
K'LERDE
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA VE FARKINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
itibariyle 11284 başlık/FaRk ile birlikte,
12999 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(4/12)
- GTIN/GLOBAL TRADE İTEM NUMBER[İng.] değil/yerine/= KÜRESEL TICARİ ÜRÜN NUMARASI
- GUARD :/yerine KORUMAK, GARDİYAN
- GÜÇ KULLANMAMA İLKESİ ile/ve/||/<> KARIŞMAMA İLKESİ
- GÜÇ ile/ve KUDRET
( Mutsuzluk getirir. Cehaletle orantılıdır. İLE/VE Mutluluk ve anlamlılık sunar. Bilgeliğin bir parçasıdır. )
( Kudret gücü de barındırır ve gücü tek başına ve ayrı olarak düşündürmez. )
( Gücün amacı, dayanma gücünü artırabilmektir. )
( Kontrol edilemeyen güç, güç değildir! )
- GÜÇ = KUVVET = POWER[İng.] = FORCE[Fr.] = KRAFT[Alm.] = FORTITUDO/VIS[Lat.] = PODER[İsp.]
- GÜÇLÜ OLMAK ve/||/<> AKILLI OLMAK ve/||/<> KENDİN OLMAK
( Yalnız başına kalabilecek kadar. VE/||/<> Birarada kalabilecek kadar. VE/||/<> Ayrı kalabilecek kadar. )
- GÜÇLÜ/LÜK ve/||/<>/> KIRILGAN/LIK
- GÜDÜK ile KADÜK[Fr.]
( Eksik yanı olan, tamamlanmamış, kısa. | Kuyruğu kesik ya da kopmuş. | Yetersiz, sonuç vermemiş. İLE Değerini/önemini yitirmiş, geçerliliği kalmamış, eskimiş. )
- GÜDÜLENME ve/> KATILIM
( MOTIVATION and/> PARTICIPATION )
- GÜDÜMBİLİM/SİBERNETİK = CYBERNETICS[İng.] = CYBERNÉTIQUE[Fr.] = KYBERNETIK[Alm.] = KYBERNETIKE, KYBERNETES[Yun.]
- GÜFTÂR[Fars.] ile/ve/+/değil/yerine/||/<>/> KÂR[Fars.]
( Söz. İLE/VE/+/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Alışveriş işlerinin sağladığı para kazancı. | İş. | Yarar, fayda. | Üretim etmenlerinden biri olan girişimcinin üretimden aldığı pay. | Maliyet fiyatıyla satış fiyatı arasındaki fark. )
- GUIDELINE[İng.] değil/yerine/= KILAVUZ
- GÜL[Fars.] ile/ve KAMELYA/ÇİNGÜLÜ/JAPONGÜLÜ
( Arı her çiçeğe konar. Güle konmaz ki, incinmesin diye. Bülbül hem kokusuna, hem rengine aşıktır gülün. )
( ... İLE/VE Çaygillerden, büyük, beyaz, pembe ya da kırmızı renkte çiçekler açan, dayanıklı yapraklı bir bitki. )
( İLE/VE/<> ... )
( ... VS./AND Chinese/Japanese rose. )
( VERD ile/ve ... )
( ROSE vs./and CAMELLIA )
( ROSA cum/et CAMELLIA JAPONICA )
- GÜL ile KARA GÜL
( ... İLE Sadece Halfeti'de(Urfa'da) yetişir. )
- GÜL ile "KIRIK GÜL"
( ... İLE Mezar taşlarında kırık bir gül varsa o mezar, genç yaşta ölmüş bir kıza ait olduğunu gösterir. )
( )
- GÜL ile KIZILYAPRAK/KOYUN OTU/FITIK OTU/KUZU PITRAĞI
( ... İLE Gülgillerden, 20-120 santimetre yüksekliğinde, yol kenarlarında biten, sarı çiçek açan, çok yıllık, otsu bir bitki. )
- GÜLMEK ile KİKİRDEMEK
- GÜME GİTMEK ile/ve/||/<> KİM VURDUYA GİTMEK
- GÜNAH ile KEBÂİR[< KEBÎRE]
( Günah. İLE Büyük Günahlar. )
( Kişinin en kolay ve sürekli yaptığı hata/yanlış, en büyük günahıdır. )
- GÜNAH ile/ve/=/>/: KENDİNİ SUÇLAMA
- GÜNDELİK METİN ile KURMACA METİN ile KULLANMALIK METİN
- GÜNDÜZSEFASI = KAHKAHAÇİÇEĞİ :) )))
( İkiçeneklilerden, çoğu kenarı mavi bir çizgi ile çevrili, beyaz çiçekler açan bir süs bitkisi. )
( CONVOLVULUS PERSICUM )
- GÜNEŞ ve KILIÇ
- GÜNEŞ ile KIŞ GÜNEŞİ
( FELEĞİN GÖZÜ | ATEŞ | ŞEMS | ZİYÂ | ZÜKÂ | AFİTAB(ÂF-TÂB) | HURŞÎD | TÂBE-İ ZER(ALTIN TAVA) | TÂC-I GERDÛN | TÂVUS-I ÂTEŞ-PER | GÜN-EŞ(Güne eş [olan]) | R (harfi) )
- GÜNEŞ ile/ve/değil/||/<>/< KIŞIN DOĞAN GÜNEŞ
- GÜNEY RODEZYA ile/ve/<> KUZEY RODEZYA
( Zimbabwe. İLE/VE/<> Malawi ve Zambiya. )
- GÜNEY YARIM KÜREDE ile/ve KUZEY YARIM KÜREDE
( [Dünyanın, ekseni çevresindeki hareketinden dolayı:] Sağa doğru saparak. İLE/VE Sola doğru saparak. )
- GÜNEY YERUCU/ANTARTİKA'DA:
AITCHO ADASI ve HALFMOON ADASI ve KING GEORGE ADASI
( En kuzeyindeki ada. VE Aitcho'dan sonraki ada. VE Halfmoon'dan sonraki ada. )
- GÜNÜMÜZDEKİ ENTELEKIA ile/değil/yerine KAVRAMSAL ENTELEKIA
( ... İLE/DEĞİL/YERİNE Ereğe bağlı nedenin bilgisi. Aynı ilke altında donanmışlık. )
- GURBET ile/ve KURBET
- GURBET ile/ve KURBİYET
( Yabancılaşma. İLE/VE Yabancılaşmaktan kurtulma. )
( Yabancılaşma, bilinçlenme/şuur içindir. )
- GÜREŞ/JUDO ile KURAŞ/KURASH
( Açıklamalar için burayı tıklayınız... | Ayrıca, www.kurash-ika.org adresinden de yararlanılabilir. )
- GÜREŞ ve/||/<> KAFAKOL
( ... VE/||/<> Güreşte bir oyun türü. )
- GÜREŞ ile KARAKUCAK
( ... İLE Kökeni Orta Asya'ya uzanan, serbest stilde, yağ sürülmeden yapılan en eski, geleneksel Türk güreşi. )
- GÜREŞ ile KÖPEKKUYRUĞU
( ... İLE Yağlı güreşte rakibinin sırtını yere getirmek için onu çenesinden, alnından ya da gırtlağından elle çekip sırtını yere getirmeye çalışma. )
- GÜREŞ ve/||/<> KÜNDE[Fars. < KUNDE]
( ... VE/||/<> Güreşçinin, rakibini altına alıp bir elini önden, ötekini arkadan geçirerek ellerini kilitlemesi. | Düzen, tuzak, oyun, hile. | Suçluların ayağına bağlanan demir halka, köstek. )
- GÜREŞ ve/||/<> KURT KAPANI
( ... VE/||/<> Güreşte rakibi alta düşürdükten sonra üstüne oturarak uylukları arasında ayak bağlama, bir yandan da iki kolu altından el geçirerek ağırlığı bel üzerine verme. )
- GURURUNU/N KIRMAK/KIRILMASI ile/ve/||/<>/> KÜÇÜK DÜŞ(ÜR/ÜL)MEK
- GUT ve/||/<> SERTLEŞME SORUNU ve/||/<> KALP KRİZİ
( Erkeklerde Kol Kola Gezen Üç Rahatsızlık - Murat Kınıkoğlu [Dr.] )
- GÜVEN KAZANMA ile/ve/<>/değil/yerine KENDİNİ TANITMA
( Yeterli gelmeyebilir. İLE/VE/<>/DEĞİL/YERİNE Hem yeterli gelir, hem geliştirir/ilerletir, hem de güven sunar/kazandırır. )
- [NE YAZIK Kİ]
GÜVENEMEMEK ile/ve/||/<>/> KESTİREMEMEK
- GÜVENSİZ BAĞLANMADA:
KARARSIZ ile KAÇINGAN
- GÜVERCİN ile KAYA/YABANİ/BAYAĞI GÜVERCİNİ
( )
( Evcil güvercinler renk ve desen olarak çok fark gösterir. İLE İki kanadında, iki siyah çubuk dışında soluk gri renklidir. )
( Yaban ortamında, kayalıklar, yuvalama ve üreme için kullanılır. )
( Kökeni Avrupa, Kuzey Afrika ve Asya'nın Batı'sına dayanan kaya güvercini, dünya üzerindeki kentlere yerleşmiştir. )
( COLUMBA cum COLUMBA LIVIA )
- GÜVERCİN/KÖGÜRÇGÜN[dvnlgttrk] ile KUMRU/HAKURAN
( Cebrail[RUH'ÜL KUDÜS]'i simgeler. İLE ... )
( YEMÂME[Ar.]: Ehlî güvercin. )
( PALAZ: Güvercin yavrusu. )
( MUTÂAME: Güvercinlerin öpüşmesi.
HAMÂME, VERKA[çoğ. VERÂKI] ile KUMRÎ[çoğ. KAMÂRÎ] )
( KEBÛTER, KEFTER, MÜRG-İ NÂME-BER ile ... )
( PIGEON vs. DOVE )
( COLUMBA cum STREPTOPELIA )
- GÜYA ile KENDİNCE
- GÜZEL OLANLAR:
DURUNCA/SUSUNCA ile/ve/yerine KONUŞUNCA ile/ve/yerine HEM DURUNCA/SUSUNCA, HEM KONUŞUNCA
- GÜZEL = GÖZ-EL = BEAUTIFUL[İng.] = BEAU[Fr.] = SCHÖN[Alm.] = KALOS[Yun.] = HERMESO/SA, BELLO[İsp.]
- GÜZELLİK YAPMAK ile KIYAK GEÇMEK
- GVHD/GRAFT-VERSUS-HOST HASTALIĞI GRAFT-VERSUS-HOST DISEASE[İng.] değil/yerine/= KONAĞA KARŞI YAMA SAYRILIĞI
- HABERLER KÖTÜ GELSE DE ile/değil KÖTÜ HABERLER GELSE DE
( Haberlerin, "kişinin algısına/yorumuna göre değişebilir" anlamına gelmesi/getirilebilmesi. İLE/DEĞİL Haberlerin, kötü/olumsuz haberler olduğunu bildirmesi. )
- HACC:
İFRÂD ile/ve/<> TEMETTÛ ile/ve/<> KIRÂN
- HACC[Ar.] ile KASD[Ar.]
- HACCP/HAZARD ANALYSIS FOR CRITICAL CONTROL POINTS[İng.] değil/yerine/= KRITİK DENETLEME NOKTALARINDA TEHLİKE ÇÖZÜMLEMESİ
- HACİR değil/yerine/= KISIT
- HAD'[Ar.] ile KEYD[Ar.]
- HADEME[Ar.] ile/ve KAVAS[Ar. < KAVVAS]
( Odacı. İLE/VE Elçilik ya da konsolosluklarda görev yapan hizmetli. | Banka, patrikhane, otel vb. yerlerde hizmetli ya da koruma görevlisi. | Elçilik ve konsolosluklarda koruma görevlisi. )
- HADÎS[Ar.] ile KASAS[Ar.]
- HAFIZ ile/ve KUR'A HÂFIZI
- HAFRİYAT değil/yerine/= KAZIM
- HAİNLİK(TEN) ile/değil KORKU(DAN)
- HAK:
H(HA) ve/||/<> K(KAF)
- [ne yazık ki]
HAKARET ile KAZF/KAZİF
( ... İLE Nitelikli hakaret. | Atma. | Namuslu bir kadına, zinâ suçunu isnâd etme. )
( HADD-İ KAZF: Namuslu kadınlara iftira edenlere verilen ceza. )
- HAKİKAT BİLGİSİ ile/ve/||/=/<>/>/< KENDİNİN BİLGİSİ
- HAKİKAT ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KAVRAM
- HAKİKAT ile/ve KEMÂLÂT
( İzi yoktur ki izinden biline, Dahi tozmaz ki tozundan biline, Sen anı sanma sözünden biline, Hakikat ehlinin olmaz nişanı. )
( GÜZELLİK/KEMÂL: * TENASÜB-Ü ÂZÂ(ÖRGENLERİN UYUMU) * AKIL * AHLÂK * ÇÖZÜM ÜRETEBİLMEK )
( Kemâlâtın en büyüğü, kişinin kendini herkesten küçük görmesidir. )
( Hakikat, tüm âleme değil ancak ehline gösterilir. )
( Hakikat karşılığında ne para alınır, ne de bir şey. )
( Hakikati biliyorsan ölümü iste! )
( Kelâmı, hakikati zamanından önce kulağımıza çalsalar, zeytinyağıyla şişirilen ve çürüyen incire benzeriz. )
- HAKİKAT ile MECÂZ ile KİNÂYE
( Kök.(Mutabakat). İLE İkinci anlam yüklemek.(Tazammun/Akıl). İLE Hakikat ile mecâz arasında bırakmak.(İltizam). )
- HAKİKATA OLAN BAĞLILIK ile/ve/<> KİŞİYE/İNSANLIĞA YAPILAN HİZMET
( Bir'e hizmet, bin'e hizmet; bin'e hizmet, bir'e hizmet. )
( DEVOTION TO TRUTH vs./and/<> SERVICE/ATTENTION TO HUMAN/ITY )
- HAK(K)'A TESLİM OLMAK ve/||/<>/>/< KENDİNLE BARIŞIK OLMAK
- HAKKETMEK değil/yerine/= KAZIMAK
- HAKK'I, KİŞİYLE TANIMAK ile/ve/||/<> KİŞİ'Yİ, HAKK'LA TANIMAK
- HAKKIN, SENİN YANINDA OLDUĞUNA İNANMAK ile/ve/değil/yerine/<> KENDİNİN, HAKKIN YANINDA OLDUĞUNA İNANMAK
- HAKLI ÇIK(AR)MA ÇABASI ile/ve KÂRLI ÇIK(AR)MA ÇABASI
- [ne/hem] "HAKLI/LIK" ile/ve/ya da/ne de/hem de/<>/>< KIZGIN/LIK
( Ne kadar (")haklı(") olduğumuzu zannetsek de, ne kadar kızgın olsak da,
bazı/çoğu durumu, sakinlikle ve akılla[/tüzeyle] çözerek -ve de en azından çözümleyerek- ilerlemek gerekir. )
- HALÂS[Ar.] ile KURTULMA, KURTULUŞ
( KURTULMA, KURTULUŞ )
- HALAT ile KALÇETE[İt. < CALCETTA]
( ... İLE Elle örülerek yapılan yassı halat. )
- HALAT'LARDA:
BRAGA/MARSPET/PATRISA ile/ve GOMANA ile/ve KANDİLİSA ile/ve İSTRUMAÇA ile/ve VARAGELE ile/ve YOMA
( Gemilerde kullanılan halat. İLE/VE Gemi demirinin bağlı olduğu halat. İLE/VE Gemideki serenleri kaldırmaya yarayan halat. İLE/VE Birbirine takılmış halat. İLE/VE Bir şeyi bir yerden başka bir yere çekmek için kullanılan halat. İLE/VE 3-4 kat kol bükülmüş halat. )
- HALF[Ar.] ile KASEM[Ar.]
- HALI ile KELLE[Fars.]
( ... İLE 3x4 m² olan halı. )
- HALI ile/ve KİLİM ile/ve SUMAK
- HALİFE ile/ve KUL
- HALİTA değil/yerine/= KARIŞIM
- HALİTA[Ar.] değil/yerine KARMA/ALAŞIM[kimya]
( Birkaç şeyin karışımından oluşan. )
- HALK MÛSİKÎSİ'NDE:
UZUN HAVA/LAR ile/ve KIRIK HAVA/LAR
( BU TOPRAĞIN SESİ [Halk Mûsikîmiz] - ADNAN ATAMAN - TÜRK EDEBİYATI VAKFI YAYINLARI kitabını okumanızı salık veririz. )
- HALK[Ar.] ile/ve/değil KAMU
- HALK[Ar.] ile KESB[Ar.]
- [ne yazık ki]
HALKIN PARASINI, KENDİ ÇOCUKLARINA AYIRMAK değil/>< KENDİ PARANI, HALKIN ÇOCUKLARINA BIRAKMAK
- HALTER'DE:
SİLKME ile/ve KOPARMA
- HAM ile/ve/||/<> KEKRE
( ... İLE/VE/||/<> Tadı acımtırak, ekşimsi ve buruk olan. )
- HAMAM[Ar.] ile/ve KAPLICA[< KAPALI ILICA]
( ... İLE/VE Suyu sıcak olarak yerden çıkan hamam. )
( KAPLI: Kaplanmış olan. | Altındakini göstermeyecek kadar çok olan. | Kabı olan. )
( ... ile ÇERMİK )
- HAMAYLI/HAMAİL[Ar.] değil/yerine KUŞAK
( Omuzdan, çapraz olarak bele inen bağ. | Muska. )
- HAMİ[Ar.] değil/yerine/= KORUYUCU
- HAMİYET[Ar.] değil/yerine/= KORUMA
( Bir kişinin, yurdunu, ulusunu ve ailesini koruma çabası. )
- HAM/KÜRE TAŞ ile/ve/||/<>/> KÜP TAŞ
- HAMUR KABARTMADA:
KARBONAT ile/<> KABARTMA TOZU ile/<> MADEN SUYU
- HANE[Ar.] ve/> KÖY[Fars. < KÛY] ve/> NÂHİYE[Ar.] ve/> KAZÂ[Ar.]
( Ev/ocak. VE/> Yerleşim birimi. VE/> Bucak, bölge. VE/> İlçe. )
- HANGİMİZ ...? ile/ve/değil KAÇIMIZ ...?
- HAPİS değil/yerine/= KISINGI
- HAPİSHANE değil/yerine/= KISINGIDAM
- HAPSETMEK değil/yerine/= KISINGILAMAK
- HAPSOLMAK değil/yerine/= KISINGILANMAK
- HARCAMA ile/değil/yerine KULLANMA
( [not] TO SPEND vs./but TO USE
TO USE instead of TO SPEND )
- HARD[Ar.] ile KASD[Ar.]
- HAREKET ve KEMÂL/SINIR
( Her hareket, kemâline erer/sonlanır. )
- HAREKET ile/ve/değil KESİNTİSİZLİK
- HAREKET ile/ve KIMILDAMA
- HAREKET ile KIPIRTI
- HAREKET ile/ve KUVVET
( MOVEMENT vs./and POWER )
- HAREKET ile SES ile KONUŞMA
( MOVEMENT vs. VOICE vs. SPEECH/TO TALK )
- HAREKET'TE:
YER DEĞİŞTİRMEK değil KENDİ İÇİNDE DEĞİŞMEK
- HAREM ile/||/<> HAREM-İ HÜMÂYUN ile/||/<> HATUN ile/||/<> MELİKA ile/||/<> KARİN ile/||/<> KURENA ile/||/<> VALİDE SULTAN
( Saray ve konaklarda kadınlara ayrılan yer. İLE/||/<> Topkapı Sarayı'nın harem dairesine verilen ad. İLE/||/<> Yüksek makamdaki kadınlara ve hakan eşlerine verilen ad. İLE/||/<> Padişah karısı. İLE/||/<> Padişah yakınlarına ve emrinde bulunanlara verilen ad. İLE/||/<> Padişaha yakın olan görevliler, mabeyinciler. İLE/||/<> Padişahın annesine verilen ad. )
- HARF[Ar.] yerine KIMSA/YAZAÇ/İMCE
- HARİM[Ar.] değil/yerine KUTSAL
( Girilmesi, yabancıya yasak olan, kutsal tutulan, korunulan yer. )
- HARIN ile KULAN/TARPAN
( Huysuz at. İLE Yabani at. )
( HERGELE: Yabani at sürüsü. )
( ... cum EQUUS GMELINI )
- HARİTALAR ile/ve KROKİ
( ... İLE/VE/||/<> Bir konu ya da nesnenin başlıca özelliklerini yansıtacak biçimde hazırlanmış taslağı. )
( ATLAS: Haritaları birarada bulunduran. [XVII. yüzyıldan beri bu tanım kullanılmaktadır] | Yunan mitolojisinde dünyayı omuzları üzerinde taşıyan Tanrı. )
( MAP vs./and SKETCH )
- KEÇİBOYNUZU / HARNUP/HARRUP[Ar.] ile KEÇİ BOYNUZU
( Bitki. İLE Keçinin boynuzu. )
- HARS[Ar.] ile KEZİB[Ar.]
- HASET ETMEK değil/yerine/= KISKANMAK/ÇEKEMEMEK/KISKANÇLIK ETMEK
- HASET ve KİBİR
( Haset, kibirin çocuğudur. )
( Kibirlinin/mağrurun düşmanı, Allah'tır! )
- HASET değil/yerine/= KISKANÇLIK/ÇEKEMEMEZLİK/GÜNÜ
- HASET/HASUT değil/yerine/= KISKANÇ/GÜNÜCÜ
- HAŞİN[Ar.] değil/yerine/= KATI, KESKİN, SERT, KIRICI
- HASTALIK ile KALITSAL/IRSÎ HASTALIK
( DISEASE vs. HEREDITARY DISEASE )
- HATA ile/ve KAZÂ
- HATADAN:
ÇEKİNMEK ile/değil KAÇINMAK
- HATTAT["HATAT" değil!] ile KÂTİP
( ... ile TUSSİ-TUSSİ: Mektup yazıcısı. [TUSSİ: Mektup] )
- HAVA ATMAK" ile "SİDİK YARIŞTIRMAK" ile "KÖR DÖVÜŞÜ"
- HAVA MUHALEFETİ değil/yerine/= KALIK ELVERİŞSİZLİĞİ
- HAVUÇ ile KUM HAVUCU
- HAVZA-İ FAHMİYE değil/yerine/= KÖMÜR BÖLGESİ
- HAYALÎ ile/ve KALBÎ
- HAYAT ve/||/<>/> İLİM ve/||/<>/> SEMİ ve/||/<>/> BASAR ve/||/<>/>
KUDRET ve/||/<>/> İRÂDE ve/||/<>/> KELÂM ve/||/<>/> TEKVÎN
- HAYÂT[Ar.] ile KUDRET[Ar.]
- HAYIR ile/ve/||/<> HIZIR ile/ve/||/<> KADİR
( [Bil!] Her olayı. İLE/VE/||/<> Her geleni. İLE/VE/||/<> Her geceyi. )
- HAYIRLI İŞLER! ile KOLAY GELSİN
- HAYVAN ile KÜKRE
( ... İLE Öfke ya da eşeysel istek yüzünden saldırıcı bir durum alan hayvan. )
- HAZIN[Ar.] değil/yerine/= KIŞLIK YİYECEK
- HAZZ[Ar.] ile KISM[Ar.]
