Bugün[17 Kasım 2025]
itibarı ile 35.603 başlık/FaRk ile birlikte,
35.603 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.


Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...

(126/144)


- TENYA ile/ve ZÂT-ÜL-HUFEYRE-İ RE'S[Ar.]

( ... İLE/VE Uzunluğu 20 m. kadar olan bir çşit tenya, şerit. )


- [TENZİH-TEŞBİH ile/ve/> TENZİHTE TEŞBİH, TEŞBİHTE TENZİH] ile/ve/değil/yerine/> HEM TENZİH, HEM DE TEŞBİH | NE TENZİH, NE DE TEŞBİH


- TENZİL[Ar.] ile TENZİH[Ar.]

( İndirme. İLE İndirgeme/benzetme. )


- TENZÎL[Ar. < NÜZÛL | çoğ. TENZİLÂT] ile TENZÎR[Ar.]

( İndirme, azaltma, aşağı düşürme. | Kur'ân-ı Kerîm. İLE Kötü bir haber vererek korkutma. )


- MERKEZCİLİK:
TEO ile/ve/<>/> HOMO ile/ve/<>/> ETNO ile/ve/<>/> GEO ile/ve/<>/> EGO ile/ve/<>/> ECO


- TEOKRASİ ile/ve/||/<> ARİSTOKRASİ ile/ve/||/<> MONARŞİ ile/ve/||/<> ANARŞİ


- TEOLOJİ:
TANRIBİLİM değil DİN BİLİMİ


- TEOLOJİ ile/ve/||/<>/> METAFİZİK ile/ve/||/<>/> POZİTİVİZM


- TEOLOJİK GÜVENLİK ALANI ile/ve EPİSTEMOLOJİK GÜVENLİK ALANI ile/ve ETİK GÜVENLİK ALANI ile/ve ESTETİK GÜVENLİK ALANI


- TEOREM[Fr.] ile/ve/değil/||/<>/< TEORİ[Fr.]

( Kanıtlanabilen bilimsel önerme. | Mantıksal usa vurma ile kanıtlanan önermenin ya da özelliğin bildirimi. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Kuram. )

( Matematik ya da mantıkta, aksiyomlara ve önceki teoremlere dayanarak kesin olarak kanıtlanmış bir önerme.[Mutlak doğruluğu kanıtlandığından tartışmaya açık değildir.] İLE Bilimsel yöntemle kanıtlanmış, gözlemlerle desteklenen ve geniş bir olgular bütününü açıklayan genel bir çerçeve.[Hipotezden gelişir ve yanlışlanabilir nitelikte olmasına karşın genellikle geniş kabul görür.] )


- TEPE ile ARAFAT

( ... İLE Hacıların, Yakınlık/Yakınlaşma[Kurbiyet] Bayramı'nın arife günü toplandıkları, Mekke'nin doğusundaki tepe. )


- TEPE ile DİKMEN

( ... İLE Koni biçiminde tepe. )


- TEPE ile GERİŞ

( ... İLE Dağların üst bölümü. )


- TEPE ile KURGAN

( ... İLE İlk Çağ'da, mezar üzerine toprak yığılarak yapılan küçük tepe. | Tepe biçiminde mezar. )


- TEPEDEN İNME ile/ve/||/<> SONRADAN GÖRME


- TEPELEMEK yerine ANLAŞMAK VE/> ANTLAŞMAK


- TEPELEMEK ile TEPELEME

( Ayakları altında ezmek. | Bozguna uğratmak, hırpalamak, yakalamak, basmak, enselemek. | Kıyasıya dövmek. | Öldürmek. İLE Tepe biçimi verecek ya da kenarlarından taşacak kadar olan, taşacak kadar yığmak/dizmek. )


- TEPESİ ATMAK değil TAPASI ATMAK


- TEPEÜSTÜ CAMİİ :

( Maden mahallesinin üst kısımlarında yapıldığı için bu ismi almıştır. Osmanlı mimarı stilinde yapılan caminin tarihi özelliği yoktur. )


- TEPEÜSTÜ ÇEŞMESİ (ÇAMLIK ÇEŞMESİ) :

( Maden Mahallesinin Tepeüstü mevkiinde, Zekeriyaköy yolunun solundaki sokaktadır. Çeşme 2002'de Sarıyer Belediyesince onarıldı. Uzun yıllar susuz kalan çeşmeye Nalbant Çeşmenin alt kısmındaki kaynak suyu bağlanarak su akışı sağlandı. Çeşmenin mahalle sakinlerince 1970'li yıllarda yapıldığı biliniyor. Mermer kitabesinde şöyle yazıyor: Bismillahirrahmanirrahim/ Biz her canlıya sudan hayat verdik". )


- TEPEYURT, DURSUN (GİRESUN, 1959) :

( Emekli Beden Eğitimi öğretmeni. İlk, orta lise ve yüksek öğrenimini İstanbul'da yaptı. 1981'de Sarıyer Orta Okuluna Beden Eğitimi Öğretmeni olarak atandı. 1983 yılında Sarıyer Spor Kulübü'nde atletizm antrenörlüğüne getirildi. Bu görevi ile birlikte, futbol okulunun da başına getirildi. 1987 yılında Enka Spor Kulübü atletizm antrenörlüğü görevini üstlendi. Enka Spor Kulübü antrenörlüğü görevini yürütürken atletizm milli takım antrenörlüğü ile görevlendirildi ve yıldız, genç ve büyükler atletizm milli takımlarını çalıştırdı. Çalıştırdığı atlerden Avrupa, Dünya ve Olimpiyat şampiyonları çıktı. 2019 itibariyle milli takımlardaki görevi devam ediyor. Sarıyer atletizm takımını çalıştırırken, Mutlu Çörten, Çiğdem Çemberci, Feride Sütçü, Demirhan Çemberci, Hüseyin Kav, Erkan Barlas, Halit Kılıç, Merve Aydın, Aslı Arık gibi pek çok milli sporcuyu Türk atletizmine kazandırdı. Halen Atletizm milli takımı başında antrenör olarak görev yapmaktadır. Uluslararası atletizm hakem olup, pek çok uluslararası panel ve seminerlere katıldı. Sarıyer Belediyesi Gençlik Spor Hizmetleri Spor Müdürlüğü Atletizm Temsilcisi olarak da görev yaptı. Sarıyer'de atletizme sevdiren ve pek çok atlet yetiştiren bir antrenördür. )


- TEPHİR[Ar.] değil/yerine/= BUHARLAŞ(TIR)MA | BUĞULAMA


- TEPİ = İÇTEPİ

( Bir işi yapmak, harekete geçmek için duyulan ve bireyin engelleyemeyeceği kadar güçlü istek, itki. )


- TEPİK = !TEKME


- TEPİNMEK ile/ve/<> DİDİNMEK

( Ayaklarını hızla yere ya da bir şeye üst üste vurmak. | Öfke ve sevincini açığa vuracak davranışlarda bulunmak. | Gürültü etmek. | Direnmek. İLE/VE/||/<> Çok güçlük çekerek sürekli çalışmak. )


- TEPKİ GÖSTERMEK ile/ve POSTA KOYMAK


- TEPKİ (OLARAK) ile/değil/yerine KATKI (OLARAK)


