Bugün[16 Kasım 2025]
itibarı ile 15.263 başlık/FaRk ile birlikte,
15.263 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.


Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...

(2/62)


- [ne yazık ki]
KONULARI/AYRINTILARI/OLAYLARI/SORUNLARI:
ABARTMAK ile SAPTIRMAK ile TIRMANDIRMAK


- ABC PLANI ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/< "ABD PLANI"


- ABDAL ile Abdal

( Eskiden, bazı gezgin dervişlere verilen ad. İLE Safeviler döneminde, İran'da yaşayan önemli Türk oymaklarından biri. | Anadolu'da yaşayan, bu addaki bir oymak. [Geygel Abdalları] )

( DERVISH vs. DERVISH )


- Abeceleri karıştırmadan ve saygı göstererek KONUŞ!!! -ve


- ABERASYON ile/||/<> ABERAN

( Sapınç. | Sapma. İLE/||/<> Sapmış. | Normal dışı. )


- ÂBİD[çoğ. EVÂBİD] ile ÂBÎD[Fars.] ile ABÎD[Ar. < ABD] ile ÂBİD[Ar. < İBÂDET]

( Mesel, yanıltmaç. İLE Kıvılcım. İLE Kullar, köleler. | Kulluk[ubûdiyet]. İLE İbâdet eden, tapınan. [çoğ. ÂBİDÎN] )


- ABLUKA[İt. < ABLOCO] ETMEK/ABLUKAYA ALMAK/İHATA ETMEK/MUHASARA ETMEK değil/yerine/= KUŞATMAK


- ABRAHAM ABULAFIA ve/<> İBN ARABİ


- ABÛS[Ar.] ile SOMURTKAN | ÇATIK/ASIK YÜZ | GARİP, ACAYİP


- AÇ-SEFİL (YAŞAMAK)


- AÇ TAVUK, KENDİNİ TAHIL AMBARINDA SANAR ile DEREYİ GÖRMEDEN PAÇALARI SIVAMAK


- AÇ ile AÇ

( Tok olmayan. İLE Aralamanın, açmanın buyruk kipi. )


- ACAYİB-ÜL MAHLÛKAT ile/ve/||/<> GARAİB-ÜL MEVCÛDAT


- ACELE ETMEK ile SABIRSIZLANMAK

( TO HASTEN vs. TO GROW IMPATIENT )


- [ne yazık ki]
ACELECİLİK ile/ve/||/<> DAYATMA


- ACEM AŞÎRÂN ile/||/<> ACEM-KÜRDÎ ile/||/<> ARAZBÂR ile/||/<> AŞÎRÂN ile/||/<> BESTENİGÂR ile/||/<> BEYÂTÎ ile/||/<> BÜZÜRG ile/||/<> FERAHNÂK ile/||/<> HİCAZKÂR ile/||/<> HÜSEYNÎ ile/||/<> HÜSEYNÎ-AŞÎRÂN ile/||/<> HÜZZÂM ile/||/<> ISFAHÂN ile/||/<> MÂHÛR ile/||/<> MUHAYYER-KÜRDÎ ile/||/<> NİHÂVEND ile/||/<> RAST ile/||/<> SABÂ ile/||/<> SEMÂÎ ile/||/<> SÛZNÂK ile/||/<> ŞEHNÂZ ile/||/<> USÛL-HAFİF ile/||/<> YEGÂH

( ACEM AŞÎRÂN

Türk musikisinde kullanılan şed makamlarından biridir. Bu makam çârgâh makamının acem-aşîrân perdesi üzerine kalbolmuş biçimidir. Dominantı çârgâh, tonikası Acem-aşîrân perdeleridir.

İLE/||/<>

ACEMKÜRDÎ

Türk musikisinde kullanılan mürekkep bir makamdır. Acem makamını biçimlendiren acem-aşîrân ve uşşak makamları dizilerinin pest tarafına bir kürdî dörtlüsünün eklenmesiyle tertip edilmiştir. Makamın melodik seyrinde önce acem makamının, sonra da kürdî dörtlüsüyle kürdî makamının özelliklerini gösterir.

İLE/||/<>

ARAZBÂR

Türk müziğinin kadim mürekkep makamlarındandır. Nevâ"da beyâtî ile rast beşlisinin çârgâh"daki şeddi ve uşak dörtlüsünün birleşmesinden oluşmuştur. Donanımına mi için bir koma bemolü, konulur; bu arıza, makamı vücuda getiren ilk iki dizide mevcuttur ve uşşak dörtlüsünde de bu ses yoktur. Nota içinde nevâ"da beyâtî için si küçük mücenneb bemolü, diger iki dizi için de si koma bemolü konulur. Makam, uşşak dörtlüsünü inici bir biçimde icra ile la-dügâh perdesinde kalır. Güçlü birinci derecede nevâ"da beyâtî"nin ve çârgâh"da rast beşlisinin durağı olan do-çârgâh perdeleridir.

İLE/||/<>

AŞÎRÂN

Hüseynî-aşîrân perdesinin ve makamının adının muhtasar biçimidir.

İLE/||/<>

BESTENİGÂR

Oldukça eski mürekkep Türk makamlarındandır. Hususi ve orijinal bir kıymet taşıyan bu makam rağbetle kullanılmıştır ve halen de kullanılmaktadır. Bilhassa kuvvetli hüzün, ıstırap ve dindarlık mevzularında kullanılabilir. Sabâ makamına Irak makamının pest dörtlüsünün (yani Irak perdesindeki segâh dörtlüsünün) ilavesinden meydana gelmiştir. Bu dörtlü ile Irak perdesinde durur. Güçlü, birinci derecede kuvvetli olarak kullanılan çargâh do perdesidir ki, sabânın güçlüsüdür. Donanımına sabâ gibi si için koma ve re için bakıyye bemölü konulur. Lâhin içinde icabeden yerlere sabânın tiz sekizlisi için lâ bakıyye bemolü ve Irak"ın pest dörtlüsü için de fâ bakıyye diyezi ilâve olunur.

İLE/||/<>

BEYÂTÎ

Günümüzde de kullanılan bu makam, Türk müziğinin en eski makamlarından bir tanesidir. Uşşak dörtlüsüne pûselik beşlisi ilâvesinden mürekkep ve Türk müziğinin 5 numaralı basit makamı olan uşşak"ın inici biçimidir. Uşşak gibi dügâh {lâ perdesinde durur ve güçlüsü nevâ} re"dir. Bu güçlü perdesinin uşşaktan daha önemli olarak kullanılması ve ekseriyâ bu perdeden başlayarak bestekârların bir hicâz geçkisi yapmış olmaları, makamın yapısıyla alâkalı değildir. Uşşak"dan farkı, tiz perdelerden başlaması, bu perdelerde gezinerek ikinci bir biçimde karar etmesidir. Donanımına uşşak gibi si için bir koma bemolü konulur. Niseb-i şerîfesi 8"dir. Orta sekizlideki sesleri şöyledir (pesten tîze doğru) : dügâh, segâh, çârgâh, nevâ, hüseynî, acem, gardâniye, muhayyer. Beyâtî, uşşak kadar rûha huzur verici değildir. Uşşak"ın tasavvufî ve felsefî karakterine mukabil beyâtî"nin biraz hüzne kaçan bir karakteri vardır.

İLE/||/<>

BÜZÜRG

Türk mûsıkisinin çok az kullanılmış en eski mürekkep makamlarındandır. Hüseynî beşlisinin hüseynî perdesindeki şeddi, pûselik beşlisi ve çargâh beşlisinin rast perdesindeki şeddinden (yani mâhur makamının pest beşlisinden) meydana gelmiştir. Ekseriya bu beşlilerde karışık bir süratte seyredildikten sonra, rasttaki çargâh beşlisi ile inici bir biçimde rast perdesinde durulur. Güçlü birinci derecede makamın terkibindeki ilk iki beşlinin ilkinin durağı ve ikincisinin tiz durağı olan nevâ, üçüncü derecede pûselik beşlisinin durağı olan dügâh"dır. Bilhassa seyirde çargâh beşlisine ehemmiyet verilerek ve onun dahilinde gezinilerek yürünür, donanım boştur. Lâhin içinde hüseynî beşlisinin hüseynî perdesindeki şeddi için fâ bakıyye diyezi konulur, başkaca bir ârızası yoktur.

