TA'dan TU'ya ilk iki yazacı aynı olan FaRkLaR
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
itibarı ile 2.765 başlık/FaRk ile birlikte,
2.765 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...
(6/12)
- TABÎ'Î ile AKLÎ ile MANTIKÎ
( Küllîlerin çokluk öncesinde Tabî'î. İLE Çokluk halinde Aklî. İLE Çokluktan sonra da Mantıkî. )
- TABİ(İ) ile TÂBİ ile TÂBİ
( Elbette; Doğal(/doğal olarak). İLE Bağımlı. İLE Basıcı. | Yayımcı. )
- TÂBİ ile MAHKUM
- TÂBİ ile/değil MARUZ
- TÂBİ ile SEVMEK
( İkisinin de, "Nasıl?"ı olmaz/sorulmaz. )
( Tâbi olan ve seven, herşeyini sunar, hiçbir şey beklemez/sakınmaz. )
- TÂBİ ile/değil TABİÎ
- TÂBİ ile/ve/değil/yerine UYUMLU
- TABİAT/NATÜR değil/yerine/= DOĞA [DAMGALANMIŞ/MÜHÜRLENMİŞ]
- TABİAT ile/ve/||/<> İTİMAT
- TABİATIYLA değil/yerine/= DOĞAL OLARAK / KENDİLİĞİNDEN
- TABÎB-İ MANEVİ ile ...
( ŞEYH, MÜRŞİD )
- TABİB ile/ve/<>/< ÂLİM
( Âlim olmadan, tabib olamazsınız(olunmaz/dı da).
[Osmanlı dönemindeki öğrenim ve eğitimde geçerliydi. Bugün de, Osmanlı bilgi ve deneyimini önemseyen, derinlikli/kapsamlı tutumunu devam ettiren Amerika'da, tıp ve hukuk bölümünden önce, üniversitede bir bölüm tamamlamış olma gerekliliği/zorunluluğu bulunmaktadır.]
[Umarız, bir gün, bizim öğrenim/eğitim düzenimiz/bilincimiz de aynı çizgiye yüksel(til)ecektir!] )
( İster tabip/hekim, ister hakim/avukat ya da herhangi bir alanda ilerlemek/yürümek ve derinleşmek için, önce, düşünme nedir?, nasıl düşünülür?, kavramlar nasıl tanımlanır, nasıl birbirine eklemlenir? önermeler nasıl kurulur? gibi temel, mantık ve usûl ile ilgili altyapı ve bilgi/ler oluşturulmalıdır ki, daha sonra, esasa ve ayrıntılara geçilebilsin. )
- TABİB ve HABİB
- TABİB ile/ve/değil KEHAL
( Hekim. İLE/VE/DEĞİL Göz hekimi. )
- TABİÎ ÂFET[Ar.] değil/yerine/= DOĞAL KIRAN
- TABİÎ Kİ ... ile/ve/<> (...) HALİYLE (...)
- TABİÎ Kİ DE" ile "TABİÎ Kİ" DE ...
( Buradaki "de", fazla/yanlış. İLE Buradaki "de", bağlaç olarak başka bir konuya geçiş olarak kullanılmaktadır. )
- TABİÎ Kİ DE/İYİ Kİ DE değil TABİÎ Kİ/İYİ Kİ
- Tabiî ki, gerektiğinde SUSMA! fakat sen yine de SUS!!!
- Tabiî ki, yeri geldiğinde DİNLEME! fakat sen yine de DİNLE!!!
- TABİÎ Kİ ile/ve/değil/yerine/||/<> KENDİLİĞİNDEN
- TABİÎ Kİ ile/ve/<> KESİNLİKLE
- TABİÎ Kİ ile/ve KUŞKUSUZ
- TABİÎ Kİ ile/ve/değil/||/<>/< MUHAKKAK
- TABİÎ Kİ ile/ve/<> MUTLAKA
- TABİÎ[Ar.]/NATÜREL[İng. < NATURAL] değil/yerine/= DOĞAL
- TABÎÎ değil/yerine/= DOĞAL/OLAĞAN
- TABİÎ ile EVET
( SURE vs. YES )
- TABİÎ ile/ve MANTIKSAL ile/ve AKLÎ
- TABİÎYYUN ile/ve TALİMÎYYUN
( Aristotelesciler. İLE/VE Platoncular. )
- TABİL[Ar. | çoğ. TEVÂBİL] ile ...
( Nane, biber, tarçın, karanfil gibi baharatlar. )
- TABİL[Ar. çoğ. TEVÂBİL] ile TA'BÎR[Ar. < UBUR | çoğ. TA'BÎRÂT]
( Nane, biber, tarçın, karanfil gibi baharatlar. İLE Anlatma, ifade. | Bir anlamı olan söz. | Deyim. | Terim. | Rüya yorma. [HÜSN-İ TABÎR: Edep ve terbiye içinde anlatma.] )
- TABİP FİLOZOFLAR ile/ve/||/<> FİLOZOF TABİPLER
- TABİP[Ar.] = HEKİM/DOKTOR
- TABİP/TABİB[Ar.] ile/ve/değil ALYENİST[Fr.]
