T ile başlayan FaRkLaR
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
itibarı ile 42.805 başlık/FaRk ile birlikte,
42.805 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...
(108/173)
- MUNDA ile MUNDARU
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Burada. İLE Süslenmiş düğün odası. )
- MÜNDEMİÇ[Ar.] değil/yerine/= İÇKİN
- MÜNDERECÂT[Ar.] değil/yerine/= İÇİNDEKİLER
- MUNDUZ ile/ve/||/<> MUNDUZ ile/ve/||/<> MUNGAN / MUNGAK/MUNGAQ
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Budala, şaşkın. İLE/VE/||/<> ... İLE Boşboğaz, geveze kişi. )
- MÜNEBBİH[Ar.] değil/yerine/= UYARICI
- MÜNEKKİT[Ar.] değil/yerine/= ELEŞTİRMEN
- MÜNEVVER[Ar. < NÛR] ile MÜNEVVİR[Ar. < NÛR]
( Aydınlatılmış, parlatılmış, nurlandırılmış, tenvîr edilmiş. | Aydın kişi. İLE Aydınlatan, parlatan, nurlandıran, tenvîr eden. )
- MÜNEZZEL/MÜNZEL[Ar. < NÜZÛL] ile MÜNEZZİL/MÜNZİL[Ar. < NÜZÛL]
( Aşağı indirilmiş, gökten indirilmiş, inzâl olunmuş. İLE Aşağı indiren, gökten indiren, inzâl eden. )
- MUNFASIL[Ar.] değil/yerine/= AYRILMIŞ
- MUNG ile MUNG
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Sıkıntı. İLE MUNG TAG: Yirmi yaş dişi. )
- MÜNGÜZ ile MÜNGÜZ MÜNGÜZ
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Her türlü hayvan boynuzu. İLE Bir çocuk oyunu. )
- MÜNGÜZGEK = NASIR
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Çalışma nedeniyle elde oluşan pürüzlü doku. )
- MÜNHADİ'[Ar. < HUD'A] ile MÜNHADİR[Ar. < HUDÛR]
( Birinin hilesine düşme. İLE İnişe doğru, yokuş aşağı inen, inişli, inhidâr eden. )
- MÜNHANİ[Ar.] değil/yerine/= EĞRİ
- MÜNHASIR[Ar.] değil/yerine/= ÖZGÜ
- MÜNHATT[Ar.] değil/yerine/= AŞAĞI İNEN | ALÇAK | ÇUKUR
- MÜNHEDİM[Ar. < HEDM] ile MÜNHEZİM[Ar. < HEZÎMET | çoğ. MÜNHEZİMÎN]
( Yıkılan, yıkılmış, harab olmuş, inhidâm eden. İLE Bozguna uğrayan/uğramış, bozgun, hezîmete uğrayan, inhizâm eden. )
- MÛNİS[< ÜNS]/YAVAŞ[Tr.] ile MÜLÂYİM[< LE'M]
( Alışılan/alışılmış, yadırganmaz, ünsiyetli. | Cana yakın, sevimli. | Kişilerden kaçmayan. İLE Uygun. | Yumuşak huylu, yavaş. | Pekliği olmayan. )
- MÜNKAD[Ar.] değil/yerine/= BOYUN EĞEN
- MÜNKARİZ[Ar.] değil/yerine/= BATMIŞ, ÇÖKMÜŞ, TÜKENMİŞ
- [ne yazık ki]
MÜNKER ile/ve/||/<> FAHŞA-YI MÜNKER
- MÜNKESİR[Ar. < KESR] değil/yerine/= KIRILMIŞ, KIRIK | KIRGIN, GÜCENMİŞ
- MÜNKİR[< NEKR] değil/yerine/= İNKÂR EDEN, KABUL ETMEYEN
- MUNSALİH[Ar.] ile MUNSARİH[Ar. < SARÂHAT]
( Barış/sulh üzere olan. İLE Açık, meydanda. )
- MUNSAP[Ar.] değil/yerine/= KAVUŞAN, KAVŞAK | [coğ.] AĞIZ
- MÜNŞEAT[Ar. < NEŞ'ET] değil/yerine/= YAPIT
( Sanatlı düzyazı ya da mektupların toplandığı dergi. | Kaleme alınmış, yazılmış şeyler. )
- MÜNSİF ile ...
( İNSAFLI )
- MÜNTAHAP[Ar.] değil/yerine/= SEÇİLMİŞ, SEÇME
- MÜNTAHİP[Ar.] değil/yerine/= SEÇMEN
- MUNTAVÎ[Ar. < TAYY] ile MUNTAVİ'[Ar.]
( Dürülüp bükülen, toplanmış, devşirilmiş. İLE Söz dinler. )
- MUNTAZAM[Ar.] değil/yerine/= DÜZGÜN/DÜZENLİ
- MUNTAZIR[Ar.] değil/yerine/= BEKLEYEN, GÖZLEYEN
- MÜNTEHÂ[Ar. < NİHÂYET] ile MÜNTEHÎ[Ar. < NİHÂYET]
( Bir şeyin varabildiği en uzak yer, son derece, son kerte, nihâyet bulmuş. | Son uc. | Yazıcıoğlu Ahmet Bîcan'ın dini, tasavvufî düzyazı yapıtı. İLE Sona eren, biten, nihâyet bulan. | Son, en son. | Bir şeyi tamamlayan. )
- MÜNTEŞİR[Ar. < NEŞR] değil/yerine/= YAYILMIŞ, AÇILMIŞ | DAĞINIK | DUYULMUŞ, ETRAFA YAYILMIŞ | BASILMIŞ VE YAYILMIŞ
- MÜNTEVÎ[< NEV]:
BİR ŞEY YAPMAYA NİYETLENEN -<
- MÜNTEZİ'[Ar. < NEZ] değil/yerine MÜNTEVÎ[Ar. < NEV]
( Bir şeyi söken, yerinden çekip koparan. DEĞİL/YERİNE Bir şey yapmaya niyetlenen. )
- MUNU ile MUNU
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( İşte orada. İLE Bu. )
- MUNZAM[Ar.] değil/yerine/= KATILMIŞ, EKLENMİŞ
- MÜNZEVÎ[Ar. < ZUVVİYY / ZEYY] ile MÜCÂVİR[Ar. < CİVÂR]
( Topluluktan uzak duran, yalnız kalmayı seven. | Köşesine çekilip kimse ile görüşmeyen. İLE Komşu. | Mabet ya da tekke yakınlarına çekilip oturan. | Yurdunu ve diyârını terk ederek, zamanını ibadetle geçiren. )
- MÜNZİL[Ar. < NÜZÛL] ile MÜNZİR[Ar. < NEZR][>< MÜBEŞŞİR]
( Aşağı indiren, gökten indiren, inzâl eden. İLE Sonun kötülüğünü söyleyerek korkutan. )
- MÜPHEM[Ar.] ile/ve/||/<> ŞAİBE/Lİ[Ar.]
