thumb

(SİGORTA SÖZCÜKLER/KAVRAMLAR/DURUMLAR)
(INSURANCE WORDS/CONCEPTS/SITUATIONS)

NE YAZIK Kİ

BU DA VAR'da

KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!

(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)



EN SON YAPILMIŞ OLAN EKLEMELER
[ 06 Mayıs - 01 Temmuz 2025 arasında... ]

[01 Temmuz 2025]
Bugün itibariyle yapılmış olan eklemeler aşağıdaki gibidir.
[ 06 Mayıs - 01 Temmuz 2025 arasında... ]
( 54 yeni ekleme, 0 katkı(bilgi/açıklama) )

- YALANCI ile/ve/değil/||/<>/< YABANCI
[Eklenme Tarih ve Saati: 29 June | 17:43 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/75475(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- EVLENMEK ile/ve/değil/||/<>/< KATLANMAK
[Eklenme Tarih ve Saati: 22 June | 20:57 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/75473(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

(

)

- MANTAR(/LAMAK)" ile/değil/yerine/>< KANTAR/TERAZİ (ÖLÇÜ/T)
[Eklenme Tarih ve Saati: 21 June | 21:38 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/75471(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- [ne yazık ki]
SAVAŞ:
TANIMADIKLARIMIZLA
ile/ve/||/<>/< TANIDIKLARIMIZLA ile/ve/||/<>/< KENDİNLE
[Eklenme Tarih ve Saati: 18 June | 14:20 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/75469(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- İTİRAF ile/değil İFTİRA
[Eklenme Tarih ve Saati: 17 June | 20:46 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/75467(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- KAÇAN/LAR ile/ve/değil/yerine/>< KALAN/LAR
[Eklenme Tarih ve Saati: 17 June | 20:46 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/75456(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- KORKAK/LAR ile/ve/değil/yerine KAÇAN/LAR
[Eklenme Tarih ve Saati: 17 June | 20:46 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/75455(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- DRUGLAMAK" ile/değil/yerine DURAKLAMAK
[Eklenme Tarih ve Saati: 17 June | 20:46 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/75451(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- ZEKÂ ile/ve/değil CESARET
[Eklenme Tarih ve Saati: 17 June | 20:46 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/75447(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- SARKINTILIK ile/değil İLTİFAT
[Eklenme Tarih ve Saati: 17 June | 20:46 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/75438(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- DEMİRDEN KORKAN, TRENE BİNMESİN/BİNMEZ ile ALIŞMAMIŞ GÖTTE, DON DURMAZ
[Eklenme Tarih ve Saati: 17 June | 20:46 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/75426(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- BAZI KİŞİLER
[ÖTEKİNE SAYGI GÖSTEREN]:
[ne yazık ki]
YER/YAŞAR ve YEDİRMEZ/YAŞATMAZ | YEMEZ/YAŞAMAZ ve YEDİRMEZ/YAŞATMAZ
ile/ve/değil/yerine/||/>< YER/YAŞAR ve YEDİRİR/YAŞATIR ile/ve/değil/yerine/||/>< YEMEZ/YAŞAMAZ ve YEDİRİR/YAŞATIR
[Eklenme Tarih ve Saati: 06 June | 15:35 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71950(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- AKINTI ile/ve/||/<>/> TAKINTI
[Eklenme Tarih ve Saati: 06 June | 14:57 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71949(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- TEZYÎF[Ar. < ZEYF] ile/ve/||/<> İSTİHFAF[Ar.]
[Eklenme Tarih ve Saati: 06 June | 12:25 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71947(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

( Değersiz gösterme. | Alay etme. İLE/VE/||/<> Küçümseme, hor görme, tahkir. )

- TEZYÎF[Ar. < ZEYF] ile/ve/||/<> TAHKİR[Ar.]
[Eklenme Tarih ve Saati: 06 June | 12:21 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71946(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

( Değersiz gösterme. | Alay etme. İLE/VE/||/<> Aşağılama, onur kırma, onuruna dokunma. | Hakaret. )

- İNHİTÂT[Ar.] ile/||/<> İNZİLÂL[Ar. < ZELÎL]
[Eklenme Tarih ve Saati: 06 June | 12:16 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71945(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

( Son bulma, yıkılıp dağılma. | Güçten düşme, yaşlanma, inginlik. İLE Hor görme, aşağı tutma, aşağılama. )

- İSTİHFÂF[< HİFFET] ile/değil/yerine/>< İSTİ'FÂF[Ar. < İFFET]
[Eklenme Tarih ve Saati: 06 June | 12:09 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71944(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

( Küçümseme, hor görme, tahkir. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Haram ve çirkin şeylerden kaçınmak, kötülükten, günahtan kaçınmak, iffetli olmak. )

- BELİRSİZLİK ile/ve/||/<> ARADA KALMAK
[Eklenme Tarih ve Saati: 03 June | 12:45 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71942(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- BELİRSİZLİK/KARARSIZLIK ile/değil/yerine/>< "EN KÖTÜ KARAR/ZARAR"
[Eklenme Tarih ve Saati: 03 June | 12:26 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71941(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

( Alınacak/alınabilecek "en kötü karar" ya da "en büyük zarar" bile zihnin kaldıramayacağı/taşıyamayacağı belirsizlik ve kararsızlıktan çok daha iyidir. )

- YAPTI, YAPACAĞINI" "(YİNE)" ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<> BEN YAPMADIM/YAPMAMIŞIM, YAPABİLECEĞİMİ
[Eklenme Tarih ve Saati: 01 June | 22:55 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71940(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- BAŞKALARINI) SUÇLAYAN ile/||/<> KENDİNİ SUÇLAYAN | ile/||/<> KİMSEYİ SUÇLAMAYAN
[Eklenme Tarih ve Saati: 01 June | 22:55 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71935(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

( [Gidilecek yolu ...]
Çoktur. İLE/VE/||/<> Yarısı kalmıştır. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Çok azı kalmıştır. )

- ORTADAN KALDIRMAK ile/||/<> KÖKÜNÜ KAZIMAK
[Eklenme Tarih ve Saati: 01 June | 22:55 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71923(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- YAZIK ile/||/<> ZİYAN
[Eklenme Tarih ve Saati: 01 June | 22:55 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71919(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- ATMASYON ile/değil/yerine/||/<> UYDURMA
[Eklenme Tarih ve Saati: 01 June | 22:55 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71918(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- KAÇMAK ile/ve/||/<> ÇAMURA YATMAK
[Eklenme Tarih ve Saati: 01 June | 22:55 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71911(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- ÇAĞRIŞIM ile/ve/||/<>/> AKTARIM
[Eklenme Tarih ve Saati: 01 June | 22:55 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71909(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- YÜZSÜZ/LÜK ile/||/<> YÜZSÜZ/LÜK
[Eklenme Tarih ve Saati: 01 June | 22:55 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71906(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- HİSSETMEK ile/değil ÇAĞRIŞIM
[Eklenme Tarih ve Saati: 01 June | 22:55 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71905(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- GERÇEKLERDEN "UZAKLAŞMAK" ile/ve/||/<> "SIKINTILAR(IN)DAN KURTULMAK"
[Eklenme Tarih ve Saati: 01 June | 22:55 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71903(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

( Gerçeklerden uzaklaşmanın, sıkıntılar(ın)dan kurtaracağına inanmanın/beklemenin, güldürüden başka bir değeri yoktur. )

- AŞKTA:
DÜZLÜK
ile/ve/||/<> "DÜZLÜK"
[Eklenme Tarih ve Saati: 01 June | 22:55 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71900(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

( Düzlükte yaşanıyor. İLE/VE/||/<> Tek aşta. )

- CAN SIKMAK ile/||/<> KAFA ŞİŞİRMEK
[Eklenme Tarih ve Saati: 01 June | 22:55 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71895(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- KİRLİ PARA ile/||/<> KARA PARA
[Eklenme Tarih ve Saati: 01 June | 22:55 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71893(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

( Yasa dışı yollardan ya da insanlık suçlarıyla elde edilen. İLE/DEĞİL/||/<> Vergi kaçırarak elde edilen. )

- SKANDAL[FR. < SCANDALE] ile/||/<> KRİZ
[Eklenme Tarih ve Saati: 01 June | 22:55 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71890(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- KİŞİDEKİ KABALIK ile/ve/değil/||/<>/< ANLIKTAKİ/ZİHİNDEKİ KALABALIK
[Eklenme Tarih ve Saati: 01 June | 22:55 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71889(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- TAKILMAK ile/||/<> SARDIRMAK
[Eklenme Tarih ve Saati: 01 June | 22:55 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71885(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- SERPİLME ile/||/<> SAÇILMA
[Eklenme Tarih ve Saati: 01 June | 22:55 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71882(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- BOŞLAMAK ile/ve/||/<> BOŞVERMEK
[Eklenme Tarih ve Saati: 01 June | 22:55 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71863(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- YETERSİZ/LİK ile YANILTICI/LIK
[Eklenme Tarih ve Saati: 01 June | 22:55 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71859(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- KAPAN ile/değil/yerine TUZAK
[Eklenme Tarih ve Saati: 01 June | 22:55 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71858(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

( Nesne. İLE Kavram. )

- SİGARADA:<BR> YANGI ile/ve/||/<> DAMAR DARLIĞI ile/ve/||/<> KANSER
[Eklenme Tarih ve Saati: 01 June | 22:55 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71849(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- BİLGİSİZ/CAHİL:<BR> YA DUYMAZ ya da DİRENİR/DİRETİR
[Eklenme Tarih ve Saati: 01 June | 22:55 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71844(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- OYALANMA ile/ve/değil/||/<> OYUN
[Eklenme Tarih ve Saati: 01 June | 22:55 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71843(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- İNDİRGEMEK ile (İÇİNİ) BOŞALTMAK
[Eklenme Tarih ve Saati: 01 June | 22:55 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71838(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- İŞGAL ile İŞTİGAL
[Eklenme Tarih ve Saati: 01 June | 22:55 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71834(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- UYUŞUK/LUK ile/ve/||/<> SERSEM/LİK
[Eklenme Tarih ve Saati: 01 June | 22:55 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71831(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- UYUŞTURUCU ile/ve/degil/yerine/||/<>/>< UYARICI VE UYANDIRICI
[Eklenme Tarih ve Saati: 01 June | 22:55 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71830(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- MAVRA ile PALAVRA[İSP. < PALABRA]
[Eklenme Tarih ve Saati: 01 June | 22:55 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71827(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- İKİLİK ile İKİYÜZLÜLÜK
[Eklenme Tarih ve Saati: 01 June | 22:55 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71818(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- BİLİNEBİLİR OLDUĞU ZANNEDİLEN/İDDİA EDİLEN ile/değil/yerine BİLİNEBİLİR OLAN
[Eklenme Tarih ve Saati: 01 June | 22:55 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71791(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- UZAK?:<BR> MEMLEKET Mİ? ile/ve/||/<> YILDIZLAR MI? ile/ve/||/<> GENÇLİĞİM Mİ?
[Eklenme Tarih ve Saati: 01 June | 22:55 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71788(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- GEÇMEDİ" ile/ve/||/<>/> DUVARA TOSLAMIŞ O ZAMAN
[Eklenme Tarih ve Saati: 01 June | 22:55 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71786(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- EKSİK OLABİLİR ile/ve/||/<>/< ATLANABİLİR
[Eklenme Tarih ve Saati: 01 June | 22:55 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71782(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- MÜSEBBİHİ değil MÜSEBBİBİ
[Eklenme Tarih ve Saati: 01 June | 22:55 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71758(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- İNTİKAM ile/değil/yerine ADÂLET
[Eklenme Tarih ve Saati: 01 June | 22:55 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/71752(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]



Bugün[01 Temmuz 2025]
itibariyle 2047 başlık/FaRk ile birlikte,
2228 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.

