thumb

S-Ş'LERDE

KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!

(SÜREKLİ AYIRDINDA VE FARKINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)



Bugün[ 01 Temmuz 2025 ]
itibariyle 10876 başlık/FaRk ile birlikte,
12306 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.

(6/12)


- ŞÂFİ'[Ar. < ŞEFÂAT] ile ŞÂFÎ[Ar. < ŞİFÂ] ile ŞÂFİÎ[Ar.] ile ŞÂFİÎ[Ar.]

( Şefaat eden, hatalı kişinin affı için araya girip yalvaran. İLE Hastayı iyi eden, şifa veren. | Yeter görünen, kifâyet eden. İLE İmam-ı Şâfiî mezhebinden olan kişi. İLE Dört mezhepten birinin imamı olan kişi. [İdris][Hicrî: 150 - 204] )


- SAFÎHA ile ...

( Düz, yassı yüz. | Madeni levha, sac. )


- SÂFİL[Ar.] ile SÂFİL[Ar.]

( Aşağı, alçak. İLE Çökelek, tortu. )


- SÂFİR[Ar. < SEFER | çoğ. SÜFFÂR] ile SAFÎR[Ar.]

( Yola çıkmaya hazır, yolcu. | Yazıcı, kâtip. İLE Islık. | İnce, güzel ses. | Islığımsı ses. | Gök yakut. )


- SAFİR değil/yerine/= GÖKÇETAŞ


- SAFİR değil/yerine GÖKYAKUT

( Mavi renkli, değerli bir korindon türü. )


- SAFİR ile/||/<> KUNZİT

( Korund mineralinin mavi renkli çeşidi. İLE/||/<> Pembe ila mor renkte bir spoddumen. )


- SAFİR ile/||/<> TANZANİT

( Korund mineralinin mavi renkli çeşidi. İLE/||/<> Mavi ve mor tonlarında bir zoisit türü. )


- SAFİR ile/||/<> TURMALİN

( Korund mineralinin mavi renkli çeşidi. İLE/||/<> Birçok renkte bulunabilen bir taş. )


- SAFİR ile/||/<> ZİRKON

( Korund mineralinin mavi renkli çeşidi. İLE/||/<> Çeşitli renklerde bulunabilen bir taş. )


- SAFİYE ve/||/<>/> TASFİYE


- SÂFİYET AHLÂKI ile/ve/> İRFAN AHLÂKI ile/ve/> AŞK AHLÂKI

( Saflaşmadıkça, kapı/lar açılmaz. )

( MORALS OF PURITY vs./and MORALS OF WISDOM vs./and MORALS OF LOVE )


- SÂFİYET ile/ve/||/<>/> İRFÂNİYET

( Kendinde/içten. İLE/VE/||/<>/> Ustadan/dışarıdan. )


- SAFİYET ve/||/<> SAMİMİYET


- SAFLAŞMA ile/ve/< ARINMA

( Durum. İLE/VE/< Yöntem. )

( Saflaşın, dikkatli ve uyanık olun, hazır bulunun. )


- SAFLAŞMA ile/ve/> İNCELME

( PURIFY vs./and/> TO BE REFINED )


- SAFLAŞMA ile/ve/değil/yerine/<> YALINLAŞMA


- SAFLIK" ile/ve/değil/yerine/||/<> TESLİMİYET


- SAFLIK ile HOŞGÖRÜ

( PURITY vs. TOLERANCE )


- SAFRA[İt.] ile SAFRA

( Gemileri ve her boyda deniz aracını, dengede tutmak istenilen su düzeyine kadar batırabilmek için, dip bölümlerine konulan ağırlık. | Balonlarda bulunan pilotların, yükselmek ya da inişi yavaşlatmak istediklerinde attıkları ağırlık. | Sıkıntı, tedirginlik, rahatsızlık veren kişi. İLE Öd. )


- SAFRAN[Ar. < ZAFERÂN] ile ASPUR[Ar. < USFUR]

( Süsengillerden, baharda çiçek açan, 20-30 santimetre boyunda, soğanlı bir kültür bitkisi. | Bu bitkinin tepeciklerinin kurutulmasıyla elde edilen, bazı yiyecek ve içeceklere tat, koku ve sarı renk vermekte kullanılan toz. İLE Yalancı safran. )

( CROCUS SATIVUS cum ... )


- SAFRAN[Ar.] ile HİNTSAFRANI/ZERDEÇAL[Fars.]

( Süsengillerden, baharda ççek açan, küçük bir bitki. | Bu bitkinin tepeciklerinin kurutulmasıyla elde edilen, bazı yiyecek ve içeceklerde tat, koku ve sarı renk vermekte kullanılan toz. İLE Zencefilgillerden, köksaplarından safranı andıran, boyalı bir madde çıkarılan, yaprakları sivri uclu, çiçekleri sarı renkte bir bitki. )

( CROCUS cum CARCUMA LONGA )


- SAFRAN/KÜRKÜM[dvnlgttrk] ile/ve HASPİR


- SAFRAN ile YALANCISAFRAN

( ... İLE Bileşikgillerden, çiçekleri safrana benzeyen bir bitki. )

( ... ile ASPUR )

( ... cum CARTHAMUS TINCTORIUS )


- SAFSATA ile HURÂFE


- SAFSATA ile TOTOLOJİ

( Belirli bir niyet üzere uyarlanmışlık da vardır. İLE ... )


- Safsatasız KONUŞ!!!


- ŞAFT[İng. SHAFT] ile ŞAFT

( Bir makinenin dönme hareketini, öteki parçalara aktaran ve ucuna dişli çarklar, tekerlekler ya da pervane bağlanan demir mil. İLE Bilardoda, ıstaka çeşidi. )


- SAFV[Ar.] ile SAFVET[Ar.]


- SAĞ AKCİĞER ile/ve SOL AKCİĞER

( 3 bölüm[lob] vardır.[üst-orta-alt] İLE/VE 2 bölüm[lob] vardır.[üst-alt] )


- SAĞ SALİM değil/yerine/= SAĞ SAĞLAM/SAĞ ESEN/ESENLİKLE


- SAĞ-SALİM (GİTMEK, ULAŞMAK, DÖNMEK)


- SAĞ-SOL


- SAĞ/SOL BEYİN değil SAĞ/SOL YARIMKÜRE


- SAĞ ile ...

( ULVİYYET | YEMÎN )


- SAĞ ile/ve/||/<>/> SELÂMET

( Sen. İLE/VE/||/<>/> Ben. )


- SAĞ ile/ve SOL

( Kalbin olduğu taraf soldur. )

( REST ile/ve ÇEP )

( Arkadan biri ittiğinde ilk atılan adım/ayak, hangi tarafta daha yoğun/öncelikli olduğunuzun göstergesi olabilir. [özellikle snowboard'ta]
RIGHT vs./and LEFT )


- SAĞ ile ZAĞ/KILAĞI

( ... İLE Taş üzerinde bilenen bir kesici aracın, keskin yüzüne yapışan ve aracın iyi kesebilmesi için yağlanmış yumuşak taşla kaldırılması gereken çok ince çelik parçaları. )


- SAĞA ÇEKMEK ile KENARA ÇEKMEK


- SAĞA DALLANMA ile ...

( RIGHT BRANCHING )


- SAĞA SOLA (SORMAK, BAKMAK)


- SAĞAK ile ...

( Dirsek ile bilek arası ya da diz topuk arası. )


- SAĞALTIM AMAÇLI ile/ve/değil/||/<>/> GELİŞ(TİR)ME AMAÇLI


- SAĞALTIM:
DAVRANIŞÇI ve/ya da BİLİŞSEL ile/ve/||/<> DİNAMİK ile/ve/||/<> VAROLUŞÇU


- SAĞALTIM/PSİKOTERAPİ ile/ve/||/<> ANALİTİK SAĞALTIM/PSİKOTERAPİ

( )


- SAĞALTIM/PSİKOTERAPİ ile/ve/||/<>/> PSİKANALİZ


- SAĞALTIM/PSİKOTERAPİ ile/değil/yerine SOHBET

( Çağrışımsal. İLE/DEĞİL/YERİNE Sanatsal. )


- SAĞALTIM/TEDAVİ[Ar.]:
AYAKTA ile/ve/||/<>/> YATARAK


- SAĞALTIM/TEDAVİ ile/||/<> REHABİLİTASYON

( Sayrılığın iyileştirilmesi için yapılan etkiler. İLE/||/<> Sayrının eski işlevselliğine kavuşması için yapılan destekleyici çalışmalar. )


- SAĞALTIM/TERAPİ ÜCRETİNDE İNDİRİM:
DİNAMİK/ANALİTİK ile/değil BİLİŞSEL/DAVRANIŞSAL

( Olmaz! İLE (belki/bazen) Olabilir. )

( Bütçesi uygun olmayanlar, indirim istemez fakat ve ne yazık ki özellikle bütçesi/gelir seviyesi uygun/yüksek olanlar, indirim isterler. )


- SAĞALTIM/TERAPİ:
TEK KİŞİLİK ile/ve/||/<> İKİ KİŞİLİK


- SAĞALTIM ile/ve/değil/||/<>/< DAYANIŞMA


- SAĞALTIMDA/TERAPİDE:
TIBBÎ ile/ve/||/<> DAVRANIŞSAL ile/ve/||/<> BİLİŞSEL ile/ve/||/<> DUYGUSAL


- SAĞANAK ile/ve BORAN

( Birdenbire başlayan, genellikle kısa süren, şiddetli yağmur. İLE/VE Yel, şimşek ve gökgürültüsü ile ortaya çıkan sağanak yağışlı hava. )


- SAĞANAQ[Azr.] = KASNAK, ÇEMBER[Tr.]


- SAĞANLAR

( Omurgalı hayvanlardan kuşlar sınıfının, gökkuzgunumsular takımının bir alttakımı. )


- SAĞDAN, SOLA DOĞRU ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< SAĞDAN, KALBE DOĞRU


- SAĞDUYU ve/<> DENGE


- SAĞDUYU ile DUYARLILIK

( AKL-I/HİSS-İ SELÎM ile HASSASİYET )


- SAĞDUYU = HASSE-İ SELİME = GOOD SENSE[İng.] = BON SENS[Fr.] = GESUNDER VERSTAND[Alm.]


- SAĞDUYU ile/ve/||/<> SAĞGÖRÜ

( Doğru, akla uygun yargılar verme yeteneği. | Doğru ile yanlışı birbirinden ayırma ve doğru yargılama gücü. İLE/VE/||/<> Gerçekleri, yanılmadan görebilme yeteneği. )


- SAĞI ile/ve GUANO[İsp. < Peru dilinden]

( Kuş gübresi. İLE/VE Denizkuşu gübresi. )


- SAĞIN BİLİMLER/EXACT SCIENCES[İng.] ile ...

( Denetlenebilir ölçü ve hesaplara dayanan bilimler. Dar anlamda matematik. )


- SAĞIN/EXACT[İng.] ile ...

( Doğruluk kuralına uygun olan. | Sözün anlatılmak istenene tam karşılık olması, tam uygun düşmesi niteliği, sahih. )


- SAĞIN = SAHİH = EXACT[İng., Fr.] = EXAKT[Alm.] = EXIGERE[Lat.] = EXACTO/TA[İsp.]

( Doğruluk kuralına uygun olan. | Sözün, anlatılmak istenilene tam karşılık olması, tam uygun düşmesi niteliği. )


- SAĞIR/İŞİTMEZ ile/ve/ya da DİLSİZ ile/ve/ya da SAĞIR VE DİLSİZ

( Kimse duymak istemeyenler kadar sağır olamaz. )

( EBSEM[Ar.]: Dilsiz, susmuş. )

( SAMEM[Ar.]: Sağırlık. )

( Telefonu ilk bulan Alexander Graham Bell, eşi ve annesiyle -ikisinin de sağır olmasından dolayı- hiçbir zaman telefonda konuşamadı. )

( ATREŞ ile/ve AHRAS )

( KÜND-GÜŞ: Sağır. [ KERİ: Sağırlık.] ile/ve ... )

( DEAF vs. DUMB or DEAF-MUTE )


- SAĞÎR/SAGİR[Ar.] ile/değil/||/<>/> SAĞIR[Ar.]

( Küçük, ufak. | Ergenlik çağına gelmemiş, bülûğa ermemiş, velî ya da vasîye muhtaç çocuk. | Ayırt edemeyen. | Zelil ve aşağılık kişi. İLE/DEĞİL/||/<>/> Duymayan. )


- SAĞÎR ile/||/<> SAĞİRE

( Küçük yaşta erkek. İLE/||/<> Küçük yaşta kadın. )


- SAGİTAL EKSEN/SAGITTAL AXIS[İng.] değil/yerine/= ÖN-ARKA EKSEN


- Sağını-Solunu gör de KONUŞ!!!


- SAĞLAK ile SOLAK

( AMBIDEXTRUS: İki elini de kullanabilme. )

( ... ile AHLEF )


- SAĞLAM ZİHİN ve/||/<>/>/< SAĞLAM GÖVDE

( Sağlam anlık[zihin], sağlam gövdede bulunur. VE/||/<>/>/< Sağlam gövde, sağlam anlıkta[zihinde] bulunur. )


- SAĞLAM/LIK ile/ve/<> ESTETİK

( STRENGTH vs./and/<> AESTHETICS )


- SAĞLAM/LIK ile/ve GEÇERLİ/LİK

( "COOL/NESS" vs./and VALID/ITY )


- SAĞLAM/LIK ile/ve/<> KALICI/LIK

( STRENGTH vs./and/<> PERMANENT/LASTING )


- SAĞLAMA ile/ve EMİNLİK

( PROOF vs./and TO BE SURE )


- SAĞLAMA ile/ve ONAY

( PROOF vs./and APPROVAL )


- SAĞLAMA ile SAĞLAMA

( Bir işin olması için gerekli durumu, koşulları hazırlamak. | Elde etmek, sahip olmak. | [mat.] Bir işlemin doğruluğunu ortaya koymak. İLE Yolun sağ yanına geçmek. )


- SAĞLAMA ile/ve/||/<> UYGULAMA


- SAĞLAMAK ile "BECERMEK"


- SAĞLAMAK ile/ve GERÇEKLEŞTİRMEK

( TO OBTAIN vs./and TO REALIZE )


- SAĞLAMAK ile/değil KURMAK


- SAĞLAMAK ile ÖNAYAK OLMAK


- SAĞLAMAK ile/ve/değil SUNMAK


- SAĞLAMLAŞTIRMA ile/ve/||/<> PEKİŞTİRME


- SAĞLAMLIK AÇMAZI ile/ve/||/<> GEÇERLİLİK AÇMAZI ile/ve/||/<> YALANCI AÇMAZI ile/ve/||/<> CURRY AÇMAZI


- SAĞLI-SOLLU


- SAĞLIK ENFORMASYON SİSTEMLERİ/HEALTHCARE INFORMATION SYSTEMS[İng.] değil/yerine/= SAĞLIK BİLİŞİM DÜZENİ (BİLİM DALI)


- SAĞLIK TOPU ile/ve/||/<>/> SEPET[BASKET]/EL TOPU


- SAĞLIK:
"HİZMET" ile/ve/değil/||/<>/< HAK


- SAĞLIK ile/ve GÜÇ/KUDRET

( image

image )

( HEALTH vs./and POWER )


- SAĞLIK = HEALTH[İng.] = SANTÉ[Fr.] = GESUNDHEIT[Alm.] = SALUTE[İt.] = SALUD[İsp.]


- SAĞLIK ve/> ONGUNLUK/SAADET/MUT

( Sağlık olmazsa saadet olamaz. )

( ASKLEPIOS )


- SAĞLIK ve/||/<>/< SÜREKLİLİK


- SAĞLIK ></ne yazık ki YARIMLIK

( ... >< Sakat ve sağlıksız olma durumu. | Kasık fıtığı. | Paranın yarısı. )


- SAĞLIK ve/||/<>/> YOLCULUK SAĞLIĞI


- SAĞLIKLI" ile/ve/değil/||/<> YETERLİ


- SAĞLIKLI/SAĞLIKSIZ ... değil/yerine ORANTILI/ORANTISIZ ...


- SAĞRI ile/ve/||/<> SAĞRI KEMİĞİ

( Memeli hayvanlarda, bel ile kuyruk arasındaki dolgun ve yuvarlakça bölüm. İLE/VE/||/<> Belkemiği ile kuyruksokumu kemiği arasındaki kemik. )


- SAGU = AĞIT = MERSİYE

( İslâm'dan önce. = Halk yazınında. = Divan yazınında. )


- SAGUNA ile ...

( Üç "guna"(Rajas, Tamas, Sattva) ile tezahür etmiş hal. En yüce Mutlak'ın, Advaita Vedanta'nın tarifi mümkün olmayan Mutlak'ından farklı olarak, sevgi, merhamet vb. niteliklere bürünmüş olarak betimlenmesi. )


- SAĞYA değil SAĞA


- ŞAH AKORD ile/ve ŞAH ÂHENK


- ŞAH MAT değil/yerine/= HAN DÜŞER


- ŞÂH-DÂR ile ...

( Dallı boynuzu olan hayvan. )


- ŞAH-RUH:
Aynı anda, şah ve kale tehdidi.


- SAH[Ar.] ile/değil/yerine İMLEÇ

( Bir şeyin doğru olduğunu belirtmek için yapılan im. )


- ŞAH[Fars.] ile ŞAH

( İran ya da Afgan hükümdarı. | Satranç oyununda, her yönde tek hane gidebilen en önemli taş. | Alevilik, Bektaşilik'te, Pîr. | Benzerlerine oranla en üstün, en güzel, en iyi. İLE Atın, ön ayaklarını yerden keserek arka ayakları üstünde ayakta durması. )


- SAH/SAHÂ[Ar.] ile SAH/SAHH[Ar. < SIHHAT]

( Cömertlik, elaçıklığı. İLE "doğrudur, yanlışsızdır" anlamına, resmî yazılara konulan bir işaret. )


- SAH/SAK SUBARAKNOİT HEMORAJİ/SUBARACHNOID HEMORRHAGE[İng.] değil/yerine/= SUBARAKNOİT KANAMA


- ŞAH değil/yerine/&gt;&lt;/< AH

( Mazlumun "AH"ı; indirir, "ŞAH"ı. )


- ŞAH ile/ve VEZİR ile/ve FİL ile/ve AT ile/ve KALE/ROK ile/ve PİYON[Fr. < Lat.]

( ... ile/ve FERZ/FERZÎN/FERZÂNE/FERZEND[Fars.] ile/ve PÎL ile/ve ... ile/ve RUH ile/ve PİYÂDE, BEYDÂK[Ar.] )

( KING vs. QUEEN vs. BISHOP vs. KNIGHT vs. ROOK vs. PAWN )


- SAHÂ'[Ar.] ile SÂHA[Ar. çoğ. SÂH, SÂHÂT]

( Cömertlik, elaçıklığı. İLE Alan, meydan, avlu. )


- SÂHA[Ar.]/SEKTÖR[Fr.] ile BÖLÜM/KESİM/ALAN

( SECTOR vs. ZONE/AREA )


- SAHA değil SÂHA


- ŞAHAB/ŞİHÂB[Ar.]/METEOR(İT) değil/yerine/= GÖKTAŞI

( Havayuvarı içinde oluşan sıcaklık değişmeleri, yel, yıldırım, yağmur, dolu gibi olaylara verilen ad. | Akanyıldız. )


- SAHÂBE-İ KİRÂM ile/ve/||/<>/>/ ASHÂB-I SUFFÂ

( Kendilerine, sohbet ikram edilenler. İLE/VE/||/<>/> Sohbet ikram edilenlerin sohbetine, özel ve kapalı olarak katılanlar. )

( Zâhirî. İLE/VE/||/<>/> Bâtınî. )

( 40 kişi. İLE/VE/||/<>/> 360 kişi. )

( İlim geleneği. İLE/VE/||/<>/> Mürşîd geleneği. )


- SAHÂBE/ASHAB ile/ve/> TÂBİİN ile/ve/> TEBE-İ TÂBİÎN

( Hz. Muhammed'in döneminde yaşamış ve onu görmüş olanlar. İLE/VE/> Hz. Muhammed'i görmüş olanları görenler. İLE/VE/> Hz. Muhammed'i görmüş olanları görenleri görenler. )


- SAHÂBE ile SELEF-İ SÂLİHİN


- SAHAF < SAHHAF


- SAHAFLAR ÇARŞISI < FESÇİLER ÇARŞISI


- SAHAN[Ar.] değil/yerine/= TENCERE


- SAHAN ile ŞAHAN[< ŞAHİN]

( Tencere. İLE [Fars.] Şahlar, sultanlar/padişahlar. | Şahin. )


- ŞÂHÂNE ile ...