İLE/||/<>

FERAHNÂK

Türk müziğinin mürekkep makamlarındandır. Tahminen 1820 senelerinde Şâkir Ağa tarafından tertib edilmiştir; biraz eviç makamına benzerse de ifade itibariyle dahi ondan farklıdır. Şen ve hafif mevzular, bahar tasvirleri gibi parçalarda kullanılabilir. Bu makam, nevâ"da rast beşlisi, segâh"da ferah-nâk beşlisi, dügâh"da rast beşlisi, Ferah-nâk beşlisi ve nîm hicazda, hicaz dörtlüsünden mürekkeptir. Bu diziler ekseriya, karışık bir surette kullanılır. Makam ferah-nâk beşlisi ile karar eder. Durak ırak ve güçlü birinci derecede dügâh perdeleridir. Makam umumiyetle inicidir. Donanıma fa ve do için birer bakıyye diyezi konur. Zikredilen beş dizenin son ikisinde her iki arıza, ilkinde yalnız birinci arıza ve üçüncüsünde yalnız ikinci arıza mevcuttur. Bu diziler kullanılırken, bu noktalar göz önünde tutularak bekar konulur. Segâh"daki ferah-nâk beşlisinin si koma bemolü ve hicaz içerisinde geçen yerlere konur. Bununla beraber hicaz dörtlüsünün kullanılmadığı ferah-nâk eserler de vardır.

İLE/||/<>

HİCAZKÂR

Türk müziğinin şed makamlarındandır. Tahminen 170 sene önce tertib edilmiştir. Rağbetle kullanılmış bir makamdır. Çok özel bir edâ taşıyan bir diziye sahiptir. Zirgüle basîtesinin rast (sol) perdesindeki şeddidir. (Evcârâ"nın bir yarım ses tizinde kalan biçimi olur). Güçlüsü –beşinci derecesi olan- nevâ"dır. Dizisi inicidir, nispet-i şerîfe sayısı, zirgülede olduğu gibi 7 dir. Donanımına si koma mi ve lâ bakıyye bemolleri ile fa bakıyye diyezi konulur. Şu hale göre orta sekizlideki sesleri şöyledir. (tizden peste doğru): gerdâniye, eviç, hisâr, nevâ, çârgâh, segâh, zirgüle ve rast. Ancak bestekârların hicazkâr eserlerde sıkça ve karışık olarak nihâvend ve yegâhda hicaz ile rastda hicaz (donanımı si ve mi koma ve la bakıyye bemolleridir) geçkileri yapmış olduklarını ilave etmek gerekir.

İLE/||/<>

HÜSEYNÎ

Türk müziğinin altı numaralı basit makamıdır; en eski makamlardandır. Hüseynî beşlisi ile uşşak dörtlüsünden müteşekkildir. Durak dügâh ve güçlü –beşinci derece olan- hüseynî perdeleridir. Niseb-i şerîfe sayısı 8 dir. Dizisi çıkıcıdır. İkinci biçimi muhayyer olur. Donanımına si koma bemolü ile fa bakıyye diyezi konulur. Orta sekizlideki sesleri şöyledir. (pestden dize doğru): dügâh, segâh, çargâh, nevâ, hüseynî, eviç, gerdaniye ve muhayyer. Hüseynî, klasik bestekârlar tarafından da en çok kullanılan bir kaça makamdan biri olmakla beraber, bilhassa Türk halk müziğinde en çok kullanılmış olan makamdır.

İLE/||/<>

HÜSEYNÎ-AŞÎRÂN

Türk müziğinin en eski mürekkep makamlarındandır. Hüseynî makamının pest tarafına, Hüseynî-aşîran perdesine nakledilmiş bir uşşak dörtlüsü ilavesinden mürekkep olup, bu dörtlü ile aşiran perdesinde kalır. Güçlü birinci derecede hüseynînin durağı olan dügâh"tır. Donanımına Hüseynî gibi si koma bemolü ile fa bakıyye diyezi konulur. Eskiden vech-i hüseynî de denilen bu makam, esasen hüseynînin pest tarafına tâbi olarak bir dörtlü katılmak suretiyle yapılmıştır ki aşiran perdesinde kalan hüseynîden başka bir şey değildir.

İLE/||/<>

HÜZZÂM

Türk müziğinin mürekkep makamlarındandır. En eski mürekkeplerden biri olmakla beraber, bilhassa yaklaşık iki asırdır pek çok rağbet görmüştür. Türk müziğinin koyu hüzün arzeden makamlarından biri olan bu makam, dizisi bir sekizli içinde ifade edilebilen mürekkep makamlardandır. Hüzzam beşlisi ile segâh dörtlüsünden mürekkeptir. Durak segâh ve güçlü –üçüncü derece olan- nevâdır. Dizisi inici çıkıcı olup niseb-i şerîfe sayısı 6"dır. Donanımına si koma, mi bakıyye bemolleri ile fa bakıyye diyezi konulur. Orta sekizlisindeki sesleri pestten tize doğru şöyledir; segâh, çârgâh, nevâ, hisâr, eviç, gerdâniye, muhayyer ve tiz segâh.

İLE/||/<>

ISFAHÂN

Türk müziğinin en eski mürekkep makamlarındandır. Pûselik beşlisi, dügâh perdesine nakledilmiş bir rast dörtlüsü ve beyatî makamından meydana gelmiştir. Beyatî"nin durağı ve güçlüsü olan dügâh ve nevâ perdeleri, Isfahân"ın da durak ve güçlüsüdür. (Pûselik beşlisi ile dügâh"taki rast dörtlüsünün de esasen durak perdeleri dügâhtır.) Isfahân"ın dizisi inici-çıkıcıdır. Donanımına beyâtî gibi si koma bemolü konulur, pûselik beşlisi için si bekar ve rast dörtlüsü için si bekar sol bakıyye diyezi kullanılır. Eskiden beyâtî makamına Isfahân denilirken Isfahânek makamının terkibini müteakip birkaç asırdan beri Isfahânek yerine ısfahân denilmeye başlanmış, beyatî yeni bir bünyeye girmiş, Isfahânek de Isfahân"ın küçük bir fark gösteren biçimine kalbolmuştur.

İLE/||/<>

MÂHÛR

Türk müziğinin en eski makamlarındandır. Neşeli, şuh, ferah verici bir makamdır. Asırlardan beri rağbet ile kullanılmıştır. Mâhur, çârgâh makamının rast (sol) perdesindeki şeddidir; yani basit bir şed makamıdır. (Acem- aşîran gibi ki bu da mahurun bir perde pestinde kalan bir çârgâh şeddidir.) Güçlüsü – beşinci derece olan- nevâ (re)"dir. Dizinin umumi seyri inicidir. Donanımına fa için bir küçük münecceb diyezi alır. (Yani batı müziğindeki sol majör"ün aynıdır.) Orta sekizlisindeki sesleri tizden peste doğru olmak üzere şöyledir. Gerdâniye, mâhur, hüseynî, nevâ, çârgâh, pûselik, dügâh ve rast.

İLE/||/<>

MUHAYYER-KÜRDÎ

Türk müziğinin mürekkep makamlarındandır. Tahminen iki asır evvel tertibedilmiştir. Muhayyer makamına bir kürdî dörtlüsü ilavesinden ibarettir. Durak ve güçlü aynen muhayyerde olduğu üzere dügâh ve hüseynî perdeleridir. Donanımına muhayyerin si koma bemolü ve fa bakıyye diyezi arızaları konulur. Kürdî dörtlüsü için si bekar ve si küçük münecceb bemolü değişikliği yapılır.

İLE/||/<>

NİHÂVEND

Türk müziğinde bir makamdır. En eski makamlardan olup, eskiden nihâvend-i kebîrden ayırmak için nihâvend-i rûmî diye de adlandırılmıştır. Fakat son bir asırdan beri pek büyük bir rağbetle kullanılmıştır. Nihâvend batı müziğindeki sol minördür. Yani pûselik makamının bir perde peste göçürülmüş şeddidir. Rast perdesinde durur. Güçlüsü beşinci derece olan nevâ"dır. Donanımına si ve mi için iki küçük mücenneb bemolü konulur, yedenin fa bakıyye diyezi, nota içinde ilave edilir. Çıkıcı-inici bir seyri vardır. Orta sekizlideki sesleri pestden tize doğru olmak üzere şöyledir: rast, dügâh, kürdî, çârgâh, nevâ, nim-hisar, evic, gerdâniye. Dizisinde nisbet-i şerîfeden 7 tane olmakla mülayim sayılır. Elimizde, makamlar arasında sayı itibariyle 7 olarak nihâvend"den eser bulunmaktadır.