- HEART :/yerine KALP
- HEGEL'İN:
"DİYALEKTİK FELSEFESİ" değil
KURGUL FELSEFESİ
- HELVA ile KOZ HELVA
( ... İLE Ceviz ve şekerle yapılan, ağdalı bir helva türü. )
- HEMAFEREZ/HEMAPHERESIS[İng.] değil/yerine/= KAN AYIR-SEÇ (İŞLEMI)
- HEMAGLÜTİNASYON/HEMAGGLUTINATION[İng.] değil/yerine/= KAN KÜMELEŞMESİ
- HEMATİT[Fr. < HÉMATITE] değil/yerine/= KAN TAŞI
( Kırmızı ya da esmer renkte olan doğal demir oksidinden oluşan, yaralardan akan kanı durdurmak için kullanılan bir mineral, hematit. )
- HEMATOLOJİ değil/yerine/= KAN BİLİMİ
( Kan üzerinde incelemeler yapan bilim. )
- HEMM[Ar.] ile KASD[Ar.]
- HEMODİLÜSYON/HEMODILUTION[İng.] değil/yerine/= KAN SEYRELIM
- HEMODİNAMİ/HEMODYNAMICS[İng.] değil/yerine/= KAN DOLAŞIM DEVİNIMLİĞİ
- HEMODİYALİZ/HEMODIALYSIS[İng.] değil/yerine/= KAN ARITIM/SÜZDÜRÜM
- HEMOFİLTRASYON/HEMOFILTRATION[İng.] değil/yerine/= KAN SÜZDÜRÜM
- HEMOGRAM/HEMOGRAM[İng.] değil/yerine/= KAN GÖZE ÇİZGESİ
- HEMORAJİ/HEMORRHAGE, BLEEDING[İng.] değil/yerine/= KANAMA
- HEMORAJİK DİYATEZ/HEMORRHAGIC DIATHESIS[İng.] değil/yerine/= KANAMA EĞİLIMİ
- HEMOSTAZ/HEMOSTASIS[İng.] değil/yerine/= KANAMA DURDURMA
- HEMOVİJİLANS/HEMOVIGILANCE[İng.] değil/yerine/= KAN TAKİP DÜZENİ
- HEMPA[Fars.] ile/değil/yerine/>< KANKA/ARKADAŞ
( Kötü işlerde aynı amaçla ve birlikte hareket eden kişi, ayaktaş. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Kan kardeşliği kadar yakınlıkla birlikte hareket eden/ler. )
- HENDEK ile KUYU/TUYNUK
( Kuyu görüntüsü, bir kaynağı ya da bir kazanç kapısını simgeleyebilir. )
( ... ile Bİ'R[çoğ. ÂBÂR], BEVD
... ile BÂSİKA: Ağzına kadar su dolu olan kuyu. )
( ... ile ÇÂH, ÇEH )
( DITCH/TRENCH vs. WELL )
- HEPAT/O- ile KRAN(İ)YO- ile M(İ)YEL(O)- ile FLEBO- ile PNEUM-/PNEUMO-/PNEUMATO- ile PİYO- ile NEKRO-
( Karaciğer [ön ek]. İLE Kafa-, kafatası. İLE Omurilik [ile ilgili]. İLE Toplardamar [ile ilgili]. İLE Hava-, gaz-, akciğer. İLE İrinli, irin .... İLE Ölü/nekro-. )
- HEPTANRICILIK/TÜMTANRICILIK/PANTEİZM ile KÖKEN TANRI ile MİMAR TANRI ile YARATICI TANRI ile KİŞİ TANRI ile KAVRAM TANRI
- HEREDİTE/HEREDITY[İng.] değil/yerine/= KALITIM, SOYA ÇEKİM
- HEREDİTER/HEREDITARY[İng.] değil/yerine/= KALITIMSAL
- HEREKE ile/ve KAYSERİ ile/ve BÜNYAN ile/ve YAHYALI ile/ve TAŞPINAR ile/ve SİVAS ile/ve KARS ile/ve BERGAMA ile/ve LADİK ile/ve MİLAS ile/ve ISPARTA
- HERKESE YETİŞMEYE ÇALIŞMAK ve/değil/ne yazık ki/||/<>/> KENDİNE GEÇ KALMAK
- HERO :/yerine KAHRAMAN
- HERSELF :/yerine KENDİSİ (KADIN)
- HERŞEYİ BİLEN ile/değil KENDİNİ BİLEN
- HERTZ ile KİLOHERTZ
( Saniyede bir titreşim yapan devirli bir olayın frekansına eşit frekans birimi. İLE Bir saniyede bin titreşimi olan elektromanyetik dalga boyu ölçüsü birimi. )
- HESAPLAŞMAYI:
KENDİNLE YAPMAK ile/ve KENDİNE YAPMAK
( TO GET EVEN WITH: YOUR SELF vs./and TO YOUR SELF )
- HETEROATOM ile KARBON İSKELE
( Karbon dışındaki atomları içeren bileşik. İLE Sadece karbon ve hidrojen atomlarından oluşan iskelet. )
- HETEROTOPİ/HETEROTOPY[İng.] değil/yerine/= KONUM DIŞILIK
- HEVES değil/yerine/= KÖSEME
- HEVESKÂR/HEVESLİ değil/yerine/= KÖSEMELİ
- HEYET[Ar.]/KOMİTE[Fr. < COMITE][İng. COMMITTEE] değil/yerine/= KURUL
- HEYKEL ile KOLOSAL
( ... İLE Büyük boyutlu ve masif mimari ögeleri ve heykelleri niteler. )
- HİBERNASYON/HIBERNATION[İng.] değil/yerine/= KIŞ UYKUSU
- HİBRIT/HYBRID[İng.] değil/yerine/= KATIŞIK | KIRMA
- HİÇ KAÇINILMAZ değil KAÇINILMAZ
- HİCÂB[Ar.] ile KİTMÂN[Ar.] ile İHFÂ'[Ar.] ile SETR[Ar.]
- HİÇKİMSEYİ:
ÖVMEMEK ve/||/<> KÜSMEMEK ve/||/<> YAKINMAMAK ve/||/<> SUÇLAMAMAK
( Olgunluğun gereği ve göstergelerindendir. )
- HİÇKİMSEYLE KONUŞ(A)MAYACAĞIN/PAYLAŞ(A)MAYACAĞIN DÜŞÜNCELER/SÖZLER[KONULAR, OLAYLAR, OLGULAR, KAVRAMLAR] ile/ve/<> KENDİNİN (BİLE) DÜŞÜNMEK İSTEMEYECEĞİN DÜŞÜNCELER/SÖZLER[KONULAR, OLAYLAR, OLGULAR, KAVRAMLAR]
- HİDÂYET = KILAVUZLANMA
- HİDEMAT-I AMME değil/yerine/= KAMU İŞGÖRÜSÜ
- HIFZ[Ar.] ile KİLÂE[Ar.]
- HİKÂYE ile/||/<> KISSA
- HİLÂF ile KARŞI, ZIT | YALAN
( KARŞI, ZIT | YALAN )
- HİMÂYE[Ar.] değil/yerine/= KORUMA/GÖZETME/ESİRGEME/KORUYUCULUK/GÖZETİM
- HİMMET ile KERÂMET
- HIMSELF :/yerine KENDİSİ (ERKEK)
- HİN[Azr.] = KÜMES[Tr.]
- HİNDİ[Azr.] = KIZILDERİLİ[Tr.]
- GÜNEĞİK/KARAKAVUK/HİNDİBÂ[Ar.] ile KARAHİNDİBA
( Birleşikgillerden, yaprakları haşlanarak salata gibi yenebilen, birkaç yıllık otsu bir bitki. İLE Birleşikgillerden, uzun ve dişli yapraklı, çiçekleri sarı ve kömeç biçiminde bir bitki. )
( CICHORIUM ENDIVIA cum TARAXACUM )
- HİNT İNCİRİ ile KAVAK İNCİRİ
( Kaktüsgillerden, yaprakları etli ve yayvan dikenli bir bitki. | Bu bitkinin, kalın ve dikenli kabuğu olan tatlı yemişi. İLE Açık mor renkli bir tür incir. )
( OPUNTIA FICUSINDI cum ... )
- HİNT OKYANUSUNDA:
ANDAMAN DENİZİ ile/ve/||/<> MALAKKA BOĞAZI ile/ve/||/<> MARTABAN KÖRFEZİ ile/ve/||/<> BENGAL KÖRFEZİ ile/ve/||/<> KANBAY KÖRFEZİ ile/ve/||/<> KUÇ KÖRFEZİ ile/ve/||/<> UMMAN DENİZİ ile/ve/||/<> UMMAN KÖRFEZİ ile/ve/||/<> BASRA KÖRFEZİ ile/ve/||/<> YEMEN DENİZİ ile/ve/||/<> ADEN KÖRFEZİ ile/ve/||/<> KIZILDENİZ ile/ve/||/<> MOZAMBİK KANALI ile/ve/||/<> SOFALA KÖRFEZİ ile/ve/||/<> DELAGOA KÖRFEZİ
- HIP :/yerine KALÇA
- HİPERGLİSEMI/HYPERGLYCEMIA[İng.] değil/yerine/= KAN ŞEKERİ YÜKSEKLİĞİ
- HİPERKERATOZ ile/||/<> KERATİNİZASYON
( Deride aşırı keratin birikimi ile kalınlaşma. İLE/||/<> Deri gözelerinin keratin üretmesi ve sertleşmesi süreci. )
- HİPERTERMİ/HYPERTHERMIA[İng.] değil/yerine/= KONTROLSÜZ SICAKLIK ARTIŞI
- HİPNOZ AŞAMALARINDA:
LETARJİ ile/ve/||/<>/> KATALEPSİ[Fr. < CATALEPSIE] ile/ve/||/<>/> SOMNAMBUL/İZM
- HİPNOZ:
BİREYSEL ile/ve/||/<> ÖBEK(GRUP) ile/ve/||/<> KENDİ KENDİNE(AUTO) ile/ve/||/<> BAŞKASI ARACILIĞIYLA ile/ve/||/<> YOL ile/ve/||/<> TOPLUMSAL ile/ve/||/<> SİYASAL REKLÂM AMACIYLA
- HİPNOZDA, KİŞİNİN ...:
TELKİN ALIP ALMAMASI ile/ve/||/<>/> NARKOZ ile/ve/||/<>/> KATELEPSİ ile/ve/||/<>/> LATERJİ ile/ve/||/<>/> SOMNAMBUL
- HİPOFİZ BEZİ ile KALKANBEZİ/TİROİD BEZİ ile PARATİROİD BEZİ ile LENF BEZİ ile BÖBREK ÜSTÜ BEZİ ile PANKREAS BEZİ ile EŞEYSEL BEZ ile İÇ SALGI BEZLERİ ile GASTRİT SUYU BEZİ ile GÖĞÜS KEMİĞİ ARKASINDA BULUNAN İÇSALGI BEZİ/TİMUS
( PITUITARY GLAND vs. THYROID GLAND vs. PARATHYROID GLAND vs. ADENOID (GLAND) vs. ADRENAL (GLAND) vs. PANCREATIC GLAND vs. GONADIAL GLAND vs. ENDOCRINE GLANDS vs. PEPTIC GLAND vs. THYMUS )
- HİPOGLİSEMI/HYPOGLYCEMIA[İng.] değil/yerine/= KAN ŞEKERİ DÜŞÜKLÜĞÜ
- HİPOSTAZ/HYPOSTASIS[İng.] değil/yerine/= KAN GÖLLENİMİ
- HİPOVOLEMI/HYPOVOLEMIA[İng.] değil/yerine/= KAN HACMİ DÜŞÜKLÜĞÜ
- HIRSIZ / KAPKAÇÇI
( Kapıp kaçmak yoluyla hırsızlık yapan kişi. | Üstünkörü, gereken önem verilmeyen, baştan savma, alelade. )
- HIRSIZ KURABİYE "HIRSIZI"
( Bir gece kadının biri bekliyordu havaalanında,
Daha epeyce zaman vardı, uçağın kalkmasına.
Havaalanındaki dükkandan bir kitap ve bir paket
kurabiye alıp, buldu kendine oturacak bir yer.
Kendini kitabına öyle kaptırmıştı ki, yine de
Yanında oturan adamın olabildiğince cüretkâr bir biçimde
Aralarında duran paketten birer birer kurabiye
Aldığını gördü, ne kadar görmemezlikten gelse de.
Bir taraftan kitabını okuyup, bir taraftan kurabiyesini yerken,
Gözü saatteydi, "kurabiye hırsızı" yavaş yavaş
Tüketirken kurabiyelerini.
Kulağı saatin tik tak larındaydı ama yine de
engelleyemiyordu tik tak lar sinirlenmesini.
Düşünüyordu kendi kendine, "Kibar biri olmasaydım,
Morartırdım şu adamın gözlerini!"
Her kurabiyeye uzandığında, adam da uzatıyordu elini.
Sonunda pakette tek bir kurabiye kalınca
"Bakalım şimdi ne yapacak?" dedi kendi kendine.
Adam, yüzünde asabi bir gülümsemeyle
Uzandı son kurabiyeye ve böldü kurabiyeyi ikiye.
Yarısını kurabiyenin atarken ağzına, verdi öteki yarıyı kadına.
Kadın, kapar gibi aldı kurabiyeyi adamın elinden ve
"Aman Tanrım, ne cüretkâr ve ne kaba bir adam,
Üstelik bir teşekkür bile etmiyor!"
Anımsamıyordu bu kadar sinirlendiğini yaşamında.
Uçağının kalkacağı duyurusu gelince bir iç çekti rahatlamayla.
Topladı eşyalarını ve yürüdü çıkış kapısına,
Dönüp bakmadı bile "kurabiye hırsızı"na.
Uçağa bindi ve oturdu rahat koltuğuna,
Sonra uzandı, bitmek üzere olan kitabına.
Çantasına elini uzatınca, gözleri açıldı şaşkınlıkla.
Duruyordu gözlerinin önünde bir paket kurabiye!
Çaresizlik içinde inledi, "Bunlar benim kurabiyelerimse eğer;
Ötekiler de onundu ve paylaştı benimle her bir kurabiyesini!"
Özür dilemek için çok geç kaldığını anladı üzüntüyle,
Kaba ve cüretkâr olan, "kurabiye hırsızı" kendiydi işte. )
- HIRSIZLIK ile/ve/||/<>/> KLEPTOMANİ[Fr.]
( ... İLE/VE/||/<>/> Gereksinim duyulmayan nesneleri çalma hastalığı. )
- HİS (ETMEK) ile/değil KABUL
- HİS ile/ve/değil KUVVE
- HİSAR değil/yerine/= KORGANCIK
- HİSSÎ SÛRET ile/ve KÜLLÎ SÛRET
- HİZB değil/yerine/= KISIM, BÖLÜK | CEMAAT, TÂİFE, TARAFTAR
- HIZLANDIRICI ile/ve KOLAYLAŞTIRICI
( SPEEDER vs./and FACILITATER )
- HIZLI ile KISA
( FAST vs. SHORT )
- HİZMET:
MİNNETSİZ ve/<> KÜLFETSİZ ve/<> ÜCRETSİZ ve/<> TEŞEKKÜRSÜZ
- HİZMET:
| YARARLANILAN ile/ve/<> ETKİLENİLEN | ile/değil/yerine KATILINAN
- HİZMET ile/ve/değil/yerine KARŞILIKSIZ HİZMET
- HİZMET ile KATKI
- HİZMET ile/ve/<> KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME
( Hizmet ederek kendini gerçekleştirir, kendini gerçekleştirirken/gerçekleştirmek için de hizmet edebilirsin/etmelisin. )
( )
( TO SERVE vs./and/<> SELF REALIZATION )
- HİZMETÇİ ile/ve/||/<> KAVVAM
( Hizmet gören kişi. İLE/VE/||/<> Gözeten ve koruyan kişi. İşlerin sorumluluğunu üzerine alıp iyi yöneten. )
- HOCA ile/ve/değil KONUŞMACI
- HOLOLENS[İng.] değil/yerine/= KARMA GERÇEKLİK GÖZLÜĞÜ
- HOLY :/yerine KUTSAL
- HOR GÖRME ve/<> KISKANMA
( Fakirsen. VE/<> Zenginsen. )
- HOR GÖRMEK ile KENDİNİ HOR GÖRMEK
( ZİLLET: Hakirlik, horluk, aşağılık, alçaklık. )
( TO BELITTLE vs. SELF BELITTLE )
( DEDIGNATIO cum HUMILITAS )
- HOROZ ile/ve KAZ ile/ve KARGA ile/ve TAVUSKUŞU
( Şehveti simgeler. İLE/VE Hırsı simgeler. İLE/VE Tûle emeli simgeler. İLE/VE Kibri/makamı simgeler. )
( Dışarıdaki değil içteki kuşları kontrol etmek gerek. )
( Eşek de sadece açlık ve şehveti için anırır. )
- HOROZ ve KUŞ ve KOÇ
( Sultanların ve halkın meraklı olduğu hayvanlar. )
- HORROR :/yerine KORKU
- HOŞÇAKAL ile/ve/||/<>/> KOŞÇAKAL
- HOŞGÖRÜ ile/ve/değil KORUMA
- HOŞLANMAK ile KAPILMAK
- HOŞNUT/MEMNUN ETMEK değil/yerine/= KIVANDIRMAK
- HOŞNUT/MEMNUN OLMAK değil/yerine/= KIVANMAK
- HOŞNUT/MEMNUN değil/yerine/= KIVANIK
- HOST[İng.] değil/yerine/= KONAKÇI
- HOUSING :/yerine KONUT
- HUDURÎ BİLGİ ile/ve KESBÎ BİLGİ
- HUDUS ile/ve/||/<> ZAMAN ile/ve/||/<> NİSAP ile/ve/||/<> GÜN ile/ve/||/<> RES ile/ve/||/<> KÂBE ile/ve/||/<> NEŞV-Ü-NEMÂ ile/ve/||/<> KAST VE NİYET ile/ve/||/<> HÜKÜMLER ile/ve/||/<> BEKÂ ile/ve/||/<> MEŞRÛ TASARRUF
- HUGE :/yerine KOCAMAN
- HÜKM[Ar.] ile KADÂ[Ar.]
- HUKUKSUZ/LUK ve/> KAYITSIZ/LIK
- HUKUKTA, KARDEŞLİK değil KARDEŞLİK HUKUKU
- HUMÂM[Ar.] ile KAMKÂM[Ar.]
- HUMUS ile/ve/||/<> KOMPOST
( Latince, "toprak" ya da "alt, sığ" kökünden türemiştir. Kullanımı konusunda bazı yanlış anlamalar söz konusudur. Humus, kompostun alabileceği son durumdur, yani içinde çürüme sürecini devam ettirecek azot, fosfor bileşikleri kalmamıştır. Kompost ise, etrafındaki bitkilere çeşitli vadelerde farklı besin maddeleri sunan, bu nedenle bol miktarda canlıya ev sahipliği yapan, dolayısıyla çürüme işlemi az da olsa hâlâ devam eden ”canlı” bir oluşumdur. Toprağa serdikten sonra toprak ekosistemine karışır, topraktaki biyolojik süreçleri destekleyerek çeşitliliği arttırır ve zamanla humusa dönüşür. Bildiğimiz tüm yaşam türleri karbon temellidir, yani canlı ya da ölü, her şey organik maddedir. Kuru yapraklar, mantarlar, ağaçlar, canlı bir kedi, ölü bir kunduz; aklınıza yaşayan ya da yaşamış olan ne gelirse, organik madde olarak anılır. Bilimsel olarak, içinde karbon bulunan herhangi bir molekül, organik bir moleküldür.
Humusun içinde parçalanması zor olan karbon molekülleri elektrik yüklenerek mineral parçacıkların kendine yapışmasını sağlar. Dahası, bu moleküller sünger işlevi görerek topraktaki mikro yaşam için barınak oluşturur. Yukarıda sözünü ettiğimiz aşınmış minerallere organik madde eklediğinizde birçok bitkinin yaşamasına olanak tanıyan ortam neredeyse oluşmuştur.
Yaşayıp da ölmüş olan her canlı, organik madde olarak toprağa geri döner ve döngüyü tamamlar. Toprakta yetişen her türlü bitkinin yaprak, sap ve kökleriyle birlikte toprakta yaşayan mikro ve makro hayvan varlığının bu biçimde toprak organik maddesine dönüşmesi humus oluşumunun kaynağıdır. Sentetik kimyasalların etkisiyle yararlı canlıların da zarar gördüğü modern tarım yöntemleri nedeniyle bu döngünün kırılmış olması, günümüz yaygın ziraat anlayışının yol açtığı sorunların başında gelir. )
- HUNHAR(/CA)[Fars. < HUNHVÂR] değil/yerine/= KAN DÖKÜCÜ, KANA SUSAMIŞ(/ÇA/SINA)
- HUNİ ile/||/<> KLOZET/LAVABO
- KONTRPLAKTA:
HUŞ ile KAVAK
- HUSBAND :/yerine KOCA
- HÜSN[Ar.] ile KASÂMET[Ar.]
- HÜSUL ile/ve KUBUH
- HÜVİYET[Ar.] değil/yerine/= KİMLİK
- HÜZN[Ar.] ile KEÂBET[Ar.]
- HÜZN[Ar.] ile KERB[Ar.]
- HZ. MUHAMMED('İN):
"GÖLGESİ YOK/TU" değil KENDİNİ GÖVDE OLARAK DÜŞÜNMEZ/Dİ
- İBÂ'[Ar.] ile KERÂHET[Ar.]
- İBÂDET:
GÖZ İLE ve/||/<>/< DİL/LİSAN İLE ve/||/<>/< KONUŞMA/KÂL İLE
( Belleyerek, hıfz ile. VE/||/<>/< Sadakat/sıdk ile. VE/||/<>/< Düşünce/fikir ile. )
- İBÂDET/BULUŞMA/TOPLANMA YERLERİ'NDE:
CAMİ/MESCİD ile/ve CEMEVİ ile/ve KİLİSE(< EKLESIA | BÎA[Ar. çoğ. BİYÂ'], DEYR[Fars.] ) ile/ve HAVRA[İbr.]/SİNAGOG[Yun.]/TABERNACLE ile/ve BURKAN EVİ/PAGODA[< OHATAGORBA/DATUGARBA (< GORBA/GARBA[< RAHİM/UTERUS])], VİHARA ile/ve ŞRAYN/SHRINE ile/ve PRASADA ile/ve ZİGURAT ile/ve (DOĞA) ile/ve FU YUN-SE ile/ve GÜNEŞ MÂBEDİ
( İslâm'da. İLE/VE Alevilik'te. İLE/VE Hristiyanlık'ta. İLE/VE Yahudilik'te/Kabala'da. İLE/VE Burkancılık'ta/Budizm'de. İLE/VE Şintoculuk'ta. [Buda heykeli bulunmaz] Mezopotamya'da, Sümerler'de ilk tapınaklardır. İLE/VE Hind mâbedi. İLE/VE Şamanlık'ta. İLE/VE Şamanlık'ta.[Çinlilerin verdiği addır.] İLE/VE Dünyadaki 7 güneş mâbedinden 4'ü Türkiye'de, Fırat'tadır. )
( HOCA/DRUİT/MAKA[Tatarca] ile/ve DEDE/DEDE-BABA ile/ve PAPAZ ile/ve HAHAM ile/ve GURU, LAMA ile/ve ... ile/ve ... ile/ve "BÜYÜCÜ/ARRÂFE" ile/ve ... ile/ve KAM ile/ve ... )
( SANAL CAMİLER )
( GELENEKTEN GELECEĞE CAMİLER - SÜLEYMAN FARUK GÖNCÜOĞLU, ZELİHA KUMBASAR )
( Hünkâr[Sultan] Mahvil'lerinin girişi Kıble'dedir. )
( Yüreğinde bir tapınağı olmayan, hiçbir tapınakta bulamaz yüreğini! )
( CAMİLERİN İLGİNÇ ÖYKÜLERİ... )
- 'İBÂRE[Ar.] ile KELÎME[Ar.] ile KAVL[Ar.]