- TEPKİ:
"ÖZGÜRLÜĞE KARŞI" değil ÖLÇÜSÜZLÜK/KEYFİYET PROPAGANDASINA KARŞI


- TEPKİ (VERMEK) ile/ve/değil/yerine GERİBİLDİRİM

( AKS-ÜL-AMEL ile/ve/değil/yerine ... )

( [not] REACTION vs./and/but FEEDBACK
FEEDBACK instead of REACTION )


- TEPKİ VERMEK ile TEPKİ GÖSTERMEK

( RESPOND vs. REACT )


- TEPKİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DIŞAVURUM


- TEPKİ ile/değil/yerine/>< DÜŞÜNMEK

( vs./and/||/<>/but/< TO THINK
TO THINK instead of REACTION )


- TEPKİ ile/ve/değil TEDİRGİNLİK


- TEPKİ ile/>< TEPKİ BOZUKLUĞU SENDROMU

( ... İLE/>< Beyin rahatsızlıklarıyla birlikte oluşan, tepki ve yanıt verme gibi yetileri aşırı derecede etkileyen bir sendrom. )

( REACTION vs./>< SPATIAL NEGLECT )


- TEPKİ ile TEPKİME

( vs./and/||/<> REACTION )


- TEPKİ ile/ve/değil/yerine TESPİT

( [not] REACTION vs./and/but TO DETERMINE
TO DETERMINE instead of REACTION )


- TEPKİ ile/ve/değil/yerine TUTUM

( [not] REACTION vs./and/but ATTITUDE
ATTITUDE instead of REACTION )


- TEPKİ ile/ve/değil/yerine TUTUM

( [not] REACTION vs./and/but ATTITUDE
ATTITUDE instead of REACTION )


- TEPKİ ile/değil/yerine/>< YANIT

( "Tepki" mi, yanıt mı?

Restoranın birinde, bir gün, aniden bir hamamböceği belirdi ve orada bulunan bir kadının üzerine çıktı.

Kadın, korkudan çığlık atmaya başladı.

Titreyen seleniyle ve panikle hamam böceğini üzerinden elleriyle atmaya çalışırken zıplamaya başladı.

Onun bu tepkisi bulaşıcı olmuştu, bulunduğu yerdeki kişiler de paniklemişti.

Kadın, sonunda hamam böceğini üzerinden atmayı başardı derken... Başka bir kadının üzerine düştü hamam böceği.

Şimdi aynı şeyleri yaşamak için sıra başka bir kadındaydı.

Garson, hemen imdatlarına koştu.

Bu nöbet değişiminde, bu sefer de hamam böceği garsonun üzerine düştü.

Garson, dimdik durdu, kendini toparladı ve gömleğindeki hamam böceğinin davranışlarını gözlemledi.

Kendine yeterince güvendiğini gördüğünde, hamam böceğini parmaklarıyla tutarak, restorandan dışarı çıkardı.

Curcunayı izlerken, zihnimde birkaç düşünce oluştu ve merak etmeye başladım. Kadınların bu tiyatral, abartılı hareketlerinden hamam böceği mi sorumluydu?

Eğer öyleyse neden garson rahatsız olmadı?

Durumu, mükemmele yakın bir biçimde, hiçbir kargaşa çıkarmadan çözümledi ve çözdü.

Buna neden olan, hamam böceği değildi. Hamam böceğinin neden olduğu rahatsızlığı o kadınların giderebilecek beceriyi göstermemesiydi. Onları bu denli rahatsız eden buydu.

Fark ettim ki, babamın, karımın/kocamın ya da patronumun bağırması değildi beni rahatsız eden. Bana bağırmalarıyla başlayan rahatsızlığımla başa çıkamamam ya da başa çıkmaya çalışmamamdı.

Yoldaki trafik değildi beni rahatsız eden. Trafik sıkışıklığıyla oluşan sıkıntılı durumu çözemeyecek olmamdı.

Yaşamımdaki kargaşayı yaratan neden, sorunun kendinden çok benim ona verdiğim tepkiydi.



Öyküden çıkarılabilecek bazı dersler:

Anladım ki, yaşamdaki olaylara doğrudan ve ani tepki vermemeliyim. Onun yerine, olaylara ve durumlara yanıt vermeliyim.

Kadınlar, hamam böceğine tepki verirken, garson ise yanıt verdi.

Tepkiler, içgüdüsel olarak gösterilen "davranışlarken", yanıtlar ise etraflıca düşünülerek oluşturulmuş tutumlardır.

YAŞAMI anlamanın çok daha iyi ve kolay yolu.

MUTLU olan biri, yaşamındaki her şeyin yolunda olmasından dolayı mutlu değildir.

MUTLU olmasının nedeni, yaşamındaki olaylara karşı tutumunun gereken ve isabetli olmasıdır. )

( [not] REACTION vs./but/>< RESPONSE
RESPONSE instead of REACTION )


- [ne yazık ki]
"TEPKİ" ile/değil/&gt;&lt;/< YANIT VEREMEMEK

( Yanıt veremeyen, tepki verir. )


- TEPKİSELLİK ile/değil/yerine İKNÂ


- TEPKİSELLİK ile/ve/değil/yerine İNANDIKLARINDAN VAZGEÇMEMEK


- TEPKİSİZLİK ile/ve/<> HAZIR-YANITLI OLAMAMA KAYGISI


- TEPKİSİZLİK ile/ve/değil/||/<>/< SİLAHSIZLANMA


- TEPSİ ile/değil EVSECEK

( Fincan, tabak, bardak vb. şeyleri taşımaya yarayan, derinliği olmayan, türlü büyüklükte düz kap. | İçinde börek, tatlı vb. pişirmeye yarayan, az derin, geniş, düz kap. | Bu kap biçiminde olan. | Bir kabın alabileceği miktarda olan. İLE/DEĞİL Tahılın taşlarını ayıklamakta kullanılan, budaksız ağaçtan yapılmış az kenarlı tepsi. )


- TER KOKUSU ile KOLTUKALTI KOKUSU

( Koku koltukaltından geliyorsa, "koltukaltın kokuyor" ya da "koltukaltından koku geliyor" demek gerekir. "Kokuyosun!" ya da "Ter kokuyosun! / Terlemişsin sen!" denilmez! )

( PERSPIRATION SMELL/STINK vs. ARMPIT SMELL/STINK )


- TER TER (TEPİNMEK)

( "Direnmek, istememek, inat etmek, sinirlenmek" )


- -TER[Fars.] ile TER[Fars.]

( Üstünlük[Tafdîl] ve abartı[mübalaga] ilgeci[edatı] olarak sözcüklerin sonuna gelir. [MÜŞKÜL-TER: (en/pek/çok) Müşkül. | NAZİK-TER: (Daha/en/pek/çok) Nazik.] İLE Yaş, ıslak, nemli. | Taze. )


- TERK ile/ve/> HAYIR

( Güç ve hayırlar herkes içindir ve isteyen herkese hazırdır. )

( Dıştaki hiçbir şey bir değer ifade etmediği ve gönül her şeyi terk etmeye hazır olduğu zaman, zihinsel olgunluk düzeyine ulaşılmış demektir. )

( Power and grace are for all and for the asking.
A level of mental maturity is reached when nothing external is of any value and the heart is ready to relinquish all. )

( ABANDONMENT/FORSAKE/RENOUNCE/LEAVE vs./and/> NO )


- TERÂHÎ[Ar. < RAHVET] ile TERÂ'İ[Ar.]

