V ile başlayan FaRkLaR
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
itibarı ile 15.263 başlık/FaRk ile birlikte,
15.263 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...
(35/62)
- KOMPANSE/COMPENSATED[İng.] değil/yerine/= ÖDÜNLENMİŞ | DENGELENMİŞ
- KOMPLİKE[Fr. < COMPLIQUE] yerine KARMAŞIK
- KOMPLİMAN[Fr. < COMPLIMENT]/İLTİFAT[Ar.] değil/yerine/= İNCELİK
( Gönül okşayıcı, hoşa giden söz. | Koltuklama. )
- KOMPLO/TERTİP[Ar.] değil/yerine/= KURMACA
- KOMŞUDA PİŞER ve/||/<>/> BİZE DE DÜŞER
- KÖN ile KÖNÇÜK
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( İnsan ve at derisi. İLE Yaka. )
- KONAK ile KONAK ile Konak
( Büyük ve gösterişli ev. | Vali, kaymakam gibi yüksek dereceli devlet görevlilerinin resmî konutu. | Konakçı. | Araçla bir günde alınan yol. | Yolculukta geceyi geçirmek için inilen, konaklanılan yer. İLE Kundak çocuklarının başlarında görülen kepek tabakası. | Gözde oluşan ince tabaka. İLE İzmir iline bağlı ilçelerden biri. )
- KONAR ile/değil KONUR
- KONDO İLE RKKY İLE DOUBLE EXCHANGE ile/||/<> MANYETİK ETKİLEŞİMLER
( Malzemelerdeki manyetik mekanizmalar. )
( Formül: TK ~ exp(-1/Jρ) )
- KONDURAMAMAK ile/ve/||/<> YAKIŞTIRAMAMAK
- KONFOR ALANI ile/değil/ne yazık ki "KAYGI/KORKU" ALANI
- KONFOR "ZİNCİRİNİ":
"KORUMAK/SÜRDÜRMEK" ile KIRMAK
- KONFOR[İng. < COMFORT] değil/yerine/= GÖNENCE
- KONFOR ile MUTLULUK
- KONKORDANS/CONCORDANCE[İng.] değil/yerine/= UYUMLULUK
- KONMAK ile ÇÖKMEK
- KONMAK ile KONULMAK
( Kuş, kelebek, uçak, toz vb. bir yere inmek. | Yolculukta geceyi geçirmek için bir yerde kalmak, konuk olmak. | Kısa bir süre için bir yere yerleşmek, bir yeri yurt edinmek. | Bir şeyi emeksiz edinmek. İLE Koyma işinin yapılması, yapılmış olması. )
- KONSANTRASYON/CONCENTRATION[İng.] değil/yerine/= GÖZEÇLENME/YOĞUNLAŞMA/DERİŞİM
- KONSENSUS[KONSENSÜS değil!] değil/yerine/= UZLAŞIM
- KONSEPT[İng. < CONCEPT] değil/yerine/= KAVRAM
- KONSERSİYUM değil/yerine/= YARDIM YÜRÜTÜM BİRLİĞİ
- MUHAFAZAKÂR[Ar.]/KONSERVATİF/CONSERVATIVE[İng./Fr.] değil/yerine/= | TUTUCU
- KONSERVE KAPAĞININ AÇILMASINDA KAPAĞI:
KENDİNE DOĞRU ÇEKMEK değil/yerine İLERİ DOĞRU İTMEK
( Çok dikkat etmek gerek. Hiç farkında olmadan elinizi kesebilirsiniz! )
- KONU EDİNİYOR ile/ve/değil/||/<>/< KONU EDİYOR
- KONU ve/> İDRAK ve/> MELEKE
- KONU/KAVRAM/DURUM:
TARTIŞILABİLİR ile/ve/değil/yerine/< TARTIŞILMAYA DEĞER
- KONUKLUKTA ve/||/<> YEMEKTE ve/||/<> TOPLUMDA
( Gözümüze sahip çıkalım. VE/||/<> Elimize sahip çıkalım. VE/||/<> Dilimize sahip çıkalım. )
- KONULARI/SORUNLARI/DURUMLARI:
UZATMAYALIM! ile/ve/||/<> UZLAŞALIM! ile/ve/||/<> UNUTALIM!
- [ne yazık ki]
KONU(ŞULAN)LARI:
"SULANDIRMA" ile/ve/||/<>/< "ÇOK BİLMİŞLİK"
- KONUMUZ ile/ve/||/<> KONUMUMUZ
- KONUNUN ÖZÜNÜ KAÇIRMA SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI:
KISIR DÖNGÜ ile/ve/||/<> İLGİSİZ AMAÇ ile/ve/||/<> İLGİSİZ SONUÇ ile/ve/||/<> İDDİAYI ZAYIFLATMA ile/ve/||/<> KONUYU SAPTIRMA
( BEGGING THE QUESTION vs./and/||/<> FALLACY OF IRRELEVANT PURPOSE vs./and/||/<> IRRELEVANT CONCLUSION vs./and/||/<> FALLACY OF STRAW-MAN vs./and/||/<> FALLACY OF RED HERRING )
- KONUŞ ve/||/<>/> EĞLEN ve/||/<>/> TARTIŞ ve/||/<>/> KORU
( Arkadaş gibi. VE/||/<>/> Çocuk gibi. VE/||/<>/> Eş gibi. VE/||/<>/> Kardeş gibi. )
- KONUŞABİLECEĞİN BİRİ ile/ve/>/değil/yerine SUSUŞABİLECEĞİN BİRİ
- Konuşacağız da ne olacak? demeden KONUŞ!!!
- KONUŞKAN/LIK ile/ve/<> CANDAN/LIK
- KONUŞMA DİLİ ile/ve YAZI DİLİ
( Konuşurken (belki) yeterince dikkat edilemeyebilir fakat yazarken sözcüklere, dile ve Türkçe'mize sahip çıkabiliriz! )
- KONUŞMA SIRASINDA:
KAYITLI BAŞLIKLARA UYABİLMEK ile/ve/||/<> SÖZLERİN/BAŞLIKLARIN, DİNLEYİCİYE NE KADAR UYUP UYMAYACAĞI
- KONUŞMA ile/ve/> SOHBET
( ... İLE/VE/> Edeb varsa/girince. )
( İNSIBÂĞ[< SIBG]: Ortamda/mecliste bulunan kişinin boyasıyla boyanma. | Temizlenme. )
- KONUŞMA/DA:
"YORGUNLUK" ile/değil/yerine GELİŞİM/DÖNÜŞÜM
- KONUŞMAK:
"AĞIZLA" ve/değil/||/<>/< AKILLA
- KONUŞMAK:
DİK ile/ve/||/<> TERS
- KONUŞMAK İÇİN SIRA BEKLEMEK değil/yerine DİNLEMEK
- KONUŞMAK İÇİN SIRA/ZAMAN BEKLEMEK değil/yerine/>< ÖTEKİNİ DİNLEMEK
- KONUŞMAK/KONUŞ(A)MAMAK ile/ve/||/<>/> KAVUŞMAK/KAVUŞ(A)MAMAK
- KONUŞMAK/YAZMAK ile/ve/yerine/değil/hem de YAPMAK/UYGULAMAK
( Bir kişinin bir şey yapıyor ya da yapmıyor gibi görünmesi çoğu zaman yanıltıcıdır. )
( [not] TO TALK/WRITE vs./and/but/also TO DO(/MAKE)/TO APPLY
TO DO(/MAKE)/TO APPLY instead of TO TALK/WRITE
What a man appears to do, or not to do, is often deceptive. )
- KONUŞMAK ve/||/<> ÇALIŞMAK
- KONUŞMAK DÜŞÜNMEYİ BİLMEK
- KONUŞMAK ile/değil/yerine GEREKTİĞİ KADAR KONUŞMAK
( Düşünmeden konuşmanın cezası, sonradan düşünmeye mahkûm olmaktır. )
( Lisanen konuşmak, halen anlaşmak! )
( Konuşmama gereksinimi/n kadar, konuşma gereksinimini anımsayarak KONUŞ!!!