- İBİS ile KIRMIZI İBİS
- İBN YUNUS ile KEMALEDDIN İBN YUNUS
( Mısır'da, Fatimî döneminde yaşayan, büyük astronom ve matematikçi. Halife için hazırladığı Zicü'l-Hakimî astronomi tarihindeki önemli ziclerden kabul edilir. Bu zicte, ayrıca, trigonometrik işlevlerin algoritmasında, ilerlemeler görülür. )
- İÇ DENİZ ile/değil KÖRFEZ
- İÇ İÇE GEÇMİŞ/LİK ile/ve/||/<> KATMANLI/LIK
- KOŞULLAR:
İÇ ile/ve/||/<> DIŞ ile/ve/||/<> GENEL ile/ve/||/<> ÖZEL ile/ve/||/<> KİŞİSEL ile/ve/||/<> FİZİKSEL ile/ve/||/<> ZİHİNSEL ile/ve/||/<> ZORUNLU ile/ve/||/<> İTİBARİ ile/ve/||/<> YAKIN ile/ve/||/<> UZAK
- İCÂBET[Ar.] ile KABÛL[Ar.] ile ECÂBE[Ar.] ile İSTECÂBE[Ar.]
- İCAT ile/ve/<>/değil KEŞF
( [not] INVENTION vs./and/<>/but TO DISCOVER )
- İÇERİK DEĞER ile/ve/<> KÜLTÜREL DEĞER
( İç değerimizi bilmeliyiz, ona güvenmeliyiz ve günlük yaşantımızda istek ve korkularımızı fedâ ederek bunu belirgin kılmalıyız. )
( We must know our inner worth and trust it and express it in the daily sacrifice of desire and fear. )
( CONTENT VALUE vs./and/<> CULTURAL VALUE )
- İÇERME ile/ve/<> KAPSAMA
( Ayrıştırıcı/ayrıştırılmış. İLE/VE/<> Birleştirici/birleşik. )
( İçine almak, içinde bulundurmak. | Bir şeyin, başka bir şeyin varoluşunu gerektirmesi, birinin ötekini ister istemez düşündürmesi. İLE/VE/<> Sınırları içine başka konuları ya da anlamları alma durumu. )
( Bir kümenin/öbeğin/başlığın altında, belirli olan bir parçayı/üyeyi işaret etmek. İLE/VE/<> Bir kümenin/öbeğin/başlığın altında, olası dışarıda kalmış/kalabilecek parçalarına/üyelerine işaret etmek. )
( İçtekileri işaret eder. İLE/VE/<> Dıştaki çerçeveleyenin sınırlarını işaret eder. )
( TO CONTENT vs./and/<> TO CONTAIN )
( İHTİVÂ ile/ve/<> ŞÜMÛL )
- İÇGÜDÜ ile/ve/||/<> KENDİLİĞİNDENLİK
- OL!:
İÇİNDE ve/||/<> KIÇINDA ve/||/<> BAŞINDA ve/||/<> YANINDA
( Tarlan varsa. VE/||/<> Teknen varsa. VE/||/<> İşin varsa. VE/||/<> Eşin varsa. )
- İÇSELLEŞTİRME ile/ve/||/<>/> KAVRAMA/KAVRAMSALLAŞTIRMA
- İÇSELLEŞTİRME ile/ve/||/<>/>/< KAYNAĞINA YÖNELME/KAYNAĞINDAN YARARLANMA
- İÇSELLİK ile/ve KENDİLİK
( INNERNESS vs./and SELFNESS )
- İCTİHÂD[Ar.] ile KIYAS[Ar.]
- İÇTİMA değil/yerine/= KAVUŞUM
- İDDİA" ile KANAAT
- İDDİA ile KESİNLİK
- İDEA/LAR ile/ve/<> KATEGORİ/LER ile/ve/<> AYÂN-I SÂBİTE/LER
( Platon. İLE/VE/<> Aristoteles. İLE/VE/<> İbn Arabi. )
- IDENTIFICATION :/yerine KİMLİK TESPİTİ
- IDENTITY :/yerine KİMLİK
- İFFET = UT = CHASTITY[İng.] = CHASTETÉ[Fr.] = KEUSCHHEIT[Alm.] = CASTITAS[Lat.]
- İFK[Ar.] ile KEZİB[Ar.]
- İFŞÂ ile/ve/<> KEŞF
( Varoluş. İLE/VE/<> Şuur. )
( Yukarıdan aşağı.[İNZAL] İLE/VE/<> Aşağıdan yukarı.[URÛC] )
- İFTİHÂR (ETMEK)/MEMNUNİYET değil/yerine/= KIVANÇ (DUYMAK)/ÖVÜNÇ, ÖĞÜNMEK
- BÜHTÂN ile KARA ÇALMA/KARALAMA, YALAN
( YALAN, İFTİRA )
- İFTİRA ile/ve KARALAMA/KARAMA/KARA ÇALMAK/KARA SÜRMEK
( !TAKVÎL[çoğ. TAKVÎLÂT], İSNÂD[çoğ. İSNÂDÂT] ile/ve ... )
- İĞNE ile KIYIK
( ... İLE Kalın yorgan iğnesi. )
- İĞNE ile KLİPS[Fr. < CLIPS]
( ... İLE Yaylı bir pensle tutturulmuş küpe, iğne vb. )
- İĞNEYAPRAKLILAR = KOZALAKLILAR
- İGUANA ile KALAKBAŞ/TEPEGÖZ
( ... İLE Kafalarının ön tarafında üçüncü bir "göz"leri vardır. [Işığa duyarlıdır ve büyük olasılıkla gövde ısısını düzenlemeye yarar.] )
( ... İLE 100 yıldan uzun yaşayabilirler. )
( ... İLE Yeni Zelanda'nın kıyılarındaki adalarda yaşarlar. [Serin adalarda yaşayabiliyorlar.] )
( ... İLE En ilkel sürüngenlerdir. )
( ... İLE Dişleri yoktur. [Tek parça bir çene kemikleri vardır.] )
( ... İLE Kıçlarını birbirine bastırarak çiftleşirler. )
( ... İLE Dişilleri 4 yılda sadece bir kez yumurtlar ve kuluçkaları 1 yıldan uzun sürer. )
( ... İLE Yavrunun, dişil mi eril mi olduğu, yumurta sıcaklığından anlaşılır. )
( ... İLE Nüfusu 2 kat daha fazla eril üretmektedir. [toplam 55.000 kadarlardır] )
( ... İLE İpe bağlı bir topu ısırıp bırakmadıkları için yakalanırlar. [Maymunların, sadece ellerinin girebileceği büyüklükteki bir delikten muzu almak üzere sepetten çıkartmak isterken ellerinin yumruk olmasıyla ve muzu bırakmamalarıyla yakalandıkları gibi] )
( [Maori dilinde] ... ile SİVRİ SIRTLI )
( ... vs. TUATARA )
( ... cum SFENEDON ailesi )
( CYCLOPS STRENUUS )
- İHÂTA değil/yerine/= KAVRAYIŞ/ANLAYIŞ
( Bir şeyin etrafını çevirme, sarma, kuşatma. | Tam kavrayış, anlayış, geniş bilgi. )
- İHCÂM[Ar.] ile KEFF[Ar.]
- İHRAM ile/ve KEFEN
( Ölmeden önce ölmek! - MÛTÛ KABLE EN TE-MÛT )
- İHSAN FAZLIOĞLU BETİKLERİNDE:
KENDİLİK ile/ve/||/<> KİMLİK
- İHTİSÂR[Ar. < HASR]/İKTİSÂR/SIMPLIFICATION[Fr., İng.] ile KISALTMA
( Kısaltma tekniği. )
- İHTİVÂ değil/yerine/= KAPSAMA
- İHTİYÂT ile/ve/||/<>/> KANUN
- İHTİZÂZ değil/yerine/= KENDİNİ ALÇAK TUTMA, ALÇALMA [bkz. TEZELLÜL] | TİTREME | SIÇRAYIP OYNAMA | SALLANMA | HAZZETME, GÖNLÜ FERAHLAMA )
- İKÂMET/İZAZ ile/ve/değil/yerine/<> KONUK AĞIRLAMA
- İKÂMETGÂH İLMÜHABERİ[Ar.] değil/yerine/= KONUT/OTURUM/YERLEŞİM BELGESİ
- İKÂMETGÂH[Ar. + Fars.]/MESKEN[Ar.] değil/yerine/= KONUT
- İKİ KİŞİ ARASINDAKİ İLİŞKİYE/İLETİŞİME:
[ne yazık ki]
| "BEL ALTI/NDAN" "BAKAN/YAKLAŞAN" ile/ve/||/<> "KARINDAN" "BAKAN/YAKLAŞAN" ile/ve/||/<> "ZİHİN/DEN" "BAKAN/YAKLAŞAN" |
ile/değil/yerine/><
KALP/TEN BAKAN/YAKLAŞAN
( [ne yazık ki]
| "Eşeysel/cinsel ilişki ("olarak") görür." İLE/VE/||/<> "Çıkar ilişkisi ("olarak") görür." İLE/VE/||/<> "İdeolojik ilişki ("olarak") görür." |
İLE/DEĞİL/YERİNE/><
Yalnızca/koşulsuz, ilişki görür. / Yalnızca/koşulsuz, saygı ve sevgi ilişkisi görür. )
- İKİ KÖK ile/<> KARE KÖK ile/<> KÜP KÖK
( İki kök. İLE/<> Kare kök. İLE/<> Küp kök. )
( CEZR-İ MUZÂAF ile/<> CEZR-İ MURABBA ile/<> CEZR-İ MİK'ÂB )
- [ne yazık ki]
İKİ YANLIŞ!:
SUSULACAK YERDE, KONUŞMAK ve/||/<> KONUŞULACAK YERDE, SUSMAK
- İKİDEN FAZLA DEMET DURUMUNDA BİRLEŞİK, ÇOK DEMETLİ = KESÎRÜ'L-IHVE = POLYADELPHE
- İKİLEM = KIYAS-I MUKASSİM = DILEMMA[İng., Alm., Yun.] = DILEMME[Fr.] = DILEMA[İsp.]
- İKİYÜZLÜ/LÜK ile/ve/değil/||/<>/>/< KORKAK/LIK
- İKNÂ ile/ve/||/<>/> KÂNİ
( Bir konuda birinin inanmasını sağlama, inandırma, kandırma. İLE/VE/||/<>/> Kanmış, inanmış. )
- İKONA/LAR ile KOKONA/LAR
- İKRAM ile/ve KABAHAT
- İKTİDAR ile/ve/||/<>/> KAVGA
- İKTİFÂ' (ETMEK) ile/ve/<> KÂFÎ
( İkisi de, [< KİFÂYET] kökünden gelmektedir. )
- İKTİSÂB[< KESB] değil/yerine/= KAZANMA, EDİNME
- İKTİSABÎ MÜRÛR-U ZAMAN değil/yerine/= KAZANDIRICI YILLANMA
- İKTİSAP ETMEK değil/yerine/= KAZANMAK/EDİNMEK
- İLAÇ ile/ve/||/<>/> KODEKS
( ... İLE/VE/||/<>/> Tedavi edici etkisi kesin olarak kabul edilen ilaçların formüllerini, fiziksel ve kimyasal özelliklerini, tanınma etkileşimlerini, saflık kontrollerini, ölçü belirlemelerini ve saklama koşullarını içeren resmî kuruluş tarafından onaylı başvuru kaynağı. )
- ... İLE BURUN BURUNA GELMEK ile KIÇ KIÇA YATMAK
- İL/EL:
ORDA + KUN + BUDUN
- İLELEBET ile/değil KIYÂMETE KADAR
- İLERİ SÜRME ile KABUL ETME
- İLERİ ile/ve/değil KAPSAYICI
- İLETİŞİM TÜRLERİ:
KİTLE İLETİŞİMİ ile/ve/değil/||/<>/< ÖRGÜTSEL DÜZEY ile/ve/değil/||/<>/< ÖBEKLERARASI DÜZEY ile/ve/değil/||/<>/< KİŞİLERARASI DÜZEY ile/ve/değil/||/<>/< KİŞİSEL DÜZEY
- İLETİŞİM = COMMUNICATION[İng., Fr.] = KOMMUNIKATION[Alm.] = COMUNICAZIONE[İt.] = COMUNICACIÓN[İsp.]
- İLETİŞİM ile KOORDİNASYON
( COMMUNICATION vs. COORDINATION )
- BELLEK:
İLETİŞİMSEL ile/ve/||/<> KÜLTÜREL
- İLGEÇ/EDÂT ile/||/<> BELİRTEÇ ile/||/<> ADIL/ZAMİR ile/||/<> KOŞAÇ/SILA
( Ününde yer aldığı ya da ardından geldiği birimle başka bir birim ya da tümcenin geri kalan bölümü arasında ilgi kurmaya yarayan birim. İLE/||/<> Bir eylemin, bir ön adın/sıfatın, bir ilgecin, bir bağlacın ya da kendi türünden bir başka birimin anlamım etkileyen, onu kesinleştirerek ya da kısıtlayarak belirleyen birim. İLE/||/<> Dilsel bağlamda daha önce anılan bir öğeyi, bildirişime katılan birini, sözcenin oluşturulduğu sırada gözlem alanına giren bir varlık ya da nesneyi gösteren biçimbirim ve bu niteliği taşıyan biçimbirimlerin oluşturduğu dilbilgisi ulamı. Adıllar, ad soylu biçimbirimlerin önemli bir bölümünü oluşturur, genellikle adların yerini tutar, kişi, soru, iyelik ilgi, gösterme ya da belgisizlik kavramını içerir. İLE/||/<> Yüklemi özneye bağlayan öğe.[Türkçe'de ek eylemin üçüncü kişi eki, -dir, bildirme koşacı olarak kullanılır.] )
- İLGİSİZLİK ile/ve/değil KAYITSIZLIK
- İLHÂD[Ar.] ile KÜFR[Ar.]
- ILICA > KAPLICA
( ... > Kapalı ılıca. )
- İLİK/YİLİK[dvnlgttrk] ile/ve/<> KEMİKTE BULUNAN BOŞLUK
( BONE MARROW vs./and/<> LACUNA )
- İLİM ve İRÂDE ve KUDRET
- İLİM ile/ve/<> KEMÂL
- İLİM ile/ve/<> KEREM
- İLİM ve/<>/|| KİŞİLİK
- ILIMAN İKLİM ile/ve/> BOREAL ile/ve/> TUNDRA ile/ve/> KUTUP
- İLK YARDIMDA "ABC":
HAVA YOLUNUN AÇIK TUTULMASI ve/||/<>/> SOLUNUMUN SAĞLANMASI ve/||/<>/> KAN DOLAŞIMININ DÜZENİ
( ABC
AIRWAY and/||/<>/> BREATHING and/||/<>/> CIRCULATION )
- İLK YARDIMDA:
SOLUK VERME ve/||/<>/> KALP MASAJI
( İki kere. VE/||/<>/> Otuz kere.[Kalp çalışıncaya kadar, tıbbî yardım gelene kadar ve yalnızsak, yoruluncaya kadar] )
- İLK YARDIMIN TEMELİ(KBK):
KORUMA ile/ve/||/<>/> BİLDİRME ile/ve/||/<>/> KURTARMA
- İLK ile/ve/||/<> KÖK
- İLKBAHAR ile/ve YAZ ile/ve SONBAHAR/GÜZ/KÜZ[dvnlgttrk] ile/ve KIŞ
- İLKE ile/ve KIBLE
- İLKE ile/ve/<> KİŞİ/İNSAN
( Bazen, bir ilke için herkesten, bazen bir kişi/insan için tüm ilkeler(imiz)den vazgeçebiliriz/vazgeçebilmeliyiz! )
- İLKE ile/ve/||/<> KURUM
- İLKEL DİNLER ile/ve AHLÂK DİNLERİ ile/ve KOZMİK DİNLER
( PRIMITIVE RELIGIONS vs./and MORAL RELIGIONS vs./and COSMIC RELIGIONS )
- İLKE/LER ile/ve/<> KAVRAM/LAR
( Olmayanı oldurmak üzere/için. İLE/VE/<> ... )
( İlkelerle düşünürüz. İlkeler bizi birliğe getirir. )
( İlke'li düşünmek, niyettir. )
( Niyet, davranışları birleştiriyorsa ilkedir. )
( PRINCIPLE/S vs./and/<> CONCEPT/S )
( LI ile/ve/<> ... )
- İLKE/LER ile/ve/||/<>/>< KOŞUL/LAR
( İlkeler, koşullara göre oluşmazlar ve belirlenemezler! )
- İLTİFAT ile/ve KİNÂYE
- İLTİMAS[Ar.] değil/yerine/= KAYIRMA/KAYIRIŞ
- İM/İNTRAMÜSKÜLER İNTRAMUSCULAR[İng.] değil/yerine/= KAS İÇİ
- İMÂ ile/ve/||/<> KİNÂYE
- İMAJ ile/ve KARİZMA
( Sizin kendi hakkınızda taşıdığınız imaj, sahip olduğunuz en değişken şeydir. )
( Your self-image is the most changeful thing you have. )
- İMAN ve KÜFÜR
( Asıl imanı olanlar, kâfirliklerini anlayanlar ve itiraf edenlerdir. )
( İmanından emin olmak, küfürdür. )
- İMECE ile KERMES
- İMECE ve/||/<> KUBAŞMAK
( Kırsal topluluklarda köyün zorunlu ve isteğe bağlı işlerinin köylülerce eşit şartlarda emek birliğiyle gerçekleştirilmesi. | Çok sayıda kişinin toplanıp el birliğiyle birinin ya da bir topluluğun işini görmesi ve böylece işlerin sıra ile bitirilmesi. VE/||/<> İmece ile iş yapmak, yardımlaşmak. )
- İMGESEL ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KAVRAMSAL
( Bireysel. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Toplumsal. )
- İMGESEL ile/ve/||/<>/> SEZGİSEL ile/ve/||/<>/> KAVRAMSAL
- İMPARATOR ile/||/<> KAYSER[Ar. < KAYSAR]
( ... İLE Roma ve Bizans imparatorlarına verilen san/unvan. )
- İMTİNA ETMEK değil/yerine/= KAÇINMAK/SAKINMAK/GERİ DURMAK
- İMTİNÂ değil/yerine/= KAÇINMA/SAKINMA/ÇEKİNME/GERİ DURMA
- İMTİZÂC[< MEZC] ile KARIŞABİLME | BİRBİRİNİ TUTMA, UYGUNLUK | UYUM SAĞLAMAK, İYİ GEÇİNME
- İNANAN ile KÂFİR
- İNANÇ/İNANDIRILMA ile KOŞULLANMA/KOŞULLANDIRILMA
( BELIEF vs. CONDITIONING )
- [İNANÇ +]
KUŞKU ile/ve/||/<> CEHALET ile/ve/||/<> GAFLET ile/ve/||/<> HIRS ile/ve/||/<> KİBİR
( Nifak. İLE/VE/||/<> Taassub. İLE/VE/||/<> Gösteriş. İLE/VE/||/<> Fesad. İLE/VE/||/<> Zulüm. )
- İNANÇ ile/ve/<>/değil KABUL
( [not] BELIEF vs./and/<>/but ACCEPTANCE )
- İNANÇ ile/ve/||/<> KÖK İNANÇ / ŞEMA
- İNANÇ ile/ve/değil/||/<>/< KURUNTU/VEHİM
- İNANÇ/SIZLIK ile/ve/||/<> KUŞKU/ŞÜPHE
( Ne çıplaklık, ne dağınık saçlar, ne pislik, ne günlerce oruç tutmak, ne yerde yatmak, ne de bağdaş kurarak saatlerce bir yerde oturmak, kuşku ve isteklerden arınmamış bir kişiyi kurtarmaz. )
( DISBELIEF vs. DOUBT/SUSPICION )
- ... İNANILIR ile/değil ... KABUL EDİLİR
- İNANMAK ile/ve/değil/||/<>/< KABUL ETMEK
- İNANMAK ile/değil/yerine KABUL ETME(ME)K
- İNANMAK ile "KAPTIRMAK"
- İNANMAK ile/ve/değil KATILMAK
( [not] TO BELIEVE vs./and/but TO JOIN )
- İNANMAK ile/> KENDİNİ KAPTIRMAK
( TO BELIEVE vs./> TO GET CARRIED AWAY )
- İNANMAK ile KONDURMAK
( BELIEF vs. TO ATTRIBUTE TO )
- İNANMAK ile/ve KUŞKU/ŞÜPHE
( TO BELIEVE vs./and DOUBT/SUSPICION )
- İNCE BAĞIRSAK ile/ve/> KALIN BAĞIRSAK
( EM'Â-İ RAKÎKA ile/ve/> EM'Â-İ GALÎZA )
( MİÂ'[Ar.], RÛDE[Fars.]: Bağırsak. )
( EMA: Bağırsaklar. )
( MASARİKA[Yun.]: Bağırsakları tutan karın iç zarı, bağırsak askısı. )
( Bağırsağın her boğumunda bir hazım vardır. Gelen maddeden, her boğumda bir gıda alınır. )
( ANTENİT: İncebağırsak yangısı. )
( TEGALLÜF-İ EM'Â: Bağırsak dolanması. )
( SMALL INTESTINE (/BOWEL) vs./and/> LARGE INTESTINE (/BOWEL), COLON )
( JUJENUM cum/et/> INTESTINUM CRASSUM )
- İNCE ÜNLÜ/RAKİK/RİKKAT ile/||/<> KALIN ÜNLÜ/İŞBA ile/||/<> KALIN ÜNLÜYE EĞME/İŞBA ile/||/<> REF ile/||/<> ÜNLÜ ALAN ile/||/<> ÜNLÜ ALMAYAN ile/||/<> ÜNLÜLENME
( Ağız boşluğunun ön bölümünde oluşan ünlüler (e, i, d, ü). | Yuvarlama. İLE/||/<> Ağız boşluğunun art bölümünde oluşan ünlüler (a, ı, o, u). İLE/||/<> Vezin gerektirdiğinden, sözcüğe bir yazaç ekleyerek ya da yazacı eğerek uzatmak. İLE/||/<> Bir sözcüğü zammeli[ötre - yuvarlak ünlülü (o, ö, u, ü)] okuma. İLE/||/<> Sesçil imlerden birini alan yazaç. İLE/||/<> Sesçil im almamış yazaç. İLE/||/<> Vezinde söz konusu olan ünsüzler ve ünlüler dışında olan, okunuşta veznin içine katılan ve anlamı değiştiren bir dizi ünlünün eklenmesi. )
- İNCELEMEK ile/ve KURCALAMAK
( TO INVESTIGATE vs./and TO DELVE )
- KIRILMA('DA):
İNCELİK('TEN) ile/değil/<> KALINLIK('TAN)
( Her şey. İLE/<>/DEĞİL İnsan. )
- İNCİL ile/değil KİTAB-I MUKADDES
- İNSAN/KİŞİ:
İNCİL'DE ve/||/<> KUR'ÂN'DA
( İmanı, ümidi ve şefkati olandır. VE/||/<> İman, ihlâs ve doğru/düzgün eylem/etkinlik peşinde koşandır. )
- İNCİR AĞACI ile/değil KOKAR AĞACI
- İNCİR ile KAYA İNCİRİ
( ... İLE Susuz ve ilaçsız, kendi kendine yetişen siyah kaya incirleri, olgunlaşıp yere düşünce toplanıp önce güneşte kurutulur. Sonrasında, çuvallara sıkıştırılarak bastırılıp saklanıyor. Yeneceği zamandan 4-5 gün önce çıkarılıp mersin, kekik ve defne yaprağı ile kaynatılan suya bandırılır ve tekrar kurutulur. Sonra da unlanıp yenir. Hava alan kâğıt ya da bez kesede saklanıp birkaç hafta içinde yumuşacık halde tüketilir. )
( ...ile )
- 'INDÎ KEZÂ[Ar.] ile KIBELÎ KEZÂ[Ar.] ile FÎ BEYTÎ KEZÂ[Ar.]