( Padişah'ın kullandığı herşey bu adla birlikte kullanılırdı. [Padişah'ın "Minder-i Şâhânesi" gibi.] )


- ŞAHANE değil/yerine/= ÇOK GÜZEL, EŞSİZ, GÖRKEMLİ


- SAHANLIK değil/yerine/= DÜZLÜK/DÜZALAN


- SAHANLIK ile SAHANLIK

( Yapılarda ve bazı taşıtlarda, kapı önünde, merdiven başlarında ya da ortasında olan geniş yer. İLE Tencerenin aldığı miktar kadar olan. )


- ŞAHAP[Ar. < ŞİHÂB] değil/yerine/= AĞMA/AKAN YILDIZ


- SAHARÎ[Ar.] ile SAHÂRÎ[Ar. < SAHRÂ]

( Kaya ile ilgili, kaya cinsinden. İLE Çöller, sahrâlar, kırlar. )


- SAHÂVET[Ar.] değil/yerine/= EL AÇIKLIĞI

( CÖMERTLİK, EL AÇIKLIĞI )


- SAHB[Ar.] ile SAHB[Ar. < SÂHİB]

( Gürültü, patırtı etme. İLE Yakın dostlar, sahipler. )


- ŞAHESER[Ar.] değil/yerine/= BAŞYAPIT


- SAHÎ[Ar.] ile SÂHÎ[Ar. < SEHV]

( Cömert, eliaçık. İLE Yanılan, hata işleyen. )


- SAHİB[< SAHB] ile SAİB

( Sahip[mâlik]. | Bir vasfı olan[hâiz]. | Koruyan[hâmî]. | Bir iş yapmış olan. | Sürekli sohbette bulunan. | Hak yolunu göstermek isteyen mürşid. )


- SÂHİB[Ar.] ile KARÎN[Ar.]


- SAHİBİ OLMAK ile/değil/yerine PARÇASI OLMAK


- SAHİBİ değil EMÂNETÇİSİ


- SAHİBİNDEN değil EMÂNETÇİSİNDEN


- SAHİBİNE SORULMADAN/İZİN ALINMADAN KİŞİLERİN (ÖZEL) EŞYALARINA DOKUNULMAZ!


- SAHİBİSİ" değil SAHİBİ


- SAHİBİYİM ile/yerine (BU/ŞU/BURASI) BANA AİT


- SAHİCİ/LİK ile/ve/||/<>/> SAMİMİ/LİK


- SAHİCİ ile/ve/||/<>/< SAHİH[Ar. < SIHHAT]

( Sahte olmayan, gerçek, yapma karşıtı. İLE/VE/||/<>/< Sağlıklı olmak, gerçek olmak. )


- ŞAHİD:
ÂYET ve HADİS ve İNSAN


- ŞÂHİD[Ar. < ŞEHÂDET | çoğ. ŞEVÂHİD] ile ŞÂHİD[Fars.]

( Tanık. | Senet yerine geçecek biçimde büyük bir yapıttan ya da kişiden alınan örnek. İLE Sevgili. | Güzel. )


- ŞÂHİD[Ar.] ile HÂZIR[Ar.]


- ŞÂHİD[Ar.] ile MÜŞÂHİD[Ar.]


- SAHÎFE[Ar.] ile DEFTER[Ar.]


- SAHİFE[Ar.] değil/yerine/= YAPRAK


- SAHİFE ile/ve TOMAR[Yun.] ile/ve KİTAP

( ... İLE/VE Dürülerek, boru biçimi verilmiş kâğıt. İLE/VE ... )


- SAHİH (OLAN) ile/ve SALİH (OLAN)

( Bilinmeli. İLE/VE Uygulanmalı. )


- SAHİH[Ar.]["SAİH" değil!] değil/yerine/= DOĞRU


- SAHİH ile/ve SÂDIK


- SAHİH ile SAKÎM


- SAHİH ile/ve SARİH

( Bahs'te. İLE/VE Keşf'te. )


- SAHÎK[Ar.] ile SÂHİK[Ar.]

( Uzak. | Çok karışık anlaşılmaz söz. İLE Ezip döven. )


- ŞÂHİKA[Ar.] ile FERİŞTAH[Fars. FİRİŞTE]

( Doruk, zirve. | En üst derece. İLE En iyi, en üstün. )


- SAHİL[Ar.] değil/yerine/= KIYI/YAKA/YALI


- SÂHİL[Ar.] ile SAHÎL[Ar.] ile SÂHİL[Ar.]

( Kişneyici, kişneyen. İLE At kişnemesi. İLE Deniz/ırmak/göl kenarı, kıyı, yalı. )


- SAHİL ile/ve/değil EŞİK


- SAHÎN[Ar. < SUHÛNET] ile SAHÎN[Ar. < SİHAN]

( Sıcak, kızgın, ısınmış. İLE Kalın. | Sık. | Katı, pek. )


- SAHIN/SAHN[Ar.] değil/yerine/= NAMAZ KILMA YERİ


- ŞAHİN ile ARI ŞAHİNİ

( ... İLE Yerde, şahinden daha fazla zaman geçirir. )

( ... İLE Ormanlarda, özellikle ibreli ormanlarda yuva yaparlar. )

( ... vs. HONEY BUZZARD )

( ... cum PERNIS APIVORUS )


- ŞAHİN ile BAYAĞI ARI ŞAHİNİ

( ... cum PERNIS APIVORUS )


- ŞAHİN ile/değil BAYSUNGUR

( ... İLE/DEĞİL Şahin cinsinden, yırtıcı bir kuş. )


- ŞAHİN ile BEYAZ ŞAHİN

( ... İLE Tamamen beyaz değillerdir. [Sadece tüylerinin bir bölümü beyazdır.] )


- ŞAHİN ile BOZKIR ŞAHİNİ


- ŞAHİN ile GALAPAGOS ŞAHİNİ


- ŞAHİN ile KIZIL KUYRUKLU ŞAHİN

( İlgili yazı ve ayrıntıları için burayı tıklayınız... )

( ... cum BUTEO JAMAICENSIS )


- ŞAHİN ile KIZIL ŞAHİN

( ... İLE Şahinden biraz daha büyük, uzun kanatlı ve uzun kuyrukludur. )

( ... İLE Ovalar, bozkır, dağlar ve benzer açık arazilerde yaşarlar. )

( ... vs. LONG-LEGGED BUZZARD )

( ... cum BUTEO RUFINUS )


- ŞAHİN ile LAÇİN

( ... İLE Atmaca, doğan. | Çıkılması güç, kayalık yer. )


- ŞAHİN ile PAÇALI ŞAHİN

( ... İLE Sesi şahinde pes ve gürdür. )

( ... İLE Tundra, açık araziler, turbalıklar, kumullar ve bataklıklarda ürerler. )

( ... vs. ROUGH-LEGGED BUZZARD )

( ... cum BUTEO LAGUPUS )


- SAHİP ÇIKMAK ile/ve/değil PAYLAŞAMAMAK


- SAHİP ÇIKMAK ile SAVUNMAK

( TO CLAIM vs. TO DEFEND )


- SAHİP OLMA ile/ve/değil SAHİP OLDUĞUNU SÜREKLİ KILMAK


- SAHİP OLMADIĞIN ŞEY/DEĞER/OLANAK/KOŞUL ve BULUNMADIĞIN YER

( Vazgeçemeyiz. VE Terk edemeyiz. )


- SAHİP OLMAK ve/||/<>/< AİT OLMAK


- SAHİP OLMAK ile EDİNMEK

( Biri olmadan ötekine sahip olamazsınız. )

( Algıladığınız hiçbir şey sizin değildir. )

( Gerçekten sahip olduğunuzu kaybedemezsiniz. )

( TO HAVE vs. TO GET
You cannot have one without the other.
Nothing you perceive is your own.
What you truly have you cannot lose. )


- SAHİP OLMAK ile/ve/<> HAKİM OLMAK

( OWNERSHIP vs./and/<> ABLE TO DOMINATE )


- SAHİP OLMAK ile/değil KENDİNDE VAR (OLDUĞUNU BİLMEK/ANIMSAMAK)


- SAHİP OLMAK ile/yerine KURUCU(SU) OLMAK

( OWNER vs. FOUNDER
FOUNDER instead of OWNER )


- SAHİP OLMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< LÂYIK OLMAK


- SAHİP OLMAK ile/ve/değil/yerine/ya da/||/<> OLMAK

( Erich Fromm'un, "Sahip Olmak ya da Olmak" adlı kitabını da okumanızı salık veririz. )


- SAHİP OLMAK ile/ve/değil/yerine/||/<> SAHİP ÇIKMAK


- SAHİP OLMAK ile/ve/fakat/||/<>/< SAHİP OLDUĞUMUZLA VE/YA DA SAHİP OLMAKLA PERDELENMEMEK


- SAHİP OLMAK ile/değil/yerine ŞAHİT OLMAK


- SAHİP OLMAK ile/ve/değil/||/<>/< SATIN ALMAK


- SAHİP OLMAK ve/||/>/< TERK EDEBİLMEK

( Ancak, sahip olunabilen, terk edilebilir. )

( Önemli[öncelikli] olan, en çok şeye sahip olmak değil en az şeye gereksinim duymaktır. )

( Bir şeye sahip olmak istiyorsan, onu, zihninden, dilinden ve gönlünden çıkarmalısın! )

( İstediğiniz bazı şeylere sahip olamamak, mutluluğun bir parçasıdır. )

( OWNERSHIP and/> ABLE TO LEAVE )


- SAHİP OLMAK ve TERK EDEBİLMEK

( Ancak sahip olunabilen terk edilebilir. )


- SAHİP OLMAK ile/ve TÜKETMEK

( TO HAVE vs./and TO CONSUME )


- SAHİP/MÂLİK[Ar.] değil/yerine/= İYE


- SAHİP değil/yerine/= İYE


- SAHİPLENME ile/değil/yerine/< AİDİYET

( Kentte. İLE/DEĞİL/YERİNE/< Köyde, doğada. )


- SAHİPLENME ile/ve/değil/||/<> KIŞKIRTMA/AJİTASYON


- SAHİPLENME ile/ve/||/<> KOLLAMA


- SAHİPLENME ile/ve/||/<> SÜREKLİ KILMA ile/ve/||/<> BİRİKTİRME


- SAHİPLENMEK ile/yerine SAHİP ÇIKMAK

( TO POSSESS vs. TO CLAIM
TO CLAIM instead of TO POSSESS )


- SAHİPLENMEK ile/değil/yerine SEVMEK/SEVGİ

( Sevgi özgür bırakıcıdır, olmalıdır! Sahiplenmeden! )

( [not] TO CLAIM vs./but TO LOVE / THE LOVE
TO LOVE / THE LOVE instead of TO CLAIM )


- SÂHİR[Ar. < SİHR] ile SÂHİR[Ar. < SEHER] ile SÂHİR[Ar. < SAHR]

( Büyücü. | Büyüleyici etki yaratan güzel. İLE Gece uyumayan, uykusuz. İLE Maskaralık eden. )


- SAHÎRE[Ar.] ile SÂHİRE[Ar. çoğ. SÂHİRÂT, SEVÂHİR]

( Yeryüzü. İLE Büyücü. )


- SÂHİRE ile ...

( YERYÜZÜ, UYANIK GÖZ VE GÖZLERE SERAP GÖRÜNEN YERYÜZÜ )


- ŞAHIS ŞİRKETİ ile/ve LİMİTED ŞİRKET


- ŞAHIS ZAMİRİ/ADILI ile/ve İŞARET ZAMİRİ/ADILI


- ŞAHIS[Ar. ŞAHS] ile ŞÂHIS

( Kimse, kişi. İLE Sırık. )


- ŞAHIS[Ar.] değil/yerine/= KİŞİ/BİREY


- ŞAHIS ile/ve/||/<>/> TEŞAHHUS

( Kimse, kişi. | Bir insanın görünen biçimi. İLE/VE/||/<>/> Şahıs biçimine girme, cisimlenme. | Kendini belirli etme, ayrılarak belirme, ortaya çıkma. )


- ŞÂHİT/ŞÂHİD[Ar.]["ŞAİT" değil!] değil/yerine/= TANIK


- ŞÂHİT ile/ve/||/<> NOTER


- ŞAHİT ile/değil ŞAYET


- ŞÂHİT ile ŞEHÎT

( Dünyaya gelerek. İLE/VE/||/<>/> Dünyadan giderek. )

( İzleyerek yaşayan. İLE/VE/||/<>/> Katılarak, deneyimleyerek yaşayan. )

( Sahip olan. İLE/VE/||/<>/> Olan. )


- ŞAHKÜL" değil ŞÂKÜL


- SAHN-İ ÇEMEN ile SAHN-İ GÜLŞEN ile SAHN-İ LÂLE-ZÂR

( Bahçenin ortası. İLE Gül bahçesinin ortası. İLE Lâle bahçesinin ortası. )


- SAHN-İ SEMÂN/Î ile ...

( İBTİDÂ-Yİ HÂRİC VE İBTİDÂ-Yİ DAHİL KISIMLARINDAN SONRA GELEN | SEKİZ MEDRESE MEYDANI | FÂTİH MEDRESESİ, FÂTİH CAMİİ'NİN İKİ TARAFINDAKİ KÂRGİR VE KURŞUNLU SEKİZ MEDRESE | İLMİYE MEDRESE TEDRÎSÂTINDA BİR DERECE )


- SAHN[Ar.] ile SAHN[Ar.] ile SAHN[Ar.]

( Sıcaklık, hararet. İLE Avlu. | Evin ortasındaki açıklık. | Oyuk, boşluk, boş yer. | Orta, meydan, aralık; cami ve medreselerde toplanmaya yönelik üstü kubbeli, örtülü yer. | Büyük kâse. | Sahan. | Sahne. | Zil. | Kulağın dış boşluğu. İLE Kırma. )


- SAHNÂN/SAHANÂN/SUHNÂN[Ar.] ile SAHNÂN[Ar.]

( Sıcak gün. | Sıcak, kızgın. İLE Çifte zil. )


- SAHNE ÇALMAK ile/değil ÖNEMİNE BİNAEN


- SAHNE TOZU YUTMAK ile/ve/||/<> MÜREKKEP YALAMAK


- SAHNE[Ar. < Yun.] değil/yerine/= KÖRÜNÇ/GÖRÜNÇ, SEKİ


- SAHNE[Ar. < Yun.] ile/ve/||/<> PARTER[Fr.]

( ... İLE/VE/||/<> Tiyatro, sinema gibi yerlerde, sahnenin bulunduğu ilk kata ve burada bulunan koltuklara verilen ad. )


- SAHNE ile/değil/yerine ESAS


- SAHNE ile KONDÜVİT/KONDÜİT[Fr. < CONDUITE]

( ... VE/||/<> Tiyatroda sahneye çıkma sırası gelen kişileri uyarmakla görevli kişi. )


- SAHNE ve/||/<>/>/< KULİS[fFr. < COULISSE]

( İzleyicilerin kolayca görebilmeleri için genellikle yerden belirli bir ölçüde yüksek yapılan, oyun, müzik vb. gösteri yapmaya uygun yer, oyunluk. | Görüntü. | Tanık olunan, gözlenen olay. | Bir konu ya da çalışma çevresi, çalışma dalı. | Bir oyun ya da filmin başlıca bölümlerinden her biri. VE/||/<>/>/< Sahnenin gerisinde ve yanlarında bulunan bölüm. | Borsa dışında alışveriş yeri. | Bir amaca ulaşabilmek için ilgili kişiler arasında özel çalışma yapılan yer. | Bir işin, bir hareketin gizli hazırlık konuşması. )


- SAHNE ile RAMP[Fr.]

( Tiyatro sahnesinde izleyiciye en yakın yer. )


- SAHNE ile ŞANO[İt. SCENA]

( ... İLE Tiyatro sahnesi. )


- SAHNELEME ve/||/<>/> YAZMA


- SAHR[Ar.] ile SAHR/SUHÛR[Ar. < SAHRE]

( Kaya. İLE Büyük taşlar, kayalar, maden kütleleri. )


- SAHRA ÇÖLÜ ile ÇÖL

( Yılda sadece 25 mm. yağış alır. İLE Yılda 254 mm.'den az yağış alan yer. )

( Dünya yüzeyinin 3'te 1'i, çöllerden oluşmaktadır. )

( Sahra Çölü, en büyük çöldür. [Amerika Birleşik Devletleri'nin yüzölçümü kadardır.] İLE ... )

( ... ile KAFR, BÂDİYE, BEDÂVET, BEVBÂT, FEYFÂ', MERVAHA[çoğ. MERÂVÎH: Ova, çöl. | Her tarafından rüzgâr esen yer.], TÎH[Çöl. | Mısır ile Şam arasında, Sînâ Dağı'nın bulunduğu yarımadada bir çölün adı.]
KAFR[çoğ. KUFÂR]: Susuz, otsuz, ıssız çöl. )

( ... ile DEŞT, BEYÂBÂN )


- SAHRA[Ar.] değil/yerine/= ÇÖL


- SAHRA[Ar.] değil/yerine/= KIR | ÇÖL


- SAHRA değil/yerine/= KIR


- ŞAHREM ŞAHREM (AYRILMAK)

( Parçalanmış, yarılmış olarak. )


- SAHRUBAN ile ...

( KERVAN BAŞI )


- ŞAHS[Ar.] ile ÂL[Ar.]


- ŞAHS[Ar.] ile CÜSSE[Ar.]


- ŞAHS[Ar.] ile ŞEBAH[Ar.]


- ŞAHS[Ar.] ile TALEL[Ar.]


- ŞAHS/ŞAHIS/FERT/FERD/INDIVIDU değil/yerine/= BİREY


- ŞAHSEN[Ar.] değil/yerine/= KİŞİSEL OLARAK


- ŞAHSEN ile/ve/||/<> BİZZAT


- ŞAHSİ (HAKLAR) değil/yerine/= KİŞİSEL (ÜLEVLER)


- ŞAHSÎ[Ar.] değil/yerine/= KİŞİSEL


- ŞAHSİLEŞTİRMEK ile ŞAHSİ-LEŞ-TİRMEK


- ŞAHSINA MÜNHASIR değil/yerine/= KENDİNE ÖZGÜ


- ŞAHSİYET (HAKLARI) değil/yerine/= KİŞİLİK (ÜLEVLERİ)


- ŞAHSİYET(Lİ/SİZ) değil/yerine/= KİŞİLİK(Lİ/SİZ)


- ŞAHSİYYE ile TABİYYE


- ŞAHSULTAN ÇEŞMESİ ile ŞAHSULTAN SEBİLİ

( İkisi de Eyüp'te, Zal Mahmud Paşa Camisi yakınında, Şah Sultan Camisi yanındadır. )

( İkisi de 1800'de, Sultan III. Mustafa'nın kızı Şahsultan tarafından yaptırılmıştır. )


- SAHTE BİLİM ile/değil/yerine/>< BİLİM


- SAHTE KENDİLİK ile/ve/||/<> TAM NESNE-TAM KENDİLİK


- SAHTE PARA ile/değil/yerine/>< GERÇEK PARA


- SAHTE/LİK ile/değil/yerine/>< İÇTEN/LİK


- SAHTE ile/ve/<> "YARIM"


- SAHTE değil/yerine/= DÜZME/DÜZMECE


- SAHTE ile/değil/yerine GEÇİCİ


- SAHTE ile KURGU

( FAKE vs. FICTION )


- SAHTE ile/değil SANKİ


- SAHTE ile/ve/||/<> TAKLİT


- SAHTE ile/ve YANILSAMA

( FAKE vs./and ILLUSION )


- SAHTEKÂR değil/yerine/= DÜZMECİ


- SAHTEKÂR ile HİLEKÂR

( Sahtekâr kişi, sahici kişinin gözüne bakamaz. )


- SAHÛR[Ar.] ile SAHÛR[Ar. < SİHR] ile SÂHÛR[Ar. < SAHRE] ile SÂÛR[Ar. < SA'R]

( Temcit yemeği, sahur. İLE Gece uyanıklığı, uykusuzluk. | Ay ağılı. İLE Dünyanın aya düşen, ay tutulmasını oluşturan gölgesi. İLE Ocak, fırın. )


- SAHUR ve/<> SEHER


- SAHUR ile/ve/<> SEHER


- SAHV ile ...

( AYILMA, AYIKLIK, KENDİNE GELME | HASTANIN İYİLEŞMESİ | HAKK'LA BEKÂ )


- SAHV ile/ve MAHV


- SÂİB[Ar.] ile SÂİB[Ar. < SEVÂB] ile SÂİB[Ar. < SE'B] ile SAİB[Ar.] ile SAHİB[Ar.]

