Bugün[04 Kasım 2025]
itibarı ile 28.406 başlık/FaRk ile birlikte,
28.406 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.


Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...

(73/115)


- MÜSTEBHİR[Ar. < BAHR] ile MÜSTEBİ[Ar.]

( Deniz gibi geniş olan kişi, istibhâr eden. İLE Esir eden. )


- MÜSTEB'İD[Ar. < BU'D] ile MÜSTEBİDD[Ar. < İSTİBDÂD]

( Uzak gören, uzak sayan. İLE Hükmü altında bulunanlara, söz hakkı ve hareket rahatlığı vermeyen, istibdâdda bulunan, despot. )


- MÜSTE'CHİL[Ar. < CEHL] ile MÜSTE'CİR[Ar. < ECR | çoğ. MÜSTE'CİRÎN]

( Bilgisiz/cahil sayan. İLE Kira ile tutan, isticâr eden. | Kiracı. )


- MÜSTE'CİR[Ar. < ECR | çoğ. MÜSTE'CİRÎN] ile MÜSTECÎR[Ar. < CİVÂR]

( Kira ile tutan, isticâr eden. | Kiracı. İLE Aman dileyen, koruma bekleyen, isticâre eden. )


- MÜSTEDELL[Ar. < DELÂLET] ile MÜSTEDİLL[Ar. < DELÂLET]

( Bir kanıt ile ispat edilmiş, istidlâl olunmuş. İLE Kanıt ile ispat edilen. )


- MÜSTED'Î[Ar. < DA'VÂ] ile MÜSTE'DÎ[Ar. < EDÂ]

( Dilekçe veren, istidâ eden. İLE Yardım ve korunma isteyen. | Birinin malını zorla alan. )


- MÜSTEDREK[Ar. < DERK] ile MÜSTEDRİK[Ar. < DERK]

( Arapça'da, bir ölçü/vezin. İLE Anlamak isteyen, istidrâk eden. )


- MÜSTEFÂD[Ar. < FEYD] ile MÜSTEFÂZ[Ar. < FEYZ]

( Kazanılmış, kâr edilmiş. | Anlaşılmış. İLE Dağılıp yayılmış. )


- MÜSTEFHEM[Ar. < FEHM] ile MÜSTEFHİM[Ar. < FEHM]

( Anlaşılan. İLE Anlamak isteyen, soran. )


- MÜSTEFÎD[Ar. < FEYD] ile MÜSTEFÎZ[Ar. < FEYZ]

( Yararlanan, istifâde eden. İLE Feyz alan, feyzlenen, istifâze eden. )


- MÜSTEFİT[Ar.] değil/yerine/= YARARLANAN


- MÜSTEFTÎ[Ar. < FETVÂ] ile MÜSTEFTİH[Ar. < FETH]

( Müftüden fetvâ isteyen. | Bir müşkülün halini, çözülmesini isteyen. İLE Açan, başlayan, istiftâh eden. )


- MÜSTEHABB[< HUBB] ile ...

( Sevilen, beğenilen. | Farz ve vâcibden başka olarak sevap kazanılan iş. | Hz. Muhammed'in, bazen işleyip bazen terk ettiği güzel iş. )


- MÜSTEHCEN[Ar. < HÜCNET] ile MÜSTEHCİN[Ar. < HÜCNET]

( Açık açık, edepsizce, istihcân edilmiş. İLE Çirkin, kötü, kötü gören, istihcân eden. )


- MÜSTEHDÎ[Ar. < HEDY ve HİDÂYET] ile MÜSTEHZÎ[Ar. < HEZÂ]

( Doğru yolu bulan, Müslümanlık yolunu isteyen. İLE Biriyle alay eden, herkesle alay etme alışkanlığında olan, istihzâ eden. )


- MÜSTEHÎL[Ar. < HAVL | çoğ. MÜSTEHÎLÂT] ile MÜSTEHİLL[Ar. < HELÂL]

( Olanaklı ve kabil olmayan şey. | Anlamsız, saçma şey. İLE Helâllik dileyen, istihlâl eden. | Helâlleşen. )


- MÜŞTEHİYÂT[< ŞEHVET] ile İŞTAHLILAR, İSTEKLİLER


- MÜSTEHLİK[Ar. < HELÂK] değil/yerine/= TÜKETİCİ | YİYİP İÇEREK TÜKETEN, BİTİREN


- [ne yazık ki]
!MÜSTEHZÎ/SARKASTİK[İng. < SARCASTIC] değil/yerine/= ALAYCI/İĞNELEYİCİ


- MÜSTEKBİR ile/değil MÜTEKEBBİR


- MÜSTEKFİ[Ar.] ile MÜSTEKİF[Ar.]

( Yetecek kadarını isteyen. İLE Dilenmek üzere elini uzatan. | Bakarken, gözünü korumak için elini, kaşının üstüne koyan. )


- MÜŞTEKÎ ile MAĞDUR

( Şikâyetçi, yakınan. | Şahitlik durumunda olabilen. | Olayın birebir etkisi altında kalmamasının yanısıra rahatsızlığını belirten. İLE Haksızlığa uğramış. )


- MÜSTEKİL değil MÜSTAKİL


- MÜSTEKÎN[Ar.] ile MÜSTEKİNN[Ar. < KENN]

( Alçakgönüllülük gösteren. İLE Gizlenen/saklanan, istiknân eden. )


- MÜSTEKMİL[Ar. < KEMÂL] ile MÜSTEKMİN[Ar. < KEMN ve KÜMÛN]

( Tam, olgun bir duruma getiren, eksiksiz olarak bitiren, istikmâl eden. İLE Gizlenen, saklanan. )


- MÜSTEKREH[Ar. < KERÂHET | çoğ. MÜSTEKREHÂT] ile MÜSTEKRİH[Ar. < KERÂHET]

( Tiksinilen, iğrenilen, iğrenç, istikrâh edilmiş. İLE Tiksinen, iğrenen, kerîh gören, istikrâh eden. | İştah kesen. )


- MÜSTELEZZ[Ar. < LEZZET | çoğ. MÜSTELEZZÂT] ile MÜSTELİZZ[Ar. < LEZZET]

( Lezzet alınmış, tadına varılmış. İLE Lezzet alan, tad alan, tadına varan. )


- MÜŞTEMELÂT/MÜŞTEMİLÂT ile/ve/değil MEŞRÛTA

( Herhangi bir yapıya göre ayrı bir işlevi bulunan bölüm ya da yapı, eklentiler. İLE Belirli koşullarla vakfedilmiş ayrıcalıklar. İlk sahibi tarafından satılmama koşuluyla bırakılmış olan ev, tarla gibi gayrımenkul. | Hocaların, şeyhlerin, cami görevlilerinin yaşadığı/bulunduğu ev/yer. | İmâret, hastahane gibi kurumlarda çalışanların oturmaları için ayrılan lojman, odalar. )


- MÜSTEMİ'[Ar. < SEM | çoğ. MÜSTEMLÎN] ile MÜSTEMİRR[Ar. < MÜRÛR]

( Dinleyen, dinleyici, işiten, istimâ eden. | Bir okula, sadece dinleyici olarak devam eden. İLE Uzayıp giden, istimrâr eden. | Sürekli, devamlı. )


- MÜSTEMİİN[Ar. < SEM | < MÜSTEMİ] ile MÜSTE'MİN[Ar. < EMN]

( Dinleyiciler. İLE Aman dileyen, istimân eden. | Zamanında, yabancılara verilen bir unvan. | Sığınan, canını kurtarmak koşuluyla teslim olan. )


