Bugün[16 Kasım 2025]
itibarı ile 42.805 başlık/FaRk ile birlikte,
42.805 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.


Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...

(148/173)


- TAMI TAMINA


- TÂMÎK[Ar.] değil/yerine/= DERİNLEŞ(TİRİL)ME


- TAMİM[Ar.]/SİRKÜLER[Fr.] değil/yerine/= GENELGE | GENELEME/GENELLEŞTİRME


- TAMİR ile TELÂFİ ile TASHİH[< SIHHAT]


- TAMİRAT ile/değil TADİLAT


- TAMİRCİ değil/yerine/= ONARGAN


- TÂMİRHANE[Ar.] değil/yerine/= ONARIM YERİ


- TAMLAMA ile/ve/değil/||/<>/< ÖNERME


- TAMLAMA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TANIMLAMA


- TAMLAMA ile TÜMCE/CÜMLE


- TAMLIK İLE TUTARLILIK İLE KARAR VERİLEBİLİRLİK ile/||/<> MANTIK SİSTEM ÖZELLİKLERİ

( Formel sistemlerin temel özellikleri. )

( Formül: Gödel: Tam ve tutarlı olamaz )


- TAM-LIK ile KEMÂL

( Ayrılmaz olanı, ayırmamalısınız. )

( KEMÂL: Eril ve dişilliğin aşılmasındaki birlik. )

( GÜZELLİK/KEMÂL:
* TENASÜB-Ü ÂZÂ(ÖRGENLERİN UYUMU)
* AKIL
* AHLÂK
* ÇÖZÜM ÜRETEBİLMEK )

( You must not separate the inseparable. )

( WHOLENESS/COMPLETENESS vs. MATURITY/RIPENESS )


- TAMPON BÖLGE ile/ve/||/<>/> İLERİ KARAKOL


- TAMPON ÇÖZELTİ/BUFFER SOLUTION[İng.] değil/yerine/= DENGELEYİCİ ÇÖZELTİ


- TAMPON ÇÖZELTİ ile/||/<> NORMAL ÇÖZELTİ

( Tampon pH değişimine dirençli, normal değildir )

( Formül: HA/A⁻ çifti )


- TAMPON ile KALKAN


- TAMPON[Fr.] değil/yerine/= TIKAÇ | BASKIT | DENGELEYİCİ

( Bir deliği kapamaya yarayan, herhangi bir nesneden yapılmış büyük tıkaç. | Bir darbenin şiddetini azaltmaya yarayan, içi yumuşak nesneyle dolu şey. | Çarpışmaların etkisini azaltmak için vagonların, otomobillerin ön ve arkalarında bulunan donanım. | Kanı silmek, durdurmak için kullanılan gazlı bez yumağı ya da sterilize edilmiş pamuklu özel parça. | Bir darbenin, çatışmanın şiddetini azaltan etken. )


- TAMPON[İng.] değil/yerine/= TIKAÇ | BASKIT | DENGELEYİCİ


- TAMPONAT[İng. < TAMPONADE] değil/yerine/= BASKILANMA


- TAMTAKIR ve/||/<>/= BOMBOŞ

( İçinde bulunması gereken şeylerden hiçbiri bulunmayan, bomboş. )


- TAN[Ar.] (ETMEK) ile TANLAMAK/TANMAK

( Sövme, yerme, ayıplama. İLE Şaşmak, şaşırmak. )


- TANABE-SUGANO ile/||/<> ORGEL DİYAGRAMI

( T-S tüm d^n sistemleri, Orgel sadece zayıf alan. )

( Formül: Tam İLE yaklaşık )


- TANATOFOBİ/THANATOPHOBIA[İng.] değil/yerine/= ÖLÜM KORKUSU


- TANATOLOJİ ile ...

( Ölümü konu alan bilim dalı. )


- TANATOS/THANATOS[İng.] değil/yerine/= ÖLÜM İÇGÜDÜSÜ


- TANDANS[Fr./İng. < TENDANCE] değil/yerine/= EĞİLİM


- TANDEM MASS SPEKTROMETRİ/TANDEM MASS SPECTROMETRY[İng.] değil/yerine/= ARDIŞIK KÜTLE İZGE ÖLÇÜMÜ


- TANDIR[Ar. < TENNÛR | TENÂHÎR] ile İSTANBUL TANDIRI

( Pişirmek ve ısınmak üzere. İLE Isınmak üzere. )

( Yere çukur kazılarak yapılan bir fırın türü. | Bazı yerlerde, kışın ayakları ısıtmak amacıyla alçak bir masanın altına mangal konulup üstüne yorgan örtülerek yapılan düzen. İLE ... )


- TANE TANE/CEV CEV[Fars.]

( CEV CEV )


- TANE ile/ve/değil/=/||/<>/> DÂNE[Fars.]

( Herhangi bir sayıda olan şey, adet. | Bazı bitkilerin tohumu. | Çekirdekli küçük meyve. )


- TANE ile/değil KİŞİ


- TANE/ADET[Ar. < ADED] ile/ve/||/<> KAT ile/ve/||/<> KEZ/KERE[Ar. < KERRE]

( Nesnelerdeki niceliği/sayıyı gösterir. İLE/VE/||/<> Yukarı doğru yineleme/tekrar. İLE/VE/||/<> Eylemlerdeki niceliği/sayıyı ve yana doğru yinelemeyi/tekrarı gösterir. )


- TANGA ile/değil TANGO


- TANGENT BUNDLE ile/||/<> COTANGENT BUNDLE

( Tangent T(M) teğet vektörler, cotangent T*(M) lineer formlar. )

( Formül: Tangent vectors İLE linear forms )