( Hekim. İLE/VE/DEĞİL Deliler hekimi. )
- TABİP/TABİB/HEKİM/DOKTOR değil/yerine/= SAĞAN/SAĞALTMAN/SAGUN/ONULTMAN
- TABİR ETMEK değil/yerine/= DEMEK
- TABİR-İ CAİZSE değil/yerine/= DEYİM YERİNDEYSE
- TABİR[Ar.] değil/yerine/= DEYİM
- TABİR/İTİBAR ile İBÂRE
- TÂBİR ile/ve TEVİL
- TÂBİYET ile/değil/yerine DEĞİM/LİYÂKÂT
( İkisi de, sadece/ancak ve ancak ilmedir. )
- TABLA[Ar.] ile LEVİ
( Satıcı vb.nin kullandığı tahtadan tepsi. | Soba, mangal vb. şeylerin altına konulan metalden ya da tahtadan yapılan tepsiye benzer altlık. | Bir şeyin düz ve geniş bölümü. | Ağaçtan ya da ağaç ürünlerinden hazırlanmış, büyük yüzeyli düzgün parça. | Genellikle Hindistan, Pakistan'da kullanılan, darbukaya benzer bir çalgı türü. | Denizcilikte, makaraların yüzlerini oluşturan dış bölümleri. İLE Etiyopya'da, kadınların, dudaklarına yerleştirdikleri tablalar.[Toplumsal konum, zenginlik, güç göstergesidir ve gurur kaynağıdır.] )
- TABLA ile/<> TABLAKÂR
( Satıcı vb.nin kullandığı tahtadan tepsi. | Soba, mangal vb. şeylerin altına konulan metalden ya da tahtadan yapılan tepsiye benzer altlık. | Bir şeyin düz ve geniş bölümü. | Ağaçtan ya da ağaç ürünlerinden hazırlanmış, büyük yüzeyli düzgün parça. | Genellikle Hindistan, Pakistan'da kullanılan, darbukaya benzer bir çalgı türü. | Denizcilikte, makaraların yüzlerini oluşturan dış bölümleri. İLE/<> Tablacı. | Büyük konaklarda mutfaktan yemek tablalarını götürüp getiren görevli. )
- TABLDOT[Fr. TABLE D'HOTE] değil/yerine/= SEÇMESİZ YEMEK
( Seçmesiz yemek. | Birçok kişinin, erzak sağlayıp kendilerine yemek pişirtmek için kurdukları ortaklık. )
- TABLE :/yerine MASA, TABLO
- TABLESPOON :/yerine YEMEK KAŞIĞI
- TABLET[Fr. TABLETTE] değil/yerine/= BELGE
( Düz ve yassı biçimli, çiğnenecek ya da yutulacak madde. | Eski uygarlıklardan kalma, pişmiş ya da güneşte kurutulmuş kilden yapılmış, üzerinde çivi yazısı ile metin yazılı belge. )
- TABLO[Fr. TABLEAU] değil/yerine/= DİZELGE
( Bez, tahta, kâğıt vb. maddeler üzerine yapılmış yağlı boya, sulu boya, pastel ya da kara kalem resim. | Birbiriyle olan ilgilerine göre düzenlenerek yazılmış şeylerin hepsi. | Yaşanan, var olan olay ve olguların hepsinin genel görünüşü, manzara. | [tiyatro] Bir perdenin, dekor değişikliğiyle belirlenen alt bölümü. )
- TABLO değil/yerine/= GÖRNÜK
- TABLO ile ŞEMA[Fr.]
( CHART vs. SCHEME/SCHEMA[phil.] )
- TABSIRA ve/||/<> MÜNTEHA ve/||/<> MURAHHAS
( Kutbuddin Şirâzi, Sivas'ta Meraga çizgisini devam ettirerek, İslâm tarihinin bu üç en önemli yapıtını çalışmış ve çok önemli kitaplar yayımlamıştır. )
- TABU[Fr. < TABOU] ile/ve/<> TAPU
( Kutsal sayılan bazı insanlara, hayvanlara, nesnelere dokunulmasını, kullanılmasını yasaklayan, aksi yapıldığında zararı dokunacağı düşünülen dinî inanç. | Tekinsiz. | Yasaklanarak korunan [nesne, sözcük, davranış] İLE Bir taşınmazın üstündeki mülkiyet hakkını gösteren belge. | Tapu işlerinin yürütüldüğü kuruluş. )
- TABU[Fr. TABOU < Polinezya dilinden] ile/ve TOTEM
- TABU[Fr. TABOU] ile FETİŞ[Fr. FETICHE]
( Kutsal sayılan bazı kişilere, hayvanlara, nesnelere dokunulmasını, kullanılmasını yasaklayan, aksi yapıldığında zararı dokunacağı düşünülen dinî inanç. | Tekinsiz. | Yasaklanarak korunan (nesne, sözcük, davranış). İLE Put. | Uğurlu sayılan şey. | Tapınırcasına sevilen şey ya da kişi. | Saplantılı bir biçimde eşeysel coşku uyandıran öteki cinse ait giysi, ayakkabı vb. eşya. )
- TABU ile/ve/<> DOGMA
- TABU ile/değil GELENEK
- TABU ile/değil YASAK
- TABULA RASA[İng.] değil/yerine/= BOŞ LEVHA
- TABULA RASA ile ...
( BOŞ LEVHA )
- TABUR ile/||/<> ORTA
( ... İLE/||/<> Yeniçeri ocağında tabur. )
- TABURE[Fr. TABOURET] değil/yerine/= OTURAK/İSKEMLE
( Sırt ve kol dayayacak yeri olmayan iskemle. )
- TABUT ile LAHİT[Ar.]
