Bugün[09 Kasım 2025]
itibarı ile 34.754 başlık/FaRk ile birlikte,
34.754 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.


Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...

(120/140)


- TALİH = FORTUNE[İng., Fr.] = SCHICKSAL[Alm.] = FORTUNA[Lat.]


- TALİH ile/ve/= TA'Lİ(İKİNCİL)


- TALÎK[Ar.] ile TA'LÎK[Ar. < ALAK | çoğ. TÂ'LÎKAT]

( Güleryüzlü. | Düzgün söz söyleyen. İLE Asma/asılma. | Bir şeye bağlı gösterme. | Geciktirme, askıda bırakma/bırakılma. | Belirli bir zamana bırakma, te'hîr. | Hat sanatında bir yazı biçimi. )


- TÂLİK[Ar. TA'LİK < ALAK] ile TÂLİK[Ar. TA'LİK] ile TALİKA[Bulg. TALİGA < Mac.] ile TÂLİK'UT TÂLİK(ÂT)[Ar.]

( Asma, asılma. | Bir koşul ile bağlama, bir konuyu başka bir konuya bağlı kılma. | Belirli bir zamana bırakma, geciktirme, erteleme. İLE Îran'da XI. ve XII. yüzyılda tevkî ve rikā' yazılarından geliştirilmiş bir yazı çeşidi.[Türkçe'de nestâlik yazıya da tâlik denmiştir.] İLE Dört tekerlekli, üstü kapalı bir çeşit hafif at arabası. İLE Bir kitabın bazı yerlerini açıklamak ve eleştirmek amacıyla sayfa kenarlarına konan ya da ayrıca bir risâle biçiminde yazılan notlar. )


- TÂLİKAT[Ar.] ile/ve/||/<>/> MÜBÂHASAT[Ar. < MÜBÂHESE]

( Bir kitabın bâzı yerlerini açıklamak ve eleştirmek amacıyla sayfa kenarlarına konan ya da ayrıca bir risâle biçiminde yazılan notlar. İLE/VE/||/<> Bir konu üzerine iki ya da daha fazla kişinin kendi arasında yaptığı konuşmalar. | Bahse girişmeler. İddialı ve karşılıklı konuşmalar. )


- TALİKAT ile TARİKAT["TA:RİKAT" değil TARİKAT]


- TA'LİL-İSTİKRÂ ile/ve TAHLİL-TERKİP


- TA'LÎM[Ar. < İLM | çoğ. TA'LÎMÂT] ile TA'LÎN[Ar.]

( Öğrenme, öğretme, öğretim, öğretilme. | Okutma, ders verme/verilme. | Meşk ile yetiştirme. | Askerlik idmanı. | İdman, egzersiz. İLE Açığa vurma/vurulma. )


- TA'LÎM(< İLM) ile TEMRÎN

( Aklı eğitmek, öğrenme, öğretim. İLE Alıştırma, idman yaptırma, egzersiz. )


- TALİMAT ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TALEP


- TA'LÎMÎ[Ar.]/DİDAKTİK[Fr./İng.] değil/yerine/= ÖĞRETİCİ/ÖĞRETÇİ


- TALİP[< TALEP] ile/ve/||/<>/> TALİM


- TÂLİP değil/yerine/= İSTEYEN


- TALİS[Lat. < TALIS] değil/yerine/= BÖYLE, BUNUN GİBİ


- TA'LİYE[Ar.] ile TAHLİYE[Ar. < HALÂ, HALVET, HALV]

( Bir şeyi yükseltme. İLE Boşaltma, boş bırakma. | Serbest bırakma, salıverme. )


- TALTİF[Ar. < LÛTF çoğ. TALTÎFÂT] değil/yerine/= ÖDÜLLENDİRME

( LÛTUFLAR, İHSANLAR)] ile ABCDEF ( GÖNÜL OKŞAMA, GÖNLÜ HOŞ ETME ] YUMUŞATMA,YUMUŞATACAK BİR İLÂÇ KULLANMA ] RÜTBE, NİŞAN, MAAŞ ARTIRIMI GİBİ ŞEYLERLE SEVİNDİRME )


- TALYUM[Fr. THALLIUM] ile

( Atom numarası 81, atom ağırlığı 204,39, yoğunluğu 11,85 olan, 303 °C'de eriyen, fizik özellikleri bakımından kurşuna çok yaklaşan, tuzları ve bileşikleri zehirli bir öğe. [Simgesi: Tl] )


- TAM ALGI = İDRAK-İ DAKİK = APPERCEPTION[İng., Fr., Alm.] = PERCIPERE[Lat.]


- TAM AYRI TUTMA/İSTİSNA ile/ve/||/<>/> BÖLÜMSEL/KISMÎ AYRI TUTMA/İSTİSNA


- TAM BİLGİ İLE EKSİK BİLGİ İLE ASİMETRİK BİLGİ ile/||/<> BİLGİ DURUMLARI

( Oyunlarda bilgi seviyeleri. )

( Formül: Perfect Bayesian Equilibrium )


- TAM DOĞRU DEĞİL değil PEK DOĞRU DEĞİL


- TAM, DOĞRU VE DÜZENLİ YAZMAK ile/ve VURGULU KONUŞMAK


- TAM EMİN OLMAK değil EMİN OLMAK


- TAM GÖLGE ile/ve ALA GÖLGE


- TAM İFADE/MESAJ ile/ve EKSİKLİ İFADE/MESAJ ile/ve META İFADE/MESAJ

( Gözlem. Düşünce. Duygu. İstek. Sınır/Sonuç. )


- TAM İKİLEME ile YARI İKİLEME

( FULL REDUPLICATION vs. PARTIAL REDUPLICATION )


- İSTİDÂD:
TAM ile/ve/değil/||/<> EKSİK


- TAM MÜREKKEB ile/ve TAM OLMAYAN MÜREKKEB

( Haber | İnşa İLE/VE ... )

( Doğru ve yanlışa olasılığı olanlar.[tam haber tümceleridir!] İLE/VE ... )


- TAM NİSBET / NİSBET-İ TÂMME ile NİSBET-İ NÂKISA / GAYR-I TAM NİSBET

( İnşâî | Haberî[İsim | Fiil] İLE/VE Takyidî | İzâfî )

( Nispet-i Tâmme= Tümce(cümle) * HABERİYE(-İsim(dır/dir) ve -Fiil(saklı dır/dir) * İNŞÂİYE(Emir, Soru, Nehiy, Temenni). İLE Nispet-i Nakısa(Eksik nispet)= Tamlama )


- TAM OLAN SÖZ ile/ve TAM OLMAYAN SÖZ

( el-KAVLU'T-TÂM ile/ve el_KAVLU ĞAYRU'T-TÂM )

( FÂRÂBÎ )


- TAM OLARAK ... değil/yerine YETERİ KADAR ...


- TAM PANSİYON ile/||/<> YARIM PANSİYON

( Kahvaltı ve akşam yemeği verilir. İLE/||/<> Öğle yemeğinin de olmasıdır.[İşletmeye göre değişkenlik gösterir.] )


- TAM TAHNÎT ile/değil/yerine YARIM TAHNÎT

( Mısır'da. İLE/DEĞİL/YERİNE Osmanlı'da. )

( TAHNÎT: Ölüyü, bozulmaması için belirli bir yapı ve oranda ilâçlama, koruma. )


- TAM ÜSTÜNE BASMAK ile CUK OTUR(T)MAK


- TAM ZİNCİR ile/ve EKSİK ZİNCİR


- TAM ile/ve/değil/||/<>/< AÇIK/NET


- TA'M[Ar. çoğ. TUÛM] ile TAM'[Ar. < TAM]

( Tama eden. İLE Doymazlık, çok isteme, açgözlülük. )


- TA'M[Ar. çoğ. TUÛM] ile TAMA'[Ar.]

