Bugün[09 Kasım 2025]
itibarı ile 34.754 başlık/FaRk ile birlikte,
34.754 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.


Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...

(34/140)


- DEYİM ile/değil DİYEYİM[YAZIDA]/DİYİM[KONUŞMADA]


- DEYİM ile/ve/||/<> TERİM


- DEYİMSEL ile/ve/&lt;/değil DENEYİMSEL


- DEYİRMEN değil DEĞİRMEN


- DEYİŞ ile/ve DEYİM


- DEYİŞ ile/ve/değil/<> DOĞUŞ

( Yaşanmamış olan. İLE/VE/DEĞİL/<> Yaşanmış olan. )

( KELÂM ile/ve/değil/<> VAHİY-KELÂM )


- DEYN ile/||/<> DÂYİN

( Borç. İLE/||/<> Alacaklı. )


- DEYUS[Ar. DEYYUS] ile/ve/||/<>/> PEZEVENK[Erm.]

( Karısının ya da kendine çok yakın bir kadının iffetsizliğine göz yuman kişi ve bu kişilere yönelik sövgü sözü. İLE Gizli ve yasal olmayan eşeysel ilişki öncesinde aracılık eden kişi, dümbük, godoş, muhabbet tellâlı, kavat, astik, dasnik. | Gizli ve yasal olmayan eşeysel ilişki öncesinde aracılık eden anlamında kullanılan sövgü sözü. )


- DEZAVANTAJ SAĞLAMAK değil DEZAVANTAJ YARATMAK


- DF/DOCUMENT FREQUENCY[İng.] değil/yerine/= BELGE SIKLIĞI


- DG/DIRECT RADIOGRAPHY[İng.] değil/yerine/= DİREKT GRAFİ, DOĞRUDAN X-IŞINLI GÖRÜNTÜLEME


- DHYANA[Sansk.] = CH'AN[Çince] = ZEN[Jap.]


- DİABETES MELLİTUS ile/||/<> DİABETES İNSİPİDUS

( İnsülin eksikliği ya da direnci nedeniyle kan şekeri seviyesinin yüksek olduğu bir sayrılık. İLE/||/<> Böbreklerin suyu yeterince tutamaması nedeniyle aşırı sidik üretimi ile ilişkili bir sayrılık. )


- DIAM/DIGITAL IMAGING ADOPTION MODEL[İng.] değil/yerine/= DİJİTAL GÖRÜNTÜLEME BENIMSEME MODELİ


- DİASTEM- ile/||/<> VACU-

( Boşluk, aralık. İLE/||/<> Boş, boşluk. )


- DICOM/DIGITAL IMAGING AND COMMUNICATIONS IN MEDICINE[İng.] değil/yerine/= TIPTA SAYISAL GÖRÜNTÜLEME VE İLETİŞİM


- DİDİK DİDİK (ARAMAK, ARAŞTIRMAK, KURCALAMAK, İNCELEMEK)


- DİDİM ile/değil DEDİM

( "Aydın dedim" DEĞİL Aydın, Didim )


- DİDİŞME ile DİDİŞİM

( El ya da sözle birbirini hırpalamak. | Geçimini sağlamak amacıyla güç koşullarda çalışmak, uğraşmak. İLE Konuşma ve tartışmayı, bir araç değil bir amaç sayan felsefe yöntemi. )

( ... avec ERİSTİK[< Yun.] )


- DİDİŞME ile/değil/yerine/>< TARTIŞMA


- DİDİŞMEK ile/ve ÇEKİŞMEK

( ... ile/ve NİZÂ )


- [ne yazık ki]
DİDİŞMEK ile/değil/yerine/>< DİDİNMEK

( [ne yazık ki]
"Kişilerle, olanlarla, sorunlarla, geçmişle." İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Kendi içinde ve çabalayarak, hareket ve hizmet ederek. )


- DİDİŞMEK ile HİZİPLEŞMEK/KLİK[Fr. < CLIQUE]

( HİZİP[Ar. < HIZB]: Bölük, kısım. | Kur'ân-ı Kerîm'in her cüzünün beş sayfalık bölümü. | Bir siyasi partinin içinde, partinin izlemekte olduğu ana siyasi çizgiye karşı olan, ayrı bir teşkilat merkezi bulunan ve partinin çoğunlukla aldığı kararlara karşı savaşan parti içi grup, fraksiyon, klik. )


- DIE vs. DICE

( Zar. VS. Zarlar. )


- DİFERANSİYASYON ile DİFERANSİYE ile DİFFERANSİYEL Dİ(Y)AGNOZ

( Ayrımlaşma, farklılaşma. İLE Ayrımlaşmış, farklılaşmış. İLE Ayırıcı tanı. )


- DİFERANSİYEL HESAP değil/yerine/= AYRIMSAL SAYIŞ


- DİFÜZYON ile/ve/<> DİFÜZYON SAYISI ile/ve/<> DİFÜZYON KAT SAYISI

( Bir düzeni oluşturan taneciklerin rastgele hareketler yaparak, düzenin bir bölgesinden, başka bir bölgesine taşınması. | Bir ışık demetinin pürüzlü bir yüzeyin yansımada ya da belirli madde içinden geçişte saçılması. | Ses dalgalarının ilerleme doğrultularının bir yansıyan ses şiddetine göre değişme derecesi.
İLE/VE/<>
Kararlı bir çözelti içinde çözünen bir maddenin difüzivitesinin, karakteristik bir süreyle çarpımının, katının merkezinden yüzeyine olan uzaklığının karesine bölümüne eşit olan ve kütle transferiyle ilgili çalışmalarda kullanılan boyutsuz sayı. [Simgesi ß]
İLE/VE/<>
Bir birim derişim gradiyentindeki, bir saniyede bir cm²'lik bir alanı, dik olarak geçen bir maddenin, gram cinsinden ağırlığı. | Homojen bir yarı iletkendeki difüzyon akım yoğunluğunun akım taşıyıcıları derişiminin, grandiyentine oranı. )


- DİFÜZYON ile YAYINIM


- DİĞER ile/ve/değil/yerine/||/<>/&gt;&lt;/< DEĞER

( "DEĞER"lerimizi, "DİĞER"lerimizden ayıramıyorsak;
"MEĞER"lerimizi bir cebimize, "KEŞKE"lerimizi öteki cebimize koymak durumunda kalırız. )


- DİĞERKİSİ değil DİĞERİ/ÖTEKİ


- DİGİT- ile/||/<> DACTYL-/-DACTYLİA/DACTYLO-

( Parmak. İLE/||/<> Parmak, genellikle el parmakları. )


- DİH[Fars.] ile -DİH[Fars.] ile DÎH[Fars.]

( Köy, karye. | Tek renkli, kenarları gümüş ya da altın motifli kumaş. İLE Veren, verici.[ÂRÂM-DİH: Rahatlık veren. | HACLET-DİH: Utanç verici.] İLE Köy, karye. )


- DIHK - > DÂHIK - > DAHHAK


- DİK ÜÇGEN ile/ve/||/<>/> CEBİRSEL DÜŞÜNME


- DİK ÜÇGEN ve/<> HİPOTENÜS[Yun.]

( ... VE/<> Bir dik üçgende, dik açının karşısında bulunan kenar. )


- DÎK[Ar. çoğ. DİYEKE, EDYÂK] ile DÎK[Ar.] ile DİK[Tr.]

( Horoz. İLE Dar olma, darlık. İLE Yatay bir düzleme göre yerçekimi doğrultusunda bulunan, eğik olmayan. | Yatık durmayan, sert. | Sert, kalın, tok selen. | Sert bakış. | Ters, aksi söz. | Kaba, yersiz davranış. | Birbirine dikey olan doğrulardan oluşmuş. )


- DİKEN YARASI ile/ve/||/<>/> GÜL KOKUSU

( Ayağında. İLE/VE/||/<>/> Göğsün[d]e. )

( Olmayan. İLE/VE/||/<>/> Süremez. )


- DİKENLİ FARE ile/ve ANADOLU DİKENLİ FARESİ


- DİKENLİ OKLU KİRPİ ile BREZİLYA OKLU KİRPİSİ


- [ne yazık ki]
DİKENLİ TELLER(/SİYE[N]Ç) ile/ve/||/<> JİLETLİ TELLER

( DİKENLİ TELLER

Madenlerden tel ekme tekniğini bulmakla yetinmeyen kişi, bu icadından çeşitli sanat ve sanayi dalları yarattı. Kafes ve kümes telinden, gelin ve telgraf teline uzanan tel türlerinden biri de dikenli teldir. Kadayıf telinden çok devedikenine benzeyen dikenli tele "teldikeni" de denebilirmiş ama, adı konmuş bir kere, değişmesi zor. Bozkırda sığır güden kovboylar için üretilen dikenli tel, savaşlarda toplama kamplarında kullanılmış. Kimi ülkeler telin üretimini, kimi ticaretini yasaklamış; ötekiler de tüketimi. Ülkemizde dikenli telle ilgili yasal kısıtlamalar olup olmadığı kesin bilinmiyor. Ancak nerede "yasak" levhası varsa onun yakınında dikenli tel örgü bulunması yabancı konuklarımızın hemen dikkatini çekiyor. Çünkü, yasak ya da tehlikeli bölge simgesi olan dikenli telin tüketim düzeyi, ülkenin kültür düzeyi ile yapısal ve açısal sorunlarını gösteriyor. Filtreli sigara ve Calcium(kuvvet) iğnesi türünden Frenk icatlarına fazlaca düşkün olan milletlerin dikenli tel tüketme eğiliminin giderek yükseldiği saptanmış. Yakın geleceğin üst düzey devlet yöneticiliğine aday olan sevgili evlatlarımıza karşı dikenli telin saldırganca kullanıldığı da anlaşılmış. Üstelik, eskiçağlarda "dikendutu" olarak bilinen böğürtlen çitleri yerine, günümüzde dikenli telörgüler kullanılması da çocuklarımızı hiç mutlu etmiyormuş. Nüfusunun yüzde elli oranında şehirli, yüzde yetmiş oranında okuryazar olmasıyla övünen Türkiye'deki dikenli tel tüketimi, plancılarla iktisatçıların tüylerini diken diken eden bir artış hızına ulaşmış. Kesin olmayan ilk hesaplamalara göre yıllık yüzde yüzyirmisekiz dolayındaki tüketim artışı, resmi enflasyon rakamlarını üçe katlayabilen tek tüketim kalemidir.