- TANGENT ile/||/<> SECANT

( Tangent tek nokta değme İLE secant iki nokta kesme. )

( Formül: Single touch İLE two intersections )


- TANGO ile FOKSTROT ile QUICK STEP

( 1880'lerde, Buenos Aires'in kenar mahallelerinde, hızlı tempolu, duyumsal ve kötü bir şöhrete sahip bir Arjantin dansı olan Milonga ile İspanyol Tangosu'nun kaynaşması sonucu ortaya çıkan Tango'nun, aynı zamanda, çok kıvrak bir Küba dansı olan "Habanera"dan da etkilendiği söylenir. Kökeninin, XV. yüzyıla kadar uzandığı düşünülen Tango'nun; Brezilya, Güney İspanya, Arjantin, Küba gibi coğrafyalarda, çeşitli biçimleri yaratılır. Bu dans türü, zamanla çeşitlendirilip çok karmaşık bir duruma getirilen adımlarla ileri yürüyüşler, dönüşler, çıkışlar, yön değiştirmeler, Habanera adımları[gövdenin hafifçe sallanması], gezintiler vb. birbirine karıştırılır.

İLE

XX. yüzyılın başlarında, Avrupa'da görülmeye başlanan ve asıl ününe I. Dünya Savaşı zamanlarında, Caz'ın gelişmesiyle ulaşmış olan Fokstrot, kısa hızlı ve uzun yavaş adımlar kullanılarak yapılan dört tempolu bir salon dansı olarak bilinir. Yıllar boyunca, Fokstrot'un değişik türlerinin ortaya çıkmasına karşın, aralarında en popüler olanları, Slow Fokstrot ve Quick Step'tir. Slow Fokstrot'ta, ani dönüşler ve hareketler olmadığından, dansçıların uzun çizgiler boyunca durmaksızın hareket durumunda olmalarını gerektiren güçlü bir denge gereklidir. Ayrıca, dansa ait her hareket için dansçıların sürekli kontrolü ellerinde bulundurmaları gerekir. Dolayısıyla, bu dans türü, öteki türlere kıyasla zor bir dans olarak kabul edilir.

İLE

1930'larda, İngiltere'de, hızlı ve popüler bir dans olan Fokstrot'un yerini alan Quick Step, dönüşler ve zıplamalar içeren, hareketli ve neşeli bir salon dansıdır. Üç farklı yaş grubuna sahip dansçılar için değişik tipleri geliştirilen bu dans türünde, genç dansçılar için oldukça neşeli ve hareketli, orta yaşlı dansçılar için biraz yavaşlatılmış, sakinleştirilmiş ve ileri yaş dansçılar için ise seçilmiş koreografilerden oluşan yavaş ve daha az hareketli koreografiler uygulanır. Ayrıca Quick Step'te, çok fazla hareket çeşidi olduğundan, standart danslar içinde, yaratıcılığa en açık olanı olarak kabul edilir. )


- TANI/TEŞHİS[Ar.] ile SAĞALTIM/ONDURMA/REHABİLİTASYON/REHABILITATION[İng.]


- TANI ile/ve/||/<> TANIM

( DIAGNOSIS vs./and/||/<> DEFINITION )


- TANI! ve/<> UYUMLU OL! ve/<> MUTLU YAŞA!

( RECOGNIZE! and/<> BE HARMONIOUS! and/<> LIVE HAPPY! )


- TANIDA/TEŞHİSTE:
TESPİT ile/değil ÖNCELİK


- TANIDIK/LAR ile/değil/yerine DANIŞMAN/LAR


- TANIK OLMA (ŞUHUD)


- TANIKLIK ile/ve/||/<> İÇ TANIKLIK ile/ve/||/<> GELİŞTİRİCİ TANIKLIK


- TANIKLIK ile/ve/||/<>/> TANIŞIKLIK


- TANIM ÇEŞİTLERİ'Nİ

( VARIATIONS OF DEFINITION )


- TANIM, TARİF = TA'RÎF = DÉFINITION


- TANIM ile/ve BELİT/AKSİYOM/MÜSELLEMÂT

( ... İLE/VE Geriye götürülemeyen ilke. )

( DEFINITION vs./and AXIOM )


- TANIM ile/ve/||/<> BİLGİ

( Kavranılanlar[durumlar/olgular] için geçerli olan. [Kavramaya hizmet edenler için.] İLE/VE/||/<> Nesneler için geçerli olan. )

( DEFINITION vs./and/||/<> INFORMATION )


- TANIM ile/ve/||/<>/> DURUM

( DEFINITION vs./and/||/<>/> STATE/CONDITION )


- TANIM ile/ve/değil EŞİK


- TANIM ile/ve/||/<> GÖSTERGE

( vs./and/||/<> INDICATOR )


- TANIM ile/ve/=/<> HADD


- TANIM ile/ve/<> İSPAT/İSBAT

( DEFINITION vs./and/<> TO PROVE )


- TANIM ile/ve KANIT

( DEFINITION vs./and PROOF )


- TANIM ile/ve/||/<> KURAL

( DEFINITION vs./and/||/<> RULE )


- TANIM ile/ve/<> NEDEN

( Tanım, nedene giden, en kısa yoldur. )

( DEFINITION vs./and/<> CAUSE/REASON )


- TANIM ile/ve/<> ÖRNEK

( Örnekte/benzetmede, hata olmaz/olmamalıdır! [Teşbihte, hata olmaz!] )

( Yanlış örnek, örnek değildir! [Su-i misal, misal teşkil etmez!] )

( DEFINITION vs./and/<> SAMPLE/EXAMPLE/MODEL/TYPE/PATTERN )


- TANIM ile/ve/||/<>/< TANIMIN TANIMI

( Bir kavramın niteliklerini eksiksiz olarak belirtme ya da açıklama. İLE/VE/||/<>/< Her parçasını içinde barındırabilen/birleştiren, dışında kalanlara engel olan.[Efrâdını câmî, ağyârını mânî.] )


- TANIM(HADD) ile TANIMLANAN(MAHDÛD)


- TANIM = TARİF = DEFINITION[İng., Alm.] = DÉFINITION[Fr.] = DEFINITIO[Lat.] = HOROS, HORISMOS[Yun.] = DEFINICIÓN[İsp.]


