M ile başlayan FaRkLaR
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
itibarı ile 35.603 başlık/FaRk ile birlikte,
35.603 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...
(14/144)
- AYRIŞTIRMAK ile/değil/yerine KAYNAŞTIRMAK
- [ne yazık ki]
AYRIŞ(TIR)MAK ile ÖTEKİLEŞ(TİR)MEK
- [ne yazık ki]
AYRIŞ(TIR)MAK ile/ve/<> YABANCILAŞ(TIR)MAK
- AYRIYET(T)EN değil AYRICA
- AYRIYKEN/AYRIYSAK ile/değil/yerine/>< BİRLİKTEYKEN/BİRLİKTEYSEK
( Yerlerdeyiz. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Ayaktayız. )
- AYŞE HANIM ÇEŞMESİ :
( Zekeriyaköy'de Kirazlıbahçe'ye (Çay Bahçesi) giderken tepenin alt kısmında ve yolun solundadır (H.1208, M.1793). Bu çeşmenin halk arasında kullanılan ismi "Soğuksu Çeşmesi'dir. Sokak Soğuksu Sokağındadır ve ismini bu sudan almıştır. Çeşme değişik zamanlarda onarım gördüğü ve onarım sırasında aslı korunmadığından mimari özelliğini kaybetmiştir. Çeşmenin suyu iptal edilmiş ve köy meydanındaki "Hayrat" çeşmeye bağlanmıştır. Çeşmenin kitabesinde şöyle yazmaktadır: Hüseyin aşkına iç bu çeşmeden mâ - ül hayat sahib - ül hayrat Ziştovi Ayşe Hanım (1208)". )
- ... değil AYŞEKADIN(FASULYE)
- AYTA = HİTABE[Ar.] = DECLAMATION[İng.] = DÉCLAMATION/HARANGUE[Fr..] = DEKLAMATION[Alm.]
( Tumturaklı konuşma. | Resmî bir yerde, üst seviyedeki kişiler karşısında söylenen ve oldukça kısa olması gereken söylev. [AYTA VURGUSU / ACCENT ORATOIRE] )
- AYTAÇ, ALİ ÇETİN (İST. 1989) :
( Sarıyerlidir. İlk, orta ve Lise öğrenimini tamamladıktan sonra İ.Ü. İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümünden mezun oldu. Arel Üniversitesinde Sosyoloji üzerine yüksek lisans tezi yaptı. CHP üyesidir. Gençlik kollarında çeşitli görevler üstlendi. Son Baskı isimli yerel gazetesinin genel yayın yönetmenidir ve Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Sarıyer Şubesi üyesidir. )
- AYTUĞ, PROF. DR. BURHAN (ERZURUM, 1929 - 2016) :
( İ.Ü. Orman Fakültesi öğretim üyesidir. İlk ve orta öğrenimini Erzurum'da tamamladıktan sonra, 1949'da İ.Ü. Orman Fakültesini bitirdi. Askerliğini takiben 1953 yılında İ.Ü. Orman Fakültesi Orman Botaniği Kürsüsünde asistan oldu. 1958'de "Ormancılık bilimleri Doktoru", 1964'te aynı kürsüde "Doçent" unvanlarını aldı. 1972 yılında profesörlüğe yükseldi. Değişik ülkelerde mesleği ile ilgili araştırma ve incelemelerde bulundu. Yirmi Avrupa ülkesini kapsayan "Atlas Europeen des Pollens Allergistants" da "Calendrier Polliniquesen Turquie" araştırmalarıyla Türkiye'yi temsil etti. Montreal ve New York Üniversiteleriyle Türkiye'de yapılan ortak bir araştırmadan ötürü Dr. J. Bordaz ve Dr. D. Perkins ile birlikte "Canada Council'in 1968 yılı "Bilim Ödülü" nü kazandı. Kitap, atlas, bilimsel araştırma ve bilimsel makale olarak 89 yayım gerçekleştirdi. Bunların 20'si yurtdışında yayınlandı.1975 - 1980 yıllarında İ.Ü. Orman Fakültesinde iki kez dekanlık görevi üstlendi. İ.Ü. Orman Fakültesinin en büyük ihtiyacı olan bir araştırma ormanı kazandırmak için büyük mücadele verdi ve başardı. Kazandırdığı "Araştırma Ormanı" (Bilezikçi Çiftliği), kendisinden sonra YÖK'cü tutumlarla yitirilme aşamasına gelen Bilezikçi Çiftliği'ni geri alabilmek için yargı yolu ile verdiği onurlu kavgayı kazanarak çok büyük bir başarı elde etti. )
- AYURVEDA TIBBI ile/||/<> HİPOKRAT TIBBI
( Ayurveda dosha dengesi üzerine kuruludur İLE Hipokrat tıbbı dört sıvı kuramıne dayanır. )
( Charaka tarafından -200 yılında keşfedildi/formüle edildi. (-300--200) (Ülke: Hindistan) (Alan: Tıp, Biyoloji) (Önemli katkıları: Charaka Samhita, Ayurveda tıbbı) )
- AYVA ile/değil ALTIN AYVA
- AYVA ile JAPON AYVASI
( CYDONIA OBLONGA cum CHAENOMELES SPECIOSA )
( Ayva, Farsça'da, "sulu" ve "mavi" demektir. )
( SEFERCEL ile ... )
( ÂBÎ, BİH/Î ile ... )
- AYVAT BENDİ :
( Kâğıthane deresinin Ayvat Çayı üzerine Sultan III. Mustafa (1717 - 1774)'nın isteği üzerine 1765'te yapılmıştır. 156.000 m³ kapasitelidir. Bendin yüksekliği 12,57 m. uzunluğu 55,20 m, denizden yüksekliği ise 102 m dir. Bu bende Mustafa III Bendi de denilmektedir. )
- AZ ANLAYAN ile ÇOK ANLAYAN
- [ne yazık ki]
AZ BİLME ve/||/ne yazık ki/<>/> ÇOK SAVUNMA
- AZ BİLMEK ve/değil/için/||/<>/< ÇOK OKUMAK/DİNLEMEK/DÜŞÜNMEK
- AZ BUÇUK" ile/ve "AZ BİRAZ"
- AZ (")ÇALAN(") ile/>< (")ÇOK(") ÇALAN
( Hapse girer. İLE/>< "Kariyer yapar." )
- AZ / ÇOK değil/yerine ORANTISIZ/ORANTILI
- AZ İLE YETİNMEK ile/ve/||/<>/>/< ÖLÇÜLÜLÜK
( TO BE CONTENTED WITH FEW vs./and/||/<>/>/< MODERATION )
- [ne yazık ki]
"AZ İLE YETİNME(ME)K" ve/||/<>/> ÇOK'U BUL(AMA)MAK
- Az kullanılması gerekenleri ve kullanırken çok dikkat edilecekleri bil de KONUŞ!!! -ve
( "Demek ki"...
"Zâten", "herşey", "aslında" ve "sadece"
"sonuç" ile başlar/başlamış!
Az kullanılması gerekenleri ve kullanırken çok dikkat edilecekleri bil de KONUŞ!!!
"Zâten" diyerek, her "işine gelene/gelmeyene" bağlamadan KONUŞ!!!
"Aslında/esasında" "öyle/şöyle" (oldu/olacak) ise zamanında düşün de ona göre KONUŞ!!!
"Sadece/sırf" diyerek onca konuşulanı gözardı etmeden KONUŞ!!!
"Sonuçta" diyerek son sözü kendine ait kılmadan KONUŞ!!!
"Son tahlilde" deyince daha bir üst perdeden konuşmadığını bilerek KONUŞ!!!
"Temelde" olanın ne olduğuna iyi bak da ona göre sağlam KONUŞ!!!
"Normalde" diyerek tüm sürecin "anormal olduğu varsayımında ya da iddiasında bulunma"dan KONUŞ!!!
"Allah'tan" ise senin yetersiz diline/sözüne/onayına kalmayacağını anımsa da ona göre KONUŞ!!!
"Demek ki" ile her inancına ve kişisel sonuçlarına bağlamadan KONUŞ!!!
"Nasılsa" diyerek çıkarlarını öncellemeden KONUŞ!!!
"Ona bakarsan" diyerek sözü düşürmeden KONUŞ!!!
"Belki de" olasılıklarını düşünebiliyorsan birine ayrıcalık yapmadan KONUŞ!!!
"İlle de" o ya da öyle değil "koşulu" "koymadan/olmadan" KONUŞ!!!
"Kesinlikle... Kesinlikle..." diyerek kendi yetersizliğinin anlaşılacağını dikkate alarak KONUŞ!!!
"Diyelim ki" diyorsan doğru örnek seçerek KONUŞ!!!
"Ne var?" diyerek, ahmaklık etmeden KONUŞ!!!
"Ne var ki?" diyerek, "saf görünümlü" kurnaz olmadan KONUŞ!!!
"Ne peki?" diye anlaşılması çok basit olanı karmaşıklaştırmadan KONUŞ!!!
"Niye ki?" diyerek, hazırcı değil önce kendin düşün de ona göre KONUŞ!!!
"Elimde değil" diye kendini/başkalarını "kandır"(a)madığını bilerek KONUŞ!!!