( Ölünün, mezarlığa götürülürken, içine konulduğu sandık. İLE Kenarları kâgir, üstü kapak taşlarıyla örtülü mezar. | Taş ya da mermerden oyma mezar. )
( COFFIN vs. FUNERARY )
- TABYA SOKAK :
( Kireçburnu Mahallesi sokaklarından biridir. Milli mücadele sırasında bu tabya kullanılmış ve çeşitli yerlerden elde edilen silah ve cephane tabyada saklanmış sonra da takalarla Karadeniz yolu ile Anadolu'ya gönderilmiştir. Bu nedenledir ki bir Sokağa "Tabya Sokak" adı verilmiştir. )
- TABYA[Ar.] ile/<> DONANMA
( Bir bölgeyi savunmak için yapılan ve silahlarla güçlendirilen yapı. İLE/<> ... )
( Karada. İLE/<> Denizde. )
- TAÇ KAPI/LAR ile/ve İMPARATOR KAPISI / ALTIN KAPI
( ... İLE/VE Yedikule'nin iç tarafındadır. )
- TAÇ KAPI/PORTAL ile/||/<> TAK/ZAFER TAKI
( Bezemeli ana kapı. İLE/||/<> Eski Roma'da zafer kazanan komutan ve imparatorlar adına inşâ edilen anıtsal yapı. )
- TAÇ KAPI ile/ve ÖTEKİ KAPILAR
( Sadece Sultan'ların kullandığı kapı. İLE/VE ... )
(
)
- TAC KAPI değil TÂK(ZAFER) KAPI
( ... DEĞİL Bayram gibi özel kutlamalarda kullanılan kapı. Orta kapı. Devlet erkânının kullandığı kapı. )
- TAC MAHAL ile SAFDAR JANG
( Agra - Hindistan [1631 - 1654] İLE Yeni Delhi - Hindistan [1754] )
- TAÇ YAPRAKLAR, PETALLER = EVRÂK-I TÜVEYCÎYE = PÉTALES
- TAC- ile/||/<> -TAXİS/-TAXY ile/||/<> COSM-
( Düzenleme, sıra. İLE/||/<> Sıra, düzenlenme, etki. İLE/||/<> Kozmetik, güzellik, düzenli. )
- TAÇ, KOROLLA = TÜVEYC = COROLLE
- TAÇ[Ar. < TÂC]/EFSER[Fars.] ile TIKSÂR[Ar.]
( ... İLE Halka biçiminde taç. )
- TAÇ[Ar. < TÂC] ile TAÇ[İng. TOUCH]
( Soyluluk, iktidar, güç ya da hükümdarlık simgesi olarak başa giyilen, değerli taşlarla süslü başlık. | Gelinlerin başlarına takılan süs. | Genellikle göz düzeyinden yüksek mobilyaların üstlerindeki kabartmalı, oymalı, süslü bölüm. | Çiçeğin dıştan ikinci halkasında bulunan yaprakların hepsi. | Bazı tarikatlarda, şeyhlerin giydikleri başlık. İLE [futbol] Yan, dokunma. )
- TÂC ile/ve HIRKA
- TÂC ile/değil İSTEFAN
- TAÇ ile/ve KALAK
( ... İLE/VE Gelin tacı. )
- TÂC ile/ve KERREMNÂ TÂCI
- TAÇ ile STEFANUS
- TÂC ile TÂC-I ŞERÎF
( Meşâyihin giydikleri. Kavuk. İLE TERK-İ DÜNYA > TERK-İ UKBÂ > TERK-İ HESTÎ > TERK-İ TERK )
- TAÇ ile/ve/<> TAÇYAPRAĞI
( ... İLE/VE/<> Tâcı oluşturan yaprakçıklardan her biri. )
- TÂCİL ile TÂCİR
( Hızlandırma, çabuklaştırma, tezleştirme. İLE Ticaretle uğraşan kişi. )
- TÂCİR[Ar. < TCR] ile TÜCCAR[Ar.]
( TAKÎ + CESUR + RAUF )
- TÂCİZ[Ar.] değil/yerine/= USANDIRI, USANÇ
- TÂCİZ ile/değil TAVIR
- TAÇLI VİRÜS ile/ve/||/<>/< TAÇSIZ VİRÜS/LER
( Covid 19 İLE/VE/||/<>/< Yaşamımızdaki ve zihnimizdeki çoğu (olası) "sorun". )
- TACTIC :/yerine TAKTİK
- TAD [HEM PAYLAŞILABİLİR, HEM DE PAYLAŞILMAZ; NE PAYLAŞILIR, NE DE PAYLAŞILMAZ]
- TAD [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]
- TAD [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]
- TAD-TUZ
- TAD ile/ve/<>/değil KIVAM
- TADA'DU'[< Dİ'DA] değil/yerine/= ALÇAKGÖNÜLLÜLÜK GÖSTERME | HOR OLMA | VÎRÂN OLMA | "AKLINI KAYBETME"
- TADACCU'[Ar.] ile TADACCU[Ar. < DUCRET]
( Üşenme, gevşek davranma. İLE İç sıkılması, sıkıntı. )