( Yeme. | Tad, lezzet. İLE Doymazlık, çok isteme, açgözlülük. )


- TAMA ile DOYMAZLIK | ÇOK İSTEME | AÇGÖZLÜLÜK


- TAMAH[Ar. TAMA] ile/değil/yerine İSTEK

( Açgözlülük. | Bir şeyi gönülden ve/ya da zihinden geçirerek netleştirmeden düşünmek, hayal etmek. İLE Tanımlı, net, bir nebze daha bilişsel karşılığı olan düşünüş. )


- TAMAM" değil/yerine/>< ÇABA/GAYRET


- TAMAMEN "BOMBOŞ" değil TAMAMEN BOŞ (ya da BOMBOŞ)


- TAMAMEN ile SONUNA KADAR


- TAMAMLAMAK ile BİTİRMEK

( FaRkLaR Kılavuzu dışında, hiçbir İngilizce sözlüğü, şu iki sözcük arasındaki farkı açıklamaz.

TAMAMLAMAK ile BİT(İR)MEK
[ www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/15835 ]

Bazı kişiler, aralarında hiçbir farkın olmadığını söylese de FaRkLaR'ı vardır!

Eğer doğru biriyle evlenirseniz, tamamlanırsınız; eğer yanlış biriyle evlenirseniz, bitersiniz.

Eğer eşiniz, sizi başka biriyle yakalarsa tamamen bitersiniz; eğer eşiniz, alışverişi çok seviyorsa öyle bir bitmişsinizdir ki...

Bu arada, Sokrates'in önemli sözünü anımsamakta yarar var...
"Her koşulda evlenin! Eğer eşiniz, iyi çıkarsa mutlu olursunuz. Eğer kötü çıkarsa filozof olursunuz."

image )

( COMPLETE vs. FINISH )


- TAMAMLANMA İSTEĞİ ve/||/<> EKSİKLİKTEN UZAKLAŞMA İSTEĞİ


- TAMAMLA(N)MAK ile/ve/<> BÜTÜNLE(N)MEK


- TAMAMLA(N)MAK ile OLMAK

( "Şu ya da bu olmak" değil yalnızca olmak. )

( Olmak, her şeye tanık olmayı gerektirir. )

( Olmayı bilmemiz gerekmez fakat bilmek için de olmak zorundayız. )

( MÜTEMMİM: Tamamlayan. )

( TO (GET) COMPLETE vs. TO BE
Not being this or that, but just being.
To be needs, everything must be witnessed.
You need not know to be, but you must be to know. )


- TAMAMLANMAZLIK ve/||/<> GÖDEL


- TAMAMLAYAMADI değil TAM ANLAYAMADI


- TAMAMLAYICI ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DESTEKLEYİCİ


- TAMARİN ile PAMUK BAŞLI TAMARİN

( ... İLE Kuzey Kolombiya’nın ormanlarında yaşarlar. )

( )

( ... cum SAGUINUS OEDIPUS )

( gfgdsfgdf )


- TAMAS ile

( Karanlık, atalet, pasiflik. Kozmik Cevher'in oluşturduğu üç vasıftan(guna'lar) biri. (Rajas, Tamas, Sattva) )


- TÂMÂT[Ar.] ile DAMAT[Ar.]

( Uygunsuz, saçmasapan söz. İLE ... )


- TAMBUR[Ar. TANBÛR]/PANTUR[Sümerce] ile/ve YAYLI TAMBUR

( Türk müziğinin piyanosu olarak kabul görür. Havanın sıcak, soğuk ya da nemli oluşuna göre çıkardığı ses değişebilir. İLE/VE ... )


- TAMBUR[Ar. < TANBUR] ile TAMBUR[Fr.]

( Klasik Türk müziğinin başlıca çalgılarından biri olan, yay ya da mızrapla çalınan, uzun saplı, telli çalgı. İLE Silindir biçiminde kap. )


- TAMBURACI ile TAMBURÎ/TANBURÎ[Ar.]

( Tambura çalan ya da yapan kişi. İLE Tambur çalan kişi. )


- TAMER, YILMAZ (BAHÇEKÖY, 1957) :

( Sigorta şirketinden emekli oldu. Uzun yıllar amatör olarak futbol oynadı. Bahçeköy Spor Kulübünde uzun yıllar yönetim kurulu üyesi olarak görev aldı. 2004 - 2009 döneminde Bahçeköy Belediye Meclisinde MHP üyesi olarak bulundu. )


- TAMGALARDA:
ON ve/||/<> OK

( Evren, varoluş. VE/||/<> İnsan. )


- TAMİM[Ar.]/SİRKÜLER[Fr.] değil/yerine/= GENELGE | GENELEME/GENELLEŞTİRME


- TAMİR ile TELÂFİ ile TASHİH[< SIHHAT]


- TAMİRAT ile/değil TADİLAT


- TAMİRCİ[Ar.]/YEMENİCİ[Ar.] ile KÖŞKER/KÖŞGER[Fars. < KEVŞGER]

( ... İLE Ayakkabı tamircisi. )


- TAMLAMA ile TAMLAYAN ile TAMLANAN

( Bir adın, başka bir ad, adıl[zamir] ya da ön adla[sıfat] birlikte oluşturduğu sözcük öbeği, düzenleme[terkip]. İLE Tamlamalarda temel olan bir adın anlamını açıklayan ad, adıl[zamir] ya da adıl[sıfat], belirten. İLE Tamlamada anlamı belirtilen, açıklanan ad, belirtilen, mevsuf. )

( (SYNTACTIC) COMPOUND )


- TAMLAMA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TANIMLAMA


- TAMLIK İLE TUTARLILIK İLE KARAR VERİLEBİLİRLİK ile/||/<> MANTIK SİSTEM ÖZELLİKLERİ

( Formel sistemlerin temel özellikleri. )

( Formül: Gödel: Tam ve tutarlı olamaz )


- TAM-LIK ile KEMÂL

( Ayrılmaz olanı, ayırmamalısınız. )

( KEMÂL: Eril ve dişilliğin aşılmasındaki birlik. )

( GÜZELLİK/KEMÂL:
* TENASÜB-Ü ÂZÂ(ÖRGENLERİN UYUMU)
* AKIL
* AHLÂK
* ÇÖZÜM ÜRETEBİLMEK )

( You must not separate the inseparable. )

( WHOLENESS/COMPLETENESS vs. MATURITY/RIPENESS )


- TAM/LIK ile/ve/değil/yerine YETERLİ/LİK


- TAMMÂ'[Ar. < TAMA] ile TAMA'[Ar.]

( Son derece tamah eden. İLE Doymazlık, çok isteme, açgözlülük. )


- TAMMÂT[Ar.] ile TÂMMÂT[Ar.]

