thumb

DİL'DE
(/DİLBİLGİSİ'NDE)

KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!

(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)



Bugün[23 Temmuz 2025]
itibarı ile 9996 başlık/FaRk ile birlikte,
11051 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.

(9/11)


- OVAL[Fr. < OVALE] ile ELİPS[Fr. < ELIPSE]

( Yumurta biçiminde olan, yumurtamsı. | Özellikle elips gibi iki bakışım ekseni olan kapalı eğrinin oluşturduğu biçim. İLE Tüm noktalarının belirli iki ayrı noktaya olan uzaklıklarının toplamı birbirine denk olan kapalı eğri. | Eksilti. )


- OVAL[Fr. < OVALE]/BEYZÎ[Ar.] değil/yerine/= SÖBE

( Yumurta biçiminde olan, yumurtamsı. | Özellikle elips gibi iki bakışım ekseni olan kapalı eğrinin oluşturduğu biçim. )


- ÖVGÜ ile/ve/||/<>/>< SÖVGÜ, ŞETİM/ŞETM[Ar.]

( İkisi de, bilgisizliğin göstergesi ve bilgisizlik oranıncadır. )

( Övgünün aldatıcı ve yıkıcı etkisinden kaçmanın tek yolu, çalışmaya devam etmektir. )

( Aşırı övenler ile aşırı sövenlerin ortak noktası, her zaman ve zemin için saklayacak bir şeylerinin olmasıdır. Saklayanlar, bir şeyleri korumak için, dikkati, uclara çekerek, çıkar sağlamaya ve/ya da yanıltmaya çabalarlar. )

( Övgüsü tez/hızlı olanın, sövgüsü de tez/hızlı olur. )


- ÖVGÜ ile/ve/<> SÜS


- ÖVMEK ile/ve/||/<>/>< GÖMMEK


- ÖVMEK ile/değil/yerine TAKDİR


- OXY ile/||/<> ESTHE-/ESTHESİO- ile/||/<> TACHEO-/TACHO-/TACHY- ile/||/<> BRADY-

( Akut, şiddetle algılanan, keskin şiddetli, çabuk, hızlı. İLE/||/<> Duyma, hissetme, duyulanım, algılayıcı oluşumlarla ilgili. İLE/||/<> Hız, kayma, hızla ilgili, hızlı, çabuk. İLE/||/<> Yavaş, yavaşlama. )


- OXYMORON ile EUPHEMISM(ÖFEMİZM)/ÖRTMECE

( Abartılı pekiştirme. İLE Kaba ya da ağır bir söz yerine aynı anlamı veren daha hafif bir söz. )

( "OXYMORON"LAR

* NEDENSİZ NEDEN
* FARKINDALIĞIN DUYARLILIĞI
* YOĞUNLUĞUNDAN ALGILANAMAMA

* "KORKUNÇ GÜZEL"

* "KORKUNÇ KOMİK"

* "KORKUNÇ TİTİZ"

* "DEHŞET GÜZEL"

* "DEHŞET ÖRNEK"

* "DEHŞET ÖNEMLİ"

* "MÜTHİŞ KÖTÜ"

* "MANYAK İYİ"

* "MANYAK BİŞEY"

* "AŞIRI SAĞLIKLI"

* "AŞIRI SEVGİ/SEVMEK"

* "ACAYİP BEĞENMEK"

* "ACAYİP ZEVKLİ"

* "ACAYİP MUHTEŞEM"

* "ACAYİP ÇOK"

* "AŞIRI UYGUN"

* "MUHTEŞEM ŞAİBE"

* "ŞİDDETLE İSTEMEK"

* "ŞİDDETLE ÖNERMEK"

* "ŞİDDETLİ SEVGİ"

* "ŞİDDETLİ DİKKAT"

* "SIKI YAĞMAK"

* "FELÂKET GÜZEL"

* FELÂKET DİNLENDİRİCİ

* "FENA ALBÜM"

* "KÖTÜ OLMAK"

* "KÖTÜ DEZAVANTAJ"

* "PİS ÇARPMAK/BAKMAK"

* "PİS YAKALADIN"

* "PİS (BİR) DURUM"

* "AKILLARA ZARAR ..."

* "DELİ PARA"

* "KÖPEK PARA"

* "TATLI BELA"

* "TATLI ACI"

* "ÇOK AZ"

* "PİS AĞRI"

* "PİS ATLAMAK/BAKMAK/ÇARPMAK"

* "HİÇ YOK"

* "BİRAZ FAZLA"

* "GEVEZE SUSUŞ"

* "DOLU BOŞLUK"

* "ZERREDEKİ OKYANUS"

* "NOKTANIN SONSUZLUĞU"

* "MUHTEŞEM HATA"

* "MÜTHİŞ FELÂKET"

* "FELÂKET MUHTEŞEM"

* "FEVKALÂDE RAHATSIZ EDİCİ"

* "VALLAHİ ÖYLE GALİBA"

* (GÜZEL İÇİN:) "ÂFET"

* "FUCK'N UNBELIEVABLE"

* "DEAFENING SILENCE"

* "MOURNFUL OPTIMIST" )


[Yukarıdakilerin hiçbiri zorlama, uydurma sözcükler değil bir biçimde, bazı yerlerde kullanılmış, görülmüş/duyulmuş "tamlama"lardır.] )


- OXYMORON ile REDUNDANCE

( Abartılı pekiştirme. İLE Gereksiz tekrar. | Ağdalı ifade. )

( Yukarıdakilerin hiçbiri zorlama, uydurma sözcükler değil, bir biçimde, bir yerlerde kullanılmış, görülmüş/duyulmuş "tamlama"lardır. )

( "OXYMORON"LAR
* NEDENSİZ NEDEN
* FARKINDALIĞIN DUYARLILIĞI
* YOĞUNLUĞUNDAN ALGILANAMAMA
* "KORKUNÇ GÜZEL"
* "KORKUNÇ KOMİK"
* "KORKUNÇ TİTİZ"
* "DEHŞET GÜZEL"
* "DEHŞET ÖRNEK"
* "DEHŞET ÖNEMLİ"
* "MÜTHİŞ KÖTÜ"
* "MANYAK İYİ"
* "MANYAK BİŞEY"
* "AŞIRI SAĞLIKLI"
* "AŞIRI SEVGİ/SEVMEK"
* "ACAYİP BEĞENMEK"
* "ACAYİP ZEVKLİ"
* "ACAYİP MUHTEŞEM"
* "ACAYİP ÇOK"
* "AŞIRI UYGUN"
* "MUHTEŞEM ŞAİBE"
* "ŞİDDETLE İSTEMEK"
* "ŞİDDETLE ÖNERMEK"
* "ŞİDDETLİ SEVGİ"
* "ŞİDDETLİ DİKKAT"
* "SIKI YAĞMAK"
* "FELÂKET GÜZEL"
* FELÂKET DİNLENDİRİCİ
* "FENA ALBÜM"
* "KÖTÜ OLMAK"
* "KÖTÜ DEZAVANTAJ"
* "PİS ÇARPMAK/BAKMAK"
* "PİS YAKALADIN"
* "PİS (BİR) DURUM"
* "AKILLARA ZARAR ..."
* "DELİ PARA"
* "KÖPEK PARA"
* "TATLI BELA"
* "TATLI ACI"
* "ÇOK AZ"
* "PİS AĞRI"
* "PİS ATLAMAK/BAKMAK/ÇARPMAK"
* "HİÇ YOK"
* "BİRAZ FAZLA"
* "GEVEZE SUSUŞ"
* "DOLU BOŞLUK"
* "ZERREDEKİ OKYANUS"
* "NOKTANIN SONSUZLUĞU"
* "MUHTEŞEM HATA"
* "MÜTHİŞ FELÂKET"
* "FELÂKET MUHTEŞEM"
* "FEVKALÂDE RAHATSIZ EDİCİ"
* "VALLAHİ ÖYLE GALİBA"
* (GÜZEL İÇİN:) "ÂFET"
* "FUCK'N UNBELIEVABLE"
* "DEAFENING SILENCE"
* "MOURNFUL OPTIMIST" )


- OXYMORON ile TEZAT


- OYALAMAK/DİNZİRMEK ile/ve/<> AVUTMAK


- OYALIYOR ile OY ALIYOR

( Geciktiriyor. İLE Oy desteği yüksek ya da belirli bir oranda olan kişinin durumu. )


- ÖYKÜ ile/ve/||/<> ANLATI


- ÖYKÜNME ile/ve/değil/<> ETKİLENME


- ... ÖYKÜ/SÜ değil ... SÜRECİ


- ÖYLE ANLAŞILDI ile/değil/||/<>/< ANLAŞILAN OYDU Kİ ...


- ÖYLE ARAÇLAR KULLANACAĞIZ değil ARAÇLARI, ÖYLE KULLANACAĞIZ


- ÖYLE BİRİSİNLE ... değil ÖYLE BİRİYLE ...


- ÖYLE BÖYLE (DEĞİL)


- ÖYLE GÖRMEK ile ÖYLE GÖRMEMEK


- ÖYLECE ile/ve AYNEN


- ÖYLESİNE ... ile/değil ÖYLESİ ...


- ÖYLESİNE ile SIRADAN


- ÖYLESİNE ile ŞÖYLESİNE


- OYNAMAK ile/ve/değil/||/<>/< KURCALAMAK


- OYUN ile DÜMEN


- OYUN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< YANILSAMA


- OYUNA GE(TİRİ)LME! değil/yerine/>< KENDİNE GEL!!!


- OYUNUN KURALLARINI ÖĞRENMEK ve/||/<>/> OYNAMAK

( Önce. VE/||/<>/> Sonra. )


- ÖZ TÜRKÇE ile/ve/değil/yerine/||/<> TAM TÜRKÇE


- ÖZ ile/ve/değil ANA ÇİZGİLER/HAT


- ÖZ ve/||/<>/= DÜŞÜNCE


- ÖZ ve/=/||/<>/>/< GÖZ ve/=/||/<>/>/< SÖZ

( Özü ağlamayanın, gözü ağlamaz. )

( Benzi sarı, gözleri yaş; hali bilen, dertli kar(ın)daş/arkadaş. )


- ÖZBEKÇE ile TÜRKÇE

( İÇKİ İŞLERİ BAKANLIĞI = İÇİŞLERİ BAKANLIĞI
DÖNEK = BARDAK
AHMAK = DURAK
KERHANE = İŞYERİ
YAMAN = KÖTÜ, YARAMAZ )


- ÖZBEKLER'DE:
KİRİL ABECESİ değil/yerine LATİN ABECESİ

( 02 Eylül 1993 tarihinde, resmen, Latin abecesine geçtiler. )


- ÖZDEŞ ile/ve/<>/değil/yerine DENK


- ÖZDEŞLEŞTİRME ile/ve/||/<> KÖRLÜK


- ÖZDEŞLİK ile/değil İÇİÇELİK


- ÖZDEŞMİŞ değil ÖZDEŞLEŞMİŞ


- ÖZEGEÇİŞLİ ile ...

( ERGATIVE )


- ÖZEL BİR ... ile/ve/değil/yerine/||/<> BELİRGİN BİR ...


- ÖZEL KÜME ile/ve/değil/||/<> ALT KÜME


- ÖZEL ile/ve/||/<> SINIRLANDIRICI


- ÖZELDE ile/ve "DAR ANLAMDA"


- ÖZE-LİKLE değil/< ÖZELLİKLE

( Vurgu ve harfi tam/doğru seslendirerek! [Dudak ve bilgi tembelliği yapmadan!] [Harfleri biraraya getirerek değil kulak dolgunluğuyla, doğrusu nasıl söyleniyorsa o biçimde söyleyerek!] )


- ... "ÖZELLİĞE HAİZ" değil ... ÖZELLİĞİ HAİZ


- ÖZELLİK:
AYRIŞTIRAN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BİRLEŞTİREN


- ÖZELLİK ile/ve/değil DURUM


- ÖZELLİK ile ÖZELİK

( Bir şeyin, benzerlerinden ya da başka şeylerden ayrılmasını sağlayan nitelik. İLE [felsefe] Herhangi bir durumu gösterebilme yeteneği. )


- ÖZELLİK ile/ve/||/<> VURGU


- ÖZELLİKLE(BİLHASSA) ile TAM TERSİNE/AKSİNE(BİLAKİS)


- ÖZEN (GÖSTERMEK) ile/ve/<> ÖNEM (VERMEK)

( TO TAKE PAINS vs./and/<> TO ATTACH IMPORTANCE )


- ÖZEN GÖSTERMEYE:
ÇALIŞIRIM ile/ve/<> ÇALIŞAYIM


- ÖZEN ve/||/<> ONAT

( ... VE/||/<> Özenli, düzgün. | Yararlı. | Dürüst, iyi ahlâklı. )


- ÖZENE-BEZENE (YAPMAK)


- ÖZEN/ÖZENME ile/ve/||/<> TERESSÜL[< RESEL]

( ... İLE/VE/||/<> Yavaş yavaş, dikkatle görme. | Harflerin mahreçlerine ve kısaltılıp uzatılmalarına uyma. )


- ÖZENSİZ/LİK ile/ve/||/<>/> UMURSAMAZ/LIK ile/ve/||/<>/> SIRADAN/LIK ile/ve/||/<>/> BOŞVERMİŞ/LİK


- ÖZET ile KISALTMA

( ... ile İHTİSAR )


- ÖZET ile/ve ÖRNEK

( SUMMARY vs. EXAMPLE )


- ÖZGÜN/LÜK ile/ve/değil ÖZGÜL/LÜK

( Yalnız kendine özgü bir nitelik taşıyan. | Bir buluş sonucu olan, nitelikleri bakımından benzerlerinden ayrı ve üstün olan. | Çeviri olmayan, asıl olan. İLE/VE/DEĞİL Bir türle ilgili, bir türe ait. )

( ÖZGÜL AĞIRLIK: Bir nesnenin, 1 cm³ oylumundaki parçasını ağırlığı. [Sadece suyun özgül ağırlığı, 1'dir.]

Özgül Ağırlık...

Özgül sözcüğü, Türkçede "kendine özgü", "özellikle o var olana ya da duruma ait" anlamında kullanılır. Fizikte ise bir niceliğin, belirli birim kütleye ya da oyluma düşen oranını tanımlar.

Özgül Ağırlık Tanımı

Özgül ağırlık, bir nesnenin birim oylumunun ağırlığıdır.

  • Tanım: 1 cm³ hacmindeki bir nesnenin ağırlığıdır.
  • Birim: g/cm³ ya da N/m³ [Newton m³]

SI birim düzeninde, "ağırlık" yerine "kütle" temel alınır. Bu yüzden, özgül ağırlık, çoğu zaman, yoğunlukla karıştırılır.

Su, Neden Referans Alınır?

  • 1 atmosfer basınç [deniz seviyesi] ve 4°C'de, 1 cm³ suyun kütlesi yaklaşık 1 gramdır.
  • Bu nedenle, suyun yoğunluğu, bu sıcaklıkta, 1 g/cm³ olur.
  • Bu sıcaklık ve yoğunluk, özgül ağırlık ölçümleri için kaynak/dayanakça kabul edilir.

Su, sıcaklığa bağlı olarak yoğunluk değiştirir. Örneğin 20°C’de yoğunluğu, yaklaşık 0.998 g/cm³'tür.

Özgül Ağırlık ile Yoğunluk...

  • Yoğunluk (ρ): Kütle / Oylum (kg/m³)
  • Özgül Ağırlık: Ağırlık / Oylum (N/m³)

Öteki Nesnelerin Özgül Ağırlığı...

  1. Belirli bir oylumda nesne alınır.
  2. Tartılarak ağırlığı ölçülür.
  3. Ağırlık / oylum oranı hesaplanır.
  4. Su ile karşılaştırılarak göreli özgül ağırlık belirlenebilir.
Nesne Yaklaşık Özgül Ağırlık (g/cm³)
Su (4°C)1.00
Buz0.92
Alüminyum2.70
Demir7.87
Kurşun11.34
Cıva13.60
Altın19.30
Hava (20°C, deniz seviyesi)0.0012
)

( ... ile/ve/değil VİSEŞA )


- ÖZGÜNLÜK ile/ve/||/<> ÖZLÜLÜK

( [Yazında/Edebiyatta] Başka hiçbir yazarın üslûbuna benzemeyen, tamamen yeni bir tarzda kaleme alınmış olan yapıtlar. İLE/VE/||/<> Anlaşılması zor tamlamaların yerine kısa ve özlü sözlerin kullanılması.[Amaç, kolay okunan ve akılda kalan veciz şiirlerin yazılmasıdır.] )


- ÖZGÜR İRÂDE değil İHTİYÂR

( "Özgür İrâde", yanlış bir tanım ve "tamlama"dır. (İngilizce "Free Will"den bire bir çeviri olduğundan, Türkçe'nin yapısına ve kullanımına uymaz.)

İrâdenin çeşitleri ya da özgür olanı/olmayanı yoktur. İnsandan bağımsız ayrı ve tek başına da değildir. Ancak "irâdenin özgürce kullanılması" diye bir tanım olabilir.

İrâde, tekil bir kavram da değildir. İnsan/kişi için öncelikli/ağırlıklı olarak ihtiyâr ve sonrasında da irâde olarak işler. Bunlar ayrılamaz bir kavram çiftidir.

İrâde, bitki ve hayvan ile ortak olduğumuz gövdemizle sınırlı/çerçeveli bir olanak, araç ve işlevdir. Bir şeye yönelme, kas ve sinirleri seferber etme olanağı, yapma gücü ve bilgisidir. "Evet" diyerek yönelmedir. "Zekâ"[< tezkiye/keskinleştirilmiş/bileylenmiş] ile ilişkilidir.

İhtiyâr ise "Hayır!" diyebilme, yapmayabilme gücü ve bilgisidir. Sadece insana özgü bir olanak olarak, sorgulayarak, düşünerek ve ayırt ederek yeğleme/tercih olanağımızdır.[Muhtar/iyet] "Yöneldiğimiz/yönelebileceğimiz" düşünce, söz ve eylemden göz, söz ve elimizi/ayağımızı çekebilmemizdir.[EDEB]

2.5 yaş, 4 yaş 4 ay, 7 yaştaki ayırt edebilme[temyiz] becerisi ve yetkinliğiyle 13'ten gün alarak cezai ehliyet kazanma durumu, ihtiyârımızladır. 16'dan gün alarak bazı yetkinlikler itibarı ile bir seviye daha yukarı çıkarılır. 19'dan gün aldıktan sonra da aklî meleke kaybolmadığı sürece ve bunama, Alzheimer görülmedikçe yaşam boyunca öncelikle ihtiyâr sahibi olarak yaşamını sürdürürüz. )


- ... "ÖZGÜRLÜĞÜ" değil ... HAKKI


- ÖZGÜRLÜK:
KİŞİNİN, ...
"CANININ İSTEDİĞİ GİBİ DAVRANMASI" ile/değil İSTEMEDİĞİ HİÇBİR ŞEYİ YAPMAK ZORUNDA OLMAMASI

( Özgürlük, hiçbir zaman canının istediği gibi davranmak anlamına gelmemiştir ve öyle bir hak vermemiştir/veremez. )

( İkinci görüşün olmadığı yerde özgürlük olmaz. )

( ÖZGÜRLÜK: Belirlenimden, belirlenime geçmek. )

( FREEDOM IS: [not] BEHAVING IN HOWEVER YOU WANT vs./but NO OBLIGATION TO SOMEONE WHO DOES NOT REQUEST TO DO SOMETHING )


- ÖZGÜRLÜK ve/||/<>/>/< ÖZELEŞTİRİ


- ÖZGÜRLÜK ile/ve/||/<> SÖZGÜRLÜK


- ÖZLEDİM ile/ve/değil/yerine/||/<>/> ÇOK GÖRESİM GELDİ

( Ahmet Hamdi Tanpınar'ın, eşine yazdığı mektubu sonlandırırken, "özledim" demekten utanıp "çok göresim geldi" diye yazmış olması... )


- ÖZNE = FAİL, MEVZU = SUBJECT[İng.] = SUJET[Fr.] = SUBJEKT[Alm.] = SUBJECTUM[Lat.] = HYPOKEIMENON[Yun.] = SUJETO[İsp.]


- ÖZNE ve/<> NESNE

( Özne, nesnesiyle birliktedir. )


- ÖZNE ile/ve/<> ÖZNE

( SUBJECT vs./and/<> SUBJECT )


- ÖZNE-ODAKLI ile ...

