Bugün[17 Kasım 2025]
itibarı ile 35.603 başlık/FaRk ile birlikte,
35.603 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.


Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...

(92/144)


- MÜSTEMEDD ile MÜSTEMEN[Ar. < EMN] ile MÜSTEMEND[Fars.]

( Kendine yardım edilen, edilmiş olan. İLE Kendine aman verilmiş olan. | Yabancı olan. İLE Üzüntülü, kederli, hüzünlü. | Çaresiz, zavallı. | Talihsiz, mutsuz. )


- MÜŞTEMELÂT/MÜŞTEMİLÂT ile/ve/değil MEŞRÛTA

( Herhangi bir yapıya göre ayrı bir işlevi bulunan bölüm ya da yapı, eklentiler. İLE Belirli koşullarla vakfedilmiş ayrıcalıklar. İlk sahibi tarafından satılmama koşuluyla bırakılmış olan ev, tarla gibi gayrımenkul. | Hocaların, şeyhlerin, cami görevlilerinin yaşadığı/bulunduğu ev/yer. | İmâret, hastahane gibi kurumlarda çalışanların oturmaları için ayrılan lojman, odalar. )


- MÜSTEMİ'[Ar. < SEM | çoğ. MÜSTEMLÎN] ile MÜSTEMİRR[Ar. < MÜRÛR]

( Dinleyen, dinleyici, işiten, istimâ eden. | Bir okula, sadece dinleyici olarak devam eden. İLE Uzayıp giden, istimrâr eden. | Sürekli, devamlı. )


- MÜŞTEMİL[Ar.] ile KAPSAYAN, İÇEREN, ŞÂMİL OLAN

( KAPSAYAN, İÇEREN, ŞÂMİL OLAN )


- [ne yazık ki]
!MÜSTEMLEKE[Ar.] değil/yerine/= SÖMÜRGE


- MÜSTENHİR[Ar. < NEHR] ile MÜSTENÎR[Ar. < NÛR]

( Aka aka yeri oyan, ırmak/nehir yapan. İLE Nûr, ışık alan, parlak, istinâre eden. )


- MÜSTE'NİF[Ar. < ENF] ile MÜSTENKİF[Ar. < NEKF]

( Yeniden başlayan, istinâf eden. | Bidâyet mahkemesinden[davaların ilk görüldüğü mahkeme] verilen kararı kabul etmeyip davasına, bir üst derecede bulunan başka mahkemede bakılmasını isteyen kişi. İLE Kabul etmeyen, geri duran, el çeken, çekimser, istinkâf eden. )


- MÜSTENKİF[Ar.] değil/yerine/= ÇEKİMSER


- MÜSTENKİH[Ar.] ile MÜSTENKİR[Ar.]

( Ağız koklayan. | İnceleyen, araştıran. İLE İnkâr eden. )


- MÜŞTEREK[Ar.] değil/yerine/= BİRLİKTE, ORTAK/LAŞA


- MÜSTERHÎ[Ar. < REHÂ] ile MÜSTER'İ[Ar.] ile MÜSTERİH[Ar. < RAHAT]

( Gevşek, sarkık, sölpük, istirhâ eden. İLE Birinden, bir şeyin korunmasını ve saklanmasını isteyen, istir'â eden. İLE Kaygısız, gönlü rahat, istirahat eden. )


- MÜŞTERÎ[Ar. < ŞİRÂ] değil/yerine/= ALICI/İLGİLİ

( Satın alan/alıcı, iştirâ eden. | Alışverişte bulunan. | İstekli. | Hem satın alan, hem satan. )


- MÜŞTERİ değil/yerine YOLCU


- MÜSTEŞFİ'[Ar. < ŞEFÂAT] ile MÜSTEŞFÎ[Ar. < ŞİFÂ]

( Bağışlanmasını isteyen, şefâat dileyen. İLE İyilik isteyen, şifâ dileyen. | Kendine baktıran. )


- MÜSTESHİL[Ar. < SEHL] ile MÜSTESHİR[Ar.]

( Kolay sayan, istishâl eden. İLE Alay eden, istîshâr eden. )


- MÜSTEŞRİK[Ar.]/ŞARKİYATÇI/ORYANTALİST[Fr., İng.] değil/yerine/= DOĞUBİLİMCİ


- MÜSTEVDA'[Ar. < VED] ile MÜSTEVDÎ'[Ar. < VED]

( Emânet bırakılan. | Emânet olarak bir malı kabul eden. İLE Emânet bırakan. | Emânet bırakılan yer. )


- MÜSTEVÎ[Ar.] değil/yerine/= DÜZ | DÜZLEM


- MÜSTEVÎ[Ar.] değil/yerine/= DÜZLEM


- MÜSTEVLÎ[Ar. < VELY] değil/yerine/= SALGIN

( İstilâ eden, ele geçiren, idaresi altına alan. | Yayılan, her tarafı kaplayan. | Salgın. )


- MÜSTEZÂD[Ar. < ZİYÂDE] değil/yerine/= ARTMIŞ/ÇOĞALMIŞ

( Çoğalması istenilen, artmış. | Her dizesine bir küçük dize eklenmiş, Divan Edebiyatı şiir türü. [Bahr-i hecez vezinlerinden "mef'ûlü mefâîlü mefâîlü faûlün" vezninde söylenmiş dizelere "mef'ûlü faûlün" parçalarına denk birer parça katarak oluşturulan şiir.] )


- MÜSTE'ZEN[Ar. < İZN] ile MÜSTE'ZİN[Ar. < İZN]

( Kendinden izin istenilmiş kişi. İLE İzin isteyen. )


- MÜSTEZİLL[Ar. < ZELÎL] ile MÜSTE'ZİN[Ar. < İZN]

( Birini, hor, hakîr, zelîl gören, istizlâl eden. İLE İzin isteyen. )


- MÜSÛL[Ar.] ile MÜSÜL[Ar. < MİSÂL]

( Saygıdan dolayı ayakta durma. İLE Örnekler. | Platon'un, "İdealar" olarak bahsettiği. )


- MUT ile MUT

( Tüm özlemlerin, eksiksiz ve sürekli olarak yerine gelmesinden duyulan kıvanç, kut. İLE Elli şilinlik tahıl ölçeği. )


- MUTA NİKÂHI ile/değil NİKÂH-I MUVAKKAT ile/değil HÜLLE

( Hz. Muhammed, savaş zamanı için geçerli kılmıştır. [Hz. Ömer, tamamen kaldırmıştır.] DEĞİL Belirli bir süre için yapılan nikâh. [Caiz değildir.] İLE Yurttaşlar Yasası'nın kabulünden önce, kocasından üç kez boşanan kadının, yine eski kocasıyla evlenebilmesi için yabancı bir erkeğe, bir günlüğüne nikâh edilmesi. )

( "MİSYAR: Seyahat süresince geçerli olan nikah.

MİSFAR: İş gezisi(sefer) süresince geçerli olan nikah.

