
Bu nedir? | Nasıl kullanılır? | Nasıl okumalı/anlamalı? | Sıkça Sorulan Sorular | Yenilikler | İletişim
DAVRANIŞ ve TUTUMLAR'da
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
itibariyle 9615 başlık/FaRk ile birlikte,
10845 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(5/10)
- KİŞİ:
"GÖRDÜĞÜMÜZ" ile/ve/değil/yerine TANIDIĞIMIZ
- GÖRDÜĞÜNÜ "SEVMEK" ile/değil/yerine/>< SEVDİĞİNİ GÖRMEK
- GÖRELİ/İZÂFÎ[Ar.] ile ÎTİBÂRÎ
- GÖRELİ/LİK ile/ve/||/<> YARARCI/LIK
- GÖRENEK ile GÖRGÜ
( Bir şeyi, eskiden beri görüldüğü gibi yapma alışkanlığı. İLE Bit toplum içinde var olan ve uyulması gereken saygı ve incelik kuralları, terbiye. | Bir kimsenin, karşılaştığı ve kişiliği üzerinde olumlu etki yapan deneysel bilgi, deneyim. | Görmüş olma durumu. )
- GÖREV ve/değil/||/<> İŞLEV
- GÖREV = VAZİFE, ÜFULE = FUNCTION[İng.] = FONCTION[Fr.] = FUNKTION[Alm.] = FUNCTIO[Lat.] = FUNCIÓN[İsp.]
- GÖREV/İMİZ:
"SİYASET" değil TESİS-İ ADÂLET
- GÖREVİNİ YAPMAK ile/ve/değil/yerine/||/<> GEREĞİNİ YAPMAK
- GÖRGÜSÜZ/LÜK ile/değil/yerine BİLGİSİZ/LİK
( Bilgisizlik, görgüsüzlükten daha ağırdır ve görgüsüzlüğe yeğdir. )
( Görgü, sürekliliğin, kalıcılığa dönüşmesiyle gerçekleşir. )
- GÖRKEM ile GÖRK
( Göz alıcı ve gösterişli olma durumu. İLE Güzellik, gösteriş. )
- GÖRKEME BAŞVURMAK değil/yerine/>< YALINLAŞMAK
( Zayıf "kişilikler"de. DEĞİL/YERİNE/>< Güçlü kişiliklerde. )
- GÖRME ile/ve/<> NÜFÛZ ETME
- GÖRMEK ile/ve/||/<>/> BAKMAK
( İşlevsel/lik. İLE/VE/||/<>/> Niyetli, bilinçli, amaçlı. )
( GÖRMEK: Can kulağıyla dinlemek. )
( Görmek, dinlemek ile başlar. )
( )
( İnsanın her bir gözü, doğrudan doğruya karşıya baktığı zaman, burundan dışarı doğru 95 derecelik bir görüş alanına sahiptir.
Ayrıca, gözlerimiz sayesinde burundan aşağıya doğru 75 derece,
burna doğruysa 60 derecelik bir açıyı görebiliriz.
İki gözün görüş açısının, yani sol gözümüzün burna ve sağa doğru 60 derecelik görüş alanıyla,
sağ gözümüzün burna ve sola doğru 60 derecelik görüş alanının çakıştığı bölge, kabaca 3 boyutlu görüş alanımızdır.
Bu 3 boyutlu görüş alanı, sadece 114 derecelik bir alanı kapsar.
Bu iki alanın çakışması sayesinde derinlik algılanabilir.
114 derecenin geri kalan alanında teknik olarak 2 boyutlu görebiliriz ve
derinlik algısı yok denecek kadar azdır.
İki göz hesaba katıldığında, insanın yatayda (göz ekseninde)
180 dereceden birazcık büyük bir görüş alanı vardır.
Bunun üzerine göz hareketleri de görüş alanını değiştirir.
Her bir gözümüz, yuvası içinde 90 dereceye yakın bir açıyla sola ya da sağa dönebilir.
Bu sayede, kafamızı hareket ettirmeksizin,
görüş alanımız göz ekseninde 270 dereceye kadar ulaşabilir.
Kafamız da 100-130 dereceye kadar sağa ya da sola dönebilir.
Bu sayede görüş alanımızı toplamda 340-350 dereceye kadar çıkarmamız mümkündür.
Kafa ve boyun hareketine, göğüs ve bel dönüşü (rotasyonu) da eklenirse,
bacakları hareket ettirmeksizin 360 dereceyi görmemiz olanaklıdır.
Her bir gözümüzde, dimdik ileri baktığımızda 12-15 derece dışa,
1.5 derece aşağıya denk gelecek biçimde optik sinirin retinayı yararak girdiği kör nokta bulunur.
Bu kör nokta, görüş alanını gövde eksenimizde 7.5 derece,
göz eksenimizde 5.5 derece kısıtlayan bir evrimsel kusurdur. )
( BASAR ile/ve/||/<>/> NAZAR )
( DÎDÂR: Görme, görüş gücü. İLE/VE/||/<>/> ... )
( TO SEE vs./and/||/<>/> TO LOOK )
- GÖRMEK ve/||/<>/> ÖRMEK
( Kazâ. VE/||/<>/> Kader. )
- GÖRMEMEZLİKTEN GELMEK ile/ve/<> KAÇMAK
- GÖRMEMEZLİKTEN GELMEK ile/ve/||/<> YOK SAYMAK
- GÖRMEMEZLİKTEN GELMEK ile/ve YUTTURMAK
- GÖRME/TATMA/KOKLAMA/DOKUNMA ile/ve/değil/||/<>/< DUYMA
( Uyur. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Uyumaz. )
( Dirençli/ihtiyârî. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Dirençsiz/gayr-ı ihtiyârî. )
- [önce] | "GÖRMEMEZLİKTEN GELİRLER"
sonra
"ALAY EDERLER"
sonra
"SAVAŞIRLAR" |
ile/değil/yerine/||/>/><
[sonunda]
KAZANIRSIN
- GÖRMEZLİKTEN GELMEK ile/değil GÖRMEMEZLİKTEN GELMEK
- GÖRÜNTÜ ile/ve GÜZELLİK
( Rüya. İLE/VE Gerçek. )
( APPEARANCE vs./and BEAUTY )
- GÖRÜNTÜ ile/yerine RAHATLIK (+ GÖRÜNTÜ)
( Ayna, görüntüyü yansıtır ama görüntü, aynayı düzeltmez. )
- GÖRÜNTÜNÜN/MANZARANIN:
EN ÇİRKİNİ/KORKUNCU ile/değil/yerine/>< EN GÜZELİ
( Somurtan bir "yüz". İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Gülen bir yüz. :) )
( Gülen İnsan Yüzünün Görsel FaRkLaR'ı için burayı tıklayınız... )
( Kara delik. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Güneş. )
(
ile/değil/yerine/><
)
- ÖZ ile/ve/||/<>/> GÖRÜNÜŞ ile/ve/||/<>/> EDİMSELLİK
- GÖRÜŞME/EYLEME:
"UYGUN OLDUĞUN(UZ)DA ..."
ile/ve/değil/yerine/<>/>
"UYGUN OLURSAN(IZ) ..."
- GÖSTERİ ile GÖSTERİŞ (YAPMAK)
- GÖSTERİM ile GÖSTERİŞ
( Görüntülerin gösterici yardımıyla bir yüzeye yansıtılması işi. | Sinema, tiyatro, konser gibi sanat dallarında verilen gösterilerden her biri, seans. İLE Gösterme eylemi ya da biçimi. | Başkalarını aldatmak, şaşırtmak, korkutmak ya da kendini beğendirmek için birinin yaptığı yapay davranış. | Göze çarpıcı nitelik, göz alıcılık. )
- GÖSTERMEK ile/ve/değil/yerine YAŞAMAK
( [not] TO SHOW vs./and/but TO LIVE/VALUE
TO LIVE/VALUE instead of TO SHOW )
- GÖTÜ-BAŞI (AÇIKTA GEZMEK/AYRI OYNAMAK)
- GÖTÜ KALKMAK ile/ve/değil/yerine KANI BİTLENMEK
- GÖTÜRÜ ile GÖTÜRÜM ile GÖTÜRÜŞ
( Para ile satın alınan şeyler ya da para karşılığında yapılan işler için toptan fiyat vererek. İLE Dayanma. İLE Götürme eylemi ya da biçimi. )
( ... ile TAHAMMÜL )
- GÖVDE ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BEN
( Gövde ve gövdeyle özdeşlik duygusu var oldukça, düş kırıklıkları kaçınılmazdır. )
( Gövde olmadığında siz gövdeden ayrılmış değilsiniz - sadece Siz'siniz. )
( Gövde, üzerinde aşırı konsantrasyon kendi amacına ters düşer ve aksi sonuç verir. )
( Kendinin, gövde ve zihin olmadığını bilen bir kişi, bencil olamaz. Çünkü, bencillik nedeni olabilecek bir şeye sahip değildir. )
( Benlik, öylesine kendinden emindir ki, cesâreti tümüyle kırılmadıkça vazgeçmez. )
( Bir gövdede odaklanmış sonsuz olansınız. )
( "Ben Gövde'yim" düşüncesini yok edin, o zaman iç ve dış bir olacak. )
( "Ben Gövde'yim" düşüncesinin ötesine geçin. )
( Gövde ve zihin sınırlılardır, onun için de incinmeye açıklardır, onların, korunmaya gereksinimleri vardır ve bu da korkuya yol açar. )
( Gövde ve zihin içinde olmadığınızı, fakat her birinin de farkında olduğunuzu bilmek, kendini-biliştir. )
( Sükûnet ve sessizlik içinde "Ben" kabuğu erir ve iç ile dış bir olur. )
( Her kim, varoluşu hakkında bir yanıt arayarak düşünürse ve kendi kaynağını bulmayı içtenlikle isterse, her zaman mevcut olan "Ben-im" duygusunu kavrayabilir ve zihni karartan bulutlar dağılıp, varlığın özü tüm ihtişamıyla görününceye dek onun üzerinde büyük dikkatle ve sabırla durabilir. )
( As long as there is the body and the sense of identity vs. the body, frustration is inevitable.
Without the body you are not disembodied - you Just are.
The self is so self confident, that unless it is totally discouraged, it will not give up.
Go beyond the I-am-the-body idea.
The body and the mind are limited and therefore vulnerable; they need protection which gives rise to fear.
Whoever is puzzled by his very existence as a conscious being and earnestly wants to find his own source, can grasp the ever-present sense of I am and dwell on it assiduously and patiently, till the clouds obscuring the mind dissolve and the heart of being is seen in all its glory. )
( [not] BODY vs./and/<>/but I
I instead of BODY )
( ZÂT ile/ve/<>/değil VÜCÛD/SIFAT )
- GÖVDE ile/ve/||/<> BİLİNÇ
( Zuhur/tezahür. İLE/VE/||/<> Tecelli. )
( Kişi, önce gövdesine bakmalıdır. )
( İnsan gövdesi, doktoru, eczanesi kendinde olan bir yapıya sahiptir. )
( MENZİL-İ CÂN: İnsan gövdesi. | Ulvî âlem. )
( TENÂVÜR[Ar.]: İri gövdeli kişi. )
- GÖVDE ile/ve/<> ZİHİN
( Gövde ile gövdede barınan bilinç arasında zihin yer alır. )
( Gövde, ölçüsünü bilir, ama zihin bilmez. )
( Gövde ve zihin sınırlılardır, onun için de incinmeye açıklardır, onların, korunmaya gereksinimleri vardır ve bu da korkuya yol açar. )
( Gövde, dış varlığı, bilinç iç varlığı tanımlar, saf farkındalık halinde ise En Yüce Olan'la temas kurulur. )
( Gövdenin ötesine geçmek için sağlıklı olmalısınız; zihnin ötesine geçmek için ise zihniniz kusursuz bir düzen içinde olmalı. )
( BODY vs./and/<> MIND
Between the body and the indwelling consciousness lies the mind.
The body knows its measure, but the mind does not.
The body defines the outer self, consciousness the inner, and in pure awareness the Supreme is contacted.
To go beyond the body you must be healthy; to go beyond the mind, you must have your mind in perfect order. )
- GÖVDE ve/||/<> ZİHİN ve/||/<> KALP ve/||/<> HİÇ
( Deneyim aradığımızda. VE/||/<> Bilgiyi aradığımızda. VE/||/<> Tanrı'yı aradığımızda. VE/||/<> Hakikati aradığımızda. )
- DİNLENME:
GÖVDEDE ile/ve/||/<> BEYİNDE ile/ve/||/<> GÖNÜLDE
( Uzanarak. İLE/VE/||/<> Uyuyarak. İLE/VE/||/<> Paylaşarak![Aynı zaman ve mekânda, aynı durumları paylaşarak!] [Söyleşerek DEĞİL susuşabilerek!] )
- GÖVDEMİZİ ...:
(YETERİNCE) KULLANMAMAK ile/ve/değil/ne yazık ki/=/||/<>/> KÖTÜYE KULLANMAK
- GÖVDE(N):
[ne] ATMAK ve [ne de] TAPMAK
- GÖVDENİN EYLEMİ ile/ve/<> NEFSİN EYLEMİ ile/ve/<> ÖZÜN EYLEMİ
( El ile. İLE/VE/<> Hayal ile. İLE/VE/<> Sevgi ile. )
- GÖZ:
GÜNEŞ ve/<> GÜZELLİK
- GÖZ İÇİNE DOĞRUDAN BAKMAK yerine İKİ KAŞIN ARASINA BAKMAK
- GÖZ KAPAĞI ve/+/||/<> DUDAK
( "Herşeyi görme!" diye vardır. VE/+/||/<> "Her sözü söyleme!" diye vardır. )
( Kulakta, sürekli takılı olması gereken iki küpe...
Bir şey ki, yapmasan da olur... YAPMA!
Bir şey ki, söylemesen de olur... SÖYLEME! )
- GÖZ KIRPMAK/KIPMAK ile GÖZ KIRPIŞTIRMAK/KIPIŞTIRMAK
( TWINKLE )
- GÖZ ÖNÜNDE:
()TUTMAK() ile/ve/değil/<> ()BULUNDURMAK()
- GÖZ ve/<> BİLİNÇ
( Göz ve bilinç, tüm dünyayı gördüğü halde, kendini [pek] [kolay kolay] göremez. )
- GÖZ ve/||/<> KALP
( Gülmek için!... :) VE/||/<> Sevmek için!... )
- GÖZDEN ÇIKARMAK ile/değil/yerine GÖZDEN KAÇIRMAK
- GÖZDEN DÜŞME ile/ve/<>/>< YÜCELME
( İkisi de, kişiyi eşit şaşırtır. )
- GÖZDEN GEÇİRME ile KOLAÇAN ETME
( ... İLE Herhangi bir amaçla çevreyi dolaşıp pek belirli etmeksizin gözden geçirme. )
- GÖZE BATMA ile/değil/yerine GÖZE ÇARPMA
- GÖZE GÖZ
- GÖZETİM:
DENETLEMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< YAKINDAN TAKİP ETMEK
- GÖZLEMEK ile GÖZETLEMEK/DİKİZLEMEK
( Araştırma, takip. İLE Habersiz, gizlice izleme. "Röntgencilik". )
( Olumlu, doğru. İLE Olumsuz, yanlış. )
- GÖZLEMLEMEK ile/ve/||/<> "TARTMAK"
- GÖZLÜK ve/||/<> GAZEL
( Körler çarşısında satma! VE/||/<> Sağırlar çarşısında satma! )
- GÖZÜ KARA/LIK ile/değil/yerine CESÂRET
- GÖZÜN(ZİHNİN):
GÖRDÜĞÜNÜ SEVMESİ ile/ve/değil/||/<> SEVDİĞİNİ GÖRMESİ
- [ne yazık ki]
"GÖZÜNDE BÜYÜTMEK" ve/||/<>/> GERÇEKLEŞME OLASILIĞINI DÜŞÜRMEK
- GÖZÜPEK = DARING[İng.] = AUDACIEUX[Fr.] = KÜHN[Alm.] = AUDAX[Lat.]
- GÖZÜPEKLİK = DARING, AUDACITY[İng.] = AUDACE[Fr.] = KÜHNHEIT, TOLLKÜHNHEIT[Alm.] = AUDACIA[Lat.]
- GÖZÜTOK/LUK ile TUZUKURU/LUK
- GÖZYAŞI:
[ACI ile/ve TUZLU] ile/ve/değil/yerine/>< TATLI (ise)
( [ağlama] [ İstekler/in(nefs) içindir. İLE/VE Mal/mülk/çıkar içindir. ] İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/>< Hak/k ile... )
- [ne yazık ki]
"GÖZ YUMMA" ile/ve/||/<> "GÖZETİP KOLLAMA"
- GREV ile/ve/<>/< BOYKOT[< İng. < Charles Boycott]
( ... İLE/VE/<>/< Bir işi, bir davranışı yapmama kararı alma. | Bir kişi, bir topluluk ya da bir ülkeyle amaca ulaşmak için her türlü ilişkiyi kesme. )
- GREV[Fr. < GRÈVE] ile İŞ BIRAKIMI/YAVAŞLATMA
- GREV ile/<>/>< LOKAVT[İng.]
( ... İLE/<>/>< İşverenin, işçileri, topluca işten uzaklaştırma ya da işten çıkarma kararı. )
- GRUPLAŞ(TIR)MA ile/ve/değil/ne yazık ki/<> KUTUPLAŞ(TIR)MA
- [ne yazık ki]
"GÜÇ"/"İKTİDAR" "DÂVÂSI" ile/ve/||/<>/< MÜLKİYET KAVGASI
- GÜÇ/KUDRET ve/||/<> MERHAMET
- GÜÇ:
SIÇRAYIŞ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SARSILMAZ DURUŞ
- GÜÇ ile/ve/||/<>/>/< EKONOMİ
- GÜÇ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< FIRSAT
- GÜÇ ile/ve GÜZELLİK
( Kendinden. İLE/VE/||/<>/> Yansıma. )
( POWER vs./and BEAUTY )
- GÜÇ ile/değil/yerine/>< SEVGİ
( Amacınız zarar vermekse yeterlidir. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Herşey için yeterlidir. )
- GÜÇ ile/ve/||/<> SORUMLULUK
- GÜÇ ile/ve/ne yazık ki/||/<>/> TEKELLEŞME
- GÜÇ ile/ve/||/<>/>< "ZAYIFLIK"
( Güçlü ağaç, meyve vermede acele etmez. )
( Zayıflık, güçlü özelliklerin "fazla kullanılmasıdır". )
- GÜÇLENDİRME ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< SAĞLAMLAŞTIRMA/BERKİTME
- GÜÇLEN(DİR)ME ile/ve/||/<>/< DEVİN(DİR)ME/HAREKETLEN(DİR)ME
- GÜÇLENMEK ile/ve/||/<>/> YÜKSELMEK
- GÜÇLÜ OLAN ile/ve/||/<>/< DAHA GÜÇLÜ OLAN
( Zayıf yönünü bilen. İLE/VE/||/<>/< Zayıf yönünü yönetebilen. )
- GÜÇLÜ OLMAK ve/||/<> AKILLI OLMAK ve/||/<> KENDİN OLMAK
( Yalnız başına kalabilecek kadar. VE/||/<> Birarada kalabilecek kadar. VE/||/<> Ayrı kalabilecek kadar. )
- GÜÇLÜ OLMAK ile/değil/yerine/< MUTLU OLMAK
( Mutlu etmez. İLE/DEĞİL/YERİNE/< Güçlü kılar. )
- GÜÇLÜ ve/||/<>/> DAHA GÜÇLÜ
( Zayıf yanını, herkesten daha iyi bilen. VE/||/<>/> Zayıf yanına hükmedebilen. )
- GÜÇLÜ(") ile/ve/||/<> (")ZENGİN(") ile/ve/||/<> (")AKILLI(")
( Hırslarını yenen. İLE/VE/||/<> Durumundan memnun olan. İLE/VE/||/<> Herşeyden ve herkesten öğrenen. )
- [ne yazık ki]
GÜÇLÜNÜN "SAZINI ÇALMAK" ve/||/=/<> NAMUSSUZLUK
( Gerekçesi ne olursa olsun, güçsüze karşı güçlünün sazını çalmak, namussuz sayılmak için yeterlidir. )
( Namuslular da namussuzlar kadar cesur olmalı! )
- GÜÇSÜZ/LÜK ile/ve/||/<>/> İSTEKSİZ/LİK
- GÜCÜN ADÂLETİ ile/değil/>< ADÂLETİN GÜCÜ
- GÜCÜN:
KENDİ ELİNDE TUTULMASI ile BAŞKASINA UYGULANMASI
( Elinde biriktirdiğin/tuttuğun oranda sana zarar verir. İLE Başkasına zarar verir. )
( Haset vb. )
- GÜDMEK değil/yerine GÖZETMEK
( RÂİNE değil/yerine UNZURNA )
- GÜDÜ:
ZİHİNSEL ile/ve/||/<> FİZYOLOJİK ile/ve/||/<> TOPLUMSAL
- GÜDÜ ve/||/<>/>/< GÜCÜ
- GÜDÜ/İTKİ = SAİK[Ar. < SEVK] = MOTIVE[İng.] = MOTIF[Fr.] = MOTIV[Alm.] = MOVERE[Lat.] = MOTIVO[İsp.]