( Gevşetme. Bir işte gevşeklik gösterme. | Geri çekilme, geri durma. | Gecikme. İLE Otlama, çayıra çıkma. )


- TERAKKİPERVER[Ar. + Fars.] değil/yerine/= İLERİCİ


- TERÂKÜM[Ar. < RÜKM] değil/yerine/= BİRİKME, YIĞILMA, TOPLANMA


- SAĞALTIMLAR'I/TERAPİLER('İ)


- TERAZİ MAHALLESİ :

( Kilyos'ta su terazisinin bulunduğu yerleşim bölgesi. )


- TERAZİ ile KABBÂN[Ar.] (KEPAN[Fars.])

( ... İLE Büyük terazi. )


- TERBİYE(EĞİTİM) ile/ve/> TÂLİM(ÖĞRETİM/ALIŞTIRMA) ile/ve/> TE'DİB(EDEB)(DAVRANIŞ/TUTUM)

( Davranış-eylem. İLE/VE Düşünce-bilgi. VE/> Terkib. )

( Göze dayanır. İLE/VE Kulağa dayanır. VE/> Davranıştır. )

( İyi-kötü. İLE/VE Doğru-yanlış. VE/> Güzel. )

( Örnek gerektirir. İLE/VE Bilen/hoca gerektirir. VE/> "Kişi kendin bilmek", haddini bilmek gerektirir. )

( Her yerdedir. İLE/VE Belirli bir yerdedir. VE/> Her yer ve zamandadır. )

( Bütüncüldür. İLE/VE Sıradüzenseldir. VE/> Estetiktir. )

( Kalb-i selîm. İLE/VE Akl-ı selîm VE/> Zevk-i selîm. )

( TO TRAIN vs./and PRACTICE/EXERCISE/DRILL and/> MANNER
Behaviour-action. VS./AND Idea-knowledge. AND/> Compound.
Base on eye. VS./AND Base on ear. AND/> Behaviour.
Good-bad. VS./AND Right-wrong. AND/> Beautiful.
Needed example. VS./AND Needed teacher. AND/> To know the self.
Everywhere. VS./AND Define place. AND/> Everywhere and anytime.
Integral. VS./AND Hierarchical. AND/> Aesthetical. )


- TERBİYE ETMEK:
ÇOCUKLARIMIZI ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KENDİMİZİ


- TERBİYE[< RÜBÜV) ile TA'LÎM[< İLM]

( Besleyip, bütütme; Eğitim; Görgü; Alıştırma; Bedeni eğitmek. İLE Aklı eğitmek, öğrenme, öğretim. )


- TERBİYE ile/ve/||/<> TASFİYE ile/ve/||/<> TEZKİYE


- TERBİYE ile TERBİYE

( Besleyip büyütme. | Beslenip büyütülme. | Eğitim. | Görgü. | Alıştırma. | Hafif cezalandırma. | Tavsiye. | Kayırma, koruma. İLE Bazı yiyecekleri pişirmeden önce limon, salça gibi soslarda bekletme. )


- TERBİYE ve/<> TEZKİYE

( Aklı. VE/<> Kalbi. )


- TERBİYE ile YOK ETMEK


- [ne yazık ki]
TERBİYESİZ ile/değil/yerine DİK KAFALI


- TERBİYESİZ ile HERGELE[Fars. | çoğ. HERÂGİ]

( ... İLE Terbiye ve görgüden uzak, bayağı, aşağılık kişi. | Eşek sürüsü. | Binek ve taşıta alışmamış huysuz hayvan. )


- TERBİYESİZLİK ile/ve/değil/<> İNAT


- [ne yazık ki]
TERBİYESİZLİK ile/ve/||/<>/< KEYFİYET


- TERBİYESİZ/LİK ile/ve SALAK/LIK, SALOZ[argo]


- TERBİYESİZ/LİK ile/ve "ŞEREFSİZ/LİK"


- TERCANLI, KEMAL (...) :

( İki dönem Yenimahalle Muhtarı olarak görev yaptı. )


- TERCÎ'[Ar. < RÜCÛ | çoğ. TERCÎÂT] ile TERCİH[Ar. < RÜCHÂN | çoğ. TERCÎHÂT]

( Geri çevirme, döndürme. | Tekrarlama. İLE Üstün tutma, daha çok beğenme. )


- TERCİH ETMELİ!


- TERCİH ile/ve/değil TEVHİD(BİREŞİM) NOKTASI


- TERCİHİM, BU/ŞU/O ile/ve/<>/değil/yerine TERCİHİM, BU/ŞU/O YÖNDE


- TERCÜME-İ HAL[Ar.]/BİYOGRAFİ[Fr./İng.] ile/değil/yerine YAŞAM ÖYKÜSÜ


- TERE OTU ile DERE OTU

( GARDEN CRESS vs. DILL )

( LEPIDIUM SATIVUM cum ANETHUM GRAVE OLENS )


- TERE[Fars.] ile ÇAYIRTERESİ

( ... İLE Turpgillerden, yabani bir bitki. )

( ... cum CARDEMINA PRATEMSIS )


- TERE[Fars.] ile KAZTERESİ

( ... ile )


- TERE[Fars.] ile SU TERESİ

( Turpgillerden, yaprakları salata olarak yenen baharlı bir bitki. İLE Turpgillerden, su kenarlarında yetişen, tereye benzeyen, çok yıllık ve otsu bir bitki. )

( LEPIDIUM SATIVUM cum NASTURIUM OFFICINALE )


- TERE[Fars.] ile YABANTERESİ/HOROZCUK


- TEREBENTİN[Fr.] = TEREMENTİ

( Kozalaklılardan ve bazı ağaçlardan ya kendi kendine ya da ağacın çizilmesiyle akan, yağlı boya, yağlı vernik üretiminde ve inceltilmesinde kullanılan, ince, renksiz, kokulu reçine. )


- TEREDDİ[Ar. < REDY] değil/yerine/= SOYSUZLAŞMA, YOZLAŞMA


- TEREDDÜT[Ar.] ETMEK değil/yerine/= İKİRCİKLENMEK/DURAKSAMAK/VARGISIZ KALMAK


- TEREDDÜT/D[Ar. < REDD] ile ENDÎŞE[Fars. < DÂNİŞ]

( Kararsızlık. İLE Bilgiden/bilimden uzak olma. (durumu/sonucu) [DÂNİŞ: Biliş, bilgi, ilim.] )


- TEREF[Ar.] ile TELEF[Ar. çoğ. TELEFÂT]

( Yumuşaklık. | İyi, lezzetli yemek. | İnce, güzel şey. İLE Yok etme, öldürme. | Boş yere harcama, yıpratma. )


- TEREKKÜP[Ar.] değil/yerine/= BİLEŞME

( Birkaç şeyin bileşmesinden oluşma. )


- TERENNÜM[çoğ. TERENNÜMÂT] ile/ve/||/<> TAGANNÎ[< GINÂ | çoğ. TAGANNİYÂT]

( Yavaş ve güzel bir sesle şarkı söyleme. | Kuşun şakıması, ötmesi. | İLE/VE/||/<> Zenginleşme. | Muhtaç olmama, yetinme. | Makamla okuma. )


- TEREVVUH[Ar.] değil/yerine/= BİR ŞEYDEN KOKU ALMA


- TERFİ ile TERFİH

( Derece, makam bakımından yükselme. | Yükseltme. İLE Ferahlatma, rahat yaşamasını sağlama, gönendirme. )


- TERFİK[Ar.] değil/yerine/= BİRİNİ ARKADAŞ ALMA

( Birini arkadaş olarak yanına alma. | Arkadaş olarak yanına birinin verilmesi. )


- TERHÎB[Ar. çoğ. TERHÎBÂT] ile TERHÎB[Ar. < REHB | çoğ. TERHÎBÂT]

( Birine, "Merhaba" deme, hal-hatır sorma. İLE Çok korkutma/korkutulma. )


- TERHÎBEN[Ar.] ile TERHÎBÎ[Ar.]

