Genel olarak
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
itibarı ile 3.183 başlık/FaRk ile birlikte,
3.183 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...
(7/14)
- İŞ ile/ve/||/<> ZAMAN
( Çok. İLE/VE/||/<> Az.["Yok" değil!] )
( JOB/ACT vs./and/||/<> TIME )
- İŞ ve/<> ZORLAYICILIK
( İş zorlayıcı, zorlayıcı olan ise eğlenceli olmalı/olabilmelidir. )
- İSABETSİZ/LİK ile/ve/değil/yerine HEDEFİ TUTTURAMAMA
- İSAF[Ar.] ile İSAL[Ar.]
( Bir isteği, yerine getirme. İLE Ulaştırma. )
- ÎSÂR[Ar.] ile İS'ÂR[Ar.] ile ÎSÂR[Ar.] ile İS'ÂR/İSGAR["ga" uzun okunur] ile İ'SÂR[Ar.] ile İ'SÂR[Ar.] ile İ'SÂR[Ar.] ile İSÂR[Ar.]
( Bağ, sargı. | Esirlik. İLE Fiyat biçme, narh koyma. İLE İkram, bahşiş. | Cömertlikle verme. | Dökme, saçma, serpme. | Kendi muhtaç olduğu halde bahşiş verme. | Seçme. İLE Çocuğun diş çıkarması. İLE Sürçdürme, ayak kaydırma. | Birini, büyüklere kötüleme/zemmetme. İLE Güçleştirme. | Fakirleşme. İLE İkindi zamanında bulunma. | Gelin olma çağına gelme. | Kasırga. İLE Keçi memesine takılan kese/torba. )
- İŞBÖLÜMÜ ile/ve/> İŞBİRLİĞİ
- İŞE YARARLIK ve/||/<> "AKILDA BULUNDURMA"
- İŞE YARAR/LIK ve/<> KÖPRÜ
- İŞE YARAYAN ile/ve/değil/||/<>/< İŞ GÖREN
- İŞGAL ile/değil/yerine ETKİLEME
- İŞGAL ile/değil FETİH
( ... İLE/DEĞİL "Ele geçirdiği" yere ve yaşayanlarına teklif sunuyorsa. )
( [not] OCCUPATION vs./but CONQUEST )
- İŞİ:
BİLMEK ile/ve/||/<>/> TUTTURMAK
- İŞİN/KONUNUN:
"KESİLMESİ" ile/ve/<> "BÖLÜNMESİ"
- İSKONTO/TENZİLAT değil/yerine/= İNDİRİM
- İSKONTO ile İŞTİRA KREDİSİ
( [Senet sahibi ve senet ile ödeme yapan şirket] Aynı belediye sınırları içinde bulunma zorunluluğu taşır. İLE Farklı kentlerde bulunmalıdır. )
- ISKONTO[İt.]/TENZİLÂT[Ar.] değil/yerine/= İNDİRİM
- İŞLEMEK ile/ve/||/<>/> GELİŞTİRMEK
- İŞLEMEK ile İŞLETMEK
- İŞLEV ile ÖZ
- İŞLEV ile UYGUNLUK
( FUNCTION vs. APPROPRIATENESS )
- İŞLEYİŞ ile İŞLEV
- ISO 9000 ile/ve/<> ISO 9001
- İSPANYOL MERKANTİLİZMİ ile FRANSIZ MERKANTİLİZMİ(KOLBERTİZM) ile İNGİLİZ MERKANTİLİZMİ
( Altın ve gümüş madenlerinin ülkeden çıkmasının önlenmesini ister. İLE Sanayi sayesinde, altın ve gümüş stoğunun artırılmasını ister. İLE Ticaret sayesinde, altın ve gümüş stoğunun artırılmasını ister ve ihracatın, ithalattan çok olmasıyla artacağını iddia eder. )
- İSPİYON ile GAMMAZLAMA
- İSRAF ile/ve/> BATKI/NLIK / İFLÂS
( İsraf, iflâsı muhakkak kılar. )
( En büyük israf, zaman israfıdır. )
( EXTRAVAGANCE vs. BANKRUPTCY )
- [ne yazık ki]
İSRAF ve/||/<>/> İFLÂS
- İSRAF değil/yerine/>< İKTİSAT
( Çok şeyi, azaltır. DEĞİL/YERİNE/>< Az şeyi, çoğaltır. )
- İSRAF ve/değil/yerine İNFÂK
- ISRAR ile BASKI
- ISRAR ile/ve/<> "SIKBOĞAZ ETMEK"
- ISRAR ile/ve "TİTİZLİK"
- ISRAR ile ZORLAMA
- İSTATİSTİK:
MATEMATİK ile/ve/||/<>/> YÖNETİM/DEVLET BİLGİSİ
- İSTEDİĞİMİZ ŞEY:
OLURSA ile OLMAZSA
( 1 hayır. İLE 1000 hayır. )
- GÖRMEK/BAKMAK:
"İSTEDİĞİNİ" ile/ve/değil/yerine/||/<> İSTEDİĞİN ŞEY İÇİN GEREKEN(LER)İ
- İSTEK/HEVES ile/ve/değil/||/<>/>/</>< OLANAK/KOŞUL/ARAÇ/PARA
( Varken, olanak olmayabilir. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/>/< Varken, istek olmayabilir. )
( )
- İSTEK ile BEKLENTİ
( REQUEST vs. EXPECTATION )
- İŞTEN ÇIKIŞTA/ÇIKARILMADA:
KIDEM TAZMİNATI ile/ve/<> İHBAR TAZMİNATI ile/ve/<> İŞSİZLİK ÖDENEĞİ
(
)
- İSTİHRAÇ ile İSTİHSAL ile İSTİNTAÇ
( Anlam, sonuç çıkarma/çıkarsama. İLE Çıkarma, elde etme. | Üretim, üretme. İLE Sonuç çıkarma. | Bir büyük önermeden küçüğe ve sonurguya, yasalardan olaylara, nedenden sonuca giderek sonuç çıkarma. )
- İSTİHSÂL[Ar. < HÂSIL çoğ. İSTİHSÂLÂT] ile İSTİHZAR[Ar. < HUZÛR (çoğ. İSTİHZÂRÂT)]
( Elde etme, ele geçirme/geçirilme, çıkarma, meydana getirme, hâsıl etme. | Üretim, üretme. Üretme. İLE Hazırlama. | Anımsama. )
- İSTİKRAR ile İKTİDAR
- İSTİKRARSIZLIK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DALGALANMA
- [ne yazık ki]
İSTÎLÂ ile/ve/||/<>/> SÖMÜRÜ
- İSTİMLÂK[Ar.] değil/yerine/= KAMULAŞTIRMA
- İŞTİRÂK[< ŞİRKET] değil/yerine/= ORTAK OLMA, ORTAKLIK | KATILIM
- İSTİRDAT[Ar.] değil/yerine/= KURTARMA, GERİ ALMA
- İSTİZAH[Ar.] değil/yerine/= GENSORU
( Herhangi bir konuda, açıklayıcı bilgi isteme, bir sorunun açıklanmasını isteme. )
- İSTİZAN[Ar.] değil/yerine/= YETKİ/İZİN İSTEME