Bu denemede, dikenli telin şehir halkı ile topluma etkileri üzerinde durulmakta, güncelleşen milli soruna medeni bir çözüm yolu aranmaktadır.

Dikenli telin güvenilir tarihçesi ne yazık ki hâlâ yazılmamış. Tüm bildiklerimiz, yabancı dillerdeki ünlü ansiklopedilerden aktarılıyor. İlk üretim patenti 1874 yılında alınmış. Amerikalı mucit, madeni tele diken takmanın teknik kolayını (aletini) bulmuş. Erkeksi görüntüsünü vurgulamak için, bu yeni icada "sakallı tel" adı verilmiş. Çoğu sakallı olan yiğitlerimiz, Birinci Dünya Savaşı sırasında Mısır'da tanıştıkları yeni silaha "dikenli tel" adını koymuşlar. Sakalın traş çaresi var da dikeninki yok. Dikenli tel örgüler, o gün bugündür, düşmanlara, kaçakçılara, hırsızlara, savaş esirlerine tutuklulara, gözaltına alınanlara karşı bir güvenlik önlemi (aracı) olarak, inşaat şantiyelerinde, Hazine'den tahsisli resmi konutlarda, spor-eğitim ve turizm tesislerinde, yasak ve hassas bölgelerde, saray, köşk, müze ve çocuk bahçelerinde kullanılıyor. Kendi ülkelerinde dikenli teli belki hiç görmemiş olan kimi diplomatlar, bizdeki yaygın kullanıma özenerek, Kançılarya ve Rezidansların bahçe duvarlarını dikenli tellerle takviye etmeye başlamışlar. Bilinen çoğu örnek olaylar, dikenli tel çitlerin, aslında etkili olmadığını ve sadece "yasak" anlamında kullanıldığını ortaya koyuyormuş.

Genellikle güvenilir kaynaklardan alınan derlenen doğrulanmamış bilgilere göre, 1890'da 2000 ton olan dünya dikenli tel üretimi, 1930'da yaklaşık 200.000 tona, 1980'de 22.888.900 metrik tona ulaşmış. Avrupa, Akdeniz ve İslam ülkeleri arasındaki tüketim hızı artışında Türkiye yıllardır ilk sıraları koruyormuş. BM istatistikleri, sanayi ülkelerinde üretilen üstün nitelikli dikenli tellerin daha çok gelişmekte olan ülkelerde tüketildiğini gösteriyormuş. Sivil amaçlı projelerde, DT-7-ASA 9000 TSE standardına uygun (galvanizli çelikten yapılmış) piyasada "Kirpi" mal diye bilinen ithal mallar ihracatında adı geçen ülkeler, dikenli tel kullanılmasını tümden yasaklamışlar. Hatta, et ve süt paketleri üzerinde "Dikenli telsiz çiftliklerde üretilmiştir" damgası vuruluyormuş. Afrika İnsan Hakları Derneği'nin 1986 tarihli araştırması da, dikenli telin hayvanlardan çok yurttaşlara ve şehirlilere karşı kullanıldığı gerçeğini ortaya koymuş.

İlk "Dikenli Tel Yasası" 1894'te İngiltere'de yürürlüğe girmiş. Yasa, dikenli telin insana ve hayvanlara zarar verecek biçimde kullanılmasını yasaklamış. Meskûn yerlerde ve yol kenarında kurulu tel örgüler kaldırılmış, yasaya uymayan kişi ve kurumlara ağır cezalar kesilmiş. Yasa başarılı olmuş. Medeni ülkelere sokulmayan dikenli teller, günümüzde artık medeniyet merkezi sayılan şehirlerde görülüyor. "Gülü seven dikenine katlanır" sözü uyarınca, dikenl tel, en çok da, anıt ve sanat yapıları, okullar, luna-parklar ile çocuk bahçelerinde "yasak" (girilmez/geçilmez/dokunulmaz) anlamında kullanılıyor. Kime karşı, neden yasak? Malı mı koruduğu yoksa canı mı sakındığı? belirsiz olan yasağın kendi, tehlikesinden büyük bir simge! "Dikkat Köpek Var!" ihbarı gibi, "Dikkat Dikenli Tel" diye uyarmak gerekir hemşerileri.

Dikenli telden korunmak için neler yapılabilir? Telin dikenlerini traşlayan elektriklitraş makine patenti 1974'te alınmışsa da, yapılan pazar araştırmaları sonunda, talep azlığı nedeniyle üretime geçilememiş. Uluslararası Hayvanları Koruma Derneği'nin dergisine göre, en basit ve ucuzundan bir tel makası ve iki kalifiye işçi ile yaklaşık 200.000 metrelik tel örgünün üç günde kesilip kaldırılacağı; diken-traş makinelerine hiç ihtiyaç bulunmadığı anlaşılmış. Bu yüzden diken traşlama makinesi yerine, çim-biçme makineleri alınması tavsiye ediliyor.

En kolay ve etkili çözümü Türk çocukları bulmuş. Dikenli telleri, birer yay teli gibi gerip birbirine bağlayarak tel örgülerde 40-50 santimetrelik pencereler açmayı öğrenmişler. Çok büyük değil ama geçmeye yetiyor. Gönüller şen olsun! Büyüklerce tasarlanan tel engellerin çocuklara karşı etkili olmadığı görülüyor. Uzun sözün kısası, dikenli tel, öyle aşılmaz, geçilmez, sağlam ya da dayanıklı bir engel değildir. Tırmalar, yaralar, belki sakatlar ama kararlı kişileri durduramaz. Hele bizim mahalle çocuklarını asla!

Dikenli telle yıllardır içli-dışlı yaşamaya alışmış bir toplumdaki dikenli tel alışkanlığı nasıl giderilebilir? Günlük yaşamımızın parçası olan tellerden vazgeçilebilir mi? Şili, Peru ve Uruguay'daki ilk denemeler, yasağın karaborsaya yol açtığı ve milli standarda uymayan malların piyasaya sürüldüğünü göstermiş. Halkın taklitlerden sakınması güçleşmiş. Ayrca, "Dikenli tel kullanmak yasaktır" levhalarının dikenli telle çevrilmesi de -resmi tüketimin artmasına yol açarken- muhalefet basınında çıkan karikatürlere konu olmuş.

Dikenli telin sakıncası yalnızca ele-göze batmasından, gelip geçen vatandaşların elbise ve eteklerini yırtmasından, her ay yüzler ve binlerce çocuğa yok yere tetanoz serumu yapılmasından ibaret değildir. Asıl üzerinde durulması gereken sorun, dikenli telin gelişigüzel kullanımından doğan duygusal tepki ve manevi yıkıntılardır. AT ülkeleri, Belediyeler Biriği Genel Kurulu, dikenli telle korunmuş kent mekânlarının, hemşeriye hakaret, çocuklara saldırı, milli onura saygısızlık, kamu yararına "muzır" olduğuna karar vermiş.

Güney Amerika'da 1985'te yapılan bir kamuoyu yoklamasına göre, dikenli telli şehirlerde yetişen çocukların, küçüklerini sevmediği, büyüklerini saymadığı, vatandaşlık görevlerini yerine getirmediği görülmüş.* Yakın Doğu'nun Sincan özerk yöresinde at koşturan soydaşlarımızla geçen yaz yapılan bilimsel söyleşide, Uygurlar'ın dikenli tel örgüleri hiç bilmedikleri anlaşılmış. New York Belediyesi de, Batı Yakası'nın Öyküsü filminden sonra okul bahçeleri çevresindeki tel örgüleri tümden kaldırmaya karar vermiş. Çünkü bu okullarda yetişmiş çocukların 2-3 katlı binalara merdivensiz tırmandıkları görülmüş.

Dikenli telden yapılmış en ünlü engel, Birinci Savaş'ta Avusturya (Alp) Cephesi'nde savaşan ve zafer kazanan İtalyan piyadelerinin "Konçertino" (Küçük Konçerto) adını verdikleri istihkam (savaş) aracıdır. Akordiyon körüğü gibi açılıp kapanabilen, rüzgarlı kış gecelerinde, memleket ezgilerini anımsatan özlem dolu sesler çıkaran dikenli kangallar bir dönem Napoliten serenadlar kadar ün kazanmış. İtalyan savaşçılarn kara mizahı, medeniyet yolunda ilerleyen insanlık onuru için görkemli bir esin kaynağı olabilir mi? diye düşünüyorum.

Fantastik çözüm yolları geliyor insanın aklına. Önce, dikenli tel örgülerin önünde ya da arkasına yerleştirilecek sanayi tipi, kuvvetli hava üfüren vantilatörlerle, dikenli tellerin müzik yapma gücü kanıtlanabilir ve amatör müzikseverlerin bu telleri dev akordiyonlar gibi çalması sağlanabilir. İkinci ve daha etkili çözüm yolu olarak şehir merkezi (Centrum) çevresinden sökülecek dikenli tellerden yapılacak Santurlar, Belediye konservatuvar öğrencilerine parasız dağıtılabilir. Hele bir düşünün, değerli dostlarım: "Konser ya da Konçerto alanı: Giriş Serbesttir! Alışageldiğimiz, dikenli yasaklar yerine kulağa ne kadar hoş geliyor, değil mi?