- TADARRUS[Ar.] değil/yerine/= DİŞ KAMAŞMASI
- TÂDÂT ETMEK ile BENİMSEMEK
- TADI-TUZU (OLMAMAK/KALMAMAK)
- TADI:
ASİT OLAN MEYVELER ile/ve HAFİF ASİT OLAN MEYVELER
( * Portakal - Alkali
* Mandalina - Alkali
* Klementin - Alkali
* Greyfurt - Alkali
* Limon - Alkali
* Nar - Alkali
* Ananas - Alkali
İLE/VE
* Çilek - Alkali
* Domates - Alkali
* Elma - Alkali
* Armut - Alkali
* Şeftali - Alkali
* Üzüm - Alkali
* Kiraz - Alkali
* Kayısı - Asit
* Erik - Asit )
- TADI TATLI OLANLAR
* Hurma - Alkali
* İncir - Alkali
* Tatlı üzüm - Alkali
* Tatlı elma - Alkali
* Muz - Alkali
- YANSIZ MEYVELER
* Karpuz - Alkali
* Kavun - Alkali
- KURUTULMUŞ MEYVELER
* Erik - Asit
* Kayısı - Asit
* Armut - Alkali
* Elma - Alkali
* İncir - Alkali
* Muz (olgunsa) - Alkali
)
- TADİL TEKLİFİ değil/yerine/= DEĞİŞTİRGE
- TÂDİLAT ile/ve DEKORASYON
- TÂDİLAT ile/ve TAMİRAT
- TADINI BİLMEK ile TADINI YAŞAMAK
( Deneyimlemiş olmak. İLE Deneyimin, zaman, zemin ve dengesini/dozunu doğru belirleyerek sürdürebilmek. )
- TADINI ÇIKARMAK ile/ve SEFASINI SÜRMEK
- TADLANDIRMA/K ve/<> TAÇLANDIRMA/K
- TADPOLE değil/yerine/= İRİBAŞ
( Kurbağanın yumurtadan yeni çıkmış kurtçuğu. )
- TAFEL DENKLEMİ ile/||/<> OHM YASASI
( Tafel elektrokimya η = a + blogj, Ohm lineer V = IR. )
( Formül: Logaritmik İLE lineer )
( Georg Ohm tarafından 1827 yılında keşfedildi/formüle edildi. )
- TAFEL İLE BUTLER-VOLMER İLE MARCUS ile/||/<> ELEKTRON TRANSFER KURAMLERİ
( Elektrokimyasal kinetik modeller. )
( Formül: η = b log(i/i₀) )
- TAFEL İLE BUTLER-VOLMER İLE MARCUS ile/||/<> ELEKTROT KİNETİĞİ
( Elektrot reaksiyon hızı kuramları. )
( Formül: η = (RT/αnF)ln(i/i₀) )
- TAFLANOĞLU, NURİ (İST. 1940) :
( Sarıyer altyapısından yetişti ve aralıklı olarak 7 sezon (1959 - 1961 ve 1962 - 1967) Sarıyer takımında tescilli kaldı. Bu süre içinde 35 lig, 10 kupa, 3 turnuva maçı olmak üzere 48 resmi ve ayrıca 15 özel maçla birlikte toplam olarak 63 maçta yer aldı. Özel maçlarda takımına bir gol kazandırdı. İki lig maçında (Birinci kaleci Gürbüz diğeri de Rıza sakatlanarak sahayı terk ettiler) kaleci oynadı. Takım kaptanı olara da görev yaptı. 1940 Sarıyerli Sporcular Derneği kurucusu üyesidir. )
- TAFRA[Ar.] değil/yerine/= SIÇRAMA
( Yukarıya sıçrama, atlama. | Yukarıdan atıp tutma. | İlimde, rütbe, derece alma. )
- TAFSÎL[Ar.] ile TAKSÎM[Ar.]
- TAFSİL ile/ve İCMÂL
- TAFSİL ile TASNİF
- TAFSÎLÂT[Ar. < TAFSÎL < FASL] ile/ve/< AÇIKLAMA
( ... İLE/VE Etraflıca, uzun uzun açıklamalar. )
- TAFZİH[Ar.] değil/yerine/= REZİL ETME
( Birinin kötü yanlarını ortaya çıkarma. )
- TAGAMGUM[< Ar. GAMGAMA] değil/yerine/= ANLAŞILMAZ SÖZ
- TAGAYYÜR[Ar. < GAYR] değil/yerine/= DEĞİŞME, BAŞKALAŞMA
- TAGŞÎŞ[Ar.] değil/yerine/= KARIŞTIRMA
( Bir şeyin içine başka bir madde karıştırma, katıştırma. )
- TAGVİYE[<> İGVÂ, çoğ. GAVÂYE] ile/değil TAKVİYE[< KUVVET]
( Baştan çıkarma, azdırma. İLE/DEĞİL Güçlendir(il)me. )
- TAĞYİR[Ar.] değil/yerine/= DEĞİŞTİRME, BAŞKALAŞTIRMA | BOZMA
- TAH/TOTAL ARTIFICIAL HEART TOTAL[İng.] değil/yerine/= YAPAY KALP
- TAHADDÜS[Ar. < HADS/HUDÛS] ile TAHADDÜŞ[Ar.]