- INDIAN :/yerine KIZILDERİLİ, HİNTLİ
- İNDİRGEMEK ile/ve/<>/> KALIPLAŞ(TIR)MAK
- İNDİRGEMEK ile KATMAK
- İNDİRGEMEK ile/ve/değil/yerine/||/<> KISINGILAMAK/HAPSETMEK
- İNFÂK ile/ve/||/<> KİŞİ
- INFERTILITE/INFERTILITY[İng.] değil/yerine/= KISIRLIK
- İNFİAL değil/yerine/= KIZGINLIK/ÖFKE
- GRİP/İNFLUENZA/ENFLUENZA ile/||/<> KORONAVİRÜS
( İnfluenza virüslerinin neden olduğu, ani başlayan ateş, öksürük ve kas ağrıları ile ilişkili bir sayrılık. İLE/||/<> Koronavirüslerin neden olduğu, solunum yolu bulaşları ile ilişkili bir sayrılık. )
- INFRARED/INFRARUJ INFRARED[İng.] değil/yerine/= KIZILÖTESİ
- INFRARED RADYASYON/INFRARED RADIATION[İng.] değil/yerine/= KIZILÖTESİ IŞINIM
- İNİ ile KARDEŞ
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Yaşça küçük kardeş. İLE ... )
- İNİ = KAYINBİRADER
- İNKÂR ile KABUL ETMEMEK
- İNKÂRCI/LIK ile/ve/değil/||/<>/< KUŞKUCU/LUK
- İNKITÂ[Ar.] ile KESİLME, ARASI KESİLME, TÜKENME, BİTME
( KESİLME; ARASI KESİLME )
- İNORGANİK[İng.]/ANORGANİK[Fr.] ile/||/<>/> KİMYASAL ile/||/<>/> ORGANİK
( )
( Karbon dışındaki ögelerin bileşiklerini inceleyen kimya dalı. İLE/||/<>/> ... İLE/||/<>/> Karbon bileşiklerini inceleyen kimya dalı. )
- İNOTROPİ/INOTROPY[İng.] değil/yerine/= KASILMA GÜCÜ
- İNOTROPİK/INOTROPIC[İng.] değil/yerine/= KASILIM ETKİLER
- İNŞÂ ile KURGU
- İNŞÂÎ ile/ve/||/<> KURUMSAL
- İNSAN ANLIĞI/ZEKÂSI ile/değil/||/<>/> KİŞİNİN ANLIĞI/ZEKÂSI (ya da ANLIK/ZEKÂ)
- İNSAN:
EŞREF-İ MAHLÛK ve/||/<> AHSEN-İ TAKVİM ÜZERE ve/||/<> KEREMNÂ
- KİŞİ(İNSAN) HAKLARININ:
TANINMASI ile/ve/<> KORUNMASI ile/ve/<> GELİŞTİRİLMESİ
- İNSAN KAYNAKLI YARALANMA/TRAVMALARDA:
KAZAYLA OLANLAR ile/ve/ne yazık ki/||/<> KASITLI/AMAÇLI OLANLAR
( )
- İNSAN/KİŞİ:
[ya] KULAKTAN İHYÂ OLUR/YAŞAM BULUR ya da KULAKTAN İFNÂ/İMHÂ/YOK OLUR
- İNSAN:
KONUŞAN ile/ve/değil/||/<>/< KONUŞULAN
- İNSAN:
SOĞUKTA ile/ve/değil/>< (")KARANLIKTA(")
( Yaşayamaz. İLE/DEĞİL/>< [Ancak/sadece, biyolojik (yığın) olarak] "Yaşar". )
- İNSANI İNSAN YAPAN" değil KİŞİYİ, İNSAN YAPAN ...DIR
- İNSANÎ değil/yerine/= KİŞİCİL
- İNSANIN/KİŞİNİN:
SÖZÜ ile/ve BAKIŞI ile/ve SUSMASI
( )
( Gerek yok, her sözü, lâf ile beyâna
Bir bakış, bin söz eder, bakıştan anlayana... )
( Hikmet olmalı. İLE/VE İbret olmalı. İLE/VE Ders olmalı. )
- İNSAN/LAR ile/değil/< KİŞİ/LER / BİREY/LER
( İnsan olmayanların[hayvan/bitki/nesne] bulunduğu yerde. İLE/DEĞİL/< Hayvan/bitki/nesnenin bulunmayıp sadece insanın bulunduğu ya da konu edildiği yerde. )
( Soyut, kümeleme ve kümenin "adı/etiketi/rengi". İLE/DEĞİL/< Kümenin öğeleri. )
( "İnsanlar" ve "kişiler" sözcükleri, birbirine benzer anlamları taşısa da önemli bir farkı gösterir. Genel olarak, "insan" ya da "insanlar" sözcüğü daha geniş bir kapsama sahiptir ve tüm insan kümesini, insan olmayanları yani tüm hayvan, bitki ve nesneleri dışarıda bırakacak biçimde tanımlar. "kişiler" sözcüğü daha özel bir anlam taşır ve "insan" kümesinin içinde bulunan bireyleri ya da çoğul olması durumunda belirli bir ya da birkaç topluluğu karşılar.
"İnsanlar doğayı kirletiyor." tümcesi, 8 milyarın tamamının doğayı kirlettiğini yansıtır ya da varsayarken,
"Kişiler, doğayı kirletiyor." tümcesi, belirli bireylerin ya da topluluğun doğayı kirlettiğini tam olarak ya da daha yetkin ve doygun tanımlar.
Bu nedenle, anlamın doğru biçimde aktarılabilmesi için nasıl kullanıldığına olabildiğince özen göstermek gerekir. )
( [not] HUMAN vs./but/< PERSON/PEOPLE )
( REN ile/değil/< MIN )
- [ne yazık ki]
İNSANLIK SUÇLARI:
SOYKIRIM ile/ve/||/<> İŞKENCE/ŞİDDET ile/ve/||/<> TERÖR ile/ve/||/<> NEFRET/DÜŞMANLIK ile/ve/||/<> IRKÇILIK ile/ve/||/<> KÖLELEŞTİRME ile/ve/||/<> İNSAN KAÇAKÇILIĞI ile/ve/||/<> ORGAN TİCARETİ ile/ve/||/<> BAĞIMLILAŞTIRMA
( Bağımlılaştırma - İnsanlık Suçu İlişkisi - Muharrem Balcı )
( * Kasten öldürme
* Kasten yaralama
* İşkence, eziyet ya da köleleştirme
* Kişiyi, özgürlüğünden yoksun kılma
* Bilimsel deneylere tâbi kılma
* Eşeysel saldırıda bulunma, çocukların eşeysel istismarı
* Zorla gebe bırakma
* Zorla fuhşa sevketme )
( [unfortunately] HUMAN CRIMES: GENOCIDE and/||/<> TORTURE and/||/<> DISCRIMINATION and/||/<> HATRED and/||/<> TO PUSH ADDICTION (and/||/<> TO DISSAPOINT) )
- İNSANOĞLU" yerine KİŞİ / İNSANLIK
- INSİZYON/INCISION[İng.] değil/yerine/= KESİ
- INSTALL :/yerine KURMAK, YÜKLEMEK
- INSTITUTION :/yerine KURUM
- INSTITUTIONAL :/yerine KURUMSAL
- İNTİKAM ve/>/= KAYBETMEK
- İNTİSÂB ile "KAPILANMAK"
( HİÇ KENDİ KENDİNE KAYNAR MI KAZAN
ÇEVRE YANIN ATEŞ EYLEMEYİNCE )
- İNTRAKARDİYAK/İNTRACARDİAC[İng.] değil/yerine/= KALP İÇİ, YÜREK İÇİ
- İNTRAKRANİYAL/İNTRACRANIAL[İng.] değil/yerine/= KAFA İÇİ
- İNTRAMÜSKÜLER/İNTRAMUSCULAR[İng.] değil/yerine/= KAS İÇİ
- INVOLVEMENT :/yerine KATILIM
- IOLİT ile/||/<> KORDİYEİT
( Mavi-mor renklerde bir kordiyerit türü. İLE/||/<> Genellikle koyu mavi renkte olan bir mineral. )
- IOLİT ile/||/<> KUNZİT
( Mavi-mor renklerde bir kordiyerit türü. İLE/||/<> Pembe ila mor renkte bir spoddumen. )
- İP ile/ve KATKÜT
( ... İLE/VE Cerrahide/ameliyatta kullanılan ip. )
- İP ile KOTONPERLE[Fr. < COTON PERLE]
( ... İLE Parlak ve kalın bir cins pamuk iplik. )
- İPEK ile/ve KAZZ[Ar.]
( ... İLE/VE Ham ipek. )
- İPEKBÖCEĞİ ve/<> KARATABAN
( ... VE/<> İpek böceklerinde geniş çapta ölüme yol açan kelebek hastalığı. )
- İPEK/İBRİŞİM[Fars. < EBRİŞUM] ile/ve KEMHA
- İP/KUMAŞ:
PAMUKTAN ile/<>/> MISIR PÜSKÜLÜNDEN ile/<>/> KAVAK AĞACI YAPRAĞINDAN
- İPLİK ile KILAPTAN[Ar. KULLÂB + Fars. -dān]
( Pirinç, bakır, kalay vb. madenlerden çekilerek gümüş ve altın yaldız vurulmuş ince metal iplik. | Pamuk ipliğine sırma katılarak eğrilmiş iplik. | Bu tür iplikten yapılmış olan. )
( KULLAP/KULLAB: İplik üzerine sırma sarmaya yarar bir dolap. | Bir tür menteşe. )
- IQ ile/ve/||/<> CQ ile/ve/||/<> EQ ile/ve/||/<> SQ ile/ve/||/<> KQ
( Zihinsel Bölüm[Zekâ/Gelişim][IQ: Intelligence Quotient]
İLE/VE/||/<>
İletişimsel Bölüm[Zekâ/Gelişim][CQ: Communication Quotient]
İLE/VE/||/<>
Duygusal Bölüm[Zekâ/Gelişim][EQ: Emotional Quotient]
İLE/VE/||/<>
Tinsel Bölüm[Zekâ/Gelişim][SQ: Spiritual Quotient]
İLE/VE/||/<>
Gövdesel Bölüm[Zekâ/Gelişim][KQ: Kinesthetic Quotient] )
( )
- IR/INFRARED[İng.] değil/yerine/= KIZILÖTESİ
- İRÂDE[Ar.] ile KASD[Ar.]
- İRÂDE ile/ve/||/<> KERÂHET
- İRK ile KOYUN
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Dört yaşındaki koyun. İLE ... )
- IRKÇI ULUSÇULUK ile ETNİK ULUSÇULUK ile KÜLTÜREL ULUSÇULUK ile VATAN ULUSÇULUK
- IRSEN değil/yerine/= KALITIMLA
- IRSÎ değil/yerine/= KALITSAL
- IRSİ/YET[Ar.] değil/yerine/= KALITIM/SAL
- İŞ VERMEK:
KİFÂYETSİZE ile/ve/||/<> MUHTERİSE ile/ve/||/<> KİFÂYETSİZ MUHTERİSE
( Başarısızlığa davettir. İLE/VE/||/<> Kavgaya davettir. İLE/VE/||/<> Fitneye davettir. )
- İŞE YARAR/LIK ve/<> KÖPRÜ
- İŞEME ile KAŞAN
( ... İLE Hayvanların durup işemesi. )
- ISI YALITIMINDA:
BETON ile/değil/yerine/< AHŞAP ile/değil/yerine/< KÜTÜK ile/değil/yerine/< TAŞ ile/değil/yerine/< KERPİÇ ile/değil/yerine/< SAMAN
( Daha/en düşük. İLE/DEĞİL/YERİNE/< Daha/en yüksek. )
- IŞIĞI HAYAL ETMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KARANLIĞI ANLAMAK
- IŞIK HIZI ve KİLOPARSEK(KPC)
( Saniyede 300.000 km. VE Uzaklık birimi. | 3260 Işık yılı. )
- IŞIK MİKROSKOBU ile/ve ELEKTRON MİKROSKOBU ile/ve KUVANTUM MİKROSKOBU
( Işık, cam merceklerden oluşan kondansör tarafından örnek üzerine odaklanır, daha sonra görüntü objektif ve okulerdeki mercekler tarafından büyütülerek gözle ya da fotoğraf filmi üzerinde izlenir. İLE/VE Işık yerine elektron yayıcı kaynak [mikroskobun üst kısmında] kullanılır ve cam mercekler yerine elektromıknatıslar kullanılır. Yayılan elektronlar, kondansör mercekler tarafından örnek üzerine odaklanır. Objektif ve projektör mercekleri tarafından büyütülen görüntü, izlenmek üzere bir ekrana ya da fotoğraf filmi üzerine düşürülür. )
- IŞIK ile/ve/değil/yerine/||/></< KARANLIK
( Görmek isteyenler için. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/>< Görmek istemeyenler için. )
- İŞİNE GEL(ME)ME/GELEN ile/değil/ne yazık ki/||/<>/< KOLAYINA GEL(ME)ME/GELEN
- ISIN/KALORİ[Fr.] ile KİLOKALORİ[Fr.]
( Normal atmosfer basıncında, ısınma ısısı 15 °C'lik suyunkine eşit olan bir cismin, bir gramının sıcaklığını 10 °C yükseltmek için gerekli ısı miktarına eşit olan ısı birimi. | Besinlerin, dokular içinde yanarak gövdenin ısı ve enerjisini sağlama değerlerini gösteren ölçü. İLE Büyük kalori. )
- IŞINSAL ÇİÇEKLER = KAPİTULUMDAKİ DİLSİ KENAR ÇİÇEKLER = EZHÂR-I ŞUÂ'ÎYE = RAYONS, FLEURS RAYONNÉES, RUBANÉES, FLEURS LIGULÉES
- ISIRARAK ile KOPARARAK
( BITING vs. BREAKING OFF )
- İSKELET ile KEMİRDEK
( ... İLE Kuyruğun iskeleti. )
- İŞKEMBE[Fars. < ŞIKENBE] ile/ve/> BÖRKENEK ile/ve/> KIRKBAYIR/KERGÜK ile/ve/> ŞİRDEN/ŞÎRDÂN[Fars.]/KUTNE
( Geviş getirenlerin, ilk ve en büyük mide bölümü. İLE/VE/> Geviş getiren hayvanlarda ikinci mide. İLE/VE/> Geviş getiren hayvanlarda üçüncü mide. İLE/VE/> Geviş getiren hayvanlarda dördüncü mide. )
( RUMEN vs./and/> RETIKULUM vs./and/> OMASUM vs./and/> ABOMASUM )
- İSKENDER[< İSKÂNDAR] KENTİ ile/ve/||/<>/> KALINTISI
( Beş. İLE/VE/||/<>/> İki. )
- İSKOÇYA < KALEDONYA
- ISLAK ZEMİN ile KAYGAN ZEMİN
- İSLÂM COĞRAFYASINDA YAYGIN TARİKATLAR:
NAKŞİBENDİYE ve KÂDİRİYE ve HALVETİYE
- İSLÂM MEDENİYETİNDE
ENDÜLÜS ile/ve/||/<> KUDÜS ile/ve/||/<> MÂVERÂÜNNEHİR(KAZAKİSTAN-ÖZBEKİSTAN-TÜRKMENİSTAN)
- İSLÂM/MÜSLÜMANLIK ve/<> KAVRAMAK
- İSLÂM TASAVVUFU ile/ve KABBALAH(YAHUDİ TASAVVUFU) ile/ve GNOSTİZM(HRİSTİYAN TASAVVUFU)
- İŞLETME ile KOLHOZ[Rusça]
( ... İLE Rusya'da, köylülerin ortak olarak çalıştıkları tarım işletmesi. )
- İSPAT/TANIT ile/ve KANIT
( Matematik'te. İLE/VE Matematik dışında. Fizik'te. )
( Öne sürülen bir şeyin doğruluğunu göstermede izlenen düşünce süreci. | Tanıtlamaya yarayan belge ya da herhangi bir şey, beyyine, hüccet. İLE Bir şeyin doğruluğu, gerçekliği konusunda kanaat verici belge, delil, iz, argüman. | Anlaşmazlık konusu olan şeyde, yargıcın kanılarını oluşturan şey, delil. | Sonurguya ulaşan bir uslamlamanın dayandığı gerçek, delil.
SONURGU: Bir başlangıcın, bir olgunun, bir ilginin renkli ve zorunlu görülen sonucu, vargısı. )
( İçeriden. İLE/VE Dışarıdan. )
- İSPİNOZ ile KETEN KUŞU
( ... İLE İspinozgillerden, güzel sesli, 13 santimetre uzunluğunda tarla ve çalılıklarda yaşayan bir kuş. )
- ISRAR/CI/LIK ile/değil/yerine KARARLI/LIK
- ISSUE :/yerine KONU, SORUN
- ISTAKOZ ile KEREVİDES/KEREVİT/KARAVİDE[Yun.]/BÖCEK
( Denizde yaşayan. İLE Tatlı suda yaşayan. )
( LOBSTER vs. CRAWFISH )
( HOMARUS VULGARIS cum ASTACUS/CAMBARUS / POTAMOBIUS FLUVIATILIS )
- İSTANBUL'DA:
YAKA ile/ve/||/<> KITA
- İSTANBUL('UN):
EFENDİSİ ile/ve MANEVÎ EFENDİSİ ile/ve KÜLTÜREL EFENDİSİ
( Yöneticiler. İLE/VE Meşâyih. İLE/VE Dikkatli, temiz, düzenliler. )
( Maddî. İLE/VE Manevî. İLE/VE Kültürel. )
( İHTİSAB AĞALARI )
( ALİİ: Efendi. ile/ve ... )
- İSTATİSTİKSEL HATA SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI:
YETERSİZ ÖRNEK ile/ve/||/<> TEMSİL ETMEYEN ÖRNEK ile/ve/||/<> YANLIŞ BENZETME ile/ve/||/<> YOK SAYMA ile/ve/||/<> SÜMEN ALTI ile/ve/||/<> KUMARBAZ
( FALLACY OF INSUFFICIENT SAMPLE vs./and/||/<> UNREPRESENTATIVE SAMPLE vs./and/||/<> FALSE ANALOGY vs./and/||/<> SLOTHFUL INDUCTION vs./and/||/<> FALLACY OF SLANTING vs./and/||/<> GAMBLER'S FALLACY )
- İSTAVRİT ile KRAÇA/KIRAÇA
( ... İLE İstavrit balığının küçüğü. )
- İSTEK/TAMAH ile/ve/değil/yerine/>< KANAAT
( Zahmet. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/>< Rahatlık. )
- İSTEK/ARZU ile/ve KORKU
( Keyfin/zevkin, hazzın anısı. İLE/VE Acının/ıstırabın anısı. )
( İkisi de zihni huzursuz eder. )
( RAĞBET ile/ve RÂHBET )
( DESIRE vs./and/<> EXERTION )
- İSTEK/MERAM ile/ve KASIT
( REQUEST vs./and PURPOSE )
- İSTEKSİZ/LİK ile/ve/değil KARARSIZ/LIK
- İSTEMEDEN ile KENDİLİĞİNDEN
- İSTEMEK ile/ve/||/<>/> KARAR VERMEK
- İSTER İSTEMEZ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KENDİLİĞİNDEN
- İŞTEŞLİKTE/:
SÜREKLİLİK ile/ve/<> KARŞILIKLILIK
- İSTİ'DÂD ile/ve KÂBİLİYET
- İSTİKRÂ ve/||/<> KIRAAT/İKRÂ
- İSTİMLÂK[Ar.] değil/yerine/= KAMULAŞTIRMA
- İŞTİRAK HİSSESİ[Ar.] değil/yerine/= KATILIM PAYI
- ISTIRAP VERİCİ OLAN:
"KİM OLMADIĞIMIZ" değil KİM OLAMADIĞIMIZ
- İSTİRDAT[Ar.] değil/yerine/= KURTARMA, GERİ ALMA
- İSTİSNA ile KAİDE
( İstisnalar kaideyi bozmaz, kuvvetlendirir! )
( İstisnalar bilinmedikçe, kaide bilinmiyor demektir. )
- İSTİTÂ'AT[Ar.] ile KUDRET[Ar.]
- İSYAN ile KABUL EDEMEMEK
( UPRISING vs. NOT ABLE TO ACCEPT )
- İSYAN ile/ve KÜFÜR
( !UPRISING vs./and !CURSING )
- İT:
KÖPEK ile/ve/<> KANCIK
( Eriline verilen ad. İLE/VE/<> Dişiline verilen ad. )
- [İt.] LİRİK SOPRANO ile DRAMATİK SOPRANO ile KOLORATUR SOPRANO
( Duygusal ve yumuşak renkteki selen. İLE Tok ve derin renkteki selen. İLE Parlak, tiz ve ajilitesi yüksek selen. )
- [İt.] SOPRANO ile/ve MEZZO SOPRANO ile/ve KONTRALTO SOPRANO/ALTO
( Kadın ya da genç erkek çocuklarda en ince selen. | Bir çalgı topluluğunda, en ince sesleri veren müzik araçları. İLE Soprano ile kontralto arasında kadın seleni. İLE Kadın selenlerinin en kalını. )
- İTAAT ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KABUL
- İTİDAL ve/> KEMÂL
( İnce oranlarda karışım. VE Hareket eden maddedeki olanakların dışa çıkması. )
- İT(İL)MEK ile/ve KAK(IL)MAK
- İ'TİMÂD[Ar.] ile KEVN[Ar.]
- İTİP ile/ve/||/<> KAKMAK
( Bir şeyi güç uygulayarak ileri götürmek. | Kapı, pencere vb.ni güç uygulayarak açmak ya da kapamak. | Bulunduğu yerden aşağı düşürmek. | Sürüklemek, sevk etmek. | Bir nesne ile belirli bir yakınlıktaki başka bir nesneyi kendinden uzaklaşmaya zorlamak, "çekme"nin karşıtı. İLE/VE/||/<> İtmek, vurmak. | Kakma yapmak. | Vurarak dar bir yere sokmak. )
- İTİRAF EDELİM Kİ ..." değil "KABUL EDELİM Kİ ..."