(3/3)


- KABUL ile/ve/<> SIRADÜZEN/HİYERARŞİ


- KÂBUS[Ar.] değil/yerine/= KARADÜŞ/KARABASAN

( Sıkıntılı ve korkulu düş. | Birinin, içinde bulunduğu karmakarışık, sıkıntılı durum. | Acı, sıkıntı, korku veren olay. )


- KAÇAN/LAR ile/ve/değil/yerine/>< KALAN/LAR


- KAÇIRMAK ile "ISKALAMAK" ile "ES GEÇMEK"


- KAÇMAK ile/ve/||/<> ÇAMURA YATMAK


- KADIN ile/ve/||/<>/> MÜCEVHER ile/ve/||/<>/> ERKEK ile/ve/||/<>/> KADIN

( Birbirini tüketen döngü. )


- KADININ/ERKEĞİN ... değil KİŞİNİN YANLIŞLARI/YALANLARI([OLUMLU/OLUMSUZ] ÖZELLİKLERİ)

( "Erkeğin ya da kadının" olarak yanlış ve kötü/ye kullanılan (olumlu/olumsuz) "özellikler/i" ve genellemenin yanlışlığını taşı(t)mamak, farkındalık açısından öncelikli bir ayrımdır. )


- KADINLAR ve/ne yazık ki/||/<>/> ÖLDÜRÜLEN KADINLAR :( ((((((

( Anıt Sayaç :( (((((( )


- KAFANIN KARIŞMASI değil ZİHNİN BULANIKLAŞMASI


- KÂFİR ile GAFİL


- KAHR (OLMAK) ile/ve/||/<>/> MAHV (OLMAK)


- KAHVE ile/ve/||/<>/> KAHPE/KAHBE


- KAKAVAN = KENDİNİ BEĞENMİŞ, SEVİMSİZ, DÜŞÜNCESİZ, BİLGİSİZ, BUDALA


- KAL GELMESİ değil/yerine/>< KALK GELMESİ


- KALBURA ile/ve/||/<> KEVGİRE DÖNMEK/ÇEVİRMEK


- KALDIRIP DİKMEK ile/ve/||/<>/> YATIRIP SİKMEK


- [ne yazık ki]
KALİFORNİYA SENDROMU:
HAZCILIK ile/ve/+/||/<>/> BEN MERKEZCİLİK ile/ve/+/||/<>/> YALNIZLIK ile/ve/+/||/<>/> MUTSUZLUK


- KALP KIRMAK değil/yerine/>< ÖZÜR DİLEMEK

( Zulm eder. DEĞİL/YERİNE/>< Feth eder. )


- KALTABAN[Fars.] değil/yerine/= NAMUSSUZ | ŞARLATAN, YALANCI, HİLECİ


- KALTAK ile KALTAK

( ... İLE İffetsiz, namussuz kadın. )


- KAMARİLLA[İsp. < CAMARILLA ] ile AZMETTİRİCİ

( Bir büyük güç sahibini perde arkasından yöneten "kişi". İLE Suç işlemeye iten/yönlendiren/zorlayan "kişi". )


- KANDIRMA/CA ile/ve/değil ŞAŞIR(T)MA/CA ile/ve/değil YANILTMA/CA / YANILSAMA


- [ne yazık ki]
KANDIRMADA:
"APTAL/LIĞIMIZ" ile/ve/değil/||/<>/< "ONUN/ONLARIN" KARAKTERSİZ/LİĞİ

( Olmuyor. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Oluyor. )


- KANDIRMAK ile/değil/yerine İSTEDİKLERİNİ/BEKLEDİKLERİNİ VERMEK


- KANDIRMAK ile SANDIRMAK


- KANIN AKMASI ile/değil/yerine/>< MÜREKKEBİN AKMASI


- KAPAN ile/değil/yerine TUZAK

( Nesne. İLE Kavram. )


- KAPATMAK ile/ve/değil/yerine/ne yazık ki/||/>< ÜSTÜNÜ ÖRTMEK


- KAPILANMA ile/ve/||/<> SABİTLENME


- KAPİTALİZM:
MAL ÜRETİMİ ile/ve/değil/||/<>/< MÜŞTERİ ÜRETİMİ


- KAPİTALİZM ile/ve SAVAŞ


- [ne]
([ne yazık ki] [ya]) "KÂR" ne de/ya da İNKÂR


- KARA ile KARA

( Yeryüzünün denizle örtülü olmayan bölümü, toprak. İLE En koyu renk, siyah, ak, beyaz karşıtı. | Bu renkte olan. | Esmer. | Kötü, uğursuz, sıkıntılı. | Yüz kızartıcı durum, leke. | İftira. )


- KARABASAN ile/ve/değil/||/<>/< KAYGI


- KARAÇALI = ÇALIDİKENİ

( Hünnapgillerden, kurak yerlerde yetişen, çiçekleri altın sarısı renginde, dikenli bir bitki. | İki kişinin arasına girerek ilişkileri bozan kişi. )

( PALIURUS SPINOSA )


- KARALAMA ile/ve/||/<>/>/< DIŞLAMA


- KARALAMAK ile/ve/||/<> ÇAMUR ATMAK


- KARAMSARLIK ile KARANLIK


- KARAMSAR/LIK ile/ve KÖTÜMSER/LİK ile/ve OLUMSUZ/LUK (NEGATİF/LİK)

( BEDBÎN )

( PESSIMISTE )

( PESSIMIST )


- KARARI-DUVARI (OLMAMAK)

( Bir kişinin nasıl hareket edeceğinin bilinememesi. )


- KARGA-TULUMBA (TAŞIMAK, GÖTÜRMEK)


- KARGAŞA ile CURCUNA

( ... İLE Gürültülü, karışık durum. | Alaturka müzikte, hızlı bir usûl. )


- [ne yazık ki]
KARGAŞA ile VURTUT

( ... İLE Silah kullanılan kargaşa. | Uzun uzun çekişerek, sıkı pazarlık ederek. )


- KARGIMA ile KARGIŞ[>< ALKIŞ]

( Birine, Tanrı'nın, insanın sevgi ve ilgisinden yoksun kalıp nefretine uğraması dileğinde bulunmak, ilenmek, kargışlamak, lanet etmek, lanetlemek. İLE Kargıma ya da bu amaçla söylenilen sözler, lanet, telin, beddua, ilenç. )


- KARICIĞIM/KOCACIĞIM ile/ve/değil/=/||/<>/< KARABASAN


- KARIŞMAK ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/< ZORLAMAK


- KARIŞTIRMA ile/ve YERİNE KOYMA

( TO CONFUSE vs./and TO REPLACE )


- KARIŞTIRMA ile/ve YUVARLAMA

( TO CONFUSE vs./and TO ROLL UP )


- KARIŞTIRMAK ile/ve/değil/yerine/ne yazık ki/||/<>/< ANLAYAMAMAK


- KARIŞTIRMAK ile/ve BENZETMEK

( TO CONFUSE vs./and TO LIKEN )


- KARIŞTIRMAK ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/> KAKTIRMAK ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/> KAKALAMAK


- KARIŞTIRMAK ile/ve ŞAŞIRMAK

( TO CONFUSE vs./and TO LOSE )


- KARŞI KARŞIYA GELMEK" ile "AYNI DÜZLEMDE OLMAK"

( TO COME ACROSS vs. BEING ON THE SAME PLANE )


- DÜŞMAN:
KARŞINDAKİ ile/ve/değil/||/<> "YANINDAKİ" ile/ve/değil/||/<> "İÇİNDEKİ"

( Elindeki kılıçla. İLE/VE/DEĞİL/||/<> Arkasına sakladığı hançerle. )


- KASAR ile !KAŞAR


- KASIM KASIM (KASILMAK)


- KAŞIMAK ile/ve/||/<> KIŞKIRTMAK ile/ve/||/<> TETİKLEMEK


- KASINMA ile KASINÇ/KRAMP[Fr. < CRAMPE]

( Kasılıp kalmak. | Büyüklenmek, kibirlenmek, kendini beğenmek. İLE Bir ya da birkaç kasın istem dışı, ağrılı ve geçici olarak kasılması. )


- KASIP KAVURMAK


- KASIT ile/ve/||/<> HEDEF


- KATİL[Ar.] değil/yerine/= ÖLDÜRÜMCÜ/ÖLDÜREN


- KATLİAM[Ar. KATL+ÂMM] değil/yerine/= KIRIM


- [ne yazık ki]
KATLANMAK" ile/ve/||/<>/> "KANIKSAMAK" ile/ve/||/<>/> "KABULLENMEK" ile/ve/||/<>/> "ONAYLAMAK"

( Çoğu soruna "tanık olmaktan" dolayı. [ve giderek ...] İLE/VE/||/<>/> Çoğu soruna "katlanmaktan" dolayı. [ve giderek ...] İLE/VE/||/<>/> Çoğu sorunu "kanıksamaktan" dolayı. [ve giderek ...] İLE/VE/||/<>/> Çoğu sorunu "kabullenmekten" dolayı. )


- KATLETMEK ile/değil/yerine/>< KATETMEK


- KATLETMEK değil/yerine/= ÖLDÜRMEK


- KAVGA-DÖVÜŞ


- KAVGA-GÜRÜLTÜ


- KAVGA ile/yerine TARTIŞMA

( Her kavganın temelinde, taraflardan birinin cahilliği yatar. )

( ARBEDE ile/yerine MÜNÂZARA )

( !FIGHT vs. ARGUE
ARGUE instead of !FIGHT )


- KAVGACI/LIK ile/değil/yerine/>< KARARLI/LIK


- KAYAR ile/ve/||/<>/> KAYARLAMAK

( Hayvanların eskiyen nallarının çivilerini değiştirme işlemi.| Pay. İLE Hayvanın eskiyen nallarını onarmak, eskiyen nalın çivilerini yenilemek. | Düven taşlarını yeniden koymak ya da onarmak. | Sövmek, küfretmek. )


- KAYBETMEK ile/ve/değil/yerine/||/>< SEVMEK

( Bir anda. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/>< Zamanla. )


- [ne yazık ki]
KAYDIR ile/ve/||/<>/> KAKTIR


- KAYGI ile/ve/değil/||/<>/< "CAN/İÇ" SIKINTISI


- KAYGI ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ÖNYARGI


- KAYGI ile/ve/||/<>/>/< STRES


- KAYGI/ANKSİYETE ile BUNALIM/DEPRESYON ile TAKINTI/OBSESYON ile KUŞKUCULUK/PARANOYA

( "Ya yanlış yaparsam?" İLE "Hep yanlış yaptım" İLE "Hiç yanlış yapmamalıyım!" İLE "Bana yanlış yapacaklar!" )


- KAYICI ile/ve/||/<>/>< YAKICI (< bağlamında/terslikte YIKICI/KIYICI)

( Sevdâlı/âşık.[Bilinci kaymış olan kişi.] [Durum, koşul ve karşılıksızlık durumlarında olasılık olarak davranışlarında kıyıcı ve yıkıcı olabilir.] İLE/VE/||/<>/>< ... İLE/VE/||/<>/>< Sevilen/mâşuk. [Herhangi bir ölçüt olmaksızın âşık olana ya da "kendine yönelmiş olana" karşı, davranışlarında ve sözlerinde, bağlam, olanak ve terslik olarak (%1 - 99 arası) kıyıcı ve yıkıcı[0/1 (Evet/Hayır!)] olabilir.] )


- KAYIP ile/||/<> TEHLİKE

( Öğrenip düşünmeyen kişiler. İLE/||/<> Düşünüp öğrenmeyen kişiler. )


- KAYMA ile/ve/||/<> YOZLAŞMA


- KAYPAK ile/ve/||/<> KAYTAK

( Dönek. İLE/VE/||/<> Kuytu. | Sözünde durmayan. | Yağcı, dalkavuk, numaracı. )


- KAYPAK ile/değil PAYTAK


- KAYPAK/LIK ile/değil/yerine/>< SAMİMİ/YET


- [ne yazık ki]
KAYPAK/LIK ile/ve/||/<> YAVŞAK/LIK


- KAYTAN ile/ve/||/<> ŞEYTAN

( Büküle büküle... İLE/VE/||/<> Düzüle düzüle...( / s.kile s.kile...) )


- KAZANMAK" ile/değil/yerine/>< TARTIŞMAK

( "Kazanmak için başlanılmış" tartışma, kaybetmenin ilk adımıdır. )


- KEC-REV

( EĞRİ GİDEN, TUTTUĞU YOL AYKIRI/SAKAT OLAN )

( ALÇAK )


- ALERJİ:
"KEDİYE" değil KEDİ TÜYÜNE


- KEHÂNET ile ÖNGÖRÜ

( SOOTHSAYING/PREDICTION/PROPHECY/AUGURY vs. FORESIGHT/PRUDENCE )


- KEK ile KEK
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Öc almak, intikam peşinde koşmak. İLE Sıkıntı, güçlük. )