MİSYAF: Tatil süresince geçerli olan nikah." )


- MUTÂ'/A[Ar. < TAV] ile MU'TÂ[Ar. < ATÂ]

( Boyun eğilen, itaat olunan, başkalarının kendine itaat ettikleri. İLE Verilmiş, îtâ olunmuş. | Veri. )


- MUTAASSIP(/B)[Ar.] değil/yerine/= BAĞNAZ/AŞIRI TUTUCU


- MUTAATTIL[Ar. çoğ. ATELE] ile MUTAATTIR[Ar. < ITR]

( İşsiz kalan, taattul eden. İLE Hoş koku ile koklanan, taattur eden. | Hoş koku sürünen. )


- MUTÂBAKAT(Mantık) ile/ve TAZAMMUN ile/ve İLTİZAM

( Hakikat.(Dil) İLE Mecaz. İLE Kinâye. )

( Kuşatma. İLE/VE İçerme. )

( Kavramla nesnenin örtüşmesi. İLE/VE Bir kısmı dışarıda kalırsa. İLE/VE Bir anlamın bir kavrama bitiştirilmesi. )

( Mantık mutabakat üzerine yapılır. İLE/VE Tazammun ve iltizam ile edebiyat yapılır. )

( İnsan: Hayvan-ı Nâtık.(Kök) İLE İnsan: -Hayvan, -Nâtık.(Akıl) İLE Gerekli görme.(Çağrışım ile karıştırılmamalı) (İnsan: "İlim ve yazma kabiliyeti olandır.") )

( Vaz'i Lafzî Delâlet. )

( Vaz: Sesi anlama bitiştirme. )


- MUTAHHİR[Ar. < TAHÂRET] ile MUTAHHAR[Ar. < TAHÂRET] ile MUTÂHİR[Ar.]

( Temizleyen, tathîr eden. İLE Temizlenmiş, temiz. | Mübârek. İLE Temizleyici. )


- MÜTALAA ETMEK değil/yerine/= İRDELEMEK


- MUTÂLİ'[Ar. < TULÛ | çoğ. MUTÂLİÎN] ile MUTÂLİÎN[Ar. < MUTÂLİ]

( Kitap okuyan, mütâlâ eden. İLE Kitap okuyanlar, mütâlâa edenler. )


- MUTANT[İng.] değil/yerine/= DEĞİŞMİŞ GEN


- MUTÂRAHA[Ar.] ile MUTARRÂ[Ar. < TARÂVET] ile MUTARRAH[Ar. < TARH]

( Birbirine söz söyleme. İLE Taze, tarâvetli. İLE Çıkarılmış, tarh edilmiş. )


- MUTASADDI'[Ar. < SAD] ile MUTASADDIR[Ar. < SADR | çoğ. SADDIRÎN] ile MUTASADDÎ[Ar. < SADV]

( Dağılan. | Yarılıp çatlayan. İLE Baş sedire geçip oturan, baş köşeye kurulan. İLE Bir işe girişen, tasaddî eden. | Başkasına saldıran. )


- MUTASYON ile/||/<> KURAM

( Mutasyon kuramı ve sıçramalı evrim )

( Hugo de Vries tarafından 1901 yılında keşfedildi/formüle edildi. (1848-1935) (Ülke: Hollanda) (Alan: Botanik, Genetik) (Önemli katkıları: Mutasyon teorisi) )


- MUTASYON ile/||/<> POLİMORFİZM

( Mutasyon nadir değişim İLE polimorfizm yaygın varyant. )

( Formül: 1 den az İLE 1 den fazla )


- MUTASYON ile/||/<> VARYASYON

( Mutasyon DNA değişimi İLE varyasyon çeşitliliktir )

( Formül: Nokta mutasyon İLE boy farkı )


- MUTATABBİB değil/yerine TABİB

( Hekimlik taslayan. DEĞİL/YERİNE Hekim. )


- MUTAVASSIT[< VASAT] ile ...

( VÂSITA OLAN, ARACILIK EDEN, ARACI | ORTA, ORTALAMA )


- MUTAZACCI'[Ar.] ile MUTAZACCIR[Ar. < ZUCRET]

( Üşengeç. İLE İçi sıkılan, sıkıntılı, tazaccur eden. )


- MUTAZARRI'[Ar. < ZER | çoğ. MUTAZARRÎN] ile MUTAZARRIR/MUTAZARRİR[Ar. < ZARR, ZURR]

( Yalvarıp yakaran, tazarru' eden. İLE Zarar gören, zarara uğrayan. )


- MU'TAZIB[Ar.] ile BİRBİRİNE YARDIM EDEN

( BİRBİRİNE YARDIM EDEN )


- MUTCULUK(MUTLULUKÇULUK) ile/ve YARARCILIK ile/ve HAZCILIK


- MÜTEADDÎ[Ar. < UDVÂN] ile MÜTEÂDÎ[Ar. < ADÛ]

( Saldıran, zulm eden, taaddî eden. | Geçişli fiil.[düşündürmek, anlatmak vb.] | Türk müziğinin en az altı yüzyıllık bir mürekkep makamı olup, zamanımıza kalmış bir örneği bulunmamaktadır. İLE Düşmanlık eden, teâdî eden. )


- MÜTEÂMI[Ar. < AMÂ] ile MÜTEAMMÎ[Ar. < AMÂ]

( Görmemezlikten gelen, taâmî eden. İLE Kör/amâ olan. )


- MÜTEÂNNİD[Ar. < İNÂD | çoğ. MÜTEANNİDÎN] ile MÜTEANNİT[Ar. < ANÎT]

( Dediğinden dönmeyen, direnen, inad/taannüd eden. İLE Yanlış arayan, şunun bunun yanlışını bulma merâkında olan, taannüt eden. )


- MÜTEÂZIM[Ar.] ile MÜTEAZZIM[Ar. < AZAMET]

( Gözde büyüyen, göze büyük görünen, taâzum eden. İLE Benlik gösteren, büyüklük taslayan, taazzum eden. )


- MÜTEBÂDİL[Ar. < BEDEL] ile MÜTEBÂDİR[Ar. < BÜDÛR]

( Birbirinin yerine geçen, tebâdül eden. | Sıra ile değişen. | [geometri] Karşılıklı. İLE Birdenbire akla gelen. | Üstün, birinci olmak için çırpınan. )


- MÜTEBÂHHİR[Ar. < BUHÂR] ile MÜTEBÂHHİR[Ar. < BAHR | çoğ. MÜTEBAHHİRÎN] ile MÜTEBÂHÎ[Ar. < BEHÂ]

( Buharlaşan, buğu haline gelen, dumanlanan, tütsülenen, tebahhur eden. İLE Bilgisi, deniz gibi engin olan. İLE Övünen. )


- MÜTEBAHHİR[Ar.] değil/yerine/= GENİŞ/DERİN BİLGİSİ OLAN


- MÜTEBÂKÎ[Ar. < BEKÂ] ile MÜTEBÂKÎ[Ar. < BÜKÂ]

( Geri kalan, artan, bâkî kalan. İLE Ağlar gibi görünen, yalandan ağlayan, tebâkî eden. )


- MÜTEBÂLÎ[Ar.] ile MÜTEBÂLİH[Ar.]

( Birini sınayan. İLE Ebleh gibi görünen, eblehlik, bönlük tavrı takınan. )


- MUTEBER ile MUTEMET

( Saygın, itibarı olan, hatırı sayılır. | İnanılır, güvenilir, sözü geçer. | Yürürlükte olmak, geçerli olmak. İLE Kendine inanılıp güvenilen kişi. | Dairelerde, işyerlerinde, bazı para işlerine bakan görevli. )


- MÜTEBERRÎ[Ar. < BERÂ' ve BERÂET] ile MÜTEBERRİ'[Ar. < BÜRÛ]

( Yüz çeviren, uzaklaşan, teberrî eden. | Kurtulmuş, gereksinimi olmayan. | Herşeyden elini, eteğini çeken, yüz çeviren. | Şiî ve Alevî'lerde hulefâ-yı râşidini sevmeyen. İLE Bağışlayan, bağışta bulunan, teberru' eden. )


- MÜTEBESSİM[< BESM] değil/yerine/= GÜLÜMSEYEN/GÜLEÇ :)


- MÜTEBESSİM[Ar. < BESM] ile MÜTEBEŞBİŞ[Ar.]