- TANIM ile TESPİT


- TANIM ile/ve/=/||/<>/< ÜÇLEME


- TANI/MA:
"HASTALIK" değil BELİRTİLERİ


- TANIMA ile/ve/<> ANIMSAMA

( Tanıma, size verilen bir uyarıcıyla daha önce karşılaşıp karşılaşmadığınıza karar vermenizi gerektirir. )

( Tanıma durumunda daha fazla sayıda "ara-bul-geri getir" ipucu bulunduğundan, belleğimiz ipuclarının hepsini ya da çoğunu kullanır ve bizi anımsama durumuna taşır. )

( Ne kadar çok ara-bul-geriye getir ipucu varsa, anımsama da o derece iyi olur. )

( Anımsamayla ilgili araştırmalarda, ara-bul-geriye getir ipucları kaybolmasının, anımsayamama olayının en belirli başlı nedenlerinden biri olduğunu gösterir. )

( Kodlama sırasında kullanılan örgütleme düzeni, ara-bul-geriye getir anında ipucu olarak kullanılır. )

( Örgütleme düzenini, büyüdüğünüz ve iyi bildiğiniz bir mahalleye benzetebiliriz. Kodlama sırasında bu mahallenin belirli sokaklarını ve bu sokaklarda daha önceden bildiğiniz evleri ziyaret eder ve size verilen, yeni bilgileri bu evlere bırakırsınız. Sizden bilgiler yeniden geri istendiğinde, başka bir deyişle anımsama sırasında, yerlerini çok iyi bildiğiniz evleri yeniden sırayla ziyaret eder ve bırakmış olduğunuz bilgilere ulaşırsınız. )

( Her olay bir bağlam içinde oluşur. Öğrenme anındaki bağlam, anımsama anındaki bağlama ne kadar benzerse, anımsama o kadar kolay olur. -örnek ise- Sınav ortamına benzer bir ortamda bilgi öğrenilirse, sınavda anımsanması daha kolay olur. Neşeliyken öğrendiğiniz bir şiiri, üzüntülü bir hal içindeyken anımsamanız zorlaşır. Hüzünlü bir ortamda öğrenilen bilgiler hüzünlü bir ortamda; sevinçli ve mutlu bir haldeyken öğrenilen bilgiler ya da meydana gelen olaylar sevinçli ve mutlu durumlarda daha kolay anımsanır. )

( Anımsanması istenen şeyleri örgütleyerek ara-bul-geriye getir ipucunun verimliliği artırılabilir. )

( CODING vs./and/<> STORAGE vs./and/<> RETRIEVAL )


- TANIMA ile/<> AYRILMA

( Kişilerin birbirini tanıması için en iyi zaman, ayrılmalarına en yakın zamandır. )


- TANIMADAN/ANLAMADAN YARGILAMAMALI


- [ne yazık ki]
SAVAŞ:
TANIMADIKLARIMIZLA ile/ve/||/<>/< TANIDIKLARIMIZLA ile/ve/||/<>/< KENDİNLE


- TANIMAK ile/ve/değil DUYMUŞ/HABERDAR OLMAK


- TANIMAK ile/ve/<> GÜVENMEK


- TANIMAK ile/ve/||/<> KENDİNİ TANIMAK ile/ve/||/<> BAŞKASINI TANIMAK

( ... İLE/VE/||/<> Aydınlatır. İLE/VE/||/<> Bilgilendirir. )

( Kişi, iç âlemini, (başka bir) insanda görür. )

( Ancak, kendini düşünmeyi, kendini düşünmenin konusu kılabilme anlayışı olanlar, kendilerini tanımaya başlayabilirler ve susabilmekle yükümlülerdir. )

( TO RECOGNIZE vs./and/<> TO RECOGNIZE THE SELF vs./and/> TO RECOGNIZE THE SOMEONE )


- TANIMAK ve/<> KİMLİK VERMEK


- TANIMAK ile/ve TANIMLAMAK

( TO RECOGNIZE vs./and TO DEFINE )

( REN ile/ve ... )


- TANIMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TANIYANI(ZİHNİ) TANIMAK


- TANIM'DA:
RESİM ile/ve/<> HAD/D

( Bir bilgiyi/ilmi, amacı ile tanımlama. İLE/VE/<> Bir bilgiyi/ilmi, konusu ile tanımlama. )

( DESCRIPTION vs./and/<> DEFINITION )


- TANIMLAMA ile DEĞERLENDİRME

( TO DEFINE vs. EVALUATION )


- TANIM/LAMA ile/ve/||/<> ÖLÇÜ

( TO DEFINE vs./and/<> MEASURE )


- TANIMLAMA ile/ve/||/<>/> SINIFLAMA


- TANIMLAMA ile/ve/<> SINIRLAMA

( Sınırlama doğal olmalıdır. Durumun ve kişinin kendinin koyduğu kısıtlamalar fazla sıkı ya da fazla gevşek olduğu takdirde söz edilen doğallık duygusu hissedilemez. )

( TO DEFINE vs./and/<> LIMITING )


- TANIMLAMA ile/ve/> TAMAMLAMA

( TO DEFINE vs./and/> TO COMPLETE )