( Anlamsız, uygunsuz, saçma sözler. İLE Kıyâmet. )


- TAMPONAT[İng. < TAMPONADE] değil/yerine/= BASKILANMA


- [Ar.] TA'M[çoğ. TUÛM] ile TAMA'

( Yeme. | Tad, lezzet. İLE Doymazlık, çok isteme, açgözlülük. )


- TAN YELİ ile TAN YERİ

( Sabaha doğru çıkan hafif yel/rüzgâr. İLE Güneşin doğmak üzere olduğu sırada, ufukta hafifçe aydınlanan yer. )


- TAN, SUAT (KAZAKLI/NEVŞEHİR, 1969) :

( Anavatan Partisinde siyaset yaptı, 1999 - 2004 ve 2004 - 2009 dönemlerinde Sarıyer Belediye Meclis üyesi olarak görev yaptı. )


- TAN, ÜNAL (İST. 1938 - ?) :

( Feriköy'den transfer edildi ve dört sezon Sarıyer S. K. de tescilli kaldı. Bu süre içinde 43 lig, 3 kupa ve 1 özel maç olmak üzere 47 resmi ve 12 özel maçla birlikte toplam olarak 59 maçta oynadı. Futbolu bıraktıktan sonra uzun süre Fenerbahçe altyapısında antrenör olarak görev yaptı. )


- TANATOLOJİ ile ...

( Ölümü konu alan bilim dalı. )


- TANATOS/THANATOS[İng.] değil/yerine/= ÖLÜM İÇGÜDÜSÜ


- TAN/AYDINLIK/IŞTIN:
GEÇİCİ ile/ve/<> GERÇEK

( Tan yerinde, gün doğmadan beliren, sonradan kaybolan, geçici aydınlık/tan, yalancı tan. İLE/VE/<> Tan yerinde, gün doğuncaya kadar süren kesintisiz aydınlık. )

( FECR-İ KÂZİB ile/ve/<> FECR-İ SÂDIK )


- TANE TANE/CEV CEV[Fars.]

( CEV CEV )


- TANE ile/ve/değil/=/||/<>/> DÂNE[Fars.]

( Herhangi bir sayıda olan şey, adet. | Bazı bitkilerin tohumu. | Çekirdekli küçük meyve. )


- TANE/ADET[Ar. < ADED] ile/ve/||/<> KAT ile/ve/||/<> KEZ/KERE[Ar. < KERRE]

( Nesnelerdeki niceliği/sayıyı gösterir. İLE/VE/||/<> Yukarı doğru yineleme/tekrar. İLE/VE/||/<> Eylemlerdeki niceliği/sayıyı ve yana doğru yinelemeyi/tekrarı gösterir. )


- TANFER, MEHMET :

( Sarıyer'de terzi, iki dönem Maden Maehallesi muhtarı olarak görev yaptı. )


- TANGA KÜLOT ile SLIP KÜLOT ile G STRING


- TANGA ile/değil TANGO


- TANI/TEŞHİS[Ar.] ile SAĞALTIM/ONDURMA/REHABİLİTASYON/REHABILITATION[İng.]


- TANI ile/ve/||/<> TANIM

( DIAGNOSIS vs./and/||/<> DEFINITION )


- TANI! ve/<> UYUMLU OL! ve/<> MUTLU YAŞA!

( RECOGNIZE! and/<> BE HARMONIOUS! and/<> LIVE HAPPY! )


- TANIDIĞIM (BİRİ) ile TANIYABİLDİĞİM (BİRİ) ile TANINABİLECEK (BİRİ)


- TANIDIK MASA ile/ve/||/<> BİLİMSEL MASA

( Kalıcı, sürekli. İLE/VE/||/<> Boşluk. )

( bkz. EDDINGTON )


- TANIDIK/LAR ile/değil/yerine DANIŞMAN/LAR


- TANIK OLMA (ŞUHUD)


- TANIKLIK ile/ve/||/<> İÇ TANIKLIK ile/ve/||/<> GELİŞTİRİCİ TANIKLIK


- TANIKLIK ile/ve/||/<>/> TANIŞIKLIK


- TANIM, TARİF = TA'RÎF = DÉFINITION


- TANIM ile/ve/||/<> BİLGİ

( Kavranılanlar[durumlar/olgular] için geçerli olan. [Kavramaya hizmet edenler için.] İLE/VE/||/<> Nesneler için geçerli olan. )

( DEFINITION vs./and/||/<> INFORMATION )


- TANIM ile/ve/değil/||/<>/< DURUM

( [not] DEFINITION vs./and/but/||/<>/< STATE/CONDITION )


- TANIM ile/ve/||/<>/> DURUM

( DEFINITION vs./and/||/<>/> STATE/CONDITION )


- TANIM ile/ve/||/<> GÖSTERGE

( vs./and/||/<> INDICATOR )


- TANIM ile/ve/=/<> HADD


- TANIM ile/ve/<> İSPAT/İSBAT

( DEFINITION vs./and/<> TO PROVE )


- TANIM ile/ve/||/<> KURAL

( DEFINITION vs./and/||/<> RULE )


- TANIM ile/ve/<> NEDEN

( Tanım, nedene giden, en kısa yoldur. )

( DEFINITION vs./and/<> CAUSE/REASON )


- TANIM ile/ve/<> ÖRNEK

( Örnekte/benzetmede, hata olmaz/olmamalıdır! [Teşbihte, hata olmaz!] )

( Yanlış örnek, örnek değildir! [Su-i misal, misal teşkil etmez!] )

( DEFINITION vs./and/<> SAMPLE/EXAMPLE/MODEL/TYPE/PATTERN )


- TANIM(HADD) ile TANIMLANAN(MAHDÛD)


- TANIM = TARİF = DEFINITION[İng., Alm.] = DÉFINITION[Fr.] = DEFINITIO[Lat.] = HOROS, HORISMOS[Yun.] = DEFINICIÓN[İsp.]


- TANIM ile/ve/=/||/<>/< ÜÇLEME


- TANIMA:
ERKEK ve/||/<> KADIN ve/||/<> ÇOCUK ve/||/<> KARDEŞ ve/||/<> ARKADAŞ ve/||/<> DOST

( Toklukta. VE/||/<> Yoklukta. VE/||/<> Yaşlılıkta. VE/||/<> Mirasta. VE/||/<> Yolculukta. VE/||/<> Zor durumda. [GÖRÜLÜR / BELİRLİ/BELİRGİN OLUR] )


- TANIMA:
YETKİN BİLME ile/ve/||/<> YETERİNCE BİLME


- TANIMA ile/ve/<> ANIMSAMA

( Tanıma, size verilen bir uyarıcıyla daha önce karşılaşıp karşılaşmadığınıza karar vermenizi gerektirir. )

( Tanıma durumunda daha fazla sayıda "ara-bul-geri getir" ipucu bulunduğundan, belleğimiz ipuclarının hepsini ya da çoğunu kullanır ve bizi anımsama durumuna taşır. )

( Ne kadar çok ara-bul-geriye getir ipucu varsa, anımsama da o derece iyi olur. )

( Anımsamayla ilgili araştırmalarda, ara-bul-geriye getir ipucları kaybolmasının, anımsayamama olayının en belirli başlı nedenlerinden biri olduğunu gösterir. )

( Kodlama sırasında kullanılan örgütleme düzeni, ara-bul-geriye getir anında ipucu olarak kullanılır. )

( Örgütleme düzenini, büyüdüğünüz ve iyi bildiğiniz bir mahalleye benzetebiliriz. Kodlama sırasında bu mahallenin belirli sokaklarını ve bu sokaklarda daha önceden bildiğiniz evleri ziyaret eder ve size verilen, yeni bilgileri bu evlere bırakırsınız. Sizden bilgiler yeniden geri istendiğinde, başka bir deyişle anımsama sırasında, yerlerini çok iyi bildiğiniz evleri yeniden sırayla ziyaret eder ve bırakmış olduğunuz bilgilere ulaşırsınız. )