( Gülümseyen, gülen, tebessüm eden. İLE Güler yüz gösteren, tebeşbüş eden. )


- MÜTECÂHİD[Ar. < CEHD] ile MÜTECA'İD[Ar. < CA'D]

( Çalışıp çabalayan. | Zora karşı uğraşan. İLE Kıvırcık olan, kıvrık, teca'üd eden. )


- MÜTECÂVİL[Ar. < CEHD] ile MÜTECÂVİR[Ar. < CİVÂR]

( Dolaşan, cevelân eden. İLE Bir civarda olan, komşu. )


- [ne yazık ki]
!MÜTECÂVİZ[Ar.] değil/yerine/= SALDIRGAN/SALDIRICI/SATAŞKAN


- MÜTECERRİ'[< CÜR'A] değil/yerine/= YUDUMLAYARAK İÇEN

( Yudumlayarak içen, tecerrü eden. )


- MÜTECESSİS[Ar.] değil/yerine/= MERAKLI


- MÜTEDAVİL[Ar.] değil/yerine/= ÇEVRİMDE/Kİ, YÜRÜRLÜKTE, DOLAŞIMDAKİ


- MÜTEDELLÎ[Ar.] ile MÜTEDENNÎ[Ar. < DENÂET] ile MÜTEDERRİ'[Ar.]

( Nazlanan, tedellî eden. İLE Gerileyen, aşağılayan, tedennî eden. İLE Zırhlanan, zırh giyen. )


- MUTEDİL[Ar.] değil/yerine/= DENGELİ | ILIMAN


- MUTEDİL[Ar.] değil/yerine/= ILIMAN/ILIMLI


- MÜTEEMMİL[Ar. < EMEL] ile MÜTEEMMİR[Ar.]

( Derin düşünen, dalgın, teemmül eden. İLE Âmirlenen, âmirlik eden. )


- MÜTEESSİR[< ESR < ESÂRET] değil/yerine/= HÜZÜNLÜ, KEDERLİ, ÜZÜNTÜLÜ | BİRİNİN ACISIYLA ACILANAN | DUYGULANMIŞ


- MÜTEFEKKİR[Ar.] değil/yerine/= DÜŞÜNÜR


- MÜTEFEKKİRE ve/<> TERTİB


- MÜTEFENNİN[Ar. < FENN] değil/yerine/= TEKNİK BİLGİ SAHİBİ, FEN BİLGİNİ


- MÜTEFER'İN[Ar.] ile MÜTEFERRİ'[Ar. < FER]

( Firavunlaşan, firavun tavrı takınan, firavun kesilen. | Kibirli. İLE Bir kökten ayrılan, dal budak salan, tefeccür eden. | Bir kökle ilgili olan. )


- MÜTEFERRİG[Ar.] ile MÜTEFERRİK[Ar. < FARK]

( Vazgeçen, ferâgat eden. İLE Dağınık, ayrı ayrı, teferruk eden. )


- MÜTEFERRİK[Ar.] değil/yerine/= AYRILMIŞ, DAĞINIK


- MÜTEFERRİKA ile İBRAHİM MÜTEFERRİKA


- MÜTEFERRİS[Ar. < FERÂSET] ile MÜTEFERRİŞ[Ar.] ile MÜTEFERRİZ[Ar. < FERZ]

( Anlayan, anlayışlı, sezişli, teferrüs eden. İLE Döşenen, mefrûş olan, teferrüş eden. İLE Ayrılan, teferrüz eden. )


- MÜTEFESSİH[Ar. < TEFESSÜH] ile MÜTEFESSİH[Ar. < FÜSHAT]

( Çürümüş, bozulmuş, kokmuş, tefessüh etmiş. İLE Bollaşan, genişleyen. )


- MÜ'TEFİK[Ar.] ile MÜTTEFİK[Ar. < VEFK]

( Tersine dönen, dönmüş. İLE Bağlaşmış, birleşmiş, antlaşmış. | Düşüncede birlikte olan. )


- MÜTEGAVVİL[Ar.] ile MÜTEGAVVİR[Ar. < VEFK]

( Uğraşan, tegavvül eden. | Bir şeyin rengine giren. İLE Derine dalan, tegavvür eden. )


- MÜTEHADDİ'[Ar. < HUD'A] ile MÜTEHADDÎ[Ar.]

( Bilerek aldanan, tahaddu' eden. İLE Çekişen, tahaddî eden. )


- MÜTEHADDİR[Ar. < HADER] ile MÜTEHADDİR[Ar.]

( Örtünen, bürünen, tahaddür eden. İLE Yokuş aşağı giden, hızla aşağı doğru inen, yuvarlanan. )


- MÜTEHADDIR[Ar.] ile MÜTEHÂDI'[Ar.]

( Yeşillenen, yeşil renk bağlayan, tahaddur eden. İLE Aldanmamış iken aldanmış gibi görünen. )


- MÜTEHÂLİF[Ar. < HALF] ile MÜTEHÂLİF[Ar. < HULF]

( İki düşmandan ikisine de yemin veren. İLE Birbirine uymayan, tehâlüf eden. )


- MÜTEHÂLLÎ[Ar. < HALY] ile MÜTEHÂLLÎ[Ar.]

( Süslenmiş, donanmış, tahallî etmiş. İLE Boşalan, boş kalan, tahallî eden. )


- MÜTEHÂLLİD[Ar. < HULD] ile SÂKİN[Ar.]

( Bir yerde sürekli olarak kalan, tahallüd eden. İLE Bir yerde yaşayan/bulunan/oturan. )


- MÜTEHÂLLİL[Ar.] ile MÜTEHÂLLÎ[Ar. < HALL]

( Bozulan, tahallül eden. | Araya giren, araya sokulan. İLE Hallolmuş, erimiş, çözülmüş, tahallül eden. )


- MÜTEHÂMİK[Ar. < HUMK] ile MÜTEHAMMİK[Ar. < HUMK]

( Kendini ahmak gösteren. İLE Ahmaklaşan, ahmak gibi davranan ya da konuşan. )


- MÜTEHAMMİL[Ar. < HAML | çoğ. MÜTEHAMMİLÎN] ile MÜTEHAMMİR[Ar. < HAMR]

( Dayanan, tahammül eden, yük altında bulunup ses çıkarmayan, tahammül eden. İLE Mayalanan, ekşiyen, tahammür eden. )


- MÜTEHANNİ[Ar.] ile MÜTEHANNİN[Ar.]