- KEKELEME ile/ve/değil/||/<>/< GEVELEME


- KEL ile FODUL


- KENDİ İŞİNİ YAPTIRMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İŞİNİ KOLAYLAŞTIRMAK


- KENDİ KENDİNE GELİN-GÜVEY OLMAK ile KENDİN ÇALIP, KENDİN OYNAMAK


- "KENDİMİ TANIYORUM" YANILGISI değil/yerine KENDİNİ TANIMAK


- KENDİMİZİ/ZİHNİMİZİ:
(")UYUŞTURMAK(") ile/değil/yerine/>< MEŞGUL ETMEK


- KENDİNE "HAK GÖRMEK" ile/>< ÖTEKİNE "ÇOK GÖRMEK"


- [ne yazık ki]
KENDİNE KARŞI OLMA ile/ve/değil/||/<>/< ANLAMSIZLIK


- KENDİNİ ...:
"AKLAMAK" ile/değil/yerine/>< YOKLAMAK

( Kendini tanımayan, bilgisiz/cahil. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Kendini tanıyan, bilge. )


- KENDİNİ BEĞENMİŞ/LİK ile/ve/<>/değil "BURNU HAVADA/LIK"

( "Kaşları çok" dedikçe,
"Kirpiği ok" dedikçe,
Pek mi burnun büyüdü,
"Senin gibisi yok!" dedikçe? )


- KENDİNİ BİLMEYİŞ/BULMAYIŞ:
> DÜŞMAN BULMAK ve/ya da/yoksa da DÜŞMAN YARATMAK


- KENDİNİ:
KANDIRMAK ile/ve/||/<>/> KAPTIRMAK


- KERHÂNE ile KÂRHÂNE


- KERİŞ[Oğuz] ile KERİŞ ile KERİŞ ile KERİŞ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Tırmanılabilecek bir dağ doruğu. İLE Yağır, atın sırtı. İLE Kavgada, çatışmada direnç gösterme. İLE Kavga, çatışma. )


- KEŞİF ile/ve/||/<>/> İŞGAL ile/ve/||/<>/> YERLEŞME ile/ve/||/<>/> SÖMÜRÜ


- ... KESİMİ ile/ve ... TAKIMI


- KESKİN SİRKE, KÜPÜNE ZARAR ile/ve/||/<> RÜZGÂR EKEN, FIRTINA BİÇER


- KETÜT ile
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Aksi ve huysuz yaşlı kişi. )


- KEVGEK/KEWGEK = KEKEME
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Konuşurken kekeleyen kişi. )


- KEWGİN ile/değil/yerine/>< ÇİVGİN
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Doyurucu, besleyici olmayan bir yemek [ya da ot]. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Doyurucu, besleyici olan bir yemek [ya da ot]. )


- KEYFÎ DAYATMA ile ZORUNLU "DAYATMA"


- KEYFÎLİK ile/>< TUTARLILIK

( Keyfîlik, yaşam içermez. Yaşam, keyfî değildir. )


- KEYFİNE GÖRE TAKILMAK ile/ve KAFANA GÖRE TAKILMAK


- KEYFİNİ DAYATMAK ile/ve/||/<>/>/< PİSLİK YAPMAK


- [ne yazık ki]
"KEYFİNİ SÜRMEK" ile/ve/||/<>/> EZBERİNİ YAŞAMAK/DAYATMAK


- [ne yazık ki]
"KEYFİ/Nİ YAŞAMAK" ile/ve/değil/||/<>/>/< KEYFİ/Nİ (VE KENDİNİ) DAYATMAK


- [ne yazık ki]
"KEYFİYET" ile/ve/değil/yerine/||/<> "SONUÇ ODAKLILIK"


- KEYİF ile/ve/||/<>/> UYKU


- KEYİK ile KEYLİK/KEYLİG
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Vahşi [geyik]. İLE Vahşi kişi. )


- KİBARLIK ile/değil/yerine NEZÂKET

( Nasıl "görünmek" "istediğmizle". İLE/DEĞİL/YERİNE Kim olduğumuzla ilgili. )

( Krala gösterilen kibarlık, "zorunluluktandır". İLE/DEĞİL/YERİNE Dilenciye gösterileni nezâket, gerçektir. )


- KİBİR ile/ve/<> BENCİLLİK


- KİBİR değil/yerine/>< ONUR/VAKAR[Ar.]

( Kartal, vakarı; yılan, bilgeliği simgeler. )

( Başkalarını aşağılayarak. DEĞİL/YERİNE/>< Başkalarına hizmet ederek. )

( Kendini beğenme, başkalarından üstün tutma, büyüklenme, benlik. DEĞİL/YERİNE/>< Ağırbaşlılık. )


- KİBİR ile/değil/yerine ÖZDEĞER


- KIÇ/I BAŞ/I (OYNAMAK, AÇIKTA OLMAK/KALMAK)


- KİÇİMEK ile/ve/||/<> KİÇİNMEK
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Kaşınmak. İLE/VE/||/<> Dayak. | Aşırı eşeysel istek. )


- KİMİN ELİ ile/ve/||/<>/> KİMİN CEBİNDE?


- KİMSESİZ ile/ve/değil/||/<>/< UYUMSUZ


- KİMSEYE İNANMAMAK" ile/değil/yerine/||/>< ONA/ONLARA(BAZI KİŞİLERE) İNANABİLECEĞİNİ ANLAMAK/KABUL ETMEK


- KİN:
"TUTMAK" ile/değil/yerine/>< TUTMAMAK

( Güçsüz olanlar, kin tutar. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Güçlü olanlar, kin tutmaz. )


- KİN ile/ve/||/<> İNTİKAM


- KİN ile/değil/yerine/>< SADÂKAT


- KIRIK ile/ve/||/<> BÜKÜK ile/ve/||/<> EĞİK


- 43 YAŞINA KADAR ALKOL:
İÇMEYENİN BEYNİ ile/ne yazık ki/>< "İÇENİN" "BEYNİ"

( )

( Alkol, yüzeye yakın kan damarları genişleyerek "sıcaklık duyusu" verir fakat gerçek bir durum değildir. Gövde iç sıcaklığını düşürür. )


- KİRLİ PARA ile/||/<> KARA PARA

( Yasa dışı yollardan ya da insanlık suçlarıyla elde edilen. İLE/DEĞİL/||/<> Vergi kaçırarak elde edilen. )


- KIRO"[Kürtçe(Kurmanci) < KURO: Oğul/oğlan.[sesleniş/hitap] < KUR: Oğul/oğlan.][<> KURRAG: Sıpa, tay.] ile "HANZO"

( Oğul/oğlan. İLE Kaba saba, görgüsüz kişi. )


- KIRPMAK ile/ve/||/<> CIMBIZLAMAK


- KİRTÜÇ ile HUYSUZ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Herkese kin besleyen ve huysuz kişi. İLE ... )


- KİŞİ KAYBETMEK ile/değil/yerine/<> PARA KAYBETMEK


- KİŞİDEKİ KABALIK ile/ve/değil/||/<>/< ANLIKTAKİ/ZİHİNDEKİ KALABALIK


- [ne yazık ki]
KİŞİDE:
RASTLANTISAL/LIK ile/ve/||/<> KEYFÎ/LİK


- KİŞİ/İNSAN:
DÜŞKÜN ile/değil/yerine/>< İÇKİN

( Gövde/haz odaklı/lık. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Akıl öncelikll/lik. )


- KİŞİLERLE MÜCADELE ile/değil/yerine/< KEYFİYETLE MÜCADELE


- KİŞİLEŞTİRME ile KİŞİSELLEŞTİRME


- KİŞİSELLEŞTİRMEK/ŞAHSİLEŞTİRMEK ile KİŞİLEŞTİRMEK/ŞAHISLAŞTIRMAK

( Kişiye özel duruma getirmek. | Bilişim teknolojisinde kullanılan araçları kişiye özgü duruma getirmek. | Birine mal etmek, bağlamak. | Sözü edilen konudan uzaklaşarak olumsuz yönleriyle kişiler üzerinde durmak. İLE Bazı durum, süreç, olayları ya da bazı nesne, bitki ya da hayvanların bazı olumlu ya da olumsuz durumlarını/"özelliklerini", birine/birilerine "yakıştırmak/ilişkilendirmek". )


- KİŞİYİ YIKAN:
DÜŞMAN(LAR)IN SÖZLERİ ile/değil/||/<>/< DOSTLARIN SESSİZLİĞİ


- KISKAÇ ile KISKANÇ

( Bir şeyi tutup sıkıştırmaya yarayan kerpeten, pense vb. araç. | Açılıp kapanan eğreti merdiven. | Böceklerde besinleri parçalamaya ve kendilerini savunmaya yarayan örgen. | Demircilerin kızgın demiri tuttukları maşa vb. araç. İLE Kıskanma huyunda olan kişi, günücü, haset, hasetçi, hasetli, hasut. )


- | KISKANÇLIK ile/ve ÇEKEMEMEZLİK | ile/değil/yerine İMRENMEK ile/ve KEREM

( |Benim var, onun olmasın! İLE/VE Benim yok, onun da olmasın!| İLE/DEĞİL/YERİNE Onun var, benim de olsun. İLE/VE Benim var, onun da olsun. )


- KISKANÇLIK:
HALK ARASINDA ile SINIRLI/BELİRLİ BİR ÇEVREDE (/[eskiden] SARAYDA)

( İğne ucu gibidir. İLE Hançer ucu gibidir. )


- KISKANÇ/LIK ile/ve/değil/||/<>/< GÜVENSİZ/LİK


- KISKANÇLIK = JEALOUSY[İng.] = JALOUSIE[Fr.] = EIFERSUCHT[Alm.] = ZELOTYPIA[Lat.]


- KISKANÇLIK ile/ve/<> KİN


- KISKANÇLIK ile/ve/değil TAKDİR ETMEMEK


- KIŞKIR(T)MAK ile/ve/||/<> KAYNA(T)MAK ile/ve/||/<> KABAR(T)MAK


- KIŞKIRTMA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< "GIDIKLAMA"


- KIŞKIRTMAK ile/ve/||/<>/> SÜRMEK


- KİTABIN ORTASINDAN KONUŞMAK ile/ve/||/<> SONDA SÖYLEYECEĞİNİ BAŞTA SÖYLEMEK


- KITAL[Ar. < KİTAL] değil/yerine/= SAVAŞ

( Vuruşma, birbirini öldürme. | Savaş. )


- KITLIKTA:
AÇLIK değil TOKLUK

( Kıtlık zamanlarında, kişileri, açlık değil alışmış oldukları tokluk öldürür. )


- KIYASIYA = ŞİDDETLİ/YOĞUN BİR BİÇİMDE

( Çok şiddetli, korkunç, müthiş. | Şiddetli bir biçimde. )


- KIYASLAMA ile/ve/||/<>/> YARGILAMA ile/ve/||/<>/> SUÇLAMA ile/ve/||/<>/> AŞAĞILAMA


- KIYICI ile KIYICI/GADDAR ile KIYICI

( Kıyma işini yapan kişi. İLE Gaddar. İLE Kıyılara vuran enkazı devletten aldığı izinle toplayan kişi. )


- KIYIDA-KÖŞEDE (KALMAK)


- [ne yazık ki]
!KIYIM ile/ve/||/<> !"YIKIM"


- KIYIYOR/UM ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KINIYOR/UM


- KIYTIRIK[argo] değil/yerine/= DEĞERSİZ, BAYAĞI


- KIZSA ile KIZSA ile KISSA[Ar.]

( O, kızar/öfkelenir ise. İLE Erkek değil ise. İLE Ders çıkarılması gereken anlatı, olay. )


- KLOSTROFOBİ[Fr./ing. < Yun.]["KLASTROFOBİ" değil!] değil/yerine/= KAPALI YER KORKUSU


- KOFALMAK ile/ve/||/<>/> KOFALAK

( Gururlanmak, övünmek. | Şişmek, genişlemek. | Azalmak. İLE/VE/||/<>/> Gururlu, çalımlı. | İçi boş, kof[: kuruyarak ya da çürüyerek içi boşalmış olan]. )


- KÖFTEHOR[Fars. < KUFTE HAR] değil/yerine/= ÇENESİ DÜŞÜK | ŞARLATAN | ÇAPKIN


- KÖKSÜZ/LÜK ile/ve/||/<>/> BÖLÜNMÜŞ/LÜK


- KÖKTENCİLİK ile/ve/||/<> REÇETECİLİK


- KOLAJ ile/değil KAKOFONİ


- KOLAY OLDUĞUNDAN YAPMAMAK
ile/ve/değil/yerine/||/<>/<
(YETERİNCE)
(B)İLGİLENMEDİĞİNDEN/ANLAMADIĞINDAN YAPMAMAK/ERTELEMEK


- KOLAY OLMAYAN/ZOR "YAŞAM" İÇİN ile/değil/yerine/>< KOLAY YAŞAM İÇİN

( "Kolay/kısa seçimler/sonuçlar". İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Kolay/kısa olmayan seçimler/süreçler. )


- KÖLE ile/değil/yerine GÖNÜLLÜ "KÖLE"


- KÖLE ile/değil/<>/< İŞÇİ

( [not] SLAVE vs./but/<>/< WORKER )


- KÖLE ile KAMBER[Ar. < KANBER]

( ... İLE Sadık köle. )


- KÖLE ile MEVÂLİ

( ... İLE Âzâdlı köle. )


- KÖLE ile SERF[Lat.]