( Her olay bir bağlam içinde oluşur. Öğrenme anındaki bağlam, anımsama anındaki bağlama ne kadar benzerse, anımsama o kadar kolay olur. -örnek ise- Sınav ortamına benzer bir ortamda bilgi öğrenilirse, sınavda anımsanması daha kolay olur. Neşeliyken öğrendiğiniz bir şiiri, üzüntülü bir hal içindeyken anımsamanız zorlaşır. Hüzünlü bir ortamda öğrenilen bilgiler hüzünlü bir ortamda; sevinçli ve mutlu bir haldeyken öğrenilen bilgiler ya da meydana gelen olaylar sevinçli ve mutlu durumlarda daha kolay anımsanır. )

( Anımsanması istenen şeyleri örgütleyerek ara-bul-geriye getir ipucunun verimliliği artırılabilir. )

( CODING vs./and/<> STORAGE vs./and/<> RETRIEVAL )


- TANIMA ile/<> AYRILMA

( Kişilerin birbirini tanıması için en iyi zaman, ayrılmalarına en yakın zamandır. )


- TANIMADAN/ANLAMADAN YARGILAMAMALI


- TANIMADIĞINDAN KORKMAK ile/değil/yerine SENİ TANIMAYANDAN KORKMAK


- [ne yazık ki]
SAVAŞ:
TANIMADIKLARIMIZLA ile/ve/||/<>/< TANIDIKLARIMIZLA ile/ve/||/<>/< KENDİNLE


- TANIMAK ile/ve/<> GÜVENMEK


- TANIMAK ile/ve/||/<> KENDİNİ TANIMAK ile/ve/||/<> BAŞKASINI TANIMAK

( ... İLE/VE/||/<> Aydınlatır. İLE/VE/||/<> Bilgilendirir. )

( Kişi, iç âlemini, (başka bir) insanda görür. )

( Ancak, kendini düşünmeyi, kendini düşünmenin konusu kılabilme anlayışı olanlar, kendilerini tanımaya başlayabilirler ve susabilmekle yükümlülerdir. )

( TO RECOGNIZE vs./and/<> TO RECOGNIZE THE SELF vs./and/> TO RECOGNIZE THE SOMEONE )


- TANIMAK ile/ve TANIMLAMAK

( TO RECOGNIZE vs./and TO DEFINE )

( REN ile/ve ... )


- TANIMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TANIYANI(ZİHNİ) TANIMAK


- TANIMAZLIK ile TANIMAMAZLIK

( NOT DEFINITION vs. NO DEFINITION )


- TANIM'DA:
RESİM ile/ve/<> HAD/D

( Bir bilgiyi/ilmi, amacı ile tanımlama. İLE/VE/<> Bir bilgiyi/ilmi, konusu ile tanımlama. )

( DESCRIPTION vs./and/<> DEFINITION )


- TANIMLAMA ile DEĞERLENDİRME

( TO DEFINE vs. EVALUATION )


- TANIMLAMA ile/ve/> TAMAMLAMA

( TO DEFINE vs./and/> TO COMPLETE )


- TANIMLAMAK ile/ve/<> NİTELEMEK


- TANIMLAYICI ile/ve/||/<>/> TAMAMLAYICI


- TANİN[Fr.] değil/yerine/= TANEN

( Birçok bitkide bulunan, tıpta kullanılan, tadı buruk bir nesne. )


- TANI(N)MAK ile/ve TANI(N)MAK

( Bilmek/bilinmek. İLE/VE Kabul etmek/edilmek. )


- TANINMIŞ/LIK ile/ve/<>/değil VAZGEÇİLEMEZ/LİK


- TANIR, ŞENER (İST. 1940 - ?) :

( Rumilekavaklı esnaf. Rumelikavak Spor Kulübü üyesi. Kulübünde bir dönem antrenörlük yaptı. )


- TANIŞIKLIK ve/||/> İLİŞKİ:
YÜZ YÜZE ve/<> YAN YANA ve/<> SIRT SIRTA

( İlişkiler, yüz yüze başlar, yan yana gelerek pekiştirilir, sırt sırta vererek devam ettirilir. )


- TANIŞIKLIK ve/<> GÜVEN


- TANITLAMA ile KANITLAMA


- TANITLAMA ile/ve/||/<> TANITLAMAK

( Tanıtlamak işi, ispatlama. | Öne sürülen bir iddianın doğruluğunu mantıksal yöntemle gösterme. İLE/VE/||/<> Bir iddianın gerçekliğini inkâr edilmeyecek bir kesinlikle göstermek, ispatlamak. | Muhakeme etme yoluyla ya da tanık göstererek bir şeyin doğruluğunu ortaya koymak. )


- TANITLAMA ile/ve/||/<> TEMELLENDİRME


- TANIYORUM ile/ve/ne yazık ki UTANIYORUM


- TANK, PROF. DR. TURAN (SİLİSTRE/ROMANYA, 1933) :

( Üniversite Öğretim Üyesi. İstanbul Haydarpaşa Lisesi Fen bölümünü bitirdi ve 1956'da İ.Ü. Orman Fakültesinden derece ile mezun oldu. Askerliğini takiben 1958'de İ.Ü. Orman Mahsülleri Değerlendirme Kürsüsüne asistan olarak atandı. "Türkiye'de Göknar Türlerinin Kimyasal Bileşimi ve Selüloz Endüstrisinde Değerlendirme İmkânları" tezi ile "Ormancılık Bilimleri Doktoru" unvanını aldı. 1970'de "Türkiye Kayın ve Gürgen Türlerinin Nötra Sülfit Yarı Kimyasal (NSSC) Metodu ile Değerlendirilme İmkânları" konulu tezi ile "Üniversite Doçenti" unvanını kazandı. 1980'de "Selüloz Üretimi Bakımından Doğu Çınarı Odununun Bazı Özellikleri Üzerine Araştırmalar" konulu tezi ile profesörlüğe yükseltildi. 1983'ten emekli olana kadar Orman Ürünleri Kimyası ve Teknolojisi Anabilim Dalı Başkanlığını sürdürdü. Anabilim Başkanlığı dışında 1983 - 1986 yılları arasında TÜBİTAK – Orütar Ünitesinin Başkanlığını, 1988 - 1994 yılları arasında Orman Endüstrisi Mühendisliği Bölümü Başkanlığını, 1985 - 1988 yılları arasında Orman Fakültesi Dekan Yardımcılığı görevlerini üstlendi. Fakülte içinde değişik kurul ve komisyonlarda bulundu. Kitap ve makale olarak pek çok yanını var. )


- TANK, YILMAZ (GİRESUN, 1966) :

( Peyzaj işleri ile uğraşmaktadır. 1999 - 2004 döneminde Bahçeköy Belediye Meclis Üyesi (ANAP) olarak görev yaptı. )


- TANK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> KULE


- TANRI APOLLON'A BAĞLANAN SANATLAR
ile/ve/||/<>/>
TANRI DIANISOS'A BAĞLANAN SANATLAR

( Plastik sanatlar. İLE/VE/||/<>/> Şiir, müzik, dans. )

( Birey. İLE/VE/||/<>/> Birleşme. )


- TANRI:
NOUS ve/||/<>/> LOGOS'UN, AŞKINSAL BİRLİĞİ


- TANRI ile İLKE

( TANRI: Dünyanın estetik tutarlılığının ölçüsü.[WHITEHEAD] )


- TANRI ve/<> KELÂM ve/<> HAYAT


- TANRI ile SANRI


- TANRI ile/ve/değil TANRI ANLAYIŞI


- TANRILAR ile/ve/||/<> TANRIÇALAR

( )