- GÜDÜLENME ile/ve/||/<>/> ALIŞKANLIK
( Başlamak üzere. İLE/VE/||/<>/> İlerlemek üzere. )
- GÜDÜLENME(MOTİVASYON) <- > SABIR <- > GÜDÜLENME(MOTİVASYON)
- GÜDÜLENMEDE:
ALGI ve/||/<>/> SEÇME ve/||/<>/> ÖZERKLİK ve/||/<>/> ÖZYETKİNLİK
- GÜDÜLENMEDE:
İLİŞKİLİLİK ve/||/<>/> GÜVEN ve/||/<>/> ŞEFKÂT ve/||/<>/> ÖZGÜNLÜK
- GÜDÜLENMEDE:
UYARILMA ve/||/<>/> MERAK ve/||/<>/> DENETİM ve/||/<>/> OLGUNLAŞMA
- GÜDÜLENMEDE/HAREKETE GEÇMEDE:
[bazen/biraz] HEYECAN/COŞKU/ÜMİT ile/ve/bazen/biraz da/||/<> OLANAK
- GUDÜVV[Ar.] ile GUDVE[Ar. çoğ. GADÂT]
( Sabah vaktinde bir iş yapma ya da yola çıkma. İLE Sabahla güneş doğması arasındaki zaman. )
- GÜL BAHÇESİ ile/ve/değil/yerine ÇİÇEK BAHÇESİ
- GÜL ile/<> NİLÜFER(LOTUS)
( Dikenlikte. İLE/<> Bataklıkta. )
- GÜLDÜRMEYEN "DURUMA" ile/ve/||/<>/> GÜLÜP GEÇMEK
( Seni güldürmeyen "şeye/duruma/soruna" gülüp geç. )
- BİR ŞEY/BİRİ:
GÜLDÜRMEYEN/GÜLDÜRMÜYORSA > GÜLÜP GEÇMEK
- GÜLEN ile/ve GÜLDÜREN
( ... İLE/VE Gülünecek olana gülmemeyi becerebilen, ciddiyetini sürdürebilen. )
- GÜLME! ve/ya da AĞLAMA! ve/ya da LANETLEME!
ile/ve/değil/yerine/||/<>/<
SADECE ANLA!(MAK)
( NON RIDERE vs. NON LUGERE vs. NEQUE DETESTARI |
SED INTELLIGERE )
- GÜLME:
ŞAŞIRMA ve/||/<>/< DÜŞÜNME
- GÜLMEK ile KİKİRDEMEK
- GÜLMEK / YAŞAM/AK:
"UMDUĞUMUZLA ile/ve/değil/yerine/>< BULDUĞUMUZLA
- GÜLMEK ile AYIPLAMA
- GÜLMEK ve/||/<>/> EĞLENMEK ve/||/<>/> GEZMEK ve/||/<>/> DÜŞÜNMEK ve/||/<>/> ÖNERMEK ve/||/<>/> ÖNEMSEMEK ve/||/<>/> SEVMEK
( 10 yaşındaymış gibi. VE/||/<>/> 20 yaşındaymış gibi. VE/||/<>/> 30 yaşındaymış gibi. VE/||/<>/> 40 yaşındaymış gibi. VE/||/<>/> 50 yaşındaymış gibi. VE/||/<>/> 60 yaşındaymış gibi. VE/||/<>/> 70 yaşındaymış gibi. )
- GÜLMEK :) ile/ve/||/<>/>/< GÖZLERİNİN İÇİNİN GÜLMESİ :)
- GÜLMEK ile/ve/<> GÜLÜMSEMEK :)
( ... İLE/VE/<> En etkili/kolay/hızlı yapıt/eylem/ibâdet. )
( Sen gül ki, biz de gülelim! )
( Bir iyi hareket, bin iyi düşünceden
Bir gülüş de bin hareketten daha güçlüdür. )
( Gül ki, gül yüzünde güller açsın! )
( Gülmesini bilmeyen, dükkân açmasın! )
( Paranız yoksa, gülümsemeniz de mi yok? )
( Bir kişinin nasıl güldüğünden terbiyesini, neye güldüğünden akıl seviyesini anlarsın! )
( TEBEŞBÜŞ: Güleryüz gösterme. [küçükten büyüğe] )
( Gülün de, isterseniz beni paçamdan sürükleyin. )
( MÜBTESİM[< TEBESSÜM]: Gülümseyen, tebessüm eden. )
( Haydi! Bırak zihnindeki olumsuz kayıtları ve şu AN'a dön biraz! Ve bunu, sık sık tekralamaya çalışarak olan bitenlere, kişilere/çevrene/yaşama gülümse!... :) Sadece gülümse! :) (Herhangi bir nedeni/kaynağı olmaksızın, aklına geldikçe/getirerek gülümse!) :) Yaşam, vererek başlar ve sürdürülür. Verebilecek hiçbir şeyin olmasa/kalmasa bile, boşver sıkıntıları/saçmalıkları ve hiçbir zaman elinden alınamayacak olanı vererek, o, dünyanın en güzel manzarası olan gülümsemeni paylaşarak yaşa ve yaşat! Haydi! Tekrar tekrar gülümse!... :) )
( Seni güldürmeyen "şeye/duruma/soruna" gülüp geç. :) )
( Ne haliniz varsa gülün! )
( DIHK ile TEBESSÜM )
( LAUGHING vs. SMILING )
( HANDE )
- GÜLMEK ile/ve/değil/<> GÜLÜŞÜNE MEŞRÛ KAYNAK BULMAK/BULABİLMEK
( Umberto Eco'nun, Gülün Adı adlı kitabını okumanızı salık veririz. )
- GÜLMEK :) ile YÜKSEK SELENLE/SADÂYLA GÜLME/KAHKAHA[Ar.] :D )))
( En az iki biraraya getirilemezin ya da çelişkilerin buluşması durumunda zihnin bu durumla başa çıkamaması ve/ya da ağlanamaması/ağlayarak çözümlenemeyeceği durumlarda yaşanan fizyolojik ve zihinsel davranış/tutum/dışavurum/paylaşım. İLE Çelişkilerin çok fazla etkili olması durumlarında. )
( LAUGHING vs. LAUGHING LOUDLY )
- GÜLÜMSEME :) ve/||/<> DUCHENNE GÜLÜMSEMESİ :)
( ... VE/||/<> Gözlerin yanındaki, "kaz ayakları" denilen çizgileri yukarı doğru olanların, yaşamlarının, olmayanlara göre 8.5 yıl daha uzun yaşadıklarını tespit etmişler. :) )
- GÜLÜMSEME :) ve/=/||/<>/: İLÂÇ
( Kana, en hızlı karışan ilâç. )
- GÜLÜN (DAHA) GÜZELİ ve/||/<>/> DOSTUN (DAHA) GÜZELİ ve/||/<>/> İNSANIN (DAHA) GÜZELİ
( Çiçek veren. VE/||/<> Vefâsı uzun süren. VE/||/<> Selâm veren ve gülümseyen. :) )
- GÜLÜŞ(ÜN) < ACI(SI) değil/yerine ACI(NIN) > GÜLÜŞ(Ü)
( Olmamalı. DEĞİL/YERİNE Olabilir. )
- GÜNAH ile AYIP
- GÜNAH ile/ve/=/>/: KENDİNİ SUÇLAMA
- GÜNAYDIN ile/ve/||/<>/> TÜNAYDIN
( 12:00'ye kadar. İLE/VE/||/<>/> 12:00'den sonra. )
- GÜNAYDIN ve/<> ZİHNAYDIN
- GÜNDELİK DENEYİM/YAŞAYIŞ ile/değil/yerine ÖZGÜN DENEYİM/YAŞAYIŞ
( ERLEBNIZ mit ERFAHRUNG )
- GÜNEŞ ile/ve/||/<> AY
- GÜNEŞE:
ARKAMIZI DÖNMEK değil/yerine/>< YÜZÜMÜZÜ DÖNMEK
( Gölgeleri/sorunları, önümüzde gösterir ve ümit yitiricidir. DEĞİL/YERİNE/>< Gölgeleri/sorunları, ardımızda bırak(tır)ır. )
- GÜNEŞE:
YAKIN OLMA! ve UZAK OLMA!
değil/yerine/><
BELİRLİ BİR UZAKLIKTA OL!
( Yanarsın. VE Donarsın. DEĞİL/YERİNE Yaşam bulursun. )
- GÜNEŞTE:
YANMAK ile/ve/değil/yerine KARARMAK
( 11:00 ile 16.00 arası güneş altında kalınmamalı! [yaz saati uygulamasına göre] )
- GÜNLÜK KONUŞMALARIN SIRADANLIĞINDA/YALINLIĞIYLA:
AMAÇLI ile/ve/||/<> BİLEREK ile/ve/||/<> BİLMEDEN ile/ve/||/<> BÜTÜNLÜKLÜ
( Reklam. İLE/VE/||/<> Evlilik. İLE/VE/||/<> Dostluk. İLE/VE/||/<> Sanat. )
( Kitlelere "oynanıyorsa". İLE/VE/||/<> Saygıyla bütünleşilecekse. İLE/VE/||/<> Sevgiyle yaklaşılıyorsa. İLE/VE/||/<> Susulabiliyorsa. )
( )
- GÜNLÜK YAŞA(MAK) ile/değil/yerine GÜNÜ YAŞA(MAK)
( Vurdumduymazlık içinde, hesapsız, düzensiz, aykırı, asalak yaşam. İLE/DEĞİL/YERİNE Gün içinde yaşanan, olan-biten herşeyi, olumlu ya da olumsuz tam anlamıyla yaşamak. )
( Temel olan, günü tam bir uyum ve bütünlük içinde yaşamak. Günü Yaşa(Carpe Diem), günlük yaşamak değildir! )
( [not] LIVE IN DAILY vs./but LIVE THE DAY [CARPE DIEM]
LIVE THE DAY [CARPE DIEM] instead of LIVE IN DAILY )
- GÜNÜ, GÜNÜNE EŞİT OLAN ve/> ÂN'I, ÂN'INA EŞİT OLAN
- GÜNÜ GÜNÜNE (NOT ALMAK, ÇALIŞMAK)
- GÜPGÜZEL
- GURBETTE OLDUĞUNU:
ANLAMAYAN/ANIMSAMAYAN değil/yerine ANLAYAN/ANIMSAYAN
- GÜREŞ ve/> HALVET
- [ne yazık ki]
GÜRÜLTÜ ÇIKARMAK/KORNA ÇALMAK ile/değil/yerine/>< SUSMAK/SESSİZLİĞİ YEĞLEMEK
( [ne yazık ki] Bilgisizlik ne kadarsa o kadar çok ve yüksektir. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Bilgelik ve zarâfet ne kadar derinse/yüksekse. )
- GÜRÜLTÜ ile YAYGARA
( ... İLE Gereksiz olarak yüksek sesle bağırıp çığırma. )
- GÜRÜLTÜSÜZLÜK ile/ve/||/<>/> SESSİZLİK/SAKİNLİK
( ŞÛR[Fars.]: Gürültü, şamata. )
( Gereksiz dış etmenlerin (sesin) bulunmamasıyla. İLE/VE/||/<>/> Kendiliğinden, doğal olarak. )
( SILENCE vs./and/||/<>/> QUITENESS )
- GURUR:
"GÜÇLÜ" KILAR ve fakat MUTLU ETMEZ
- GURUR ve KİBİR | ile/ve/değil/yerine ONUR
( Başkalarının sırtına basarak. VE Başkalarını bastırarak. | İLE/DEĞİL/YERİNE Kendi ayaklarının/duruşunun üzerinde yükselme. )
( Arpa yiyende, kibir olmaz. )
( NAHHÂT[Ar.]: Kibirli, gururlu. )
( Kibir, kişinin, kendine "iltifatıdır". [iltifat, en karşı konulamaz olanlardandır] )
( BÂD-DÂR[Fars.]: Kibirli. | Şişman. | Deli. | Hiçbir işle ilgisi olmayan. )
( Kibir, bele bağlanmış taş gibidir. Onunla, ne yüzülür, ne de uçulur. )
- GURUR = GLORY, SELF-EXALTATION[İng.] = GLOIRE[Fr.] = EHRE[Alm.] = GLORIA[Lat.]
- GURUR ile/değil İNAT
( [not] PRIDE vs./but OBSTINACY )
- GURUR değil/yerine/>< MUTLULUK
( Neden, çocuklar, kavga ettikten sonra hemen barışıp birlikte oynamaya devam ederler? Çünkü, onların mutluluğu, gururdan daha değerlidir. )
- GURUR ile/ve/değil/yerine ONUR
( Başkasının sırtına basarak birşey olmaya çalışmak. Başkalarını ezerek büyüklenme. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Kendi kaynaklarının/duruşunun üzerinde yükselme. )
( [not] PRIDE vs./and/but HONOUR
HONOUR instead of PRIDE )
- GURUR >< VAKUR
( Nefsini dik tutma. >< Yol(un)da olma. )
- GURUR(LU OLMAK)/MAĞRUR ile/değil/yerine VAKUR (OLMAK)
- GUSÛL ile/ve/||/<>/< USÛL
( Usûlsüz, gusûl olmaz. )
- GÜVEN!:
GÜLÜŞÜN ARDINDAKİ KEDERE ve/||/<> ÖFKENİN ARDINDAKİ SEVGİYE ve/||/<> SESSİZLİĞİN ARDINDAKİ NEDENE
- GÜVEN KAPISI ARAYIŞI ></< ÖZGÜVEN EKSİKLİĞİ/YARALANMASI
- GÜVEN:
"KAZANILAN" değil İNŞÂ EDİLEN
- GÜVEN KAZANMA ile/ve/<>/||/değil/yerine GÜVENİ/Nİ SARSMAMA
- GÜVEN KAZANMA ile/ve/<>/değil/yerine KENDİNİ TANITMA
( Yeterli gelmeyebilir. İLE/VE/<>/DEĞİL/YERİNE Hem yeterli gelir, hem geliştirir/ilerletir, hem de güven sunar/kazandırır. )
- GÜVEN ile APTALLIK
( TRUST vs. FOOLISHNESS )
- GÜVEN ile BEKLENTİ
( Beklenti, bizi güvensiz kılar. )
( Amacınızın herhangi bir beklenti taşımayan salt iyi niyet olduğundan emin olun önce. )
( Elinizde mevcut olandan eminseniz, nihai olana asla ulaşamazsınız. )
( CONFIDENCE vs. EXPECTATION )
- GÜVEN = CONFIDENCE[İng.] = SÉCURITÉ[Fr.] = ZUVERSICHT[Alm.] = SECURITAS[Lat.]
- GÜVEN ve/||/<> DERİNLİK ve/||/<> SEVGİ
( Söz ile yapılan iyilik. VE/||/<> Düşünce ile yapılan iyilik. VE/||/<> Vererek yapılan iyilik. )
- GÜVEN ile/ve/||/<>/< ÖZGÜVEN
( Özgüveni olmayana, kimse güvenmez. )
- GÜVEN ile/ve/değil/<> SAYGINLIK(İTİBAR)
( [not] TRUST vs./and/but/<> ESTEEM, REPUTATION )
- GÜVEN ile/ve/||/<> SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK
- GÜVEN ile/>< ÜMİTSİZLİK
- [NE YAZIK Kİ]
GÜVENEMEMEK ile/ve/||/<>/> KESTİREMEMEK
- GÜVENEN/E ve/||/<> YALAN SÖYLEYEN/E
( Yalan söyleme! VE/||/<> Güvenme! )
- GÜVENİLMEZLER:
KIŞ GÜNEŞİ ve/||/<> SULTANLARIN GÜLMESİ ve/||/<> DURGUN DENİZ ve/||/<> AMİRLERİN İLTİFATI ve/||/<> DÜŞMANIN ÖĞÜDÜ ve/||/<> BAZI KADININ CİLVESİ/ZÂHİDLİĞİ
( ŞEMS-İ ŞİTÂ ve/||/<> DAHK-I HÜMÂ ve/||/<> SÜKÛNET-İ DERYA ve/||/<> İLTİFAT-I UMERÂ ve/||/<> NASİHAT-İ ADÂ ve/||/<> CİLVE-İ/ZÜHD-Ü NİSÂ )
- GÜVENLİK/EMNİYET KEMERİ ve/||/<>/> YAŞAM
( Güvenlik kemeri, bizi, yaşama bağlar. )
( Trafik kazalarında yaşamını yitiren sürücülerin %80'inin, kemer takmadığı tespit edilmiştir ne yazık ki. )
- GÜVENLİK ile/ve/||/<>/>/< GÜVEN
- GÜVENLİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/</>< ÖZEL YAŞAMIN GİZLİLİĞİ
- GÜVENMEK:
"O, BUNU YAPMAZ" ile/değil/yerine "O, BUNU YAPTIYSA, BİR BİLDİĞİ VARDIR"
- GÜVEN/MEK ile/ve/fakat/||/<>/> DOĞRULA/MAK
- GÜZEL AHLÂK ve/=/<> İLİM
- GÜZEL/ÇİRKİN diye bir şey yok!
( There is no "BEAUTIFUL"/"UGLY"! )
- GÜZEL DEĞİL değil BAKILIŞI (YETERİNCE) GÜZEL DEĞİL
- GÜZEL GENÇ ve/||/<> GÜZEL YAŞLI
( Doğanın yapıtıdır. VE/||/<> Sanatın yapıtıdır. )
- GÜZEL GÜZEL (ÇALIŞMAK, KONUŞMAK, OYUN OYNAMAK)
- GÜZEL İNSAN değil/yerine İNSANDAKİ GÜZELLİK
- GÜZEL KUR'AN OKUYOR değil AĞZI KUR'AN'A YAKIŞIYOR
- GÜZEL OLAN, SEVGİLİDİR değil/yerine SEVGİLİ OLAN, GÜZELDİR
- GÜZEL (OLAN) ile/değil İSTEDİĞİM GİBİ (OLAN)
( [not] THE BEAUTIFUL vs./but WHICH/WHAT I WOULD LIKE TO )
- GÜZEL OLANLAR:
DURUNCA/SUSUNCA ile/ve/yerine KONUŞUNCA ile/ve/yerine HEM DURUNCA/SUSUNCA, HEM KONUŞUNCA
- GÜZEL SÖZ ile/ve GÜZEL EYLEM
- GÜZEL ile/ve/değil AHSEN
( ... İLE/VE/DEĞİL Güzellerin güzeli. | Kaybedilemeyecek derecede güzellik. )
- GÜZEL ile/ve/değil DİKKAT ÇEKİCİ
( Güzel ol, âşık bol! )
- GÜZEL ile/ve/değil ETKİLEYİCİ
( Tümüyle güzellik yoktur! Her zaman, 1 [ya da 2 yanı] baskındır/etkiler ve ona göre ilgi görür. )
- GÜZEL = GÖZ-EL = BEAUTIFUL[İng.] = BEAU[Fr.] = SCHÖN[Alm.] = KALOS[Yun.] = HERMESO/SA, BELLO[İsp.]
- GÜZEL ile/ve/değil "HAVALI"
- GÜZEL ile HOŞ
- GÜZELDE/GÜZELLİKTE ARANANLAR:
BAKIŞIM/LI(SİMETRİ/K) ve ORANTI/LI(EURYTMIE) ve UYUM/LU(HARMONİ/K)
( DÜZGÜN ve DÜZENLİ ve DİZGELİ ve AÇIK/LIK/PARLAK/LIK(CLARITAS/MUŞÂ'ŞÂA) )
- GÜZELE, GÜZEL DEMEM, GÜZEL, BENİM OLMADIKÇA yerine/değil GÜZELE, GÜZEL DERİM, GÜZEL, BENİM OLSUN DİYE! / BENİM OLAN, GÜZEL OLSUN DİYE!