- MÜŞTEMİL[Ar.] ile KAPSAYAN, İÇEREN, ŞÂMİL OLAN

( KAPSAYAN, İÇEREN, ŞÂMİL OLAN )


- [ne yazık ki]
!MÜSTEMLEKE[Ar.] değil/yerine/= SÖMÜRGE


- MÜSTENHİR[Ar. < NEHR] ile MÜSTENÎR[Ar. < NÛR]

( Aka aka yeri oyan, ırmak/nehir yapan. İLE Nûr, ışık alan, parlak, istinâre eden. )


- MÜSTE'NİF[Ar. < ENF] ile MÜSTENKİF[Ar. < NEKF]

( Yeniden başlayan, istinâf eden. | Bidâyet mahkemesinden[davaların ilk görüldüğü mahkeme] verilen kararı kabul etmeyip davasına, bir üst derecede bulunan başka mahkemede bakılmasını isteyen kişi. İLE Kabul etmeyen, geri duran, el çeken, çekimser, istinkâf eden. )


- MÜSTENKİF[Ar.] değil/yerine/= ÇEKİMSER


- MÜSTENKİH[Ar.] ile MÜSTENKİR[Ar.]

( Ağız koklayan. | İnceleyen, araştıran. İLE İnkâr eden. )


- MÜŞTEREK MÜLKİYET[Ar.] değil/yerine/= ORTAK İYELİK


- MÜŞTEREK[Ar.] değil/yerine/= BİRLİKTE, ORTAK/LAŞA


- MÜSTERHAM[Ar. < RAHM ve RUHUM] ile MÜSTERHİM[Ar. < RAHM]

( Yalvarılmış, yalvarılan, niyâz olunmuş, istirhâm edilmiş. İLE Yalvaran, niyâz eden, istirhâm eden. | Merhamet dileyen. )


- MÜSTERHÎ[Ar. < REHÂ] ile MÜSTERHİM[Ar. < RAHM] ile MÜSTERHİN[Ar. < REHN]

( Gevşek, sarkık, sölpük, istirhâ eden. İLE Yalvaran, niyâz eden, istirhâm eden. | Merhamet dileyen. İLE Rehin alan, rehin isteyen, istirhân eden. )


- MÜSTERHÎ[Ar. < REHÂ] ile MÜSTER'İ[Ar.] ile MÜSTERİH[Ar. < RAHAT]

( Gevşek, sarkık, sölpük, istirhâ eden. İLE Birinden, bir şeyin korunmasını ve saklanmasını isteyen, istir'â eden. İLE Kaygısız, gönlü rahat, istirahat eden. )


- MÜŞTERÎ[Ar. < ŞİRÂ | çoğ. MÜŞTERÎÎN] ile Müşterî/SA'D-İ EKBER[Ar.]

( Satın alan, alıcı, iştirâ eden. | Alışverişte bulunan. | İstekli. İLE Sakıt / Erendiz / Jüpiter gezegeni. )

( ... İLE Sakıt, Erendiz, Jüpiter, Mars. )


- MÜŞTERÎ[Ar. < ŞİRÂ] değil/yerine/= ALICI/İLGİLİ

( Satın alan/alıcı, iştirâ eden. | Alışverişte bulunan. | İstekli. | Hem satın alan, hem satan. )


- MÜŞTERİ değil/yerine YOLCU


- MÜSTEŞÂR[Ar. < MEŞVERET] ile MÜSTEŞ'AR[Ar. < ŞUÛR]

( Kendine iş danışılan, meşveret edilen, müşaverede bulunulan. | Vekâletlerde, vekilden sonraki âmir. İLE Bildirilen, haberli. )


- MÜSTEŞFİ'[Ar. < ŞEFÂAT] ile MÜSTEŞFÎ[Ar. < ŞİFÂ]

( Bağışlanmasını isteyen, şefâat dileyen. İLE İyilik isteyen, şifâ dileyen. | Kendine baktıran. )


- MÜSTEŞHED[Ar. < ŞEHÂDET | çoğ. MÜSTEŞHEDÂT] ile MÜSTEŞFÎ[Ar. < ŞEHÂDET]

( Tanık olarak gösterilen, şâhit tutulan. İLE Şâhit tutan, istişhâd eden. )


- MÜSTESHİL[Ar. < SEHL] ile MÜSTESHİR[Ar.]

( Kolay sayan, istishâl eden. İLE Alay eden, istîshâr eden. )


- MÜSTESNÂ[Ar. < SENY] değil/yerine/= AYRI TUTULAN

( İSTİSNÂ EDİLEN, KURAL DIŞI BIRAKILAN | ÜSTÜN | AYRI TUTULAN | BENZERLERİNDEN BASKIN )


- MÜSTEŞRİK[Ar.]/ŞARKİYATÇI/ORYANTALİST[Fr., İng.] değil/yerine/= DOĞUBİLİMCİ


- MÜSTEVFÂ / MÜSTEVFÎ[Ar. < VEFÂ] ile MÜSTEVFİR[Ar. < VEFR]

( Yeteri kadar, tam, dolgun, mükemmel, kâfî derecede. İLE Borçludan, alacağının tamamını alan. )


- MÜSTEVÎ[Ar.] değil/yerine/= DÜZ | DÜZLEM


- MÜSTEVLÎ[Ar. < VELY] değil/yerine/= SALGIN

( İstilâ eden, ele geçiren, idaresi altına alan. | Yayılan, her tarafı kaplayan. | Salgın. )


- MÜSTEVSİ[Ar.] ile MÜSTEVZİ[Ar.]

( Bollaşan, genişleyen. İLE Hakk dergâhından, ilham isteyen. )


- MÜSTEZÂD[Ar. < ZİYÂDE] değil/yerine/= ARTMIŞ/ÇOĞALMIŞ

( Çoğalması istenilen, artmış. | Her dizesine bir küçük dize eklenmiş, Divan Edebiyatı şiir türü. [Bahr-i hecez vezinlerinden "mef'ûlü mefâîlü mefâîlü faûlün" vezninde söylenmiş dizelere "mef'ûlü faûlün" parçalarına denk birer parça katarak oluşturulan şiir.] )


- MÜSTE'ZEN[Ar. < İZN] ile MÜSTE'ZİN[Ar. < İZN]

( Kendinden izin istenilmiş kişi. İLE İzin isteyen. )


- MÜSTEZİLL[Ar. < ZELÎL] ile MÜSTE'ZİN[Ar. < İZN]

( Birini, hor, hakîr, zelîl gören, istizlâl eden. İLE İzin isteyen. )


- MÜSÛL[Ar.] ile MÜSÜL[Ar. < MİSÂL]

( Saygıdan dolayı ayakta durma. İLE Örnekler. | Platon'un, "İdealar" olarak bahsettiği. )


- MÜSVEDDE ile/ve SEVAD ile/ve RİSÂLE ile/ve FEVAİD ile/ve ŞUKKA ile/ve TAİRE ile/ve KÜLLİYET ile/ve MECMUA ile/ve SEFİNE ile/ve KEŞKÜL ile/ve CÖNK ile/ve DİVÂN ile/ve MURAKKA


- MUT ile MUT

( Tüm özlemlerin, eksiksiz ve sürekli olarak yerine gelmesinden duyulan kıvanç, kut. İLE Elli şilinlik tahıl ölçeği. )


- MUTA NİKÂHI ile/değil NİKÂH-I MUVAKKAT ile/değil HÜLLE

( Hz. Muhammed, savaş zamanı için geçerli kılmıştır. [Hz. Ömer, tamamen kaldırmıştır.] DEĞİL Belirli bir süre için yapılan nikâh. [Caiz değildir.] İLE Yurttaşlar Yasası'nın kabulünden önce, kocasından üç kez boşanan kadının, yine eski kocasıyla evlenebilmesi için yabancı bir erkeğe, bir günlüğüne nikâh edilmesi. )

( "MİSYAR: Seyahat süresince geçerli olan nikah.