Yasaklar konusunu işleyip de, dikenli tel örgülere yer vermeyen kimi usta sanatçılarımıza buradan kişisel bir çağrıda bulunmak istiyorum. Yaşar Kemal gibi yazarlar, dikenli tel yasaklarına karşı bir kampanya açabilir. Kampanyanın koordinatörlüğünü belirlemek üzere uluslararası yarışmalar da düzenlenebilir. Belediye Başkanlığı, İl Eğitim Müdürlüğü ile İlçe Zabıta Amirliği'nin açılacak yarışmaya danışman olarak katılması sağlanabilir. En çok (kilo ya da kilometre) dikenli teli en kısa zamanda söküp kaldıran yerel örgüte, çocuk ve yaşlı hemşerilerden kurulu yarışma jürisi tarafından Büyük Belde Belediyeler Birliği (BBBB)'nin Başarı Beratı (BB) verilebilir. Yarışmayı kazanan örgüt bandosu ile Konservatuvar Santur Heyeti'nin şehir merkezinde konserler vermesi de düşünülebilir. Tanıtma Vakıflarımız, yeni spor dalının, Akdeniz ve Balkan Oyunları ile Olimpiyat programına alınması için harekete geçirilebilir. Uluslararası yarışmalardaki ulusal başarılara yıllardır özlem duyan ülkemiz, bir yandan altın madalyaları toplarken, barışcı çabalarındaki başarısından dolayı Nobel'e aday da olabilir. Belki hayal denecek ama dikenli tel örgülerimizin kaldırılabileceğini ve şehir merkezlerinin dikensiz, toplu-taşıma raylar ile örülebileceğini sanıyorum. Dikensiz şehir merkezlerinde yetişen kuşakların güllere karşı daha duyarlı ve saygılı olacaklarını da hayal ediyorum.

Dikenli tel, ekili tarlaları, başıboş sürülere karşı başarıyla korumuştur. Endüstrileşen ülkelerde bostana giren danalar tasarım önlemleriyle durduruldu. Zamana ayak uyduramayan ve geri kalmış ülkelerde, şehirlerin konut, eğitim, sağlık, üretim, ulaşım, dinlenme ve savunma bölgeleri birbirine karışınca, tel örgülü yasaklar kaçınılmaz olmuş. Çağdaş Belediyeler, savaşı anımsatan yasakları yaşatmak yerine dikensiz mekanlar yaratmak yolunu seçti. Kent bölgeleri yasalarla belirlenince dikenli tel yasaklara gerek kalmamış. Parklarda, hipodromda, Hisarda, stadyumda, okulda ve otoyoldaki dikenli "yasak"ların yerini biz de deneyebiliriz. Halk dilinde "köşeyi dönmek" başarmak anlamına gelir. Oysa Hemşeri, köşeleri değil, kestirmelerin dikkenarlardan yaklaşık, üçte-bir oranında daha kısa ve kârlı olduğunu keşfetmiştir. Dikdörtgen prizmanın köşegenleri yaya trafiğe açılınca, köşeleri bekleyen dikenler işlevsiz kalır. Böylece, uygar davranışa duyarlı şehir tasarımı, dikenli telin kullanma gerekçesini ortadan kaldırır. Dikenli tele çözüm bulan Belediye (Başkanı), "Gidemediğin yer senin değildir." sözüyle ünlü Sivas Valisi Halil Rıfat Paşa gibi, tarihe geçebilir. Gidilen her yer belediyenin, vatandaşın malı olur, vatan olur. Bu öneri de, kuşkusuz, biraz hayal-kurgudur ama gerçek-üstü kuruntu değildir.

Vatandaşımıza, "Girebildiğin her yer senindir. Bu vatan senindir" diyebilmeliyiz.

* Manuel Scorza, Dikenli Tel adlı belgesel romanında (Türkçesi 1975), dikenli teli bir silah gibi kullanan sömürgecilere yenik düşen ve tüm otlaklarını yitiren Peru'lu köylülerin öyküsünü anlatır. Köyün rahibi, dikenli tel örgüyü "Şeytanla top oynayan kişinin işine", Yerli-köylülerse, "Tanrı'nın Gazabına" benzetmişler, Tanrı'ya yalvarmışlarsa da sonuç hiç değişmemiş!

Sayın Bozkurt Güvenç'in, İnsan ve Kültür adlı kitabından... )

( image )


- DİKER, MAHZAR ORD. PROF. DR. (MUT/İÇEL, 1899 - 1952) :

( İlk ve orta öğrenimini Akhisar ve Antalya'da yaptı. 1915'te girdiği Orman Mektebi Âlisi'nden 1917'de mezun oldu. Mezuniyetini takiben Almanya'ya gönderildi ve Tubingen Üniversitesi Ormancılık bölümüne devam etti fakat I. Dünya Savaşı'nın sona ermesi ile 1919 yılında yurda döndü. 1919 - 1921 yılları arasında İstanbul'da Orman Ameliyat Mektebinde öğretmen olarak çalıştı, daha sonra askerlik görevini yaptı. 1923 - 1927 yılları arasında Orman Genel Müdürlüğünde çalıştı ve 1927 yılında ikinci defa Orman Genel Müdürlüğü tarafından Almanya'ya gönderildi. 1929 yılında yurda döndükten sonra Yüksek Orman Mektebine Amenajman Hocası olarak atandı. 1930'da aynı okulda dekan oldu ve dekanlık görevini okulun kapatıldığı 29.10.1934 yılına kadar sürdürdü. 1934 - 1937 yılları arasında Yüksek Ziraat Enstitüsüne bağlı Orman Fakültesinin İstanbul'da Bahçeköy'deki kısmında doçent olarak çalıştı ve 21.10.1937 tarihinde profesör oldu. 1945 yılında Ordinaryüs Profesörlüğe yükseltildi. İki yıl süre ile Orman Genel Müdür vekili olarak görev yaptı. Yüksek Ziraat Enstitüsünün kaldırılması ve Orman Fakültesinin İstanbul Üniversitesine bağlanması üzerine Orman Genel Müdürlüğündeki görevini bıraktı ve tekrar Orman Fakültesindeki görevine döndü. 1951'de İ.Ü. Senatosuna üye seçildi ve 09.08.1952 tarihinde trafik kazası sonucunda hayatını kaybetti. Sarıyer'deki sosyal her faaliyetin içine girdi ve ilçe gençlerinin eğitimi, spora teşviki ile yakından ilgilendi. 1938'de kapatılan Sarıyer Gençlik Mahfilin de başkanlık görevini uzun süre devam ettirdi. )


- DİKER, ORD. PROF. DR. MAZHAR (MUT, 1899 - 1952) :

( Üniversite Öğretim Üyesi. Asıl adı Mehmet'tir. İlk ve orta tahsilini 1915 yılına kadar Akhisar ve Antalya'da yaptı. 1915 yılı Eylül ayından 1917 yılı Ağustos ayına kadar İstanbul'da Orman Mektebi Alisinde okudu ve bu okuldan mezun oldu. Mesleki incelemelerde bulunmak üzere Almanya'ya gönderildi. Bir yıl Berlin'de kaldı. Tübingen Ünivesitesinin Ormancılık kısmına devam etti. Savaş nedeni ile yurda döndü. 1919 - 1921 yılları arasında İstanbul'da Beykoz Ameliyat Mektebinde muallim olarak görev yaptı. 1921 den 1922 ye kadar Ankara‘da Yedek Subay okulunda okudu. İstihkâm Yedek Teğmeni olarak İstiklal Savayşına katıldı ve 1923 yılı eylül ayına kadar orduda hizmet etti. Askerliğini takiben çok çeşitli görevlerde bulundu. 1927 de ikinci kez yurtdışına gönderildi. Almanya ve İsviçre de kaldı.1929 da Yüksek Ziraat Mektebine Amenajman Müderrisi oldu. Bir süre sonra Bu okulun Rektörlüğüne önce vekâleten sonra da asaleten tayin edildi. Buradaki görevi 1934 yılına kadar devam etti.1934 - 1937 yılları arasında Ankara Yüksek Ziraat Enstitüsüne bağlı Orman Fakültesinin İstanbul Büyükderedeki kısmında Doçent olarak görev yaptı. 1937 de ikinci sınıf profesör, 1940 da birinci sınıf profesör ve aynı zamanda Orman Amenajmanı ve Amenajman Enstitüsünün Müdürü oldu. 1934 - 1936 yılları arasında Yüksek Ziraat Enstitüsü Rektörlüğünün Bahçeköy'deki Orman Fakültesinde Temsilciliğini ve 1936 - 1940 yılları arasında da Fakültede vazife gören Alman Dekanların idari sahada yardımcılığını yaptı. 1940 - 1942 yılları arasında Fakültenin Dekanı oldu. 1845 yılında Ordinaryüs Profesörlüğe terfi etti. 1946 - 1948 yıllarında Ankara'da Orman Umum Müdür Veakilliği yaptı. 1938 de kapatılar Sarıyer Gençlik Mahfelinde başkanlık yaptı. 1951 de İstanbul Üniversitesi senatörlüğüne seçildi ve 11.08.1952 de vefât etti. )


- İLİŞKÌ:
"DİKEY" ile/değil/yerine/<>/< "YATAY"


- DİKEY ile DÜŞEY

( PERPENDICULAR vs. VERTICAL )


- DİKEY ile YATAY

( AMUDİ ile UFKIY )

( VIRITICAL vs. HORIZONTAL )


- DİKİLİ KAYA :

( Rumelikavağı vapur iskelesinin 300 metre açığında bulunan fenere Dikilikaya denildiği gibi, Dikili Feneri de denilmektedir. Bu fener önceleri Sarıyer Mesarburnu mevkiinde iken 19. yy. da şimdiki yerine nakledildi. )


- DİKİŞ:
EL İLE ile/ve/değil/yerine/||/<>/> MAKİNE İLE


- DİKKAT ALIŞKANLIK YAPAR" değil DİKKAT! ALIŞKANLIK YAPAR!