- TANIMLAMAK ile/ve/||/<>/> BELİRLEMEK


- TANIMLAMAK ile/ve/||/<>/> KONUMLANDIRMAK


- TANIMLAMAK ile/ve/<> NİTELEMEK


- ... TANIMLANDI ile/değil ... TANINDI


- TANIMLAYAN ile/ve/değil/yerine TANIYAN


- TANIMLAYICI ile/ve/||/<>/> TAMAMLAYICI


- TANİN[Fr.] değil/yerine/= TANEN

( Birçok bitkide bulunan, tıpta kullanılan, tadı buruk bir nesne. )


- TANI(N)MAK ile/ve TANI(N)MAK

( Bilmek/bilinmek. İLE/VE Kabul etmek/edilmek. )


- TANINMIŞ/BİLİNMİŞ MELÂMET NEŞELİ ile/ve/değil/yerine TANINMAMIŞ/BİLİNMEYEN MELÂMET NEŞELİ


- TANINMIŞ/LIK ile/ve/||/<> KANIKSANMIŞ/LIK


- TANIŞIKLIK ve/||/> İLİŞKİ:
YÜZ YÜZE ve/<> YAN YANA ve/<> SIRT SIRTA

( İlişkiler, yüz yüze başlar, yan yana gelerek pekiştirilir, sırt sırta vererek devam ettirilir. )


- TANIŞIKLIK ve/<> GÜVEN


- TANIT = İSPAT = PROOF[İng.] = PREUVE[Fr.] = BEWEIS[Alm.] = PROBARE[Lat.] = PRUEBA[İsp.]


- TANITIM(RESM) ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TANIM(HADD)

( [not] DESCRIPTION vs./and/but/||/<>/< DEFINITION )


- TANITIM(RESM) ile TANITILAN(MERSÛM)


- TANITLAMA = BURHAN = DEMONSTRATION[İng., Alm.] = DÉMONSTRATION[Fr.] = DEMONSTRATIO[Lat.] = DEMOSTRAR[İsp.]


- TANITLAMA ile/ve/||/<> ÇIKARSAMA

( Matematikte. İLE/VE/||/<> Doğada. )


- TANITLAMA ile KANITLAMA


- TANITLAMA ile/ve/||/<> TANITLAMAK

( Tanıtlamak işi, ispatlama. | Öne sürülen bir iddianın doğruluğunu mantıksal yöntemle gösterme. İLE/VE/||/<> Bir iddianın gerçekliğini inkâr edilmeyecek bir kesinlikle göstermek, ispatlamak. | Muhakeme etme yoluyla ya da tanık göstererek bir şeyin doğruluğunu ortaya koymak. )


- TANITLAMA ile/ve/||/<> TEMELLENDİRME


- TANITMA ile/ve/değil/yerine TAKDİM ETMEK


- TANITMA ile/ve/<> YAYGINLAŞTIRMA


- TANIYORUM ile/ve/ne yazık ki UTANIYORUM


- TANJANSİYALITE/TANGENTIALITY[İng.] değil/yerine/= ÇEVRESEL KONUŞMA


- TANK :/yerine TANK


- TANRI:
NOUS ve/||/<>/> LOGOS'UN, AŞKINSAL BİRLİĞİ


- TANRI/OĞAN = ALLAH = GOD[İng.] = DIEU[Fr.] = GOTT[Alm.] = DEUS[Lat.] = THEOS[Yun.] = DIOS[İsp.]


- TANRI OLMAK ile/ve TANRININ BAKIŞ AÇISINDA KONUMLANMAK


- TANRI ile İLKE

( TANRI: Dünyanın estetik tutarlılığının ölçüsü.[WHITEHEAD] )


- TANRI ile/ve KÜLTÜR


- TANRI ile/ve KUTSAL

( TANRI: Özneye yapılan yatırım. )


- TANRI = OĞAN


- TANRI ile SANRI


- TANRI ile/ve/değil TANRI ANLAYIŞI


- TANRIBİLİM = İLÂHİYAT = THEOLOGY[İng.] = THÉOLOGIE[Fr.] = THEOLOGIE[Alm.] = TEOLOGIA[İsp.]


- TANRIÇA MAET ile ...

( ADALET VE DOĞRULUK TANRISI/KORUYUCUSU (MAET YASALARI/KURALLARI) )


- TANRILAR ile/ve/||/<> TANRIÇALAR

( )


- TANRI'NIN:
BİLİNMESİ ile/değil KENDİNİ BİLDİRMESİ


- TANRININ EMRİ ile/ve/değil/= HAKİKATİN CÂZİBESİ


- TANRI'NIN VARLIĞI" ile "TANRI"NIN "VARLIĞI"

( "Tanrıya ait olan", tüm var olanlar. İLE Tanrı'nın olup olmadığı düşüncesi/tartışması. )


- TANRI/SAL ile/ve/değil KUT/SAL


- TANSÎF[Ar. < NISF] ile TASNÎF[Ar. < SINIF | çoğ. TASNÎFÂT]

( Yarı yarıya bölme, iki eşit bölüme ayırma. İLE Sınıf sınıf, takım takım ayırma, sınıflama, bölümleme. | Eser ve kitap haline getirme. )


- TANSİYOMETRE[Fr.] değil/yerine/= GERİLİMÖLÇER


- TANSİYON ALETİ/SPHYGMOMANOMETER[İng.] değil/yerine/= KAN BASINÇÖLÇER


- TANSİYON/BLOOD PRESSURE | TENSION[İng.] değil/yerine/= KAN BASINCI | GERILIM


- TANSİYON değil/yerine/= GERİLİM, GERGİNLİK, BASINÇ


- TANSİYON[Fr.] değil/yerine/= KAN BASINCI | GERİLİM


- TANTANA[Ar.] ile/ve/||/<> TATAVA
ile/değil/yerine
TERÂNE[Fars.]