- İTİRAF ETMEK ile/değil KABUL ETMEK
- İTİRAZ ETMEK ile/ve/||/<> KARŞI ÇIKMAK
- İTİRAZ (ETMEK) değil/yerine/= KARŞIÇIKI / KARŞI ÇIKMAK
- İTMÎNÂN değil/yerine/= KESİN OLARAK BİLME | EMİN OLMA | BİRİNE İNANMA, GÜVENME )
- ITSELF :/yerine KENDİSİ (CANSIZ/HAYVAN)
- İVAZ/AVAZ değil/yerine/= KARŞILIK, BEDEL
- İVAZLI AKİT değil/yerine/= KARŞILIKLI BAĞIT
- İVEĞEN LENFOBLASTİK LÖSEMİ ile/||/<> SÜREĞEN LENFOSİTİK LÖSEMİ
( Kemik iliğinde olağandışı lenfoblastların hızlı çoğalması ile ilişkili bir kanser türü. İLE/||/<> Olgun lenfositlerin yavaş birikimi ile ilişkili bir kanser türü. )
- İVEĞEN PANKREATİT ile/||/<> SÜREĞEN PANKREATİT
( Pankreasın ani yangılanması. İLE/||/<> Pankreasın uzun süreli yangılanması ve kalıcı hasar. )
- IYDİYE ile/ve KASÎDE
- İYİ ile/ve KESİN
( GOOD vs./and DEFINITE )
- İYİ ile/ve/değil KÖTÜNÜN İYİSİ
- İYİLER:
KAYBETMEZ <>/>/ne yazık ki KAYBEDİLİR
- İYİLİĞE İYİLİK ile KÖTÜLÜĞE İYİLİK
( Her kişinin. İLE Er kişinin. )
- İYİLİK (YAPMAK):
"HERKESE ANLATILAN/ANLATIRSAK" ile/değil/yerine/||/<>/< HİÇKİMSEYE SÖYLEMESEK DE KENDİMİZ ANIMSIYORSAK ile/değil/yerine/||/<>/< KENDİMİZ BİLE UNUTMUŞSAK
( Ne vazgeçmek, ne de vazgeçmekten vazgeçmek. İLE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Vazgeçmek. İLE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Vazgeçmekten, vazgeçmek. )
( Kibir, kabalık. İLE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Alçakgönüllülük, tevâzu. İLE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Yokluk bilinci, mahviyet. )
- İYİLİK ve/||/<>/>/< KAMU YARARI
- İYİLİK ile/ve KAYRA/LÜTÛF/İHSAN
- İYONİK BAĞ ile/ve/||/<> KOVALENT BAĞ
( İki atom arasında elektron aktarımı/alışverişi ile oluşan bağlar. İLE/VE/||/<> Elektron paylaşımıyla oluşan bağlar. )
- İYONİK KRİSTAL ile KOVALENT KRİSTAL
( İyonik bağlarla oluşan kristal yapılar. İLE Kovalent bağlarla oluşan kristal yapılar. )
- JADEİT ile/||/<> KUNZİT
( Genellikle daha parlak ve serttir. İLE/||/<> Pembe ila mor renkte bir spoddumen. )
- JANDARMA[İt. < GENDARME] ile KARABİNYER[İt. < CARABINIER]
( Yurt içinde genel güvenliği ve kamu düzenini korumakla görevli, yasa ve nizamların koyduğu hükümlerin yürütülmesini ve bunlara dayanan hükûmet emirlerinin yerine getirilmesini sağlayan silahlı askerî kuvvet. | Bu kuvvette görevli olan. | Açıkgöz. İLE İtalyan jandarması. )
- JANT[Lat.]/İSPİT[Yun.] değil/yerine/= KURÇ
- JAPONCA'DA (KANJİ):
AĞAÇ ile/ve/||/<>/> KİTAP/KÖK ile/ve/||/<>/> KORU ile/ve/||/<>/> ORMAN
( ile
ile
ile
)
- JAPONCA'DA:
HİRAGANA ABECESİ/HARFLERİ ile/ve KATAGANA ABECESİ/HARFLERİ ile/ve KANJI ABECESİ/HARFLERİ
( Japonca kökenli sözcükler için. İLE/VE Dışarıdan girmiş kavramları Japonca harflerle yazmak için. İLE/VE ... )
- AKÜ:
JEL ile/ve/||/<> KURU
- JENERASYON/GENERATION[İng.] değil/yerine/= KUŞAK
- JİK ile/ve KAR TANESİ
( Yağmur damlası. İLE/VE ... )
( ... vs./and SNOWFLAKE )
- JOIN :/yerine KATILMAK
- JUL[Fizik bilgini Joule'ün adından] ile/ve/<>/> KİLOJUL
( Bir cisim üzerine uygulanan bir nevtonluk kuvvetin uygulama noktasını, kendi doğrultusunda bir metre değiştiren iş birimi. [ 1J = .239 cal | 1cal = 4.184 ] İLE/VE/<>/> Bin jul değerinde iş birimi. )
( 1 JOULE = ENERJİ )
( JOUL: Nesnenin, yerkeçimi karşısındaki 1 m. aşağı inişiyle oluşan 1 derecelik enerji. )
( J sembolü ile gösterilen joule; Uluslararası Birim Sistemi'nde enerji, iş ya da ısı miktarından türetilmiş bir birimdir. Bir metre üzerinden, bir newton'luk kuvvet uygulanarak harcanan enerjiye ya da bir saniye içinde bir ohm'luk bir direnç üzerinden geçen bir amperlik elektrik akımına eşittir. )
( ENERJİNİN KORUNUMU - JOULE )
( 1 kilojoule [kJ] = 1000 joule [J]
1 kilowatt-hour [kW*h] = 3600000 joule [J]
1 watt-hour [W*h] = 3600 joule [J]
1 calorie (nutritional) = 4186.8 joule [J]
1 horsepower (metric) hour = 2647795.5 joule [J]
1 Btu (IT) [Btu (IT), Btu] = 1055.05585262 joule [J]
1 Btu (th) [Btu (th)] = 1054.3499999744 joule [J]
1 gigajoule [GJ] = 1000000000 joule [J]
1 megajoule [MJ] = 1000000 joule [J]
1 millijoule [mJ] = 0.001 joule [J]
1 microjoule [µJ] = 1.0E-6 joule [J]
1 nanojoule [nJ] = 1.0E-9 joule [J]
1 attojoule [aJ] = 1.0E-18 joule [J]
1 megaelectron-volt [MeV] = 1.6021766339999E-13 joule [J]
1 kiloelectron-volt [keV] = 1.6021766339999E-16 joule [J]
1 electron-volt [eV] = 1.6021766339999E-19 joule [J]
1 erg = 1.0E-7 joule [J]
1 gigawatt-hour [GW*h] = 3600000000000 joule [J]
1 megawatt-hour [MW*h] = 3600000000 joule [J]
1 kilowatt-second [kW*s] = 1000 joule [J]
1 watt-second [W*s] = 1 joule [J]
1 newton meter [N*m] = 1 joule [J]
1 horsepower hour [hp*h] = 2684519.5368856 joule [J]
1 kilocalorie (IT) [kcal (IT)] = 4186.8 joule [J]
1 kilocalorie (th) [kcal (th)] = 4184 joule [J]
1 calorie (IT) [cal (IT), cal] = 4.1868 joule [J]
1 calorie (th) [cal (th)] = 4.184 joule [J]
1 mega Btu (IT) [MBtu (IT)] = 1055055852.62 joule [J]
1 ton-hour (refrigeration) = 12660670.23144 joule [J]
1 fuel oil equivalent @kiloliter = 40197627984.822 joule [J]
1 fuel oil equivalent @barrel (US) = 6383087908.3509 joule [J]
1 gigaton [Gton] = 4.184E+18 joule [J]
1 megaton [Mton] = 4.184E+15 joule [J]
1 kiloton [kton] = 4184000000000 joule [J]
1 ton (explosives) = 4184000000 joule [J]
1 dyne centimeter [dyn*cm] = 1.0E-7 joule [J]
1 gram-force meter [gf*m] = 0.00980665 joule [J]
1 gram-force centimeter = 9.80665E-5 joule [J]
1 kilogram-force centimeter = 0.0980665 joule [J]
1 kilogram-force meter = 9.8066499997 joule [J]
1 kilopond meter [kp*m] = 9.8066499997 joule [J]
1 pound-force foot [lbf*ft] = 1.3558179483 joule [J]
1 pound-force inch [lbf*in] = 0.112984829 joule [J]
1 ounce-force inch [ozf*in] = 0.0070615518 joule [J]
1 foot-pound [ft*lbf] = 1.3558179483 joule [J]
1 inch-pound [in*lbf] = 0.112984829 joule [J]
1 inch-ounce [in*ozf] = 0.0070615518 joule [J]
1 poundal foot [pdl*ft] = 0.04214011 joule [J]
1 therm = 105505600 joule [J]
1 therm (EC) = 105505600 joule [J]
1 therm (US) = 105480400 joule [J]
1 Hartree energy = 4.3597482E-18 joule [J]
1 Rydberg constant = 2.1798741E-18 joule [J] )
- JÜRİ[Fr. < İng.] değil/yerine/= KURUL/SEÇİCİ KURUL
( Seçiciler kurulu, seçici kurul. | Yargıcılar kurulu. )
- K ile G
- K ile K ile KA/KE ile KU
( Türk abecesinin on dördüncü harfi. İLE Potasyumun simgesi. İLE Türk abecesinin on dördüncü harfinin okunuşu. İLE Kurçatovyumun simgesi. )
- KA
( Astral Nur, Kalp. )
- ...KA... ile/ve/değil/||/<>/> ...KÂ...
( İkamet, istikamet, tekabül, mukabil, enkaz/ı, erkan. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Tekâmül, kâğıt, erkân, iskân, eşkâl. )
(
)
- KAABE KAVSEYN
( İki yay, iki kaş arası. )
- KAÂT ile/||/<> OYMA AJUR
( Oyma. Herhangi bir biçim ya da yazının kâğıttan oyarak çıkarılmasıyla oluşturulan bir süsleme sanatı. Oyulup çıkarılarak başka yere yapıştırılır.["Erkek oyma", oyulan bölüme ise "dişi oyma" denilir.] İLE/||/<> Delikli olarak uygulanan süsleme biçimi. )
- KAB[Ar.] ile KÂ'B[Ar.]
( Uzaklık, mesafe. İLE Topuk kemiği, aşık kemiği. | Tavla zarı. | Sekiz köşeli, sekiz yüzlü nesne. | Küp. )
- Kaba değil argo KONUŞ!!!
- KABA (DİL) ile/ve/değil ORTALAMA (DİL)
- KABA OLMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KİTABIN ORTASINDAN KONUŞMAK
- KABA-SABA (KONUŞMAK)
- [ne yazık ki]
"KABA" ile/ve/||/<> "ÇİĞ"
- KABA ile/değil/yerine ENGİN
- KABA ile/ve/değil/<> GELİP GEÇİCİ
- KABA ile/ve/||/<>/> KUBAT
( ... İLE/VE/||/<>/> Kaba, biçimsiz. | Davranışları kaba olan. )
- KABACA ... değil/yerine ANA AKIŞI İÇİNDE ...
- KABACA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ANA HATLARIYLA
- KABACA ile/değil/yerine KISACA
- KABACA ile/değil/yerine ÖZETLE
- KABADAYI ile PALİKARYA[Yun.]
( ... İLE Kabadayı Rum delikanlısı. | [yererek] Yunan. )
- KABAHAT, ...:
SENDE ile/ve/değil/yerine/ne yazık ki/||/<>/< SENİ SEVENDE
- KABÂHAT ile/değil/yerine/= SUÇ
( Uygunsuz hareket, çirkin, yakışıksız davranış, suç, kusur, töhmet. | Hafif hapis, para cezası ya da meslek ve sanattan alıkonulma ile cezalandırılan suç. İLE Törelere, ahlâk kurallarına aykırı davranış. | Yasalara aykırı davranış. )
- KABAK ile ARMUT KABAĞI
( Kabakgillerden, sürüngen gövdeli, sarı çiçekli, birçok türü olan bir bitki. | Bu bitkinin türlerine göre yemeği ve tatlısı yapılan ürünü. | Kabak kemane. | Ham, tatsız kavun, karpuz. | Tüysüz, dazlak. | Dişleri aşınarak yüzeyi düzleşmiş olan taşıt lastiği. | Bilgisiz, görgüsüz, kaba. | Kısa boynuzlu hayvan. İLE Ürünü, armut biçiminde olan bir süs kabağı. )
( CUCURBITA cum ... )
- KABAK ile ASMA KABAĞI
( Kabakgillerden, sürüngen gövdeli, sarı çiçekli, birçok türü olan bir bitki. İLE Kabakgillerden, sürüngen ya da sarılgan, mevsimlik bir tür kabak. | Bu kabağın ince uzun, sebze olarak kullanılan ürünü. )
( CUCURBITA cum LAGENERIA VULGARIS )
- KABAK ile BALKABAĞI/HELVACIKABAĞI/KESTANEKABAĞI
( Kabakgillerden, sürüngen gövdeli, sarı çiçekli, birçok türü olan bir bitki. | Bu bitkinin türlerine göre yemeği ve tatlısı yapılan ürünü. | Kabak kemane.Ham, tatsız kavun, karpuz. | Tüysüz, dazlak. | Dişleri aşınarak yüzeyi düzleşmiş olan taşıt lastiği. | Bilgisiz, görgüsüz, kaba. | Kısa boynuzlu hayvan. İLE Kabakgillerden, tatlısı yapılan, dışı boz, içi sarı renkli, iri bir kabak türü. )
( SQUASH vs. PUMPKIN, WINTER SQUASH )
( CUCURBITA cum CUCURBITA MAXIMA/PEPO )
- KABAK ile İTHIYARI/ACIHIYAR/ACIELMA/EBUCEHİLKARPUZU
( ... İLE Kabakgillerden, elma büyüklüğündeki meyvesi çok acı ve iç sürdürücü bir bitki. )
( ... cum CITRULLUS COLOCYNTHIS )
- KABAK ile JACKFRUIT
( ... İLE Tayland'da yetişen, iri kabağa benzeyen bir meyve.[Dünya üzerinde ağaçta yetişen en büyük meyvedir.] )
- KABAK ile SAKIZKABAĞI
( CUCURBITA cum CUCURBITA PEPO )
- KABAK ile SU KABAĞI
( Kabakgillerden, sürüngen gövdeli, sarı çiçekli, birçok türü olan bir bitki. | Bu bitkinin türlerine göre yemeği ve tatlısı yapılan ürünü. | [müzik] Kabak kemane. | Ham, tatsız (kavun, karpuz). | Tüysüz, dazlak. | Dişleri aşınarak, yüzeyi düzleşmiş olan (taşıt lastiği). | Bilgisiz, görgüsüz, kaba. | Kısa boynuzlu hayvan. İLE Kabakgillerden, alt bölümü şişkin, birçok yerde kurutulup su kabı olarak kullanılan, bir tür asma kabağı, kantar kabağı. )
( CUCURBITA cum LAGENARIA VULGARIS )
- KABAK ile VEZİRKÜLÂHI
( Kabak kızartılmamalıdır. [Tüm özellikleri nitelikleri kaybolur.] )
- KABAKLAMAK ile KABAKLAŞMAK ile KABAKLIK
( Ağaçların gençleşmesi için dallarını budamak. İLE Saçları dökülmek, dazlaklaşmak. | Taşıt lastiklerinin, dişleri aşınıp yüzeyi düz bir duruma gelmesi. İLE Karpuz ya da kavunun ham olma durumu. | Başın tüysüz ya da dazlak olma durumu. | Bilgisizlik, görgüsüzlük. )
- KABALA = CABALA[İng.] = CABALE[Fr.] = KABBALA[Alm.] = KABBALAH:ALINMIŞ ŞEYLER, GELENEK, KABUL ETMEK[İbr.]
- KABALA[İng.] ile KABALA[Ar.]
( Doğaüstüyle ilişki kurma. | Yahudilerde, yazılı olarak konulmuş olan Tanrı kanunlarının yanında, ağızdan ağıza geçen din buyruklarının, İbrani felsefesinin ve efsane yazılarının tamamı. | Bu öğretinin yandaşlarının tamamı. İLE Götürü, toptan. )
- KABALA ile/ve STEGANOGRAFİ
( Yahudi bilgeliği, mistisizmi. İLE/VE Gizli yazı. )
- KABALA'DA:
SEFAR ile/ve SİPUR ile/ve SEFER
( Kabala'da üç temel kavram vardır: Sefar, Sipur, Sefer.
Sefar: Sayı, nicelik demektir. Sefar ya da nicelik varolanların birbiriyle ilişkisinde birinci durumda rol oynar, bu da sayıyla belirtilir. Daha sonra devinimi ve öteki nitelikleri gelir ki bunlar da sayıyla belirtilir.
Sipur: Söz ya da Logos anlamına gelir. Her harf bir kuvveti işaret eder ve var olanlar, harflerden oluşan sözcüklerdir.
Sefer: Yazı demektir. Tanrının yazısından da evrende varolanları anlamak gerekir. Tanrının düşüncesi bu varolanların anlamıdır. )
( Kabala İşlemleri: Themuria, Gematria, Notaria. Themuria: Kutsal sayılan sözcüklerdeki harflerin yerini değiştirerek yeni sözcükler elde etme yöntemidir. Gematria: Sözcükleri oluşturan harflerin sayısal değerlerinin toplamının hesaplanmasıdır. Notaria: Sözcüklerin kökeni olan harflerden sayı değerleri yoluyla yeni sözcükler türetmektir. )
( Kabala'da varlığın en genel ve bütünsel biçimlerine ise Sefirot(Sephirot) adı verilir. )
( Zohar Nur anlamına gelir ve Zohar öğretisi mistik tefekkür ve deneyim yoluyla nura kavuşma, varlık birliğinin insanda gerçekleştirilmesidir. Kabala, bu öğretinin kabul edilmesi, içselleştirilmesi anlamına gelir. )
( Kabala'da harfler sayılarla eşleştirilmiş ve birtakım tanrısal isimlerin harflerinin yerleri değiştirilerek belirli matematiksel kurallara göre anlam türetmelerine gidilmiştir. )
- KABALAK ile KABALAK
( Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı ordusunda kullanılmış olan, şapkaya benzeyen bir başlık türü. İLE Kabak yaprakları biçiminde etli ve tüylü yaprakları olan, kırlarda ve su kenarlarında yetişen bir bitki. )
- KABALIĞIM ile/ve/değil KALABALIKLIĞIM
- KABA/LIK ile/ve/ya da ÇIKARCI/LIK
( GALÎZ[< GILZET] ile/ve/ya da ... )
- KABALIK ve/||/<>/< GÜÇLÜ TAKLİDİ
( Kabalık, zayıf kişinin, güçlü taklididir. )
- KABA/LIK ile/ve SAÇMA/LIK
- KABA/LIK ile/ve/değil/<> SAF/LIK
- KABAN[Erm.] ile KABAN[Fr. < CABAN]
( Dik yokuş. | Tepe. İLE Çeşitli kumaşlardan yapılmış, kalçaya kadar inen ve paltoya benzeyen üst giysisi. )
- KABARCIK ile İSİLİK/ISIRGIN
( PUSTULE vs. PRICKLY HEAT )
- KABARMA ile/ve/<> KÖPÜRME
- KABARTI ile KABARTMA
( Tümsek, çıkıntı, kabarmış yer. İLE Kabartma işi. | Bir biçimin ya da bir süslemenin düz yüzey üzerindeki çıkıntısı. | Kil, alçı, taş vb. işlenebilir gereçleri girintili çıkıntılı yüzeyler durumunda biçimlendirerek yapılan yapıt, rölyef. | Kabartılarak yapılan. )
- KABARTMA TOZU ile SODYUM BİKARBONAT
( BAKING POWDER vs. BAKING SODA )
- KABBALAH:
KABIN İLMİ ile/ve/<> KABUL İLMİ
- KÂ'BE
( MÜSLÜMANLARIN HACI OLMAK ÜZERE BELİRLİ ZAMANDA GİDİP ZİYÂRET ETTİKLERİ YER | MÜSLÜMANLARIN NAMAZA BAŞLARKEN YÖNELDİKLERİ TARAF | KÜP TAŞ )
- KÂBE ile/ve/= ANITKABİR
- KÂBE ve/<> KALP
- KÂBE ve/||/<> KIBLE
( ... VE/||/<> Etrafında tavaf eden/ler varsa. )
- KÂBETULLAH
( GÖNÜL )
- KABÎH[Ar.] ile VAHŞ[Ar.]
- KABÎL[< KABL]:
SOY, NEVİ, SINIF | TÜRLÜ, GİBİ | AZ ÖNCE
- Kâbil[aslı KÂBÜL] ile Kabîl["ka" uzun okunur] ile KABÎL[Ar. < KABL] ile KABİL[Ar. < KABUL]["ka" uzun okunur]
( Afganistan'ın başkenti. İLE Hz. Âdem'in büyük oğlu olup kardeşi Hâbîl'i öldürmüştür. İLE Sınıf, tür/nev. | Türlü, gibi. | Az/biraz önce. İLE Kabul eden/edici. | Olan/olabilir. )
- KÂBİL ile/ve/<> FAİL
- KÂBİL ve KABUL
- KABÎLE[Ar. çoğ. KABÂİL] ile KABİLE["ka" uzun okunur]
( Boy. İLE Hanım ebe. )
- KABİLE MENSUBİYETİ ile/ve YER MENSUBİYETİ
- KABİLE ile/ve/değil/||/<>/> KÖY
- KÂBİL-İ DEVİR değil/yerine/= GEÇİRİLEBİLİR
- KABİLİ RÜCÛ değil/yerine/= DÖNÜLEBİLİR
- KABİLİYET[Ar.] değil/yerine/= YETENEK/BECERİ
- KÂBİLİYET-İ TAKSİM değil/yerine/= BÖLÜNEBİLME
- KÂBİLİY(Y)ET değil/yerine/= YETENEK
- KABİN[Fr. < CABINE] değil/yerine/= BÖLÜM
( Küçük, özel bölme. | Gemilerde, uçaklarda, uzay gemilerinde, küçük bölme. | Uçakta, yolcuların oturduğu bölüm. | Plajda, soyunma yeri. )
- KABİN[Fr. < CABINE] ile KABİNE[Fr. < CABINET]
( Küçük, özel bölme. | Gemilerde, uçaklarda, uzay gemilerinde, küçük bölme. | Uçakta, yolcuların oturduğu bölüm. | Plajda, soyunma yeri. İLE Bakanlar Kurulu, hükûmet. | Hekim muayenehanesi. | Bölüm/kabin. | Tuvalet/helâ. )
- KABİNE ile KABİLE
( Yönetke. İLE Boy. )
- KÂBİR[Ar.] ile KABİR/KABR[Ar. çoğ. KUBÛR] ile KABL[Ar.]
( Büyük, ulu. İLE Gömüt, sin, mezar/lık, kabristan[Fars.]. İLE Ön, önce, öndeki, evvel/evvelki. )
- KABIZ[Ar. < KABZ]["ka" uzun okunur] ile KABIZA["ka" uzun okunur] ile KABZ[Ar.] ile KABZA[Ar.]