( Eğrilen, münhanî olan. İLE Çok göreceği gelen, özleyen. )


- MÜTEHANNİN[Ar.] ile MÜTEHASSİR[Ar. < HASR]

( Çok göreceği gelen, özleyen. İLE Özleyen, hasret çeken. )


- MÜTEHARRİK[Ar.] değil/yerine/= DEVİNGEN | İŞLEYEN/ÇALIŞAN


- MÜTEHARRIK[Ar. < HARK] ile MÜTEHARRİK[Ar. < HAREKET]

( Yırtılan, taharruk eden. İLE Hareket eden, kımıldayan, oynayan. | [felsefe, fizik] Hareketli, işler. )


- MÜTEHÂŞÎ[Ar. < HUŞÛ] ile MÜTEHÂŞÎ[Ar. < HAŞY] ile MÜTEHÂŞİ'[Ar. < HUŞÛ]

( Korkup çekinen, haşyet gösteren. İLE Sakıngan, çekingen, tehâşî eden. İLE Huşû ile eğilen. )


- MÜTEHÂŞŞÎ[Ar.] ile MÜTEHÂŞŞİ'[Ar. < HAŞYET]

( Korkan, saygı ile karışık korkup çekinen, tehâşî eden. İLE Alçakgönüllü, tahaşşu' eden. )


- MÜTEHASSIS[Ar. < HUSÛS] ile MÜTEHASSİS[Ar. < HİSS]

( Bir işin bir alanını çok iyi bilen, uzman. | Sadece bir şeye ayrılmış, ayrı bir işte kullanılan. İLE Duygulanan, hislenen. )


- MÜTEHASSIS/LIK[Ar.] değil/yerine/= UZMAN/LIK


- MÜTEHÂTİR[Ar.] ile MÜTEHÂTTÎ[Ar.]

( Birbirini yalanlayan, tekzîb eden. İLE Atlayıp geçen. | Hata işleyen, yanılan. )


- MÜTEHÂVİR[Ar.] ile MÜTEHÂVVİL[Ar. < HAVL]

( Birbiriyle konuşan, tehâvür eden. İLE Değişen, değişmiş, değişik, kararsız, tahavvül eden. | [matematik] Değişken. )


- MÜTEHAVVİL[Ar.]/PARAMETRE[Fr./İng. < PARAMETER] ile DEĞİŞKEN

( PARAMETER vs. VARIABLE )


- MÜTEHÂYYİL[Ar. < HAYÂL] ile MÜTEHAYYİR[Ar. < HAYRET | çoğ. MÜTEHAYYİRÎN]

( Hayâle dalan, hayal kuran, tahayyül eden. İLE Şaşmış, şaşırmış, hayrette kalan. )


- MÜTEHÂZZIR[Ar.] ile MÜTEHÂZZIR[Ar.]

( Yeşillenen, yeşil renk bağlayan, tahazzur eden. İLE Huzurda bulunan, hazır olan. )


- MÜTEKAİT[Ar.]/ÇERAĞ[Fars.] değil/yerine/= EMEKLİ


- MÜTEKÂMİL[Ar.] değil/yerine/= OLGUNLAŞMIŞ


- MÜTEKÂSİL[Ar. < KESEL | çoğ. MÜTEKÂSİLÎN] ile MÜTEKÂSİR[Ar. < KESRET]

( Üşenen, üşengeç, tembelce davranan, tekâsül gösteren. İLE Çoğalan, çoğalmış, çok, tekâsür eden. | Aruz ölçüsü. )


- MÜTEKASSÎ[Ar.] ile MÜTEKAŞŞİ'[Ar. < KAŞ]

( Dikkatle araştıran, tekassî eden. İLE Balgam söktüren ilaç. | Balgam çıkaran hasta. )


- MÜTEKELLİM ile/ve MUHATAP ile/ve GAİP

( Ben. İLE/VE Sen. İLE/VE O. )


- MÜTEKKELLİMİN/KELÂMCILAR

( Duyusal, duygusal ve düşünsel içeriği olmayan hiçbir şey üzerine konuşmazlar. )


- MÜTELÂHHIZ[Ar.] ile MÜTELÂHIZ[Ar.]

( Ekşi bir şey yiyenin yanında ağzı sulanan, telâhhuz eden. İLE Gözucu ile birbirine bakan, telâhuz eden. )


- MÜ'TELİF[Ar. < ÜLFET] ile MUHTELİF/E[Ar. çoğ. HALEFE]

( Alışan, alışık, ülfet eden. | Uygun, denk. İLE Birbirine uymayan, birbirinin öteki ucu. | Türlü, çeşitli, çeşit çeşit. )


- MÜTEMADİYEN ile BİTEVİYE ile NAMÜTENAHİ


- MÜTEMAHHIZ[< MÜTEMAHHIZÎN] ile İNANARAK, CAN VE GÖNÜLDEN ÇALIŞAN


- MÜTEMESSİH[Ar.] ile MÜTEMESSİH[Ar.]

( Bir şeye el süren, sıvazlayan, temessüh eden, mesh eden. | Bir şeye sürünen. İLE Çirkin görünüme giren, temessüh eden. )


- MU'TEMİL[Ar.] ile MU'TEMİR[Ar. < UMRE]

( Zoru göze alarak tek başına iş gören. İLE Bir yeri ziyaret eden. | Kâbe'yi tavaf eden. )


- MÜ'TEMİN[Ar.] ile MÜTEMMİM/E[Ar. < TEMÂM]

( Güvenen, emniyet eden. İLE Tamamlayan, bitiren, itmâm eden. | Tümleç, herhangi bir sözcüğün anlamını tamamlayan. | Bütünler, bütün duruma getiren. )


- MÜTEMMİM CÜZ[Arç] değil/yerine/= TAMAMLAYICI PARÇA


- MÜTEMMİM[Ar. < TEMÂM] ile TAMAMLAYICI

( Tümleç. Herhangi bir sözcüğün anlamını tamamlayan. | Bütün haline getiren. )


- MÜTEMMİM[Ar.] değil/yerine/= TÜMLEÇ

( COMPLEMENT )

( Tamamlayan, bütünleyen, bitiren. | [mat.] Bütünler. | Tümleç. )


- MUTENA[Ar.]/MÜMTAZ[Ar.]/GÜZİDE[Fars.]/ELİT[Fr./İng. < ELITE] değil/yerine/= ÖZENİLMİŞ | SEÇİLMİŞ, SEÇKİN, BEĞENİLMİŞ, ÖNEMLİ | AYRI/ÜSTÜN


- MÜTENÂDÎ[< NİDÂ] ile BİRBİRİNİ ÇAĞIRAN, BİRBİRİNE NİDÂ EDEN


- MÜTENÂDİM[Ar.] ile SÂKÎ[< SAKY | çoğ. SUKAT]

( Bir ortamda, arkadaşlık eden, nedimlik eden, tenâdüm eden. İLE Su veren/dağıtan. | Kadeh, içki sunan. | Baldıra, ya da baldır kemiğiyle ilgili. | Kişilere, Allah sevgisi/nuru saçan kişi. )


- MÜTENÂKIS[Ar. < NOKSÂN] ile MÜTENÂKIZ[Ar. < NAKZ]

( Eksilen, gittikçe azalan, tenâkus eden. İLE Zıt olan, birbirine muhâlif, tenâkuz eden. | İkinci sözü, birinci sözüne zıt olan, uymayan. | Çelişik. )


- MÜTENASİB ile MÜTENAFİR

( Çeken. İLE İten. )


- MÜTENÂSİB[< NİSBET] ile ORAN/ORANLI, UYGUN

( UYGUN OLAN, HER BAKIMDAN BİRBİRİNE UYGUN, DENK )


- MÜTENÂSIR[Ar. < NÂSIR] ile MÜTENASSIR[Ar. < NASR] ile MÜTENÂSİR[Ar. < NESR] ile MÜTENÂSİL[Ar. < NESL]

( Yardımlaşan, birbirine yardım eden. İLE Hristiyan olan, tenassur eden. İLE Saçılan, intisâr eden. İLE Doğup büyüyen, tenâsül eden. )


- MÜTENÂZIR[Ar. < NAZAR] ile MÜTENAZZIR[Ar.]