İLE/||/<>

RAST

Türk müziğinin en eski makamlarındandır. 4 numaralı basit makam olan rast, rast beşlisi ile rast dörtlüsünden müteşekkildir. Durağı rast (sol) ve güçlüsü – beşli ile dörtlünün birleşmiş olduğu beşinci derece nevâ (re) dir. Makam çıkıcıdır. Mülayim olup dizisinde niseb-i şerîfeden 8 tane vardır. Donanımına si koma bemolü ile fa bakıyye diyezi konulur. Orta sekizlisindeki sesleri pestten tize doğru olmak üzere şöyledir: rast, dügâh, segâh, çârgâh, nevâ, hüseynî, evic ve gerdâniyye. Rast en çok kullanılmış makamlardandır; en eski devirlerden zamanımıza kadar bu önemini ve rağbetini korumuştur.

İLE/||/<>

SABÂ

Türk müziğinin en eski ve maruf makamlarındandır. Türk müziğinin en orijinal ve karakteristik makamlarından biri olan sabâ, yürekler parçalayıcı, gönüller yakıcı bir hüzün, elem, zühd ve pişmanlık duygusunu gayet net olarak bildirir. Rağbetle kullanılmış bir makamdır. Çârgâh"da zengûle (ki bu makam şevk-efzâ"nın terkîbinde de mevcuttur) ile sabâ dörtlüsünden mürekkeptir. Bu dörtlü ile dügâh (la) perdesinde kalır. Zengûle"nin durağı çârgâh perdesi, sabâ da çok mühim bir rolü olan güçlüdür. Çârgâh"da zengûle"nin güçlüsü olan rast (sol) perdesi gibi ikinci bir güçlünün, fazla kıymeti yoktur. Donanımına si koma bemolü ile re bakıyye bemolü konulur. Çârgâh"da zengûle"nin la bakıyye bemolü; nota içinde kullanılır.

İLE/||/<>

SEMÂÎ

Türk halk şiirinde bir "forme" un adıdır. Saz şairi tarafından bestelenir ve semâî adı altında okunur. Biçim itibarı ile aynen koşma gibidir, ondan farkı hecenin 4+4=8 vezni ile yazılmasındandır. Mevzuu itibarı ile de koşmadan farklıdır; semâîde âdeta bazı tekerlemeler vardır. Fakat bunlar oldukça anlam sunar, mânide olduğu gibi anlamsız değildir.

İLE/||/<>

SÛZNÂK

Türk müziğinin 13 numaralı sonuncu basit makamıdır. Basit makamlardan yegane yeni olanı olup, bütün diğerleri pek eskidir. Sûz-nâk tahminen 1780 senelerinde Abdülhalim Ağa, Ahmet Ağa, Mehmet Ağa"dan biri tarafından icat edilmiştir. O zamandan beri en çok rağbet edilen makamlardan biridir. Net olarak içli bir hüzün bir telkin eder. Sûz-nâk, rast beşlisi ile hicaz dörtlüsünden yapılmıştır. Rast beşlisi ile rast (sol) perdesinde durur. Güçlüsü beşli ile dörtlünün birleştiği beşinci derecede olan nevâ (re) dir. İnici-çıkıcı karışık bir biçimde seyreder. Donanımına si koma bemolü, mi bakıyye bemolü ve fa bakıyye diyezi konulur. (İlki rast beşlisi ve son ikisi de hicaz dörtlüsü için). Niseb-i şerîfeden dizisinde 7 tane bulunmakla "mülâyim" sayılır. Orta sekizlisindeki sesleri pestden tîze doğru şu biçimdedir: rast, dügâh, segâh, çârgâh, nevâ, evic ve gerdâniye. Bu asıl Sûz-nâk"tır. Bir de durak üstü olarak, dügah perdesi yerine zengûle kullanan Sûz-nâk vardır ki buna "zengûleli Sûz-nâk" derler ve zengûle makamının rast (sol) perdesindeki şeddi (hicazkâr) gibidir. Hicazkârdan farkı, daima değil, ancak karara doğru karakteristik olarak zengûle perdesini bir nevi üstyeden olmak üzere kullanmasıdır.

İLE/||/<>

ŞEHNÂZ

Türk müziğinin en eski mürekkep makamlarındandır. Çok güzel ve karakteristik bir makam olup, hicazkârın daha yumuşağı ve nazlısı, masal edasına çok müsait bir çeşididir. Eskiden daha çok kullanılan makam son yıllarda orta derecede kullanılmıştır. Şehnâz, uzzal veya hicaz veya hümâyun makamına, hüseynî aşîran (mi) perdesine göçürülmüş bir hümâyûn ilavesinden mürekkeptir. Uzzal veya hicaz veya hümâyun ile dügâh (la) perdesinde kalır (bu perde, hüseynî aşîran"da hümâyûn"un da güçlüsüdür). Güçlüler birinci derecede –hümâyûn ile hicâz"ın güçlüleri olan- nevâ (re), ikinci derecede de – uzzalın güçlüsü ve hüseynî aşîran"da hümayun durağı olan- hüseynî (mi) perdeleridir. Karışık ve daha çok inici bir seyri vardır (ve muhayyer perdesini sık kullanır). Donanımına si bakıyye bemolü, fa koma diyezi, do ve sol bakıyye diyezleri konulur. (İkinci ve dördüncü arızaları hüseynî aşîranda hümâyûn içindir; diğer ikisi de hümâyûnun arızalarıdır). Eğer uzzal veya hicaz kullanılmışsa fa bakıyye diyezi (fa bekardan sonra) ve sol bekar yapılır.

İLE/||/<>

USÛL-HAFİF

Türk müziğinin büyük usullerindendir. 32 zamanlı ve 26 darplıdır (yine 32 zamanlı olarak 14 darplı benefşân ve 22 darplı muhammesten daha az kullanılmıştır). 32/2"lik ağır hafif mertebesi de çok kullanılmıştır. 32/8"lik yürük hafif de görülmüştür. Usul isminden de anlaşılacağı üzere yürük eserlere yakışır, oynak ve hafiftir. Hafif ile kâr, beste, peşrev, tevşih ve ilâhiler ölçülmüştür. Bilhassa beste formu için pek çok kullanılmıştır. Usul üç farklı biçimde dizilmiş 8 adet sofyandan oluşur.

İLE/||/<>

YEGÂH

Türk müziğinin eski makamlarından bir tanesidir. Yegâhnevâ ile nevâ"da rast makamlarından tertip edilmiştir. İkinci dizi ile yegâh (re) perdesinde kalır ki, bu ses aynı zamanda makamın terkibindeki ilk dizinin de güçlüsüdür. Güçlüsü nevânın durağı olan dügâh (la) perdesidir. (Nevâ, perdesi tiz durağı olduğu için güçlü sayılamaz). Donanımına nevâ gibi si koma bemolü ile fa bakıyye diyezi konulur. Yegâh"da rast için ise si bekar ve do bakıyye diyezi nota içerisinde kullanılır. (Fa bakıyye diyezi bu dizide ortaktır). Genellikle inici olarak seyreder. )


- ACEMİ/LİK/TEN ile/ve/değil/||/<>/< YAŞLI/LIK/TAN


- AÇGÖZLÜLÜK ile/değil/yerine/>< GEREKSİNİM

( [not] GREED vs./but/>< NEED
NEED instead of GREED )


- AÇGÖZLÜLÜK ile İŞTAH

( GREED vs. APPETITE )


- AÇGÖZLÜLÜK = TAMAH = AVARICE[İng.] = AVARICE/AVIDITÉ[Fr.]