- İTFA[Ar.] ile/değil/yerine BORÇ ÖDEME
( ... İLE Söndürme. | Sönüm. | Bir borcu, azar azar ödeyerek kapatma, sönüm. )
- İTHAL ETMEK değil/yerine İHDAS ETMEK
- İTİBARÎ[Ar.] değil/yerine/= SAYMACA
- İTİRAZ ile/ve/<> İTİZAL
- İ'TİZÂL[Ar. < AZL] ile İ'TİZÂR[Ar. < ÖZR | çoğ. İ'TİZÂRÂT]
( Bir tarafa çekilme. | İşten çekilme. | Ehl-i sünnet'ten Vâsıl b. Atâ'nın kurduğu mu'tezile mezhebi. | Takımdan ayrılma. İLE Özür dileme. )
- İTME ile YÖNLENDİRME
( TO PUSH vs. TO ORIENTATE )
- İVAZ/AVAZ değil/yerine/= KARŞILIK, BEDEL
- İYİ AKŞAMLAR ile İYİ GECELER
- İYİ ile/ve/değil KÖTÜNÜN İYİSİ
- İZAHI OLMAYAN > MİZAH
( Açıklaması[izâhı] olmayan durumların, mizahı olur. )
- İZİ ile YIL
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Gelecek yıldan sonraki yıl. İLE ... )
- İZLEK ile/ve/||/<> SÜREK
- İZLEM/STRATEJİ ile/ve LOJİSTİK
- İZLENİM ile/değil YANILSAMA
- KABA ile/değil/yerine ENGİN
- KABALA[İng.] ile KABALA[Ar.]
( Doğaüstüyle ilişki kurma. | Yahudilerde, yazılı olarak konulmuş olan Tanrı kanunlarının yanında, ağızdan ağıza geçen din buyruklarının, İbrani felsefesinin ve efsane yazılarının tamamı. | Bu öğretinin yandaşlarının tamamı. İLE Götürü, toptan. )
- KABOTAJ[Fr. < CABOTAGE] değil/yerine/= GEMİ İŞLETME
( Bir ülkenin iskele ya da limanları arasında gemi işletme işi. )
- KABUL/LER ile/ve/değil/<> GELENEK/LER
- KACAK ile KAÇAK
( Mutfak araçları, kap kacak. İLE Bir kapalı kaptan, bir borudan sızan gaz ya da sıvı. | Gizlice kaçırılmış olan mal ya da nesne. | Bağlı bulunduğu yerden ya da yasadan kaçan, uzaklaşan. | Yasaca yapılması yasak olan ya da yapılması için gerekli izin alınmayan. | Yasaca belirtilmiş gerekli gümrük ve vergileri ödenmeden bir yere sokulan ya da bir yerden çıkarılan. | Yasalara, kurallara uymayarak, gizlice. )
- ZAMAN:
"KAÇIP GİDEN" ile/ve/||/<>/> "ALIP GÖTÜREN"
- KAÇIRMAK ile "ISKALAMAK" ile "ES GEÇMEK"
- KAÇIRMAK ile KAYBETMEK
( TO MISS vs. TO LOSE )
- KADEM ve/<> HATEM
- KADER ile/ve BUYRUK
( DESTINY vs./and ORDER )
- KADER ile/ve RASTLANTI/TESADÜF
( DESTINY vs./and COINCIDENCE )
- KADER ile/değil YAZGI/"ALINYAZISI"
( [not] DESTINY vs./but ONE'S FATE )
( ... ile/değil MING )
- KADÎM ve/<> ŞİMDİ
( Bugüne, şu AN'a (da) etki ediyorsa, kadîmdir. )
- KÂFFE/Sİ[Ar.] değil/yerine/= TÜMÜ, HEPSİ, TAMAMI
- KÂFİ değil/yerine/= YETERLİ
- KÂĞIT PARA:
HÜKÜMDARIN BORCU ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/< HALKIN BORCU
- KÂĞIT PARA:
KÂĞITTAN değil PAMUKTAN
( 1950'den önce, kenevir ve ağaç kabuğu kullanılarak yapılırdı. )
- KAĞIT PARANIN BASIMI ile/ve MADENÎ PARANIN BASIMI
( Merkez Bankası tarafından. İLE/VE Maliye Bakanlığı tarafından. )
- KAĞIT PARAYLA ÖDEME ile/ve MADENÎ PARAYLA ÖDEME
- KAİME ile/||/<>/> DARPHANE
( Kâğıt para ya da hazine bonosu. İLE/||/<>/> Para ve değerli kâğıt basılan yer. )
( MUKATAA: Osmanlı maliye tarihinin en önemli konularından biri, devlet harcamalarında finansman aracı olan Mukataa Kurumudur.[Osmanlı maliyecileri, bu kurum aracılığıyla devletin nakit gereksinimi karşılama, iç borçlanmayı sağlama ve özel sektörü finansman sürecine katma amacını öngörmüşlerdir. Hazînenin gelir kaynaklarından biri, Devlet'e âit bir arâzi ya da gelirin bir bedel karşılığında kiraya verilmesi ya da geçici olarak devredilmesidir. Devlete gelir getiren kaynakları kiralayanlara ise "mültezim" adı veriliyordu. Mukâtaanın önemine göre, mültezim, bir birey olabileceği gibi, bir ortaklık da olabilmekte ya da birkaç mukâtaa topluca bir mültezime verilmekteydi. Ayrıca mukataa topraklarının gelirleri doğrudan hazineye aktarılmaktaydı.] )
- KAİNAT:
EVREN ile/ve/değil/<> YERYÜZÜ
- KALA ile KALA[>< GEÇE]
( Zaman. )
- KALDIRMAK/KALDIR(A)MAMAK ile TAŞIMAK/TAŞI(YA)MAMAK
- KALICI/LIK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< UZUN SÜRELİ/LİK
- KALIPLAŞMA ile DÜZLEŞME
- KAMBİYO[İt. < CAMBIO] değil/yerine/= ÇAPRAZ PARA DEĞİŞ-TOKUŞU
( İki ayrı ülke parasının birbiriyle değiştirilmesi. | Herhangi bir yerdeki bir alacağın tahsili, bir borcun ödenmesi ya da bir yerden toplanan para ve para yerine geçen taşınabilir değerlerin başka bir yere aktarılması için yapılan işlemin bedeli. | Bu işlemin yapıldığı yer. )
- KÂMİL ile HATEM
- KAMPANYA < CAMPAGNA[İt.]
