Tarih'teki FaRkLaR
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
itibarı ile 7.285 başlık/FaRk ile birlikte,
7.285 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...
(7/31)
- ÇEKİM ile/ve YANILSAMA
- ÇEKİNİLMESİ GEREKEN:
SALDIRGAN/LIK ile/ve/||/<>/> ŞIMARIK/LIK
( [Çekinilmesi gereken ...]
İyi birinin aç kaldığındaki saldırganlığı. İLE/VE/||/<>/>Kötü birinin doyduğundaki şımarıklığından. )
- ÇEKİNMEK ile ÇEKİLMEK
( TO AVOID vs. TO RETREAT )
- ÇEKİŞME değil/yerine/>< UYUM
- CELB (ETMEK) ile/ve/||/<> CEZB (ETMEK)
( Kendi üzerine çekmek. | Getirtmek, davet etmek, çağırtmak. İLE/VE/||/<> Kendine çekmek. | Etkileyerek kendine bağlamak. )
- ÇELİŞİK OLAN ile/ve/değil/||/<>/< ÇELİŞİK GÖRÜNEN
- ÇELİŞKİ ile/||/<> AÇMAZ
- ÇELİŞKİ ile/ve/değil/||/<>/< ANA ÇELİŞKİ
- ÇELİŞKİ ve/||/<> BÜTÜNÜN PARÇASI
- ÇELİŞKİ ile/ve ÇATIŞKI
( Düşündürür. İLE/VE Güldürür ya da ağlatır.[öfkeden] )
( Goes to think. WITH/AND Goes to laugh or cry.[by the anger] )
( CONTRADICTION vs./and CONFLICT )
- ÇELİŞKİ ile/ve/değil/yerine EYTİŞİM
( CONTRADICTION vs. DIALECTIC )
- ÇELİŞKİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İLİŞKİ
( [not] CONTRADICTION vs./and/but/||/<>/< RELATION
RELATION instead of CONTRADICTION )
- ÇELİŞKİ ile/değil/yerine/>< İLİŞKİ
- ÇELİŞKİ ile/ve/||/<> TUTARSIZLIK
- ÇELİŞKİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< UYUMSUZLUK
- CELLAT[Ar. < CELLAD] değil/yerine/= ÖLDÜRMEN
- DİKKATİNİ:
"ÇELMEK" değil ÇEKMEK
- CEMAAT ile TARİKAT
( Sufi ile Zahit Öyküsü - İsmail Güleç )
- CEMİ ile/ve/||/<> KESİR ile/ve/||/<> MEBZUL[Ar. < BEZL] ile/ve/||/<> CÜMLE
( Toplam. İLE/VE/||/<> Çok. İLE/VE/||/<> Bol, çok, ucuz. | Tıka basa. İLE/VE/||/<> Ne var, ne yok ise hepsi. | O andaki hepsi. )
- CEMİL TOPUZLU ve/||/<> CEMALETTİN EFENDİ
( )
- CEMİYETÇİ BAKIŞ/ANLAYIŞ ile/ve/<> STRATEJİK BAKIŞ/ANLAYIŞ ile/ve/<> FARKLI BAKIŞ/ANLAYIŞ
- ÇENE:
ALTI ile/ve/<> ÜSTÜ
( Ya dişil, ya eril. İLE/VE/<> Hem dişil, hem eril; ne dişil, ne eril. )
( Gövde[beden/vücut]. İLE/VE/<> Baş. )
- ÇERÇEVE ile/ve/||/<> ZARF
- CERES ile/ve/||/<> BAKHÜS
- CERİDE ile/ve/||/<>/> ZÂBİT CERİDESİ
- ÇERİG ile ÇERİG[Oğuz]
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Savaştaki karşılıklı saflar. İLE Herhangi bir şeyin karşı tarafı. | Herhangi bir şeyin zamanı. )
- CESÂRET/CESUR ve/<> AZİM/Lİ
- CESÂRET:
KORKUNUN YOKLUĞU ile/ve/değil/+/||/<>/< BENCİLLİĞİN BULUNMAMASI
- CESARET ile/ve/||/<> KALB(İN ATMASI)
( Var mı aşka? İLE/VE/||/<> Çarpıyor bir başka. )
( Var mı aşka? İLE/VE/||/<> Çarpıyor bir başka. )
- CESARET ile/ve/||/<>/< KAYGI
- CESÂRET ile/değil/ne yazık ki SAYGISIZLIK
- CESÂRET = ŞECÂ'AT, CESÂRET[Fars., Ar.] = COURAGE[İng., Fr.] = FORTITUDO[Lat.] = MUT[Alm.] = HË ANDREIA[Yun.] = CORRAGIO[İt.] = VALOR[İsp.] = MOED[Fel.] = MOD[Dan.] = MUJYESTVO[Rus.]
- CESÂRET ve/||/<>/>/< YARATICILIK
( Önderden gelir. VE/||/<>/>/< Takımdan gelir. )
- CESARETLEN(DİR)MEK değil/yerine/= YÜREKLEN(DİR)MEK
- CESEDİ:
SIRIKLAR ÜSTÜNE BIRAKMAK ile YAKMAK ile TOPRAĞA GÖMMEK
( Yakutistan'lılar, cenazelerini bu 3 biçimde kaldırırlar. [Ölüleri için yas tutmazlar.] )
- CESET[Ar.] ile MUMYA[Fars.]
( ... İLE Bazı özel ilaçlar kullanılarak bozulmayacak duruma gelmiş olan ve bugün kazılarla ortaya çıkarılan ceset. | [mecaz] Çok zayıf kişi. )
- ÇEŞME ile MUSLUK/BURMA
( )
( FOUNTAIN vs. TAP )
- ÇETE[Bulg.] ile/değil/yerine/||/<>/< ÖRGÜT
( Yasa dışı işler yapmak ya da etrafındakileri korkutmak amacıyla bir araya gelmiş topluluk. | Ordu birliklerinden olmayan silahlı küçük birlik. İLE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Ortak bir amacı ya da işi gerçekleştirmek için bir araya gelmiş kurumların ya da kişilerin oluşturduğu birlik. | Bir kuruluşa bağlı alt bölümlerin bütünü. )
- ÇETELE ile/||/<>/> DİZİN/FİHRİST[Fars.] / LİSTE/İNDEKS/ENDEKS[İng.]
( Çizilerek ya da oyularak açılan kertik. | Esnafın, uzunlamasına ikiye bölüp üzerine kertikler çenterek hesap tuttuğu ağaç dalı. İLE Bir betiğin ya da derginin, kişi, konu, yer adı vb. bakımından içindekileri yer numarasıyla belirten ve yapıtın arkasında yer alan abecesel sıralama. | Belirli bir konuda çıkan betik ve dergideki yazılarla ilişkiyi sağlayan ve ayrı bir betik ya da süreli yayın biçiminde çıkan yapıt. | Kütüphane, belge vb. için düzenlenen belirli bir bilginin ya da belgenin bulunduğu yeri gösteren düzenli sıralama. )
- ÇETREFİLLİ ile NETAMELİ ile TUMTURAKLI[Fars.]
