.]


- HATT[Ar. çoğ. HUTÛT] ile HATT[Ar.]

( Çizgi. | Satır. | Yol. | Yazı. | Buyruk/ferman, sultan yazısı. | Sıra, saf. | Gemiler için hareket istikameti olarak belirtilen taraf. | Yalnız uzunluğu olan boyut/buut. | Gençlerde terleyen bıyık/sakal. | Parmağın onikide biri olan bir ölçü. İLE Aşağı inme/indirme. | Oyunda taş çıkarma. )


- HATTA[Ar.]["HATA" değil!] değil/yerine/= DAHASI


- HÂV[Ar.] ile PÜRZ[Ar.]

( Şeftalide olduğu gibi bazı meyvelerin üstündeki ince tüy. | Çuha ve benzeri kumaşların ters yüzünde bulunan tüy. İLE Kumaş tüyü/hâvı. )


- HAVA[Ar.] değil/yerine/= GÜNZEL | EZGİ | KALIK


- HAVADAR[Ar., Fars.] değil/yerine/= YELEÇ/YELEKEN

( Yüksek ve çevresi açık yer. )


- HAVÂSS[Ar. < HÂSSE] ile HAVÂSS[Ar. < HASS/HASSA]

( Duygular, hasseler. İLE Hassalar, keyfiyetler. | Saygın/muhterem olanlar. | Bazı manevi etkiler için okunan dualar. )


- HAVF[Ar.]/FOBİ[İng.] değil/yerine/= YILGI, KORKU, KORKMA

( Belirli nesneler ya da durumlar karşısında duyulan, olağandışı güçlü korku, dehşet. )


- HAVF[Ar.] ile/ve/||/<> HAŞYET[Ar.]

( Bilmediğinden korkmak. İLE/VE/||/<> Bildiğinden korkmak. )

( Gayb olan Allah'tan "korkmak". İLE/VE/||/<> Hâzır olan Allah'tan "korkmak". )


- HAVF[Ar.] ile HEL'A'[Ar.] ile FEZ'A[Ar.]


- HAVF[Ar.] ile HEVL[Ar.]


- HAVF[Ar.] ile REHBE[Ar.]


- HAVF[Ar.] ile VECEL[Ar.]


- HÂVÎ[Ar.] değil/yerine/= İÇİNE ALAN, İÇERME, KAPSAYAN


- HAVLU ile/değil AVLU[Yun.]/HANAY/SAHN[Ar.]/HAYAT[Ar. < HIYÂT]

( Gövdenin çeşitli yerlerinin kurulanmasına yarayan dokuma bez. İLE Bir yapının ya da yapı öbeğinin ortasında kalan, üstü açık, duvarla çevrili alan. )


- HAVLU ile/değil PEŞTAMÂL[< Fars. PÜŞT-MÂL), MİZER/NİTÂK[Ar.]

( ... İLE/DEĞİL Hamamda, örtünmek ve kurulanmak için kullanılan ince dokuma. | İş yaparken, bele bağlanan, uzun, geniş dokuma. | Başa örtülen dokuma. )

( PÎŞ-GÎR[PEŞKİR şeklinde galat olarak kullanılmıştır.] ile PÜŞT-MÂL[: Arka örten/silen şey.] )


- HAVRÂ[Ar. çoğ. HÛR] ile HAVRA[İbr.]

( Âhû gözlü. İLE Yahudilik tapınağı, sinagog. | Çok gürültülü yer. )


- HAVUZ[Ar.] ile/ve/değil PİSİN

( Etrafı çitle çevrili yer. | Suya girme. | Sakınılacak işe girişme. İLE/VE/DEĞİL Yüzme havuzu. )


- HAVUZ ile BİRKE[Ar.]

( ... İLE Büyük havuz, küçük göl, gölcük. | Göğüs. )


- HAVZ[Ar.] ile HAVZ[Ar.] ile HAVZ[Ar. çoğ. HİYÂZ]

( Etrafı çitle çevrili yer. İLE Suya girme. | Sakınılacak işe girişme. İLE Havuz. )


- HAVZA[Ar.] ile HAVZA[Ar.]