- GÜZELİ SEVMEK ile/ve/değil/yerine/<> GÜZELLİĞİ SEVMEK
- DÜŞKÜNLÜK:
GÜZELLİĞE ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< DÜRÜSTLÜĞE
- GÜZELLİĞİN DÖRT TÜRÜ
- GÜZELLİĞİN:
İDRAKİ ile/ve/<> İFADESİ
( Ancak sendeki güzellik kadar. İLE/VE/<> Ancak sendeki güzellik kadar. )
- GÜZELLİK FELSEFESİ ile SANAT FELSEFESİ
- GÜZELLİK:
İZLENİLEN ile/ve/değil/yerine/||/<>/> YAŞANILAN
- GÜZELLİK:
MANTIK'TA ile ESTETİK'TE
( Doğruluk. İLE Güzellik. )
( GÜZEL: Amacı olmayan amaçlılık. )
- GÜZELLİK [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]
- GÜZELLİK YAPMAK ile KIYAK GEÇMEK
- GÜZEL/LİK ve AHLÂK
- GÜZELLİK ile/ve/hem de AKIL
( Güzellik ondur, dokuzu don-dur. )
( Güzele kırk günde doyulur, iyi huyluya kırk yılda doyulmaz. )
( Güzel bürünür, çirkin görünür. )
- GÜZELLİK ve/=/< ARINMA
( BEAUTY and/=/< PURIFICATION )
- GÜZELLİK ile/ve/||/<>/>/< AŞK
( GÜZELLİK: Aşkın olmadığı yerde ne işim var?! VE AŞK: Güzelliğin olmadığı yerde ne işim var?! )
( ... İLE/VE/||/<>/>/< Güzelliğe duyulan özlem. )
( BEAUTY and/<> LOVE )
- GÜZEL/LİK ile BAKIMLI/LIK
( BEAUTINESS vs. WELL CARED )
- GÜZELLİK = BEAUTY[İng.] = BEAUTÉ[Fr.] = SCHÖNHEIT[Alm.] = PULCHRITUDO[Lat.]
- GÜZELLİK ile/ve BİLEŞİK
- GÜZELLİK ve/||/<> BİRİNİ SEVMEK
( Dünyayı kurtaracak. VE/||/<> ile başlayacak herşey. )
( )
- GÜZELLİK ile/ve/||/<> BÜTÜNSEL KAVRAYIŞ
- GÜZELLİK ile/ve/değil/yerine CÂZİBE
- GÜZEL/LİK >< ÇİRKİN/LİK
( HÜSN >< KUBH )
- GÜZEL/LİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< DÜRÜST/LÜK
- GÜZELLİK ile/ve/< DÜZEN
( GÜZELLİK: GERÇEĞE ÖZGÜ İNCELİĞİN PARLAKLIĞI [HAKİKATİN ŞÂŞA-İ LETÂFETİ - RECAİZÂDE EKREM BEY] )
( BEAUTY vs./and/< ORDER )
( YOUMEI ile/ve/< ... )
- GÜZEL/LİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DÜZGÜN/LÜK
- GÜZELLİK ile/ve EDÂ
- GÜZELLİK ile/ve/<> EDEB
( Güzeli güzel yapan edeptir, edep ise güzeli sevmeye sebeptir. )
- GÜZELLİK ile/ve/<> EDEB
- GÜZELLİK >< FAZLALIK
( Güzellik, fazlalıklardan arınmışlıktır. )
- GÜZELLİK ile İÇTENLİK/CANA YAKINLIK
( İçtenlik vermez. İLE Güzellik verir. )
- GÜZEL/LİK ile İDDİALI GÜZEL/LİK
- GÜZEL/LİK ile/ve/değil/yerine/||/<> İLGİNÇ/LİK
- GÜZELLİK ile/ve/<> İNCELİK
- GÜZELLİK ile/ve/değil IŞILTI
( Güzel yüzün, süse/boyaya/makyaja gereksinimi yoktur/olmaz! [Fars. Hâcet-i meşşâta nîst rûy-ı dil-ârâmrâ - Hâfız-ı Şirâzî] )
- GÜZELLİK ile/ve/||/<> ÖZELLİK
( BEAUTY(TIFERET[Kabala]) vs. FEATURE )
- GÜZELLİK ve/||/<>/> ÖZGÜRLÜK
( Güzellik, özgür kılar. )
- GÜZELLİK ile/ve/||/<> SEVDÂ
( Güzelliğin beş para etmez, bende/onda bu sevdâ olmasa. )
- GÜZEL/LİK ile/ve SÜRÜKLEYİCİ/LİK
( BEAUTY vs./and FASCINATING )
- GÜZELLİK ve VASIF
( BEAUTY and QUALITY )
- GÜZEL/LİK ile YETERLİ/LİK
( BEAUTY/NESS vs. SUFFICIENCY )
- GÜZEL/LİK ile/ve/<>/>< YÜCE/LİK ile/ve/<>/>< YALIN/LIK (GELİŞMİŞ/LİK)
( Hz. Muhammed. İLE/VE/<>/>< Hz. Âlî. )
- GÜZELLİKTE:
3 BEYAZ ve/<> 3 SİYAH ve/<> 3 KIRMIZI
( Ten, diş ve el. VE/<> Göz, kaş ve kirpik. VE/<> Yanak, dudak ve tırnak. )
- HABER ve/||/<>/< PİŞMANLIK
- HABERCİ ile CAŞIT/ÇAŞIT
( Haber ulaştırıcı, haber veren. İLE Bir devletin ya da biri(leri)nin sırlarını, başkalarının hesabına öğrenmeyi üstüne alan kişi. | Yasadışı olan bir durumu, yetkililere bildiren kişi. | Ara bozmak amacıyla söz taşıyan kişi. )
( MUHBİR ile CASUS )
- HABERİM OLMADI ile/değil/yerine HABERİM BİLE OLMADI
( Kendini merkeze koyarak. İLE/DEĞİL/YERİNE Kavramı, olguyu, süreci, ortak alanı/durumları göz önünde bulundurarak. )
- HABERLEŞMEK ile/ve/değil HABERDAR ETMEK
- HABERSİZ AYRILMADA/UZAKLAŞMADA:
VAROLUP OLMAMANI UMURSAMAMAK ile/ve/<>/< VAROLUŞUNUN, ÖNEMİ/ANLAMI/DEĞERİ/FARKI YOK
- HABITUS = HABITUS[Lat.] = HEKSIS[Yun.]
- HÂCET(GEREK/SİNİM) YOK:
[ne] İNKÂR'A ve/ne de İKRAR'A
- HADAR ile/ve/||/<> SÜKÛN
- HADDİ/Nİ AŞMA ile/ve/||/<>/>/< "RAHATLIK"
( HADDİ/Nİ AŞMA ile/ve/||/<>/>/< "RAHATLIK" )
- HADDİNİ AŞMAK ile ÇIĞRINDAN ÇIKMAK
- HADDİNİ BİLMEK ile/ve HAKKINI BİLMEK
( Olgunlaşmayan meyveye, el uzanmaz. )
( TO KNOW THE LIMIT vs./and TO KNOW THE RIGHTS )
- HADDİNİ BİLMEK ve HESABINI BİLMEK
( TO KNOW THE LIMIT and TO KNOW THE ECONOMY )
- HADDİNİ BİLMEK ve/||/<> VAROLMA/VAROLABİLME
- HAFİFE ALMA ile/değil/yerine ELEŞTİRİ
- HAFİFE ALMAK ile/ve/değil/<> BOŞLAMAK
- HAFİFE ALMAK ile/ve/<> GENELLEMEK
- HAFİFE ALMAK ile (YETERİNCE) ÖNEMSEMEMEK
- HÂFİYEN ile HAFİYYEN
( YALINAYAK OLARAK | İKRÂM EDEREK ile GİZLİDEN, GİZLİCE, SAKLI OLARAK )
- PLANLAMAK:
HAFTA İÇİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< HAFTA SONU
- HAİNLEŞTİRME ile/ve/<> ÖTEKİLEŞTİRME
- HAİNLİK ile/değil/ne yazık ki BİLMEMEZLİK
- HAİN/LİK ile/değil/yerine VEFÂSIZ/LIK
- HAİNLİK(TEN) ile/değil KORKU(DAN)
- HAK EDİŞ ile/ve/değil/> HAKKINDAN VAZGEÇEBİLMEK
- HAK GÖZETME ile VİCDAN
- HAK YEME ile/değil ÜZERİNE GİTME
- HAK ve/<> HİKMET
- HAK ile/ve/||/<> ÖDEV
- HAK ile/ve/değil/yerine OLANAK
( [not] RIGHT vs./and/but POSSIBILITY
POSSIBILITY instead of RIGHT )
- HAK ve/||/<> TAŞ
( Yerini bulur. VE/||/<> Gediğini bulur. )
- HAKARET ile AŞAĞILAMA
- HAKARET ile/değil/yerine/||/>< ELEŞTİRİ
- HAKARET ile/ve SÖZLÜ SALDIRI
- HAKARET ile/değil TESPİT
- [ne yazık ki]
!HAKARET ETMEK ve/=/||/<>/> !YOK ETMEK
- HAK-HUKUK ile GAK-GUGUK
( Her zaman için. İLE Bazen/bugün. )
- HAKİKAT >< HURÂFE ile/ve/<> TARİHÇİ
( Hakikat gibi, hurâfelerin de, tarihçinin işine geleni vardır, gelmeyeni de. )
- HAKİKAT ile/ve/||/<>/< İTİBAR
- HAKİM ... ile/ve/değil/yerine/||/<>/< GALİP ...
- HÂKİM ile/ve/değil/yerine/||/<> HÂDİM
( Ancak, hizmet eden [hâdim], [duruma/olguya] hâkim olur. )
- HAKKIN, SENİN YANINDA OLDUĞUNA İNANMAK ile/ve/değil/yerine/<> KENDİNİN, HAKKIN YANINDA OLDUĞUNA İNANMAK
- [ne yazık ki]
HAKKINI ARAMAK ve/||/<>/></> ZULÜM/ZALİM
( Bazı "kişilerin" nasıl zâlimleştiğini görmek istiyorsak, hakkımızı aramayı denemek yeterli olacaktır. )
- ... HAKKI ("VERMEK") ile/ve/değil/||/<>/< ... FIRSATI (TANIMAK)
- HAKLARI:
TESİS ETMEK ve/||/<>/>/< TESLİM ETMEK
- HAKLI ÇIK(AR)MA ÇABASI ile/ve KÂRLI ÇIK(AR)MA ÇABASI
- HAKLI ÇIKMAK ile/değil/yerine/>< HAKLI OLMAK
- HAKLI OLANI, GÜÇLÜ KILAMAMAK ve/ne yazık ki/> GÜÇLÜ OLANI, "HAKLI KILMAK"
- HAKLI OLMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< AKLI OLMAK
- HAKLI ..." ile/değil/yerine YERİNDE
(BİR KARAR/SONUÇ/TUTUM)
- [ne/hem] "HAKLI/LIK" ile/ve/ya da/ne de/hem de/<>/>< KIZGIN/LIK
( Ne kadar (")haklı(") olduğumuzu zannetsek de, ne kadar kızgın olsak da,
bazı/çoğu durumu, sakinlikle ve akılla[/tüzeyle] çözerek -ve de en azından çözümleyerek- ilerlemek gerekir. )
- HAKLI/LIK ile/ve VERİCİ/LİK
- HAKSIZ "GÜÇ" ile GÜÇSÜZ HAK
( Zulüm oluşturur. İLE Çözümsüzlük/çaresizlik oluşturur. )
- HAKSIZLIĞA/YANLIŞ ANLAŞILMAYA:
MÂRUZ KALMAK ile/ve/+/değil/yerine/> MAĞDUR OLMAK ile/ve/+/değil/yerine/> MÜŞTEKÎ OLMAK
- HAKSIZLIK ile/değil BİLİNÇ FARKLILIKLARI
- HAKSIZLIK ve/||/<> İYİLİK
( Toza yaz. VE/||/<> Mermere yaz. )
- [ne yazık ki]
HAKSIZLIK ve/||/<>/>/< ÖFKE
( Haksızlık etme. öfkenle hareket etme! )
- HAL-HATIR (SORMAK)
- KİŞİ/İNSAN:
HAL ve/<> HAL
- HAL ile HÂL/GÖVEÇLİK ile HAL[Fr. < Cerm.] ile HAL
( Bir şeyin içinde bulunduğu koşulların ya da taşıdığı niteliklerin tümü, durum. | Davranış. | Şimdiki zaman, içinde yaşanılan zaman. | Güç, kuvvet, takat. | Kötü durum, sıkıntı, dert. İLE Genellikle üstü kapalı pazaryeri. İLE Çözme, çözülme eritme, karışık bir sorunun içinden çıkma, sonuca varma. İLE Tahttan indirme. )
- HÂL ve/> TEMKİN ve/> SÜKÛN
- HALEL ile/değil/yerine/>< HELÂL
- HÂL/İM ile/ve/değil/||/<>/< HALÎM[Ar.]
( Durumum. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Yumuşak huylu olan. )
- HALİS ile/ve/||/<> MUHLİS
( Katışık olmayan, katışıksız, saf. İLE/VE/||/<> Katkısız, hâlis. | Dostluğu, samimiyeti ve hali içten, gönülden olan. [eskiden, büyükten küçüğe yazılan resmî yazılarda, bir nezâket dili olarak "ben" anlamına gelen, "muhlisiniz" şeklinde kullanılırdı] )
- [ne yazık ki]
HALKIN PARASINI, KENDİ ÇOCUKLARINA AYIRMAK değil/>< KENDİ PARANI, HALKIN ÇOCUKLARINA BIRAKMAK
- HALSİZLİK ile REHÂVET
- HALT (ETMEK) ile/değil/yerine/>< HÂL (ETMEK)
- HALT (ETMEK) ile/değil/yerine/||/>< HALK (ETMEK)
( Uygunsuz söz söyleme, uygunsuz iş yapma. | Uygun olmayan, beğenilmeyen. | Bir şeyi başka bir şeyle karıştırma. İLE/DEĞİL/YERİNE/||/>< Oluşturma, "yaratma". )
- HÂLÛK[Ar.] ile/değil HALÛK[Ar.]
( Sıçan otu. | Mercimek ocağı. İLE İyi huylu, ahlâklı, insaniyetli, geçim ehli olan. )
- HALÜSİNASYON ile SİMÜLASYON
( HALLUCINATION vs. SIMULATION )
- HÂM[Fars.] ile AM
( Pişmemiş, olmamış, çiğ. | İşlenmemiş, üzerinde çalışılmamış. | Boş, nâfile, beyhûde. | Terbiye, deneyim görmemiş, acemi. İLE Sevgi. | İstenilen. | Dişilik örgeni, vajina. )
- HAM ile/ve/değil/||/<> BİÇİMSİZ
- HAMÂKÂT ile/ve AHMAKLIK
( Aptallık. İLE/VE Aptallığın da ötesinde aptallık. )
- HAMÂKÂT[Ar.] ile HAMÂSET[Ar.]
( Ahmaklık. İLE Yiğitlik, kahramanlık, cesaret. | Dinleyenleri etkilemek ya da heyecanlandırmak amacıyla yapılan abartılı anlatım. )
- [ne yazık ki]
HAMAKÂT ile/<> İNAT
( Ahmaklık, "beyinsizlik", bönlük(HALÂFET, HUMK, HÜTR) İLE/<> Ne yapmayacağını bilmemek. )
- [ne yazık ki]
HAMAKAT/AHMAK ile/ve/||/<> İHANET/HAİN
- HAMAL/LIK" ve AHMAK/LIK
- HAMAL/LIK ile/ve/||/<> HAİN/LİK
( (")Düşmanından("), bir şey almayanların durumu. İLE/VE/||/<> (")Düşmanından("), yanlış şeyler alanların durumu. )
- HAMD İLE AMD
( Yüceltme. İLE Niyet, kast, karar. )
- HAMİ[Ar.] değil/yerine/= KORUYUCU
- HÂMÎ ile/ve/||/<>/> MAHMÎ
( Koruyan, kollayan/kollayıcı, sahip çıkan. İLE/VE/||/<>/> Korunulan. )
- HAMİYET ile HAMİYYET
( Kişinin yurdunu, ulusunu ve ailesini koruma çabası. İLE Millî onur ve haysiyet. )
- HAMİYET[Ar.] değil/yerine/= KORUMA
( Bir kişinin, yurdunu, ulusunu ve ailesini koruma çabası. )
- HAMLE[Ar.] değil/yerine/= ATILIM/ATAK
( İleri atılma, atılım. | Saldırış, savlet. | Satrançta ve damada, taş sürme eylemi. | Atak. )
- HÂMÛŞ/SÂKİT[Ar. < SÜKÛT]/SAMUT[Fars.] ile HAMÛŞ/HAMUŞ/HÂMUŞ/HÂMÜŞ[Fars.]
( Susmuş, sessiz. | Mevlânâ'nın bazı gazellerinde kullandığı takma adı/mahlası. İLE "HÂMÛŞ" sözü/sözcüğünün hafifletilmiş ve çeşitli kullanımları. [çoğ. HÂMÛŞÂN: Mevlevi mezarlıklarına verilen ad] )
- HANDİKAP"[İng. < HANDICAP] değil/yerine/= ENGEL
- [HANGİ]
(")HAKLA?(") (HİZMET)
ile/ve/değil/yerine/||/<>
AKLA? (HİZMET)
- HANÎS[Ar.] ile HÂNİS[Ar.]
( Yemini bozup altından çıkmayan. İLE Ettiği yemini yerine getirmeyen. )
- HANTALLIK ile/ve/> ATÂLET
( Hantallık, atâlete ve sonrasında da gittikçe kişinin kendini tüketmesine yöneltir/neden olur. )
- ANYAYI KONYAYI ('YI GÖRMEK/GÖRÜRSÜN!) değil HANYA-KONYA ('YI GÖRMEK/GÖRÜRSÜN!)