( Görkem. | Gürültü patırtı, kuru gürültü. | Gereksiz, boş söz. İLE/VE/||/<> Çok fazla söz. İLE/DEĞİL/YERİNE Ezgi, nağme, uyum, makam. | Dört dizeden oluşan, birinci, ikinci ve dördüncü dizeleri, birbiriyle uyaklı olan şiir. | Tekrarlana tekrarlana, usanç verici bir durum alan söz. )


- TANZANİT ile/||/<> GARNET

( Mavi ve mor tonlarında bir zoisit türü. İLE/||/<> Genellikle kırmızı tonlarda olan bir taş. )


- TANZANİT ile/||/<> IOLİT

( Mavi ve mor tonlarında bir zoisit türü. İLE/||/<> Mavi-mor renklerde bir kordiyerit türü. )


- TANZANİT ile/||/<> SAFİR

( Mavi ve mor tonlarında bir zoisit türü. İLE/||/<> Korund mineralinin mavi renkli çeşidi. )


- TANZÎM[Ar. < NAZM] ile DÜZELTME, DÜZENLEME, DÜZEN VERME, YOLUNA KOYMA

( DÜZELTME, DÜZENLEME, DÜZEN VERME, YOLUNA KOYMA | NESİR YA DA NAZIM OLARAK YAZMA )


- TANZİM ile TERTİP


- TANZİMAT) FERMAN(I) ile/değil HATT-I HÜMÂYÜN


- TANZİMAT ile TANZİMAT

( İdari işlerin düzeltilmesi için alınan önlemlerin ve uygulamaların tamamı. İLE Sultan Abdülmecit döneminde, 1839'da, Gülhane Hat-ı Hümâyunu adıyla anılan bir buyrukla duyurulan, yönetimi iyileştirme tasarısı ve bu iyileştirmenin yapıldığı dönem. )


- TANZİM/AT ile/değil TAZMİN/AT


- TAP :/yerine HAFİFÇE VURMAK, MUSLUK


- TAPE :/yerine BANT, KASET


- TAPI ile TAPİ[Fr. TAPIS]

( Tapınılan nesne. İLE ... )


- TAPINAK ÖNCE HİPOTEZİ ile/||/<> YERLEŞİM ÖNCE HİPOTEZİ

( Tapınak önce hipotezi dini yapılar yerleşim öncesi İLE yerleşim önce hipotezi ekonomi dinsel yapıları doğurdu der. Göbeklitepe tapınak önce görüşünü destekler İLE geleneksel Neolitik Devrim kuramı yerleşim-tarım-din sırasını öneriyordu. Cauvin sembolik devrim İLE Childe ekonomik devrim vurgusu yaptı. )

( Klaus Schmidt tarafından 1995 yılında keşfedildi/formüle edildi. (1953-2014) (Ülke: Almanya) (Alan: Arkeoloji) (Önemli katkıları: Göbeklitepe'yi keşfetti ve kazılarını yönetti (1995-2014), Neolitik Devrim teorilerini değiştirdi, tapınak-yerleşim önceliği hipotezi) )


- TAPINAKLARDA:
GÖBEKLİTEPE ve/||/<> NEVALİ-ÇORİ ve/||/<> JERF EL AHMAR ve/||/<> ARKAİM ve/||/<> GİLGAL ve/||/<> MALTA ADASI ve/||/<> CUICUILCO ve/||/<> KURGANLAR ve/||/<> SOLOVETSY ADALARI ve/||/<> STONEHENGE ve/||/<> AVEBURRY ve/||/<> CASTLERIGG ve/||/<> NEWGRANGE

( Urfa'da. VE/||/<> Urfa'da. VE/||/<> Suriye'de. VE/||/<> Rusya'da[Kazakistan'ın kuzeyinde]. VE/||/<> Golan tepelerinde.[İsrail'in doğusu] VE/||/<> Malta'da. VE/||/<> Meksika'da. VE/||/<> Altay Dağları'nda. VE/||/<> Rusya'da. VE/||/<> İngiltere'de VE/||/<> İngiltere'de VE/||/<> İngiltere'de VE/||/<> İrlanda'da. )


- TAPINCA/PUT[Fars. < BUT]/İDOLE[Fr.]:
SOY ile/ve/||/<> MAĞARA ile/ve/||/<> ÇARŞI ile/ve/||/<> TİYATRO

( bkz. Francis Bacon )

( IDOLA TRIBUS avec IDOLA SPECUS avec IDOLA FORI avec IDOLA THEATRI )


- TAPINCAK/SANEM[Ar.]/PUT[Fars. < BUT]/FETİŞ[İng. FETISH | Fr. < FETICHE] ile/ve/değil/||/<>/> KÜLT[İng. CULT | Fr. CULTE]

( Bazı ilkel toplumlarda doğaüstü güç ve etkisi olduğuna inanılan canlı ya da cansız nesne. | Haç. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Din. | Yerel özellikler taşıyan dinî törenler. | Belirli bir dönemde yoğun ilgi gören. [yapıt/kitap/film vb.] )


- TAPINCAK/SANEM[Ar.]/PUT[Fars. < BUT]/FETİŞ[Fr.] ile ONGUN/TOTEM[Fr.]