( Politika, ekonomi, kültür vb. alanlarda belirli bir süredeki etkinlik dönemi. | Tüketiciyi özendirmek için belirli sürelerde düzenlenen indirimli ya da taksitli satış. )
- KAMUOYU ile KAMU VİCDANI
- [KAMUSAL MAL'DA] KÖY ORTA MALLARI:
OTLAK ile/ve/||/<> YAYLAK ile/ve/||/<> KIŞLAK ile/ve/||/<> BALTALIK
- KAMUSAL/LIK ile/ve/<> KURUMSAL/LIK
- KAMUTAY ile/ve/||/<> KURULTAY[Moğolca]
( Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin genel kurulu. İLE Ulusal ya da uluslararası bilimsel toplantı. | Bir kuruluşun, gündemindeki sorunları, temel konuları konuşmak ve yeni kurullar seçmek üzere belirli sürelerle ya da gerektikçe yaptığı genel toplantı. | Eski Türkler'de, devlet işlerinin görüşülüp karara bağlandığı kurul/meclis. )
- KANDA ile KANDAN
( Nerede. İLE Nereden. )
- KANDİL ile KANDİL ile KANDİL
( İçinde sıvı bir yağ ve fitil bulunan kaptan oluşmuş aydınlatma aracı. İLE Kandil gecesi. İLE Çok sarhoş. )
- KÂNUN-I EVVEL ile/ve KÂNUN-I SÂNÎ
- KANUN-U EVVEL[Ar.] ile KANUN-U SANî[Ar.]
( Aralık ayı. İLE Ocak ayı. )
- KÂP PAYI:
AYARLAMAK değil AYIRMAK
- KAPARO[İt. < CAPARRA]/BESMÂN[Fars.] ile/ve PEY/PEH[Fars.]
- KAPI ve/<> KIPI
( Zemin. VE/<> An.[Zaman] )
- KAPİTAL ile/ve/||/<>/> KAPİTALİST ile/ve/||/<>/> KAPİTALİZM
- KAPİTALİSTLEŞME ile/ve/||/<> ULUSLAŞMA ile/ve/||/<> BİREYLEŞME
( Kâğıt para. İLE/VE/||/<> Gazete. İLE/VE/||/<> Roman. )
- KAPİTALİZM:
BUGÜN TEMELLİ değil GELECEĞE ODAKLI
- KAPİTALİZM:
MAL ÜRETİMİ ile/ve/değil/||/<>/< MÜŞTERİ ÜRETİMİ
- KAPİTALİZM:
NESNE/ÜRÜN TEMELLİ değil "SÖZE/VAADE" DAYALI
- KAPİTALİZM:
ÜRÜN TEMELLİ değil "İMGE ODAKLI"
- [ne yazık ki]
KAPİTALİZM ve/> BİLGİSİZLEŞMEK ve/> YOKSULLAŞMAK
( Kapitalizm, okudukça cahil bırakır; çalıştıkça fakirleştirir. )
( CAPITALISM and/> IGNORANCE and/> TO GET POOR )
- KAPİTALİZM ile/ve SAVAŞ
- KAPİTALİZM ile/ve TÜKETİM TOPLUMU
( CAPITALISM vs./and CONSUMPTION SOCIETY )
- KAPİTALİZMDE:
KÂR ile/değil/ne yazık ki (")ARTI DEĞER(") (SÖMÜRÜSÜ)
- KAPLAYAN ile/ve/<> KAPSAYAN
- KAPORA[İt. < CAPARRA] değil/yerine/= GÜVENMELİK
- KAPSAM ile İSTİAP
( ... İLE İçine alma, içine sığdırma. )
- KÂR ETMEK ile ENAYİ YERİNE KOYMAK
- KÂR değil/yerine AR
- KÂR ile GETİRİM/RANT[Fr.]
( ... İLE Bir mal ya da paranın, belirli bir süre içinde emek verilmeden sağladığı gelir. )
- [ne]
([ne yazık ki] [ya]) "KÂR" ne de/ya da İNKÂR
- KAR ile KÂR
( Kış mevsiminde yağan. İLE Kazanç. )
( Atmosferdeki su buharının yoğunlaşmasıyla oluşan ve yeryüzüne beyaz ve hafif billurlar biçiminde donarak düşen su buharı. İLE Alışveriş işlerinin sağladığı para kazancı. | İş. | Yarar, fayda. | Üretim etmenlerinden biri olan girişimcinin üretimden aldığı pay. | Maliyet fiyatıyla satış fiyatı arasındaki fark. )
- KAR' ile KAR' ile KA'R[çoğ. KUÛR] ile KÂR[Fars.] ile -KÂR[Fars.]