( Neyin ne olduğunu ve nasıl olduğunu/olmadığını görmek/anlamak. )
( Hanya: Girit adasında bir kent. [ANYA değil HANYA!] )
- HAPŞIRIRKEN:
AÇIĞA/HAVAYA DOĞRU değil/yerine/>< ELİMİZLE/KOLUMUZLA AĞZIMIZI KAPATARAK
- HARAKİRİ ile/ve/||/<> SEPPUKU
- HARAM ile/değil/yerine/>< HUZUR
( Haramda huzur ararsan, huzur sana haram olur. )
- HARAZA ile HARAZA
( Kavga, gürültü, karışıklık. | Öfke, sinir. İLE Sığırın öd kesesinden çıkan taş. )
- HARBİ ile HARBİ
( Ateşli silahların içini temizlemekte kullanılan çubuk, harbe. | Doğru, hilesiz, temiz, mert. İLE Savaşla ilgili. Osmanlı Devleti'yle henüz barış durumunda bulunmayan, bir antlaşma yapmamış devletler ve bu devletlerin uyrukları. | Osmanlı ülkelerinde ticaretle uğraşan yabancı uyruklulara verilen ad. )
- HARBİYE ile Harbiye ile Harbiye
( Savaş işleri. İLE Subay yetiştiren yüksekokul, Harp Okulu. İLE Elmadağ - Taksim ile Pangaltı - Nişantaşı arasındaki bölgenin adı. )
- HARCADIKLARINDAN KALANI BİRİKTİRMEK değil/yerine/>< BİRİKTİRDİKTEN SONRA, KALANI HARCAMAK
- HARCAMA ile/ve/<>/> YALNIZLIK
( Kazanmak için etrafındakileri harcayanların elde edeceği şey "galibiyet" değil yalnızlıktır. )
- HARCAMALARINDAN KALANI TASARRUF ETMEK değil/yerine TASARRUFLARINDAN KALANI HARCAMAK
- HAREKET ETMEK değil/yerine/= DAVRANMAK
- HAREKET ve/<> BEREKET
( Varoluşu sağlar. VE/<> Varoluşun sürekliliğini sağlar. )
- HAREKET ve/||/<> DUYGULANIM ve/||/<> BENZETME
( İki kişi arasındaki tüm ilişkilerde ve temelinde, anne ile çocuğun ilişkisinde, yerli yerinde ve yeterince bulunması gerekenler... )
- HAREKET ile EYLEM
( MOVEMENT vs. ACTION )
- HAREKET ile/ve/değil/||/<>/> HARARET
- HAREKET ve/<> SÜKÛN
( Kendi halini/yerini bulmak/bulmaya çalışmak. VE/<> Tamamlanma. )
( Hareket, sükûn ister. VE/<> Sükûn/et, hareketin ademidir/yokluğudur. )
( Kasların, harekete; zihnin, sükûna gereksinimi vardır. )
( Özde, hareket aranmaz/"bulunmaz". )
( DOĞA: Hareketin yasalarının bilimi. )
( HAREKET: Doğal yerinde bulunmama. )
- HAREKET ile/ve/<> TELÂŞ
- HAREKET ile/ve/||/<> UYUMLULAŞTIRILMIŞ HAREKET
- HAREKETİN SÜREKLİLİĞİ:
DOĞADA ile/ve/<> YAŞAMDA
( Sürekli oluşum. İLE/VE/<> Sürekli insanlaşma. )
( Yaşamdaki temeddün, doğadaki tekevvün'ün devamıdır. [ve bunun da sonsal amacı, kişinin, daha da insanlaşarak, olgunluğa/kemâle ermesidir.] )
( DOĞA: Hareket ile sükûnun ilkesi. )
( TEKEVVÜN ile/ve/<> TEMEDDÜN )
- HAREKETSİZ DİRENİŞ ile/ve/||/<> SESSİZ ÇIĞLIK
- HAREKET'TE:
YER DEĞİŞTİRMEK değil KENDİ İÇİNDE DEĞİŞMEK
- HAREKETTE YETENEK:
ÖNGÖRÜLEBİLİR ile/ve/||/<> ÖNGÖRÜLEMEYEN
- HÂRİS ile HÂRİS[< HİRÂSET] ile HARÎS[< HIRS]
- HAŞARI değil/yerine YARAMAZ
( Çok yaramaz çocuk. | Huysuz, azgın hayvan. )
- HASED ile BUHUL ile ŞUH ile GIPTA
ile/değil/yerine/></>/<
SEHÂVET ile İSÂR ile CÛD ile FAKR ile MAHV
( | "Bende yok, onda da olmasın." İLE "Bende var ama onda olmasın". İLE "Onunki, benim olsun". İLE "Onda var, bende de olsun". |
İLE/DEĞİL/YERİNE/>>/<
| "Bende var ama onda da olsun". İLE "Benim değil onun olsun". İLE "Benim yok ama onun, olsun". İLE "Onda yok, bende de olmasın". İLE "[Paylaştığı/bölüştüğü halde ...] Bir şey mi vermişim/z?". | )
- HASED/HASET değil/yerine/= KISKANÇLIK, ÇEKEMEMEZLİK | HAKKI ÖRTMEK [KÖKÜ KÜFÜRDÜR]
- HASEN[Ar.] değil/yerine/= GÜZEL
- HASENÂT[< HASENE] ile İNFÂK
( İYİLİKLER, HAYIRLI İŞLER, GÜZELLİKLER )
- HAŞİN[Ar.] değil/yerine/= KATI, KESKİN, SERT, KIRICI
- HASIRALTI değil HASIR ALTI
- HAŞİV[Ar.] değil/yerine DOLDURMA
( Doldurma. | Yazıyı ya da konuşmayı gereksiz ayrıntılarla uzatma. )
- HASLET ile HASLET-İ CEMÎLE
( Huy. İLE İyi huy. )
- HAŞR[Ar.]-KALKMAK/KOPMAK
( Gizlendiği yerden ortaya çıkmak.[HA-ŞA-RA > HA-ŞA-RE: Açıkta olmayan. Gizlendiği yerden çıkan.] İLE/VE/||/<> Oturduğu/görüldüğü yerden kalkmak.[Kıyam, kıyamet.] )
- HASSAS[Ar.]/SANTİMANTAL[Fr.] değil/yerine/= DUYARLI
- HASSASİYET ve/<>/>/< HAYSİYET
- HASSAS/LIK ile/ve/<> PAYLAŞIM
( SENSITIVENESS vs./and/<> SHARING )
- HASTALIK:
KİŞİLERDE ile/ve/değil/||/<>/< İLİŞKİLERDE
- HASTALIK ile/ve/||/<> EN AĞIR HASTALIK
( Akılda ya da mantıkta/algıda/yorumda ise. [Çözüm/ü yoktur!] İLE/VE/||/<> Bunları hafife almaktır. )
- HAŞV değil/yerine SÖZ
( Uzun ve yararsız, dolma/doldurma söz. DEĞİL/YERİNE ... )
- HAT SÂHİBİ ile/ve/değil/<> HAL SÂHİBİ
- HATA/KUSUR ARAMAK/BULMAK (İÇİN/ÜZERE) ile/değil/yerine BİR EKSİĞİNİ/HATASINI (DAHA) DÜZELTTİRMEYE ARACI OLMAK
- HATA PAYI ile/ve/<> HATA OLASILIĞI
- HATA ile/ve/değil/yerine/||/<> AĞMAN
( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Eksiklik, kusur, ayıp. )
- HATA ile/ve/değil/yerine/||/<> APTALLIK (ETMEK)
- HATA ile/ve/değil/<> ATÂLET
- HATA ile/ve/değil/||/<>/< ÇIKMAZ "SOKAK"
( İnsanda/kişide[kişinin emeğinde, üretiminde, davranış ve tutumunda, sözünde/yazısında/çiziminde, yeğlemesinde ve seçiminde] İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Doğada/fizikte/kimyada, dirimbilimde. )
- HATA ve/||/<>/< DENEME
( Hata yapmış olman, denediğin anlamına gelir. Denemeden, vazgeçme! )
- HATA ile/ve/||/<> DENEYİM
( Hatalarımız, deneyimimizi artırır; deneyimlerimiz de hatalarımızı azaltır. )
- HATA ile/ve/||/<>/< GURUR
- HATA ile/ve/||/<>/> HASAR
- HATA ile/ve/||/<>/> İHLÂL ile/ve/||/<>/> İKRAR
- HATA ile/ve/değil/< NİYET BOZUKLUĞU
- HATA ile TUTUM
( Aynı hatayı, iki kez yapamayız. Birincisi hataydı belki fakat ikincisi, artık bir yeğlemedir, yanlış bir tutumdur. )
( MISTAKE vs. ATTITUDE )
- HATÂ değil/yerine/= YANLIŞ
- HATA ile/ve/değil/yerine/||/<> YETERSİZLİK
- HATA ile/ve/değil/||/<>/> (YÜKSEK) BEDEL
- HATADAN:
ÇEKİNMEK ile/değil KAÇINMAK
- HATALARI/NI ...:
KABUL ET! ve/||/<>/> DERS AL! ve/||/<>/> TEKRARLAMA!
- HATALARINLA:
[ya] YÜZSÜZLEŞMEK ya da/değil/yerine YÜZLEŞMEK
( Kişinin, kendiyle yüzleşmeye yüzü yoksa, başkalarının hatalarıyla oynar durur. )
- HÂTEM[Ar.] ile Hâtem[Ar.]
( Mühür, üstü mühürlü yüzük. İLE Arap kabîleleri arasında tanınmış "Tayyi" kabîlesine mensup ve cömertliğiyle ünlü olan "İbnü Abd-illâh Bin Sa'd"ın takma adı. | Çok cömert. )
- HÂTIR[< HUTÛR] ile HAVÂTIR[< HÂTIRA]
( Zihin, fikir. | Keyif, hâl. | Gönül. (FÜTÛHÂT[< FETH]-SÜNÛHÂT[< SÜNÛH]-ZUHÛRÂT[< ZUHÛR]-İLHÂMÂT[< İLHAM])(HÂTIR~İLM-İ LEDÜN) İLE Hâtıralar, düşünceler/fikirler. )
- HATTAT'IN/"USTA"NIN YAZDIKLARININ, ...:
HEM KENDİNİN, HEM DE HERKES TARAFINDAN OKUNABİLENLERİ ile/ve/||/<> SADECE KENDİNİN OKUYABİLDİKLERİ ile/ve/||/<> NE KENDİNİN, NE DE BAŞKASININ OKUYABİLDİKLERİ
- MÜDAFAA:
HATTI ile/ve/değil/||/<>/< SATHI
- HAVA ATMAK ile/ve/değil/yerine/||/</>< HAVA KATMAK
- HAVA "ATMAK" ile/değil/yerine PAYLAŞMAK
- HAVA ATMAK" ile "SİDİK YARIŞTIRMAK" ile "KÖR DÖVÜŞÜ"
- HAVAİ değil/yerine/= YELEME
( Ciddi olmayan, ciddi işlerle uğraşmayan, ciddi işler yapmayan. )
- HAVF[Ar.]/FOBİ[İng.] değil/yerine/= YILGI, KORKU, KORKMA
( Belirli nesneler ya da durumlar karşısında duyulan, olağandışı güçlü korku, dehşet. )
- HAVLU KULLANIMINDA ...
( "Sudan(banyodan/duştan/denizden vs.) çıktıktan sonra, doğrudan havluyla kurulanmak." İLE/YERİNE Elimizle gövdedeki ve saçlardaki suyu sıyırdıktan sonra havluyla kurulanmak. )
- HAYAL KIRIKLIĞI ile/ve/||/<> MUTSUZLUK
- HAYAL KIRIKLIĞI(NA UĞRAMAK) ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ÜZÜLMEK
- HAYAL ile/ve/||/<>/>/< HAYAT
- HAYAL ile/ve/||/<>/> OLANAKLI ile/ve/||/<>/> GERÇEK
( Konuşuyorsak. İLE/VE/||/<>/> Öngörüyorsak. İLE/VE/||/<>/> Planlıyorsak. )
- HAYAL(İN)DEN "YOLA ÇIKMAK" ile/değil/yerine HAYALLER(İN)DEN YARARLANMAK
- HAYATI/NI YAŞAMAK ile/değil/yerine ADAM OLMAK
- HAYATINI YAŞAMAK ile/ve/<>/değil/yerine HAYATI YAŞAMAK
- HAYIFLANMAK ile SIZLANMAK
- HAYIR! DİYEBİLMEK ve/||/<>/> ÖNCELİKLİLERİN BELİRLENMESİ ve/||/<>/> YAKINMAMAK
- HAYIR ile/ve/||/<> HIZIR ile/ve/||/<> KADİR
( [Bil!] Her olayı. İLE/VE/||/<> Her geleni. İLE/VE/||/<> Her geceyi. )
- HAYIR ve/||/<>/> İMÂRET
( ... VE/||/<>/> Yoksullara ve öğrencilere yemek dağıtmak üzere kurulmuş hayır kurumları. )
- HAYIR >< İSRAF
( Hayırlıda israf, israfta hayır olmaz. )
- HAYIR = NO[İng., İt., İsp.] = NON[Fr.] = NEIN[Alm.]
- HAYIR! ve/||/<> YAPMAYABİLECEKLERİM/İZ
( Kişi, kendini, en iyi, en kolay ve en hızlı olarak yazı aynasında tanır ve gerçekleştirir. Öncelikli olarak, iki ayrı sayfada, "HAYIR!" ve "YAPMAYABİLECEKLERİM" dizinlerini oluşturmakla başlamak gerekmektedir.[Üşenmeden, ertelemeden, vazgeçmeden, en kısa sürede başlamanızı salık veririz...] )
- HAYIRLI İŞLER! ile KOLAY GELSİN
- HAYIRLI ÖMÜR ile/ve/||/<>/> HAYIRLI ÖLÜM
- HAYIRSEVER/HAYIRPERVER = HAYIRHAH[Ar., Fars.]
( Yoksullara, düşkünlere, yardıma gereksinimi olanlara, iyilik ve yardım etmeyi seven, iyiliksever, yardımsever. | İyilik dileyen/isteyen, iyicil. )
- HAYIRSEVERLİK ile/ve/değil/||/<>/< SUÇLULUK (DENEYİMLERİ/BELLEK KAYITLARI/DÜŞÜNCESİ/KABULÜ)
( "Üstten bakan hayırseverlik" yerine yan yana yürüyebileceğimiz dayanışma daha değerli olan. )
- HAYRÂN ile/ve/> DEVRÂN ile/ve/> SEYRÂN
- HAYRAN ile/ve/> HAYRAT
( Hayran olduğuna, hayrat ol! )
- HAYRANLIK ile CEZBE
( ADMIRATION vs. ECSTASY )
- HAYRANLIK ile/ve/||/<>/> İÇSELLEŞTİRME
- HAYRANLIK ile/ve/değil/||/<>/< MAĞLUP OLMUŞ KISKANÇLIK
- HAYRANLIK ile/ve/<> ÖYKÜNME
- HAYRANLIK ile/ve/değil/yerine/||/<> TESLİMİYET
- HAYRANLIK ile/ve ÜRKME
- [ne yazık ki]
HAYRANLIK DUYANI ve/||/<> GÖRMEMEZLİKTEN GELENE
( Görmemezlikten geliyoruz. VE/||/<> Hayranlık duyuyoruz. )
- HAYRET ile/> HAŞYET
( ... İLE/> Hayretin dehşeti, ürperme. )
- HAYRET ile/ve UYANIŞ
( Hayret ve merak, bilgeliğin şafağıdır. )
( Ancak, hayrette olduğunuz zaman, gerçeği bilebilirsiniz. )
( Wonder is the dawn of wisdom.
You can know reality only when you are astonished. )
( ASTONISHMENT/AMAZEMENT vs./and AWAKENING )
- HAYSİYET ile/ve/||/<>/>/< ŞAHSİYET
- HAYTA/SERSERİ/KÜLHANBEYİ/APAŞ[Fr. < APACHE] ile Hayta
( Osmanlı'ların ilk dönemlerinde eyalet askerlerinin uc boylarında görevli sınıflarından biri. | Başıboş, bir baltaya sap olamamış. İLE Toroslarda yaşayan bir Yörük oymağı/âşireti. )
- HAYVAN GİBİ YAŞAYAN "KİŞİ/İNSAN" ile/değil/>< İNSAN GİBİ HAREKET EDEN "HAYVAN"
- HAYVAN SÜRÜSÜ ile/ve/||/>< İNSAN TOPLULUKLARI
( Kalabalıklaştıkça akıllanır. İLE/VE/||/>< Kalabalıklaştıkça aklını kaybeder. )
- HAYVANINISEVER ile/değil/yerine/>< HAYVANSEVER
- HAYVANLAR:
"BİZİM İÇİN" değil BİZİMLE BİRLİKTE
- HAYVAN/LIK ile/değil/yerine/>< HAYRAN/LIK
- HAYVANSEÇER değil/yerine/>< HAYVANSEVER
( Kedi, köpek sevip inek, koyun, balık yediğinizde, hayvansever değil, hayvan seçer oluyorsunuz. Ne zaman bir köpeğe duyduğunuz sevgiyi ve dostâne yakınlaşmayı bir ineğe de duyarsınız; işte o zaman kendinizle çelişmemiş olacaksınız. )
( Kendime, evrene, çevrem(iz)e, hayvanlara, tüm canlıların yaşam hakkına saygı göstermek üzere ve sağlığım/ız için de et ve hayvansal ürünleri yememeyi yeğliyorum/z...
Bu duyarlılığı gösteren ve gösterecek herkese teşekkür ediyorum/z... )
( )
- HAYYİZ[Ar.] ile/ve/||/<>/> TAHAYYÜZ[Ar.]
( Mekân, mevki, sâha. İLE/VE/||/<>/> Yer tutma, önemli bir yeri olma, saygıya/hürmete, îtibâra nâil olma. | [nesneler için] Boşlukta bir yer tutma, yer işgal etme. )
- | "HAZ YAŞAMI" ile/ve/||/<> "POLİTİK YAŞAM" |
ile/ve/değil/yerine/||/<>/>
KURAMSAL YAŞAM
- HAZ ile/ve DEĞER
( PLEASURE vs./and VALUE )
- HAZ ile/ve/<>/< HAD
- HAZ ile/ve/değil/yerine/<>/> İHTİZAZ
( Gövdesel. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<>/> Zihinsel. )
- HAZ ile/değil/yerine OLGUNLUK
( Olgunluk, hazzı erteleyebilme becerisidir. )
- HAZ ile/ve YARGI
( PLEASURE vs./and JUDGEMENT )
( LAETIA cum/et ... )
- HAZÂKAT ve/< EMÂNET ve/< SADÂKAT[< SIDK] ve/< ŞEFKÂT
- HAZAR[Ar.] ile Hazar[Ar.]
( Sabit meskeni olanların oturdukları memleket. | Barış ve güven. İLE Deniz. | Hazar Denizi çevresinde yaşamış eski bir Türk boyu ya da bu boydan olan kişi. )
- [ne yazık ki]
"HAZCILIK" ile/ve/||/<> "BAŞINA BUYRUKLUK"
( "Hazcı'yım!(Hedonist'im!)" demek, kendini merkeze koyarak ve herkesten ve herşeyden, tüm sorumluluklarından soyutlandığını zannetmek, "Ateist'im!" demek kadar komik ve zavallıcadır. )
- HAZCI/LIK ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/< BİLGİSİZ/LİK VE BİLİNÇSİZ/LİK
- HAZCILIK/HEDONİZM ile ÇİLECİLİK/ASCETİZM
( Hazza ulaşmayı yaşamın temel amacı olarak gören felsefi görüş. İLE Keyiflerden ve maddi hazlardan uzak durmayı savunan felsefi görüş. )
- HAZFETMEK[Ar.] değil/yerine GİDERMEK/KALDIRMAK
- HAZIR OLMAK/OLAN ile/ve/<> İSTEKLİ OLMAK/OLAN
- HAZIR OLMAK/OLAN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TÂLİP OLMAK/OLAN
- HAZIR OLMAK ile/yerine AKŞAMDAN(/ÖNCEDEN) HAZIRLANMAK
- HAZIR OLMAK ile/ve/<>/değil/yerine HAZIRLIKLI OLMAK
- HAZIR (OLMAK) ile/ve/> RAHAT (OLMAK)
- HAZIR:
YERİ ve/||/<> YOLU
( Gelenin. VE/||/<> Gidenin. )
- HAZIRLIKSIZ ... ile/değil/yerine/>< HAZIRLIKLI ...
- HAZM[Ar.] ile HAZM[Ar.]
( Kesin karar, sebat, direnme. | Doğru ve sağlam oy ve karar. İLE Midedeki yiyecekleri eritme, sindirme. )
- HEBÂ değil/yerine/>< ÇABA
- HEBÂ ile/değil/yerine FEDÂ
- HECCAV[Ar.] değil/yerine YERGİCİ
- HEDEFİ BELİRLEMEK ile/ve/||/<>/> ÇITAYI YÜKSELTMEK
- HEDER[Ar.] ile/değil HEBÂ[Ar.]
( Karşılığını alamama, boşa gitme, ziyan olma. İLE/DEĞİL Hiçbir işe yaramadan yok olma, boşa gitme. )
- HEDİYELEŞMEK ve/||/<>/> NİTELİKLİ BERABERLİK
- HEGEMON ile/değil/yerine/>< EGEMEN
- HEKİM ile NİTÂSÎ[Ar.]
( ... İLE Anlayışlı hekim. )
- HELÂL >< HARAM ile MÂRUF >< MÜNKER
( Pek kabul edilmemek ve onaylanmamakla birlikte, farzları yerine getirmemenin, eksikliklerin, yanlışların, en son noktada cezâsı yoktur/olmaz. İLE İnsanlığı ve geneli kapsayan yanlışların cezâsı da vardır. )
( MÂRUF: Herkesçe bilinen, tanınan, belirli, sanlı. | Şeriatın uygun gördüğü, beğendiği ve buyurduğu. )
- [hem] ÇOK OKUYAN ile/ve/||/<>/hem de ÇOK GEZEN
( Hangisi daha çok bilir?" sorusuna, birinden yana, iki yaklaşımda bulunuluyor. Doğru yanıt diye bir şey yok! İkisi de doğru ya/ya da yanlış olabilir. Fakat bilinebilecek bir şey varsa, o da ikisini de yapanın hiçbir şey bilmediğidir. Yani ne kadar bilmediğini anlayarak ve ne kadar daha anlaması gerektiğini anlar. "ŞİO ME NİHİL ŞİRE"[En iyi bildiğim şey, hiçbir şey bilmediğim!"] )
- HEMEN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SICAĞI SICAĞINA
- HEMFİKİR değil/yerine/= OYDAŞ
- HEMPA[Fars.] ile/değil/yerine/>< KANKA/ARKADAŞ
( Kötü işlerde aynı amaçla ve birlikte hareket eden kişi, ayaktaş. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Kan kardeşliği kadar yakınlıkla birlikte hareket eden/ler. )
- HER AN ile/ve/||/<>/> SÜREKLİ
- HER BİÇİMDEN/GÖRÜNÜŞTEN ÇÖZÜLME/UZAKLAŞMA ve/||/<>/> YENİ VE YENİDEN BİÇİMLENME
- HER BİLDİĞİMİZİ ... ile/ve/||/<> HER SÖYLEDİĞİMİZİ ...
( Söylemiyoruz! İLE/VE/||/<> Biliyoruz! )
- HER DERDE DEVÂ OLAN:
(")SARIMSAK(") ile/ve/değil/||/<>/< SARILMAK
- HER ELİNİ SIKAN İLE ... ile/ve/<> HER CANINI SIKAN İLE ...
( Dost olma! İLE/VE/<> Düşman olma! )
- HER GÜN ...:
BİR ile/ve/||/<>/> ÜÇ ile/ve/||/<>/> BEŞ
İŞ/GÖREV
( [Her gün ...]