MİSFAR: İş gezisi(sefer) süresince geçerli olan nikah.

MİSYAF: Tatil süresince geçerli olan nikah." )


- MUTÂ'/A[Ar. < TAV] ile MU'TÂ[Ar. < ATÂ]

( Boyun eğilen, itaat olunan, başkalarının kendine itaat ettikleri. İLE Verilmiş, îtâ olunmuş. | Veri. )


- MUTAASSIP(/B)[Ar.] değil/yerine/= BAĞNAZ/AŞIRI TUTUCU


- MUTAATTIL[Ar. çoğ. ATELE] ile MUTAATTIR[Ar. < ITR]

( İşsiz kalan, taattul eden. İLE Hoş koku ile koklanan, taattur eden. | Hoş koku sürünen. )


- MUTÂBAKAT(Mantık) ile/ve TAZAMMUN ile/ve İLTİZAM

( Hakikat.(Dil) İLE Mecaz. İLE Kinâye. )

( Kuşatma. İLE/VE İçerme. )

( Kavramla nesnenin örtüşmesi. İLE/VE Bir kısmı dışarıda kalırsa. İLE/VE Bir anlamın bir kavrama bitiştirilmesi. )

( Mantık mutabakat üzerine yapılır. İLE/VE Tazammun ve iltizam ile edebiyat yapılır. )

( İnsan: Hayvan-ı Nâtık.(Kök) İLE İnsan: -Hayvan, -Nâtık.(Akıl) İLE Gerekli görme.(Çağrışım ile karıştırılmamalı) (İnsan: "İlim ve yazma kabiliyeti olandır.") )

( Vaz'i Lafzî Delâlet. )

( Vaz: Sesi anlama bitiştirme. )


- MUTAHHİR[Ar. < TAHÂRET] ile MUTAHHAR[Ar. < TAHÂRET] ile MUTÂHİR[Ar.]

( Temizleyen, tathîr eden. İLE Temizlenmiş, temiz. | Mübârek. İLE Temizleyici. )


- MÜTALAA ETMEK değil/yerine/= İRDELEMEK


- MÜTÂLAA[< TULÛ] ile MÜŞÂHEDE[< ŞUHÛD]

( Okuma. | Değerlendirme, tetkik. | Düşünce. İLE Bir şeyi gözle görme. | [tas.] Allah âlemini görme. )

( TULÛ ile ŞUHÛD )


- MUTÂLİ'[Ar. < TULÛ | çoğ. MUTÂLİÎN] ile MUTÂLİÎN[Ar. < MUTÂLİ]

( Kitap okuyan, mütâlâ eden. İLE Kitap okuyanlar, mütâlâa edenler. )


- MUTALLAKA[Ar.] değil/yerine/= DUL (KADIN)

( Boşanarak dul kalmış kadın. )


- MUTÂRAHA[Ar.] ile MUTARRÂ[Ar. < TARÂVET] ile MUTARRAH[Ar. < TARH]

( Birbirine söz söyleme. İLE Taze, tarâvetli. İLE Çıkarılmış, tarh edilmiş. )


- MUTASADDI'[Ar. < SAD] ile MUTASADDIR[Ar. < SADR | çoğ. SADDIRÎN] ile MUTASADDÎ[Ar. < SADV]

( Dağılan. | Yarılıp çatlayan. İLE Baş sedire geçip oturan, baş köşeye kurulan. İLE Bir işe girişen, tasaddî eden. | Başkasına saldıran. )


- MUTASAVVER[Ar. < SÛRET] ile MUTASAVVİR[Ar. < SÛRET]

( Tasarlanmış, düşünülmüş, tasavvur edilmiş. | Akla gelebilir, olabilir. İLE Tasarlayan, zihninde kurup karar veren, tasavvur eden. )


- MUTASYON ile/||/<> VARYASYON

( Mutasyon DNA değişimi İLE varyasyon çeşitliliktir )

( Formül: Nokta mutasyon İLE boy farkı )


- MUTATABBİB değil/yerine TABİB

( Hekimlik taslayan. DEĞİL/YERİNE Hekim. )


- MUTÂVAAT[Ar. < TAV] değil/yerine/= BOYUN EĞME

( Baş/boyun eğme, itâat etme. | [dilb.] Dönüşlü. )


- MUTAZACCI'[Ar.] ile MUTAZACCIR[Ar. < ZUCRET]

( Üşengeç. İLE İçi sıkılan, sıkıntılı, tazaccur eden. )


- MUTAZARRI'[Ar. < ZER | çoğ. MUTAZARRÎN] ile MUTAZARRIR/MUTAZARRİR[Ar. < ZARR, ZURR]

( Yalvarıp yakaran, tazarru' eden. İLE Zarar gören, zarara uğrayan. )


- MU'TAZIB[Ar.] ile BİRBİRİNE YARDIM EDEN

( BİRBİRİNE YARDIM EDEN )


- MÜTEADDÎ[Ar. < UDVÂN] ile MÜTEÂDÎ[Ar. < ADÛ]

( Saldıran, zulm eden, taaddî eden. | Geçişli fiil.[düşündürmek, anlatmak vb.] | Türk müziğinin en az altı yüzyıllık bir mürekkep makamı olup, zamanımıza kalmış bir örneği bulunmamaktadır. İLE Düşmanlık eden, teâdî eden. )


- MÜTEADDİT[Ar.] değil/yerine/= ÇOK, BİRÇOK


- MÜTEAFFİFÎN[Ar. < MÜTEAFFİF] ile MÜTEAFFİN[Ar. < UFÛNET]

( İffetli, onurlu, namuslu kişiler. İLE Bozulup kötü/pis kokan, kokmuş, kokuşuk, çürük, taaffün eden. )


- MÜTEÂKIB[< AKAB] değil/yerine/= BİRBİRİ ARDINDAN GELEN (SIRA İLE) | ARDINDAN GELEN, ARKASI SIRA BELİREN


- MÜTEÂKİB ile/||/<> ZAHRİ ile/||/<> TEMÂDİ

( Sırayla, birbirinin arkasına gelen. İLE/||/<> Arkası, arkaya ait. İLE/||/<> Birbirinin devamı, devam etmek. )


- MÜTEÂKID[Ar. < ADED] ile MÜTEAKKID[Ar. < AKD]

( Antlaşma/akid yapan iki kişiden her biri. İLE Düğümlenen, karışık, çapraşık olan, taakkud eden. )


- MÜTEÂL[Ar. < ULÜVV] değil/yerine/= YÜKSEK, YÜCE

( Allah'ın sıfatlarından. )


- MÜTEALİYE[Ar.]/TRANSANDANTALİZM[İng..] değil/yerine/= DENEY ÜSTÜCÜLÜK/AŞKINCILIK


- MÜTEALLİK[Ar.] değil/yerine/= İLİŞKİN, İLGİLİ


- MÜTEÂMI[Ar. < AMÂ] ile MÜTEAMMÎ[Ar. < AMÂ]

( Görmemezlikten gelen, taâmî eden. İLE Kör/amâ olan. )


- MÜTEÂNNİD[Ar. < İNÂD | çoğ. MÜTEANNİDÎN] ile MÜTEANNİT[Ar. < ANÎT]