- DİKKAT ÇEKİCİ ile/ve/değil ALIMLI

( AR'AR: Güzeldeki boy-pos. )


- DİKKAT ÇEKME ile/ve/||/<> SORUMLULUK


- DİKKAT ÇEKMEK ile/ve/değil/yerine/<> DİKKAT ETMEK


- DİKKAT ÇEKMEK ve/||/<>/> "DÜŞMAN" ÇEKMEK


- DİKKAT ÇEKMEK ile İLGİ TOPLAMAK

( CÂLİB-İ DİKKAT ile ... )

( TO ATTRACT ATTENTION vs. TO AROUSE INTEREST )


- DİKKAT ÇEKMEK ile/ve/değil/yerine ÖNEMİNİ BELİRTMEK


- DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN:
HAVADA ile/ve/||/<> KİŞİDE

( Sislisine. İLE/VE/||/<> Sinsisine. )


- DİKKAT EKSİKLİĞİ/AZLIĞI ile/değil İLGİ EKSİKLİĞİ/AZLIĞI


- DİKKAT ETMEK ile/ve SORGULAMAK

( "TO PAY ATTENTION" vs./and "TO INTERROGATE" )


- DİKKAT ETMELİ!


- DİKKAT ETMEMEK/ETMEMİŞ OLMAK ile/ve/değil/yerine ANIMSA(YA)MAMAK


- DİKKAT (HIYATÂT)


- DİKKAT:
KENDİMİZE ile/ve/||/<> SÖZÜMÜZE

( Yalnızken. İLE/VE/||/<> Yalnız değilken. )


- DİKKAT ile/ve MEDİTATİF DİKKAT ile/ve KONTEMPLATİF DİKKAT

( Odaklanma. İLE/VE Özenli ve düzenli odaklanma. İLE/VE Dikkat etmeden dikkat/odaklanma. )

( Bilinçli yetersizlik. İLE/VE Bilinçli yeterlilik. İLE/VE Bilinçsiz Yeterlilik.
[ BİLİNÇSİZ YETERLİLİK

              ^

BİLİNÇLİ YETERLİLİK

              ^

BİLİNÇLİ YETERSİZLİK

              ^

BİLİNÇSİZ YETERSİZLİK ] )

( Focusing. WITH/AND/||/<>/> Careful and orderly focusing. WITH/AND/||/<>/> Attention without attention/focusing.
Conscious incapacity. WITH/AND/||/<>/> Conscious sufficiency. WITH/AND/||/<>/> Unconscious sufficiency.

[ UNCONSCIOUS SUFFICIENCY

              ^

CONSCIOUS SUFFICIENCY

              ^

CONSCIOUS INCAPACITY

              ^

UNCONSCIOUS INCAPACITY ] )

( ATTENTION vs./and MEDITATIVE ATTENTION vs./and CONTEMPLATIVE ATTENTION )


- DİKKAT ile/ve/||/<>/>/< ÖNEMSEME


- DİKKAT ile/ve ÖZEN

( ATTENTION vs./and CARE )


- DİKKAT ile/ve/||/<>/> RİKKAT( ile/ve/||/<>/> ZARÂFET ile/ve/||/<>/> MELÂHAT)

( Zihinde. İLE/VE/||/<>/> Kalpte. İLE/VE/||/<>/> Eylemde. İLE/VE/||/<>/> Yüzde. )

( İlgi, özen. İLE/VE/||/<> İncelik. | Merhamet, acıma. İLE/VE/||/<>/> Aklı, kötü düşüncelerden, kuruntu/vehm ve kuşku/şüphe/zanlardan arındırmak. İLE/VE/||/<>/> Güzellik, yüz güzelliği. )

( [özellikle] Kullandığımız sözcüklerde. İLE/VE/||/<> Kurduğumuz tümcelerde. İLE/VE/||/<>/> Davranışlarımızda. İLE/VE/||/<>/> Bakış ve duruşumuzda. )

( ATTENTION vs./and/||/<>/> GRACE vs./and/||/<>/> ELEGANCE vs./and/||/<>/> BEAUTY )


- DİKKATE ALMA (TEDEBBÜR)


- DİKKATE ALMAK ile/ve/||/<>/> AYRACA ALMAK


- DİKKATE ALMAK ile/ve/<> GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURMAK


- DİKKATE ALMA(MA)K ile/ve/yerine CİDDİYE ALMA(MA)K


- DİKKATE DEĞMEZ/LİK değil SADE/LİK


- DİKKATİN ÇOĞALMASI ile/ve/yerine DİKKATİN ARTMASI


- DİKKATİNİ ÇEKMEK ile MERAK ETMEK


- Dikkatli KONUŞ!!!


- DİKKAT/Lİ ile/ve ÖZEN/Lİ

( HEED vs./and CARE/FUL/PAINSTAKING )


- DİKKATSİZLİK ile/ve/değil/< İLGİSİZLİK


- DİKKATSİZLİK ile/ve/değil/< KONTROLSÜZLÜK


- DİKMEN, ORHAN (İST. 1922 - 1997) :

( Turizm Bakanlığından emekli oldu. Sarıyer Spor Kulübü'nde iki dönem yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptı. Kulübün Divan Kurulu Üyesiydi. )


- DİKMEN, SALİH (BURSA, 1892 - 1960) :

( Orman Teşkilatında memur olarak çalışırken Sarıyer Spor Kulübü'nün kuruluş çalışmalarına katıldı. Uzun yıllar Katib - i Umumi (Genel Sekreter) olarak görev yaptı. "Ormancı Salih" olarak tanınır. )


- DİKOTOMİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/> TRİKOTOMİ


- DİKRANYAN YALISI :

( Kefeliköy'de ana cadde üzerinde deniz cepheli olan yalı sahibinin adı ile anılmaktadır. 1895'te yapılmıştır. Kireçburnu'na doğru olan bitişik yalılardan ikincisi olan yalının mimari özelliği dikkat çeker. Yalının son sahibi Hüseyin Yörük olup, yalı eskisine sadık kalınarak yeniden inşâ edildi. )


- DİKROTİK/DICROTIC[İng.] değil/yerine/= ÇİFT VURULU


- SÖYLEYİŞ/DİKSİYON[Fr./İng. < DICTION] ile/ve/değil/||/<> SESLENDİRİŞ/ARTİKÜLASYON[Fr./İng. < ARTICULATION]


- DIKW/DATA-INFORMATION-KNOWLEGDE-WISDOM HIERARCHY[İng.] değil/yerine/= VERİ-BİLİ-BİLGİ-BİLGELİK SIRADÜZENİ


- DİL (BİLGİSİ) YAZIP KONUŞMAK ile/ve/değil KONUŞUP, DİL (BİLGİSİ) YAZMAK

( TASHÎF[Ar. < SAHF | çoğ. TASHÎFÂT]: Yazı yazarken sözcüğü yanlış yazma, yanılıp yanlış sözcük yazma. )


- DİL BİLİM(db.) ile/ve/<> DİL BİLGİSİ(dbl.)

( Dil konularında inceleme yoluyla toplum kültürünü araştırma bilimi. İLE ... )

( DİLBİLİM: * Dilin ne olduğu. * Dilin işleyişi. * Dilin edinimi. * Eğitim-Öğretim. İLE/VE/<> DİLBİLGİSİ: * Kuralcılık. * Doğru/yanlış kullanım. * Eğitim-Öğretim. )

( PHILOLOGY vs. GRAMMAR )


- DİL, DOĞRU KULLANILMAZSA... -ve

( Öğrenciler, bir gün, hocasına sorar...

- Eğer elinizde, ülkenin işlerini düzeltecek bir güç ve olanak bulunsaydı, işe nereden başlardınız?

Hoca, düşünmeden, şu yanıtı verir:

- Dilin, doğru kullanılmasına çalışırdım.

Öğrenciler, hocalarının yüzüne şaşkın şaşkın bakar:

- Fakat bu küçük bir şey. Niçin çok önemli olduğunu söylüyorsunuz?

Bilge hoca, başını sallar ve şöyle devam eder:

- Eğer dil doğru kullanılmazsa, ağızdan çıkan sözcükler, ifade edilmek istenilenleri vermez. Söylenilen sözler ve kullanılan sözcükler, ifade edilmek istenilen amacı anlatamayınca da, yapılması gereken işler yapılamaz. Yapılması gereken işler yapılamayınca da ahlâk ve sanat, soysuzlaşır. Ahlâk ve sanat soysuzlaşınca da adâletsizlik başlar. Bu durumda, halk ne yapacağını bilemez ve çaresizlik içinde bocalar, durur... )


- DİL:
GÖNÜL "KARIŞTIRAN" ile/ve/||/<> ZİHİN KARIŞTIRAN


- DİL KULLANIMINDA:
BİLGİ ile/ve/<> BECERİ

( TO USE THE LANGUAGE: KNOWLEDGE vs./and/<> SKILL/ABILITY )


- DİL ÖĞRENME ile/ve/||/<>/> YABANCI DİL KONUŞMA

( )


- DİL OYNAMAZ ile/ve DUDAK OYNAMAZ


- DİL ile/ve İNSANBİLİM(ANTROPOLOJİ)

( LANGUAGE vs./and ANTHROPOLOGY )


- DİL ve/||/<> BELLEK ve/||/<> YAŞAM


- DİL ve/<> BİRLİK


- DİL ile "Dİ:L"[< DEĞİL]


- DİL[Fars.] ile DÎL[Fars.] ile | [Tr.] DİL[Fars.] ile DİL[Fars.]