- TANRILAŞTIRMAK ile TANRISALLAŞTIRMAK


- TANRININ EMRİ ile/ve/değil/= HAKİKATİN CÂZİBESİ


- TANRI'NIN VARLIĞI ile/değil TANRI'NIN BİRLİĞİ


- TANRI'NIN VARLIĞI ile/değil TANRI'NIN BİRLİĞİ


- TANRININ YABANCILAŞMASI ile/ve TANRININ KENDİNE DÖNMESİ

( Doğa. İLE/VE İnsan. )


- TANRISAL KRALLIK ile/ve DÜNYEVÎ KRALLIK


- TANRI/SAL ile/ve/değil KUT/SAL


- TANRI/SALLIK / TANRI/LAR ile/ve/<> DEĞİŞMEZ(LİK)LER


- TANRI'YI İDRAK ile/ve TANRI'YA İMAN ile/ve TANRI'YI FARK ETME

( Taabbüd/ibâdet ile. İLE/VE Düşünme/tefekkür ile. İLE/VE Dilde/zihinde tekrar, zikr ile. )


- TANSÎF[Ar. < NISF] ile TASNÎF[Ar. < SINIF | çoğ. TASNÎFÂT]

( Yarı yarıya bölme, iki eşit bölüme ayırma. İLE Sınıf sınıf, takım takım ayırma, sınıflama, bölümleme. | Eser ve kitap haline getirme. )


- TANSİYON ÖLÇÜMÜ'NDE:
SOL KOL değil SAĞ KOL değil BACAK

( Sol Kol'dan alınan değerler, Sağ Kol'a göre[doğru olan] 1'er derece daha yüksektir[sol kolun kalbe yakın olması nedeniyle]. )


- TANTANA[Ar.] ile/ve/||/<> TATAVA
ile/değil/yerine
TERÂNE[Fars.]

( Görkem. | Gürültü patırtı, kuru gürültü. | Gereksiz, boş söz. İLE/VE/||/<> Çok fazla söz. İLE/DEĞİL/YERİNE Ezgi, nağme, uyum, makam. | Dört dizeden oluşan, birinci, ikinci ve dördüncü dizeleri, birbiriyle uyaklı olan şiir. | Tekrarlana tekrarlana, usanç verici bir durum alan söz. )


- TANTRA[Sansk.] ile ...

( Mahayana Budizmi'nin pek çok okullarını etkilemiş olan Hinduizm'in bir kolu. Tantra doktrini, tutkulardan kurtulmanın en doğru, en kestirme yolunun isteklere karşı koymak ve istekleri doygunlaştırmak olduğunu savunur. Bu doktrinde eşeysel simgeler önemli bir yer tutar. )


- TANZANYA ile TAZMANYA

( Afrika'da bir ülke. [Afrika'nın zirvesi olan [5895 m.] Klimanjaro Dağı'nın bulunduğu] İLE Yeni Zelanda'nın alt kısmında bir ada. [Tazmanya Canavarı'nın yaşadığı] [ABEL TASMAN'ın bulması nedeniyle.] )


- TANZİM ile TERTİP


- TANZİMAT FERMANI ile/ve/||/<>/> ISLÂHAT FERMANI

( 03 Kasım 1839 İLE/VE/||/<>/> 18 Şubat 1856 )


- TANZİM/AT ile/değil TAZMİN/AT


- TANZÎR[Ar.] ile TANZÎR[Ar. < NEZÂRET | çoğ. TANZÎRÂT]

( Tazelendirme, tazeleştirme. İLE Benzetme/benzetilme. | Bir şiirin anlamca, biçimce benzerini yapma. )


- TAPINCA/PUT[Fars. < BUT]/İDOLE[Fr.]:
SOY ile/ve/||/<> MAĞARA ile/ve/||/<> ÇARŞI ile/ve/||/<> TİYATRO

( bkz. Francis Bacon )

( IDOLA TRIBUS avec IDOLA SPECUS avec IDOLA FORI avec IDOLA THEATRI )


- TAPINCAK/SANEM[Ar.]/PUT[Fars. < BUT]/FETİŞ[İng. FETISH | Fr. < FETICHE] ile/ve/değil/||/<>/> KÜLT[İng. CULT | Fr. CULTE]

( Bazı ilkel toplumlarda doğaüstü güç ve etkisi olduğuna inanılan canlı ya da cansız nesne. | Haç. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Din. | Yerel özellikler taşıyan dinî törenler. | Belirli bir dönemde yoğun ilgi gören. [yapıt/kitap/film vb.] )


- TAPINCAK/SANEM[Ar.]/PUT[Fars. < BUT]/FETİŞ[Fr.] ile ONGUN/TOTEM[Fr.]

( Gözle görünen, gözle görüldüğü kadarıyla yetinerek tapınma. | Bazı ilkel toplumlarda doğaüstü güç ve etkisi olduğuna inanılan canlı ya da cansız nesne. | Haç. | Uğurlu sayılan şey. | Tapınırcasına sevilen şey ya da kişi. | Saplantılı bir biçimde eşeysel coşku uyandıran ötekine ait giysi, ayakkabı vb. nesne. İLE İlkel toplumlarda topluluğun ondan türediği sanılan ve kutsal sayılan hayvan, ağaç, rüzgâr vb. herhangi bir doğal nesne. )


- TAPINMA ile/ve/değil/||/<>/< BAĞIMLILIK


- TAPINMA ile/değil/yerine/>< TUTARLILIK (ÇABASI)


- TAPINMA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< "TUTUNMA"


- TAPMAK:
GENELLEME ve/ya da/<> İNDİRGEME ve/ya da/<> ÖZDEŞLEŞTİRME


- TAPMAQ[Azr.] ile TAPMAK[Tr.]

( Arama sonucunda meydana çıkarmak, bulmak. İLE "Tanrı" diye tanımak, kulluk etmek. )


- TAPOGRAFİK değil TOPOGRAFİK


- TAPON[Fr.] değil/yerine/= NİTELİKSİZ, ESKİ, ELDE KALMIŞ


- TARABYA ANA ÇOCUK SAĞLIĞI VE AİLE PLANLAMA MERKEZİ :

( Tarabya Kefeliköy (Haydar Aliyev) caddesi üzerindedir. )


- TARABYA AYA PARASKEVİ RUM ORTADOKS KİLİSESİ :

( Tanzimatın ilanında sonra kusseli olarak inşâ edilen ilk kiliselerden biridir. 1868 yılında Banker Zarifi ailesinin maddi yardımları ile inşâ edildi. Ayazması vardır. Kilise bahçesinde mezarlar bulunuyor. Haç planlı. Üç nefli ve kubbeli bazilika olarak inşâ edilen kâgir yapının kubbesini sekiz sütün desteklemektedir. )


- TARABYA BURNU :

( Tarabya koyunu Büyükdere tarafındaki çıkındı, yani en uç noktaya Tarabya burnu denilir. Burnun körfez tarafında eskiden Tarabya Vapur iskelesi vardı. Otelin tam önü Tarabyaburnu'nun en uç noktasıdır. )


- TARABYA DALYANI :

( Tarabya koyunda kurulan bu dalyan çok uzun yıllardan beri kurulmamaktadır. )


- TARABYA DENİZ SAVAŞI :

( 1352'de Cenevizlilerle Venedikliler arasında Tarabya koyu açığında yapılan deniz savaşında Ceneviz filosu. Venediklileri çok hırpalamış, kaptan Nicolas Pisani ustaca manevra ile Tarabya koyuna girerek Venedik donanmasını kurtarmıştır. )