( Bir yerle, bir şeyle ilişiği olmayan. İLE Yanlışsız, doğru, yanlışlık yapmayan. | Amaca, hedefe uygun. | Hedefe doğru ulaşan. İLE Yağmur getiren bora[İt. < Yun.][: genellikle arkasından yağmur getiren sert ve geçici rüzgâr/yel.]. İLE Çarmıha germek. İLE Sahip[mâlik]. | Bir vasfı olan[hâiz]. | Koruyan[hâmî]. | Bir iş yapmış olan. | Sürekli sohbette bulunan. | Hak yolunu göstermek isteyen mürşid. )


- ŞAİBE[< ŞEVB | çoğ. ŞEVÂİB] ile/değil ŞÂYİA[çoğ. ŞÂYİÂT]

( Leke, kusur, ayıp; noksan, nakîsa. | Art düşünce. | Hile. | Kir, leke | Kötü eser, iz. İLE/DEĞİL Yayılmış haber, yaygın olan, söylenti. )


- SÂİBE[Ar.] ile SÂİBE[Ar. < SEVÂB]

( Başıboş bırakılmış hayvan, dişil deve. İLE Saib'in dişili/müennesi. )


- SÂİD[Ar. < SUÛD] ile SÂİD[Ar. çoğ. SEVÂİD] ile SAÎD[Ar. < SUÛD]

( Yukarı çıkan, yükselen, kalkan/kalkıcı. | Ön kol. | Pestten tize doğru giden çıkıcı dizi.[>< NÂZİL(İNİCİ): Tizden peste doğru] İLE Kolun dirsekle bilek arasındaki bölümü. İLE Yüksek. | Yukarı çıkan. )


- SÂİK[Ar. < SÂKA] ile SÂİK[Ar. < SEVK]

( Ardçı.[askeriyede] İLE Götüren, sevk eden. | Süren/sürücü. | Güdü.[MOTIVATION(İng.), MOTIF(Fr.)] )


- SAİKA[Ar.] değil/yerine/= YILDIRIM | NEDEN


- SAİKLER/LE değil SAİK/LE

( "Saik", sevk sözcüğünün çoğulu olduğundan, çoğul olana bir "-ler" eki daha olmaz/kullanılamaz. )


- SÂİL[Ar. < SAVLET] ile SÂİL[Ar. < SUÂL]

( Saldırıcı/saldıran. İLE Soran, suâl eden. | Dilenci. | Akıcı/akan.[< SEYELÂN] )


- SAİL ile MUTERİZ

( Yargıya ve kavrama/delillerine itiraz eden. İLE Sadece yargıya itiraz eden. )


- ŞAİR-İ KESBÎ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ŞAİR-İ VEHBÎ


- ŞAİR-SÛFÎ ile/ve SÛFÎ-ŞAİR


- ŞAİR[Ar.]/POET[İng.] değil/yerine/= OZAN


- SAİR[Ar.] değil/yerine/= BAŞKA, ÖTEKİ


- ŞAİR[Ar.] değil/yerine/= OZAN

( Şiir söyleyen ya da yazan kişi. | Hayal gücü geniş olan, duyarlı, duygulu kişi. )

( )


- SAÎR[Ar.] ile SÂİR[Ar. < SEYR] ile ŞÂİR[Ar. < Şİ'R]

( Ateş, alevli ateş. | Tamu, cehennem. İLE Harekette olan, yürüyen, seyir eden. | Bir şeyden kalan başka şey. | Geçen, dolaşan. | Başka, öteki/diğer, gayri. İLE Ozan, şiir yazan/yazarı. )


- ŞAÎR[Ar.] ile ŞÂİR[Ar. < Şİ'R | çoğ. ŞÂİRÂN, ŞUARÂ]

( Arpa. İLE Şair, ozan. )


- ŞAİR ile/ve/||/<> DELİ ile/ve/||/<> MECNÛN


- ŞAİR ile/ve DERVİŞ


- ŞAİR ile MÜFLİK

( ... İLE Birinci sınıf şair. )


- ŞAİR ile/ve/||/<> NÂZIM


- ŞAİR ile ŞAHİR

( İsmet Özel'in, "Şiir Okuma Kılavuzu" kitabında, açıklamasını bulabilirsiniz. )

( Bir şaire, bir beyit yeter. )

( Şairlerin en kötü "şiirleri", yaşamlarıdır. )


- ŞAİR ve/||/<> SARAYBOSNA'LI ŞAİR

( )


- ŞAİRÂNE[Ar.]/POETIC[İng.] değil/yerine/= OZANCA


- ŞÂÎRE[Ar. çoğ. ŞÂİRÂT, ŞEVÂİR] ile ŞAÎRE[Ar.]

( Bayan şair. İLE Arpa danesi, tek bir arpa. | Arpacık.[çoğ. ŞAÂYİR][Fr. ORGELET] )


- SÂİRFİLMENÂM[Ar.]/SOMNAMBULE[Fr.] değil UYURGEZER


- Şairi DİNLE!!!


- ŞAİRİN ŞİİRİ ile ŞİİRİN ŞİİRİ


- SAİT FAİK ABASIYANIK MÜZESİ =/< SPANUDİS KÖŞKÜ

( Burgazada'dadır. [Lütfen müzelerimizi ziyaret edelim!] )


- SAİY:
SAFA ve/<> MERVE

( Safa'dan başlayarak, Safa ile Merve arasında, 4 gidiş ve 3 gelişten oluşan Saiy görevi, Hacc'ın başka bir bölümünü oluşturmaktadır. )


- SÂK[Ar. çoğ. SİKAN, SÛK] ile SAK/SAKK[Ar. çoğ. SİKÂK, SUKÛK]

( Baldır, incik. | [botanikte] Sap. | [geom.] Kenar. İLE Şer'î mahkemeden verilen îlâm, berat, kadı hücceti ve bunun gibi yazılardaki tabirler, deyimler. | Vesîkalar. )


- SAK/SAC[İng.] değil/yerine/= KESE


- SAK ile SAK[Ar.]

( Uyanık, gözü açık. | Uykusu hafif. İLE Sap. )


- ŞAK ile ŞAKK[Ar.]

( Eni geniş bir şeyle vurulduğunda çıkan ses. İLE Yarma, yarılma. | Yarık, çatlak. )


- ŞAKA GİBİ ile/ve/=/||/<>/< GİBİ GİBİ


- SAKA KUŞUNUN BIYIKLARI ...:
SİYAHSA ile/ve/||/<> BEYAZSA

( Erildir. İLE/VE/||/<> Dişildir. )


- ŞAKA YAPMAK değil/yerine LÂTÎFE[Ar.]/ESPRİ[Fr., Lat.] YAPMAK

( Kişiye yönelik. DEĞİL/YERİNE Duruma, olguya, kavrama yönelik. )

( Aradaki ilişki ne kadar yakın olursa olsun, hangi şakanın kimi, ne kadar etkileyeceği, rahatsız edebileceği bilinmez! )

( Aşağılama. DEĞİL/YERİNE Yüceltme. )


- ŞAKA YAPMAK ile LAUBALİLİK


- ŞAKA-MAKA


- SÂKA[Ar. < SEVK/SAİK]/BEYYÂB ile ...

( Su taşıyan, sucu. )


- SAKA[Ar. < SEVK/SAİK]/BEYYÂB ile SAKA ile SAKA (TÜRKLERİ)

( Evlere, çeşmeden su taşımayı iş edinmiş olan kişi. İLE Serçegillerden, başında ve boynunda, kırmızı, sarı tüyler bulunan ve hoş öten bir kuş. İLE ... )

( ... cum CARDUELIS CARDUELIS )


- ŞAKA ile/ve/||/<>/> İNTİKAM


- ŞAKAİK değil/yerine/= GELİNCİK ÇİÇEĞİ

( GELİNCİK ÇİÇEĞİ )


- ŞAKAK/DULUK KISMI(LOBU) ile/ve ALIN VE ÇEPER KISMI(LOBU)

( Yanlamasına oluk[lateral fissure], şakak[temporal] kısmını alın ve çeper kısmından ayırır. )

( Ense kısmını ayıran bir yarık yoktur. )

( SUDG[çoğ. ASDÂG]: Şakak/lar. )


- ŞAKAK ile DULUK

( Göz, alın ve yanak arasında, elmacık kemiğinin üstünde bulunan, çukurumsu bölge. İLE Yüz. | Şakak. | Yüzün, şakakla çene arasındaki yanı. )


- SAKAL ile/ve/<> FAVORİ

( Ben Affleck


Bradley Cooper


David Beckham


Denzel Washington


George Clooney


Hugh Jackman


Jake Gyllenhaal


Kit Harington


Leonardo DiCaprio


Mel Gibson


Pierce Brosnan


Robert Pattinson


Shia LaBeouf


Tom Hardy


Viggo Mortensen
)

( LİHYE ile/ve/<> SEBELE )

( RÎŞ ile/ve/<> ...
BÂME: Uzun, sık ve kaba sakal.
BÂM TELİ: Sakalın dudağa bitişik olan kalın telleri. )

( BEARD vs./and/<> SIDEBURNS )

( BARB cum/et/<> ... )

( MÜSÂL ile/ve/<> ... )


- SAKAL ile HATT

( ... İLE Gençlerde yeni terleyen bıyık ya da sakal. )

( TEGİL: Sakalı yeni çıkmaya başlayan genç. )


- SAKAL ile KABA SAKAL

( ... İLE Gür ve geniş sakal/lı. )


- SAKALEYN ile ...

( YER VE GÖK MELEĞİ )


- SAKALLI HABEŞ/İPEK TAVUK ile SAKALSIZ HABEŞ/İPEK TAVUĞU

( image )


- SAKAM[Ar. çoğ. ESKAM] ile SAKAM[Ar. çoğ. ESKAM]["ka" uzun okunur]

( Hastalık, illet. İLE Hastalık, illet. )


- SAKAR[Ar.] ile SAKAR[Ar.]

( Bazı hayvanların, özellikle atların alınlarında bulunan beyaz leke, küçük akıtma. | Sık sık küçük, önemsiz kazalar yapan. İLE Tamu, cehennem.[Fars. DÛZAH] )


- SAKARİMETRE[Fr.] değil/yerine/= ŞEKERÖLÇER

( Bir sıvıda, çözelti durumunda bulunan şeker miktarını belirlemeye yarayan aygıt. )


- SAKARİN[Fr.] ile SAKAROZ[Fr. < Yun.]

( Genellikle şeker sayrılarının, şeker yerine kullandığı, madenkömürü katranından elde edilen, beyaz bir toz. İLE Şekerkamışı ya da şekerpancarından elde edilen bir tür şeker. [Simgesi: C12H22O11] )


- SAKAT[Ar.] değil/yerine/= ÇOLAK/SÖKEL


- SAKAT/ALÎL[Ar.] ile TOPAL

( ... İLE Yürürken, sağa sola bükülüp yuvarlanır gibi devinme nedeniyle verilen ad. )

( CRIPPLE/DISABLED vs. LAME )


- SAKATLANMAK[Ar.] değil/yerine/= ÇOLMAK


- ŞAKAYA/OLAYA GÜLMEK ile/yerine ESPRİYE/FIKRAYA GÜLMEK


- ŞAKAYIK ile AYIGÜLÜ

( Düğünçiçeğigillerden, çiçekleri türlü renkte, güzel bir süs bitkisi. İLE İkiçenekliler sınıfının, dügünçiçeğigiller ailesinden, bir şakayık türü. )

( PAEONIA cum PECONIA COROLLINA )


- ŞAKAYIK ile GELİNCİK

( Çin ve Japonya kültüründe zenginliğin simgesi/göstergesidir. İLE ... )

( PAOENIA cum PAPAVER RHOEAS )


- SAKE :/yerine HATIRINA


- SÂKİ-Yİ ŞEB ile ...

( Mehtap, ayışığı. )


- ŞÂKÎ[Ar. < ŞİKÂYET] ile ŞAKÎ[Ar. < ŞEKÂVET]

( Şikâyetçi, şikâyet eden. İLE Bahtsız, kötü hareketli, haylaz, habîs. | Yol kesen, haydut. )


- SAKÎ[Ar.] ile SÂKÎ[Ar. < SAKY | çoğ. SUKAT]

( Kırağı, çiy.[Fars. JÂLE, ŞEBNEM, BEŞG, BEŞM | Yun. DROSOSTALIDA] İLE Su veren/dağıtan. | Kadeh, içki sunan. | Baldıra, ya da baldır kemiğiyle ilgili. | İnsana/kişilere, Allah sevgisi/nuru saçan kişi. )


- SAKİL[Ar.]["SAKİR" değil!] değil/yerine/= AĞIR | KABA

( Ağır. | Sıkıntı veren, sıkıntılı. | Çirkin, kaba. | Türk müziğinde bir usûl. )


- SAKÎM[Ar. < SAKAMET] değil/yerine/= BOZUK/YANLIŞ/EKSİK

( Hasta, hastalıklı. | Yanlış. | Rivâyeti doğru, sağlam olmayan hadîs. )


- ŞAKIMAK ile "ŞAKIMAK"

( Ötücü kuşlar ezgili ses çıkarmak, ötmek, şakramak, terennüm etmek. İLE Çok konuşmak, çenesi düşmek. | Şarkıları/şiirleri hoş söylemek ya da okumak. )


- SAKIN HA! ile AMAN HA!


- SAKİN KALMALI!


- SAKİN OLMAK ile/ve/<> (KENDİNE) HÂKİM OLMAK


- SAKİN OLMAK ile/ve/||/<> SESSİZ OLMAK ile/ve/||/<> KENDİN OLMAK

( Huzur arıyorsak. İLE/VE/||/<> Bilgelik arıyorsak. İLE/VE/||/<> Aşk arıyorsak. )


- SAKIN!:
ADAMIN, YERE BAKANINDAN
ve/||/<>
SUYUN, YAVAŞ AKANINDAN


- SÂKİN[< SÜKÛN] / MUKÎM[< KIYAM] ile/ve ŞÂGİL[< ŞUGL]

( Konutta/meskende yaşayan/oturan, ikâmet eden. İLE/VE Meşgul eden, edici. | Meşgul olmayı gerektiren. | İşgâl eden, tutan. | Bir mülkte oturan. )


- SAKİN/LİK ile "AĞIR/LIK"

( Zihinsel. İLE Davranış ve tutumlarla. )

( Bilinçli/farkındalıklı iç devinimle. İLE Çevredekilerin bağdaştırdıkları/bekledikleri sıfatla. | [Mizactan dolayı da olabilir] )

( Sakin bir yaşama biçimine sahip kişiler, sıkı ve alçakgönüllü çalışmalarını sürdürmeli. )

( ... ile BETAET )


- SAKİN/LİK ile AĞIRBAŞLI/LIK

( ... ile REZÂNET )

( ... cum SOBRITEAS )


- SAKİN/LİK ile İÇİNE KAPANIK/LIK

( Bilinçle. İLE Olumsuz, zihinsel dalgalanmalarla. )


- SAKİN/LİK ile/değil KAYITSIZ/LIK

( Her sakin/lik görüntüsü sakinlik olmayabilir hatta kayıtsızlıktan/ilgisizlikten/içekapanıklıktan kaynaklanıyor olabilir! )


- SAKİN/LİK ile/ve/<> KETUM/LUK

( Etkili ve yaratıcı bir konumdaysa, kişi ketum olmalıdır. )


- SAKİN/LİK ile/ve/<> SESSİZ/LİK, SÜKÛNET

( CALM/NESS vs./and/<> QUIET/NESS )


- SAKİN/LİK ile SOĞUK/LUK

( Her sakin/lik görüntüsü sakinlik olmayabilir hatta anlamamasından/uzak kalmasından kaynaklanıyor olabilir! )


- SAKİN/MUKİM/MÜTEMEKKİN[Ar.] değil/yerine/= OTURAN/OTURGAN/YERLEŞİK


- SAKİN değil/yerine/= DİNGİN


- SAKİN değil/yerine/= DİNGİN/DURGUN


- SAKINAN GÖZE ÇÖP BATAR değil SAKINILAN GÖZE ÇÖP BATAR


- SAKINAN GÖZE ÇÖP BATAR değil SAKINILAN GÖZE ÇÖP BATAR


- SAKİNLEŞME:
AKILDA ve/||/<> GÖNÜLDE

( Bilgi ile. VE/||/<> Sevgi ile. )

( Elinde getiren, karnında götürür; aklında getiren, gönlünde götürür. )


- SAKİNLEŞMEK[Ar.] değil/yerine/= DİNGİNLEŞMEK/DURGUNLAŞMAK/DURULMAK/YATIŞMAK


- SAKİNLEYİCİ değil SAKİNLEŞTİRİCİ


- SAKİNLİK:
MANTIKSIZLIĞI ANLAMA ile/ve/||/<> FARKINDALIĞI ARTIRMAK


- SAKİNLİK ile/ve DAYANÇ/SABIR

( Belirli bir bilgi ve bilinç/tutum gerektirir! )

( CALMNESS vs./and PATIENCE )


- SAKİNLİK ile/ve SAKİNLİK(YUMUŞAKBAŞLILIK)

( Yumuşaklık ve iyilik, kişiye anneannesinden mirastır. )

( QUIETNESS vs./and CALMNESS )


- SAKINMA ile MASKE


- SAKINMAK ile KAÇINMAK

( TO PROTECT vs. ABSTAIN, SHUN )


- SAKINMAK ile/ve/değil/yerine KORUMAK


- ŞAKIR ŞAKIR (AKMAK)


- ŞAKIR ŞUKUR

( Fazlaca şakırtı çıkararak. )


- ŞÂKİR[< ŞÜKÜR] ile MİNNETTÂR

( Şükreden, gördüğü iyilik için dua eden. İLE Birinden gördüğü iyiliğe karşı kendini borçlu sayan, gönül borcu olan kişi, gönül borçlusu. )


- SAKIRDAMAK ile ŞAKIRDAMAK

( Korkudan ya da soğuktan dolayı titremek. İLE "Şakır" diye ses çıkarmak. )


- SAKIT[Ar.] ile Sakıt

( Düşen, düşmüş. | Hükmü kalmamış, eski önemini yitirmiş. | Düşük. İLE Merih, Mars. )


- SAKIZ AĞACI CAMİSİ = SAHAF MUSLİHİDDİN CAMİSİ

( Kasımpaşa'da, Sakız Ağacı semtindedir. )

( XVII. yüzyılda Sahaf Müslihiddin tarafından yaptırılmıştır. )


- SAKIZ AĞACI ile MAVİ SAKIZ AĞACI

( Antepfıstığıgillerden, meyvesi üzüme benzeyen ve yağlı, küçük bir ağaç. İLE Malawi'de bulunur. )

( PISTACIA LENTISCUS cum ... )


- SAKIZ AĞACI ile SAKIZ AĞACI ile SAKIZ AĞACI

( Cevizlik - Kazlıçeşme arasında bulunan bir semt. İLE Moda İskelesi - Mühürdar arasında bulunan bir semt. İLE Kasımpaşa'da bulunan bir semt. )


- SAKIZ ile ÇENGEL SAKIZI / KENGEL/KENGER SAKIZI

( ... İLE Kenger sütünden yapılan bir sakız türü. )


- SAKIZ ile KARDEŞKANI

( ... İLE Kardeşkanı ağacından alınan, hekimlikte ve boyacılıkta kullanılan, koyu renkte bir sakız. )


- SAKIZ ile/ve MERİNOS[Fr. < İsp. < Ar.]

( Tüyleri uzun koyun. İLE/VE En nitelikli tüylülerden olan koyun. )

( OVIS ARIES HISPANICA )


- ŞAKK-I GALSAMÎ[Ar.] ile ...

( Solungaç yarığı. )


- ŞAKK[Ar. çoğ. ŞÜKUK] ile ŞÂKK[Ar. < MEŞAKKAT]

( Yarma, yarılma, çatlama, yırtma, paralama, kırma. | Yarık, çatlak. İLE Eziyetli, zahmetli. )


- ŞAKK[Ar.] ile FALK[Ar.]


- SAKKARA PİRAMİDİ ile DAHSHUR PİRAMİTLERİ

( Kahire'nin 24 kilometre güneybatısında yer alan, Mısır'ın en eski başkenti Memphis'te yaşayanların defnedildiği bölge olarak kullanılmış Sakkara'da bulunmaktadır. [İnşâ: M.Ö. 2500] İLE Mısır'da, Kahire'nin yaklaşık 40 kilometre güneyinde, Nil'in batı kıyısındaki çölde bulunan bir kraliyet nekropolisidir. Dahshur, içinde bulunan piramitler ile tanınmaktadır ve bu piramitlerden ikisi, Mısır'daki en eski, en büyük ve en iyi korunmuş olanlarıdır. [İnşâ: M.Ö. 2613-2589] )

( Mısır'daki Giza Piramitleri, 165 adettir. )


- SAKLA BENİ, VARKEN; BULUNAYIM SANA, YOKKEN ile/ve SAKLA SAMANI, GELİR ZAMANI


- SAKLAMA(MA)K ile/ve/<> ESİRGEME(ME)K


- SAKLAMA ile BULUNDURMA


- SAKLAMAK ile/değil AYIRMAK

( [not] TO HIDE vs./but TO SEPARATE )


- SAKLAMAK ile/ve/<> BARINDIRMAK


- SAKLAMAK ile KORUMAK

( TO HIDE vs. TO SAVE )


- SAKLAMAK ile ÖRTMEK


- SAKLAMAK ile/ve/değil PAYLAŞMAMAK

( [not] TO CONCEAL vs./and/but NOT TO SHARE )


- SAKLAMAK ile/ve/||/<>/> SAYIKLAMAK

( Aşkı/nı. İLE/VE/||/<> Adı/nı. )


- SAKLANMAK ile/ve/değil/yerine GERİDE DURMAK


- SAKLI GİZLİ (İŞLER YAPMAK)


- SAKLI ile/ve/değil GİZLİ


- SAKLIKENT ile SAKLIKENT

( Fethiye'de. İLE Antalya'da. )


- SAKO[İt. < Yun.] değil/yerine/= ÜSTLÜK

( Paltoya benzer bir tür üstlük. )


- ŞAKRAK ile ŞAKRAK

( Şen, neşeli, yaşam dolu. İLE İspinozgillerden, başı siyah, boynu kırmızı, ötücü bir kuş. )

( ... cum PYRRHULA PYRRHULA )


- SAKSAĞAN ile TAYVAN MAVİ SAKSAĞANI

( )


- ŞAKŞAK ile ŞAK ŞAK

( Çoğunlukla hokkabazların kullandıkları, hafifçe vurulduğunda hızla vurulmuş gibi "şak" diye ses çıkaran tahta maşa. İLE Eller birbirine vurulduğunda çıkan ses. )


- SAKSI ile VAZO[İt.]