( Gönül, yürek/kalb. İLE Nokta. | Gönül, kalb. | Mandıra, ağıl. İLE | Ağız boşluğunda, tatmaya, yutkunmaya, sesleri boğumlamaya yarayan, etli, uzun, hareketli örgen. Tat alma örgeni. İLE Kişilerin, düşündüğünü ve duyduğunu bildirmek için sözcüklerle ya da işaretlerle yaptıkları anlaşma. Lisan. )


- DİL ile DİLCİK

( ... İLE Buğdaygillerde, yaprak ayası ile yaprak kınının birbirinden ayrıldığı yerde bulunan, sivri uclu, küçük, saydam çıkıntı. | Böceklerin ağzında, küçük dilin önünde bulunan bölüm. | Üflemeli çalgılarda ya da org borularında, kamış, tahta ya da metalden, yassı parça. )


- DİL ile/ve DİN

( Dilini kaybeden, dinini de kaybeder. )

( Who loose the language, loose the religion, either. )

( LANGUAGE vs./and RELIGION )


- DİL ve DİN ve MUSİKÎ


- DİL ve/||/<> DİŞ

( DİL VE DİŞ

“Dişler, tüm organların aynasıdır” sözünü anımsayarak, “Dil neyin aynasıdır?” sorusuna bir yanıt arasak, hepimizin buluşma noktası “ÖZ” olacaktır.

“Dil, özümüzün aynasıdır”

“ÖZ <–> GÖZ <–> SÖZ” bağlantısı, nereden hareket edecek olursak olalım, üzerinde en çok durulması gereken ilişkidir. “Öz”ün üzerine fazla eğilmeye gerek kalmaksızın bizleri nereye ulaştırdığını biliyoruz. “Göz” üzerine de aynı ortak duygu ve düşüncelere sahip olarak, özümüzün kapısı olduğu noktasına ulaşıyoruz. “Söz” ise geçmiş, şimdi ve geleceğin; usumuzun, bilimin, felsefenin ve sanatın; iş ve özel yaşamın ve günlük yaşamdaki tüm sürecin en büyük aracıdır. Simge diliyle “Söz”, yazı diliyle “Söz”, sözün diliyle “Söz”, günlük yaşamımızın, düşünce ve duygularımızın ve tüm ilişkilerimizin aracı “Söz”.

Sevgili Yunus Emre’nin güzel sözü ile...

Keleci[sözü] bilen kişinün yüzünü ağ[ak] ede bir söz,
Sözü pişirip diyenin işini sağ ede bir söz.

Söz ola kese savaşı, söz ola kese başı,
Söz ola ağılı[zehirli] aşı bal ile yağ ede bir söz.




Psikoloji, 3D/6D temelli, "Düşünce, Duygu ve Davranışlar"ımızı anlamaya, incelemeye ve altında yatan nedenleri bulmaya çalışan bir bilim dalıdır. Hiçbiri birbirinden bağımsız olmadığı gibi ayrı ayrı düşünmek de pek olanaklı değildir. Bu doğrultuda, son zamanlarda çok yoğun ilgi gören Sinir Dili Programlaması(SDP ya da NLP), çalışmalarının da en büyük aracı olan söz -ve her bir sözcük- ile, tüm hücrelerimizin ve beynimizin programlanabilmesi yoluyla yaşamımıza katacağı gelişmişliği, derinliği, kolaylığı ve rahatlığı sağlatan bir disiplin. SDP tüm eylemlerimiz ile ağzımızdan çıkan her sözün nasıl ve ne kadar bağlantısının olabileceğini anlatır. Ayağını sürüyerek yürüyen bir kişinin, sözlerinin de ağzından uzata uzata, yayılarak çıktığını görebilirsiniz (ya da tam tersi). Yüzü asık birinin, her ne kadar hoş sözler kullansa bile sesinden psikolojik durumunu anlayabilirsiniz. Aynı bağlantılar dilimiz ve dişimize verdiğimiz önem için de geçerlidir. Diş fırçalama alışkanlığımız ile kullanacağımız sözcüklerin de bağlantısı vardır ve de dile, sözlerimize gösterdiğimiz özen ile diş fırçalama alışkanlığımızın. Dişimizin ne kadar önemli olduğunu biliriz fakat maalesef yeteri kadar özeni göstermeyiz.

Dile ve sözlerimize verdiğimiz önem ve duyarlılığımız nedir? Dilimizin de durumu aynı mı acaba? Aynı mı olmalı? Olmamalı mı? Peki nasıl? Bu durumu ne, kim, nasıl değiştirebilir? Tüm bu sorular ve benzerleri gibi daha birçok soruya verebileceğimiz yanıt aynıdır! KENDİMİZ!

Yaşamımızda pek dikkat edilmeyen, çok fazla karıştırılan fakat hiçbir zaman karıştırılmaması gereken bazı noktalar vardır. Bunların en çok yaşandığı altı hassas nokta ve şu oniki kavramın da ayrıntılarına sahip olmalı ve önemine çok dikkat etmeliyiz.

- GENEL ile ÖZEL;

- BİRİNCİL OLAN(/Olma[ma]sı Gereken) ile
İKİNCİL OLAN (/Olma[ma]sı Gereken);

- AMAÇ ile ARAÇ;

- SÜREÇ ile SONUÇ (Merkezlilik);

- KURAM(TEORİ) ile UYGULAMA(PRATİK);

- KORGU ile KAYGI


Konuşmalarımız, değerlerimiz ve tutumlarımız bazen Genel'den hareket ederek Özel'e, bazen de Özel'den hareket ederek Genel'e giderek devam eder. Fakat farkında olunması gereken bu ikisinin arasındaki geçiştir. Geçişteki dikkatsizlikler çok büyük sorunlara dönüşebilirler. Konu ve kavramları ele alışımızdaki sıralamada neyin öncelikli olduğu ve olmadığı bilinci, durumun ya da konunun bir Araç mı, Amaç mı? olduğu sorusunun her an farkındalığımızda olması en dikkat edilmesi gereken noktalardandır. Süreç ve Sonuç’un birbirinden ayrı olmadığı, dengeli bir durumda olması, herhangi birinin üzerinde yoğunlaşmama gerekliliği de üzerinde titizlikle durulması gereken noktalardır. Kuram ile uygulamanın arasındaki farkların ve derecelerinin atlanmaması gerekir. Korku ve Kaygı arasındaki farkların (Belirginlik, Şiddet ve Süre) da bilincinde olarak korku ve kaygı yönetiminin elde tutulması, geleceğin olumsuzu “YA … [olursa]” üzerine değil, olumlu gelecek “… [’nın olmasını] İSTİYORUM” üzerinde durulması gerekmektedir.

Doğru, yerinde ve zamanında kullanım için yeğlenebilecek her sözcüğün değeri çok yüksektir. Kişisel ve toplumsal birliğimiz olan sözlükleri daha çok kullanmak, kitap okumak, düşünmek, araştırmak; sözcüklerin, terimlerin günlük hayatımızda, dilimizde yer almasını sağlamak en önemli sorumluluklarımızdandır. Toplumların en büyük serveti dilleri olduğu gibi, kişinin de en büyük değeri ve serveti dilidir.

Dil ile, söz ile başlayan serüvenin çeşitli dönüşümler ile yaşamımızın en büyük parçası ve kaderimize bile dönüşebileceğini vurgulayan şu sözleri sürekli anımsamak gerekir!

Söylediklerinize dikkat edin,
düşüncelere dönüşür...

Düşüncelerinize dikkat edin,
duygularınıza dönüşür...

Duygularınıza dikkat edin,
davranışlarınıza dönüşür...

Davranışlarınıza dikkat edin,
alışkanlıklarınıza dönüşür...

Alışkanlıklarınıza dikkat edin,
değerlerinize dönüşür...

Değerlerinize dikkat edin,
karakterinize dönüşür...

Karakterinize dikkat edin,
Kaderinize dönüşür...
)

( TONGUE and/||/<> TOOTH )


- DİL ile/ve DOĞANIN DİLİ

( Doğada varolan hiçbir şey yoktur ki, dışsal olarak içsel biçimini göstermesin. )


- DİL ve/<>/= DÜŞÜNCE

( Düşünceyi sınırlandırarak gelişir ve kişiyi geliştirir. VE/<>/= Dili geliştirerek gelişir ve kişiyi geliştirir. )

( Birlikte tutmak/birleştirmek gerekiyor. )

( Zihin - Dil, Beyin - El ilişkisi! )

( Dilin tıkandığı yerde düşünce, dili, düşüncenin tıkandığı yerde dil, düşünceyi geliştirir. )

( Dil, düşünceyi, geliştirir de, ketler de. )

( TONGUE and/<>/= THOUGHT )


- DİL ve/<> DÜŞÜNCE ve/<> KÜLTÜR

( Birbirinden ayrılamaz bir bütündür. )


- DİL ile/ve/<>/= DÜŞÜNME

( LANGUAGE vs./and/<>/= TO THINK )


- DİL ve/=/||/<>/>/< EDEB


- DİL[Fars.] ve/= GÖNÜL

( "Dil, gönlü yüzdüren gemidir." )


- DİL ile/ve GÖSTERGE


- DİL ve/<> İLİM ve/<> TEFEKKÜR ve/<> TAKVÂ


- DİL ile KAYIŞ DİLİ

( ... İLE Kaba ve çirkin sözler kullanılarak konuşulan dil. )


- DİL ile/ve KÜÇÜK DİL

( Çin'li doktorlar, binlerce yıl öncesinden beri, hastalıkları saptamak için dil inceleme yöntemini kullanıyor. Günümüzde de doktorlar, teşhis için hastanın önce dilini muayene etmek istiyor. Dil, çok hızlı bir biçimde yeni hücreler üretir. Eğer gövdenin herhangi bir bölgesinde bir sorun varsa, dili inceleyen doktor bunu anlayabilir.

Çin'li doktorlar, dilin renginde ve görünüşündeki bazı değişikliklerin, bazı hastalıkların habercisi oldukları kanısında.

Örneğin, dilin ucundaki değişiklik, bir kalp sorununun habercisidir.