( Gözle görünen, gözle görüldüğü kadarıyla yetinerek tapınma. | Bazı ilkel toplumlarda doğaüstü güç ve etkisi olduğuna inanılan canlı ya da cansız nesne. | Haç. | Uğurlu sayılan şey. | Tapınırcasına sevilen şey ya da kişi. | Saplantılı bir biçimde eşeysel coşku uyandıran ötekine ait giysi, ayakkabı vb. nesne. İLE İlkel toplumlarda topluluğun ondan türediği sanılan ve kutsal sayılan hayvan, ağaç, rüzgâr vb. herhangi bir doğal nesne. )


- TAPINMA, ULULAMA = DEVOTION[İng.] = FERVEUR[Fr.] = VEREHRUNG[Alm.] = DEVOTIO[Lat.]


- TAPINMA ile/ve/<>/> ADANMA

( Dinde. İLE/VE/<>/> Sanatta. )


- TAPINMA ile/ve/değil/||/<>/< BAĞIMLILIK


- TAPINMA ile/değil/yerine/>< TUTARLILIK (ÇABASI)


- TAPINMA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< "TUTUNMA"


- TAPMAK ile/değil KUTSAMAK


- TAPMAK:
GENELLEME ve/ya da/<> İNDİRGEME ve/ya da/<> ÖZDEŞLEŞTİRME


- TAPMAK ile/ve/değil/<> ÖZDEŞLEŞMEK

( TO ADORE vs./and/<> TO IDENTIFY )


- TAPMAQ[Azr.] ile TAPMAK[Tr.]

( Arama sonucunda meydana çıkarmak, bulmak. İLE "Tanrı" diye tanımak, kulluk etmek. )


- TAPOGRAFİK değil TOPOGRAFİK


- TAPON[Fr.] değil/yerine/= NİTELİKSİZ, ESKİ, ELDE KALMIŞ


- TARAF OLMAK ile/değil/yerine/||/<>/< EMEK VERMEK


- TARAF OLMAK ile/değil/yerine/||/>< KATILIMCI OLMAK


- [ne yazık ki]
TARAF TUTMAK ile/değil/yerine/>< TARTIŞMAK


- TARAFEYN ile/||/>< VASATEYN

( Dışlar. İLE/||/>< İçler. )

( "a:b = c:d" orantısındaki "a" ve "d" İLE/||/>< "a:b = c:d" orantısındaki "b" ve "c" )


- TARAFSIZ OLMAK ile/ve/||/<>/>/< DÜRÜST OLMAK

( Dürüstlük, bizi gerçeğe götürecektir. )

( Tek yükümlülüğümüz, kendimize karşı dürüst olmaktır. )

( Dürüstlük ve arınmışlık, engelleri kaldırır. )

( Kişi, kendi tarihiyle uğraşırken, kendi mânevî dünyasıyla, anlam dünyasıyla uğraştığından dolayı tarafsız kalamaz; bu, kişinin doğasına aykırıdır fakat dürüst olabilir. )

( Integrity will take you to reality.
Integrity and purity remove the obstacles. )

( Dürüst olup olmadığınızı, size, sizden başka kim söyleyebilir? )

( Bazı konularda ve ayrıntılarında tarafsız olamayabiliriz fakat (daha) dürüst olabiliriz. )

( TO BE HONEST vs./and/||/<>/>/< TO BE NEUTRAL )


- TARAFSIZ/LIK ile BAĞIMSIZ/LIK


- TARAFTA/LIK ile/ve/değil/yerine ETRAFTA/LIK


- TARAFTA/LIK ile/ve/değil/yerine ETRAFTA/LIK


- TARAFTAR (OLMAK) ile/değil/yerine TARAF (OLMAK)

( Bedeli/sorumluluğu yok. İLE Bedeli/sorumluluğu çok. )


- TARAFTAR OLMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> TAVIR ALMAK


- TARAFTAR değil/yerine/= DESTEKÇİ


- [ne yazık ki]
"TARAFTAR"" ile/ve/değil/yerine/||/<>/> KARŞICIL/MUHÂLİF[Ar.]


- TARAFTAR ile/değil/yerine TAKİPÇİ


- TARAF/TAR ile/ve YANDAŞ


- TARAFTÂR değil/yerine/= YANDAŞ


- SÖZLÜK:
TARAMA ile/ve/||/<> DERLEME


- TARAMA ve/||/<>/> TANIMA


- TARAMAK ile SÜPÜRMEK


- TARAŞ ile/ve/||/<> TARAŞLAMAK

( Tarla, bağ, bahçe vb. yerlerden toplanan üründen artakalanlar. İLE/VE/||/<> Tarla, bağ, bahçe vb. yerlerden kaldırılan üründen artakalanları toplamak. )


- TARASSUD[Ar. < RASAD] değil/yerine/= GÖZETME, BEKLEME, DİKKATLE BAKMA, GÖZLEME


- TARÂVET[Ar.] değil/yerine/= TAZELİK, TAZE OLMA, KÖRPELİK


- TARÇIN ve/||/<> KİMYON

( Şekerin etkisini azaltmaya ve gövdedeki dengeyi sağlamaya yarar. VE/||/<> Bakliyatların sindirimini kolaylaştırıcı etkisi/katkısı vardır. )


- TARD ile KOĞMA, SÜRME, UZAKLAŞTIRMA | GÖREVDEN, OKULDAN UZAKLAŞTIRMA


- TARDİF DISKINEZİ/TARDIVE DYSKINESIA[İng.] değil/yerine/= GEÇ DEVİNIM BOZUKLUĞU


- TARDİF DISTONİ/TARDIVE DYSTONIA[İng.] değil/yerine/= GEÇ GERİM BOZUKLUĞU


- TARDION ile/ve FOTON/LUXON ile/ve TACHION

( Işık hızı altı. İLE/VE Işık hızı üstü/ötesi. )


- TARET[İng. < TURRET] değil/yerine/= TOPÇU KULESİ

( Gemilerde ya da kalelerde, topçu konumlarında, topun, makine bölümünü ve topçuları koruyacak biçimde yapılmış zırhlı kule. )


- TARGET vs. SUCCESS


- TARGET :/yerine HEDEF


- TARGET vs./and ASSERTION


- TARH değil/yerine/= ÇIKARMA


- TARH ile TARH ile TARH

( Bahçelerde çiçek dikmeye ayrılmış yer. İLE Vergi koyma. İLE Çıkarma. )


- TÂRİD[Ar. < TARD] ile TARÎD[Ar.]