( Alan, tutan, kabzeden. | Peklik/kabızlık veren. | [anatomide] Sıkan, çeken. [KABZ >< BAST] İLE [anatomide] Büken.[: Oynak kemikler arasındaki açıları daraltan kasların genel adı.] İLE El ile tutma. | Avuç içine alma, kavrama. | Azrâil tarafından ruh teslim alınma, ölme. | Peklik, amelsizlik, kabız. İLE Tutacak/tutamak yeri, sap. )
- KABIZLIK/İNKIBAZ/KONSTİPASYON ile/||/<> SÜRGÜN/DİYARE/İSHAL
( Bağırsak devimlerinin yavaşlaması ve kabızlık. İLE/||/<> Sık ve sulu dışkılama. )
- KABIZLIK ve/ne yazık ki/||/<>/> ANAL ÇATLAK/YIRTIK
( CONSTIPATION and/unfortunately/||/<>/> ANAL FISSURE )
- KABIZLIKTA:
PRE-BİYOTİK ile/ve/<> PRO-BİYOTİK
( SEMBİYOTİK: İkisinin de biraradalığı. )
- KABLELMİLAT değil/yerine/= MİLÂTTAN ÖNCE
- KABOTAJ[Fr. < CABOTAGE] değil/yerine/= GEMİ İŞLETME
( Bir ülkenin iskele ya da limanları arasında gemi işletme işi. )
- KABUĞUN, FLOEM TABAKASI = TABAKA-İ KIŞR = LIBER
- KABUĞUNA ÇEKİLMEK ile/değil/yerine/>< KABUĞUNU KIRMAK
- KABUK ile/ve/<> BADIÇ
( .. İLE/VE/<> Bakla, fasulye, bezelye gibi taze sebzelerde, içinde tohumların sıralanmış bulunduğu kabuk. )
- KABUK ile BAĞA
( ... İLE Deniz kaplumbağasının kabuğu. | Kaplumbağa kabuğu. | Ur. )
- KABUK ile/ve/||/<>/> KABUKLU
( Bir şeyin üstünü kaplayan ve onu dış etkilere karşı koruyan, kendiliğinden oluşmuş sertçe bölüm, kışır/kışr. | Ekmeğin, pişme sırasında içinden daha çok sertleşen dış bölümü. | Bir sıvı ya da gazı dıştan saran, sert katman. | Deri üzerinde bir yaranın ya da sivilcenin kurumasıyla oluşan sertçe bölüm. | Bir hayvanı dıştan örten kitinli, kalkerli, silisli, kemiksi ya da boynuzsu örtü, kavkı. İLE/VE/||/<>/> Kabuğu olan. )
- KABUK = KIŞR = ÉCORCE
- KABUK ile KUKUÇ
( ... İLE Şeftali, kayısı gibi meyvelerin çekirdeklerinin sert kabuğu. )
- KABUK ile/ve ÖZ
( KIŞR ile/ve CEVHER )
( COVER vs./and ESSENCE )
- KABUK ile ŞEYTANMİNARESİ
( ... İLE Bazı deniz böceklerinin koni biçimindeki kavkısı. )
- KABUK ile TOPUR
( ... İLE Kestanenin dikenli olan dış kabuğu. | Fındığın dışındaki yeşil kabuk. )
- KABUK ile/<> YALAMUK
( ... İLE/<> Çam ağacının reçineli kabuğu, soymuk. | Çam ağacının reçineli kabuğundan çıkan özsuyu. )
- KABUKİ ile/ve BUNRAKU
( Geleneksel Japon tiyatrosu. İLE/VE Kukla tiyatrosu. )
- KABUKİ ile/ve BUNRAKU
( Geleneksel Japon tiyatrosu. İLE/VE Kukla tiyatrosu. )
- KABUKLULAR:
İSTİRİDYE(SELCE[Ar.], SADEF[Fars.], OYSTER[İng.], OSTREA EDULIS[Lat.]) ile MİDYE/BELEHU'L-BAHR[Ar.]/MUSSEL[İng.] ile SHELL ile KTENIA ile LANGUST(İN)[Lat. PALINURUS VULGARIS] ile KARAVİDES(/KEREVİT) ile KRILL ile PAVURYA ile KARİDES[Yun.](SHRIMP) ile KREOPEK
( MISRÂ': İstiridye gibi deniz kabuklularından kabuklarının her biri. )
( İstiridyeler, doğal ortamlarında 80 yıla kadar yaşayabilirler. )
( İstiridyelerin bir inciyi tamamlamaları 15 - 20 yıllarını alır. [1 ton istiridyeden ancak 3 inci çıkar. Mükemmel küre şeklinde olma olasılıkları ise milyonda birdir.] )
( )
- KABUL EDEMEMEK ile/ve/değil DİRENMEK
( BEKİNME: İnat etmek, direnmek. | Kapanma, tıkanma. )
- KABUL:
EDERSEN ile "ETMEZSEN"
( Ahbab. İLE Garib. )
- KABUL EDERSE/NİZ ile/ve/değil/yerine UYGUNSA/NIZ, UYGUN GÖRÜRSENİZ
- KABUL EDİLEMEZLİK ile/ve/<>/değil/yerine SİNDİRİLEMEZLİK
- KABUL EDİLMEK ve/> KAYBOLMAK
- KABUL EDİLMESİ GEREKEN:
[ya] RASTGELELİK ya da/>< BİLİN(E)MEYEN/GİZLİ DEĞİŞKENLER
( Θ - φ )
- KABUL ETMEK ile "BOYUN EĞMEK"
- KABUL ETMEK ile/ve/değil/yerine "GÖZE ALMAK"
- KABUL ETMEK ile GÜZEL GÖRMEK(TAHSÎN[< HÜSN])
( TO ACCEPT vs. TO SEE NICE )
- KABUL ETMEK ile/ve KATLANMAK
( ACCEPTANCE vs./and TO BEAR THE CONSEQUENCES )
- KABUL ETMEK ile/ve/değil/yerine TANIMAK
- KABUL ETMEMEK ile/ve/değil DAHA ÇOK YAKLAŞMASINI SAĞLAMAK
- KABUL ETMEMEK ile/değil/yerine/< FARKINDA OLMAK
- KABUL ETME(ME)K ile KATILMA(MA)K
( TO [NOT] ACCEPT vs. TO [NOT] AGREE WITH )
- KABUL ETME(ME)K ile ÖN PLANDA TUTMA(MA)K
( TO (NOT) ACCEPT vs. TO (NOT) TO (NOT) STAND/KEEP AT FRONT )
- KABUL GÖRME ile/ve/değil/||/<> ÖNDE YER ALMA
- KABUL İLİŞKİSİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< YADSIMA İLİŞKİSİ
- KABUL ile/ve/<> DESTEK
- KABUL ile/ve EZBER
( Dönüştürücü. [Kalb/tekallüb] İLE/VE Kalbe yazmak. )
( ... ile/ve BERM[: Ezberleme, hatırda tutma.] )
( ACCEPTANCE vs./and MEMORIZING )
- KABUL ile/ve/değil/<> İÇSELLEŞTİRME
- KABUL ile/ve İNANCA
( ACCEPTANCE vs./and ASSURANCE )
- KABUL ile/ve/||/<>/>/< İTİBAR
( ... İLE/VE/||/<>/>/< Saygı gösterme. | Önem verme. | Onur/şeref, haysiyet. | Bir şeyin, gerçek değil kararlaştırılan değeri. | İbret alma. | [ticaret] Söz ya da imzanın değeri. [İng./Fr. CREDIT] | Değer. )
- İTİRAF ile/ve/değil/||/<>/< KABUL
( [not] CONFESS vs./and/but/||/<>/< ACCEPTANCE )
- KABUL ile/ve/<> KALIB KABUL ile/ve/<> KALIP
- KABUL ile/ve/||/<>/< MAKBUL
- KABUL ile/ve MERHAMET
( ACCEPTANCE vs./and MERCY )
- KABUL ile/ve/değil OYUN
( [not] ACCEPTANCE vs./and/but GAME )
- KABUL ile/ve/||/<>/< RIZÂ
- KABUL ile/ve/<> SIRADÜZEN/HİYERARŞİ
- KABUL ile SÖYLEM
( ACCEPTANCE vs. DISCOURSE, DISSERTATION )
- KABUL ile SÖYLEM
- KABUL ve/< TAHSÎN
( ACCEPTANCE and/< TO SEE NICE )
- KABUL ve TAHSİN
- KABUL ile TAYİN
- KABUL ile/değil/yerine TEMELLENDİRME
- KABUL ve/<> UYGUN DAVRANIŞ
( ACCEPTANCE and/<> APPROPRIATE BEHAVIOUR )
- KABUL ile/ve YADSIMA
( ACCEPTANCE vs. TO DENY/REJECT )
- KABULLEN(EBİL)MEK ile DAYANMAK/DAYANABİLMEK
( Her ne gelirse, sarsılmadan dayanmanın soyluluğu ve erdemi vardır fakat anlamsız işkence ve aşağılanmayı reddetmenin onurluluğu[vakarı] da vardır. )
( (ABLE) TO ACCEPT vs. (NOT ABLE) TO WITHSTAND
There is noble virtue in unshakable endurance of whatever comes, but there is also dignity in the refusal of meaningless torture and humiliation. )
- KABULLEN(E)MEMEK ile DAYAN(A)MAMAK
( NOT (ABLE) TO ACCEPT vs. NOT TO WITHSTAND )
- KABULLENMEK değil/yerine DÜŞÜNMEK
- KABULLENMEK ile/ve/<> KOŞULLANMAK
- KABULLEN(ME)MEK ile "KATLAN(MA)MAK"
( TO (NOT) ACCEPT vs. TO (NOT) BEAR/STAND )
- KABUL/LER ile/ve/değil/<> GELENEK/LER
- KABULLER ile/ve/||/<> SINIRLAMALAR
- KABURGA ile GEĞREK
( ... İLE Yumuşak kaburga kemikleri. | Kaburganın alt yanında bulunan boşluklardan her biri. )
- KABURGALAR ile/ve UCLARI SERBEST OLAN 11. 12. KABURGALAR
( ADLÂ'[< DIL]: Kaburgalar. | Geometrik şekillerin kenarları. İLE/VE ... )
( RIBS/BREAST BONES vs./and FLOATIN RIBS )
- KÂBUS[Ar.] değil/yerine/= KARADÜŞ/KARABASAN
( Sıkıntılı ve korkulu düş. | Birinin, içinde bulunduğu karmakarışık, sıkıntılı durum. | Acı, sıkıntı, korku veren olay. )
- Kabut et! ve DİNLE!!!
- Kabut et! ve SUS!!!
- KABZ değil/yerine/>< FERÂGAT
- KABZ ile HABS
( El ilet tutma. | Avuç içine alma, kavrama. | Azrail tarafından ruh teslim alınma, ölme. | Peklik, kabız. İLE Hapis, alıkoyma, bir yere kapama, salıvermeme. | Tutma, zaptetme. )
- KABZ ile KABZ
( AVUÇ İÇİNE ALMA, EL İLE TUTMA, KAVRAMA | GÖNLE GELEN SIKINTI | HAK VÂRİDÂTINDAN KESİLEN ile AZRAİL TARAFINDAN RUH TESLİM ALINMA, ÖLME )
- KABZ/KONSTİPASYON değil/yerine/= PEKLİK
- KABZA ile/ve/||/<> BARÇAK
( ... İLE/VE/||/<> Kılıç kabzasının siperi. )
- KABZA değil/yerine/= TUTAK/SAP
- KABZIMAL[Ar.] ile MADRABAZ[Fars.]
( Meyve sebze üreticileri ile satıcılar arasında, aracılık eden kişi. İLE Sebze, meyve gibi yiyecekleri, yerinden getirterek, toptan satan kişi. | Hile yapan, hileci. )
- KABZİYET ile GAZAP
( Allah'ın verdiği sıkıntı. İLE Kuldan kaynaklanan sıkıntı. )
- KAÇ TANESİYLE değil KAÇIYLA
- KAÇ YAŞINDASIN? yerine BÖYLE BİR SORU SORMA! (DAHA İYİ)
( Kişilerin yaşı, sorulmaması gereken sorulardan biridir.(Bay/Bayan farketmez). Kişi kendi paylaşmak istediğinde öğrenilecek bir konudur. Kişiler, sorulduğu için yanıtlamak zorunluluğunda bırakılmamalıdır. )
- KAÇAK-GÖÇEK (YAŞAMAK)
- TEBLİĞ:
"KAÇAK" değil KORSAN
- KAÇAK ile GİZLİ ile YERALTI
( ILLEGAL vs. SECRET/HIDDEN )
- KACAK ile KAÇAK
( Mutfak araçları, kap kacak. İLE Bir kapalı kaptan, bir borudan sızan gaz ya da sıvı. | Gizlice kaçırılmış olan mal ya da nesne. | Bağlı bulunduğu yerden ya da yasadan kaçan, uzaklaşan. | Yasaca yapılması yasak olan ya da yapılması için gerekli izin alınmayan. | Yasaca belirtilmiş gerekli gümrük ve vergileri ödenmeden bir yere sokulan ya da bir yerden çıkarılan. | Yasalara, kurallara uymayarak, gizlice. )
- KAÇAK ile KAÇIK ile KAÇINTI ile KAÇKIN
( Bir kapalı kaptan, bir borudan sızan gaz ya da sıvı. | Gizlice kaçırılmış olan mal ya da nesne. | Bağlı bulunduğu yerden ya da yasadan kaçan, uzaklaşan. | Yasaca yapılması yasak olan ya da yapılması için gerekli izin alınmayan. | Yasaca belirtilmiş gerekli gümrük ve vergileri ödenmeden bir yere sokulan ya da bir yerden çıkarılan. | Yasalara, kurallara uymayarak, gizlice. İLE İlmeği kaçmış (çorap vb.). | Bir yana kaçmış, kaymış. | Bazı davranışları dengesiz olan, zıvanasız. | Çorabın ilmeği kaçmış yeri. İLE Erken doğan kuzu. | Sızıntı, kaçak. İLE Bir yerden ya da bir işten kaçmış kişi. | Toplumdan uzak duran, toplum içine çıkmak istemeyen kişi. )
- KAÇAK ile KAÇKIN
- KAÇAMAK ile KAÇAMAK
( Hoş görülmeyen bir şeyi, ara sıra yapma. | Bir şeyi, belirli etmeden, gizlice yapmaya çalışma. | Bir şeyden kaçınma yolu. | Kaçılacak yer. | Başkalarına belirli etmeden, gizlice yapılan. İLE Mısır unundan yapılan yağlı bir yemek. )
- KAÇAN ile/değil/yerine/>< KAZANAN
( Kazanamaz. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Kaçmaz. )
- KAÇAN/LAR ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KALAN/LAR
- KAÇAN/LAR ile/ve/değil/yerine/>< KALAN/LAR
- KAÇAR/I TUTAR/I (OLMAMAK)
- KAÇILMAZ ile/değil KAÇINILMAZ
- KAÇINMA ile/ve/||/<>/> HOŞGÖRÜ ile/ve/||/<>/> TOPARLANMA
- KAÇINMA ile KAÇGÖÇ
( ... İLE Dinî bir yaklaşımla, müslüman kadınların, erkeklere görünmemeleri, birarada oturup konuşmaktan kaçınmaları. )
- ZAMAN:
"KAÇIP GİDEN" ile/ve/||/<>/> "ALIP GÖTÜREN"
- KAÇIRMAK ile "ISKALAMAK" ile "ES GEÇMEK"
- KAÇIRMAK ile KAYBETMEK
( TO MISS vs. TO LOSE )
- Kaçırmamak için DİNLE!!!
- Kaçırmamak için SUS!!!
- KAÇKAR DAĞLARI ile/ve KÜRE DAĞLARI
- KAÇKAR ile/değil KAŞKAR
- KAÇKARLAR ile/ve/||/<> KALÇARLAR
- KAÇKIN ile/ve/||/<> UÇKUN
- KAÇMA ile/ve/<> KENDİNDEN KAÇMA
( Geçenlerde, bir şair arkadaşımla konuşuyordum. İlk kez yurtdışına çıkmıştı. İzlenimlerini sorduğumda, kestirme bir yanıt verip "Dünyam daraldı" dedi. Bu sözüne şaşırdığımı görünce sözlerini sürdürdü. "Eskiden, kaçıp gideceğim yerlerin var olduğunu bilmek, bir ölçüde rahatlatıyordu beni. Fakat şimdi anladım ki, kaçıp gidilecek bir yer yokmuş." )
- Kaçmak için DİNLE!!!
- Kaçmak için SUS!!!
- KAÇMAK ile/ve/değil ANLAMSIZ/DEĞERSİZ BULMAK, DEĞER VERMEMEK
- KAÇMAK ile/ve/||/<> ÇAMURA YATMAK
- KAÇMAK ile/ve/değil/yerine (GERİ) ÇEKİLMEK
- KAÇMAK ile/ve/değil/yerine/<> GİTMEK
( Sevdiklerinle arana mesafe girdiği oranda, varış yerinin de hiçbir anlamı kalmaz. )
- KAÇMAK ile/değil HIZLI YÜRÜMEK/KOŞMAK
( ... ile/değil BESBESE )
- KAÇMAK ile/değil/yerine KAÇINMAK
( Tüm canlılarda. İLE/DEĞİL/YERİNE Hayvanlarda[kısmen] ve insanda. )
- KAÇMAK ile "KAÇMAK"
( Kendi anlamı. İLE İzin istemek/izin isteyerek/bildirerek ayrılma.(Deyim/argo). )
( Hızla koşup bir yere saklanmak. | Kimseye bildirmeden bulunduğu yerden ayrılmak, firar etmek. | Kendini göstermemek, rastlaşmamaya çalışmak. | Kaçınmak. | Gaz, sıvı vb. şeylerin sızması. | İpinin kopması. | Girmek. | Bir yana doğru kaymak. | Görünmeden gitmek, savuşmak, sıvışmak. | Hızlı koşmak. | Yok olmak. | Benzemek, andırmak. | Kaçgöçe uymak. | Kadının, yasalara ve aile isteklerine karşı gelerek evlenmek için evinden ayrılması. | Rengi ağarmak, uçmak. | Yarışçının ötekilerden hızla ayrılıp arayı açması. | Futbol ve basketbolda, engelleyen adamdan kurtulmak ya da pas alabilmek için boş alana koşmak. İLE ... )
- KAÇMAK ile/değil/yerine/>< KALMAK
- KAÇMAK ile/ve/değil/ne yazık ki KOLAYINA KAÇMAK
- KAÇMAK ile/ve SAKLANMAK
- | KAÇMAK ile/ve/ya da/||/<>/> SAVAŞMAK |
ile/ve/ya da/||/<>/>
DONAKALMAK
( [Olanaklar(ımız)/koşullar(ımız)/araçlar(ımız)]
| Yetmiyorsa, uygun değilse. İLE/VE/YA DA/||/<>/> Yetiyorsa, uygunsa. |
İLE/VE/YA DA/||/<>/>
İkisi arasında kalmış ya da hiçbir karar veremiyorsak. )
( | Sempatik. VE Sempatik. |
İLE/VE/YA DA/||/<>/>
Parasempatik. )
- KAÇMAK ile SIVIŞMAK/TÜYMEK/FIYMAK
- KAÇMAK ile/ve/değil/yerine ÜSTLENMEMEK
- KAÇMAK ile/ve/değil/yerine UZAK DURMAK
( UZAK DUR!
* Karnı tokken sızlanandan
* Zevk sürerken sıkılandan
* El içinde ağlayandan
* Dost sözünden gocunandan
* Kuşkusuyla buz tutandan
* Düşmanına dost durandan
* Suretiyle kandırandan
* Aynalardan kovulandan
* Şeytanıyla yarışandan
* Sevabını anlatandan
* Günahına kulp takandan
Mete Özgencil )
- KAÇMAK ile/değil/yerine UZAK DURMAK
- KAÇMAK ile/değil/yerine VAZGEÇMEYİ BİLMEK/BECERMEK
- KAÇMAK/KAÇIŞ ile/değil/yerine/>< ÖZGÜRLÜK
- KAÇTA DÖNEBİLECEĞİM HAKKINDA HİÇBİR BİLGİM YOK değil KAÇTA DÖNEBİLECEĞİM HAKKINDA HİÇBİR FİKRİM YOK
- KÂD[Ar.] ile KADD[Ar.] ile KÂD[Ar.]
( Mahzûn olma. İLE Boy. İLE Hırs. )
- KADÂ İLEYHİ[Ar.] ile KADÂ BİHÎ[Ar.]
- KADÂ[Ar.] ile HÜKM[Ar.]
- KADÂ[Ar.] ile KADER[Ar.]
- KADAR değil/yerine/= ... DEK/... DEĞİN
- KADAR değil/yerine/= DENLİ
- ... KADAR ile/ve/değil/yerine ... DOĞRULTUSUNDA
- ... KADARIYLA ile/ve/değil ... İTİBARİYLE
- KADARSIYLA değil KADARIYLA
- KADAVERİK/CADAVERIC[İng.] değil/yerine/= KADAVRA KAYNAKLI
- KADAVRA/CADAVER[İng.] değil/yerine/= ÖLÜ GÖVDE
- KADAVRA DONÖR/CADAVERIC DONOR[İng.] değil/yerine/= ÖLÜ GÖVDESİNİ BAĞIŞLAYAN
- KADAYIF[Ar. < KATAİF] ile TEL KADAYIF ile KÜNEFE
( Undan yapılan, tatlı olarak tüketilen türlü biçimlerde yiyecek. )
- KADD[Ar.] ile KATT[Ar.]
( Uzunlamasına kesmek. İLE Enine kesmek. )
- KADDERA LEHÛ KEZÂ[Ar.] ile MENÂ LEHÛ KEZÂ[Ar.]
- KA'DE[Ar.] ile KADEH[Ar. çoğ. AKDÂH]
( Bir kere oturma, oturuş. İLE Bardak, küçük bardak, içki bardağı. | [botanik] Kadeh. )
- KADEH[çoğ. AKDÂH] ile KADEH
( MÜRŞİDİN SÖZLERİ | İÇKİ BARDAĞI ile KALB )
- SAĞRAK/KADEH:
TOPRAK ile/ve METAL ile/ve CÂM
( XV. yy.'da. İLE/VE XVI. yy.'da. İLE/VE XVII. yy.'da. | İçi şarap dolu kadeh. )
- KADEH[Ar.] ile KE'S[Ar.]
- KADEH ile/ve/değil/yerine PİSAGOR'UN KADEHİ
( ... İLE Ölçüyü kaybedersen, herşeyi/ni kaybedersin. )
( ... İLE İçine konulan şarabın, kadehin ortasındaki çıkıntının seviyesini geçmesiyle, fazla olanı değil kadehin içindeki tüm sıvıyı, altındaki deliklerden akıtır. [Nerede duracağını ve ne kadar içmesi gerektiğini bilmeyenler için ve sınırlarını öğrenmeleri için yapılmıştır.] )
( |
)
( )
- KADEM ve/<> HATEM
- [Ar.] KADEM[Ar.] ile KADEM[Ar.]
( Kıdem, derece. İLE Yarım arşın uzunluğunda bir ölçü. | Mimari arşının yarısı kadardır ve 12 parmak uzunluğundadır.[Hafriyatlarda kullanılırdı] | Ayak. )
- KADER-KISMET
- KADER:
TESÂDÜF değil YEĞLEME/TERCİH
- KADER ile/ve/değil/||/<>/< AKIBET
- KADER ile/ve BUYRUK
( DESTINY vs./and ORDER )
- KADER ve/değil/yerine/||/<>/>/< EYLEM
- KADER ile/ve/<> FITRAT
- KADER ile/ve/||/<> KARMA
( ... ile/ve/||/<> )
( Karma ve Kader kavramlarını, kapsamlı bir biçimde anlamak ve görmek üzere "My name is Earl" dizisini baştan sona izlemenizi öneririz... )
( Karma'nın etkileyici ve ilham verici 10 yasası )
- KADER ile/ve RASTLANTI/TESADÜF
( DESTINY vs./and COINCIDENCE )
- KADER[Ar.] ile TAKDÎR[Ar.]