Dilin sağ kenarı, safra kesesiyle ilgili değişiklikleri simgeler.

Sol kenarı ise karaciğerdeki sorunların habercisidir.

Arka kısmı, böbrekler ve bağırsaklarla ilgili sorunları haber verir.

Aynanın karşısına geçin ve dilinizi alıcı gözüyle inceleyin. Size yardımcı olmak için bazı ipuçları verelim:
Dilinizin rengi soluksa, bu, kansızlık[anemi] işaretidir.

Dilin rengi koyu pembe olmuşsa, kan dolaşımında sorun var demektir.

Dilin ucu kırmızıysa kalp yangısı(iltihabı) var demektir.

Dilin kenarları kırmızıysa, alkolik olduğunuz anlaşılır.

Dilin üzerinde beyaz lekeler varsa, soğuk algınlığına işarettir.

Dilin kuruması, menapoz başlangıcını belirtir.

)

( TONGUE vs./and UVULA )


- DİL ve/<> MANEVİYAT


- DİL ve/+ MANTIK ve/+ GEOMETRİ

( LANGUAGE and/+ LOGIC and/+ GEOMETRY )


- DİL ve NİYET


- DİL ve/||/<> SANAT ve/||/<> AHLÂK

( Kişilerin, düşündüklerini ve duyduklarını bildirmek üzere, işaret ya da sözcüklerle yaşadıkları anlaşma. VE/||/<> Kişinin, hem kendine, hem de hemcinslerine yönelik 'iyilik' ülküsüne yaklaşma çabası ile hak-ödev bağlantısı çerçevesinde kurduğu ilişkiler manzumesini ve bunları belirleyen kurallar düzeni. VE/||/<> Yarar kaygısından git gide uzaklaşıp 'güzellik' değerlendirişine, elden geldiğince uygun ürün ortaya koymanın anlamını dışavurmanın yolu yordamıdır. )

( Dilde, mucize olmaz. )


- DIL ile/||/<> ŞEBÎH Bİ'L-MUAYYEN

( Kenar. | Üçüncü ve daha yüksek dereceden kök. İLE/||/<> Paralel kenar. )


- DİL ile/ve/<>/= SİMGE


- DİL ve/||/<> SÖYLEM

( Toplumsal. VE/||/<> Bireysel. )


- DİL ile/ve TARİH

( Herşeye yayılmış olan en genel temsil. İLE/VE ... )

( Dil, zihin tarafından, zihin için meydana getirilmiştir. )

( Dil, varlığın evidir. )

( Zihin, dili biçimlendirir ve dil de zihne biçim verir. )

( Konfüçyüs: "Eğer konuşulan dil doğru değilse o zaman söylenilen söz, söylenilmek istenen şey olmaz. O zaman, yapılması gereken yapılmaz ve eğer işler yapılmadan kalırsa, maneviyat ve sanat bozulur. O zaman, adâlet, sahtekârlıkla yürür. Eğer bu olursa, kişiler, kendilerini umutsuz bir karmaşanın içinde bulur. Bu nedenle, söylenilen şey her şeyden önemlidir ve bu konuda dikkatsizlik yapılmamalıdır." )

( Language is an instrument of the mind. It is made by the mind, for the mind. )

( LANGUAGE vs./and HISTORY )


- DİL ile/ve/değil/||/<>/> ÜSLÛP


- DİLÂRÂ[Fars.] ile/ve/||/<>/> DİLBER[Fars.]

( Gönül alan/kapan/okşayan/dinlendiren, güzel genç kız. İLE/VE/||/<>/> Gönlü alıp götüren, çok güzel/alımlı yetişkin/olgun güzel kadın. )

( Hakkı, hakikati[dolunay] temsil eden. İLE/VE/||/<>/> Hakikate[dolunaya] benzetilen. )

( Hakikat. İLE/VE/||/<>/> Mârifet. )


- DİLATASYON ile/||/<> DİLATE ile/||/<> DİLATATÖR/DİLATÖR ile/||/<> DİLÜSYON

( Genişleme. İLE/VE/|| Genişlemiş. İLE/VE/|| Genişleten/genişletici. İLE/VE/|| Seyreltme. )


- DİLATASYON ile DİLATE ile DİLATE ETMEK

( Genişleme. İLE Genişlemiş. İLE Genişletmek. )


- DİLATE/DİLATED[İng.] değil/yerine/= GENİŞLEMIŞ


- DİLAVEROĞLU, HACI OSMAN NURİ (SAFRANBOLU, 1874 - 1967) :

( Sarıyerlidir. Çok iyi eğitim aldığı söylenir. Genç yaşta Esad Efendi'nin müritleri arasına girdi. Esad Efendi, Menemen olayı ile ilgili görüldü. Yargılanma sırasında ölmüş. Yerine halifesi ve müridi olan Sarıyerli Osman Nuri Dilaveroğlu geçti. Ölene kadar Nakşi Şeyhi olarak görevini sürdürdü. Tekkelerin, zaviyelerin yasak olduğu dönemlerde evi sohbet için gelen müritleri tarafından dolar taşardı. "Hacı Baba" ve "Hacı Nuri Bey" olarak da tanınır. Ölmeden önce yeri için Erenköylü Ramazanoğlu Hacı Mahmut Sami Efendi işret edince, şeyhlik koltuğu da ona kaldı. )


- DİLBAZ[Fars.] ile/ve/||/<> DİLBER[Fars.] ile/ve/||/<> DİLRUBA[Fars.]

( Güzel söz söyleyen, konuşkan. | Konuşmasıyla kandıran. İLE/VE/||/<> Alımlı, güzel kadın. İLE/VE/||/<> Gönül çalan, gönül hırsızı. )


- DİLBİLGİSEL ile DİLBİLGİSEL BİÇİMBİRİM ile DİLBİLGİSEL CİNS ile DİLBİLGİSEL DURUM ile DİLBİLGİSEL GÖRÜNÜŞ ile DİLBİLGİSEL KOŞULLAMA

( GRAMMATICAL vs. GRAMMATICAL MORPHEME vs. GRAMMATICAL GENDER vs. GRAMMATICAL CASE vs. GRAMMATICAL ASPECT vs. GRAMMATICAL CONDITIONING )


- DİLBİLGİSİ ve DÜZEN


- DİLBİLGİSİ/VERİ/BİLGİ/INPUT ile/ve/||/<>/> MANTIK/ANLAYIŞ/İŞLEM ile/ve/||/<>/> SÖZ SÖYLEME SANATI/BİLGELİK/ÇIKIŞ

( Klasik. İLE/VE/||/<>/> İçrek[ezoterik]. İLE/VE/||/<>/> Modern. )

( GRAMMAR/DATA/KNOWLEDGE/INPUT vs./and/||/<>/> LOGIC/COMPREHENSION/PROCESS vs./and/||/<>/> RHETORIC/WISDOM/OUTPUT )


- DİLBİLİM ve/||/<>/> DİL ve/||/<>/> TÜMELLER ve/||/<>/> TANIM ve/||/<>/>
ÖNERME ve/||/<>/> YARGI ve/||/<>/> ÇIKARIM ve/||/<>/> TASIM/KIYAS


- DİL-DÂR -ile

( ABDÜLBÂKİ DEDE'NİN TERKİBETTİĞİ 7 MAKAMDAN BİRİ | BİRİNİN GÖNLÜNÜ ALMIŞ, SEVGİLİ )


- BİRLİK:
DİLDE ve/||/<> DÜŞÜNCEDE ve/||/<> İŞTE


- DİLDE" ile/ve/değil/||/<>/< BİÇİMDE


- İNKÂR:
DİLDE ile/ve/değil/||/<>/< GÖZDE

( "İnkâr edilen". İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Dilin, inkâr ettiği inkâr edilen. )


- DİLDEN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TELDEN


- DİLEK SOKAK :

( Merkez Sarıyer'de, Muhacir Mahallesi olarak anılan yerleşim bölgesi içindedir. Bu yerleşim bölgesi 93 Harbi denilen Osmanlı - Rus Harbi (1877) nedeni ile göç edenlerin yerleştirilmesi kuruldu. Burada kurulan yerleşim bölgesi nedeni ile alanda olan mandıranın (çiftliğin) alanı daralmış, sonrada tamamen kaldırıldı. Bu alanda sokaklardan biri de "Dilek Sokak" tır. Yeni yerleşim bölgesine gelip yerleşenler güçlükle karşılaşınca Hem Allah'a yakarır hem de Sarı Baba ile Kara Baba yatırlarına giderek dua eder, istekte bulunduklarından buradaki sokaklardan birine Dilek Sokak adı verilir. )


- DİLEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/</>< GERÇEK/LİK


- DİLEK/TEMENNİ[Ar.] ile KAYGI/ENDİŞE[Fars.]

( Özellikle, "İnşaallah" dendiğinde. )

( WISH vs. ANXIETY/CONCERN )


- DİLİ, DOĞRU KULLANMAK:
HER VATANDAŞIN/KİŞİNİN GÖREVİ ve/||/<>/> KENDİNE VE TOPLUMA YAPTIĞI YATIRIM


- DİLİ FARKLI OLSA DA KAVRAMLARI AYNI OLANLARI


- -Dİ'Lİ GEÇMİŞ ile/<> -MİŞ'Lİ GEÇMİŞ

( Belirli geçmiş. İLE/<> Belirsiz geçmiş. )

( İstenç/irâde devrede olduğunda. İLE/<> Yapılabilecek/değiştirilebilecek herhangi bir durum olmadığında. )

( Farkındalıkla, sorumluluğu üstlenilmiş eylemlerde/tutumlarda. İLE/<> Farkında olunmadan/olunmayabilinenlerde. )

( Görülen. İLE/<> Duyulan. )


- DİL'İ KULLANMAK ve VAROLMAK


- DİLİ ÖĞRENMEK/ÖĞRETMEK ile/ve/değil/||/<>/>/< DİLİ KULLANMAYI ÖĞRENMEK/ÖĞRETMEK


- DİL/İ ile/ve/değil/||/<>/> ANLATIM/I


- ... DİL/İ" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BAĞLAM/I


- DİLİMİN DÖNDÜĞÜNCE ... değil DİLİMİN DÖNDÜĞÜ KADARIYLA ...