"Ne bileyim" diyorsan düşünüp, öğrenip, bilebileceğini anımsa ve ona göre KONUŞ!!!
"Herkes"i katmadan KONUŞ!!!
"Hiç kimse" demeden KONUŞ!!!
"Hep"siz KONUŞ!!!
"Her zaman"a yaymadan KONUŞ!!!
"Hiçbir zaman" diye kestirip atmadan KONUŞ!!!
"Keşke ..." ile geçmişe dönmeye çalışmadan KONUŞ!!!
"Ya ..." ile belirsiz olanı belirlemeden KONUŞ!!!
"Böyle ... Böyle ..." demeden KONUŞ!!!
"Şey - şey - şey" demeden KONUŞ!!!
"Falan-filan" diye boşluğa bağlamadan KONUŞ!!!
"Bla-bla-bla" diye başka dilde kullanmadan KONUŞ!!!
"Dedi/Dedim" tekrarsız KONUŞ!!!
"Ben" diyerek kendini merkeze koymadan KONUŞ!!!
"Sen" diyerek kişileri katmadan, hedef almadan KONUŞ!!!
"Sen de" diyerek saldırmadan ve savunmadan KONUŞ!!!
www.FaRkLaR.net/KONUS )
( dikkat edilecekleri bil de KONUŞ!!! )
(





)
- AZ VEREN değil/yerine ÇOK VEREN
( Candan. DEĞİL/YERİNE Maldan. )
( Az veren, canından; çok veren, malından olur. )
( Aldığımız, "kâr"; verdiğimiz, yarar! )
- AZ YEMEK ile/ve/<>/değil/yerine ÇOK YEMEMEK
- AZ ile Az
( Nicelik, nitelik, güç, süre, sayı bakımından eksik. | Alışılmış olandan, umulandan ya da gerekenden eksik olarak. İLE Azot öğesinin simgesi. )
( FEW/LITTLE vs. FEW/LITTLE )
- AZ değil/yerine GEREKTİĞİ KADAR
- AZ ile/değil/yerine ÖZ
( Deme! İLE De! )
- AZ ile YOK
( NEDRET ile ... )
( FEW vs. THERE IS/ARE NOT )
- AZA ile/değil ARAZ
( Üye. | Örgen. İLE/DEĞİL İlinek. | Belirti. )
- AZAB:
TECELLÎDE İNAT ve TAASSUB
- AZAB ile/ve/<> HAZ
- AZÂB ile/ve/> LEZZET
- ÂZÂDE[Fars.] ve ÂMÂDE[Fars.]
( Başıboş, erkin, serbest olarak. İLE Hazır. )
- AZAK, ÇETİN (İST. 1943 - ...) :
( Sarıyerlidir. İlk, orta ve lise öğrenimini Sarıer'de yaptı. Ticari İlimler Akademisinden mezun oldu. Bir süre muhasebecilik ve sonra da Sigorta acenteliği yaptı. Siyasete CHP saflarında başladı, çeşitli görevler yaptı. Partinin kapanması üzerine SODEP'ne geçti ve yerel seçimlerde Sarıyer Belediye Meclisine üye seçildi (1984 - 1989). Çeşitli Sivil Toplum kuruluşunda üyedir. )
- AZALMA ile/ve BOZULMA
- AZALT ve/değil/yerine/||/<>/>/< BIRAK ve/değil/yerine/||/<>/>/< ÇOĞALT
( Yediğin yemeği...
Yemeğin tuzunu...
Yediğinin/içtiğinin şekerini...
Satın alacağın eşyaları...
Harcadığın parayı...
Boşa geçen zamanı...
Gözyaşlarını...
Kafaya taktıklarını...
Televizyon ve bilgisayar/internet başında harcadığın zamanı.
Telefonla uğraştığın süreyi...
Kişlerden beklentini...
VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/<
Hız yapmayı...
Şikâyet etmeyi...
Ertelemeyi, üşenmeyi ve "vazgeçmeyi"...
Çekingenliği...
Rezil olma "kaygısını"...
Alaycılığı...
Sabırsızlığı...
Çocuğuna taparlığı...
Mazeret üretmeyi...
Başkaları için yaşamayı...
"Yapamam" "düşüncesini"...
Bahaneleri...
Olumsuz düşünmeyi...
Olumsuz söz(cük)leri...
Surat asmayı...
Önyargıyı...
Kişileri ve kişiler üzerinden düşünmeyi/konuşmayı...
"Sen-ben" tartışmasını/davasını...
Herkesi eleştirmeyi...
Herkesi düzeltmeye çalışmayı...
VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/<
Özen göstermeyi...
Saygı göstermeyi...
Sevmeyi...
Selâm vermeyi...
Gülümsemeyi... :)
Olumlu düşünmeyi...
Vermeyi...
Sabrını...
Şükretmeyi...
Teşekkür etmeyi...
Su içme oranını/sıklığını...
Çocuklarla zaman geçirmeyi, oynamayı...
Özür dilemeyi...
Mazur görmeyi...
Alttan almayı...
İstikrarını...
Düş kurmayı...
Ayırmayı...
Yalınlaştırmayı...
Ara çözümleri...
Güzel söz söylemeyi...
Kitap ve sözlük okumayı... )
(
)
(
)
- AZALTICI TEDBİR/LER ile/ve/değil/yerine ÖNLEYİCİ TEDBİR/LER
( Ucuz, kolay. | Görünür. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Pahalı, kolay olmayan. | Pek görünmez. )
- AZAL(T)MA ile/ve ÇOĞAL(T)MA
( TO DECREASE vs./and TO INCREASE )
- AZÂMET["AZA:MET" değil AZAMET] ile/ve ZARÂFET
- AZAP ile/ve/<> ASLINDAN AYRI DÜŞMEK
- AZAP ile AZAP
( Dünyada günah işlemiş olanlara, ahirette verilecek ceza. | Büyük sıkıntı, ezinç. İLE Çiftlik uşağı. | Anadolu beyliklerinde, donanmada kullanılan asker. )
- AZAP/AZEB ile/||/<> AZAP
( Anadolu beyliklerinde donanma askeri. İLE/||/<> Osmanlı Ordusu'nda hafif piyade olarak kullanılan asker sınıfıdır. Bir tarihsel terim olarak kökeni bilinmez. 14. yüzyıldan başlayarak donanmadaki bir askeri sınıfın adı olarak kullanılmıştır. İlk dönemlerde azaplar, yaya ve deniz azapları diye ikiye ayrılırken sonraları duyulan gereksinme gereğince sınır kalelerinde görev yapan kale azapları ortaya çıktı. Bu askerler, ön saflarda savaşırdı. Savaşlarda hafif okçu birliklerine gereksinim duyulduğunda 20 - 30 eve bir asker düşmek üzere Anadolu'nun bekâr ve güçlü gençleri azap olarak seçilirdi. Bu biçimde asker toplanmasına “azap çağırtmak” denirdi. Ücretlerini bulundukları sancak öder ve kendilerinden savaş sırasında vergi alınmazdı. Azaplar en önde yer alır ve düşman üzerine ok yağdırırdı. İstanbul'un alınması sırasında orduda 20 bin azap vardı. Kale ve deniz azaplarının varoluşu II. Mahmut dönemine kadar sürmüştür. Azaplar, başına kırmızı börk giyer, ok, yay, pala, kakan ve kargı gibi silahlar kullanırdı. Deniz azapları, 15. yüzyıldan başlayarak oluşturuldu. Unkapanı Köprüsü'nün Galata bölümünde bugün Azap kapı olarak anılan yerde tersanenin yanında kışlaları vardı. Orada konaklar ve eğitimlerini yaparlardı. )
- AZAP[Ar. < AZAB < İZB: Tat, lezzet.] değil/yerine/= EZİNÇ
( Şiddetli acı ya da sıkıntı. )
- AZAP değil/yerine/= EZİNÇ
- AZAP değil/yerine HESAP
( Haramdan gelen ile. DEĞİL/YERİNE Helâlden gelenin. )
- AZAP ile ISTIRAP
- AZAR/TEKDİR/TEVBİH değil/yerine/= KIZGI/PAYLAMA
- AZAR ile/ve/değil/||/<>/< NAZAR
( Kime. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Ona. )
- AZAR[Fars.] değil/yerine/= PAYLAMA
- AZARLAMA ile/ve/değil/<> SORGULAMA
- AZARLAMA ile/değil SÖYLENME
- AZARLAMAK ile/ve/değil/||/<>/< TEPKİ (GÖSTERMEK)
- AZARLAMAK/İTAP/TEKDÎR/TEVBÎH[Ar.] ile/ve/değil/yerine UYARMAK
( Nush ile uslanmayanı, etmeli tekdîr
Tekdîr ile uslanmayanın hakkı kötektir! )
( Dostun azarı, olgunluğa[kemâle] götürür. )
( Kendini "azarla", kimse, seni azarlayamaz. )
- AZARYAN YALISI :
( Yalı Tüccar Bedros Azaryan tarafından Büyükdere'de Piyasa Caddesi üzerinde yaptırılmıştır. Yalının bir adı da "Vidalı Yalı" dır. Yalının tüm malzemeleri yurtdışından getirilmiş, montajı sırasında çivi yerine ahşap kavale (ahşap çivi/vida) kullanıldığı için binaya "Vidalı Yalı" denilmektedir. Bu yalı 1954 yılında Vehbi Koç (1901 - 1996) tarafından satın alınmıştır. Bina Vehbi Koç'un eşi Sadberg Hanım adı ile Müzesi olarak kullanılmaktadır. )
- AZARYAN, BEDROS (İST. 1842 - 1906) :