- MÜPHEMİYET[Ar.] değil/yerine/= BELİRSİZLİK
- MÜPTEDİ[Ar.] değil/yerine/= ÖĞRENMEYE YENİ BAŞLAYAN
- [ne yazık ki]
!MÜPTELA[Ar. < BELÂ] değil/yerine/= BAĞIMLI | DÜŞKÜN, TUTULMUŞ
- MÜPTELÂ/MÜBTELÂ[Ar. < BELÂ] ile MÜPTEZEL/MÜBTEZEL[Ar. < İBTİZÂL]
( Bağımlı. | Düşkün, tutulmuş. İLE Değersiz. )
- MÜPTEZEL/MÜBTEZEL[Ar. < İBTİZÂL] değil/yerine/= DEĞERSİZ, SAYGINLIĞINI YİTİRMİŞ, BAYAĞI KİŞİ, AŞAĞILIK KİŞİ
( Saygınlığını yitirmiş. | Çokluğundan dolayı değerini yitiren, değersiz. )
- MURÂBAA[Ar. < RAB] ile MURÂBAHA[Ar. < RİBH] ile MURABBA'[Ar. < RUB] ile MURABBÂ[Ar.]
( Yazlığa çıkmak üzere sözleşme yapmak. İLE Malı, kâr ile satma. | Tefecilik, yasaların üstünde, aşkın faiz alma. İLE Dörde çıkarılmış, terbi' olunmuş. | Dörtlü, dört şeyden olma. | Dört köşeli. | Kare. | Dört mısralık kıtalardan oluşan manzume. | Kenzî Hasan'ın edvarında geçen makam.[1700] İLE Terbiye edilmiş. | Kaynayıp kıvama geldikten sonra dondurulmuş meyve suyu tatlısı. )
- MURÂBATA[< RABT] ile BAĞLAMAK | DÜŞMANI, SALDIRACAĞI YERDE DURUP BEKLEME
( BAĞLAMAK | DÜŞMANI, SALDIRACAĞI YERDE DURUP BEKLEME )
- MURÂBIT:
NÖBET TUTAN ile/ve RABITA KURAN
- MÜRÂCAA[Ar.] ile MÜRÂCAA/T[Ar. < RÜCÛ | çoğ. MÜRÂCAÂT] ile MÜRÂCAHA[Ar. < RÜCHÂN]
( Sorulu yanıtlı olarak, karşılıklı konuşma biçiminde yazılmış şiir. İLE Geri dönme. | Başvurma, danışma, yardım isteme. İLE İyilikte, üstün gelmek üzere yarışma. )
- MÜRACAAT[Ar.][MÜRACAT değil!] değil/yerine/= DANIŞMA/BAŞVURU
- MURÂD[< REVD] ile ...
( ARZU, İSTEK, DİLEK | MAKSAT, MERAM )
- MÜRÂDİF[Ar. < REDF]/SİNONİM[Fr./İng. < SYNONYME] değil/yerine/= ANLAMDAŞ, EŞ ANLAMLI
- MURAFAA[Ar.] değil/yerine/= DURUŞMA
( Duruşma. | Yargıtay'da yapılan duruşma. )
- MURAHHAS[Ar. < RUHSAT] değil/yerine/= RUHSATLI, İZİNLİ | DELEGE
( RUHSATLI, İZİNLİ | DELEGE )
- MÜRÂÎ/LİK[< RİYÂ] değil/yerine/= İKİYÜZLÜ/LÜK
- MURÂKABE[< RAKB] değil/yerine/= DENETLEME/DENETİM
( BAKMA, GÖZETME, GÖZ ALTINDA BULUNDURMA | KENDİ İÇ ÂLEMİNE BAKMA, KENDİNİ HESABA ÇEKME, DALIP KENDİNDEN GEÇME | GECEYARISI, DİZÜSTÜ OTURULARAK, GÖVDENİN HİÇBİR UZVUNU KIMILDATMADAN, GÖZLER KAPALI DURUMDA DALINAN "TEFEKKÜR" HALİ )
- MURÂKEBE[Ar.] ile/ve/> MUKÂREBE[Ar.]
( Kontrol. İLE/VE/> (O) Kontrol sayesinde Allah'a yaklaşmak. )
( Biri öbüründen önce ya da ayrı değildir. Birlikte, beraberdir. )
( Allah'a yakın olanlar sürekli kontrol halindedir. Sürekli kontrol halinde olanlar da Allah'a yakın olanlardır. )
( Bakma, gözetme, göz altında bulundurma. | Kendi iç âlemine bakma, dalıp kendinden geçme. | Denetleme, kontrol. İLE/VE/> Yakınlık, akrabalık. )
- MURAKKA'[Ar. < RUK'A] ile MURAKKAA/T[Ar.]
( Terkî edilmiş, yamanmış, yama vurulmuş, yamalı. İLE Hattat meşknâmesi. Birbiri üstüne yapıştırılarak mukavva gibi olmuş bir kâğıt üzerine yazılan meşk, güzel yazı örneği. )
- MURAKKAM[Ar. < RAKAM] ile MURAKKAN[Ar.]
( Yazılmış, yazılı. | Sayı/rakam konulmuş, numaralanmış, numaralı. İLE Bozulmuş, aradan çıkarılmış, terkîn edilmiş. )
- MURAKKIM[< RAKAM] ile ...
( Pusulanın iğnesi. )
- MURASSA'[Ar.] ile MURASSAS[Ar.]
( Değerli taşlarla bezenmiş. | İki mısrası ya da iki fıkrası, sözcük sözcük birbiriyle aynı ölçü ve uyakta olan söz/beyit. | Bir yazı tarzı. | [müzik] Irak perdesiyle geveşt perdesi arasında bir perde adı. İLE Kalay ya da kurşunla kaplanmış. | Lehimlenmiş. )
- MURAT[Ar. < MURAD] ile/ve/||/<> ŞAE[Ar.]