- ACI ÇEKTİĞİMİZDE ve/||/<> KORKTUĞUMUZDA ve/||/<> BAZI ŞEYLER, YOLUNDA GİTMEDİĞİNDE

( Kendimize kızmayalım. VE/||/<> Kendimizi aşağılamayalım. VE/||/<> Kendimizi suçlamayalım. )


- ACI ÇIĞLIĞI ile/ve ZEVK ÇIĞLIĞI


- ACI DUYABİLEN ile/ve/değil/yerine/||/<>/&gt;/&lt; (KENDİ)/(ONUN/ÖTEKİNİN) ACISINI DUYABİLEN

( Canlı. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< İnsan. )

( )


- ACI/ISTIRAP:
KÖTÜLERİN ŞİDDETİNDEN ile/ve/değil/||/<>/< İYİLERİN SESSİZLİĞİNDEN


- ACI ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BAKIŞ AÇISI

( Kişi, bakış açısını değiştirmedikçe "ıstırabını/acısını" değiştiremez. )


- ACI ile HACI


- ACI ile/ve/<>/değil/yerine SUSKU/SÜKÛT


- ACIDAN KAÇINMAK ile HAZZA YÖNELMEK


- AÇIĞA ÇIK(AR)MAK ile/ve/||/<> ORTAYA ÇIK(AR)MAK


- AÇIĞA VURMA" ile/ve/||/<> ORTAYA ÇIKARMA


- AÇIK E ile KAPALI E

( Ben, sen, pembe, yelken, semt, kent.
İLE
Benzin, rende, önemli, cem, mendil, eldiven, pencere, kendi, elbise, tencere, renk, genç, elli, zengin. )

( Edebi, edepsizden öğren!
Bir elin nesi var, iki elin sesi var.
İLE
Penceredeki benekli tekir kedi, kendi tenceresindeki eti yedi. )

( - Kenya Büyükelçiliği, genç hakemlere, renkli kalem verdi.
- Hem Cem, hem öteki Cem, hem de Emre, mühendistir.
- Beni en beğenen, hep benim; beni, en beğenen, hep kendimim.
- Sendikanın pembe mendillerini, kendi elbisesine ekledi. )


- AÇIK GÖZ değil AÇIKGÖZ


- AÇIK KONUŞMAK GEREKİRSE ... ile/değil (DAHA) AÇIKÇA SÖYLEYEYİM/SÖYLEMEK GEREKİR Kİ / (DAHA) AÇIK ANLATAYIM/ANLATMAM/IZ GEREKİR Kİ ...


- AÇIK SÖZLÜ/LÜK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< NEZÂKET


- AÇIK TUT! ve/||/<> BAĞLI TUT!

( Elini, sofranı ve kapını. VE/||/<> Gözünü, dilini ve belini. )


- AÇIK ile/ve/||/<> AYIK


- AÇIK ile/ve/||/<> ÇIPLAK


- AÇIK ile/ve/değil/<> ZAAF


- AÇIKLAMA "KOLAYLIĞI" ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/< İNDİRGEME


- AÇIKLAMA ile/ve/değil ANLAM/LANDIRMA

( ... İLE/VE/DEĞİL İnsan durum ve tutumları açıklanamaz ve fakat (ancak) anlamlandırılır/anlamlandırılabilir. )


- AÇIKLAMAK ile/ve ANLAMAK

( Açıklama, bir şeyi bir nedene değil, bir temele dayanarak göstermektir. )

( Nedensel ya da temele dayanan. İLE/VE Amaca yönelik. )

( TO EXPLAIN vs./and TO UNDERSTAND )


- AÇIKLANMIŞ ile/ve/||/<> KABUL EDİLMİŞ(ZIMNÎ)

( EXPLICIT vs./and/||/<> TACIT )


- AÇIKLIĞA KAVUŞTURMAK ile/ve/değil/||/<>/< AÇIK KILMAK


- AÇIKLIK ile/ve/||/<> DERİNLİK ile/ve/||/<> KAPSAM


- ACİL İHTİYAÇ değil/yerine/= İVEDİ GEREKSİNİM


- AÇILIM ile AÇILIŞ/KÜŞAT[Fars. < GUŞÂD]

( Açılma eylemi. | Bir yıldızla, gök eşleği arasındaki uzaklık. [Kuzey'e doğru olanı, eksi imiyle ölçülür.][Güneşin, bir yıldaki açılımı, -23 derece, 27 dakikadan; +23 derece, 27 dakikaya kadar değişir.] İLE Açılma eylemi ya da biçimi. | Yeni bir yapının, yerin ya da yeni bir kurumun çalışmaya başlaması. | Tavlada bir tür oyun. | Güzellik, hoşluk. )


- AÇILIM ile DIŞAVURUM


- ACIMA! ile/değil FAZLA ACIMA!


- ACIMA ile/değil/yerine KORUYUCU SEVGİ


- ACIMA ile/ve/||/<>/> SEMPATİ ile/ve/||/<>/> EMPATİ ile/ve/||/<>/> ŞEFKÂT

( Sana acıyorum. İLE/VE/||/<>/> Acını anlıyorum. İLE/VE/||/<>/> Acını paylaşıyorum. İLE/VE/||/<>/> Yardım etmek için yanındayım. )

( )


- ACIMAK ile KAYGILANMAK


- ACIMA(MA)K ile/ve/||/<> AFFETME(ME)K

( ... İLE/VE/||/<> Acıma(ma) düşüncesi/duygusu barındırabilir de, barındırmayabilir de. )

( Tüm varolanlar için geçerli olabilir. İLE/VE/||/<> Sadece insan için geçerlidir. )

( Nesnesine ve/ya da olgusuna, doğrudan ve/ya da dolaylı etkisi olmayabilir/olmaz. İLE/VE/||/<> Kişisine ve/ya da kendine, doğrudan ve/ya da dolaylı etkisi/katkısı/artısı olabilir/olur. )


- ACIMASIZLIK ile/ve/değil/||/<>/< GÜÇ EŞİĞİNİN YÜKSELMİŞLİĞİ


- ACIMASIZ/LIK ile/ve/değil/||/<>/< KAYITSIZ/LIK


- AÇIP GÖSTERME/GÖSTERİLEN ile ÇIKARIP GÖSTERME/GÖSTERİLEN

( Vajina. İLE Penis. )


- ACIYAN YER ile/ve/değil/||/<>/< ACIKAN YER


- ACİZ ile ÂCİZ

( Gücü, bir işe yetmez olanın durumu, güçsüzlük. | Beceriksizlik. | Birinin, borcunu, zamanında ödeyememesi durumu. İLE Gücü bir işe yetmez olan, güçsüz. | Beceriksiz. )


- ÂCİZ ile/ve/değil/||/<>/> MAĞDUR


- ÂCİZ/LİK ile/ve/<> YOKSUN/LUK


- AÇLIK ÇEK(TİR)EREK EĞİT(İL)MEK:
MİDEMİZE değil/yerine "NEFRETİ(Mİ)ZE/KİNİM(İZ)E"


- AÇLIK ve SOĞUK

( Kişiyi, çok ciddi yıpratanlar. Yaşamımıza bulaşmamasını sağlamak için elinizden gelen yapılmalıdır. )

( HUNGER and COLD )


- ACÛZE ile/değil/yerine YAŞLI

( Huysuz, yaşlı kadın. İLE/DEĞİL/YERİNE ...[Yaşının/bıkkınlığının getirdiği olumsuzlukları görmemezlikten gelerek!] )


- ACZ ve/> AŞK ve/> ACZ [tekrar]


- ACZİNİ BİLMEK ile/ve/<> HADDİNİ BİLMEK

( Âlim bildiğini bilir, Ârif Kendini/Bileni Bilir, Kâmil Aczini/Haddini Bilir! )


- ACZİYET ile/ve/<>/değil AŞK


- ACZİYET ile MAĞDURİYET


- ACZİYET ile/ve/değil/||/<>/< ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİK


- AD/İSİM BELLEĞİM/HAFIZAM (ÇOK) KÖTÜ" değil/yerine ADLARI (YETERİNCE HIZLI) ANIMSAYAMAYABİLİYORUM


- AD KOYMADA, DOĞUMUN:
ZAMAN/I ile/ve/<> YER/İ

( Orta Afrika Cumhuriyeti'nde, çocukların adları, doğdukları yer ve zamana göre konuluyor. [Mbonsol: Ağacın altı. | Maseke: Dere kıyısı.] )

( Kişi, ahırda doğdu diye at olmadığı gibi, "nereli" olduğunun ve/ya da adının ne konulduğunun da belirleyiciliği yoktur/olmaz! )


- AD ile/ve TERİM ile/ve KAVRAM

( Tek başına anlaşılır olan ve zaman bildirmeksizin bir anlamı gösteren lafız addır. İLE/VE ... İLE/VE ... )


- AD(A) değil ADLARDA OLAN(A)


- ADA ile KANARYA ADALARI

( Köpek Adası[Insula Canaria]. Kuşlar adaya değil, Kanarya Adası, kanarya kuşlarına köpek anlamına gelen adını vermiştir. )


- ÂDÂBA MUGAYERET[Ar.] değil/yerine/= GÖRGÜYE AYKIRILIK


- ÂDÂK[Ar.] ile ADAKK[Ar.] ile ADAK/NEZİR[Ar.]