( Aristakes Azarya'nın büyük oğludur. Yüksek tahsilini tamamladıktan sonra babasının işlerini yönetti. 1899'da İstanbul Ticaret Odası Başkan vekili, 1901'de Başkanı oldu ve ölene kadar bu görevde kaldı. Şirket - i Hayriye'nin İdare Meclisi Üyesi, Aliyanz Sigorta Şirketi genel müdürlüğünde bulundu. Ermeni Katolik cemaatinin idari işleri ile ilgilenmen ve hayırseverliği ile tanınmıştır. Azaryan adını taşıyan yalısı Büyükdere Piyasa Caddesindeydi. Bu yalı Sadberg Hanım Müzesi olarak değerlendirilmektedir. )
- AZARYAN/VEHBİ KOÇ YALISI :
( Büyükdere, Piyasa Caddesi üzerindedir. 19. yy sonu yapılan bir tarihi eserdir. Ahşap binanın tüm malzemesi yurtdışından getirilip monte edilmek suretiyle inşâ edildiği ve inşatta çivi yerine ahşap vida kullanıldığı için yalının bir ismi de "Vidalı" yalıdır. Ancak yalı sahibinin ismi ile "Azaryan Yalısı" olarak bilinmektedir. Yalı sahibi Bedros Azaryan (1842 - 1906) Ayan azalarındandı. Yalıyı Vehbi Koç alınca "Vehbi Koç Yalısı" olarak anılmaya başlandı. Yalı çok büyük onarım gördü ve Koç ailesi tarafından müzeye dönüştürüldü (bkz. Sadberg Hanım Müzesi). )
- AZATLI SOKAK :
( Büyükdere Mahallesi sokaklarından biridir. Çeşitli nedenlerle ceza almış bazı kişilerin serbest bırakılması (Azat edilmesi) bu kişilerin bu sokakta ikamet etmeleri nedeni ile sokağa "Azatlı Sokak" ismi verildiği söylenmektedir. )
- AZ-BUZ (UĞRAŞMAMAK)
- AZ-ÇOK ile VAR-YOK
( LESS-MUCH vs. THERE IS/PRESENT - THERE IS NOT/ABSENT )
- AZ(DIR)MAK ile AYAKLAN(DIR)MAK
- AZERİ değil AZERBAYCAN["AZERBEYCAN" değil!] TÜRKÜ/TÜRKÇE'Sİ
- AZGIN/LIK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TAŞKIN/LIK
- AZI DİŞLERİ ile/ve/||/<>/> AKIL DİŞLERİ
( Öğütme dişleri. İLE/VE/||/<>/> Buluğ çağı ile yaklaşık otuz yaşları arasındaki gençlik dönemi arasındadır. Bundan dolayı bu dişlere, "akıl dişi" adı verilir. )
( DIRS[çoğ. ADRÂS] ile/ve/||/<>/> ... )
- AZI, GÖRÜP; "DÜNYAYA SAHİP OLACAĞIM(IZ)A" değil/yerine DÜNYAYI GÖRÜP AZA, SAHİP OLMAK
- AZIKLI = AZIĞI OLAN | YOKSULLARI DOYURAN
- AZİM ve/||/<>/> SEBAT ve/||/<>/> SABIR
( Başlarken. VE/||/<>/> Sürdürürken. VE/||/<>/> Bitirirken. )
- ÂZİME[Ar.] ile ÂZİME[Ar.]
( Kıtlık yılı. İLE Cuma günü. | Bayram günü. )
- AZÎMET değil/yerine/= GİTME, GİDİŞ
- AZİMLE "SIÇAN" BETONU DELER değil AZİMLİ SIÇAN, BETONU DELER
( Sıçanların kemirme gücü gibi kişinin da uğraştığı oranda elinden hiçbir şeyin kurtulamayacağına işaret eder! )
- AZIMSAMAK ile HAFİFE ALMAK
- AZIMSAMAK ile KÜÇÜMSEMEK
( UNDERESTIMATE vs. DESPISE )
- AZİMUT ile/ve/<> MANYETİK AZİMUT ile/ve/<> AZİMUT AÇISI ile/ve/<> AZİMUT PUSULASI
( Sabit bir nokta ya da kutup etrafında bir açıyla ölçülen konum, tepe noktası. İLE/VE/<> Manyetik kuzeye bağlı azimut. İLE/VE/<> Gök küresinin herhangi bir noktasıyla güney yönü arasındaki açı. İLE/VE/<> Herhangi bir gökcisminden kerteriz alarak, onun manyetik güney açısını belirlemek için kullanılan pusula. )
( AZIMUTH vs. MAGNETIC AZIMUTH vs. AZIMUTH ANGLE vs. AZIMUTH COMPASS )
- AZINI AZIMSAMA!:
ATEŞ ve/||/<> DÜŞMAN ve/||/<> SAYRILIK ve/||/<> BİLGİ
- ÂZÎR[Ar.] ile ÂZÎR[Ar.] ile ÂZÎR[Ar.]
( Ağrı, sızı, akıntı, ıstırap. | Azar. İLE Özür, özür dileyen. İLE Biçilmiş ekinin tarlada satılması. )
- AZITMA ile/ve/değil/yerine/> KAZITMA
- AZITMAK ile DAĞITMAK ile TOZUTMAK
- AZİZ PRODROMOS KİLİSESİ :
( Yenimahalle'de ve sahilde 16. yy da inşâ edilen kilise yıkıldıktan sonra, aynı yere küçük bir kilise inşâ edildi. 1834'te bu kilisenin yerine de bugün hala açık Aziz Prodromos kilisesi yapıldı. Bu kilise Terkos Metropolitliği ve Fener Rum Patrikhanesine bağlıdır. )
- AZÎZ[Ar.] değil/yerine/= MUHTEREM, SAYIN, İZZETLİ, ONURLU, GÜÇLÜ | SEVGİLİ
- AZİZE EFİMYA AYAZMASI :
( Aghia Triada Kilisesi yanında bulunan Azize Efimya Ayazması adını taşıyan ayazma Yakup Ağa tarafından ihya edildiyse de zamanla ayazma yıkılarak ortadan kalktı. )
- AZMA ile AZMAK ile AZMAK ile AZMAK ile AZMAK ile AZMAK
( Azmak durumu/eylemi. | Melez. İLE Küçük su birikintisi, gölcük. | Bataklık. | İLE Taşkınlıkta ileri gitmek. İLE Denizin, ırmağın vb. kabarması, taşması. | Yaranın, hastalığın, etkili, tehlikeli duruma gelmesi. | Eşeysel uyarıların artması. İLE Çamaşırın artık ağartılamaz duruma ge(tiri)lmesi. İLE Hayvanların iki ayrı ırktan doğması. | Bitkilerin aşırı büyümesi. )
- AZMAK ile AZMAK ile AZMAK[< AĞIZMAK]
( Taşkınlıkta ileri gitmek, kötülüğünü artırmak. | Denizin, ırmağın kabarması/yükselmesi. | Etkili, tehlikeli duruma gelmek. | Eşeysel duyguları artmak. | Çamaşırın, artık beyazlatılamaz duruma gelmesi. | İki ayrı ırktan doğmak. [Katır, Liger, Tigon gibi.] İLE Yolunu kaybetmek/şaşırmak. İLE Su birikmiş çukur ya da hendek. | Aakarsu kenarlarında yağmurdan sonra tarlalarda, yollarda görülen küçük su birikintisi, gölcük, su toplanan çukurcuk. | Bataklık, sızlık, büyük su birikintisi. | Azmak[< aġızmaḳ: Akarsuyun denize döküldüğü yer.] )
- AZMAK[Azr.]/AZDIM = YİTMEK/KAYBOLMAK[Tr.]/KAYBOLDUM
- AZMAN (OLMAK) ile/değil/yerine/>< UZMAN (OLMAK)
- AZMIŞ ile KUDURMUŞ
- AZNAVUR[Gürcüce] değil/yerine/= İRİ YARI
( İri yarı, kırıcı, sinirli, asık suratlı, sert kişi. )
- AZOTOMETRE değil/yerine/= AZOT ÖLÇER
- AZUK/AZUQ ile AZUK/AZUQ / MUNUK/MUNUQ ile AZUK/AZUQ
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Belirli olmayan. İLE Kaçan, yoldan çıkan kişi. İLE Azık, erzak. )
- AZUKLUG/AZUQLUG ile/ve/||/<>/> AZUKLUG/AZUQLUG
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Azığı olan kişi. İLE/VE/||/<>/> Erzak olarak hazırlanan şey. )
- AZ/YETERSİZ KAZANÇ TUTUMLU OLMAK
- B KAT SAYISI[EINSTEIN KAT SAYILARI] ile B KAYNAĞI
( Atom ya da moleküllerin elektronik seviyeleri arasındaki geçiş olasılığını ve soğurma kat sayısı bulunduğu takdirde, ışıma kat sayısının da kendiliğinden bulunabileceğini gösteren Anm, Bmn, ve Bnm kat sayıları. Bir n durumundaki atomlar v frekanslı bir elektromanyetik ışınıma maruz kaldıklarında, hv enerjili bir foton soğurarak daha yüksek bir m enerji seviyesine geçiş yapabilirler. Bu geçişi yapan atomların sayısı; Bnm Nn.u(v) ile verilir. Burada, u(v), v frekanslı ışının enerji yoğunluğu, Nn; n durumundaki atomların sayısı, Bnm; soğurma için Einstein kat sayısıdır. Benzer biçimde, m durumundaki atomlar da ışınla etkileşebilir ve foton yayarak n durumuna geçiş yapabilirler. Bu değişimi yapan atomların sayısı, BnmNmu(v) ile verilir. m durumundaki atomlar da kendiliğinden, bir foton yayınıyla n durumuna geçiş yapabilir. Bu geçişi yapan atomların sayısı da AnmNmu(v) ile verilir. Bu kat sayılar arasında Bnm/Bmn = gm/gn bağıntısı vardır. Burada, gm ve gn; m ve n durumlarının istatistik ağırlıklarıdır. Isıl denge durumunda Bmn = Bnm ve Anm = 8 πv³/c³ Bnm = 8 πv³/c³Bnm dir.
İLE
Elektron tüplerinde anot için yüksek gerilim, ekran ızgara için de güç kaynağı. )
( EINSTEIN COEFFICIENTS vs. B-POWER SUPPLY )
( LES COEFFICIENTS avec LA SOURCE DE LÉNERGIE DE B, LA SOURCE-B )
( EINSTEINKOEFFIZIENT mit B-STROMVERSORGUNG )
- B LENFOSİT İLE T LENFOSİT İLE NK ile/||/<> İMMÜN GÖZELERİ
( Üç temel lenfosit türü. )
( Formül: CD4⁺ (helper) İLE CD8⁺ (sitotoksik) )
- B LENFOSİT ile/||/<> T LENFOSİT
( B antikor üretici, T sitotoksik/helper. )
( Formül: Antibody İLE cell attack )
- B ile B ile Ba
( Türkçe abecenin ikinci harfi. İLE Bor öğesinin simgesi. İLE Baryum öğesinin simgesi. )
- B ile P
( B: Bel'in simgesi. [B, b] | Bor'un simgesi. [B] | Elektrik alınganlığın simgesi. [B] | Manyetik akı yoğunluğunun(indüklemenin) simgesi. [B] | Temel tanecik fiziğinde, Baryon sayısının simgesi. [B] | Basınç birimi Bar'ın simgesi. [b] |
Optik gerilme katsayısı brevster'ın simgesi. [b] | Yüzeyce genleşme katsayısının simgesi. [b]
İLE
P: Basıncın simgesi. [P, p] | Dinamik ağdalılık birimi poiz'in simgesi. [P] | Ettingshausen katsayısının simgesi. [P] | Fosforun simgesi. [P] | Gücün simgesi. [P] | Paritenin simgesi. [P] | Poynting vektörünün simgesi. [P] | Atomda, yörüngesel kuvantum sayısı l = 1 'e karşılık gelen elektron tabakalarının simgesi. [p] |
Momentumun simgesi. [p] | Piko [10¯¹2;] 'nun simgesi. [p] | Plank'ın simgesi. [p] | Protaktinyum'un simgesi. [Pa] | Protonun simgesi. [p, ¦p, 1p¹] | Yarı iletken tipinin [p tipi] simgesi. [p]
)
- B12 ve/||/<>/< HOLOTRANSKOBALAMİN
- B12'DE:
SİYANA KOBALAMİN ile/<> METİL KOBALAMİN
- B3LYP İLE PBE İLE HSE İLE M06 ile/||/<> DFT FONKSİYONELLERİ
( Yaygın exchange-correlation fonksiyoneller. )
( Formül: Exc[ρ] = Ex[ρ] + Ec[ρ] )
- B3LYP ile/||/<> MP2
( B3LYP hibrit DFT hızlı İLE MP2 korelasyon hassas. )
( Formül: Fonksiyonel İLE pertürbasyon )
- A/AN[Yun.] ile/||/<> ANTİ[Yun.] ile/||/<> Bİ/BİS[Lat.] ile/||/<> DE/DES[Fr.] ile/||/<> DİS[Yun.] ile/||/<> EX[Lat.] ile/||/<> EXO[Lat.] ile/||/<> EPİ[Yun.] ile/||/<> FOS[Yun.] ile/||/<> GEO( >JEO)[Yun.] ile/||/<> HETER/O[Yun.] ile/||/<> HYPO(HİPO)[Yun.] ile/||/<> HYPER(HİPER) ile/||/<> HYDRO(HİDRO)[Yun.] ile/||/<> HOMO[Yun.] ile/||/<> İL/İN ile/||/<> İNTER[Lat.] ile/||/<> İZO[Yun.] ile/||/<> COZMO(KOZMO)[Yun.] ile/||/<> KONTRA[İt.] ile/||/<> KO/KOL/KOM/KON[Lat.] ile/||/<> MAKRO[Yun.] ile/||/<> MİKRO[Yun.] ile/||/<> MONO[Yun.] ile/||/<> NEO[Yun.] ile/||/<> OTO[Yun.] ile/||/<> PAN[Yun.] ile/||/<> PAR/PARA[Yun.] ile/||/<> POLİ[Yun.] ile/||/<> PRE[Fr.] ile/||/<> PRO[Yun.] ile/||/<> RE[Lat.] ile/||/<> SYN/SYM/SEM[Yun.] ile/||/<> SÜR[Lat.] ile/||/<> TELE[Yun.]
( ANTİ-...
- Antiaging/anti-aging: Genç kalma, yaşlanmayı önleme; yaşlanmayı önleyici.
- Antialerjik: Duyarca önleyici/giderici.
- Antidepresan: Çökkünlük giderici.
- Antidiüretik: Sidik/idrar kesici.
- Antidiyabetik: Şeker düşürücü.
- Antidot(e): Panzehir.
- Antiemetik: Kusma önleyici.
- Antienfeksiyöz/antienfektif: Bulaş önleyici/giderici.
- Anti-enflamatuvar: Yangı giderici.
- Antiflojistik: Yangı giderici.
- Antifungal: Mantar giderici/karşıtı.
- Antihelmintik: Solucan kıran/giderici.
- Antihemorajik: Kanama kesici/önleyici.
- Antihipertansif: Kan basıncı düşürücü.
- Antikoagülan: Pıhtı önleyici/çözücü.
- Antikodon: Karşıt şifre.
- Antikonsepsiyonel: Gebelik önleyici.
- Antikonvülzif: Nöbet önleyici.
- Antimalarial: Sıtma ilacı.
- Antimikotik: Mantar ilacı/karşıtı.
- Antineoplastik: Kanser ilacı.
- Antinevraljik: Sinir ağrısı dindirici.
- Antiparaziter: Asalak karşıtı/ilacı.
- Antipiretik: Ateş düşürücü.
- Antiproliferatif: Çoğalım önleyici.
- Antiprüritik: Kaşıntı giderici.
- Antisekretuvar: Salgı önleyici.
- Antisepsi: Arıtım, bulaş giderici.
- Antiseptik: Arıtkan, bulaş gideren.
- Antispazmodik: Kasılım çözücü.
- Antistres: Gerilim giderici/önleyici.
- Antite: Özgün durum.
- Antite morbid: Sayrılıklı özgün durum.
- Antitermik: Isı/sıcaklık düşürücü.
- Antitussif: Öksürük kesici/önleyici.
- Antivertijinöz: Baş dönmesi önleyici. )
( Yok/luk. [ametal | amorf | aritmik] [analjezi | anestezi | anonim]
İLE/||/<>
Karşıt. [antibiyotik | antipatik | antitez]
İLE/||/<>
Çift, tekrar. [binok | bisiklet]
İLE/||/<>
Olumsuzluk.[demode | deforme | deşifre]
İLE/||/<>
Olumsuzluk ve güçlük. [diskalifiye | dismorf | disfonksiyon]
İLE/||/<>
Dışı, dışında, ...-dan başka. [exporte | expresyonizm | expresyon]
İLE/||/<>
Dışarıdan, dıştan bakılınca. [exotermik | exotizm]
İLE/||/<>
Üzerinde. [epiderm | epigrafi]
İLE/||/<>
Işık, parıltı. [fosfat | fosfor]
İLE/||/<>
Yerle ilgili ön ek. [jeofizik | jeoloji/jeolog]
İLE/||/<>
Öteki, öbür, başka. [heterojen | heterozigot]
İLE/||/<>
Aşağı, alt, daha alt. [hipoderm | hipotenüs | hipotez]
İLE/||/<>
Üstünde, aşırı, yukarı, dışında. [hipertansiyon]
İLE/||/<>
Su, suyla ilgili. [hidrosefali | hidrografi | hidrojen]
İLE/||/<>
Eş, benzer. [homojen | homonim | homolog]
İLE/||/<>
-dan yoksun. [illegal] [indirekt | inorganik]
İLE/||/<>
Ara, arası. [internasyonal | interpol]
İLE/||/<>
Eşitlik. [izobar | izotop | izoterm]
İLE/||/<>
Evren. [kozmogami | kozmopolit | kozmoloji]
İLE/||/<>
Karşı, aksi yönde. [kontrast | kontgerilla | kontratak]
İLE/||/<>
Birlik, beraberlik. [koalisyon | koleksiyon | konferans
İLE/||/<>
Büyük, geniş. [makrosefal | makrostopi]
İLE/||/<>
Küçük. [mikrofilm | mikrometre | mikrofon]
İLE/||/<>
Bir, tek. [monarşi | monolog | monopol]
İLE/||/<>
Yeni. [neolitik]
İLE/||/<>
Kendi, kendiliğinden. [otobiyografi | otopsi | otokritik]
İLE/||/<>
Bütün, birlik. [panorama | pankreas]
İLE/||/<>
Boyunca, karşı, üstünde, yanında. [paragraf | paralel]
İLE/||/<>
Çok. [poliandri | poliklinik]
İLE/||/<>
İlk, önceki, birinci. [prefabrik | prematüre]
İLE/||/<>
İleride, önde. [prolog | prova | prototip]
İLE/||/<>
Yeniden, tekrar, geri döndürmek. [reaksiyon | redaktör]
İLE/||/<>
Birlikte. [simetri | senfoni | sempati]
İLE/||/<>
Süper, üstünlük. [sürmenaj]
İLE/||/<>
Uzak, ırak. [teleferik | telefon | telepati] )
- BÂB-I ÂLİ/HÜMÂYUN ile/ve/||/<> BÂB-I ÂSÂFÎ ile/ve/||/<> BÂB-I MEŞÎHAT ile/ve/||/<> BÂB-I SERASKERÎ ile/ve/||/<> BÂB-I DEFTERÎ
( Sultan kapısı/makamı. İLE/VE/||/<> Sadrazam kapısı/makamı. İLE/VE/||/<> Seyhülislâm kapısı/makamı. İLE/VE/||/<> Genelkurmay başkanlığı kapısı/makamı. İLE/VE/||/<> Maliye kapısı/makamı. )
- BÂB[Ar. çoğ. EBVÂB] ile BÂB[Ar.] ile BÂB[Ar.]
( Kapı. | Geçit, boğaz. | Bölüm. | İş, biçim, mesele, yol, konu/mevzû. | Tövbe.[tas.] | Kaş ve göz[B] ve burun[|] ve kaş ve göz[B].[tas.] İLE Uygun, lâyık. Elverişli. Hayır, uğur. İLE Baba, ata. | Mânevî önder, şeyh. )
- BABA:
EVE, "EKMEK" GETİREN ile/ve/değil/||/<> SEVGİSİNE, EMEK VEREN
- BABA, HİMMET! > OĞLUM, HİZMET! değil BABA, HİMMET! =/<>/|| OĞLUM, HİZMET!
( "Hizmet edersen, himmet görürsün/ederim" DEĞİL Hizmet ederken himmet görürsün. )
- BABA KENAN PARKI :
( Maden mahallesi Şifa Evleri üst kısmındadır. 4.998 m2'lik bir alan üzerinde ki park yenilenerek Baba Kenan (Dereli) ismi ile hizmete açıldı. Parkta 2.208,03 m2'lik yeşil alanı, jimnastik aletleri, spor ve dinlence alanı bulunuyor. )
- BABALAR:
KAHRAMAN ve/||/<> İLK ÂŞIK OLUNAN
- BÂBET[Ar.] ile BABET[Fr.]
( Dizinde "kezâlik". | Uygun bir şey. | Bent, fıkra. | Taallûk, münâsebet. | Elmas dal. [süs] İLE Bayan [bale] ayakkabısı. )
- BÂBİL ASTRONOMİSİ ile/ve YUNAN ASTRONOMİSİ
( Belirli bir olgunun zamanını belirlemek. İLE/VE Belirli bir zamanda olgunun kendini belirleme. )
( Aritmetik. İLE/VE Geometrik. )
- BABİL EKOLÜ ile YUNAN EKOLÜ
- BACAK ile AYAK
( "LEG" vs. "FOOT" )
- BACAK/EL SALLAMAK ile/ve/değil/yerine BEKLENTİSİZ VE SAKİN, O ANDA VE ORADA OLMAK
( Bulunulan koşullardan çıkma ya da [çeşitli ve belirli/belirsiz] sıkılma durumlarında yapılan kontrolsüz el/kol/ayak/bacak sallamalarının/hareketlerinin nedeni daha çok "bir an önce o ortamdan/koşullardan çıkma/uzaklaşma" ya da "sonraki sürece/aşamalara geçme" isteği üzerinedir. Bunu da sürenin/sürecin "kısalması/hızlanması" beklentisiyle, farkında olmadan [/"ne yaptıklarını biliyor oldukları" "iddiasıyla"/zannıyla] el/ayak/bacak sallayarak ya da nesnelerle uğraşarak [çizerek, kağıt karalayarak, kalem çevirerek, nesne parçalayarak/delerek, tespih çekerek vs.], zihinlerini başka şeylerle meşgul ederek ve ancak bir şeylerle uğraşmak yoluyla çözmeye çalışırlar. Bu hareketler, "küçük/önemsiz/değersiz hareketler" varsayıldığından dolayı yapan kişi tarafından algılanmaz. [Daha çok da gençlikte/olgunlaşmamışlıktan ve/ya da cahillikten dolayı görülen/yaşanılan bir durumdur.] Bu durumlarda, çevredeki kişiler, çıkan sesle ya da gözleriyle ve zihinleriyle, yapılan harekete ister istemez takılırlar. Bu uyaranları, hem kişinin kendi için, hem de çevresindekileri düşünerek kontrol altında tutmaları gerekir. Bunu da, zihinlerini bulundukları zaman ve zeminde tutmaya çalışarak, geçmesi gereken zamana ve koşullara biraz daha sabrederek ya da odaklanarak sağlayabilirler. Sürekli olarak anımsanmalı ki, zihin, başka/çeşitli noktalarda bulunabilir fakat gövdeyi düşünce hızında bir yerlere taşımak olanaklı değildir. )
- BACAKLARIN KAPALI-AÇIK TUTULMASI('NI)
- BACHELOR ile/ve MASTER ile/ve Ph.D.
( KALFA ile/ve USTA ile/ve ÜSTAD )
( Üniversite mezunu. İLE/VE Lisansüstü yapmış. İLE/VE Doktora yapmış. )
( Terimlerden haberdar olmuş olur. İLE/VE Yayınları ve kaynakları tanır/tarar. İLE/VE Özgün bir şeyler ortaya çıkarır. )
- BACIKURUM ile/ve BACIMALAY
( [Malezya yöresel giysisi] Bayanların. İLE/VE Bayların. )
- BACON ile BACON
- BACTERIA ve ARCHAEA ve EUKARYA
( ... VE ... VE Hayvanların bulunduğu alan. )
- BACTERİOPHAGE ile/||/<> PLASMİD
( Bacteriophage bakteri enfekte eden virusken İLE plasmid bakteride bağımsız DNA parçasıdır )
( Formül: Lytic/lysogenic )
- BÂD[Fars.] ile BÂD[Fars.]
( Olsun, ola, olaydı. İLE Yel, rüzgâr. | Soluk, nefes. | Ah sesi, ah çekme. | [tas.] Allah'ın yardımı. | Övme, söz. | Büyüklük taslama, kibir. | Şarap. )
- BADAL ART:
UÇ ile/||/<> BARSGAN
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Uç ile Barsgân arasındaki bir dag geçidi. )
- BÂDÂŞ[Ar.] ile BAĞDAŞ[Ar.]
( Mükâfât[< kifâyet], yeterlilik. İLE İki ayağın da öteki bacağın uyluğunun altına alınarak oturma biçimi. )
- BA'DE[Ar.] ile BÂDE[Ar.]
( Sonra. İLE Şarap, içki. | Aşk, Allah sevgisi. | Halk öykülerinde Hızır'ın kahramanlara ve bazı saz şairlerine rüyalarında sunduğu içki. )
- BADEM ile ACIBADEM
( ... İLE Gülgillerden, bir meyve ağacı. | Bu ağacın, acımtırak, keskin kokulu meyvesi. )
( ... cum AMYGDALUS AMARA )
- BADEM ile/ve/||/<>/< ÇAĞLA
- BADEM ile KARGADELEN
( ... İLE Kabuğunun çok gevrek olması dolayısıyla kolay kırılan bir tür badem. )
- BÂDEM[Fars. BÂDAM] ile BÂDEM
( Bâdem ağacı. | Bu ağacın yaş ya da kuru yenilen yemişi. İLE Salatalık/hıyar. )
- BÂDİHE = ÂNİ İLHAM
- BÂDİNCÂN[Ar.] ile BÂDİNGÂN[Ar.]
( Patlıcan. )
- BAĞ/BAĞLANTI ile/ve AYRIM
( CONNECTION vs./and SEPERATION )
- BAĞ değil/yerine ÜZÜM
ile/ve/||/<>/>
BAĞCI değil/yerine ÜZÜM
( "Üzümünü ye, bağını sorma!" İLE/VE/||/<>/> Konu/durum/çözüm, bağcıyı dövmek değil üzümü yemek. )
- BAĞ MEZARLIĞI :
( Rumelihisarı'ndaki mezarlıklardan biriydi. Fakat bu mezarlık da ortadan kaldırıldı. )
- BAĞ:
ÖZERKLİK ve/<> HAZIR OLMA ve/<> GÖNÜLLÜLÜK/RIZÂ ve/<> HAREKETE GEÇME/GEÇEBİLME ve/<> KURABİLME(SÜRDÜREBİLME/SÜREKLİLİK) ve/<> PAYLAŞIM ve/<> GÜÇ
- BAĞ ile BAĞ[Fars.]
( Bir şeyi başka bir şeye ya da çok sayıda olanı topluca birbirine tutturmak için kullanılan ip, sicim, şerit, tel vb. düğümlenebilir nesne. | Sargı. | Bağlam, deste, demet. | İlgi, ilişki, rabıta. | Kemikleri birbirine bağlamaya, iç organları yerinde tutmaya yarayan lif demeti. | Bir halat üzerine atılan sağlam, düzgün ve istendiğinde kolayca çözülebilen her türlü düğüm. | Nota yazarken yan yana gelen aynı ya da farklı değerdeki notaların birbirine bağlanarak çalınacağını belirtmek için yapılan yay biçimindeki işaret. İLE Üzüm kütüklerinin dikili bulunduğu toprak parçası. | Meyve bahçesi. )
- BAĞ ile/ve/<> BAĞINTI
( vs./and/||/<> RELATION )
- BAĞ ile BAĞLANTI
( BOND vs. CONNECTION )
- BAĞ ile/ve/||/<>/> BÜTÜNLÜK
- BAĞ ile/ve/<> İLİŞKİ
( CONNECTION vs./and/<> RELATION )
- BAĞ değil/yerine/= ÜZÜMLÜK
- BAGAJ" ile/ve/||/<> "AJANDA"
- BAGAJ[Fr. BAGAGE] değil/yerine/= YÜKLÜK
- BAĞDAŞ KURMAK ile LOTUS OTURUŞU
- BAĞDAŞMA ve/||/<> AŞURE
- BAĞDAŞTIRMA ile ÖZDEŞLEŞTİRME
( Romantizme kapılma ya da saçma amaçları kendininkilerle özdeşleştirme tehlikesi vardır. )
( Arzuladığınız, korktuğunuz ve kendinizi duygularınızla özdeşleştirdiğiniz zaman, keder ve tutsaklığı yaratırsınız. )
( Sizi mutlu ya da mutsuz eden sadece kendinizi zihninizle özdeşleştirişinizdir. Zihninizin kölesi oluşunuza başkaldırın, tutsaklığınızı kendiniz yaratmış olduğunuzu görerek bağımlılık ve nefret zincirlerini kopartın. Özgürlük amacınızı zihninizde sürekli tutun, ta ki, özgür olduğunuz, özgürlüğün uzak bir gelecekte ve acı verici çabalarla kazanılacak bir şey olmadığı fakat onun her zaman sizin için, kullanmanız için hazır olduğu gerçeği içinize doğuncaya dek! )
( Tek sorununuz, her algıladığınız şeyle kendinizi özdeşleştirme hevesinde oluşunuzdur. )
(
When you desire and fear, and identify yourself vs. your feelings, you create sorrow and bondage.
It is only your self-identification vs. your mind that makes you happy or unhappy. Rebel against your slavery to your mind, see your bonds as self-created and break the chains of attachment and revulsion. Keep in mind your goal of freedom, until it dawns on you that you are already free, that freedom is not something in the distant future to be earned vs. painful efforts, but perennially one's own, to be used!
Your only problem is the eager self-identification vs. whatever you perceive. )
( TO RECONCILE vs. IDENTIFICATION )
- BAĞIL ile/ve/||/<> BAĞILLIK/İZÂFİYET/RÖLATİVİTE
( Görece. | Kendine özgü bir kımıldanışı olduğu hâlde başka bir nesneye uyarak sürüklenen nesnenin görünürdeki kımıldanışının niteliği. İLE/VE/||/<> Görece olma durumu. )
- BAĞIM ile BAĞINTI
( Bir şeyin ya da birinin gücü ve etkisi altında bulunma durumu. İLE Bir nesneyi başka bir nesne ile uyarlı kılan bağ. | Organizmanın değişik yapı, özellik ve olaylarında görülen karşılıklı ilgi, bağlılık, korelasyon. | İki ayrı veri grubu arasında bulunan ilişki derecesinin ölçümü, deneştirme, korelasyon. | İki ya da daha fazla değişken arasındaki bağıntı. | Görelilik. | İki ya da daha çok nitelik arasında matematik işlemleri yardımı ile kurulan bağlılık ya da eşitlik. )
- BAĞIMLI OLAY ile/||/<> BAĞIMSIZ OLAY
( Bağımlı birbirini etkiler, bağımsız etkilemez )
( Formül: P(A|B)≠P(A) İLE P(A|B)=P(A) )
- [ne yazık ki]
BAĞIMLI ile/değil TUTKUN
- BAĞIMLI/LIK(MÜPTELÂLIK) ile ISRARCI/LIK
( DEPENDENCE vs. TO INSIST )
- BAĞIMLILIK SAĞALTIMINDA:
ÜMİT ve/||/<>/> GÜVEN
( )
- BAĞIMLILIK SÜRECİ VE SONUCU:
HASTAHANE ve/||/<>/> CEZAEVİ/KODES[Yun.] ve/||/<>/> MEZAR
- BAĞIMLILIK ile/ve AŞIRILIK
( DEPENDENCE vs./and EXCESSIVENESS )
- BAĞIMLI/LIK ile/yerine BAĞLI/LIK
( Onlar mı size, siz mi onlara bağlısınız? )
( Do they depend on you, or you on them? )
( Herhangi bir şeye bağımlı değilim. Geçip giden gösteriyi, geçip giden gösteri olarak görüyorum.[Bazı/çoğu kişi ise nesnelere tutunup yapışıyor ve onlarla birlikte hareket ediyor.] )
( I am detached and see the passing show as a passing show, while you stick to things and move along with them. )
( DEPENDENCE vs. ATTACHMENT
ATTACHMENT instead of DEPENDENCE )
- BAĞIMLILIK = TAVAKKUF[Ar.] = BASTEGÎ[Fars.] = DEPENDENCE[İng.] = DÉPENDANCE[Fr.] = ANHÄNGIGKEIT, DEPENDENZ[Alm.] = DIPENDENZA[İt.] = DEPENDENCIA[İsp.] = CONIUNCTIO[Lat.] = TO KATANTES, SÜNDESMOS[Yun.] = AFHANKELIJKHEID[Felm.]
- BAĞIMLI/LIK ile/ve/||/<>/> DÜŞKÜN/LÜK ile/ve/||/<>/> TAŞKIN/LIK
- BAĞIMLILIK ile/değil/yerine/>< GEREKSİNİM
( [not] DEPENDENCE vs.//but/>< NEED
NEED instead of DEPENDENCE )
- BAĞIMLILIK ile ÖZDEŞLİK
( İnsan değil mi, hem yapar, hem tapar! )
( DEPENDENCE vs. IDENTITY )
- BAĞIMLILIK ile/ve SAPLANTI
( DEPENDENCE vs./and OBSESSION )
- [ne yazık ki]
BAĞIMLI/LIK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SINIRLI/LIK
- BAĞIMLILIK ile/ve YERİNDEN OYNATILAMAZLIK
( DEPENDENCE vs./and NOT POSSIBLE TO MOVE UP )
- [ne yazık ki]
BAĞIMLILIKTAKİ EN YAYGIN SAVUNMA MEKANİZMALARI:
İNKÂR ETME ile BAHANE BULMA ile YANSITMA
- BAĞIMSIZ DEĞİŞKEN ile/ve BAĞIMLI DEĞİŞKEN
( Tanım aralığı. İLE/VE Değer aralığı. )
- BAĞIMSIZ OLAYLAR ile/||/<> AYRIK OLAYLAR
( Bağımsız olaylar birbirini etkilemezken İLE ayrık olaylar aynı anda gerçekleşemez )
( Formül: Bağımsız: P(A∩B) = P(A)·P(B)\nAyrık: P(A∩B) = 0 İLE P(A∪B) = P(A) + P(B) )
- BAĞIMSIZ OLAYLAR ile/||/<> BAĞIMLI OLAYLAR
( Bağımsız olaylar birbirini etkilemez İLE bağımlı olaylar etkiler )
( Formül: P(A∩B) = P(A)P(B) İLE P(A∩B) = P(A)P(B|A) )
- BAĞIMSIZ ile/ve/değil/||/<>/< BAĞLANTISIZ
- BAĞIMSIZLAŞMA ile/ve/||/<> WILLIAM/WILHELM TELL
- BAĞIMSIZLIK ile/ve/yerine DAYANIŞMA
( INDEPENDENCE vs./and SOLIDARITY
SOLIDARITY instead of INDEPENDENCE )
- BAĞIMSIZLIK ile/ve/=/||/<>/< EKONOMİK BAĞIMSIZLIK
- BAĞIMSIZ/LIK ile/ve/değil/||/<>/< KAYITSIZ/LIK
- BAĞIMSIZLIK ile KEYFÎLİK
( INDEPENDENCE vs. ARBITRARINESS )
- BAĞIMSIZ/LIK ile/ve/||/<> ÖZERK/LİK
- BAĞIMSIZ/LIK ile/ve/||/<>/< ÖZGÜN/LÜK
- BAĞIMSIZLIK ile/ve ÖZGÜRLÜK
( Bağımsızlığınızı idrak edin ve mutlu kalın. )
( INDEPENDENCE vs./and FREEDOM
Realise your independence and remain happy. )
- BAĞIMSIZLIK ile/ve/||/<> RADİKAL BAĞIMSIZLIK
- BAĞIMSIZ/LIK ile/ve/||/<> TAM/LIK ile/ve/||/<> TUTARLI/LIK
( INDEPENDENT vs./and/||/<> COMPLETE vs./and/||/<> CONSISTANT )
- BAĞIMSIZLIK ile/ve/||/<> TARAFSIZLIK
( INDEPENDENCE vs./and/||/<> IMPARTIALITY/NEUTRALITY )
- BAĞINI KESMEK ile/ve KENDİNE YÖNELMEK
- BAĞINTI ve/||/<> ÖLÇÜT
( and CRITERION )
- BAĞINTILARDA:
YANSIMA ile BAKIŞIM(SİMETRİ) ile TERS BAKIŞIM ile GEÇİŞME
( xRx İLE xRy ise yRx İLE ... İLE xRy ^[ve] yRz ise xRz )
- BAĞINTILI/LIK ile/ve/||/<>/> ZORUNLU/LUK
- BAĞIR ile BAĞIR
( Göğüs, sine. | Ok yayının orta bölümü. | Dağın orta bölümü. | Ciğer, bağırsak vb. gövde boşluklarında bulunan örgenlerin ortak adı, ahşa. | Bir şeyin ortası, orta yeri. İLE Birinin sesini yükseltmesini istemek. )
- BAĞIRAN değil/yerine/>< BAĞIRMAYAN
( Değeri yüksek olmayan mal satanlar. DEĞİL/YERİNE/>< Değeri yüksek olan mal ve/ya da hizmet sunanlar. )
( İşportacı, eskici. DEĞİL/YERİNE/>< Kuyumcu/sarraf. antikacılar. )
( "Pop", "rock" vb. müzikçiler. DEĞİL/YERİNE/>< Sanat müziği/klasik müzik vb. söyleyen ve dinleyenler. )
- BAĞIRARAK SÖYLEMEK ile/değil/yerine/= SERT SÖYLEMEK
- BAĞIRLAK/BAĞIRLAQ ile BAGIRLIG
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Çöl tavuğu. İLE Kimseye boyun eğmeyen kişi. )
- BAĞIRMAK ile BOZLAMAK
( ... İLE Devenin anırması/"bağırması". | Çığlık koparmak. )
- BAĞIRMAK ile/değil YÜKSEK SESLE KONUŞMAK
( MİCHÂR[Ar.]: Yüksek sesle konuşan. )
- BAĞIRMAYA ZORLAYAN ACI/ISTIRAP ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SESSİZ KALMAYA ZORLAYAN ACI/ISTIRAP
( Ağırdır. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Çok daha ağırdır. )
- BAĞIRSAK-BEYİN EKSENİ ile/||/<> BAĞIRSAK-KARACİĞER EKSENİ
( Bağırsak-beyin ekseni vagus siniri ve nörotransmitterler üzerinden iletişim İLE bağırsak-karaciğer ekseni portal ven yoluyla iletişim sağlar. İkisi de iki yönlü etkileşim İLE farklı yolaklar kullanır. )
- BAĞIRSAK ile/ve/||/<> APANDİS[Fr. < APPENDICE]
(
)
( ... İLE/VE/||/<> Kör bağırsağın ince bir parmak gibi olan son bölümü. )
- BAĞIRSAKLAR:
BOŞALTIM DÜZENİ/SİSTEMİ değil SİNDİRİM DÜZENİ/SİSTEMİ
- BAĞIŞ ile/ve BORÇ
( Sahip olunan nakit paranın en fazla 3'te 1'i. İLE/VE Sahip olunan nakit paranın en fazla 10'da 1'ini tek kişiye ya da paylaştırarak birkaç kişiye. )
- BAĞIŞ ile/||/<> İHSÂN ile/||/<> LÜTÛF ile/||/<> HİMMET ile/||/<> KEREM ile/||/<>
İNÂYET ile/||/<> İLTİFAT ile/||/<> ATÂ ile/||/<> ATIFET ile/||/<> HÎBE
- BAĞIŞ ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< İNFAK
- BAĞIŞ ve RAHMET
- BAĞIŞ/HİBE ile/ve/değil/yerine HEDİYE
- BAĞIŞIKLIK DÜZENİNİN YAPISI ile BAĞIŞIKLIK DÜZENİNİN İŞLEVLERİ
( Beyaz kan gözeleri, lenf organları ve antikorlar gibi çeşitli bileşenlerden oluşur. İLE Gövdeyi hastalıklara neden olan mikroorganizmalardan korumaktır. )
- BAĞIŞLAMA ile/ve DAYANÇ/SABIR (ETME)
- BAĞIŞLANMAK ve/||/<>/< BAĞIŞLAMAK
( Pişmanlık duymayanı bağışlamak, "suya, resim yapmak" gibidir. )
- Bağırtmamak için DİNLE!!!
- BAĞLAÇ ile BAĞLAM ile BAĞLANTI/BAĞLANAK ile BAĞLAŞIK ile BAĞLAYICI ile BAĞLI
( Eş görevli sözcükleri ya da önermeleri birbirine bağlayan sözcük türü. İLE Deste. | Herhangi bir olguda olaylar, durumlar, ilişkiler örgüsü ya da bağlantısı. | Bir dil birimini çevreleyen, ondan önce ya da sonra gelen, çok sayıdaki durumda söz konusu birimi etkileyen, onun anlamını, değerini belirleyen birim ya da birimler bütünü. | Bent. İLE İki ya da daha çok şeyin birbiriyle bağlı bulunması, ilişki. | İki şey arasında ilişki sağlayan bağ. | Yapılacak işle ilgili sözlü ya da yazılı antlaşma. İLE Aralarında antlaşma ya da sözleşme sağlanmış olan kişi ya da topluluk, müttefik. | Sonuç, neden gibi birbiriyle sıkı sıkıya bağlı ve karşılıklı bağımlı olan nesne, terim. İLE Bağlama niteliği olan. | Bağlamaya ve birleştirmeye yarayan. | Uyulması zorunlu. | Kuruduğu zaman yüzeyde film oluşturan, pigment ve dolgu nesnelerini bir arada tutan, boyanın uçucu olmayan bölümü. İLE Bir bağ ile tutturulmuş olan. | Gerçekleşmesi bir şartı gerektiren, vabeste. | Sınırlanmış, sınırlı. | Kapatılmış olan, kapalı. | Bir kuruluşun yetkisi altında bulunan. | Birine, bir düşünceye, bir anıya saygı, aşk vb. duygularla bağlanan, sâdık, tutkun. | Halk inanışına göre, büyü etkisiyle eşeysel güçten yoksun edilmiş eril. )
- BAĞLAÇ = CONJUNCTION[İng.] = CONJONCTION[Fr.] = KONJUNKTION[Alm.] = CONGIUNZIONE[İt.] = CONJUNCIÓN[İsp.] = COPULA[Lat.]
- BAĞLAM ile/ve AÇI
- BAĞLAM ile/ve/||/<>/< ANLAM ile/ve/||/<>/< KAVRAM
( CONTEXT vs./and/<>/< MEANING vs./and/<>/< CONCEPT )
- BAĞLAM ile/ve BAĞLAÇ
( CONTEXT vs./and CONJUNCTION )
- BAĞLAM ile/ve/||/<> İTİBAR
- BAĞLAM ile/ve/||/<> KOŞUL/LAR
( CONTEXT vs./and/||/<> CONDITIONS )
- BAĞLAM ve/> NİYET ve/> EREK
( CONTEXT and/> INTENTION and/> AIM )
- BAĞLAM ve/||/<> YAŞAMSAL KOŞULLAR
- BAĞLAMA ile/ve/||/<> ÖZNEYE DUYARLILIK
- BAĞLAMAK ile/ve DÜĞÜM
( ... ile/ve UKDE[çoğ. UKAD] )
( ... ile/ve BEST )
- BAĞLAMLARDA DÜŞÜNCE ve/||/<>/> BİLME-İNANMA ve/||/<>/> EYLEME-YAŞAMA
- BAĞLANMA ENERJİSİ İLE KÜTLE KUSURU ile/||/<> NÜKLEER ENERJİ
( Çekirdek kararlılığının enerji açıklaması. )
( Formül: BE/A ≈ 8.8 MeV (Fe-56) )
- BAĞLANMA ENERJİSİ ile/||/<> İYONLAŞMA ENERJİSİ
( Bağlanma çekirdeği ayırma, iyonlaşma elektron koparma enerjisidir. )
( Formül: BE/A ~ 8 MeV İLE IE ~ eV )
- BAĞLANMA:
SAKİNLİK ve/||/<>/>< KAYGI
- BAĞLANMA ile/ve KARŞILIKLI RIZÂ
- BAĞLANTI:
BULMAK ile/ve/<>/> KURMAK
- BAĞLANTI (KURMAK) ile/ve YORUM (YAPMAK)
( TO MAKE CONNECTION vs./and TO INTERPRET )
- BAĞLANTI ile/ve BAĞLAM
( CONNECTION vs./and CONTEXT )
- BAĞLANTI ile/ve/||/<> BENZETME
- BAĞLANTI ile/||/<> ÇAĞRIŞIM
- BAĞLANTI ile/||/<> CROSSİNG OVER
( Bağlantı birlikte kalıtım İLE crossing over karışım. )
( Formül: Bağlı İLE rekombinant )
- BAĞLANTI ile ORANTI
( CONNECTION vs. PROPORTION )
( SAMYOGA ile ... )
- BAĞLANTI ile/ve ÖZDEŞLİK
( CONNECTION vs./and IDENTITY )
- BAĞLANTILANMA ile/ve/||/<> LEHİMLENME
- BAĞLAR MEVKİİ CAMİİ :
( Yeniköy'de Bağlar mevkiinde yapılan bu camiye Cevahirler Camii de denilmektedir. Tarihi bir özelliği yoktur. )
- BAĞLARALTI DALYANI :
( Baltalimanı koyunda kurulan bir dalyan olup İstanbul'un en büyük ve en çok balık avlanan dalyanıdır. )
- BAĞLARALTI KOYU :
( Rumelifeneri, Papazburnu ve Garipçeburnu arasında yer alan ve dalyan kurulan bir koydur. )
- BAĞLARALTI :
( Garipçe Köyü ile Rumelifener Köyü, Papazburnu ve Garipçe burnu arasında yer alan deniz sahili alandır. )
- BAĞLAYICILIK ile/ve BORÇLULUK
- BAĞLAYICILIK ile/ve/||/<> KANIT NİTELİĞİ
- BAĞLI ile/değil BAĞIMLI
- BAĞLILAŞIK ile BAĞLILAŞMA ile BAĞLILIK/BAĞLILAŞIM
( Biri ötekine bağlı olarak var olan, biri olmadan öteki düşünülemeyen iki şeyin bu ilişki yönünden durumu. İLE İki şey arasında karşılıklı bağıntı olmak ya da bağlılık kurmak. İLE Bağlı olma durumu, merbutiyet. | Birine karşı, sevgi, saygı ile yakınlık duyma ve gösterme, sadakat. | Bağlılaşım. )
- BAĞLILIK ile/ve GEREKSİNİM
( ATTACHMENT vs./and NEED )
- BAĞLI/LIK ile/ve/<> SAYGILI/LIK
- BAĞNAZLIĞIN KALKMASI:
BİLİMSEL TUTUM (İLE) değil FELSEFİ ANLAYIŞ (İLE)
- BAĞNAZ/LIK ile/ve/<> YOBAZ/LIK
( Bir düşünceye, bir inanışa aşırı ölçüde bağlanıp ondan başka bir düşünce ve inanışı kabul etmeyen/etmeme. İLE/VE/<> Dinde bağnazlığı aşırılığa vardıran, başkalarına baskı yapmaya yönelen/yönelme. | Bir düşünceye, bir inanca aşırı ölçüde bağlı olan/olma. | Kaba saba, incelikten anlamayan/anlamama. )
( BIGOT/RY )
- BAGRAM ile/= BAKU/BAQU
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Tepe. İLE/= Tepe. )
( BAGRAM KUM/BAGRAM QUM: Kum tepesi, kumul[remi âli'c-cûbeyl]. )
( BAGRAM KUMI/BAGRAM QUMI: Kâşgar ile Yârkend arasındaki kumluk arazi. )
- BAĞRIAÇIK, AYLA SERPİL (İST. 1957) :
( Orta ve Lise öğrenimini Notre Dame de Sion Fransız Kız Lisesinde okudu. Bristol Üniversitesi (İngiltere) ve Uluslararası İlişkiler dalında eğitim aldı. İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Fransız ve Roman Dilleri Bölümünden mezun oldu. Koç Holding bünyesinde iş hayatına atıldı. Üst düzeyde yönetici olarak görevler üstlendi. PERA Organizasyonu ve MEDKON Turizm Kurucusu ve Başkanı olarak görev yaptı. Ulusal ve uluslararası kongrelere katıldı. Pera Kültür Sanat ve Basın Danışmanlığı yaptı. Amerikan Deniz Kuvvetleri Donanması Sosyal ve Turistik Faaliyetler Koordinatörlüğü yaptı. Uluslararası 1993 EASD, 1998 En Başarılı Ulusal Kongre Ödülü, Amerikan Dz. Kuvvetleri Liyakat ödüllerini aldı. Sarıyer ve İstanbul Büyük Şehir Belediyesi Meclis üyesi olarak (2009 - 2014) görev yaptı. )
- BAĞSIZ/LIK ile/ve/<> BAHTSIZ/LIK
- BAĞY/İSYAN[Ar.] değil/yerine/= BAŞKALDIRI
( Azgınlık, zulüm, isyan. | İstemek, talep etmek. | Yaranın şişmesi. | Yağmurun şiddetle yağması. )
- BAHÂ[Ar.] ile BAHÂ'[Ar.] ile BÂHÂ/BÂHA[Ar.]
( Güzellik, zariflik. | Parıltı. | Alışma, dadanma. İLE Değer, kıymet, bedel. İLE Bir evin etrafiındaki kapalı avlu ya da bahçe. | Açık meydan, alan. | Suyun derin yeri. )
- BAHANE BULMAK ile/değil/yerine ÇÖZÜMÜNÜ/ÇARESİNİ BULMAK(/ARAMAK)
( "İstemediği/n" her şeye. İLE/DEĞİL/YERİNE (Gerçekten) İstediği herşeyin. )
- BAHANE ile/değil/yerine AYRINTI
- BAHÂNE yerine ÇÖZÜM/ÇÂRE
( [bir işi] Yapmak istemeyenin "tutumu". YERİNE Yapmak isteyenin tutumu. )
( "Çareler" yazısı için burayı tıklayınız... )
- BAHANE <> GÜZELLİK
- BAHANE[Ar.] = MAHANA/MAHNA
( İleri sürülen, sözde neden. )
- BAHANE ile/ve/||/<> MAKYAJ
- BAHANELERE SIĞINMAK ve/> BAHANELERE ESİR OLMAK
- BAHÂR[Fars. çoğ. BAHÂRÂN] ile BAHÂR ile BAHHÂR[Ar. < BAHR]
( Kışla yaz arasındaki mevsim. İlkyaz. [22 Mart - 21 Haziran arasıdır] İLE Güzellik. | Güzel. | Sığırgözü, papatya, sığır papatyası, sarı papatya. | Put, sanme, çelîpa. | Atılmış pamuk. | Ölçek. | Karanfil, tarçın, karabiber gibi kokulu şeyler. İLE Denizci, gemici. )
- BAHAR SUYU MESİRESİ :
( PTT Mahallesi sınırları içinde ve Sultansuyu mesiresi yanında bulunan bir mesiredir. Aynı zamanda Gazinosu, parkı ve çay bahçesi bulunmaktadır. )
- BAHAR[Fars. çoğ. BAHÂRÂN] ile BAHAR[Ar. çoğ. BAHARAT]
( [Kuzey yarımküre için] 21 Mart'ta, gündüz-gece eşitliğiyle başlayarak, 22 Haziran'da, gündönümü ile biten, kış ve yaz arasındaki mevsim, ilkyaz. | Bu mevsimde ağaçlarda açan çiçekler ve yapraklar. | Gençlik çağı. İLE Yiyecek ve içeceklere, hoş koku ve tad vermek için kullanılan kurutulmuş ve öğütülmüş bitkiler. )
( BAHARİYE: Divan Edebiyatı'nda, bahar betimlemesi ile başlayan kaside. )
( BİBERİYE: Ballıbabagillerden, Akdeniz çevresinde çok yetişen, yaprakları hoş kokulu bir bitki. [Lat. ROSMARINUS OFFICINALIS] )
- BAHAR[Fars.] ile MÜNİB[Ar. < NEVB]
( ... İLE İnâbe eden, azgınlıktan sakınarak Allah'a yönelen. | Güçlü yağan, yararlı yağmur. | Taze ve verimli bahar. )
itibarı ile 35.603 başlık/FaRk ile birlikte,
35.603 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(14/144)
(1996'dan beri)