( Karışıklığı dolayısıyla anlaşılması ya da sonuca bağlanması güç. | Yapı ve ses kurallarına aykırı kullanılan dil. | Sarp, engelli ve engebeli yer. İLE Gizli bir tehlikesi olduğu sanılan, tekin olmayan. | Başına sık sık kaza gelen. İLE Gösterişli. | Anlama bir şey katmayan, bir anlam bildirmeyen ancak kulağa hoş gelen. )
- ÇETREFİLLİ/LİK ile/ve/||/<> ÇATALLI/LIK
- CEVAZ BAHŞ değil/yerine/= OLUR VEREN
- CEVDET-İ RAVİYE ve/||/<> KUVVET-İ AZİME
( Düşünme gücü/yetisi. VE/||/<> Yapma gücü/yetisi. )
- CEVHER ve ARAZ ile/ve/değil/||/<>/> ZÂT ve SIFAT
( Nesnede/cisimde. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> İnsanda. )
- ÇEVİRİ ile/ve YALINLAŞTIRMA
( TRANSLATION vs./and TO SIMPLIFY )
- ÇEVİRMEK ile/ve/değil/||/<>/< DÖNÜŞTÜRMEK
- ÇEVİRMEK ile/değil GEÇİRMEK
- ÇEVRE ile/ve/||/<> BAĞLAM
- CEZÂ ile/ve/=/||/<>/>/< RAHMET
( Hem suçlu, hem de mağdur için. )
- CEZÂDA AŞIRIYA DÜŞMEK değil/yerine/>< HATAYLA BERAAT
- CEZAYİR'Lİ HASAN PAŞA ile "CEZAYİR'Lİ HASAN PAŞA"LAR
( Sadrazam ve Kaptan-ı Derya. İLE ... )
- CHANGE ve/||/<>/> CHANCE
( Değişim. VE/||/<>/> Kazanma olanakları/olasılıkları. )
- CHARLES TRIPP ve/||/<> ELI BOWEN
( Çift kişilik[tandem] bisikleti, elleri olmayan Charles Tripp ile ayakları olmayan Eli Bowen, 1891'de icat etmiştir. )
(
)
- ...'CI ile/ve/değil/yerine ...'NIN DÜZENİ/DÜZENEĞİ
- ÇIBAN BAŞI ile/ve/||/<> GÜNAH KEÇİSİ
- ÇİÇEK AŞISI ve/||/<>/< EDWARD JENNER
- CICERO ve/||/<>/> SENECA
( Cicero ve Seneca'nın felsefî yapıtlarında, Yunan ve Roma'lı şairlerden yapılan alıntılar... [Daniela Dueck]
| Şair | Cicero | Seneca | Toplam |
|---|---|---|---|
| Accius | 28 | 3 | 31 |
| Aeschylus | 3 | – | 3 |
| Afranius | 1 | – | 1 |
| Alcaeus | 2 | – | 2 |
| Anacreon | – | 1 | 1 |
| Aratus | 41 | – | 41 |
| Archilochus | 1 | 1 | 2 |
| Aristophanes | 2 | 1 | 3 |
| Atilius | 1 | 1 | 2 |
| Caecilius | 11 | 1 | 12 |
| Callimachus | 2 | – | 2 |
| Q. Catulus | 1 | – | 1 |
| Cicero | 9 | – | 9 |
| Crantor | 1 | – | 1 |
| Empedokles | 1 | – | 1 |
| Ennius | 92 | 2 | 94 |
| Euripides | 9 | 2 | 11 |
| Hesiod | 1 | 3 | 4 |
| Hipponax | 1 | – | 1 |
| Homer | 23 | 10 | 33 |
| Horace | – | 4 | 4 |
| Ibycus | 1 | – | 1 |
| Labeo | – | – | – |
| Lucilius | 13 | 3 | 16 |
| Lucretius | 1 | 4 | 5 |
| Maecenas | – | 3 | 3 |
| Montanus | – | 2 | 2 |
| Naevius | 4 | 1 | 5 |
| Ovid | – | 14 | 14 |
| Pacuvius | 27 | – | 27 |
| Plautus | 3 | – | 3 |
| Publius | – | 7 | 7 |
| Rabirius | 1 | – | 1 |
| Simonides | 1 | – | 1 |
| Solon | 4 | – | 4 |
| Sophocles | 3 | – | 3 |
| Terence | 15 | 1 | 16 |
| Trabea | 3 | – | 3 |
| Turpilius | 5 | – | 5 |
| Valgius | – | 1 | 1 |
| Varro | 1 | – | 1 |
| Virgil | – | 84 | 84 |
| Bilinmeyen | 15 | 7 | 22 |
| Toplam | 327 | 156 | 483 |
- ÇİFTE "STANDART" ile ÇELİŞKİ
- ÇİFTE "STANDART" değil/yerine/= STANDART
- ÇIĞLIĞA:
"SAĞIR OLMAK" ile/değil/yerine/>< ÇIĞLIK OLMAK
- ÇIĞLIK ÇIĞLIĞA
- ÇIĞLIK ile/ve/değil/=/||/<>/< ÇAĞRI
- CİHANGÎRLER:
CENGİZ HAN ve (BÜYÜK) İSKENDER ve YAVUZ SULTAN SELİM ve NAPOLYON
- ÇIKAR(MENFAAT) ÇATIŞMASI ile/değil/yerine ÇIKAR İLİŞKİSİ
- HİZMET:
"ÇIKAR İÇİN" ile/değil/yerine/>< HAK İÇİN
- ÇIKAR ile/değil/yerine/>< ADÂLET
( Düşüncesiz ya da alçak düşünceleri olanlar için. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Yüksek düşünceleri olanlar için. )
- [ne yazık ki]
"ÇIKAR" ile/değil/yerine/>< AKIL
- ÇIKAR ile/değil/yerine/>< ÇIKARIM
- ÇIKAR" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< FIRSAT
( davranis-tutum ypma ypa psikolojip bdvn )
- ÇIKAR ile/ve/||/<> KÂR
- ÇIKARCI/LIK ile/ve YALAKA/LIK
- ÇIKARDAŞ ile/değil/yerine/>< ANLAMDAŞ
- ÇIKARIM" ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/< ÇAĞRIŞIM
- ÇIKARIM ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DOLAYIM
- ÇIKARIMIZI GÖZETMEK ile/ve/değil/yerine/<> ZARAR GÖRMEMEK
- ÇIKARLAR.