( Toprak bulunur. İLE En fazla su bulunur. )

( Geniş. İLE İnce. )

( Pişmiş topraktan yapılan, içine toprak konularak çiçek yetiştirmekte yararlanılan kap. İLE Çiçek koymak için kullanılan kap. )


- SAKSIYI SÜSLEMEK değil/yerine ÇİÇEĞİ SULAMAK


- ŞAKUHAÇİ ile ...

( Nefesli bir çalgı. )


- ŞÂKÜL[Ar.] değil/yerine/= ÇEKÜL

( Ucuna, küçük bir ağırlık bağlanmış iple oluşturulan, yer çekiminin doğrultusunu belirtmek için sarkıtılarak kullanılan bir araç. )


- SAKÜLER/SACCULAR[İng.] değil/yerine/= KESELEŞMİŞ


- ŞÂKÛLÎ[Ar.] ile ŞÂKÛLÎ[Ar.]

( Çekülle ilgili. İLE [matematik] Düşey. )


- ŞÂKULÎ değil/yerine/= DÜŞEY


- SAKURA[Jap.] ile ...

( Kiraz çiçeği (ağacı). )


- SAL YAYLASI ve POKUT YAYLASI


- SÂL-NÂME[Fars.] ile ...

( Yıllık. [Belirli konulara dair yıldan yıla çıkarılan dergi/kitap] | Cep takvimi. )


- SAL'[Ar.] ile SÂL[Ar.]

( Baş tepesinin dazlaklığı/kılsızlığı. İLE Yıl/sene. )


- ŞAL ile LAHURİ[Ar. Batı Pakistan'da, Lahor kentinin adından]

( ... İLE Lahor'da yapılan, bir tür şal, Lahor şalı. )


- SALÂ'[Ar.] ile SALÂH[Ar.]

( Cuma namazına ve bazı yerlerde cenazeye çağırmak için minarelerde okunan salavat. | Meydan okuma, "kendine güvenen varsa çıksın!" diyerek bağırma. | Bir mahalle çocuklarının, başka bir mahalle çocuklarıyla taş kavgalarına çıkmaları. | Mevlevîlerde, "can"ları namaza/mukabeleye/yemeğe çağırma. İLE Düzelme, iyileşme, iyilik. | Rahatlık, barış. | Dine olan bağlılık. )


- SALÂBET[Ar. < SULB] değil/yerine/= KATILIK/SAĞLAMLIK

( Peklik, katılık, sağlamlık. | Manevi kuvvet, dayanma. )


- SALÂBET[Ar.] ile KASVET[Ar.]


- SALAD :/yerine SALATA


- SALÂH ile/ve/||/<>/> FELÂH


- SALÂH ve/<> SALÂT


- SALÂHİYET[Ar.] değil/yerine/= YETKİ

( YETKİ, BİR İŞE KARIŞMAYA YA DA GÖREV GEREĞİ BİR İŞ YAPMAYA, BİR HAREKETTE BULUNMAYA HAKLI OLMA | BİR DÂVÂYA BAKABİLME )


- SALÂHİYET ve/||/<> EHLİYET ve/||/<> KUDRET

( APTIDUTE et/||/<> CAPACITE et/||/<> PUISSANCE )


- SALÂHİYETNÂME değil/yerine/= YETKİBELGE


- SALAK/LIK ile/ve "ÖKÜZ/LÜK"


- SALAK/LIK ile/ve/<>/değil ÇARESİZ/LİK


- SALAK/LIK ile/değil/yerine/>< SABIRLI/LIK


- SALAK/LIK ile/ve ZAVALLI/LIK

( Kısa sürelidir. İLE/VE Uzun sürelidir. )

( Sonuçtadır. İLE/VE Hem süreçte, hem de sonuçtadır. )

( Hepimiz arada bir salak durumuna düşebiliriz fakat salaklıklarımızda ısrarcı olmak zavallılığa düşürür. )


- SALAK ile/değil ASALAK

( "Asalak" sözcüğünün salak ile hiçbir ilişkisi yoktur. )


- SALAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SAF


- SALAM[Azr.] = SELAM[Tr.]


- SALAMANJE[Fr.] değil/yerine/= YEMEK ODASI


- SALAMURA[İt.] değil/yerine/= TUZLU SUDA TUTULMUŞ


- SALARY :/yerine MAAŞ


- SALAŞ ile ...

( Eğreti yapılmış kulübe, baraka. )


- SALÂT-I KÂİM > SALÂT-I DÂİM


- SALÂT ile ...

( NAMAZ | DUA | YÖNELİŞ | KURTULUŞ )


- SALÂT ve/||/<>/>/< ZEKÂT


- SALATA HAZIRLARKEN:
[önce] LİMON sonra ZEYTİNYAĞI


- SALATA" ile/değil/yerine KOMEDİ


- SALATA ile SELÎTA

( ... İLE İçine zeytinyağı konulan salata. )


- SALATA ile SÖĞÜŞ

( ... İLE Üzerine, yağ, limon dökülmeden ve birbirine karıştırılmadan yenen domates, salatalık vb. )


- SALATALIK


- SALATALIK/HIYAR ile ACUR

( ... İLE Kabakgillerden, kabuğu çizgili ve tüylü, açık yeşil renkte, irice bir tür hıyar. )

( ... cum CUCUMIS ANGURIA )


- SALATALIK/HIYAR ile ALKAM

( ... İLE Acı salatalık. )


- SALATALIK/HIYARDA:
BADEM ile SİLOR ile DİKENLİ

( KISSA ile ...
KISSÂ ÜL-HİMÂR: Eşek hıyarı.(ÉLATER) )


- SALATALIK ile/||/=/<> DİN KABAK

( ... İLE Kütahya'daki adı. )


- SALÂTÎN CAMİLERİ ile ...

( SULTAN CAMİLERİ )


- SALÂTÎN(SULTAN) CAMİLERİ


- SALÂVAT:
DUA BAŞINDA ile/ve DUA SONUNDA

( Allah'a niyazın yükselmesi için, duanın kabulü için. İLE/VE Hz. Muhammed'in dualarına ilhak olması ve duanın tashihi için. )


- SALÂVÂT[< SALÂT)(SALÂT Ü SELÂM] ile ...

( NAMAZLAR | HZ. MUHAMMED'E VE ONUN SOYUNDAN GELENLERE OKUNAN DUA [ALLAHÜMME SALLİ ALÂ SEYYİDİNÂ MUHAMMEDİN VE ALÂ ÂLİ MUHAMMED ile ABCDEF ( EFENDİMİZ MUHAMMED'E VE ONUN SOYUNA SOPUNA SALÂT VE SELAM OLSUN] )


- ŞALDIR-ŞULDUR


- SALDIRAY ile/ve/||/<> BATIRAY ile/ve/||/<> ATILAY ile/ve/||/<> YILDIRAY

( 1939'da, Haliç Tersanesi'nden denize indirilen ve ne yazık ki, 1942'de batan, Türkiye'nin ilk denizaltısı Batıray ile birlikte Atatürk'ün belirlediği öteki üç denizaltının adları... )

( TRT Arşiv - Twitter[1] paylaşımını görmek için burayı tıklayınız...

TRT Arşiv - Twitter[2] paylaşımını görmek için burayı tıklayınız... )


- SALDIRI SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI:
KARALAMA ile/ve/||/<> NİTELİKSEL ile/ve/||/<> "SEN / SEN DE ..." ile/ve/||/<> DOLDURUŞA GETİRME

( ARGUMENT AGAINST THE MAN vs./and/||/<> CIRCUMSTANTIAL AD HOMINEM vs./and/||/<> FALLACY OF "YOU / YOU ALSO" vs./and/||/<> POISONING THE WELL )


- SALDIRI ile/değil/yerine ÇIKIŞ


- SALDIRI ile/ve/değil/yerine/<> EYLEMSİZLİK/KAYITSIZLIK


- SALDIRI ile/değil/>< HAKKINI SAVUNMAK

( Etkin olmaya alışık olmayana, hakkını savunmak, "saldırı" gibi gelebilir. )


- SALDIRI ile/değil SAPTAMA/TESPİT/BEYAN

( [not] ATTACK vs./but TO DETERMINE/ESTABLISHING/TO DECLARE )


- SALDIRMAK ile/ve/değil/yerine "SARMAK"


- SALDIRMAK ile/ve/<>/> "SAYDIRMAK"


- SALDIRMAK ile/değil/yerine/>< SARILMAK


- SALDIRMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SATAŞMAK


- SALDIRMAK ile/ve/değil YÜKLENMEK


- SALE :/yerine SATIŞ


- SALEP[Ar.] ile SA'LEB[Ar. çoğ. SAÂLİB]

( Salepgillerin örnek bitkisi, orkide. [Lat. ORCHIS] | Bu bitkinin yumru durumundaki köklerinden dövülerek hazırlanan beyaz toz. | Bu tozun, şekerli süt ya da su ile kaynatılmasıyla yapılan sıcak içecek. İLE Tilki. )


- SALEP[Ar.] ile VANİLYA[İsp.]

( Salepgillerin örnek bitkisi. | Bu bitkinin yumru durumundaki köklerinden, dövülerek hazırlanan beyaz toz. | Bu tozun, şekerli su ile kaynatılmasıyla yapılan sıcak içecek. İLE Salepgillerden, çiçekleri beyaz, kokulu, tırmanıcı küçük bir bitki. | Bu bitkinin, tatlılara hoş koku vermesi için kullanılan meyvesi. )

(

Vanilya )

( ORCHIS cum VANILIA PLANIFOLIA )


- SALEP ile ASILMIŞADAM

( ... İLE Salepgillerden, çiçekleri asılmış, bir insana benzeyen ve köklerinden salep çıkarılan bir bitki. )


- SALES vs./and MARKETING )

( To serve the ready product. vs./AND To prepare the unprepared product to sale. )


- SALES :/yerine SATIŞLAR


- ŞALGAM ile ALABAŞ/ALMAN ŞALGAMI/GULUMBRA/KOLORABİ/YER LAHANASI

( Turpgillerden, yumru köklü bir bitki. İLE Turpgillerden, şalgama benzeyen bir bitki. )

( BRASSICA RAPA cum BRASSICA OLERACEA GONGYLODES )


- ŞALGAM ile ŞEYTANŞALGAMI

( Kabakgillerden, iri ve etli, nişastadan oluşan, kök sapından müshil olarak yararlanılan, tırmanıcı bir süs bitkisi. )

( BRYONIA DIOCIA )


- SALGI ile/ve YAYILMA

( Kimyasal. İLE/VE Kimyasal/Elektriksel. )


- SALGILAMAK ile BOŞALTMAK

( SECRETION vs. EXCRETION )


- SALGILAMAK ile/değil YAYMAK


- SALGIN ile "... DALGA"


- SALGIN ile KOLERA[Fr. < CHOLERA]

( ... İLE Şiddetli ishal ve kusmalarla kendini gösteren, çok bulaşıcı, salgın ve öldürücü bir hastalık. )


- SALI PAZARI ile SALI PAZARI ile SALI PAZARI

( Fındıklı - Tophane arasındaki semt. İLE Kadıköy'de, Altıyol - Selâmiçeşme arasında bulunan bir semt ve pazar. İLE Şehremini'de kurulan semt pazarı. )


- SALI ve CUMA

( İstinsah yapılan gün. VE ... )


- SALÎB[Ar. çoğ. SILÂB] ile SÂLİB[Ar. < SELB]

( Haç. [Fars. ÇELİPÂ] İLE Kapıp götüren, alan, alıp yok eden. | Olumsuzlaştıran/menfîleştiren. | İnkâr eden. )


- SALICINÉES = SAFSÂFÎYE


- SÂLİH[< SALÂH] ile ...

( YARAR, ELVERİŞLİ, İYİ, UYGUN, YAKIŞIR | YETKİSİ VE HAKKI OLAN | DÎNİN EMRETTİĞİ ŞEYLERE UYGUN HAREKETTE BULUNAN )


- SALİH ile MÜTTAKÎ


- SALİH ile/ve SAHİH


- SALİH ve/> SARİH

( Salihlerde gaflet olmaz. )


- SÂLİH ve/||/<> ZÂHİD

( ... VE/||/<> Dinin şekil yönüne fazla önem veren, aşırı, çok sofu. | Kendini, sadece dine veren. | Masiva'ya itibar etmeyen. )


- SALİHA SULTAN ÇEŞMESİ / AZAPKAPI ÇEŞMESİ ile SALİHA SULTAN SEBİLİ

( Azapkapı'da, Azapkapı Camisi önündedir. İLE Azapkapı'da, Azapkapı Camisi karşısındadır. )

( 1733'te, Sultan II. Mustafa'nın eşi Saliha Sultan tarafından. [Rokoko üslûbundadır.] İLE 1732'de, Sultan II. Mustafa'nın eşi Saliha Sultan tarafından. )


- SÂLİK-İ MECZUB ile/||/<> MECZUB-U SÂLİK

( Allah'ın ahlâkıyla ahlâklanan kişi. İLE/||/<> Allah'ın, varoluşunu, aklını, "benliğini" hak makamına çektiği kişi. )


- SÂLİK-MECZUB ile MECZUB-SÂLİK


- SÂLİK ile/ve BENDEGÂN


- SÂLİK ile MECZUB


- SÂLİK ile/ve/||/<>/> SÂDIK


- SÂLİK ile/ve/||/<>/> SAHİP


- SALİK ile/değil SAİK


- SÂLİM[Ar.] değil/yerine/= ESEN, SAĞLAM


- SÂLİM değil/yerine/= ESEN/SAĞLAM


- SÂLİM ile/ve/<> SELİM

( Güvende olmak, güven vermek. İLE/VE/<> Duru olmak. )

( Aklın. İLE/VE/<> Kalbin. )

( ... İLE/VE/<> Doğru, dürüst, kusursuz. | Ur ya da bazı sayrılıklarda, sonu iyi, tehlikesiz, kötücül olmayan, iyicil. )


- SALIN/PHYSIOLOGICAL SALINE[İng.] değil/yerine/= SERUM FİZYOLOJİK


- SALINA SALINA (YÜRÜMEK)


- SALINIM ile/ve DEVİNİM

( OSCILLATION vs./and MOVEMENT )


- SALINIM ile/ve/||/<>/> HASTALIK/PATOLOJİ


- SALINIM ile/değil SALIM

( OSCILLATION vs. EMISSION )


- SÂLİS ile/||/<> SÂLİSEN

( Üçüncü. İLE/||/<> Üçüncü olarak. )


- SALİSİLAT[Fr.] ile SALİSİLİK ASİT

( Salisilik asidin tuzu. | Salisilik asidin, türlü alkollerle ve fenollerle yaptığı ester. İLE Söğüt kabuğundan çıkarılan antiseptiklerle ilgili olan. [Aldehidin yükselgenmesiyle elde edilen, türlü uçucu yağlarda ester biçiminde bulunan, ekşi ya da tatlı olabilen, 155 °C'de ergiyen bir asit.] )


- SALİSİLİK ASİT ile GLİKOLİK ASİT


- SALKIM AĞACI = AKASYA[Lat.]


- SALKIM SAÇAK

( Eskimiş eşyalarda. )


- SALKIM, RASEMUS, RASEM = ANKÛD = GRAPPE


- SALKIM ile CINGIL/CİNGİL/ŞINGIL

( ... İLE Küçük, üzüm salkımı. | Boncuk, gümüş ya da altın para ile yapılmış, başlığa ya da giysiye takılan süs, )


- SALKIM ile/ve ÇİTMİK

( ... İLE/VE Üzüm salkımının küçük dalı. | İki parmak ucu ile alınan miktar, çimdik. )


- SALKIM ile SALKIM

( Üzüm gibi, çoğu bir sap üzerinde, birarada bulunan yemiş. | Ana saptan çıkan yan çiçeklerin sapları, hep aynı uzunlukta olan çiçek durumu. | Baklagillerden, salkım durumunda mor çiçekler açan ve çoğu asma gibi çardağa sarılan ağaç türü ve çiçeği. İLE Topla atılan demir parçaları. )

( ... | ... | WISTERIA SINENSIS cum ... )


- SALLA(N)MAK ile SİLKELE(N)MEK

( TO SWING vs. SHAKE OFF )


- Sallamadan KONUŞ!!!


- SALLAMAK ile ATMAK


- SALLAMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SARSMAK


- SALLANMA ile/ve/değil/yerine SALINIM


- SALLANMA ile SARSILMA


- SALLANMAK ile YALPALA(N)MAK

( TO SWING vs. TO LURCH )


- SALLANTI ile ÇALKANTI


- SALLANTI ile SARSINTI


- SALLAPATİ (İŞ YAPMAK)

( Düşünmeden ve saygısızca davranan. | Düşüncesizce, saygısızca ve patavatsız bir biçimde. )


- SALMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> SAÇMAK


- SALON[Alm.] değil/yerine/= TÜNLÜK


- SALSA ile BACHATA ile MAMBO ile MERENGUE ile SAMBA ile RUMBA ile CHA CHA CHA ile PASO DOBLE ile JIVE

( Dünyanın her yerinde bilinen Salsa, Avrupa'da, Karayipler'de, özellikle Küba ve Porto Riko'da, Orta Amerika'da, Panama, Guatemala ve New York'un Latin kolonilerinde çok gelişir. Elektrikli çalgıların da kullanıldığı Salsa danslarında, Afrika kökenli vurmalı çalgılar ve bakır üflemeli sazlar büyük rol oynar. Salsa'da, şarkılar her zaman İspanyolca olup şarkıların başlıca işlevi, dans figürlerine eşlik etmektir. Dünyanın belirli bölgelerinde, belirgin olarak ötekilerden ayrılan Salsa stilleri vardır. Birbirinden farklı figürlere sahip olan Salsa'nın tarzları, aynı dansın farklı yaklaşımları ve felsefeleri olarak kabul edilebilir.

İLE

1980'lerde, Dominik Cumhuriyeti'nde, turizmin gelişmesi ve ülkenin dünyaya açılması sonucu popülerliği artan Bachata, içinde aşk, tutku gibi duyguları yansıtan romantik şarkılarla yapılan bir dans türüdür. Bachata, ayrıca, ülkemizde Salsa'dan sonra en çok yeğlenen, yakın eşli bir danstır.

İLE

Küba'da ortaya çıkan Mambo, Kuzey Amerika'daki, Swing ve Rock gibi türlerden etkilenerek günümüzde yapılan biçimini alır. Erkek dansçının sol ayakla başladığı ve ağırlık merkezini ise kalça olarak belirlediği bu dans türü, en yaygın biçimde Küba'da karşımıza çıkar. 1950'li yıllarda, Avrupa tarafından da tanınan Mambo, kıtaları aşan bir dans olarak tüm dünyaya yayılır.

İLE

Dominik Cumhuriyeti'nin yerel dansı olan Merengue, özellikle küçük ve kalabalık dans salonlarına karşı oynanan bir dans türüdür. Oldukça hareketli figürler içeren Merengue, öğrenilmesi kolay, doğaçlamaya açık bir "eğlence" dansı olarak da bilinir. Çiftlerle değil, bir çember şeklinde uygulanan Merengue, hızlı ayak hareketleri, omuzların silkilmesi ve kıvrak kalça hareketleri, bu dansın ana yapısını oluşturur.

İLE

Samba, Brezilya'nın Rio kentinde düzenlenen karnavallarda, kutlama ve eğlenceyi temsil eden dans olarak bilinir. Brezilya müziğine ait kuvvetli bir davulun da yer aldığı, özgün bir müziğe sahip olan Samba, Rio Karnavalı'ndaki dansçıların, gösterişli giysileriyle gösteriye dönüşür. Karnavallarda yapılan bu tip Samba, daha gelişmiş bir biçim olan Uluslararası Samba'dan farklıdır. Samba, Rio Karnavalı'nda, kişisel olarak uygulansa da uluslararası gösterilerde eşli olarak uygulanır.

İLE

Yavaş tempolu, zor bir Latin Amerikan dansı olan Rumba, dans eden çiftler arasındaki tutkuyu hareketlere yansıtır. Aşkın dansı olarak da nitelendirilen rumbada, dansın tutkusunun ve etkisinin büyük bölümü, müzikteki ezgilerde yaşam bulur. Rumba'yı, kusursuz olarak uygulamak için müziğe ve teknik ayrıntılara bağlılık gerekir. Bu ayrıntılar da dansçılardaki güçlü bir denge ve bilek, diz ve kalça koordinasyonu sonucunda ortaya çıkar.