( İstek/istemek. İLE/VE/||/<> Diledi, istedi, murad eyledi. )
- MURAT ile/ve/değil/||/<>/> MEŞAKKAT
- MURÇ = KARABİBER
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
- MÛRD[Ar.] değil/yerine/= MERSİN AĞACI
- MURDER :/yerine CİNAYET, ÖLDÜRMEK
- MÜREBBÎ[< TERBİYE] değil/yerine/= EĞİTİCİ | BESLEYEN
- MÜRECCAH[< RÜCHÂN] ile YEĞLENEN, TERCİH EDİLEN, ÜSTÜN TUTULAN
- MÜRECCEH[Ar.] değil/yerine/= YEĞ / YEĞREK
- MÜREFFEH[Ar. < RÜFÛH] ile MÜREFFİH[Ar. < RÜFÛH]
( Rahata, refaha, bolluğa kavuşturulmuş, terfîh edilmiş. İLE Rahata, refaha, bolluğa kavuşan, terfîh eden. )
- MÜREKKEP "YALAMAK" ile "OKUMAK"
( Âharlanmış kağıt bezir işi mürekkebi emmediği için yanlış yazıldığında ıslatarak silmek mümkündür. Hattatlar ellerini tükürükleyerek ya da yalayarak yanlışlarını düzelttiklerinden "mürekkeb yalamak" deyimi ortaya çıkmıştır. )
- MÜREKKEP ile MÜREKKEP
( Yazı yazmak, desen çizmek ya da basmak için kullanılan, türlü renklerde sıvı madde. İLE Bileşmiş, bileşik. | ...-dan oluşmuş/olma. )
( ZEKÂB ile ... )
- MÜREKKEPTE:
BEYAZ ile/ve/||/<> SİYAH ile/ve/||/<> KIRMIZI
- MÜREKKEPTE:
ISI ve/||/<> ARAP ZAMKI[İS/KURUM]
( En iyi mürekkep, en çok sallanmış olan mürekkeptir.[Hacc'a gönderilir ve döndükten sonra kullanılırdı.] )
- MÜRETTEB[Ar.] ile MÜREKKEB[Ar.]
( Dizilmiş, yerli yerine konulmuş, tertîb olunmuş. | Bir şey/yer için ayrılmış, tâyin edilmiş. | Sonradan kurulmuş. | Danışıklı, uydurma, yalandan düzenlenmiş. İLE İki ya da daha çok şeyin karışmasından meydana gelen, terkîb edilmiş. | Bileşik. | Yazı mürekkebi. )
- MÜRG[Fars.] ile MÜRG[Fars.]
( Sümük. İLE Kuş. )
( MÜRG-ÂB: Su kuşu. | Ördek. | Kurbağa. )
- MÜRG / MURG/U[Fars.] değil/yerine/= KUŞ
- MÜRÎD[< REVD] ile/ve/||/<> MÜRŞİD[< RÜŞD]
( İrâde eden, buyuran/emreden, bir şeyhe bağlı olan kişi . İLE/VE/||/<> İrşâd eden, doğru yolu gösteren, kılavuz. | Tarikat pîri, tarikat şeyhi. | Gafletten uyandıran. | Hadım ül fukara. )
- MÜRİD ile HALÎFE
- MÛRİS[Ar. < VERÂSET] ile MU'RİZ[Ar. < ARZ]
( Getiren, veren, kazandıran, îrâs eden. | Miras bırakan. İLE Yüz çeviren, başka tarafa dönen, i'râz eden. | Dokunaklı söz söyleyen, "taş atan", ta'rîz eden. )
- MÜRİT ve TİRİT[Fars. < TERİD] ve KÖR YİĞİT
( Üçünden de gerekli. )
( ... VE Yemek suyuna kızartılmış ya da bayat ekmek konularak yapılan yemek. | Yemeğin suyu. | Yaşlı ve zayıf kişi. VE ... )
- MÜRSEL[< RESEL] değil/yerine/= GÖNDERİLMİŞ, YOLLANMIŞ, İRSÂL EDİLMİŞ | PEYGAMBER
- MÜRŞİD ile/ve/değil/||/<> AYNA
- MÜRŞİD ile/ve HURŞİD
( Aydınlatan [kişi]. İLE/VE Güneş. )
( Kişiye kişiyi gösteriyorsa. Ayna. İLE/VE Kişiye başka bir şeyi gösteriyorsa. )
( BİR MÜRŞİD BUL, OL ONA KUL )
- MÜR(Ş)İD ile/ve İÇTEKİ MÜR(Ş)İD
( İrşâd eden, aydınlatan. )
( Dıştaki Mürşit'e götüren içteki Mürşit'tir. )
( Dıştaki Mürşit talimat verir, içteki Mürşit güç gönderir; atik ve dikkatli uygulama Mürit'e düşer. )
( Mürşit'in rolü sadece öğretmek, direktif ve cesâret vermektir. )
( Bir mürşidin gerçek rolü, müritlerinin zihinlerindeki ve gönüllerindeki cehaleti kovmaktır. )
( Mürşit'in işi, kendi deneyimi ve başarısı sayesinde size cesâret vermektir. )
( Mürşit, yalnızca cesâret verebilir. )
( Mürşit, talebi doğurandır / talep edilmeyi sağlar. )
( Bilincinize vâki olan her şey sizin Mürşit'inizdir. )
( Bilincin ötesindeki Saf Farkındalık, en yüce Mürşit'tir. )
( Mürit içtenlikli değilse ona bir Mürit denilemez. Mürşit, tepeden tırnağa sevgi ve özveri değilse, ona bir Mürşit denilemez. )
( Mürit bir kez anladığında, o anlayışı doğrulayan eylemi yerine getirmek de ona düşer. )
( Mürit ve kişinin iç gerçeği aslında birdir ve aynı hedefe doğru birlikte çalışır - zihnin kurtarılması ve esenliği. )
( Mürit, tüm düzeylerde kendi evinde gibidir ve onun enerjisi ve sabrı tükenmek bilmez. )
( Kişinin müritliği sözel düzeyde değil, fakat onun varlığının sessiz derinliklerindedir. )
( Tüm evren, Mürşit'inizdir. )
( Asla Mürşit-siz değilsiniz. )
( Allah, gövdeyi ve zihni verir, Mürşit ise onları kullanma yolunu gösterir. Fakat kaynağa geri dönüş, o sizin işinizdir. )
( Mürşit, sadece gökyüzünü işaret edebilir, yıldızları görmek sizin işinizdir. )
( Mürşit ve mürit, tek bir şeydir; tıpkı mum ve alevi gibi. )
( Ebedi Mürşit yolun kendidir. Hedefin yol olduğunu ve sizin de her zaman yolda olduğunuzu, hedefe varmak için değil, fakat onun güzelliğinin ve bilgeliğinin tadına varmak için yolda olduğunuzu bir kez idrak ederseniz; hayat bir görev, bitirilmesi gereken bir iş olmaktan çıkar, doğal ve sade bir hal alır, başlıbaşına bir vecit hali olur. )
( Mürşit'in kim olduğu önemli değildir - onların hepsi sizin iyiliğinizi ister. Önemli[öncelikli] olan, mürittir - onun dürüstlüğü, ciddiyeti ve içtenliği. )
( Doğru Mürit, sürekli doğru Mürşit'i bulacaktır. )
( Reşit olmayınca mürşit olunamaz. )
( Anlamıyorsak kalbimizi, görmüyorsak gözümüzü, teslim ederiz bilene. )
( Sarhoşluk, ilham iledir. İlham, mürşid sözüdür. )
- MURTAZÂ[< RIZÂ]:
BEĞENİLMİŞ, SEÇİLMİŞ | HZ. ALİ'NİN LÂKABI -<
- MURTAZI'[Ar. < RIZÂ] ile MURZI'[Ar. < RIZÂ]
( Süt emen, irtizâ' eden. İLE Bebek emziren, ırza' eden. )
- MÜRTECÎ[Ar. < RECÂ] ile MÜRTECİ'[Ar. < RÜCÛ] ile MÜRTECİL[Ar.]