( Ada. İLE [Daha/en/çok] Dakik, ince. İLE Bir dileğin gerçekleşmesi için sahip olunandan vazgeçmek ve/ya da vazgeçilen şey. )


- ADÂLET:
BİLGİNİN KONUSU ile/ve/değil/||/<> DÜŞÜNCENİN KONUSU


- ADÂLET:
[BİR ŞEYİ ...] "YERLİ YERİNE KOYMAK" değil KENDİNE AİT YERE KOYMAK/BIRAKMAK


- ADÂLET:
BİRLİK ile/ve/<> DİRLİK


- ADÂLET:
DENKLEŞTİRİCİ ile/ve/||/<> DAĞITICI


- ADÂLET:
DIŞARIDA/UZAKTA ve/değil/yerine/||/<>/>/< KENDİNDE

( Adâleti, dışarıda/uzakta aramak. VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Kendinde başlatmak ve oluşturmaktır, asıl ve öncelikli olan. )


- ADÂLET:
"EN YÜKSEK İYİ" ile/ve/değil/yerine/<> EN YÜKSEK KAMUSAL İYİ


- ADÂLET:
"EŞİTLİK" ile/ve/değil/||/<> RIZÂ


- ADÂLET HEYKELİNİN GÖZLERİNİN KAPALILIĞI:
"NAMUSSUZLARA GÖZ YUMMAK İÇİN" değil ÂDİL OLMAK İÇİN


- Adâlet için DİNLE!!!


- ADÂLET:
"KİŞİ/ŞAHIS/ŞAHSÎ" KONU(SU) değil KİŞİLİK/ŞAHSİYET KONUSU


- ADÂLET:
KİŞİ/KUL ve/||/<> İLÂH'IN BİRLİĞİ


- ADÂLET=KUTUP YILDIZI:
GÖĞE ve/||/<>/> GÖNÜLE

( Doğar. VE/||/<>/> Işığını saçar/yayar. )


- ADÂLET:
ORTAYA ÇIKAN değil ÜRETİLEN


- ADÂLET [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]


- ADÂLET:
SEVGİ ve/||/<> DÜŞÜNCE


- ADÂLET:
SUÇU/"SUÇLU"YU ARAMAK ile/ve/değil/||/<>/< (SONUNA KADAR) MÂSUMU/MASUMİYETİ ARAMAK


- ADÂLET:
VARLIĞI VE VAROLANI BİLMEK/TANIMAK ve/||/<> HAK'I BİLMEK/TANIMAK ve/||/<> KENDİNİ BİLMEK/TANIMAK


- ADÂLET VE EŞİTLİK ve/||/<>/> UYUM VE DOSTLUK


- ADÂLET:
VELÂYET değil RİSÂLET

( İç. DEĞİL Dış. )


- ADÂLET YOK ile/ve/değil/yerine/<> ADÂLET'İ, KENDİN/SEN (YAKIN ÇEVRENDE, OLANAKLARINDA) GERÇEKLEŞTİR (YAŞAT/İHYÂ ET)!


- ADALET değil ADÂLET


- ADÂLET ile/ve AHKÂM


- ADÂLET ile/ve/<>/< BARIŞ[< VARIŞ]/SULH

( Eğer dünyada barış ve uyum istiyorsanız, aklınızda ve gönlünüzde barış ve uyum olmalıdır. )

( Kendinizde düzen olmadıkça, dünyada düzen olmayacaktır. )

( AN SÜKÛT'İN SULH: Davalının susması üzerine gerçekleşen barış. )

( YURTTA SULH, CİHANDA SULH! PAZ EN EL PAIS, PAZ EN EL MUNDO! )

( KÂH-İ DÂD-GÛCTERÎ: Adliye Sarayı. )

( JUSTICE vs./and/<> PEACE
If you want peace and harmony in the world, you must have peace and harmony in your hearts and minds.
Unless there is order in yourself, there can be no order in the world. )


- ADÂLET ile/ve/<> BİLİM ile/ve/<> AŞK


- ADÂLET ve/||/<>/>/< DAYANIŞMA


- ADÂLET ile/ve/||/=/&lt;&gt;/&lt; DENGE, ÖLÇÜLÜLÜK/İTİDÂL[< ADL]

( Toplumla olan ilişkide. İLE/VE/||/=/<>/< Kişide. )

( İçte. İLE/VE/||/=/<>/< Dışta. )

( Güçler arasındaki denge. İLE/VE/||/=/<>/< ... )

( JUSTICE vs./and/||/=/<>/< BALANCE )


- ADÂLET ile/ve/<> DÜŞMANIN "ADÂLETİ"

( Adâletin gerekliliği ve önceliği, düşmanının "adâletine" maruz kalmamak ve mağdur olmamak içindir. )


- ADÂLET ve/<> EHLİYET


- ADÂLET ile/ve/||/<> ERDEM/FAZİLET

( Sevginin ürünleri. İLE/VE/||/<> Aklın ürünleri. )

( "Adâlet, erdemin bir parçası değil tümüyle erdemdir. Adâletin tersi olan haksızlık da kötülüğün bir parçası değil tümüyle kötülüktür." )

( Products of love. VS./AND/||/<> Products of intelligence. )

( JUSTICE vs./and/||/<> VIRTUE )


- ADÂLET ile/ve/değil EŞİK


- ADÂLET ve/<> GÜÇ

( Güce dayanmayan adâlet âciz, adâlete dayanmayan güç zâlimdir. )

( ... cum/et CLEMENTIA )


- ADÂLET ile/ve HAK/İSTİHKAK

( JUSTICE vs. DESERVING )


- ADÂLET ve/||/<>/< HAKİKAT

( Toplumsal kurumların birincil erdemi. VE/||/<>/< Düşünce düzenlerinin birincil erdemi. )


- ADÂLET ile/ve/<> HAKKANİYET

( JUSTICE vs./and/<> EQUITY )


- ADÂLET ve/<>/>/< HİDÂYET


- ADÂLET ve/<> HİKMET ve/<> DİN

( Üçü de, mülkün[egemenlik, yönetim ve siyaset] temelidir. )


- ADÂLET ve/> HİLÂFET


- ADÂLET ve/||/<>/> HUZUR

( Gücün, "haklı olduğu" yerde bekleme! VE/||/<>/> Güce tapan bireylerin olduğu yerde bekleme! )


- ADÂLET ve/||/<> İHSAN


- ADÂLET = JUSTICE[İng., Fr.] = IUSTITIA[Lat.] = GERECHTIGKEIT[Alm.] = DIKAIOSYNE[Yun.] = JUSTICIA[İsp.]


- ADÂLET yoksa/> KARGAŞA


- ADÂLET ile/ve/<> KARMA

( Karma ve Kader kavramlarını, kapsamlı bir biçimde anlamak ve görmek üzere "My name is Earl" dizisini baştan sona izlemenizi öneririz... )


- ADÂLET ve/<>/< KAYGISIZLIK


- ADÂLET ve/<> KEMÂLÂT


- ADÂLET ile/ve/+/<> KUDRET ile/ve/+/<> HİKMET ile/ve/+/<> SEVGİ

( [Simgeleri/Sûretleri] Aslan. İLE/VE/+/<> Boğa. İLE/VE/+/<> Kartal. İLE/VE/+/<> İnsan. )


- ADÂLET ile/ve/<> MANTIK

( JUSTICE vs./and/<> LOGIC )


- ADÂLET ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< MERHAMET

( [not] JUSTICE vs./and/but/||/<>/>/< MERCY
MERCY instead of JUSTICE )


- ADÂLET ile/ve/||/<> MERHAMET ile/ve/||/<> TİCARET


- ADÂLET ile/ve/<> MEŞRÛ EŞİTSİZLİKLER


- ADÂLET ile/ve/||/<> MÜRÜVVET


- ADÂLET ve/<> NİYET ve/<> SÜREKLİLİK

( JUSTICE and/<> INTENTION and/<> CONTINUITY )


- ADÂLET ve/=/<> ÖLÇÜ/LÜLÜK

( Her konuda/hususta, itidâli ihtiyâr et! )

( JUSTICE and/=/<> MODERATION )