- DİL'İN:
ÇEŞİTLERİ ile/ve/||/<>
LEHÇELERİ ile/ve/||/<> ŞİVELERİ ile/ve/||/<> AĞIZLARI

( ŞİVE[Fars.]: Söyleyiş özelliği. | Naz, eda, cilve. | Ağız. )

( ... İLE/VE/||/<> Bir dilin, bilinmeyen, çok eski dönemlerinde, kendinden ayrılmış kolları. İLE/VE/||/<> Bir dilin, izlenebilen tarihi dönemlerinde ayrılmış kolu. İLE/VE/||/<> Herhangi bir şivenin, daha çok, söyleyiş[telaffuz] özelliklerine bağlı olarak oluşan yerel kolları. )

( VARIANTES vs./and/||/<> DIALECTE vs./and/||/<> PATOIS vs./and/||/<> ACCENT )


- (DİLİN) DİLBİLGİSİ ile/ve/<>/değil/yerine AKLIN DİLBİLGİSİ


- DİL'İN:
DOĞUŞU ile/ve/<>/> KURULUŞU ile/ve/<>/> KULLANILIŞI


- DİLİN, FARKINDALIKLI KULLANIMI ile/ve FELSEFÎ BİLİNÇ


- DİLİN KULLANIMI ile/ve DİLİN AKLI


- Diline hizmet edenlerle KONUŞ!!!


- DİLİ/Nİ ARINDIRMAK ve/<> DÜŞÜNCENİ/ZİHNİNİ ARINDIRMAK


- DİLİNİN ALTI ile SÖZÜNÜN ARKASI


- DİLLE ANLATMAK ile/yerine DİLDE YANSITMAK


- DİLLE ZİKİR ile/ve KALPLE(SESSİZ) ZİKİR

( Zikr-i celî, Zikr-i cehrî, Zikr-i alâniye, Zikr-i lisâni. İLE Zikr-i hâfî, Zikr-i kalbi. )


- DİLLENME ile/değil DİLLENDİRME


- DİLMEN, RIDVAN (NAZİLLİ, 1962) :

( Boluspor'dan transfer edildi (1983), 4 sezon (1983 - 1987) Sarıyer'de tescilli kaldı. Bu süre içinde 119 lig, 7 kupa ve 1 turnuva maçı olmak üzere 127 resmi ve 22 özel maçla birlikte toplam olarak 149 maçta Sarıyer forması giydi. Lig maçlarında 29, kupa maçlarında 3 olmak üzere resmi maçlarda takımı hesabına 32, özel maçlarda da 15 olmak üzere toplam olarak takıma 47 gol kazandırdı. 6 kez Ümit ve 24 kez A Milli olmak üzere 39 kez Milli takım formasını giydi ve takım kaptanı olarak görev yaptı. Sarıyer'de oynarken 11 kez A Milli takımda oynadı. Fenerbahçe S. K. ne transfer ederek Sarıyer'den ayrıldı. Teknik eleman ve TV yorumcusu ve spor yazarı olarak görev yapmaktadır. )


- DİMÂ'[Ar. < DEM] ile DİMÂĞ[Ar. çoğ. EDMİGA]

( Kanlar. İLE Beyin. | Akıl, şuur. [Fars. HÛŞ] )


- DİMDİK ile/ve/||/<> DÜMDÜZ


- DIMDIZLAK


- DİMİ ile/değil "Dİ Mİ?" [DEĞİL Mİ?]

( Sıkı dokunmuş, bir tür pamuklu kumaş. İLE/DEĞİL Soru kipi olduğunu gösteren ayrık mi'lere, hangi zaman, zemin ve koşul olursa olsun, yazımlarımızda, boşlukların önemine ve okuyuculara gösterilmesi gereken saygının olmazsa olmazlığı! )


- DİMNE[Ar.] ile Dimne[Ar.]

( Süprüntülük. İLE Çakal adı.["Kelîle ve Dimne" adlı öykü kitabındaki] )


- DİMYAT ile Dimyat

( Seyrek ve yuvarlak taneli bir tür üzüm. İLE Mısır'da bir Akdeniz limanı ve Dimyat ili'nin başkenti. [Nil deltasında, Kahire'nin 300 km. kuzeyindedir.] )

( Dimyat'a, pirince giderken, eldeki bulgurdan olmak. )


- DİN DERSİ ile/ve/||/<> DÜN DERSİ


- DİN DIŞI ile DİN KARŞITI

( SECULAR vs. ATHEISM )


- DİN DÜŞMANLIĞI ile/ve/değil/||/<>/< DİN KARŞITLIĞI


- DÎN[Ar. çoğ. EDYÂN] ile DÎN[Ar.]

( Allah'a inanma ve bağlanma. İLE Her Güneş ayının 24. günü. | Kalemi korumakla görevli sayılan melek. )


- DİN:
İMAN ve/<> ÜMİT ve/<> AŞK


- DİN:
[<> Lat.] LIGARE ile/ve/> RE-LIGARE :
RELIGION

( İlk bağ.[göbek bağı][içeriden] İLE/VE/> İkinci bağ.[süt][dışarıdan] > )

( Anneden. İLE/VE/> Babadan/senden. > )

( Nur bağı. İLE/VE/> Ruh bağı. > )

( Ancak, kendiyle ve tüm çevresindekilerle bağ kuran/kurabilen, din sahibi olur. )


- DİN ÖNCESİ ile/ve/<> DİN ÖTESİ

( Ekin(kültür). İLE/VE/<> Folklor. )

( Din öncesi ve din ötesi )


- DİN:
(YAŞAMSAL BİR) OLGU ve/<> (BİR) YANSIMA/TECELLİ ve/<> (YÜKSEK BİR) ANLAYIŞ/İDRAK ve/<> (YÜCE/ULVÎ BİR) KEŞİF ve/<> (YÜCE/ÂLÎ BİR) DENEYİM


- DİN ile/ve ASKERİYE


- DİN ile DİN ile DIN[Fr. < Yun.]

( ... İLE Bir şeyin en yüksek ve sivri noktası. | İlmek. İLE C.G.S. dizgesinde, bir gramlık bir kütlenin hızını, saniyede bir santimetre artıran güç birimi. [Bir Newton, 10[üssü]5 DIN'e eşittir.] )


- DİN ile DİNDAR ile DİNİ DAR


- DİN ile/ve/= DÜZEN


- DİN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< FELSEFE

( Anlama ilişkin soruların akıl ile değil kurguyla yapılacağına yönelik yaklaşımı, felsefenin soruları içinde kalarak yanıtlamaya çalışmak. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Kişinin [ve evrenin] sorularına aklın sınırları içinde kalarak yanıt vermeye çalışmak. )

( GAZÂLÎ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KANT )

( Avam'ın "felsefesi". İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Havas'ın "dini". )


- DİN ile/ve/<> İNSAF

( İnsaf, dinin yarısıdır. )

( To be fair is the half of religion. )

( DİN: Kalpsiz dünyanın kalbi. )

( RELIGION vs./and/<> TO BE FAIR/REASONABLE, TO BEHAVE FAIRLY )


- DİN ile/ve KÜLTÜREL DEĞER(LER)


- DİN ile/ve/değil/||/<> MEZHEB/MEZHEP ile/ve/değil/||/<> TARİKAT

( Bir dinin çeşitli görüş ayrılıkları nedeniyle ortaya çıkan kollarından her birine verilen ad.["DOKTRİN" olarak da adlandırılır] | Yol. İLE/VE/DEĞİL/||/<> Aynı dinin içinde bazı yorum ve uygulama farklarına dayanan, bazı ilkelerde birbirinden ayrılan Tanrı'ya ulaşma ve onu tanıma yollarından her biri. | Bir şeyhe bağlı kişiler için konulmuş olan manevi, ahlâkî ve toplumsal kuralların tümü ve bu kurallara göre örgütlenmiş kurum. | Yol. )


- DİN ile TEK TANRILI DİN


- DİN ile/ve TERCİH (ETMEK)


- DİN ile TİN


- DİN ile/ve/<> TİN


- DİN ve/<> YAŞAM ve/<> ETKİNLİK ve/<> İŞBÖLÜMÜ-İŞBİRLİĞİ


- DİNAMİK/DYNAMIC[İng.] değil/yerine/= DEVİNGEN


- DİNAMİK değil/yerine/= DEVİMBİLİM


- DİNAMİK değil/yerine/= DEVİMLİ/DEVİNGEN/DİRİMLİ/ETKİN/DEVİMSEL


- DİNAMİT ile/değil DİNAMİK


- DİNAMİTLER değil DİNAMİKLER


- DİNAMİZM değil/yerine/= DEVİMSELLİK / DEVİMSELCİLİK


- NAYET değil DİYANET


- DİNAYET değil DİYÂNET


- DİNAZOR değil DİNOZOR


- DİNÇ, ALİ (İST. 1931, 1990) :

( Büyükderelidir. Ticaretle uğraştı "Fırıncı Ali" olarak tanınır. Sarıyer Halkevi bünyesinde çalıştı ve CHP saflarında siyasete atıldı. İlçe yönetim kurullarında görev aldı. CHP İlçe Başkanlığı yaptı. Sarıyer'i temsilen İstanbul Belediye Meclisi üyeliği yaptı. Pek çok dernekte üye ve yönetici olarak görev yaptı. )


- DİNÇ, CÜNEYT (SARIYER, 1935) :