( Umucu, uman, ümitli, irticâ eden. İLE Geri dönen, irticâ eden. | Gerilik, geriye dönme taraflısı. İLE Düşünmeden, irticâlen, hemen söz ya da şiir söyleyen, hazırcevap. )
- MÜRTED[Ar. < İRTİDÂD] ile/ve/||/<> BAĞYİ[Ar.]
- MÜRTEHİS[Ar.] ile MÜRTEHİZ[Ar.]
( Ucuz sayan, irtihâs eden. İLE Rezîl olan, irtihâz eden. )
- MÜRTEKIB[Ar. < RAKB] ile MÜRTEKİB[Ar. < RÜKÛB | çoğ. MÜRTEKİBÎN]
( Bekleyen, göz hapsine alan, irtikab eden. İLE Kötü, yakışıksız iş yapan, irtikâb eden. | Rüşvet alan/yiyen. )
- MÜRTESEM/İRTİSAM[Ar.]/PROJEKSİYON[Fr., İng.] değil/yerine/= İZDÜŞÜM
- MÜRTEŞÎ[Ar. < RİŞVET] ile MÜRTEŞİH[Ar. < REŞH]
( Rüşvet alan, irtişâ eden. İLE Süzülmüş. )
- MÜRÛR-İ ZAMAN[Ar.] değil/yerine/= ZAMANAŞIMI/SÜREAŞIMI
- MÜRURUZAMAN değil/yerine/= OĞUR/SÜRE AŞIMI/YILLANMA
- MÜRÜVVET[< MER] değil/yerine/= KUTSEVİNÇ İNSÂNİYET, MERTLİK, YİĞİTLİK | CÖMERTLİK, İYİLİKSEVERLİK
- MÜRÜVVET ve/||/<>/>/< MUHABBET
- MÜŞ[Çigil] = ÇETÜK[Oğuz]
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Dişi kedi. )
- MUSA ve MAYMONIDES ve LEVINAS
( ... VE "II. Musa." VE !"III. Musa." )
- MUSA ile/ve/||/<> MUSA
( [Osmanlı döneminde] [Müslümanlar için "SİN" ile yazılan.] İLE/VE/||/<> Müslüman olmayanlar için "SAD" ile yazılan. )
- MÜŞÂ'[Ar.] ile MÜŞÂÂT[Ar.]
( Yayılmış, herkese duyurulmuş, şuyû bulmuş, işâa olunmuş. | Hissedarlar, ortaklar arasında birlikte kullanıldığı halde, hisselere ayrılmamış olan şey/yer. İLE Yarış etme. | İleri geçme. )
- MÛSÂ[Ar. < VESÂYET] ile MÛ-SÂ/Y[Fars.] ile Mûsâ[Ar.]
( Vasiyet olunan mal ve yarar. İLE Ustura. İLE Hz. Mûsâ peygamber. )
- MÜŞA değil/yerine/= ORTAKBÜTÜN
- MÜSÂADE[Ar. < SU'ÛD] değil/yerine/= İZİN
- MÜSAADE ile/ve/||/<> MÜSAİT
- MÜSÂADE[Ar. < SU'ÛD] ile MÜSÂMAHA[Ar. < SEMÂHAT]
- MUSABAKA yerine YARIŞMA
- MÜŞABEHET[Ar.] değil/yerine/= BENZERLİK/BENZEŞLİK
- MÜSÂBIK[Ar. < SEBK] değil/yerine/= YARIŞMACI
- MUSADDA'[Ar. < SAD] ile MUSADDAR[Ar. < SUDÛR]
( Başı ağrıtılmış, tasdî' edilmiş. İLE Çıkmış, sudûr etmiş. )
- MUSADDAK değil/yerine/= ONAYLI/ONAMIŞ
- MÜSÂDERE (ETMEK) değil/yerine/= GÜCERLE ALIM/ALMAK
- MUSÂFAA[Ar.] ile MUSÂFAHA[Ar. < SAFH] ile MUSAFFÂ[Ar. < SAFVET] ile MUSÂFÂ/T[Ar. < SAFVET] ile MUSAFFAF[Ar. < SAFF]
( Birbirinin boynuna sarılma. | Gözün, her uzaklıkta bulunan nesneyi görebilme özelliği. İLE İki el ile tokalaşma.[İç tarafta kalan elin işaret ve orta parmakları, ötekinin bileğinin iç tarafında, nabzını duyabilecek, kişinin/dostunun durumunu/zihnini en derinden anlayan, anlamaya çalışan biçimdedir.] İLE Süzülmüş, yabancı maddelerden ayrılmış, tasfiye edilmiş. İLE Samimi ve saf/özlü/hâlis dostluk. İLE Sıra sıra, saf saf dizilmiş, tasfîf edilmiş. )
- MUSÂFAHA[Ar. < SAFH] ile/ve/||/+/<>/< EL SIKIŞMA, TOKALAŞMA
- MÜSÂFİR[< SEFER] ile YOLCU
( MİSÂFİR, YOLDAN GELEN, YOLCU | YOLCULUK SIRASINDA BİRİNİN EVİNE İNEN KONUK | KOMŞUYA GİDEN KİMSE )
- MUSAHABE[Ar.] değil/yerine/= KONUŞMA, GÖRÜŞME
- MÜŞÂHEDÂT ile/ve VİCDAN
( Duyuların dışa yönelik olması. İLE/VE Duyuların içe yönelik olması. İç duyuların kendini gözlemlemesi. )
- MÜŞÂHEDE (ETMEK) değil/yerine/= GÖZLEM/LEMEK
- MÜŞÂHEDE[Ar. < ŞUHÛD] değil/yerine/= GÖRME | GÖZLEM
- MÜŞÂHEDE ve/<> MÜKÂŞEFE
( Görmek. VE/<> Perdeyi açmak. )
- MÜSAHHAR[Ar. < SİHR, SEHHAR] ile MÜSAHHAR[Ar. < SİHRİYY] ile MÜSAHHİR[Ar. < SİHRİYY]
( Büyülenmiş, büyülü, büyü ile aldanmış. İLE Teshîr olunmuş, elde edilmiş, ele geçirilmiş. | Tutkun, boyun eğmiş, itâat etmiş. İLE Ele geçiren, teshîr eden. )
- MÜSAHHİH[Ar.] ile DÜZELTİCİ/DÜZELTMEN
- MUSAHHİR[Ar. < SAHR] ile MUSÂHÎ[Ar.]
( Boyun eğdiren, zapt eden, teshîr eden. | Elde eden. İLE Bir şeyin seçilmişi, hâlisi. )
- MÜSÂİD[Ar. < SÜÛD] ile MÜSÂİF[Ar.]
( Yardım eden. | Elverişli, uygun. | İzin veren, müsâde eden. İLE İş bitiren, uygunluk gösteren, müsâafe eden. )
- MÜSAİT[Ar.]["MÜSAYİT" değil!] değil/yerine/= UYGUN
- MÜŞÂKAT["ka" uzun okunur] ile MÜŞÂKAT[Ar.]
( Sıkıntıya dayanma üzerine yarışma. İLE Düşmanlık. Aykırılık. )
- MUSAKKÂ ile/||/<> GAYR-İ MUSAKKÂ
( Sulu[suyu olan] tarla. İLE/||/<> Susuz tarla. )
- MUSAKKAF ile/||/<> MUSAKKAFÂT ile/||/<> HÂNE
( Üstü damla örtülü (bina), gayrimenkul kiralarına ilişkin. İLE/||/<> Ev, han ve dükkan gibi üstü dam ile örtülü yerler. İLE/||/<> Ev. )
- MÜSÂLAHA[Ar. < SULH | çoğ. MÜSÂLAHÂT] ile MÜSÂLEME(T)[Ar. < SİLM]
( Barışma, uzlaşma. | Barış, güvenlik. İLE Barış içinde olma, barışlık, barışıklık. )
- MUSALLA ile/ve/<> "MEZAT" ile/ve/<> MEZAR
( Namaz kılmaya yarayan, açık yer. | Camilerde, cenaze konulup önünde namaz kılınan yer. İLE ... İLE ... )
- MUSALLAT (OLMAK) ile/değil/yerine MÜDAHİL (OLMAK)
- MUSALLAT[Ar.] değil/yerine/= PEŞİNE DÜŞME/DÜŞEN
( Bir kişi ya da şeyin üzerine, bıktıracak kadar düşmek/düşen. )
- MUSALLAT değil/yerine/= SARKINTI
- MÜSÂMERE[Ar. < SEMR] değil/yerine/= GÖSTERİ
( Okullarda, öğrencilerin sunduğu, içeriğinde koşuk, oyun gibi gösterilerin yer aldığı eğlence. | Çoğunlukla akşam toplantısı/eğlencesi. )
- MUSANNİF/CİLBENT[Fars.]/KLASÖR[Fr. < CLASSEUR] değil/yerine/= SIRALAÇ
- MUSÂRAA[Ar. < SAR] ile MUSÂRÂHA[Ar. < SARÂHAT]
( Güreşme, pehlivanlık. İLE İşi, meydanda görme. )
- MÜŞÂREKET[Ar.] değil/yerine/= İŞTEŞ
( RECIPROCAL )
- MUSARRA'[Ar. < SAR] ile MUSARRAH[Ar. < SARÂHAT]
( İki mısrası uyaklı olan beyit. İLE Açıkça söylenilmiş, belirtilmiş, apaçık. )
- MÜSÂVÂT ile/ve/> MUTÂBAKAT["MÜTÂBAKAT" değil!]
- MÜSÂVÎ[< SEVİYY] değil/yerine/= EŞİT | DENK
( EŞİT, BİRİNİN ÖTEKİNDEN FARKSIZ OLANI, AYNI HALDE VE DERECEDE BULUNAN )
- MÜŞAVİR değil/yerine/= DANIŞMAN
- MÜSBİT[Ar. < SÜBÛT] ile MÜSBİT[Ar.]
( İsbât eden/edici. İLE Yara ve hastalıktan dolayı pek halsiz kalan. )
- MUSCLE :/yerine KAS
- MÜSEBBA'[Ar. < SEB] ile MÜSEBBAA[Ar.]
( Yedili, yedi bölümden oluşan. | Yedigen.[Fr. HEPTAGONE] | Her beytine aynı ölçüde ve tek sayılı dizeyle aynı uyakta beş dize eklenen gazel, kâside. İLE Yedi kere okunması gereken dua. )
- MÜSEBBİHİ değil MÜSEBBİBİ
- MÜSECCEL[Ar. < SECL] ile MÜSECCİL[Ar. < SECL]
( Deftere/sicile geçirilmiş, tescil edilmiş. | Mahkeme defterine geçirilmiş. İLE Deftere/sicile geçiren. | Mahkeme defterine geçiren. )
- MÜSEDDES[< SÜDS] ile TESDÎS[< SÜDS] ile MÜSEMMEN[< SEMN] ile MUAŞŞER[< UŞR] ile TERKİB-İ BEND VE TERCİ-İ BEND
( Aynı vezinde altışar mısralık bendlerden oluşan nazım biçimi. | Altıgen. İLE Bir gazelin her beyitine dört mısra daha ekleyerek gazeli altılı bendler haline getirme. [tahmis türünde olduğu gibi genellikle eksik gazellere uygulanır] İLE Bendlerin mısra sayısı sekiz olan nazım biçimi. İLE Aynı ölçüde onar mısralık bendlerden oluşan nazım biçimi. İLE Uyakları nazım biçiminde düzenlenmiş "hane" adı verilen 5-10 beyitlik şiir parçalarının [genellikle 5-12 hane] "vasıta" denilen bir beyitle birbirine bağlanmasından oluşan nazım biçimi. )
- MÜSEDDES[Ar. < SÜDS] ile MÜSELLES[Ar. < SELÂSE] ile MÜSEMMEN[Ar.]
( Altıgen. İLE Üçgen. İLE Sekiz bölümden oluşan, sekizli. | Sekizer dizeli bentlerden oluşan koşuk. )
- MÜŞEKKEL[Ar.] değil/yerine/= BİÇİM VERİLMİŞ | İRİ, GÖSTERİŞLİ
- MÜSEKKİN/MÜNEVVİM[< NEVM] ile/>< MÜNEBBİH[< NEBEH]
( Sakinleştirici, uyutucu/uyutan. İLE/>< Uyarıcı. )
- MÜSELLES değil/yerine/= ÜÇGEN
- MÜSELLESE[Ar.] ile MÜSELLESÎ[Ar.]