GENEL ile/ve/||/<>/< ÖZEL
- ÇIKARLAR/IMIZ GEREĞİNCE değil/yerine İLİŞKİLER GEREĞİNCE
- ÇIKARLARIMIZI, BİRİLERİNDEN/ÖTEKİLERDEN ...:
!ÖNDE/ÜSTTE TUTMA(MA)K ile/değil/yerine AYRI TUTMA(MA)K
- ÇIKARTMA ile/değil ÇIKARMA
( KIBRIS "ÇIKARTMASI" değil KIBRIS ÇIKARMASI )
- ÇİLECİ/LİK ile ADANMIŞ/LIK
- ÇİLEDEN ÇIKMAK ile/ve/||/<> ÇIĞIRDAN ÇIKMAK
- ÇILGIN/LIK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< APTAL/LIK
- CİLLE ile CİLLE ile CİLLE ile CİLLE ile CİLLE ile CİLLE ile CİLLE ile CİLLE ile ÇİLE
( Madeni kalem ucu. İLE Sedir. İLE Üstü toprak ile örtülmüş küçük ve alçak ev. İLE İşin içine iyice girmek. İLE Hile. | İşkence. İLE Yalnız kişi. İLE Gerdek gecesi, gelin ile güveyi el ele dolaştırma geleneği. İLE Büyük testi. )
- CIMBIZ ile/değil/yerine BÜYÜTEÇ
( [not] TWEEZERS vs./but MAGNIFYING/BURNING GLASS
MAGNIFYING/BURNING GLASS instead of TWEEZERS )
- ÇİN('Lİ) ile JAPONYA('LI)
( Çin-Tibet dil ailesindedir. İLE Ural-Altay dil ailesindedir.
[İkisinde de Kanji abece kullanılır.] )
( [saçları ve kaşları] Daha seyrek. İLE Daha yoğun. )
( [boy] Daha uzun. İLE Daha kısa. )
( [ten] Daha koyu, buğday. İLE Daha beyaz. )
- ÇIN ile ÇIN
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Doğru söz. İLE Doğruluk, doğruculuk. İLE + Dil )
- CİN/LİK ile HİN/LİK
- ÇIPLAK/LIK ile/ve/değil/||/<> GÜÇSÜZ/LÜK
- ÇIPLAK/LIK(") ile/ve/değil/||/<>/< (")ŞEFFAF/LIK(")
( BÜREHNEGÎ/BEREHNEGÎ ile/ve ... )
- ÇIPLAK/LIK ile/ve/değil/||/<>/> ZAMAN ÜSTÜ/LÜK
- CIRILMAK ile/değil/yerine/>< (AZ/KARARINDA/ORANTILI) YEMEK
( Çatlayıncaya kadar yemek. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Az, ölçülü ve sağlıklı yemeği yeğleyelim! )
- ÇİRKİN/LİK ARAMAK/BULMAK ile/değil/yerine MAZERET ARAMAK/BULMAK
- ÇİRKİN/LİK ile/ve/değil/||/<> ÇİRKEF/LİK
- ÇIT ÇIKARMAMAK ile/ve/||/<> GIKININ ÇIKMAMASI
- CIVIK ile/= MIÇÇIK
- CIVILITAS <> HUMANITAS <> VERITAS
- ÇİZGİ ile/ve/||/<> OMURGA
- ÇİZGİSEL ile/değil/yerine DOĞRUSAL
- CİZYE ile HUMUS ile FEY
- CİZYE[Ar.] ile MAKTÛ' CİZYE[Ar.]
( Müslüman olmayan teb'adan alınan vergi. İLE Fetih sırasında, ahâlîsi Müslüman olmayan yerlerin halkından sulh yoluyla tâyin olunan maktû bedel, vergi. )
- Çıfıt ile çıfıt
( Yahudi. İLE Hileci, düzenbaz. )
- ÇOCUĞA, "GELECEK HAZIRLAMAK" değil ÇOCUĞU, GELECEĞE HAZIRLAMAK
- ÇOCUĞUMUZ, BÜYÜR VE GELİŞİRKEN:
"BEKLEDİĞİMİZ" ile/değil/yerine/>< GERÇEKTE OLAN
(
)
- ÇOCUK DÜŞÜNCESİ ile/değil/yerine ŞİZOİD DÜŞÜNCE ile/değil/yerine BİRLİK DÜŞÜNCESİ
- ÇOCUK GELİŞİMİ KURAMLARINDA:
ABRAHAM MASLOW ve/||/<> ERIK ERIKSON ve/||/<> JEAN PIAGET ve/||/<> LAWRENCE KOHLBERG ve/||/<> JOHN BOWLBY
( Gereksinimler sıradüzenine işaret etmiştir. VE/||/<> Bireylerin, sorunlarını çözme olanaklarının bulunduğuna işaret etmiştir. Gelişimin, sekiz aşaması olduğunu öne sürmüştür. Benlik güçlerinin, gelişimsel sorunların başarılı biçimde çözülmesiyle kazanıldığına işaret etmiştir. VE/||/<> Bilişsel gelişimin aşamalarını ortaya koymuş ve çocukların, belirli gelişimsel aşamalara özgü, beceri ve davranışlarının olduğunu, kavramlarla açıklamıştır. VE/||/<> Piaget'in önerdiği, bilişsel gelişim kavramları ile ahlâkî kavramların kazanımı arasındaki ilişkiyi araştırmıştır. VE/||/<> Çocuğun, duygusal ve davranışsal gelişimi ile ilgisi olduğu düşünülen, anneye bağlanmaya vurgu yapmış ve bağlanma kuramını ortaya atmıştır. )
- ÇOCUKLAR:
"İSTEDİĞİMİZ GİBİ" değil/yerine/< YETİŞTİRDİĞİMİZ GİBİ
- ÇOCUKLARA, DAHA İYİ BİR DÜNYA BIRAKMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DÜNYAYA, DAHA İYİ ÇOCUKLAR BIRAKMAK
- ÇOCUKLARIN, KARANLIKTAN KORKMASI
ile/değil/ne yazık ki/>
"YETİŞKİNLERİN", AYDINLIKTAN KORKMASI
- ÇOĞAL(T)MAK ile/ve/||/<> YAYGINLAŞ(TIR)MAK
- ANKLAV:
COĞRAFİ ile/ve/||/<> SİYASİ ile/ve/||/<> ETNİK
( Coğrafi Anklavlar:
Bir ülkenin topraklarının başka bir ülke tarafından çevrelenmiş olması.[Lesotho, Güney Afrika tarafından çevrelenen bir anklavdır.]
İLE/VE/||/<>
Siyasi Anklavlar:
Ülke içinde ülke olan, farklı devlet toprağıyla kuşatılmış siyasi yapılar.[Vatikan, İtalya sınırları içinde yer alan bir anklavdır.]