( Sezgi. | Yok iken ortaya/meydana çıkma. İLE Tırmalanma. | Üzüntü duyma. )
- TAHÂDU'[Ar. < HUD'A] ile TAHADDU'/TAHAZZU'[Ar. < HUDÛ'/HUZÛ'] ile TAHADDUR[Ar. < HIDR/HIZR] ile TAHAZZUR[Ar. < HÂZIR] ile TAHADDÜR[Ar. < HADER] ile TAHADDÜR[Ar. < HADR] ile TAHAZZÜR[Ar. < HAZER] ile TAHATTUR[Ar. çoğ. TAHATTURÂT]
( Aldanmış gibi görünme. İLE Alçakgönüllülük gösterme. İLE Yeşilleşme, yeşil renk bağlama. İLE Hazır olma/bulunma. İLE Örtünmek, tesettür. | Uyuşma, uyuşturulma. İLE Yokuş aşağı inme. | Yukarıdan aşağı akıp gitme. İLE Sakınma, korunma, çekinme. İLE Anımsama, hatıra getirme/getirilme, unutulduktan sonra anımsanan şey. )
- TAHAFFUZ[Ar.] değil/yerine/= BARINMA, KORUNMA
- TAHAKKUK[< HAKK] ile GERÇEKLEŞME, YERİNE GELME
( HAKÎKAT OLARAK MEYDANA ÇIKMA, GERÇEKLİĞİ ANLAŞILMA )
- TAHAKKUK ile/ve İLKE
( REALIZATION vs./and PRINCIPLE )
- TAHAKKUK ve/||/<> RUBÛBİYET
- TAHAKKÜM[Ar.] değil/yerine/= BASKI, ZORLAMA
- TAHALLÎ[Ar. < HÂLÂVET/HULVÂN | çoğ. TAHALLİYÂT] ile TAHALLÎ[Ar. < HALÂ]
( Kendi kendini donatma, süsleme. İLE Boşalma, boş kalma. | Tenhaya çekilme, yalnız kalma. )
- TAHALLÜF[< HİLÂF] değil/yerine/= GERİDE KALMA, ARKADA BIRAKILMA | UYGUN GELMEME
- TAHALLÜL[< HALEL | çoğ. TAHALLÜLÂT] ile/değil/< TAHALLÜL[< HALL | çoğ. TAHALLÜLÂT]
( Bozulma, halel bulma. | Ekşime, sirkeleşme. | Araya girme. İLE Hallolma, parçaları birbirinden ayrılma. | [kimya] Ayrışma. )
( [ile] TAHALHUL[< HALHAL]: Ayağa bilezik/halhal takma. | Hava cereyânı olması. | Bir nesnenin, hacminin kabarıp şişmesi. )
- TAHALLÜL ile/ve/> TAHAKKUK
- TAHAMMÜL EDEMEMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< ALIŞAMAMAK
- TAHAMMÜL ETMEK ile/ve/değil/||/<>/< KABUL
- TAHAMMÜL ETMEK ile/ve/değil MÜSAMAHA GÖSTERMEK
- TAHAMMÜL[Ar. < HAML | çoğ. TAHAMMÜLÂT] ile TAHAMMÜR[Ar. < HAMR | çoğ. TAHAMMÜRÂT]
( Yüklenme, bir yükü üstüne alma. | Dayanma, katlanma. | Kaldırma. İLE Mayalanma, ekşime. )
- TAHAMMÜL[Ar.] değil/yerine/= DAYANMA, KATLANMA
( Nesnenin, güçlü, zorlayıcı dış etkenlere karşı koyabilmesi, dayanması. | Kişinin kötü, güç durumlara karşı koyabilme gücü, kaldırma, katlanma. )
( ... ile TITIKSHA )
- TAHAMMÜL/SÜZLÜK ile/değil/yerine/>< HOŞGÖRÜ
- TAHAMMÜL ile/ve/değil/yerine/||/<> DİRENÇ/İHTİYÂR
( [not] ENDURANCE vs./and/but/||/<> RESISTANCE
RESISTANCE instead of ENDURANCE )
- TAHAMMÜL ve/||/<>/< TAHAYYÜL
- TAHAMMÜL ile TÂVİZ
- TAHAMMÜL ile/ve/<> TESLİMİYET
- TAHAMMÜLFERSA[Ar. + Fars.] değil/yerine/= DAYANILMAZ
- TAHAMMÜLÜN/ÜN:
"DÜŞÜKLÜĞÜ" ile/ve/<>/değil YETERSİZLİĞİ
- TAHAMMUS[Ar.] ile TAHAMMUZ[Ar. < HAZM | çoğ. TAHAMMUZÂT]
( Büzülme, büzülüp buruşma. İLE Ekşime, oksitlenme. )
- TAHAMMUZ[Ar.] değil/yerine/= EKŞİME
- TAHÂNET[Ar.] ile TAHÂRET[Ar.]
( Değirmencilik. İLE Temizlik. | Temizlenme. )
- TAHÂRET[Ar.]/TAHİR ile/ve/||/<>/>/< NEZÂFET[Ar.]/NAZİF
( Fiziksel/gövdesel temizlik. İLE/VE/||/<>/>/< Davranış ve tutumlardaki temizlik, ahlâkî temizlik. )
- TAHÂRET[Ar.] değil/yerine/= TEMİZLENME | TEMİZLİK
- TAHARRÜS[Ar.] ile TAHARRÜZ[Ar.] ile TAHARRÜŞ[Ar. çoğ. TAHARRÜŞÂT]
( Çekinme, sakınma.[maddiyatta kullanılır] İLE Çekinme, sakınma.[maneviyatta kullanılır] İLE Tırmalanma, örselenme. )
- TAHARRÜŞ[Ar.] değil/yerine/= TIRMALANMA, KURCALANMA, AZDIRILMA
- TAHAŞŞU'[Ar. < HUŞÛ] ile TAHAŞŞUB[Ar.]