( ... İLE Derebeylik toplum düzeninde, toprakla birlikte alınıp satılan köle. )


- KÖLELEŞTİRENLER:
"SEVİLME İSTEĞİ/BEKLENTİSİ" ve/||/<>/> "BEĞENİLME İSTEĞİ/BEKLENTİSİ" ve/||/<>/> "TAKDİR EDİLME İSTEĞİ/BEKLENTİSİ"


- KÖLE/LİK ile/ve ŞAŞKIN/LIK


- [ne yazık ki]
!KÖLEMEN ile !KARAVAŞ

( Kölelerden kurulan bir asker sınıfı. | Birinin sahip olduğu köle ya da karavaş. İLE Savaşta tutsak edilen ya da satın alınan kadın köle. )


- KOLONİZASYON/COLONIZATION[İng.] değil/yerine/= ÖZDEŞ KÜMELENME


- KOMİK ile/ve/değil "İNANILMAZ"


- KOMİK ile/ve/değil/||/<>/> SAÇMA


- KOMİK ile/ve/değil/||/<>/> YAZIK


- KOMPLO/TERTİP[Ar.] değil/yerine/= KURMACA


- KONFOR ALANI ile/değil/ne yazık ki "KAYGI/KORKU" ALANI


- KONFOR "ZİNCİRİNİ":
"KORUMAK/SÜRDÜRMEK" ile KIRMAK


- KONMAK ile ÇÖKMEK


- [ne yazık ki]
KONU(ŞULAN)LARI:
"SULANDIRMA" ile/ve/||/<>/< "ÇOK BİLMİŞLİK"


- KONUNUN ÖZÜNÜ KAÇIRMA SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI:
KISIR DÖNGÜ ile/ve/||/<> İLGİSİZ AMAÇ ile/ve/||/<> İLGİSİZ SONUÇ ile/ve/||/<> İDDİAYI ZAYIFLATMA ile/ve/||/<> KONUYU SAPTIRMA

( BEGGING THE QUESTION vs./and/||/<> FALLACY OF IRRELEVANT PURPOSE vs./and/||/<> IRRELEVANT CONCLUSION vs./and/||/<> FALLACY OF STRAW-MAN vs./and/||/<> FALLACY OF RED HERRING )


- KONUŞUNCA/KONUŞTUKÇA ile/ve/değil/yerine/||/<>/</>< SUSUNCA/SUSTUKÇA/SUSABİLDİKÇE

( Köle/yiz. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/


- KONUYU:
DAĞITMAK/"DAĞITTIM" ile/ve/değil/||/<>/< DALLANDIRMAK/DALLANDIRDIM


- KOPMA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KIRILMA


- KÖPRÜ ile CHOLUTECA KÖPRÜSÜ

( ... İLE Honduras'ta, Choluteca ırmağı üzerinde, 484 metre uzunluğunda bir köprü.
[Honduras, fırtına ve kasırgalarıyla ünlü bir bölge. 1996 yılında, Choluteca ırmağı üzerinde yeni bir köprü inşâ etmeye karar verdiklerinde şiddetli hava koşullarına dayanmasını amaçladılar. Bir Japon firmasıyla antlaşma yapıldı ve onlar da çok sertleşebilen doğal güçlere dayanacak biçimde tasarlanmış sağlam bir köprü inşâ etti. Günümüzün tasarım ve mühendislik harikası olan yeni Choluteca köprüsü, 1998'de halkın hizmetine açıldı. Bireyler, ırmağın bir kıyısından öteki kıyısına geçerken yeni köprüye hayran kalmadan edemedi. Choluteca'nın gurur ve mutluluğuydu. O yılın Ekim ayında, "Mitch Kasırgası", Honduras'ı vurdu. Dört günde, -normalde altı aylık yağışa eşit olan- 190 santimetreküp yağmur yağdı. Her yerde yıkım oluştu. Choluteca ırmağı yükseldi ve tüm bölgeyi su bastı. Yedi bin kişi yaşamını kaybetti. Honduras'taki tüm köprüler, Yeni Choluteca köprüsü dışında yıkılmıştı. Bir sorun vardı. Köprü, olduğu gibi dururken, ona varan ve ondan çıkan yollar yok olmuştu. Önceden burada yol olduğuna gösterren en ufak bir belirti bile kalmamıştı ve hepsi bu kadar da değildi. Yaşanan taşkın, Choluteca ırmağını, yatağını değiştirmeye zorlamıştı. Yeni bir kanal yaratmıştı ve ırmak, artık köprünün altından değil yanından akıyordu. Sonuç itibarı ile köprü, kasırgaya dayanacak kadar sağlamdı ama hiçbir yere ulaşmayan bir köprü durumuna gelmişti. Dünya daha önce düşünemeyeceğimiz biçimlerde değişiyor. Ve Choluteca Köprüsü, çevremiz değiştikçe bize -kariyerimize, işimize, yaşamımıza- neler olabileceğinin harika bir örneği...] )

( )


- KOPUŞ ile/ve/||/<> SÜREKLİLİK


- KOR ile KOR[< KOYAR]

( İyice yanarak ateş durumuna gelmiş kömür ya da odun parçası. | Kırmızı renkli. İLE Büyük acı, üzüntü ya da sıkıntı. )


- KORKAĞIN "KILICI" ile/değil/yerine/>< CESURUN BAKIŞI


- KORKAK/LAR ile/ve/değil/yerine KAÇAN/LAR


- KORKAK/LIK ile/ve/||/<>/> NUMARACI/LIK


- KORKU + BİLGİSİZLİK = NEFRET


- KORKUNÇ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İLGİNÇ


- KORKUTUCU/LUK ile/||/>< GÜLÜNÇ/LÜK

( "Korkutucu olmaya" çalışırken, abartı ölçüsü artırılırsa korkutuculuktan kolaylıkla gülünçlüğe düşülebilir/düşülür. )


- KÖR/LÜK ile/ve/değil/||/<>/< DİKKATSİZ/LİK / ÖZENSİZ/LİK


- KÖSTEK değil/yerine/>< DESTEK


- KOŞTURMAK ile ACELE ETMEK


- KÖTEK[Fars.] ile KÖTEK

( Baston, sopa. | Sopayla atılan dayak, patak. İLE Gölge balığı. )


- KÖTÜ NİYET ("VAR") ile/değil/yerine/>< İYİ NİYET (YOK)


- KÖTÜ NİYETLİ/LİK ile/ve/değil/||/<>/< APTAL/LIK


- KÖTÜLEMEK ile/değil/yerine NE OLDUĞUNU BELİRTMEK

( [not] "TO RUN DOWN" vs./but TO STATE
TO STATE instead of "TO RUN DOWN" )


- [ne yazık ki]
KÖTÜLERİN, "BASKISI" ile/değil/||/<> İYİLERİN, KAYITSIZLIĞI


- KAYGILAN/MAK / KORK/MAK:
KÖTÜLÜK EDENDEN VE ETTİĞİNDEN
ile/ve/değil/yerine/daha çok/||/<>/<
İYİLİK EDENDEN VE ETTİĞİNDEN


- KÖTÜLÜK ETMEK ile/ve/||/<>/< ZARAR VERMEK

( İnsanda. İLE/VE/||/<>/< Kişilerde ve hayvanlarda. )

( ÖNCE, ZARAR VERME!

DO NOT HARM!

PRIMUM NON NOCERE PRIMA NON NOCERE )


- KÖTÜLÜK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İYİ OLANIN YOKLUĞU


- KÖTÜ/LÜK ile/ve/değil KISKANÇ/LIK / HASUT[Ar.]

( Başkasına zarar vermek, kendini güvende hissetmeyen kişinin korkusundan kaynaklanır. )

( [not] BADNESS vs./and/but JEALOUSY )


- KÖTÜLÜKLERLE "YÜKSELMEK" değil/yerine/><
İYİLİKLERLE "KAYBETMEK"


- KÖTÜ/LÜK(TE) ile/ve/değil/yerine/>< İYİ/LİK(TE)

( Hesaplı/planlı. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/>< Hesapsız/plansız. )

( İyi, yapmak ve yaratmakla; kötü, tembellik ve işsizlikle görülür. )

( Mükemmel olmayanı mükemmel olan uğruna seve seve feda edin, o zaman iyi ve kötü tartışmaları artık hiç olmayacak. )

( Ortak iyiliği (bütünün hayrını) arzu ettiğinizde, tüm dünya sizinle birlikte arzu eder. )

( Yapmış olduğu kötülüğü daha sonra yaptığı iyilikle yenen kişi, ayın, ışığını örten bulutlardan kurtulduğu zamanki gibi, dünyaya ışık yayar. )

( Olgun kişi, iyiyi gözlemleyerek onun peşinden gider, kötüyü gözlemleyerek düzeltmeye çalışır. )

( En yüksek katta şereflendirilmenin anlamı, kişinin iyiliğe olan içten aşkının doğurduğu başarıdır. )

( Olayları iyi ve kötü diye ayırdığınız sürece, haklı olabilirsiniz. Gerçekte ise, yerine getirildiklerinde, iyi kötüye, kötü de iyiye dönüşür. )

( Kötüyü kötü görebilmeliyiz ki, iyiyi arayabilelim. )

( Her şeyi iyi görürsek, tuzağa düşeriz. )

( ARETE[Hellence]: İyilik. | Erdem, yetenek, yetkinlik, yararlılık. )

( İyi şeylerin olduğu/olabildiği/olabileceği kadar, kötü; kötü şeylerin olduğu kadar da, iyi şeylerin olduğu/olabildiği/olabileceği ve bu bağlamda da, iyi/kötü tanımının olmadığı/olamayacağı, ancak ve sadece bizim alt seviye yükleme(leri)mizle ya da indirgeme(leri)mizle söz konusu olduğunu anımsamakta yarar vardır. )

( İyi birini gördüğünüzde, onu taklit etmeye çalışın. Kötü birini gördüğünüzde, onun kusurlarını, kendinizde de arayın. )

( İyinin karşıtı, "kötü" değil ne yazık ki "düşünce/düşünme yok(sun)luğu"dur. )

( Azaltamıyorsak. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/>< Artırabiliriz/artıralım! )

( Seçme. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/>< Yeğleme. )

( [not] BAD/NESS vs./and/but/>< GOOD/NESS
GOOD/NESS instead of BAD/NESS )

( MAUVAIS avec/et/>< BON )

( SCHLECHT mit/und/>< GUT )

( MALUM cum/et/>< BONUM )

( MALO con/y/>< BUENO )

( CATTIVO con/e/>< BUONO )

( SEYYİ', RADİ' ile/ve/>< CEYYİD, HASEN )


- [ne yazık ki]
KÖTÜMSERLİK:
ÇÖZÜM ARAMAMAK ve/||/<>/< ÇÖZÜMÜN BİR PARÇASI OLMAMAK


- KOĞ/KOV ile KOV

( Dedikodu. İLE Sivrisinek vb. hayvanların ısırmasından korunmak için gövdeye sürülen özel sıvı. )


- KOYUN ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/< OYUN

( ...'ın koyunu, sonra çıkar oyunu. )


- KÜ ile KÜÇ ile KÜÇ ile KÜÇ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Toplum içinde tanınma bildiren bir sözcük.[KÜLÜG BİLGE: Ünlü bir bilgin.] İLE Güç. İLE Şiddet ya da zulüm. İLE Susam. )


- KÜÇ ile KÜÇ ile KÜÇ

( Güç. İLE Şiddet, zulüm. İLE Susam. )


- [ne yazık ki]
KÜÇÜK HESAP ile/ve/||/<>/>/< BİLGİSİZLİK

( İkirciğe neden olur. İLE/VE/||/<>/>/< Hesapsızlığa ve fazla/yersiz "atılganlığa" neden olur. )


- KÜÇÜK PARÇA ile KIYMIK

( ... İLE Çok küçük ve sivri tahta, demir ya da kemik parçası. )


- [ne yazık ki]
"KÜÇÜK ŞEYLERİ KONUŞMAMAK" ve/||/<>/>/ne yazık ki BÜYÜK ŞEYLERİ KONUŞAMAMAK


- KÜÇÜMSEMEK ile HOR GÖRMEK

( Kimseyi küçümseme! Nokta da küçüktür fakat bitirir tümceyi. )

( "Karıncayı bile incitmem" deme! "Bile"den incinir karınca. Söz söylemek, İrfân ister; anlamak, İnsan! )

( TO DESPISE vs. TO BELITTLE )

( CONTEMPTUS cum DEDIGNATIO )


- KÜÇÜMSEMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< ÖTEKİLEŞTİRMEK


- KÜFÜR ETMEK/EDEN/ŞATİM[Ar. < ŞETM] ile/değil/yerine/>< ŞÜKÜR ETMEK/EDEN


- KÜFÜR KIYAMET


- KÜFÜR ile/ve/= AŞIRI ABARTI

( SEBBETMEK ile/ve/= ... )


- KÜFÜR[Ar. KÜFR] ile/ve/||/<> HİCÂB[Ar.]