( Birbirinin karşısında bulunan, birbirine bakan, tenâzur eden. | [mat.] Bakışık, simetrik. | [kimya] Bakışık. | [toplumb.] Karşılık. İLE Düşünerek dikkatle bakan, dikkatle bakarak düşünen. )


- MÜTENEBBÎ[Ar. < NEBE] ile MÜTENEBBİH[Ar. < NÜBH]

( Peygamberlik iddiasında bulunan, peygamberlik taslayan, yalancı peygamber. İLE Uyanan, uyanık, intibâh eden. | Uslanan, aklını başına toplayan. )


- MÜTENEFFİL[Ar.] ile MÜTENEFFİR[Ar. < NEFRET]

( Nâfile namaz kılan. İLE Nefret eden, iğrenen, tiksinen. )


- MÜTENEFFİS[Ar. < NEFES] ile MÜTENEFFİZ[Ar. < NÜFÛZ | çoğ. MÜTENEFFİZÂN]

( Soluk alan, soluyan, teneffüs eden. | Yorgunluk alan, dinlenen. İLE Sözü geçen, nüfuzlu. )


- MÜTENEKKİRÂNE[Ar.] ile MÜTENEKKİREN[Ar.]

( Giysi değiştirerek kendini gizleyene yaraşır biçimde, mütenekkire. İLE Giysi değiştirerek kendini gizleyen, mütenekkir olarak. )


- MÜTENEMMİL[Ar.] ile MÜTENEMMİR[Ar.]

( Karınca gibi kaynaşan. İLE Kaplanlaşan, kaplan huylu olan. | Sert bir dille korkutan. )


- MÜTENESSİK[Ar. < NASK] ile MÜTENESSİK[Ar.]

( Sürekli olarak, aynı biçimde, biteviye olan, yeknesak, tenessuk eden. İLE Kulluk eden. )


- MÜTENESSİR[Ar. < NESR] ile MÜTENEŞŞİR[Ar.]

( Saçılan, tenessür eden. İLE Dağılan, yayılan, intişar eden. )


- MÜTENEVVİ[Ar. < NEV] ile MÜTENEVVİH[Ar. < NEVHA] ile MÜTENEVVİR[Ar. < NÛR]

( Türlü, çeşitli, çeşit çeşit, değişik, nevîlenen, tenevvü eden. İLE Ağlayan, feryâd eden, tenevvüh eden. İLE Parlayan, nurlanan, tenevvür eden. )


- MÜTENEZZİH ile ...

( Gezintiye çıkan, gezip eğlenen, tenezzüh eden. | Temize çıkan, aklanan. )


- MÜTENEZZİLÂNE[Ar.] ile MÜTENEZZİLEN[Ar.]

( Alçalana, mütenezzil olana yaraşır yolda. İLE Alçalarak, tenezzül eden. )


- MÜTERÂDİF[< RİDF]/SİNONİM[İng.] değil/yerine/= EŞANLAMLI

( TERÂDÜF EDEN, BİRBİRİNİN ARDI SIRA GİDEN | YAZILIŞI AYRI, ANLAMI BİR OLAN, ANLAMDAŞ [İng., Fr. SYNONYME] )


- MÜTERAHHİL/E[Ar.] ile MÜTERAHHİR[Ar.] ile MÜTERÂHİ[Ar. < RAHVET]

( Göç eden, bir yerden bir yere göçen, terahhül eden. İLE Deniz gibi dolup taşan, dolup taşan. İLE Geri çekilen, ağır davranan, yavaş hareket eden. )


- MÜTEREDDİT[Ar.] değil/yerine/= İKİRCİKLİ


- MÜTEREFFİ[Ar. < REF] ile MÜTEREFFİH[Ar. < REFH] ile MÜTESÂİD[Ar. < SUÛD]

( Yukarı kalkan, yükselen, tereffu eden. | Ululuk gösteren. İLE Refah bulan, rahat ve bolluk içinde yaşayan. İLE Yukarı çıkan, yükselen, ağan, suûd eden. )


- MÜTEŞABİH ile/ve/değil/||/<> MESEL


- MÜTESÂİB[Ar.] ile MÜTESA'İB[Ar.]

( Esneyen, tesâüb eden. İLE Güç olan, güçleşen. )


- MÜTESÂİD[Ar. < SUÛD] ile MÜTESA'İD[Ar.]

( Yukarı çıkan, yükselen, ağan, suûd eden. İLE Yukarı çıkan, yükselen. )


- MÜTEŞA'İR[Ar. < ŞAAR] ile MÜTEŞÂİR[Ar. < Şİ'R]

( Saçlı, kıllı, kılı çok olan. İLE Şairlik taslayan. )


- MÜTEŞÂKÎ[Ar.] ile MÜTEŞÂKİL[Ar. < ŞEKL]

( Birbirine, durumlarından şikâyet edenlerden her biri. İLE Bir biçimde olan, biçimi birbirine benzeyenlerden her biri. | Aruz bahirlerinden, fâilâtün mefâîlün mefâîlün vezni. )


- MÜTESÂLİH[Ar. < SULH] ile MÜTESALİH[Ar.]

( Barışan, sulh yapan, tesâlüh eden. İLE Sağır gibi görünen, sağırlık gösteren. )


- MÜTEŞEBBİH:
"BENZER" ile/ve/değil/||/<>/< ŞÜPHE


- MÜTEŞEBBİS[Ar.] değil/yerine/= GİRİŞİMCİ


- MÜTEŞEBBİS[Ar.] değil/yerine/= GİRİŞKEN/GİRİŞİMCİ


- MÜTESEHHİR[Ar. çoğ. MÜTESEHHİRÎN] ile MÜTESE'İL[Ar. < SU'AL]

( Gece uyuyamayıp sabahlayan. İLE Dilenen, dilenci, tesâül eden. )


- MÜTEŞEKKÎ[Ar. < ŞEKVÂ] ile MÜTEŞEKKİK[Ar.]

( Şikâyette bulunan, şikâyetçi, sızlanan. İLE Şekk[%50-50] ve şüphede kalan, şüpheden kurtulamayan. )


- MÜTEŞEKKİL[Ar. < ŞEKL] ile MÜTEŞEKKİR[Ar. < ŞÜKR]

( Şekillenmiş, biçimlenen, teşekkül etmiş. | Meydana gelmiş, kurulmuş, olmuş, oluşmuş, olma. İLE Teşekkür eden, iyilik bilen, iyiliğe karşı nâzik davranışla. )


- MÜTESELLİ[Ar. < SÜLVÂN] ile MÜTESELLİH[Ar. çoğ. MÜTESELLİHÎN]

( Avunan, acıyı/kederi unutur gibi olan, teselli bulan. İLE Silahlanan, silah kuşanan. )


- MÜTEŞELŞİL = AKIŞ

( Şarıl şarıl akıp çağlayan, teşelşül eden. )


- MÜTESELSİLEN[Ar.] ile SIRA İLE, BİRBİRİ PEŞİ SIRA, ZİNCİRLEME

( SIRA İLE, BİRBİRİ PEŞİ SIRA, ZİNCİRLEME )


- MÜTESEMMÎ[Ar.] ile MÜTESEMMİM[Ar. < SEMM] ile MÜTESEMMİN[Ar.]