( Oksijen, hidrojen ve karbondan olan. İLE Üçgen biçiminde olan, müselles. )
- MÜSELLES-İ MÜTESÂVİYÜ'L-ADLÂ değil/yerine/= EŞKENAR ÜÇGEN
- MÜSEMMÂ[Ar. < SEMV < SÜMÜVV] ile MÜSÂMAHA[Ar. < SEMÂHAT]
( Tesmiye olunan, bir adı olan, adlanmış, adlı. | Muayyan, belirli zaman. İLE Görmemezliğe gelme, göz yumma, hoş görme. | Aldırış etmeme. | Savsaklama. )
- MÜSEMMEN[Ar. < SEMN] ile MÜSENNEM[Ar.]
( Sekiz renkli. | Sekizli, sekiz parçadan oluşan. | Sekizgen.[Fr. OCTOGONE] | Değer biçilmiş ya da biçilen değer karşılığında satılmış şey. | Sekizer mısrâlı bendlerden oluşan şiir/nâzım. İLE Ev çatısı biçiminde olan. | Kabartma, kabartmalı olarak hakkedilmiş olan. )
- MUSEUM :/yerine MÜZE
- MÜŞFİK["MÜŞVİK" değil!] değil/yerine/= SEVECEN
- MUSHAF ile/ve/||/<>/< CÜZ
- MUSHAF ile/ve/değil KİTAP
( Kur'an-ı Kerîm. İLE/VE/DEĞİL Sen! )
- MUSHAF ile SUHUF[< SAHİFE]
- TEVHÎD:
MUSHAF'TA değil İNSAN'DA
- MUSHROOM vs. FUNGUS
- MÜ'SÎ[Ar.] ile MÜSÎ[Ar. < SU]
( Kederli birini avutan. İLE Kötülükte bulunan, isâet eden. )
- MUSIC :/yerine MÜZİK
- MUSICAL :/yerine MÜZİKAL
- MUSICIAN :/yerine MÜZİSYEN
- MÛSİKÎŞİNAS ile/ve MUTRİB
( Müzikle uğraşan. )
- MÛSİL[Ar. < VUSÛL] ile MÛSİR[Ar.] ile MUSİRR[Ar. < SARR]
( Ulaştıran, yetiştiren, vardıran, îsâl eden. İLE Zengin. İLE Direnen, ayak direyen, ısrâr eden. )
- MÜŞ'İR[Ar. < ŞUÛR] ile MÜŞÎR[Ar. < ŞEVR | çoğ. MÜŞÎRÂN]
( Yazı ile haber veren, bildiren, iş'âr eden. | [fizik] Gösterge. İLE Emir ve işâret eden. | En yüksek aşamadaki asker, Mareşal[Fr. < Cerm.]. )
- MÜŞKİL[< ŞEKL]:
GÜÇ, ZOR, ÇETİN | ENGEL, GÜÇLÜK, ZORLUK -<
- MÜŞKİLÂT[< MÜŞKİL] ile GÜÇLÜKLER, ZORLUKLAR
( GÜÇLÜKLER, ZORLUKLAR )
- [ne yazık ki]
!MÜSKİRAT[Ar. < SEKR] değil/yerine/= SARHOŞ EDEN ŞEYLER
- MÜŞKÜL[Ar.] değil/yerine/= GÜÇ, ZOR, ÇETİN | ENGEL, GÜÇLÜK/ZORLUK
- MÜŞKÜL[AR. MUŞKİL] ile/değil/yerine/>< MEŞGUL
- MÜSKÜLER/MUSCULAR[İng.] değil/yerine/= KAS (İLİŞKİLİ)
- MÜŞKÜLPESENT[Ar., Fars.] değil/yerine/= GÜÇ BEĞENEN, GÜÇBEĞENİR, TİTİZ
- MÜSLİ değil/yerine AŞÛRE
- MUSLIM :/yerine MÜSLÜMAN
- MUSLUK (OLMAK) değil/yerine SU (OLMAK)
- MUŞMULA ile BEŞBIYIK
( Gülgillerden, küçük bir ağaç. | Bu ağacın, olgunlaşıp çürüdükten sonra yenilebilen, yuvarlak, mayhoş, buruk ve beş çekirdekli meyvesi. İLE İri muşmula. )
- MÜSPET/MÜSBET ile MENFÎ
( Olumlu. İLE Olumsuz. )
- MÜSRİF[Ar.] değil/yerine/= SAYPAK/TUTUMSUZ/SAVURGAN
- MÜŞRİK ile/değil/yerine TEVHÎD
( Huzur ve mutluluk bulamaz. İLE/DEĞİL/YERİNE Olgunlaşmadıkça erişilemez. )
- MUŞT[Ar. çoğ. MIŞÂT] ile MUŞT[Ar.]