Büyük bir işi/görevi yerine getirebilmek. İLE/VE/||/<>/> En az üç orta işi/görevi yerine getirebilmek. İLE/VE/||/<>/> En az beş küçük işi/görevi yerine getirebilmek. )
- HER İŞE KARIŞMAK =/<> HİÇBİR İŞ YAPMAMAK
- (HER KOŞULDA) YAP!:
NE YAPABİLİYORSAN ile/ve/||/<> NE KADARINA SAHİPSEN ile/ve/||/<> NEREDEYSEN
( (IN ANY CONDITION) DO:
WHAT YOU CAN vs./and/||/<> WHAT YOU HAVE vs./and/||/<> WHERE YOU ARE )
- HER NE OLURSA ve/||/<> DİLİM/İZ DURURSA
( Bana, benden olur. VE/||/<> Başım barış/selâmet bulur. )
- HER NEYSE değil/yerine NEYSE
- HER ŞEYİN KONUŞULABİLİRLİĞİ ile/ve/||/<>/>/< SÖYLEDİKLERİNİ TAMAMLAMASINI BEKLEMEK
- HER "SORUNLARINI" (ÇÖZMEK) değil HER SORUNUNU (ÇÖZMEK)
- HERCÂÎ[Fars.] değil/yerine/= YELTEK/GELGEÇ
( İsteğinde kararlı olmayan ya da konudan konuya geçiveren. | Aşkta, değişken, vefâsız. )
- HERHANGİ BİR ARKADAŞININ, SENİ, PARA İSTEMEK İÇİN ARAMASI ile TANIDIĞIN VE SEVDİĞİN BİR ARKADAŞININ, SENİ, PARA İSTEMEK İÇİN ARAMASI
- [ne yazık ki]
HERHANGİ BİR YERDEKİ ADÂLETSİZLİK ile/değil/yerine/></> HER YERDEKİ ADÂLET
( Tehdit. İLE/DEĞİL/YERİNE/>> Düzen. )
( Herhangi bir yerdeki adâletsizlik, adâleti tehdit eder her yerde. )
( Injustice anywhere is a threat to justice everywhere. )
- HERKES, KENDİ İŞİNE BAKSIN! değil HERKES, KENDİ İÇİNE BAKSIN!
- HERKES YAPIYORSA BIRAK YAPSINLAR | KİMSE YAPAMIYORSA BEN NASIL YAPAYIM ile/değil/yerine/>< HERKES YAPIYORSA BEN DE YAPABİLMELİYİM | KİMSE YAPAMIYORSA BEN YAPAYIM
- HERKESE YETİŞMEYE ÇALIŞMAK ve/değil/ne yazık ki/||/<>/> KENDİNE GEÇ KALMAK
- HERKESİN:
YANLAŞTIĞI KİŞİ/LER ile/ve/değil/||/<>/< İYİ ANLAŞTIĞI KİŞİ/LER
- HERŞEY ve CESÂRET
- HER ŞEY ile HİÇBİR ŞEY
( Zamanla telâfi edilebilir. İLE Geçip giden zaman, hiçbir şeyle telâfi edilemez. )
- HERŞEYİ BİLEN ile/değil KENDİNİ BİLEN
- HERŞEYİ YAZMAK ile/ve/değil/yerine YAZILABİLDİĞİ KADAR/INI YAZMAK
- HERŞEYİN DÜZELECEĞİNE ve/||/<> HERŞEYİ DÜZELTEBİLECEĞİNE ve/||/<> HERŞEYİN BİTECEĞİNE
( İnanarak dileyelim! VE/||/<> İnanarak çabalayalım! VE/||/<> İnanarak sabredelim! )
- HESABI:
"YIKMAK" ile/ve/değil/yerine "YÜKLEMEK"
- HESABINI GÜDMEK/YAPMAK ile/<> DAVASINI GÜDMEK/YAPMAK
- HESAP SORMAK ile/değil/yerine ANLAMAK ÜZERE SORU SORMAK
- HESAP SORMAK ile/değil/yerine ÇÖZÜM/KATKI SUNMAK
- HESAP SORMAK ile/değil/yerine ÖRNEK OLMAK
- HESAP SORMAK ile/değil/yerine UYARMAK
- HESAPLAMA ile/ve/<> AÇIKLAMA
- HESAPLAMALI!
- HESAPLAŞMAK ile/ve/değil/||/<> HELÂLLEŞMEK
- HEVES KIRILMASI ve/<>/> YALNIZLIĞA YÖNELİM/DÜŞKÜNLÜK
- HEVES ile GIPTA
- HEVES ile/ve/değil/yerine/||/<>/> HEDEF
( [kişiyi ...] Oyalar. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Yola çıkarır. )
- HEVES ile/ve HEYECAN
- HEVES ile/değil/yerine İDEAL
( Yetersiz zihinlerde. İLE/DEĞİL/YERİNE Yetkin zihinlerde. )
- HEVES ile/ve/değil/yerine/<>/> TUTKU
- HEVESKÂR ile/ve/değil/yerine GAYRETKÂR
( Olgun kişi, kişileri topluma yararlılık konusunda heveslendirerek, iyi çalışmalarını sağlar. )
- HEVESKÂR ile TALEBE
( İsteme[/eğilimli]. İLE Gayret eden, İsteyen[talep eden]. )
- HEVESKÂR ile/değil/yerine TALEPKÂR
( Tembel olur. İLE/DEĞİL/YERİNE Gereğini yerine getirebilecek kadar çalışkan olur. )
- HEVESLİ ile/ve HAZIR
- HEYECAN:
"HATA YAPTIRABİLİR" ve/fakat/||/<>/> HAK'I YAPTIRIR
- HEYECAN:
TÜMELİN > TEKİLLEŞMESİ
- HEYECAN ile/ve ACELE
( EXCITEMENT vs./and HASTE )
- HEYECAN ile/ve DAVET
- HEYECAN ile/ve ENERJİ
( EXCITEMENT vs./and ENERGY )
- HEYECAN ile/ve/> ETKİ
- HEYECAN ile/ve/değil TELÂŞ
- HEYECAN ve/=/<> YARATIM
- HEYECAN ile/ve YOĞUN İLGİ/İSTEKLİLİK
( EXCITEMENT vs./and ENTHUSIASM )
- HEYECANLAN(M)IYORUM ile/ve/değil/yerine/<> HEYECANI(MI) İÇİMDE TAŞIYORUM/TUTUYORUM
- HEZEYAN/SABUKLANMA ile/değil/yerine/>< COŞKU
- HİBE değil/yerine/= BAĞIŞ
- HİÇ ETMEK ile/ve/değil/<> PİÇ ETMEK
- HİÇ SEVMEM ile/değil/yerine PEK SEVMEM
- HİCÂB[çoğ. HÜCÜB] değil/yerine/= UTANMA, SIKILMA | PERDE | AYIP | SÜLÛKA ENGEL OLA(BİLE)N HERŞEY
- HİCAP[Ar.] ile/ve/||/<> HÂCİP[Ar.]
( [örtülmesi gerekeni ...]
Örtmek. İLE/VE/||/<> Örten. )
- HİÇBİR ŞEYE SAHİP OLMAMAK değil HİÇBİR ŞEYİN, BİZE SAHİP OLMAMASI
- HİÇÇİ/LİK ile/ve/||/<>/> ALAYCI/LIK/MÜSTEHZİ
- HİCİV/HİCV[Ar. < (aslı) HECV]/SATİR değil/yerine/= YERGİ/TAŞLAMA[Ar. TÂRÎZ]
( Birini, bir toplumu, bir düşünceyi, bir nesneyi ya da bir göreneği yermek için yazılmış yazı/şiir ya da söylenmiş söz. İLE "Taşlamak." | Sert madenleri aşındırıcı bir taşla parlatma ve yerine uymasını sağlama. | Alaylı halk şiiri. | Kapalı bir biçimde, dolaylı olarak söz söyleme, târîz. | Hakâret. )
( Terbiyesize, terbiyesizliğini, terbiyesizlik yapmadan ve onun seviyesine inmeden söylemek/yazmak. )
- HİÇKİMSE...
( * ... düşüncenin ve dilin dışına çıkamaz.
* ... varoluşundan kuşku duyamaz ve varoluşunu inkâr ya da reddedemez.
* ... olmak, konuşmaya başlayana kadardır.
* ..., tek başına yaşayabilecek kadar güçlü değildir.
* ..., zaafsız değildir.
* ..., her şeyi yapabilecek güçte ve olanakta değildir.
[Non omnia possumus omnes]
* ..., fazla yaşamış olmakla yaşlanmaz.
* ..., yaşamı boyunca yalnız kalmamıştır ve kalamaz.
* ..., başkasıyla aynı değildir.(Kendiyle de aynı değildir.[sürekli gelişir, değişir, dönüşür])
* ..., kimsenin, düşüncesini/niyetini okuyamaz.
* ..., kendi özünü ortadan kaldırmaksızın, kendi ahlâksal görevini terk edemez.
* ..., başkalarının bizi yok etmesine/saymasına ve üzmesine fırsat verecek kadar "iyi niyetli" olmamalıdır.
* ..., başkalarından ya da genel olarak beklenti içinde olmamalıdır.
* ..., hiçkimsenin "düşünce" ve "zihnini" beğenmez, tamamen almaz ya da kullanmaz.
* ..., hiçkimsenin, neyi bilip bilmediğini, isteyip istemediğini ya da yapıp yapamayacağını, hiçbir zaman, zemin ve koşulda bilemez.
* ...'nin diline ve dinine, dil uzatmamalı!
*...'nin iç dünyasına karışma; hiçkimseyi, iç dünyana karıştırma; hiçkimseye iç dünyanı "tamamen" açma!
* ..., bir şeyin sonucunu, önceden, kesin olarak bilemez.
* ...ye, bir şey öğretmeye çalışmamalı fakat düşünmelerine aracı/destekçi olabiliriz.
* ..., ümit etmedikçe, aldatılmadıkça, korkmadıkça, çok sevmedikçe ve kendi istemedikçe başkasına (yüksek mikdarda) para ver(e)mez.
* ..., kimseyle kıyaslanamaz ve ölçülendirilemez.
* ..., hiçkimseyi anlayamaz, eleştiremez ve düzeltemez.[ancak davranış ve sözlerindeki yanlışlar/eksiklere işaret edilebilmektedir]
* ..., hiçkimseye benzetilemez/benzetilmemeli!
* ..., hiçkimseyi yargılayabilecek kadar kusursuz değildir.
* ..., hiçkimsenin "durduğu/bulunduğu "yer"e ulaşamaz.
* ..., hiçkimsenin kendi doğasının ilkelerine göre yaşamasını engelleyemez.(kendi dışında!)
* ..., hiçbir canlının özgürlüğünü kendi çıkarları için sınırlandıramaz.
* ..., (tamamen) masum değildir/olamaz.
* ..., "dâhi" ya da "aptal" değildir/olamaz.
* ..., "idâre edilmek"ten hoşlanmaz.
* ..., değişime karşı değildir. (Yeter ki, ucu, kendine dokunmasın.)
* ..., "Bulunmaz Hint kumaşı" değildir!
* ...'nin terazisi, bir başkasını tartmaya yetmez!
* ..., hiçkimseyi/e övmemeli, küsmemeli, yakınmamalı, suçlamamalı![olgunluğun gereği ve göstergelerindendir.]
* ...'yi, başkalarının "anlattıklarıyla" yargılamamalı!
* ...'ye, güvenmemek değil yanlışta olana, yanlış yapana ikinci kez güvenmemek!
* ...'yle, ikinci kez tanışamayız.
* ... ile fazla yüz-göz olmaya değmez/gelmez.
* ..., kendi için rahmet okuyamaz.
* ..., kendinden başkası olamaz.
* ..., kendinden daha zengin olamaz.
* ..., kendi değerini bilmezsen/ortaya çıkarmazsan, senin/onun değerini bil(e)mez.
* ..., kendi "katılımımız(rızâmız/iznimiz)" olmadan, bize kendimizi değersiz hissettiremez.
* ..., küçümseyecek kadar büyük değildir.
* ..., sınanmadıkça, zorunda kalmadıkça, kendine fırsat tanımadıkça kendi (hukukî/ahlâkî) olanak ve sınırlarını bilemez.
* ..., dirseğini yalayamaz.
* ..., gölgesinin dışına zıplayamaz.
* ..., kendini gıdıklayamaz.
* ..., boş sözlere, yetkin yanıt veremez.
* ..., ayak parmaklarından birini ötekilerden ayrı olarak bükemez.
[Biri bükülmek istendiğinde hepsi bükülür.]
* ..., aramadığını bulamaz, doldurmadığını boşaltamaz, sahip olmadığı şeyden vazgeçemez, bulunmadığı yeri terk edemez.
* ..., duymak istemeyen kadar sağır, görmek istemeyen kadar kör, anlamak istemeyen kadar âciz, yapmak istemeyen kadar âtıl olamaz!
* ..., anımsamadığı şeyi anımsamadığını bilemez.
* ..., unutmak istediği bir şeyin fotoğrafını çekmez.
* ..., gerçek yüzünü ortaya çıkarmaz.
* ..., kızdığında, kendini/özünü saklayamaz.
* ..., başka bir kişinin, iki dudağının ötesinde/berisinde değildir.
* ..., yalnızken, dengede değildir.
* ..., düşünürken, düşündüğünden daha tehlikeli bir şeyi düşünemez
* ..., üçüncü kişi olmayı kabul etmez/edemez![Üç kişi biraradaysa, bir kişi orayı terk etmelidir!]
* ..., başarı merdivenini, elleri cebinde tırmanmamıştır.
* ..., kendi başarısızlığından kaçamaz.
* ..., çıktığı yolda, (önceki) "kendi kalamaz".
* ..., başkasının donunu/külodunu giymez ve diş fırçasını kullanmaz.
* ..., bazı durum/koşullarda, bize yardımcı olamaz.
* ..., kısa kısa konuşurken/yazarken, uzun uzun düşünmüş/düşünüyor olamaz.
* ..., hepimiz kadar akıllı değildir/olamaz.
* ...nin, "Ahhh"ını alma!
* ...ye, sürekli "toplarsa", hiçbir şey yetmez.[Sürekli paylaşırsa/k da herkese yeter!]
* ..., sürekli olarak ve herşeyi kazanamaz fakat görülmesi gerekeni görebilirse herşeyde ve sürekli kazançlı çıkabilir.
* ..., hiçkimseye tamamen tâbi değildir, olamaz, olmamalıdır da.
* ..., üretimden çekilip tüm geleceğini, bir kişinin(adamın/kadının) "buluncuna(vicdanına)", "aşkına", (")samimiyetine("), bir gün, aklının karışmasına ve yanılgılarına bırakmamalıdır.
* Bazı/çoğu düşünce/söz/yer vs., hiçkimseye ait olmadan, herkesindir!
* Felsefe, ...'nin, itibar edip etmemesine, itibar etmeyendir/etmemektir.
* AŞK'I, ÂŞIKLAR BİLİR [Başka da kimse bilemez.]
* Zaman, hiçkimse için durmaz. )
- HİÇKİMSE ile/ve HERKES
( Kimse beni sevmek zorunda değil fakat ben herkesi sevmek durumundayım. )
( Herkes, er ya da geç, bazı düşünce ve tutumlarından dönüş yapar. )
- HİÇKİMSEYİ:
ÖVMEMEK ve/||/<> KÜSMEMEK ve/||/<> YAKINMAMAK ve/||/<> SUÇLAMAMAK
( Olgunluğun gereği ve göstergelerindendir. )
- HİÇKİMSEYLE KONUŞ(A)MAYACAĞIN/PAYLAŞ(A)MAYACAĞIN DÜŞÜNCELER/SÖZLER[KONULAR, OLAYLAR, OLGULAR, KAVRAMLAR] ile/ve/<> KENDİNİN (BİLE) DÜŞÜNMEK İSTEMEYECEĞİN DÜŞÜNCELER/SÖZLER[KONULAR, OLAYLAR, OLGULAR, KAVRAMLAR]
- HİCRÂN ile/ve/<> FİRÂK
- HİDDET ile HIŞIM/HIŞM
- HİJYEN[Fr./İng. HYGIÈNE < Yun.]["HİİJEN" değil!] ile TEMİZLİK
( Sağlık bilgisi/koşulları. İLE Sağlıklı olmayı/kalmayı devam ettirmek üzere sağlanması ve sürdürülmesi gereken eylem/tutum. )
( Ameliyat ya da açık yara gibi bazı ileri durumlar ve yapılacak incelikli işler için koşulların/araçların temiz olması yeterli değildir. )
( ... ile NEZÂFET )
( HYGIENE vs. CLEANLINESS )
- HİKMET ve/||/<>/< MERHAMET
- HİKMET = TEMİZLİK
- HİLÂFET ile İMÂMET
- HİLE[Ar. çoğ. HİLEL] ile/ve/<> DESİSE[Ar.]
( ... İLE/VE/<> Hile, oyun, el altından yapılan iş. )
( FENT )
- [ne yazık ki]
!HİLE[Ar.] ile !ŞİKE[Fr. CHIQUE]
( Birini aldatmak, yanıltmak için yapılan düzen, dolap, oyun, ayak oyunu, alavere dalavere, desise, entrika. | Çıkar sağlamak için bir şeye değersiz bir şey katma. İLE Bir spor karşılaşmasının sonucunu değiştirmek için maddi ya da manevi bir çıkar karşılığı varılan antlaşma. | Bir çıkar karşılığı, uzlaşarak bir iş yapma, aldatma. )
( MADİK ile ... )
- HINBIL ile/değil HIMBIL
( Şişman ve uyuşuk kişi. | Aciz, zavallı. | Bir çeşit iskambil oyunu. İLE/DEĞİL Hizmetçi. | Eşek. )
- HINÇ/GAYZ ile İNTİKAM
( Zayıf olan, nefret etme ve intikam alma eğilimindedir. Tembel olduğundan da, yatışır ve bu düşüncelerden vazgeçer. )
( GAYZ ile ZAHL[çoğ. ZÜHÛL] )
- HINÇ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< HIRS
( Öç alma düşünce ve duygusu ile dolu öfke, kin; gayz. İLE/DEĞİL/YERİNE Bir şeyi elde etmek için duyulan, önüne geçilmez derecede güçlü istek, aşırı tutku. | öfke. )
- HINÇ ile/ve/||/<> !ÖÇ
( Zayıf olan, "alınır". "Alınan", kızar. Kızan, öfkelenir. İLE/VE/||/<> Daha zayıf olan, incinir. İncinen, gücenir. Gücenen, kinlenir. )
- HİNDİSTAN CEVİZİ TİPİ ile/yerine ŞEFTALİ TİPİ
( Dıştan sert görünen fakat içi boş olan. İLE/YERİNE Dıştan yumuşak görünen fakat içi sağlam olan. )
- HİNDİSTAN[Ar.] ile HANDİSTÂN[Ar.]
( Ülke. İLE Maskara ve soytarıların derneği. | Lâtife, şaka. )
- HİNDİSTAN'DA ÖTEN HOROZUN SESİ KULAĞIMIZDADIR ile/ve/<> BİR YILDIZ KAYSA DİŞİM AĞRIR
- HIR-GÜR (ÇIKARMAK)
( Kavga çıkarmak/etmek. )
- HIRABE[Ar. harbe/savaşa giderken] değil/yerine/= YOL KESME
- HIRÇIN/LIK ile/değil/yerine ÇEVİK/LİK
- [ne yazık ki]
HIRÇIN/LIK ile/ve/||/<>/> ÇİRKEF/LİK
- HIRPALAMAK ile TARTAKLAMAK
( Örseleme. | Dövmek. | İtip kakmak, azarlamak ya da yıpratmak. İLE Çekerek ve iterek hırpalamak. )
- HIRS ve İSRAF değil/yerine/>< İKTİSAD ve KANAAT
( Zararlı bir küfrân. VE Nimeti, çirkin ve zararlı bir küçümseme. DEĞİL/YERİNE/>< Nimete, güzel ve yararlı bir saygı. İLE Ticaretli bir şükran. )
( Yanıltır, zelîl eder. DEĞİL/YERİNE/>< Aziz eder. )
- HIRS ile/değil/yerine/>< AKIL
- HIRS = AMBITIO[İng.] = AMBITION[Fr.] = EHRGEIZ, EHRSUCHT[Alm.] = AMBITIO[Lat.]
- HIRS ile/yerine AZİM
( Kişiyi bitirir. İLE/YERİNE Kişiyi geliştirir. )
( Hırs, başarısızlığın son sığınağıdır. )
( Hırs, gözü kör, kulağı sağır, aklı felç eder. )
- HIRS değil/yerine GEREKSİNİM
( Dünya, herkesin gereksinimine yetecek kadarını sunar; fakat herkesin hırsına yetecek kadarını değil. )
- HIRS ile/ve/değil/yerine/||/<>/< HEVES
- HIRS ile/ve/<> HIZ
( GREED vs./and/<> SPEED )
- HIRS ile İHTİRAS
( Kontrol edebiliriz. İLE Kontrolü altındayızdır. )
( Sevdiğimiz şeyler, arzu ve ihtiraslarımız, en büyük düşmanımızdır. )
( We can control it. VS. We are under control of it. )
( HIRS: Devenin, dilini ısırıp kendi kanını emmesi. İLE Kişinin, kendini yiyip bitirmesi. )
( GREED vs. PASSION )
( AMBITIO cum ... )
- HIRS değil/yerine/>< SABIR
- [ne yazık ki]
HIRS ile/ve/||/<>/>/< TEERRÜB
( Sonu gelmeyen istek, aşırı tutku. | Öfke, kızgınlık. İLE/VE/||/<>/>/< Kendini zeki göstermeye çalışma. )
- HIRS ile/değil/yerine/>< ÜMİT
- HIRS değil/yerine/>< YASA
- HIRSIZ değil/yerine/></< HIRSSIZ
( Hırssız kişi, hırsızlığa gerek duymaz. )
- HIRSIZIN:
AFFI değil "AMAN"I OLMAZ!