( SUBJECT-ORIENTED )


- ÖZTÜRKÇE SÖZCÜKLERİN BAŞLAMADIĞI HARFLER

( C
F
Ğ
H
J
L
M
N
P
R
S
V
Z )

( SÖZÜN DOĞRUSU I, II - YAVUZ BÜLENT BAKİLER - TÜRK EDEBİYAT VAKFI )


- ÖZÜ-ÖZETİ


- ÖZÜMSEMEK ile/||/<> KATILMAK


- ÖZÜNDE ... ile/ve/<> SONUÇTA ...


- ÖZÜR "DİLERİM" ile "KUSURA BAKMA"


- ÖZÜR DİLERİM değil/yerine ÖZÜR/ÖZRÜMÜ BEYAN EDİYORUM/EDERİM


- P ile F


- PABUÇ BIRAKMAMAK ile PABUCUNU DAMA ATMAK


- PABUÇ[Fars.] ile AYAKKABI


- PACE vs./and/||/<> SPACE

(

Kavram Açıklama Örnek Kullanım
PACE Bir süreçteki ilerleme hızı; özellikle öğrenme, gelişim ya da değişimin temposu. Bireysel farklara saygı için önemlidir. Öğrencilerin kendi öğrenme sürecine[pace] göre ilerlemesine izin verilmelidir.
SPACE Fiziksel ya da zihinsel boşluk/alan; hareket özgürlüğü, etkileşim ve yaratıcılık için gerekli ortam. Yaratıcı düşünce için fiziksel ve zihinsel alan[space] sağlamak gerekir.
PACE and SPACE Öğrenme ve gelişim süreçlerinde hem hız, hem de alan dengesinin gözetilmesi gerekir. Etkin öğrenme için çocuklara uygun hız[pace] ve özgür alan[space] sunulmalıdır.
)


- PAHALI ile/değil/yerine BANA ÇOK GELİR


- PAHALILANDI değil PAHALANDI(< BAHALANDI)


- PAK[Fars.] değil/yerine/= TEMİZ


- PALAS-PANDIRAS (GÖTÜRMEK)


- PALAS[Fr.] ile PALAS[argo]

( Lüks otel ya da gösterişli yapı. İLE Kolay, rahat. | Kolaylık gösteren, hoşa giden nesne, yer, kişi. )


- PALDIR-GÜLDÜR (DÜŞMEK)


- PALEOGRAFİK değil/yerine/= ESKİYAZISAL


- PALYATİF[Fr.]/MUVAKKAT[Ar.] değil/yerine/= GEÇİCİ


- PANDÜL[Fr.]/RAKKAS[Ar.] değil/yerine/= SARKAÇ


- PANGRAM:
İNGİLİZCE'DE ile TÜRKÇE'DE

( Bir dildeki tüm harfleri içeren, kısa, gerçekçi olmayan tümcelerdir. )

( The quick brown fox jumps over the lazy dog. İLE Pijamalı hasta, yağız şoföre çabucak güvendi. )


- PANİK YAPMA! ile ACELE ETME!


- PANTALON[Fr.] değil PANTOLON[]


- PANTOLON yerine/değil DON


- PAPUA YENİ GİNE'DE:
İNGİLİZCE ile/ve/<> PİDGİN

( Resmi dil. İLE/VE/<> Halkın kullandığı bozuk İngilizce.[Zaman kipi yoktur.]
[EM WANEY: Bu nedir? | YU ONAIT: Nasılsın?] )


- PARA-PUL (SAHİBİ OLMAK)


- PARA ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< BİLGİ

( Bilgi peşinde koşmak, altın peşinde koşmaktan daha iyidir.
[Ar. Talebu'l-ilm hayrun min taleb'z-zeheb] )

( [not] MONEY vs./and/but/||/<>/>/< KNOWLEDGE
KNOWLEDGE instead of MONEY )


- PARA ve HARF

( Evrensel eşdeğerlik birimleri. )


- PARA ile PARA

( Yükseklik, yücelik. İLE Mangır, pul. )


- PARADİGMA ile KESİNLİK


- PARADİGMA ile PERSPEKTİF

( PARADIGM vs. PERSPECTIVE )


- PARADOX vs. ANTINOMY


- PARAGRAF:
AÇMAK ile/ve/||/<> OLUŞTURMAK


- PARALANMAK ile PARALA(N)MAK

( Parasızken para elde etmek. İLE Parçala(n)mak. | Yıprat(/n)ıp eski(t)mek. )


- PARALOJİZM ile ...

( Mantığa uymazlık. )


- PARAMETRE ile KOMPARTIMAN


- PARAMPARÇA (OLMAK)


- PARANLA "VEZİR", AKLINLA REZİL OLMAK
ile/değil/yerine/><
PARANLA "REZİL", AKLINLA "VEZİR" OLMAK


- PARANTEZE ALMAK ile KENARA KOYMAK/ASKIYA ALMAK


- PARANTEZ[İng.]/MUTARIZA[Ar.] değil/yerine/= AYRAÇ


- PARAPSİKOLOJİ ile/||/<> PARANORMAL ile/||/<> PARAFİZİK ile/||/<> PARADİGMA ile/||/<> PARALEL ile/||/<> PARAZİT ile/||/<> PARALİMPİK ile/||/<> PARAMEDİK

(

Parapsikoloji Psikolojinin ötesindeki ruhsal/psişik olayları inceleyen alan.
Paranormal Normalin dışında olan, açıklanamayan (örnek: hayaletler, "UFO"lar)
Parafizik Fiziğin ötesindeki, fizik yasalarıyla açıklanamayan olaylarla ilgili.
Paradigma Bir düşünce yapısının yanındaki örnek, model, kalıp, çerçeve.
Paralel Yan yana giden, aynı doğrultuda. (matematiksel ya da mecâzî anlamda)
Parazit Yanında yaşayıp zarar veren canlı. [mecâzen de "gereksiz ses vb."]
Paralimpik Olimpiyatların yanında/desteğiyle düzenlenen engelli spor oyunları.
Paramedik Doktorun yanında çalışan sağlık görevlisi [acil tıp teknikeri].
)


- PARASINI ÖDEMEK ile/değil/yerine ÜCRETİNİ ÖDEMEK


- PARAVAN[Fr. < PARAVENT] değil/yerine/= PERDE[Fars.]

( Menteşelerle birbirine bağlı birkaç parçadan oluşan ve yapılarda, bazı bölümleri ayırmakta kullanılan, katlanır, taşınır, çerçeveli perde. | Adından, yetkisinden, gücünden, kendine belirli etmeden yararlanılan kişi/kuruluş. )


- PARAVAN/A[Fr. < PARAVENT]/SEPERATÖR[İng. < SEPERATOR] değil/yerine/= AYRAÇ

( Menteşelerle birbirine bağlı birkaç parçadan oluşan ve yapılarda bazı bölümleri ayırmakta kullanılan, katlanır, taşınır çerçeveli perde. | Adından, yetkisinden, gücünden kendisine belirli etmeden yararlanılan [kişi ya da kuruluş]. )


- PARÇA-PİNÇİK (ETMEK)


- PARÇA ile/ve/değil/||/<>/< BİLEŞEN


- PARÇA ve/||/<>/>/< TAMAMLAYICI/LIK


- PARÇALANMIŞLIK ile/değil AYRIM


- PARIL PARIL (PARLAMAK, PARILDAMAK)


- PARKUR değil/yerine/= YARIŞ YOLU

( Bisiklet, atletizm gibi bazı yarış ve koşularda, yarışmaların yapıldığı yol. )


- PARMAK BASMAK ile ALTINI ÇİZMEK


- PARSE[İng.] ile/değil/yerine İNCELEME

( Bir tümce ya da sözcüğü, dilbilgisi açısından incelemek. )


- PARTİKÜL[Fr.] değil/yerine/= PARÇACIK


- PAŞA PAŞA

( AVAZ AVAZ
PEHLÛ-BE-PEHLÛ
CEV CEV
BÂRHÂ
ŞÛLÎDE
HERC Ü MERC
SER-Â-PÂ, SER-TE-SER
BERG Ü ŞÂH
ZÂNÛ-BE-ZÂNÛ / ZÂNÛ-BER-ZÂNÛ
ÜFTÂN Ü HÎZÂN
REFTE REFTE
BÂRÂN-DÎDE
BÎ-SER Ü BÛN
ÇÂR-NÂ-ÇÂR, HÂH NÂ HÂH, KÂM-U NÂ-KÂM
ÂVEND )


- PAŞA PAŞA (GİTMEK, KABUL ETMEK)


- PASİF değil/yerine/= EDİLGEN


- PAT PAT (VURMAK)


- PATA-KÜTE (GİRİŞMEK, VURMAK)


- [ne yazık ki]
PATAVATSIZLIK ile/ve/||/<> TOKSÖZLÜLÜK

( Sözlerinin nereye varacağını düşünmeden saygısızca konuşma, davranışlarına dikkat etmememe. İLE Hatır ve gönül dinlemeden, hiçbir şeyden "çekinmeden" konuşmak. )


- PATETES değil PATATES


- PATIR PATIR (KOŞMAK, İNMEK)


- PATIR PATIR ile LAMBUR LUMBUR


- PATLAYANA KADAR ile/değil/yerine DOYANA/DOYACAK KADAR


- PATTADANAK


- PAY (AL[DIR]MAK) ile/ve/değil/||/<>/< İLİŞKİ/LEN[DİR]MEK


- PAYDA ile/ve/||/<> PARÇA


- PÂYE[Fars.] değil/yerine/= AŞAMA


- PÂYİDAR/PÂY-DÂR[Fars.] değil/yerine/= KALIMLI/YERLEŞMİŞ


- PAYLAÇO" değil PALYAÇO[İt. < PAGLIACCIO]


- PAYLAMAK değil/yerine PAYLAŞMAK

( İter. DEĞİL/YERİNE Çeker. )


- PAYLAŞILABİLECEK ile PAYLAŞILAMAYACAK


- PAYLAŞMAK ile KIRIŞMAK


- PAYLAŞMAK ile/ve "YÜKLENME(ME)K"


- PAZARLIK ile/değil/yerine TARTIŞMA

( [not] NEGOTIATION vs./but ARGUE
ARGUE instead of NEGOTIATION )


- PAZARTESİ'NE değil PAZARTESİ'YE


- PAZU GÖSTERMEK" ile/değil/yerine/||/<>/>


- PEDERŞAHİ[Fars.] değil/yerine/= ATAERKİL

( Soyda babayı esas alan ve ailede çocukları baba soyuna mal eden toplum düzeni. )


- PED-/-PEDE/PEDİ-/PEDO-/PAED-/PAEDO- ile/||/<> HEBE-

( Çocuk. İLE/||/<> Ergenlik, ergenlik çağında. )


- PEK KOLAY DEĞİL değil PEK OLASI DEĞİL


- PEKÂLÂ değil/yerine/= PEKİYİ


- PEKİŞTİRME ile/ve/||/<> VURGU/ÜNLEM

( Bazı sözler, argolar ve küfürler, sözcüğün birebir anlamı/karşılığı için kullanılmaz. Daha çok pekiştirme sıfatı ya da vurgu, ünlem olarak kullanılır. )


- PELESENK[Ar.] ile/değil PERSENK[Fars.]

( Türlü bitkilerden çıkarılan, kokulu bir reçine. | Pelesenkağacından elde edilen değerli kereste. İLE/DEĞİL Konuşurken, gereksiz yinelenen söz. )


- PELTEK ile PEPE

( Dilini, dişlerinin arasına alır gibi konuşan ve bu yüzden, s, z gibi sesleri kusurlu söyleyen. | Tutuk, titrek bir biçimde. İLE Dudak sesleriyle başlayan sözcüklerin ilk seslerini güçlükle söyleyen ve birkaç kez yineledikten sonra arkasını getirebilen, tutuk dilli. )


- PELTEKLİKTE:
Z'LEŞTİRME ile/||/<> S'LEŞTİRME ile/||/<> C'LEŞTİRME ile/||/<> L'LEŞTİRME

( Jale > Zale | Jilet > Zilet
İLE/||/<>
Paşa > Pasa | Kışlık > Kıslık | Şapka > Sapka
İLE/||/<>
Jandarma > Candarma | Jilet > Cilet
İLE/||/<>
Birader > Bilader | Berber > Belber | Merhem > Melhem | Terlik > Tellik )


- PENBE değil PEMBE


- PENİS/YARDA (SİK/YARAK/PİPİ/ÇÜK/KAMIŞ/ANDIR/FALLUS[Yun./Fr. < PHALLUS]) / VAJİNA (AM/KUKU/PITTIK)/ANDIR/PUDENDUM[Lat. < PUDERE: Utanmak.] ile KASIK

( [çiçeklerde] ANDROECIUM[eril] - PISTIL[dişil] )

( ZİB ile ASL'ÜL-FAHZ )

( LENG ile BÂNE )

( PENIS (COCK/DICK) / VAGINA (CUNT/PUSSY) vs. GROIN )


- PEPT- ile/||/<> -PEPSİA

( Sindirim. İLE/||/<> Özel bir sindirim tipi ile ilgili. )


- PERDE ile KATMAN

( PITCH vs. LAYER )


- PERDEDÂR ile ...

( Protokol müdürü. | Özel kalem. | PERDECİ, ÖNDER BİR KİŞİNİN KAPISINDA BEKLEYİP İÇERİ GİRECEKLERE KAPI PERDESİNİ AÇMAKLA GÖREVLİ KİŞİ )


- PERİYOD değil/yerine/= DÖNEY


- PERPERÎŞÂN/PERMEPERÎŞÂN


- PERŞEMBE'NİN GELİŞİ, ÇARŞAMBA'DAN, BELİRLİ OLUR ile/<> ADAM OLACAK ÇOCUK, BOKUNDAN BELİRLİ OLUR


- PERSONEL yerine ÇALIŞAN


- PERVÂNE LÂZIM ile/ve/||/<> PERVÂ NE LÂZIM

( Geceleri ışık etrafında dönerek uçan küçük kelebek. | Bir motor ya da yayla döndürüldüğü zaman bağlı olduğu düzeni devindiren, bir mile bağlanmış iki ya da daha fazla kanattan oluşan düzenek. | Yol gösteren, kılavuz/rehber. | Ferman, hüküm, nişan. | Selçuklu ve İlhanlılar'da nişancı, tevkîî. İLE PERVÂ[Fars.]: Çekinme, sakınma, korku. )


- PERVÂZ[Fars.] ile -PERVÂZ[Fars.] ile PERVÂZE[Fars.] ile PERVÂZÎ[Fars.]

( Uçma, uçuş. | Saçak. | Göze/hücre. | Ayna. | Dolap. | Aynalı, ince ve uzun tahta. İLE "Uçan, uçucu" anlamlarıyla birleşik sözcük yapar.[BÂLÂ-PERVÂZ: Yüksekten uçan. | BÜLEND-PERVÂZ: İddialı, inatçı.] İLE Kır, gezinti için hazırlanan yemek. | Gece eğlencesi ışığı. | Altın ve gümüş yaprakların kırıntısı. İLE Divân-ı Hümâyün ve Defter-i Hâkânî kalemlerine devam ve hizmet etmeden ve de hâcegândan olmadan, yolunu bularak bu kalemlerden birinde ketebeden olduğuna dair kayıtlarına şerh verilen kişi. )


- PERVERENDE[Fars.] ile/ve/||/<>/> PERVERDE[PELVERDE değil!][Fars.] ile/ve/||/<>/> PERVERD/-PERVER[çoğ. PERVERÂN][Fars.]

( Yetiştirici, terbiye edici. | Besleyici, büyütücü. İLE/VE/||/<>/> Beslenmiş, büyütülmüş, yetiştirilmiş. | Üzüm şırasından yapılan bir çeşit tatlı. İLE/VE/||/<>/> "Besleyen/besleyici, büyüten, yetiştiren/yetiştirici, koruyan, terbiye eden" anlamlarıyla birleşik sözcükler yapar.[DEHÂ-PERVER: Dâhî yetiştiren. | FUKARÂ-PERVER: Yoksul besleyen.] )


- PEŞ PEŞE


- PESEND[Fars.] ile/ve/||/<> -PESEND[Fars.]

( Beğenme, seçme. | Bir çeşit iğne işi. | Esmerleşmiş/mat altın. | Mushaflarla yazmaların ilk sayfalarıyla sure ya da bahis başlarında boya ile perdâh edilerek altınla karışık yapılmış olan biçimler. İLE Beğenen, beğenmiş.[MÜŞKÜL-PESEND: Güç beğenir. | HOD-PESEND: Kendini beğenmiş.] )


- PEŞİ PEŞİNE (GELMEK)


- PESİMİST/PESSIMIST[İng.]/BEDBİN[Fars.] değil/yerine/= KARAMSAR/KÖTÜMSER


- PEŞİNDE KOŞMAMAK ile/ve/değil/yerine/||/<> VAZGEÇMEK


- PEŞİNDE ile ARDINDA


- ... PEŞİNDE ile/ve/değil/<> ... DERDİNDE


- PESPEMBE


- PESTİL değil/yerine/= BASTIK


- PEYDERPEY[Fars. < PEY:Arka. | -DER: İçinde.]["PEYDELPEY" değil!] (ÖDEMEK) AZAR AZAR/BÖLÜM BÖLÜM/YAVAŞ YAVAŞ (ÖDEMEK) | BİRBİRİ ARDINCA, ART ARDA


- PEZEVENK/LİK ile/değil ÇÖPÇATAN/LIK


- PHALL-/PHALLO- ile/||/<> BALAN-/BALANO-

( Penis. İLE/||/<> Glans penisle ilgili. )


- PHİL-/-PHİL/-PHİLE/-PHİLİA/-PHİLİC/PHİLO-/-PHİLY ile/||/<> PHOB-/-PHOBE/-PHOBİA/-PHOBİAC/PHOBO-

( Sevme, eğilimi olma, eğilim, hastalık derecesinde eğilim. İLE/||/<> Korku, kaygı, fobisi olan. )


- PHYSİ-/PHYSİO- ile/||/<> PHYT-/-PHYTE/PHYTİ-/PHYTO- ile/||/<> DENDR- ile/||/<> PHARMACO-

( Doğa ile ilgili, doğal, fizyoloji ile ilgili. İLE/||/<> Bitki, vejetasyon, bitkisel, parazit ile ilgili. İLE/||/<> Ağaç. İLE/||/<> İlaç ya da ilaç nesneleri ile ilgili. )


- PIERRE PAUL BROCA ile/ve/||/<> CARL VERNICKE


- PİKNİK (YAPMAK) değil/yerine/= KIR'A GİTMEK


- PİKTOGRAFİK değil/yerine/= ÇİZİYAZIMSAL


- PİL-/PİLİ-/PİLO- ile/||/<> TRİCH-/TRİCHO-

( Kıl. İLE/||/<> Saç, saçların durumu ile ilgili, kıl. )


- PİLAV(/YEMEK) PİŞİRMEDE:
"DEMLENDİRME" ile/ve/||/<> "DİNLENDİRME"


- PILI-PIRTI (ESKİ EŞYA)(NI TOPLAMAK)


- PİLİLİ değil PİLELİ


- PIR PIR (UÇMAK)


- PIR PIR ile PIRPIRI/PİRPİRİ

( Genellikle kuş kanadının çıkardığı sesi andırır sesleri anlatmak için kullanılır. İLE Yeniçeri salma erlerinin giydikleri, kırmızı çuhadan yapılmış cüppe. | Bir tür Bizans altını. | Uçarı, hovarda. )


- PIRIL PIRIL (PARLAMAK, PARILDAMAK)


- PİRİNÇ:
PİLAV ile/ve/değil/||/<>/> ÇORBA

( Suyunu çekerse. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Çekmezse. )


- PİS OLMAK ile/ve/<>/değil/yerine (YETERİNCE) TEMİZ OLMAMAK


- PİS PİS (GÜLMEK)


- PIŞ PIŞ (UYU(T)MAK)


- PİS ile/değil/yerine ÇİĞ


- PİS ile/değil YOĞUN


- PİŞEĞEN = PİŞEK

( Kolay pişen. )


- PİSİ PİSİ

( Kediler için ve kedileri çağırmak için seslendirilen. )


- PİSİ PİSİNE ("GİTMEK")

( Öldürülmek. )


- PİSİ ile/değil PİŞİ

( Kedi. İLE/DEĞİL Kızartılmış hamur. )


- PİŞMANLIĞIN SONA ERMESİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/> AYDINLANMA


- PİŞMİŞ AŞA SU KATMAK ile BİR ÇUVAL İNCİRİ BERBAT ETMEK

( BER-BÂD[Fars.]: Perîşan, harap, viran. | Pis, fenâ, kirli. )


- PİST ile PİST[Fr.]