( Kapıyı çalma. İLE Hekimin, hastayı muayene ederken, ses almak üzere, bir örgene/uzva parmakla vurması. | Kapı çalma. | Su kabağı. İLE Çukur şeyin dibi, dip, son/nihayet. | Derinlik. İLE İş güç, iş. | Kazanç, temettü. | Meşguliyet; sanat. | İşleme, etki/te'sir. | Savaş. İLE "-li, -ci, eden, -edici" eklerinin karşılığıdır. Adları sıfat yapar.[HİLE-KÂR, İSYAN-KÂR, KANAAT-KÂR vb.] )
- KÂR ile KAZANÇ
( PROFIT vs. BENEFIT/ADVANTAGE )
- KÂR ile/ve SENYORAJ
- KÂR ile/ve/> TEMETTU'
- KÂR ile VOLİ[Yun.]
( ... İLE Vurgun, kazanç, kâr. )
- KÂR["KAR" degil!] ile/ve ZARAR
( Fahiş olmamak kaydıyla çeşitli koşullara göre değişebilir. İLE/VE Neresinden dönülürse kârdır. )
- KARAKOL ile/ve/||/<>/> İLERİ KARAKOL
- KARAMBOL[Fr. < CARAMBOLE < İsp. CARAMBOLA] ile KARGAŞA
( Bilardo oyununda isteka ile vurulan bilyenin öbürlerine dokunması. | Çarpışma, birbirine çarpma. | Karışıklık, karmaşa. İLE Kışkırtma ve karışıklık yoluyla toplumda ortaya çıkan düzen bozukluğu. | Kalabalık, düzensizlik vb.nin yol açtığı karışıklık. )
- KARANLIK:
ZULÜM ile SIKINTI
( Algısı. İLE Duygusu. )
- KARARTMA ile KARARTMAK
( Savaş durumunda düşman uçaklarından korunma amacıyla ışıkları örtme ya da söndürme biçiminde alınan önlemlerin tümü. İLE Rengini karaya çevirmek, esmerleştirmek, siyahlaştırmak. | Karanlık duruma getirmek. | Işığı kısmak ya da örtmek. | Kötü bir duruma getirmek. )
- KARGAŞA ile CURCUNA
( ... İLE Gürültülü, karışık durum. | Alaturka müzikte, hızlı bir usûl. )
- KARGAŞA ile/değil KARMAŞA
( Kişiler arasında. İLE/DEĞİL Kavram ve/ya da olgularda. )
( Karmaşa, görünüşte ve sözlerdedir. Var olan, vardır. O, ne nesnel, ne de özneldir. Madde ve zihin, ayrı değillerdir, onlar, tek enerjinin yüzleridir. Zihne, maddenin işlevi olarak bakın, işte size bilim; maddeye, zihnin ürünü diye bakın, işte size din. )
( Between people.
The confusion is apparent and purely verbal. What is, is. It is neither subjective nor objective. Matter and mind are not separate, they are aspects of one energy. Look at the mind as a function of matter and you have science; look at matter as the product of the mind and you have religion. Vs. About concepts and/or facts. )
( ŞÛRİŞ ile/değil ... )
( [not] TUMULT/ANARCHY vs./but CONFUSION )
- KARGAŞA ile KAYNAMA, COŞMA/COŞKU / GALEYÂN[Ar.]["GALYAN" değil!]
- KARGAŞA ile/ve TELÂŞ
( TUMULT/ANARCHY vs./and HURRY )
- [ne yazık ki]
KARGAŞA ile VURTUT
( ... İLE Silah kullanılan kargaşa. | Uzun uzun çekişerek, sıkı pazarlık ederek. )
- KARIŞIK = CONFUSED[İng.] = CONFUS[Fr.] = UNKLAR[Alm.] = CONFUSUS[Lat.]
- KARIŞIK ile/ve/değil DAĞINIK
( [not] MIXED vs./and/but MESSY )
- KARIŞIK ile/ve/değil KARMAŞIK
( [not] MIXED vs./and/but COMPLICATED )
- KARİYER[Fr. < CARRIÈRE] ile KARİYER[İng. < CARRIER]
( Bir meslekte zaman ve çalışmayla elde edilen aşama, başarı ve uzmanlık. İLE Donanımı çok güvenli, polis ya da asker taşıma aracı. )
- KARLI ile/değil KÂRLI
- KÂRLI ile/ve/değil/yerine/||/<>/> VERİMLİ
- KARMA ile/ve/değil BİRLEŞİK
- KARMAŞA ile/ve DÖNÜŞÜM
( CONFUSION vs./and TRANSFORMATION )
- KARMAŞIK YAPININ DEĞERİNİ DÜŞÜRMEK ile/değil/yerine KARMAŞIK YAPIYI, BASİT/KOLAY ÇÖZÜMLE ÇÖZMEK
- KARMAŞIK ile/ve/değil ÇEŞİTLİ
( [not] COMPLEX/COMPLICATED vs./and/but VARIOUS )
- KARMAŞIK ile/ve/değil DOLAŞIKLIK
( [not] COMPLEX/COMPLICATED vs./and/but ENTANGLEMENT )
- KARMAŞIK ile/değil/yerine "SARMAŞIK"
- KARMAŞIK/LIK ile ÇAPRAŞIK/LIK
( TÂR Ü MÂR[Fars.]: Karmakarışık; dağınık, perişan. )
( COMPLEX/COMPLICATED vs. CONFUSED )
- KARŞI ile KARŞILIK
( OPPOSITE vs. TO OPPOSE )
- KARŞI ile YÖNELİK
( OPPOSITE vs. TO/DIRECTED )
- KARŞILA(YA)(MA)MAK ile "KALDIR(A)(MA)MAK"
- KARŞILIĞINDA ile/değil KARŞISINDA
- KARŞILIĞININ OLMAMASI ile "DENK DÜŞMEMESİ"
- KARŞILIK ile/ve ŞÜKRAN
( RESPONSE vs./and GRATITUDE )
- KARŞILIKLI ile AYNI ANDA
( RECIPROCAL, RECIPROCITY vs. IN THE SAME TIME/MOMENT )
( SHU ile ... )
- KARŞILIKLI ile YANSIMALI
( MUTUAL )
- KARŞILIKSIZ ile/ve KOŞULSUZ
( COMPLIMENTARY/GRATIS vs./and UNCONDITIONAL )
- KARŞIT ile ÇELİŞİK
- KARŞIT ile KARŞI/LIK
( OPPOSITE vs. TO OPPOSE )
- KASIR[Ar. < KASR]["ka" uzun okunur] ile KÂSİR[Ar. < KESÎR < KESRET] ile KÂSİR[Ar. < KESR] ile KASIR[Ar. < KUSÛR]["ka" uzun okunur]/KASÎR[Ar. < KASR] ile KASR[Ar. çoğ. KUSÛR] ile KASÎL[Ar.]