- [ne yazık ki]
KÜFÜR ile/ve/değil/||/<> İNKÂR


- KÜFÜR ile/ve/||/<> LİBAS

( Örtme/örten. İLE/VE/||/<> Giysi[< elbise], örten. )


- KÜFÜR ile/ve/||/<> SİLAH ile/ve/||/<> BİAT ile/ve/||/<> YALAN

( Küfürden medet uman fikir,
Silahtan medet uman cesâret,
Biattan medet uman haysiyet,
Yalandan medet uman inanç, YOKSULDUR/FAKİRDİR... )


- KÜFÜRBAZ[Ar. + Fars.(-bâz)] değil/yerine/= SÖVGEN/SÖVÜCÜ/AĞZI BOZUK/KARA


- KÜLGÜ/KÜLTGÜ/KÜLÜNÇ ile KÜLÜT ile KÜLGÜ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Gülüş, kahkaha. İLE Halk için gülünç olan şey. İLE Felç. )


- KULLANAN ile/ve/değil/||/<>/< KULLANMIŞ


- [ne yazık ki]
"KULLUK" ile/ve/değil/<> GÖNÜLLÜ "KÖLELİK"

( Annelik. )


- KUMAR BAĞIMLILIĞI DÖNEMLERİ/NDE:
BALAYI ve/||/<>/> DURAKLAMA ve/||/<>/> ÇÖKÜŞ ve/||/<>/> YIKILIŞ

( Genellikle kısa sürer ve "kazançlı" geçen bir dönemdir. Daha sonraki süreçte, sürekli bu dönem anımsanarak oynanmaya devam edilir. VE/||/<>/> Kazanma ve kaybetme dönemleri, ardışık bir biçimde birbirini takip eder. VE/||/<>/> Kayıplar artmaya başladığından dolayı bahis miktarları çoğalır ve borçlanmalar başlar. İş ve aile, boşlanmaya başlanır. Alkol ve madde tüketimi artar/başlar. VE/||/<>/> Ekonomik kaynaklar tamamen tükenmiştir. Yalan, yasadışı maddî kaynak kullanma, yasal sorunlar, aile parçalanması, depresyon ve intihar görülür. )


- KUMAR[Ar. < KİMÂR]/KERİZ[argo < KERES] ile/ve/<>/değil MEYSİR

( ... İLE/VE/DEĞİL/<> Kişiyi, Allah'ın zikrinden alıkoyan her şey. )


- KUNDAK ile KUNDAK[Yun.]

( Yeni doğmuş çocuğu ilk aylarda sıkıca sarıp sarmalamaya yarayan geniş bez. | Bu bezle sarılmış bebek. | Saçları yemeninin içine alıp bağlama. | Korunmak için sıkı sıkıya sarılmış şey. İLE Yangın çıkarmak için bir yere konulan tutuşmuş yağlı bez parçası vb.| Tüfek gibi bazı ateşli silahlarda bunları çeşitli yönlere çevirmeye yarayan, namlunun altında bulunan ağaç ya DA metal bölüm. | Arabalarda dingil yatağı. | Ara bozma, fitne, fesat. )


- KUPA ile/ve/||/<>/> MAÇA ile/ve/||/<>/> KARO ile/ve/||/<>/> SİNEK

( [simgeledikleri] Asiller. İLE/VE/||/<>/> Ordu. İLE/VE/||/<>/> Orta sınıf. İLE/VE/||/<>/> (Yoksul) Halk. )

( İskambil kartları, tarım takvimi düzenlemesidir. Bir yılda 52 kart olduğundan, her kart, bir haftayı simgelemektedir.[Kart renkleri de dört mevsimi simgeler.]

Her rengin, onüç olması, bir mevsimde, onüç haftanın olmasına karşılık gelir.

Her rengin kartlarının değerini topladığımızda 91 eder. [1 + 2 + 3 + 4 + 5 + 6 + 7 + 8 + 9 + 10(Vale) + 11(Dam/kız) + 12(Rua/Papaz) + 13 = 91] (Bu da bir mevsimdeki gün sayılarını simgeler.) Yılda dört mevsim olduğundan, 91 x 4 = 364 gün olarak bir yıla karşılık gelir.

İki "Joker"den biri, yılı tamamlar.[364 + 1] İkinci "Joker" de dört yılda bir gelen "artık yıl"ın gün sayısını tamamlar.

Her mevsim, Rua/Papaz ile simgelenir. Mevsim değişikliğini de "As" sağlar. )

( )

( HEARTS vs./and/||/<>/> SPADES vs./and/||/<>/> DIAMONDS vs./and/||/<>/> CLUBS )


- KURBAN ile/değil/yerine MAĞDUR


- KURBAN ile/<> SUÇLAYICI/ZORBA ile/<> KURTARICI

( Kendine değer vermeyen ve başkalarının kararlarını kabul eden, yönlendirici, sürekli yakınan ve kendine ötekileri koltuk değneği gibi arayan.[Çaresizlik, onun için bir "sığınak" olmuştur.] İLE/<> Başkalarının görüş ve değerlerine önem vermeyen, öfkeli, saldırgan ve yargılayıcı bir tutum içinde olan. İLE/<> Ötekilerin yardım etme kapasitesini önemsemeyen, fedâkâr görünen ama gereksiz yere işlere karışan.[Zehirli bir "kendine yetme" ve başkalarına adanma durumu vardır. Bu kadar iyilik sonrası alacaklarını sağlayamayınca bir zorbaya dönüşmesi de hiç şaşırtmaz.] )


- [ne yazık ki]
KÜRESEL ISINMA ile/ve/değil/||/<>/> KÜRESEL İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ

( KÜRESEL İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ sunumları!!!
Küresel İklim Değişimi ve Türkiye
Kuraklıkta Kriz Yönetiminden Risk Yönetimine Geçmeliyiz...
Kuraklık Kıranı Risk Yönetimi
Günümüzden 2100 Yılına Küresel İklim Değişimi
Küresel İklim Değişikliğine Uyum Stratejileri
Sel, Heyelan ve Çığ için Risk Yönetimi
Depremde İlk 72 Saat )

( Dünya genelinde ortalama sıcaklıkların artması. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> İklimde uzun süreli değişiklikler ve dalgalanmalar. )


- KURGU ile KABUL


- KURMACA AÇMAZI ile/ve/||/<> TRAJEDİ AÇMAZI


- KURMACA ile DOĞAÇLAMA


- KURMAK ile UYDURMAK


- KURNA[Ar. < KURNE] ile/ve/||/<> ZURNA[Fars. < SURNÂY]

( Hamama gidildiğinde/gidip beğenilmeyen/beğenmeyen. İLE/VE/||/<> Düğüne gidildiğinde/gidip beğenilmeyen/beğenmeyen. )

( Hamam ve banyolarda musluk altında bulunan, içinde su biriktirilen, yuvarlak, mermer, taş ya da plastik tekne. İLE/VE/||/<> Ağaçtan yapılan, iki karış boyunda, ağız bölümü yayvan, keskin bir ses çıkaran ve çoğu zaman davulla ya da dümbelekle birlikte çalınan nefesli çalgı. )


- KURNAZ ile/ve/||/<> TATLI SU KURNAZI


- KURUM ile KURUM ile KURUM

( Evlilik, aile, ortaklık, mülkiyet gibi köklü bir yapıyı içeren, genellikle devletle ilişkisi olan yapı ya da birlik. İLE Bacalarda biriken kalın is. İLE Kendini büyük ve önemli gösterme davranışı, büyüklenme, gösteriş, azamet, tekebbür. )


- KURUMLU ile KURUMLU

( Kurum tutmuş olan [yer/nesne]. İLE Gururlanarak kasılan, mağrur, dikbaşlı. )


- KURUSIKI ile KURUSIKI

( Yalnız barut doldurulmuş, çekirdeksiz tüfek ya da tabanca mermisi. | Bu mermiyi patlatan bir tür tabanca. İLE Korku. | Blöf. )


- KÜSTAH ile HARFENDAZ[Ar., Fars.]

( ... İLE Onur kırıcı söz söyleyen. )


- KÜSTAHLIK:
EMEK YOKSA ile/ve/||/<>/< BİLGİ YOKSA


- KÜSTAH/LIK ile FODUL/LUK[Ar.]

( ... İLE Üstünlük taslayan, kibirlenen. )


- KÜSTAH/LIK ile/ve/=/< HAREKETİN AŞIRISI


- KÜTÜK ile (")KÜTÜK(")

( Kalın ağaç gövdesi. | Kesilmiş ağaç gövdesi. | Kesimden sonra ağaç gövdesinin toprakta kalan bölümü. | Asma fidanı. | Kütük demir. İLE Resmî kayıt defteri. | Nüfus kütüğü. | Birarada işlenen ve birbiriyle ilgili olan kayıtların tümü. | Görgüsüz, kaba kişi. )


- KUTUPLAŞMA ile/ve/||/<>/> ÇOKLU BÖLÜNME


- KÜVEZ/KÜWEZ ile KUVÖZ/KÜVÖZ[FR. < COUVEUSE]
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Mağrur, kibirli kişi. İLE Erken doğan ya da zayıf doğmuş bebeklerin belirli bir döneme kadar içine yerleştirildiği araç. )


- KUYU ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İP

( Derin olan, kuyu değil kısa olan, iptir. )


- LAF ETMEK ile DİL UZATMAK


- LÂİNLEŞMİŞ[Ar.] değil/yerine/= KOVULMUŞ, NEFRET KAZANMIŞ, İSTENİLMEYEN


- "LÂNETLEME" ile "KARALAMA"

( Dinlerde. İLE İdeolojilerde. )


- LANGUISHING[İng.] değil/yerine/= YAŞAMA KARŞI "İSTEKSİZLİK"


- LAVUK[Kürtçe(Kurmanci) < LAWİK: Oğlan çocuğu. < LAW: Oğul/oğlan.][argo] değil/yerine/= GEREKSİZ KONUŞAN

( Gereksiz konuşan kişi. | Önemsiz konular üzerinde fazlaca duran, hareketleri ve sözlerinde meymenet olmayan kişi. )


- LİNÇ:
ÖRGÜTLÜ VE PLANLI KİTLELER ile ÖRGÜTSÜZ AMA PLANLI KİTLELER ile ÖRGÜTSÜZ VE PLANSIZ KİTLELER

( Yasadışı örgütler, terör örgütleri. İLE Bir suçu işlemek için bir araya gelmiş kişiler. İLE Linç kitlesi.[a) Feryat Kitleleri | b) Yığınlar] )


- LİNÇ ile/ve/||/<> İDAM


- LİNÇ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İFŞÂ


- LİNÇLEMEK değil LİNÇ ETMEK


- LÜKS ile/ve/||/<>/> İSRAF


- LÜKS ile/ve/||/<>/< KEYİF/KEYFİ / KİŞİSEL


- MADARA (OLMAK/ETMEK) ile REZİL (OLMAK/ETMEK)

( Kötü duruma düşmek, yalanı, yanlışı ortaya çıkmak. İLE ... )


- MADEN İŞÇİSİ İÇİN:
YERÜSTÜ değil/ne yazık ki/<>/>< YERALTI

( Açlık var ve kesin. DEĞİL/NE YAZIK Kİ/<>/>< Ölüm var ve olasılık. )