( Bir hükümetin idaresi altında bulunan ülkelerin tümü. İLE Açık ve düz olan deniz kıyısı. | Dağ ya da tepelerle sınırlanmış, aynı denize, göle ya da ırmağa akan bölge. | Kenar, yan, taraf. | Memleket. | Maden bölgesi. | [yerbilim] Tekne. )


- HAYA[Fars.] ile HAYÂ'[Ar.] ile AYA

( Erbezi, husye/husâ, testis. İLE Utanma, utanç. | Namus, edep. | Günahtan kaçınma. İLE Avuç içi. )


- HAYA/HUSYE/BEYZE/BİLLUR/MEBİZ[Ar.]/TESTİS[Lat.] değil/yerine/= ERBEZİ/TAŞAK

( TESTICLE vs. SCROTUM )


- HAYALET[Ar.] ile/ve/||/<> HAYAL[Ar.] ET


- HAYALÎ[Ar.]/FANTASTİK[Fr. FANTASTIQUE/İng. FANTASTIC] değil/yerine/= DÜŞLEMSEL


- HAYÂT[Ar.] ile 'IYŞ[Ar.]


- HAYAT[Ar.] ile HAYAT

( Yaşam, dirim. | Doğumdan, ölüme kadar geçen süre, ömür. | Yaşam biçimi, içinde yaşanılan koşulların tümü, yaşantı. | Meslek ve durum. | Geçim koşullarının tümü. | Canlılığı gösteren hareket, kaynaşma. | Canlı varoluşu, yaşamayı sağlayan koşulların tümü. | Bir kişinin yaşamöyküsü. İLE Genellikle köy ve kasaba evlerinde, üstü kapalı, bir ya da birkaç yanı açık sofa. | Avlu. | Balkon. )


- HAYÂT[Ar.] ile KUDRET[Ar.]


- HAYÂT[Ar.] ile NEMÂ[Ar.]


- HAYÂT[Ar.] ile RÛH[Ar.]


- HAYÂT[Ar.] değil/yerine/= YAŞAM


- HAYATÎ[Ar.]/SURVIVAL[İng.]/VITAL[İng.] değil/yerine YAŞAMSAL


- HAYBE/T[Ar.] ile HEYBET[Ar.]

( Boş, işe yaramaz, anlamsız iş. İLE Korku ve saygı uyandıran görünüş. )


- HAYIRSEVER/HAYIRPERVER = HAYIRHAH[Ar., Fars.]

( Yoksullara, düşkünlere, yardıma gereksinimi olanlara, iyilik ve yardım etmeyi seven, iyiliksever, yardımsever. | İyilik dileyen/isteyen, iyicil. )


- HAYR[Ar.] ile HAYR[Ar.]

( İyilik, iyi, yararlı iş, yarar. İLE İyi, yararlı, yarar, hayırlı. )


- HAYR[Ar.] ile MENFA'AT[Ar.]


- HAYR[Ar.] ile Nİ'MET[Ar.]


- HAYR[Ar.] ile SALÂH[Ar.]


- HAYRET[Ar.] ile DEHŞ[Ar.]


- HAYS[Ar.] ile HAYZ[Ar. çoğ. HİYÂZ]

( Saygı, itibar. | İlgi. İLE Bayanlarda aybaşı durumu. )


- HAYVÂN[Ar.] -ile

( Canlılık, dirilik. | Canlı şey. | İnsanı da içine alan tüm canlılar. | HAYEVÂN )


- HAYVÂNÂT-I MÂSSA[Ar.] -ile

( Pire ve benzeri gibi hortumuyla emen hayvanlar. )


- HAYVÂNÂT-I MÂZIG[Ar.] -ile

( Geviş getiren hayvanlar. )


- HAYY[Ar.] ile HAYEVÂN[Ar.]


- HAYYÂL[Ar.] ile HAYYÂL[Ar. < HAYL]

( Hileci, dalavereci. İLE At yetiştiren, at terbiyecisi. )


- HAYYİZ[Ar.] ile/ve/||/<>/> TAHAYYÜZ[Ar.]

( Mekân, mevki, sâha. İLE/VE/||/<>/> Yer tutma, önemli bir yeri olma, saygıya/hürmete, îtibâra nâil olma. | [nesneler için] Boşlukta bir yer tutma, yer işgal etme. )


- HAZÂ[Ar.] ile HAZA'[Ar.]

( Bu, şu, o. İLE Kesme. | Kesip yarma. )


- HAZAR[Ar.] ETMEK ile ÇEKİNMEK


- HAZAR[Ar.] ile Hazar[Ar.]