( Kedileri kovmak için kullanılan söz. İLE Gösteri yapmak, dans etmek vb. için düzenlenmiş, genellikle yuvarlak yer. | Bir havaalanında, uçakların kalkıp inmesine, park yerlerine gidip gelmesine yarayan, özel olarak hazırlanmış şerit. | Yarışlar ve koşular için özel olarak düzenlenmiş yer, yarışlık. )


- PIT PIT (ATMAK)


- PITIR PITIR (YÜRÜMEK)


- PIT-PIT PIT-PIT (BİR İŞİ HIZLICA YAPMAK)


- PİYAZ[Fars.] ile PİLÂKİ[Yun.]

( Haşlanmış kurufasulyenin üzerine ince doğranmış soğan ve maydanoz katıldıktan sonra zeytinyağı ve limon dökülerek yapılan fasulye salatası. | Yemeklerin yanına katılan, ince doğranmış ve tuzla öldürülmüş, maydanozlu soğan. | Bir çıkar sağlamak düşüncesiyle söylenilen övücü söz. İLE İçine, soğan, sarımsak, maydanoz ve havuç gibi sebzeler katılarak zeytinyağıyla pişirilen yemek. )


- PIYRIM-PIYRIM

( Çok eskimiş, çok yıpranmış. )


- PLAN:
[okunuşu]
"PILAN" değil PİLAN


- PLASEBO (ETKİSİ) ile/ve/<>/>< NOSEBO (ETKİSİ)

( "Memnun edeceğim." İLE/VE/<>/>< "Zarar vereceğim." )


- PLASM-/-PLASM/PLASMO- ile/||/<> -PLASMİA

( Plazma, göze nesnesi ile ilgili, canlının oluşumu. İLE/||/<> Kan plazmasının özel bir durumu ile ilgili. )


- PLASMAN değil/yerine/= YATIRIM


- -PLEGİA/-PLEGY ile/||/<> -PLEXİA

( Paralizi, palsi, felç. İLE/||/<> Paralizi. )


- PLOT[İng.] değil/yerine/= KURGU, ANA ÇİZGİ


- PLOTINOS/PLOTINUS ve/||/<>/> PORPHYRIOS/PORFİRİOS ve/||/<>/> PROCLUS

( [ö.] 270 ve/||/<>/> M.S. 305 ve/||/<>/> 17 Nisan 485 )


- PNEUMO-/PNEUMON-/PNEUMONO- ile/||/<> PULMO- ile/||/<> BRONCH- ile/||/<> HEPA-/HEPAT-/HEPATICO-/HEPATO- ile/||/<> ANTHRACO-

( Akciğer, hava ya da solunumla ilgili. İLE/||/<> Akciğerlerle ilgili. İLE/||/<> Bronş. İLE/||/<> Karaciğerle ilgili. İLE/||/<> Kömür, siyah renk ile ilgili [antrakoz: Akciğerlerde kömür tozu birikmesi]. )


- POETİKA ile/ve/||/<>/> RETORİK ile/ve/||/<>/> DİYALEKTİK ile/ve/||/<>/> ANALİTİK

( Üretim/İntac. İLE/VE/||/<>/> ... İLE/VE/||/<>/> ... İLE/VE/||/<>/> ... )


- POH POH (SERİLMEK)


- POİKİLO- ile/||/<> -TROPE/-TROPİC/-TROPİSM/TROPO-/-TROPY

( Değişik, düzensiz. İLE/||/<> Dönme, döndürücü, dönme ya da değişme eğilimi. )


- POLİ-/POLİO- ile/||/<> POLY- ile/||/<> PLURİ-

( Gri, beyin ve sinir sisteminin gri maddesi ile ilgili. İLE/||/<> Çok, fazla, birçok bölümleri tutan, çok kaynaklı, çok tipli. İLE/||/<> Çok, fazla. )


- POLİGRAFİ ile/ve PASİGRAFİ


- PORNOGRAFİK:
APAÇIK ile/ve/<> ÖZSÜZ GÖRÜNÜŞ


- PORSUK ile BOZ ALABAŞLI BOZ PİS PORSUK

( ... İLE Zeki Müren'in seslendirdiği/yaygınlaştırdığı tekerlemede geçen. )


- PORTAL yerine EŞİK


- POSTA KATARI ile/değil POSTA TATAR'I/LARI


- POSTA KOYMAK ile/ve ULTİMATOM VERMEK


- POT KIRMAK ile ÇAM DEVİRMEK


- POZ ile/değil/yerine KOZ


- PRENSİP OLARAK .../PRENSİPTE ... değil/yerine İLKECE ...


- UMDE[Ar.]/PRENSİP[İng. < PRINCIPLE] değil/yerine/= İLKE


- PRENSİP/Lİ/PRINCIPLE[İng.] değil/yerine İLKE/Lİ


- PRES(S)[İng.] değil/yerine/= BASIN


- PREZENTASYON[İng. < PRESENTATION] yerine SUNUM


- PROBLEM" değil AYRIM


- PROBLEM/Lİ yerine SORUN/LU


- PRODÜKSİYON değil/yerine/= YAPIM


- PROGNOZ/PROGNOSIS[İng.]/AKIBET[Ar.] değil/yerine/= SONLANIM


- PROLOG[Fr.] değil/yerine/= ÖNDEYİŞ


- PRÖMİYER/GALA["İLK PRÖMİYER/İLK GALA" değil!] değil/yerine/= İLK GÖSTERİM


- PROMOSYON değil/yerine/= TANITIM


- PROSES/PROCESS[İng.] değil/yerine/= SÜREÇ


- PROTEST (TUTUM/TAVIR) değil/yerine TEPKİCİ/TEPKİSEL (TUTUM/TAVIR)


- PROTESTO[İt.] ile MANİFESTO[İt. < Lat.]

( Bir davranışı, bir düşünceyi, bir uygulamayı, haksız, yersiz, gereksiz bularak karşı çıkma, kabul etmeme. | Herhangi bir davranışın, haksız, yersiz, gereksiz görülerek onanmadığını bildiren resmi açıklama. | Değerli evrak niteliğindeki borç senedinin ödenmemesi durumunda, özel bir biçime bağlı ve belirli hukuksal sonuçlar doğuran bildirim. İLE Bir gemideki malları göstermek için kaptan tarafından boşaltma işlemlerinin yapılacağı gümrük idaresine verilen dizin. | Bildiri. )


- PROTOKOL ile FORMALİTE

( PROTOCOL vs. FORMALITY )


- PROTOTİP[Fr.] değil/yerine/= İLK ÖRNEK


- PROVA[İt.] ile PRUVA[İt.]

( Bir şeyin amacına uygun, istenilen düzeyde olup olmadığını anlamak için yapılan deneme. | Bir giysiye son biçimini vermeden önce giysiyi giyecek kişinin üzerinde yapılan düzeltme. | Yazar ya da düzeltmen tarafından üstünde düzeltmeler yapılan basılı metin. İLE Geminin önü. )


- PROVİZYON değil/yerine/= KARŞILIK(/DENETİMİ)


- PROX- ile/||/<> PROXİMO- ile/||/<> JUXTA-

( Yakınında, bitişikte. İLE/||/<> Proksimal, en yakın. İLE/||/<> Yakın. )


- PROZODİ değil/yerine/= SESLEM UYUM


- PSİKOLOJİ:
3D ile/ve/değil/||/<>/> 6D

( Düşünce, Duygu ve Davranış. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Değer, Deneyim ve Dil. )


- PSİKOLOJİK ile/değil/yerine PSİKOJENİK


- PSİKOZ/PSYCHOSIS[İng.] ile/||/<> DEREALİZASYON ile/||/<> DEDİFERANSİYASYON

( Gerçeklik yitimi. İLE/||/<> Gerçeklik yitimi. İLE/||/<> Ayrıştırma/ayrımlaşma yitimi. )


- PSYCH-/PSYCHO- ile/||/<> PSYCHRO- ile/||/<> CRY-/CRY-MO-/CRYO- ile/||/<> -THYMİA/THYMO- ile/||/<> -MANİA ile/||/<> PHREN-/-PHRENİA/PHRENO- ile/||/<> EROT-

( Zihin, zekâ ile ilgili, zihinsel olaylarla ilgili, psikolojik yöntemlerle ilgili, psikolojik. İLE/||/<> Soğuk. İLE/||/<> Soğuk, donma. İLE/||/<> Psişe, psişik durumla ilgili, timusla ilgili. İLE/||/<> Delilik, manik durum. İLE/||/<> Mental bozuklukla ilgili, diyaframla ilgili. İLE/||/<> Aşk. )


- PÜFÜR PÜFÜR (ESMEK)("KÜFÜR KÜFÜR" değil!)


- PURSANTAJ[İng. < PERCENTAGE]["PURSUNTAJ" değil!] değil/yerine/= YÜZDE

( Filmlerin sinema salonlarında gösterildiği süre boyunca elde edilen bilet gelirlerinin dağıtım oranı. [Bu oran, yapımcılar, dağıtımcılar ve sinema salonları arasında bilet satışlarından elde edilen kazancın nasıl paylaştırılacağını belirler.] [Pursantaj oranı, genellikle film gösteriminin ilk haftalarında yüksek olur, ardından zamanla düşebilir.] )


- PUSULA[İt. < BUSSALO] ile/değil/yerine İLETECİK/BETİK/PUSULA[İt.]/TEZKERE[Ar.]

( Üzerinde kuzey-güney doğrultusunu gösteren bir mıknatıs iğnesi bulunan ve yön saptamak için kullanılan kadranlı aygıt. İLE/DEĞİL/YERİNE Küçük bir kâğıda yazılmış kısa mektup. | Üzerinde alacak hesabı yazılmış kâğıt. | Bir iş için izin verildiğini bildiren resmi kâğıt. | Genellikle ozanların yaşamlarıyla koşuklarından söz eden yapıt. )


- PUSULA[İt. < BUSSALO] değil/yerine/= YÖNDEÇ/YÖNEÇ/İLETECİK


- PUT KIRMAK ile/değil YORGAN SİLKMEK


- PUTLAŞTIRMAMAK ve/||/<> DONDURMAMAK


- PÜTÜR PÜTÜR

( Yüzeyi düzgün olmayan nesnelerde. )


- PY- ile/||/<> PYEL-/PYELO- ile/||/<> PYL-/PYLE-/PYO-

( Cerahatle ilgili, cerahat olması. İLE/||/<> Böbrek pelvisi ile ilgili. İLE/||/<> Portal venle ilgili. )


- QUADR-/QUADRİ- ile/||/<> TETR-/TETRA-

( Dört, dört kez, dört kat. İLE/||/<> Dört. )


- R. "AND" değil R. ANH


- RÂ[Ar.] ile RÂ'[Ar.]

( R sesini verir. | Rebîülevvel ayına işarettir. İLE "rı" harfinin bir adı. )


- RAATLAMAK" değil RAHATLAMAK


- RAB ile/ve/<>/< RÂBITA


- RADİKAL ile MARJİNAL


- RAĞMEN/MUKABİL[Ar.] değil/yerine/= KARŞIN


- RAHAT-HUZUR (VERMEMEK)


- RÂHAT ile ...

( LİSÂNI MUHAFAZA ETMEK | ÜZÜNTÜSÜZ, TASASIZ, KEDERSİZ BİR HALDE BULUNMA | GÖNLÜ RAHAT(MÜSTERÎH) )


- RAHATLAMAK ile/ve DÜZE/DÜZLÜĞE ÇIKMAK


- RAHATLIKLA ile/ve/değil DOĞRUDAN


- RAHATSIZ ETMEK ile/ve RENCİDE[Fars.] ETMEK

( ... İLE/VE Kalbi kırılma, incinme. )


- RAHİM ile RAHÎM

( Döl yatağı. İLE Koruyan, merhamet eden. )


- KAŞINMA:
RAHİMDE değil VAJİNADA

( İç yüzeyde. [olmaz!] DEĞİL Dış bölgede/yüzeyde. )

( "Rahmim kaşınıyor" diye bir söz olmaz. DEĞİL "Vajina(m)da kaşıntı var/oluyor" olabilir. )


- RAJON değil RACON[argo | İt. < RAGIONE]

( Yol, yöntem, usûl. | Gösteriş, fiyaka. )


- RAKAM/NUMARA ÖNEKLERİ

( Yotta(Y) = 1,000,000,000,000,000,000,000,000

Zetta(Z) = 1,000,000,000,000,000,000,000

Exa(E) = 1,000,000,000,000,000,000

Peta(P) = 1,000,000,000,000,000

Tera(T) = 1,000,000,000,000

Giga(G) = 1,000,000,000

Mega(M) = 1,000,000

Kilo(k) = 1,000

Hecto(h) = 100

Deca(da) = 10

Unit = 1

Deci(d) = 0.1

Centi(c) = 0.01

Milli(m) = 0.001

Micro(µ) = 0.000 001

Nano(n) = 0.000 000 001

Pico(p) = 0.000 000 000 001

Femto(f) = 0.000 000 000 000 001

Atto(a) = 0.000 000 000 000 000 001

Zepto(z) = 0.000 000 000 000 000 000 001

Yocto(y) = 0.000 000 000 000 000 000 000 001

)


- RAKAMSAL ile/yerine İSTATİSTİKSEL


- RÂKİP(/B) ile RAKÎP(/B)

( Binici. İLE Karşı(sında) olan. )

( RIDER vs. RIVAL )


- RÂKIM-I HURÛF/RÂKIM-ÜL-HURÛF(MUHARRİR) değil/yerine/= YAZARI


- RAKKAM değil RAKAM


- -RAK/-RAQ ile
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Karşılaştırma anlamı veren son ek. )


- RAMAZAN ve KELÂM


- RAMPA[İt.] değil/yerine/= YOKUŞ


- RAPRAHAT


- RASTLAMAK/RASTGELELİK ile DENK GELMEK


- RASTLANTI ile KAZAEN


- RASTLANTI["RASLANTI" değil!] = TESADÜF = CHANCE, HAZARD[İng.] = HASARD[Fr.] = ZUFALL[Alm.]


- RAYLARA:
"ŞAHIS DÜŞTÜĞÜNDE" değil "BİRİ DÜŞERSE"

( Raylı yolların duraklarında bulunan uyarı yazılarının, ilgili yöneticilerce düzeltilmesi dileğiyle... )


- RAZI MIDIRLAR? değil RAZILAR MIDIR?


- re ile Re

( Gam dizisinde, do ile mi arasındaki ses. | Bu sesi gösteren nota simgesi. İLE Renyum'un simgesi. )


- REDAKSİYON değil/yerine/= DÜZELTME


- REDAKTÖR değil/yerine/= DÜZELTMEN


- REDDETME ile/ve/değil/yerine/<>/> YADSIMA


- REDDİYE[Ar.]

( Bir düşünceyi, bir öğretiyi çürütmek için yazılan yazı. )


- REDDİYE ile/ve/değil/||/<>/< GÖNDERME


- REDİF:
EK DURUMUNDA ile SÖZCÜK DURUMUNDA

( Aynı görevdeki eklerin tekrarlanmasıyla. w Aynı anlamdaki sözcüklerin tekrarlanmasıyla. )

( )


- REDİF[Ar.] ile REDİF[Ar.] ile RADİF[Ar.]

( Son dönem Osmanlı ordusunda, askerlik görevini bitirdikten sonra yedeğe ayrılan er. İLE Koşuklarda, uyaktan sonra yinelenen, aynı anlamdaki sözcük ya da ek. İLE Binicinin ardına binen [ikinci] kişi. )


- REFÂKAT değil/yerine/= EŞLİK ETME


- REFERANS değil/yerine/= BAŞVURU


- REFERANS ile/ve PERSPEKTİF


- REFİK/A ile/ve/> SÂDIK


- REFLEKS/REFLEX[İng.] değil/yerine/= TEPKE

( Dıştan gelen bir uyarım sonucu doğan hareket, salgı gibi iç tepkilere yol açan irade dışı sinir etkinliği, yansı. | Dıştan ya da içten gelen bir uyarım sonucunda organizmada tepkilere yol açan istemsiz sinir etkinliği. )


- REFLEKS ile YANSIMA


- REFTE REFTE[Fars.] ile ...

( Gitgide, gide gide, azar azar. )


- REGL değil/yerine/= AYBAŞI


- REHA-BİLİTE değil REHABİLİTE


- REHBER[Ar.] değil/yerine/= KILAVUZ


- REH-İ SENG-SÂR ile ...

( TAŞLIK YOL )


- REKLAM[Fr. < RÉCLAME] değil/yerine/= TANITI

( Bir şeyi topluma tanıtmak, beğendirmek ve böylelikle sürümünü sağlamak için denenilen her türlü yol. | Bu amaç için kullanılan yazı, görsel, film vb. )


- RELAKS[İng. < RELAX] değil/yerine SAKİN/LİK, RAHAT/LAMA, GEVŞE/ME


- REMZ[Ar.] değil/yerine/= SİMGE


- RENGİ DÖNMÜŞ ile RENGİ ATMIŞ


- RENGİ-RUHSARI (BOZULMAK/SARARMIŞ)


- RENK VERME(ME)K ile/ve/<> KOZ VERME(ME)K


- RENKLENDİRMEK ile/ve ÇEŞİTLENDİRMEK


- REPERTUAR[Fr.] değil/yerine/= SÖZ/EZGİLER DAĞARCIĞI

( Bir tiyatro kurulunun oynamak için seçip hazırlamış olduğu oyunların dizini. | Bir oyuncunun ezberlediği ve oynadığı rollerin dizini. | Bir müzik topluluğunun ya da sanatçının hazırlamış olduğu parçalar. )


- REPLİK[Fr.] değil/yerine/= SON SÖZ

( Oyuncunun sözü karşısındakine bırakırken söyleyeceği son söz. | Oyunda, karşısındakinin sözüne gerekli karşılığı verme. )


- MÜŞTERİ[Ar.]/RESEPTÖR[Fr.] değil/yerine/= ALICI/(ALGILAYICI)/ALMAÇ


- RESİM ile/ve/> PİKTOGRAM ile/ve/> PETROGLİF ile/ve/> YAZIT

( ... İLE/VE/> Resimli, anlamlı simgeler. İLE/VE/> Çeşitli biçimli harflerden oluşan, ilk dönem simgeleri/tamgaları. İLE/VE/> ... )


- REŞİT/RÜŞT[Ar.] değil/yerine/= ERGİN

( Kendini, kendine teslim ve emânet eden. )


- RESMEN ile KESİN


- RESMÎ GEÇİT değil RESM-İ GEÇİT


- REVÂN[Fars.] değil/yerine/= AKICI SÖZ

( Yürüyen, giden, akan, su gibi akıp giden [söz]. | Can, nefs-i nâtıka. | Hemen, derhal. )


- REVİR[Alm.] değil/yerine/= SAĞLIK OCAĞI

( Kurum ve kuruluşlarda, sağlık hizmeti verilmek üzere ve sayrılar için ayrılmış bölüm. )


- REVİZE değil/yerine/= DÜZELTME/GÖZDEN GEÇİRMEK


- REVİZYON değil/yerine/= ONARIM


- REY değil/yerine/= OY


- REYHAN[Ar.] ile/||/<> FESLEĞEN[Yun.]

( Ballıbabagillerden, yaprakları güzel kokulu bir süs bitkisi.[Nane ailesine aittir ve özellikle Akdeniz mutfağında sıkça kullanılır. Kendine özgü baharatlı ve kekiksi tadı vardır.] İLE/||/<> Akdeniz bölgesine özgüdür ve güçlü bir taze ve baharatlı kokusu vardır.[Fesleğen, doğu ve güney Anadolu'da çoğunlukla reyhan olarak bilinse/kullanılsa da fesleğenin irili ufaklı yaprak çeşitliliğiyle birlikte aynıdır.] )

( GÜZEL KOKU, RIZIK, RIZIK-I MÂNEVÎ | FESLEĞEN )

( ORIGANUM VULGARE vs./||/<> OCIMUM BASILICUM )

( ... ile İSPERHEM/İSPERGEM )

( ... ile DAYMURÂN )


- REZARVASYON değil REZERVASYON


- REZERVE yerine AYRILMIŞTIR


- REZİL-KEPÂZE (OLMAK/EDİLMEK)


- REZİL-RÜSVÂ (OLMAK/EDİLMEK)


- REZİSTANS ile DİRENÇ


- RİCA EDEBİLİRSEM/EDEBİLİR MİYİM? değil RİCA EDEYİM

( İnceliğin, duyarlılığın, nezaketin ve kibarlığın da ölçülü, mantık çerçevesinde olması, abartılmaması gerekir.