- MAFYA ile/ve/||/<> CUNTA


- [ne yazık ki]
MAĞDUR ETMEK ile/ve/değil/||/<>/> MAĞDUR GÖSTERMEK


- MAĞDUR ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/>< ZÂLİM


- MAĞDUR/İYET[Ar.] değil/yerine/= KIYGIN/LIK

( Haksızlığa uğramış kişi. )


- MAHKUM İKİLEMİ ile/ve/||/<> NEWCOMB SORUNU


- MAHRÛMİYET ile/ve/||/<>/> MAĞDURİYET


- MAKTUL ile/ve/değil/||/<> MÂDUM


- MAKTUL[Ar.] değil/yerine/= ÖLDÜRÜLEN


- MAL ile/ne yazık ki/>< KAPAROZ

( ... İLE/NE YAZIK Kİ/>< Yolsuzca ya da zorla elde edilen mal. )


- MALA GÜVENMEK ile/ve/<> AMELE GÜVENMEK

( İkisi de yanlışa/hataya götürür. )


- MALİGNANSİ/MALİGNANCY[İng.] değil/yerine/= KÖTÜCÜLLÜK


- MALİGNİTE/MALIGNITY[İng.] değil/yerine/= KÖTÜCÜLLÜK


- MANİK ATAK/MANIC EPISODE[İng.] değil/yerine/= TAŞKINLIK DÖNEMİ


- MANİTA[İt., argo] ile MANİTA[Yun., argo < MANTENUTA]

( Tanışıyormuş gibi yaparak para sızdırma. Dolandırıcı. İLE Sevgili. )


- MANKURTLAŞMA ile/<> KÖZ/KÖS-KAMANLAŞMA ile/<> KANARALAŞMA

( MANKURT EFSANESİ

Efsaneye göre, Kazakistan'ın uçsuz-bucaksız Sarı-Özek bozkırının yerlisi olan Kazaklar, eski tarihlerde, onların su kuyularına ve otlaklarına göz diken Juan-Juanlar'ın zaman zaman baskınlarına maruz kalmaktalardır. Baskınlarda bazen Kazaklar, bazen de Juan-Juanlar gâlip gelmektedir. Juan-Juanlar savaşı kazandıklarında, alıp götürdükleri esirlerin bazılarını başka kabilelere satmaktalardır ki bunlar oldukça şanslı sayılırlar. Çünkü hiç olmazsa, köle olarak da olsa, sağ kalmaktalardır. Güçlü kuvvetli esirleri ise satmamakta, akıl almaz işkencelerle, belleklerini kaybettirerek, adeta delirtmekte ve onları, kendilerinin sadık köleleri olarak en önemli işlerde çalıştırmaktalardır.

Juan-Juanlar'ın işkencesini dinlemek bile acı vericidir: Önce, esirin başını, bir tane bile saç bırakmamacasına tamamen tıraş etmektelerdir. Hemen o anda, bir deve kesmekte, devenin derisinin en kalın yeri olan boynundan parçalar keserek, kanlı kanlı, esirin tıraşlı başına sımsıkı sarmaktalardır. -Aytmatov, bu deri başlığı, bugün yüzme sporunda kafaya takılan kauçuk başlığa benzetmektedir.-

Bu işkenceye maruz kalan esir, bazen acılar içinde kıvranarak ölmektedir (ki onlar da şanslı sayılmalıdır!), ölmeyenlerin boynuna, kafasını yerlere sürtmesin diye bir boyunduruk takılmaktadır. Bu haliyle esiri götürüp, çığlıklarının da duyulmayacağı ıssız bir yere, elleri kolları bağlı, aç ve susuz, kızgın güneşin altında günlerce bırakmaktalardır. Tabiî, güneşte kavrulan deri kurudukça, kafayı bir mengene gibi sıkmakta, işkence, dayanılmaz hale gelmektedir. Fakat işkenceyi asıl dayanılmaz yapan, sadece bu değildir. Kafadaki saçlar, bir taraftan uzamaya çalışmaktadır. Fakat dışarıya doğru büyüyemediği için, kafa derisinin içine doğru büyümeye çalışmaktadır. Sonunda esir, aklını yitirmekte, belleği iyice sıfırlanmaktadır. Adeta, içine saman doldurulmuş bir post (korkuluk) haline gelmektedir. İşkencenin beşinci günü Juan-Juanlar gelip sağ kalan esirleri almakta, boynundaki engeli çıkarmakta, kendine yiyecek-içecek vermektelerdir. Böylece, köle, beden gücünü yeniden toplayıp kendine gelmektedir. Fakat bundan böyle o normal bir insan değildir, o artık bir mankurttur!

Böyle bir mankurt, köle pazarlarında, güçlü-kuvvetli on esirin fiyatına satılabilmektedir. Eğer aralarındaki bir savaşta bir mankurt öldürülürse, Juan-Juanlar karşılık olarak, hür bir kişinin bedelinin üç katını almaktalardır. Bir mankurtu, ailesinden birileri gerek kaçırmak, gerekse fidye vermek suretiyle vb. geri almak istemezmiş. Çünkü o artık aileden biri değildir, aksine, zararlı biri olmuştur. Belleği iyice boşaltılan mankurt, babasını, çocukluğunu vs. asla anımsamamakta, hatta insan olduğunu bile bilmemektedir. Yani ağzı var ama dili yoktur. Efendisine mutlak koşulda itaat eden, gayet evcil bir hayvana benzemektedir. Kaçmayı bilmediği için böyle bir riski de yoktur mankurtun... Sadece karnının acıktığını hissetmekte o kadar...

Efendisinin emir ve komutlarına bir köpek sadakatiyle bağlıdır. Mankurtlaşan köleler, en kötü ve en zor işleri gık demeden yapmaktalardır. Sarı-Özek'in ucsuz-bucaksız çöllerinde, kavurucu sıcak altında deve sürüleri otlatmak ancak onların yapabileceği bir iştir. Ölmeyecek kadar yiyecek, donmayacak kadar giysi vermek yeterlidir onlar için.

İşte, Juan-Juanlar, tutsak kişilere, bu en ağır işkenceyi, belleğini yitirme, anılarını elinden alma, kimliğini unutturma işkencesini tatbik etmektelerdir. Nayman Ana öyküsü, oğlu Colaman böyle bir mankurtlaşmaya maruz kalan bir ananın dramıdır.

Nayman Ana, oğlu Kolaman [Colaman: Yol aydınlığı.] kaçırıldıktan sonra yıllarca ondan hiçbir haber alamamıştır. Öldü mü, kaldı mı, mankurt mu yapıldı, bilmemektedir. Derken, bir gün, Naymanlar bölgesine gelen tüccarlar, Juan-Juanlar'ın, su kuyuları yanından geçerken, deve sürüleri güden genç bir çobanla karşılaştıklarından söz eder. Çobanın hiçbir şey anımsamadığını, sorulan sorulara 'evet' ya da 'hayır' gibi kısa yanıtlar verdiğini vs. anlatırlar. Tüccarlar, onunla biraz da alay etmişlerdir. Nayman Ana, anlatılanları sessizce dinlemiş, fakat hiç oralı olmamış, sanki bir şey duymamış gibi davranmıştır. Fakat birden içine bir kor düşmüştür; sanki bu anlatılanın, oğlu Kolaman olduğuna dair birden bir aydınlık belirmiştir içinde. Tabiî aydınlıkla beraber de bir korku...

Nayman Ana, gördüğü böyle bir ışık karşısında daha fazla duramaz, derhal hazırlıklara koyulur, hiçkimseye sezdirmeden, devesine biner ve sabahın erken saatinde, çobanların söz ettiği, Juan-Juanlar'ın su kuyularına doğru yola koyulur. Kilometrelerce gider Sarı-Özek bozkırında ve binbir türlü korkunun sarmalında, sonunda, oğlunu bulur. Evet, Nayman Ana, deve sürüsünün başında, oğlu Kolaman'ı, başındaki deri şapkasıyla yapayalnız bulur. Herşeye karşın oğlunu tanımakta zorlanmaz.

Kolaman, gözlerine kadar indirdiği şapkasının altından durgun gözlerle anasına bakmaktadır. Sanki, o ıssız çölde, yanına bir kişinin gelmiş olması, onu, hiç ama hiç ilgilendirmemektedir. Hiçbir heyecan, depreşme, o geleni bilme, tanıma arzusu görülmemektedir. Kolaman'a, oğluna yaklaşan Nayman Ana, gerçeği artık iyice anlamıştır: Hıçkırıklar arasında varır sarılır oğlunun boynuna. "Oğlum, oğlum Kolaman! Benim, bak ben geldim, ben annen, Nayman Ana! Sen benim oğlumsun!" derse de, bu sözler, Kolaman için hiçbir anlam ifade etmemektedir. Nayman Ana, tekrar tekrar dener, kendini oğluna tanıtabilmeyi, ondan bir söz olsun yanıt alabilmeyi; adının Kolaman olduğunu anımsamasını, kendi memleketini, babasını, anasını anımsasın ister ama heyhât...

Kolaman, boş ve anlamsız gözlerle bakmaktadır. Karşısındaki kadının niçin ağladığını, neden burada, bu ıssız çölde, karşısında bulunduğunu, ondan ne istediğini hiç mi hiç düşünemiyor, hiçbir şey hissetmiyordur. Anası, bir girişim daha yapar ve bu sefer, Kolaman, adının 'Mankurt' olduğunu söyler. Anası çırpınmakta, hüngür hüngür ağlamakta, bir taraftan da bu zulmü yapanların akıllarına nasıl olup da böyle işkence yöntemlerini getirdiği için Tanrı'ya sitem etmektedir...

Nayman Ana, Sarı-Özek'te söylenen bir ağıdı anımsar:
"Ben, öldürülen, derisine saman doldurulan yavru devenin anasıyım. Buraya, saman dolu yavrumun tulumunu koklamaya, yavrumun kokusunu almaya geldim."

Nayman Ana, tekrar tekrar oğluna bir mankurt olmadığını, kendinin bir Nayman, asıl adının, Colaman olduğunu söylerse de sonuç alamaz. O anda, uzaktan gelen bir Juan-Juan'ı fark eder ve kaçar. Juan-Juan da onu fark etmiştir fakat Nayman Ana gizlenir ve Juan-Juan'ın eline geçmekten kurtulur. Nayman Ana geceyi orada geçirir. Sabahleyin etrafı kolaçan ederek yeniden sokulur, "içine saman doldurulan yavrusunun tulumunun" yanına...

Kararı, ne pahasına olursa olsun oğlunu alıp buralardan götürmek, onu kaçırmaktır. Bu sefer yine Juan-Juanlar gelmektelerdir, o yine kaçar. Juan-Juanlar kadının kim olduğunu öğrenmek için Kolaman'ı iyice sorguya çekerler. Tabiî ki konuyu anlamışlardır ve Kolaman'a emir verir, o kadın yine gelirse, onu öldürmesini sıkı sıkıya tembihlerler.

Kolaman'ın efendileri gittikten sonra son bir ümitle yanına gelen annesi bir an oğlunu göremez. Göremez, çünkü o anda, Kolaman, bir devenin arkasına sinmiş, elindeki oku annesine nişan almakla meşguldür. Annesi, oğlunu fark ettiğinde ok yaydan çıkmıştır ve öldürücü darbeyle Nayman Ana, devesinden yere yığılır. Düşerken, son sözleri, "Adını anımsa, adını anımsa!" olmuştur.

Kolaman, yani Mankurt, öz anasını düşman evinde, düşmanın sürüsünün başında ve düşmanın talimatına bağlı kalarak öldürmüştür. Nayman Ana'nın düşüp öldüğü bu yere, "Ana-Beyit Mezarlığı" denilmiştir. Yani "Ana'nın yattığı yer"...