( Korkutarak, korkutma yoluyla. İLE Çok korkmayla ilgili, çok korkutucu. )


- TERHÎM[Ar. < RAHM, RAHUM, RAHÂMET] ile TERHÎM[Ar. < RAHMET, MERHAMET, RUHM/RUHUM | çoğ. TERHÎMÂT] ile TERHÎN[Ar. < REHN]

( Bir adı kısaltma. İLE "Allah, rahmet eylesin." sözünü söylemek. İLE Rehin olarak verme, emânet bırakma. )


- TERİM:
AD ile/ve/||/<>/> GÖNDERİMİ


- TERİM SOĞUMASIN değil/yerine DİNLENMEYİ BİLMEK


- TERİM[TERMİNUS: Sınır tanrısı/putu.] ile JARGON


- TERK ETMEK ile/ve VAZGEÇMEK

( Bilincine varmadığınız bir şeyi terk edemezsiniz. )

( Öteye devam etmek için terk etmek durumundasınız. )

( Önemli[öncelikli] olan, ne yaptığınız değil, ne yapmaktan vazgeçtiğinizdir. )

( Fiziksel vazgeçiş ve terk yalnızca bir içtenlik, bir samimiyet belirtisidir, fakat yalnızca içtenlik de özgürlüğe kavuşturamaz; uyanık bir idrak, istekli bir araştırma ve derin bir incelemeden doğan bir anlayışa gereksinim vardır. )

( Yapmanız gereken, tüm anıları ve beklentileri terk etmektir. )

( Dıştaki hiçbir şey bir değer ifade etmediği ve gönül her şeyi terk etmeye hazır olduğu zaman, zihinsel olgunluk düzeyine ulaşılmış demektir. )

( İç değerinizi bilmelisiniz, ona güvenmelisiniz ve günlük yaşantınızda, arzu ve korkularınızı feda ederek bunu belirgin kılmalısınız. )

( Duyup da/bilip de terk etmelidir. )

( Birinci adımdan vazgeçmeyen, ikinci adımı atamaz. )

( [Kendine/Bilgiye] Teslim olmadan terk edemezsin. )

( Ortak etmeni bulmak için tüm ayrımları terk etmek zorundasınız. Ancak evrensel olan ortaktır. )

( Gerçek vazgeçiş, terk edilecek bir şeyin bulunmadığını, çünkü size ait hiçbir şeyin bulunmadığını idrak ediştedir. )

( Sahte olandan vazgeçin, doğru olan kendi yerini bulacaktır. )

( Yanlış anlamalarınızı ortaya çıkarın ve onları terk edin, hepsi bu kadar. )

( Birine, vazgeçilmez olduğunu hissettirdiğinde, ilk vazgeçeceği kişi sen olursun. )

( You cannot abandon what you do not know.
To go beyond, you must abandon them.
It is not what you do, but what you stop doing that matters.
Mere physical renunciation is only a token of earnestness, but earnestness alone does not liberate. There must be understanding which comes with alert perceptivity, eager enquiry and deep investigation.
All you have to do is to abandon all memories and expectations.
You must know your inner worth and trust it and express it in the daily sacrifice of desire and fear.
The real giving up is in realising that there is nothing to give up, for nothing is your own.
Give up the false and the true will come into its own. )

( ... ile/ve SARF-I NAZAR )

( ABANDONMENT/FORSAKE/RENOUNCE/LEAVE vs./and GIVE UP )


- TERK ile/ve OLMAMALI


- TERK ile DERK

( Bırakma, ayrılma. | Vazgeçme. | Bırakma, ihmal etme. İLE Anlama, kavrama. )


- TERK ile/ve/değil/yerine EZİYET

( Bazen, terk edilmektense eziyet görmeye bile râzı olabilirsin. )


- TERK ile/ve HAYIR

( Güç ve hayırlar herkes içindir ve isteyen herkese hazırdır. )

( Dıştaki hiçbir şey bir değer ifade etmediği ve gönül her şeyi terk etmeye hazır olduğu zaman, zihinsel olgunluk düzeyine ulaşılmış demektir. )

( ABANDONMENT/FORSAKE/RENOUNCE/LEAVE vs./and NO )


- TERK ile/ve TÖVBE


- TERK-İ DÜNYA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TERK-İ DİYÂR

( Ölüm. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Bulunduğun ya da yerleştiğin bölgeden ayrılma/uzaklaşma. )


- TERK-İ DÜNYA ve/<>/> TERK-İ UKBÂ ve/<>/> TERK-İ HESTÎ/TERK

( * TERK-İ DÜNYA (Budizm'deki Yansıması: NİRMANAKAYA)
* TERK-İ UKBÂ(Dünyayı terk etmenin vereceği mutluluğu terk)(Cenneti ve nimetlerini terk) "(B.Y.: DHARMAKAYA)"
* TERK-İ TERK(/HESTÎ)(Kendi varlığını terk edip Hakk'ta fâni olmak) "(B.Y: SAMBOGAKAYA)" )


- TERKİB[Ar. < RÜKÛB] değil/yerine/= BİRLEŞTİRME

( BİRKAÇ ŞEYİ BİRLEŞTİRİP KARIŞIK BİR ŞEY MEYDANA GETİRME | BİRKAÇ ŞEYDEN MEYDANA GETİRİLMİŞ ŞEY | (dil bilg.)BİRLEŞTİRME | TAKIM | (kimya)SENTEZ )


- TERKİB ile TARAF

( Üst dile sahip olunur. İLE Tek bir dille sınırlı kalınır. )


- TERKİK[Ar. < RİKKAT] ile TERKÎK[Ar.]

( İnceltme. | Yumuşatma. | Nâzikâne anlatma. İLE Zayıflatma. Dili ya da ifadeyi bozuk/eksik kullanma. )


- TERKİN[Ar.] ile TERKÎN[Ar.]