( Bir ad ile adlanan, müsemmâ olan. İLE Zehirlenen, tesemmüm eden. İLE Semiren, semen kazanan, tesemmün eden. )


- MÜTEŞEMMİL[Ar.] ile MÜTEŞEMMİR[Ar. < ŞEMER]

( İhrâma bürünen, teşemmül eden. İLE İşe hazırlanan, kollarını sıvayan, teşemmür eden. )


- MÜTESERRÎ[Ar.] ile MÜTESERRİ[Ar. < SÜR'AT]

( Odalık edinen, teserrî eden. İLE Hız(sür'at) gösteren, koşan, teserrü eden. )


- MÜTEŞETTÎ[Ar.] ile MÜTEŞETTİT/E[Ar. < ŞETAT]

( Bir yerde kışlayan, kışı geçiren, teşerrî eden. İLE Dağılan, karışan, perişan olan, teşettüt eden. )


- MÜTESEYYİB[Ar.] ile MÜTESEYYİB[Ar. < TESEYYÜB | çoğ. MÜTESEYYİBÎN]

( Dul kalan kadın, teseyyüb eden. İLE Kayıtsız davranan, aldırış etmeyen, teseyyüb eden. )


- MÜTEVÂDD[Ar.] ile MÜTEVÂDİ[Ar.]

( Birbirine sevgi gösteren. İLE Düşmanlığı bırakarak barışan, tevâdu eden. )


- MÜTEVAKKI[Ar. < VAK] ile MÜTEVAKKİ[Ar. < VİKAYE]

( Bekleyen, uman, medet uman, tevakku eden. İLE Kendini gözeten, sakınan, çekinen, tevakkî eden. )


- MÜTEVALİ[Ar.] değil/yerine/= ARDIŞIK


- MÜTEVÂLÎD[Ar. < VÂLİDE] ile MÜTEVÂRİD/E[Ar. < VÜRÛD]

( Birbirinden doğup üreyen. İLE Gelen, tevârüd eden. )


- MÜTEVÂZI değil/yerine/= ALÇAKGÖNÜLLÜ/GÖNLÜ YERDE/KOTKU


- MÜTEVÂZI[Ar. < VAZ | çoğ. MÜTEVÂZIÎN] ile MÜTEVÂZİ[Ar. < VEZY] ile MÜTEVÂZZÎ[Ar.]

( Alçakgönüllü, kibirsiz, tevâzu gösteren. | Gösterişsiz. İLE Birbirine muvâzî olan. | Paralel. İLE Abdest alan. )


- MÜTEVÂZILIK değil TEVÂZÛ


- MÜTEVELLÎ[Ar. < VELY] ile MÜTEVELLİH[Ar.] ile MÜTEVERRİ[Ar. < VERÂ]

( Birinin yerine geçen. | Bir vakfın yönetimi, kendine verilmiş olan kişi. İLE Hayran olan/olmuş, şaşan/şaşmış, aklı başından giderek sersem ve hayran olan, tevellüh eden. İLE Dinin emrettiği şeylere sımsıkı bağlı kalan. )


- MÜTEVELLİ değil/yerine/= TURGUEGE


- MÜTEZAHHİR[Ar. < ZAHR] ile MÜTEZÂHİR[Ar. < ZUHÛR]

( Karısına, nikâhı bozacak bir söz söyleyen. | Biri tarafından yardım edilen, taraflısı olan. İLE Görünen, çıkan, tezâhür eden. )


- MÜTEZÂHİF[Ar. çoğ. MÜTEZÂHİFÎN] ile MÜTEZÂİF[Ar. < ZIF]

( Savaşta, birbirinin üzerine yürüyüp çatan. İLE Kat kat artan, iki ya da daha çok katı olan, tezâüf eden. )


- MÜTEZÂVİL[Ar.] ile MÜTEZÂVİR[Ar. çoğ. MÜTEZÂVİRÎN]

( Bir şeyi, bir şeye yaklaştıran, tezâvül eden. | Bir şey ortaya çıkarmaya çalışan. İLE Birbirini ziyaret eden, birbirini gidip gören. )


- MÜTEZAYİT[Ar.] değil/yerine/= ARTAN/ÇOĞALAN


- MU'TEZİL[Ar. < AZL] ile MU'TEZİR[Ar. < ÖZR]

( Topluluktan/toplumdan ayrılıp bir tarafa çekilen, îtizâl eden. İLE Özür dileyen. )


- MUTFAK ile GALİ[Fr. < Ar.]

( ... İLE Alçak ve altı düz gemi. | Gemilerin üst güvertelerinde ve palavralarında bulunan mutfak. )


- MU'TÎ/A[Ar. < TÂAT] ile MU'TÎ[Ar. < ATÂ]

( Boyun eğen, itaat eden. | Bağlı. | Rahat. İLE Veren, îta eden. )


- MUTLAK DEĞER ile/||/<> SAYI DEĞERİ

( Mutlak uzaklık, sayı değeri kendisidir )

( Formül: |-5|=5 İLE -5 )


- MUTLAK DEĞERLİ ile/değil/yerine DEĞERLİ


- MUTLAK EŞİK DEĞERLERİNDE:
GÖRME ile/ve İŞİTME ile/ve TAT ALMA ile/ve KOKU ALMA(ŞAMME[Ar.], ODORAT[Fr.], SMELL[İng.]) ile/ve DOKUNMA

( Karanlık bir gecede 50 km.'den bir mum ışığı. İLE/VE Sessiz bir ortamda 5 metreden bir kol saatinin işleyişi. İLE/VE Sekiz litrelik bir suda bir çay kaşığı şeker. İLE/VE Altı odalı büyük bir evde bir damla esans. İLE/VE Bir santimetre yükseklikten yüzüne düşen bir sineğin kanadı. )


- MUTLAK KABUL ETMEK ile/değil/yerine ÖNEMSEMEK


- MUTLAK (KAVRAMLAR) ile/ve/değil EYTİŞİMSEL/DİYALEKTİK (KAVRAMLAR)


- MUTLAK (KAVRAMLAR) ile/ve/değil EYTİŞİMSEL/DİYALEKTİK (KAVRAMLAR)

( Birbirinden ayrılamayan kavramların didişmesi. )

( [not] ABSOLUTE (CONCEPTS) vs./and/but DIALECTIC (CONCEPTS) )


- MUTLAK MEKÂN ile/ve FİZİKÎ MEKÂN


- MUTLAK ÖZGÜRLÜK >< EŞİTLİK ile/<> MUTLAK EŞİTLİK >< ÖZGÜRLÜK

( Özgürlük ve Eşitlik, genişlediği oranda, birbirini yok eder.
[ "Mutlak Özgürlük" diye bir şeyden söz ettiğimiz oranda "Eşitlik"ten,
"Mutlak Eşitlik" diye bir şeyden bahsettiğimiz oranda da, "Özgürlük"ten söz edemeyiz. ] )


- MUTLAK REFRAKTER ile/||/<> GÖRECELİ REFRAKTER

( Mutlak hiç uyarılamaz, göreceli güçlü uyarı. )

( Formül: Impossible İLE difficult )