- ADÂLET ve RAHMET


- ADÂLET ve/||/<>/< RIZÂ ve/||/<>/< BİLGİ/HABER

( Adâletin kaynağı da, hedefi de, durumdaki/olaydaki ilgili kişilerden birinin rızâsıdır. Adâlet, insanı ve rızâsını esas almaktır! [Tabii, rızâ da, en başta, (durumdan/olaydan/tespitten/(ön) "hüküm"den) haberdar olmakla/etmekle başlar.] )

( Bilgi/haber vermek, rızânın;
rızâ, adâletin;
adâlet de yaşamın temeli(nde)dir/merkezi(nde)dir. )

( Rızâ yazısı için burayı tıklayınız... )

( |
  | )


- ADÂLET ile/ve/<> SAADET

( JUSTICE vs./and/<> HAPPINESS )


- ADÂLET ve/<> SEVGİ

( Toplumda. VE/<> Bireyde. )

( JUSTICE and/<> LOVE )


- ADÂLET ile/ve/değil/||/<>/< SINIRLAR


- ADÂLET ile/ve/<>/</> TÜZENİN SAĞLADIĞI GÜVEN(İLİR)LİK


- ADÂLET ve/||/<> VİCDAN

( ... VE/||/<> Adâlet evi. )

( Her yerde, zamanda ve koşulda. VE/||/<> Zirvesinde.[Kişide/İnsanda!] )


- ADÂLET ve/||/<> YAŞAM


- ADÂLET-İ MAHZA ile/ve/||/<> ADÂLET-İ İZÂFİYE


- ADÂLET'İN KURALI ile/ve/||/<> AKIL'IN KURALI


- ADÂLETSİZLİK DURUMLARINDA, "TARAFSIZ"(SESSİZ/ÂTIL) DURUYORSAK, KÖTÜLERİN/KÖTÜLÜĞÜN TARAFINI TUTMUŞUZDUR ile/ve/||/<> ÇÖZÜMÜN BİR PARÇASI DEĞİLSEK, SORUNUN BİR PARÇASIYIZDIR


- ADÂLETSİZLİK ve/||/<> ANLAMSIZLIK

( [Çözüm olarak ...] Tüzeyi[hukuku] bulduk fakat tüzeye ulaşamadık. VE/||/<> Sanatı bulduk fakat sanat bize ulaşamadı. )

( Adâletsizliklerin en büyüğü, âdil olmayıp âdil gibi görünmektir. )


- ADÂLETSİZLİK ile/ve/değil/||/<>/< HAKSIZLIK


- ADÂLETSİZLİK ile/değil/yerine/>< KARŞILIKLI HİZMET (İÇİN)


- ADAM, ADAMDIR, OLMASA DA PULU; EŞEK, EŞEKTİR, OLMASA DA (ATLASTAN OLSA) ÇULU
ile/ve
DEVE HACI OLMAZ, GİTMEKLE MEKKE'YE, EŞEK DERVİŞ OLMAZ, TAŞ TAŞIMAKLA TEKKE'YE


- ADAM AKILLI (DİNLEMEK) -ile


- ADAM:
ER KİŞİ ile/ve/değil İNSANİYETLİ


- ADAM OLMAK ile "ADAM OLMAK"

( ADM ELİF-DAL-MİM )


- ADAM OLUP OLMADIĞIN ile/ve/>/değil NE KADAR ADAM OLDUĞUN


- ADAM "SATMIŞLIĞI/M/IZ"
değil/ne yazık ki/><
ADAM "SANMIŞLIĞI/M/IZ"

( Yoktur. DEĞİL/NE YAZIK Kİ/>< Vardır. )


- ADAM ile/ve/||/<> EFENDİ

( Bir şey/ler biliyorsan, susma! İbret alsınlar. İLE/VE/||/<> Bir şey bilmiyorsan, sus ki, en azından, efendi sansınlar. )


- ADAMDAN SAY(MA)MAK ile/değil MUHATAB ALMA(MA)K


- ADAMI OLMAK değil ADAM OLMAK


- ADAMINA GÖRE ile/değil/yerine ÂDÂBINA GÖRE


- ADANMA ve/<>/> DERİNLEŞME


- ADANMAK ile/yerine/değil (GEREKTİĞİ/YETERİ KADAR) ÖNCELİK/ÖNEM VERMEK

( Yanlışı. DEĞİL/>< Doğrusu. )

( [not] TO BE DEVOTED vs./but TO ATTACH IMPORTANCE/PRIORITY (IN NECESSARY/ENOUGH)
TO ATTACH IMPORTANCE/PRIORITY (IN NECESSARY/ENOUGH) instead of TO BE DEVOTED )


- ADANMIŞLAR ile KESİN İNANÇLILAR


- ADANMIŞ/LIK ile FEDAKÂR/LIK


- ADANMIŞ/LIK ile İNANMIŞ/LIK


- ADANMIŞLIK ile/değil/yerine ZEN


- ADAPTASYON ile/||/<> AKLİMASYON

( Adaptasyon genetik İLE aklimasyon fenotipik uyumdur )

( Formül: Evrimsel İLE bireysel )


- ADAPTASYON ile/ve/||/<>/> ENTEGRASYON


- ADAPTASYON/ADAPTATION[İng.] değil/yerine UYARLAMA/UYUM SAĞLAMA


- ADÂVET değil/yerine/>< ADÂLET


- ADÂVET/MUGALAZA[Ar.] değil/yerine/= DÜŞMANLIK, YAĞILIK


- ADELA[Yun.] değil/yerine/= PARLAK RENKLİ KÜÇÜK KELEBEK


- ADEM
|------VEHM------|ŞEKK|------ZANN/ŞÜPHE------|
ile/ve/değil/yerine/=/||/<>/></>/<
YAKÎN

( 0
|------%50 altı.[1-49]------|%50-50|------%50 üzeri.[51-99]------|
ile/ve/değil/yerine/=/||/<>/>/<
%100 )

( YOK(LUK)
|------ KURUNTU------|BELKİ|------KUŞKU------|
ile/ve/değil/yerine/=/||/<>/>/<
KESİN(LİK) )

( image )

( image )

( )

( Anımsadığımız şeylerle, onlar gerçekmişlercesine meşgul oluyoruz ne yazık ki. )

( RECM[Ar. çoğ. RÜCÛM]: Taşa tutma, taşlama. | Birine atılan taş. | Suçluyu beline kadar gömüp taşlayarak idâm etme. | Sövme, lânetleme. | Zan üzerine konuşma. )

( DEFINETLY NOT[%0]
ALMOST NEVER[%10]~DOUBTFULLY[%20]~IMPROBABLY[%30]~UNLIKELY[%40]~
MAYBE[%50]~
PERHAPS[%60]~PROBABLY[%70]~LIKELY[%80]~ALMOST CERTAINLY[%90]~
DEFINITELY[%100] )


- ADEM ile/ve ÂDEM

( Yokluk. İLE/VE Yokluğun varlığı ve darlığı. )

( Yokluğun varlığı, bir kâmil insan! )

( Kişi, sevdiğinde yok olmalı. )

( ... ile TIFL- CİHEL-RÛZE: Hz. Âdem. )

( Yokluk, hiçlik, ölüm. | Osmanlı Türkçesi sözcüklerle birleşerek, "-siz, -lik" anlamında kullanılır. [ADEM-İ MERKEZİYET: Yerinden yönetim.] İLE/VE Dinsel inançlara göre, ilk yaratılan insan ve ilk peygamber. | Kişi, adam. | İnsanda bulunması gereken olumlu özelliklere sahip olan. )

( Nonexistence. vs./AND Existence of the nonexistence. )

( Varlık. | İlk yaratılan insan ve peygamber. İLE Yokluk. )

( NONEXISTENCE vs./and ADAM )


- A-DEM değil ÂDEM


- ÂDEM ile/ve/||/<> MERDÜM-Ü DİDE-İ EKVÂN OLAN ÂDEM


- ADEM-İ TEDİYE[Ar.] değil/yerine/= ÖDEMEYİŞ


- ADENOM ile/||/<> ADENOKARSİNOM ile/||/<> ADENOPATİ ile/||/<> ADENİT

( İyicil bez uru. İLE/||/>< Kötücül bez uru. İLE/||/<> Beze sayrılığı. İLE/||/<> Ak kan beze yangısı. )


- ADENOM ile/ve/||/<>/> ADENOM KARSİNOM SEKANSI


- ADET/TANE ile PARÇA

( GRAIN vs. PIECE )


- ÂDET = CUSTOM[İng.] = COUTUME[Fr.] = BRAUCH[Alm.] = ABITUDINE[İt.] = COSTUMBRE[İsp.]