- TARABYA DERESİ :

( Tarabya'da Hayat Sokak üst taraflarından çıkan dere, derelerin tanzim temizlenme çalışmaları sırasında üzeri kapatıldı. )


- TARABYA FENERİ :

( Büyük Tarabya otelinin üst kısmında, tepede bulunan ve gemilere yer gösteren fener bulunuyordu. Ne var ki zamanla kullanılmaz olup ortadan kaldırıldı. )


- TARABYA HAMAMI :

( Tarabya'nın tarihi eserlerinden biri olmasına karşın, yıkılıp gitti. Kalıntılarından bile eser yok. Tarabya hamamına içkiciler çok rağbet ettikleri için "İçkicilere Tarabya Hamamı" denildiği bazı eserlerde yer almaktadır. )


- TARABYA KOYU :

( Tarabya koyu Boğaziçi'nin en önemli koylarından biri olup hemen her rüzgara kapalıdır. Yat ve kotraların yoğun bulunduğu, küçük balıkçıların da yararlandığı koyun antik çağlardaki ismi "Oldias Kalos" tu. )


- TARABYA MAHALLESİ :

( Sahil şeridinde yer alan bir mahalle olup, Yeniköy, Kireçburnu, Ferahevler, Çamlıtepe (Derbent) ve Cumhuriyet Mahallelerinden sınır almaktadır. Tarabya'nın antik çağdaki ismi Pharmacias (Pharmakeion), bir diğer ismi de Pharmacias (Farmakkues) idi. Bu isimler zehirleyici, öldürücü ilaç anlamına geliyordu. Efsaneye göre Kalkida Kralının kızı babasının hazinelerine sahip olabilmek için hazineyi korumakla görevli olanlardı zehirlemiş, arta kalanı da kendi içmişti. Bu efsane nedeni ile semte zehirli anlamını veren Farmakeus denilmiş. Yüz yıllar sonra 55. yy. da hastalanan Patrik Attikos buraya gelmiş ve hastalığına şifa bulup iyileşince semtin adını da şifa ve terapi anlamına gelen Therapia (Tedavi - şifa) ya dönüştürdü. Zamanla Therapia Tarabya oldu. Sultan II. Selim (1566 - 1574) boğaza yaptığı bir gezi sırasında burada balık yemiş ve çok beğendiği bu yerde bir kasır yapılmasını Sadrazam Sokulu Mehmet Paşa'ya emretmiş. Yapılan kasrın ismini de "Servi Çemenzari" koydurmuş. Semte de Keyif" anlamına gelen "Terabiye" adını vermiş ve bu isim zamanla Tarabya'ya dönüşmüştür. 1992 nüfus sayımına göre mahallenin nüfusu 15.905'dir. )


- TARABYA MERKEZ CAMİİ :

( Tarabya'da çarşı içindedir. 1959 yılında yaptırılan camiin tarihi bir özelliği yoktur. )


- TARABYA ÖZEL UFUK İLKÖĞRETİM OKULU :

( Tarabya'da bulunan Özel Ufuk İlköğretim Okulu eğitim hizmeti vermektedir. )


- TARABYA PLAJI :

( Boğaziçi'nde ilk deniz hamamı (Plaj) Tarabya'da açıldı, 28,09.1870'de İstanbul Şehremaneti Kadıköy, Adalar ve Boğaziçi'nde 21'i erkek ve 5' i hanımlara ait olmak üzere 26 deniz hamamı (Plajı) açılması kararını aldı. Bu karar üzerine 1871 yazında Tarabya'da ilk deniz hamamı (plajı) açıldı. Deniz hamamı bir süre kapanmasına karşın tekrar Tarabya Plajı adı altında açıldı. Hala faaliyette olan plaj Alman Büyükelçiliği yazlık binaları karşısındadır. )


- TARABYA RESTAURANTLARI :

( Tarabya restaurantları ve içkili gazinoları ile dolu bir semttir. Çok tarihlerden beri bu özelliğini korumaktadır. Eskiden Hristo, Bogos, Garabet, Serafi, Paella, Villa Varif, Karadut gibi gazinoları sonraları; Lamek, Köşem, Bistro, Caliypso, Balıkçı gibi gazinolar izledi. Gazinoların pek çoğunda müzik yapılır. )


- TARABYA RUM İLKÖĞRETİM OKULU :

( Tarabya'da bulanan Rum İlköğretim Okulu açık olmasına karşın öğrencisi almadığı için eğitim hizmeti verememektedir. )


- TARABYA RUM MEZARLIĞI :

( Tarabya'da Rum mezarlığı bulunmakta; Kostantinos (Ayios) Eleni (Ayia) Kilisesi, Ayayani Kilise ve Aya Anastas Kilisesi bahçesi içinde bulunmaktadırlar. )


- TARABYA SAĞLIK OCAĞI :

( Tarabya'da çarşı içindeki Sağlık Ocağı, Sarıyer Sağlık Grup Başkanlığına bağlı olup, Sağlık Ocağı içinde Ana Çocuk Sağlığı bölümünde bulunmaktadır. )


- TARABYA SPOR KULÜBÜ :

( 1946 yılında Agop Arat, Yorgo Haritanidis, Mayk Mikelyan ve Morfi Haralopboptos tarafından kuruldu. Kulübün renkleri lacivert - kırmızı'dır. Önceleri futbol ve basketbol dallarında faaliyet gösterirken halen futbol dalında faaliyetine devam etmektedir. Tarabya Spor Kulübü 2 kez Grup Şampiyonluğu ve 5 kez de grup ikinciliği kazandı. Halen amatör ligde mücadele etmektedir. İhtiyacına yanıt verecek tesisleri vardır. Yetiştirdiği en önemli isim Sabri Dino ve Haydar Erdoğan'dır. )


- TARABYA SURP ANDON ERMENİ KATOLİK KİLİSESİ :

( 1871 yılında Andon Tırgır Yaver Paşa tarafından yaptırılan küçük bir kilisedir. Tarabya'nın üst kısımlarında bulunuyor. Aziz Antuan'a ithaf edilmiştir. Görkemli ana giriş kapısı ile dikkat çeker. İki çan kulesi vardır. Kagir kilisenin iç kısmında üç sunak ve bir kürsü bulunuyor. )


- TARABYA TABYASI :

( Tarabya tabyasının 18. yy da savunma amaçlı yapıldığı, 1815 yılında onarım gördüğü kayıtlarda var. Yeri ise Kireçburnu ile Kalender Tabyası arasında gösterilmiştir. 1864'te tabyanın topları kaldırılmış, yer arsa haline getirilmiştir. )


- TARABYA TALEBE YURDU :

( Tarabya'da bulunan Tarabya Talebe Yurdu 1991'den beri hizmet vermektedir. )


- TARABYA TOKATLIYAN OTELİ :