( Tarak. İLE Yumruk, tokat. | [mecaz] Avuç. )
- MUST :/yerine ZORUNDA OLMAK
- MUSTAFA KEMAL/ATATÜRK ile/ve/||/<>/< KÂZIM KARABEKİR
- MUSTAFA RÂKIM'IN:
NESNELERE NAKŞI ile/ve/değil CAMİLERDEKİ NAKŞI
( Kendini özellikle camilerdeki yapıtlarında göstermiştir. )
( Tuğralardaki milad. )
- MUSTAFÂ[< SAFVET] ile/ve/||/<>/>/< MÜRTEZÂ[< RIZÂ]
( Istıfâ edilmiş. | Tertemiz, tasfiyet olunmuş. | Hz. Muhammed'in adlarından. İLE/VE/||/<>/>/< Râzı olunmuş. )
- MUSTAFA SAMİ ve/||/<>/> MONGERİ ve/||/<>/> RAŞİT TAHSİN BEY[1870 - 1936] ve/||/<>/> MAZHAR OSMAN
( Serriyat-ı Akliye Dersleri )
- MUSTAFA ile/ve/||/<> MUHTAR[< HAYIR]
- MÜSTA'Fİ[Ar. < AFV] ile MÜSTAGFİR[Ar. < GUFRÂN]
( İstifa eden, işinden kendi isteğiyle ayrılarına. | Suçunun bağışlanmasını isteyen. İLE İstiğfar eden, günahlarının bağışlanmasını Allah'tan dileyen. )
- MÜSTA'Fİ[Ar. < AFV] ile MÜSTASFÎ[Ar. < SAFÂ]
( İstifa eden, işinden kendi isteğiyle ayrılan. | Suçunun bağışlanmasını isteyen. İLE Safını/hâlisini alan, istisfâ eden. )
- MÜSTAHAKK[Ar. < HAKK]["MÜSTEHAK/MÜSTEHAKKINI VERMEK" değil!]/MÜSTAHİKK[aslı!] değil/yerine/= KARŞILIĞINI BULMUŞ (HAK ETMİŞ)
- MÜSTAHBER[Ar. < HABER | çoğ. MÜSTAHBERÂT] ile MÜSTAHBİR[Ar. < HABER]
( Haber alınmış, duyulmuş, işitilmiş, istihbâr olunmuş. İLE Haber alan, duyan, işiten, istihbâr eden. )
- MÜSTAHDEM/HADEME[Ar.] değil/yerine/= HİZMETLİ
- MÜSTAHFAZ[Ar. < HIFZ | çoğ. MÜSTAHFAZÎN] ile MÜSTAHFİZ[Ar. < HIFZ]
( Koruyan, hıfz eden. | [Tanzîmat'tan sonra] Kırk yaşını aşmış olan yurttaşların ve -muvazzaf ve rediflikten sonraki- askerlik hizmeti. İLE Koruyan, koruyucu. )
- MÜSTAHİL[Ar. çoğ. MÜSTAHÎLÂT] ile MÜSTAÎR[Ar. < ÂRİYET]
( Olanaksız, anlamsız, boş, saçma şey. İLE Ödünç alan, istiâre eden. | Kinâyeli konuşan. )
- MÜSTAHKEM[Ar. < HÜKM] ile MÜSTAHKİM[Ar. < HÜKM]
( Sağlamlaştırılmış, sağlam, istihkâm edilmiş, istihkâmlı. İLE Sağlamlaştıran, istihkâm eden. )
- MÜSTAHLEB[Ar. < HALB] ile MÜSTAHLİB[Ar. < HALB] ile MÜSTAHLİB[Ar. < HALB]
( Beyaz ve sübye tarzında yapılmış olan ilâç. | Sübye.[Fr. ÉMULSION] İLE Tırmalayan, istihlâb eden. İLE Sağan, istihlâb eden. )
- MÜSTAHMİL[Ar. < HAML] ile MÜSTA'MİL[Ar. < AMEL]
( Yüklenen, istihmâl eden. İLE Kullanan, isti'mâl eden. )
- MÜSTAHREC[Ar. < HURÛC] ile MÜSTAHRİC[Ar. < HURÛC]
( Çıkarılmış, bir şeyden çıkarılmış, alınmış, bir kitaptan alınmış, istihrâç edilmiş. İLE Çıkaran, istihrâc eden. | Simgeden, anlam çıkarma gücünde olan. )
- MÜSTAHSİL[Ar. < HÂSIL | çoğ. MÜSTAHSİLÎN] ile MÜSTAHSİR[Ar.]
( Yetiştiren, yetiştirici, üretici, istihsâl eden, husûle getiren. İLE Yorulup halsiz düşen. )
- MÜSTAHSİL[< HÂSIL] değil/yerine/= YETİŞTİREN, YETİŞTİRİCİ, ÜRETİCİ
- MÜSTAHZAR[Ar. < HUZUR] ile/ve/||/<>/>/< MÜSTAHZIR[Ar.]
( Hazırlanmış, huzura getirilmiş, istihzar edilmiş. | Zihinde tutulmuş. İLE/VE/||/<>/>/< Hazırlayan, istihzar eden. )
- MÜSTAİT[Ar.] değil/yerine/= DOĞUŞTAN YETENEKLİ
- MÜŞTÂK[Ar. < ŞEVK] ile MÜŞTAKK[Ar. < ŞAKK]
( İştiyaklı, özleyen, göreceği gelen, can atan. İLE Başka bir sözcükten çıkmış, türemiş, türeme. )
- MÜSTAKARR[< KARÂR]/KARARGÂH[Ar. KARAR + Fars. GÂH] değil/yerine/= YERLEŞİLEN, DURULAN YER
( KARARGÂH: Bir birlik ya da kurumun, kumandan ile yardımcı şube ve bölümlerinden oluşan kuruluş. | Ordunun uzun bir süre ya da geçici olarak konakladığı yer. | Durulan ya da kalınan yer. )
- MÜSTAKBEL[Ar. < KABL] değil/yerine/= GELECEK
( KARŞILANAN | ÖNDE BULUNAN, İLERİDEKİ, GELECEK )
- MÜSTAKBEL[Ar. < KABL] ile MÜSTAHKİM[Ar. < KABL | çoğ. MÜSTAKBİLÎN]
( Karşılanan, istikbal edilen. | Önde bulunan, ilerideki, gelecek. | Gelecek zaman, istikbal sîgası. İLE Karşılayan, istikbâl eden. | Kıbleye dönen. )
- MÜSTAKÎL[Ar.] ile MÜSTAKİLL[Ar. < KILLET]
( Pazarlığın bozulmasını isteyen. İLE Başlı başına, kendi başına, kendin kendine, ayrıca, bağımsız. )
- MÜSTAKİL ile ÖZERK/OTONOM
- MÜSTAKİLEN ile/||/<> MÜŞTEMİLÂT
( Yalnız, kendine ait. İLE/||/<> Taşınmazın kullanılmasını kolaylaştıran ek yapı. )
- MÜSTAKİLL[< KILLET] ile/ve/||/<> HÜR
( Başlı başına, kendi başına, kendin kendine, ayrıca, bağımsız. İLE/VE/||/<> Özgür. )
- MÜSTAKİLL[Ar. < KILLET] değil/yerine/= BAĞIMSIZ
( BAŞLI BAŞINA, KENDİ BAŞINA, KENDİ KENDİNE, AYRICA, BAĞIMSIZ )
- MÜSTAKÎM[Ar. < KIYÂM] değil/yerine/= DOĞRU, DÜZ, DİK | TEMİZ, NAMUSLU
- MUŞTALAMAK değil MUŞTULAMAK
( Muşta ile vurma. DEĞİL Sevinilecek bir işin, olayın vb. olduğunu, birine haber vermek, müjdelemek. )
- MÜSTAMEL[Ar. < AMEL] değil/yerine/= KULLANILMIŞ | ESKİ
- MÜSTA'MEL[Ar. < AMEL] ile MÜSTA'MER[Ar. < UMRÂN]
( Kullanılmış. | Eski, köhne. İLE Göçmen yerleştirerek, ma'mur, şen, bayındır bir duruma getirilen yer. [Fr. COLONIE] )
- MÜSTANTİK[Ar.] değil/yerine/= SORGU YARGICI/HAKİMİ
- MUSTAR ile/değil/yerine/||/>< MUHTAR
( Şarap. İLE/DEĞİL/YERİNE/||/>< Yapmayabilme ve yeğleme olanağını ve gücünü kullanan kişi. | "Hayır!" diyebilme farkındalığı/önceliği. )
- MUSTARİP ile MÜTEESSİR
( Acı çeken. İLE Kederli, hüzünlü, üzüntülü. | Birinin acısıyla acılanan. | Etkilenen. )
- MÜSTASHAB[Ar. < SOHBET] ile MÜSTASHİB[Ar. < SOHBET]
( Yanında arkadaş olarak bulundurulan. İLE Yanına alan, beraber olunan, istishâb eden. )
- MÜSTASVEB[Ar. < SAVÂB] ile MÜSTASVİB[Ar. < SAVÂB]
( Doğru, mâkul, savap görülmüş, istisvâb edilmiş. İLE Doğru, mâkul, savap gören, istisvâb eden. )
- MUSTATÎL değil/yerine/= DİKDÖRTGEN
- MÜSTAVZI'[Ar.] ile MÜSTAVZİH[Ar. < VUZÛH]
( Pazarlık eden. İLE Açıklama isteyen, istîzah eden. )
- MÜSTAZHİR[Ar. < ZAHR] ile MÜSTAZÎ[Ar. < ZİYÂ]
( Dayanan, arka veren, istizhâr eden. İLE Işık alan, ışıklanan, ışıklı. | İyi, âlâ, makbul. )
- MÜSTEAR[Ar.] ile MAHLAS[Ar.]