( Zorla işleten. İLE Çok olan. İLE Kıran, kesreden. İLE Kısa, boysuz. Kısa kesme, kısaltma, kısma. | Azaltma, kesme, eksiklik. | İbarenin çok kısaltılması. | Aruzda tef'ile'nin son harfinin düşürülmesi. İLE Köşk, kâşâne, saray. İLE Hayvanlara yedirmek üzere zamanından önce biçilen yeşil ot. )
- KASIRN ile ZEMHERÎR[ZÂM(Fars.): Kış. + HARÎR(Ar.): Uğuldayan.]/KARAKIŞ
( Kışın başlangıcı sayılan 08 Kasım günü başlayıp yazın başlangıcı sayılan 06 Mayıs'a [Hıdrellez'e] kadar süren zaman. İLE Aralık'ın 20'si ile Şubat'ın 01'i arasındaki ilk 40 günlük en etkili, soğuk/kara kış. )
- KATILIM FONU ile/ve/değil/yerine/||/<> KATILIM HESABI
( Sermaye piyasası ürünlerinden olan portföyler.[Profesyoneller tarafından yönetilir.] İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Katılım bankalarının, fon toplamak için kullandığı tasarruf aracıdır. )
- KATILIM ile/ve PAYLAŞIM
( PARTICIPATION vs./and TO SHARE )
- KATILMAK ile/ve KARŞI DURMAMAK
( PARTICIPATION vs./and NOT TO OPPOSE )
- KATKI ile/ve/<> GENİŞLETME
- KATMAK ile/ve KAZANDIRMAK
- KATMAN ile SIRADÜZEN
( LAYER vs. HIERARCHY )
- KATMANLAŞTIRMA ile/ve DERİNLEŞTİRME
- KAVİS[Ar.]/KURVATÜR/CURVATURE[İng.] değil/yerine EĞMEÇ/YAY
( Yay ya da buna benzer şeylerin biçimi. | Bir eğrinin sınırlı bir bölümü. )
- KAVRAMSAL/LIK ile/ve/<> KURUMSAL/LIK
( Üst kavramlar, altındakileri örgütleyen kavramlardır. )
- KAVRAMSALLIK >< ÖZDEŞLİK
- KAYBEDENLER ile KAYBOLANLAR
( Kaybolmayı isterler. İLE Bulunmayı beklerler. )
- KAYBETMEK ile/değil KURTULMAK
- KAYBETMEK[Ar. < GAYB] değil/yerine/= YİTİRMEK
( Bir kez ulaşıldığında artık yitirilmez. )
( ZİYÂ: Taşınmaz malı kaybetmek. | Işık, aydınlık. )
( Once arrived at, it cannot be lost. )
- KAYIP SANILAN KAZANÇ ile/ve/||/<> KAZANÇ SAYILAN KAYIP
- KAYIP ile/değil KAYMA
- KAYIT ile SINIR
- KAYIT ile ZABIT (/TUTMAK)
- KAYITLI(RESMî) ile KAYITSIZ(GAYRIRESMî)
- KAYNAK ile BAŞVURU/REFERANS
( SOURCE vs. REFERENCE )
- KAYNAK ile/ve NEDEN
( SOURCE vs./and CAUSE )
- KAYNAK/LAR ile KİTAP/LAR
( SOURCE(S) vs. BOOK(S) )
- KAZA ile FELÂKET
( ACCIDENT vs. DISASTER )
- KAZÂ/KADÂ ile/ve/||/<>/> KADER/KADAR
( Gereksinim. İLE/VE/||/<>/> Ölçü. )
( Gerekeni/gereksinimi ölçülendirmek. )
( Tekil. İLE/VE/||/<>/> Çoğul. )
( Kaderin gerçekleşmesi/vukû bulması, bilinmesi, görülmesi. İLE/VE/||/<>/> Bilinmez. )
( Göz. İLE/VE/||/<>/> Bakış/bakma. )
( Zorunluluk/cebr. İLE/VE/||/<>/> Özgürlük[seçenek/yeğleme]. )
( Tümel. İLE/VE/||/<>/> Tikel. )
( Var oluş/olan. İLE/VE/||/<>/> Bilgi. )
- KAZA ile KASIT
( ACCIDENT vs. PURPOSE )
- KAZANAMAMAK ile KAYBETMEK
( NOT ABLE TO EARN/WIN vs. TO LOSE )
- KAZANÇ ile/ve/değil KAZANIM ile/ve/değil KÂR ile/ve/değil ÇIKAR
- KAZANÇ ile LÜTÛF
- KAZANÇ ile/ve PARA
- KAZANÇ'TA:
TİCARET ile/ve/yerine ÜRETİM
- KAZANIM ile/ve ELDE EDİŞ
( BENEFIT vs./and TO GET/OBTAIN )
- KAZANMAK ile/ve ELDE ETMEK
( İKTİSAB[< KESB] ile/ve ... )
( TO EARN/WIN vs./and TO OBTAIN )
- KAZANMAK ile/ve/değil/yerine/||/<> KATILMAK
- KAZANMAK ile/ve/değil/yerine KAZANÇLI ÇIKMAK
( Hiçkimse, sürekli olarak ve herşeyi kazanamaz fakat görülmesi gerekeni görebilirse herşeyde ve sürekli kazançlı çıkabilir. )
- KAZANMAK ile YAKALAMAK
- KAZANMAK ile/yerine YARIŞMAK
( TO WIN vs. TO COMPETE
TO COMPETE instead of TO WIN )
- KEÇE[Oğuz] ile KEÇE ile KEÇE
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Keçe. İLE Sebze ve meyveleri taşımaya yarayan sepet. İLE Gece. )
- KENDİLİĞİNDEN ile OLDUĞU GİBİ
( Herşeyi olduğu gibi görebildiğinizde, kendinizi de olduğunuz gibi göreceksiniz. )
( SPONTANEOUSLY vs. AS IT IS )
- KENDİLİĞİNDENLİK ile KADER
( KENDİLİĞİNDEN/LİK: Özün, özgür etkinliği. )
( Bir kez, her şeyin kendi kendine olduğunu idrak ettiğiniz zaman [buna ister kader, ister Tanrı ya da rastlantı deyin] işte o zaman sadece bir tanık olarak kalırsınız. )
( O uğraşarak gerçekleştirilemez, kendi gerçek doğanızı idrak ettiğinizde o kendiliğinden olur. )
( Hayatı, geldiği gibi kabul edin. )
( Accept life as it comes. )
( SPONTANEOUSLI/NESS vs. DESTINY
SPONTANEOUSLINESS: Free activity of the essence.