Koşulun, koşulu olmaz! İki kere eğer ya da ise olmaz! ise'den sonra tekrar "ise", eğer'den sonra tekrar "eğer" olmaz! Mantıksızdır, anlamsızdır ve işlevsizdir! )


- RİCA-MİNNET (İSTEMEK, ALMAK)


- RİSÂLE ile/ve/||/<> METİN


- RİVÂYET ile/ve/değil/yerine/+/>< DİRÂYET[YETENEK]


- RİVÂYET[Ar.] değil/yerine/= SÖYLENTİ


- ROL "GEREĞİ" değil ROLÜN EREĞİ


- ROL YAPMAK ile ROL KESMEK


- ROMAN ve/||/<> FELSEFE


- ROMANTİK değil/yerine/= ROMANSI


- ROTASYON[Fr./İng. < ROTATION] değil/yerine/= DÖNGÜ/DÜZENLİ DEĞİŞİM


- RUH ve/||/<> KELÂM/SÖZ

( RUH: Hâle bürünmüş kelâm/söz. )


- RUH/RÜZGÂR ile/yerine/değil NEFS

( RUH/GEIST: Bütünlüğün ilkesi. | Görünmeyenin, etkisi üzerinden bilinmesi. )


- RUHSAL/LIK" değil/yerine ANLAM/LI/LIK


- RUMCA ile/değil OĞUZCA


- RUMUZ ile MECAZ


- RÛŞEN-DİL ile ...

( GÖNLÜ AYDIN )


- RUTİN[Fr./İng. < ROUTINE] değil/yerine/= SÜRENEK/SIRADAN/ALIŞILAGELMİŞ/ALIŞILAGELEN


- RÛ/Y[Fars.] ile RÛY[Fars.] ile -RÛ[Fars.]

( Yüz, çehre. İLE Tunç. İLE "biten, olan" anlamlarına gelerek birleşik sözcükler yapar.[HOD-RÛ: Kendiliğinden.] )


- RÜYÂ değil/yerine/= DÜŞ


- RÜZGÂR[Fars. :Çağ.] değil/yerine/= YEL


- RÜZGÂRIN, KAPI ARALIKLARINDA/N:
"ESMESİ" ile "ÜFÜRMESİ"


- S ile 5 <> Z ile 2


- S HARFİ:
"ES" değil SE


- S ile S

( Türk abecesinin yirmi ikinci harfi.[Dişeti ünsüzlerinin, ötümsüzüdür.] İLE Kükürt'ün simgesi. )


- ŞAAŞA/LI ile ŞAH ŞAHA/LI


- SAAT ile/ve SIHHAT(SAĞLIK)

( "SAATLER OLSUN!" değil "SIHHATLER OLSUN!" )


- SAATİ SAATİNE (TAKİP ETMEK)


- SAATLER OLSUN değil SIHHATLER OLSUN


- SAAT'TE:
GEÇİYOR, GEÇTİ ile VAR, KALDI

( Saat başından, 30 olana kadarki geçen tüm zaman, 5/10/15(ya da çeyrek)/20/25 "geçiyor, geçti" olarak tanımlanır. İLE 30'dan sonraki, saat sonuna/öteki saat başına kadarki zaman, 25/20/15(ya da çeyrek)/10/5 "var, kaldı" olarak tanımlanır. 30'dan sonrakiler için kesinlikle 35/40/45/50/55 geçiyor gibi bir tanım kullanılmaz, olmaz ! Ayıptır, küçük düşürür. Dikkatsiz, amatör, bilgisiz ve bilinçsiz imajı oluşturur etrafta. )


- SABA[Ar.] ile SABA

( Türk müziğinde, bir bileşik makam. İLE Kaba-saba. )


- SABAH-AKŞAM

( Bİ-L-GUDÜV-Vİ VE-L-ÂSÂL )


- SABAH RÜZGÂRI değil SABÂ RÜZGÂRI


- SABAHA KARŞI değil SABAHA DOĞRU


- SABAHÎ değil SABÂ MAKAMI


- SABAHTAN/DEMİNDEN ...):
"... BELLİ" değil ... BERİ


- SABAHTAN BERİ ...


- SÂBIK[Ar.] ile SÂDIK[Ar.]

( Önceki. İLE Sadakatli. | Doğru, gerçek. )


- SABIN değil SABUN


- HATA:
SABİT ile/||/<> DÜZENLİ ile/||/<> RASTLANTISAL


- SABİT ile İLİŞKİ

( FIXED vs. RELATION )


- SABİT ile SÜREKLİ


- SABİTLEMEK ile/ve/<> BELİRLEMEK


- SABRI OLMAYAN ile/ve/değil/yerine/>/<>/>< RÂZI OLAN

( İntizar eden. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/>/<>/>< Zevk eden. )


- SAÇ-BAŞ (DARMADAĞIN)


- SAÇ ile/değil SAC ile/değil SAÇ

( Baş derisini kaplayan kıllar. İLE Yassı demir çelik ürünü. | Bu nesneden yapılmış dışbükey pişirme aracı. | Sactan yapılmış olan. İLE Kuyrukluyıldız çekirdeğini saran, ışıklı gazyuvarı. )


- SAÇI KEL değil KAFASI KEL


- SAÇMA-SALAK değil SAÇMA-SAPAN


- SAÇMASAPAN(BERHÛD[Fars.]/TÜRREHÂT[Ar.]) (KONUŞMAK)


- SAÇMA(SAPAN) ile KELALÂKA


- SAÇMA ile ABES

( ABSURD vs. IMPROPER/UNREASONABLE )


- [ne yazık ki]
SAÇMA ile/ve/değil/||/<> BAĞLANTISIZ


- SAÇMA ile/ve/değil/yerine YETERSİZ/LİK


- SAÇMALIK" ile/ve/değil/yerine/<> ÇELİŞKİ


- SAÇMA(LIK)LAR/SAFSATALAR:
BİÇİMSİZ ile/ve/||/<> BELİRSİZLİK ile/ve/||/<> SALDIRI ile/ve/||/<> KONUNUN ÖZÜNÜ KAÇIRMA ile/ve/||/<> TARTIŞMALI NEDEN ile/ve/||/<> İSTATİSTİKSEL HATA ile/ve/||/<> ŞAŞIRTMA ile/ve/||/<> YETKEYE BAŞVURMA ile/ve/||/<> DUYGULARA BAŞVURMA ile/ve/||/<> KIYASLAMA HATALARI ile/ve/||/<> SINIFLANDIRMA HATALARI

( BİÇİMSİZ SAÇMA(LIK)LAR/SAFSATALAR ile/ve/||/<> SAÇMA(LIK)LAR/SAFSATALAR
( INFORMAL FALLACIES vs./and/||/<> FALLACIES )

BELİRSİZLİK SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: GÖNDERMELİ ile/ve/||/<> VURGULAMA ile/ve/||/<> ÇOK ANLAMLILIK
( FALLACY OF: EQUIVOCATION vs./and/||/<> ACCENT vs./and/||/<> AMPHIBOLY )

SALDIRI SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: KARALAMA ile/ve/||/<> NİTELİKSEL ile/ve/||/<> "SEN / SEN DE ..." ile/ve/||/<> DOLDURUŞA GETİRME
( ARGUMENT AGAINST THE MAN vs./and/||/<> CIRCUMSTANTIAL AD HOMINEM vs./and/||/<> FALLACY OF "YOU / YOU ALSO" vs./and/||/<> POISONING THE WELL )

KONUNUN ÖZÜNÜ KAÇIRMA SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: KISIR DÖNGÜ ile/ve/||/<> İLGİSİZ AMAÇ ile/ve/||/<> İLGİSİZ SONUÇ ile/ve/||/<> İDDİAYI ZAYIFLATMA ile/ve/||/<> KONUYU SAPTIRMA
( BEGGING THE QUESTION vs./and/||/<> FALLACY OF IRRELEVANT PURPOSE vs./and/||/<> IRRELEVANT CONCLUSION vs./and/||/<> FALLACY OF STRAW-MAN vs./and/||/<> FALLACY OF RED HERRING )

TARTIŞMALI NEDEN SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: YANLIŞ NEDEN ile/ve/||/<> ÖNCESİNDE ile/ve/||/<> ORTAK ETKİ ile/ve/||/<> GÖZDEN KAÇIRILABİLİR NEDEN ile/ve/||/<> YANLIŞ YÖN ile/ve/||/<> KARMAŞIK NEDENLER
( FALLACY OF FALSE CAUSE vs./and/||/<> FALLACY OF "PREVIOUS THIS" vs./and/||/<> JOINT EFFECT vs./and/||/<> GENUINE BUT INSIGNIFICANT CAUSE vs./and/||/<> WRONG DIRECTION vs./and/||/<> COMPLEX CAUSE )

İSTATİSTİKSEL HATA SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: YETERSİZ ÖRNEK ile/ve/||/<> TEMSİL ETMEYEN ÖRNEK ile/ve/||/<> YANLIŞ BENZETME ile/ve/||/<> YOK SAYMA ile/ve/||/<> SÜMEN ALTI ile/ve/||/<> KUMARBAZ
( FALLACY OF INSUFFICIENT SAMPLE vs./and/||/<> UNREPRESENTATIVE SAMPLE vs./and/||/<> FALSE ANALOGY vs./and/||/<> SLOTHFUL INDUCTION vs./and/||/<> FALLACY OF SLANTING vs./and/||/<> GAMBLER'S FALLACY )

ŞAŞIRTMA SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: DEVEDE KULAK ile/ve/||/<> YA SİYAH, YA BEYAZ ile/ve/||/<> KANITLAMA ZORUNLULUĞU ile/ve/||/<> FELÂKET ÇIĞIRTKANLIĞI ile/ve/||/<> İMÂLI SORU ile/ve/||/<> ÇOK SORULU ile/ve/||/<> SINIRLI SEÇENEK
( FALLACY OF THE BEARD vs./and/||/<> BLACK OR WHITE FALLACY vs./and/||/<> ARGUMENT FROM IGNORANCE vs./and/||/<> FALLACY OF SLIPPERY SLOPE vs./and/||/<> COMPLEX QUESTION vs./and/||/<> FALLACY OF MANY QUESTIONS vs./and/||/<> FALLACY OF LIMITED CHOICES )

YETKEYE BAŞVURMA SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: BİR BİLENE SORMA ile/ve/||/<> YETERSİZ KAYNAK ile/ve/||/<> İNANCA BAŞVURMA ile/ve/||/<> ORTAK TUTUMA BAŞVURMA ile/ve/||/<> ÖBEK BASKISI ile/ve/||/<> YARARCI ile/ve/||/<> BEĞENDİRME ile/ve/||/<> DAYATMA ile/ve/||/<> İÇİNDEKİ DEĞİL DIŞINDAKİ(ZARF-MAZRUF) ile/ve/||/<> GENETİK
( ARGUMENT TO AUTHORITY vs./and/||/<> FALLACY OF UNQUALIFIED SOURCE vs./and/||/<> APPEAL TO BELIEF vs./and/||/<> APPEAL TO COMMON PRACTICE vs./and/||/<> BANDWAGON, PEER PRESSURE vs./and/||/<> PRAGMATIC FALLACY vs./and/||/<> APPEAL TO PERSONAL INTERESTS vs./and/||/<> FALLACY OF "IS" TO "OUGHT" vs./and/||/<> STYLE OVER SUBSTANCE vs./and/||/<> GENETIC FALLACY )

DUYGULARA BAŞVURMA SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: TEHDİT ile/ve/||/<> DUYGU ile/ve/||/<> ÖNYARGILI DİL ile/ve/||/<> MAZERET
( ARGUMENT FROM FORCE vs./and/||/<> ARGUMENT TO PITY vs./and/||/<> PREJUDICIAL LANGUAGE vs./and/||/<> FALLACY OF SPECIAL PLEADING )

SAÇMA(LIK)LAR/SAFSATALAR ile/ve/||/<> HATALAR
( FALLACIES vs./and/||/<> MISTAKES/WRONGS )

KIYASLAMA HATALARI: GENELLEŞTİRME ile/ve/||/<> ÖZELLEŞTİRME
( FALLACY OF CONVERSE ACCIDENT vs./and/||/<> FALLACY OF ACCIDENT )

SINIFLANDIRMA HATALARI: BÜTÜNLEME ile/ve/||/<> İNDİRGEME
( FALLACY OF COMPOSITION vs./and/||/<> FALLACY OF DIVISION ) )


- SAÇMA(LIK)LAR / SAFSATALAR ile/değil/yerine FaRkLaR

( Sözcükler: "SEN ..." / "SEN DE ..." ile başlatılan/saldırılan "tanımlar".
* Tanım/açıklama: Tartışmada, öteki kişinin söz ve hareketlerini, kendi görüşünü savunmada kanıt olarak kullanma. | "Bir savın doğruluğunun, savı geliştiren kişinin, kişiliği ile ilgisi olduğu" "savı". | Bir kişinin önerileri yerine, önerinin reddedilmesini sağlamak üzere, kişiye sövülerek yapılan saldırı.
Örnek: - "Senin müdür hakkında söylediklerini duydum. Nankör adam! Sen müdürün o kadar ekmeğini yedin!"
- "...yı şu yaptıysa doğrudur/yanlıştır."
- "...yı savunuyorsa ahlâksızın tekiymiş."
Lat./İng.: ARGUMENTUM AD HOMINEM

* Tanım/açıklama: Tepkisel indirgemecilik.
Örnek:
- ... sorununun bu hâle gelmesinin toplumsal, ekonomik, politik bir sürü nedeni var.
- "Terör örgütünü mü savunuyorsun bana?!..."
İng.: STRAW MAN

Sözcük: "ONA BAKARSAN ..." ile başlayan "tanımlar".
Tanım/açıklama: "Ortak özellik gösteren iki önermenin birbiriyle aynı olması ya da birbirine çok benzemesi gerektiği" "savı". ZAYIF BENZETME
Örnek: "Osmanlı İmparatorluğu da tıpkı Roma İmparatorluğu gibi parçalanmıştır."
İng.: WEAK ANALOGY

Sözcük: "HERKES ..." ile başlayan "tanımlar".
Tanım/açıklama: "Çoğunluğun benimsediğinin doğru olduğu" "savı".
Örnek: " 'Herkes' ona oy verdiğine göre yaptıkları da doğrudur."
Lat.: ARGUMENTUM AD POPULUM

Sözcük: "DEMEK Kİ ..." ile başlayan "tanımlar".
Tanım/açıklama: "Zaman içinde, önce gerçekleşen bir olgunun, onu izleyen başka bir olgunun nedeni olması gerektiği" "savı".
Örnek: "Güneş tutulmasından sonra deprem oldu. Demek ki depremin nedeni güneş tutulmasıdır."
Lat.: POST HOC ERGO PROPTER HOC

Sözcükler: "DEMEK Kİ ..." / "SONUÇTA ..." / "TEMELDE ..." ile başlayan "tanımlar".
Tanım/açıklama: "Tersi kanıtlanamayanın doğru olduğu" "savı".
Örnek: "UFO'ların dünyayı ziyaret etmediği yolunda hiçbir kanıt yoktur. Demek ki ediyorlar."
Lat.: ARGUMENTUM AD IGNORANTIAM

Sözcükler: "DEMEK Kİ ..." / "ZATEN ..." ile başlayan "tanımlar".
* Tanım/açıklama: "Bağlantı, ilişki ya da ortak özelliklerin, mutlaka neden-sonuç ilişkisi içinde olduğu" "savı".
Örnek: "Genç kızlar, çok çikolata yiyor. Genç kızlarda sivilce çok görülüyor. Demek ki, sivilcenin nedeni çikolatadır."
Lat.: CUM HOC ERGO PROPTER HOC

* Tanım/açıklama: "Geleneksel olanın doğru olduğu" "savı".
Örnek 1: "...'yı öldürmemiz gerekiyor. Çünkü töre böyle."
Örnek 2: "Bunca yıldır böyle yapılıyor. Demek ki doğrudur."
Lat.: ARGUMENTUM AD TRADITIO / ANTIQUITATEM

* Tanım/açıklama: "Bir tartışmanın taraflarından birinin sessiz kalmasının, sessiz kalan tarafın tartışılan konuda bilgisi olmadığını, haksız olduğunu ya da yanıldığını kabullenmesi anlamına geldiği" "savı".
Örnek: "Sükût, ikrardan gelir! Türk atasözü."
Örnek:
- Sanık, sorguda susma hakkını kullanmıştır!
- "Suçsuzsa neden sussun ki?! Kalkıp açık açık, 'Ben suçsuzum!' derdi suçlu olmasaydı!"
Lat.: ARGUMENTUM EX SILENTIO

Sözcükler: "DEMEK Kİ ..." / "BELKİ DE ..." ile başlayan "tanımlar".
Tanım/açıklama: "Sorunun ardında yatan varsayımların doğru olduğu" "savı". YÜKLÜ SORU
Örnek:
- Uyuşturucu kullanmaktan ne zaman vazgeçtin?
- Vazgeçmedim!
- Demek ki hâlâ kullanıyorsun?!...
- Hayır, hiç kullanmadım!
- "Ama vazgeçmediğini itiraf ettin!"
İng.: LOADED QUESTION

Sözcükler: "TEMELDE ..." / "HİÇ" / "HEP" ile başlayan "tanımlar".
Tanım/açıklama: Döngüsel nedensellik. Kendi kendini "kanıtlayan" önerme.
Örnek: "O, tembeldir. Çünkü çalışmayı hiç sevmez."
Örnek: "Yalancı değilim. O nedenle, tüm söylediklerim doğrudur."
Örnek: "Sudan hafif maddeler yüzerler. Çünkü batmazlar."
Lat.: PETITIO PRINCIPII
İng.: BEGGING THE QUESTION

Sözcükler: "NASILSA ..." ile başlayan "tanımlar".
* Tanım/açıklama: "Ünlülerin/güçlülerin/zenginlerin söylediklerinin doğru ya da yoksulların söylediklerinin yanlış olduğu" "savı".
Örnek 1: "... bunu söylüyorsa doğrudur."
Örnek 2: "O beş parasızın teki! Söylediklerine kim inanır!?..."
Lat.: ARGUMENTUM AD CRUMENAM

* Tanım/açıklama: "Yoksulların söylediklerinin doğru ya da zenginlerin söylediklerinin yanlış olduğu" "savı".
Örnek: "Adamın beş parası yok ki çapkınlık yapabilsin!"
Örnek: "Adamın milyonları var. Güya eşini hiç aldatmamış!"
Lat.: ARGUMENTUM AD LAZARUM

* Tanım/açıklama: "Acınacak durumda olmanın ya da çaresizliğin, söylenilen ya da yapılanların yanlışlığına ağır bastığı" "savı".
Örnek: "Adam ayakta duramayacak denli yaşlı ve hasta. Bence geçmişte yaptıklarından sorumlu tutulmasına artık gerek kalmamalı."
Lat.: ARGUMENTUM AD MISERICORIDIAM

Sözcükler: "İLLE DE" / "TEMELDE ..." ile başlayan "tanımlar".
Tanım/açıklama: "Yalnızca iki seçeneğin var olduğu savı." YANLIŞ İKİLEM.
Örnek: "Ya çözümün bir parçasısındır ya da sorunun!"
İng.: BIFURCATION

Sözcükler: "ELİMDE DEĞİL ..." / "NE BİLEYİM ..." sözlerinin eklendiği "tanımlar".
Tanım/açıklama: "Güç"/"zayıflık" kullanımı.
Örnek: "Ders kitaplarında yazılanlar doğrudur. Eğer yanlış dersem öğretmen beni sınıfta bırakır."
Lat.: ARGUMENTUM AD BACULUM


Az kullanılması gerekenleri ve kullanırken çok dikkat edilecekleri bil de KONUŞ!!! )

( http://www.nku.edu/~garns/165/ppt3_2.html

http://courses.washington.edu/spcmu/334/fallacies.html )

( Safsata Türleri )

( [not] FALLACY vs./but DiFfeReNCeS
DiFfeReNCeS instead of FALLACY )

( KIYÂS-I BÂTIL ile/değil/yerine FURKAN )

( SAFSATA ile/değil FURKAN )


- SAÇMA(LIK)LAR/SAFSATALAR ile/ve/||/<> HATALAR

( FALLACIES vs./and/||/<> MISTAKES/WRONGS )


- SAÇMALIKLAR/DA:
KİŞİNİN ÇIĞLIĞI ile/ve/||/<> DÜNYANIN SESSİZLİĞİ


- SAÇ-SAKAL (BİRBİRİNE KARIŞMIŞ)

( Bakımsızlığı, özensizliği betimler. )


- SÂDE[Fars.]/SÂF[Ar.] değil/yerine/= ARI/YALIN


- SADE ile/ve/değil/yerine/||/<> SADECE


- SADECE O MU? ile/ve/değil O MU SADECE?


- SADECE ..., SADECE ..., SADECE ... (DEĞİL) değil/yerine/= TEK BİR ŞEY (DEĞİL)


- SADECE ŞAKAYDI ile/ve/||/<> BİLMİYORUM ile/ve/||/<> UMRUMDA DEĞİL ile/ve/||/<> TAMAM

( [Ardında, en azından, küçük bir ... ]
Gerçeklik yatar. İLE/VE/||/<> Bilgi yatar. İLE/VE/||/<> Düşünce ve/ya da duygu yatar. İLE/VE/||/<> Acı yatar. )


- SADECE ile ANCAK VE ANCAK

( MAHZÂ: Ancak, yalnız, tek, sade. | Hâlis, katkısız, tam. )


- SADECE ile/ve/değil BAŞLI BAŞINA


- SADECE ... ile/||/<> BİR TEK ...


- SADECE ..." ile "SALT ..."


- SADED[Ar.] değil/yerine/= ASIL

( Asıl konu. | Yakınlık, civar. | Düşünce, niyet, kasıt; girişim/teşebbüs. )


- SADED[Ar.] ile ÖZET

( Asıl konu. | Yakınlık, civar. | Düşünce, niyet, kasıt; girişim/teşebbüs. İLE ... )


- SADED[Ar.] ile SONUÇ

( Asıl konu. | Yakınlık, civar. | Düşünce, niyet, kasıt; girişim/teşebbüs. İLE ... )


- SADEDE GELMEK değil/yerine/= KONUYA DÖNMEK


- SADELEŞTİRME ile ÇEVİRİ


- SADELİ değil(/olmaz) SADE


- SÂDIR ile HUSÛL


- SADIR ile SÂDIR

( Göğüs/sine. | Yürek/kalp. | Kazaskerlere verilen san. | Sadrazam sözcüğünün, kısa söylenişi. İLE Çıkan, görünen. )


- SADRAZAM TORUNU değil SADRAZAM'IN SOL TAŞAĞI


- SAF ..." ile/ve/<> "SADECE ..."


- SAF ile SÂF


- SAF ... değil SALT ...


- SAFAHAT ile SEFAHAT

( Evreler, safhalar. İLE Eğlenceye düşkünlük. | Uçarılık. )


- SAFİYE ve/||/<>/> TASFİYE


- SAFİYET ve/||/<> SAMİMİYET


- SAFLAŞMA ile/ve/değil/yerine/<> YALINLAŞMA


- SAFSATA ile HURÂFE


- SAFSATA ile TOTOLOJİ

( Belirli bir niyet üzere uyarlanmışlık da vardır. İLE ... )


- SAĞ SALİM değil/yerine/= SAĞ SAĞLAM/SAĞ ESEN/ESENLİKLE


- SAĞ-SOL


- SAĞ ile/ve/||/<>/> SELÂMET

( Sen. İLE/VE/||/<>/> Ben. )


- SAĞA ÇEKMEK ile KENARA ÇEKMEK


- SAĞA SOLA (SORMAK, BAKMAK)


- SAĞDUYU ile/ve/||/<> SAĞGÖRÜ

( Doğru, akla uygun yargılar verme yeteneği. | Doğru ile yanlışı birbirinden ayırma ve doğru yargılama gücü. İLE/VE/||/<> Gerçekleri, yanılmadan görebilme yeteneği. )


- SAĞLAMAK ile "BECERMEK"


- SAĞLAMAK ile/değil KURMAK


- SAĞLAMAK ile ÖNAYAK OLMAK


- ... SAĞLAMAK ile ... SUNMAK


- SAĞLAMLAŞTIRMA ile/ve/||/<> PEKİŞTİRME


- SAĞLIKLI/SAĞLIKSIZ ... değil/yerine ORANTILI/ORANTISIZ ...


- SAĞLI-SOLLU


- SAĞ-SALİM (GİTMEK, ULAŞMAK, DÖNMEK)


- SAĞYA değil SAĞA


- SAH[Ar.] ile/değil/yerine İMLEÇ

( Bir şeyin doğru olduğunu belirtmek için yapılan im. )


- SAHA değil SÂHA


- ŞAHANE değil/yerine/= ÇOK GÜZEL, EŞSİZ, GÖRKEMLİ


- ŞAHESER[Ar.] değil/yerine/= BAŞYAPIT


- SAHİBİ değil EMÂNETÇİSİ


- SAHİBİNDEN değil EMÂNETÇİSİNDEN


- SAHİBİSİ" değil SAHİBİ


- SAHİH[Ar.]["SAİH" değil!] değil/yerine/= DOĞRU


- SAHİH ile/ve SARİH

( Bahs'te. İLE/VE Keşf'te. )


- SAHÎK[Ar.] ile SÂHİK[Ar.]

( Uzak. | Çok karışık anlaşılmaz söz. İLE Ezip döven. )


- SAHİP OLMADIĞIN ŞEY/DEĞER/OLANAK/KOŞUL ve BULUNMADIĞIN YER

( Vazgeçemeyiz. VE Terk edemeyiz. )


- SAHİP OLMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< LÂYIK OLMAK


- SAHİP OLMAK ile/ve/değil/yerine/||/<> SAHİP ÇIKMAK


- SAHİP OLMAK ile/değil/yerine ŞAHİT OLMAK


- SAHİPLENME ile/değil/yerine/< AİDİYET

( Kentte. İLE/DEĞİL/YERİNE/< Köyde, doğada. )


- ŞAHIS ZAMİRİ/ADILI ile/ve İŞARET ZAMİRİ/ADILI


- ŞAHIS[Ar.] değil/yerine/= KİŞİ/BİREY


- ŞAHIS[Ar. ŞAHS] ile ŞÂHIS

( Kimse, kişi. İLE Sırık. )


- ŞAHİT ile/değil ŞAYET


- ŞAHKÜL" değil ŞÂKÜL


- SAHNE ÇALMAK ile/değil ÖNEMİNE BİNAEN


- SAHNE TOZU YUTMAK ile/ve/||/<> MÜREKKEP YALAMAK


- ŞAHREM ŞAHREM (AYRILMAK)

( Parçalanmış, yarılmış olarak. )


- ŞAHSEN ile/ve/||/<> BİZZAT


- ŞAHSÎ[Ar.] değil/yerine/= KİŞİSEL


- ŞAHSİLEŞTİRMEK ile ŞAHSİ-LEŞ-TİRMEK


- ŞAHSİYET(Lİ/SİZ) değil/yerine/= KİŞİLİK(Lİ/SİZ)


- SAHTE ile/değil SANKİ


- SAHTE ile/ve/<> "YARIM"


- ŞAİBE[< ŞEVB | çoğ. ŞEVÂİB] ile/değil ŞÂYİA[çoğ. ŞÂYİÂT]

( Leke, kusur, ayıp; noksan, nakîsa. | Art düşünce. | Hile. | Kir, leke | Kötü eser, iz. İLE/DEĞİL Yayılmış haber, yaygın olan, söylenti. )


- SAİKLER/LE değil SAİK/LE

( "Saik", sevk sözcüğünün çoğulu olduğundan, çoğul olana bir "-ler" eki daha olmaz/kullanılamaz. )


- ŞAİR[Ar.]/POET[İng.] değil/yerine/= OZAN


- SAİR[Ar.] değil/yerine/= BAŞKA, ÖTEKİ


- ŞAİR[Ar.] değil/yerine/= OZAN

( Şiir söyleyen ya da yazan kişi. | Hayal gücü geniş olan, duyarlı, duygulu kişi. )

( )


- ŞAİRÂNE[Ar.]/POETIC[İng.] değil/yerine/= OZANCA


- ŞAKA GİBİ ile/ve/=/||/<>/< GİBİ GİBİ


- ŞAKA-MAKA


- SAKÎM[Ar. < SAKAMET] değil/yerine/= BOZUK/YANLIŞ/EKSİK

( Hasta, hastalıklı. | Yanlış. | Rivâyeti doğru, sağlam olmayan hadîs. )


- ŞAKIMAK ile "ŞAKIMAK"

( Ötücü kuşlar ezgili ses çıkarmak, ötmek, şakramak, terennüm etmek. İLE Çok konuşmak, çenesi düşmek. | Şarkıları/şiirleri hoş söylemek ya da okumak. )


- SAKIN HA! ile AMAN HA!


- SAKINAN GÖZE ÇÖP BATAR değil SAKINILAN GÖZE ÇÖP BATAR


- SAKINAN GÖZE ÇÖP BATAR değil SAKINILAN GÖZE ÇÖP BATAR


- SAKİNLEŞME:
AKILDA ve/||/<> GÖNÜLDE

( Bilgi ile. VE/||/<> Sevgi ile. )

( Elinde getiren, karnında götürür; aklında getiren, gönlünde götürür. )


- SAKİNLEYİCİ değil SAKİNLEŞTİRİCİ


- ŞAKIR ŞAKIR (AKMAK)


- ŞAKIR ŞUKUR

( Fazlaca şakırtı çıkararak. )


- SAKLA BENİ, VARKEN; BULUNAYIM SANA, YOKKEN ile/ve SAKLA SAMANI, GELİR ZAMANI


- SAKLAMAK ile ÖRTMEK


- SAKLAMAK ile/ve/||/<>/> SAYIKLAMAK

( Aşkı/nı. İLE/VE/||/<> Adı/nı. )


- SAKLAMA(MA)K ile/ve/<> ESİRGEME(ME)K


- SAKLI GİZLİ (İŞLER YAPMAK)


- ...SAL ile/değil OLUŞTURULMUŞ


- SALÂBET[Ar. < SULB] değil/yerine/= KATILIK/SAĞLAMLIK

( Peklik, katılık, sağlamlık. | Manevi kuvvet, dayanma. )


- ŞALDIR-ŞULDUR


- SALDIRI SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI:
KARALAMA ile/ve/||/<> NİTELİKSEL ile/ve/||/<> "SEN / SEN DE ..." ile/ve/||/<> DOLDURUŞA GETİRME

( ARGUMENT AGAINST THE MAN vs./and/||/<> CIRCUMSTANTIAL AD HOMINEM vs./and/||/<> FALLACY OF "YOU / YOU ALSO" vs./and/||/<> POISONING THE WELL )


- SALDIRI ile/değil/yerine ÇIKIŞ


- SALDIRI ile/değil/>< HAKKINI SAVUNMAK

( Etkin olmaya alışık olmayana, hakkını savunmak, "saldırı" gibi gelebilir. )


- [NE YAZIK Kİ]
SALDIRI ile/ve/değil/yerine TEPKİ


- SALDIRMAK ile/ve/değil/yerine "SARMAK"


- SALDIRMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SATAŞMAK


- SALINA SALINA (YÜRÜMEK)


- SALKIM SAÇAK

( Eskimiş eşyalarda. )


- SALLAMAK ile ATMAK


- SALLAMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> YUVARLAMAK


- SALLANTI ile ÇALKANTI


- SALLANTI ile SARSINTI


- SALMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> SAÇMAK


- SALYA-SÜMÜK (AĞLAMAK)


- SALYONGOZ değil SALYANGOZ


- ŞAMDAN ile/değil ÇIRAKMA/ÇIRAKMAN

( ... İLE/DEĞİL Üzerine, kandil, mum ya da herhangi bir ışık konulan, yüksek tabla. )


- SAMED ve/||/<> SOMUT


- ŞÂMİL[< ŞEML < ŞÜMÛL] ile/ve/<> KÂMİL[< KEMÂL]

( Topluma. İLE/VE/<> Kişiye/sana! )

( Genele. İLE/VE/<> Özele. )

( İçine alan, kaplayan, çevreleyen. İLE/VE/<> Tam, eksiksiz, bütün. | Olgun. | Bilgin, âlim. )


- SAMİMİYET ile AÇIKLIK ile SAYDAMLIK/ŞEFFAFLIK

( Açıklığı ve iyilikseverliği sayesinde hem çevresine, hem de sonuç olarak kendine yararlı olan biri simgelenir. )

( SINCERE | INTIMACY vs. OPENNESS vs. TRANSPARENCY )


- SAMİMÎ(YET) değil/yerine/= İÇTEN/LİK


- SAMİMİYETİN BELİRTİSİ ve/||/<> DÜRÜSTLÜĞÜN İFADESİ

( Gözler. VE/||/<> Sözler. )


- ŞAMPİYON[Fr., İng. < CHAMPION] değil/yerine/= BÖKE


- SANA SÖVÜYORUM değil/yerine/>< SENİ SEVİYORUM

( DEĞİL/YERİNE/>< )


- SANAL ile SOYUT


- SANAT ve/||/<>/> (< FELSEFE <) ve/||/<>/> KAVRAM ve ÖTESİ


- SANAT ile/ve/||/<> İNCELİK/RİKKAT[Ar.]


- SANAT ile/ve/||/<> SANA AİT


- SANAT ve/||/<> SEVGİ ve/||/<> FELSEFE

( Kişileri sevmekten daha sanatsal ve bilgece bir şey yoktur. )


- SANATIN:
DİLİ ile/ve/değil/<>/< ARACI


- ŞİİR:
SANATTA ile/ve FELSEFEDE

( En üstte. İLE/VE En altta. )


- SANAYİ ve DİL BİRLİĞİ


- SANDIĞIMIZ ile SANDIĞIMIZ

( Seçim sandığımız. İLE Zan/zannettiğimiz. )


- ŞANGIR ŞANGIR (KIRILMAK)


- ŞANGIR ŞUNGUR (SES ÇIKMASI/ÇIKARMAK)


- SANGO ile ...

( Orta Afrika Cumhuriyeti'nde, en yaygın kullanılan yerel dil. )


- SANIRIM ... OLABİLİR değil SANIRIM ... ya da ... OLABİLİR


- SANIRIM ile/ve/||/<> ANLADIĞIM KADARIYLA


- SANIRSAM değil SANIRIM


- SANIRSAM değil SANIRIM/SANIYORUM

( Anlatımda, bir koşulun[eğer/ise] tekrar ya da ikinci kez koşulu olmaz! Zannetmek ya da sanmak, bir koşuldur.

Zannetmek, bir şeyin, sözü geçtiği biçimde olduğunu/olacağını ya da olmadığını/olmayacağını, %51 - 99 oranında "kabul" ya da "iddia" etmenin ikinci kez ve başka bir olasılığı, belirsizliği barındırması ya da "tanımlaması" olanaksız ve anlamsızdır. )


- SANKİ BÖYLE değil SANKİ


- SANKİ GALİBA YANİ" değil SANKİ ya da GALİBA ya da YANİ


- SANKİ ile ...MIŞ GİBİ


- SANKİ ile/değil/yerine SANIRIM


- SANKİ değil/yerine/= SÖZÜMONA


- ŞAN/LI-ŞEREF/Lİ


- SAN-MAK ile ZAN ETMEK


- ŞANS (VERMEK) ile/ve/değil/||/<>/< KOZ (VERMEK)


- ŞANS ile/değil FIRSAT


- ŞANS değil/yerine/= UĞUR/YOM


- SANSASYON[Fr./İng.] ile SPEKÜLÂSYON[Fr./İng.]

( Dalgalanma. | Birçok kişiyi ilgilendiren, etkileyen, heyecan verici olay. İLE Vurgunculuk. | Saptırma. | Kurgu. )

( SENSATION vs. SPECULATION )


- ... "ŞANSI" YOK değil ... OLASILIĞI/OLANAĞI YOK


- ŞANSIZ ile ŞANSSIZ

( Ünsüz. | Gösterişsiz. | Kılıksız, kıyafetsiz. İLE Şansı olmayan. )


- SANSKRİT değil/yerine HİNTÇE


- SANSKRİTÇE değil SANSKRİT


- ŞAN-ŞÖHRET


- SANSÜR[Fr.] değil/yerine/= DENETLEME/DENETKİ/SIKIDENETİM

( Her türlü yayının, sinema ve tiyatro yapıtlarının, hükümetçe, önceden denetlenmesi. Yayın ve gösterilmesinin, izne bağlı olması, sıkıdenetim. | Denetleme işini yapan kurul. )


- SANSÜRLEME ile/değil/yerine DÜZENLEME


- SANTRANÇ değil SATRANÇ


- ŞAP ŞAP (TOKATLAMAK/ÖPMEK)


- ŞAP ŞUP (ÖPMEK)


- ŞAPIR ŞAPIR (AKMAK, DAMLAMAK, ISLANMAK)


- SAPIR SAPIR (DÖKÜLMEK)


- ŞAPIR ŞAPUR (YIKAMAK)


- SAPITMA ile/değil/||/< SAPTIRMA ile/değil/||/< SAPMA


- ŞAPKA ile/değil BO DOI

( ... İLE/DEĞİL Vietnam'da, koni biçimindeki şapkaların adı. )


- ŞAPKA[Rusça] ile KEP[İng. < CAP]

( Keçe, hasır, kumaş, ip vb. ile yapılan başlık. | Boru, baca, direk vb. nesnelerin açık olan üst bölümünü havanın etkisinden korumak için takılan başlık. | Bazı bitkilerde, özellikle mantarlarda sapın üstünde bulunan, üreme örgenlerini taşıyan şapka biçimindeki örgen. | Düzeltme imi. İLE Başlık, sipersiz şapka. | Asker şapkası. | Hemşirelerin taktığı başlık. | Bazı törenlerde profesör ve öğrencilerin taktığı özel başlık. )


- ŞAPKA[Rus.] ile KASKET[Fr. CASQUETTE]

( Keçe, hasır, kumaş, ip vb. ile yapılan başlık. | Boru, baca, direk vb. şeylerin açık olan üst bölümünü havanın etkisinden korumak için takılan başlık. | Bazı bitkilerde, özellikle mantarlarda sapın üstünde bulunan, üreme örgenlerini taşıyan, şapka biçimindeki örgen. | Düzeltme işareti. İLE Genellikle erkeklerin giydiği, önü siperli başlık. )


- SAPLAMA ile/değil SAPTAMA

( Hızla batırmak. İLE/DEĞİL Bir şeyi belirgin kılma, tespit. | Yıkanmış gümüş bromürlü tabakanın, gümüş bromür kalıntılarını eritmek için filmin kimyasal bir eriyikten geçirilmesi. )


- SAPLANTI ile/değil AŞK


- SAPLANTI ile/değil/yerine İSTİKRAR


- SAPMA ile/ve AYRILMA

( Serbest bir mıktnatıslı iğnenin, denge konumunda iken gösterdiği doğrultudan geçen düşey düzlemle, bulunulan noktanın meridyen düzlemi arasındaki açı. | Bir ışının, saydam bir biçmeden geçtikten sonraki doğrultusu ile ilk doğrultusu arasında oluşan açı. | Bazı sözcüklerin, kurallara göre almaları gereken biçimlerden uzaklaşması durumu. İLE ... )

( DEVIATION vs./and DIVERGE )


- SAPMA ile/değil KAYMA


- ŞAPPADAK ile ŞARKADAK

( Apansız/ansızın. İLE Ani bir "şapırtı" sesi çıkararak. )


- SAPSARI


- SAPTIRMA ile/değil/yerine SAPTAMA


- ŞAPUR ŞUPUR (YALAMAK, ÖPMEK)


- ŞAR ŞAR (AKMAK)


- ŞAR ŞAR / ŞARIL ŞARIL (AKMAK)

( Su ya da yağmurun, bol ve sesli bir biçimde akması, yağması. )


- SARF[Ar.] ile/ve/||/<> NAHV[Ar.]

( Sözcük bilgisi/(b)ilimi. İLE/VE/||/<> Tümce/cümle bilgisi/(b)ilimi. )


- SARF-I NAZAR[Ar.] değil/yerine/= SAYILMASA DA, VAZGEÇİLSE DE


- SARGILI ile/değil SARILI


- ŞARHA ŞARHA

( PEHLÛ-BE-PEHLÛ )


- SARHOŞ İKEN ile/değil SARHOŞ İSEN


- SARHOŞLUK ile ZAFER SARHOŞLUĞU

( ... İLE En kötü sarhoşluk. )


- SARIP SARMALAMAK / SARINIP SARMALANMAK


- ŞARKI ile/ve/değil/yerine/<> NİNNİ

( Tüm ninniler, hicaz makamındadır. )


- ŞARKILARINA EŞLİK ETMEK/EDİLMESİ ile/ve/||/<>/> ŞARKILARININ HEP BİRLİKTE SÖYLENMESİ


- SARKMA ile/ve GECİKME

( [buluşma dakikasından önce] Haber verilmişse/verilirse. İLE/VE Haber verilmemişse. )


- ŞARLATAN değil/yerine/>< FİLOZOF

( Filozofların aydınlatmadığı bir toplumu, şarlatanlar aldatır. )


- SARMAŞ DOLAŞ (GEZMEK, YÜRÜMEK)


- ŞART ile FARZ


- ŞART değil KOLAY!


- ŞARTSIZ-ŞURTSUZ (KABUL ETMEK, ÖNE SÜRMEK)


- ŞARZ değil ŞARJ


- ŞAŞA ile ŞATAFAT


- ŞAŞIRTMA SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI:
DEVEDE KULAK ile/ve/||/<> YA SİYAH, YA BEYAZ ile/ve/||/<> KANITLAMA ZORUNLULUĞU ile/ve/||/<> FELÂKET ÇIĞIRTKANLIĞI ile/ve/||/<> İMÂLI SORU ile/ve/||/<> ÇOK SORULU ile/ve/||/<> SINIRLI SEÇENEK

( FALLACY OF THE BEARD vs./and/||/<> BLACK OR WHITE FALLACY vs./and/||/<> ARGUMENT FROM IGNORANCE vs./and/||/<> FALLACY OF SLIPPERY SLOPE vs./and/||/<> COMPLEX QUESTION vs./and/||/<> FALLACY OF MANY QUESTIONS vs./and/||/<> FALLACY OF LIMITED CHOICES )


- ŞAŞKINLIK(/HAYRET) ile/ve/||/<>/> KUŞKU

( Zihinde. İLE/VE/||/<>/> Felsefede. )


- ŞAŞKIN/LIK ile/değil/yerine AŞKIN/LIK


- ŞAŞMA/ŞAŞIRMA/HAYRET (ETMEK) ile/ve/<>/> ŞAŞAKALMA/HAYRANLIK

( Felsefeye yöneltir. İLE/VE/<>/> Sanata yöneltir. )

( Doğaya/doğada. İLE/VE/<>/> İnsana/insanda. )

( Kısa süreli. İLE/VE/<>/> Uzun süreli. )

( Hem olumlu, hem olumsuzlara yöneliktir. İLE/VE/<>/> Olumsuzlara yönelik değildir. )

( Parçaya yöneliktir. İLE/VE/<>/> Tamamlanmışlara/olgunlara yöneliktir. )

( Anlayamadıklarımıza yöneliktir. İLE/VE/<>/> Aydınlatıcıdır. Kavrama ve kuşatmamızla birliktedir. )

( Açmazlarda, çelişki ve sıkıntılarda deneyimlediğimiz. İLE/VE/<>/> Sonsuzluğu, yüceliği ve üstünlüğü "duyumsatır". )

( ASTONISHMENT/AMAZEMENT vs./and/<>/> ADMIRATION )

( ADMIRATIO cum/et/<>/> ... )


- SATEN ile/değil ZÂT-EN


- SATHÎ[Ar.] değil/yerine/= YÜZEYSEL/GELİŞİGÜZEL/ÜSTÜNKÖRÜ


- ŞATHİYAT ile ŞATHİYE

( Ciddi bir düşünceyi, konuyu, şaka ve alay yollu anlatmak için yazılmış deyişler. İLE Yergiye, alaya, şakaya yer veren manzum yapıt. | Tasavvuf konularını mizahlı bir biçimde işleyen, coşku hâlinde söylenen bir şiir türü. )


- SATIP SAVMAK


- SATIR ARASI ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BAĞLAM


- ŞÂTIR[Ar. < ŞETÂRET | çoğ. ŞUTTÂR] ile ŞÂTR[Fars.]

( Neşeli, zevkli, şen, şenlik. | Büyük bir kişinin atı yanında gitmekle görevli ağa. | Tören ve alaylarda, sultanın, vezirin yanında yürüyen görevliler. İLE Yarı, yarım. | Bölüm, parça, kısım. | Dize/mısra. )


- SATIR[Ar.] değil/yerine/= DİZEK/ÇİZEK


- SATIRSONU ile SATIRBAŞI


- SATMAK ile/ve "OKUTMAK"[argo]


- SATRANÇ TAŞLARININ DEĞERLERİNDE:
1 ile/ve/||/<>/< 3 ile/ve/||/<>/< 5 ile/ve/||/<>/< 9 ile/ve/||/<>/< SONSUZ

( Piyon. İLE/VE/||/<>/< Filler. İLE/VE/||/<>/< Atlar ve kaleler. İLE/VE/||/<>/< Vezir. İLE/VE/||/<>/< Şah. )


- SATRANÇTA:
AÇILIŞ ve/||/<> YAPILMAMASI GEREKENLER

( * At ile başlanmaz!
* Kalelerin önündeki piyonlarla başlanmaz! [Yandan değil ortadan başlanır!]
* Vezir'in önündeki piyonla başlanmaz! )


- SAV ile/||/<> SAVA

( Haber. İLE/||/<> Havadis. )


- SAVAB - HATA ile SEVAP - GÜNAH


- SAVAŞ yerine MÜCADELE


- SAVUNMA ile/değil/yerine SERİMLEME


- SAVUNMA ile/ve/değil "TUTMA"


- SAVUNULMASI BİZE DÜŞMEZ değil SAVUNULMASINA GEREK KALMAZ/YOKTUR


- SAYDIRMAK ile/ve/||/<>/> SALDIRMAK


- SAYDIRMAK ile SAYDIRMAK


- ... SAYESİNDE ile/ve/değil/yerine ... ARACILIĞIYLA


- ŞÂYET[Fr.] değil/yerine/= EĞER


- SAYGI "DUYMAMIZ" GEREK/LÂZIM değil "SAYGI GÖSTERMEMİZ GEREK/LÂZIM"


- SAYGINLIK/İTİBAR ve/||/<>/>/< KÖPRÜ KURMAK


- SAYI/LABİLEN ile/ve/||/<> ÖLÇÜ/LEBİLEN


- SAYIN APARTMAN YÖNETİCİLİĞİ değil SAYIN APARTMAN YÖNETİCİSİ/YÖNETİMİ


- SAYISIZ:
KONUŞMALAR değil KONUŞMA


- SAYMAK ile/ve/=/||/<> İNDİRGEMEK


- SAZ ile ENSTRÜMAN/"SAZ"


- -SCHESIS ile/||/<> -SCHISIS/SCHISTO- ile/||/<> FLUX- ile/||/<> ISCH-/ISCHO-

( Süpresyon, denetim, birikim, akışın önlenmesi. İLE/||/<> Yırtık, dalak, fissür, yapışıklıkların önlenmesi. İLE/||/<> Akış. İLE/||/<> Denetim, eksiklik, durdurma, baskı altına alma. )


- SCOTO- ile/||/<> SKİA- ile/||/<> NOCT-/NOCTİ-/NYCT-/NYCTİ-/NYCTO-

( Karanlık. İLE/||/<> Gölge. İLE/||/<> Gece. )


- ŞE / BİŞEY/BİŞE/BİŞİ/BİŞİY değil ŞEY / BİR ŞEY


- SEBEB:
HAFİF ile/ve/<> SAKÎL

( Kapalı hece. İLE/VE/<> Açık hece. )

( Harfin 1.'si harekeli, 2.'si sakîl ise. İLE/VE/<> 2 harekeli harf. )


- SEBEB ile/ve/<> VETED ile/ve/<> FÂSILA

( İp. İLE/VE/<> Kazık. İLE/VE/<> İp ile kazıkların arası.
[Çadır terimlerinden.] )

( 2 harf. İLE/VE/<> 3 harf. İLE/VE/<> 4 harf ve fazlası. )


- ŞEBEKE[Ar.]/NETWORK/WEB[İng.] değil/yerine/= AĞ

( Ülke çapında yaygınlaştırılmış ulaşım ve iletişim örgüsü, ağ. | Üniversite öğrencilerinin kimlik kartı. | Birbiriyle bağlantılı ve gizli çalışan kişilerin tümü. )


- ŞEBEKE[Ar.] değil/yerine/= ÖRÜKE


- SEBEP ile İLLET


- SEBEP ile İLLET ile HİKMET


- SEBEP ile MENŞE


- SEBEP ile NEDEN


- SEÇENEKLERDEKİ/OLASILIKLARDAKİ EŞİK VE OLANAKSIZ(LIK)LAR:
3. ve/=/||/<> 4. ve/=/||/<> 5. ve/=/||/<> 6. ve/=/||/<> 7.

( Fizikte.[3] VE/=/||/<> Kesinlikte/ölümde.[4] VE/=/||/<> Dilde.[5] VE/=/||/<> Yörüngede.[6] VE/=/||/<> Karşılaşmada.[7] )

( Var oluş ve aklın ilkelerinde ...

ya çelişmezlik,
ya özdeşlik

ya da bunların dışındaki üçüncü olasılığın olanaksızlığı...

VE/=/||/<>

Ölüm/de ...

ya o/sen, benden önce,
ya ben, ondan/senden önce,
ya da ikimiz aynı anda.

Dolayısıyla da dördüncü olasılığın olanaksızlığı...

VE/=/||/<>

Herhangi bir yerde/koşulda ...

ya geçmiş,
ya şimdi,
ya gelecek ve
ya da bu üçünden "oluşturulmuş" geniş zaman
[bunların alt çeşitlemeleri de bunların içinde]
olmak üzere başka hiçbir "zaman"ın ol(a)mayışı...



Varlığın[vucud] ...

ya kendi[vucud-u aynî]
ya düşüncesi/imgesi[vucud-u zihnî]
ya dilde/selende[vucud-u lisânî]
ya simgede/yazıda/resimde/çizimde/biçimde/sanatta[vucud-u hatti]

Dolayısıyla da beşinci olasılığın olanaksızlığı...

VE/=/||/<>

Dünya'nın yörüngesinde/n ...

ya doğru ilerlemesi,
ya geriye dönmesi,
ya sapması[başka bir yörüngeye geçmesi],
ya dönüşünün tamamen durması,
ya da yörüngesinin yok olması[güneş tarafından çekilmesi]...

Dolayısıyla da altıncı olasılığın olanaksızlığı...

VE/=/||/<>

Bir karşılaşma/da ...

ya ev sahibi takım kazanır,
ya karşı takım kazanır.
ya berabere biter,
ya yarıda kesilir [hava koşulları, izleyci olayları vb.]
ya çok önemli (/belirleyici/engelleyici) bir durumla/kararla(hükmen) sonuçlanır [bir takım, eksik oyuncuyla maça çıkamaz],
ya iptal edilir [başlamadan önce karar alınır].

Dolayısıyla da yedinci olasılığın olanaksızlığı...
)

( image )


- SEÇİM/SAYLAMA ile/ve/değil/yerine/<>/> YEĞLEME/TERCİH

( Üç ya da üzeri seçenek içinde varılan karar verme eylemi. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<>/> İki ayrı seçeneğe indirdikten sonra varılan karar verme eylemi. )

( İçten ve hassas kişilerce değeri bilinen alçakgönüllü/mütevazı armağanlar gibi, kişinin seçimleri de içinden gelen sesin çizdiği yol doğrultusunda olacaktır. )

( ŞIKK[Ar.]: İkiye bölünmüş şeyin her parçası. | Bir işin iki yönünden her biri. )

( PRODUCTUM: Yeğlenilen, tercih edilen. )

( Hayvanlarda ve insanda. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<>/> İnsanda. )

( [not] TO CHOOSE vs./and/but/<>/> TO PREFER
TO PREFER instead of TO CHOOSE )

( ... ile/ve/değil/yerine/<>/> PROTIMO )


- SEÇME ... ile/değil SEÇMELİ ...


- SEÇMECİLİK ile/ve/<> İNDİRGEMECİLİK


- -SECT ile/||/<> TME- ile/||/<> -TOME ile/||/<> -TOMY

( Kesmek. İLE/||/<> Kesmek. İLE/||/<> Kesici araç, kesilen bölüm, kesi. İLE/||/<> Kesme işlemi. )


- SEDÂ/SÂDÂ (ÇIKARMAK):
DİŞLERİN ISLIKLI SESİ YOLUYLA ile/ve DİLİN HAREKET ETTİRİLMESİ YOLUYLA ile/ve DAMAĞIN BÜZÜLMESİ YOLUYLA ile/ve DUDAKLARIN BİRBİRİNE BASTIRILMASI YOLUYLA ile/ve BURUNDAN SOLUMA YOLUYLA


- ŞEDDE[Ar.] ile İM

( Arap yazısında, iki kez okunması gereken ünsüzün üstüne konulan im. )


- SEFER değil/yerine/= KEZ


- ŞEFFAF[Ar.] ile SAYDAM


- SEFÎH[Ar.] değil/yerine/= UÇARI

( Zevk ve eğlenceye düşkün, parasını israf eden. | Ele, avuca sığmaz. | İrâdesine hâkim olamayan, ihtiyârını devrede tutamayan. )


- SEFİR/SEFÂRET değil/yerine/= ELÇİ/LİK


- ŞEFKÂT VE NEZÂKET:
GÜÇSÜZLÜK VE ÜMİTSİZLİK değil KUVVET VE METÂNET


- ŞEHÂDET["ŞAADET" değil!] ile ŞAHÂDET

( Tanıklık etmek, şahitlik etmek. | Bir şeyin doğruluğuna inanmak. | Delâlet, alâmet, işaret. | Gözle görülen şeyler. İLE Sevgili. | Güzel. )


- ŞEHÂDET ile/||/<> TASDİK


- ŞEHİR değil/yerine/= İL


- ŞEHİR ile/ve/||/<> ŞİİR


- ŞEHİR ile/ve/<>/< TANRI


- ŞEİME/ŞEYİME değil ŞEHÎME


- ŞEKİL-ŞEMÂİL/ŞEKLİ-ŞEMÂİLİ (ARAMAK/İSTEMEK | OLMAMASI)


- ŞEKİL değil/yerine/= BİÇİM


- ŞEKİL ile/> KAVRAM/MEFHUM ile/> BURHAN

( Gözün ikna olmasını sağlar. İLE Zihnin ikna olmasını sağlar. > İkisinin birlikteliğiyle burhan oluşur. )


- ŞEKİL ile/ve SÛRET-İ NEVİYE ile/ve SÛRET-İ CİSMİYE ile/ve HEYÛLÂ


- ŞEKK/SİZ-ŞÜPHE/SİZ


- SEKMEK ile/ve/||/<> TEPMEK


- SEKS ODA" değil SEK SODA


- SEKSÎ ile/ve/değil/yerine/=/||/<>/< KIŞKIRTICI


- SEKTE[Ar.]/KRİZ[İng. < CRISIS] ile/||/<>/> BUNALIM/BUHRAN[Ar.]

( Tıpta. [kalp sektesi(nden ölmek/gitmek) /kalp krizi(nden ölmek/gitmek).] İLE/||/<>/> Toplumsal. [büyük buhran (1929)] )


- ŞELÂLE/SECCÂC[Ar. < SECC] değil/yerine/= ÇAĞLAYAN/ÇAĞLAR


- SELÂM-SABAH ('I KES[ME]MEK


- SELÂMET değil/yerine/= ESENLİK

( SÂLİMLİK, EMİNLİK, KORKU VE ENDİŞEDEN UZAK OLMA | SELÂMETE ÇIKMA, KURTULMA | İYİ SONUÇ | KURTULMA | TÜMCENİN DÜZGÜN VE DOĞRU OLMASI )


- SELÂMET/LE[Ar.] değil/yerine/= ESENLİK/LE


- SELEN TİTREŞİMLERİNDE:
BAŞ ile/ve/||/<> BURUN ile/ve/||/<> GÖĞÜS

( Tiz selenin oluştuğu yer. İLE/VE/||/<> Nazal selenin oluştuğu yer. İLE/VE/||/<> Pes selenin oluştuğu yer. )


- SELEN/SADÂ ÇIKIŞLARINDA:
BURUN ile/ve/||/<> DUDAK ile/ve/||/<> DİŞ ile/ve/||/<> BOĞAZ

( A, E, O, Ö, U, Ü[ön, ün, on, en, an, un, nane, Nalan vb.] İLE/VE/||/<> B, M. P[baba, biber, bebek, mama, meme, pek, pes vb.] İLE/VE/||/<> D, T[dadı, dede, tuttu, tırtıl, taktı] İLE/VE/||/<> A, E, I, İ, O, Ö, U, Ü )

( Almanca'da, daha çok, boğaz seleni; Fransızca'da, daha çok, dudak seleni; İngilizce'de, daha çok, diş seleni çıkar. )


- SELEN/SES TELLERİ ile/ve/değil/||/<>/< SELEN/SES KIVRIMLARI


- SELF-AWARENESS[İng.] değil/yerine/= ÖZ FARKINDALIK


- SELFI(E) değil/yerine GÖRÇEK/ÖZÇEKİM/KENDİCE


- SELİKA[Ar.] ile SELİS[Ar.]

( Güzel söyleme ve yazma yeteneği. İLE Akıcı söz. )


- SELPAK değil/yerine/= KAĞIT MENDİL


- SELVİ BOYLU değil SERVİ BOYLU


- ŞEMA değil/yerine/= ÇİZEM/DİZELGE


- SEMAİ ile SEMAİ

( Bir kurala bağlı olmayıp ancak işitmekle öğrenilen sözcük. | Türk müziğinde, iki basit usûlden biri. | Sekizer hece ölçüsüyle yazılmış olan halk koşuğu türü. İLE Semavi. )


- SEMANTİK BELLEK/SEMANTIC MEMORY[İng.] değil/yerine/= ANLAMSAL BELLEK


- SEMANTİK[Fr., < SEMANTIQUE / İng. < SEMANTICS] değil/yerine/= ANLAMBİLİM/ANLAMSAL


- ... ŞEMASI ile ... AĞACI


- SEMÂVÎ[Ar.] değil/yerine GÖKÇÜL/GÖKSEL


- SEMBOL/İK[Fr., İng. SYMBOL < Yun.] değil/yerine/= SİMGESEL


- SEMBOLİZE EDEN değil/yerine SİMGELEYEN


- SEMBOLİZMA değil/yerine/= SİMGESELLİK


- SEMFONİ değil SENFONİ


- SEMİYOLOJİ[Fr.]/SEMIOLOGY[İng.] değil/yerine/= GÖSTERGEBİLİM/BELİRTİ BİLİMİ

( Hastalıkların belirti ve işaretleriyle ilgilenen tıp dalı. | Göstergebilim. )

( )


- ... değil SEMİZOTU


- ŞEMSİYE ve/<> KELÂM

( ... VE/<> İlimleri koruyan. )


- SEN BİLİRSİN ile SEN, BİLİRSİN

( Kişide ya da kişiye yönelik. [Bilinenin ya da verilecek kararın, öteki tekil kişi("senin") tarafından sağlanabileceğini belirtmek üzere.] İLE Bilgi ve bilinen üzerine. [Kendimizin ve başkalarının bildiği/bilmediği bir durum ya da ayrıntının (tekil kişi["senin"]) tarafından bilindiği (bilgi/haber/ayrıntı) üzerine.] )


- SEN ÇOK DEĞİŞTİN ile/değil/ne yazık ki SENİ ESKİSİ GİBİ KULLANAMIYORUM

( (Hint Denizi'ndeki bir adanın adından) Bir cins kokulu sandal ağacı, yalancı öd ağacı. | Bir cins mısır. )


- SEN DE Mİ BRÜTÜS? değil SEN DE Mİ OĞLUM?


- SEN DİLİ KULLANMAMA GEREĞİ:
TANIMADIĞIN KİŞİ değil (YETERİNCE) SAMİMİ/YAKIN OLMADIĞIN(/DAN DOLAYI)

( Tanımadığınız ve/ya da yeterince samimi/yakın olmadığınız kişilere, "SİZ" diye hitap ediniz/edilir! )


- SEN, İSTEDİĞİN KADAR YAPARSAN YAP değil NE KADAR YAPARSAN YAP ya da İSTEDİĞİN KADAR YAP


- SEN Mİ ÇOK "AKILLISIN"? ile BEN/BİZ Mİ, ÇOK "APTAL GÖRÜNÜYORUM/Z"?


- ŞEN-ŞAKRAK (BİRİ)


- SENARYO ile/değil BAĞLAM


- SENE[Ar.] değil/yerine/= YIL


- ŞENESEVLER ile ŞEN ESENEVLER


- SENET-SEBET[< Sabit, Delil]


- SENEYE ile/değil SONRAKİ SENE


- (SENİN) DEDİĞİN (GİBİ) OLSUN (DİYE) ile/ve/değil/yerine/||/<>/< GÖNLÜN OLSUN (DİYE)


- SENİN GİBİ ile/değil/yerine SENİNKİ GİBİ


- SENİN, İÇİN FESAT değil/yerine ÖKÜZ ALTINDA, BUZAĞI ARAMAMAK GEREK


- SEN(İN)LE (DALGA GEÇİYORUM) ile/yerine/değil SEN(İN)LE BİRLİKTE (DALGA GEÇİYORUM)


- SENİYY/SENİYYE[Ar.] ile SENİYYE[Ar. çoğ. SENÂYÂ]

( Yüksek, yüce. İLE Öndeki dört diş. )


- SENLEN ... değil SENİNLE ...


- SENSÖR değil/yerine/= ALICI/ALGILAYICI


- SE(/İ)NTAKS[İng. < SYNTAX]/NAHİV[Ar.] değil/yerine/= SÖZDİZİMİ/YAZAÇ(HARF) DİZİMİ


- SENTAKTİK[İng.] değil/yerine/= SÖZDİZİMSEL


- SERBEST(İ) değil/yerine/= ÖZGÜR/LÜK


- ŞERBET ve/gibi/kadar ŞELÂLE


- ŞERBET ile/ve/değil/||/<>/< "ŞERBET"

( Boğazdan akan. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Dilden dökülen. )


- SERDETMEK[Ar.] değil/yerine/= İLERİ SÜRMEK


- SERE SERPE (YATMAK, UZANMAK, YAYILMAK)


- [METİN >]ŞERH:
HÂŞİYE ile/ve/||/<>/> TÂLİKÂT

( Büyük bölüm. İLE/VE/||/<>/> Küçük bölüm. )


- SERHOŞ değil SARHOŞ


- SERİ[Fr.]/SERIAL[Ing.] değil/yerine/= DİZİ

( SERIAL vs. STRING )


- SERPİLME ile/ve/||/<> GELİŞME


- SERPİLME ile/||/<> SAÇILMA


- SERSEFİL (DOLAŞMAK, YAŞAMAK)


- SÖZ:
SERT ile/ve/||/<> TERS ile/ve/||/<> KİTABIN ORTASINDAN


- SERT[Fars. < SERD :Soğuk.] ile/ve AĞIR


- SERVET[Ar.] değil/yerine/= VARLIK


- SES-SEDÂ (ÇIKMIYOR)


- SES-SOLUK (ÇIKARMAMAK/ÇIKARMASIN/ÇIKARMIYOR)


- SES ile/ve HARF


- SESBİLİM ile ...

( PHONOLOGY )


- SESBİLİMSEL KOŞULLANMA ile ...

( PHONOLOGICAL CONITIONING )


- SESBİRİM/FONEM ile SESBİLİM/FONOLOJİ ile FONETİK

( Selen düzeni/birimi. İLE Konuşma. )


- SESİZLİK" değil SESSİZLİK


- SESLENDİRME ile SÖYLEME

( Aktarım. İLE Kendinden. )

( GET VOICED vs. SAYING )


- SESLİ-SESSİZ değil/yerine/= ÜNLÜ-ÜNSÜZ


- SESSEL YİNELEME ile/ve/||/<> İKİLEME

( Herhangi bir noktayı vurgulamak amacıyla kullanılır. İLE/VE/||/<> Daha çok bazı sayısal durumları anlatmak amaçlı değerlendirilir. )

( Ayrı ayrı yazılır. İLE/VE/||/<> Yan yana ve aynı sözcüklerin yazılmasıyla. )

( Farklı sözcüklerin birbirine uyumu kapsamında öne çıkar. İLE/VE/||/<> Aynı sözcüğün tekrar etmesi üzerinden değerlendirilir. )


- SESSİZ-SEDÂSIZ (GİTMEK/GELMEK)


- SETR ile KÜFR


- SEVAP/"SEVABIYLA" ile/ve/değil SAVAB(DOĞRU)/SAVABIYLA(DOĞRUSUYLA)


- SEVGİ:
YANLIŞLARI ÖRTMEK İÇİN değil ZORLUKLARI AŞMAK İÇİN


- SEVGİ ve/<> DİL

( Kişi, ancak bu iki kanatla uçar. )


- SEVGİ ve/||/<> İLETİŞİM

( Kişinin/kişinin, en temel, öncelikli/olmazsa olmaz iki gereksinimi. )


- SEVGİ ile/ve/<> ÖZDEYİŞ

( Özün özü. İLE/VE/<> Özün sözü. )


- SEVGİ ve/||/<>/>/< ÖZÜNE YOLCULUK


- [ne yazık ki]
SEVGİSİZLİK ve/||/<>/> KAYITSIZLIK


- SEVİNCE ile/ve/||/<>/> SEVİNCE[< SEVİNÇ'E]

( Sevdiğimizde. İLE/VE/||/<>/> Sevinçli olmaya/olma durumuna. )


- SEVİP-İSTEMEK


- SEVİYE[Ar.] değil/yerine/= DÜZEY


- ... SEVİYESİ İNDİRGENMİŞ değil ... SEVİYESİ İNDİRİLMİŞ/DÜŞÜRÜLMÜŞ


- ŞEVKET[Ar.] değil/yerine/= BÜYÜKLÜK, ULULUK, YÜCELİK


- SEVMEK:
SIRADIŞI ŞEYLER YAPMAK değil SIRADAN ŞEYLERİ, ÖZENLE YAPMAK


- SEVMEK ve/||/<>/> SEVDİRMEK ve/||/<>/> SEVİNDİRMEK


- SEVMEK ve/||/<>/>/< SEVİLMEK

( Bir şey. VE/||/<>/>/< Çok şey. )

( Cesaret verir. VE/||/<>/>/< Güç verir. )

( Kimseye, kendinizi sevdirmeye kalkmayın! Yapılması gereken tek şey, kendinizi sevilmeye bırakmaktır. )

( TO LOVE and/||/<>/>/< TO BE LOVED )


- SEVMEK ile/ve "TUTMAK"


- SEVMEMEK ile/değil/yerine/>< SEVMEK

( Ölmek. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< ("Istırap") Yaşamak. )


- SEVMİYORUM ile/ve/değil/yerine "BANA HİTAP ETMİYOR"


- ŞEY:
CİSİM ANLAMINDA ile/ve VAR ANLAMINDA

( THING: MEANING IN SUBSTANCE vs./and MEANING IN EXISTS )


- ŞEY ile/ve/||/<> NESNE ile/ve/||/<> GÖSTERGE

( )


- ŞEY ile/ve/değil/yerine/||/<> ÜRÜN


- SEYEHAT değil SEYAHAT


- SEYEHAT değil SEYAHAT[Ar. < SİYAHAT]


- SEYİR ile GELİŞİM


- SEYİR[Ar.] ile/değil/yerine GİDİŞAT


- SEYİRCİ[Ar.] yerine İZLEYİCİ, DİNLEYİCİ


- ŞEY/LİK ile/ve/+ ŞEY ile/ve/+ ŞEY

( THE THING/NESS vs./and THE THING + THE THING )


- ŞEYSİ" değil ŞEYİ


- SEZGİSEL/ÇAĞRIŞIMSAL değil/yerine/>< KAVRAMLARLA


- ŞİÂR[Ar. < ŞA'R] ile ŞİÂR[Ar. çoğ. ŞAÂYİR] ile -ŞİÂR[Ar.]

( Kıllar. İLE İşaret, iz, alâmet. | Ayırıcı işâret, ayırdedici âdet. | Hacı olmak için Mekke'de yapılann tören/ler. İLE "İyi, üstünlük veren işâret, âdet" anlamlarında gelerek birleşik sözcükler meydana getirir.[MERHAMET-ŞİÂR: Merhametli. | ŞÖHRET-ŞİÂR: Ünlü.] )


- SICAĞI SICAĞINA (HALLETMEK)


- HARFLER:
"SICAK" ile/ve/+/||/<> "SOĞUK"

( Sağ. İLE/VE/+/||/<> Sol. )

( 14 harf. İLE/VE/+/||/<> 14 harf. )


- SICAKLIK:
"20 - 24 DERECE ARASINDA OLACAK" değil 20 -[ilâ] 24 DERECE OLACAK

( "ilâ" edatı kullanıldıktan sonra, "arasında" sözcüğü kullanılmaz. "ilâ", "arasında" anlamındadır. )


- SICAKLIK ile ISI

( Bir nesnenin, sıcaklığının artmasına yol açan fiziksel enerji. İLE Sıcak olan şeyin etkisi ya da niteliği. )

( Bir nesnenin moleküllerinin deviminin ve ortalama kinetik enerjisinin bir ölçüsüdür. İLE Enerjinin bir biçimidir ve sıcaklık farkı nedeniyle bir nesneden ötekine aktarılması. )

( Termometre ile ölçülür. İLE Kalorimetre ile ölçülür. )


- SIÇAN ile SIÇAN

( Fare türü. İLE Dışkılama eylemi içinde olan. )


- SIÇRAMAK ile GEÇMEK


- ŞİDDETLE değil/yerine HARARETLE


- SIDKIN SIYRILMASI ile/ve/<> GÖZÜNDEN DÜŞMEK


- SİDRET-ÜL MÜNTEHÂ ile/ve/||/<> AŞK-I MÜNTEHA/MÜNEZZEH

( Yaratılmışlığın sınırı. | Son sedir ağacı. | Kâmilin kaşı, kirpiği. İLE Sınırsız/sonsuz/bitimsiz aşk. | Yalnızlar cenneti/çölü. | Yedi cennet/beyza ve/artı sekizinci cennet. )


- ŞİFÂ ile/ve/||/<>/> SADRA ŞİFÂ


- ŞİFÂHEN ile/ve/||/<> ŞİFÂHÎ[>< TAHRİRÎ]

( Ağızdan, sözle söyleyerek. İLE Sözlü. )


- ŞİFAİ değil/yerine SÖZEL


- SIFAT-FİİL/PARTİSİP[Fr.] değil/yerine/= NİTEM EYLEM/ORTAÇ

( Tümleç alabilen, ad ve sıfat gibi kullanılan, eylem soylu sözcük. )


- SIFAT ile SIFAT TÜMCECİĞİ

( ADJECTIVE vs. RELATIVE CLAUSE )


- SIFAT-I NOKSAN ile/değil/yerine/||/<>/>< SIFAT-I KEMÂL

( Bilgisizlik/cehalet. İLE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>< Bilgililik/bilgelik. )

( Cehl. İLE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>< İlim. )


- SIFATIN, ...:
SÖZCÜKTEN ÖNCE KULLANILMASI ile SÖZCÜKTEN SONRA KULLANILMASI


- SIFIR ile/ve/değil/yerine/||/<> SINIR


- SIFIRI TÜKETMEK değil ZAFİRİ TÜKETMEK

( ZAFİR: Soluk/nefes. )


- [hem] ŞİFRELEME ile/ve/değil/yerine/hem de/<>/>/< VERİYİ/BİLGİYİ GİZLEME

( [not] CODING vs./and/but/also/<>/>/< STEGANOGRAPHY
STEGANOGRAPHY instead of CODING )


- SIĞ ile/ve/||/<> KOF ile/ve/||/<> GÜDÜK


- SİGA/SAGA/SIYGA[Ar.] değil/yerine/= KİP

( Fiilin çekiminden oluşan türlü şekillerden her biri. | Kalıba dökmek. )


- SİHR-İ HELÂL ile ...

( Sihir haramdır fakat dilde, şiirlerde yapılan çok anlamlılık çabalarına verilen ve helâl kabul edilen "sihir". )


- ŞİİR:
"BELA" ile/ve/değil/<> "DEVA"

( Başa. İLE/VE/DEĞİL/<> Kalbe. )


- ŞİİR "DİLİ" değil ŞİİR BİÇİMİNDE


- ŞİİR:
"DUYGULANMAK" İÇİN değil DUYUMSAMAK İÇİN


- ŞİİR:
ŞAİRİN ile/ve/değil/||/<>/< HAKİKATİN


- ŞİİR ile ...

( (ERİL) ARSLAN )

( SÜT (HEMŞİRE) )


- ŞİİR ile/ve/||/<>/> BESTE

( ... İLE/VE/||/<>/> Bir şarkının, makam ile uyumu. | Kapalı, bağlı, bitiştirilmiş, bağlanmış. | Donmuş. )


- ŞİİR ile/ve/||/<> GARAMİ[Ar.]

( ... İLE/VE/||/<> Düşünceden çok, canlı duygulara ve aşka dayanan sanat yapıtı. )


- ŞİİR ile/ve/<> GELİŞ(TİRİL)MİŞ DİL


- ŞİİR ile/ve/= NEFES


- ŞİİR = POEM[İng.] = POÈME[Fr.] = GEDICHT[Alm.] = POEMA[İt., İsp.]


- ŞİİRDE, (")MANTIK("):
"YOK" değil ARANMAZ!


- ŞIK[Ar. < ŞİKK] ile ŞIK[Fr. < CHIC]

( Seçenek. İLE Güzel, zarif, modaya uygun. | Güzel, modaya uygun giyinmiş olan. | Yerinde, uygun. )


- ŞİKÂYET ile/ve/değil/yerine/||/=/<>/>/< HİKÂYET

( Yaşanılmış bir sorun üzerine konuşulduğunda, o konuya değinmenin gereği, sorunun kendini değil daha sonraki durum ve/ya da süreçlerde, kişinin, davranış-tutumlarını ve dilini düzeltmesine, gelişerek değişmesine katkıda bulunulacak biçimde düşünülmeye/konuşulmaya çalışılmasıdır. Biri, bir sorundan konu açıyorsa, bunu, o sorundan "şikâyet ediyor" olarak değil daha sonrası için bir çözüm arıyor ve/ya da sunuyor olarak düşünmek/konuşmak ve algılamaya çabalamak gerekir. Bir serzeniş ya da isyan olarak algılanmamalıdır.

Bu tür durumlarda, ötekine bilgi vererek, değinilecek konu/sorun için, "Benimki/bizimki*, bir şikâyât değil hikâyât![olan-bitenin öyküsü/hikâyesi]" şeklinde, öncelikle, kişinin kendinde ve daha sonra çevresinde, adâleti ve dengeyi sağlamasına destek vermek üzere, çevresiyle olan iletişimini ve ilişkisini sürekli kılmak üzere, bir bilgi verilir ve/ya da açıklama/anımsatma/uyarı yapılır.

[ * "Bizimki" sözü/sözcüğü, "bu konuda/alanda, bu ayrıntılarda, ben ve benim gibi düşünenler" olarak/anlamında ve bencilliğe/tekbenciliğe düşülmemesi için kullanılır. ] )


- ŞİKÂYET[Ar.] ile SERZENİŞ[Fars.]/TAKAZA[Ar.]

( Hoşnutsuzluk belirten söz ya da yazı, sızlanma, yakınma. İLE Başa kakma, sitem etme. )


- ŞİKÂYET ile/ve/değil/yerine/||/<> TESPİT


- SIKBOĞAZ (ETMEK)


- SIKI-FIKI (ARKADAŞ/DOST, YAKIN OLMAK)


- SIKI SIKI (BAĞLAMAK)


- ŞIKIDIM ŞIKIDIM (OYNAMAK)


- SIKI-FIKI (OLMAK) ile/ve İÇLİ-DIŞLI (OLMAK) ile/ve YÜZ-GÖZ (OLMAK)


- SİKİK ile "SİKİNDİRİK"


- S.KİLMİŞ GÖTÜN DAVASI OLMAZ ile/ve GEÇTİ BOLUN PAZARI, SÜR EŞEĞİNİ NİĞDE'YE


- SIKINTI-STRES (YARATMAK)


- SIKINTI ile/ve/değil/<> SAKINCA


- SIKINTILI ile/değil SIKINTIDA


- ŞIKIR ŞIKIR (İŞLEMEK)


- SIKIŞ-TEPİŞ (OTURMAK)


- SIKIŞ-TIKIŞ (OTURMAK)


- SIKLAŞTIRMA ile SIKILAŞTIRMA


- SIK/LIK ile/ve/||/<> SIKI/LIK ile/ve/||/<> YOĞUN/LUK


- SİKMEK ile/ve/||/<> SİLMEK


- SİKTİRİ BOKTAN-->


- SILBO GOMERO (GOMERO ISLIĞI) ile ...

( Kanarya Adaları'ndan Gomera'da, derin vadiler arasında iletişim sağlamak üzere kullanılan ıslıklı bir dil. Bu dili konuşanlar Silbador olarak adlandırılır. [Köken olarak Guanche dilindendir.] )


- SİLİP ATMAK ile SİKİP ATMAK


- SİLİP SÜPÜRMEK


- SİLLE-TOKAT


- SİM[Fars.] ile SİM

( Gümüş. | Genellikle, işlemelerde kullanılan, gümüş görünüş ve parlaklığında olan iplik vb. | Gümüş gibi parlayan. İLE İm, işaret. )


- SİMA ile/değil SİNEMA


- ŞİMDİ ŞİMDİ değil ŞU SIRALAR


- ŞİMDİ (YAPACAĞIM/GİDECEĞİM vs.)" değil BİRAZDAN YAPACAĞIM/GİDECEĞİM vs.


- ŞİMDİ YAPACAĞIMIZ GİBİ değil BİRAZDAN YAPACAĞIMIZ GİBİ


- ŞİMDİ (KONUŞTUK/YAPTIK/...) ile/değil DEMİN (KONUŞTUK/YAPTIK/...)


- SİMEAN TOV! ile ...

( HAYIRLI OLSUN! ([İbr.] Sime )


- SİMETRİ ile SENKRON


- SİMGE:
CANLI ve/||/<>/> CANLANDIRICI


- SİMGE ile/ve/<> KAVRAM

( SYMBOL vs./and/<> CONCEPT )


- SİMGE ile KAVRAM

( SYMBOL vs. CONCEPT )


- SİMGE = REMZ[çoğ. RÜMÛZ(ÂT)] = SYMBOL[İng., Alm.] = SYMBOLE[Fr.] = SYMBOLON[Yun.] = SIMBOLO[İsp.]


- SİMGE ile/ve/||/<>/> SİMGENİN SİMGESİ (ARACI VE KAYNAĞI)

( ... İLE/VE/||/<>/> Ayna ve birey[insan]. )


- SİMGEBİLİM = SYMBOLICS[İng.] = SYMBOLIQUE[Fr.] = SYMBOLIK[Alm.]


- SİMGELEŞTİRME ile/ve BENZETME

( TO SYMBOLIZE vs./and TO LIKEN )


- SİMGESEL (ANLATIM) ile/ve/<> ÇOKLU (ANLATIM)

( Akıllı kişiler, canlı bir varolanın, dil ve sözle çizilerek anlatılmasını, boya ya da herhangi bir sanat yapıtıyla gösterilmesine yeğ tutar; akılla izleyemeyen kişilere ise sanat yapıtı daha uygun gelir. )

( SYMBOLIC (EXPOSITION) vs./and MULTIPLE (EXPOSITION) )


- SİMGESEL DİL ile/ve/<> BİÇİMSEL DİL


- SİMGESEL YAPI(/BİLİNÇ) ile/ve/<> KAVRAMSAL YAPI(/BİLİNÇ)

( Mahal. İLE/VE/<> Mekân. )

( Yaşanır. İLE/VE/<> Kuşatır. )

( Açıklanamaz.[Anlamlandırılır.] İLE/VE/<> Açıklanabilir. )


- SİMGESEL ile/ve/<> SOYUT


- SIMSIKI


- SIMSIKI ile DİPDİRİ

( VERY TIGHT vs. FULL OF LIFE )


- SİMSİYAH


- SİMÜLASYON/SİMÜLATÖR[Fr.] değil/yerine/= BENZETİM/BENZETİMLİK | SAYRIMSAMA


- SİMULTANE ÇEVİRİ yerine ARDIL ÇEVİRİ


- ŞİNDİ" değil ŞİMDİ


- SİNDİREMEMEK/HAZMEDEMEMEK ile/ve/<> TESLİM OLAMAMAK


- SİNDİRME ile SİNDİRME


- ... değil SİNEKKAYDI (TRAŞ)


- SİNGAPUR'DA RESMÎ DİL:
ÇİNCE ile/ve/<> MALAYCA ile/ve/<> TAMİLCE


- ŞINGIR ŞINGIR = ŞINGIRDAYARAK


- SINIF ile/değil/yerine DAL


- SINIFLANDIRMA HATALARI:
BÜTÜNLEME ile/ve/||/<> İNDİRGEME

( FALLACY OF COMPOSITION vs./and/||/<> FALLACY OF DIVISION )


- SINIFTA KALMAK ile/ve/||/<> SINIFTA KALMAK

( Öğretimde aynı yılı tekrar okumak. İLE Okulun binasındaki sınıfların zorunlu ya da turizm amaçlı, konaklama/geceyi geçirme ortamı olarak kullanılması. )


- SINIR KAVRAMLAR ile/ve İLİŞKİSEL KAVRAMLAR


- SINIR ile/ve/değil/yerine/<> ÇARE

( Çare/ler... [için burayı tıklayınız] )


- SINIR ile/ve/<> DİP


- SINIR ve/||/<>/> HAYIR


- SINIR ile/ve/||/<> KIYI ile/ve/||/<> UFUK ile/ve/||/<> YERYÜZÜ ile/ve/||/<> GÖKYÜZÜ ile/ve/||/<> KÜRE ile/ve/||/<> ARAF ile/ve/||/<> EŞİK ile/ve/||/<> BAĞLAÇ ile/ve/||/<> KURGU

( Önemli eşikler ve sınırlar. )


- SINIR ile/ve/<> SINAMA


- SINIRLANDIR(IL)MA ile/ve/||/<>/> YÖNLENDİR(İL)ME


- SINIRLANDIRMA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ELEŞTİRİ


- SINIRLI ile/ve KISITLI

( LIMITED vs./and RESTRICTIVE )


- SINIRSIZ ile SINIRLANAMAYAN

( LIMITLESS/UNLIMITED/BOUNDLESS vs. NOT POSSIBLE TO LIMIT/BOUND )


- SINIRSIZ ile SONSUZ

( Mekânda. İLE Zamanda. )

( Bir gövdede odaklanmış, sonsuz olanız. )

( Sonsuz, bölünemez. )

( Sonsuz, sonsuzdan büyük ya da küçük olamaz. )

( Sonsuzluk, nicelik değildir. )

( In place. VS. On time. )

( UNLIMITED vs. INFINITE )

( INTERMINATUM vs. INFINATUM )


- SİNİR-STRES


- ŞIP ŞIP (DAMLAMAK)

( Düşen su damlasının çıkardığı ses. )


- SİPER-İ SAİKA[Ar.]/PARATONER[Fr. < PARATONNERRE]["PARATONEL" değil!] değil/yerine/= YILDIRIMSAVAR/YILDIRIMKIRAN/YILDIRIMLIK


- ŞIPIR ŞIPIR (DAMLAMAK)


- ŞIPPADAK/ŞIPPADANAK/ŞIRAKKADAK/ŞAKKADAK/PATTADAK/PATTADAN/PATTADANAK ANSIZIN/ANİ[Ar.]

( Birdenbire ve beklenmeyen bir zamanda. )


- ŞİPŞAK ile/değil/yerine/= ÇABUCAK


- SİPSİVRİ


- SIR:
GİZLİ ile/değil DİLE GEL(E)MEYEN


- SIR ile/değil/yerine/>< AKIL


- SIRA SIRA (DİZMEK/DİZİLME)

( SAFF SAFF )


- SIRADAN BİRİ ile/yerine/değil HERHANGİ BİRİ


- SIRADANLAŞMAK ile/ve/değil/yerine/<>/>< "UYUM SAĞLAMAK/GÖSTERMEK"


- SIRAM-SIRAM (DİZİLMEK)


- SİRÂYET ile/ve/<> NÜFÛZ


- SIRÇA[Tr. < SIRIÇGA]/CAM[Fars. < KUPA] ile/ve/||/<>/> AYNA[Ar.]

( Cam, camdan yapılmış. İLE/VE/||/<>/> Camın sırlanmışı. )


- SIRÇALI KÖŞK değil SIRÇA KÖŞK


- ŞIRIL ŞIRIL (AKMAK)

( Suyun, sürekli ve ses çıkararak akması. )


- SIRILSIKLAM


- ŞİRİN değil/yerine/= SEVİMLİ


- SİRİYOLOJİK HİYEROGLİF ile/ve TROPOLOJİK HİYEROGLİF

( Bütünü göstermek üzere parça yazılır. İLE/VE Benzerlik ölçütlerine göre bir şey bir başkasının yerine konur. )


- ŞİRK ile/değil KÂMİL KÜFÜR


- SİRKECİ ile/ve/||/<>/< SİRKE-Cİ


- SİRKÜLASYON ile SİKLON/SİKLUS/KİKLON[Alm. < KYKLON]

( CIRCULATION vs. CYCLONE )


- SIRT ÇEVİRMEK değil YÜZ ÇEVİRMEK ya da SIRTINI DÖNMEK


- SIRT SIRTA


- SIRTINI DÖNMEK değil/yerine SIRTINI YASLAMAK


- ŞİŞİRME ile "ŞİŞİRME"/ŞİŞİRMECE

( Şişirme işi. İLE Baştan savma, kötü iş. )


- ŞİŞİRMEK ile/ve/||/<> KÖPÜRTMEK


- ŞİŞKO >< SISKA


- ŞİŞMAN OLAN BEYNİMİZ ile/değil ŞİŞMAN OLAN, BEYNİMİZ/ZİHNİMİZ

( Beynin, temelde ve her koşulda şişman olduğunu "düşünmek/iddia etmek". İLE/DEĞİL Şişmanlığın, gövdede değil beyinde/zihinde olması/olmayabilmesi [uyarısı]. )


- ŞİŞMAN OLAN BEYNİNİZ ile/değil ŞİŞMAN OLAN, BEYNİNİZ


- ŞİŞMAN ile/ve/değil/yerine YAPILI


- [ne yazık ki]
ŞİŞMAN/LIK ve/||/<>/> PİŞMAN/LIK

( Ağzımızı tutmazsak. VE/||/<>/> Dilimizi tutmazsak. )


- SİSMİK[Fr. < SEISMIC] değil/yerine/= SARSIM/DEPREMSEL


- SİSTEM KODU "0" ile KOD

( Tüm dünyada ve Türkiye'de belirlenmiş olan "0" bir kod olarak belirtilmez/yazılmaz! Şehirlerarası "0" ve/ya da uluslararası "00" aramalarda tuşlanma gerekliliği bilinen/bilinmesi gereken bir sistem kodudur. Şehirin ve ülkenin kodu ise belirtilebilir olan/belirtilmesi gerekendir. 0212, 0216, 0312, 0535 denmez! Sadece kod söylenir! 212. 212 22 22 gibi. )


- SİSTEMATİK değil/yerine/= DİZGELİ


- ŞİVE[Fars.]/AKSAN[Fr./İng. < ACCENT] değil/yerine/= VURGU/ÖZÜN/AĞIZ


- ŞİVE[Fars.] değil/yerine/= AĞIZ

( Naz, eda. | Söyleyiş, yerli ya da yabancı konuşma tarzındaki söyleyiş özelliklerinin bıraktığı genel izlenim. )


- SİVRİ ile/ve SERT


- SİVRİSİNEK ile DAVUL-ZURNA

( Farkı, anlayacak olanda, anlaması gereken kişide. )


- SİYÂH[Fars.] değil/yerine/= KARA


- SİYÂK ve SİBÂK

( Sonrası. VE Öncesi. )


- SİYASET ile İLM-İ SİYASE/T


- SİYÂSET ile/ve/<> POLİTİKA


- SİYASETÇİ/POLİTİKACI[İng. < Yun.] değil/yerine/= YÖNETKİCİ


- KÜFÜR:
[ne yazık ki]
SİYASETTE değil/yerine/>< GECE ve TOPRAK ve DENİZ ve DOST

( Hakikati örter. DEĞİL/YERİNE/>< Dünyayı örter. VE Tohumu örter. VE Dibini örter. VE Dostun, ayıbını örter. )

( KÜFR: Bir şeyin üzerini örtmek. )


- SIYIRMAK ile/ve/<> KEMİRMEK


- SİZ:
ÇOĞUL ile/değil NEZÂKET


- SİZ (DE) HÂLÂ ÇOK GÜZELSİNİZ değil SİZ (DE) HER ZAMAN ÇOK GÜZELSİNİZ


- SİZ KULLANIMINDA:
SAYGI ile MESAFE ile ÇOĞUL


- SİZ ile -SİZ

( Çoğul ve saygı sözcüğü. İLE Olmama/bulunmama eki. )


- SİZ ile -SİZ


- ...SIZ ile ...'YA KARŞIN/RAĞMEN

( ...LESS vs. ALTHOUGH )


- SİZE" (PAYLAŞACAĞIM) değil SİZİNLE (PAYLAŞACAĞIM)


- SİZİ KESEYİM/KESİYORUM değil SÖZÜNÜZÜ KESEYİM/KESİYORUM


- SİZİ ...:
"ODAKLADIK" değil ODAKLANDIRDIK


- SIZIM SIZIM (SIZLAMAK)


- (SİZİN/ONUN) İÇİN ... ile/değil (SİZİN/ONUN) AÇINIZDAN/AÇISINDAN ...


- SIZINTI ile/değil SIZLAMA


- SKİ[İng.] değil/yerine/= KAYAK


- SLOGAN[Fr./İng.]/KLİŞE[Fr. < CLICHÉ]/MOTTO[İt.] ile/değil/yerine/>< DÜŞÜNME/DÜŞÜNCE

( Kısa ve çarpıcı, propaganda sözü. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Düşünülmüş söz. )


- SOFT[İng.] değil/yerine YUMUŞAK


- SÖĞÜŞLEMEK ile HORTUMLAMAK


- SOHBET["SOHPET" değil!] ile/ve/<> MUHABBET

( Aklın dili/aracı sözcükler ve sohbet, gönlün dili muhabbettir. )

( Kişiyi, tümel/küllî akıla götürecek tek şey, muhabbettir. )

( Ehl-i derdin sohbetine mahrem et! )

( ... İLE/VE/<> İçinde sen/ben['den] olmayan. )

( Dil ile. İLE/VE/<> Göz ile. )


- SOHBET["SOHPET" değil!] ile SÖYLEŞİ


- ŞÖHRET değil/yerine/= ÜN/SAN


- ŞOK OLMAK değil ŞOKE OLMAK


- SOKUŞ ile/||/<> SÖGÜŞ/SÖVÜŞ

( Lâf sokmak, birbirini suçlamak. İLE/||/<> Sövmek, küfür etmek. )


- SÖLEDİMİ" ile/değil SÖYLEDİĞİMİ


- SOLOMON ADALARI'NDA:
İNGİLİZCE ve/<> PİSİN

( ... VE/<> Yerel dil. )


- SOLOMON ADALARI'NDA:
YEREL DİLLER ile/ve/<> AĞIZ/ŞİVE

( 63 yerel dilde. İLE/VE/<> Çok çeşitli ağızlarda konuşuluyor. )


- SOLUK/NEFES ile/ve/<> KELÂM

( ... İLE/VE/<> Soluğa/nefese verilen şekil. )


- SOLUK ve/||/<> BESLENME ve/||/<> PSİKOLOJİ ve/||/<>
FİZYOLOJİ ve/||/<> EŞEYSELLİK ve/||/<> İLETİŞİM

( www.KendiniTANI.com )


- SOLUNUM ve/||/<>/> DOĞRU SOLUNUM ve/||/<>/> DİYAFRAMA ALMA

( Türkçe, soluk verirken konuşulan bir dildir. Konuşmanın etkili olabilmesi ve söyleyişin düzgün olabilmesi için, konuşan kişilerin, doğru solunum uygulamalarını biliyor ve kullanıyor olmaları gerekir. VE/||/<>/> İyi bir solunum, soluk alırken, akciğerlere yeterli ölçüde havayı alıp yorgunluk duymadan geri vermektir. [İyi bir solunum elde edebilmek için diyaframı kullanarak soluk almamız gerekmektedir.] VE/||/<>/> Akciğerleri çevreleyen kaburga kafesinin altında bulunan boşluğu kullanarak soluk almaktır. [Bebeklerin soluk alış-verişi, diyafram soluğuna, en iyi örnektir.] )


- SÖMÜRGE ile/değil SÖMÜRÜLGE

( Bir devletin kendi ülkesinin sınırları dışında egemenlik kurarak yönettiği ekonomik ya da siyasal çıkarlar sağladığı ülke, sömürülen ülke. İLE/DEĞİL Diline, değerlerine, gelişimine ve üretime katılmayan toplumların geldiği/geleceği nokta. )


- SÖMÜRME ile/ve/<> "SÖĞÜŞLEME"


- SÖMÜRMEK ile/ve/||/<>/< EMMEK


- SOMUT DİL ile/ve/<> BİREYSEL DİL


- SON NİHAİ NOKTADA ... değil EN SON NOKTADA ...


- SON SÖZCÜKLERDEKİ SON HARF!: Z (Türkçe, İngilizce ve birçok dilin abecesinde) | OMEGA (Yunanca abecesinde)


- SONA BAKMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< YOLA BAKMAK


- SONA değil SONRA


- SONDAN değil SONRADAN


- SONEK ile SONEKLEME

( SUFFIX )


- SONİLGEÇ ile ...

( POSTPOSITION )


- SONLANDIRMA ile/değil BÜTÜNE ERME


- SONRA(?) ile/ve/||/<> DOLAYISIYLA(?)


- SONRA ile/ve/ne yazık ki/||/=/<>/> HİÇBİR ZAMAN


- SONSAL SINIFLAMA ile/ve/değil/yerine BİRBİRİNE DÖNÜŞTÜRÜLEMEYEN SONSAL SINIFLAMA


- SONSUZ ile/ve/değil/yerine/<> BİTİMSİZ


- SONSUZA KADAR değil/yerine ÖLENE KADAR


- SONSUZA YÖNELİK OLMA ile/ve/<>/değil SÜREKLİLİK


- SONSUZLUĞUN:
"VAROLUŞU" ile/değil ADI/ETİKETİ


- SONSUZLUK ile/ve/||/<>/> AN ile/ve/||/<>/> TERSİNEMEZLİK(ENTROPİ) ile/ve/||/<>/> HEM, HEM DE | NE, NE DE ile/ve/||/<>/> BİLE DEĞİL (<> / > / < BİLE DEĞİL) (<> / > / < BİLE DEĞİL) ... ∞


- SONUÇ ile/değil/yerine ÇIKARIM


- SONUÇ ile/ve/değil/yerine/||/<> DEĞERLENDİRME


- SONUÇ ve/||/<>/< KISIR/LIK


- SONUÇ ile/ve/değil TÜMDENGELİM


- SONUÇ ile/ve/değil/||/<>/> ÜRÜN


- SONUÇ ile/ve/değil/<> UZANTI


- [ne yazık ki]
"SONUÇ ODAKLILIK/MERKEZLİLİK" ile/ve/||/<>/>/< TERBİYESİZLİK


- SONUÇTA"[değil SONUÇ İTİBARI İLE ...] yerine ÇÜNKÜ ...


- SONUÇTA ... ile/ve/değil/yerine/<> GEREKSİNİM


- SONUÇTA değil ...'NIN SONUCUNDA / SONUÇ İTİBARİYLE


- SONUNA KADAR ile AĞZINA KADAR


- SONUNU GETİRMEK değil SONRASINI GETİRMEK


- AŞKI/MI / BENİ SORAN ...:
YARIM BULUR ve/||/<>/> YARIN BULUR ve/||/<>/> TAMAM OLUR

( Sen, bir tek gülerse/n tamam olur/um. )


- SORARKEN:
"... MIDIR?" ile/değil/yerine DAHA ÇOK, NEDİR? (NE OLSA GEREK)


- SÖRÇ(SEARCH) YAPMAK değil/yerine/= ARAMA YAPMAK


- SORGULA!:
ELİNİ ve/||/<> DİLİNİ ve/||/<> YOLUNU ve/||/<>
GÜNÜNÜ ve/||/<> GÖNLÜNÜ ve/||/<> SONUNU

( Kazandıkça, bölüşemiyorsan. VE/||/<> Konuştukça, kırıcı oluyorsan. VE/||/<> Yürüdükçe, hedeften çıkıyorsan. VE/||/<> Günler/yıllar geçtikçe, yerinde sayıyorsan. VE/||/<> Sevildikçe, vefâsızlaşıyorsan. VE/||/<> Hangi durumda olursan ol! )


- SORGULAMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< GÖZLEMLEMEK


- SORGULAMAK ile/değil/yerine/< SORU SORMAK

( Bazı "savcı"ların yanlış, olumsuz, yüklü, kandırıcı tarzı. İLE/DEĞİL/YERİNE/< Düşünenlerin, uygun, doğru, yerinde tutumu. )


- SORGULANAMAYACAK YANITLAR değil/yerine/>< YANITLANAMAYACAK SOR(G)ULAR


- SORGUSUZ ile/ve/||/<>/> SORUSUZ/SUALSİZ[Ar.]


- SÖRKIL[İng. < CIRCLE] değil/yerine/= DÖNGÜ


- SORMAK ile KULAK KABARTMAK


- SORMASINDAN BELİRLİ ile SORUŞ BİÇİMİNDEN BELİRLİ


- SORU ile/ve/<> YANIT

( Soru, yanıttan önce gelir. )

( Question comes before answer. )

( QUESTION vs./and ANSWER )


- SORULURSA ile/ve/değil/||/<>/>/< SORULSA


- SORUMLU TUT(UL)MAK ile/ve/değil/yerine SORUMLU OLMAK


- SORUN ...:
"ÇÖZÜMLENMEDİ" ile/değil ÇÖZÜLDÜ/ÇÖZÜL(E)MEDİ


- SORUN:
ENGEL ile/değil/yerine/>< BASAMAK

( Önümüze çıkana, "engel" dersek, takılıp düşebiliriz; "basamak" dersek bir basamak daha yükseliriz. )


- (SORUN:
) "İNANMAK/İNANMAMAK" değil KAYITSIZLIK


- SORUN YAŞAMAK ile ÇİLE ÇEKMEK


- SORUN ile/ve ÇÖZÜLMESİ GEREKEN

( Hiçbir sorun, o sorunu yaratan "bilinç düzeyi" ile çözülemez. )


- SORUN ile/değil/yerine FARK


- SORUN ile/ve/değil (KURAMSAL) DİL SORUN/LARI


- SORUN" ile/değil/yerine/>< VERİ


- SORU/NLAR:
ÇIKINCA ile/ve/değil/||/<>/> ÇIKTIKÇA


- SORUNLAR:
"DARBE" ile/değil/yerine PÜRÜZ


- SORUNLARDAN RAHATSIZ OLMAMAK/SORUNLARLA BAŞ ETMEK:
(AYRINTILARDA ...)
BİLGİSİZLİKLE/BİLİNÇSİZLİKLE ile/değil/yerine/>/>< BİLGİYLE/BİLİNÇLE


- SORUNLARDAN/KİŞİLERDEN "KAÇMAK/UZAKLAŞMAK" ile/değil/yerine SORUN(LU)LARI UZAKLAŞTIRMAK


- SORUNLARIN:
OLUŞMASI ile/ve/değil/||/<>/< ORTAYA ÇIKMASI


- SORUNLARI(N/I):
ÖNEMSEMEMEK ile/ve/değil/yerine ÜSTÜNDE DURMAMAK


- SORUN(LAR)LA:
"BAŞ BAŞA OLMAK" değil YÜZ YÜZE OLMAK


- SORUNLARLA/SIKINTILARLA:
BOĞUŞMAK değil/yerine YOĞRULMAK


- DURUM/RESİM:
SORUNLU ile/ve/değil/||/<>/< SORUNLULARIN


- SORUNLU "YASALARI":
REDDEDELİM değil/yerine DEĞİŞTİRELİM


- SORUNSAL ile/ve/değil KURAMSAL SORUNSAL


- [ne yazık ki]
SORUNU ÇÖZMEYE:
NİYETİNİN OLMAMASI ile/ve/değil/||/<> KARARLILIK GÖSTERMEMEK


- SORUP SORUŞTURMAK


- SOSYOMETRİ değil/yerine/= UYUMÖLÇÜM



(9/11)

FaRkLaR'ın devamı için burayı tıklayınız...
( Click here to see further differences!... )




Bu kılavuz, 24 Haziran 2025 itibarı ile 511 kez incelenmiş/okunmuştur.