Konuşma gereksinimi/n kadar, konuşmama gereksinimini anımsayarak KONUŞ!!!
Konuşmama gereği kadar, konuşma gereğini anımsayarak KONUŞ!!!
Konuşma gereği kadar, konuşmama gereğini anımsayarak KONUŞ!!! )
( [not] TO TALK vs./but TO TALK IN NECESSITY
TO TALK IN NECESSITY instead of TO TALK )
- KONUŞMAK ile GEVEZELİK
( TO TALK vs. CHATTERING )
- KONUŞMAK ile SÖYLEŞMEK
- KONUŞMA/SÖZ ile/ve DİL
( * Her konuşmanın öznesi vardır. - Dil'in yoktur.
* Her konuşmanın muhatabı vardır. - Dil'in yoktur.
* Her konuşmanın şimdisi vardır. - Dil'in zamanı yoktur.
* Her konuşma, bir şeye dairdir. - Dil, herşey hakkındadır. )
( Dil, konuşur; kişi, dile uyduğu kadar konuşur. )
( Hareket halindekilere konuşulmaz, duranlara/duranlarla konuşulur. )
- KONUŞMAYA DEĞER KİŞİLERLE KONUŞMAMAK ile/ve/<> KONUŞMAYA DEĞMEZ KİŞİLERLE KONUŞMAK
( Kişileri kaybettirir. İLE/VE/<> Söz(cük)leri kaybettirir. )
- KONUŞ(MAY)ABİLECEKLERİMİZ ile/ve/||/<> KONUŞ(MAY)ABİLECEĞİMİZ KADARIYLA KONUŞ(MAY)ABİLECEKLERİMİZ
- KONUŞMAYI BİLMEK ve/= DÜŞÜNMEYİ BİLMEK
- KONUŞMAYI ÖĞRENMEK ile/ve/||/<>/> SUSABİLMEYİ ÖĞRENMEK
( İki yılda. İLE/VE/||/<>/> Kırk ile altmış yıl arasında. )
- KONUŞTUĞUMUZ GİBİ YAZMIYORUZ! ve/||/<> YAZDIĞIMIZ GİBİ KONUŞMUYORUZ!
- KONUŞULABİLİR HİKMET ile KONUŞULAMAZ HİKMET
( Hikmetin dili, simge ve sükûttur. )
- KONUŞUNCA/KONUŞTUKÇA ile/ve/değil/yerine/||/<>/</>< SUSUNCA/SUSTUKÇA/SUSABİLDİKÇE
( Köle/yiz. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>< Sultan/ız. )
- KONUYU:
DAĞITMAK/"DAĞITTIM" ile/ve/değil/||/<>/< DALLANDIRMAK/DALLANDIRDIM
- KONUYU:
"HAFİFLETMEK" ile "SULANDIRMAK"
- KONUYU:
"SULANDIRMAK" ile/ve/||/<> "BASİTLEŞTİRMEK"
- KONVANSİYONEL[İng. < CONVENTIONAL | Fr. < CONVENTIONNEL] değil/yerine/= GELENEKSEL | ALIŞILMIŞ
- KONVEKS İLE KONKAV İLE STAR-SHAPED ile/||/<> ŞEKİL ÖZELLİKLERİ
( Geometrik cadlerin dışbükeylik özellikleri. )
( Formül: f(λx + (1-λ)y) ≤ λf(x) + (1-λ)f(y) )
- KONVERJANT EVRİM ile/||/<> DİVERJANT EVRİM
( Konverjant benzer çevre benzer yapı, diverjant farklılaşmadır )
( Formül: Benzeşme İLE ayrışma )
- KOOPERATİFÇİLİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SOSYAL KOOPERATİFÇİLİK
( )
- KÖPEK ile/ve/değil/||/<>/< KURT
( [oyun/culuk] Hem yavru dönemi, hem de yetişkinlikte. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Sadece yavru döneminde. )
( Sofos. İLE Sofist. )
( Köpek, "havladı" diye kurt, avlanmayacak mı? )
- KOPERNİK:
"MODERN ASTRONOMİNİN İLKİ" değil
ANTİK EVREN ANLAYIŞININ, SON TEMSİLCİSİ
- KOPMA:
(")İNCELDİĞİ(") YERDEN ile/değil/ne yazık ki "İNCİNDİĞİ/MİZ / İNCİTTİĞİ/MİZ" YERDEN
- KOPMA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KIRILMA
- KÖPRÜ ile CHOLUTECA KÖPRÜSÜ
( ... İLE Honduras'ta, Choluteca ırmağı üzerinde, 484 metre uzunluğunda bir köprü.
[Honduras, fırtına ve kasırgalarıyla ünlü bir bölge. 1996 yılında, Choluteca ırmağı üzerinde yeni bir köprü inşâ etmeye karar verdiklerinde şiddetli hava koşullarına dayanmasını amaçladılar. Bir Japon firmasıyla antlaşma yapıldı ve onlar da çok sertleşebilen doğal güçlere dayanacak biçimde tasarlanmış sağlam bir köprü inşâ etti. Günümüzün tasarım ve mühendislik harikası olan yeni Choluteca köprüsü, 1998'de halkın hizmetine açıldı. Bireyler, ırmağın bir kıyısından öteki kıyısına geçerken yeni köprüye hayran kalmadan edemedi. Choluteca'nın gurur ve mutluluğuydu. O yılın Ekim ayında, "Mitch Kasırgası", Honduras'ı vurdu. Dört günde, -normalde altı aylık yağışa eşit olan- 190 santimetreküp yağmur yağdı. Her yerde yıkım oluştu. Choluteca ırmağı yükseldi ve tüm bölgeyi su bastı. Yedi bin kişi yaşamını kaybetti. Honduras'taki tüm köprüler, Yeni Choluteca köprüsü dışında yıkılmıştı. Bir sorun vardı. Köprü, olduğu gibi dururken, ona varan ve ondan çıkan yollar yok olmuştu. Önceden burada yol olduğuna gösterren en ufak bir belirti bile kalmamıştı ve hepsi bu kadar da değildi. Yaşanan taşkın, Choluteca ırmağını, yatağını değiştirmeye zorlamıştı. Yeni bir kanal yaratmıştı ve ırmak, artık köprünün altından değil yanından akıyordu. Sonuç itibarı ile köprü, kasırgaya dayanacak kadar sağlamdı ama hiçbir yere ulaşmayan bir köprü durumuna gelmişti. Dünya daha önce düşünemeyeceğimiz biçimlerde değişiyor. Ve Choluteca Köprüsü, çevremiz değiştikçe bize -kariyerimize, işimize, yaşamımıza- neler olabileceğinin harika bir örneği...] )
(
)
- KOPUK ile AYRI/K
( BROKEN OFF/TORN vs. SEPARATED )
- [ne yazık ki]
KOPUK/LUK ve/< GÜVENSİZ/LİK
- KÖPÜRME ile/ve/||/<> YÜKSELME
- KÖPÜRTME" ile/<> "KÖRÜKLEME"
- KOPUŞ ile/ve/||/<> SÜREKLİLİK
- KOPYA ile TAKLİT
( Nesnelerde. İLE İnsanda ve hayvanda. )
- KÖR GÖZE PARMAK ile/ve/||/<> AVA GİDERKEN AVLANMAK ile/ve/||/<> CİN OLMADAN, ADAM ÇARPMAK ile/ve/||/<> DİMYAT'A, PİRİNCE GİDERKEN, ELDEKİ BULGURDAN OLMAK
- KALMA!:
KÖR ve/||/<> SAĞIR ve/||/<> DİLSİZ
( Geçmiş(in)e. VE/||/<> Şimdi'(n/y)e. VE/||/<> Geleceğ(in)e. )
- [ne yazık ki]
KÖR ŞİDDET ile NEDENSİZ ŞİDDET
- KOR ile KOR[< KOYAR]
( İyice yanarak ateş durumuna gelmiş kömür ya da odun parçası. | Kırmızı renkli. İLE Büyük acı, üzüntü ya da sıkıntı. )
- KÖRK ile KÖRPE