Once you realise that all happens by itself, [call it destiny, or the will of God or mere accident], you remain as witness only, understanding and enjoying, but not perturbed.
It cannot be done, it happens when you realise your true nature. )
- KENDİLİĞİNDENLİK ve ÖKE/DEHÂ
( SPONTANEOUSLINESS, SPONTANEITY and GENIUS )
( SPONTANÉ et ... )
( ZIFA ve TIANCAI )
- KENDİLİĞİNDENLİK = TAVİYET = SPONTANEITY[İng.] = SPONTANÉITÉ[Fr.] = SPONTANEITÄT[Alm.] = SPONTANEUS[Lat.] = ESPONTANEIDAD[İsp.] = TZU-JAN[Çince]
- KENDİNİ, BAŞKALARINDAN KORUMAK ile/ve/<>/değil BAŞKALARINI, KENDİNDEN KORUMAK
( [not] TO PROTECT THE SELF FROM OTHERS vs./and/<>/but TO PROTECT OTHERS FROM THE SELF )
- KESE[Fars. < KÎSE] ile KESE ile HAVA KESESİ
( Cepte taşınan, içine para, tütün vb. konulan, kumaştan ya da örgüden küçük torba. | Bu küçük torba miktarında olan. | Bazı şeylerin üzerine geçirilen, kumaştan çanta biçiminde kap. | Yıkanırken kir çıkartmak için ele geçirilen, gövdeyi ovmaya yarayan, bürümcükten, cep biçiminde bez. | Birinin mal varlığı. | Organizmanın bazı boşlukları. | Su bitkilerinde içi hava ile dolu olan ve bitkinin suda yüzer durumda kalmasını sağlayan şişkinlik. | Beş yüz kuruşluk para birimi. İLE Kısa, kestirme yol. İLE ... )
( POUCH vs. SAC vs. AIR SAC )
- KEŞÎDE[Fars.]/KÂF-I FARSÎ değil/yerine/= ÇEKİLİŞ
( Banka ve her tür piyango ikramiyesinde çekme. | Arap harfli yazıda bazı yazaçların baş tarafı yazıldıktan sonra süs için çekilen uzatma. )
- KESİNTİ ile KESENEK
( Kesilen parça, kırpıntı. | Bir işin bir süre için durması, inkıta. | Ödenilen bir paradan herhangi bir nedenle kesilen bölüm. İLE Görevlilerin aylıklarından her ay belirli oranda kesilip bir sosyal güvenlik kurumuna yatırılan para. | Fabrika, çiftlik vb. gelir kaynaklarının gelirini satın alma işi, iltizam. )
- KESKİN ile BASKIN
- KESKİN ile/ve/değil/yerine BELİRGİN
- KESKİN ile YOĞUN
- KESMEK ile/ve/değil/yerine KISMAK
- KEYFÎ/LİK değil/yerine/= OLUMSAL/LIK
- KİBE[Oğuz] ile GÜN
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Az sayıda gün. İLE ... )
- MAHZEN[Ar.] ile/ve/||/<> KİLER[Fars. < KİLÂR]/ARDİYE[Ar. < ARZİYE] ile/ve/||/<> DEPO[Fr. < DÉPÔT]/DEBBOY ile/ve/||/<> ANTREPO[Fr. < ENTREPOT] ile/ve/||/<> SAKLAK/AMBAR[Fars. < ANBAR]
( Yapılarda yer altı sakla[n]ma/koru[n]ma alanı. İLE/VE/||/<> Evlerde saklanılabilecek yiyecek ve içeceğin [Ar. erzak] saklandığı oda, ambar ya da dolap. İLE/VE/||/<> Korunmak, saklanmak ya da gerektiğinde kullanılmak için nesnelerin konulduğu/saklandığı yer. | Nesnelerin toptan satıldığı ve çokça bulunduğu yer. | Ordu nesne ve araçlarının saklandığı, bakımlarının yapıldığı yer. İLE/VE/||/<> Vergileri ödenmemiş, gümrüğe ait nesnelerin korunması için kurulan alan. İLE/VE/||/<> Genellikle tahıl saklanılan yer. | Yiyecek ve bazı nesnelerin saklanıldığı yer. | Geminin yük koymaya ayrılmış yeri. | Genellikle tahılın çok üretildiği yer, bölge. | Kum, çakıl vb. yapı malzemesini ölçmekte kullanılan ve her yanı çoğunlukla 75 santimetre olan küp ölçek. | Nesne taşıma işleri yapan kurum ya da ortaklık. )
- KİM?:
DEĞİŞİM İSTER? ile DEĞİŞMEK İSTER?