( Boyama, yazma. İLE Belirli bir yerde ve saatte buluşma sözleşmesi. [MÎKAT: Bir iş için belirtilen zaman ya da yer.] )


- TERKİP ile EKLEKTİZM


- TERKİP ile/ve NAZIM

( Birleşim, birleştirme, bir araya getirme. | Tamlama. | [kimya] Bileşim. İLE/VE Düzenleyen, düzene koyan, tertip eden. | Manzume yazan kişi. | Şiir. )


- TERKİS[Ar. < RAKS] ile TERKİŞ[Ar. çoğ. TERKİŞÂT] ile TERKÎZ[Ar. < REKZ]

( Dans/raks ettirme, oynatma, oynatılma. İLE Sözcüğü süsleme, güzelleştirme. İLE Dikme, yere saplama, kurma. )


- TERKOS (TERKAN) METROPOLİTLİĞİ :

( Tarabya, Terkos (Terkan) Metropolitliğine bağlı bir Rum köyü idi. Metropolitin unvanı da "Terkos ve Neokirion Piskoposu" idi. Terkos yöresinde bulunan Rum sayısı azalınca Metropolitlik Tarabya'ya taşındı. Halen Metropolitlik Tarabya'dadır. )


- TERME ile Terme

( Bir tür yaban turpu. İLE Samsun iline bağlı ilçelerden biri. )


- TERMİN[Alm.] ile/değil TEMRİN[Ar.]

( Belirlenmiş zaman, randevu. İLE/DEĞİL Alıştırma. )


- TERMİNOLOJİ ile AKSİYOM/ATİK

( Terimler dizgesi. | Terim bilimi. İLE Kendiliğinden apaçık ve bundan dolayı öteki önermelerin ön dayanağı sayılan temel önerme, mütearife, belit. )


- TERMO-RESPONSİVE POLİMER ile/||/<> PH-RESPONSİVE POLİMER

( Termo-responsive polimer sıcaklık değişimle davranış değiştirirken İLE pH-responsive polimer asitlik bazlık değişimle davranış değiştirir )

( Formül: LCST/UCST )


- TERMODİNAMİĞİN:
1. YASASI ile/ve/||/<>/> 2. YASASI

( Durum değişimi. İLE/VE/||/<>/> Durum yönü. )

( Durum değişimi. İLE/VE/||/<>/> Niteliği. )


- TERMODİNAMİK ile/||/<> KİNETİK

( )

( Bilinmiyor tarafından keşfedildi/formüle edildi. )


- TERMODİNAMİK ile/ve/||/<> TERMOELEKTRİK ile/ve/||/<> TERMOKİMYA ile/ve/||/<> TERMONÜKLEER

( Isı enerjisi ile kinetik enerji arasındaki ilgileri ve bu konuyla ilgili olayları inceleyen fizik kolu. İLE/VE/||/<> Isı enerjisi ile kinetik enerji arasındaki ilgileri ve bu konuyla ilgili olayları inceleyen fizik kolu. İLE/VE/||/<> Tepkimelere eşlik eden termik olayları inceleyen kimya dalı. İLE/VE/||/<> Ancak çok yüksek sıcaklıklarda, hafif elementler arasında doğan (çekirdeksel tepkime). )


- TERMODİNAMİK ile/||/<> YASA

( Termodinamiğin üçüncü yasası )

( Walther Nernst tarafından 1906 yılında keşfedildi/formüle edildi. (1864-1941) (Ülke: Almanya) (Alan: Kimya) (Önemli katkıları: Nernst denklemi, termodinamik) (Nobel: 1920) )


- TERMODİNAMİK'TE:
GERİDÖNÜŞÜMSÜZLÜK ile/değil TERSİNMEZLİK

( TERMODİNAMİK: Isı enerjisi ile kinetik enerji arasındaki ilgileri ve bu konuyla ilgili olayları inceleyen fizik kolu. )

( [not] ... vs./but IRREVERSIBILITY )


- TERMOGRAVİMETRİK ANALİZ ile/||/<> DİFERANSİYEL TARAMA KALORİMETRİSİ

( Termogravimetrik analiz kütle değişimini sıcaklığa karşı ölçerken, DSC ısı akışı değişimini ölçer )

( Formül: TGA eğrisi )


- TERMOKİMYA ile/||/<> KALORİMETRE

( Bomba kalorimetre )

( Pierre Eugène Marcellin Berthelot tarafından 1881 yılında keşfedildi/formüle edildi. (1827-1907) (Ülke: Fransa) (Alan: Kimya) (Önemli katkıları: Organik sentez, termokimya) )


- TERMOPLASTİK İLE TERMOSET İLE ELASTOMER ile/||/<> POLİMER SINIFLARI

( Isıl davranışa göre polimer türleri. )

( Formül: Tg < Tkullanım < Tm )


- TERMOPLASTİK ile/||/<> TERMOSET

( Termoplastik ısıtınca yumuşar İLE termoset sertleşir geri dönmez )

( Formül: Lineer zincirler İLE çapraz bağlı ağ )


- TERMOSTAT[Fr.]/THERMOSTATE[İng.] değil/yerine/= ISIDENETİR/SICAKLIKDENETİR


- TERÖR/İST/İZM[Fr./İng.]/!TEDHİŞ/Çİ[Ar.] değil/yerine/= !YILDIRI/CI/LIK


- TERÖRİZE ETMEK ile/değil/yerine/>< TEORİZE ETMEK


- TERÖRİZM" ile/ve/değil/||/<> TÖRERİZM

( )


- TERS AÇI ile İÇ TERS AÇI

( ... İLE İki koşut doğruyu kasan üçüncü bir doğrunun iki yanında ve koşutların içinde altlı üstlü ortaya çıkan dört açıdan her biri. )


- TERS-ÇEVİRİM ile ...

( REVERSIVE )


- TERS-DÜZ OLMAK/ETMEK ile ALT-ÜST OLMAK/ETMEK


- TERS İLİŞKİ ile/değil TERSİNE BİR İLİŞKİ

( "Ters ilişki" sözü daha çok anal seks için kullanılmaktadır. İLE/DEĞİL Kavramlar üzerine yapılacak süreçteki sondan başa gidiş için "tersine/tersinden bir bakışla" ifadesi kullanılabilir. )


- TERS ile/değil/yerine/>< DERS

( [Almaya/anlamaya ...] Kapalıysa/k "gelir", ters. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Açıksa/k alır/ız her bir durumdan ders. )


- TERS ile/değil SANKİ


- TERS ile TERS

( Gerekli olan duruma karşıt olarak. | Uygun olmayan, elverişsiz. | Gönül ve cesâret kırıcı, huysuz, sert. | Bir şeyin içe gelen yanı, arkası. | Kesici bir aygıtın kesmeyen yanı. | Bir şeyin karşıtı. İLE Hayvan pisliği. )


- TERS ile ZIT

( WRONG vs. THE OPPOSITE )


- TERSANELİ[İt.] değil/yerine/= DENİZ SUBAYI / ERİ


- TERSİNE ÇEVİRME ile YER DEĞİŞTİRME


- TERSİNEMEZLİK/ENTROPİ ile KARGAŞA ile KANSER

( Doğada. | Nesnelerde. İLE Toplumda. İLE Biyolojide. )


- TERSİNİR DURUM DEĞİŞİMİ ile/ve/||/<> TERSİNEMEZ DURUM DEĞİŞİMİ

( Tersinir olmayan durum değişir. İLE/VE/||/<> İz bırakmadan, tersi yönde gerçekleşebilen durum değişir. )


- TERSİNİR SÜREÇ ile/||/<> TERSİNMEZ SÜREÇ (İKİLİ KARŞILAŞTIRMA)

( Tersinir ideal kayıpsız, tersinmez gerçek kayıplıdır )

( Formül: ΔS=0 İLE ΔS>0 )


- TERSİNİR ile/ve/||/<> TERSİNİRLİK

( Bir olayın ortaya çıkma koşullarındaki sonsuz küçük bir değişikliğin etkisiyle herhangi bir anda yön değiştirebilen [kimyasal, fiziksel ve mekanik dönüşüm]. İLE Tersinir bir olayın özelliği. )


- TERSİNMEK ile TERSLEMEK ile TERSLENMEK ile TERSLEŞMEK

( Geri dönmek, rücû etmek. | Hiddetlenmek, aksilik etmek. İLE Birine gönül kırıcı, sert söz söylemek ya da gönül kırıcı davranmak, azarlamak. İLE Tersleme durumuna konu olmak. | Aksilik etmek, terslik göstermek. İLE Terslik etmek, zıt davranmak. )


- TERSLEMEK ile/ve/değil/yerine REDDETMEK


- TERSLEMEMELİ!