( Kovan, tardeden. İLE Kovulmuş, çıkartılmış, matrûd. )


- TARİF EDİLEMEZ ile/yerine/değil/ve DUYULARA GETİRİLEMEZ

( [not] NOT POSSIBLE TO DESCRIBE vs./and/but NOT POSSIBLE TO BRING SENSES
NOT POSSIBLE TO BRING SENSES vs. NOT POSSIBLE TO DESCRIBE )


- TÂRİF[Ar.] değil/yerine/= TANIM


- TÂRİF[Ar.] ile TARÎF[Ar. < TURFA] ile TA'RÎF[Ar. < İRFÂN | çoğ. TA'RÎFÂT] ile TAHRÎF[Ar.]

( Yeni. İLE Az bulunan, nadir, zarif şey. | Etraflıca anlatma, bildirme. | Bir maddeyi tüm gerekli noktalarını içine alır biçimde bir ibâre ile anlatma. İLE ... )


- TARİF[Ar.] ile/ve/||/<> TASVİR[Ar.]

( Ne[< kavram.] İLE/VE/||/<> Nasıl[< bilim]. )

( DEFINITION vs./and/||/<> DESCRIPTION )


- TARİF ile TAVZİH


- TÂRİF ile/değil/||/<>/> ÂRİF

( Ârife, târif gerekmez. )


- TARİF-İ LAFZÎ ile TARİF-İ İSMÎ ile TARİF-İ HAKİKÎ


- TARİH ANLATIRKEN:
...DI'LI ANLATIM ile/yerine/değil ...MIŞ'LI ANLATIM


- TARİH AŞKI/TARİH NEFRETİ değil/yerine TARİH BİLGİSİ

( [not] THE LOVE/HATE OF HISTORY vs. INFORMATION/KNOWLEDGE OF HISTORY
INFORMATION/KNOWLEDGE OF HISTORY instead of THE LOVE/HATE OF HISTORY )


- TARİH AŞKI/TARİH NEFRETİ değil/>< TARİH BİLGİSİ

( Yanlışı. >< Doğrusu. )


- TARİH BİLGİSİNDE:
USÛL ve/||/<>/> KAVÂRİN ve/||/<>/> AHVAL ve/||/<>/> HAVÂDİS

( Yöntemler. VE/||/<>/> Yasalar. VE/||/<>/> Durumlar. VE/||/<>/> Haberler. )


- TARİH BİLİNCİ ve/<> SORUMLULUK

( HISTORY and/<> RESPONSIBILITY )


- TARİH DÜŞÜRMEDE:
TARİH-İ TAM ile TARİH-İ MÜCEVHER ile TARİH-İ MÜHMEL ile TA'MİYELİ TARİH

( Bir mısranın tüm harflerinin toplanmasıyla. İLE Sadece noktalı harflerin toplanmasıyla. İLE Sadece noktasız harflerin toplanmasıyla. İLE Çözülecek bilmece gibi düzenlemelerle yapılan. )


- TARİH:
EYLEM ve/||/<> GEREKSİNİM


- TARİH FELSEFESİNİN:
YAPILABİLİRLİĞİ ile/ve/||/<> YAPILAMAZLIĞI


- TARİH:
"GEÇMİŞ" değil YARIN

( Tarih, geçmiş değil yarındır! )


- TARİH:
GELECEK ve/||/<> GEREKSİNİM


- TARİH:
"GÜÇLÜLER" değil İYİLER

( Tarih, "güçlüleri" değil iyileri yazar. )


- TARİH [HEM PAYLAŞILABİLİR, HEM DE PAYLAŞILMAZ; NE PAYLAŞILIR, NE DE PAYLAŞILMAZ]


- Tarih Makaleleri - Halil İnalcık


- Tarih Makaleleri - İhsan Fazlıoğlu


- TARİH:
MERKEZİ, HER YERDE ve/||/<> ÇEPERİ, HİÇBİR YERDE


- TARİH METAFİZİĞİ ile/ve/<> TARİH EPİSTEMOLOJİSİ

( Büyük oranda, tarihin belirli bir amaca, hedefe göre okunmasıdır. İLE/VE/<> Tarihsel bilginin kaynakları, yapısı, yöntemleri üzerinde durur. )

( Büyük oranda, Alman tarih-felsefe okulunun etkisini taşır. İLE/VE/<> Anglo-sakson merkezli bir okuldur. )

( Tarihi, daha çok, bir milletin gelecek hedefi açısından ele alır. İLE/VE/<> Tarihî bilginin çözümlemesini yapar. )


- TARİH:
OLDUĞU GİBİ ile/değil/ne yazık ki "OKUNDUĞU" GİBİ


- TARİH OLMAK ile/ve TARİHE MAL OLMAK


- TARİH ÜSTÜ ile EVRENSEL

( Her olayda, evrenin tamamı yansır. )

( Kişisel olanla evrensel olan birbirinden ayrılamaz. )

( Gövde ile evren arasında bir ayrım yapılamaz. )

( Evren, bir Armonik-Bütün'dür. )