İLE

Amerika'da, 1950'li yıllarda, Mambo ve Rumba'nın birleşiminden doğarak ortaya çıkan Cha Cha Cha, neşeli ritmleri ve müzikleriyle zamanla tüm dünyaya yayılan bir dans türü olur ve Uluslararası Latin Amerikan Dansları'nın vazgeçilmezlerinden sayılır. Canlı, dinamik, hızlı hareketler içeren Cha Cha Cha; neşeli, sevinçli, yerinde duramayanların dansı olarak adlandırılır.

İLE

Kökleri İspanya'ya uzanan "Paso Doble", "iki adım" anlamına gelir. Temiz ve canlı hareketler gerektiren Paso Doble'nin ruhunu seyirciye aktarabilmek için yavaş ve sakin hareketlerden kaçınmak gerekir. Latin dansları arasında en son öğrenilen Paso Doble'de, doğaçlama figürler yoktur, önceden belirlenmiş bir koreografiyi gerektirir.

İLE

Temelinde akrobatik hareketler barındıran bu dans türü, İkinci Dünya Savaşı süresince, Amerika'dan İngiltere'ye yayılır ve ilk olarak 1944 yılında, Londra'lı bir dans öğretmeni olan Victor Silvester tarafından "Jive" olarak adlandırılır. Canlı ve enerjik olmanın yanısıra, zarif bir görünüm de gerektiren bir Latin Amerikan dansı olan Jive, oldukça hareketli figürler içerir. )


- SALSA ile/ve RUEDA


- SALSA ile SALSA


- SALSALA-İ CERES


- SALT SOYUTLAMA ile/ve/> HİÇÇİLİK(NİHİLİZM)


- SALT ile SALTIK

( Yalnız, tek, sırf. | İçinde yabancı bir öğe bulunmayan. | İçinde, kendine yabancı hiçbir şey karışmamış, arı. İLE Kendi başına var olan, hiçbir şeye bağlı olmayan, bağımsız, koşulsuz. | Koşulsuz, bağımsız, göreli olmayan ve kendi başına, tam sayılan bir olgunun niteliği. )


- SALT = SIRF, SAF, MAHZ = PURE[İng.] = PUR[Fr.] = REIN[Alm.] = PURUS[Lat.] = PURO[İsp.]


- SALT :/yerine TUZ


- SALTA[İt.] ile SALTA[İt.] ile SALTA[İsp.]

( Köpeğin, arka ayakları üzerinde ayağa kalkması. İLE Yakasız, iliksiz, kolları bolca bir tür kısa ceket. İLE Gergin duran bir halatı, biraz koyuverme eylemi. )


- SALTA[İt.] ile SETRE[Ar.]

( Yakasız, iliksiz, kolları bolca, bir tür kısa ceket. İLE Düz yakalı, önü ilikli bir tür uzun ceket. )


- SALTANAT değil/yerine/= YETKELİK

( Osmanlı Saltanatı ya da Padişahlık, Osmanlı döneminde kullanılan yönetim biçimine verilen addır. Yönetim biçimi Osmanlı Hanedanı üyesi sultanın görünüşte mutlak egemen olmasına dayalıdır. Saltanat sözcüğü, gösteriş ve zenginlik anlamında da kullanılır. Saltanat'ın bazı dönemlerinde, sultanın yetkin olmamasından dolayı, Haseki Sultan'lar ya da Valide Sultan'lar [hatta Mihrimah Sultan örneğinde görüldüğü gibi, sultan kızı] devlet yönetimine katılmış, hatta zaman zaman devleti yönetmiştir. Bu dönem, "Kadınlar Saltanatı" olarak bilinir. Dönem, büyük ölçüde Osmanlı'nın duraklama dönemine denk gelir. Kanuni Sultan Süleyman'ın yaşlılık döneminde [1550 civarı] başlamış, 1656 yılında Köprülü Mehmet Paşa'nın sadrazam oluşuna kadar devam etmiştir. Saltanat, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 01 Kasım 1922'de kabul ettiği "Osmanlı'nın münkariz olduğuna dair" 308 numaralı kararname ile kaldırılmıştır. Kararname, ilga yargısını geriye yürüterek "İstanbul'daki biçimi hükümetin 1920'de[16 Mart 1336] tarihe intikal ettiğini" bildirmiştir. Saltanatın kaldırılmasıyla Türk Tarihi'nin en uzun ömürlü devleti Osmanlı Devleti'nin 623 yıllık süreci resmen sona ermiştir. )


- ŞALTER[Alm.] ile ŞALTER[Alm.] ile ŞALTER[Alm.]

( Anahtar. İLE [fizik] Genellikle, binaların girişine gelen, elektrik akımını açıp kapamaya yarayan araç. İLE Gişe. )


- SALTIK GÖRÜNÜŞLER ile/değil GÖRÜNÜŞLERİN SALTIK İLKESİ

( [not] ABSOLUTE APPEARANCES vs./but ABSOLUTE PRINCIPLE OF THE APPEARANCES )


- SALTIK İSTENÇ ile/ve/||/<> BEN


- SALTIK TİN:
SANAT ile/ve/||/<> DİN ile/ve/||/<> FELSEFE


- SALTIK/LIK ile/ve/||/<>/< ETKİLENMEYİŞ


- SALTIK/MUTLAK:
SONSUZ ile/ve/||/<> TÜKETİLEMEZ OLAN


- SALTIK = MUTLAK = ABSOLUTE[İng.] = ABSOLU[Fr.] = ABSOLUT[Alm.] = ABSOLUTUS[Lat.] = ABSOLUTO/TA[İsp.]


- SALTIK ile SABİTE


- SALTIK ile/ve YALITILMIŞ

( ABSOLUTE vs./and INSULATED )


- SÂLÛS[Ar. çoğ. SILÂB] ile SÂLÛS[Ar.]

( Teslîs. [fels. TRIVIUM] İLE İkiyüzlü/riyâkâr. )


- SALUTATION/GREETING vs./and LOVE


- ŞALVAR[Azr.] = PANTOLON[Tr. < Fr.]


- ŞALVAR[Fars. < ŞELVÂR] ile ALTINOLUK

( Genellikle ağı çok bol olan, bele bir uçkurla bağlanan, geniş bir pantolon türü. İLE İşlemeli kadın şalvarı. | Altın sırma ya da kılaptanla işlenmiş çizgili kumaş. | Bu cins kumaşların üstünde bulunan sırma işlemeli yollar. | Sarıkların üstüne sarılan sırma şerit. )


- ŞALVAR[Fars. ŞELVÂR]/DİMİ ile/değil/yerine PANTOLON

( Genellikle, ağı çok bol olan, bele bir uçkurla bağlanan, geniş bir pantolon türü. İLE ... )


- ŞALVAR/DİMİ ile ÇAKŞIR

( ... İLE Bir çeşit erkek şalvarı. | Kuşların ayağında bulunan ve süs gibi görünen tüy. )


- ŞALVAR ile/değil ÇİNTAN

( ... İLE/DEĞİL Kadın şalvarı. )


- ŞALVAR değil/yerine/= TUMAN


- SALVO[İt.] ile SALTO[İt.]

( Yaylım ateşi. | Yoğun bir biçimde yapılan atak. | Gemide kullanıldığı yere göre belirli uzunluğu olan ince halatlara verilen ad. İLE Rakibin gövdesini kollarıyla birlikte kavrayarak yana ya da arkaya savurma, devirerek bastırma biçiminde uygulanan bir güreş oyunu. )


- SALYA-SÜMÜK (AĞLAMAK)


- SALYA[Ar. < Yun.]/RÎK[Ar.] ile TÜKÜRÜK

( Ağızdan sızan tükürük. İLE Tükürük bezlerinin, ağza akan salgısı. )

( MEL'UB: Salyalı ağız. )

( SALIVA vs. SPITTLE )


- SALYANGOZ ile DELİKLİSALYANGOZ/İSKERLET


- SALYANGOZ ile DEV AFRİKA SALYANGOZU


- SALYANGOZ ile DİKENLİ SALYANGOZ

( ... İLE Karındanbacaklılar sınıfından, ılık ve tropik denizlerde yaşayan, kabuğu üzerinde birçok dikeni olan bir yumuşakça. )

( ... cum MUREX )


- SALYANGOZ ile/ve ELONA


- SALYANGOZ ile/ve KONİK SALYANGOZ

( Karada. İLE/VE Denizde. )

( Bir salyangoz üç yıl kesintisiz uyuyabilir. )

( ... İLE/VE Avustralya'da, resiflerde yaşarlar. )

( ... İLE/VE Dünyanın en zehirli canlılarındandır. )

( ... İLE/VE Zehirleri, çeşitli hastalıkları tedavide kullanılırlar. )

( ... İLE/VE 600 çeşidi vardır. 100'ü Avustralya Büyük Mercan Resif'lerinde bulunur. )

( ... İLE/VE İnsan için en zehirli olan hayvanları avlarlar. )


- SALYANGOZ ile PULLUK SALYANGOZU


- SALYANGOZ ile YAĞMACI SALYANGOZ


- SALYONGOZ değil SALYANGOZ


- ŞÂM U SEHER[Fars.] değil/yerine/= AKŞAM-SABAH


- ŞÂM-GÂH/ŞÂM-GEH[Fars.] ile ...

( Akşam vakti. )


- ŞÂM-I İSRÂ[Fars.] ile ...

( Mi'râc gecesi. )


- ŞÂM[Ar. < ŞÂME] ile ŞÂM[Fars.]

( [gövdede] Benler. İLE Akşam. )


- SÂM[çoğ. SILÂB][Fars.] ile Sâm[Fars.]

( Gökkuşağı, eleğimsağma. İLE Hz. Nuh'un oğlu.[Semitik kavimler, bu nesildendir] )


- ŞÂM[Fars.] ile ...

( Akşam. )


- ŞAM değil ŞAM-I ŞERÎF


- SAMADHİ[Sansk.](CH'AN TİNG, SANWEİ SAMOTİ[Çince]) ile ...

( Bilinç üstü (üstün bilinç) hali, derin meditasyon, trans, vecd hali. Yoga uygulamasında arayıcının(sadhara) meditasyon nesnesi, konusu(sadhya) ile bir olması, böylece tarifsiz ve koşulsuz mutluluğa ermesi. Aşkın bilinç hali. Zihnin onu çevreleyenlerden tam olarak geri çekilmesi, mükemmel uygulanmış bir meditasyonun meyvesi; zihnimiz ya da gerçek doğamız üzerine saf bir tefekkür. Dhyana yoluyla ulaşılan durum. Theravada Budizmi'nde Dört Yüce Gerçek'ten 4.'sü olan Dharma'yı oluşturan 8 basamaklı yüce yolun en üst basamağı.
1. Evre: Saf düşünceler, anımsama, meditasyon.
2. Evre: Düşüncenin durdurulması ve kontemplasyon; sevinç ve huzur bilinci.
3. Evre: Sessizlik ve sakinliğin yaşanması.
4. Evre: Kişinin ego yükünden özgürleşmesi.
( Samadhi'nin tipleri:
* Savikalpa, dualistik âlemde bir duyusal nesne (genellikle bir ideal ya da bir tanrı) tasavvur etmek,
* Nirvikalpa, tüm kuşkuların, şekillerin ve isimlerin ötesi,
* Nissankalpa, tüm arzuların “sankalpa“ şeklindeki gelişlerinin durması, nirvrittik, hatta istemsiz tasavvurlar(vritti'ler) durur,
* Nirvasana, vasanalar'ın içgüdüsel kabarışı bile durur. )


- SAMADHİ[Sansk.] = CH'AN TİNG, SANWEİ SAMOTİ[Çince]


- SAMAN EV ile/ve/değil/yerine HUĞ EV ile/ve/değil/yerine KERPİÇ EV ile/ve/değil/yerine BAĞDADÎ EV

( HUĞ EV/ÇUKUROVA EVİ: Duvarları murt ya da hayt çubuğu ile sepet örer gibi örülür. Çatısı saz ile kaplanır. İç duvarlarına kerpiç sıva yapılır. Yapımı kolaydır. [Taş duvar ustasına ücret verecek olanağı bulunmayanlar bu tarz evler yapardı.] )


- SAMAN[Ar.] ile SÂMÂN[Ar.] ile Sâmân[Ar.]

( Türlü ekinlerin, taneleri ayrıldıktan sonra kalan sapları ve daha çok bunların harmanda parçalanmışı. İLE Servet, zenginlik. | Rahat, dinçlik. | Düzen. | Kudret, iktidar. İLE Sâmânî devletinin kurucusu. )


- SAMAN ile BART

( ... İLE Katı saman. )


- SAMAN ile ÇELMİK

( ... İLE Buğday ve başakla karışık, iri saman. )


- SAMAN ile KESMİK

( ... İLE Başakla karışık iri saman. | Taş gibi olmuş toprak parçası. )


- SAMAN ile ŞAMAN


- SAMANA ile SAMANYA

( Huzur içinde yaşayan Brahmin. | Rahip. İLE Tümellik. )


- ŞAMANDIRA[Yun.] değil/yerine/= YÜZENEK/YÜZERTOP

( Halkalarına tekne bağlamak için limanda demirlenmiş olan, içi boş, her yanı kapalı, çoğunlukla metalden yapılan fıçı vb., yüzer top. | Denizde yol göstermeye, bir tehlikeyi ya da geçiş yolunu haber vermeye yarayan yüzer nesne. | Kapama düzenini sağlayan, metal ya DA plastikten yapılmış, suda yüzen top. | Kandilde, fitili tutmak için yağda yüzen, telli mantar düzeneği. )


- SAMÂNÎ[Ar.] ile Sâmânî[Ar., Fars. çoğ. SÂMÂNİYÂN]

( Saman renginde, açık sarı. İLE Sâmânî devletinden olan. )


- ŞAMANLAR'IN SEVDİĞİ RENKLER:
AÇIK MAVİ ve SÜT MAVİSİ ve ALTIN SARISI ve FİLİZ YEŞİLİ ve LEYLAK


- SAMANYOLU/SAMANUĞRUSU/HACILARYOLU/KEHKEŞAN[Fars.] değil/yerine GÖKYOLU

( Açık gecelerde, gökyüzünde boydan boya görülen, uzun, yıldız kümesi. )


- SAMARYUM[Fr.]

( Atom sayısı 62, atom ağırlığı 150,4 ve yoğunluğu 7,75 olan, seyrek bulunur öğe. [Simgesi: Sm] )


- SAMATHA ile ...

( Sükûnet, yoğunlaşmak, sakinlik, dinginlik. | Konsantrasyon Meditasyonu. )


- SAMAVAYA ile ...

( İçkinlik. )


- SAMBOGAKAYA ile ...

( Feragat Elbisesi/Gövdesi. Nirvana'ya ulaşmış, Dharma'da bir süre kalmış fakat evrende aydınlanmamış tek bir kişi kalmayana kadar hizmet için geri dönme. )


- ŞAMDAN ile/değil ÇIRAKMA/ÇIRAKMAN

( ... İLE/DEĞİL Üzerine, kandil, mum ya da herhangi bir ışık konulan, yüksek tabla. )


- ŞAMDAN ile MENORA

( ... İLE Museviliğin simgesi olan sekiz kollu şamdan. )


- SAME vs. COMMON


- SAME vs. SIMILAR


- ŞÂME[Ar. çoğ. ŞÂM, ŞÂMÂT] ile ŞÂME[Ar.]

( [gövdede] Ben. İLE Akşam. )


- SAME :/yerine AYNI


- SAMED[Ar.] ile SEYYİD[Ar.]


- SAMED/[İng. SUBSTANCE] ile ...

( PEK YÜKSEK, ULU, DÂİM, EZELÎ, EBEDÎ | KİMSEYE VE HİÇBİR ŞEYE GEREKSİNİMİ OLMAYAN ALLAH | KENDİNDE, KENDİNDEN ÖNCE OLANA PRİM VERMEMEK ( O bir şeyden çıkmamıştır, ondan da bir şey çıkmaz. )


- SAMED ve/||/<> SOMUT


- SAMEDÂNİYYET ile ...

( HİÇBİR ŞEYE GEREKSİNİMİ OLMAMAK, KENDİNDEN ÜSTÜNÜ OLMAMAK (ULÛHİYYET) )


- SAMENESS vs. ANALOGY


- SAMET ve/<> SOMUT

( Dolu. VE/<> Dolu. )


- SÂMİ'[Ar.] ile ÂLİM[Ar.]


- SÂMÎ[Ar. < SÜMÜVV] ile SÂMÎ[Ar.] ile SÂMİ'[Ar. < SEM | çoğ. SÂMİÎN, SÂMİÛN] ile Sâmî[Ar.] ile Sâmî[Ar.] ile Sâmi[Ar.] ile SÂMİH[Ar.]

( Yüksek, yüce.[Sadrâzamla ilgili olan ve o makamdan çıkan işler için kullanılırdı] | Ünlü/şöhretli. İLE Katılık, sertlik, kuruluk. İLE Duyan/işiten. | Dinleyen/dinleyici. İLE Sâm soyundan olan. İLE Asurca, İbranice, Habeşçe gibi dilleri konuşan çeşitli kavimlerinin toplandığı kol. | Bu koldan olan. İLE XVIII. yüzyılda yaşamış, Osmanlı şairlerindendir.[Arpa Emîni Zâde adıyla ünlüdür.] İLE Eliaçık/cömert. )


- SÂMÎ ile SEMÎ

( Zaman zaman duyan. İLE Sürekli duyan. )


- SÂMÎ ile SEMÎ

( Zaman zaman duyan. İLE Sürekli duyan. )


- ŞÂMİL[< ŞEML < ŞÜMÛL] ile/ve/<> KÂMİL[< KEMÂL]

( Topluma. İLE/VE/<> Kişiye/sana! )

( Genele. İLE/VE/<> Özele. )

( İçine alan, kaplayan, çevreleyen. İLE/VE/<> Tam, eksiksiz, bütün. | Olgun. | Bilgin, âlim. )


- ŞÂMİL[< ŞEML ve/< ŞÜMÛL]:
İÇİNE ALAN, KAPLAYAN, ÇEVRELEYEN


- SAMİMÎ(YET) değil/yerine/= İÇTEN/LİK


- SAMİMİYET ile AÇIKLIK ile SAYDAMLIK/ŞEFFAFLIK

( Açıklığı ve iyilikseverliği sayesinde hem çevresine, hem de sonuç olarak kendine yararlı olan biri simgelenir. )

( SINCERE | INTIMACY vs. OPENNESS vs. TRANSPARENCY )


- SAMİMİYET ve/||/<>/< ADANMIŞLIK


- SAMİMİYET ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/> ÇIKAR


- SAMİMİYET ile/ve/<> DOĞALLIK


- SAMİMİYET >< ERKÂN

( Samimiyet oluşunca, erkân kalkar. )


- SAMİMİYET ve/||/<> SAMİMİ NİYET


- SAMİMİYET >< SAVUNMA

( "Savunmalarını" bırakmıyorsun ki, samimi olmasını istediğin kişi/ler bunu yapsın. )

( INTIMACY >< DEFENSE )


- SAMİMİYET >< YABANCILIK

( İki kişi, sadece samimi olduğunuda, artık birbirine yabancı değillerdir. )


- SAMİMİYET >< YALNIZLIK


- SAMİMİYETİN BELİRTİSİ ve/||/<> DÜRÜSTLÜĞÜN İFADESİ

( Gözler. VE/||/<> Sözler. )


- SAMİMİYETSİZLİK ile/ve/değil/||/<> MESAFELİLİK


- SÂMİN[Ar.] ile SÂMİN[Ar.]

( Yağlı, semiz. İLE Sekizinci. )


- SÂMİR[Ar.] ile SÂMİR[Ar.]

( Gece toplantıları. İLE Meyveli, meyve tutmuş. )


- SAMKHYA ile ...

( Sayı. )


- ŞAMPİYON[Fr., İng. < CHAMPION] değil/yerine/= BÖKE


- SAMPLE[İng.] değil/yerine/= ÖRNEK


- SAMPLE :/yerine ÖRNEK


- SAMPLING[İng.] değil/yerine/= ÖRNEKLEME


- ŞAMPOLYON

( 1822 yılında, hiyeroglifleri başarılı bir biçimde çözen kişi. [1790-1832] )


- SAMSARA ile ...

( Görecelilik, geçicilik ve yanılsama âlemi. Doğum ile ölüm dünyası/döngüsü. Nirvana'nın sonsuzluk ve sükûtu ile kıyaslanır. )


- SAMSKARA ile ...

( Zihinsel izlenim, anı. Vasana, artakalan izlenim olarak da adlandırılır. | Eğilim, yönelim. )


- SAMSKRTA ile ...