- HIRSIZ/LIK / OGRI[dvnlgttrk] ile/ve/değil "UYANIK/LIK"
( SİRKAT ile/ve/değil ... )
- HIRSIZ/LIK ile/değil/yerine/>< VARSIL/LIK / ZENGİN/LİK
- HIRSIZLIK ile YAĞMA
- [ne yazık ki]
"HIRSIZ/LIK" ile/ve/<> "YOLSUZ/LUK"
( [yapan] Fakir ise. İLE/VE/<> Zengin ise. )
- HİSS-İ SELÎM/İLHÂMÂT-I RABBÂNÎ/BON SENS[Fr.] değil/yerine/= SAĞDUYU
- HİSSİY(Y)ÂT[Ar.] değil/yerine/= DUYGULAR, SEZİŞLER
- HIYANET/İHANET[Ar.] değil/yerine/= SATKINLIK/SATINÇ
- HIYÂNET ile İSABETSİZLİK
- HIZ REKORU ile/değil HIRS REKORU
- HIZ ile/değil/yerine AKIŞ
- HIZ değil/yerine/>< DAYANÇ/SABIR
- HIZ ve/<> DİKKAT
( Hız, yoğun dikkat gerektirir. )
- HIZ ile/ve/||/<>/> HAZ
( Kişinin en büyük baş belâları. )
- HIZ ve/=/||/<>/> SORUN
- HİZÂYA GELMEK/GETİRMEK değil/yerine/= YOLA GELMEK/GETİRMEK
- HİZAYA GELMEK değil/yerine/= DÜZ SIRA OLMAK
- HİZB değil/yerine/= KISIM, BÖLÜK | CEMAAT, TÂİFE, TARAFTAR
- HIZINI YAVAŞLATMAK değil HIZINI AZALTMAK ya da YAVAŞLAMAK
- HİZİPLEŞMEK[Fr. < CLIQUE] ile HIRLAŞMAK
- HIZLANDIRMA ile "EKONOMİK"
- HIZLI GİTMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< UZAĞA GİDEBİLMEK
( [... için/istiyorsak ...]
Yalnız gidilmeli. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Birlikte gidilmeli. )
- HIZLI GİTMESİNE NEDEN OLMAK ile/değil/yerine YAVAŞ GİTMESİNİ SAĞLAMAK
- HIZLI KONUŞMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< AKICI KONUŞMAK
- HIZLI MODA ile/değil/yerine/>< YAVAŞ MODA
( )
( Gerçek Bedel[The True Cost] ve Irmak Mavisi[River Blue] belgesellerini de izleyelim, bilgilenelim, bilinçlenelim, çevremize duyuralım! )
- HIZLI OKUMA ile/değil ANLAYARAK HIZLI OKUMA
- HIZLI ÖRGÜTLEN(EBİL)ME ile/ve/değil/<> NİTELİKLİ ÖRGÜTLENME
- HIZLI ile/ve/değil/yerine HAREKETLİ
( [not] FAST vs./and/but ACTIVE
ACTIVE instead of FAST )
- HIZLI/LIK ile SERİ/LİK
- HİZMET:
40'INA KADAR ile/ve/<>/> 40'INDAN SONRA
( Ben, neye/kime? İLE/VE/<>/> Ne/kim, bana? )
- HİZMET ETMEK ve/<> ÖTEKİLERİ İHMAL ETMEMEK
- HİZMET:
MİNNETSİZ ve/<> KÜLFETSİZ ve/<> ÜCRETSİZ ve/<> TEŞEKKÜRSÜZ
- HİZMET:
REHBETEN[Ar.] ile/değil/yerine/>< RAĞBETEN[Ar.]
( Korkarak. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< İsteyerek. )
- HİZMET ve/<> ÂRİF
- HOBİ[İng. < HOBBY] değil/yerine DÜŞKÜ/OYNAÇ
- HOCANIN:
YAPTIĞI ile/ve/değil/yerine/<>/>/< SÖYLEDİĞİ/DEDİĞİ
( Hocanın dediğini yap, her yaptığını yapma! )
- HÖDÜK/LÜK ile/ve/değil/<> GÜDÜK/LÜK
( Görgüsüz, kaba, anlayışı kıt kişi. İLE/VE/DEĞİL/<> Eksik yanı olan, tamamlanmamış, kısa. | Kuyruğu kesik ya da kopmuş. | Yetersiz, sonuç vermemiş. )
- HOMOJENLEŞME" değil/yerine/= BENZEŞME/BAĞDAŞIK
- HOPLAMAK ile ZIPLAMAK
- HOR GÖRME ve/<> KISKANMA
( Fakirsen. VE/<> Zenginsen. )
- HOR GÖRMEK değil/yerine HOŞ GÖRMEK
- HOR GÖRMEK ile KENDİNİ HOR GÖRMEK
( ZİLLET: Hakirlik, horluk, aşağılık, alçaklık. )
( TO BELITTLE vs. SELF BELITTLE )
( DEDIGNATIO cum HUMILITAS )
- HORGÖRÜ ile/yerine HOŞGÖRÜ
( Hor görme! Hor gördüğüne muhtaç olursun. )
( Güçlü bir zihin hoşgörülü, dar bir zihin horgörülü olur. )
( DESPISE vs. TOLERANCE
TOLERANCE instead of DESPISE )
- HÖRMET değil HÜRMET
- HOROZLANMAK ile/değil DİK DURMAK
- HOŞ DEĞİL! ile/değil ALIŞIK OLMADIĞINDAN DOLAYI!
- HOŞ GÖRMEK ile/ve/değil NEŞEYLE NEŞELENMEK
- HOŞ OLMAYAN ile/ve/değil/||/<>/> YAKIŞMAYAN
- HOŞ SÖZ ile/ve/<> HOŞ EYLEM
( NICE WORD vs./and/<> NICE ACTION )
- HOŞ VE ETKİLİ KONUŞMAK:
"FEDÂKÂRLIK" değil GEREKLİLİK
- HOŞGÖRÜ/İYİGÖRÜ = MÜSAMAHA, TESAMUH = TOLERANS[İng. < TOLERANCE] = TOLÉRANCE[Fr.] = TOLERANZ[Alm.] = TALERANTIA < TOLERARE[Lat.]
- HOŞGÖRÜ ile/ve/değil/yerine BAĞDAŞMA
- HOŞGÖRÜ ile/> İHÂNET
( Fazla hoşgörü, ihânete girer. )
( TOLERANCE vs. BETRAYAL )
- HOŞGÖRÜ ile İKİYÜZLÜLÜK
( İkiyüzlülük yapan, özgür olamaz. )
( TESÂMUH[< SEMÂHAT] ile RİYÂ )
( TOLERANCE vs. HYPOCRISY )
- HOŞGÖRÜ ile/ve/değil/yerine İMAN
- HOŞGÖRÜ ile/ve/değil KORUMA
- HOŞLANMAK ile/ve/değil HOŞ BULMAK
- HOŞLANMAK ile/ve "YAKIN BULMAK"
- HOŞT ile HÖST
( Köpekleri ürkütüp kaçırmak için çıkarılan ses. İLE At, katır gibi hayvanları, özellikle öküzü durdurmak için çıkarılan ses. | Birini uyarmak için kullanılan kaba seslenme. )
- HÖST ile HÖT
( At, katır gibi hayvanları, özellikle öküzü durdurmak için çıkarılan ses. | Birini uyarmak için kullanılan kaba seslenme. İLE Korkutmak ya da dikkati kendi üzerine çekmek için söylenilen söz. )
- HOSTILITY ile/değil/yerine/>< HOSPITALITY
( Düşmanlık. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Konukseverlik. )
- HOYRAT[Yun.] ile HOYRAT
( Kaba, kırıcı ve hırpalayıcı. İLE Güneydoğu Anadolu ile Irak Türk bölgesinde, ezgi ile söylenilen mani. )
- HOYRATLIK[Yun.] ile HUŞÛNET[Ar.]
( Kaba, kırıcı ve hırpalayıcı. İLE Sertlik, kabalık, kırıcılık. )
- HUBB[Ar.] ile/değil/yerine/>< HUBB[Ar.]
( Aldatıcı, kurnaz, hilekâr. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Sevgi. )
- HUDUT[Ar.] değil/yerine/= SINIR
- [ne yazık ki]
HUKUKSUZ/LUK ve/> ACIMASIZ/LIK
- HUKUKSUZ/LUK ve/> KAYITSIZ/LIK
- HUKUKTA, KARDEŞLİK değil KARDEŞLİK HUKUKU
- HUKUKU:
DELMEK ile/değil/yerine DEĞİŞTİRMEK
- HÜKÜMETİ/HÜKÜMETLERİ CİDDİYE ALMAK yerine DEVLETİN/VATANIN BÜTÜNLÜĞÜ VE GELECEĞİ İÇİN ÇABA HARCAMAK/ÜRETİMDE BULUNMAYA DEVAM ETMEK
- HULUS[Ar.] ile HULUSKÂR[Ar., Fars.]
( Gönül temizliği. İLE Temiz duygulu, içten. | Dalkavuk, şakşakçı. )
- HÜNER:
BİLMEK ile/ve/değil/<> İÇİNDE YAŞAMAK
- HUNHAR(/CA)[Fars. < HUNHVÂR] değil/yerine/= KAN DÖKÜCÜ, KANA SUSAMIŞ(/ÇA/SINA)
- HURDA/CI ile/ve/değil/yerine/<>/>< ANTİKA/CI
( Bağırır. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<>/>< Bağırmaz. )
- HÜRMET ve HADD
- HÜRMET ile/ve/||/<> İTİBAR
- HÜRMETKÂR[Ar.] değil/yerine/= SAYGILI
- HURÛŞ[Ar.] değil/yerine/= COŞMA, TAŞMA, ŞAMATA, TELÂŞ, GÜRÜLTÜ
- HÜSN ile/ve/> IŞK ile/ve/> HÜZN
( Güzellik. İLE/VE/> Aşk. İLE/VE/> Tasa. )
- HÜSN-Ü KURUNTU ile/değil HÜSN-Ü ZANN
( HÜSN-Ü ZANN İLE BAK
GÖRDÜĞÜN RAHMAN OLUR )
- HÜSN-Ü KURUNTU ile/değil SÛ-İ ZANN
- HÜSN-Ü NİYET değil/yerine/= SAĞİSTEM
( İyi niyet. )
- HÜSNÜNİYET değil/yerine/= İYİCİLLİK
- HÜSRANINI BELİRTMEK/BİLDİRMEK:
"TEPKİ" ile/değil PAYLAŞIM
- HUY değil/yerine/= ALIŞKI/ÂDET[Ar.]
- HUY[Aniden "gelen"/çıkan.] değil/yerine/>< ERDEM
- HUY değil/yerine HUY EDİNMEK
( Bilinçsiz. DEĞİL/YERİNE Farkındalıkla. )
- HUY ile/ve/değil/yerine TUTUM
- HUYSUZLAŞMAK ile/değil HUYSUZLANMAK
- HUYU-SUYU (ANLAŞILMAMAK)
- HUYUNU "BİLMEK" ile/ve/ne yazık ki/||/<>/> "SUYUNA GİTMEK"
- HÜZÜN ve/<> HAZİNE
- HÜZÜN = MELANCHOLY[İng.] = MÉLANCOLIE[Fr.] = MELANCHOLIE[Alm.] = MELANCHOLIA[Lat.]
- HUZUR/BARIŞ/BİRLİK/DİRLİK SAĞLA(T)MAK:
SÖZLERLE ile/ve/<>/> YAPILANLARLA ile/ve/<>/> VAROLUŞLA
( Ne söylemeyeceğini bilerek. İLE/VE/<>/> Ne yapmayacağını bilerek. İLE/VE/<>/> (hiçbir şey söylemesen ve yapmasan bile) Varoluşun, yeterlidir![ve de bunu sürekli anımsayarak!] )
- HUZUR, İSLÂMDADIR ile/ve/değil HUZUR, TESLİMİYETTEDİR
- HUZUR ile/ve/||/<>/> HUŞÛ
- HUZUR ve/<> SEVİNÇ
- HUZUR ile/ve SÜKÛN
- HUZUR ve/<> YARATICI SÜREÇ
- HUZUR ve/<> ZEVK ve/<> AŞK
- HUZURSUZLUK ile/ve/<> SIKINTI
( Dıştakilerden kaynaklı. İLE/VE/<> İçeride olanlar. )
- HUZURSUZLUK >< UYGARLIK
- HZ. İSA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SOKRATES
( Sevgi > Saygı > Hakikat. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Hakikat > Saygı > Sevgi. )
( Kişi üzerinden. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Kavram[olgu/bilgi/felsefe/bilim] üzerinden. )
- İADE[Ar.] ETMEK değil/yerine/= GERİVERİ/GERİ VERMEK/ÇEVİRMEK
- İADE ve/> İKÂME
- İÂNE ile İÂRE ile İÂŞE ile İBÂTE
( Yardım. | Yardım amacıyla toplanan para. İLE Eğreti verme, ödünç verme. İLE Yedirip içirme, besleme, bakma. İLE Barındırma. )
- İBÂDET ve CÖMERTLİK
( İBÂDETLE, BULANLAR BULDU HAKK'I İBÂDETSİZ, KİMİN VAR HAKK'TA HAK'I )
- İBÂDET ile/ve/||/<>/< İŞTİYÂK
- İBÂDET ve/<>/= VAROLANA VE KİŞİLERE HİZMET ETMEK
( İBÂDET: Sevgiliyi göreyim de, ona hizmet etmeyeyim mi? )
( Kazası/ertelemesi vardır. VE/||/<> Kazası/ertelemesi yoktur. )
- İBÂRET ile/ve/<> İBRET
- İBRETLE BAKMAK ile/ve/||/<>/> HİKMETİ ARAMAK
- İÇ DÜZEN ve/||/<>/< NEDENSELLİK BAĞLARI
- EGEMENLİK:
İÇ ile/ve/||/<> DIŞ ile/ve/||/<> EVRENSEL
- İÇ ETMEK ile/ve/||/<>/> HİÇ ETMEK ile/ve/||/<>/> PİÇ ETMEK
- İÇ SEVİNÇ ve/<> GÜLÜMSEME :)
( Aydınlanmış kişideki durum/lar. )
- İÇ TUTARLILIK ile/ve/<> İÇ BÜTÜNLÜK
( Mantık. İLE/VE/<> Şiir. )
- İÇ ve/=/<> ZİHİN/DÜŞÜNCE
- SUSABİLMEK/SUSABİLEN:
İCÂBEN ile/ve/değil/||/<>/< EDEBEN
- İCÂBEN ile ALÇAKGÖNÜLLÜLÜKLE
- İCAZ ile/ve/||/<> İCÂZET
( Az sözle çok şey anlatma. İLE/VE/||/<> İzin, onay, onaylama. )
- İCBÂR/CEBRETME[Ar.] değil/yerine/= ZORLA(N)MA
- İCBÂR ile/değil/yerine İTİBÂR
- İÇ(İN)E ATMA ile/ve/değil/yerine/<>/></ya da YANSITMA
- İÇEDÖNÜK/LÜK ile DIŞADÖNÜK/LÜK
( INTROVERT vs. EXTROVERT )
- İÇGÖRÜ KAZANDIRMA ile/ve/||/<> FARKINDALIK
- İÇGÜDÜ" ile/ve "ALLAH BİLİR"
( Bilimin, çıkmaz(lar/in)da kulandığı. İLE/VE Dinin, çıkmaz(lar/in)da kulandığı. )
- İÇGÜDÜ ile/ve/||/<> KENDİLİĞİNDENLİK
- İÇGÜDÜ ile/ve/değil NİYET
( [not] INSTINCT vs./and/but INTENTION )
- İÇGÜDÜ/DOĞALİTKİ = SEVK-İ TABİÎ, GARİZE, İNSİYAK = INSTINCT[İng., Fr.] = INSTINKT[Alm.] = INSTINCTUS[Lat.] = INSTINTO[İsp.]
- OL!:
İÇİNDE ve/||/<> KIÇINDA ve/||/<> BAŞINDA ve/||/<> YANINDA
( Tarlan varsa. VE/||/<> Teknen varsa. VE/||/<> İşin varsa. VE/||/<> Eşin varsa. )
- İÇİNDEN SÖYLENİLMESİ GEREKEN ile AĞIZDAN DIŞARIYA ÇIKMASI/ÇIKMAMASI GEREKEN
- İÇKİ:
1 ŞİŞE (İÇEN/İ) ile 2 ŞİŞE (İÇEN/İ) ile 3 ŞİŞE (İÇEN/İ)
( "Aslan" yapar. İLE "Maymun" yapar. İLE "Domuz" yapar. )
- İÇLENMEK ile/ve BOZULMAK
- İCRÂ ve/> İHYÂ
- İCRAAT[Ar.] değil/yerine/= İŞ YAPMA; UYGULAMALAR
- İCRÂÎ KURUL ile/ve/||/<>/< İSTİŞÂRÎ KURUL
- İÇSELLEŞTİRME ve/||/<> COŞKU
- İÇSELLEŞTİRME ve/+/||/<>/> İŞSELLEŞTİRME
- İÇSELLEŞTİRME ile/ve/||/<>/> KAVRAMA/KAVRAMSALLAŞTIRMA
- İÇSELLEŞTİRME ile/ve/||/<>/>/< KAYNAĞINA YÖNELME/KAYNAĞINDAN YARARLANMA
- İÇSELLEŞTİRME ile/ve/||/<>/> NORMALLEŞTİRME
- İÇSELLEŞTİRME ile/ve/<> ÖZDEŞLEŞTİRME
- İÇSELLEŞTİRME ile ÖZÜMSEME
- İÇSELLEŞTİRME ile/> SÜREKLİLİK/SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK
- İÇSELLEŞTİRMEK ile/değil (İYİ) ANLAMAK
- [ne yazık ki]
İÇTEN PAZARLIKLI ile ÇIKARCI
- İÇTEN PAZARLIKLI ile İKİYÜZLÜ
- İCTİBÂ ile/ve/||/<>/> İSTİFÂ ile/ve/||/<>/> İHTAR ile/ve/||/<>/> İSTİNÂD
( Seçme. | Toplama. İLE/VE/||/<>/> Affını isteme. | Bir işten kendi isteğiyle çekilme. İLE/VE/||/<>/> Anımsatma. | Dikkatini çekme, tenbih. İLE/VE/||/<>/> Dayanma. | Güvenme. | Senet, delil, hüccet sayma. )
- İCTİHAD >< TAHKÎK
- İÇTİMA/İNİKAT değil/yerine/= TOPLANMA/TOPLANTI
( Toplanma, toplantı. | Askerlerin, silahlı ve donatılı olarak toplanmaları. | [gökbilim] Kavuşum. )
- İCTİMÂ-İ ŞERÂİT ve/||/<> İMTİNÂ-İ MEVÂNİ
( Koşulların, biraraya gelmesi. VE/||/<> Engellerin, ortadan kalkması. )
- İCTİNÂB[Ar.] ile İMTİNÂ[Ar. < MEN]
( Sakınma, çekinme, uzaklaşma. İLE Çekinme, geri durma. | Olanaksızlık, olamayış. )
- İCTİNÂB/İHTİYAT[Ar.] değil/yerine/= SAKINMA, ÇEKİNME, UZAKLAŞMA
- İD ile/ve/||/<> EGO ile/ve/||/<> SÜPER EGO
- İDARE ETMEK ile/değil/yerine ÇÖZÜM BULMAK
- İDARE ETMEK ile/ve/<> OYALAMAK
- "İDARE ETMEK" ile YETİNMEK
- İDÂRÎ ile İRÂDÎ
( Yönetimsel. İLE Yapma bilgisi/isteği. )
- İDDİA ETMEK/EDİLEN ile/değil/yerine İLERİ SÜRMEK/SÜRÜLEN
- [ne yazık ki]
"İDDİA (ETMEK)" ile/ve/değil/||/<>/>/< (")MASTÜRBASYON(")
- İDDİA ETMEK ile/ve/değil/yerine/fakat/<> SÖYLEMEK
( Edilemez. İLE/VE/FAKAT/<>/DEĞİL/YERİNE Söylenilebilir. )
- İDDİA ile DAYANAK
( İddiaya itiraz edilmez! Ancak "delil"lerine edilebilir. )
( UMDE: Dayanılacak, güvenilecek şey/kişi/yer, destek. | İlke. | Herkesin güvendiği kişi. )
( CLAIM vs. BASE )
- İDDİA ile/değil/yerine DAYANAKÇA
- İDDİA ile/değil/yerine HAKİKAT
- İDDİA ile/ve/değil/<> İNAT
- İDDİA ve/> İSPAT
( İddia ettin mi, ispat isterler. )
( HALLAC-I MANSUR )
- İDDİA" ile KANAAT
- İDDİA değil/yerine NEŞE
- [ne yazık ki]
İDDİA ile/ve/||/<>/< ÖFKE
- İDDİA ile/ve/değil/yerine ÖNESÜRÜM
- İDDİA ile/değil/yerine/> ÖZGÜVEN
( Özgüven oluşunca/oluşursa, "iddia" sonlanır. )
- İDDİA ile/değil/yerine SALİH AMEL
- İDDİACI OLMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İDDİALI OLMAK
- İDDİALI ile/ve YETKİN
- [ne yazık ki]
"İDDİAYA GİRMEK" ile/ve/||/<> "İDDİA ETMEK"
- İDEAL ile/ve/değil/yerine/||/<>/< GEREKLİLİK
- İDEALİST" OLMAK değil/yerine İLKELİ OLMAK / HAYIR DİYEBİLME GÜCÜ
- İDEALİST" ile ÜTOPYACI
- ... İDEASI" ile/değil ... İDDİASI
- İDEOLOJİ KAYIRMACILIĞINDA:
SİYASAL ile/ve/||/<> SIRADÜZENSEL(HİYEROKRATİK)
- İDEOLOJİDE ile/ve/değil/yerine TİNDE
( Destek. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Zevk ediş. )
- İDEOLOJİK TAVIR ile SONUÇ ODAKLILIK
- İDLÂL değil/yerine/= NAZ ETME, NAZLANMA | AŞIRI DERECEDE NAZLANMA
- İDRAK:
DERK ile/ve/<> EDREKE
( Kovayı, suya atıp su almak. İLE/VE/<> Koşarak ulaşıp elde etmek. )
- İDRAK ve/||/<> İHYÂ
- İDRAK ve/=/||/<>/>/< İTİBÂR
- ÎFÂ[< VEFÂ] ile/ve/<> İCRÂ[< CEREYÂN | çoğ. İCRÂÂT]
( Ödeme, yerine getirme. | Bir işi yapma. | İş görme. İLE/VE/<> Akıtma, akıtılma. | Yapma, yerine getirme, bir işi yürütme. | Bir müzik parçasını çalarak gösterme. | Borçlunun, alacaklıya karşı ödemekle yükümlü bulunduğu bir şeyi, adlî bir oluşum aracılığıyla elde etme. )
- İFÂ[< VEFÂ] değil/yerine/= YERİNE GETİRME | BİR İŞİ YAPMA | İŞ GÖRME
- İFADE ve/<> İÇGÖRÜ
- İFFET = UT = CHASTITY[İng.] = CHASTETÉ[Fr.] = KEUSCHHEIT[Alm.] = CASTITAS[Lat.]