İLE/VE/||/<>
Etnik Anklavlar:
Farklı bir kültürün yaşandığı ve öteki kültürlerle sınırlandırılmış bölgeler.[Gettolar, küçük İtalyan bölgeleri ve Çin mahalleleri vb.] )
(
| Anklav Türü | Tanım | Örnek |
|---|---|---|
| Coğrafi Anklav | Coğrafi olarak bir ülkenin içinde tamamen çevrili olan bölge. | San Marino (İtalya içinde) |
| Siyasi Anklav | Politik nedenlerle başka bir ülke tarafından tamamen çevrelenmiş bölge. | Kaliningrad (Rusya'ya ait ancak diğer ülkelerle çevrili) |
| Etnik Anklav | Farklı etnik bir grubun çoğunlukta olduğu ve çevre ülkenin kültürel yapısından farklılık gösteren bölge. | Nagorno-Karabağ (Azerbaycan içinde Ermeni nüfus ağırlıklı) |
- ÇOĞU AYRINTI/DURUM İÇİN:
DOĞRU/YANLIŞ SORGULAMA
( Yok. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Var. )
- ÇOĞU ÖLÜM ve/=/||/<> ERKEN ÖLÜM
- ÇOĞUL / ÇOK/LU ile/ve/=/||/<> KAVRAM
( Nesne(ler)de. İLE/VE/=/||/<> Düşüncede/anlıkta. )
- ÇOĞUL/LUK / ÇOK/LU ile/ve/değil/||/<> ÇEŞİT/Lİ/LİK
- ÇOĞUNLUK/AZINLIK değil/yerine HEP BİRLİKTE
- ÇOĞUNLUK ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/> SÜRÜ
- ÇOĞUNLUK ile/değil/yerine/<> YETERSAYI
( ... ile/değil/yerine/<> NİSAP )
- ÇOĞUNLUKÇULUK ile/değil/yerine ÇOĞULCULUK
- ÇOK BİLMEK/BİLEN ile/ve/değil/yerine/||/<>/>
ÇOK BİLMEK/BİLEN / ÇOK BİLGİSİ OLMAK/OLAN
( Hiç yanıltmaz. [Her bilinen, her zaman, zemin ve koşul için "yeterince" hatta tamamen bilinir, emin olunan/olunur "kabul edilir."] İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Çok yanıltır. [Veriyle/bilgiyle uğraşmak, varolanlar ve varolabileceklerin tüm (olası) çeşitlilikleriyle uğraşmak demek olduğundan dolayı her ilerleyişte, çok sayıda, yeni bilinmez(lik)ler/veriler açığa çıkar. Dolayısıyla da bilinemeyecek sayıda (sonsuzlukta), bilmenin/verinin ve yeninin sınırı olmadığı kadar yanılmanın da sınırı olmaz/yoktur. Bu durum ve süreçten dolayı da yeni olanların karşısında, yanılma da kaçınılmazdır. Tabii bu süreç/yol da bir o kadar tetikleyicidir. Bilme isteğinin pek sonu olmadığından ve olmayacağından dolayı da yanılmaktan da kurtulma olanağı yoktur. Süreç ve sonuç itibariyle de iyi bir durum ve süreçtir.] )
- ÇOK KULLANIM ile/ve/değil/||/<> KÖTÜ KULLANIM
- ÇOK SATANLAR ile/ve/||/<> ÇOK İLGİ GÖRENLER
- ÇOK VERİ/BAŞLIK/AYRINTI:
OLMAYANLAR ile OLANLAR
- ÇOK YORULMAK ile/ve/değil/||/<>/< ÇABUK YORULMAK
- [ne yazık ki]
"ÇOK BİLMİŞLİK" ile/ve/||/<> "GARANTİCİLİK"
( [ne yazık ki] Bir kişi, ne kadar bilmiyorsa, o kadar "bilir". İLE/VE/||/<> Ne kadar "korkuyor" ve "öfkeliyse", o kadar "garanticidir". )
- ÇOK/ÇOQ = ÇOTUR
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Alçak, aşağılık kişi. İLE Huysuz, öfkeli kişi. )
- ... ÇOK GELİŞİYOR ile ... HIZLI GELİŞİYOR
- ÇOK/LUK ve/||/<>/> ÇÖP/LÜK
- ÇÖKME ile/ve/||/<> BÜKÜLME
- ÇÖKMEK ile/ve/||/<> ÇÖREKLENMEK
- ÇÖKMEK ile/ve/değil/||/<>/< ÇULLANMAK
- ÇÖL ile/ve/||/<> OKYANUS
( DESERT vs./and/||/<> OCEAN )
- CONSERVATION ile/değil/yerine CONVERSATION
( Korumacılık. İLE/DEĞİL/YERİNE Konuşmak. )
- CONTEST vs. CONTEST
( Yarışma. İLE Tartışma, iddia/laşma, çekişme. )
- ÇÖP ile ÇÖP ile ÇÖP ile ÇÖPİK/ŞÖPİK
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Herhangi bir şeyin dibindeki çökelti. | Değersiz kişi. İLE Tutmaç parçası. İLE Herhangi bir şeyin tortusu ya da sıkıldıktan sonra geriye kalan bölümü. İLE Meyve yendikten sonra geriye kalan ve atılan bölüm. )
- ÇORAP:
SICAK TUTAR ile/ve/||/<>/< SOĞUKTAN KORUR
- ÇORBA ile/değil/yerine TORBA
- ÇÖZMEK ile/ve/değil/yerine SÜZMEK
- ÇÖZÜM:
ÇÖZMEK" değil/yerine/||/<>/< ÇÖZÜMLEMEK
- ÇÖZÜM ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ÇÖZÜMLEME
( Çözümleme/sorgulama(analiz), her durum/konu/ayrıntı için söz konusuyken; ("kökten/toptan") "çözüm", her durum için olanaklı değildir.
Sorumluluğumuz ve önceliğimiz de
çözmek değil çözümlemektir.
Çözümleme varsa çözüm ya da ara çözüm de yakınında bir yerde bulunacaktır. )
( [not] SOLUTION vs./and/but/||/<>/< ANALYSIS
ANALYSIS instead of SOLUTION )
- ÇÖZÜM:
"BİZDE" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BİREYDE
- ÇÖZÜMLEME ile/ve/||/<> AÇIKLAMA
- ÇÖZÜMSEL ile/ve/değil/||/<> ÇÖZÜMLEYİCİ
- CUİŞ"[< JEWISH] ile/değil ÇAVUŞ
- ÇULIK/ÇULIQ ile ÇULK/ÇULQ
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Üveyik büyüklüğünde alacalı bir su kuşu. İLE Saldırgan kişi. )
- ÇULSUZ ile/ve/||/<> PAÇOZ ile/ve/||/<> ÇAPULCU/PLAÇKACI
( Giysisiz. İLE/VE/||/<> Kefal türünden bir balık. | [argo] Fahişe. İLE/VE/||/<> Düzene aykırı davranışlarda bulunan, düzeni bozan. | Yağmacı. )
- CÜMBÜR-CEMAAT değil CUMHUR-CEMAAT (GİTMEK)
- CUMHURİYET ANITINDA:
PIETRO CANONICA ve/||/<> SABİHA ZİYA
( )
- CUMHURİYET[Ar.] ile/ve ELERKİ/KAMUERK
- ÇÜN ile PES
- CUNDA[< İt.] ile CUNTA[< İsp.]