( Alçakgönüllülük. İLE Odunlaşma. )
- TAHASSUN[Ar.] değil/yerine/= SIĞINMA
( Korunmak için bir yere çekilme. )
- TAHASSÜR[Ar. < HASRET] değil/yerine/= ÖZLEM
( HASRET ÇEKME | ÇOK İSTENİLEN VE ELE GEÇİRİLEMEYEN ŞEYE ÜZÜLME )
- TAHASSÜR[Ar.] ile TAHASSÜR[Ar. < HASRET | çoğ. TAHASSÜRÂT] ile TAHASSUL[Ar. < HUSÛL]
( Kanın pıhtılaşması.[TAHASSÜR-İ DEM] İLE Hasret çekme. | Çok istenilen ve ele geçirilemeyen şeye üzülme. İLE Sonuç olarak çıkma, hâsıl olma. | Ürüme, üretme. )
- TAHASSUS[< HUSUS]:
HUSUSİ VE MAHSUS OLMAK, BİR KİŞİYE MAHSUS KILINMAK -<
- TAHASSÜSÂT[< TAHASSÜS < HİSS] değil/yerine/= DUYGULANMA/DUYGULANIM
( DUYGULANMALAR, HİSLENMELER | KALPLE İSTEMEK )
- TAHAŞŞÜT[Ar.] değil/yerine/= YIĞINAK
- TAHATTÜM[Ar. < HATM] ile TAHAŞŞUB[Ar. < HATEM]
( Gerekme, gerekli olma. İLE Yüzük takınma, hatem. | Âriflerin gönüllerine Allah'ın koyduğu işaret. )
- TAHAVVÜL[Ar. < HÂL] ile/ve/<> TAGAYYÜR[Ar. < GAYR]
( [değişim] Biçimde/sıfatta. İLE/VE/<> Öz'de/zât'ta. )
- TAHAVVÜL[Ar.] değil/yerine/= DEĞİŞME, DÖNÜŞÜM
( Bir durumdan, başka bir duruma geçme, değişme, değişkenlik, dönüşme, dönüşüm )
- TAHAVVÜL ile/ve TAHVÎL[< HAVL]
( Değişim. | Niteliksel hareket. İLE/VE Değiştirme, değiştirilme, çevirme, döndürme. | Borç senedi, aksiyon. )
- TAHAYYÜL ETMEK ile/ve KIYISINDAN GEÇMEK
- TAHAYYÜL[Ar. < HAYAL | çoğ. TAHAYYÜLÂT] ile TAHAYYÜR[Ar. < HAYRET | çoğ. TAHAYYÜRÂT]
( Hayale getirme, hayale dalma, hayalde canlandırma. İLE Hayran olma, hayrete düşme, şaşakalma, şaşırma. )
- TAHAYYÜL[Ar. < HAYAL] (ETMEK) değil/yerine/= İMGELEM (İMGELEMEK)
- TAHAYYÜL[Ar.] değil/yerine/= HAYALDE CANLANDIRMA
- TAHAYYÜL[Ar.] ile/ve/||/<> RÜYA[Ar.]
- TAHAYYÜL[Ar.] ile TEVEHHÜM[Ar.]
( Hayalde canlandırma. İLE Kuruntuya düşme. )
( "KAYGI değil/yerine SAYGI" yazısı için burayı tıklayınız... )
- TAHAYYÜL ile TEŞEKKÜL
( Ortadan kalkmaz. İLE Ortadan/görünümden kalkabilir. )
- TAHAYYÜR[< HAYRET] ile HAYRÂN OLMA, HAYRETE DÜŞME, ŞAŞAKALMA, ŞAŞIRMA
( HAYRÂN OLMA, HAYRETE DÜŞME, ŞAŞAKALMA, ŞAŞIRMA )
- TAHAYYÜZ:
MEKÂN(EYN) ile/ve/||/<> KONUM(VAZ)
- TAHDÎB/TAHZÎB[Ar. < HİDAB] ile TAHDİB[Ar. < HADEB]
( Saç/sakal boyama. İLE Kamburlaştırma, kamburlaştırılma, kubbelendirme. )
- TAHDÎD[Ar. < HADD | çoğ. TAHDÎDÂT] ile TAHTÎT[Ar. < HATT]
( Sınırlama, sınır çizme. İLE Çizme, çizilme, çizgi ile belirli kılma. | Çizgi. )
- TAHDİDAT[Ar.] değil/yerine/= SINIRLAMALAR
- TAHDÎR[Ar. < HADER] ile TAHDÎR/TAHZÎR[Ar.]
( Örtülendirme, örtülü bulundurma. İLE Hazırlama. | İlâç hazırlama. | Yeşillendirme, yeşil renk verme. )
- TAHDİT ETMEK değil/yerine/= ÇEVRELEMEK/BUÇLAMAK
- TAHDİT[Ar.] değil/yerine/= SINIRLAMA, ÇEVRELEME
- TAHDİT değil/yerine/= ÇEVRELEME/BUÇLAMA
- TAHFÎF[Ar. < HİFFET] ile/ve TEŞDÎD[Ar. < ŞİDDET] ile/değil/yerine/>< TAKDÎR[Ar.]
( Hafifletme, yükünü azaltma. İLE/VE Şiddetlendirme, güç verme. | Şeddeleme. | Bir harfi çift okunan ve şedde işaretinin adı. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Beğenme, değer biçme, değer verme/verilme. | Değerini/önemini anlama. )
- TAHFİF ile/ve/||/<>/> TAHRİF
( Hafifletme. İLE/VE/||/<>/> Bir şeyin aslını bozma; değiştirme. | Bir sözcük ya da tümceyi değiştirip bozma, üzerinde oynayarak anlamı değiştirme. )
- TAHFİF değil/yerine/>< TÂZİM
- TAHIL[Ar. DAHL] ile TÂHIL
( Buğday, arpa, mısır, yulaf, çavdar, pirinç vb. hasat edilen ürünler ile tohumlarının genel adı, hububat. İLE Bayat su, bekleyerek bozulmuş su. )
- TAHIL[Ar.] ile TÂHIL[Ar.]
( Buğday, arpa, mısır, yulaf, çavdar, pirinç vb. hasat edilen ürünler ile tohumlarının genel adı, hububat. İLE Bayat su, bekleyerek bozulmuş su. )
- TAHIL ile ALAZA
( .... İLE Dökülen tohumlarla ertesi yıl çıkan tahıl. )
- TAHIL ile/ve ALAZA
( ... İLE/VE Dökülen tohumlarla ertesi yıl çıkan tahıl. )
- TAHIL ile BAKLAGİLLER
( CEREAL vs. PULSE/LEGUMINOUS PLANTS )
( ... cum LEGUMINOSAE )
( HUBUBAT ile ... )
- TAHIL ile FİRİK
( .... İLE Olgunlaşmak üzere olan tahıl. | Çerez olarak yenilen tahıl kavurgası. )
- TAHIL ile FİRİK
( ... İLE Olgunlaşmak üzere olan tahıl. | Çerez olarak yenilen tahıl kavurgası. )
- TAHIL ile/ve/<> GLÜTEN[Lat.]