- ADHARMA ile

( Zulüm. )


- ADI UNUTABİLMEK İÇİN:
ZİKİR YOLU ile/ve MUHABBET YOLU

( Daha büyüğünü düşünerek.[zikr] İLE/VE Sevdiğini düşünerek. )


- ÂDİ ile/değil/yerine/>< ÂDİL


- AD/I" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TAD/I

( Sarışının adı var, esmerin tadı var. )

( [not] NAME vs./and/but/||/<>/< TASTE
TASTE instead of NAME )


- ÂDİL[Ar.] ile/ve/||/<> ÂDİLÂNE[Ar. ÂDİL + Fars. < ÂNE]

( Adâletle iş gören, adâletten, doğruluktan ayrılmayan, hakkı yerine getiren, adâletli. İLE/VE/||/<> Hakça. )


- ÂDİL ile/ve/||/<>/> AYDIN

( Dışımız. İLE/VE/||/<>/> İçimiz. )


- ADİLİK/ONURSUZLUK/ŞEREFSİZLİK ile/değil/yerine/>< GÜÇ/KUDRET


- ADIM ile/ve/değil DÜZEY


- ADINA ile/değil UĞRUNA


- ADINI BİLMEK ile TADINI BİLMEK

( Haberdar olmak. İLE Deneyimlemiş olmak. )

( İLM el-YAKÎN ile HAKK el-YAKÎN )


- ADL Ü İHSAN -ile

( ADÂLET VE İYİLİK )


- ADLANDIRMA ile/ve/<> KAVRAMLAŞTIRMA

( GIVING NAME vs./and/<> TO CONCEPT )


- ADSIZ NARKOTİKLER değil ADSIZ NARKOTİK (ARKADAŞ BİRLİĞİ)

( Adsız Narkotik Arkadaşlık Birliği Tel.: 536. 341 01 89 )


- ÂFÂKÎ ile/ve/<> İZÂFÎ ile/ve/<> KEYFÎ


- AFALAMAK değil AFALLAMAK


- AFAZİ ile AMNEZİ

( Söz yitimi, konuşamama. İLE Anımsayamama, bellek kaybı. )


- AFEREZ:
UYGULANAN KİŞİYE GÖRE
ile/||/<>
AYRIŞTIRILAN KAN BİLEŞENİNE GÖRE

( Uygulanan kişiye göre...
Tedavi edici. VE Bağışçı aferezi.
[Eğer bir hastalığı düzeltmek için yapılıyorsa "tedavi edici aferez" denilir. Örneğin, bir kas hastalığı olan Myastania Gravis gibi hastalıklarda uygulanan yöntem bu bölüme girer.
VE
Bağışçı aferezi, genelde kan bankacılığı ve kök hücre uygulamalarında kullanılır. Örneğin, kan bankasında, bağışçılardan, isteğe göre kan pulcukları (trombosit-platelet), plazma, kırmızı küre(eritrosit) ve kemik iliği aktarımı bağışçısından, kök hücre toplanması, bu bölüme girer.]

İLE/||/<>

Ayrıştırılan kan bileşenine göre...
A. Sitaferez[herhangi bir bileşenin uzaklaştırılması]
1) Lökaferez[Beyaz kürelerin uzaklaştırılması]
Granülosit Aferezi
Lenfosit Aferezi
Kök Hücre Aferezi

2) Tromboferez[kan pulcuklarının uzaklaştırılması]

B.Komponent Değişimi
Tedavi edici(terapötik) Plazma Değişimi
Tedavi edici(terapötik) Eritrosit Değişimi

C. Seçici Aferez
Cascade Filtrasyonu (Çift Filtrasyon)
LDL Aferezi (Lipid Aferezi)
Fotoferez
Yapay Karaciğer Desteği (KC Diyalizi)
Sepsis Uygulamaları )


- AFERİN ile/ve/||/<> DUA


- AFERİST[Fr.] değil/yerine/= VURGUNCU, ÇIKARCI, DALAVERECİ


- A'FET[Ar.] ile ÂFET[Ar.]

( Solak. | Pek akılsız kişi. | En güç şey. İLE Büyük felâket, belâ. | [mec.] Çok güzel insan. )


- AFET >< SİRET

( Sîret[yürüyüş, yol alış, iş tutuş], âfete[belaya, musibete, sıkıntıya, derde] kalkandır... )


- AFFEDEBİLMEK ile/ve/||/<> SABREDEBİLMEK ile/ve/||/<> VAZGEÇEBİLMEK

( [Kişiyi] Farklı kılar. İLE/VE/||/<> Güçlü kılar. İLE/VE/||/<> Kendi kılar. )


- AFFEDEBİLMEK ile/ve/değil/yerine/||/<> VAZGEÇEBİLMEK

( [not] FORGIVE vs./and/but/||/<> FORGET
FORGET instead of FORGIVE )


- AFFEDEBİLMEK ve/||/<> VEFÂ


- AFFEDELİM! ile/ve/||/<>/> SABREDELİM!

( Güçlüyken. İLE/VE/||/<>/> Zayıfken. )


- AFFETMEK ile/ve/||/<>/< KABUL ETMEK


- AFFETMENİN DEĞİŞTİRDİĞİ:
GEÇMİŞ değil GELECEK


- AFİLLİ değil AFİLİ[Yun. < AFİ]

( Gösteriş, çalım, caka. )


- AFOROZ[Yun.]["AFAROZ" değil!] ile/ve/değil/||/<>/< REFÜZE[İng./Fr. REFUSE] (ETMEK/OLMAK)

( Hristiyanlıkta kilise tarafından verilen topluluktan kovma cezası. | Dışlamak, darılmak, konuşmamak. Darılıp biriyle konuşmama, ilgiyi kesip kendinden uzaklaştırma. | Birini sergilediği olumsuz eylemleri nedeniyle toplum ya da bir topluluktan dışlama. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Reddetmek, geri çevirmek, kabul etmemek. )


- AFRA TAFRA (YAPMAK)


- AFŞAR = AVŞAR

( Oğuz Türklerinin yirmi dört boyundan biri. )


- AĞ ile AĞ

( İplik, sicim, tel gibi ince şeylerden kafes biçiminde yapılmış örgü. | Örümcek gibi bazı hayvanların salgılarıyla oluşturdukları örgü. | Ülke geneline yaygınlaştırılmış örgü, şebeke. | Oyun alanını ortadan ikiye bölen, iple yapılmış örgü. İLE Donun ya da pantolonun, apış arasına gelen yeri, apışlık. )


- AĞ ile/ve BAĞ

( NETWORK vs./and BOND )


- AĞ ile/ve/değil/||/<>/>/< BAĞ


- AĞ ile/ve BÜTÜNLÜK


- AĞACI:
[ne yazık ki]
!KESERSENİZ ile/değil/yerine/>< KESMEZSENİZ

( Kazık kalır, üstüne oturursunuz. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Gölge olur, altına oturursunuz. )

( image )


- AĞAÇKAKAN CAMİSİ -ile


- AĞIR ile/ve/||/<> SAĞIR

( Baş. İLE/VE/||/<> Kulak. )


- AĞIRBAŞLILIK/AYIKLIK = SOBRIETY[İng.] = SOBRIÉTÉ[Fr.] = NÜCHTERNHEIT[Alm.] = SOBRIEATAS[Lat.]