( Geçici olana dair. Dünya. (<->Asamskrta) )


- SAMSUN[Yun.] ile SAMSUNHANE

( Savaşta kullanılan köpeklere verilen ad. İLE Ayaspaşa'da, XVI. yüzyılda sultanın köpeklerinin yetiştirilip beslendiği yer. )


- SAMUR ile DENİZ SAMURU

( ... İLE Amerika'nın kuzey okyanus kıyılarında yaşayar. Çok avlanıldığından soyu tükenme tehlikesi geçirmektedir. Yasalarla korunmaya çalışılmaktadır. Gerçek bir su hayvanıdır. Suda yavrular, suda uyur ve suda beslenir. Karaya seyrek çıkar. )

( Uzunluğu 120 ve kuyruğu 30 cm.'dir. Ağırlığı 40 kg.'ı bulur. Çoğunlukla deniz kestanesi, midye, istiridye, mürekkepbalığı ve salyangozlarla beslenir. Rahatça 30 metre derine dalar. Suyun yüzüne çıkınca sırtüstü yatarak avını midesinin üstüne koyar. Göğsüne yerleştirdiği yassı bir taşa vurarak kabuklarını kırar. Araç kullanabilen nadir hayvanlardandır. )

( Her yıl tek bir yavru yavrular. Sırtüstü yüzerken yavrusunu emzirir. Avlanacağı zaman yavruyu yosunlar arasında gizler. )

( image )

( LUTRA cum LUTAX LUTRIS )


- SAMUR ile SUSAMURU/LUTR[Fr.]

( SUSAMURUGİLLER: SEMMÛRİYYE[Ar.] | MUSTÉLIDÉS[Fr.] )

( Susamurları, akıntıyla farklı yerlere sürüklenmemek için uyurken el ele tutuşur. )

( ... İLE Sansargillerden, tüyleri koyu kahverengi, iyi yüzen, küçük bir tür hayvan. )

( SEMMÛR[çoğ. SEMÂMÎR] )

( SABLE vs. OTTER )

( ... avec LOUTRE )

( ... mit OTTER )

( MARTES ZIBELINA cum LUTRA LUTRA )

( ... con NUTRIA )

( ... con LONTRA )


- SAMURAİ[Jap.] ile ...

( Japonya'da Zen'den çok etkilenmiş, mesleği savaşçılık olan sınıf. Bir tür şövalyelik. bkz. Bushido )


- SAMVİD ile ...

( Gerçek farkındalık. )


- SAMYAMA ile/ve SAMADHI ile/ve SAMYOGA

( Süper kontrol. İLE/VE Süper odaklanma. İLE/VE Süper birleşme. )


- ŞAMYEL/ŞAMREL değil ŞAMBREL[Fr. < CHAMBRE A AIR]

( İç lastik. )


- SAMYOGA ile ...

( Bağ, bağlantı. )


- SAN-MAK ile ZAN ETMEK


- ŞAN-ŞÖHRET


- SAN'AT-GER[Ar.] ile SAN'AT-KÂR[Ar.]

( Sanatçı. | Esnaf. İLE Sanatçı, usta. )


- SAN'AT[Ar. çoğ. SAN'ÂT] ile SAN'ÂT[Ar. < SAN'ÂT]

( Sanat, ustalık, hüner, mârifet. | Bir şeyi güzel yapmak, bir şeyin güzel, beğenilir olması için uygulanan kurallar. İLE Sanatlar, ustalıklar, hünerler. )


- ŞAN[Ar.] ile ŞAN[Fr. < CHANT]

( Ün. | Gösteriş, gösterişlilik. İLE İnsan gırtlağından makamla çıkan ve perde ayrımlarıyla çeşitli duyumlar uyandıran ses dizisi. | Ünleme, ses çıkarma eğitimi. )


- ŞAN/LI-ŞEREF/Lİ


- SANA (DA) BİR ŞEY SÖYLENİLMİYOR değil/yerine NE SÖYLEYECEĞİNİ (İYİ) BİLMEK

( Ne söylediğini ve haddini iyi bilirsen beklemediğin tepkiler de almazsın. )


- SANA GÖRE ile BANA GÖRE

( ACCORDING TO YOU vs. ACCORDING TO ME )


- SANA SÖVÜYORUM değil/yerine/>< SENİ SEVİYORUM

( DEĞİL/YERİNE/>< )


- Sana söylüyorum SUS!!!


- SANA YAPILAN "KÖTÜLÜK" ile/değil/yerine/ne yazık ki/>< SENİN YAPTIĞIN KÖTÜLÜK/YANLIŞ/HATA

( Unut/abil! İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Unutma! )


- SANAL DİN ile/değil/yerine DİN

( Onun/onların "dini". İLE/DEĞİL/YERİNE Senin olan/sa! )


- SANAL GERÇEKLİK'TE:
NESNE'NİN YİTİRİLMESİ ile/ve ÖZNE'NİN YİTİRİLMESİ


- SANAL MÜZELER I, II


- SANAL MÜZELER I, II


- SANAL MÜZELER I, II


- SANAL MÜZİK MÜZESİ


- SANAL ile/ve KURGU/SAL

( VIRTUAL vs./and SPECULATIVE )


- SANAL ile SOYUT


- SANAL ile UYDURMA


- SANAT ...:
GEÇMİŞ/TEN ile/ve/||/<>/> BUGÜN/E ile/ve/||/<>/> GELECEK/E

( Kopuk olmamalı. İLE/VE/||/<>/> Hitap etmeli. İLE/VE/||/<>/> Dönük olmalı. )

( MÂZÎ ile/ve/||/<>/> HÂL ile/ve/||/<>/> İSTİKBÂL )


- SANAT BİÇİMİNDE:
SİMGESEL ile/ve/||/<>/> KLASİK ile/ve/||/<>/> ROMANTİK


- SANAT değil SANATÇI ve/<> TARİH değil TARİHÇİ

( Sanat diye bir şey yoktur, sadece sanatçı/lar vardır. VE/<> Gerçekleri incelemeye başlamadan önce tarihçiyi inceleyin! )


- SANAT DÖNEMLERİ/NDE:
SİMGESEL ile/ve/<>/> KLASİK ile/ve/<>/> ROMANTİK ile/ve/<>/> MODERN

( Mimarlık sanatı. İLE/VE/<>/> Heykel sanatı. İLE/VE/<>/> Resim, müzik ve şiir sanatı. İLE/VE/<>/> Sürekli değişim/dönüşüm. )

( ... =/> ETİK )

( Sümer, Mısır, Çin, Hint. İLE/VE/<>/> Eski Yunan. İLE/VE/<>/> Avrupa.[XIX. yüzyıl] İLE/VE/<>/> Çağımız. )


- SANAT ESERİ[Ar.] değil/yerine/= ESİNÇ YAPITI


- Sanat için SUS!!!


- SANAT NESNESİ ile/ve/> SANAT YAPITI


- SANAT NESNESİNE BİÇİM VERME ile/ve/||/<> KİŞİNİN, KENDİNE BİÇİM VERMESİ


- Sanat olarak SUS!!!


- SANAT YAPITI SUNMAK ile SANAT YAPITI "ÜRETMEK"

( Sanat yapıtı üretilebilir mi, üretilen midir? )


- SANAT YAPITINDA:
DUYUSAL/LIK ve/||/<> TİNSEL/LİK

( Tinselleşir. VE/||/<> Duyusallaşır. )


- SANAT YAPITININ:
"KÖKLERİ" ve/<> "DALLARI" ve/<> "ÇİÇEKLERİ/MEYVELERİ"

( Kültürün özsuyuyla beslenir. VE/<> Öteki kültürlerin yağmurlarıyla ıslanır. VE/<> Evrensel uygarlık uzamına armağan olur. )


- SANAT YAPITININ:
AYDINLATILMASI ile/ve/<> AYDINLATMASI

( Sanat yapıtının nesnesini dışarıdan aydınlatırız ve fakat o da bizi içeriden aydınlatır. )


- SANAT YAPITININ:
İFŞÂ ETTİĞİ ile/ve/değil AFİŞE ETMEDİĞİ (ŞEY/LER)

( BAYKUŞ: Güzel sanatların simgesi. | Sanatın yaratıcısı. )

( AS THAT WHICH A WORKS BETRAYS BUT DOES NOT PARADE :ON ART )


- SANAT, GELENEKSEL UYGULAMANIN(RİTÜEL):
İÇİNDE değil DIŞINDA


- SANAT:
"PROPAGANDA" değil/yerine ÖĞRETİM


- SANAT:
[hem] ARAÇ OLARAK ile/ve/hem de/||/<>/> AMAÇ OLARAK


- SANAT:
BİÇİM ile/ve/değil/||/<>/< BİÇİMİN İLKESİ/YASASI


- SANAT:
DEHÂ ve/||/<> YARATICILIK


- SANAT:
GEÇMİŞİ GERİ ALMAK ile/ve/değil/||/<>/> GELECEĞİ ÖNGÖREBİLMEK


- SANAT:
İÇERİK ve/||/<> AMAÇ ve/||/<> ANLAM


- SANAT:
İÇTEN DIŞA ile/ve/değil/||/<>/< DIŞTAN İÇE


- SANAT:
İSPAT değil İCRÂ


- SANAT:
KİŞİSEL/ŞAHSÎ ve/||/<> KİŞİYE ÖZGÜ/MUHTEREM


- SANAT:
UYUM ve/||/<> ORGANİK ve/||/<> BİRLİK

( Sanat, uyumlu, organik birliğin yeniden ele geçirilmesinin aracıdır. )


- SANAT(TA TAKLİT):
DOĞRU OLMAYANDA ile/ve/değil/yerine/||/<>/>< DOĞRU OLANDA

( Sanat, doğru olmayanı da taklit edebilir, doğru olanı da.
Doğru olmayanı taklit ederse aldatıcı olabilir. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>< Doğru olanı taklit ederse doğruluğunu daha çok güçlendirir. )

( Sanat, doğru ya da güzel olmayanı, doğru ve güzel olarak gösterebilir. )


- SANAT[Ar. < SUN] ile ...

( Yapmak, üretmek. | İlâhî olarak üretilmiş olan. )


- SANAT/HÜNER değil/yerine/= ESİNÇ


- SANAT/SAL ve/||/<>/= TİN/SEL

( SANAT: Saltık tin alanı. )


- SANAT/TA:
DOĞAL OLAN ile/ve/||/<>/> DOĞAL OLARAK/DOĞALA EN YAKIN VE YALIN YAPILMIŞ OLAN


- SANAT/TA/Kİ:
SAÇMA ile/ve/||/<> SAÇMA/LIK


- SANAT ile ...

( DUA )


- SANAT ile/ve/değil ...MIŞ GİBİ


- SANAT ve/||/<>/> (< FELSEFE <) ve/||/<>/> KAVRAM ve ÖTESİ


- SANAT ile/ve TASAVVUF SÜZGECİNDEN GEÇMİŞ SANAT


- SANAT = ART[İng., Fr.] = KUNST[Alm.] = ARS[Lat.] = TEKHNE[Yun.] = ARTE[İsp.]


- SANAT ve/||/<>/>/< BİREY OLMAK


- SANAT ile/ve/||/<>/> DAHA/EN SANAT/SİMGE


- SANAT ve/> DİN

( ... VE/> Sanatın doruğu. )


- SANAT ile/ve/değil DİNSEL DIŞLAŞIM


- SANAT ile/ve EĞLENCE

( ART vs./and ENTERTAINMENT )


- SANAT ile/ve/||/<> FARKLILIK


- SANAT ve/||/<> FELSEFE

( Hayranlık. VE/||/<> Hayret. )

( Doyumsuzluk sunar. VE/||/<> Doyum sunar. )

( Keşf. VE/||/<> Kurma. )

( Sanat olmasaydı, felsefe, edimselliğini yitirirdi. )


- SANAT ile/ve/||/<>/>/< HAKİKAT


- SANAT ile/ve/||/<> İNCELİK/RİKKAT[Ar.]


- SANAT ve/||/> MANEVİYAT

( Sanat, maneviyatın giriş kapısıdır. )


- SANAT ve/||/<>/< OYUN


- SANAT ve/<> ÖZGÜVEN/İMAN


- SANAT ve/||/<>/> SAĞALTIM ARACI


- SANAT ile/ve/||/<> SANA AİT


- SANAT ve/<> SANATÇI/KİŞİ/İNSAN

( Bir resimde, bir sanat yapıtında aradığım, sevdiğim şey, insandır. Sanatçının kendi! )

( Dans le tableau [l'oeuvre d'art] je cherche, j'aime l'homme l'artiste. )

( Çalışkanlıkta, arı, sana ustalık eder
Beceride, bir böcek, seni okutur
Seçkinlerde de var sendeki bilgiler
Sanat ise ey insan! Yalnız sana özgüdür! )

( Yaşam ciddidir, sanat ise neşeli.
Fakat ciddiyet içinde bile, neşe ya da sükûnet,
sanatın aslî ve özsel yapısı olarak kalır. )

( Schiller'in, "Sanatkârlar" adlı şiirini okumanızı salık veririz. )

( Durumun/sürecin/konunun/işin içine kişi/insan ve sanat girince/girmişse öteki herşey ikinci sıraya geçer/geçmeli/geçirilmelidir, indirilmelidir. )


- SANAT ile SAYRILIK


- SANAT ve/||/<> SEVGİ ve/||/<> FELSEFE

( Kişileri sevmekten daha sanatsal ve bilgece bir şey yoktur. )


- SANAT ile/ve/||/<>/> SUSKUN/HÂMUŞ SANAT


- SANAT ile/ve/değil/<> SÜSLEME


- SANAT ve/< TARİH

( Görünür olanlar. VE/< Okunur/bilinir olanlar. )


- SANAT ile/ve/<> TASARIM

( Sanat kavramda olur, tasarımda değil. )


- SANAT ile/ve/||/<>/> ÜRETKEN SEZGİ GÜCÜ ile/ve/||/<>/> ESTETİK SEZGİ


- SANAT ile/> VAHİY

( İkisi de, aklın ötesine geçildikten sonradır. )


- SANAT ve/||/<>/>< YAŞAM

( Sanat, tüm alanların son noktasıdır. VE/||/<>/>< Yaşam da sanatın son noktası ve yansımasıdır. )

( Uzun. VE/||/<>/>< Kısa. )

( ARS LONGA, VITA BREVIS )


- SANAT ve YORUMBİLİM/TEVİL/HERMENEUTİK


- SANATÇI İÇİN ÖNEMLİ(ÖNCELİKLİ) OLAN:
PARÇALARDAN DOLAYI BÜTÜN değil BÜTÜNDEN DOLAYI PARÇALAR


- SANATÇI OLABİLMEK ya da HİÇBİR ŞEY OLMAK


- SANATÇI:
SAHTE ile/ve/değil/yerine/||/<>/> GERÇEK

( Taklit eder. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Alır/"çalar". )


- SANATÇI ile/ve/||/<> BİLGE/ÂRİF

( Dönüştürücü. İLE/VE/||/<> Geliştirici/ilerletici. )


- SANATÇI ile/ve DEVRİMCİ


- SANATÇI ve/||/<> DÖNEM/ÇAĞ

( Sanatçı, kendi çağının çocuğudur. )


- SANATÇI ile/ve/||/<>/>/< SANATSEVER


- SANATÇI ile/değil TASARIMCI


- SANATÇI değil/yerine/= ÜNERMEN


- SANATÇIDA:
KAPRİS ve/||/<> KİBİR

( "Yakışır" )


- SANATÇININ:
BAKTIĞINA BAKMAK ile/ve/değil/yerine/||/<> GÖRDÜĞÜNÜ GÖRMEK


- SANATÇIYIM DİYEBİLMEK İÇİN:
USTANI GEÇECEKSİN ve/||/<>/> SENİ GEÇECEK BİR ÖĞRENCİ YETİŞTİRECEKSİN


- Sanatçı DİNLE!!!


- SANATIN GÜZELLİĞİ ile/ve/||/<> DOĞANIN GÜZELLİĞİ

( Hegel'de. İLE/VE/||/<> Kant'ta. )


- SANATIN KAVRANMASI değil SANATSAL DUYARLILIK


- SANATIN ÖLÜMÜ ile ÇIRAĞIN ÖLÜMÜ

( [Çırak, ustasını ...] Sollamazsa. İLE Hatalı sollarsa. )


- SANATIN OLUŞMASINDA:
ÇOK KİŞİ ile/ve/değil TEK KİŞİ


- SANATIN:
DİLİ ile/ve/değil/<>/< ARACI


- Sanatı DİNLE!!!


- SANATKÂR[Ar.]/ARTİST[İng.] değil/yerine/= ESİNÇÇİ


- SANATSAL DUYARLILIK İÇİN SANAT(IN):
EYLEMİ ve/ya da İLGİSİ


- Sanatsal duyarlılıkla KONUŞ!!!


- SANATSAL ÜRÜN VERMEK ile/ve/değil/yerine/<> (KENDİNE VE TOPLUMA) SANATSAL DUYARLILIK KAZAN(DIR)MAK/KAZANDIRABİLMEK

( Sanat ürünü, sanatçısını yanında istemez. )


- SANATSAL değil/yerine/= ESİNCİL


- SANATSAL ile/ve/fakat/<>/> SANATI AŞAN


- SANATSALLAŞTIR(IL)MALI!


- SANATTA KALMAK ile/degil/yerine SANATLA KALMAK


- SANATTA:
[ne] BENZEŞME ne de FARKLILIK


- SANATTA:
BİLİNÇSİZ SİMGESELLİK ile/ve/||/<>/> BİLİNÇLİ SİMGESELLİK


- SANATTA:
FARK ile/ve/değil/yerine/||/>/<>/>< BENZERLİK


- SANAYİ

( INDUSTRY )


- SANAYİ KAPİTALİZMİ ile/ve/||/<>/> FİNANS KAPİTALİZMİ


- SANAYİ ÖNCESİ ile SANAYİ SONRASI


- SANAYİ/ENDÜSTRİ[< INDUSTRY]/URAN değil/yerine/= İŞLEYİM


- SANAYİ ve DİL BİRLİĞİ


- SANCAK ile/ve İSKELE

( Sağ taraf. İLE/VE Sol taraf. )

( STARBOARD vs./and PORT/PIER
Right side. WITH/AND Left side. )


- SANCAQ[Azr.] = ÇENGELLİ İĞNE[Tr.]


- SANCTION and/||/<> INTERNATIONAL SANCTION

( Yaptırım. VE/||/<> Uluslararası yaptırım. )


- SANCTION :/yerine YAPTIRIM


- SAND :/yerine KUM


- SANDAL[Ar.] ile SANDAL[Ar.] ile SANDAL(ET)[Fr. < Yun.]

( Sandalgillerden, kerestesi sert ve kokulu bir ağaç. İLE İnsan taşıyacak biçimde yapılmış, kürekle sürülen deniz teknesi. İLE Sadece tabanı bulunan, ayağa kordon ve kayışla bağlanan, açık ayakkabı. )

( ARBUTUS ANDRACHNE / SANTALUM ALBUM cum ... )


- SANDAL ile BARKA

( ... İLE Büyük sandal. )


- SANDAL ile/ve DAK

( ... İLE/VE Ganj Nehri'nde kullanılan sandal. )


- SANDAL ile/<> PİROG

( ... İLE/<> Mali'de, Nijer ırmağında kullanılan bir sandal. )


- SANDAL ile TAHLİSİYE

( ... İLE Kurtarma, can kurtarma. | Kazaya uğrayan gemilerin, yolcularını ve gemi adamlarını kurtarma işi. | Kaza sırasında, kurtarma için kullanılan sandal. )


- SANDALGİLLER

( Tropikal ve ılıman bölgelerde yaşayan, ikiyüzden fazla türü olan, taçsız, ikiçenekli bitkiler ailesi. )


- SANDALYE[Ar. < SANDALİYE] değil/yerine/= OTURGA


- SANDALYE[Ar.] değil/yerine/= OTURAK


- SANDALYE ile İSKEMLE[Lat.]

( ... İLE Arkalıksız sandalye. | Üzerine, vazo vb. şeyler konulan küçük masa. | Sandalye. )


- SANDALYE ile SEKMEN

( ... İLE Arkalıksız sandalye. | Basamak. )


- SANDIĞA GÖMMEK ile/ve/||/<>/> SANDIĞA GÖMÜLMEK


- SANDIĞIMIZ ile SANDIĞIMIZ

( Seçim sandığımız. İLE Zan/zannettiğimiz. )


- SANDOVİÇ değil/yerine/= KISTIRMA


- SANEVBER ile ...

( SEVGİLİNİN BOYU, BOSU )


- SANGHA ile ...

( Tüm Budacılar, tüm pirler. Bodhisattva'lar. Budist Cemaat. )


- ŞANGIR ŞANGIR (KIRILMAK)


- ŞANGIR ŞUNGUR (SES ÇIKMASI/ÇIKARMAK)


- ŞANGIRTI ile PATIRTI

( Tabak, bardak, şişe vb.nin bir yere ya da birbirine çarparken, kırılırken çıkardığı sesin adı. İLE Pat pat çıkan sesin adı. | Herhangi bir biçimde ya da ayakları yere kuvvetle basarak yürüme sonucu çıkan gürültü. | Gürültülü çatışma, arbede. )


- SANGO ile ...