- KADER ile/değil YAZGI
- KADER ile/değil YAZGI/"ALINYAZISI"
( [not] DESTINY vs./but ONE'S FATE )
( ... ile/değil MING )
- KADERDEN KAÇMAK değil BİR KADERDEN, BAŞKA BİR KADERE GİTMEK/GEÇMEK
- KADERİYE ile/değil CEBRİYE
- KADÎ/KADI/KAZI[Ar. < KAZÂ | çoğ. KUZÂT]["ka" uzun okunur] ile KADİH[Ar. < KADH]["ka" uzun okunur]
( Yapan, yerine getiren. İLE Kötüleyici, zemmedici. )
- KADI ile/ve/||/<> KÂTİP
( Yargıç. İLE/VE/||/<> Yazıcı ya da sekreter. )
- KADI ile/||/<> KAZASKER/SADIR
( Osmanlı Devleti'nde, Tanzimat Dönemi'ne kadar her türlü davâya, Tanzimat Dönemi ile Medeni Kanun'un kabulü arasındaki dönemde ise evlenme, boşanma, nafaka davalarına bakan mahkeme başkanı. İLE/||/<> Yargı düzeninde Şeyhülislam'dan sonra gelen en yüksek görevliye verilen san. | İlmiye sınıfının yüksek derecesinde bulunan devlet görevlisi. )
- KÂDI ile MÜÇTEHİT[Ar.]
( Tanzimata kadar her türlü davaya, Tanzimat ile Medeni Kanun arasındaki dönemde ise yalnız evlenme, boşanma, nafaka, miras davalarına bakan mahkemelerin başkanları. İLE Ayet ve hadislere dayanarak yargıya varan, karar veren din düşünürü. )
- KADI ile/||/<> TAHT KADISI
( ... İLE/||/<> İstanbul'un sorunları ile ilgilenen, ticaret, sanat, iaşe denetimlerini yapan, aynı zamanda başkentin en büyük yargıcı olan ilmiye mensubu. )
- KADİFE/VELUR[Fr.] ile/ve ÇATMA
( Yüzeyi belirli uzunlukta bırakılmış, ham madde lifleriyle kaplı, parlak, yumuşak kumaş. İLE Bir tür döşemelik kumaş. )
- KADİFE/VELUR[Fr.] ile PELÜŞ[Fr.]
( ... İLE Bir yüzü uzun tüylü, yumuşak ve parlak, kadifeye benzer bir kumaş türü. )
- KADIKÖY İSKELE CAMİSİ ile KADIKÖY CAMİSİ / OSMANAĞA CAMİSİ
( Kadıköy (Mustafa III) İskele Camisi. İLE Söğütlüçeşme Caddesi'nde iskele tarafında, çarşı önündedir. )
( 1741'de, Sultan III. Mustafa tarafından. İLE 1713'te, Bâbüssaâde Ağası Osman Ağa tarafından. [1813'te ve 1880'de yangın sonrası onarılmıştır.] )
- KÂDI/LIK ile/değil NAİB/LİK
- KADÎM BİLGELİK:
DOLAYLI değil DOĞRUDAN
- KADÎM BİLGELİK:
TOPLUMSAL değil BİREYSEL
- KADÎM BİLGELİK ile/ve/<> KADÎM GELENEK
( ... İLE/VE/<> Kadîm Gelenek, hiçbir kültürün, milletin ve/ya da egemenliği altında değildir! Evrenseldir ve bu geleneğe ulaşmak, hünerdir. )
- KADÎM[Ar. < KIDEM | çoğ. KUDEMÂ]["ka" uzun okunur] ile KADİM[Ar. < KADEM]["ka" uzun okunur]
( Eski. | Öncesini bilir kimse bulunmayan, öncesi bilinmeyen şey. | Başlangıcı olmayan, öteden beri varolan. | Eski zaman. İLE Ayak basan, varan/ulaşan. )
- KADÎM MATEMATİK'TE, ÜÇ SORUNSAL:
TESLÎS-İ ZÂVİYE ile/ve TADÎF-İ MEZBAH ile/ve TERBİ'-İ DÂİRE
( * Dar açının çizimle/geometrik olarak üç eşit parçaya bölünmesi. İLE/VE * Küpün iki katının alınması. İLE/VE * Dairenin kareleştirilmesi. )
( Daha geniş bilgi için burayı tıklayınız... )
- KADÎM SANAT değil KADÎM KÜLTÜRLERİN SANATI
( Tiyatro[< değişim] )
- KADÎM ile/ve ATİK
- KADÎM değil/yerine/= ESKİL
- KADÎM ile HÂDÎS
( Başlangıcı ve sonu olmayan. İLE Oluşta olan. )
- KADÎM ve/<> KABUL
- KADÎM ve/<> ŞİMDİ
( Bugüne, şu AN'a (da) etki ediyorsa, kadîmdir. )
- KADÎM-İ ZÂTÎ ile/ve KADÎM-İ ZAMANÎ
- KADÎM'İN KIDEMİ ile/ve CEDÎD'İN VAADİ
( Geçmişte. İLE/VE Gelecekte. )
( Klasik geleneklerde esas olan. İLE/VE Modern zamanlarda ve arayışlarda. )
( Geçmiş dönemlerde, tarihin oluşması[tekâmülü], geçmiş üzerine/üzerindendi. )
( MA el-MÂHÛD )
- KADIN
( PARTHENOS )
- KADIN DOĞUM değil KADIN, DOĞUM
- KADIN DOKTOR ile/ve/değil/||/<> KADIN DOKTORU
- KADIN ve ERKEK:
EŞİT ile/ve/değil/||/<>/>/< EŞ
( Eşitlik, ancak hak ve koşullar/olanaklar itibariyle, tüze ve tıpta geçerli olmak üzere, hâkim ve hekim önünde söz konusudur.
Hiçkimse de kimseyle kıyaslanamaz ve ölçülendirilemezdir. Kadın ve erkek "farkı/ayrımı" ise anlamsız bir genelleme sonucunda oluşan gereksiz, yersiz, karşılıksız, anlamsız ve boş bir "çabadır"/zorlamadır. )
- KADIN/ERKEK GÖVDESİ/BEDENİ" değil/yerine/< DİŞİL/ERİL GÖVDE/BEDEN
- KADIN OLMAK değil/yerine ÖNCE ADAM/İNSAN OLMAK SONRA KADIN OLMAK
( Ayrımlar yerine bütünlük üzerine düşünülerek yapılanmak gerek! )
- KADIN, ...:
..., SEVMEDİĞİ KİŞİYE[ERKEK/KADIN] ...
ile/><
..., SEVDİĞİ KİŞİ[ERKEK/KADIN] İÇİN ...
( ... hiç acımaz. İLE/>< ... kendine hiç acımaz. )
- KADIN değil/yerine DİŞİ/L
( Erkek, dişi sorulmaz, muhabbetin dilinde,
Hakkın yarattığı her şey yerli yerinde.
Nazarımızda kadın, erkek farkı yok.
Noksanlıkla senin görüşlerinde. )
- KADIN ile/değil KADINLIK/KADINLAR
( MER'A ile/değil NİSÂ )
- KADIN ile KARI
( HÜRRE: Cariye(eme) ya da esir olmayan kadın. )
- KADIN ile/ve/||/<>/> MÜCEVHER ile/ve/||/<>/> ERKEK ile/ve/||/<>/> KADIN
( Birbirini tüketen döngü. )
- KADININ/ERKEĞİN ... değil KİŞİNİN YANLIŞLARI/YALANLARI([OLUMLU/OLUMSUZ] ÖZELLİKLERİ)
( "Erkeğin ya da kadının" olarak yanlış ve kötü/ye kullanılan (olumlu/olumsuz) "özellikler/i" ve genellemenin yanlışlığını taşı(t)mamak, farkındalık açısından öncelikli bir ayrımdır. )
- KADININ ... ile KÂDI'NIN ...
- KADINLAR ve/ne yazık ki/||/<>/> ÖLDÜRÜLEN KADINLAR :( ((((((
( Anıt Sayaç :( (((((( )
- KADINLARIN:
KORUNMASI ile/yerine/değil ANLAŞILMASI/EĞİTİLMESİ
- KADINLARIN SEÇME VE SEÇİLME HAKKI:
BELEDİYE SEÇİMLERİ/NDE ile/ve/||/<>/> MILLETVEKİLLİĞİ/NDE
( 03 Nisan 1930 İLE/VE/||/<>/> 05 Aralık 1934 )
- KADIN/LIK ile/ve/||/<>/> ANNE/LİK
( Bebek doğurabilme olanağı. | Kendini doğurabilme olanağı ve olasılığı. İLE/VE/||/<>/> Bebeği doğurup bakabilme, yetiştirebilme. | Bebeğinden ve kendinden doğabilme, kendini gerçekleştirme. )
- KADİR GECESİ ile/ve/değil/<> KADİR-KIYMET BİLDİĞİN GECE
- KADİR-KIYMET (BİLME(ME)K)
- KADÎR[Ar. < KUDRET] ile KADİR["ka" uzun okunur] ile KADR[Ar.]
( Tükenmez kudret sahibi olan Allah.[Allah'ın adlarından] İLE Güçlü, kuvvetli, kudretli, kudret sahibi. | Allah. İLE Değer, itibar. | Onur, şeref, haysiyet, meziyet. | Derece, rütbe. | Yıldızları, parlaklık derecelerine göre birbirinden ayırdetmek için yapılan sınıflandırmada her dereceden biri.[Birinci kadirden(en parlak) altıncı kadire kadar olan yıldızlar gözle görülebilir; teleskobun kuvveti arttıkça daha küçük kadirdeki yıldızları görmek olanaklıdır.][Güneşin parlaklığı sıfırıncı kadirdendir.] )
- KADİR ile/ve/||/<> HIZIR
- KADÎR[Ar.] ile KAVÎ[Ar.]
- KÂDİR ile/ve MÂLİK
- KÂDİR[Ar.] ile MUKÎT[Ar.]
- KÂDİR[Ar.] ile MÜTEMEKKİN[Ar.]
- KADÎR[Ar.] ile RABB[Ar.]
- KADIRGA ile BAŞTARDE/BASTARDA[İt.]
( ... İLE Osmanlı donanmasında kullanılan, kadırga türünden bir savaş gemisi. )
- KADIRGA ile/ve/<> KALYON
( Hem yelken, hem de kürekle yol alan, özellikle Akdeniz'de kullanılmış bir savaş gemisi. İLE/VE/<> Yelkenle ve kürekle yol alan savaş gemilerinin en büyüğü olan yelkenli gemi. )
- KADİRŞİNAS[Ar. + Fars.] değil/yerine/= DEĞERBİLİR
- KADİRŞİNAS/LIK değil/yerine/= DEĞERBİLİR(LİK)/İYİLİKBİLİR(LİK)
- KADÎRUN 'ALEYHİ[Ar.] ile KADÎRUN 'ALÂ Fİ'LİHÎ[Ar.]
- KADIZÂDE MEHMET EFENDİ ile/değil KADIZÂDE AHMET EFENDİ
- Kadını DİNLE!!!
- KADR
- KADR ile/ve KADER/KADAR ile/ve KADER
( Parlaklık. İLE/VE Ölçü. | Ölçüsünde, derecesinde. | Büyüklüğünde, genişliğinde. | Dek. | Gibi. | Denli. | Süre belirten bir söz. | Miktarda, derecede. | Bir sayıdan sonra geldiğinde, kesinlikle belirli olmayan bir niceliği belirten söz. İLE/VE Özgürlük. )
- KADRAJ[Fr. CADRAGE] değil/yerine/= ÇERÇEVEYE ALMAK
( Sinema ve fotoğrafçılıkta, görüntüyü, çerçeve içine alma. )
- KADRAJ değil/yerine/= DÖRDEN
- KADRAN/QUADRANT[İng.] değil/yerine/= DÖRTTE BİR
- KADRAN değil/yerine/= ÖLÇEK
- KADRAN[Fr. < CADRAN] ile/ve/||/<> KADRAJ[Fr. < CADRAGE]
( Saat, pusula vb. araçlarda, üzerinde yazı, rakam ya da başka işaretler bulunan düzlem. | Ölçek. İLE/VE/||/<> Sinema ve fotoğrafçılıkta, görüntüyü, çerçeve içine alma. )
- KADRO[İt. QUADRO] ile KADRO[İt. QUADRO]
( Bir kamu kuruluşunun, bir işletmenin, denetim ya da yönlendirme işlerini gerçekleştirenler ve bunların taşıdığı ödev, yetki ve sorumlulukların hepsi. | Bir işte görev alan kişi ya da kişiler, ekip. | Bu kişi ve sorumlulukları sayı, nitelik ve aşamalarıyla gösteren çizelge. | Bu çizelgedeki yer. İLE Bisiklet ve motosiklette, iskeleti oluşturan metal bölüm. )
- KADROLU ile SÖZLEŞMELİ
- KADÜK[Fr. < CADUC] değil/yerine/= DEĞERİNİ/ÖNEMİNİ YİTİRMİŞ, GEÇERLİLİĞİ KALMAMIŞ, ESKİMİŞ
- KAF/CUFF[İng.] değil/yerine/= SARGAN
- KAF (DAĞI) ve/<> ANKA (KUŞU)
( İnsan beyni/zihni. VE Yeğleme/tercih.[kılma/kılamama | yapma/yapamama] )
- KAF "DAĞI" ile/değil BUZ DAĞI
- KAF DAĞI ile/ya da/||/<> ÇİLE
( Kaf dağına mı çıksam?
Bir ömür, çile mi çeksem? )
( )
- KAF[Ar.] ile KÂF[Ar., Fars.] ile Kaf[Ar.] ile KÂF[Ar.]
( Osmanlı abecesinin yirmidördüncü harfidir.[ebced hesabında 100 sayısının karşılığıdır.] İLE kef harfinin başka bir okunuşu. İLE Masallarda, zümrüd-i anka kuşunun yaşadığı söylenilegelen dağ. | [Doğu budunları/kavimleri kozmolojisinde] Arz'ın etrafını çepeçevre kuşatan dağın adı. İLE Yaran/yarıcı. )
- KAFA/BAŞ ve/<> AYAK
( Serin tutulmalı. VE/<> Sıcak tutulmalı. )
( Kafa, tüm gövdenin 1/8'i oranındadır. [Altın Oran!] )
( Kopan bir kafanın bilincinin ne kadar süre yerinde kaldığını (kalıyorsa) sınamak olanaksızdır. En iyi tahminle 5 ila 13 saniye arasında olduğudur. )
( Akılsız başın cezasını, ayaklar çeker. )
( SEDİR AĞACI: Kafatası. )
( )
- KAFA KARIŞTIRIYOR değil (BİLMEDİĞİMDEN) KAFAM KARIŞIYOR
- KAFA SESİ ile/ve/||/<> FALSETTO[İt.]
- KAFA TUTMAK ile DİKLENMEK
- KAFA/KELLE[Fars.] değil/yerine/= BAŞ
- KAFADAN ATMAK ile UYDURMAK
- KAFADÂR[Ar. + Fars.] değil/yerine/= İYİ/YAKIN ARKADAŞ
( Görüş ve anlayışları birbirine uyan kişilerden her biri, kafadaş, kafa dengi. )
- KAFAM KARIŞTI ile/ve/değil/yerine BİLMİYORUM
- KAFAMIZIN KARIŞMASI ile/ve/değil/||/<>/< EZBERİMİZİN BOZULMASI
- KAFANI/KIÇINI KAŞIYAMAMAK ile SIRTINDAN/KIÇINDAN TER AKMASI
- KAFANIN BASMAMASI ile/ve/||/<>/< KAPASİTE(Sİ)NİN YETMEMESİ
- KAFANIN ÇALIŞMASI ile/ve/değil/+/||/<>/> KAFANIN ÇALIŞTIRILMASI
( Zekâ. İLE/VE/DEĞİL/+/||/<>/> Akıl. )
- KAFANIN KARIŞMASI değil ZİHNİN BULANIKLAŞMASI
- KAFATASI/OMURGA YARALANMALARINDA:
SAÇLI DERİDE ile/ve/||/<> KAFATASI/BEYİN ile/ve/||/<> YÜZ ile/ve/||/<> OMURGA
( Saç derisi kafatası yüzeyi üzerinde kolaylıkla yer değiştirebilir ve herhangi bir darbe sonucu kolayca ayrılabilir. Bu durumda çok fazla miktarda kanama olur, bu nedenle öncelikle kanamanın durdurulması gereklidir. İLE/VE/||/<> Kafatası kırıklarında beyin zedelenmesi, kemiğin kırılmasından daha önemlidir. Bu nedenle, beyin hasarı bulguları değerlendirilmelidir. İLE/VE/||/<> Ağız ve burun yaralanmalarında solunum ciddi biçimde etkilenebilir ve duyu organları zarar görebilir. Bir yüz yaralanması sonucunda burun, çene kemiği kemiklerinde yaralanma görülebilir. İLE/VE/||/<> En çok zarar gören bölge bel ve boyun bölgesidir ve çok ağrılıdır. Kazalarda en çok boyun etkilenir. )
( [Kafatası ve omurga yaralanmalarının nedenlerinde]
- Yüksek bir yerden düşmek.
- Baş ve gövde yaralanması.
- Otomobil ya da motosiklet kazaları.
- Spor ve iş kazaları.
- Yıkıntı altında kalmak. )
( [Kafatası ve omurga yaralanmalarında belirtiler]
- Bilinç düzeyinde değişmeler, bellek değişiklikleri ya da bellek kaybı.
- Başta, boyunda ve sırtta ağrı.
- Elde ve parmaklarda karıncalanma ya da duyu kaybı.
- Gövdenin herhangi bir yerinde, tam ya da kısmî hareket kaybı.
- Baş ya da bel kemiğinde biçim bozukluğu.
- Burun ve kulaktan, beyin omurilik sıvısı ve kan gelmesi.
- Baş, boyun ve sırtta dış kanama.
- Sarsıntı.
- Denge kaybı.
- Kulak ve göz çevresinde morluk. )
( [Kafatası ve omurga yaralanmalarında ilkyardım]
- Bilinç kontrolü yapılır,yaşam bulguları değerlendirilir.
- Hemen tıbbî yardım istenir[112].
- Bilinci açıksa hareket etmemesi sağlanır.
- Tehlike söz konusu ise düz pozisyonda sürüklenir.
- Baş-boyun-gövde ekseni bozulmamalıdır.
- Sarsıntıya maruz kalmaması gerekir.
- Bilgiler kaydedilmeli ve gelen ekibe bildirilmelidir.
- Asla yalnız bırakılmamalıdır. )
- KAFATASI ile/ve/||/<>/> FRENOLOJİ
( ... İLE/VE/||/<>/> Kafatası bilimi. )
- KAFATASI = SCULL, CRANIUM[İng.] = LE CRÂNE[Fr.] = SCHÄDEL[Alm.] = TESCHIO[İt.] = CRANEO[İsp.] = CALVA[Lat.] = TO KRANION[Yun.] = CUMCUME(T)[Ar.] = KÂSEH-İ SER[Fars.] = SCHEDEL[Felm.]
- KAFATASI ile SÜTÜR/SUTURE[İng.]
( Kafatası kemiklerinin dikişe benzer ek yerleri. )
- KAFATASININ DIŞ ZARI ile KALP DIŞ ZARI
( PERICRANIUM vs. PERICARDIUM )
- KAFATASININ DIŞ ZARI ile KEMİK DIŞ ZARI
( PERICRANIUM vs. PERIOSTEUM )
- KAFAYI ÇALIŞTIRMAK ve MESAFEYİ KORUMAK
- KAFAYI:
SAĞA SOLA SALLAMAK ile AŞAĞI YUKARI SALLAMAK
- KAFAYI YEMİŞ ile BALATAYI SIYIRMIŞ
- KAFES değil/yerine/= KISLAK
- KAFESİN İÇİNDEN ÇIKMAK değil KAFESİ, İÇİNDEN ÇIKARMAK
- KÂFFE/Sİ[Ar.] değil/yerine/= TÜMÜ, HEPSİ, TAMAMI
- KÂFİ değil/yerine/= YETERLİ
- KÂFİ değil/yerine/= YETERLİ
- KÂFİL[Ar. < KEFÂLET] ile KÂFİR[Ar. < KÜFR, KÜFRÂN(:
örten, setr eden) | çoğ. KÂFİRÛN, KEFERE, KÜFFÂR] ile KAFR[Ar. çoğ. KUFÂR]
( Üstüne alan, kefâlet eden. | Ödeyen, kefil olan. İLE Hakk'ı tanımayan/bilmeyen. | Allah'ın varlığına ve birliğine inanmayan. | Küfreden/küfredici. | İyilik bilmeyen, nankör. | [mecaz] Zeki, becerikli, kurnaz, yaman, cana yakın, sevimli. İLE Susuz, otsuz, ıssız çöl. )
- KÂFİLE[Ar.] değil/yerine/= TOPLULUK
- KAFİLE değil/yerine/= YOLCUBİRLİK
- KÂFİR ile FÂSIK
( Farzlara inanmayan. İLE Farzları tembellikle yerine getirmeyen. | Allah'ın emirlerini tanımayan, sapkın, günah işleyen, fesatçı, kötülük eden. )
- KÂFİR ile GAFİL
- KÂFİR ile HERETİK
- KÂFİR ile KÂFİR
( GURBETTE OLDUĞUNU BİLMEYEN | KARA )
- KÂFİR ile MÜLHİD[< LÂHD]
( ... İLE Allah'ı inkâr eden, dinsiz. )
- KAFİRLİK
( Simgeleri, put edinmek. )
- KÂFİYE değil/yerine/= UYAK
- KAFKASLAR'DA YAŞLAR:
0-40 ile/ve 40-70 ile/ve 70-110 ile/ve 110 - >
( Çocuk. İLE/VE Delikanlı. İLE/VE Olgun. İLE/VE Yaşlı/ihtiyar. )
( Özellikle cirit oyunlarında uygulanır. )
- KAFKASYA'DA:
KISLOVODSK ile/ve MINERALNIY VODO
( Sıcak su. İLE/VE Mineral su. )
- | KAFTAN ve CÜBBE | ile/ve/değil/yerine/||/<>/< HIRKA
( | Sultan'da. VE Yargıç'ta. | İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Derviş'te. )
- KAFTAN ile/ve/değil/||/<> HİLAT
( ... İLE/VE/DEĞİL/||/<> Sultanların, gönül almak, ödüllendirmek için birine giydirdikleri değerli kumaştan yapılmış kaftan. )
- KAFTAN ile HİL'AT[çoğ. HİLA']
- KÂFÛR
( Uzakdoğu'da yetişen, bir çeşit taflandan elde edilen ve hekimlikte kullanılan, beyaz ve yarı saydam, kolaylıkla parçalanan, ıtırı güçlü bir nesne. )
- KÂGİR/KÂRGİR[Fars.] değil/yerine/= TAŞ YA DA TUĞLADAN YAPILAN YAPI
- KÂĞIT BALIĞI ile/||/<> KAYIŞ BALIĞI
( ... İLE/||/<> Kâğıt balığıgillerden, Kuzey Avrupa denizleriyle Akdeniz'in derinliklerinde yaşayan kemikli bir balık. )
( ... cum/||/<> REGALECUS GLESNE )
- KÂĞIT BOYAMADA:
KINA ile/ve/||/<> CEVİZ KABUĞU ile/ve/||/<> SOĞAN KABUĞU
( XV. yy.'da uygulanan boyama teknikleri ve araçları. )
- KÂĞIT:
DOĞU'DA ile/ve/||/<>/> BATI'DA
( M.Ö. 100 - M.S. 650 arasında Semerkand'da. İLE/VE/||/<>/> XIII. yy.'dan sonra Avrupa'da. )
- KAĞIT-KÜREK
- KAĞIT ÖLÇÜLERİ
- KÂĞIT:
PAPİRÜS ile/ve/||/<> BAĞDÂDÎ ile/ve/||/<> SEMERKANDÎ ile/ve/||/<> HİNDÎ
- KÂĞIT PARA:
HÜKÜMDARIN BORCU ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/< HALKIN BORCU
- KÂĞIT PARA:
KÂĞITTAN değil PAMUKTAN
( 1950'den önce, kenevir ve ağaç kabuğu kullanılarak yapılırdı. )
- KAĞIT PARANIN BASIMI ile/ve MADENÎ PARANIN BASIMI
( Merkez Bankası tarafından. İLE/VE Maliye Bakanlığı tarafından. )
- KAĞIT PARAYLA ÖDEME ile/ve MADENÎ PARAYLA ÖDEME
- KÂĞIT ile ABADİ[Fars.]