İLE/<>

KÖZKAMANLAŞMAK

Destana göre, Manas, Alma Ata ıramağının gözesinde, Sungur'da oturan, hiç oğlu olmamış Yakup (Cakıp) Han'ın, duasından sonra Tanrı'nın verdiği yiğit oğludur. Manas birçok olağanüstülükler göstermiş, İslâm yolunda mücadele etmiş biri olarak takdim edilmektedir. Manas'ın, küçükken Kalmuklar'a esir düşen ve Moğolistan'a götürülüp orada büyütülen Köz-Kaman adında bir amcası vardır. Köz-Kaman, Moğolistan'da, Kalmuklar arasında büyütülür, bir Kalmuk kızıyla evlendirilir, oğulları olur ve bir gün oğullarıyla birlikte ata yurduna geri döner. Fakat o artık Kalmukça konuşmaktadır. Manas, daha önce amcasını hiç görmemiştir, dolayısıyla onu tanımamaktadır. Üstelik de Kalmukça konuştuğu için, amcasını casus zannetmektedir. Manas amcasını yakalar ve zincire vurur. Bu arada Manas, babasına mektup yazarak, amcası hakkında bilgi sağlar. Babası, amcasına iyi davranmasını söyler. Manas, babasının sözüne uyarak amcasını salıverir. Hatta bir de onun onuruna şölen verir fakat işte Köz-Kaman'lık gerçek yüzünü ortaya koymuştur: Köz-Kaman'ın oğulları şölende arbede çıkarır ve Manas'ı döver. Manas, ileride Kalmuklar'a karşı sefere çıktığında da Köz-Kaman ve oğullarının ihanetinden kurtulamaz.

[Manas Destanı ve Köz-Kaman: Köz-Kaman, Manas Destanı, kahramanlarından birinin adıdır. Adını, bir Kırgız yiğidinden alan, 400 bin dizelik Manas Destanı, bir Kırgız destanı olup, Müslüman Kırgızlar'la, putperest Kalmuklar arasındaki mücadeleyi anlatmaktadır. Manas'ın tarihî bir kişilik olmadığını ileri sürenler varsa da, onun bir Kırgız beyi ya da bir Kırgız yiğidi olma olasılığı yüksektir. Bu destanda, Kırgızlar'ın tüm örf-âdet ve gelenekleri, inanç ve dünya görüşleri işlenmiştir.]

İLE/<>

KANARALAŞMAK

Bir köyde, yaşlı bir adam ve oğulları yaşamaktadır. Bir gün, adamın sürüsünden esrarengiz bir biçimde koyunlar eksilmeye başlar. Oğullar, eksilen koyunların ölüsünü ya da dirisini aramadık yer bırakmazlar ama ne yazık ki bulunamamaktadır. Babaları, bu duruma epeyce kafa yormakta fakat akıl erdirememektedir. Adamın, en sonunda aklına yatan düşünce şudur: Koyunları evin köpekleri, yani bizzat sürüyü korumakla görevli olan "bekçi" köpekler yemektelerdir. Bu demektir ki, köpekler kanaralaşmıştır!

Yaşlı adam, çocuklarına talimat verir, der ki, "Gidin, evdeki tüm köpekleri öldürün. Hiçbir eniği de sağ bırakmayın! Daha sonra başka köylerden yeni enikler bulur getirir ve onları yeni baştan eğitirsiniz."

Oğullar, babalarının dediği gibi yapar ve fakat birkaç yıl sonra yine aynı durum görülmeye başlanır. Bu sefer, adam, çocuklarını başına toplar ve onlara, birkaç yıl önce kendilerine verdiği talimatı aynen yapıp yapmadıklarını sorar. Küçük oğul, o gün küçük bir eniği, acıdığı için öldürmemiş olduğunu itiraf eder. Evet, konu anlaşılmıştır: O küçük enik, anasından-babasından kanaralaşmayı öğrenmiştir, kanaralaşmak bir biçimde ona da bulaşmıştır. Büyüdükçe o da bu "ahlâkı" öteki köpeklere öğretmiştir. )


- MANTAR(/LAMAK)" ile/değil/yerine/>< KANTAR/TERAZİ (ÖLÇÜ/T)


- MANTIK HATASI ile/ve/değil/||/<>/< YAKLAŞIM/YÖNTEM HATASI


- MANTIK(/... MANTIĞI)" ile/değil SIĞINMA


- MARJİNAL değil/yerine/= AYKIRI/SIRADIŞI


- MASAL[Ar. < MESEL] ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/> MAVAL[Ar. < MEVVÂL]

( Genellikle toplumun oluşturduğu, düşe dayanan, sözlü gelenekte yaşayan, çoğunlukla insan, hayvan ile "cadı, cin, dev, peri" vb. başından geçen olağanüstü olayları anlatan edebî tür. | Boşuna söylenmiş söz. İLE/VE/DEĞİL/NE YAZIK Kİ/||/<>/> Yalan, uydurma söz. )


- MASKARA[Ar., İt.] (OLMAK/ETMEK) ile/ve/değil/||/<>/< MADARA[Fars.] (OLMAK/ETMEK)


- MASKARALIK ile/değil/yerine/>< REKÂBET


- MASUM ile/ve/||/<> MAZLUM


- MASUMLAR APARTMANI ile/ve/değil/||/<>/< MADALYONUN İÇİ (KİTABI)


- MATEMATİK(/ÖLÇÜ) BİLMEMEK ile/ve/değil/ya da/||/<>/< DAYAK YEMEMİŞ OLMAK


- MAVRA ile PALAVRA[İSP. < PALABRA]


- [ne yazık ki]
MAZLUM ile/ve/||/<> HORLANANLAR


- MAZLUM[Ar.] değil/yerine/= KIYILGIN


- MECZÛB ve/||/<>/> DİLEKÇESİ...

( 1965 yılında vefât eden, Elazığ Tımarhanesi'ndeki bir meczubun (ortadaki) Allah'a yazdığı mektubu...

“Ben, dünya Kürresi, Türkiye karyesi ve Urfa Köyü'nden, (El-Aziz --Elazığ) Tımarhanesi (Akıl ve Ruh Sağlığı Hastanesi) sakinlerinden; ismi önemsiz, cismi değersiz, çaresiz ve kimsesiz bir abdi acizin, ahir deminde misafiri Azrail’i beklerken, Başhekimlik üzerinden, Hâkimler Hakimi'nin dergâh-ı Ulûhiyetine son arzuhâlimdir:

Ben, gam(dertlilik) deryasında, fakirlik vatanında, horluk ve rezillik kaftanında, SULTAN yapılmışım.

Meyvelerden, dağdağana; çalgılardan, ney-kemana kapılmışım… Benim yatağım, akasya dikeninden; yorganım, kirpi derisinden farksızdır. Kalbim, Ayizman’ın(Hitlerin işkenceci Nazi Komutanı) fırını ve Sahrâ'nın çöl fırtınasıdır.

Ruhum, âşık-ı Hüdâ Mahbûb peresttir, lâkin aklım, kaderin cilvesi ve talihin sillesiyle gûresttir(gel-gittir).

Bana gelen, derd ü gamın kilosu beleştir. Nerede bir güzel varsa, bana karşı keleştir(yüz vermez, cesâretlidir), tüm yiğitler de bana hep ters ve terestir.

Aylar geçti, tek temizliğim, gözyaşıyla ve kara toprakla aldığım teyemmüm abdesttir. Yani, içtiğimiz, kezzap suyu; mezemiz ise ateştir.

Ol Resûl-i zişân ve Sultân-ı dü-cihân: “Cenâb-ı Allah’ın, insanları, dünya; dünyayı ise insan için yarattığını; Ruhları, vucud için, vucudları ise ruhlar için yarattığını; erkekleri, kadınlar; kadınları, erkekler için yarattığını; Cennet'i, mü’min kullar, mü’min kulları da Cennet için yarattığını; cehennemi, inkârcılar ve münâfıklar, inkârcıları ve münâfıkları da cehennem için yarattığını” hadisleriyle haber vermiştir.

Peki, acaba, benim gibi meczub divâneleri ne maksatla halk etmiştir? Bilen babayiğit, meydana çıkıp söylesin...

Allah, sana iman verdi, sen, tuğyan edersin; O in’am etti, sen, küfran(nankörlük) edersin; O, ikram etti, sen, inkâr edersin; O, ihsân etti, sen, isyân edersin; bir de kalkıp bana deli divâne diye bühtân edersin!...

Bu söylediklerimin hepsi, ruhumun içinde cenk etmektedir. Eğer, dilekçemin yanıtı gelirse bu manevralar sona erecektir.

Şimdi, adresimi arz ediyorum: Kur’ân’ı geldiği yere, yine Kur’ân’ı getiren, geri taşısın. Madem ki, ahkâmı ve ahlâkı kalmadı, Kur’ân’ın kâğıdı ve yazısı neye yarasın?! Tâ ki, Hz. Muhammed Mehdi (A.S) gelince, yeniden okunup yaşansın!

Ey, zerrelerden kürrelere, yerlerden göklere, tüm âlemlerin Rabbi!...

Ey, cemâdî, nebâtî, hayvanî, insanî, ruhanî ve nuranî, her şeyin ve herkesin yegâne sahibi!...

Ey, iman ve şuur ehl-i kalplerin, en yüce habîbi!...

Ey, dertli bedenlerin, kederli gönüllerin ve yaralı yüreklerin tabîbi!...

Ben, bi-çâre kulun ki; garipler garîbi, hüzünlerin esîri, zulümlerin mustarîbi, öksüz, yetim ve sahipsiz bir tımarhane delisi...

Ama kutsî muhabbet ve hasretinin divânesi!...

Herkesi ve her şeyimi elimden aldın ama sana sığındım, aşkına sarıldım, yegâne Sen kaldın!... Yurdumdan, yuvamdan, evimden, barkımdan ayırdın, gurbete ve hasrete saldın. Ama onları ararken, Sana ulaştım, sevdâna daldım! Böylece, fânî ve hayalî görüntülerden kurtarıp hakîkî tecellîne mazhar kıldın.

Yüceler yücesi Rabbim, Efendim!

Hakk'tan saparak ve haddimi aşarak, hâşâ, Sen'den, Burak bineği, Cebrail seyisi, Sidret'ül Münteha menzili, cümle mahlûkâtın en şereflisi, Rahmân'ın en mükemmel tecelli ve temsilcisi… Kâinâtın fahrî ebedîsi, Âhir zaman Nebî'si ve Mehdî'si, Levh-i Mahfûz'un tercümanı ve tebliğcisi, Efendiler efendisi, Hz. Muhammed (sallallahu aleyhi vesellem’in) Mahbubiyeti'ni mi istedim?...

Hanif Din'in üstadı ve nice Nebîlerin atası, Hz. İbrahim’in, halîliyetini; Hz. Süleyman’ın, saltanat ve servetini; Hz. Musa’nın, Celâdet ve cesâretini; Hz. İsa’nın ruhanîyetini mi istedim?...

Hz. Ebû Bekir Sıddık’ın, yüksek fazîlet ve kurbiyyetini; Hz. Ömer'ül Faruk’un, dirâyet ve teslimiyetini; Hz. Osman-ı Zinnureyn'in, asâlet ve sehâvetini; Hz. Aliy'ül Murtaza’nın, ilim ve velâyetini mi istedim?...

Senden, mülk-ü-hâkimiyet, şan-ü-şöhret, mal-ü-servet mi talep ettim? Senden, vucuduma sıhhat ve âfiyet; aklıma ziyâ ve selâmet; hayatıma, huzur ve istikâmet dilendiysem, bunlar için de bin kere tevbe ettim!

Çünkü, Şeriât'ın iptal, Tarikât'ın ihmal, Hakîkât'ın ihlâl ve mü’minlerin iğfâl edildiği bir zillet ve rezâlet döneminde, bana, akıl ve mükellefiyet verseydin, bu, sadece benim mesûliyet ve mahzûniyetimi ziyâdeleştirecekti!

Sultan'ım Efendi'm!

Ben, Senden, sadece, seni istedim; pahası, elbet böyle yüksektir ve tüm sevdiklerimi ve sahiplendiklerimi uğruna fedâ etmektir.

Rabbim, elbet vardır hikmeti ki, bu kuluna, böyle zillet ve zahmet çektirirsin. Ben, hâşâ, itiraz değil naz ederim ama umarım, Sen, niyâz kabul edersin.

Aile efrâdımı, akl-ı izânımı alıp beni hicrâna saldın. Ama yine de şükür; ya akıllı kalıp ama hâin ve hilekâr olaydım...

Ya varlıklı kalıp ama zâlim ve sahtekâr olaydım...

Ya âlim ve saygın kalıp ama gâfil ve riyâkâr olaydım...

Ya arkalı etraflı kalıp ama azgın ve zulümkâr olaydım...

Ya sağlıklı sefâlı kalıp ama sapıtmış, ahlâksız ve vicdansız olaydım!...

Derd-ü-belâ ki, sabredenlerin vesile-i mirâcıdır. Mü'minler, kalbimin tâcı; mücrimler, rahmetin muhtâcı; münkirler, hikmetin icabı; Sâdık ve âşık, ehl-i cehd adâletin ilâcıdır. Velâkin, bu münâfık, hain ve zâlimler ise çıban başıdır, akrep gibi sancıdır; şerefli insana, helâli dışında tüm kadınlar, kızlar, ana-bacıdır.