( Tarabya Tokatlayan Oteli 1900'lerin başında sahibi Mıgırdıç Tokatlayan tarafından Hotel Pelata'nın yerine Fransız Mimar Alexander Vallaury'e yaptırıldı. Otel mükemmel mimarisi, zemin dâhil beş katlı oluşu ve elektrik kullanan nadir otellerden biri olması ile dikkat çeken bir oteldi. I. Dünya Savaşı, İstanbul İşgali ve milli mücadele dönemlerinde zamanın önemli siyaset adamlarının ağırlandığı, devlet adamlarının tercih ettiği bir oteldi. Bilhassa II. Dünya Savaşı sırasında değişik devletlere ait ajanların çok yoğun ilgi gösterdiği bir otel olarak bilinir. Bu muhteşem otelin sahibi zamanla borçlanır ve sonuç olarak Karadenizli bir iş adamı olan İbrahim Gültan otelin sahibi olur ve ismini de "Tarabya Konak" oteli olarak değiştirir. Bu muhteşem otel 19.4.1954 tarihinde yanarak kül oldu. İbrahim Gültan İnşaata izin alamayınca satış yapıldı ve yeni sahibi T.C. Emekli Sandığı oldu. Otel inşaatı 1957'de başladı, 1965 yılında tamamlandı ve 1966 yılında da Grant Tarabya Hotel ismi ile hizmete açıldı. Bu otel 2002'de büyük onarım için kapatıldı, onarım devam ederken 5.4.2006 özelleştirme sonucu 145,3 milyon dolara Bayraktar Holding'e satıldı. Onarımı tamamlanan otel Şubat 2013'te açıldı. Otelin 168 delüx, 80 suiti ve 1 kral dairesi var. Otelin ismi "The Grand Tarabya Hoteli". )


- TARABYA VAPUR İSKELESİ :

( Tarabya burnunda, Büyük Tarabya Otelinin batı tarafında bulunuyordu. Tarihe karışan iskelelerden biridir. İskele önceleri ahşaptı. 1911'de yıktırılarak yerine yenisi yapıldı. Yıllarca hizmet veren bu iskele motorlu taşıtların fazlalığı nedeniyle şehir hatları rekabet gücünü kaybedince iskelede 1984 yılında kapatıldı, bir süre sonra da iskele yerinden söküldü. )


- TARABYA YOLCU GEMİSİ :

( Şirket - i Hayriye'ye ait yolcu gemisidir. 1853'te İngiltere'de East Cowes'da. John Robert White tezgâhlarında yandan çarklı yolcu gemisi olarak yapıldı. Teknesi ahşaptı ve 188 gros tonluk, uzunluğu 46,4 metre, genişliği 9,8 metre, su kesimi 2.9 merte idi. 60 beygir gücünde tek silindirli buharlı makinesi vardı. 1854'te hizmete girdi, 1864'te hizmet dışı bırakıldı. Baca No.su 2 idi. )


- TARABYA YOLCU GEMİSİ :

( Şirket - i Hayriye işletmesine ait 57. Baca No. lu bu gemi 1906'da İskoçya, Glaskow'da Fairfield Shipb. Cop. Tezgâhlarında yolcu gemisi olarak inşâ edildi. 122 gros, 53 net tonluktu. Teknesi çelik saçtandı. Fairfeld yapımı, 190 beygir gücünde tripil (3 silindirli) buhar makinesi vardı ve uskurluydu. 18.4.1906'da hizmete girdi. Saatte 10 mil yapıyordu. Yaz - kış 250 yolcu alabiliyordu. 15 Ekim 1064'te hizmet dışı bırakıldı. )


- TARABYA :

( 1946'da Agop Arat, Yorgo Haritanidis, Mayk Mikakelyan ve Morfi Haralopbopkos tarafından kuruldu. Futbol dalında faaliyet göstermekte ve İstanbul Amatör Liginde yer almaktadır. Sabri Dino, Haydar Erdoğan ve Zafer Biryol gibi sporcular yetiştirmiş bir kulüptür. )


- TARAF OLMAK ile/değil/yerine/||/<>/< EMEK VERMEK


- TARAF OLMAK ile/değil/yerine/||/>< KATILIMCI OLMAK


- TARAFEYN ile/||/>< VASATEYN

( Dışlar. İLE/||/>< İçler. )

( "a:b = c:d" orantısındaki "a" ve "d" İLE/||/>< "a:b = c:d" orantısındaki "b" ve "c" )


- TARAFLILIK ile/ve YANILGI

( SIDED vs./and ILLUSION )


- TARAFSIZ OLMAK ile/ve/||/<>/>/< DÜRÜST OLMAK

( Dürüstlük, bizi gerçeğe götürecektir. )

( Tek yükümlülüğümüz, kendimize karşı dürüst olmaktır. )

( Dürüstlük ve arınmışlık, engelleri kaldırır. )

( Kişi, kendi tarihiyle uğraşırken, kendi mânevî dünyasıyla, anlam dünyasıyla uğraştığından dolayı tarafsız kalamaz; bu, kişinin doğasına aykırıdır fakat dürüst olabilir. )

( Integrity will take you to reality.
Integrity and purity remove the obstacles. )

( Dürüst olup olmadığınızı, size, sizden başka kim söyleyebilir? )

( Bazı konularda ve ayrıntılarında tarafsız olamayabiliriz fakat (daha) dürüst olabiliriz. )

( TO BE HONEST vs./and/||/<>/>/< TO BE NEUTRAL )


- TARAFTA/LIK ile/ve/değil/yerine ETRAFTA/LIK


- TARAFTAR OLMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> TAVIR ALMAK


- TARAK ile KAŞAĞI

( ... İLE Sırtı kaşımak için kullanılan uzun saplı, ucu kaşık ya da el biçiminde, tırnaklı araç. )


- TARAMA ve/||/<>/> TANIMA


- TARAŞ ile/ve/||/<> TARAŞLAMAK

( Tarla, bağ, bahçe vb. yerlerden toplanan üründen artakalanlar. İLE/VE/||/<> Tarla, bağ, bahçe vb. yerlerden kaldırılan üründen artakalanları toplamak. )


- TARAS değil TERAS[Fr. < TERRASSE]

( Bir yapının damında çevresi, üstü açık yer, ayazlık, taraça. | Damın, genellikle çamaşır sermeye yarayan ve üstü çinko ile döşeli bulunan düz bölümü, tahtaboş. | Seki. )


- TARASSUD[Ar. < RASAD] değil/yerine/= GÖZETME, BEKLEME, DİKKATLE BAKMA, GÖZLEME


- TARDION ile/ve FOTON/LUXON ile/ve TACHION

( Işık hızı altı. İLE/VE Işık hızı üstü/ötesi. )


- TARH değil/yerine/= ÇIKARMA


- TARH ile TARH ile TARH

( Bahçelerde çiçek dikmeye ayrılmış yer. İLE Vergi koyma. İLE Çıkarma. )


- TÂRÎ[Ar. < TARÂVET] ile TÂRÎ[Ar. < TARÂ]

( Taze, tarâvetli. İLE Ansızın çıkan, birdenbire görünen. )


- TÂRİD[Ar. < TARD] ile TARÎD[Ar.]

( Kovan, tardeden. İLE Kovulmuş, çıkartılmış, matrûd. )


- TARİF EDİLEMEZ ile/yerine/değil/ve DUYULARA GETİRİLEMEZ

( [not] NOT POSSIBLE TO DESCRIBE vs./and/but NOT POSSIBLE TO BRING SENSES
NOT POSSIBLE TO BRING SENSES vs. NOT POSSIBLE TO DESCRIBE )


- TÂRİF[Ar.] değil/yerine/= TANIM


- TÂRİF[Ar.] ile TARÎF[Ar. < TURFA] ile TA'RÎF[Ar. < İRFÂN | çoğ. TA'RÎFÂT] ile TAHRÎF[Ar.]