( Dediğinden dönmeyen, direnen, inad/taannüd eden. İLE Yanlış arayan, şunun bunun yanlışını bulma merâkında olan, taannüt eden. )


- MÜTEASSİR[Ar. < USR] ile MÜTEAZZİR[Ar. < ÖZR]

( Güçleşen, güç, zor, çetin, teassur eden. İLE Özrü/engeli bulunan, engelli/özürlü, taazzür eden. | Olanaklı olmayan, güç, zor. )


- MÜTEÂTIF[Ar. < ATF] ile MÜTEATTIF[Ar. < ATF]

( Birbirini seven, teâtuf eden. | Kendine atfolunan, bağlanan. İLE Bağışlayan, esirgeyen, şefkat gösteren, taattuf eden. )


- MÜTEÂZIM[Ar.] ile MÜTEAZZIM[Ar. < AZAMET]

( Gözde büyüyen, göze büyük görünen, taâzum eden. İLE Benlik gösteren, büyüklük taslayan, taazzum eden. )


- MÜTEÂZZİL[Ar. < AZL] ile MÜTEAZZİR[Ar. < ÖZR]

( İşinden çıkarılmış, azledilmiş, ma'zul olan, taazzül eden. İLE Özürlü/mazeretli, özürü/mazereti bulunan, taazzür eden. )


- MÜTEBÂHHİR[Ar. < BUHÂR] ile MÜTEBÂHHİR[Ar. < BAHR | çoğ. MÜTEBAHHİRÎN] ile MÜTEBÂHÎ[Ar. < BEHÂ]

( Buharlaşan, buğu haline gelen, dumanlanan, tütsülenen, tebahhur eden. İLE Bilgisi, deniz gibi engin olan. İLE Övünen. )


- MÜTEBAHHİR[Ar.] değil/yerine/= GENİŞ/DERİN BİLGİSİ OLAN


- MÜTEBÂKÎ[Ar. < BEKÂ] ile MÜTEBÂKÎ[Ar. < BÜKÂ]

( Geri kalan, artan, bâkî kalan. İLE Ağlar gibi görünen, yalandan ağlayan, tebâkî eden. )


- MÜTEBÂLÎ[Ar.] ile MÜTEBÂLİH[Ar.]

( Birini sınayan. İLE Ebleh gibi görünen, eblehlik, bönlük tavrı takınan. )


- MÜTEBENNÎ ile MÜTEBERRİ'[BÜRÛ] [TEBERRU']

( Evlat edinilen. İLE Bağışta bulunan. )


- MUTEBER ile MUTEMET

( Saygın, itibarı olan, hatırı sayılır. | İnanılır, güvenilir, sözü geçer. | Yürürlükte olmak, geçerli olmak. İLE Kendine inanılıp güvenilen kişi. | Dairelerde, işyerlerinde, bazı para işlerine bakan görevli. )


- MÜTEBERRÎ[Ar. < BERÂ' ve BERÂET] ile MÜTEBERRİ'[Ar. < BÜRÛ]

( Yüz çeviren, uzaklaşan, teberrî eden. | Kurtulmuş, gereksinimi olmayan. | Herşeyden elini, eteğini çeken, yüz çeviren. | Şiî ve Alevî'lerde hulefâ-yı râşidini sevmeyen. İLE Bağışlayan, bağışta bulunan, teberru' eden. )


- MÜTEBESSİM[< BESM] değil/yerine/= GÜLÜMSEYEN/GÜLEÇ :)


- MÜTEBESSİM[Ar. < BESM] ile MÜTEBEŞBİŞ[Ar.]

( Gülümseyen, gülen, tebessüm eden. İLE Güler yüz gösteren, tebeşbüş eden. )


- MÜTECÂHİD[Ar. < CEHD] ile MÜTECA'İD[Ar. < CA'D]

( Çalışıp çabalayan. | Zora karşı uğraşan. İLE Kıvırcık olan, kıvrık, teca'üd eden. )


- MÜTECÂHİL ile ...

( Cahil gibi görünen, bilmemezlikten gelen, bilmez görünen, tecâhül eden. )


- [ne yazık ki]
!MÜTECÂVİZ[Ar.] değil/yerine/= SALDIRGAN/SALDIRICI/SATAŞKAN


- MÜTECERRİD[Ar. < CERED] ile MÜTEFERRİD[Ar. < FERD | çoğ. MÜTEFERRİDÎN]

( Soyunan, çıplak olan, tecerrüd eden. | Evli olmayan. | Tek başına kalan. | Dünya işlerinden vazgeçip Allah'a yönelen. İLE Tek ve yalnız olan, eşi benzeri olmayan, teferrüd eden. )


- MÜTECESSİS[Ar.] değil/yerine/= MERAKLI


- MÜTEDELLÎ[Ar.] ile MÜTEDENNÎ[Ar. < DENÂET] ile MÜTEDERRİ'[Ar.]

( Nazlanan, tedellî eden. İLE Gerileyen, aşağılayan, tedennî eden. İLE Zırhlanan, zırh giyen. )


- MUTEDİL[Ar.] değil/yerine/= DENGELİ | ILIMAN


- MUTEDİL[Ar.] değil/yerine/= ILIMAN/ILIMLI


- MÜTEESİR değil/yerine/= ETKİLENMİŞ


- MÜTEESSİF[Ar.] değil/yerine/= ÜZÜLEN, ACIYAN


- MÜTEESSİR[< ESR < ESÂRET] değil/yerine/= HÜZÜNLÜ, KEDERLİ, ÜZÜNTÜLÜ | BİRİNİN ACISIYLA ACILANAN | DUYGULANMIŞ


- MÜTEFEKKİRE ve/<> TERTİB


- MÜTEFER'İN[Ar.] ile MÜTEFERRİ'[Ar. < FER]

( Firavunlaşan, firavun tavrı takınan, firavun kesilen. | Kibirli. İLE Bir kökten ayrılan, dal budak salan, tefeccür eden. | Bir kökle ilgili olan. )


- MÜTEFERRİ'[Ar. < FER] ile MÜTEFERRİH[Ar. < FERAH]

( Bir kökten ayrılan, dal budak salan, tefeccür eden. | Bir kökle ilgili olan. İLE İçi açılan, ferahlayan. )


- MÜTEFERRİG[Ar.] ile MÜTEFERRİK[Ar. < FARK]

( Vazgeçen, ferâgat eden. İLE Dağınık, ayrı ayrı, teferruk eden. )


- MÜTEFERRİS[Ar. < FERÂSET] ile MÜTEFERRİŞ[Ar.] ile MÜTEFERRİZ[Ar. < FERZ]

( Anlayan, anlayışlı, sezişli, teferrüs eden. İLE Döşenen, mefrûş olan, teferrüş eden. İLE Ayrılan, teferrüz eden. )


- MÜ'TEFİK[Ar.] ile MÜTTEFİK[Ar. < VEFK]

( Tersine dönen, dönmüş. İLE Bağlaşmış, birleşmiş, antlaşmış. | Düşüncede birlikte olan. )


- MÜTEGAVVİL[Ar.] ile MÜTEGAVVİR[Ar. < VEFK]

( Uğraşan, tegavvül eden. | Bir şeyin rengine giren. İLE Derine dalan, tegavvür eden. )


- MÜTEHADDİ'[Ar. < HUD'A] ile MÜTEHADDÎ[Ar.]

( Bilerek aldanan, tahaddu' eden. İLE Çekişen, tahaddî eden. )


- MÜTEHADDİR[Ar. < HADER] ile MÜTEHADDİR[Ar.]