- AĞIR/LIK ile/ve HANTAL/LIK

( Kişisel [mizac ya da karakterden dolayı] ya da çevresel etmenlerden/beklentilerden dolayı. İLE/VE Zihinsel kaynaklı eksik/yetersiz/yanlış davranış ve tutumlardan dolayı. )


- AĞIZ AÇIKLIĞI ile/değil/yerine/>< ZİHİN AÇIKLIĞI

( Kişinin, zihni, ne kadar kapalıysa; ağzı, o kadar açık olur. )


- AĞIZ ile AĞIZ

( Yüzde, avurtlarla iki çene arasında, selenin çıkmasına, soluk alıp vermeye ve besinleri almaya yarayan boşluk. | Bu boşluğun, dudaklarla çevrelendiği bölümü. | Kapların ya da içi boş şeylerin açık yanı. | Bir suyun, denize ya da göle döküldüğü yer. | Koy, körfez, liman, yol gibi yerlerin açık yanı. | Birkaç yolun birbirine kavuştuğu yer, kavşak. | Kesici aletlerin, keskin yanı. | Bir anadilin konuşulduğu sınırları içinde, bölgelere ve sınıflara göre değişen söyleyiş özelliği, şive. | Birini yanıltmak, kandırmak amacıyla, dolambaçlı bazı sözler söyleme özelliği. | [müzik] Bir bölgenin ezgilerinde görülen özelliklerin tümü. | Bir akarsuyun göle ya da denize döküldüğü yer, munsap. | Bazen, "kez" anlamına gelir. [İlk ağızda, paranın yarısını ödedi.] | Tehlikeli şeyler/durumlar için pek yakın yer. [Topun/uçurumun ağzında.] İLE Yeni doğurmuş memelilerin ilk sütü. )

( MOUTH vs. MOUTH )


- AĞIZ ile/||/<> AĞIZ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Irmağın, su tulumunun, kuyunun ya da testinin ağzı. İLE İnsan ya da hayvanın ağzı. )


- AĞIZ ile/ve/<> DUDAK/LAR

( [Divan şiirinde] YÂKUT, FİKR-İ DEHÂN ile/ve ... )

( NUN harfi ve NOKTA ile simgelenir. İLE/VE ... )

( Ağızda, 6 - 10 milyon bakteri bulunmaktadır. )

( HASREME: Üst dudağın, alt dudak üzerine taşması.
BUZRA: Üst dudağın ortasından dışarı doğru taşan et parçası. )

( BERFÛZ/BERFÛS: Ağzın dış kenarı, dudakların çevresi.
DEHÂN-I TENG: Küçük ağız.
NEMEK-DÂN[Fars.]: Sevgilinin dudağı. )

( FEM ile/ve ŞEFE/TEYN, BÂSİA[: Çok kırmızı dudak.] )

( DEHÂN/DEHEN, FEM ile/ve LEB, LA'L )

( MOUTH vs./and LIP/S )


- AĞIZ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KULAK

( Daha az konuşmak üzere/için. İLE/VE/||/<>/< Daha çok dinlemek üzere/için. )

( Bir. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< İki. )

( [not] MOUTH vs./and/but/||/<>/< EAR
EAR instead of MOUTH )


- (AĞIZDA) 30 SN. ile/yerine (MİDEDE) 2,5 SAAT'E ÖNEM/DEĞER/ÖNCELİK VERMEK


- AĞIZDAN ÇIKACAK OLAN (TEK) BİR SÖZCÜK ile/ve/||/<>/< AĞIZDAN ÇIK(A)MAYABİLECEK OLAN (TEK) BİR SÖZCÜK

( Bir şey ki, yapmasan da olur, YAPMA! Bir şey ki, söylemesen de olur, SÖYLEME! )


- AĞLAMA DUVARI ile/değil/yerine BATI DUVARI


- AĞLAMA DUVARI değil el-BURAK


- AĞLAMAK:
"GÜÇSÜZLÜK"TEN ile/değil/||/<>/< "GÜÇLÜLÜK"TEN


- AĞLAMAK:
"KIRILDIĞIN" YERDEN değil KIRDIĞIN YERDEN

( Kırıldığın yerden değil kırdığın yerden ağlarsın. )


- AĞLAMAK ile/ve/||/<>/> BAĞLAMAK


- AĞLAMAK ve/değil/yerine/<>/>< GÜLMEK :)

( Yalnız. VE/DEĞİL/YERİNE/<>/>< Herkesle birlikte. :) )

( Çocuklar, annesini/babasını yıkarken. İLE Anneler/babalar, çocuğunu yıkarken. )

(

ve/değil/yerine/<>/><

)

( Heraklitos. VE/DEĞİL/YERİNE/<>/>< Demokritos. )


- AĞLAMAK/YIĞLAMAK/ZÂRİ KILMAK ile/ve AĞLAYAMADIĞINDAN DOLAYI AĞLAMAK

( Yeni doğan bebekler, 440 hz yüksekliğinde ve la notasıyla ağlar. )

( BÜKÂ' ile/ve ... )

( GİRYÂN: Ağlayan. )


- AĞLAMAMAK değil/yerine AĞLATMAMAK


- AĞLANACAK DURUMUNA ...:
AĞLAMAK ile/değil/yerine GÜLMEK


- AĞLAR ile AĞLAR

( Ağlama'nın, 3. tekil kişi ve geniş zamanlı ifadesi. İLE Ağ nesnesinin çoğulu. )


- AĞLIYORSUNUZ ile/ve/değil/||/<>/> ALIYORSUNUZ


- AGRESİF[İng. AGRESSIVE] değil/yerine/= SALDIRGAN


- AĞRINIZA" GİTMESİN değil AĞARINIZA GİTMESİN


- AGROFOS NOMOS ile/ve/||/<> NOMOS FIZIOS ile/ve/||/<> NOMOS EMSIOS


- AĞUSTOS AYI(NDAKİ) GİBİ SOĞUK ve/<> OCAK/ŞUBAT GÜNEŞİ GİBİ YAKICI

( Uruguay'da, mevsimlerin ve ayların, toplumdaki/dillerindeki karşılıkları. )


- AĞYÂR ile/ve/değil/yerine/>< YÂR

( Ne bilir? İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/>< Bilir. )


- ÂĞYÂRINI CÂMÎ, EFRÂDINI MÂNÎ" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< önce ÂĞYÂRINI MÂNÎ sonra EFRÂDINI CÂMÎ

( Benzetme. [Ölçünün ve tanımın bulunmadığı yerde, ne yazık ki kişisel "görüş/yorum", "dolaylı ilişki" ve "çağrışımların" öne çıktığı/çıkarıldığı [boş] sözler.] İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Tanım[ın tanımıdır]. [Bir kavramın tüm bireylerini kuşatıp ötekileri dışarıda bıraktığını tanımlar.] )

( "İnsan, düşünen bir canlıdır" tanımı kullanıldığında bu tanımın içinde tüm insan bireylerini içerir. Girmeyen hayvan[behaim], bitki ve nesneyi dışarıda bırakır. )


- AH-AMAN (DEME[ME]K) ile/ve/||/<>/> AH'TAN AMAN'DAN ÇEKİLME(ME)K


- AHBEL[Ar.] ile AHBEL[Ar.]

( Böğrülce danesi. İLE Divâne, deli, kaçık. )


- AHDE VEFÂ değil/yerine/= SÖZEBAĞ


- AHDETMEK değil/yerine/= SÖZ VERMEK


- AHD-İ ATİK ile/ve/||/<>/> AHD-İ CEDÎD

( Tevrat. İLE/VE/||/<>/> İncil. )


- AHDÎ[Ar.] değil/yerine/= ANTLAŞMA/YA GÖRE/GEREĞİ OLAN


- AHESTE AHESTE ile AVAL/AVEL AVAL


- AHFÂ[Ar. < HAFÎ] ile/ve/||/<> AHFİYE[Ar. < HIFÂ]

( [daha/pek/çok] Gizli, en gizli. İLE/VE/||/<> Gizli olanlar. | Ağaç çiçeğinin tomurcuğunu örten dış kabuklar. )


- AHFÂD[Ar. < HAFÎD] ile AHFAZ[Ar.]

( Torunlar. | Yardımcılar, hizmetkârlar. İLE Alçak ve çukur yer. | Alçakgönüllü kişi. )


- AHÎ ile AHÎ

( Kardeş, fütüvvet ehli, Yunus'ta tarikat kardeşi. )


- ÂHİRET ile/ve/değil/yerine ÂKIBET

( Az yaşa, çok yaşa,
Âkıbet gelecek başa! )


- ÂHİRET[Ar.] değil/yerine/= SONRALIK


- ÂHİZE ile AVİZE

( Telefon alıcısı. İLE Tavana asılan süslü aydınlatıcı. )


- AHKÂM (KESMEK) ile/değil/yerine ÖZGÜVEN

( [not] TO MAKE JUDGMENTS WITHOUT RESTRAINT vs./but SELF CONFIDENCE
SELF CONFIDENCE instead of TO MAKE JUDGMENTS WITHOUT RESTRAINT )


- AHLÂK/ERDEM ve/||/<> EYLEM/SELLİK

Bugün[16 Kasım 2025]
itibarı ile 15.263 başlık/FaRk ile birlikte,
15.263 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(2/62)