- TERTİB ve/||/<>/>/< MÜRETTEBÂT


- TERTİBAT[Ar.] değil/yerine/= DÜZEN/DÜZENLENİŞ

( Bir işin güçlüklerini karşılamak için yapılan ön hazırlıklar. )


- TERTİP değil/yerine/= DİZGİ


- TERTİP değil/yerine/= DİZİM


- TERTİP değil/yerine/= EMDÜZEN


- TERTİP[Ar.] değil/yerine/= SIRA DÖNEM


- TERTİP ile/ve TANZİM

( Üstüste. İLE/VE Yanyana. )


- TERTİP ile TELİF


- TER-Ü-TAZE[Fars.] değil/yerine/= ÇOK TAZE, KÖRPE | DİNÇ BİR BİÇİMDE


- TERVİÇ[Ar.] değil/yerine/= BİR DÜŞÜNCEYİ TUTMA, DESTEKLEME


- TERZİ[Ar.]/HAYYATİ[Ar.]/DERZİ[Fars.]/BAHYEZEN[Fars.] değil/yerine/= DİKMEN


- TERZİ, KENDİ SÖKÜĞÜNÜ DİKEMEZ ile/ve/||/<> KELİN İLACI OLSA BAŞINA SÜRER/MİŞ


- TERZİ:
[hem] "ORTOPEDİST" ve/||/<>/hem de "PSİKOLOG"


- TERZİ, İRFAN (SÜRMENE, 1959) :

( Yönetici, Spor yazarı. Sarıyer/Rumelikavaklıdır. İlkokulu Rumelikavak'ta, Sarıyer Ortaokulu ve Sarıyer Lisesini bitirdi. İ.Ü. İktisat Fakültesinden mezun oldu. Meslek olarak spor yazarlığını seçti. Günaydın, Güneş, Fotospor, Tercüman ve Akşam gazetelerinde çalıştı. Çeşitli yerlerde yerel gazetelerin kuruluş çalışmalarına katıldı ve kuruluşlarını gerçekleştirdi. Sarıyer Yerel Haber'e destek olmaya devam etmektedir. Rumelikavak Spor Kulübü, Rumelikavak Güzelleştirme Derneği, Rumelikavak Balıkçılar Kooperatifi, Sarıyer Spor Kulübü, Merter Spor Kulübü, Kırklarelispor Kulübü, İstanbul Su Ürünleri Kooperatifler Birliği üyesidir. Bu kooperatifte Yönetim Kurulu üyeliği yaptı. Merter ve Kırklareli Spor Kulüplerinde yönetim kurullarında yer aldı. Üyesi olduğu Sarıyer Spor Kulübünde üç dönem yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptı. Sarıyer S. K. Divan Kurulu üyesidir. )


- [ne yazık ki]
TERZİL[Ar.] değil/yerine/= KÜÇÜK DÜŞÜRME


- TESÂDÜF ile/ve/değil DIŞLAŞMA


- TESÂDÜF[< SADEF | çoğ. TESÂDÜFÂT] ile/ve/değil/yerine/<> TEVÂFUK[< VEFK | çoğ. TEVÂFUKAT]

( Rastlantı, aramadan bulma. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<> Uyma, uygun gelme. )


- TESAHUP[Ar.] değil/yerine/= BENİMSEME, SAHİP ÇIKMA | ARKADAŞLIK ETME


- TESÂLUH[Ar.] ile TESÂLUH[Ar.]

( MÜSÂLAHA[< SULH]: Barışma, uzlaşma. | Barış, güvenlik. İLE Sağır gibi görünme. )


- TESALÜP[Ar.] değil/yerine/= ÇAPRAZ GELME

( İki şeyin birbiri üzerine çapraz biçimde gelmesi. | Sinir ve damarların birbirinin üzerinden çapraz olarak geçmesi. )


- TESÂMU'[< SEM] ile TESÂMUH[< SEMÂHAT | çoğ. TESÂMUHÂT]

( Duyma/işitme, kulaktan duyma. İLE Hoş görme, müsamaha gösterme. | Dikkatsiz, kayıtsız davranma. )


- TESÂNÜT/TESÂNÜD[Ar. < SENED] değil/yerine/= DAYANIŞMA | OMUZDAŞLIK


- TEŞA'UL[< ŞU'L] ile TEŞA'UR[< ŞA'R] ile TEŞÂUR[< Şİ'R] ile TEŞÂVÜR[< ŞÛRÂ]

( Parlama, tutuşma. İLE Kıllanma, tüylenme. İLE Şâir tavrı takınma, şâirlik taslama. İLE Birbirine danışma. )


- TESBÎ'[Ar. < SEB] ile TESBÎH[Ar. < SEBH | çoğ. TESBÎHÂT]

( Yedileme, yediye çıkarma. | Önceden söylenilmiş bir manzûmenin her beytinin -matla'da iki mısrâı ile aynı kafiyede olmak üzere- beş mısrâ eklenerek, yedi mısrâya çıkarılması. İLE "Sübhânallah" sözcüğünü söyleyerek ve öteki sıfatlarını da anarak, Allah'a tazîm etme senâ etme. | Kalbin şifâsı, itminânı ve visâli. | Tespih. )


- TEŞBÎ'[Ar.] ile TEŞBÎH[Ar. < ŞİBH | çoğ. TEŞBÎHÂT] ile TEŞBÎR[Ar.]

( Karnını doyurma, karnı doyrulma. [İŞBÂ'(< ŞİB)] İLE Benzetme, benzetilme. İLE Karışlama, karışlanma. | Endâze vs. ile ölçme. )


- TEŞBİH ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KIYAS


- TEŞBİH ile/ve/<> TAHAYYÜL


- TEŞBİH ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TESPİT


- TEŞBİH/İ YOKTUR ile/değil TARİH/İ YOKTUR


- TEŞBİHTE HATA ARANMAZ değil TEŞBİHTE, HATA OLMAZ/OLMAMALI


- TEŞBİHTE HATA OLMAZ değil TEŞBİHTE, HATA OLMAZ/OLMASIN/OLMAMALI!
(TEŞBİH, HATA/EKSİK/YÜK/SORUN KALDIRMAZ/TAŞIMAZ/TAŞIMAMALI!)