( Örtünen, bürünen, tahaddür eden. İLE Yokuş aşağı giden, hızla aşağı doğru inen, yuvarlanan. )


- MÜTEHADDIR[Ar.] ile MÜTEHÂDI'[Ar.]

( Yeşillenen, yeşil renk bağlayan, tahaddur eden. İLE Aldanmamış iken aldanmış gibi görünen. )


- MÜTEHADDİS[Ar. < HUDÛS] ile MÜTEHADDİŞ[Ar.]

( Meydana gelen ya da çıkan, peydâ olan, tehaddüs eden. İLE Tırmalanan, ıstırap çeken, tahaddüş eden. )


- MÜTEHÂLİF[Ar. < HALF] ile MÜTEHÂLİF[Ar. < HULF]

( İki düşmandan ikisine de yemin veren. İLE Birbirine uymayan, tehâlüf eden. )


- MÜTEHÂMİK[Ar. < HUMK] ile MÜTEHAMMİK[Ar. < HUMK]

( Kendini ahmak gösteren. İLE Ahmaklaşan, ahmak gibi davranan ya da konuşan. )


- MÜTEHAMMİL[Ar.] değil/yerine/= DAYANIKLI, GÖTÜRÜMLÜ


- MÜTEHAMMİL[Ar. < HAML | çoğ. MÜTEHAMMİLÎN] ile MÜTEHAMMİR[Ar. < HAMR]

( Dayanan, tahammül eden, yük altında bulunup ses çıkarmayan, tahammül eden. İLE Mayalanan, ekşiyen, tahammür eden. )


- MÜTEHANNİN[Ar.] ile MÜTEHASSİR[Ar. < HASR]

( Çok göreceği gelen, özleyen. İLE Özleyen, hasret çeken. )


- MÜTEHARRIK[Ar. < HARK] ile MÜTEHARRİK[Ar. < HAREKET]

( Yırtılan, taharruk eden. İLE Hareket eden, kımıldayan, oynayan. | [felsefe, fizik] Hareketli, işler. )


- MÜTEHÂŞÎ[Ar. < HUŞÛ] ile MÜTEHÂŞÎ[Ar. < HAŞY] ile MÜTEHÂŞİ'[Ar. < HUŞÛ]

( Korkup çekinen, haşyet gösteren. İLE Sakıngan, çekingen, tehâşî eden. İLE Huşû ile eğilen. )


- MÜTEHÂŞŞÎ[Ar.] ile MÜTEHÂŞŞİ'[Ar. < HAŞYET]

( Korkan, saygı ile karışık korkup çekinen, tehâşî eden. İLE Alçakgönüllü, tahaşşu' eden. )


- MÜTEHASSIS[Ar. < HUSÛS] ile MÜTEHASSİS[Ar. < HİSS]

( Bir işin bir alanını çok iyi bilen, uzman. | Sadece bir şeye ayrılmış, ayrı bir işte kullanılan. İLE Duygulanan, hislenen. )


- MÜTEHASSIS/LIK[Ar.] değil/yerine/= UZMAN/LIK


- MÜTEHÂTİR[Ar.] ile MÜTEHÂTTÎ[Ar.]

( Birbirini yalanlayan, tekzîb eden. İLE Atlayıp geçen. | Hata işleyen, yanılan. )


- MÜTEHAVVİL[Ar.]/PARAMETRE[Fr./İng. < PARAMETER] ile DEĞİŞKEN

( PARAMETER vs. VARIABLE )


- MÜTEHÂYYİL[Ar. < HAYÂL] ile MÜTEHAYYİR[Ar. < HAYRET | çoğ. MÜTEHAYYİRÎN]

( Hayâle dalan, hayal kuran, tahayyül eden. İLE Şaşmış, şaşırmış, hayrette kalan. )


- MÜTEKÂMİL[Ar.] değil/yerine/= OLGUNLAŞMIŞ


- MÜTEKÂSİF[Ar.] değil/yerine/= YOĞUNLAŞMIŞ, KOYULAŞMIŞ, DERİŞİK


- MÜTEKÂSİL[Ar. < KESEL | çoğ. MÜTEKÂSİLÎN] ile MÜTEKÂSİR[Ar. < KESRET]

( Üşenen, üşengeç, tembelce davranan, tekâsül gösteren. İLE Çoğalan, çoğalmış, çok, tekâsür eden. | Aruz ölçüsü. )


- MÜTEKELLİM ile/ve MUHATAP ile/ve GAİP

( Ben. İLE/VE Sen. İLE/VE O. )


- MÜTEKKELLİMİN/KELÂMCILAR

( Duyusal, duygusal ve düşünsel içeriği olmayan hiçbir şey üzerine konuşmazlar. )


- MÜTELÂHHIZ[Ar.] ile MÜTELÂHIZ[Ar.]

( Ekşi bir şey yiyenin yanında ağzı sulanan, telâhhuz eden. İLE Gözucu ile birbirine bakan, telâhuz eden. )


- MÜ'TELİF[Ar. < ÜLFET] ile MUHTELİF/E[Ar. çoğ. HALEFE]

( Alışan, alışık, ülfet eden. | Uygun, denk. İLE Birbirine uymayan, birbirinin öteki ucu. | Türlü, çeşitli, çeşit çeşit. )


- MÜTEMADİYEN ile BİTEVİYE ile NAMÜTENAHİ


- MÜTEMAHHIZ[< MÜTEMAHHIZÎN] ile İNANARAK, CAN VE GÖNÜLDEN ÇALIŞAN


- MÜTEMESSİH[Ar.] ile MÜTEMESSİH[Ar.]

( Bir şeye el süren, sıvazlayan, temessüh eden, mesh eden. | Bir şeye sürünen. İLE Çirkin görünüme giren, temessüh eden. )


- MU'TEMİL[Ar.] ile MU'TEMİR[Ar. < UMRE]

( Zoru göze alarak tek başına iş gören. İLE Bir yeri ziyaret eden. | Kâbe'yi tavaf eden. )


- MÜ'TEMİN[Ar.] ile MÜTEMMİM/E[Ar. < TEMÂM]

( Güvenen, emniyet eden. İLE Tamamlayan, bitiren, itmâm eden. | Tümleç, herhangi bir sözcüğün anlamını tamamlayan. | Bütünler, bütün duruma getiren. )


- MÜTEMMİM CÜZ[Arç] değil/yerine/= TAMAMLAYICI PARÇA


- MÜTEMMİM[Ar. < TEMÂM] ile TAMAMLAYICI

( Tümleç. Herhangi bir sözcüğün anlamını tamamlayan. | Bütün haline getiren. )


- MÜTEMMİM[Ar.] değil/yerine/= TÜMLEÇ

( COMPLEMENT )

( Tamamlayan, bütünleyen, bitiren. | [mat.] Bütünler. | Tümleç. )


- MUTENA[Ar.]/MÜMTAZ[Ar.]/GÜZİDE[Fars.]/ELİT[Fr./İng. < ELITE] değil/yerine/= ÖZENİLMİŞ | SEÇİLMİŞ, SEÇKİN, BEĞENİLMİŞ, ÖNEMLİ | AYRI/ÜSTÜN


- MÜTENÂDÎ[< NİDÂ] ile BİRBİRİNİ ÇAĞIRAN, BİRBİRİNE NİDÂ EDEN


- MÜTENÂDİM[Ar.] ile SÂKÎ[< SAKY | çoğ. SUKAT]

( Bir ortamda, arkadaşlık eden, nedimlik eden, tenâdüm eden. İLE Su veren/dağıtan. | Kadeh, içki sunan. | Baldıra, ya da baldır kemiğiyle ilgili. | Kişilere, Allah sevgisi/nuru saçan kişi. )