( Universale neque ante rem nec post rem, sed in re: Evrensel, ne nesneden önce ne de sonradır. Evrensel ya da tümel, tikel nesnelerde var olur, nesnenin kendindedir. )

( In every event the entire universe is reflected.
The particular and the universal are inseparable.
No distinction between the body and the universe. )

( OVERHISTORY vs. UNIVERSAL )


- TARİH-FELSEFE İLİŞKİSİNDE:
I. AŞAMA ile/ve/<> II. AŞAMA ile/ve/<> III. AŞAMA

( Aristoteles - İbn Sînâ'cı aşama. İLE/VE/<> Fahrettin Râzî - İbn Haldun'cu aşama. İLE/VE/<> Kant - Dilthey aşaması. )


- TARİH/TÜRKÇE YAZILIMI değil TARİH YAZIMI


- TARİH (YAZIMI), ...:
PLANSIZ ve/||/<> AMAÇSIZ (OLMALI!)


- TARİH ile/ve/<> ANLAM

( Kişinin, eylemlerinin incelenmesi. )

( HISTORY vs./and/<> MEAN )


- TARİH ve/||/=/<> ARKEOLOJİ


- TARİH ile/ve/<> BAĞLAM


- TARİH ile/ve/<> BELLEK

( HISTORY vs./and/<> MEMORY )


- TARİH ve/<> COĞRAFYA

( HISTORY and/<> GEOGRAPHY )


- TARİH ve/< DAYANAKÇA ve/< KAYNAK


- TARİH ile/ve/||/<> DÜŞÜNCE TARİHİ

( [Kişilerin] Nasıl, düşünmeden hareket ettiklerinin öyküsü. İLE/VE/||/<> Nasıl, hareket etmeden düşündüklerinin öyküsü. )


- TARİH ile EFSANE


- TARİH ile/ve/||/<> ELEŞTİREL TARİH


- TARİH ile/ve/<> ETKİ

( HISTORY vs./and/<> AFFECT/EFFECT )


- TARİH ile/ve ETKİ

( HISTORY vs./and AFFECT/EFFECT )


- TARİH ile/değil GEÇMİŞ

( Kişilerin tarihi olmaz, geçmişi olur. )

( Gelecek açıktır, geçmiş ise sürekli "değişir!"[değiştirilir] )

( Human/people have not history, have past. )

( Geçmişlerini/tarihlerini bilmeyenler, şimdi'lerinde çırpınır, geleceklerinde boğulur. )

( TARİH: Gelecekte karşılaştığın geçmiş. )

( )

( [not] HISTORY vs./but PAST )


- TARİH ile/değil GEÇMİŞ

( Kişinin/bireylerin tarihi olmaz, geçmişi olur. )

( Gelecek açıktır, geçmiş ise sürekli "değişir!"[değiştirilir] )

( Human/people have not history, have past. )

( [not] HISTORY vs. PAST )


- TARİH ile/ve/<> GELENEK

( Geleneğin sürüşü resmi değildir ve gönüllü olarak yapılır. )

( HISTORY vs./and/<> TRADITION
The continuity of tradition is informal and voluntary. )


- GÜNEK | ESKİNÇ = TARİH[Ar.] = HISTORY[İng.] = HISTOIRE[Fr.] = GESCHICHTE[Alm.] = HISTORI < HISTOREIN:BİLMEYE ÇALIŞMAK, BİLMEK, ANLATMAK[Yun.] = HISTORIA[İsp.]


- TARİH ile "İLERLEMECİ TARİH"


- TARİH ve/||/<>/< İNSAN/LIK

( Tarihin öznesi, insanlıktır. )


- TARİH ve/||/<>/< KİŞİ/İNSAN ÖYKÜLERİ

( )


- TARİH ile/ve KÖKEN

( HISTORY vs./and BASIS/ORIGIN )


- TARİH ile/ve KÖKEN

( HISTORY vs./and BASIS/ORIGIN )


- TARİH ile/ve/<> KOŞUL/LAR

( HISTORY vs./and/<> CONDITION/S )


- TARİH ile/ve KOŞUL/LAR

( HISTORY vs./and CONDITION/S )


- TARİH ile/ve/<> KÜLTÜR TARİHİ

( HISTORY vs./and/<> HISTORY OF CULTURE )


- TARİH ile/ve/<> KURAL(LARINI) ÇIKARMAK


- TARİH ile/ve KURAL(LARINI) ÇIKARMAK


- TARİH ile MÜCEVHER TARİH

( ... İLE Divan Edebiyatı'nda, ebced hesabına göre, yalnız noktalı harfleri sayıldığında, söz konusu olayın tarihini gösteren dize ya da söz. )


- TARİH değil/yerine/= ÖTKEN


- TARİH ve/||/<>/< ÖZGÜRLÜK İSTEĞİ


- TARİH ile ŞEHNÂME[Fars. ŞEH+NÂME]

( ... İLE Hükümdarların niteliklerini, üstün başarılarını anlatan, mesnevi biçiminde yazılmış manzume. | Manzum olarak yazılmış tarih. )


- TARİH ile/||/<> SOSYOLOJİ

( Mukaddime İLE tarih felsefesi ve sosyolojinin temelleri )

( İbn Haldun tarafından 1377 yılında keşfedildi/formüle edildi. (1332-1406) (Ülke: Tunus) (Önemli katkıları: Mukaddime, tarih felsefesi, sosyoloji) )


- TARİH ve TAHİR


- TARİH ve TAHİR


- TARİH ile/ve/||/<> TAHRİK


- TARİH TARİH BİLGİSİ

Bugün[16 Kasım 2025]
itibarı ile 42.805 başlık/FaRk ile birlikte,
42.805 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(148/173)