( ... İLE Kalınca ve açık saman renginde, yarı mat bir kâğıt türü. )
- KÂĞIT ile AYDINGER[< EIDINGER özel adından]
( ... İLE Parlak yüzeyli, saydam, mimarlıkta çizim için kullanılan özel bir kâğıt. )
- KÂĞIT ile/>< ÇELİK YÜNÜ
(
Özellik | Kâğıdın Yanması | Çelik Yününün Yanması |
---|---|---|
Kimyasal Süreç |
|
|
Yanma Ürünleri | Karbondioksit [CO2] ve su [H2O] | Demir[III] oksit [Fe2O3] |
Kütle Değişimi |
|
|
Karşılaştırma |
|
|
- KÂĞIT ve/||/<>/> GAZETE ve/||/<>/> ROMAN
( [olmasaydı, ...] Kapitalizm olmazdı. VE/||/<>/> Ulus olmazdı. VE/||/<>/> Birey olmazdı. )
( "Kitap, Kütüphane, Yazı, Okuma Kültürü, Yayıncılık" Konulu Kitaplar )
- KÂĞIT ve/||/<>/> KİTAP
( Gibi sessiz. VE/||/<>/> Gibi dolu. [olmayı yeğle(yebil)menin önemi/önceliği] )
- KÂĞIT ile KONÇİNA[Yun.]
( ... İLE İkiliden altılıya kadar olan oyun kâğıtları. )
- KÂĞIT ile KUŞEKÂĞIDI/PAPYEKUŞE[Fr. < COUCHE]
( ... İLE Kalın, ağır gramajlı parlak, düzgün, pürüzsüz, kaygan bir tür kâğıt. )
- KÂĞIT ile PAPİRÜS[Yun. < Lat.]
( Hiçbir kağıt parçası, 7 kezden fazla ikiye katlanamaz. )
( ... İLE Papirüsgillerden, Nil kıyılarında yetişen bir bitki. | Eski Mısır'lıların, papirüs saplarından yaptığı kâğıt. | Bu kâğıda yazılmış el yazması. )
( PAPER vs. PAPYRUS )
( ... cum CYPERUS PAPIRUS )
- KÂĞIT ile PELÜR[Fr.]
( ... İLE Daktiloda, yazıyı çoğaltmak için kullanılan için kâğıt. )
- KAĞITTA:
A0 ile/ve/<>/>/< A1 ile/ve/<>/>/< A2 ile/ve/<>/>/< A3 ile/ve/<>/>/< A4 ile/ve/<>/>/< A5
( Ayrıntılarını izlemek için burayı tıklayınız... )
( [kapladığı alan] 1 m² İLE/VE/<>/>/< 1 m²'nin yarısı. [1/2] İLE/VE/<>/>/< 1 m²'nin dörtte biri [1/4] ]İLE/VE/<>/>/< 1 m²'nin sekizde biri. [1/8] İLE/VE/<>/>/< 1 m²'nin onaltıda biri. [1/16] İLE/VE/<>/>/< 1 m²'nin otuzikide biri. [1/32] )
- KÂĞITTA:
TERBİYECİ ile/ve/||/<>/> AHERCİ ile/ve/||/<>/> BOYAYICI ile/ve/||/<>/> TAMİRCİ
( [bkz.]
Kâğıtlar ve Su Damgaları - Süheyl Ünver - Türk Tarih Kurumu, Belleten
XVIII. ve XIX. yy.'da, Türkiye'de Kâğıt - Osman Ersoy (Prof.) - Ankara, 1963 )
- KAĞIZ[Azr.] = KÂĞIT[Tr.]
- KAĞNI MESCİDİ
( Sultanahmet'tedir. )
- KAĞŞAK = ESKİMİŞ, GEVŞEMİŞ, DAĞILMAYA YÜZ TUTMUŞ (EŞYA, YAPI)
- KAGU ile/ve/<> BENZERİ
( Yeni Kaledonya'da. İLE/VE/<> Yeni Zelanda'da. )
( Uçamayan, kocaman bir kuş. Kanatlarını kullanarak ağaçlara tırmanabiliyor. )
- KÂH[Fars.] ile KÂH[Fars.]
( Saman, saman çöpü. İLE Köşk, kasr | Yüksek bina. | Bir göz/tek oda. )
- KÂHİL[Ar. < KÜHÛLET | çoğ. KEVÂHİL] ile KAHİR[Ar. < KAHR]["ka" uzun okunur] ile KAHR[Ar.]
( Olgun, orta yaşlı, erişkin, kühûlet sahibi, 30 - 50 yaş arasında bulunan. | Hareketi ağır, çabasız, tembel, durgun, râkid. İLE Zorlayan, kahreden. | Üstün gelen, ezen/ezici. | Yok eden, ortadan kaldıran. İLE Zorlama, zorla bir iş gördürme. | Batırma, ezme, üstün gelerek mahvetme. | Çok üzüntü duyma, çok kederlenme. )
- KÂHİN ile REMMAL
( ... İLE Çakıl taşları atarak geleceğe ait olaylardan bahseden. )
- KAHİR EKSERİYET[Ar.] değil/yerine/= EZİCİ ÇOĞUNLUK
- KÂHİR[Ar.] ile 'AZÎZ[Ar.]
- KAHIR değil/yerine/= EZER
- KAHIR ile HELÂK
( Kalıcı/bâki kılmak için fâni kıl(ın)mak. | Yıkıp da yapmak. İLE Yokluğa/fâniliğe mahkum etmek/olmak. )
- KAHIR ile/ve LÜTÛF
- KAHİRE ile KAHİRE
( Mars gezegeninin Arapça'sı. İLE Mısır'ın başkenti. )
- KAHPE[Ar. < KAHBE] ile DÖNEK/CAYGIN/KAYPAK
( Fahişe/orospu. İLE İnanç ve düşüncesini değiştiren, sözüne güvenilmeyen kişi. )
- KAHR ile GADAP
- KAHR[Ar.] ile KUDRET[Ar.]
- KAHRAMAN/ALP ile ERMİŞ
( Halkı için öleni, halkı yaşatır. )
- KAHRAMAN ile/ve/değil/||/<>/< BAŞ ROL
- KAHRAMAN >< KURBAN
- KAHRAMANLIK ve/||/<> AŞK
( Nasıl yaşayacağım? VE/||/<> Nasıl öleceğim? )
- KAHR (OLMAK) ile/ve/||/<>/> MAHV (OLMAK)
- KAHVE değil/yerine ELMA
( Elma, kahveden daha fazla uyku açıcıdır. )
- KAHVE ile/ve/||/<>/> KAHPE/KAHBE
- KAHVERENGİ PELİKAN ile/ve/||/<> PERU PELİKANLARI
( Ayrıntıları okumak için burayı tıklayınız... )
- KAHVERENGİ ile BAKIR RENGİ
( ... İLE Kızıla yakın kahverengi. )
- KAHVERENGİ[Ar.] değil/yerine/= KULA
- KAHYA değil/yerine/= EVBAŞ
- KAİD["ka" uzun okunur] ile KAİD[Ar. < KUÛD]["ka" uzun okunur]
( Yedeğine alan, yedekte çeken. | Komutan/kumandan. İLE Oturucu/oturan/oturmuş. )
- KAİDE değil/yerine/= DURAÇ/TABAN/AYAKLIK
- KÂİDE ile/||/<> EZEC[Ar.]/TONOZ[Yun.]
( Taban. İLE/||/<> Tuğla ve harçla örülmüş, alttan obruk, yarım silindir biçiminde tavan örtüsü. )
- KAİDE[Ar.] değil/yerine/= KURAL
- KAİDE değil/yerine/= KURAL
- KAİL[Ar. < KAVL]["ka" uzun okunur] ile KAÎR[Ar.]
( Söyleyen, diyen. | Boyun eğmiş, razı olmuş. | Aklı yatmış, inanmış. İLE Daha/pek/çok derin. )
- KAILASH (DAĞI)
( KAR MÜCEVHERİ [Tibet dilinde] )
- KAİM[< KIYÂM] ile/ve/<> DAİM
( Kaimse daim de olur. )
( Daim değilse kaim de değildir. )
( Var. | Ayakta duran/bulunan. | Birinin yerini tutan, birinin yerine geçen. | Bir işte sebât eden. | Her zaman var olan [Tanrı]. İLE/VE/<> Sürekli/daima, sonsuz. )
- KAİME ile/||/<>/> DARPHANE
( Kâğıt para ya da hazine bonosu. İLE/||/<>/> Para ve değerli kâğıt basılan yer. )
( MUKATAA: Osmanlı maliye tarihinin en önemli konularından biri, devlet harcamalarında finansman aracı olan Mukataa Kurumudur.[Osmanlı maliyecileri, bu kurum aracılığıyla devletin nakit gereksinimi karşılama, iç borçlanmayı sağlama ve özel sektörü finansman sürecine katma amacını öngörmüşlerdir. Hazînenin gelir kaynaklarından biri, Devlet'e âit bir arâzi ya da gelirin bir bedel karşılığında kiraya verilmesi ya da geçici olarak devredilmesidir. Devlete gelir getiren kaynakları kiralayanlara ise "mültezim" adı veriliyordu. Mukâtaanın önemine göre, mültezim, bir birey olabileceği gibi, bir ortaklık da olabilmekte ya da birkaç mukâtaa topluca bir mültezime verilmekteydi. Ayrıca mukataa topraklarının gelirleri doğrudan hazineye aktarılmaktaydı.] )
- KÂİN ile KÂHİN
( Bulunan, var olan. İLE Doğaüstü yollardan gizli, bilinmeyen şeyleri, geleceği bilme iddiasında bulunan kişi. | Yahudilerin din reisi. )
- KÂİN[Ar.] ile SÂBİT[Ar.]
- KAİNAT:
EVREN ile/ve/değil/<> YERYÜZÜ
- KÂİNÂT ile/ve/||/<> ÂLEM
( Ol(un)an. İLE/VE/||/<> Bil(in)en. )
( (B)ilim. İLE/VE/||/<> Bilinen kainat. )
- KÂİNAT[Ar.] ile/ve/değil/yerine/<>/= EVREN
( Ay altı [olan/lar(/kâin)]. İLE/VE/<> Ay üstü. )
- KÂİNAT ve/<> KANAAT
- KÂİNÂT ile/ve MEVCÛDÂT
- KAİNÂT ve MÜVELLEDÂT
- KAİNAT/KOZMOS değil/yerine/= EVREN
- KAK ile KAK
( Elma, armut vb. meyvelerin kurutulmuşu. İLE Zayıf ve kuru olan kişi. )
- KAKAFONİ[Fr.]/TENÂFÜR[Ar.] değil/yerine/= KAKIŞMA, DÜRTÜŞME, İTİŞME
- KAKAO/HİNTBADEMİ ve/<> SU
( Kakaoyu suyla karıştırıp içen ilk kişiler, Mayalar'dır. )
( THEOBROMA CACAO et/<> ... )
- KAKAO ||/<> BAMYA ||/<> PAMUK
- KAKARA KİKİRİ (GÜLMEK)
- KAKAVAN = KENDİNİ BEĞENMİŞ, SEVİMSİZ, DÜŞÜNCESİZ, BİLGİSİZ, BUDALA
- KAKIMAK = ÖFKELENMEK
- KAKINÇ = ÖFKE, KIZGINLIK
- KAKIR KAKIR
( "Kakırtı" sesi çıkararak. )
- KAKMAK ile/değil ÇAKMAK
- KAKNÜS
( Küllerinden yeniden doğan kuş. )
- KAKTÜS ile/değil BEKTAŞİKAVUĞU
( ... İLE Büyük ve güzel çiçekler veren, ılık iklimlerde yetişen bir kaktüs. )
( ... cum ECHINOCACTUS )
- KAKTÜS ile/ve/değil SUKKULENT
- KAKTÜS[Fr., İng. CACTUS] ile SÜTLEĞEN/JAPON KAKTÜSÜ
( Kaktüsgillerden, yaprakları yayvan ve dikenli, güzel, parlak renkte çiçekler açan bir bitki, atlas çiçeği. İLE Sütleğengillerden, yaprak sap ve köklerinde süt görünüşlü, kekre ve yakıcı bir öz su bulunan, verdiği öz su türlerine göre tıpta ve sanayide kullanılan, yediyüz kadar türü bilinen, bir ya da çok yıllık bir bitki. )
( CACTUS cum EUPHORBIA )
- KAKTÜS/ATLASÇİÇEĞİ ile/ve FESTAN
( ... İLE/VE Dikensiz kaktüs. )
( GÜLÂYÂN ile/ve ... )
- KÂKÜL[Fars.]["KAHKÜL" değil!] ile PERÇEM[Fars. :Bayrak.]
( Alna düşen, kısa kesilmiş saç. İLE Başlarını traş edenlerin, tepede bıraktığı saç tutamı. | Yele. | Kâkül. )
- KÂL
( SÖZ, LÂF )
- Kâl ehline SUS!!!
- Kâl ehliyle bol bol KONUŞ!!!
- KAL GELMESİ değil/yerine/>< KALK GELMESİ
- Kâl için DİNLE!!!
- KÂL ile HÂL
- KÂL ve/> HÂL ve/> SÜKÛT
- KAL["ka" uzun okunur] ile KAL'[Ar.]
( Söz, lâf. İLE Koparma/koparılma, sökme/sökülme, yerindne çıkarma/çıkarılma, temelinden çekip atma. )
- KAL ile KÂL[Ar.]
( Bir alaşımdaki madenlerin erime derecesi farkından yararlanarak bunları birbirinden ayırma işlemi. İLE Söz. )
- KALA KALA (ONA MI KALMIŞ?)
- KALA ile BEYAZ KALA
( Papua Yeni Gine'nin Kundiava kasabasında bulunan bir çiçek. )
- KALA ile KALA[>< GEÇE]
( Zaman. )
- KÂLÂ[Fars.] ile KÂLE[Fars.] ile KAL'A[Ar. çoğ. KILÂ'][Fars.]
( Kumaş. | Anamal, sermaye. | Ev eşyası. İLE Kumaş. | Kelek, ham kavun. İLE Kale, hisar. | Bir şeyin aslının, temelinin, güvenliğinin sürdürüldüğü nesne.[O eser, ilmin kal'asıdır.] )
( SUIDAS[Σοῦδα]/SOUDA(SUDA):
10. yüzyılda Bizans'ta yazılmış Antik Akdeniz dünyası ile ilgili bilgi veren dev ansiklopedidir. 30.000 tanım içerip, ansiklopedik sözlük biçiminde yazılmıştır; pek çok eskiz kaybolmasına rağmen kimi kısımlar Ortaçağ Hristiyan derleyicileri tarafından muhafaza edilmiştir. Suda isminin kökeninin muhtemelen[1] Bizans Yunancasında "kale", "hisar" manasına gelen souda kelimesinden geldiği düşünülmektedir. )
- KALAALLİTLER ile/ve İNUVİALUİTLER ile/ve İNUPİATLAR, YUPİGETLER, YUPLİTLER, ALUTİİTLER ile/ve YUPİKLER[:
Gerçek kişi]
( Grönland'daki eskimolar. İLE/VE Kanada'daki eskimolar. İLE/VE Alaska'daki eskimolar. İLE/VE Alaska'nın güneybatısında ve Sibirya'daki eskimolar.[İnuit sözünün ne olduğunu bilmezler.] )
- KALABALIK ile/ve/değil DOLU
- KALABALIKLARDAN YANA OLMAK ile/değil/yerine HAKTAN YANA OLMAK
( )
- KALABALIKLAŞTIKÇA:
"AKILLANAN/LAR" ne yazık ki APTALLAŞAN/LAR
( Hayvanlar. İLE/NE YAZIK Kİ Kişiler. )
- KALAK ile KALAK
( Gelin tâcı. İLE Tezek yığını. )
- KALAKALMAK
- KALAMİN[Fr. < CALAMINE] ile KALAMİT[Fr. < CALAMITE]
( Doğada az bulunan, güç işlenen, hidratlı çinko silikat. | Havada, yüksek ısıda işlenen metal parçaların yüzeyinde oluşan oksit katmanı. İLE Piroksenlere yakın siyah, esmer, yeşil renkli bir silikat grubu. )
- KALAN SAĞLAR ile/ve/||/<> KALAN SAHALAR
(BİZİMDİR)
- KALAN YEMEĞİ:
BİTİRMEK/"TEMİZLEMEK" yerine SÜNNETLEMEK
- Kalanla(rla) KONUŞ!!!
- KALANTOR[İt.] / KELÂNTER[Fars.]
- KALASTRA[İt. < CALASTRA] ve/||/<> FİLİKA[İt. < FELUCA]
( Gemilerde cankurtaran filikalarını oturtmak için güvertelere konulan sehpa. İLE Cankurtaran sandalı. )
- KALAY ile/ve/||/<>/> KALAYLAMA
( Atom numarası 50, atom ağırlığı 118,7, yoğunluğu 7,29 olan, 232 °C'de eriyen, gümüş beyazlığında, kolay işlenebilen, yumuşak bir öğe. [simgesi Sn] | Kalaylanmış bir kabın üzerindeki alaşım tabakası. | Aldatıcı görünüş. | Sövme, küfür. İLE Oksitlenmeden korumak için bir metal parçasını ya da kabı kalay tabakası ile kaplamak. | Eksiklikleri, kusurları görünüşte gizlemeye çalışmak. | Sövmek. )
- KALB ile KALB ile KALB[çoğ. KULÛB]
- KALB ve/<> LÂTİF/E
- KALP ... değil OLUMLU/OLUMSUZ, BELLEK KAYITLARI
- İYİ DÜŞÜN!:
KALBİ ve/||/<>/>/< KAPIYI ve/||/<>/>/< SON SÖZÜNÜ
( Kırmak yerine. VE/||/<>/>/< Çarpmak yerine. VE/||/<>/>/< Söylemeden önce. )
- KALB-İ SELÎM ile KALB-İ SAKİM
( Temiz gönül. İLE Temiz olmayan gönül. )
( Ne mal istenir, ne ilim Kalb-i Selîm istenir! )
- KALBİME BAKMIYORSUNUZ değil KALBİNE BAKIYORUZ DEYİP SENİ KANDIRANLARA BAKIYORSUN
- KALBİMİZ ile/ve/<> KALBİMİZDEKİ
- KALBİN DERİNLİĞİ ile/ve DERİNLİĞİN KALBİ
- Kalbin için DİNLE!!!
- Kalbin için SUS!!!
- KALBİN YEDİ TAVRI (*) ile/ve/||/<> KALBİN YEDİ TAVRI (**)
( (*)
1. SADIR
2. KALB
3. ŞEFFAF
4. FUÂD
5. CENNETÜ'L-KULÛB
6. SEVDÂ
7. CENNETÜ'L-KULÛB
ile/ve/||/<>
(**)
1. Kalb-i vesvese
2. Kalb-i İslâm
3. Kalb-i rü'yet
4. Kalb-i muhabbet
5. Kalb-i mir'âtül gayb
6. Kalb-i ma'denü'l-mükâşefat
7. Kalb-i mevlüd-i tecellî )
- KALBİN YOLU ile/ve/||/<> ZİHNİN YOLU
( Hoştur fakat tehlikelidir. VE/||/<> Sıradandır fakat güvenlidir. )
- KALBUR[Ar. < GİRBAL] ile SARAT
( Tahıl ve başka iri taneli maddeleri elemek için kullanılan, büyük delikli ya da seyrek telli elek. İLE Büyük delikli kalbur. )
- KALBURA ile/ve/||/<> KEVGİRE DÖNMEK/ÇEVİRMEK
- KALÇA KEMİĞİ ile PALDIM KEMİĞİ
( HARKAFA ile ... )
( PELVIS vs. COCCYX )
- KALÇA/PELVİS ile KIÇ/BÜZÜK(GÖT[< GÖDEN]/DÜBÜR,DÜBR/VERÂ'/MAKAT/MÂBAD/ŞERC/ANÜS/REKTUM)
( TEDBİR[< DÜBÛR]: Bir şeyi te'min edecek ya da önleyecek yol, çare. | Kul iradesi. )
( HIP/HAUNCH/HUCKLE/NATES vs. BUTTOCK(/ASS/ARSE) )
- KALÇIN[İt. < CALZINO] ile KAMARÇİN
( Üstüne başka bir şey giyilmek için abadan yapılan, çizme biçiminde ayak giyeceği. İLE Mestin üzerine giyilen plastik ayakkabı. )
- KALDIĞIMIZ YER değil/yerine KARAR KILDIĞIMIZ YER
- KALDIRAÇ/MANİVELA[İt. < MANOVELLA] ile KALDIRAN ile KALDIRICI ile KALDIRIM ile KALDIRIŞ ile KALDIRMAK
( Az bir kuvvet ile büyük bir yükü kaldırmaya yarayan, bir dayanma noktası üzerinde hareket edebilen, inip kalkabilen sert çubuk. İLE Bazı organları yukarıya doğru hareket ettiren kas. İLE Kriko. İLE Yaya kaldırımı. | Yollarda taşlarla yapılan döşeme. İLE Kaldırma işi. İLE Bulunduğu yerden almak. | Yukarı doğru hareket ettirmek. | Yükseltmek. | Ürün toplamak, taşımak. | Çekmek, taşımak. | Bir kuruluşun çalışmasına son vermek, feshetmek, lağvetmek. | Hastayı hastaneye götürmek. | Tören yaparak ölüyü gömmek. | Toplamak. | Alıp başka yere götürmek. | Uyandırmak. | Piyasadan çekmek. | Elin ulaşamayacağı yere koymak, saklamak. | Kaçırmak. | İyi etmek, iyileştirmek. | Bir şeyden çokça satın almak. | Tayin etmek, atamak. | Yok etmek, ortadan silmek. | Uygun gelmek, yakışmak. | Çalmak, aşırmak. )