- MÜTENAHHİM[Ar.] ile MÜTENA'İM[Ar. < Nİ'MET | çoğ. MÜTENA'İMÎN]

( Balgam çıkaran. İLE Varlık içinde ve nazlı büyüyen. )


- MÜTENÂKIS[Ar. < NOKSÂN] ile MÜTENÂKIZ[Ar. < NAKZ]

( Eksilen, gittikçe azalan, tenâkus eden. İLE Zıt olan, birbirine muhâlif, tenâkuz eden. | İkinci sözü, birinci sözüne zıt olan, uymayan. | Çelişik. )


- MÜTENASİB ile MÜTENAFİR

( Çeken. İLE İten. )


- MÜTENÂSİB[< NİSBET] ile ORAN/ORANLI, UYGUN

( UYGUN OLAN, HER BAKIMDAN BİRBİRİNE UYGUN, DENK )


- MÜTENÂSIR[Ar. < NÂSIR] ile MÜTENASSIR[Ar. < NASR] ile MÜTENÂSİR[Ar. < NESR] ile MÜTENÂSİL[Ar. < NESL]

( Yardımlaşan, birbirine yardım eden. İLE Hristiyan olan, tenassur eden. İLE Saçılan, intisâr eden. İLE Doğup büyüyen, tenâsül eden. )


- MÜTENÂZIR[Ar. < NAZAR] ile MÜTENAZZIR[Ar.]

( Birbirinin karşısında bulunan, birbirine bakan, tenâzur eden. | [mat.] Bakışık, simetrik. | [kimya] Bakışık. | [toplumb.] Karşılık. İLE Düşünerek dikkatle bakan, dikkatle bakarak düşünen. )


- MÜTENEBBÎ[Ar. < NEBE] ile MÜTENEBBİH[Ar. < NÜBH]

( Peygamberlik iddiasında bulunan, peygamberlik taslayan, yalancı peygamber. İLE Uyanan, uyanık, intibâh eden. | Uslanan, aklını başına toplayan. )


- MÜTENEFFİL[Ar.] ile MÜTENEFFİR[Ar. < NEFRET]

( Nâfile namaz kılan. İLE Nefret eden, iğrenen, tiksinen. )


- MÜTENEFFİS[Ar. < NEFES] ile MÜTENEFFİZ[Ar. < NÜFÛZ | çoğ. MÜTENEFFİZÂN]

( Soluk alan, soluyan, teneffüs eden. | Yorgunluk alan, dinlenen. İLE Sözü geçen, nüfuzlu. )


- MÜTENEKKİRÂNE[Ar.] ile MÜTENEKKİREN[Ar.]

( Giysi değiştirerek kendini gizleyene yaraşır biçimde, mütenekkire. İLE Giysi değiştirerek kendini gizleyen, mütenekkir olarak. )


- MÜTENEMMİL[Ar.] ile MÜTENEMMİR[Ar.]

( Karınca gibi kaynaşan. İLE Kaplanlaşan, kaplan huylu olan. | Sert bir dille korkutan. )


- MÜTENESSİK[Ar. < NASK] ile MÜTENESSİK[Ar.]

( Sürekli olarak, aynı biçimde, biteviye olan, yeknesak, tenessuk eden. İLE Kulluk eden. )


- MÜTENEVVİ[Ar. < NEV] ile MÜTENEVVİH[Ar. < NEVHA] ile MÜTENEVVİR[Ar. < NÛR]

( Türlü, çeşitli, çeşit çeşit, değişik, nevîlenen, tenevvü eden. İLE Ağlayan, feryâd eden, tenevvüh eden. İLE Parlayan, nurlanan, tenevvür eden. )


- MÜTENEZZİLÂNE[Ar.] ile MÜTENEZZİLEN[Ar.]

( Alçalana, mütenezzil olana yaraşır yolda. İLE Alçalarak, tenezzül eden. )


- MÜTERÂDİF[< RİDF]/SİNONİM[İng.] değil/yerine/= EŞANLAMLI

( TERÂDÜF EDEN, BİRBİRİNİN ARDI SIRA GİDEN | YAZILIŞI AYRI, ANLAMI BİR OLAN, ANLAMDAŞ [İng., Fr. SYNONYME] )


- MÜTERAHHİL/E[Ar.] ile MÜTERAHHİR[Ar.] ile MÜTERÂHİ[Ar. < RAHVET]

( Göç eden, bir yerden bir yere göçen, terahhül eden. İLE Deniz gibi dolup taşan, dolup taşan. İLE Geri çekilen, ağır davranan, yavaş hareket eden. )


- MÜTEREDDİT[Ar.] değil/yerine/= İKİRCİKLİ


- MÜTEŞÂBİH[Ar. < ŞEBEH ve ŞİBH | çoğ. MÜTEŞEBBİHÂT] ile MÜTEŞEBBİH[Ar. < ŞEBEH ve ŞİBH | çoğ. MÜTEŞEBBİHÎN]

( Birbirine benzeyen. | Kur'ân-ı Kerîm'in mecâzî anlama elverişli âyeti. İLE Benzeyen, andıran, teşebbüh eden. )


- MÜTEŞABİH ile/ve/değil/||/<> MESEL


- MÜTESÂİB[Ar.] ile MÜTESA'İB[Ar.]

( Esneyen, tesâüb eden. İLE Güç olan, güçleşen. )


- MÜTESÂİD[Ar. < SUÛD] ile MÜTESA'İD[Ar.]

( Yukarı çıkan, yükselen, ağan, suûd eden. İLE Yukarı çıkan, yükselen. )


- MÜTEŞA'İR[Ar. < ŞAAR] ile MÜTEŞÂİR[Ar. < Şİ'R]

( Saçlı, kıllı, kılı çok olan. İLE Şairlik taslayan. )


- MÜTEŞÂKÎ[Ar.] ile MÜTEŞÂKİL[Ar. < ŞEKL]

( Birbirine, durumlarından şikâyet edenlerden her biri. İLE Bir biçimde olan, biçimi birbirine benzeyenlerden her biri. | Aruz bahirlerinden, fâilâtün mefâîlün mefâîlün vezni. )


- MÜTESÂLİH[Ar. < SULH] ile MÜTESALİH[Ar.]

( Barışan, sulh yapan, tesâlüh eden. İLE Sağır gibi görünen, sağırlık gösteren. )


- MÜTESÂLİK[Ar. < SULH] ile MÜTESALLİK[Ar.]

( Tırmanıcı, tırmanan. | Uçucu, uçan. İLE [bitkibilim] Etrafındaki şeylere dolanarak yukarı doğru çıkan, tırmanan. )


- MÜTESÂVÎ EL-EDLÂ ile/||/<> MÜTESÂVÎ ES-SÂKEYN ile/||/<> MUHTELİFÜ'L-EDLÂ ile/||/<> MENŞÛR

( Eşkenar üçgen. İLE/||/<> İkizkenar üçgen. İLE/||/<> Çeşitkenar üçgen. İLE/||/<> Üçgen prizması. )


- MÜTEŞEBBİH:
"BENZER" ile/ve/değil/||/<>/< ŞÜPHE


- MÜTEŞEBBİS[Ar.] değil/yerine/= GİRİŞKEN/GİRİŞİMCİ


- MÜTESEHHİR[Ar. çoğ. MÜTESEHHİRÎN] ile MÜTESE'İL[Ar. < SU'AL]

( Gece uyuyamayıp sabahlayan. İLE Dilenen, dilenci, tesâül eden. )


- MÜTEŞEKKÎ[Ar. < ŞEKVÂ] ile MÜTEŞEKKİK[Ar.]