( Teşbih yapmakta "hata/sakınca/yanlışlık olmaması". DEĞİL Yapılan teşbihte/benzetmede, hatanın/yanlışın/ilişkisizliğin olmaması gerekliliği. [Olabildiğince özen gösterilmesi gerektiği.]
Hangi benzetmeyi yaparsak yapalım, önemli değildir anlamına gelmez. Benzetme(teşbih) yapacağımız zaman hata yapmama ve keyfiyet olmaması gerekliliğini anlatır! [Teşbih sözcüğünden sonra virgül/duraklama çok önemli!] )

( Halk arasında daha çok, "yapılan benzetmeden alınılmamasını dilemek için" "söylenilir" fakat bu, yanlış kullanımdır. )

( Her şey, herşeyle dolaylı olarak bağlantılandırılabileceğinden,
hiçbir şeyi, hiçbir şeyle doğrudan bağlantılandırmamakla başlar her şey. )


- TEŞBİHTE, HATA OLMAZ/OLMAMALI! değil/yerine TEŞBİHİN, AYAĞI TOPALDIR


- TEŞCÎ'[Ar. < ŞECÂAT | çoğ. TEŞCÎÂT] ile TEŞCÎR[Ar. < ŞECER]

( Cesaret verme/verilme, gayrete getirme/getirilme. İLE Ağaçlandırma, ağaç dikme. )


- TESCİL/LEMEK ile/ve/değil TASDİK/LEMEK

( Herhangi bir şeyi resmî olarak kaydetme, kütüğe geçirme. | Bir taşınmazın üzerinde bir aynî hakkın kurulması için tapu kütüğüne yapılması gerekli kayıt. İLE/VE/DEĞİL Doğrulama. | Onay, onaylama. )


- TEŞDİT[Ar.] değil/yerine/= GÜÇ VERME | SAĞLAMLAŞTIRMA


- TEŞEBBÜH[Ar. < ŞİBH] değil/yerine/= BENZEME

( Benzeme, andırma, kendini benzetmeye özenme, zorlayarak benzemeye çalışma. )


- TEŞEBBÜS[Ar.] değil/yerine/= GİRİŞİM


- TEŞEBBÜS[Ar.] değil/yerine/= GİRİŞİM | GİRİŞME


- TEŞEBBÜS ile/ve/||/<>/> TESADÜF

( Teşebbüs etmezsen, tesadüf etmez. )


- TEŞECCÜ'[Ar. < ŞECÂAT | çoğ. TEŞCÎÂT] ile TEŞECCÜR[Ar.]

( Sahte cesâret gösterme, şecî görünme. İLE Ağaçlaşma, ağaçlanma. | [kimya] Billur nesnelerin ağaç biçiminde birleşmesi. )


- TEŞEKKÜL[Ar. < ŞEKL | çoğ. TEŞEKKÜLÂT] ile TEŞEKKÜR[Ar. < ŞÜKR | çoğ. TEŞEKKÜRÂT]

( Şekillenme. | Kurulma, kuruluş, meydana geliş. | Oluşum. | Yoğrum. | Oluş. | Örgüt, topluluk. İLE Şükr etme, yapılan bir iyilikten memnun kalma ve memnun kaldığını ifade etme sözleri. )


- TEŞEKKÜR[Ar.] (ETMEK) değil/yerine/= ÖVGE (SUNMAK)


- TEŞEKKÜR ETMEK ve/||/<> ÖZÜR DİLEMEK

( Bunları bilmeyenlere, kapıları/nı kapatmak gerekir. )


- TEŞEKKÜR ETMEK ile/ve TAKDİR ETMEK

( TO THANK vs./and TO APPRECIATE )


- TEŞEKKÜR ile/ve ALLAH'A ŞÜKÜR


- TEŞEKKÜR[Ar.]["TEŞEKKÜRLER" değil!]/MERSİ[Fr.] değil/yerine/= SAĞ OL! / ALKIŞ


- TEŞEKKÜR ile/ve ŞÜKÜR

( Kişilere ve topluma teşekkür etmeyi bilmeyen, şükür etmeyi bilemez. )


- TEŞEKKÜRDE:
ESTAĞFİRULLÂH ile/ve/değil/||/<> RİCA EDERİM


- TESELLİ ile KENDİNİ KANDIRMAK


- TESELLÎ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TECELLİ

( Hakikati keşf edebilmek için teselli değil tecelli gerekir. )


- TESELLÜM[Ar.] değil/yerine/= VERİLEN BİR ŞEYİ ALMA


- TEŞEMMÜ'[Ar. < ŞEM] ile TEŞEMMÜM[Ar. < ŞEMM]

( Mumlaşma, mum bağlama, muşamba gibi olma. | Üzerine bal mumu sürülme. [TEŞEMMÜ-İ KEBED: Karaciğerin muşambalaşması, siroz.] İLE Koklama. )


- TEŞEMMÜL[Ar.] ile TEŞEMMÜR[Ar.]

( İhrama bürünme. İLE İşe hazırlanma, sıvanma. )


- TEŞERRÜF[Ar.] değil/yerine/= ONURLANMA, ONUR DUYMA


- TESETTÜR[Ar. < SETR] değil/yerine/= ÖRTÜNME, KAPANMA


- TESE'ÜL ile SUAL/İSTEK


- TESEYYÜP[Ar.] değil/yerine/= KAYITSIZLIK, TEMBELLİK, İHMALCİLİK


- TESHİP değil TEZHİP/TEZHİB


- TEŞHİR/EKSİBİSYON[< EXHIBITION]/UTAÇICILIK değil/yerine/= GÖSTERMECİLİK


- TEŞHİS[Ar.] değil/yerine/= TANI/TANIMLAMA

( Hastalığın ne olduğunu araştırıp ortaya koyma. Kim ve ne olduğunu anlama, tanıma, seçme. | Belirleme. | Kişileştirme. )


- TEŞHÎS[< ŞAHS | çoğ. TEŞHÎSÂT] ile TEŞHÎZ[< ŞAHZ | çoğ. TEŞHÎZÂT]

( Ayırma, seçme, fark etme, tanıma. | Hastalığın, hangi hastalık olduğunu bilme. | Eşyaya şahsiyet verme, onlara hitâb etme. İLE Sivriltme, keskinleştirme. | Bileme. | Uyandırma, kuvvet ve etkisini artırma. )


- TESİR (ETMEK) ile/ve/||/<>/> TESİS (ETMEK)

( Etki etmek. İLE/VE/||/<>/> Yapılandırmak. )


- TE'SÎR[Ar. < İSR | çoğ. TE'SÎRÂT] ile/ve TES'ÎR[Ar. < SA'R] ile/ve TESHÎR[Ar. < SİHRİYY] ile/ve TESHÎR[Ar. < SİHR/SEHHAR | çoğ. TESHÎRÂT]

( Alâmet, nişan bırakma. | İşleme, dokunma, içe işleme. | Kederlendirme. İLE/VE Değer/kıymet/narh koyma. | Ateşi yakıp alevlendirme. İLE/VE Zapt ve istila etme, ele geçirme, elde etme. İLE/VE Büyü yapma, büyüleme, aldatma/aldatılma, kendini bağlama. )


- TESİS (ETMEK) ve/<> TEMİN (ETMEK)


- TESKERE[Fars. < DESKERE] ile/değil TEZKERE[Ar.]