( ... İLE/VE/<> Katı cisimlerin parçalarını birbirine yapıştıran madde. | Tahıl unlarından, nişasta çıkarıldıktan sonra geri kalan, albüminli madde. )
- TAHIL ile MALAMA
( .... İLE Samanla karışık tahıl. )
- TAHIL ile YARMA
( .... İLE İri, gelişigüzel kırılmış tahıl. )
- TAHIL ile/ve YARMA
( ... İLE/VE İri, gelişigüzel kırılmış tahıl. )
- TAHİN[Ar. < TAHÎN] -<
( TAHN: Öğütme, öğütülme, öğütülmüş tahıl anlamından hareketle, daha çok pekmezle karıştırılarak ya da helvası yapılarak kullanılan "öğütülmüş susam" olarak yerleşmiş gıda ürünü. )
- TAHİN ile/ve/<> PEKMEZ
( ... İLE/VE/<> GÛŞÂB/GÛŞÂN )
- TÂHİR[Ar.] ile/ve/||/<> TEZKİYE[Ar.]
( Temiz. İLE/VE/||/<> Temize çıkarma, aklama. | Birinin iyi bir insan olduğunu kendini tanıyanlardan soruşturarak ortaya çıkarma. )
- TAHİR ve/= CATHERINE[< CATHARSIS]
- TAHİR ile MEVÂRİ / ACEM
- TÂHİR ile/ve/değil/yerine/||/<>/</> TAYYİB
( Temiz. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> İyi, güzel, hoş. )
- TAHİR ve/ TAYYİB ve/ KUDDÜS ve/ SUBBUH
( Kirlerden. VE Ayıplardan. VE Kalpten. VE Nefsten. )
( SUBBUH: Yüzmek. )
- TAHİYYÂT[< HAYY] ile ...
( SELÂMLAR, HAYIRLI DUALAR | NAMAZIN KA'DELERİNDE OKUNAN "ETTEHİYYÂTÜ" DUASI )
- TAHİYYE[< HAYY] ile ...
( HAYAT DUASI ("ALLAH ÖMÜR VERSİN!") | SELÂM VERME, HAYIR DUA ETME | MÜLK, MÂLİKİYYET )
- TAHKİK ETMEK değil/yerine/= SORUŞTURMAK
- TAHKİK[< HAKK] ile ...
( DOĞRU OLUP OLMADIĞINI ARAŞTIRMA | DOĞRU OLUP OLMADIĞINI MEYDANA ÇIKARMA | DOĞRU, GERÇEK )
- TAHKİK[< HAKK] ile/ve/<>/> TAHRİR ile/ve/<>/> TAKRİR ile/ve/<>/> TAKRİB ile/ve/<>/> TÂLİM ile/ve/<>/> TEDKİK
( Doğru olup olmadığını araştırma. | Kanıt ile bilmek. [Mantıksal ve felsefi alan.] İLE/VE/<>/> İlgisi olmayanları bilmek. İLE/VE/<>/> Kanıtların iç tutarlılığı araştırma. İLE/VE/<>/> Kanıt ile sonuç arasındaki tutarlılığı araştırma. İLE/VE/<>/> Öğrenme. İLE/VE/<>/> Kanıtlamayı bilmek. )
- TAHKİK ile/ve/||/<>/> TAHRİK
- TAHKİK ile/ve/||/<> TETKİK
( Soruşturma. İLE/VE/||/<> İnceleme. | Araştırma. )
- TAHKİKAT değil/yerine/= SORUŞTURMA
- TAHKİKTE:
VİCDANÎ KANAAT değil YASAL KANIT
- TAHKİM[Ar.] değil/yerine/= GÜÇLENDİRME, BERKİTMEK
( Güçlendirme, sağlamlaştırma. | Antlaşmazlıkların, hakem yoluyla çözülmesi yöntemi. )
- TAHKİR >< TAKDİS ile/değil/yerine/<>/< TAKDİR
( ... >< Sadece, Allah içindir. İLE/DEĞİL/YERİNE/<>/< ... )
- TAHKİR ile/ve/> TAHRİK
( Aşağılama, onur kırma, onuruna dokunma. İLE/VE/> Eşeysel isteği, duyguları uyandırma, artırma. | Bir kişiyi, kötü bir iş yapması için harekete geçirme, kışkırtma. | Yola çıkarma, hareket ettirme, kımıldatma. )
- TAHKİR ile/değil/yerine TENKİT/TENKİD
( Bir kaçıştır.[kendinden, utancından, küçüklüğünden] İLE/DEĞİL/YERİNE Bilmeyi zorunlu kılar. )
- TAHKİR ile/ve/||/<> TEZYÎF[< ZEYF]
( Aşağılama, onur kırma, onuruna dokunma. İLE/VE/||/> Değersiz gösterme. | Alay etme. )
- TAHKİYE[Ar. < HİKÂYE] değil/yerine/= ÖYKÜLEME, ANLATI, HİKÂYE ETME, ANLATMA
- TAHLÎF[< HALEF] ile TAHLÎF[< HALF]
( Birini kendi yerine bırakma. İLE Yemin ettirme. | Yargıcın, taraflardan birine yemin ettirmesi. )
- TAHLÎF[Ar. < HALEF] ile TAHLÎF[Ar. < HALF | çoğ. TAHLÎFÂT]
( Birini kendi yerine bırakma. İLE Yemin ettirme, yemin verme, andiçme/andiçirilme.[RESM*İ TAHLÎF: Andiçme töreni.] )