( Şikâyette bulunan, şikâyetçi, sızlanan. İLE Şekk[%50-50] ve şüphede kalan, şüpheden kurtulamayan. )


- MÜTEŞEKKİL[Ar. < ŞEKL] ile MÜTEŞEKKİR[Ar. < ŞÜKR]

( Şekillenmiş, biçimlenen, teşekkül etmiş. | Meydana gelmiş, kurulmuş, olmuş, oluşmuş, olma. İLE Teşekkür eden, iyilik bilen, iyiliğe karşı nâzik davranışla. )


- MÜTESELLİ[Ar. < SÜLVÂN] ile MÜTESELLİH[Ar. çoğ. MÜTESELLİHÎN]

( Avunan, acıyı/kederi unutur gibi olan, teselli bulan. İLE Silahlanan, silah kuşanan. )


- MÜTEŞELŞİL = AKIŞ

( Şarıl şarıl akıp çağlayan, teşelşül eden. )


- MÜTESELSİL ile/||/<> TESELSÜL

( Ard arda. İLE/||/<> Zincirleme. )


- MÜTEŞEMMİL[Ar.] ile MÜTEŞEMMİR[Ar. < ŞEMER]

( İhrâma bürünen, teşemmül eden. İLE İşe hazırlanan, kollarını sıvayan, teşemmür eden. )


- MÜTESERRÎ[Ar.] ile MÜTESERRİ[Ar. < SÜR'AT]

( Odalık edinen, teserrî eden. İLE Hız(sür'at) gösteren, koşan, teserrü eden. )


- MÜTEŞEYYİ[Ar. < ŞÎÂ | çoğ. MÜTEŞEYYİÎN] ile MÜTEŞEYYİH[Ar.]

( Şîî mezhebine girmiş olan, Şîî, Şîîlik taslayan, teşeyyü eden. İLE Şeyh gibi görünen, şeyh tavrı takınan, saha şeyh ya da ihtiyâr. )


- MÜTESEYYİB[Ar.] ile MÜTESEYYİB[Ar. < TESEYYÜB | çoğ. MÜTESEYYİBÎN]

( Dul kalan kadın, teseyyüb eden. İLE Kayıtsız davranan, aldırış etmeyen, teseyyüb eden. )


- MÜTEVÂDD[Ar.] ile MÜTEVÂDİ[Ar.]

( Birbirine sevgi gösteren. İLE Düşmanlığı bırakarak barışan, tevâdu eden. )


- MÜTEVAKKI[Ar. < VAK] ile MÜTEVAKKİ[Ar. < VİKAYE]

( Bekleyen, uman, medet uman, tevakku eden. İLE Kendini gözeten, sakınan, çekinen, tevakkî eden. )


- MÜTEVALİ[Ar.] değil/yerine/= ARDIŞIK


- MÜTEVÂLÎD[Ar. < VÂLİDE] ile MÜTEVÂRİD/E[Ar. < VÜRÛD]

( Birbirinden doğup üreyen. İLE Gelen, tevârüd eden. )


- MÜTEVÂZI değil/yerine/= ALÇAKGÖNÜLLÜ/GÖNLÜ YERDE/KOTKU


- MÜTEVÂZI[Ar. < VAZ | çoğ. MÜTEVÂZIÎN] ile MÜTEVÂZİ[Ar. < VEZY] ile MÜTEVÂZZÎ[Ar.]

( Alçakgönüllü, kibirsiz, tevâzu gösteren. | Gösterişsiz. İLE Birbirine muvâzî olan. | Paralel. İLE Abdest alan. )


- MÜTEVÂZILIK değil TEVÂZÛ


- MÜTEVECCİ[Ar.] ile MÜTEVECCİH[Ar. < VECH | çoğ. MÜTEVECCİHÎN]

( Ağrı duyan, veca'lanan. | Sıkıntılı, dertli. İLE Bir yöne/cihete, tarafa dönen, yönelen, teveccüh eden. | Birine yönelik sevgisi ve iyi düşünceleri olan. | Bir tarafa gitmeye kalkan. )


- MÜTEVEFFÂ ile/değil/yerine MERHUM


- MÜTEVEFFÂ ile/||/<> MÜTEVEFFİYE

( Vefat etmiş [erkek]. İLE/||/<> Vefat etmiş [kadın]. )


- MÜTEVELLİ HEYETİ değil/yerine/= SORUMLU KURUL/GÖZETME KURULU


- MÜTEVELLÎ[Ar. < VELY] ile MÜTEVELLİH[Ar.] ile MÜTEVERRİ[Ar. < VERÂ]

( Birinin yerine geçen. | Bir vakfın yönetimi, kendine verilmiş olan kişi. İLE Hayran olan/olmuş, şaşan/şaşmış, aklı başından giderek sersem ve hayran olan, tevellüh eden. İLE Dinin emrettiği şeylere sımsıkı bağlı kalan. )


- MÜTEVELLİ değil/yerine/= TURGUEGE


- MÜTEYEMMİMÂNE[Ar. < VÜS'AT] ile MÜTEYEMMİMEN[Ar.]

( Teyemmüm edercesine. İLE Teyemmüm ederek. )


- MÜTEZAHHİR[Ar. < ZAHR] ile MÜTEZÂHİR[Ar. < ZUHÛR]

( Karısına, nikâhı bozacak bir söz söyleyen. | Biri tarafından yardım edilen, taraflısı olan. İLE Görünen, çıkan, tezâhür eden. )


- MÜTEZÂHİF[Ar. çoğ. MÜTEZÂHİFÎN] ile MÜTEZÂİF[Ar. < ZIF]

( Savaşta, birbirinin üzerine yürüyüp çatan. İLE Kat kat artan, iki ya da daha çok katı olan, tezâüf eden. )


- MÜTEZÂVİL[Ar.] ile MÜTEZÂVİR[Ar. çoğ. MÜTEZÂVİRÎN]

( Bir şeyi, bir şeye yaklaştıran, tezâvül eden. | Bir şey ortaya çıkarmaya çalışan. İLE Birbirini ziyaret eden, birbirini gidip gören. )


- MÜTEZAYİT[Ar.] değil/yerine/= ARTAN/ÇOĞALAN


- MU'TEZİL[Ar. < AZL] ile MU'TEZİR[Ar. < ÖZR]

( Topluluktan/toplumdan ayrılıp bir tarafa çekilen, îtizâl eden. İLE Özür dileyen. )


- MU'TÎ/A[Ar. < TÂAT] ile MU'TÎ[Ar. < ATÂ]

( Boyun eğen, itaat eden. | Bağlı. | Rahat. İLE Veren, îta eden. )


- BAĞIŞIKLIK:
MUTLAK ile/değil/yerine/<>/>< SINIRLI


- MUTLAK DEĞER ile/||/<> SAYI DEĞERİ

( Mutlak uzaklık, sayı değeri kendisidir )

( Formül: |-5|=5 İLE -5 )


- MUTLAK DEĞERLİ ile/değil/yerine DEĞERLİ


- MUTLAK EŞİK DEĞERLERİNDE:
GÖRME ile/ve İŞİTME ile/ve TAT ALMA ile/ve KOKU ALMA(ŞAMME[Ar.], ODORAT[Fr.], SMELL[İng.]) ile/ve DOKUNMA