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Güzellik. İLE Geç. | Mevsimi geçtikten sonra doğan kuzu, deve ve buzağı. )
( KÖRPE OĞUL: Yazın doğan çocuk. | KÖRPE FİLİZ: Geç filizlenmiş bitki. | KÖRPE YEMİŞ: Geç olgunlaşan meyve. )
- KORKAĞIN "KILICI" ile/değil/yerine/>< CESURUN BAKIŞI
- KORKAK/LAR ile/ve/değil/yerine KAÇAN/LAR
- KORKAK ile/ve/<> KAYPAK
- KORKAK/LIK ile/ve/||/<>/> NUMARACI/LIK
- KORKAN ile/değil/yerine/>< GÜVENEN
( "Sahiplenir". İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Sahip çıkar. )
- KORKMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< ÇEKİNMEK
( [not] FEAR vs./and/but/||/<>/>/< AVOID
AVOID instead of FEAR )
- KORKMAK ile/değil SAVUNMAYA GEÇMEK
( [not] AFFRAID vs./but TO GET IN DEFENSE )
- [ne yazık ki]
KORKMAZ ile/ve/||/<> UTANMAZ
( Allah'tan. İLE/VE/||/<> Kuldan. )
- KORKU + BİLGİSİZLİK = NEFRET
- KORKU/KORKMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SAYGI/SAYMAK
( Korkuyu yenmek, bilgeliğin başlangıcıdır. )
( Tanrı'yı düşünmeden önce, kendinizi kabul etmek zorundasınız. )
( Before you think God, you must accept yourself. )
( FEAR vs./and RESPECT
RESPECT instead of FEAR )
- KORKU ve ÜZÜNTÜ değil/yerine/>< BİREŞİM(TEVHİD)
( Gelecekle ilgili. VE Geçmişle ilgili. DEĞİL/YERİNE/>< Şimdide. )
- KORKU ile/ve/||/<> AKIL
( İşin içine korku girdiği oranda, "akıl" da etkinleşir. Bir kişi, ne kadar korkusuz ise "aklını" o kadar az kullanır. )
( FEAR vs./and/||/<> REASON )
- KORKU ile ANLAYIŞ EKSİKLİĞİ
- KORKU ile/ve/<>/değil ÇARESİZLİK
- KORKU[PHOBOS] ile/ve/<> DEHŞET[DEIMOS]
( Mars'ın uydularının ve ["savaş tanrısı"] Ares'in aracını çeken atların adı. )
( 1877 - ASAPH HALL )
- KORKU ile/ve/||/<> DENETİM ODAKLI KORKU
- KORKU ve/||/<> HAZ
( Bireylerin, suç işleme nedenleri. )
- KORKU ile/ve/> KAÇMAK
- KORKU ile/ve/değil/||/<>/> KAYGI
( KAYNAK: Korkunun kaynağını biliriz, ancak kaygının kaynağı belirsizdir.
SÜRE: Korku, daha kısa sürelidir, kaygı ise uzun süre devam eder.
ŞİDDET: Korku, kaygıdan daha şiddetlidir. )
( Beyinde. [amigdala'da]. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Zihinde.["bağlarda"] )
( [kaynağı] Dışarıda. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> İçeride. )
( Dışarıdan içeriye. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> İçeriden dışarıya. )
( Varoluşsal, zorunlu, geçerli, gerekli, etkili ve yetkin. İLE Anlamsız, değersiz, geçersiz, gereksiz, etkisiz ve yetkisiz. )
( Köpek/arı korkusu (yakındaysa/yakınlaşıyorsa)
"Köpek/arı kaygısı" (uzaktaysa/yakınlaşmasa da)
Uçak korkusu (binmeye yaklaştıkça)
"Uçak kaygısı" (binmeden ve düşmesi "düşüncesiyle")
Terk edilme korkusu (ondan daha önce terk edememe düşüncesiyle)
"Terk edilme kaygısı" (bitmeye yaklaştıkça)
[Deneyimleneceklerde, elde etmede, sınırlarda ve sınavlarda...]
Başaramama korkusu (zihnindeki ve "kendince" sınırsız "çözümleriyle")
"Başaramama kaygısı" (çıkarlarının kaybedilecek olması ya da çatışmasıyla)
[Varoluş sürecinde ve gereksiniminde...]
"Ben olamama" korkusu (ötekilerin "gücü" ya da "üstünlüğüyle")
"Ben olamama" kaygısı (aidiyet sağlayamamayla) )
( "KAYGI değil/yerine SAYGI" yazısı için burayı tıklayınız... )
( Korkunun bir bölümü, varolanlara bir zarar düşünmediğimiz zaman gider. )
( İhanetten uzak kaldığın kadar korkmazsın. )
( Zan gitmedikçe, korkudan ve kaygıdan kurtulamayız. )
( Gövde ve zihin sınırlılardır, onun için de incinmeye açıklardır, onların, korunmaya gereksinimleri vardır ve bu da korkuya yol açar. )
( Gelecek için antrenman, tutumlar geliştirme; bunlar korku işaretidir. )
( Acı çekmemiş olan, korkmaz. )
( İç ve dış arasındaki ayrımın yalnızca zihinde olduğunu idrak ettiğiniz zaman, artık korkunuz kalmaz. )
( Arzulardan ve korkulardan kurtulun, görüşünüz birdenbire berraklaşacak ve herşeyi olduğu gibi göreceksiniz. )
( İç değerinizi bilmelisiniz, ona güvenmelisiniz ve günlük yaşantınızda arzu ve korkularınızı feda ederek bunu belirgin kılmalısınız. )
( Arzudan ve korkudan kurtulmak bizi öyle korkutmasın. Bu hepimizin bildiğinden öyle farklı, çok daha yoğun ve ilginç bir yaşam sürdürebilmemizi sağlayacaktır. Öyle ki biz her şeyi kaybetmekle gerçekten her şeyi kazanmış oluruz. )
( Once you realise that all comes from within, that the world in which you live has not been projected onto you but by you, your fear comes to an end.
You are love itself - when you are not afraid.
An understanding mind is free of desires and fears.
The more you know yourself the less you are afraid.
Discover your mistake and be free of fear.
The body and the mind are limited and therefore vulnerable; they need protection which gives rise to fear.
Training for the future, developing attitudes is a sign of fear.
Who has not suffered is not afraid.
When you realise that the distinction between inner and outer is in the mind only, you are no longer afraid.
Be free of desires and fears and at once your vision will clear and you shall see all things as they are.
You must know your inner worth and trust it and express it in the daily sacrifice of desire and fear.