- İFLÂ[Ar.] ile İFLÂH[Ar.]
( Memeden ayırma, sütten kesme. İLE Kutlu, başarılı olma. | Kötü bir durumdan kurtulup iyi bir duruma girme, felâh bulma, selâmete çıkma. )
- İFLÂH (OLMA[MA]K) ile İSLÂH (OLMA[MA]K)
- İFNÂ / İCBÂR değil/yerine İKNÂ
- İFNÂ ile/değil/yerine İCBAR ile/değil/yerine İKNÂ
- İFRÂD >< TEFRÎT değil/yerine İTİDAL
( Tek olarak söyleme, müfred. | Ayırma. | Tek başına hacca gitme. | Aşırı gitme, aşırılık. >< Tersine aşırılık, ortalamanın çok altında kalma.
DEĞİL/YERİNE
Denge, ölçülülük. | Aşırı olmama durumu, ılımlılık. | İnce oranlarda karışım. )
- İFŞÂ ile İFTİRA
- İFŞÂ ile İMÂ
( Gizli bir şeyi yayma, ortaya dökme, açığa vurma. İLE İşaret. | İşaretle/dolaylı anlatma. )
- İFSÂD[< FESAD] değil/yerine/= BOZMA, FESÂDÂ UĞRATMA/UĞRATILMA
- İFŞALAMAK değil İFŞA ETMEK
- İFTÂR[< FITR] ||/<>/> İSRAF |
ile/değil/yerine/><
ORUÇ
( "Kaptırıp koyvermek." İLE/DEĞİL/YERİNE Kendini tutmak. )
- İFTİDA'[Ar. < FİDYE] ile İFTİDÂH/İFTİZÂH[Ar. < FADÂHAT/FAZÂHAT]
( Fidye vererek kölelikten kurtulma. İLE Kırma, kırıp ufalama. | Rezil/maskara olma. )
- İFTİRA ile/ve/||/<> ÇAMUR ATMAK
- İFTİRA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İDDİA
- [ne yazık ki]
!İFTİRA ile !İFK
( Birine, aslı olmayan bir suç yükleme. İLE Bir suçu, birine yükleme. )
- İFTİRA ile/ve KARALAMA/KARAMA/KARA ÇALMAK/KARA SÜRMEK
( !TAKVÎL[çoğ. TAKVÎLÂT], İSNÂD[çoğ. İSNÂDÂT] ile/ve ... )
- İFTİRA ile/ve/değil/||/<> YANLIŞ ANLAŞILMA
- İĞBİRAR[Ar.] değil/yerine/= GÜCENME
- İĞRETİ" ile/değil EĞRETİ/İĞRENÇ
- İĞTİLÂ[Ar.] ile İĞTİLÂL[Ar.] ile İHTİLÂL[Ar. < HALEL, çoğ. İHTİLÂLÂT]
( Hızlı, çabuk yürüme. İLE İçme. | Giysiyi, üst üste giyme. | Hayvanın, çok susaması. İLE Bozukluk, bozulma, karışıklık, düzensizlik. | Bir devletin siyasi, toplumsal ve iktisadi yapısını ya da yönetim düzenini değiştirmek amacıyla tüze kurallarına ve yasalara uymaksızın güç kullanarak yapılan geniş halk devimi. )
- İHANET ETMEK değil/yerine/= SATKINLIK ETMEK
- [ne yazık ki]
İHÂNET ile/ve/değil CEHÂLET
( Kimse, kimseye ihanet edemez. Ancak kendi, kendine eder. )
- İHÂNET ile/ve/<> GÜNAH
- İHÂNET ile/değil MUHÂLEFET
- İHÂNET değil/yerine/>< SADÂKAT
( Sözler verilir, sözler unutulur; gün gelir, ihânet eden, sadâkat ister. )
- İHÂNET değil/yerine/>< SEVGİ
( İhânet, sevgiyi öldürür. )
( KÂBİL >< HÂBİL )
- İHBAR ile/ve İTİRAF
( DENUNCIATION vs./and CONFESSION )
- İHLÂS ve/<> EYLEM
( İhlâs, bir eylemi, o eylemin özüne özgü kılmaktır. )
- İHLÂS ve/||/<> SEKÎNE
- İHMAL/İHMALKÂRLIK değil/yerine/= SAVSAMA/SAVSAKLAMA/SAVSAKLIK/BOŞLAMA
- [ne yazık ki]
İHMAL ile/ve/||/<>/> İHLÂL
- İHMÂL ve/||/<>/> İHTİMÂL/OLASILIK (ARTIŞI)
- [ne yazık ki]
İHMAL ile/ve/<> İŞGÜZARLIK
- İHMAL ile/ve/değil/>/< OLASI KAST
- İHMAL değil/yerine/= SAVSAKLAMA/SAVSAMA
- İHMÂLÎ ile/ve/<> İCRÂÎ
- İHSÂN ile/ve/||/<>/< İSÂR
( Fazlasıyla vermek. İLE/VE/||/<>/< Kendi muhtaçken vermek. )
- İHTÂR[Ar.] değil/yerine/= UYARI/UYARMA
- İHTİBÂRSIZ İHTİYÂR ile/değil/yerine İHTİYÂR
( Deneyimsiz/ihtibarsız ihtiyâr, ne doğru, ne de sağlıklı olur. )
- İHTİFÂL[Ar.] ile İNFİÂL[Ar. < Fİ'L | çoğ. İNFİÂLÂT]
( Büyük kalabalıkla yapılan anma töreni. İLE Gücenme, darılma. )
- İHTİKÂR ile İHTİLAS
( Vurgunculuk, vurgun. İLE Aşırma, para aşırma, aşırtı. )
- İHTİLAÇ ile İHTİYAÇ
( Çırpınma. İLE Gereksinim. )
- İHTİLÂF ile HİLÂF
( Köke ilişkin. İLE Basit bir konuya ilişkin. )
( Delillendirilen. Müdellel. İLE Delillendirilmeyen. Gayr-ı müdellel. )
( Kişiler arasında. İLE Yöntem(usûl) ve ilkelerde. )
( Olabilir. İLE Olmamalı. )
- İHTİLÂF yerine İTTİFAK
- İHTİLÂF ile TEFRİKA
- İHTİLÂL ile/değil/yerine İNKILÂP
- İHTİMAM[Ar. < HEMM] ile/ve/||/<>/>/< İTİBAR[Ar.]
- İHTİMAM[< HEMM] ile/ve/||/<> İTİNÂ[< UNİYY]
( Dikkatle, çabayla çalışma, özenle iş görme. İLE Çok dikkat etme. )
- İHTİMÂM[Ar. < HEMM] (GÖSTERMEK) değil/yerine/= ÖZEN (GÖSTERMEK)
- İHTİRÂS[< HIRS] ile/ve/değil/yerine İŞTİYÂK[< ŞEVK]
( Gövdeye/fiziğe yönelik. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Aşkınlığa yönelik. )
- İHTİRAS ile/ve/> YABANCILAŞMA
- İHTİYÂR SAHİBİ (OLMAK/OLAN) ile/ve/<>/|| TASARRUF SAHİBİ (OLMAK/OLAN)
- İHTİYÂR ve/||/<> EDEBİ KORUMA/MUHAFAZA, SÜRDÜRME
- İHTİYÂR ve/||/<>/> İFFET
- İHTİYÂR[Ar.] ile/ve/||/<> İSTİMSÂK[Ar.]
( "Hayır!" deme bilgisi/becerisi, isteği. İLE/VE/||/<> Kendini/nefsini tutma. )
- İHTİYÂR ile/ve/||/<> ÖLÇÜLÜLÜK ile/ve/||/<> EMEK
( Kişiler arasında bu üçü dışında hiçbir ayrım yapamayız, yapmamak gerekir. )
- İHTİYÂR ile/ve/||/<>/> SABIR
- İHTİYÂR ile/ve/||/<>/>/< TAKDİR
- İHTİYÂR-LAMA ve/> GENÇLEŞME
( İhtiyarlayan, yani ne yapmayacaklarını bilen kişi, gençleşmeye de başlar. )
- İHTİYÂRLAR HEYETİ değil İHTİYÂR HEYETİ
( İhtiyâr, "yaşlı" demek değil "ne yapmayabileceğini bilen" demektir. )
- İHTİYAT KAYDI İLE değil/yerine/= SAKINARAK/SAKINILARAK
- İHTİYÂT ile/ve/||/<>/< İHTİYÂR
- İHTİYÂT[Ar.] ile İTİYAT[Ar.]
( İleriyi düşünürek/görerek davranma. | Sakınma. | Yedek. İLE Alışkanlık, huy. )
- İHTİYATEN ile İHTİYATÎ
( Her duruma, her olasılığa karşı, ileriyi düşünerek. İLE İlerisi düşünülerek yapılan. )
- İHTİYATÎ TEDBİR değil/yerine/= SAKINTIL ÖNLEM
- İHTİYAT/Î[Ar.] değil/yerine/= SAKINTI/L
- İHTİYAT/LI[Ar.] değil/yerine/= SAKINMA/SAKINGAN
( Herhangi bir korku ya da düşünce ile bir şeyi yapmaktan uzak uzak durmak, içtinap etmek. | Olabileceği düşünülen kötülüklere karşı önlemler almak. | Korumak, esirgemek, gözetmek. )
- II. MAHMUT ve/||/<>/> ABDÜLAZİZ ve/||/<>/> FEYZİ PAŞA/FEYZULLAH İZMİDÎ
( )
- İKAL ile/ve/||/<> AKIL
( İçten. İLE/VE/||/<> Dıştan. )
- İKÂMET/İZAZ ile/ve/değil/yerine/<> KONUK AĞIRLAMA
- İKİ) AYAK > (İKİ) EL ile/ve/||/<>/> İFFET[Ar. < ŞEHVET] ile/ve/||/<>/> ŞECAAT[Ar. < ÖFKE]
( ... İLE/VE/<>/> Kendini (")savunur/korur("). İLE/VE/<>/> Haksızlığa gösterilen öfke. [Hakk'ı savunur/korur.] )
( ... İLE/VE/<>/> Temizlik. | Namus. İLE/VE/<>/> Yiğitlik, yüreklilik, koçaklık. )
- İKİ AYRI ŞEYİN BULUŞMASI ile/ve/değil VAROLANIN ALGILANMASI
- İKİ (EN BÜYÜK) "ENGEL"/TEHDİT ile/ve/||/<> İKİ (EN BÜYÜK) "ENGEL"/TEHDİT
( Önce, Kadın; Sonra, Ölüm. İLE/VE/||/<> Önce, Kadın; Sonra, Ölüm. )
( Erkek için. İLE/VE/||/<> Kadın için. )
- İKİ KİŞİ ARASINDAKİ İLİŞKİYE/İLETİŞİME:
[ne yazık ki]
| "BEL ALTI/NDAN" "BAKAN/YAKLAŞAN" ile/ve/||/<> "KARINDAN" "BAKAN/YAKLAŞAN" ile/ve/||/<> "ZİHİN/DEN" "BAKAN/YAKLAŞAN" |
ile/değil/yerine/><
KALP/TEN BAKAN/YAKLAŞAN
( [ne yazık ki]
| "Eşeysel/cinsel ilişki ("olarak") görür." İLE/VE/||/<> "Çıkar ilişkisi ("olarak") görür." İLE/VE/||/<> "İdeolojik ilişki ("olarak") görür." |
İLE/DEĞİL/YERİNE/><
Yalnızca/koşulsuz, ilişki görür. / Yalnızca/koşulsuz, saygı ve sevgi ilişkisi görür. )
- İKİ KİŞİ ARASINDAKİ İYİLİK KURALLARI:
BİRİNİN ve/||/<> ÖTEKİNİN
( Verdiğini, hemen unutması. VE/||/<> Aldığını, hiç unutmaması. )
- 2 KİŞİ OLARAK KONUŞMAK/KONUŞULAN ile 3 VE ÜZERİ KİŞİNİN BULUNDUĞU ORTAMDA KONUŞMAK/KONUŞULAN
- [ne yazık ki]
İKİ YANLIŞ!:
SUSULACAK YERDE, KONUŞMAK ve/||/<> KONUŞULACAK YERDE, SUSMAK
- İKİ YIL ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ALTMIŞ YIL
( Konuşabilmek için gerekli zaman. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Susabilmek ve susabilmeyi anlayabilmek için geçen [ya da bu kadar uzun sürmeyebilecek] zaman. )
- İKİLEM ile İKİLEME ile İKİLİ ile İKİRCİK
( DILEMMA/CONFLICT vs. DUPLICATE/DOUBLING vs. DOUBLE/DUAL/BINARY/BILATERAL vs. HESITATION/INCERTITUDE )
- İKİLEM ile/ve/||/<> İKİRCİK
( DILEMMA vs. HESITATION )
- İKİLİK/İKİLEM ile ÇELİŞKİ
( İkiliğin geçerli olmadığı âlemde her şey tamam, kendi kendinin kanıtı, anlamı ve amacıdır. )
( DICHOTOMY/DUALITY vs. CONTRADICTION
In the realm of non-duality everything is complete, its own proof, meaning and purpose. )
- İKİNCİ/L EL(LER)DEN ÖĞRENMEK ve/||/=/<>/> ÖĞRENMEMEK
- İKİNCİL KAYNAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BİRİNCİL KAYNAKLAR
- İKİNCİL KAYNAKLARLA:
ÇÖZÜMLEME değil/yerine BETİMLEME
( İkincil kaynaklarla, belki betimleyici(tasvirî) çalışmalar yapılabilir fakat çözümleyici(tahlilî) çalışmalar yapılamaz! )
- İKİRCİK/TEREDDÜT[Ar. < REDD] ile TEMKÎN[Ar. < MEKÂNET]
( Kararsızlık. İLE Yerleşme, yer tutma, mekânlanma.| Ağırbaşlılık. | İhtiyat, tedbir. | Televvünden kurtulup huzur ve sükûna mazhar olmuş kişi, kendini yalnızca Hakk yoluna adamış olan kişi. )
- İKİRCİK ile/ve/||/<> ÇATIŞMA
- İKİRCİK ile ÇEKİNCE
( HESITATION vs. DRAWBACK/AVOID )
- İKİRCİK ile İKİRİM
( TEREDDÜT ile/ve KARARSIZLIK )
( HESITATION vs./and INDECISION )
- İKİRCİK ile/ve TARTIŞMA
- İKİRCİK(TEREDDÜT) ile/değil DÜŞÜNÜYOR OLMAK
- İKİYÜZLÜLÜK ile/ve/>/değil/yerine GÖSTERİŞ BUDALALIĞI
- İKİYÜZLÜLÜK ile/değil İRFÂN
- İKİYÜZLÜ/LÜK ile/ve/değil/||/<>/>/< KORKAK/LIK
- İKRÂM[< KEREM | çoğ. İKRÂMÂT] ve/||/<>/>/< İNÂM[< NİMET | çoğ. İNÂMÂT]
( Saygı gösterme, hürmet. | Ağırlama. | Bir şeyi, armağan olarak verme. | Hesap dışı yapılan indirim. VE/||/<>/>/< İyilik etme, nimet verme. | Yeniçerilerin aylıklarına yapılan zam. )
- İKRAM ile/ve İNFÂK
( Birey. İLE/VE Aydın. )
- İKRAR ile/ve/||/<> İTİRAF
- İKRAR ve TEKRİS
- İKTİBÂS[Ar.] ile/ve/<> İKRAZ[Ar.]
( Ödünç alma. | Alıntı. İLE/VE/<> Borç ya da ödünç verme. )
- İKTİBÂS[Ar.] ile/ve/<> İSTİKRAZ[Ar.]
( Ödünç alma. | Alıntı. İLE/VE/<> Ödünç alma, borçlanma. )
- İKTİBÂS ile İSTİMLÂK[< MİLK]
( Ödünç alma. | Bir sözcüğü, tümceyi ya da bunların anlamlarını, olduğu gibi alma/aktarma. İLE Bir yeri satın alma, mülk alma. | Kamulaştırma. Devletin, genelin yararına olarak bir şeyi sahibinden satın alması. )
- İKTİBÂS ile/değil/yerine TAHSİL
- İKTİBÂS ile/ve/<> TAKLİT
- İKTİDÂR ile/ve İHTİYÂR
- İKTİDAR değil/yerine İTİBAR
- İKTİDAR ile/ve/||/<>/> KAVGA
- İKTİDARDA KALMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İTİBARDA KALMAK
- İKTİFÂ' (ETMEK) ile/ve/<> KÂFÎ
( İkisi de, [< KİFÂYET] kökünden gelmektedir. )
- İKTİZÂ[Ar. < KAZÂ] ile/ve/<> İKTİFÂ[Ar. < KİFÂYET]
( Gerekli olma, gerekme. İLE/VE/<> Yetinme. | Kanma. )
- İLÂÇ[Ar.] ile/ve/<> İNANÇ
( Bir yere kadar. İLE/VE/<> Her yere kadar. )
- İLCAM[Ar.] değil/yerine/= GEMLEMEK, DİZGİNLEMEK
- ... İLE SINIRLI OLDUĞUNU:
DİLE GETİRMEK ile/ve/||/<> ANIMSATMAK
- ... İLE BAŞ ETMEK ile MÜCADELE ETMEK
- İLERİ GİDEBİLMEK ve/||/<>/< GERİ GİDEBİLMEK
- İLERİ GİTME! ve/||/<> GERİDE KALMA!