( Orta Afrika Cumhuriyeti'nde, en yaygın kullanılan yerel dil. )


- ŞANİ IRMAĞI'NIN:
BİR YAKASI ile/ve/<> ÖTEKİ YAKASI

( Çad. İLE/VE/<> Kamerun. )


- SANÎ'[Ar. < SUN] ile SÂNÎ[Ar. < SENY] ile SÂNİ'[Ar. < SUN] ile SÂNİH/A[Ar. < SÜNÛH]

( Görülen iş. İLE İkinci. İLE Yapan/yapıcı, işleyen. | Yaradan, sanat yapıtı olarak meydana getiren. | Allah. | [tüzel] İstisna akdinin borçlusu. İLE Zihin ve düşüncede oluşan, zihne/düşünceye doğan. )


- SANI/ZAN/ZEHAB[Ar.] ile/ve/değil/yerine/||/<> KANI/KANAAT

( Sahibi olunan düşüncenin/yorumun üzerine yargıda bulunum ve bu sürecin ilk durumu/sonucu. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Bir durum/olgu üzerine düşünce/yorum sahibi olmak. )

( Gerçeği bulmak istiyorsak, kanılarımıza asılmamalıyız. )

( To find truth, we must not cling to our convictions. )

( [not] SURMISE vs./and/but/||/<> OPINION
OPINION instead of SURMISE )


- SANI ile DEJA VU


- SANI = OPINION[İng., Fr.] = MEINUNG[Alm.] = OPINIO[Lat.]


- SANI ile SANRI

( Önce, olduğunuzu sandığınız kişi olmadığınızı anlayın. )

( En küçük bir kuşku olmaksızın, kendinizi sandığınız şey olmadığınızı bilin! )

( Understand first that you are not the person you believe yourself to be.
Beyond the least shadow of doubt, that you are not what you believe yourself to be. )

( SURMISE vs. HALLUCINATION )

( ZANN ile BİRSAM )


- SANİHA[Ar.] değil/yerine/= DOĞAÇLIK/DOĞUNÇLUK


- SANIKTAN, KANITA GİTMEK" değil KANITTAN, SANIĞA GİTMEK


- SANIRIM ... OLABİLİR değil SANIRIM ... ya da ... OLABİLİR


- SANIRIM ile/ve/||/<> ANLADIĞIM KADARIYLA


- SANIRSAM değil SANIRIM


- SANIRSAM değil SANIRIM/SANIYORUM

( Anlatımda, bir koşulun[eğer/ise] tekrar ya da ikinci kez koşulu olmaz! Zannetmek ya da sanmak, bir koşuldur.

Zannetmek, bir şeyin, sözü geçtiği biçimde olduğunu/olacağını ya da olmadığını/olmayacağını, %51 - 99 oranında "kabul" ya da "iddia" etmenin ikinci kez ve başka bir olasılığı, belirsizliği barındırması ya da "tanımlaması" olanaksız ve anlamsızdır. )


- SANİYE değil/yerine/= İKİNÖY


- SANİYE ile SALİSE


- SANİYE ile/ve/||/<> TOZ


- SANIYORUM ile/ve/||/<> SAYIYORUM


- ŞANJAN/JANJAN[Fr.] değil/yerine/= YANARDÖNER

( Kıpırdadıkça, türlü renklerde parlayan [kumaş vb.]. )


- ŞANJMAN/ŞANZIMAN[Fr. CHANGEMENT] ve/||/<> MOTOR

( Motorlu taşıtlarda, motorun yükünü azaltarak güç aktarma organlarına veren, arabanın istenen hızda hareket etmesini sağlayan dişliler topluluğu. VE/||/<> ... )


- SANKİ BÖYLE değil SANKİ


- SANKİ GALİBA YANİ" değil SANKİ ya da GALİBA ya da YANİ


- SANKİ YEDİM CAMİSİ

( Fatih'te, Sanki Yedim Sokağı'ndadır. [Hocanın, yediğini farz ederek biriktirdiği para ile yaptırılmıştır.] )


- SANKİ ile ...MIŞ GİBİ


- SANKİ ile ALÂNÎ


- SANKİ ile GİBİ

( AS IF vs. LIKE )


- SANKİ ile/değil/yerine SANIRIM


- SANKİ değil/yerine/= SÖZÜMONA


- ŞANKR ile ...

( Ülser. )


- SANLIUN ile/ve SANRON

( Çin Buda'cı okulu. İLE/VE Japon Buda'cı okulu. )


- SANMAK ile/değil/yerine/>< "SAYMAK"


- SANNYASİN[Sansk.] ile ...

( Gezgin derviş. )


- ŞANO[İt. SCENA] değil/yerine/= TİYATRO SAHNESİ


- SANRI ile/ve/||/<> SANCI


- SANRILARDAN "KURTULMAK" ile/ve/değil/||/<>/< SANRILARI TEKRAR EDEREK KURTULMAK


- ŞANS (VERMEK) ile/ve/değil/||/<>/< KOZ (VERMEK)


- ŞANS ile/ve ADIM

( CHANCE vs./and STEP )


- ŞANS ile/ve/değil AYRICALIK

( [not] CHANCE vs./and/but PRIVILEGE )


- ŞANS ile/ve BAHT


- ŞANS ile/değil DENKLİK/DENK GELME


- ŞANS ile/değil FIRSAT


- ŞANS ile/ve/değil/yerine NİMET

( Bir nimetin çok olması, onun nimet olmadığını göstermez. )


- ŞANS ile/ve/değil OLANAK

( Şans, cesâretlinin yanındadır. )

( Kendini kanıtlaması için kendinize bir şans verin. )

( Doğru olana tutunun; şans yakında şanssızlığı alt edecektir. )

( Tedbirli ve alçakgönüllü[mütevazı] olun, şansı yakalarsınız. )

( Çalışkan ve alçakgönüllü kişiler, şansı yakalayacaktır. )

( Olgun kişi, şanssızlığın doğasını izleyerek kendini hazırlar. )

( İçten neşe, şans getirir. )

( Şanssızlık ve düşüş, kişinin kendini yönetme şekline bağlıdır. )

( [not] CHANCE vs./and/but POSSIBILITY )

( CHANCE vs./and POSSIBILITY
Give the self a chance to prove itself. )


- ŞANS ile/değil OLASILIK

( Mantıkla açıklanamayan birtakım rastlantısal olayların nedeni olan güç. | Bir olayın olabilirliği. | Bir kimsenin bilgi ve emeğinden çok, rastlantı sonucu elde ettiği elverişli durum. İLE ... )

( [not] CHANCE vs./and/but PROBABILITY
PROBABILITY instead of CHANCE )


- ŞANS ile/değil/yerine/>< ÖZEN/BAKIM


- ŞANS değil/yerine/= UĞUR/YOM


- ŞANS ile/ve ÜMİT

( CHANCE vs./and HOPE )


- SANSAR/GELİNCİK ile FERET

( image )

( ... İLE Yaklaşık 50 cm. boyunda [yaklaşık 13 cm.lik kuyrukla birlikte], 1 kg. civarında hayvanlardır. 7 - 10 yıl yaşarlar. )

( ... İLE MUSTELA PUTORIUS FURO )


- SANSAR ile AÇAĞSANSARI/ZERDEVA


- SANSAR ile FENEK

( Çeşitli küçük etçil hayvanların ortak adı. İLE ... )

( MARTES MARTES cum ... )


- SANSAR ile FERSÂN[Fars.]

( ... İLE Kır sansarı. )


- SANSAR ile GRİSON

( ... İLE Ekvador - Latin Amerika’da yaşayan bir cins yarı sucul sansar. )

( )


- SANSAR ile KAYA SANSARI


- SANSAR ile/ve KESELİ SANSAR


- SANSAR ile MİNK/VİZON

( MARTES MARTES cum MUSTELA VISON )


- SANSAR ile PORSUK/DACHS[Alm.]

( Türlü küçük etçil hayvanların ortak adı. İLE Sansargillerden, su kıyılarında, kazdıkları deliklerde yaşayan, ot ve etle beslenen, pis kokulu bir hayvan. )

( MARTES MARTES cum MELES, MELEN VULGARIS )


- SANSAR ile TAYRA SANSARI


- SANSASYON[Fr./İng. < SENSATION] ile/ve/||/<> SKANDAL[Fr. < SCANDALE]

( Dalgalanma. | Çok sayıda kişiyi ilgilendiren, etkileyen, heyecan verici olay. İLE Büyük yankı uyandıran, utanç verici ya da küçük düşürücü olay. )


- SANSASYON[Fr./İng.] ile SPEKÜLÂSYON[Fr./İng.]

( Dalgalanma. | Birçok kişiyi ilgilendiren, etkileyen, heyecan verici olay. İLE Vurgunculuk. | Saptırma. | Kurgu. )

( SENSATION vs. SPECULATION )


- SANSASYONEL değil/yerine/= ÇARPICI/SES GETİREN


- ŞANSIZ ile ŞANSSIZ

( Ünsüz. | Gösterişsiz. | Kılıksız, kıyafetsiz. İLE Şansı olmayan. )


- SANSKAR(LAR) ile ...

( Kişinin karakterinin temelini oluşturan özellikler, huylar, mizaç. )


- SANSKRİT değil/yerine HİNTÇE


- SANSKRİTÇE değil SANSKRİT


- ŞANSLI (OLAN) ile/ve/değil/yerine ŞANSINI YARATAN (OLMAK)

( Kişileri değil de, konu/kavram, olgu ve olayları düşünerek yaşamanın ve konuşmanın önemli(öncelikli) olduğunu anımsayarak, kişinin "şanslı" olup olmadığı değil, olanaklarını, fırsatlarını değerlendirmesini/yaratmasını, olasılıkları yönetmenin esas olduğunu düşünmektir aslolan. )


- ŞANSÖLYE[Fr. CHANCELIER]:
BAŞBAKAN ile/ve MALİYE BAKANI

( Almanya ve Avusturya'da. İLE/VE İngiltere'de. )


- SANSUALİZM[Fr.]/SENSÜALİZM[İng.] değil/yerine/= DUYUMCULUK


- SANSÜALİZM[İng. < SENSUALISM] değil/yerine/= DUYUMCULUK


- SANSÜR[Fr. < CENSURE] ile/ve/||/<> KAMUFLAJ[Fr. < CAMOUFLAGE]

( Her türlü yayının, sinema ve tiyatro eserinin hükûmetçe önceden denetlenmesi işi, sıkı denetim. | Her türlü yayının, sinema ve tiyatro eserinin yayınının ve gösterilmesinin izne bağlı olması, sıkı denetim. İLE/VE/||/<> Gizleme. )


- SANSÜR[Fr.] değil/yerine/= DENETLEME/DENETKİ/SIKIDENETİM

( Her türlü yayının, sinema ve tiyatro yapıtlarının, hükümetçe, önceden denetlenmesi. Yayın ve gösterilmesinin, izne bağlı olması, sıkıdenetim. | Denetleme işini yapan kurul. )


- SANSÜR ile/değil/yerine DİSİPLİN

( [not] CENSORSHIP vs./and/but DISCIPLINE
DISCIPLINE instead of CENSORSHIP )


- SANSÜRLEME ile/değil/yerine DÜZENLEME


- SANTİAR[Fr.] ile/ve/<> SANTİGRAM[Fr.] ile/ve/<> SANTİGRAT[Fr.] ile/ve/<> SANTİLİTRE[Fr.] ile/ve/<> SANTİM[Fr.] ile/ve/<> SANTİMETRE[Fr.]

( Bir ar'ın, yüzde biri, bir metrekare. İLE/VE/<> Bir gramın, yüzde biri, bir desigramın onda biri. İLE/VE/<> Suyun, buz olma noktasını sıfır, buharlaşma noktasını 100 sayarak, arası, derece olarak adlandırılan yüz eşit kısma bölme yoluyla bulunan ısı ölçeği. İLE/VE/<> Bir litrenin, yüzde biri. İLE/VE/<> Herhangi bir birimin, yüzde biri. İLE/VE/<> Bir metrenin, yüzde biri. )


- ŞANTİYE[Fr. CHANTIER] değil/yerine/= ...

( Yapı gereçlerinin yığılıp saklandığı ya da işlendiği yer. | İnşa durumundaki ev, fabrika, baraj vb. her türlü yapı. | Büyük yapıların inşasında yapıcıların yaşadıkları geçici bina. | Ev, fabrika, baraj vb.nin yapımının sürdüğü yer, yapı yeri. | Gemi tezgâhı. )


- SANTRA[İng. < Lat.] değil/yerine/= ORTA, MERKEZ


- SANTRAL/CENTRAL[İng.] değil/yerine/= MERKEZÎ


- SANTRANÇ değil SATRANÇ


- SANTRİFÜGAL/CENTRİFUGAL[İng.] değil/yerine/= MERKEZKAÇ


- SANTRİFÜJ/CENTRİFUGE[İng.] değil/yerine/= DÖNDÜR AYIR AYGIT


- SANTRIPEDAL/CENTRIPETAL[İng.] değil/yerine/= MERKEZCİL


- SANTROZOM[Fr. < Yun. KENTRON: Merkez. | SOOMA: Gövde.]

( Göze sitoplazması içinde, çekirdeğin yakınında bulunan, açık renkli ve genellikle benzer plazma kütlesi. )


- SANTUR ile KSİLOFON[Fr.< XYLOPHONE]

( ... İLE Değişik sayıda akortlu tahta ya da metal çubukların gam sırasıyla dizilmesinden oluşan, iki değnekle vurularak çalınan bir çalgı. )


- SANTUR ile MARİMBA

( ... İLE Zimbabwe'de kullanılan, santura benzeyen bir müzik aleti. )


- SANZEN[Jap.](SAN-CH'AN[Çince]) ile ...

( Zen çalışması. Zen Ustası'yla öğrencisi arasında genellikle Koan konusunda belirli aralıklarla yapılan kişisel görüşme. )


- SANZEN[Jap.] = SAN-CH'AN[Çince]


- ŞANZIMAN değil/yerine/= GÜÇAKTAR


- SAO TOME ve/<> PRINCIPE

( Afrika'nın en küçük ülkesi. )


- ŞAP ŞAP (TOKATLAMAK/ÖPMEK)


- ŞAP ŞUP (ÖPMEK)


- SAP, DÖNER; KESER, DÖNER ve/||/<>/> GÜN GELİR, HESAP DÖNER


- SAP ile İPÇİK

( Bitkinin, dal, yaprak, çiçek gibi bölümlerini taşıyan, ağaçlarda, odunlaşarak, gövde durumunu alan bölüm. | Çiçek ya da meyveyi dala bağlayan ince bölüm, sak. | Bir aracı tutmaya yarayan bölüm. | İplik, tire, ibrişim gibi şeylerde, iğneye geçirilen bir dikişlik iplik. | Demet durumundaki sap. İLE Bitkilerin eril örgenlerinde, başçığı, çiçeğe bağlayana ince sap. )


- SAP ve/||/<> KÜPLEĞİ

( ... VE/||/<> Küreğin, baltanın sap takılan yeri. )


- SAP ile SAMAN

( Bitkinin dal, yaprak, çiçek vb. bölümlerini taşıyan, ağaçlarda odunlaşarak gövde durumunu alan bölüm. | Çiçek ya da meyveyi dala bağlayan ince bölüm, sak. İLE Ekinlerin harmanda dövülüp taneleri ayrıldıktan sonra kalan ufalanmış sapları. )


- ŞAP ile ŞAP[Ar. < ŞABB]/ALÜN[Fr.] ile ŞAP

( İstekle öperken çıkan ses. | Birden yere düşme ya da çarpma sırasında çıkan ses. İLE Alüminyum ve potasyum sülfatından ya da amonyum alüminyum sülfatından oluşan, sıcak suda eriyen, tadı buruk, antiseptik bir madde. İLE İnce kum ve çimentoyla yapılan düzgün döşeme sıvası. )


- SAP ile SAPÇIK

( Bitkinin, dal, yaprak, çiçek gibi bölümlerini taşıyan, ağaçlarda, odunlaşarak, gövde durumunu alan bölüm. | Çiçek ya da meyveyi dala bağlayan ince bölüm, sak. | Bir aracı tutmaya yarayan bölüm. | İplik, tire, ibrişim gibi şeylerde, iğneye geçirilen bir dikişlik iplik. | Demet durumundaki sap. İLE Küçük sap. | Bir örgeni, organizmanın öteki bölümlerine bağlayan, içinde damarlar, sinirler ve görevsel kanallar bulunan öğelerin tümü. | Ucunda çiçek bulunan dalcık. )


- SAPA ile SAPAK

( Gidilen yol üzerinde olmayan, sapılarak varılan. İLE Bir anayoldan ayrılan yolun, başlangıç noktası. )


- SAPAN ile İZBİRO[İt.]

( ... İLE Çeşitli yükleri, yukarı çekmek için, halattan yapılmış sapan. )


- SAPARNA[Amerika yerlilerinin dilinden]

( Eskiden, kökü tıpta kullanılmış olan, zambakgillerden, yeşilimsi çiçekli, tırmanıcı, çok yıllık bir bitki. )

( SMILAX )


- SAPASAĞLAM ile TAŞ GİBİ


- SAPIK/LIK" ile SAPKIN/LIK | ile/değil/yerine/||/<>/< SAPMA

( "Yükleme". İLE Tespit. İLE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Durum. )


- SAPIK ile/değil AZGIN


- ŞAPIR ŞAPIR (AKMAK, DAMLAMAK, ISLANMAK)


- SAPIR SAPIR (DÖKÜLMEK)


- ŞAPIR ŞAPUR (YIKAMAK)


- SAPITMA ile/değil/||/< SAPTIRMA ile/değil/||/< SAPMA


- ŞAPKA[Rus.] ile KASKET[Fr. CASQUETTE]

( Keçe, hasır, kumaş, ip vb. ile yapılan başlık. | Boru, baca, direk vb. şeylerin açık olan üst bölümünü havanın etkisinden korumak için takılan başlık. | Bazı bitkilerde, özellikle mantarlarda sapın üstünde bulunan, üreme örgenlerini taşıyan, şapka biçimindeki örgen. | Düzeltme işareti. İLE Genellikle erkeklerin giydiği, önü siperli başlık. )


- ŞAPKA[Rusça] ile KEP[İng. < CAP]

( Keçe, hasır, kumaş, ip vb. ile yapılan başlık. | Boru, baca, direk vb. nesnelerin açık olan üst bölümünü havanın etkisinden korumak için takılan başlık. | Bazı bitkilerde, özellikle mantarlarda sapın üstünde bulunan, üreme örgenlerini taşıyan şapka biçimindeki örgen. | Düzeltme imi. İLE Başlık, sipersiz şapka. | Asker şapkası. | Hemşirelerin taktığı başlık. | Bazı törenlerde profesör ve öğrencilerin taktığı özel başlık. )


- ŞAPKA ile/değil BO DOI

( ... İLE/DEĞİL Vietnam'da, koni biçimindeki şapkaların adı. )


- ŞAPKA ile/değil BONE


- ŞAPKA ile KANOTİYE[Fr. < CANOTIER]

( ... İLE Düz kenarlı şapka. )


- ŞAPKA ile MELON[Fr.]

( ... İLE Yuvarlak ve bombeli bir tür şapka. )


- ŞAPKA ile RELÖVE

( ... İLE Kenarı yüksek şapka. )


- SAPKIN EŞEYSELLİK ile/değil YOĞUN EŞEYSELLİK


- SAPKIN" ile/değil/yerine ÇAPKIN


- SAPKINLIK ile "DEJENERASYON"

( ASTRAY vs. DEGENERATION )


- SAPLAMA ile/değil SAPTAMA

( Hızla batırmak. İLE/DEĞİL Bir şeyi belirgin kılma, tespit. | Yıkanmış gümüş bromürlü tabakanın, gümüş bromür kalıntılarını eritmek için filmin kimyasal bir eriyikten geçirilmesi. )


- SAPLAMAK, BATIRMAK = SANÇMAK


- ŞAPLAMAK ile ŞAPLAMAK ile ŞAPLAMAK ile ŞAPLAMAK

( "Şap" diye ses çıkarmak. İLE Bir şeyi, şaplı su ile ıslatmak. İLE Bir yapının tabanını, ince kum ve çimentoyla hazırlanan karışımla sıvamak. İLE Yemeğe şap katmak. )


- SAPLANTI ile/değil AŞK


- SAPLANTI = FİKR-İ SABİT = FIXED IDEA[İng.] = IDÉE FIXE[Fr.] = FIXE IDEE[Alm.] = FIXUS[Lat.]


- SAPLANTI ile/değil/yerine İSTİKRAR


- SAPLANTI ile/değil TİK[Fr.]

( ... İLE/DEĞİL Herhangi bir kas kümesinin, istençdışı devinmesi. | Alışkanlıkla sık sık yinelenen, gülünç, sıkıcı söz ya da el, kol, yüz devinmesi. )


- SAPMA ile/ve AYRILMA

( Serbest bir mıktnatıslı iğnenin, denge konumunda iken gösterdiği doğrultudan geçen düşey düzlemle, bulunulan noktanın meridyen düzlemi arasındaki açı. | Bir ışının, saydam bir biçmeden geçtikten sonraki doğrultusu ile ilk doğrultusu arasında oluşan açı. | Bazı sözcüklerin, kurallara göre almaları gereken biçimlerden uzaklaşması durumu. İLE ... )

( DEVIATION vs./and DIVERGE )


- SAPMA ile/değil KAYMA


- SAPMA ile/ve/<> SAPLANMA


- SAPMA ile/ve/||/<> YAŞAMDA KALMA SAPMASI

( II. Dünya Savaşı sırasında, müttefikler, Naziler tarafından vurulan uçaklardaki kurşun deliklerini haritaladı ve düşman topçularının ağır hasar verdiği alanları güçlendirmeye çalıştı.