Ey Rabbim, Efendi'm!

Malûm-u âlîniz ve yüce takdirinizdir ki; ne özenli-bezekli elbiselerle gezdiğim bayramlarım oldu… Ne onurlu ve huzurlu seyahatlerim ve seyranlarım oldu… Ne etrafımda hizmet ve rağbet gösteren dostlarım ve hayranlarım oldu!...

Lezzet ne imiş, izzet ne imiş ve fazilet ne imiş tatmadım; ama şikâyet şekâvettir; tüm bu fânî ve fenâ nimetlerin asıl sahibi olan Padişahlar Padişahı'nı buldum...

Beni, yoktan var ettin, iman ve hidâyet buyurup varlığından haberdar ettin, ama aklımı alıp kulunu, bi-karar ettin. Sana, sonsuz şükürler olsun!...

Şimdi, son dileğim, beni yanına al ve bir daha huzurundan ve sonsuz nûrundan ayırma, ne olursun!

Umarım, bu dilekçeyi yazdım diye bana darılmazsın; çünkü, Zâtından gayrıya yalvarıp yakarmanın, ŞİRK olduğunu buyurdun!

Selâm ve dua ile... )


- MECZUB ile/>< GÂFİL

( Gereğinden fazla içe yönelirsek. İLE/>< Gereğinden fazla dışa dönüklük ve çenesi düşüklük. )

( İlimsiz hâl. İLE/>< Hâlsiz ilim. )


- MELÂL[Ar.] / GAM/M[Ar.] değil/yerine/= SIKINTI


- MEL-ANKOLİK" değil MELANKOLİK


- MENFÛR[Ar. < NEFRET] değil/yerine/= İĞRENÇ


- MENGENE[Yun.]/CENDERE[Fars.] değil/yerine/= KISKIÇ


- MERT ile/ve/||/<> CÖMERT

( [derler ...] Canını alırlar. İLE/VE/||/<> Malını alırlar. )


- METRES ile KUMA

( Kendi bildiğin. İLE Herkesin bildiği. )


- MEYHÂNE ile/ve/||/<> BOZAHÂNE[Fars. < BÛZEHÂNE(BİRAHÂNE)] ile/ve/||/<> KAHVEHÂNE


- MEYNSTRİM[İng. < MAINSTREAM] değil/yerine/= ANA AKIM


- MEZMÛM[< ZEMM]:
YERİLMİŞ | BEĞENİLMEMİŞ | AYIP


- MİLLET ile/ve/||/<>/> İLLET


- MINCIKLAMAK ile/ve/||/<> CIMBIZLAMAK


- MİSİLLEME ile/ve/ne yazık ki/> SAVAŞ


- MİSKİN[Ar.]/ERMEGÜ[dvnlgttrk] değil/yerine/= YOKSU

( Allah'ta yok olan, fenafillah. )


- MIZMIZ/LIK ile/ve/ne yazık ki/||/<>/> BASKIN/LIK / BASKICI/LIK


- MOBBING[İng.] değil/yerine/= BEZDİRİ


- MODA ile/ve DAYATILAN


- MONARŞİ[Fr. < Lat. < Yun.] değil/yerine/= TEKERKLİK

( Siyasal yetkenin, genellikle miras yolu ile bir kişinin üzerinde toplandığı devlet yönetimi. )


- MORARMAK ile/ve/||/<> CIBARMAK

( ... İLE/VE/||/<> Vurma nedeniyle/sonucunda morarma. )


- MUALLAK ile MUAMMA


- MÜBÂYENET[Ar.] değil/yerine/= ÇELİŞKİ

( Bir şeyin, kendinden başka bir şey olmaması. )


- MÜBAYENET[Ar.] değil/yerine/= UYUŞMAZLIK


- MÜBEZZİR ile MÜSRİF


- MÜCRİM[Ar.] değil/yerine/= SUÇLU


- MÜDAHALE EDEMEMEK ile/değil TAHAMMÜL EDEMEMEK


- MÜDAHALE ile/değil BEKLENTİ


- MÜDÂVİM ile/ve BELEŞÇİ


- MÜFRİT[Ar.] değil/yerine/= AŞIRI


- MÜFTERİ/İFTİRACI değil/yerine/= KARAÇALAN/KARALAMACI


- MUGALATA[Ar.] değil/yerine/= YANILTMACA

( Yanıltmak için, yanıltacak yolda söz söyleme. | Başkasını yanıltmak için, doğru olmadığı bilinerek yapılan uslamlama ve çıkarsama. )


- MUHAREBE[Ar.] değil/yerine/= ÇARPIŞKI


- [ne yazık ki]
MUHTEKİR[Ar.]/SPEKÜLATÖR[İng.] değil/yerine/= VURGUNCU

( Yolsuz kazanç elde eden, vurguncu, istifçi, ihtikâr yapan. )


- MUKÂBERE[Ar.] ile/ve/||/<> MUÂNEDE[Ar.] ile/ve/||/<> MÜCÂDELE[Ar.] ile/ve/||/<> MÜNÂZARA[Ar.] ile/ve/||/<> MUÂKEDE[Ar.] ile/ve/||/<> MUŞÂABE[Ar.] ile/ve/||/<> MUGÂLATA[Ar.]

( Bildiği hâlde inkâr etmek. İLE/VE/||/<> Bilmediği halde iddia etmek. İLE/VE/||/<> Doğrunun tespiti için başkasıyla tartışmak. İLE/VE/||/<> Doğrunun tespiti için kendiyle ya da başkasıyla tartışmak. İLE/VE/||/<> Konuşmaksızın kendiyle tartışmak. İLE/VE/||/<> Bilimsel bir konuyu, yalnızca doğrunun tespiti için tartışmak. İLE/VE/||/<> Bilimsel bir konuyu, yalnızca râkibi alt etmek için tartışmak. )


- [ne yazık ki]
MÜKEMMELİYETÇİLİK" ile/ve/değil/||/<>/< ERTELEME "ALIŞKANLIĞI"


- MUMLA ARAMAK ile/ve SAMANLIKTA İĞNE ARAMAK


- [ne yazık ki]
!MÜNÂFIK[< NİFÂK] ile/ve/<> !MÜFSİD[< FESAD]

( Ara bozan, bölücü, karıştırıcı. İLE/VE/<> Ara bozan, karıştırıcı, fesatçı. )


- MÜNÂFIK[< NİFÂK] ile/değil/yerine/>< MÜ'MİN[< EMN]

( İki yüzü olan. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< İki dünyası olan. )

( Günahı da, sevâbı da küçük görür. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Günahı, büyük görür. )

( Gideceği yeri beğenmeyen. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Gideceği yere koşa koşa giden. )


- MÜNÂFIKLIK ile/ve FİSK-Ü FÜCÛR


- MÜNASEBETSİZ değil/yerine/= DENSİZ


- [ne yazık ki]
MÜNKER ile/ve/||/<> FAHŞA-YI MÜNKER


- MÜPTELÂ/MÜBTELÂ[Ar. < BELÂ] ile MÜPTEZEL/MÜBTEZEL[Ar. < İBTİZÂL]

( Bağımlı. | Düşkün, tutulmuş. İLE Değersiz. )


- MÜPTEZEL/MÜBTEZEL[Ar. < İBTİZÂL] değil/yerine/= DEĞERSİZ, SAYGINLIĞINI YİTİRMİŞ, BAYAĞI KİŞİ, AŞAĞILIK KİŞİ

( Saygınlığını yitirmiş. | Çokluğundan dolayı değerini yitiren, değersiz. )


- MÜSÂDERE (ETMEK) değil/yerine/= GÜCERLE ALIM/ALMAK


- MUSALLAT (OLMAK) ile/değil/yerine MÜDAHİL (OLMAK)


- MUSALLAT değil/yerine/= SARKINTI


- MÜSEBBİHİ değil MÜSEBBİBİ


- MÜSRİF[Ar.] değil/yerine/= SAYPAK/TUTUMSUZ/SAVURGAN


- MUSTAR ile/değil/yerine/||/>< MUHTAR

( Şarap. İLE/DEĞİL/YERİNE/||/>< Yapmayabilme ve yeğleme olanağını ve gücünü kullanan kişi. | "Hayır!" diyebilme farkındalığı/önceliği. )


- MÜSTEHLİK[Ar. < HELÂK] değil/yerine/= TÜKETİCİ | YİYİP İÇEREK TÜKETEN, BİTİREN


- [ne yazık ki]
!MÜSTEHZÎ/SARKASTİK[İng. < SARCASTIC] değil/yerine/= ALAYCI/İĞNELEYİCİ


- [ne yazık ki]
!MÜSTEMLEKE[Ar.] değil/yerine/= SÖMÜRGE


- MUTAASSIP(/B)[Ar.] değil/yerine/= BAĞNAZ/AŞIRI TUTUCU


- MÜTEZAHHİR[Ar. < ZAHR] ile MÜTEZÂHİR[Ar. < ZUHÛR]

( Karısına, nikâhı bozacak bir söz söyleyen. | Biri tarafından yardım edilen, taraflısı olan. İLE Görünen, çıkan, tezâhür eden. )


- [ne yazık ki]
"MUTSUZ/LUK" ile/ve/||/<>/>/< "UMUTSUZ/LUK"

( Ahlâksızlık. İLE/VE/||/<>/>/< Küfür. )


- [ne yazık ki]
MUTSUZLUK:
"SAHİP OLAMADIKLARIMIZA ULAŞAMADIĞIMIZDAN DOLAYI" değil SAHİP OLDUKLARIMIZI UNUTMAKTAN DOLAYI


- MUZÂHÎ[Ar. < ZAHY] ile MUZÂHİR/MÜZÂHİR[Ar. < ZAHR]

( Benzeyen, benzeyici. İLE Arka, taraflı çıkan, yardım eden, koruyan, zahîr olan. )


- MÜZEVİR/MUZEVVİR[Ar.] değil/yerine/= ARABOZAN

( İki kişinin arasındaki dostluğu ya da geçimi bozan "kişi". )


- NAĞRA değil NARA[Ar. < NARE]

( Haykırma, bağırma. | "Sarhoş ya da külhanbeyi" bağırması. )


- NANKÖR[Fars.]["NAMKÖR" değil!] değil/yerine/= İYİLİKBİLMEZ


- NARSİSİZM/NARSİSİST ile SOLİPSİZM/SOLİPSİST


- NAZ ile/ve/||/<> CAZ


- NE ALÂKA/KEL ALÂKA değil/yerine/= NE İLGİSİ VAR/İLGİSİ YOK


- [ne] EMMEYE ile/ve/||/<>/ne de GÖMMEYE (GELMEK)


- [ne] İSTEMEK ne de DAYATMAK


- [ne] KÖY ne de KASABA (OLAMAMAK)


- NE YAPARSAK/YAZARSAK YAPALIM/YAZALIM,
HİÇBİR KONUDA:
ACELE ETME(YELİM)! ve/||/<>/> ÖZEN GÖSTER(ELİM)!

( )


- [ne] YİĞİDİ ÖLDÜRMEK ne de HAKKINI YEMEK


- NECÂSET ve/=/< ŞİRK


- YANILGI:
"NEDEN" ile/ve/||/<> "BİLGİ" ile/ve/||/<> "ÖZGÜVEN"


- NEFSÎ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< YÖNTEMSEL


- NEFSİN:
ESİRİ ile/değil/yerine EMİRİ


- NESNELERE/KİŞİLERE:
[ne yazık ki] BAĞIMLILIK ile/ve/değil/yerine BAĞLILIK


- NEVMÎD[< NÂ-ÜMÎD] ile ...

( ÜMİTSİZ )


- [ne yazık ki]
BAĞIMLILIKTAKİ EN YAYGIN SAVUNMA MEKANİZMALARI:
İNKÂR ETME ile BAHANE BULMA ile YANSITMA


- [ne yazık ki]
ÇELİŞKİ ile/ve/||/<> KISIR DÖNGÜ


- [ne yazık ki]
"ÇOK FAZLA BİLMEK" =/< YETERİNCE VE YETKİN BİLMEMEK


- [ne yazık ki] :( ((((((
DENİZ GEZMİŞ ve/||/<> YUSUF ASLAN ve/||/<> HÜSEYİN İNAN

( image )


- [ne yazık ki]
DