N yazaçlı FaRkLaR
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
itibarı ile 632 başlık/FaRk ile birlikte,
632 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...
(4/4)
- SÜKÛNET ile SÜKÛT
( Durum. İLE Tutum. )
( Öteye ulaşmak için uyanık bir sükûnete ve sessiz dikkate gereksiniminiz var. )
( Sakinlik, hareketsizlik. İLE Sessizlik. )
( Sükût, Allah'ın ihsanıdır. )
( Sükût, kazanç mahâlidir; konuşma ise sarf mahâli. )
- SÜLFATLAMA ile SÜLFATLANMA ile SÜLFATLAŞMA
( Mantar hastalıklarına karşı bitkilere bakır sülfat, demir sülfat püskürtme ya da bitkileri bu maddelere bulama işlemi. İLE Bir akümülatörün levhaları üzerinde kurşun sülfat tabakasının oluşması. İLE Doğal maden sülfürlerinin, hava ve su etkisiyle yavaş yavaş sülfat durumuna dönüşmesi. )
- SÜMBÜL/SÜNBÜL[Fars.] ile YABANSÜMBÜLÜ/KEDİNANESİ
( Zambakgillerden, soğanla üretilen, 15-20 santimetre yüksekliğinde, çiçekleri keskin kokulu ve türlü renkli, çok yıllık bir süs bitkisi. İLE Ballıbabagillerden, kırlarda yetişen, kedilerin kokusundan çok hoşlandığı bir bitki. )
( HYACINTHUS ORIENTALIS cum NEPETA CATARIA )
- SÜMBÜL/SÜNBÜL[Fars.] ile SÜMBÜLTEBER[Fars.]
( Zambakgillerden, güzel kokulu, beyaz renkli bir çiçek. İLE Zambakgillerden, soğanla üretilen, 15-20 santimetre yüksekliğinde, çiçekleri keskin kokulu ve türlü renkli, çok yıllık bir süs bitkisi. )
( HYACINTHUS ORIENTALIS cum POLIANTHES )
- SÜNDÜRMEK ile/değil/yerine/>< SÜRDÜRMEK
( Bir şeyi çekerek uzatmak, esnetmek. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Bir durumun, bir şeyin sürmesini, olmasını sağlamak: )
- SÜNNÎ ile SUN(N)Î
( Mezhep. İLE Yapay. )
- SÜRTÜŞME ile/değil/yerine SÜRTÜNME
- SÜRÜ(N)MEK ile SÜRÜKLE(N)MEK
- ŞUÛR ile/ve/||/<>/>/< NUR
( Anlama, anlayış, hissetme, duyma. İLE/VE/||/<>/>/< Işıma, aydınlık/aydınlanma, bilinçlenme. )
- TAAMMÜD[Ar. < AMD] ile TAANNÜD[Ar. < İNÂD | çoğ. TAANNÜDÂT]
( Bir işi bilerek ve isteyerek yapma. İLE İnad etme, direnme, ayak direme. )
- TAHÂNET[Ar.] ile TAHÂRET[Ar.]
( Değirmencilik. İLE Temizlik. | Temizlenme. )
- TAKINILDI ile/değil TAKILINDI
- TAMAMLA(N)MAK ile/ve/<> BÜTÜNLE(N)MEK
- TAMAMLA(N)MAK ile OLMAK
( "Şu ya da bu olmak" değil yalnızca olmak. )
( Olmak, her şeye tanık olmayı gerektirir. )
( Olmayı bilmemiz gerekmez fakat bilmek için de olmak zorundayız. )
( MÜTEMMİM: Tamamlayan. )
( TO (GET) COMPLETE vs. TO BE
Not being this or that, but just being.
To be needs, everything must be witnessed.
You need not know to be, but you must be to know. )
- TAMBUR[Ar. TANBÛR]/PANTUR[Sümerce] ile/ve YAYLI TAMBUR
( Türk müziğinin piyanosu olarak kabul görür. Havanın sıcak, soğuk ya da nemli oluşuna göre çıkardığı ses değişebilir. İLE/VE ... )
- TAMBUR[Ar. < TANBUR] ile TAMBUR[Fr.]
( Klasik Türk müziğinin başlıca çalgılarından biri olan, yay ya da mızrapla çalınan, uzun saplı, telli çalgı. İLE Silindir biçiminde kap. )
- TAMBURACI ile TAMBURÎ/TANBURÎ[Ar.]
( Tambura çalan ya da yapan kişi. İLE Tambur çalan kişi. )
- TAMLAMA ile TAMLAYAN ile TAMLANAN
( Bir adın, başka bir ad, adıl[zamir] ya da ön adla[sıfat] birlikte oluşturduğu sözcük öbeği, düzenleme[terkip]. İLE Tamlamalarda temel olan bir adın anlamını açıklayan ad, adıl[zamir] ya da adıl[sıfat], belirten. İLE Tamlamada anlamı belirtilen, açıklanan ad, belirtilen, mevsuf. )
( (SYNTACTIC) COMPOUND )
- TANI(N)MAK ile/ve TANI(N)MAK
( Bilmek/bilinmek. İLE/VE Kabul etmek/edilmek. )
- TANZİM/AT ile/değil TAZMİN/AT
- TATMİN ile/ve/değil/yerine ETKİLE(N)ME
( [not] SATISFACTION vs./and/but TO (GET) IMPRESS
TO (GET) IMPRESS instead of SATISFACTION )
- TAVŞAN ile/değil ÇİŞİK/ÇİSİK/GÖCEN/GÜCE
( ... İLE/DEĞİL Tavşan yavrusu. )
- TEBESSÜM ile MÜDÂRÂ[Fars.][MÜDÂNÂ değil!]
( ... İLE Yüze gülme, dost gibi görünme. )
- TEDÂVÜL[Ar.]/SİRKÜLASYON[Fr.] değil/yerine/= DOLAŞIM/DOLANIM
- TE'KÎD[Ar. < EKD | çoğ. TE'KÎDÂT] ile TENKÎD[Ar. < NAKD | çoğ. TENKİDÂT]/İNTİKAD[doğrusu!]["ka" uzun okunur][Ar. çoğ. İNTİKADÂT]
( Sağlamlaştırma. | Üsteleme, bir iş için önceden yazılan bir yazıyı tekrarlama. | [dilb.] Pekiştirme.[Fr. INTESIF] İLE Bir konuya ait yazıyı ya da eseri değer bakımından gözden geçirme, eleştiri.[İng., Fr. CRITIQUE][İNTİKAD: Kalp parayı gerçeğindan ayırma. | Tenkîd.] )
- TEKRAREN değil/yerine/= YİNELENEREK/YİNELEYEREK/KEZLERCE
- TELÂFFUZ[Ar.] değil/yerine/= SÖYLEN(/Y)İŞ
- TELKÎM[Ar. < LEMS] ile TELKÎN[Ar. çoğ. TELKÎNÂT]
( Lokma verme/yedirme[/verilme/yedirilme]. İLE Düşünce/fikir aşılama, kulağına koyma. | Yeniden Müslüman olan kişiye iman esaslarını anlatma. | Ölü gömüldükten sonra imamın söylediği dini sözler. )
- TELVÎM[Ar. < LEVM | çoğ. TELVİMÂT] ile TELVÎN[Ar. < LEVN | çoğ. TELVÎNÂT]
( Azarlama/azarlanma, paylama/paylanma, çekiştirme/çekiştirilme. İLE Renk verme, boyama/boyanma. )
- TEMÂSÜL[Ar. < MESL | çoğ. TEMÂSÜLÂT] ile TENÂSÜL[Ar. < NESL]
( Benzeme, benzeyiş.[MÜŞÂBEHET] | Kesirsiz bölme, kabul etme. İLE Birbirinden doğup üreme, türeme. )
- TENBEL değil TEMBEL
- TENTENE/DANTEL[Fr. < DENTELLE] ile SUTAŞI
- TER KOKUSU ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TEN KOKUSU
- TERHÎM[Ar. < RAHM, RAHUM, RAHÂMET] ile TERHÎM[Ar. < RAHMET, MERHAMET, RUHM/RUHUM | çoğ. TERHÎMÂT] ile TERHÎN[Ar. < REHN]
( Bir adı kısaltma. İLE "Allah, rahmet eylesin." sözünü söylemek. İLE Rehin olarak verme, emânet bırakma. )
- TERSİNMEK ile TERSLEMEK ile TERSLENMEK ile TERSLEŞMEK
( Geri dönmek, rücû etmek. | Hiddetlenmek, aksilik etmek. İLE Birine gönül kırıcı, sert söz söylemek ya da gönül kırıcı davranmak, azarlamak. İLE Tersleme durumuna konu olmak. | Aksilik etmek, terslik göstermek. İLE Terslik etmek, zıt davranmak. )
- TERZÎK[Ar. < RIZK] ile BESLE(N)ME
( Besleme, rızık verme. )
- TESİS (ETMEK) ve/<> TEMİN (ETMEK)
- TETİKLE(N)ME ile/ve DÖNÜŞÜM
- TETİKLE(N)ME" ile/ve "KÖRÜKLE(N)ME" ile/ve "YÜKSELME" ile/ve "HOŞLANMA"
- TEYEMMÜM[Ar. < YEMAM] ile TEYEMMÜN[Ar. < YÜMN]
( Su bulunmayan yerde su niyetiyle toprak, kum vb. şeylerle abdest alma. İLE Uğur sayma, uğur olarak kabul etme. )
- TİMBUKTU < TİN-BUKTU
( Mali'nin bir kenti. < [: Su kaynağının göbeği.] )
- TIRIK ile TIRAK ile TIRIK TIRAK ile TIRINK
( Bir nesnenin art arda iki yere çarpmasından çıkan ince ve kuru ses. İLE Kırılan kuru bir şeyin çıkardığı ses. İLE Art arda gelen kuru ve hafif bir biçimde ses çıkararak. İLE Sert bir yüzeye çarpan para vb. metal bir nesnenin çıkardığı ses. )
- TOHUMLA(N)MA ile/ve SPORLA(N)MA
( Çiçekliler/de. İLE/VE Çiçeksizler/de. )
- TOPARLA(N)MAK ile/ve/değil/yerine/||/<> SİLKELE(N)MEK
- [ne yazık ki]
DIŞLA(N)MA:
TOPLUMSAL ile BİREYSEL
- TOPLUMSAL DIŞLA(N)MA ile/ve/||/<> KÜLTÜREL DIŞLA(N)MA
- TOPLUMSALLIK:
TANIMA ve/||/<> TANINMA
- TÖRPÜLE(N)ME ile/ve/||/<> ÖRSELE(N)ME
- TÖRPÜLE(N)MEK ile/ve/değil/yerine/||/>< DENGELE(N)MEK
- TÜRÜM = SUDUR = EMANATION[İng., Alm.] = ÉMANATION[Fr.] = EMANATIO[Lat.]
- TUTUKLU/TUTUKLA(N)MA ile/ve/değil/||/<>/< GÖZALTINDA/GÖZALTINA ALMA
( [ancak özel ve zorunlu durumlarda] Yargıç dışında, ne savcı, ne de polis tutuklama yapabilir.[yaptıkları tutuklama değil gözaltına alma ve/ya da [sınırlılığında] bulundurmadır] )
( [not] ARREST vs./and/but/||/<>/< CUSTODY )
- TUZAĞA DÜŞ(ÜR)MEK ile/ve/değil/||/<>/< GAFİL AVLA(N)MAK
- UÇANIN/UÇAĞIN:
İNMESİ ile/ve/değil/||/<>/< ALÇALMASI
- ÜÇLÜLÜK:
ANA BÖLÜMLERDE ile/ve/||/<> ARA BÖLÜMLERDE
- ÜCÛM[Ar.] ile ÜCÛN[Ar.]
( Kale, palanka. İLE Suyun renginin ve tadının bozulması. )
- UKRANYA değil UKRAYNA
- UNUT! değil/yerine UMUT/ÜMİT
- UYGARLIK/MEDENİYET:
TOPRAK ve/+/||/<> DİL ve/+/||/<> DİN
- UYUŞUK/TEMBEL[Fars. < TENBEL] ile/ve/=/||/<> HIMBIL
- UYUTMAK ile/ve/||/<> UYANDIRMAK
( Gövdeyi ameliyat etmek için gereklidir. İLE/VE/||/<> Zihni/ni "ameliyat etmek" için gereklidir. )
- UZLAŞIM/SAL = İTİBAR/Î = CONVENTION/AL[İng.] = CONVENTION/NEL[Fr.] = KONVENTION/EL[Alm.] = CONVENTIO[Lat.] = CONVENCIÓN[İsp.]
- VAKİT ile/ve/<> NAKİT
( TIME vs./and/<> CASH MONEY )
- VARLIK/VUCUD ile/ve/değil/||/<>/> VAROLAN/VAROLUŞ/MEVCUDİYET
( Anlamın olduğu yerdir. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Anlam aranmaz/bulunmaz. )
( Nedeni, kendinde olan. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Nedeni, dışarıda olan. )
( Aklın alanında/sınırlarında. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Zihnin alanında/sınırlarında. )
( VARLIK [< BARLIK] [Türkçe'de V ile başlayan sözcük yoktur.] )
( Tektir. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Çoktur. )
( Varlık, ölçülebilir ile ölçülemezin; sınırlı ile sınırsızın; oranlanabilir ile oranlanamazın harmanıdır. )
( Kendi özüne bağlı olarak varoluş! )
( Varlığın, görünüşte ne başlangıcı ne de sonu vardır, çünkü o her an yeniden başlar. )
( Evrende, herhangi bir şey, ancak, ilişkileriyle varlaşır. )
( Birlik, barış ve varlık üretir. )
( Kendiyle çelişkide olanın, varlığı yoktur. Ya da anlık bir varlığı vardır ki, bu da aynı anlama gelir. )
( Varlaşma, ilişkilerin belirmesi; değişme, ilişkilerin değişmesi; gelişme, ilişkilerin çözülerek, ilgili nesne, olay, olgu için daha üst bir konumda, yeniden kurulmasıdır. )
( Varlığın ve yokluğun ötesinde, hakiki olanın sonsuzluğu yatar. )
( Varlığın, kendi hakkında bilinçli olması gerekmez. )
( Her ne görürseniz, o gördüğünüz, sürekli olarak sizin kendi varoluşunuzdur. )
( Bilincinde olmadığım bir şeyin, "var olmadığı"nı söylemek, tümüyle yanlıştır. )
( Bilinçli deneyiminiz dışında, var olduğunu iddia ettikleriniz, eldeki bilgilerden çıkarılmış sonuçlardır. )
( Bildiğinizi, sonuna kadar araştırın, inceleyin! Varoluşunuzun, bilinmeyen katmanlarına ulaşacaksınız. )
( VARLIK: İçerik(mahiyet) olarak harf, dışlaşmış(tezahür etmiş) olarak rakam. )
( Dış dünyada bulunan varolanların biçimleri, zihinde, kavramlar olarak bulunur. )
( Gerçek var oluşumuzun derin katmanlarına ulaştıkça, zihnimizin, yüzeydeki oyunlarının bizi pek az etkilediğini göreceğiz. )
( Varoluşta, süreklilik olamaz. )
( Kişi, kendi emeğinin varolanıdır. )
( Varlığın dört biçimi/yansıması:
* VUCUD-İ AYNÎ
* VUCUD-İ ZİHNÎ
* VUCUD-İ HATTÎ/KİTABÎ
* VUCUD-İ LİSANÎ/İBARÎ )
( VARLIK:
* Özne-nesne ilişkisinde somut(vucûd fi'l-a'yân [Ar.])
* Zihnî (vucûd fi'l-ezhân [Ar.])
* Sözlü (vucûd fi'l-ibâre [Ar.])
* Yazılı (vucûd fi'l-kitâbe [Ar.]) )
( VUCÛD-U HARİCÎ: Varoluşunu, benim istencime/irâdeme borçlu olmayan. )
( VARLIK: Ne yapacağının araçlarını bilmek açısından bilmek. )
( Bütünlük. İLE/VE/DEĞİL/<> Parça. )
( İlkeseldir. İLE/VE/DEĞİL/<> Olmayabilir. )
( Becoming has, apparently, no beginning and no end, for it restarts every moment.
What contradicts itself, has no being. Or it has only momentary being, which comes to the same.
Beyond being and not-being lies the immensity of the real.
Being need not be self-conscious.
To say that what I am not conscious of does not exist, is altogether wrong.
What you claim exists outside conscious experience is inferred.
Whatever you see it is always your own being that you see.
Investigate what you know to its very end and you will reach the unknown layers of your being.
When you reach the deep layers of your true being, you will find that the mind's surface-play affects you very little.
There can be no continuity in existence. )
( Bâtın. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Zâhir. )
( [not] EXISTENCE vs./and/but/||/<>/> PRESENCE )
( HEN TO ON )
( CUNZAI ile/ve ... )
- VARYASYON//VARIATION[İng.] yerine ÇEŞİTLE(N)ME, DEĞİŞİK
- VELÂYET:
ÖZGÜRLÜK ve/<> ÖZGÜNLÜK
- [ne yazık ki]
VERGİ KAÇIRMAK değil/yerine VERGİDEN KAÇINMAK
- VPS ile VPN
( Web sitemizi sanal bir sunucu ortamında barındırmamıza olanak sunan bir hizmettir. İLE İnternette daha güvenli bir biçimde gezmemize yardımcı olan bir araçtır. )
- XEN-/XENO- ile/||/<> XER-/XERO-
( Yabancı, garip. İLE/||/<> Kuru. )
- YADSIMA = NEFİY/NEFY = NEGATION = NÉGATION[Fr.] = NEGATION[Alm.] = NEGATIO[Lat.] = APOPHASIS[Yun.] = NEGACION[İsp.]
- YAKLAŞMAK ile/ve YANAŞMAK
- YALIM/YALIN ile YALIM
( Alev. İLE Bıçak gibi kesici araçların, keskin yüzü, keskinlik. )
- YALNIŞ değil YANLIŞ
( "Yanılma"dan akılda kalabilir. )
- YALNIŞ değil YANLIŞ
- YANAY >< YATAY
( Bir nesnenin, düşey kesiti. | Katmanları gösteren kesit. >< ... )
- YANILMA ile/ve/<>/>/< YARILMA
- YANLIZ değil YALNIZ
( "Yalın"dan akılda kalabilir. )
- YANLIZ değil YALNIZ
- YAPILAŞMA ile/değil YAPILANMA
( Binaların yapılanması. İLE/DEĞİL Bir düzenin kurulması. )
- YAPMADI/M/N ile/değil YAPAMADI/M/N
- YARANMAK ile/ve YARAŞMAK
- YARGILAMA ile/ve/> YARGILANMA
- YASALARINLA" değil YASALARIYLA
- YAŞAM ile YAŞANTI
( LIFE vs. LIVING )
- KAYBETME(ME)K:
YAŞAMI ile/değil/yerine YAŞAMIN ANLAMINI
( ... İLE/DEĞİL/YERİNE Daha üzücüdür. )
- YAŞAM/IM ÇOK SIKICI değil (YETERİNCE) PARA(N) YOKTUR
- YAŞIMDAYIM" değil YAŞINDAYIM
- YAYAN (KALMAK) değil YAYA (KALMAK)
- YAYIN/LAMA ile YAYIM/LAMA
( Elektronik araçlarla gerçekleştirilen/sağlanan. İLE Kâğıt üzerine basılarak gerçekleştirilen/sağlanan. )
( BROADCAST vs. PUBLISHING )
- YAZAR ile/ve/değil/yerine YAZAN
- YAZININ(YAZI-NIN) ile YAZININ(YAZIN-IN/EDEBİYATIN)
- YEMİNLEN değil YEMİNLE
- YETKİNLEŞ(TİR)MEK ile/ve/<> TAMAMLA(N)MAK
( KEMÂL/TEKÂMÜL )
- YIĞIN ile LODA/NODA
( ... İLE Küme, yığın. | Demet. | Taneli ya da tanesiz saman yığını. | Üzeri toprak ya da otla örtülmüş saman yığını. )
- YOĞUN BAKIM ve/||/<>/> YOK'UM(YOĞUM)! BAKIN!
( Dün. VE/||/<>/> Bugün. )
- YOKSUN/LUK ile YOKSUL/LUK
( Yoksullukların en kötüsü, kendini aciz görmektir. )
( VITA VERE APOSTOLICA: Yoksulluğu yüceltme. )
( Yoksulluk korkusunu tanımadıysak, kendi yoksulluğumuzu yaratırız. )
( Elini cebine attığında boşsa. İLE Elini tutan yoksa. )
( DEPRIVATION vs. POVERTY )
- ... YÖNETMENLİĞİ değil ... YÖNETMELİĞİ
- YÜKLEDİĞİN ile/ve/||/<> YÜKLENDİĞİN
- 100 KERE SÖYLEDİM değil (EN FAZLA) 2 YA DA 3 KEZ SÖYLEDİN!
- Z: YAŞAM/HAYAT ve/||/<> ZÕIO[< ZÕION]: CANLI
- ZANBAK değil ZAMBAK
( Doğruları aşağıdaki biçimdedir! "..." bulunan yerlerde ayrık(yanlış) halini düşününüz! )
( YAZIM(İMLÂ) KILAVUZU! | KÖKENBİLİM/ETİMOLOJİ )
( Masumiyeti simgeler. )
( LILIUM )
- ZAN(N) ile/değil/yerine/>< İLM/İLİM
- ZÂNN[Ar.] ile ZANN/ZAN[Ar. çoğ. ZUNÛN]
( Zannedici, sanan. İLE Sanma, sanı, sezme. | Şüphe, işkil. )
- ZEDELE(N)ME ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ÇEŞİTLE(N)ME
- ZEHİR/AĞI/SEM[Ar.] ile/ve/||/<>/>< PANZEHİR[Fars. < PÂD-İ ZEHR(PÂD: Saklayan. | Koruyan, bekleyen. | Büyük, ulu.)]
( SEMM ile ... )
( ZEHR ile BÂD-ZEHR )
( POISON vs. ANTIDOTE )
( VENOM vs./and/< ANTI-VENOM )
- ZEMBİL[Ar. < ZİNBİL] = ZENBİL[Fars. < ZENBİL]
( Hasırdan ya da hurma liflerinden örülmüş kulplu torba. | Öteberi taşımakta, koymakta kullanılan örme, yassı sepet. )
- DÖL GÖZE/ZİGOT[Fr. < Yun. ZYGOTE] ile/ve/> ÖNDÖLÜT/EMBRİYON[İng. < EMBRYO] ile/ve/> DÖLÜT/CENİN/FETÜS
( MELFÛHA[çoğ. MELÂFÎH]: Anne karnındaki eril çocuk.
TAKLİYE: Anne karnındaki çocuğun yedinci aya doğru hareket etmesi, dönmesi. )
( MELFÛHA[çoğ. MELÂFÎH]: Anne karnındaki eril çocuk.
TAKLİYE: Anne karnındaki çocuğun yedinci aya doğru hareket etmesi, dönmesi. )
( MELFÛHA[çoğ. MELÂFÎH]: Anne karnındaki eril çocuk.
TAKLİYE: Anne karnındaki çocuğun yedinci aya doğru hareket etmesi, dönmesi. )
( MELFÛHA[çoğ. MELÂFÎH]: Anne karnındaki eril çocuk.
TAKLİYE: Anne karnındaki çocuğun yedinci aya doğru hareket etmesi, dönmesi. )
( MELFÛHA[çoğ. MELÂFÎH]: Anne karnındaki eril çocuk.
TAKLİYE: Anne karnındaki çocuğun yedinci aya doğru hareket etmesi, dönmesi. )
( MELFÛHA[çoğ. MELÂFÎH]: Anne karnındaki eril çocuk.
TAKLİYE: Anne karnındaki çocuğun yedinci aya doğru hareket etmesi, dönmesi. )
( MELFÛHA[çoğ. MELÂFÎH]: Anne karnındaki eril çocuk.
TAKLİYE: Anne karnındaki çocuğun yedinci aya doğru hareket etmesi, dönmesi. )
( MELFÛHA[çoğ. MELÂFÎH]: Anne karnındaki eril çocuk.
TAKLİYE: Anne karnındaki çocuğun yedinci aya doğru hareket etmesi, dönmesi. )
( MELFÛHA[çoğ. MELÂFÎH]: Anne karnındaki eril çocuk.
TAKLİYE: Anne karnındaki çocuğun yedinci aya doğru hareket etmesi, dönmesi. )
( MELFÛHA[çoğ. MELÂFÎH]: Anne karnındaki eril çocuk.
TAKLİYE: Anne karnındaki çocuğun yedinci aya doğru hareket etmesi, dönmesi. )
( MELFÛHA[çoğ. MELÂFÎH]: Anne karnındaki eril çocuk.
TAKLİYE: Anne karnındaki çocuğun yedinci aya doğru hareket etmesi, dönmesi. )
( MELFÛHA[çoğ. MELÂFÎH]: Anne karnındaki eril çocuk.
TAKLİYE: Anne karnındaki çocuğun yedinci aya doğru hareket etmesi, dönmesi. )
( MELFÛHA[çoğ. MELÂFÎH]: Anne karnındaki eril çocuk.
TAKLİYE: Anne karnındaki çocuğun yedinci aya doğru hareket etmesi, dönmesi. )
( ZYGOTE vs./and/> EMBRYO vs./and/> FETUS/FOETUS )
- ZOR ile/ve ZORLA(N)MA!
( İse sev! İLE/VE Sevmiyorsa.
[Zor ise sev, sevmiyorsa zorlama!] )
(1996'dan beri)