( Yatay serenlerin, iki başı. İLE Bir ülkede, yönetime el koyan kişilerden oluşan kurul. )
- CÜRET ile/ve/değil/||/<> BİLGİSİZLİK
- CÜRÜMDAŞ[Ar.] değil/yerine/= SUÇ ORTAĞI
- ÇÜRÜTÜLEBİLİR ile/değil AŞILABİLİR
- DAG[Argu] ile/ve/||/<>/> TEGUL[Oğuz]
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
- [NE] DAĞ ne de KASABA
- DAĞ ile TEPE
( ŞİMRÂH: Dağ tepesi. )
( BÎSÜTÛN: Âşık Ferhad'ın, sevgilisi Şîrîn'in emriyle Kermanşah civarında deldiği dağ. | Gökyüzü. )
( Sevgili Ersin Alok'un çektiği dağ fotoğraflarını görmek için burayı tıklayınız... )
(
)
( En yüksek dağlar:
Mauna Kea (Hawaii) 10.200 m.
Everest (Nepal) 8848 m.
K2 (Kaşmir) 8611 m.
Kangchenjunga (Nepal) 8600 m.
Makalu (Nepal) 8481 m.
Dhaulagiri (Nepal) 8172 m.
Nanga Parbat (Kaşmir) 8126 m.
Annapurna (Nepal) 8078 m.
Gasherbrum (Kaşmir) 8068 m.
Gosainthan (Tibet) 8013 m. )
( CEBEL[çoğul > CİBÂL] ile ... )
( KÛH ile ... )
( MOUNTAIN vs. HILL )
- DAĞILIM/DAĞILMAK ile/ve/değil/||/<>/< YAYILIM/YAYILMAK
- DAĞILMIŞLIK ile/ve/değil/yerine BOĞULMUŞLUK
- [ne yazık ki]
DAĞITMAK/DAĞILMAK ile/ve/||/<> SAVURMAK/SAVRULMAK
- DAĞLAR ile/ve/değil/yerine/||/<>/< FARKLAR
- DAHA "AKILLI" OLMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DAHA DİSİPLİNLİ OLMAK
- DAHA ÇOK SEVEN ile/ve/||/<>/< DAHA AZ SEVEN
( Sevdiğine ve hemen hemen her söylediğine/istediğine/kararına, onu kaybetmemek için "Olur." der. İLE/VE/||/<>/< Bu nedenle de ilişkiyi yönetir. )
- DAHA/EN) KORKUNÇ/VAHİM OLAN:
SOKAKTAKİ KARGAŞA ile/değil DİLDEKİ KARMAŞA
( Yaşamdaki en korkunç "durum" ya da deneyim, birini çok sevmektir.
[Sevgi kadar değerli bir duygunun nesi, nasıl korkunç olabilir? O sevgimizin yoğunluğunun o kişiyi kendimizden kaçırma olasılığının artırması ve ölümünün duyulmasından dolayı her an için geçerli ve etkisi yüksek olan çok korkutucu bir durumdur.] )
- DAHA SONRA AKLIMA GELMEZ değil DAHA SONRA AKLIMA GELMEZSE/GELMEYEBİLİR
- DAHA ... ile/ve (fakat)/ne yazık ki/||/<>/>< DAHA ...
( "Daha yüksek binalarımız var." İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Daha kısa sabrımız var.
"Daha geniş otoyollarımız var." İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Daha dar bakış açılarımız var.
"Daha büyük evlerimiz var." İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Daha küçük ailelerimiz var.
"Daha çok ev gereçlerimiz var." İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Daha az zamanımız var.
"Daha çok eğitimimiz var." İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Daha az sağduyumuz var.
"Daha fazla bilgimiz var." İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Daha az bilgeliğimiz var.
"Daha çok uzmanımız var." İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Daha çok sorunumuz var.
"Daha çok ilacımız var." İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Daha az sağlığımız var.
"Daha çok mal varlığımız var." İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Daha az değerlerimiz var.
"Daha rahat geçinmeyi öğrendik." İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Yaşam kurmayı öğrenemedik.
"Daha büyük işler yaptık." İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Daha iyi işler yapamadık.
"Daha çok harcıyoruz." İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Daha az şeye sahibiz.
"Daha fazla satın alıyoruz." İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Daha az hoşnut kalıyoruz.
"Daha fazla söylüyoruz." İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Daha az konuşuyoruz.
Daha çok nefret ediyoruz. İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Daha az seviyoruz.
Daha az gülüyoruz. İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Daha çok somurtuyoruz.
Daha çok sigara, alkol, şeker tüketiyoruz. İLE/VE/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Daha savurganca para harcıyoruz.
Daha hızlı araba kullanıyoruz. İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Daha çabuk kızıyoruz.
Daha geç saatlere kadar oturuyoruz. İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Daha yorgun kalkıyoruz.
Daha az okuyor, daha çok televizyon izliyoruz. İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Daha az şükrediyoruz.
Yaşamımıza, yıllar kattık. İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Yıllarımıza, yaşam katamadık.
Uzayı fethettik. İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< İç dünyamızı fethedemedik.
Havayı temizledik. İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Ruhumuzu kirlettik.
Atoma hükmettik. İLE/VE (FAKAT)/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Önyargılarımıza hükmedemedik.
)
- DAHA ile/ve/değil/yerine/=/||/<> HENÜZ ile/ve/değil/yerine/=/||/<> HÂLÂ ile/ve/değil/yerine/=/||/<> ARTIK
- DAHHÂK[Ar. < DIHK] ile Dahhâk[Fars.]
( Çok gülen/gülücü. İLE Çemşîd'in yerini almış olan Îran'ın zâlim ve gaddar bir hükümdarıydı. )
- DAHİ ile DÂHİ
( Bile. İLE Yaratıcı gücü olan kişi. )
( ... İLE Bir Milletin Bekâsı - Teoman Duralı... )
- DÂHİ ile/ve DEVRİMCİ
( Dâhi kişi, başkasına da dehâ aşılayabilen kişidir. )
- DÂHİL[Ar.] OLMAK değil/yerine/= İÇİNDE YER ALMAK/KATILMAK
- DAKİK DİL ve/||/<>/> SAHİH TASAVVUR
- DAL ile DAL ile DAL ile DAL ile DAL ile DAL ile DAL ile DAL
( Ağacın gövdesinden ayrılan kollardan her biri. | Kol, bölüm. | Canlıların bölümlenmesinde, sınıfların biraraya gelmesiyle oluşan birlik, şube. İLE Arka, sırt. | Kol. | Boyun, ense. İLE Çıplak, yalın. İLE Zaman belirten sözcüklerin karşısına getirildiğinde sözcüğün anlamını güçlendirir. İLE Arap abecesindeki yazaç/harf. İLE Suda derinlere doğru ilerlemek. İLE Düşlemek, düşünmek, dalmak. İLE Bir tür Hint yemeği. )
- DAL ile/ve/||/<> KOL
( BRANCH vs./and/||/<> ARM/BRANCH )
- DALGA" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DÖNEM
- DALGI/GAFLET ile/ve/||/<> HADSİZLİK
- DALGI/GAFLET ile YANLIŞ(HATÂ) ile YANILGI/SAPKI/SAPINÇ/DALÂLET
( Kişi, yanlışları olup da bunları düzeltmezse, bunları benimsemiş demektir. )
( Gaflet de bir nimettir. )
- DALINI KIRMAMAK ve/||/<> GÜVENİNİ KIRMAMAK
( Ağaçtan, meyve almak istiyorsak... VE/||/<> Kişilerden, sevgi bekliyorsak... )
- DALKAVUK OLMAK değil/yerine DAL OLMAK
- [ne yazık ki]
DALLAMA/LIK ile/ve/||/<>/> DALYARAK/LIK
- DAMA ile/değil/yerine SATRANÇ
( 2000 sonrası. İLE/DEĞİL/YERİNE 2000 öncesi. )
- DAMAR ile/ve/||/<> KANAL
- ...'DAN:
BERİ ile İTİBAREN
- ...DAN SONRA:
GÖRÜŞÜRÜZ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< GÖRÜŞELİM
- DANS EDELİM! ve/||/<> ŞARKI SÖYLEYELİM! ve/||/<> SEVELİM! ve/||/<> YAŞAYALIM!