( [vururlar] Başına. VE/||/<> Kıçına. )
- İLERİCİ/LİK ile/ve/<> GENİŞ BAKIŞLI/LIK
- İLERİDE OLUR" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ŞİMDİ YAPARSA/M OLUR
- İLERLEME:
HIZLI ile/ve/değil/yerine UZAK
( Yalnız. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Birlikte/beraber. )
( Hızlı ilerlemek/gitmek istiyorsan, yalnız git; uzağa gitmek istiyorsan, beraber! )
- İLERLEME ile ÇOĞALMA
- İLERLEMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SÜRDÜRMEK
- İLERLEME/TERAKKİ ve/||/<>/< TAKLİT
( Taklit, ilerlemenin/terakkinin motorudur. )
- İLERLEYİCİ/LİK ile/ve/||/<> YENİLİKÇİ/LİK
- İLETİŞİM TÜRLERİ:
KİTLE İLETİŞİMİ ile/ve/değil/||/<>/< ÖRGÜTSEL DÜZEY ile/ve/değil/||/<>/< ÖBEKLERARASI DÜZEY ile/ve/değil/||/<>/< KİŞİLERARASI DÜZEY ile/ve/değil/||/<>/< KİŞİSEL DÜZEY
- [ne yazık ki]
İLETİŞİMSİZLİK:
"ANLAMSIZ KIRGINLIKLAR" ve/||/<> "BEKLENTİ" ve/||/<> "ZAMAN KAYBI"
- İLETKEN ile/değil/yerine/||/></< YALITKAN
( Elektrik akımını kolayca geçiren nesne. İLE/DEĞİL/YERİNE/||/>< Elektrik akımını geçirmeyen nesne. )
- İLGİ (ALANI) ile/ve/||/<>/> ETKİ (ALANI)
- İLGİ ve/> (DÜZGÜN) UYGULAMA
( İlgi bir kez uyandığında, düzgün uygulama onu izler. )
- İLGİLENDİRMEK ile/ve/||/<> IRGALAMAK
- İLGİLİ ile/ve/<> İSTEKLİ
- İLİM ile/ve/=/||/<>/> AMEL
( Kim ilmiyle amel ederse, Allah da onu bilmediği ilimlere varis kılar. )
( [Nedenini] Temellendirerek ve gerekçelendirerek ortaya koyuş. İLE/VE/=/||/<>/> [Nedenlerini] Göstermeden anlatmak. )
( Hakikati verir. İLE/VE/=/||/<>/> Hayrı verir. )
- İLİM ile/ve/||/<>/< DURUM/HÂL
( Önce durum/hâl gerek... Neylesin, ilim. )
- İLİM ile/ve/<> HİZMET
( Kibirlendir(ebil)ir. İLE/VE/<> Erdir(ebil)ir. )
( Bilen, bilmeyenin hizmetçisi değilse hainliktir. )
- İLİM-İRFAN ve FİKİR-FELSEFE ve GÜZEL SANATLAR
- ILIMLI ile/ve DENGELİ
- ILIMLILIK = TEMPERANCE[İng.] = TEMPÉRANCE[Fr.] = MÄßIGHEIT[Alm.] = TEMPERANTIA[Lat.]
- İLİŞKİ:
"BAŞLAMIŞ OLAN" değilse/olmadıkça "BİTMİŞ/BİTECEK OLAN" (DA OL(A)MAZ)
- İLİŞKİ:
EMEK ile/ve/değil/||/<>/< ÖZEN
- İLİŞKİ:
HAFTADA 3/4 GÜN ve/||/<> 3'ER SAAT
- İLİŞKİ:
MESAFELİ ile/ya da/||/<> YÜZEYSEL
- İLİŞKİ ile/ve/değil BİRLİKTELİK
( [not] RELATION vs./and/but TO BE IN COMPANY )
- İLİŞKİ ile/ve/<> HİZMET/EYLEM
- İLİŞKİ ile/değil İLİŞKİ DIŞI İLİŞKİ
- İLİŞKİ ile/ve/> SÜREKLİ İLİŞKİ
- İLİŞKİDE/EVLİLİKTE:
İKİ KİŞİNİN "BİR KİŞİ OLMASI" (VE BEKLENTİSİ) ile/değil/yerine/>< BİR KİŞİNİN İKİ KİŞİ OLABİLMESİ
- İLİŞKİLENDİRMEK ile/ve/değil/yerine/<>/> AN'A GETİRMEK
- İLİŞKİLERDE:
DEVRİLMEK değil/yerine EVRİLMEK
- İLİŞKİLERDE:
"GÜVENİLİRLİK" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< "ELDE TUTULABİLİRLİK/TUTULAMAZLIK"
- İLİŞKİLERDE:
"KAÇMAK/KOVALAMAK" ile/yerine ADAM/KENDİN OLMAK
- İLİŞKİLERİ:
BİTİRMEK ile/değil/yerine DONDURMAK
- İLİŞKİLERİN:
AÇIK ANLAMLARI ile/ve/||/<> ÖRTÜK ANLAMLARI
- [ne yazık ki]
İLİŞKİLERİN/EVLİLİKLERİN BİTİŞİ:
AŞKIN BİTMESİNDEN ile/ve/||/<>/< ARKADAŞLIĞIN OLMAMASINDAN
- İLİŞKİNİN/TOPLUMUN:
KAYNAŞMASI ile/ve/||/<>/> YAŞAMASI ile/ve/||/<>/> SÜRDÜRÜLMESİ
( Sevgiyle. İLE/VE/||/<>/> Adâletle. İLE/VE/||/<>/> Dürüst çalışmayla. )
- İLİŞKİYE GİRMEK ile/ve/||/<> İLİŞKİDE BULUNMAK
- İLİŞKİYİ:
YÜRÜYÜŞ GİBİ SÜRDÜRMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> DANS GİBİ SÜRDÜRMEK
- İLK BÜYÜK KAYIP
- İLK DÜĞME ile/ve/||/<>/> SONRAKİ DÜĞMELER
( İlk ilikleme yanlışsa gerisi de yanlış olacaktır. )
- İLK KAR, YENMEZ!
( DO NOT EAT THE FIRST SNOW! )
- İLK KORKU[PRIMAL FEAR] ile/ve/||/<>/> UNBREAKABLE ile/ve/||/<>/> SPLIT ile/ve/||/<>/> GLASS
( Dört filmi de sırasıyla izlemenizi salık veririz... )
( |
)
- İLK:
ÖZÜR DİLEYEN ve/<>/|| AFFEDEN ve/<>/|| UNUTAN
( En cesurdur. VE/<>/|| En güçlüdür. VE/<>/|| En mutludur. )
- İLKE ile/ve/||/<> ERDEM
- İLKE ile/ve/<> KİŞİ/İNSAN
( Bazen, bir ilke için herkesten, bazen bir kişi/insan için tüm ilkeler(imiz)den vazgeçebiliriz/vazgeçebilmeliyiz! )
- İLKE = MEBDE, UMDE = PRINCIPLE[İng.] = PRINCIPE[Fr.] = PRINZIP, GRUNDSATZ[Alm.] = PRINCIPIUM[Lat.] = ARKHE[Yun.] = PRINCIPIO[İsp.]
- İLKEL ile/ve/değil/||/<> BİRİNCİL
( [not] PRIMITIVE vs./and/||/<>/but PRIMARY )
- İLKELER ile/ve/değil/||/<> İLKESELLİK
( Değişebilir/değiştirilebilir, geliştirilebilir, yok edilebilir. İLE/VE/DEĞİL/||/<> Aşılamaz, geçilemez, ertelenemez, göz ardı edilemez, askıya alınamaz, kenara konulamaz. )
- İLKE/LER ile/ve/||/<>/>< KOŞUL/LAR
( İlkeler, koşullara göre oluşmazlar ve belirlenemezler! )
- İLKELERİM ile/değil/yerine İLKELER (VE İLKESELLİK)
- İLKELERİN:
VAROLMA SORUNSALI ile/ve İŞLEVSELLİĞİ ile/ve DEĞİŞİMİ ile/ve OLMAMASI ile/ve BİRLİĞİ ile/ve İNKÂRI
- İLKEL/LİK değil/yerine/>< İLKELİ/LİK
( Kişiyi ayakta tutan, iskelet ve kas sistemi değil ilkeliliğidir. )
( )
( İlkel olmak istemiyorsak ilkeli olmak durumundayız. )
- İLKELLİK ile/ve/değil/yerine/||/=/<>/></> UYGARLIK
- İLKESEL/İLKEYİ DÜŞÜNMEK/KONUŞMAK ile/ve İLKEYLE DÜŞÜNMEK/KONUŞMAK
( Anlayışı konuşmak, aklı anlamak. İLE/VE Şeyi, olayı anlamak. )
( Varlıksal. İLE/VE Varoluşsal. )
- İLKESELLİK ve/||/<>/< ZORUNLULUK
- İLKLER ve/<>/> İZLER
- İLMİHAL =/< İLM-İ HÂL
- İLMİNE, İRFÂN (İSTEYEN/ARAYAN) ile/ve DERDİNE, DERMÂN (İSTEYEN/ARAYAN)
- İLTİFAT DEĞİL!:
[ya] KİNÂYE ile/değil/ya da GERÇEK
- İLTİFAT[Ar. < LÜTÛF[çoğ.] < LÂTİF(< L-T-F)(< LETÂFET)] ile/ve/||/<> TALTİF[Ar. < LÜTÛF < T-L-F]
( Sözel ya da duygusal bir övgü ve ilgi gösterme biçimi. | Birine güler yüz gösterme, hatırını sorma, tatlı davranma. | İlgi gösterme, rağbet etme. | Söz söylerken, daha çok etki sağlamak için beklenmedik bir anda sözü, konu ile çok yakından ilgili birine ya da bir şeye yöneltme. | Yüzünü çevirerek bakma. İLE/VE/||/<> Daha çok, somut bir ödül ya da onurlandırma anlamı taşır. | Birini ödüllendirmek, takdir etmek. Birine lütûf ve ikramda bulunmak. | Yumuşatma, güzelleştirme. | | İyi ve güzel davranarak gönül almak. | Birini nişan, madalya, aylık artırma vb. şeylerle ödüllendirme. )
( Kişiye/kişilere, (beklentisiz/karşılık beklemeksizin ve incelerek) gülümsemek/tebessüm, yüz/bakış, dans, müzik, ses, şiir, ince sözcük, selen/sedâ ve/ya da soluk/nefes(konuşma/yanıt) ikram etmek... )
- İLTİFAT ve/+/||/<>/> CESÂRET VERMEK
- İLTİFAT ile HAKARET
- İLTİFAT[Ar. < İLTAFAT] değil/yerine/= İLGİKAYRI(/DÖNMEK/İLGİLENMEK/YÖNELMEK)
- İLTİFAT ile/ve/||/<>/>/< İTİBAR
- İLTİFAT ile/ve KİNÂYE
- İLTİFAT ile/ve ONAY
- İLTİFAT ile/ve/değil/yerine/<> ŞÜKRAN
- İLTİMAS ile İLTİZAM
( Haksız yere, yasa ve kurallara uymaksızın kayırma, arka çıkma. | Birine, herhangi bir konuda öncelik ve ayrıcalık tanıma. İLE Kayırma, bir tarafı tutma. | Gerekli bulma. | Kesenek. )
- İLTİMAS[Ar.] değil/yerine/= KAYIRMA/KAYIRIŞ
- İLTİMAS ile ŞEFAAT ile İSAR ile TAFDİL[< FADL]
( Haksız yere, yasa ve kurallara uymaksızın kayırma, arka çıkma. | Birine herhangi bir konuda öncelik ve ayrıcalık tanıma. İLE Birinin suçunun bağışlanması ya da dileğinin yerine getirilmesi için o kişiyle Tanrı arasında, peygamberin yaptığı aracılık. İLE İkram; bahşiş. | Cömertlikle verme. | Dökme, saçma, serpme. | Kişinin, kendi, gereksinim duymasına karşın bahşiş vermesi. | Seçme. İLE Birini, ötekilerden üstün tutma. | En üstünlük. )
- İLTİSÂK[Ar. < LÜSÛK] ile İRTİBÂT[Ar. < RABT]
( BİTİŞME, KAVUŞMA, YAPIŞMA, BİRLEŞME | İKİ ORGANIN BİRBİRİNE YAPIŞMASI )
- İLÜZYON değil/yerine GÖZBAĞI
- İLZÂM ile/ve/<> İCBÂR
- İMAJ ile/ve KARİZMA
( Sizin kendi hakkınızda taşıdığınız imaj, sahip olduğunuz en değişken şeydir. )
( Your self-image is the most changeful thing you have. )
- ÎMÂLE[< MEYL] ile MEYL
( Bir tarafa eğme, yatırma, meyl ettirme. | Ölçüye/vezne uydurmak için kısa heceyi, gereğinden fazla uzun okuma. İLE/< Gönül akışı, sevme. | Hareketin başlangıcı.[Eğilim değil!] )
- İMAM ile/ve/||/<>/> CEMAAT
( "Osurursa." İLE/VE/||/<>/> "Sıçar." )
- İMAM('ın yap(ma)tığı) ile CEMAAT('in yapma(ma)sı gerekenler)
( * İmam kunut okumazsa cemaat de okumaz. * İmam bayram namazlarındaki tekbirleri yapmazsa, cemaat de yapmaz. * İmam dört rekatlı namazın ikinci rekatinde oturmazsa cemaat de oturmaz. * İmam secde ayeti okuyup secde etmezse cemaat de etmez. * İmam secde-i sehiv etmezse cemaat de etmez. )
- İMAN ETTİM ve/||/<>/> TESLİM OLDUM
( AMENNA ve/||/<>/> ESLEMNA )
- İMAN ve/||/<> EF'AL ve/||/<> İTMİNÂN
- İMAN ile "MANYAKLIK"
- İMAN ve/||/<>/> ÖZGÜRLÜK
( Etkileşim durumunda olduğumuz ne varsa/oluyorsa, onlardan emin olduğumuz/olabildiğimiz oranda özgürüzdür/özgürleşiriz.[İman, dinsel ya da dinin sınırları/tekeli altında bir kavram değil emin olmaktır.] )
- İMAN ve/||/<>/< ÖZGÜVEN
- İMAN ve/||/<> ÜMİT ve/||/<> ŞEFKÂT
- İMECE ile FASON(/FERLAKS SİSTEMİ-FRANSIZ/PUTTING-OUT SİSTEMİ)
- İMECE ve/||/<> KUBAŞMAK
( Kırsal topluluklarda köyün zorunlu ve isteğe bağlı işlerinin köylülerce eşit şartlarda emek birliğiyle gerçekleştirilmesi. | Çok sayıda kişinin toplanıp el birliğiyle birinin ya da bir topluluğun işini görmesi ve böylece işlerin sıra ile bitirilmesi. VE/||/<> İmece ile iş yapmak, yardımlaşmak. )
- İMRENMEK ile/ve/||/<>/> İÇ ÇEKMEK
- İMSAK ile İMSAK ile İMSAK
( Bir şeyden el çekerek, kendine hakim olma, perhiz. İLE Oruca başlama zamanı. İLE Cimrilik. )
- İMTİNÂ (ETMEK) ile/ve/||/<>/>/< İHTİYÂR (ETMEK)
- İMTİNA ETMEK değil/yerine/= KAÇINMAK/SAKINMAK/GERİ DURMAK
- İMTİNA ile/ve/||/<>/< HAYÂ
- İMTİNÂ ile/ve/||/<> İHTİYAT
( Feragat edip geri durma. İLE/VE/||/<> İleriyi düşünürek/görerek davranma. | Sakınma. | Yedek. )
- İMTİNA[Ar.] ile İMTİSAL[Ar. < MİSL]
( Kaçınma, sakınma, çekinme. İLE Gerekeni yapma. | Bir örneğe göre davranma, uyma, benzemeye çalışma. | Alınan buyruğa tümüyle uyma. [İNKIYÂD] )
- İMTİNÂ[Ar.] ile İSTİNKÂF[Ar.]
( Çekinme. İLE Çekinme, geri durma, sakınma. )
- İMTİNÂ değil/yerine/= KAÇINMA/SAKINMA/ÇEKİNME/GERİ DURMA
- İMTİZÂC[< MEZC] ile KARIŞABİLME | BİRBİRİNİ TUTMA, UYGUNLUK | UYUM SAĞLAMAK, İYİ GEÇİNME
- İN'ÂM[< Nİ'MET | çoğ. İN'ÂMÂT] ile NÎMET VERMEK, İYİLİK ETMEK
( NÎMET VERME, İYİLİK ETME )
- | "İNANAN" ile/ve/>< "KUŞKULANAN" |
değil/yerine/>
BAKMAYI BİLEN
( | "Mutludur." ile/ve/>< (")Bilgilidir.(") | DEĞİL/YERİNE Anlayandır. )
- [İNANÇ +] İLİM ile/ve/||/<> İRFAN ile/ve/||/<> HÜZÜN ile/ve/||/<> NEŞE ile/ve/||/<> [bunlar yoksa]
( Hikmet. İLE/VE/||/<> Rahmet. İLE/VE/||/<> Zarâfet. İLE/VE/||/<> Muhabbet. İLE/VE/||/<> Şiddet. )
- İNANÇ(İTİKAT) ile/ve/değil/yerine/<>/>< MÜŞÂHEDE
- [İNANÇ +]
KUŞKU ile/ve/||/<> CEHALET ile/ve/||/<> GAFLET ile/ve/||/<> HIRS ile/ve/||/<> KİBİR
( Nifak. İLE/VE/||/<> Taassub. İLE/VE/||/<> Gösteriş. İLE/VE/||/<> Fesad. İLE/VE/||/<> Zulüm. )
- İNANÇ ile/ve/değil/yerine "BAKIŞ/GÖRÜŞ"
- İNANÇ ile/ve/değil/||/<> DAVRANIŞ
( Seni, daha iyi bir insan yapan, "inançların" değil davranışlarındır. )
- İNANÇ ile/değil/yerine İLKE
- İNANÇ" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İNSANLIK
( Sadece kişiyi ilgilendiriyor. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Herkesi ilgilendiriyor. )
( )
- İNANÇ ile/ve/değil/yerine/<>/>/< İTİBAR
- İNANDIĞI NOKTAYA ÇEKMEK İÇİN SORMAK ile SADECE SORU OLARAK SORU SORMAK
( Saptırma/çarpıtma. İLE Gerçeğe/doğruya olan bağlılıkla. )
( Kötü niyetli ya da bilgisizce. İLE Doğruyu bulmaya yönelik. )
- İNANILMAZ BİR ŞEY/İŞ YAPMAMIZ ile/değil/yerine YAPTIĞIMIZ ŞEYİ/İŞİ, İNANILMAZ BİR BİÇİMDE YAPMAMIZ
- İNANIR ile/ve/<> ÖFKELİ İNANIR
- İNANMA ile/ve/değil/||/<>/>/< BIKMA
- İNANMA +/+/+ BİLME +/+/+ DÜŞÜNME +/+/+ GÜZELLİK
( Din. + Bilim. + Felsefe. + Estetik. )
- İNANMADAN AİT OLMAK" ile/değil AİT OLMADAN İNANMAK
( [not] "BELONG WITHOUT BELIEVE" vs./but BELIEVE WITHOUT BELONG )
- İNANMAK ile/değil/yerine KABUL ETME(ME)K
- İNANMAKLA değil İNANARAK
- İNANMA/MA ile/ve/||/<> İTİBAR/SIZ
- İNAT (ETMEK/EDEN) ile/ve/değil/yerine/<> DİRENÇ/İHTİYÂR[< HAYIR] (GÖSTERMEK/GÖSTEREN)
- İNAT ETMEK ile/ve/||/<> PES ETMEMEK ile/ve/||/<> VAZGEÇMEMEK
- İNAT ile/ve CEHALET
- İNAT değil/yerine/>< İNCELİK
( İnat gördüğümüzde, ince/lâtif olalım.
[Keskin kılıç, yumuşak ipliği kesmez.] )
- İNAT değil/yerine/>< İNSAF
- İNAT yerine İRÂDE
- İNAT ile/ve ÜSTÜNE GİTMEK
- İNATÇI ile HARIN
( ... İLE Bir şeyden huylanıp yürümeyen, geri geri giden hayvan. | [mecaz] Hain, huysuz. | [mecaz] Obur. )
- İNÂYET ile/ve/||/<> İHTİRÂ[çoğ. MUHTERİAT]
( Dikkat, çaba, özenme. | İyilik, ihsan, lütûf. İLE Benzeri görülmemiş bir şey yaratma, vucuda getirme/getirilme. )
- İNCE "ELEYİP" SIK DOKUMAK değil İNCE EĞİRİP SIK DOKUMAK
- İNCELİK ile/ve/||/<> DOĞRULUK ile/ve/||/<> GÜZELLİK
( Belde değil dilde. İLE/VE/||/<> Sözde değil özde. İLE/VE/||/<> Yüzde değil yürekte. )
- KIRILMA('DA):
İNCELİK('TEN) ile/değil/<> KALINLIK('TAN)
( Her şey. İLE/<>/DEĞİL İnsan. )
- İNCELTME (SİMGESİ) ile/ve/||/<>/< İNCELİK
( İzlemek için burayı tıklayınız... )
- İNCİNMEK ve/||/<>/> GELİŞMEK
- İNCİNMEMEK ve/||/<>/< AFFETMEK
- İNCİTME! ve/||/<>/> İNCİNME!
( Hz. Musa. VE/||/<>/> Hz. İsa. )
( İlk dersimiz. VE/||/<>/> Son dersimiz. )
- İNCİTMEMEK ile/ve/||/<>/> İNCİNMEMEK
( Dilin susturulmasıyla. İLE/VE/||/<>/> Zihin ve kalbin susmasıyla. )