( Herkes. İLE Pek az (aklını kullanma cesâretini gösteren) kişi. )
- KİNA ile ...
( Deniz kabuğu. | Papua Yeni Gine'nin para birimi.[1$ = 2 Kina | 1 Kina = 10 Tona][2011] )
- KIPI = AN = DEM = MOMENT[İng., Fr., Alm.] = ATTIMO/MOMENTO[İt.] = MOMENTO/RATO[İsp.]
- KİRALAYAN ile/ve KİRAYA VEREN
- KIRAN ile KIRAN ile KIRAN/ÂFET ile KIRÂN[Ar. < KIRÂNÂT] ile KIRÂN[Fars.]
( Kırma işini yapan kişi. İLE Kıyı, kenar, çevre, uç. | Dağ sırtı, tepe, bayır. | Kıraç toprak. | Birbirine paralel olarak uzanan iki akarsu arasında kalmış dağ sırtı. İLE Bir topluluğun ve özellikle hayvanların büyük bir bölümünü yok eden hastalık ya da başka neden. İLE Yakınlık. | İki şeyin birleşmesi. | Gezegenlerden ikisinin bir burçta birleşmesi. İLE 1848'den 1927'ye kadar İran'da kullanılan bir gümüş para.[1.25 Dolar değerindeydi. 10 kıran, 1 toman ederdi.] )
- KIRILMA ile BOZULMA
- KIRILMA ile/ve SIÇRAMA
- KİRİŞ ile KİRİŞ
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Yayın iki ucu arasında gerili olan tel. İLE Birinin mülklerinden edindiği geliri. )
- KİRLİ PARA ile/||/<> KARA PARA
( Yasa dışı yollardan ya da insanlık suçlarıyla elde edilen. İLE/DEĞİL/||/<> Vergi kaçırarak elde edilen. )
- KİRLİ/LİK ile/değil/yerine RENKLİ/LİK
- KIRMIZI[Ar.] değil/yerine/= AL
- KIRMIZI ile GÜVEZ
( ... İLE Mora çalan kırmızı. )
- KIRMIZI ile/<> NARÇİÇEĞİ
( ... İLE/<> Parlak kırmızı renk. | Bu renkte olan. )
- KİŞ[Fars.] ile KÎŞ[Fars.]
( [satrançta] Bir taşı zorlama. İLE Din, mezhep. | Ok kuburu. | Keten kumaş. | Kuş yeleği. | Şimşir. | Âdet, huy, töre. )
- KIŞ ile/ve/||/<>/< UĞULDAYAN KIŞ
( 21 Aralık - 21 Mart arası. İLE/VE/||/<>/< 21 Aralık - 31 Ocak arası. )
( ... ile/ve/||/<>/< HERÎR ??? )
( ZÂM ile/ve/||/<>/< ... )
- KISA SÜRELİ ile/ve/<> GEÇİCİ
- KISA/UZUN VÂDELİ[Ar.] değil/yerine/= KISA/UZUN ERİMLİ
- KISA ZAMANDA ile TEZ ZAMANDA
- KİŞİ ADEDİ[Ar.] değil/yerine/= KİŞİ SAYISI
- KİŞİ, NE YAPARSA:
KENDİ YAPAR ve/+/<> KENDİNE YAPAR
- KİŞİ(ŞAHIS) ORTAKLIĞI(ŞİRKETİ) ile TİCARİ ORTAKLIK(ŞİRKETİ) ile ANONİM ORTAKLIK(ŞİRKET)
- KİŞİ/İNSAN ve DOĞA/TOPRAK ve PARA
( Meta olarak görülmemesi gerekenler. )
( ... VE/||/<> BER[Arapça ve Türkçe]: Yer, toprak. VE/||/<> ... )
( Yedi çeşit iklim bulunan kuzey yarım kürede 0-90 derecenin tam ortası yani 45 derece enlemin altı ve üstü ot çeşitliliği olan bölgeleri oluşturmaktadır. )
( HUMAN and NATURE/LAND and MONEY )
- KİŞİLERE/İN DAVET(İ) ile/ve NESNELERE/İN DAVET(İ)
( Gel diyene ar eyleme, gelme diyene dar eyleme! )
- KİŞİNİN(KENDİ) RİTMİ(N) ile/ve/||/<> YAŞAMIN RİTMİ
- KISIR DÖNGÜ = DEVR-İ BATIL, FASİT DAİRE = CERCLE VICIEUX[Fr.] = ZIRKELBEWEIS[Alm.] = CIRCULUS VITIOSUS[Lat.]
- KISIR DÖNGÜ ile/değil YAYILMA
- KISIR DÖNGÜYE NEDEN OLAN ile/yerine ARTIRMAYI SAĞLAYAN
( WHICH THE REASON TO VICIOUS CIRCLE vs./and WHICH TO GET TO SAVING )
- KİTAP ile/yerine/değil YAPIT/ESER
( ... İLE/YERİNE/DEĞİL Bir şeyin varlığına delâlet eden başka bir şeyin hasıl olması. Sonuç. )
( [not] BOOK vs./but WORK
WORK instead of BOOK )
- KİTLELEŞME ile "KURUMSALLAŞMA"
- KITLIK ile/ve/||/<> AZLIK/SEYREKLİK/NEDRET[Ar.]
- KIVAM ile/ve/||/<> İSÂBET
- KIVILCIM ve/||/<> SİVİLCE
( [fazla] Güvenme servetine! Bir kıvılcım yeter. VE/||/<> [fazla] Güvenme güzelliğine! Bir sivilce yeter. )
- KIYAK ile/ve/değil/yerine KATKI
( [not] "FAVOUR" vs./and/but CONTRIBUTION/ADDITION
CONTRIBUTION/ADDITION instead of "FAVOUR" )
- [ne yazık ki]
!KIYIM ile/ve/||/<> !"YIKIM"
- KIZ ve SÂNİYE ve SÂLİSE ve RABİA
- KIZILAY ile KIZILHAÇ
( RED CRESENT vs. RED CROSS )
- KLASİK ile/değil KLİŞE
- KLASİK ile MODERN
( Evrensel. İLE Bireyde. )
( CLASSIC vs. MODERN )
- KOCAKARI SOĞUKLARI
(EYYÂM-I HUSUM, BERD-İ ACÛZ):
SIN[Ar.] ile/ve/||/<>/> SİNNABER[Ar.] ile/ve/||/<>/> VABIR[Ar.] ile/ve/||/<>/> AMİR[Ar.] ile/ve/||/<>/> MUTEMİR[Ar.] ile/ve/||/<>/> MUALLEL[Ar.] ile/ve/||/<>/> MATFİYÜLCEMER[Ar.]