- TAHLÎL[Ar. < HALL] ile TAHLÎL[Ar. < HALL | çoğ. TAHLÎLÂT]
( Ekşitme, sirkeleştirme. İLE Çözümleme, analiz. Bütünleşik/birleşik(mürekkep) bir nesneyi belirlemek üzere bölümlere ayırma. )
- TAHLÎL ile ŞERH
( ANALYSIS vs. EXPLANATION )
- TAHLİL ile TÂ'LİL
( Kavramların, tanımı/tahlili yapılır. İLE Olguların, tâlili(tümdengelimi) yapılır, nedenleri gösterilir. )
( ANALYSIS vs. EXPLANATION )
- TAHLİL ile/ve TERKİB
- TAHLİL ile TESPİT
- TAHLİL ile YORUM
( ANALYSIS vs. INTERPRETATION/COMMENT )
- TAHLİSİYE BİNALARI :
( Tahlisiyenin kuruluşu sırasında ve 18. yy. da yapılan tahlisiye binaları da tarihi eser binalardandır. )
- TAHLİSİYE ÇEŞMESİ :
( Kilyos'ta Göllerbaşı Mevkiinde ve tahliyesi lojmanları karşısındadır. Çok eski bir çeşme olmasına karşın, birkaç kez onarım gördüğü için esas hüviyetinden tamamen uzaklaşmıştır. Meydan çeşmesi hüviyetindedir. Bir diğer ismi de "Göllerbaşı Çeşmesi" dir. Kim tarafından hangi tarihte yaptırıldığı bilinmemektedir. )
- TAHLİSİYE İSTASYONU :
( Tahlisiye istasyonları deniz kazalarının önlenmesi için kurulmuştur. Rumelifeneri hudutları içinde tahlisiye istasyonu kurma çalışmaları 1868'de başlamış ve gelişerek devam etmiştir. Rumelifeneri Tahlisiye İstasyonu da köyün önemli tarihi eserlerindendir. )
- TAHLİYE (ETMEK) değil/yerine/= SALIVERİ (SALIVERMEK)
- TAHLİYE[Ar. < HALY] ile TAHLİYE[Ar. < HALÂ, HALVET, HALV]
( Süsleme, donatma, bezeme. | Bir madde içine, özelliğini ya da kokusunu değiştirmek üzere şeker, baharat vb. gibi şeyler katma. İLE Boşaltma, boş bırakma. | Serbest bırakma, salıverme. )
- TAHLİYE[Ar.] ile ITLÂK[Ar.]
- TAHLİYE ile/ve/||/<> BERAAT
- TAHLİYE ile SERBEST BIRAKMA
- TAHMÎL[< HAML] ile ...
( YÜKLEME, YÜKLETME, YÜKLETİLME | BİR İŞİ, BİRİNİN ÜZERİNE BIRAKMA )
- TAHMİN[Ar.] ETMEK değil/yerine/= ÖNDEYİLEMEK
- TAHMİN ile/ve/değil/yerine GÖRÜŞ
( [not] TO GUESS vs./and/but OPINION
OPINION instead of TO GUESS )
- TAHMİN ile KANAAT
- TAHMİN değil/yerine/= KESTİRMEK/KESTİRİM
- TAHMİN değil/yerine/= ÖNDEYİ
- TAHMİN ile/ve/değil/yerine ÖNGÖRÜ
( [not] TO GUESS vs./and/but FORSIGHT
FORSIGHT instead of TO GUESS )
- TAHMİN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TAHAMMÜL
- TAHMİN ile/ve/değil TEMENNİ/DİLEK
- TAHMİN ile/değil YAKIŞTIRMA
- TAHMİN ile/ve/değil ZAN
( [not] TO GUESS/ESTIMATE vs./and/but SUPPOSITION/TO SURMISE )
- TAHMÎNEN[Ar.] ile TAHMÎNÎ[Ar.]
( Aşağı yukarı. İLE Tahmine ait, tahminle ilgili, aşağı yukarı hesaplanan. )
- TAHMİNEN değil/yerine/= ÖNDEYİCE
- TAHMİNİ değil/yerine/= ÖNDEYİSEL
- TAHMİNİ ile TAKRİBİ
- TAHMÎR[Ar. < HAMR | çoğ. TAHMÎRÂT] ile TAHMÎR[Ar. < HİMÂR | çoğ. TAHMÎRÂT] ile TAMİR[Ar.]
( Yuğurma, yuğrulma. | Mayalandırma. İLE Birine "eşek" deme. İLE Onarım. | Yapılan bir yanlışı, kusuru düzeltmeye çalışma. )
- TAHMÎS[Ar. < HUMS | çoğ. TAHMÎSÂT] ile TAHMÎS[Ar. < HAMS] ile TAHMÎS[Ar.] ile TAHMÎZ[Ar.]
( Bir şeyi beş kat ya da beş köşeli yapma. | Bir şiirin her beytinin üstüne üçer mısrâ katarak her beyti beşer mısrâya çıkarma.[bkz. TEŞTÎR] İLE Ateşte kızdırıp kavurma. İLE Beşte bir cezâ. İLE Humuzlandırma, oksitlendirme. )
- TAHRİFAT TAHRİBAT
- TAHRİBAT[Ar.] değil/yerine/= YIKIP BOZMA
itibarı ile 2.765 başlık/FaRk ile birlikte,
2.765 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(6/12)
(1996'dan beri)