- MUTLAK SICAKLIK ile/||/<> BAĞIL SICAKLIK (İKİLİ KARŞILAŞTIRMA)

( Mutlak Kelvin ölçeği, bağıl Celsius/Fahrenheit ölçeğidir )

( Formül: K İLE °C )

( William Thomson (Lord Kelvin) tarafından 1848 yılında keşfedildi/formüle edildi. )


- MUTLAK UZAY ile/||/<> MUTLAK MEKÂN

( )

( Bilinmiyor tarafından keşfedildi/formüle edildi. )


- MUTLAK ZAMAN ile/ve MUKAYYET ZAMAN ile/ve PSİKOLOJİK ZAMAN


- MUTLAK ile/ve ADÂLET

( ABSOLUTE vs./and JUSTICE )


- MUTLAK ve/=/||/<> ADEM


- MUTLAK ile/ve/değil ALIŞKANLIK


- MUTLAK ile/ve/değil/yerine DÜŞÜNME BİÇİMİ


- MUTLAK ile/değil/yerine MUTFAK

( İdeoloji. İLE/DEĞİL/YERİNE Felsefe. )


- MUTLAK[Ar.] değil/yerine/= SALT/SALTIK


- MUTLAK ile/değil/yerine UZLAŞILMIŞ


- (MUTLAKA) DİŞ İPİ KULLANMALI!


- MUTLAKA ile/değil ELBETTE


- MUTLAKA ile/ve/değil/yerine/||/<> KUŞKUSUZ


- MUTLAK/LIK ile/ve/||/<> BAĞLAYICI/LIK


- MUTLAK/LIK ile/ve KESİN/LİK

( ABSOLUTE vs./and DEFINITENESS | CERTAINTY )


- SALTIK/LIK / MUTLAK/LIK ile/ve/||/=/<> KOŞULSUZ/LUK


- MUTLAK/LIK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> YETKİN/LİK

( Bir şeyin mutlak olması, yetkin olduğu anlamına gelmez. )


- MUTLU İKEN ile ÜZÜNTÜLÜ İKEN ile ÖFKELİ İKEN

( Söz verme! İLE Yanıt verme! İLE Karar verme. )


- MUTLU-MESUT (YAŞAMAK)


- MUTLU OLABİLMEK ile/ve "TAM OLABİLMEK"


- MUTLU OLMAK:
"HERŞEYİN YOLUNDA OLMASIYLA" değil SORUNLARI, GÖRMEMEZLİKTEN GELEREK


- MUTLU OLMAK İÇİN GEREKEN "BENCİLLİK":
"SADECE KENDİNİ DÜŞÜNMEK" değil/yerine ÖNCELİKLE KENDİNİ DÜŞÜNEBİLMEK


- MUTLU ile/ve/<> MEMNUN

( Başarının sırrı nedir bilmiyorum fakat başarısızlığın sırrı herkesi memnun etmeye çalışmaktır. )

( HAPPY vs. PLEASED/GLAD )


- MUTLULUĞU ANIMSAMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< MUTLULUK

( [Çoğunluk için ne yazık ki] Yaşamın küçük bölümünde yaşanılan mutluluktan geriye kalan büyük bölümü. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Yaşamın çok küçük bir bölümünde yaşanılan. )


- MUTLULUK ADASI ve/||/<>/< SIRADANLIK DENİZİ

( Mutluluk adasına, sıradanlık denizinden ulaşılır. )


- MUTLULUK ARAYIŞI değil/yerine MUTLULUK

( Mutluluğa engel olan şey, mutluluk arayışıdır. )

( Mutluluk, kelebek gibidir. Biz yakalamaya çalıştıkça, o kaçar. Ne zaman ki, dikkatimizi başka şeylere veririz, ancak o zaman gelip omzumuza konar. )

( [not] SEEKING HAPPINESS but HAPPINESS
HAPPINESS instead of SEEKING HAPPINESS )


- MUTLULUK:
DAHA ÇOK OLANI ARAMAK değil/yerine/>< DAHA AZ OLANIN, TADINI ÇIKARMAK


- MUTLULUK "DUYGUSU" değil MUTLULUK


- MUTLULUK:
"EN"/DAHA FAZLA ile/ve/değil/yerine/||/<>/&gt;&lt;/< EN/DAHA AZDAN ZEVK ALMA/ALABİLME


- MUTLULUK:
FİYATI OLANLARLA değil/yerine DEĞERİ OLANLARLA


- MUTLULUK:
GERÇEKLİK ile/ve/değil/yerine/-/||/<> BEKLENTİSİZLİK


- MUTLULUK İÇİN ...:
DAHA AZ ... ve/>< DAHA ÇOK ...

( ... nefret edelim. VE/>< ... sevelim.
... kaygılanalım. VE/>< ... dans edelim.
... alalım. VE/YERİNE/>< ... verelim.
... tüketelim. VE/YERİNE/>< ... üretelim/türetelim.
... somurtalım. VE/YERİNE/>< ... gülelim.
... konuşalım. VE/YERİNE/>< ... dinleyelim.
... korkalım. VE/YERİNE/>< ... deneyelim.
... yargılayalım. VE/YERİNE/>< ... kabul edelim.
... izleyelim. VE/YERİNE/>< ... yapalım.
... şikâyet edelim. VE/YERİNE/>< ... takdir/tebrik edelim. )


- MUTLULUK:
İSTASYON ile/değil/yerine/>< YOLCULUK


- MUTLULUK:
KİŞİDE/MALDA/MAKAMDA değil/yerine AMAÇTA


- MUTLULUK:
SAHİP OLDUKLARIMIZ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< NE KADAR AZ ŞEYE GEREKSİNIM DUYDUĞUMUZ


- MUTLULUK:
SEROTONİN ve/||/<> OKSİTOSİN ve/||/<> MELATONİN ve/||/<>
NORADRENALİN ve/||/<> FENİLETİLAMİN ve/||/<>
DOPAMİN ve/||/<> ENDORFİN ve/||/<> ASETİLKOLİN

( Özsaygı ve uyku hormonu. VE/||/<> Güven hormonu. VE/||/<> Coşku hormonu. VE/||/<> Heyecan hormonu. VE/||/<> Mutluluk hormonu. VE/||/<> Ödül hormonu. VE/||/<> Ağrı kesici hormon. VE/||/<> Uyanıklık hormonu. )

( )


- MUTLULUK, ...:
"YAŞAM TARZIMIZDA" değil YAŞAMA BAKIŞ TARZIMIZDA


- MUTLULUK ile AŞK ile EFSANE

( İki kişi, birbirini sever ve birlikte olurlarsa MUTLULUK olur. İki kişiden, biri sever de öbürü kaçarsa AŞK olur. İki kişi, birbirini sever de kavuşamazlarsa EFSANE olur. )


- MUTLULUK ile/ve/değil AVUNMAK


- MUTLU/LUK ve/||/<>/>/< DİNGİN/LİK


- MUTLULUK ile/ve/||/<> DOSTLUK ile/ve/||/<> AŞK

( Birlikte gülebiliyorsak. İLE/VE/||/<> Birlikte ağlayabiliyorsak. İLE/VE/||/<> Birlikte susabiliyorsak. )


- MUTLULUK ile/ve GÜÇ

( HAPPINESS vs./and POWER )


- MUTLULUK ile/değil/yerine/>< HAZ

( Keyif (haz), şeylere bağımlıdır, mutluluk ise değil. )