( Sedye. | Eskimiş yapılarda malzeme taşımak için kullanılan, dört kollu ve iki kişinin taşıdığı tahta araç. İLE/DEĞİL Pusula. | Bir iş için izin verildiğini bildiren resmî kâğıt. | Askerlik görevinin bittiğini bildiren belge. )


- TEŞKİK[< ŞAKK] ile TEŞKÎK[< ŞEKK | çoğ. TEŞKÎKÂT]

( Yarma, yarılma, ikiye ayırma, parça parça yarma. İLE %50/50 olarak şüpheye düşürme/düşürülme, şüphede bırakma/bırakılma. )


- TEŞKİL[Ar.] değil/yerine/= OLUŞTURMA | OLUŞUM | ÖRGÜTLEME


- TESKİN[Ar.] ile/ve/||/<> TESELLİ[Ar.]

( Acı, öfke, heyecan vb. duyguları yatıştırma, dindirmeye çalışma. İLE/ve/||/<> Avunma, avuntu, avunç. )


- TESLİM ETMEK ile/ve TESLİM ETMEYİ SÜRDÜRMEK


- TESLÎM[Ar.] ile TESLÎM[Ar. < SÜL, SELEME | çoğ. TESLÎMÂT]

( Çentme, diş diş etme. İLE Bir emâneti, yerine verme. | Bir şeyi, yeni sahibine verme. | Hakikat olduğunu söyleme. | İtiraf. | Dayanamayıp, "Pes!" deme. | Kendini, Allah'ın kaderine bırakma. | Bir saz yapıtında, asıl hâne ile mülâzimeyi bağlayan nağmeler olup bu nağmeler, her hânede tekrar edilmekle beraber, mülâzimeye dahil edilmez. Eskiden, buna "Terkib-i İntikal" da denilirdi. Fakat terkib-i intikal'in yalnız hâneleri bağlayan ve az çok tâdîlât ile tekrar edilen nağmeciklere verilen bir ad olup mülâzime ile hâne arasındaki nağmeye tevsî edilmemiş olma olasılığı da vardır. | Selam verme, selâmetle dua etme. | Âfetten masûn kılma. )


- TESLİMİYET:
BOYUN EĞMEK değil ANLAMAK


- TESLİMİYET ile/ve/||/<> ADÂLET


- TESLİMİYET ile/ve/> AŞK

( SUBMISSION vs./and/> FALL IN LOVE )


- TESLİM/İYET ile/ve BAĞLI/LIK


- TESLİMİYET ile/ve/||/<> ÇARESİZLİK


- TESLİMİYET ve/<>/|| DAYANMA GÜCÜ


- TESLİMİYET ile/ve İMAN


- TESLİMİYET ile/ve İNSAF


- TESLİMİYET ile/ve/değil/<> MAHVİYET


- TESLİMİYET ile NEFS

( Yün yumağı fındık kadar kalsa bile yine "Ben yumağım!" der durur. Fakat son ilmiği de attılar mı, gözünü bir açar ki, güzel bir halı olmuş, yumaklığından eser kalmamış. Nefis yumağının da oraya buraya yuvarlanması bunun için. Bizi bir halı olarak dokuyor. )

( Nefsi kurtarmak için yokluk gerek. )


- TESLİMİYET ile/ve/||/<>/< SABIR

( Özellikle, Anthony Hopkins'in, "The Edge" ve "The Instinct" adlı filmlerini de izlemenizi salık veririz. )


- TESLİMİYET ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< TERK-İ DAVÂ


- TESLİMİYET ile/ve/||/<> TEVEKKÜL

( Ne kadar âlim olsak da iki dakika sonra başımıza ne geleceğini bilemeyiz. )

( İnsan da, varlık da, kudret de küçülmedikçe büyümez. [muhitleşmek] )

( Kendinden haberin olmayacak ki, vuslata çıkasın. )

( Herşeyin modeli vardır fakat hakikatin yok. Hem kafes içinde duracaksın, hem de aradan çıkacaksın. )

( Azrail'e can vermeyen,
Hakk'a, Hakikat'e varamaz. )

( KENAR GEZME!
DOLAN, GEL!
GİR İÇERİ! )


- TESLİMİYET ile/ve/||/<>/>/< TEVEKKÜL
ile/ve/||/<>/>/<
TEBESSÜM :)

( Denizde, kendini bırakırsan batmazsın. Kişiyi batıran, kendini bırakmaksızın çırpınmasıdır. )


- TESLİMİYET ile/ve/değil TUTMAMAK


- TESLİMİYET ve/||/<>/< UTANMAK/UTANABİLMEK


- TESLİMİYET ve/<>/|| ZEKÂ


- TESLİMİYET/KABUL EDİLME/AFFEDİLME:
TÖVBE ve/||/<> DOĞRU/DÜZGÜN İŞ YAPMAK / SÂLİH AMEL


- TESLİM OLMAK ile/değil/yerine/>< KAYBETMEK


- TESLİS[Ar.]/TRIAL/TRINITY[İng.]/TRIVIUM[Lat.]/TRIMURTI[Hintçe] değil/yerine/= ÜÇÜL


- TESMÎN[Ar. < SÜMN] ile TESMÎN[Ar. < SEMEN]

( Sekizleme, sekize çıkarma. | Sekize bölme. | Bir şeye, paha biçme/biçtirme. İLE Semirtme, semirtilme, yağlatma. )


- TESMÎR[Ar.] ile TESMÎR[Ar. < SEMER]

( Çivileme/mıhlama, çivilenme/mıhlanma. İLE Ağaçların -çiçeklerini döküp- yemiş bağlaması. | Tasarrufla, malın çoğalması. )


- TESMİYE[Ar. < İSM] ile ADLANDIRMA, AD VERME/KOYMA

( AD KOYMA, ADLANDIRMA, İSİM VERME | BESMELE ÇEKME )


- TEŞNE ile/ve/değil/yerine/||/<>/< MÜSAİT (OLMA)


- TESPİT ETMEK ile/ve ELDE ETMEK

( TO DETERMINE vs. TO OBTAIN/GET )


- TESPİT ile ÇIKARIM

( TO DETERMINE vs. INFERENCE )


- TESPİT ile GENELLEME


- TESPİT ile İLERİ SÜRME

( TO DETERMINE vs. TO PUT/BRING FORWARD )


- TESPİT değil/yerine/= SAPTAMA

( [not] DETERMINATION but/= DETECTION
DETECTION instead of DETERMINATION )


- TESPİT değil/yerine/= SAPTAMA

( [not] DETERMINATION but/= DETECTION
DETECTION instead of DETERMINATION )


- TESPİT ile/ve TEKLİF

( TO DETERMINE vs./and TO PROPOSE )


- TESPİT ile/ve TEŞHİS

( ESTABLISHING vs./and DIAGNOSIS )


- TESPİT ile/ve/değil/||/<>/>/< (HAKKI/NI) TESLİM


- TESRÎB[Ar.] ile TESRÎB[Ar. < SÜRÛB]

( Ayıplama, darılma. | Başa kakma. İLE Yollama, gönderme, gönderilme. )


- TEŞRÎF[< ŞEREF] değil/yerine/= ONURLANDIRMA | GELMESİYLE BİR YERE ONUR VERME | GELME | GİTME

Bugün[17 Kasım 2025]
itibarı ile 35.603 başlık/FaRk ile birlikte,
35.603 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(126/144)