Hedefleri, uçağın daha fazla kırmızı noktalı (ya da daha fazla merminin isabet ettiği) alanları yeniden inşâ etmek ve güçlendirmekti.

Kuramsal olarak, bu mantıklı bir çıkarımdı. Sonuç itibariyle bunlar en çok etkilenen bölgelerdi.

Ama bir matematikçi olan Abraham Wald, farklı bir sonuca vardı: Kırmızı noktalar, sadece eve dönebilen uçaklara verilen hasarı temsil ediyordu.

Gerçekten güçlendirilmesi gereken alanlar, mermilerin isabet etmediği yerlerdi. Çünkü bunlar, uçak vurulduğunda yaşamda kalamayacağı yerlerdi.

Buna, "yaşamda kalma sapması" denir.

Yalnızca yaşamda kalan örneklere odaklanmamızdan kaynaklı bir hatadır. )

( image )


- SAPOTAĞACI ve/<> SAPOTGİLLER

( Sapotgillerin örnek bitkisi olan, lezzetli meyvesi ve çiklet yapımında kullanılan salgısı için sıcak ülkelerde yetiştirilen bir ağaç. VE/<> İkiçeneklilerden, örnek bitkisi sapotağacı olan, sıcak ülkelerde, genellikle Orta Amerika'da yetişen, bazı cinslerinden gütaperka çıkarılan bir bitki ailesi. )

( ACHRAS SAPOTA )


- ŞAPPADAK ile ŞARKADAK

( Apansız/ansızın. İLE Ani bir "şapırtı" sesi çıkararak. )


- SAPROFİT[Fr. < Yun. SAPROS: Çürük. | PHYTON: Bitki.]/SAPROTROF değil/yerine/= ÇÜRÜKÇÜL

( Doğal olarak hayvan ve bitki kalıntılarının üzerinde yaşayan ve onların çürümesine yol açan bitki ve organizmalar. )


- SAPROFİTİK ile MİKORİZAL

( Ölü organik nesneyi parçalayan organizmalar. İLE Bitki kökleriyle yaşam ortaklığı ilişkisi kuran mantarlar. )


- SAPSARI


- SAPTAMA ile/ve YAKALAMA

( TO FIX/DETERMINE vs./and TO CATCH )


- SAPTIRMA ile/değil/yerine SAPTAMA


- ŞAPUR ŞUPUR (YALAMAK, ÖPMEK)


- ŞAR ŞAR (AKMAK)


- ŞAR ŞAR / ŞARIL ŞARIL (AKMAK)

( Su ya da yağmurun, bol ve sesli bir biçimde akması, yağması. )


- SAR'/SAR'A[Ar.]/TUTARAK/TUTARIK/TUTARGA/YİLBİK[Ar.] ile SÂRÂ[Ar.]

( Tutarık, tutarak, bayıltıcı bir sinir/beyin hastalığı. İLE Katkısız, hâlis. )


- SAR'/SAR'A[Ar.] ile SÂR[Ar.] ile -SÂR[Ar.]

( Tutarık, tutarak, bayıltıcı bir sinir/beyin hastalığı. İLE Öc, intikam. İLE "yer" bildirerek birleşik sözcükler yapar.[ÇEŞME-SÂR: Çeşmeleri çok olan yer. | KÜH-SÂR: Dağlık yer.] )


- SAR'Î ile SARÎ' ile SÂRÎ[Ar. < SİRÂYET] ile SÂRÎ[Fars.] ile SARÎH[Ar. < SARÂHAT]

( Sar'a hastalığı ile ilgili. | Sar'alı. İLE Yere yığılmış sar'alı kişi. İLE Bulaşan/bulaşıcı. [İng. CONTAGIOUS, Fr. CONTAGIEUX] İLE Sürücü, süren. İLE Açık, meydanda. | Belirli. | Saf, halis. | Safkan Arap atı. )


- SAR/SPECİFIC ABSORPTION RATE[İng.] değil/yerine/= ÖZGÜL SOĞURMA DEĞERİ


- ŞÂR ile ...

( ŞEHİR | İNSANIN GÖNLÜ, GÖVDESİ )


- SARABAND ile ...

( İspanya'ya özgü bir dans. )


- SARAÇHANE = VEZNECİLER


- SARAN ile/ve/ne yazık ki/||/<>/> SAĞAN


- ŞARAP[Ar. < ŞERÂB]/MÜDÂME/MEY[Fars.] ile/değil HAMR


- ŞARAP[Ar.]/MEY[Fars.] değil/yerine/= ÇAKIR/SÜÇİK


- ŞARAP ile/değil KEVSER ŞARABI


- ŞARAP ile/ve/değil/> SERAP


- ŞARAP ile/<> SİRKE

( Bulunduğu yerdeki sirkeye etki edemez. İLE/<> Bulunduğu yerdeki şarabı sirkeleştirir/bozar. )


- SARAWAK ve/<> KUCHING

( ... VE/<> Malezya'nın bir eyaleti olan ve Borneo Adası'nda bulunan, Sarawak'ın başkenti. )


- SARAY DANSLARINDA:
MENUETTO ile/<> GIGUE ile/<> SARABANDE ile/<> ALLAMANDE


- SARAY ile ABADANA

( ... İLE Eski İran'da, hükümdarların taht salonlarına ve bu salonu içeren, önü sütunlu saraylarına verilen ad. )


- SARAY ile/ve/değil/yerine/<> ÇAYIR-BAYIR


- SARAY ile HATİCE SULTAN SARAYI


- SARAY ile/ve/değil HÜKÜMET KONAĞI


- SARAY ile/ve/değil HÜKÜMET KONAĞI


- SARAY ile İNSAN

( İNSAN )


- SARAY ile/||/<> KASR[Ar.]

( ... İLE/||/<> Küçük saray[sarayın bir küçüğü], köşk. )


- SARAY ile/ve/değil KONAK

( ... İLE/VE/DEĞİL Kışın oturulan ve surun/şehrin içinde olan. )


- SARAY ile/ve/<> KRAL


- SARAYLARDA:
BİRÛN ile/ve/<> ENDERÛN


- ŞARBON[Fr. < CHARBON] değil/yerine/= KARAKABARCIK


- ŞARBON[Fr.] değil/yerine/= YANIKARA/KARAKABARCIK/KARAYANIK

( Çeşitli hayvanlarda, özellikle koyun ve sığırlarda görülen, deri ya da mukoza yoluyla insana bulaşan, bulaştığı yerde kara bir çıban yapan, tehlikeli sayrılık. )


- SARDANA ile ...

( Bir tür dans. )


- ŞARDON/LU değil/yerine/= TÜYLENDİRME/TÜYLENDİRİLMİŞ


- SARDUNYA ile SARDUNYA

( Çoğunlukla pembe çiçekler açan, sardunyagillerden bir bitki. İLE Bir balık türü. )


- SARF ETMEK değil/yerine/= KULLANMAK


- SARF-I NAZAR[Ar.] değil/yerine/= SAYILMASA DA, VAZGEÇİLSE DE


- SARGAÇ/KORSA/KORSE[Fr. < CORSET] ile KORSAJ[Fr. < CORSAGE]

( İnce görünmek için kullanılan esnek iç giysisi. | Herhangi bir darbeden zarar görmemesi için boyna takılan, bel fıtığı gibi durumlarda gövdeyi düzgün tutmaya yarayan nesne. İLE Küçük, kısa sargaç. )


- SARGI ile BADERNA[< İt.]

( ... İLE Halatın aşınabilecek yerine sarılan bez, halat sargısı. )


- SARGI ile FASKA[Lat.]

( Esnek bir maddeden yapılmış, uzun, dar ve ince şerit. | Bir elektrik makinesinde ya da aygıtında, aynı devreyi oluşturan iletkenlerin tümü. | Gövdenin bir bölümünü yerinde ya da baskı altında tutmak amacıyla uygun biçimde sarılmış şerit. İLE Kundak çocuklarının beline, zıbının üzerinden sarılan geniş sargı. )


- SARGILI ile/değil SARILI


- ŞARHA ŞARHA

( PEHLÛ-BE-PEHLÛ )


- SARHOŞ ETMEK değil/yerine/= ESRİTMEK


- SARHOŞ İKEN ile/değil SARHOŞ İSEN


- SARHOŞ OLMAK değil/yerine/= ESRİMEK


- SARHOŞ OLMAK değil/yerine/= SÜDREMEK/ESRİMEK


- SARHOŞ[Fars. < SER-HOŞ] ile MASTOR/MASTUR

( ... İLE İleri derecede sarhoş. )


- SARHOŞ[Fars. SER:Baş. + HOŞ] değil/yerine/= ESRİK/ESRÜK[dvnlgttrk]


- SARHOŞ ile BEKRİ/AYYAŞ

( ... İLE İçkiye düşkün, içkici. )


- SARHOŞ ile DÎVÂNE


- SARHOŞ ile KÖR KANDİL/GÖK KANDİL

( ... İLE Aşırı derecede sarhoş. )


- SARHOŞLUK ile ZAFER SARHOŞLUĞU

( ... İLE En kötü sarhoşluk. )


- SARI "BULGUR" ile/değil/yerine DOĞAL BULGUR


- SARI KİRAZ ile/ve/||/<> PEMBE KİRAZ ile/ve/||/<> İTALYAN KİRAZ


- SARI KÖŞK ile SARI KÖŞK

( Beylerbeyi Sarayı'nın arka bahçesindedir. İLE Emirgan Korusu'ndadır. )

( 1856'da, inşa edilen, saraylı hanımların kaldıkları bir köşk. İLE Emirgan Korusu'ndaki üç köşkten biridir. [Pembe, Beyaz ve Sarı Köşk] )


- SARI MERCİMEK ile/değil SOYULMUŞ YEŞİL MERCİMEK


- SARI SALTUK = DERVİŞ SALTUK

( "Sarı" sözcüğü ve "kullanımı", başağın/buğdayın olgunlaşması ve rengiyle bağlantılandırılır. )


- SARİ ile/ve/<> CHOLİ ile/ve/<> KAMİZ

( Hindistan'lı bayanların geleneksel giysisi. [3.5 m. - 4.5 m. boylarında bir kumaş] İLE/VE/<> Sari'nin altına giyilen, dar ve kısa bluz. İLE/VE/<> Şalvar-pijama arası bir pantolon. )


- SARI ile ERMİŞ/ERGİN


- SARİ ile SÂRİ

( Budist rahiplerin giydiği sarı renkli giysi. İLE Bulaşıcı sayrılık. )


- SARI ile ŞEKERRENK

( ... İLE Sarıya çalan renk. | Bu renkte olan. | İki kişi arasındaki dostluk ilişkilerinin bozuk olması. )


- SARICA ile SARICA

( Yabanarısı. | Sarıyı andıran, sarıya yakın. İLE Eyalet valilerinin buyruğundaki başıbozuk asker. )


- SARIÇALI = ÇOBANTUZLUĞU/KADINTUZLUĞU/AMBERBARİS

( Ayrı taçyapraklı ikiçeneklilerden, çiçekleri sarı, meyvesi ekşi ve kırmızı renkte, kabuğu ve kökü, solucan düşürücü ilaç olarak kullanılan bir bitki. )

( BERBERIS VULGARIS )


- SARIGÜZEL CADDESİ değil/< SARIGÖREZ CADDESİ


- SARIK ile/ve/değil KAVUK

( İmamların/mürşitlerin başlarındaki sarıklar, fesin etrafına dolandırılan kefendir. Kişi, yaşama anlam vermeyi, yaşamındaki olanaklar ya da değerler üzerinden değil ancak ve özellikle ölümü düşünerek anlamlandırabilir. Dolayısıyla yaşamın önemini ve ciddiyetini "ben ölümle hesaplaşmamı her zaman yaparım/yapabilirim!" bilgisini sunan bu sarıkla/kefenle yaymaktadır/paylaşmaktadır. Sarığın, özellikle camide ve özellikle imamın başında olması aynı zamanda cemaat için de geçerlidir. İmamın kıldığı namazdan cemaatin, cemaatin kıldığından da imamın sorumluluğu vardır. Bir bütünlerdir, birbirini tamamlarlar. Cemaate katılan her bir kişinin fiziksel olarak sarık takmasına gerek kalmadan imam bu görevi üstlenmiştir. Cemaat katılımcıları da sadece camide değil, günlük yaşamda da bu bilgi üzerine ölümle ilişkilerini bu simge ve anlam üzerinden gerektikçe ve zaman zaman sürdürmelilerdir. )

( Seyr-ü sülûk'u, nefs mertebelerini ve kefeni simgeler. [7 kat sarılır] )


- SARIK ile/değil ÜSKÜF[Yun.]


- SARIKIZ ile SARIKIZ

( İnek. İLE Deve örümceği. )


- SARILI ile SARILI

( Üstünde, sarı renk bulunan. İLE Sarılmış olan. )


- SARILMA ile/ve/değil KUCAKLAŞMA/KOÇMAK

( Zaman zaman ve yakınlıkla, ortak düşünce ve duygulanımlarda. İLE/VE/DEĞİL Uzun süre görüşülememesinden dolayı buluşma/karşılaşma sırasındaki ya da coşkulu/sevinçli bir durumdaki paylaşım. )

( Dostluklarda/yakınlıklarda olabildiğince paylaşılması/yaşanması gerekenler. )

( TEÂNUK[< UNK][: Birinin boynuna sarılma.] ile/ve/değil MUÂNAKA[< UNK] )


- SARILMAK:
MUTLULUĞU, İKİYE KATLAMAK ve/||/<> ACIYI, İKİYE BÖLMEK


- SARILMAK ile SARINMAK

( Sarma eyleminin yapılması. | Bir şeyin üzerine, bir ya da birkaç kez dolanmak. | Kollarını dolamak, kucaklamak. | Tüm gücü ile ele almak. | Büyük bir istekle kendini vermek, benimsemek. | Hemen yapmaya koyulmak, girişmek. İLE Kendi üstüne sarmak. )


- SARILMAK ve/<> SIRTLAŞMAK

( İlişkiler, yüz yüze başlar, yan yana gelerek pekiştirilir, sırt sırta vererek devam ettirilir. )


- SARIMSAK ve NAR (GİBİ) ve/+/||/<>/> LAHANA ve MARUL ve SOĞAN (GİBİ)

( [İnsanın/kişinin] Bilinmesi gerekenleri. VE/+/||/<>/> Tanınması gerekenleri. )


- SARIMSAK ile KÖMÜREN

( ... İLE Yabani sarımsak. )


- SARIMSAK ile KURTLUCA/SU SARIMSAĞI

( Ballıbabagillerden, tırmanıcı sarı çiçekleri olan, kokusu sarımsağı andıran, göl, akarsu kıyıları vb. nemli yerlerde yetişen bir bitki, meşecik, yer meşesi/palamudu/pelidi. | Lohusa otu. )


- SARIMSAK ile SARIMSAKOTU

( ... İLE Turpgillerden, beyaz, küçük çiçekli, ovulduğunda sarımsak kokusu veren bir bitki. )

( ... cum ALLIARIA OFFICINALIS )


- SARIMSAK ile/<> SİYAH SARIMSAK

( ... İLE/<> Bildiğimiz sarımsaktan pek farklı değildir. Normal sarımsak, bir ay boyunca, belirli nem ve ısı altında tutularak, kontrollü bir biçimde kurutulur. Bu fermantasyon sonrasında beyaz olan sarımsağın dişleri siyaha döner.

Kansere karşı daha etkilidir. Fermantasyon sonucunda, kanserle savaşan özellikleri yoğunlaştırılmıştır. Kolesterolü düşüren bir madde içerir ve bu maddenin seviyesi, normal sarımsağa göre çok daha yüksektir.

Normal sarımsağın içerdiğinden daha fazla antiseptik, antifungal, antiviral, antioksidan ve antibakteriyel bileşenler içerir. Bu sayede bakteri ve virüs kaynaklı enfeksiyonlara karşı daha etkilidir.

Normal sarımsaktan 2 kat daha fazla antioksidan içerir. Bu sayede, kronik hastalıklar, dolaşım sistemi hastalıkları, romatoid arterit ve Alzheimer'a karşı oldukça etkilidir.

Kurutulmuş meyve tadına sahiptir. Daha şekerli ve tütsülenmiş bir tadı vardır. Beyaz sarımsağın aksine ağız kokusuna da neden olmaz. )


- SARIMSAKTA:
YEŞİL FİLİZİ OLAN değil/yerine BEYAZ FİLİZİ OLAN


- SARIMSI = SARIMTIRAK

( Sarıya çalan/benzeyen. )


- SARIP SARMALAMAK / SARINIP SARMALANMAK


- SARIŞIN ile GÖKMEN

( ... İLE Mavi gözlü sarışın. )


- SARIYER İSKELESİ =/< MESAR BURNU


- SARIYER ile ...

( Toprağının altın ve bakır madenlerinden dolayı sarı renkte olmasından dolayı adını almıştır. )


- ŞARJ ÂLETİ değil/yerine/= YÜKLEÇ


- ŞARJ ETMEK değil/yerine/= YÜKLEMEK


- ŞARJ OLMAK değil/yerine/= YÜKLENMEK


- ŞARJ[Fr., İng. CHARGE] değil/yerine/= YÜKLEME


- ŞARK ile Şark

( Yön. İLE Özel ad, bölge adı. )


- SARKAÇ ile SARKIK ile SARKIL ile SARKINTI ile SARKIŞ ile SARKIT

( Durağan bir nokta çevresinde, ağırlığının etkisiyle salınım yapan, devingen katı nesne. İLE Aşağı doğru uzanmış, sölpük, salpa, gevşek. İLE Sarkaçla ilgili, devinimi, sarkaç devinimine benzeyen. İLE Aşağı doğru uzanan, sarkan şey. İLE Sarkma eylemi ya da biçimi. İLE Mağaraların tavanında oluşan, genel olarak koni biçiminde, kalker birikintisi, damlataş, istalaktit. )


- ŞARKI MEŞK ETMEK değil MEŞK ETMEK


- ŞARKI MEŞK ETMEK değil ŞARKI/YI İCRÂ ETMEK


- ŞARKI OKUMAK/SÖYLEMEK ile/yerine/değil ŞARKI İCRÂ ETMEK


- ŞARKI SÖYLEMEK değil/yerine/= YIRLAMAK


- ŞARKI[< ŞARKÎ] ile/ve TÜRKÜ[< TÜRKÎ]

( Bestecisi bilinir. İLE/VE Bestecisi bilinmez. )

( YIR / IR: Ezgi, türkü, nağme. | Şiir. | Şarkı. )


- ŞARKI/CI ile YORUM/CU


- ŞARKÎ/ŞARKLI değil/yerine/= DOĞULU


- ŞARKI ile/değil BARKAROL

( ... İLE/DEĞİL Venedik gondolcularının, söz ve müziği önceden yazılmadan, içlerinden geldiği gibi söyledikleri şarkı. | Ritmi, üç zamanlı, müzik yapıtı. )


- ŞARKI değil/yerine/= EZGİ, ÇIĞGA


- ŞARKI ile KANTO[İt. < CANTO]

( ... İLE Tuluat tiyatrolarında oyundan önce genellikle kadın sanatçıların şarkı söyleyip dans ederek yaptığı gösteri. | Bu gösteri sırasında söylenen şarkı. )


- ŞARKI ile/değil MEHTÂBİYE


- ŞARKI ile MÜZİK

( SONG vs. MUSIC )


- ŞARKI ile/ve/değil/yerine/<> NİNNİ

( Tüm ninniler, hicaz makamındadır. )


- ŞARKI ile POTPURİ[Fr.]

( ... İLE Sevilen müzik yapıtlarından seçilmiş bölümlerin sıralanmasıyla oluşan müzik parçası. )


- ŞARKI ile ŞANSON

( ... İLE Hafif şarkı. )


- ŞARKI = SONG[İng.] = CHANSON[Fr.] = LIED[Alm.] = CANZONE[İt.] = CANCIÓN[İsp.]


- ŞARKI ile VODVİL[Fr.]

( ... İLE Meyhanelerde söylenen, neşeli, alaylı, taşlamalı şarkı. | Hareketli, eğlenceli bir konuya dayanan, şarkılara da yer verilen hafif güldürülü tiyatro gösterisi. )


- ŞARKI değil/yerine/= YIR


- ŞARKICI ile/ve/değil MÜZİSYEN


- ŞARKILARINA EŞLİK ETMEK/EDİLMESİ ile/ve/||/<>/> ŞARKILARININ HEP BİRLİKTE SÖYLENMESİ



(6/12)

FaRkLaR'ın devamı için burayı tıklayınız...
( Click here to see further differences!... )




Bu kılavuz, 24 Haziran 2025 itibariyle 4 kez incelenmiş/okunmuştur.