( Hiçkimse izlemiyormuş gibi. VE/||/<> Hiçkimse dinlemiyormuş gibi. VE/||/<> Hiç incinmemiş gibi. VE/||/<> Dünya, cennetmiş gibi. )
- DANS ile SALON DANSLARI
( ... İLE Aşk, tutku ve estetiğin müzik ile harmanlanmasıyla ortaya çıkan salon dansları, bazen bir başkaldırı, bazense duyguların dışa vurumu olarak bilinir. En genel ifade ile de Batı Avrupa'da ve Amerika'da, çiftler tarafından yapılan her türlü dans olarak tanımlanır.
Salon danslarının tarihi, XVIII. yüzyıla kadar uzanır. Tarihsel gelişimine bakıldığında, XVIII. yüzyılın sonlarında, XIX. yüzyılın başlarında, İngiltere'deki soyluların katıldığı balolarda ortaya çıkan bir dans türüdür. Takvimler 1920'li yılları gösterdiğinde ise balo salonları dışında, halk tarafından da öğrenilmeye başlanan salon dansları, zamanla daha popüler bir hâl alır.
Bilinen en eski salon dansı ise Avrupa'da XVI. yüzyıl Fransa'sında ortaya çıkar fakat ahlâk dışı sayılarak yasaklanır. 1880'lerde, Buenos Aires'in kenar mahallelerinde doğmaya başlayan ve toplum tarafından kabulü epey zaman alan salon danslarının Amerika'da ortaya çıkışı ise XX. yüzyıla rastlar. Temeli, hafif tempoda kendi etrafında dönmeye dayalı olan bu danslar, yıllar geçtikçe giderek çeşitlenme gösterir ve bu çeşitlilik beraberinde, izleyenlere, farklı ritmlerin de yer aldığı görsel bir şölen sunar. 1900'lü yılların başında salon danslarına olan ilgi artar ve bu kapsamda 1904 yılından bu yana İngiltere'de hizmet veren Dans Öğretmenleri, İmparatorluk Derneği (ISTD) tarafından, 1924 yılında, dans fakülteleri kurulması düşüncesi geliştirilir ve yaşama geçirilir. Sayıları onikiyi bulan bu fakülteler aracılığıyla salon dansları meraklılarının, dans türlerine ait kavramları yakından tanımaları sağlanır. Ayrıca bu fakülteler sayesinde salon danslarının müzikleri, adımları ve tekniklerine yönelik olarak da belirli standartlar getirilir. Günümüzde, Avrupa'dan Asya'ya kadar uzanan bir coğrafyada, milyonlarca dansçı ve danssever, bu türün takipçileri olarak yaşamlarında, salon danslarına önemli bir yer ayırır. )
- DARBE ile/ve/||/<> BASKI
- DARMADAĞIN (OLMAK)
- DATÇA[< DADIA/DADYA] ile/ve/değil/||/<>/> BETÇE[< BEDIA/BEDYA]
- DÂVÂ "GÜTMEK" ile/ve/değil/yerine/||/<>/> "DÂVÂ GÖRMEK"
- DAVÂ ile/ve/||/<>/> DEVÂ
- DAVÂ ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< MÂNÂ
( Bilmezler mânâsını, ederler dâvâsını. )
- DAVET YURDU/DAR-ÜD-DAVET[Ar.] ile/ve/||/<>/> YANIT YURDU/DAR-ÜL-İCÂB[Ar.] ile/ve/||/<>/> BARIŞ YURDU/DAR-ÜL-İSLÂM[Ar.]
( Duyuru/tebliğ süreci. İLE/VE/||/<>/> İman ve kabul süreci. İLE/VE/||/<>/> Uygulama ve hâkimiyet süreci. )
(
Özet (Hızlı Bakış)
Üç kavram, İslâm'ın toplumlar üzerinde davet, icabet ve hâkimiyet süreçlerini sıralayan bir sınıflandırma sunar. Tarihsel olarak Mekke Davet dönemi (darü'd‑davet), Medine'nin icabet örneği (darü'l‑icâbe) ve Raşid halifeler dönemi de darü'l‑islâm hâline dönüşmeyi gösterir.
Kavramların Dilsel ve Kavramsal Kökeni
Dar (دَار) Arapçada ilk anlamı olarak “ev/yurt/mekâna işaret eder; âdeta bir alanı belirtir. Helal‑haram, ikamet ve hâkimiyet bağlamında kullanıldığında "dâr" terimi bir hukûkî/ontolojik mekânı tanımlar.
İslâm sözcüğü, salt "teslimiyet"/"itaat" anlamını taşımakla birlikte burada dinin adı olarak kullanılmıştır; dolayısıyla darü'l‑islâm "İslâm'ın hâkim olduğu bölge" anlamına gelir. Da‘vet çağrı/davet etme eylemini; icâbe ise cevabı/kabulü gösterir. Bu sözcüklerin birleşimiyle oluşan terimler, süreçsel bir mantık taşır.
Terim Tanımları - Ayrıntılı
- Darü'd‑Davet (دار الدعوة): İslâm'ın hâkim olmadığı, fakat İslâm mesajının sözlü/kitabî/tebliğ faaliyetleriyle ulaştırıldığı alan. Temel ilişki: davet (da‘ve).
- Darü'l‑İcâbe (دار الإجابة): Davete olumlu yanıt verilmiş; insan topluluklarının önemli bir kısmı İslâm'ı kabul etmiş; sosyal/ruhsal dönüşüm başlamıştır; hâkimiyet kısmi olabilir.
- Darü'l‑İslâm (دار الإسلام): İslâm hukukunun ve siyasal otoritenin hâkim olduğu bölge. Burada şer‘î düzen normatif olarak uygulanır; zimmî ilişkileri, vergi (cizye gibi) ve kamu düzeni bu çerçevede düzenlenir.
Kavramlar Arası Mantıksal İlişki
Bir bölge için ideal‑tip bir süreç şöyle özetlenebilir: Darü'd‑Davet > Darü'l‑İcâbe > Darü'l‑İslâm. Bu, tarihsel süreçleri modellemek için kullanışlıdır ama pratikte aşamalar iç içe geçebilir: örneğin bir şehirde bazı kabileler icabet ederken bazıları davet aşamasında kalabilir.
Tartışmalı Noktalar ve İlmî Yaklaşımlar
Bu kavramsallaştırma klasik Fıkıh (İslâm hukuku) literatüründe ve âlimlerin siyaset‑tebliğ düşüncesinde değişik biçimlerde ele alınmıştır. Modern tarihçi ve fıkıh mütefekkirleri, kavramların sabit sınırlar taşıdığı fikrine itiraz eder; zira hâkimiyet ve kabul dereceleri coğrafî, sosyal, ekonomik unsurlara göre değişir. Aşağıda birkaç önemli eleştiri‑nokta özetlenmiştir:
- Sabit sınırlar eleştirisi: "Darü'l‑islâm" ile "darü'l‑harb" arasındaki çizgi bazen bulanıktır; ticaret yolları, azınlık hakları, savaş hali gibi etkenler sınırları belirler.
- Modern devlet anlayışı: Klasik dönemdeki hâkimiyet modelleri modern egemenlik ve devlet yapısıyla birebir örtüşmez. Dolayısıyla kavramların modern uygulamaya aktarılması sıkça tartışılır.
- Etik ve tebliğ stratejileri: Davet‑icabet ilişkisinin ahlâkî zemini ve yöntemleri (zorlama mı, ikna mı vb.) farklı düşünürlerce farklı şekillerde yorumlanır.
Tarihsel Karşılıklar: Mekke, Medine, Raşid Halifeler
Aşağıda üç dönem için ayrıntılı açıklamalar, önemli olaylar ve dönemin kavramsal karşılığı verilmiştir. Her bölüm tarihsel bağlam, toplumsal yapı ve örnek olaylarla desteklenir.
Mekke Dönemi (610 - 622) - Darü'd‑Davet
Kısa tanım: Peygamberliğin başlangıcından hicrete kadar geçen süre. İslâm'ın ilk tebliğleri Mekke toplumuna ulaşır ama siyasal hâkimiyet yoktur.
- Sosyal Durum: Kabile toplum yapısı, müşrik elitlerin hâkimiyeti, ticaret merkeziliği.
- Tebliğ Metodları: Sözlü davet, şahsi örneklik, azınlık halinde ibadetler (örtülü/topluluk içinde).
- Örnek Olaylar: İlk mümin toplulukların kenarda kalması; Ebu Talib ve Hz. Hatice gibi destekleyici şahısların rolü; baskı ve işkenceler.
- Kavramsal Karşılık: Darü'd‑Davet — çünkü İslâm hâkim değildir; davet sürmektedir.
Medine Dönemi (622 – 632) - Darü'l‑İcâbe
Kısa tanım: Hicret ile birlikte Medine'de İslâm toplumunun kurulması, anayasal düzenlemeler (Medine Vesikası), kabileler arası sözleşme ve icabetin kurumsallaşması.
- Sosyal Durum: Ensar‑muhacir dayanışması, kabileler arası ittifaklar, Yahudi topluluklarıyla sözleşmeler.
- Kurumsal Gelişmeler: Medine Vesikası (şehari yönetme ve toplumlar arası ilişkiler çerçevesi); namaz, oruç, zekât gibi toplumsal ibadetlerin düzenlenmesi.
- Örnek Olaylar: Akabe Biatları, Medine Vesikası, savaş ve sulh antlaşmaları (Bedir, Uhud, Hendek gibi olayların toplumsal etkileri).
- Kavramsal Karşılık: Darü'l‑İcâbe - davete icabet edilmiş, topluluk İslâmî kimliği benimsemiştir; hâkimiyet kısmi ama târihî dönüştürücüdür.
Raşid Halifeler Dönemi (632 – 661) - Darü'l‑İslâm
Kısa tanım: Hz. Ebû Bekir, Ömer, Osman ve Ali dönemlerini kapsayan süreç; fetihler, devletleşme, şer‘î hukukun uygulama zemini.
- Sosyal Durum ve Yönetim: Merkezi otorite, valilik‑eyalet sistemi, vergi‑tahsil mekanizmaları, askeri teşkilatlanma.
- Kurumsal Gelişmeler: Fetihlerle genişleyen coğrafya; şer‘î düzenin kamusal alana taşınması; zimmî düzenlemeleri, cizye, vakıf uygulamaları.
- Örnek Olaylar: Suriye ve Mısır fetihleri, Hz. Ömer'in adalet uygulamaları, şeriatın idarî hayata entegrasyonu.
- Kavramsal Karşılık: Darü'l‑İslâm - İslâm'ın hem toplumsal hem de siyasî hâkimiyetinin kurumsal görünümü.
Karşılaştırmalı Tablo
| Dönem / Kavram | Özellik | Sosyal Durum | Örnek Olaylar |
|---|---|---|---|
| Mekke - Darü'd‑Davet | Tebliğ / davet | Kabile egemenliği, azınlık Müslümanlar | Peygamber'in tebliğleri, baskılar |
| Medine - Darü'l‑İcâbe | İcabet / kabul | Toplumsal dönüşüm, anayasal düzen (Medine Vesikası) | Akabe Biatları, Medine Vesikası |
| Raşid Halifeler - Darü'l‑İslâm | Hâkimiyet / uygulama | Devletleşme, şer‘î uygulama | Fetihler, şer‘î uygulamalar |
Ayrıntılar ve Uygulama Örnekleri
Uygulamada, bir bölge aynı anda farklı kategorilere bölünebilir: şehir merkezleri darü'l‑islâm iken çevre köyler darü'd‑davet aşamasında olabilir. Ayrıca zaman içinde aynı bölge farklı aşamalardan geçer. Modern çalışmalarda bu kavramların yorumlanmasında hukûkî ve tarihsel bağlam dikkate alınır.
Zaman Çizelgesi (Kısa)
- 610: Peygamberliğin başlangıcı (ilk vahiy)
- 610 – 622: Mekke döneminde tebliğ - Darü'd‑Davet
- 622: Hicret - Medine toplumunun kuruluşu
- 622 – 632: Medine dönemi - Darü'l‑İcâbe
- 632 – 661: Raşid halifeler dönemi - Darü'l‑İslâm'ın kurumsallaşması
Kaynakça ve Okuma Önerileri
Bu belge. akademik amaçlı kaynakça yerine öneri niteliğindedir. Daha ayrıntılı akademik okuma için klasik fıkıh eserleri (İbn Hazm, İbn Kudâme, el‑Mâverdî) ve modern çalışmalar (tarihçiler ve İslâm hukuku araştırmaları) tavsiye edilir. Ayrıca Medine Vesikası ve Akabe Biatları ile ilgili birincil kaynak metinleri incelenmelidir.