( Karanlık bir gecede 50 km.'den bir mum ışığı. İLE/VE Sessiz bir ortamda 5 metreden bir kol saatinin işleyişi. İLE/VE Sekiz litrelik bir suda bir çay kaşığı şeker. İLE/VE Altı odalı büyük bir evde bir damla esans. İLE/VE Bir santimetre yükseklikten yüzüne düşen bir sineğin kanadı. )


- MUTLAK KABUL ETMEK ile/değil/yerine ÖNEMSEMEK


- MUTLAK (KAVRAMLAR) ile/ve/değil EYTİŞİMSEL/DİYALEKTİK (KAVRAMLAR)


- MUTLAK (KAVRAMLAR) ile/ve/değil EYTİŞİMSEL/DİYALEKTİK (KAVRAMLAR)

( Birbirinden ayrılamayan kavramların didişmesi. )

( [not] ABSOLUTE (CONCEPTS) vs./and/but DIALECTIC (CONCEPTS) )


- MUTLAK ÖZGÜRLÜK >< EŞİTLİK ile/<> MUTLAK EŞİTLİK >< ÖZGÜRLÜK

( Özgürlük ve Eşitlik, genişlediği oranda, birbirini yok eder.
[ "Mutlak Özgürlük" diye bir şeyden söz ettiğimiz oranda "Eşitlik"ten,
"Mutlak Eşitlik" diye bir şeyden bahsettiğimiz oranda da, "Özgürlük"ten söz edemeyiz. ] )


- MUTLAK SICAKLIK ile/||/<> BAĞIL SICAKLIK (İKİLİ KARŞILAŞTIRMA)

( Mutlak Kelvin ölçeği, bağıl Celsius/Fahrenheit ölçeğidir )

( Formül: K İLE °C )

( William Thomson (Lord Kelvin) tarafından 1848 yılında keşfedildi/formüle edildi. )


- MUTLAK UZAY ile/ve/||/<> MUTLAK MEKÂN ile/ve/||/<> MUTLAK ZAMAN


- MUTLAK ile/ve ADÂLET

( ABSOLUTE vs./and JUSTICE )


- MUTLAK ile/ve/değil/yerine DÜŞÜNME BİÇİMİ


- MUTLAK < TALÂK

( Itlak olunmuş, salıverilmiş, başıboş bırakılmış. | Kayıtsız, şartsız. | Yalnız, tek, şart. | Herhangi bir şeye ilişik olmayan. < Evliliğin sona ermesi; eşlerin birbirini boşaması. )


- MUTLAKA ile/değil ELBETTE


- MUTLAKA ile/ve/değil/yerine/||/<> KUŞKUSUZ


- MUTLAKA ile MUHAKKAK


- MUTLAK/KAPSAMLI/TAMAMEN BAĞIŞIKLIK ile GÖRELİ BAĞIŞIKLIK

( En güçlü ve geniş bağışıklık olarak kabul edilen mutlak bağışıklığa göre şüpheli, sanık ve tanık, tanıklık yaptığı sıradaki verdiği beyânı ile ilgili hiçbir suçtan kovuşturulamaz. Fakat şüpheli, sanık ve tanığın, bağışıklık kapsamında ileri sürdüğü asıl suçla bağlantılı olmayan kanıtın kullanımı olanaklıdır. Savcının, kovuşturma yapmayacağına dair hukuka aykırı vaadi, mutlak bağışıklık sunmaz. Savcı, ancak gerçeğe ulaşmak için önem taşıyan durumlarda, bağışıklık tanınması konusunda mahkemeye öneride bulunabilir. Ayrıca, kişiye, mutlak bağışıklık tanınmışsa, savcı, bir sonraki ceza davasında kullandığı kanıtın, hukuka uygun ve bağışıklık ile elde edilen tanıklıktan bağımsız olduğunu kanıtlamak zorundadır. İLE Sadece, bağışıklık sağlanması yoluyla elde edilen beyân ve bu beyân aracılığıyla elde edilen kanıtlar, sanığın, bu suçlardan dolayı takip eden kovuşturmasında kullanılamaz. )


- MUTLAK/LIK ile/ve KESİN/LİK

( ABSOLUTE vs./and DEFINITENESS | CERTAINTY )


- SALTIK/LIK / MUTLAK/LIK ile/ve/||/=/<> KOŞULSUZ/LUK


- MUTLAK/LIK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> YETKİN/LİK

( Bir şeyin mutlak olması, yetkin olduğu anlamına gelmez. )


- MUTLU İKEN ile ÜZÜNTÜLÜ İKEN ile ÖFKELİ İKEN

( Söz verme! İLE Yanıt verme! İLE Karar verme. )


- MUTLU OLABİLMEK ile/ve "TAM OLABİLMEK"


- MUTLU OLMAK:
"HERŞEYİN YOLUNDA OLMASIYLA" değil SORUNLARI, GÖRMEMEZLİKTEN GELEREK


- MUTLU OLMAK İÇİN GEREKEN "BENCİLLİK":
"SADECE KENDİNİ DÜŞÜNMEK" değil/yerine ÖNCELİKLE KENDİNİ DÜŞÜNEBİLMEK


- MUTLU ile/ve/<> MEMNUN

( Başarının sırrı nedir bilmiyorum fakat başarısızlığın sırrı herkesi memnun etmeye çalışmaktır. )

( HAPPY vs. PLEASED/GLAD )


- MUTLULUĞU ANIMSAMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< MUTLULUK

( [Çoğunluk için ne yazık ki] Yaşamın küçük bölümünde yaşanılan mutluluktan geriye kalan büyük bölümü. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Yaşamın çok küçük bir bölümünde yaşanılan. )


- MUTLULUK ADASI ve/||/<>/< SIRADANLIK DENİZİ

( Mutluluk adasına, sıradanlık denizinden ulaşılır. )


- MUTLULUK:
DAHA ÇOK OLANI ARAMAK değil/yerine/>< DAHA AZ OLANIN, TADINI ÇIKARMAK


- MUTLULUK "DUYGUSU" değil MUTLULUK


- MUTLULUK:
"EN"/DAHA FAZLA ile/ve/değil/yerine/||/<>/&gt;&lt;/< EN/DAHA AZDAN ZEVK ALMA/ALABİLME


- MUTLULUK:
FİYATI OLANLARLA değil/yerine DEĞERİ OLANLARLA


- MUTLULUK:
GERÇEKLİK ile/ve/değil/yerine/-/||/<> BEKLENTİSİZLİK


- MUTLULUK İÇİN ...:
DAHA AZ ... ve/>< DAHA ÇOK ...

( ... nefret edelim. VE/>< ... sevelim.
... kaygılanalım. VE/>< ... dans edelim.
... alalım. VE/YERİNE/>< ... verelim.
... tüketelim. VE/YERİNE/>< ... üretelim/türetelim.
... somurtalım. VE/YERİNE/>< ... gülelim.
... konuşalım. VE/YERİNE/>< ... dinleyelim.
... korkalım. VE/YERİNE/>< ... deneyelim.
... yargılayalım. VE/YERİNE/>< ... kabul edelim.
... izleyelim. VE/YERİNE/>< ... yapalım.
... şikâyet edelim. VE/YERİNE/>< ... takdir/tebrik edelim. )


- MUTLULUK:
İSTASYON ile/değil/yerine/>< YOLCULUK


- MUTLULUK:
KİŞİDE/MALDA/MAKAMDA değil/yerine AMAÇTA


- MUTLULUK:
SAHİP OLDUKLARIMIZ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< NE KADAR AZ ŞEYE GEREKSİNIM DUYDUĞUMUZ

Bugün[04 Kasım 2025]
itibarı ile 28.406 başlık/FaRk ile birlikte,
28.406 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(73/115)