( Sabit meskeni olanların oturdukları memleket. | Barış ve güven. İLE Deniz. | Hazar Denizi çevresinde yaşamış eski bir Türk boyu ya da bu boydan olan kişi. )


- HAZER[Ar.] ile İHTİRÂZ[Ar.]


- HAZF[Ar.] ile İKTİSÂR[KASR]


- HAZFETMEK[Ar.] değil/yerine GİDERMEK/KALDIRMAK


- HÂZIK[Ar.] değil/yerine/= BECERİ SAHİBİ


- HÂZİM[Ar. < HEZÎMET] ile HAZÎM[Ar.]

( Hezîmete uğratan, zafer kazanan, galip. İLE Sarhoş. )


- HÂZIM[Ar.] ile HÂZIM[Ar.]

( Hazmeden, hazimli, ihtiyatlı, akıllı, işinde gözü açık, sağlam olan. İLE Sindiren/sindirici, hazmettiren. )


- HÂZİN[Ar. < HİZÂNE | çoğ. HUZZÂN] ile HAZÎN[Ar. < HÜZM]

( Hazine muhafızı, hazinedar, bekçi. İLE Hüzünlü, mahzun olarak, kederli, gamlı. | Hüzün verici. | Acıklı, üzüntü veren, dokunaklı. )


- HAZIN[Ar.] değil/yerine/= KIŞLIK YİYECEK


- HAZİNE ile MÎRÎ[Ar.]

( ... İLE Hükümetin, hazinenin malı olan, beylik. | Devlet hazinesi. )


- HÂZÎZ[Ar.] ile HÂZÎZ[Ar.]

( Mutlu, mes'ud. İLE En aşağı, zîr. | Dağ eteği.[>< EVC: Zirve, doruk.] )


- HAZM[Ar.] ile HAZM[Ar.]

( Kesin karar, sebat, direnme. | Doğru ve sağlam oy ve karar. İLE Midedeki yiyecekleri eritme, sindirme. )


- HAZÛL[Ar.] ile HAZÛR[Ar. < HAZER]

( Kimsesiz, yardımsız kalarak herşeyden mahrum sürünme. İLE Çok çekingen/dikkatli. )


- HAZZ[Ar.] ile HAZ/HAZZ[Ar. çoğ. HUZÛZ, HUZÛZÂT] ile HÂZ[Ar.]

( Kesme, kısaltma. | Kazıma, yırtma, silme. İLE Hoşlanma, zevklenme, sevinç, memnunluk. Hoşa giden duygulanım, hoşlanma. | Bir şeyden duyusal ya da tinsel sevinç duyma. | Sürdürülmesi istenilen ılımlı ve doygunluk veren coşku. | Baht, tâlih, nasip, saadet, kıymet. İLE Kir, pas. )


- HAZZ[Ar.] ile KISM[Ar.]


- HAZZ[Ar.] ile NASÎB[Ar.]


- HECCAV[Ar.] değil/yerine YERGİCİ


- HECE[Ar.] yerine SESLEM


- HEDBE[Ar.] -ile

( Ufak tespih böceği. )


- HEDER[Ar.] ile/değil HEBÂ[Ar.]

( Karşılığını alamama, boşa gitme, ziyan olma. İLE/DEĞİL Hiçbir işe yaramadan yok olma, boşa gitme. )


- HEDİYE[Ar.]/PEŞKEŞ[Fars.] değil/yerine/= ARMAĞAN

( MUNUS[Lat.]: Armağanlaşmak. )


- HEDY[Ar.] ile BEDENE[Ar.]


- HEDY[Ar.] ile BEYÂN[Ar.]


- HEKİM ile NİTÂSÎ[Ar.]

( ... İLE Anlayışlı hekim. )


- HELÂ/HALÂ[Ar.]/KENEF[Ar. < KENİF]/KERİZ[Fars. < KARIZ]/AYAKYOLU/WC/TOILET[İng.]/00[Fr.]/TUVALET[Fr.] ile MEMİŞHANE ile TUVALET

( Ayakyolu. İLE Gece giysisi. )


- HELÂHİL-NİSÂR[Ar.] ile HELÂHİL-RÎZ[Ar., Fars.]

( Öldürücü zehir saçan. İLE Öldürücü zehir saçan. )


- HELÂL[Ar.] ile MÜBÂH[Ar.]


- HEMM[Ar.] ile GAMM[Ar.]


- HEMM[Ar.] ile HİMMET[Ar.]


- HEMM[Ar.] ile İRÂDE[Ar.]


- HEMM[Ar.] ile KASD[Ar.]


- HEMZ[Ar.] ile LEMZ[Ar.]

( Örtülü ayıplama. İLE İthâm ederek ayıplama. )


- HENGÂME[Fars.][HANGAME/ENDAME değil!] ile İZDİHÂM[Ar. < ZAHAM] ile CURCUNA

( Kavga, patırtı, gürültü. İLE Kalabalık, yığılma, kalabalıktan sıkışma. İLE Gürültülü, karışık durum. | Türk müziğinde, on zamanlı, altı vuruşlu küçük bir usûl. | Bu usûlle bestelenmiş yapıt. )


- HENÎ'[Ar.] ile MERÎ'[Ar.]


- HER ZAMAN ile SÜREKLİ/DAİMA[Ar.]

( Zaman-ötesi oluş, tümüyle Şimdi'dedir. )

( EVERY TIME vs. ALWAYS/FOREVER
Timeless being is entirely in the now. )


- HERKELE[Ar.] ile HERGELE[Ar.]

( İnce, zarif, hoş. | Hoşluk, incelik. İLE Eşek sürüsü. | Binek ve taşıta alışmamış [akıllı] hayvan. | Terbiye ve görgüden uzak, bayağı, aşağılık kişi. )


- HESAP[Ar. < HİSBE]/CALCULUS = ÇAKILTAŞI

( Çakıltaşlarını saymaktan gelir. )


- HEVÂ[Ar.] ile ŞEHVET[Ar.]


- HEY'Î[Ar.] ile HEYÎ[Ar.]

( Astronomi ile ilgili. İLE Madde, varolan. )


- HEYBE[Ar. < AYBE] ile/||/<>/> ARTMAK

( Omuzda taşınan, içine öteberi koymaya yarayan, kilim ya da halıdan yapılmış iki gözlü torba. | Omuzda/sırtta taşınabilen tek gözlü bir çanta türü. İLE/||/<>/> Büyük heybe. )


- HEYBE[Ar. < AYBE] ile HEYBET[Ar.]

( Omuzda taşınan, içine öteberi koymaya yarayan, kilim ya da halıdan yapılmış iki gözlü torba. | Omuza geçirilebilen tek gözlü bir çanta türü. | Eril üreme örgeni.[Güney İkizdere -Rize'de] İLE Korku ve saygı uyandıran görünüş. )


- HEYBE[Ar. < AYBE] değil/yerine/= MANÇUK/ÇUG[dvnlgttrk]


- HEYBET[Ar.] ile CELÂLET[Ar.]


- HEYECAN[Ar.] değil/yerine/= COŞUNTU


- HEYELAN[Ar.][HEYALAN değil!] değil/yerine/= GÖÇÜ/KAYŞA

( Toprak kayması. )


- HEYET[Ar.]/COUNCIL[İng.]/KONSEY[Fr. < CONSEIL] değil/yerine/= KURUL


- HEYET[Ar.]/ENCÜMEN/KOMİTE[Fr. < COMITE]/KOMİSYON değil/yerine/= YARKURUL/ALT KURUL

( Meclis ya da herhangi bir kurultayda, bazı konuları inceleyerek, varılan sonuçları tartışılmak için genel kurula getirmekle görevli, üyeler arasından oluşturulan altkurul. )


- HEYET[Ar.]/KOMİTE[Fr. < COMITE][İng. COMMITTEE] değil/yerine/= KURUL


- HEYKEL[Ar.] değil/yerine/= ANIT/YAPIT/YONTU

( STATUE vs. MONUMENT )


- HEYULA[Ar.]["HEYHULA" değil!]/HYLE[Yun.] ile NESNE, ŞEY | BİÇİMİ OLMAYAN NESNE, ŞEY


- HEZEL[Ar. < HEZL] ile MİZÂH[Ar.]

( Çevresindekileri neşelendirmek amacıyla yazılan ya da söylenilen söz. | Bir şiiri ya da şiir parçasını şakalı bir anlatıma çevirme. İLE Eğlendirme, güldürme ve birinin davranışına, incitmeden takılma amacını güden ince alay. | Gerçeğin güldürücü yanlarını ortaya koyan yazın türü. )


- HEZEYAN[Ar.]/DELÜZYON/DELUSION[İng.] değil/yerine/= SANRI


- HİBÂ[Ar.] ile HİBÂ[Ar. çoğ. AHBİYE]

( Vergi. | Bahşiş. | Bayana kocasından kalan hisse. İLE Keçeden ya da abadan yapılmış göçebe çadırı, oba. )


- HİBB[Ar.] ile HİBB[Ar.]

( Sevgi, sevgili. | Yol arkadaşı.[çoğ. AHBÂB] İLE Hilekâr, aldatıcı, kurnaz. )


- HİBBE[Ar. < HİBEB] ile HİBE[Ar. < HİBÂT]

( Paçavra, kesilmiş kumaş parçası. İLE Bağışlama, bağış. )


- HİBE[Ar.] ile HEDİYE[Ar.]


- HİBE[Ar.] ile İ'TÂ'[Ar.]

( Mülk olarak vermek. İLE Vermek, bir şeyi, alıcısına ulaştırmak. )


- HİBE[Ar.] ile MİNHA[Ar.]


- HİBE[Ar.] ile Nİ'MET[Ar.]


- HİBRE[Ar.] -ile

( Birebir yaşanmışlıktan elde edilen bilgi. )


- HICÂ[Ar.] ile 'AKL[Ar.]


- HİCÂ[Ar.] ile HİCÂ'[Ar.]

( Bilmece, bulmaca, yanıltmaca. İLE Hicvetme, yerme. )


- HİCÂB[Ar.] ile KİTMÂN[Ar.] ile İHFÂ'[Ar.] ile SETR[Ar.]


- HİCÂC[Ar.] ile HİCÂC[Ar. < HÜCCET]

( Gözün ikinci tabakası. İLE Kanıtlar/deliller, hüccetler, vesikalar, senetler. )


- HİCAL[Ar. < HACLE] ile HİCÂL[Ar. < HECL]

( Gelin odaları. İLE Çukurlar, uçurumlar. )


- HİCAP[Ar.] ile/ve/||/<> HÂCİP[Ar.]

( [örtülmesi gerekeni ...]
Örtmek. İLE/VE/||/<> Örten. )


- HİCÎR[Ar.] ile HİCR[Ar.]

( Huy, âdet, tabîat. İLE Ayrılık. | Sayıklama, saçmalama. )


- HİCİV/HİCV[Ar. < (aslı) HECV]/SATİR değil/yerine/= YERGİ/TAŞLAMA[Ar. TÂRÎZ]

( Birini, bir toplumu, bir düşünceyi, bir nesneyi ya da bir göreneği yermek için yazılmış yazı/şiir ya da söylenmiş söz. İLE "Taşlamak." | Sert madenleri aşındırıcı bir taşla parlatma ve yerine uymasını sağlama. | Alaylı halk şiiri. | Kapalı bir biçimde, dolaylı olarak söz söyleme, târîz. | Hakâret. )

( Terbiyesize, terbiyesizliğini, terbiyesizlik yapmadan ve onun seviyesine inmeden söylemek/yazmak. )


- HİCRET[Ar. < HECR] değil/yerine/= GÖÇ

( Göç. | Hz. Peygamber'in, Mekke'den, Medine'ye göç etmesi.[İslâm tarihinin/takviminin başı][Hicret-i Nebeviye] )


- HİCV[Ar.] ile ZEMM[Ar.]


- HİDÂB[Ar. < HADEB] ile HİDÂB/HİZÂB[Ar.]

( Kanburluklar, yumruluklar. İLE Boya. | Kına. )


- HİDÂS[Ar.] ile HİDÂŞ[Ar.]

( Son, nihâyet, bitim. İLE Tırmalama. )


- HİDÂYET[Ar.] ile İRŞÂD[Ar.]


- HİDÂYET[Ar.] ile NECÂT[Ar.]


- HIFZ[Ar.] ile 'ILM/İLM[Ar.]


- HIFZ[Ar.] ile HİMÂYE[Ar.]


- HIFZ[Ar.] ile HIRÂSE[Ar.]


- HIFZ[Ar.] ile KİLÂE[Ar.]


- HIFZ[Ar.] ile Rİ'ÂYE[Ar.]