( Üniversite tahsilini yarım bırakıp İş Bankasında memuriyete başladı ve aynı bankanın değişik şubelerinde memur, şef, müdür yardımcısı ve müdür olarak çalıştıktan sonra emekli oldu. Sarıyer Spor Kulübü'nde 2 dönem yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptı. Kulübün Divan Kurulu Üyesidir. )


- DİNÇ/LİK ile/ve DEVİMSEL/LİK[DİNAMİK/LİK]


- DİNÇ/LİK ile/ve/<>/ya da DİNGİN/LİK

( TENDÜRÜST/TÜVANA/ZİNDE ile/ve/<>/ya da ... )

( ... ile/ve/<>/ya da SAKİN )


- DİNÇMEN, ERCÜMENT (İST. 1954) :

( Galata'dan transfer edildi ve bir sezon (1975/76) tescilli kaldığı Sarıyer'de 30 lig 4 kupa ve 1 turnuva maçı olmak üzere 35 resmi ve 7 özel maçla birlikte toplam 42 müsabaka oynadı. Bolu'ya transfer ederek Sarıyer'den ayrıldı. )


- DİNDAR/DİNDAŞ ile ASHÂB-I NAKL

( ... İLE Vahyi esas alarak düşünen herkes. )


- DİNDAR ile ATEİST-DİNDAR


- DİNDAR ile DİNCİ


- DİNDAR ile "KİNDAR"


- DİNDE:
FEDÂKÂRLIK ile/ve/||/<>/> ÖLÇÜLÜLÜK ile/ve/||/<>/> ÜMİTVÂRLIK


- DİNERKİ(TEOKRASİ) ile/ve/<> DİNERKÇİLİK(KLERİKALİZM)

( (")Siyasal erkin, Tanrı'nın "temsilcileri oldukları"na inanılan "din adamları"nın elinde bulunduğu, "toplumsal", "siyasal" "düzen."(") İLE/VE/<> (")Dinin ve din kurumlarının, toplum yaşamının türlü kesimlerindeki yerini güçlendirmeyi amaçlayan, "toplumsal" ve "ekonomik" akım.(") )


- DİNGİL ile/değil/yerine/>< DİNGİN


- DİNGİNCİLİK ile/ve BİLİNEMEZCİLİK

( QUIETISM vs./and AGNOSTICISM )


- DİNGİNCİLİK ile/ve VAROLUŞÇULUK

( QUIETISM vs./and EXISTENTIALISM )


- Dinginliği DİNLE!!!


- Dinginliğin için DİNLE!!!


- Dinginliğin için SUS!!!


- DİNGİNLİK (TERVİH)


- DİNGİNLİK ve DENGE


- DİNGİNLİK ile HAREKETSİZLİK

( Hareketsiz kalma, eylemde bulun; çünkü etkinlik hareketsizliğe üstündür; hareketsizlik manevi yaşamı köreltir. )

( Ayrılık ve görünümlerin bir ve bütün olduğunu kavramak için aklın sakinleştirilmesi ve dinginlik kazanması gereklidir. )

( INERTIA vs. MOTIONLESS )


- DİNGİNLİK ve/<> HAREKETTE DİNGİNLİK


- DİNİ:
ANLADIKTAN SONRA YAŞAMAK ile/ve/değil/yerine YAŞADIKTAN SONRA ANLAMAK

( [not] RELIGION: LIVING AFTER UNDERSTANDING vs./and/but UNDERSTANDING AFTER LIVING
UNDERSTANDING AFTER LIVING instead of RELIGION: LIVING AFTER UNDERSTANDING )


- DİNÎ BİLGİ ile/ve İLMÎ BİLGİ ile/ve İRFANÎ BİLGİ

( Savm-ü-salât-ü Hacc ile sanma biter zâhid işin, İnsan-ı Kâmil olmaya, lâzım olan, irfân imiş )


- DİNİ İNANÇ ile/ve/değil "DİNİ KAYGI"


- DİN-İ İSLÂM ile/ve/<> DİN-İ FITRAT ile/ve/<> HAKK DİN

( Hz. Muhammed. İLE/VE/<> Hz. İbrahim. İLE/VE/<> Hz. Musa. )


- DİNÎ SÖYLEM ile TEOLOJİK SÖYLEM


- DİNÎ ile DİNLEŞTİRİLMİŞ


- DİN-İ/İMÂN-I MÜBÎN ile/ve/||/<> KİTÂB-I/KUR'ÂN-I MÜBÎN

( Açık, meydanda olan din, İslâm Dini. İLE/VE/||/<> İyiyi, kötüyü, hayr'ı, şer'i bildiren kitap. )

( İnsanı anlatır. İLE/VE/||/<> Yasa ve düzeni anlatır. )

( İlim ve irâdeye bağlıdır. İLE/VE/||/<> İrfan ve ihtiyâra bağlıdır. )


- DİNİN DİLİ ile/ve İLMİN DİLİ ile/ve EDEBİYATIN DİLİ


- [ne yazık ki]
DİNİN, ...:
"EMİRLERİ" ile/değil/yerine/>< KAVRAMLARI


- DİNLE! ve dinlet!


- DİNLE! ve/||/<> YÜZLEŞ! ve/||/<> ANLA!

( [yoksa] Dilin, seni sağır eder. VE/||/<> Kalbin, seni esir eder. VE/||/<> Zihnin, seni deli eder. )


- DİNLEME AYGITI ile/değil KAYIT AYGITI


- DİNLEMEK ve/||/<>/>/< AŞKINLIK

( TO LISTEN and/||/<>/>/< TRANSCENDENTALNESS )


- DİNLEMEK ile/ve/> DENEMEK

( TO LISTEN vs./and/> TO TRY )


- DİNLEMEK ve/||/<>/> DİNLENMEK


- DİNLEMEK ile/ve/<> İZLEMEK


- DİNLEMEK ile/ve/<> SABIR/SABRETMEK

( TO LISTEN vs./and/<> PATIENCE )


- DİNLEMEK ile/ve "TAKİP ETMEK"

( TO LISTEN vs./and "TO FOLLOW UP" )


- DİNLEMEME/... "ÖZGÜRLÜĞÜ" değil DİNLEMEME/... OLANAĞI


- DİNLEMEMEK ile/ve/||/<> BASTIRMAYA ÇALIŞMAK ile/ve/||/<> ORTAMDA DEĞİLMİŞ GİBİ DAVRANMAK


- DİNLEMEMEK ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/>/< NANKÖRLÜK

( Bir tek, nankörler dinlemez! )


- DİNLEMİŞ/DİNLİYOR GİBİ GÖRÜNMEK ile/değil/yerine DİNLEMEK


- DİNLEMİYORSUNUZ değil DUYAMIYORSUNUZ SANIRIM


- DİNLENMEK ile/ve/||/<>/< ANA DİLİNDE DİNLENMEK


- DİNLENMEK/DİYLEM ile/ve/<> DİNGİNLEŞMEK

( Dinleyen dinlenir. [başkaları da dinleyeni dinler!] Dinleyen dinlenir. [yorulmaz, dinginleşir ve gelişir!] )


- DİNLEŞTİRİLMİŞ ile DİNSELLEŞTİRİLMİŞ/DİNÎLEŞTİRİLMİŞ


- DİNLEYELİM! ve/||/<> YÜZLEŞELİM! ve/||/<> ANLAYALIM!

( [Yoksa ...] Dilimiz, bizi sağır eder. VE/||/<> Kalbimiz, bizi tutsak eder. VE/||/<> Zihnimiz, bizi deli eder. )


- DİNLEYEN ile/ve/||/<> OKUYAN

( Ne düşüneceğini öğrenir. İLE/VE/||/<> Nasıl düşüneceğini öğrenir. )


- DİNLEYENİN OLMAMASI ile/değil ANLAYANIN OLMAMASI

( Dinleyeni olmadığından değil anlayanı olmadığından sessizleşir insan. )


- DİNLİYİM ile/değil DİNLEYEYİM


- DİNO, SABRİ (İST. 1942 - 1990) :

( Tarabya S.K. nün yetiştirdiği çok önemli futbolculardan biridir. Genç yaşta Galatasaray'a transfer oldu ve sonra da Beyoğluspor'a geçti. Bu takımda çok başarılı olunca 1964'te Beşiktaş tarafından transfer edildi. 1966/67 sezonunda kaleyi devraldı ve 1975 yılına kadar 194 maçta forma giydi. Beşiktaş'ın şampiyonluklarında büyük pay sahibi oldu. 12 kez A Milli takım formasını giydi. Futbolu bıraktıktan sonra ticarete atıldı. Kendi ismini taşıyan erkek gömlekleri imalatı ve satış mağazaları açtı. Fakat ekonomik sıkıntılar sonucu bunalıma girerek, 14.01.1990 günü Boğaziçi Köprüsünden atlayarak atarak intihar etti. )


- DİNSEL METİN ile KLÂSİK METİN

( RELIGIOUS TEXT vs. CLASSICAL TEXT )


- DİNSEL ile/ve/değil/yerine DİLSEL

( Sınırlayıcı olabilir. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Birleştirici, buluşturucu, uzlaştırıcı[dır]. )


- DİNSİZ ile/ve/değil/||/<>/< DENSİZ


- DİPDİBE (OTURMAK, YAŞAMAK)


- DİPLEJİ ile HEMİPLEJİ ile KUADRİPLEJİ

( Bacakların, kollardan daha fazla etkilenmesidir. İLE Gövdenin aynı tarafındaki kol ve bacak etkilenmeleridir. [Kol tutulumu, genelde daha fazla olur.] İLE Tüm kol ve bacak etkilenmeleridir. )


- DİPLEJİ/DİPLEGIA[İng.] değil/yerine/= İKİ TARAFLI FELÇ

Bugün[09 Kasım 2025]
itibarı ile 34.754 başlık/FaRk ile birlikte,
34.754 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(34/140)