- DAVRANIŞ/TUTUM ile/ve/değil/yerine/||/>< DÜŞÜNMEK
- DAVRANIŞ ile/ve/||/<> ÖRÜNTÜ
- DAVRANIŞLARIMIZ:
"İYİ/KÖTÜ" ile/ve/değil/||/<> GÜÇLÜ/ZAYIF
- DAVUL ve/||/<> TOKMAK
( Davul, ayrı kişide; tokmak, ayrı kişide olmaz! )
- DAYAK ile/ve/||/<>/< DAYATMA
- DAYALI ile/ve/değil/||/<>/< DAYANIKLI
- DAYANÇ/SABIR:
BOYUN EĞMEK değil/yerine ÇABA GÖSTERMEK
- DAYANÇ/SABIR:
EMEK/ÇABA ve/+/||/<>/> SÜREKLİLİK
- DAYANÇ/SABIR ile/ve MÜCADELE (ETMEK)
( Sabırla koruk tut, yaprağı Atlas olur. )
( PATIENCE vs./and TO STRUGGLE )
- DAYANMA ile KATLANMA
- DAYANMAK ile ABANMAK
( TO LEAN vs. TO LEAN AGAINST/OVER )
- DAYANMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BIRAKMAK
- DAYATMA ile/ve/= ARKASINDAN İŞ ÇEVİRMEK
- DAYATMA ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/< BASKI
- DAYATMA değil/yerine/>< DAYANIŞMA
- [ne yazık ki]
DAYATMA ile/ve/||/<>/> İSYAN
( Etki. İLE/VE/||/<>/> Tepki. )
- DAYATMA ile/değil/||/</>< ÖZEN/BAKIM
- DAYATMA ile/ve/değil/||/<>/>/< YAPTIRIM
- DAYATMA ile/ve/değil/||/<>/>/< YAYGINLIK
- DAYATMA ile/ve/değil/||/<>/< YÖNLENDİRME
- [ne yazık ki]
DAYATMA ve/||/+/<>/> ZORBALIK
- DAYATMAK ile/ve/||/<>/> BOZMAK
- [ne yazık ki]
DAYATMAK ile/ve/değil/||/<>/< KANDIRMAK
- DAYILANMA/DAYILIK ile/ve/değil/||/<>/< SAYGISIZLIK
- DE JURE ile DE FACTO
( Yöntem ve kurallara dayanır. İLE Ötekilerinin inancına dayanır. )
- DEBDEBE[Fars.] değil/yerine/= GÜRÜLTÜ/PATIRTI/TANTANA
( Ululuk, haşmet, büyük bir gösteriş. | Gürültü, tantana. )
- DEDİKODU/GIYBET[Ar.] ile/değil/yerine ELEŞTİRİ/TENKİD[Ar.]
( )
- DEDİKODUDA:
ÂDİ/LER ile/ve/||/<>/> APTAL/LAR ile/ve/||/<>/> AHMAK/LAR
( Yapar. İLE/VE/||/<>/> Yayar. İLE/VE/||/<>/> İnanır. )
- DEĞER "YARGISI" ile/değil/yerine/>< DEĞER BİLGİSİ
- DEĞER ile/ve GELENEK
( VALUE vs./and TRADITION )
- DEĞER ile/ve/<>/= GEREKSİNİM
( VALUE vs./and/<>/= NEED )
- DEĞER ile/ve/<> KULLANIM DEĞERİ
( THE VALUE vs./and/<> THE VALUE IN USE )
- DEĞER ile/ve/<> NİYET
( VALUE vs./and/<> INTENTION )
- DEĞER ile/ve/||/<> YARAR
- DEĞER/KİŞİ:
KAYBETTİĞİMİZDE ANLAŞILAN değil SAHİPKEN BİLİNMESİ GEREKEN
- DEĞER/LER ile/ve/<> KAVRAM/LAR
( Uğruna yaşanılacak kavramlar. İLE/VE/<> ... )
( VALUE/S vs./and/<> CONCEPT/S )
- DEĞER/LER ile/ve/<> TARİH
( VALUE/S vs./and/<> HISTORY )
- DEĞER/LER ile/ve/<> TARİH
( VALUE/S vs./and/<> HISTORY )
- DEĞERLERİ BELİRLEMEK değil/yerine/< DEĞERLERİN, BİZİM İÇİN DEĞERİ
- DEĞERLERİMİZİ, ÇÖP DURUMUNA DÜŞÜRMEK değil/yerine ÇÖPLERİMİZİ, DEĞER DURUMUNA ÇIKARMAK
- DEĞERLİ OLDUĞUNDAN ÖNEMLİ ile/değil/yerine ÖNEMLİ OLDUĞUNDAN DEĞERLİ
- DEĞERLİ ile/ve/||/<> GÜÇLÜ
- [ne yazık ki]
DEĞERSİZLEŞTİRME ile/ve/||/<> AŞAĞILAMA ile/ve/||/<> SUÇLAMA
- DEĞERSİZLEŞTİRMEK ile/değil ÖNCELİK (BELİRLEMEK)
- DEĞİLLEME = NEFİY, İNKÂR, SELB = NEGATION[İng., Fr., Alm.] = NEGATIO[Lat.] = APOPHASIS[Yun.]
- DEĞİNMEK ile/ve/||/<> DEYİNMEK
( Bir konuyu ele alarak ondan kısaca söz etmek. İLE Yakınma, sitem yollu söylenme. )
- DEĞİRMENİNE SU TAŞIMAK ile/ve/||/<> EKMEĞİNE YAĞ SÜRMEK
- DEĞİŞEREK DEVAM ETMEK ile/ve/||/<>/> DEVAM EDEREK DEĞİŞMEK
- DEĞİŞİK/LİK ile FARKLI/LIK
( CHANGE/ALTERATION vs. DIFFERENCE )
- DEĞİŞİM:
KIRILINCA ile/ve/||/<> KANDIRILINCA ile/ve/||/<> ÇOK FAZLA ŞEY ÖĞRENİNCE ile/ve/||/<> ÂŞIK OLUNCA ile/ve/||/<> ZORDA/ZORUNDA KALINCA
- DEĞİŞİM ile/ve/||/<>/>/< AÇILIM
- DEĞİŞİM ile/ve/||/<>/> DENETİM
- DEĞİŞİM ile/ve/değil/||/>< DEVİNİM
- DEĞİŞİM ile/ve/||/<>/> DEVRİM
- DEĞİŞİM ve/||/<> İLKSELLİĞİN "İÇKİNLİĞİ/AŞKINLIĞI" ve/||/<> CANLILIK ve/||/<> YERÇEKİMİ
( Dünya, düşünce[felsefe/bilim] tarihinin en temel sorun(sal)ları. )
- DEĞİŞİM ile/değil MAYALANMA
- DEĞİŞİM ile/ve/||/<> SÜREKLİLİĞİ
- DEĞİŞİM ile/ve/||/<> ZORUNLULUK
( vs./and/||/<> NECESSITY )
itibarı ile 7.285 başlık/FaRk ile birlikte,
7.285 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(7/31)
(1996'dan beri)