( Yeni. İLE Az bulunan, nadir, zarif şey. | Etraflıca anlatma, bildirme. | Bir maddeyi tüm gerekli noktalarını içine alır biçimde bir ibâre ile anlatma. İLE ... )


- TARİF ile TAVZİH


- TÂRİF ile/değil/||/<>/> ÂRİF

( Ârife, târif gerekmez. )


- TARİH AŞKI/TARİH NEFRETİ değil/yerine TARİH BİLGİSİ

( [not] THE LOVE/HATE OF HISTORY vs. INFORMATION/KNOWLEDGE OF HISTORY
INFORMATION/KNOWLEDGE OF HISTORY instead of THE LOVE/HATE OF HISTORY )


- TARİH AŞKI/TARİH NEFRETİ değil/>< TARİH BİLGİSİ

( Yanlışı. >< Doğrusu. )


- TARİH BİLİNCİ ve/<> SORUMLULUK

( HISTORY and/<> RESPONSIBILITY )


- TARİH DÜŞÜRMEDE:
TARİH-İ TAM ile TARİH-İ MÜCEVHER ile TARİH-İ MÜHMEL ile TA'MİYELİ TARİH

( Bir mısranın tüm harflerinin toplanmasıyla. İLE Sadece noktalı harflerin toplanmasıyla. İLE Sadece noktasız harflerin toplanmasıyla. İLE Çözülecek bilmece gibi düzenlemelerle yapılan. )


- TARİH:
"GEÇMİŞ" değil YARIN

( Tarih, geçmiş değil yarındır! )


- TARİH:
"GÜÇLÜLER" değil İYİLER

( Tarih, "güçlüleri" değil iyileri yazar. )


- Tarih Makaleleri - Halil İnalcık


- TARİH METAFİZİĞİ ile/ve/<> TARİH EPİSTEMOLOJİSİ

( Büyük oranda, tarihin belirli bir amaca, hedefe göre okunmasıdır. İLE/VE/<> Tarihsel bilginin kaynakları, yapısı, yöntemleri üzerinde durur. )

( Büyük oranda, Alman tarih-felsefe okulunun etkisini taşır. İLE/VE/<> Anglo-sakson merkezli bir okuldur. )

( Tarihi, daha çok, bir milletin gelecek hedefi açısından ele alır. İLE/VE/<> Tarihî bilginin çözümlemesini yapar. )


- TARİH OLMAK ile/ve TARİHE MAL OLMAK


- TARİH-FELSEFE İLİŞKİSİNDE:
I. AŞAMA ile/ve/<> II. AŞAMA ile/ve/<> III. AŞAMA

( Aristoteles - İbn Sînâ'cı aşama. İLE/VE/<> Fahrettin Râzî - İbn Haldun'cu aşama. İLE/VE/<> Kant - Dilthey aşaması. )


- TARİH/TÜRKÇE YAZILIMI değil TARİH YAZIMI


- TARİH ve/<> COĞRAFYA

( HISTORY and/<> GEOGRAPHY )


- TARİH ile/ve/||/<> DÜŞÜNCE TARİHİ

( [Kişilerin] Nasıl, düşünmeden hareket ettiklerinin öyküsü. İLE/VE/||/<> Nasıl, hareket etmeden düşündüklerinin öyküsü. )


- TARİH ve/||/<>/< KİŞİ/İNSAN ÖYKÜLERİ

( )


- TARİH ile/ve KÖKEN

( HISTORY vs./and BASIS/ORIGIN )


- TARİH ile/ve KURAL(LARINI) ÇIKARMAK


- TARİH değil/yerine/= ÖTKEN


- TARİH ve/||/<>/< ÖZGÜRLÜK İSTEĞİ


- TARİH ile ŞEHNÂME[Fars. ŞEH+NÂME]

( ... İLE Hükümdarların niteliklerini, üstün başarılarını anlatan, mesnevi biçiminde yazılmış manzume. | Manzum olarak yazılmış tarih. )


- TARİH ve TAHİR


- TARİH ve TAHİR


- TARÎH[Ar.] ile/değil/< TÂRİH[Ar. < ERH | çoğ. TEVÂRÎH]

( İşe yaramadığından dolayı bir yana atılmış şey. İLE/DEĞİL Tarih. )


- TARİH ile/ve/değil/||/<>/< TARİH YAZIMI


- TARİH ile/ve/||/<>/< UNUTULMUŞ TARİH

( | )


- TARİHİ DEĞER(İ OLAN) ile/ve/<> SANATSAL DEĞER(İ OLAN)


- TARİHİ DEĞER/LER ile/ve/<> TARİHİ OLAY/LAR

( HISTORICAL VALUE/S vs./and/<> HISTORICAL PHENOMENON/S )


- TARİHİ PERSPEKTİF ile/ve MEDENİYET PERSPEKTİFİ ile/ve FELSEFE-BİLİM


- TARİHİN TEKRARINDA:
BİRİNCİSİ ile/ve/||/<>/> İKİNCİSİ

( Trajedi. İLE/VE/||/<>/> Komedi. )


- TARİHLEME ile/ve/||/<> RADYOMETRİK TARİHLEME

( ... İLE/VE/||/<> Bazı izotoplar [kimyasal bir öğenin, belirli kütleye sahip atom çekirdekleri], kimyasal yapılarını değiştiren ve kendiliğinden oluşan radyoaktif bozunmaya uğrar. Bu bozunmanın hızı, izotopun bir özelliği olup sıcaklık, basınç ya da izotopun içinde yer aldığı kimyasal bileşikler gibi dış etmenlerden etkilenmez. Bozunma hızı, belirli bir örnekteki atom çekirdeklerinin yarısının bozunması için gereken "yarı-ömür" olarak tanımlanır. Kayaç örneklerini tarihlendirmede kullanılan radyometrik yöntem, radyoaktif izotopun ve bozunmaya uğrarken üretilen öğe mikdarının ölçülmesi esasına dayanır. Radyoaktif öğe ve izotopların görece mikdarı, bir kayacın oluşmasından itibaren kaç yarı-ömrün geçmiş olduğunu gösterir. Örneğin, çoğu mineralin kimyasal bileşeni olan ve doğal olarak ortamda bulunan potasyum, az miktarda radyoaktif potasyum-40 içerir. Bu izotop, kalsiyum-40 ya da argon-40 oluşturmak için 1 milyon 300 yıllık bir yarı-ömür ile bozunur. Bozunmaların %11'inde, argon-40 oluşur. Argon, bir gaz olduğundan, mineral ısıtıldığında ya da eritildiğinde, mineralden dışarı atılır. Bu nedenle, yeni katılaşmış bir magma kayacı, argon-40 içermez. Zaman içinde potasyum-40'ın bozunmasıyla kayaçta argon-40 birikir. Böylece, bir magma kayacındaki potasyum-40 ve argon-40 mikdarı, bu kayacın ne kadar süre önce katılaştığını gösterir.

Potasyum-argon ile tarihlemenin özü budur. Kavramsal olarak benzer öteki yöntemler, uranyum-kurşun, rubidyum-stronsiyum ve neodimiyum-samaryum yöntemleridir. Her yöntemin farklı üstünlük ya da sakıncaları, potansiyel hata kaynakları bulunmaktadır. Sonuçların daha güvenli alınması bakımından önemli kayaçlarda bu yöntemlerin birkaçı birden kullanılabilir. )


- TARİHSEL) SÜREÇ ile/ve (TARİHSEL) KOŞUL

( [HISTORICAL] PROCESS vs./and [HISTORICAL] CONDITION )


- TARİHSEL ile AŞKIN


- TARİHSEL/LİK ile/ve/<> KATMANLI/LIK

Bugün[09 Kasım 2025]
itibarı ile 34.754 başlık/FaRk ile birlikte,
34.754 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(120/140)