( Mutlu olmak için şeylere gereksinimimiz olduğuna inandığımız sürece, onların yokluğunun bizi perişan edeceğine de inanırız. )

( Gövdenin ve zihnin doğru hali ve doğru kullanımı alabildiğine haz vericidir. Yanlış olan, haz arayışı içinde olmaktır. )

( Mutlu olmadığınızdan, mutluluğu hazda ararsınız; haz acı getirir, bunun için de ona dünyevi dersiniz; o zaman başka türlü bir hazzı, acısız bir hazzı özlersiniz, ona da ilâhi/tanrısal dersiniz. )

( Mutluluk, dünyasal ve dünyasal olmayan, içte ve dışta gerçekleşen her şeydir. )

( Mutlu olmak için kendinizi (özünüzü) bilmek dışında hiçbir şeye gereksiniminiz olmadığını bilmek bilgeliktir. )

( Haz, acının geçici olarak ertelenişidir. )

( Pleasure depends on things, happiness does not. )

( Hazların büyüsüne kapıldığımız oranda/sürece, mutluluktan da uzaklaşmış oluruz. )

( As long as we believe that we need things to make us happy, we shall also believe that in their absence we must be miserable.
The right state and use of the body and the mind are intensely pleasant. It is the search for pleasure that is wrong.
Because you are not happy you seek happiness in pleasure; pleasure brings in pain and therefore you call it worldly; you then long for some other pleasure, without pain, which you call divine.
Happiness is both worldly and unworldly, within and beyond all that happens.
To know that you need nothing to be happy, except self-knowledge, is wisdom.
Pleasure is but a respite from pain. )

( HAPPINESS vs. PLEASURE )


- MUTLULUK ile/ve/değil HUZUR

( Kişi/insan her zaman için mutluluktur fakat asla mutluluk sahibi değildir. )

( Her şeyden çok iç huzuruna gereksiniminiz var -ki bu iç ve dış arasındaki uyumu gerektirir. )

( Huzurlu olmadıkça gerçeği göremezsiniz. )

( Eğer huzur istiyorsanız o yolda çaba göstermelisiniz. )

( İçindeki huzur kişinin felâketlere daha çabuk karşı gelmesini sağlar. )

( Huzuru olan kişi özgür olur ve özgür olan kişi de başkalarını özgürlüğe ulaştırır. )

( Omurgayı hiçbir eylem rahatsız etmediğinde, huzursuz zihin yavaş yavaş rahatlar. )

( Sadece aslî olanda sükûn ve huzur vardır. )

( Ne tür bir huzur? İstediğinize sahip olmanın huzuru mu, yoksa sahip olmadığınızı istememenin huzuru mu? )

( EUDAIMONIA ile/ve/değil ... )

( Takmadığın kadar. İLE/VE/DEĞİL Boşverdiğin kadar. )

( One is always bliss, but never blissful.
You cannot see the true unless you are at peace.
If you want peace you must strive for it.
What kind of peace is it? The peace of having what you want, or not wanting what you do not have? )

( [not] HAPPINESS, BLISS vs./and/but PEACE )


- MUTLULUK ile ISTIRAP

( Herkesle paylaşılabilir. İLE Özel ve az kişiyle paylaşılabilir. )


- MUTLULUK >< KİBİR/BÖBÜRLENME


- MUTLULUK = SAADET = HAPPINESS[İng.] = BONHEUR, FELICITÉ[Fr.] = GLÜCK[Alm.] = FELICITAS[Lat.] = FELICIDAD[İsp.]


- MUTLULUK ile/ve/||/<>/>/< SÜKÛN


- MUTLULUK ile/ve/değil/||/<>/< TATMİN OLMA


- MUTLULUK ile/ve/> VERİMLİLİK

( HAPPINESS vs./and/> PRODUCTIVITY )


- MUTLULUK ve/||/<>/>/< YETİNMEK


- MUTSUZLUK ya da KAYGILILIK ile/değil/yerine/>< HUZURLULUK

( Geçmişte. YA DA Gelecekte. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Şu anda ve burada/kilerle. )


- MUTSUZLUK MERKEZLERİ ile/ve/değil/yerine/>< MUTLULUK MERKEZLERİ

( 7. SAADET[SÜREKLİ MUTLULUK] MERKEZİ
------------------
6. YÜKSEK BİLİNÇ
5. KOŞULSUZ SEVGİ (BOLLUK)
4. SEVGİ
[mutluluk merkezleri]
ile/ve/değil/yerine/><
[mutsuzluk merkezleri]
3. GÜÇ
2. DUYGU
1. GÜVENLİK [en alt] )

( YÜKSEK BİLİNÇ KILAVUZU )


- MUTSUZLUK NEDENLERİ'NDE:
CEHÂLET ve DALGI/GAFLET


- MUTSUZLUK ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/< ÇOCUKLUĞUNU KAYBETMİŞ OLMAK


- MUTSUZLUK değil/yerine/></> DEĞERİNİ AZALTMAK

( Bir şeyin/kişinin, bize verdiği mutsuzluktan kurtulmak istiyorsak, ona verdiğimiz "değeri/itibarı" azaltmamız gerekiyor. )


- MUTSUZLUK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> MUTLULUK

( Sahip olduklarımızı unuttuğumuzdan dolayı. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Sahip ol(a)madıklarımıza ulaşmak için. )

( En mutsuz kişi, geçmiş ve/ya da geleceğe (fazla) odaklı olandır. )


- [ne yazık ki]
"MUTSUZ/LUK" ile/ve/||/<>/>/< "UMUTSUZ/LUK"

( Ahlâksızlık. İLE/VE/||/<>/>/< Küfür. )


- [ne yazık ki]
MUTSUZLUK:
"SAHİP OLAMADIKLARIMIZA ULAŞAMADIĞIMIZDAN DOLAYI" değil SAHİP OLDUKLARIMIZI UNUTMAKTAN DOLAYI


- MUTTASIF[< VASF] ile ...

( VASIFLANAN, KENDİNDE BİR HAL, BİR SIFAT, BİR VASIF BULUNAN, İTTİSÂF EDEN )


- MUTUAL İLE CONDİTİONAL İLE RELATİVE ile/||/<> BİLGİ ÖLÇÜLERİ

( Farklı bilgi ilişki metrikleri. )

( Formül: I(X;Y) = I(Y;X) ≥ 0 )


- MUTUALİZM İLE KOMMENSALİZM İLE PARAZİTİZM ile/||/<> SİMBİOZ TÜRLERİ

( Türler arası ilişkiler. )

( Formül: Mantar + Alg = Liken )


- MUTUALİZM İLE KOMMENSALİZM İLE PARAZİTİZM ile/||/<> SİMBİYOZ TÜRLERİ

( Türler arası etkileşim tipleri. )

( Formül: +/+ İLE +/0 İLE +/- )


- MUTUALİZM ile/||/<> PARASİTİZM

( Mutualizm +/+ iki fayda İLE parasitizm +/- tek fayda. )

( Formül: Win-win İLE exploitasyon )


- MUTUALİZM ile/||/<> PARAZİTİZM

( Mutualizm karşılıklı yarar İLE parazitizm tek taraflı yarar )

( Formül: +/+ (mutualizm) İLE +/- (parazitizm) )

Bugün[17 Kasım 2025]
itibarı ile 35.603 başlık/FaRk ile birlikte,
35.603 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(92/144)