( Eğreti olarak alınmış. | Türk müziğinde bir makam. İLE Bir kişinin ikinci adı. | Ozanların/yazarların, yapıtlarında kullandıkları takma ad. )
- MÜSTEBAD[Ar. < BU'D] değil/yerine/= OLACAĞI SANILMAYAN/UZAK GÖRÜLEN
- MÜSTEBDEL[Ar. < BEDEL] ile MÜSTEBDİL[Ar. < BEDEL]
( Değiştirilmiş, istibdâl edilmiş. İLE Değiştiren, istibdâl eden. )
- MÜSTEBHİR[Ar. < BAHR] ile MÜSTEBİ[Ar.]
( Deniz gibi geniş olan kişi, istibhâr eden. İLE Esir eden. )
- MÜSTEB'İD[Ar. < BU'D] ile MÜSTEBİDD[Ar. < İSTİBDÂD]
( Uzak gören, uzak sayan. İLE Hükmü altında bulunanlara, söz hakkı ve hareket rahatlığı vermeyen, istibdâdda bulunan, despot. )
- MÜSTECÂB[< CEVÂB] değil/yerine/= DİLEĞİ KABUL OLUNMUŞ
( DİLEĞİ KABUL OLUNMUŞ )
- MÜSTE'CİR[Ar. < ECR | çoğ. MÜSTE'CİRÎN] ile MÜSTECÎR[Ar. < CİVÂR]
( Kira ile tutan, isticâr eden. | Kiracı. İLE Aman dileyen, koruma bekleyen, isticâre eden. )
- MÜSTECİR değil/yerine/= KİRACI
( Bir yeri kiralamış olan, icar etmiş, kiracı. )
- MÜSTEDELL[Ar. < DELÂLET] ile MÜSTEDİLL[Ar. < DELÂLET]
( Bir kanıt ile ispat edilmiş, istidlâl olunmuş. İLE Kanıt ile ispat edilen. )
- MÜSTED'Î[Ar. < DA'VÂ] ile MÜSTE'DÎ[Ar. < EDÂ]
( Dilekçe veren, istidâ eden. İLE Yardım ve korunma isteyen. | Birinin malını zorla alan. )
- MÜSTEDREK[Ar. < DERK] ile MÜSTEDRİK[Ar. < DERK]
( Arapça'da, bir ölçü/vezin. İLE Anlamak isteyen, istidrâk eden. )
- MÜSTEFÂD[Ar. < FEYD] ile MÜSTEFÂZ[Ar. < FEYZ]
( Kazanılmış, kâr edilmiş. | Anlaşılmış. İLE Dağılıp yayılmış. )
- MÜSTEFHEM[Ar. < FEHM] ile MÜSTEFHİM[Ar. < FEHM]
( Anlaşılan. İLE Anlamak isteyen, soran. )
- MÜSTEFÎD[Ar. < FEYD] ile MÜSTEFÎZ[Ar. < FEYZ]
( Yararlanan, istifâde eden. İLE Feyz alan, feyzlenen, istifâze eden. )
- MÜSTEFİT[Ar.] değil/yerine/= YARARLANAN
- MÜSTEFTÎ[Ar. < FETVÂ] ile MÜSTEFTİH[Ar. < FETH]
( Müftüden fetvâ isteyen. | Bir müşkülün halini, çözülmesini isteyen. İLE Açan, başlayan, istiftâh eden. )
- MÜSTEHABB[< HUBB] ile ...
( Sevilen, beğenilen. | Farz ve vâcibden başka olarak sevap kazanılan iş. | Hz. Muhammed'in, bazen işleyip bazen terk ettiği güzel iş. )
- MÜSTEHCEN[Ar. < HÜCNET] ile MÜSTEHCİN[Ar. < HÜCNET]
( Açık açık, edepsizce, istihcân edilmiş. İLE Çirkin, kötü, kötü gören, istihcân eden. )
- MÜSTEHCEN[< HÜCNET] değil/yerine/= AÇIK SAÇIK
- MÜSTEHDÎ[Ar. < HEDY ve HİDÂYET] ile MÜSTEHZÎ[Ar. < HEZÂ]
( Doğru yolu bulan, Müslümanlık yolunu isteyen. İLE Biriyle alay eden, herkesle alay etme alışkanlığında olan, istihzâ eden. )
- MÜŞTEHİ[Ar.] değil/yerine/= İSTEKLİ
( Bir şey için çok istek gösteren, istekli. | İştahlı. )
- MÜSTEHÎL[Ar. < HAVL | çoğ. MÜSTEHÎLÂT] ile MÜSTEHİLL[Ar. < HELÂL]
( Olanaklı ve kabil olmayan şey. | Anlamsız, saçma şey. İLE Helâllik dileyen, istihlâl eden. | Helâlleşen. )
- MÜŞTEHİYÂT[< ŞEHVET] ile İŞTAHLILAR, İSTEKLİLER
itibarı ile 42.805 başlık/FaRk ile birlikte,
42.805 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(108/173)
(1996'dan beri)