Do not be afraid of freedom from desire and fear. It enables you to live a life so different from all you know, so much more intense and interesting, that, truly, by losing all you gain all. )
( FEAR: [not] Forget Everything And Run VS./AND/||/<>/>/BUT Face Everything And Rise
Face Everything And Rise INSTEAD OF Forget Everything And Run )
( Bir kez, her şeyin içten geldiğini, içinde yaşadığınız dünyanın size değil, sizin tarafınızdan yansıtıldığını idrak ettiğinizde, korkularınız sona erer. )
( Biz, sevgiyiz.[korkmadığımızda] )
( Anlayan bir zihin, arzulardan ve korkulardan azâdedir. )
( Korku, bilmemekten ileri gelir. )
( Kendimizi ne kadar daha çok bilirsek, o kadar daha az kaygılanırız. )
( Hatanızı keşfedin ve korkudan kurtulun. )
( Gövdemizin sahibi olursak, korkuyu atarız. )
( Varolan bir şeyden çekinme. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Henüz gerçekleşmemiş bir şeyden çekinme. )
( )
( [CHAT GPT >]
Korku ve kaygı, genellikle birbiriyle karıştırılan, yakından ilişkili duygulardır ancak bunlar farklı deneyimlerdir.
Korku, algılanan bir tehdide tepki olarak yaşanan doğal, sağlıklı bir duygudur. Bizi zarardan korumaya yardımcı olan tehlikeye karşı doğal bir tepkidir. Korku, genellikle kısa ömürlüdür ve bulunduğunuz koşullarda belirli bir uyarana tepki olarak ortaya çıkar.
Kaygı ise sinirlilik ve huzursuzluk ile tanımlanan daha uzun süreli bir düşünce zinciridir. Kaygı, genellikle şu andaki belirli bir uyaran yerine gelecekteki olayların ya da kaygıların beklentisiyle tetiklenir. Acil bir tehlike olmadığında bile zamanla devam eden kronik bir durum olabilir.
Genel olarak korku, belirli bir tehdide ya da tehlikeye verilen bir yanıtken; kaygı, gelecekteki tehdit ya da tehlike olasılığına bir yanıttır. İki duygu da bizi harekete geçmeye ve kendimizi korumaya güdüleyebildiğinden ancak belirli durumlarda yardımcı olabilir. Ancak korku ya da kaygı kronikleştiğinde ya da aşırı duruma geldiğinde, zihinsel ve fiziksel sağlığımız üzerinde olumsuz etkileri olabilir.
[English]
Fear and anxiety are closely related emotions that are often confused with one another, but they are distinct experiences.
Fear is a natural, healthy emotion that is experienced in response to a perceived threat. It is a natural response to danger that helps to protect us from harm. Fear is generally short-lived and occurs in the present moment, in response to a specific stimulus.
Anxiety, on the other hand, is a more prolonged emotion that is characterized by feelings of worry, nervousness, and unease. Anxiety is often triggered by anticipation of future events or concerns, rather than by a specific stimulus in the present moment. It can be a chronic condition that persists over time, even when there is no immediate danger present.
In general, fear is a response to a specific threat or danger, while anxiety is a response to the possibility of future threats or dangers. Both emotions can be helpful in certain situations, as they can motivate us to take action and protect ourselves. However, when fear or anxiety becomes chronic or excessive, it can have negative effects on our mental and physical health. )
( REV', REV'A, HAVF ile/ve/değil/||/<>/> GAMM )
( BÂK, PERVÂ ile/ve/değil/||/<>/> ENDİŞE[< Pehlevice/Farsça]: Düşünüyorum] )
( [not] FEAR vs./and/||/<>/>/but ANXIETY/CONCERN )
( METUS cum//et/./||/<>/> ... )
- KORKU ile/ve/||/<> KIZMA/ÖFKE ile/ve/||/<> ÜZÜNTÜ/ÜZÜLME ile/ve/||/<> UTANMA/UTANÇ[>< AÇGÖZLÜLÜK] ile/ve/||/<> İĞRENME/TİKSİNTİ | ile/ve/||/<> SEVİNÇ(NEŞE)/COŞKU ile/ve/||/<> ŞAŞIRMA/ŞAŞKINLIK/HAYRET
( Farklı coğrafyalarda yaşayıp farklı dilleri konuşsa da yeryüzünde yaşayan tüm bireyler, şu 6 ya da 7 duygu-durum için aynı yüz ifadesi ve mimikleri kullanıyor. )
(
)
(
)
- KORKU ile/ve/değil/yerine KORUMA
( [not] FEAR vs./and/but PROTECTION
PROTECTION instead of FEAR )
- KORKU ile/değil/yerine SEVGİ
( Bir kez, her şeyin içten geldiğini, içinde yaşadığınız dünyanın size değil, sizin tarafınızdan projekte edildiğini idrak ettiğinizde, korkularınız sona erer. )
( Bazen, bazı korkular da sevgiye dönüşebilmektedir. [STOCKHOLM SENDROMU] )
( Korkutamazsın beni, seviyorum seni! )
( Once you realise that all comes from within, that the world in which you live has not been projected onto you but by you, your fear comes to an end. )
( [not] FEAR vs./but LOVE
LOVE instead of FEAR )
- KORKU değil/yerine/>< ŞÜKRAN
- KORKU ile/ve/değil/yerine TEDBİR
( [not] FEAR vs./and/but PRECAUTION
PRECAUTION instead of FEAR )
- KORKU ve/||/<>/> TEMBELLİK
- KORKU ile/ve/değil TEPKİ
( [not] FEAR vs./and/but REFLEX )
- KORKU ile/ve/değil/yerine/||/<>/>< ÜMİT
( Mahkum eder. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>< Özgür bırakır. )
- KORKU ile/ve/> ÜRKÜ/PANİK[Yun.]
( REV', REV'A ile/ve RU'B-FEZ' )
( FEAR vs./and PANIC )
- KORKU ve/||/<>/< ZARAR GÖRMEK
- KORKULACAK OLAN:
KİŞİNİN KAZANDIĞI PARA değil "PARANIN KAZANDIĞI KİŞİ"
- KORKULMASI GEREKEN:
HATA YAPMAK ile/değil/> AYNI HATALARI TEKRAR (TEKRAR) YAPMAK
( Korkmayalım! İLE/> Korkalım! )
- KORKUNÇ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İLGİNÇ
- ... KORKUSU ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ... COŞKUSU
- KORKUTAN ile/ve/||/<> KORKAN
( Korkutanlarla ile korkanlar arasında sessiz bir suç ortaklığı vardır. )
- KORKUTUCU/LUK ile/||/>< GÜLÜNÇ/LÜK
( "Korkutucu olmaya" çalışırken, abartı ölçüsü artırılırsa korkutuculuktan kolaylıkla gülünçlüğe düşülebilir/düşülür. )
- KORKUYA DAYALI "SAYGI" ile/değil/yerine SAYGI
- [ne yazık ki]
"KORKUYU, ÖFKE İLE YATIŞTIRMAK" ile/ve/||/<> "ÖFKEYİ, KORKU İLE YATIŞTIRMAK"
- KÖRLER ÇARŞISINDA ve/||/<> SAĞIRLAR ÇARŞISINDA
( Ayna satma! VE/||/<> Gazel atma! )
- KÖRLÜK:
ZİHİNSEL ile/ve/||/<> İŞLETME ile/ve/||/<> BENCİL
( Kendi eksiklerini "görememe". İLE/VE/||/<> Şirketinde tekrarlayan yanlışlara karşı oluşan "görememe". İLE/VE/||/<> Dost eleştirisine, "niyet okuyarak", inanmamak. )
- KÖRLÜK ile "DAĞ KÖRLÜĞÜ"
- KÖR/LÜK ile/ve/değil/||/<>/< DİKKATSİZ/LİK / ÖZENSİZ/LİK
- KÖRLÜK ile/<> YOKLUK
- [ne yazık ki]
KORNA:
"SELÂMLAMA/VEDÂLAŞMA" ile/ve/||/<> "TEPKİ GÖSTERME" ile/ve/||/<> "ADÂLET ARAMA/SAĞLAMA"
- KORTE[İt. < CORTE]/FLÖRT[Fr./İng. < FLIRT] değil/yerine/= ÂŞIKTAŞLIK
( Kadınla erkek arasındaki duygusal ilişki. | Birbirine duygusal ilgi duyan kadın ve erkek. | Siyasal bir parti, yabancı bir ülke vb.ne tam olarak bağlanmadan yaklaşma. )
- KÖRÜ KÖRÜNE TAKLİT ile/yerine MUHABBETLE TAKLİT
- KORUMA ile/ve/||/<> SAVUNMA
- ŞEFKÂT:
KORUYUCU ve BAKICI ve YETİŞTİRİCİ
- KORUYUCU ile/ve/değil/||/<> KALKAN
- KORUYUCU/MUHÂFIZ[Ar.] ile KOLCU/MUHÂFIZ[Ar.]
( Koruyan kişi. | Himâye eden, kollayıcı, hâmi. | Asalağı dış ortamda yok eden, onun konakçıya ulaşmasına engel olan ilâç ya da işlem. İLE Bir şeyi korumak için bekleyen ya da kol gezen görevli. | Hizmetçilere çalışacak ev bulan kişi. )
- KÖS KÖS[Fars. KÛS: En büyük davul.] (DİNLEMEK, OTURMAK, BAKMAK)
( Etrafındaki olay ya da işlere kayıtsız kalmada, katılmamada. )
- KOŞ ve/||/<> COŞ
- KÖŞE ile/ve/değil/yerine/>< GEZİ
- KOŞMAK ile/= YORTMAK
( Koşmak, sürekli yol yürümek. | İşsiz güçsüz gezmek. )
- KÖSNÜ, ŞEHVET = LUST[İng.] = LUBRICETÉ[Fr.] = LÜSTERNHEIT[Alm.] = LIBIDO[Lat.]
- KÖSTEK değil/yerine/>< DESTEK
- KOSTİK[Fr. < CAUSTIQUE] değil/yerine/= DOKU YAKAN
( Hayvan ve bitki dokularını yakan, aşındıran. )
- KOŞTURMAK ile ACELE ETMEK
- KOŞUK ile GÜZELLEME
( ... İLE Halk yazınında, konusu sevi olan, lirik bir koşuk türü. | Şen, sevinçli duyguları anlatan türkülerde özel bir ezgi. )
- KOŞUK = KOŞMA = GAZEL
( İslâm'dan önce. = Halk yazınında. = Divan yazınında. )
- KOŞUL ile/ve/değil/||/<> ETMEN
- KOŞUL ile/ve/||/<> NEDENSELLİK
- KOŞUL ile/ve/değil/yerine/||/<>/> ÖNCELİK
- KOŞULLANMA ile/ve/değil ALIŞKANLIK
- KOŞULSUZ) SEVGİ:
(EN BÜYÜK) ZAAF ve ERDEM
- KOŞULSUZ SEVGİ ile/ve SEVİYORSAN/SEVGİ VARSA KOŞULSUZ SEVGİ
( UNCONDITIONAL LOVE vs./and UNCONDITIONAL LOVE IF YOU LOVE / IF THERE IS LOVE )
- KOŞULSUZ) SEVMELİ!
- KOŞULSUZ = HAMLİ = CATEGORICAL[İng.] = COTÉGORIQUE[Fr.] = KATEGORISCH[Alm.] = KATEGORIKOS[Yun.]
- KOŞULSUZ/LUK ile KUŞKUSUZ/LUK
- KOŞULSUZ/LUK ile ÖZGÜR/LÜK
- KOT değil/yerine KUMAŞ PANTOLON
- KOTA KİNABALU ile/ve/<> KİNABALU MİLLİ PARKI
( Borneo'nun Sabah Eyaleti'nin başkenti. İLE/VE/<> 754 km² yüzölçümü bulunan park, flora ve fauna açısından bir hazine olarak kabul ediliyor. Parkın içinde, 1500 çeşit orkide, sürüngenler ve 518 çeşit kuş bulunuyor.
[Dünyanın en büyük çiçeği olarak kabul edilen, "Rafflesia Arnoldii"nin çapı 91 cm., kalınlığı 1.9 cm., ağırlığı ise 7 kg.] )
( (Kota) Kinabalu (Dağı) Efsanesi:
Kinabalu Dağı'nın zirvesinde çok iri bir inci ve onu sahiplenen bir ejderha varmış. Bu incinin ünü, sınırları aşıp Çin İmparatoru'nun kulağına kadar ulaşmış. İnciye sahip olma hırsıyla yanıp tutuşan imparator, inciyi kendine getirmesi için bir prensini bu dağa göndermiş.
Prens, henüz dağa çıkmadan, dağın eteğindeki bir köyde, güzel bir yerli kıza âşık olmuş ve onunla evlenmiş. Bir çocukları da olmuş.
Daha sonra görevini anımsayıp dağa çıkan ve ejderhaya görünmeden inciyi almayı başaran prens, Çin'e dönmek üzere bir gemiyle yola çıkmış. Ancak, yolda korsanlara yakalanan prens, hem canını kaybetmiş, hem de inciyi.
Bu olay, eşinin köyünde de duyulunca, yabancıları sevmeyen köy halkı, prensin dul eşiyle alay etmeye, aşağılamaya başlamış. Prensin güzel eşi, bu aşağılamalara daha fazla dayanamayarak, çocuğuyla birlikte kutsal dağın tepesinden aşağı atlamış.
Bu olaydan sonra da, bu kutsal dağa, "Kota Kinabalu" yani "Çinli'nin dul eşi" denilmiş. )
- KÖTEK[Fars.] ile KÖTEK
( Baston, sopa. | Sopayla atılan dayak, patak. İLE Gölge balığı. )
- KÖTÜ HABER ile/ve/değil/yerine/||/<>/> İYİ HABER
( Hiçbir şey, sonsuza kadar sürmez. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Hiçbir şey, sonsuza kadar sürmez. )
- KÖTÜ KOKU ÖNCE TEMİZ OLMAK/TUTMAK
- KÖTÜ NİYET ("VAR") ile/değil/yerine/>< İYİ NİYET (YOK)
- KÖTÜ NİYETLİ/LİK ile/ve/değil/||/<>/< APTAL/LIK
- KÖTÜ (OLMAK) ile/ve/değil/||/<>/< YAŞAMDA KALACAK KADAR KÖTÜ OLABİLMEK
- KÖTÜ TEMEL ve/ne yazık ki/> KÖTÜ İSTEK
- KÖTÜ ile/ve/||/<> DANDİK["DANDİKTEN" DEĞİL!)
( ... İLE/VE/||/<> Düşük nitelikli [uyuşturucu vb.] | Düzmece, kötü nitelikli olan. )
- KÖTÜ ile/ve/||/<> İYİ ile/ve/||/<> BENLİK
( İd. İLE/VE/||/<> Süper ego. İLE/VE/||/<> Ego. )
( Düşman/rakip. İLE/VE/||/<> Yardımcı. İLE/VE/||/<> Kahraman. )
- KÖTÜ[< KÖTİ] ile/ve/||/<> KETÜ[Kıpçak][dvnlgttrk]
( Zorunlu/luk. İLE/VE/||/<> Eksik/lik. | Çolak. )
( KÖTÜLÜK: Kemâl'i engelleyen. )
- KÖTÜ ile/ve/değil/||/<>/< TEHLİKELİ
- [ne yazık ki]
KÖTÜ KULLANIM ile/ve/||/<>/> KÖTÜYE KULLANIM
( "Bir alışveriş, bir fiş." biçiminde, fazladan/gereksiz açıklama yapmak, uyarıda bulunmak. İLE/VE/||/<>/> "Ama bunu söylemenize gerek yok ki! Ben yapınca alışverişi, ZÂTEN/SONUÇTA alıyorum satış fişi." biçiminde [soluksuz/beklemeksizin/düşünmeksizin] "yanıt vermek." )
( Bir kişinin, neyi bilip bilmediğini ve/ya da o an/dönem için anımsayıp anımsamadığını "belirlemek", beklentisi içinde olmak, dilin/ifadenin kötü kullanılmasıdır. [Hiçkimsenin, neyi bilip bilmediği, isteyip istemediği ya da yapıp yapamayacağı, hiçbir zaman, zemin ve koşulda bilinemez!] İLE/VE/||/<>/> Sözcüklerin yetersiz ve kötü kullanımıyla birlikte "niyet okumak" ya da genelleyici/indirgeyici/özdeştleştirici/köktenci/toptancı/sonuç odaklı bir yargı ifadesi ise sürecin ve ilişkinin tükenmesine neden olacak/olmuş bir kötüye kullanımdır. [Güç ve baskı uygulama isteği ve/ya da nedeniyle olduğu/olabileceği gibi sorumluluktan kaçmak gibi çok çeşitli anlamsız/gereksiz nedenlerden de kaynaklanmaktadır.] )
( [... olduğunu/olacağını] "biliyorsun/biliyordun." İLE/VE/||/<>/> "ZÂTEN"/"SONUÇTA"/"ASLINDA" biliyorsun/biliyordun." )
( Dünyadaki Yaşamın Tehlikede Olduğunun 21 Kareyle Kanıtı )
- [ne yazık ki]
!KÖTÜLEME ile/ve/değil/||/<> !"YAKIŞTIRMA"
- KÖTÜLEMEK ile/değil/yerine NE OLDUĞUNU BELİRTMEK
( [not] "TO RUN DOWN" vs./but TO STATE
TO STATE instead of "TO RUN DOWN" )
- [ne yazık ki]
KÖTÜLERİN, "BASKISI" ile/değil/||/<> İYİLERİN, KAYITSIZLIĞI
- KÖTÜLÜĞE, EN İYİ KARŞILIK -ile
( UNUTMAK )
- KAYGILAN/MAK / KORK/MAK:
KÖTÜLÜK EDENDEN VE ETTİĞİNDEN
ile/ve/değil/yerine/daha çok/||/<>/<
İYİLİK EDENDEN VE ETTİĞİNDEN
- KÖTÜLÜK ETME! ve/<> KUYU KAZMA!
( Kötü düşersin. VE/<> Kendin düşersin. )
- KÖTÜLÜK ETMEK ile/ve/||/<>/< ZARAR VERMEK
( İnsanda. İLE/VE/||/<>/< Kişilerde ve hayvanlarda. )
( ÖNCE, ZARAR VERME!
DO NOT HARM!
PRIMUM NON NOCERE PRIMA NON NOCERE )
- KÖTÜ/LÜK ile/ve/<> GEREKSİZ YERE/LİK
- KÖTÜLÜK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İYİ OLANIN YOKLUĞU
- [ne yazık ki]
"KÖTÜLÜK" değil/yerine/>< İYİLERİN ÇABASI
( Kötülüğün baskın gelmemesi için tek koşul, iyilerin, çaba göstermeleridir. )
- KÖTÜ/LÜK ile/ve/değil/||/<> KABA/LIK
- KÖTÜ/LÜK ile/ve/değil KISKANÇ/LIK / HASUT[Ar.]
( Başkasına zarar vermek, kendini güvende hissetmeyen kişinin korkusundan kaynaklanır. )
( [not] BADNESS vs./and/but JEALOUSY )
- KÖTÜLÜKLERLE "YÜKSELMEK" değil/yerine/><
İYİLİKLERLE "KAYBETMEK"
- KÖTÜ/LÜK(TE) ile/ve/değil/yerine/>< İYİ/LİK(TE)
( Hesaplı/planlı. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/>< Hesapsız/plansız. )
( İyi, yapmak ve yaratmakla; kötü, tembellik ve işsizlikle görülür. )
( Mükemmel olmayanı mükemmel olan uğruna seve seve feda edin, o zaman iyi ve kötü tartışmaları artık hiç olmayacak. )
( Ortak iyiliği (bütünün hayrını) arzu ettiğinizde, tüm dünya sizinle birlikte arzu eder. )
( Yapmış olduğu kötülüğü daha sonra yaptığı iyilikle yenen kişi, ayın, ışığını örten bulutlardan kurtulduğu zamanki gibi, dünyaya ışık yayar. )
( Olgun kişi, iyiyi gözlemleyerek onun peşinden gider, kötüyü gözlemleyerek düzeltmeye çalışır. )
( En yüksek katta şereflendirilmenin anlamı, kişinin iyiliğe olan içten aşkının doğurduğu başarıdır. )
( Olayları iyi ve kötü diye ayırdığınız sürece, haklı olabilirsiniz. Gerçekte ise, yerine getirildiklerinde, iyi kötüye, kötü de iyiye dönüşür. )
( Kötüyü kötü görebilmeliyiz ki, iyiyi arayabilelim. )
( Her şeyi iyi görürsek, tuzağa düşeriz. )
( ARETE[Hellence]: İyilik. | Erdem, yetenek, yetkinlik, yararlılık. )
( İyi şeylerin olduğu/olabildiği/olabileceği kadar, kötü; kötü şeylerin olduğu kadar da, iyi şeylerin olduğu/olabildiği/olabileceği ve bu bağlamda da, iyi/kötü tanımının olmadığı/olamayacağı, ancak ve sadece bizim alt seviye yükleme(leri)mizle ya da indirgeme(leri)mizle söz konusu olduğunu anımsamakta yarar vardır. )
( İyi birini gördüğünüzde, onu taklit etmeye çalışın. Kötü birini gördüğünüzde, onun kusurlarını, kendinizde de arayın. )
( İyinin karşıtı, "kötü" değil ne yazık ki "düşünce/düşünme yok(sun)luğu"dur. )
( Azaltamıyorsak. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/>< Artırabiliriz/artıralım! )
( Seçme. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/>< Yeğleme. )
( [not] BAD/NESS vs./and/but/>< GOOD/NESS
GOOD/NESS instead of BAD/NESS )
( MAUVAIS avec/et/>< BON )
( SCHLECHT mit/und/>< GUT )
( MALUM cum/et/>< BONUM )
( MALO con/y/>< BUENO )
( CATTIVO con/e/>< BUONO )
( SEYYİ', RADİ' ile/ve/>< CEYYİD, HASEN )
- KÖTÜMSER/LİK >< İYİMSER/LİK ile/değil/yerine/>< GERÇEKÇİ/LİK
( [sadece] Tüneli "görür". >< Tünelin sonundaki ışığı "görür". İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Tünelle birlikte, ışığı ve gelebilecek treni görür. )
( [sadece] Her fırsattaki "zorluğu" "görür". >< Her zorluktaki "fırsatı" "görür". İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Her fırsatla birlikte kolay olmayabilecekleri birlikte değerlendirir. )
- [ne yazık ki]
KÖTÜMSERLİK = BEDBİNLİK = PESSIMISM[İng.] = PESSIMISME[Fr.] = PESSIMISMUS[Alm.] = PESSIMUS[Lat.]
- KÖTÜMSERLİK değil/yerine/>< KONUŞABİLMEK
( Konuşabilirsek, "kötümserlik" oluşmaz. )
- [ne yazık ki]
KÖTÜMSERLİK:
ÇÖZÜM ARAMAMAK ve/||/<>/< ÇÖZÜMÜN BİR PARÇASI OLMAMAK
- KOĞ/KOV ile KOV
( Dedikodu. İLE Sivrisinek vb. hayvanların ısırmasından korunmak için gövdeye sürülen özel sıvı. )
- KOVBOY[İng. < COWBOY] ile/ve GOŞO
( Amerika'da. İLE/VE Güney Amerika'da. )
- KÖVŞEK/KÖWŞEK ile KÖVÜRGEN/KÖWÜRGEN/KÖMÜRGEN[Oğuz]
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( İyi mayalanmış hamurdan yapılan ekmek. İLE Dağ soğanı. )
- KOVUŞTURMA değil KOĞUŞTURMA
- KÖVÜZ/KÖVİZ/KÖWİZ ile KÖVİJ/KÖWİJ
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Kilim, şilte ya da örtü. İLE Ağacın oyuğu, çürümüş. )
- KÖY ile KİBUTZ
( ... İLE Eşitlik, ortak mülkiyet, tüketim ve eğitim işbirliğini esas alan ve toplumsal adâleti ilke edinmiş kişilerin oluşturduğu İsrail'e özgü bir köy. )
- KOYSUN ile/ve/||/<> ALSIN
( Olanağı bulunan. İLE/VE/||/<> Gereksinimi olan. )
- KOYUN KOYUNA (YATMAK) ile KOYUN KOYUNA
( Koyun koyuna yatmak. İLE Koyunlar arasında. )
- KOYUN ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/< OYUN
( ...'ın koyunu, sonra çıkar oyunu. )
- KRAL[Sırpça]/DESPOT ile/değil/yerine/>< DEVLET ADAMI
( Yöneten fakat yönetil(e)meyen "kişi". İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Yöneten ve yönetilen kişi. )
- KRALDAN ÇOK, KRALCI/LIK ile/ve/değil/yerine/<> KURALDAN ÇOK, KURALCI/LIK
- KRAL(IN SÖZÜ) ile/ve/||/<> OZAN(IN SÖZÜ) ile/ve/||/<> KÂHİN(İN SÖZÜ)
- KRAL/LIK" ile/ve/değil/||/<>/>/< BİLGE/LİK
( Davranışla. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/>/< Sessizlikle. )
- KREDİ ile/değil/yerine/=/||/<>/< SAYGINLIK/İTİBAR
- KRİMİNAL değil/yerine/= SUÇLA İLGİLİ
- KRİZ YOK değil/ne yazık ki KERİZ ÇOK
- RİSK YÖNETİMİ ile/ve/||/<>/> KRİZ YÖNETİMİ
( Hem kişisel, hem de kurumsal/şirket yönetimimizde, öncelikli olarak risk yönetimimizi, planlamalarımızı yapmak, daha sonra da olası büyük sorunlarda nasıl düşünebileceğimizi ve hareket edebileceğimizi iyi hesaplamak ve öngörmek durumundayız/zorundayız! )
- KROMOZOM değil/yerine/= SOYAKTARAN
- KROZOL ve AŞK MEYVESİ
( Orta Afrika Cumhuriyeti'nde bulunan ve tatmanız önerilen iki tropikal meyve. )
- KÜ ile KÜÇ ile KÜÇ ile KÜÇ
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Toplum içinde tanınma bildiren bir sözcük.[KÜLÜG BİLGE: Ünlü bir bilgin.] İLE Güç. İLE Şiddet ya da zulüm. İLE Susam. )
- KUBARMAK ile KUBARMAK
( Hindi ya da güvercinin, tüylerinin kabarması. İLE Çalımlı bir tavır takınmak. )
- KUBBET-üs-SAHRA ve/<> MESCİD-İ AKSÂ
( Caminin 52 penceresinin vitrayları da birbirinden farklıdır. VE/<> ... )
( Sekizgen olarak inşa edilmiştir. VE/<> ... )
- KÜÇ ile KÜÇ ile KÜÇ
( Güç. İLE Şiddet, zulüm. İLE Susam. )
- KÜÇÜĞÜN, BÜYÜĞE SELÂM VERMESİ ile/ve/değil/yerine BÜYÜĞÜN, KÜÇÜĞE SELÂM VERMESİ
- ÇÖZÜMLER:
KÜÇÜK ile/ve/||/<> ARA ile/ve/||/<> YALIN
- KÜÇÜK DERT ile/ve/||/<> BÜYÜK DERT
( Konuşur/konuşturur. İLE/VE/||/<> Dilsizdir. )
- KÜÇÜK EFENDİ KÜLLİYESİ ile ...
( Kocamustafapaşa'dadır. [Nakşibendi Tekkesi olarak kullanılırdı.] )
- [ne yazık ki]
KÜÇÜK HESAP ile/ve/||/<>/>/< BİLGİSİZLİK
( İkirciğe neden olur. İLE/VE/||/<>/>/< Hesapsızlığa ve fazla/yersiz "atılganlığa" neden olur. )
- KÜÇÜK KAN DOLAŞIMI ile/ve/<> BÜYÜK KAN DOLAŞIMI
( Sağ karıncıktan çıkan akiğer atardamarı kalbin hemen üzerinde ikiye ayrılarak biri sağ öbürü sol akciğere ider. Akciğerde kan temizlendikten sonra her akciğerden bir çift toplardamar halinde çıkarak sol kulakçığa dört koldan dökülür. Kalple akciğer arasındaki bu dolaşıma "Küçük Dolaşım" denir. İLE/VE/<> Sol karıncıktan çıkan aort, sola doğru kıvrılarak bir yay yapar. Bu yaydan başa ve kollara damarlar ayrılır. Daha sonra aort aşağı doğru kıvrılarak diyaframı deler ve karın boşluğuna geçer; kalça hizasında ikiye ayrılarak bacaklara uzanır. Bu aralıkta, iç organlara ve kaslara dallar verir. Gövdenin alt kısımlarında oksijensiz kan al ana toplardamarı ile gövdenin üst kısmından toplanan oksijensiz kan ise üst ana toplardamarı ile kalbin sağ kulakçığına dökülür. Bu dolaşım sistemine de "Büyük Dolaşım" denir. )
( KÜÇÜK KAN DOLAŞIMI - İBN. NEFİS, FAZIL b. NÂTIK ve HARVEY )
( Kanımızın, gövdemizi dolaşması, yalnızca 22-23 saniye sürmektedir. )
(
)
- KÜÇÜK PARÇA ile KIYMIK
( ... İLE Çok küçük ve sivri tahta, demir ya da kemik parçası. )
- KÜÇÜK ŞEYLER ve/||/<>/> BÜYÜK ŞEYLER
( Yaşam, küçük şeylerden oluşur. VE/||/<>/> Eğer seversek, büyük olurlar. )
- KÜÇÜK ZİHİN ile/değil/yerine/<>/> ORTA ZİHİN ile/değil/yerine/<>/> İLERİ ZİHİN
( Kişilerle uğraşır. İLE/DEĞİL/YERİNE Olaylarla uğraşır. İLE/DEĞİL/YERİNE Düzenle/sistemle uğraşır. )
( "Her sorunun" kendince bir yanıtı/açıklaması vardır. İLE/DEĞİL/YERİNE Deneyimlerinden öğrenir. İLE/DEĞİL/YERİNE Herşeyden ve herkesten öğrenir. )
( "Dengini" arar. İLE ... İLE/DEĞİL/YERİNE Kendini arar. )
( "İleri zihinler, kendi çağının ötesindedir, zekiler, kendine bir şeyler çıkarır ve ahmak olan da buna karşı koyar.[The great person is ahead of their time, the smart make something out of it, and the blockhead, sets themselves against it.]" )
- [ne yazık ki]
"KÜÇÜK ŞEYLERİ KONUŞMAMAK" ve/||/<>/>/ne yazık ki BÜYÜK ŞEYLERİ KONUŞAMAMAK
- KÜÇÜLMEK ile/değil/yerine İNCELMEK
- KÜÇÜMSEMEK ve/||/=/<> ABARTMAK/"BÜYÜLTMEK"
- KÜÇÜMSEMEK ile HOR GÖRMEK
( Kimseyi küçümseme! Nokta da küçüktür fakat bitirir tümceyi. )
( "Karıncayı bile incitmem" deme! "Bile"den incinir karınca. Söz söylemek, İrfân ister; anlamak, İnsan! )
( TO DESPISE vs. TO BELITTLE )
( CONTEMPTUS cum DEDIGNATIO )
- [ne yazık ki]
!"KÜÇÜMSEMEK" ile/ve/||/<>/> KÜÇÜMSEDİĞİNE GEREKSİNİM DUYMAK/MUHTAÇ KALMAK
( Kapalı olan Antep fıstığını, bırakıp sonunda, o kapalı olanları açmaya çalışmak kadar komik, çaresiz ve vahim durumlara düşmemek için çoğu ufak/değersiz/yetersiz "görünen" şeyi ve kişiyi küçümsememek gerekir. )
- KÜÇÜMSEMEK ile ÖNEMSEMEK/ÖNEMSEMEMEK
( "Sahip olduklarını/olduklarında." İLE "Sahip olamadıklarını/olamadıklarında." )
- KÜÇÜMSEMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< ÖTEKİLEŞTİRMEK
- KUDRET ve/<> HİZMET
( CAPABLE and/<> TO SERVE )
- KUDRET ile TASARRUF
( CAPABLE vs. SAVING )
- KUDURGAN = AZGIN
- KUDUZ ile KUNDUZ
- KÜFÜR ETMEK ile/değil/yerine "BU DA VAR(MIŞ)" DEMEK
- KÜFÜR ETMEK/EDEN/ŞATİM[Ar. < ŞETM] ile/değil/yerine/>< ŞÜKÜR ETMEK/EDEN
- KÜFÜR[Ar. KFR/KÂFİR: Örten. | Çiftçi.] (ETMEK) değil/yerine/= SÖVGÜ/SÖVMEK
- KÜFÜR KIYAMET -ile
- KÜFÜR ile/ve/= AŞIRI ABARTI
( SEBBETMEK ile/ve/= ... )
- KÜFÜR değil/yerine/>< FİKİR
( Gerçeğin üstünü örtmek. DEĞİL/YERİNE/>< Gerçeğin örtüsünü açmak. )
- KÜFÜR[Ar. KÜFR] ile/ve/||/<> HİCÂB[Ar.]
- KÜFÜR ile İGLÂZ[< GALÎZ, çoğ. İGLÂZÂT]
( ... İLE Kaba, kötü "söz" söyleme. )
- [ne yazık ki]
KÜFÜR ile/ve/değil/||/<> İNKÂR
- KÜFÜR ile/ve/||/<> LİBAS
( Örtme/örten. İLE/VE/||/<> Giysi[< elbise], örten. )
- KÜFÜR ile/ve/||/<> SİLAH ile/ve/||/<> BİAT ile/ve/||/<> YALAN
( Küfürden medet uman fikir,
Silahtan medet uman cesâret,
Biattan medet uman haysiyet,
Yalandan medet uman inanç, YOKSULDUR/FAKİRDİR... )
- KÜFÜRBAZ[Ar. + Fars.(-bâz)] değil/yerine/= SÖVGEN/SÖVÜCÜ/AĞZI BOZUK/KARA
- KÜG ile KÜG ile KÜG ile KÜG ile KÜG ile KÜG ile KÜG
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Şiirin aruzu, ölçüsü. İLE Türkü söylerken kullanılan bir ezgi. | Beste. İLE Bir kentin halkı arasında ortaya çıkarak belirli bir süre dilde kullanılan nükteli bir söz. İLE Koçun ya da bazı vahşi hayvanların kışa yakın dönemlerde azması. İLE Aynanın üzerinde oluşan pas cinsinden lekeler. İLE Yüzde oluşan çil. İLE Doğaya salınan. )
- KUĞU:
Güzelliğini sergilemekten, su içmeyi bile boşvererek/unutarak susuzluktan ölmüş. -ile
- KÜKREMEK ile "KÜKREMEK"
( Aslanın bağırması. | Denizin, ırmağın kabarması, taşması. | Mayalanıp kabarmak. | Gür bir biçimde yetişmek. İLE Coşkuyla saldırmak. | Coşmak, taşkınlık göstermek. | Kızgınlık ve öfke ile yüksek sesle bağırmak. )
( Aslan kükremesi, 8 km. öteden duyulabilir. )
- KÜL OLMAK" ile/ve/||/<> "GÜL OLMAK"
( Nefsini yakarak. İLE/VE/||/<> İyilik yaparak. )
- KÜL SERMEK ile/ve/||/<> GÜL SERMEK
( Bin kere gelenin önüne. İLE/VE/||/<> Bir kere gelenin önüne. )
- [ya/hem] KÜL ile/değil/yerine/hem de/ya da/||/<>/>< GÜL
( [ya/hem] Bir "bakış/algı/yorum". İLE/DEĞİL/YERİNE/HEM DE/YA DA/||/<>/>< Başka bir "bakış/algı/yorum". )
- KUL ile/ve/||/<> KÜL
( Neye "inanıyorsak". İLE/VE/||/<> Neye "yanıyorsak". )
- KÜL ve/<> KURŞUN ve/<> SİRKE
( Herhangi bir nesnenin, bir sonraki aşaması bulunmayan, fiziksel ve/ya da kimyasal sonları/eşikleri. )
- KULA ÇATMAK ile/değil/yerine/>< KULAÇ ATMAK
- KÜLÂH ile KALENSÖVE[Ar. < KALENSUVE]
( Başa giyilen. | Mevlevî sikkesi. İLE Sivri tepeli külah. | Yüksük. )
- KULAK ile/ve/||/<> BURUN ile/ve/||/<> BOĞAZ
- KULAK ve/= VAJİNA
( Düşüncenin başlangıcı/girişi. VE/= Gövdelenmenin başlangıcı/girişi. )
( İkisi de varoluşun başlangıcıdır. )
( SIMÂH ve/= FERÇ )
- KÜLFET[Ar.] ile/ve/değil/yerine/||/<>/> ÜLFET[Ar.]
( Zahmet, sıkıntı, zorluk, yorgunluk, zorlu iş. | Tören, merasim. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Alışma, kaynaşma. | Görüşme, konuşma. | Dostluk, ahbaplık. | Huy etme. )
( Külfetsiz ülfet olmaz. )
itibarı ile 15.263 başlık/FaRk ile birlikte,
15.263 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(35/62)
(1996'dan beri)