( "Acüz", omurgamızdaki "kuyruk sokumu" dediğimiz son kemiğin adıdır. Yani soğuğun kuyruk sokumuna kadar duyumsanmasından dolayı böyle bir benzetme olmuş. Bu sözcük, Arapça'da kocakarı anlamına gelen "acüze" sözcüğü ile karıştırılınca, bir de üstüne bu soğuklarda çok fazla yaşlı kadının yaşamını yitirmesi söz konusu olunca, deyim, halkın ağzında "kocakarı soğukları" olarak kalmış. )
( Mart ayının ortalarında[11-17 Mart arasında] buz gibi bir soğuk getiren hava durumu. )
itibarı ile 3.183 başlık/FaRk ile birlikte,
3.183 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(7/14)
Hakkın yarattığı her şey yerli yerinde.
Nazarımızda kadın, erkek farkı yok.
Noksanlıkla senin görüşlerinde.
Söylediklerinize dikkat edin,
düşüncelere dönüşür...
Düşüncelerinize dikkat edin,
duygularınıza dönüşür...
Duygularınıza dikkat edin,
davranışlarınıza dönüşür...
Davranışlarınıza dikkat edin,
alışkanlıklarınıza dönüşür...
Alışkanlıklarınıza dikkat edin,
değerlerinize dönüşür...
Değerlerinize dikkat edin,
karakterinize dönüşür...
Karakterinize dikkat edin,
kaderinize dönüşür...
ZAMAN
Bankada bir hesap sahibi olduğunu düşün, hesabına her sabah $ 86.400 para yatırılıyor, fakat bu paranın hepsini akşama kadar harcamak zorundasın, ertesi güne transfer edilemez. Paranı kullansan da kullanmasan da hesap her akşam sıfırlanıyor. Ne yaparsın? Tabi ki hepsini harcamaya çalışırsın. Hepimiz Zaman adlı bu bankanın müşterileriyiz. Her sabah 86.400 saniyeye sahip oluyoruz, her akşam gün boyunca kullanmadığımız saniyelerimiz kadar zarara girmiş oluyoruz, yarına transfer edilemez. Her sabah hesabımız dolar, her akşam boşalır. Geri dönüş yok, saniyelerini ŞU AN`ı yaşayarak harca, en iyisi bunlarla iyi bir yatırım yap. Sağlık, mutluluk ve başarı için! Zaman kaçıyor. Her gün işinin en iyisini yap.Bir senenin değerini anlamak için,
sınıfta kalmış bir öğrenciye sor.
Bir ayın değerini anlamak için,
8 aylık bir bebek doğuran anneye sor.
Bir haftanın değerini anlamak için,
haftalık dergi çıkaran bir editöre sor.
Bir saatin değerini anlamak için,
kavuşmayı bekleyen sevgililere sor.
Bir dakikanın değerini anlamak için,
trenini kaçıran yolcuya sor.
Bir saniyenin değerini anlamak için bir kazayı önleyemeyen sürücüye sor.
Bir saniyenin yüzde birinin değerini anlamak için olimpiyatlarda gümüş madalya kazanan koşucuya sor.
Her anını değerlendir, her dakikanı çok özel biriyle paylaş.
Zamanında ortak edebileceğin kadar özel biri. Unutma zaman hiç kimse için durmaz.
Geçmiş zaman Tarih,
Gelecek zaman Gizemli,
ŞU AN ise
sana verilen gerçek bir armağandır.
------------------------------
1000 yılın değerini anlamak için sene değerini iki hane olarak programlamış olan bir programcıya sorun.
100 yılın değerini anlamak için El değiştirmeye (Handover) tanık olmuş bir Hong Kong vatandaşına sorun.
70 yılın değerini anlamak için ölmekte olan bir insana sorun.
40 yılın değerini anlamak için çölde dolaşmış (traveled in the wilderness) bir Yahudi'ye sorun.
7 yılın değerini anlamak için 7 yıllık iznini (sabbatical leave) alamamış bir profesöre sorun.
5 yılın değerini anlamak için bir daha seçilememiş bir milletvekiline sorun.
Bir milisaniyenin değerini anlamak için şehri karanlığa gömen bir elektrik (power) mühendisine sorun.
Bir mikrosaniyenin değerini anlamak için pentium makine almış olan birine sorun.
Bir nanosaniyenin değerini anlamak için yeni terfi etmiş bir dijital devreler tasarımcısına sorun.
Bir pikosaniyenin değerini anlamak için birçok patentin sahibi olan analog devreler tasarımcısına sorun.
Bir femtosaniyenin değerini anlamak için Nobel Ödülü kazanmış fizikçiye sorun.
DAHA FAZLASINI YAPACAĞIM
Ait olmaktan daha fazlasını yapacağım,Katılacağım.
İlgilenmekten daha fazlasını yapacağım,
Yardımcı olacağım.
İnanmaktan daha fazlasını yapacağım,
Anlayışlı olacağım.
Hayal kurmaktan daha fazlasını yapacağım,
Çalışacağım.
Ögretmekten daha fazlasını yapacağım,
İlham vereceğim.
Kazanmaktan daha fazlasını yapacağım,
Kazandıracağım.
Vermekten daha fazlasını yapacağım,
Hizmet edeceğim.
Yaşamaktan daha fazlasını yapacağım,
Büyüyeceğim.
Arkadaşlıktan daha fazlasını yapacağım,
Dost olacağım.
Denemekten daha fazlasını yapacağım,
BAŞARACAĞIM!
(1996'dan beri)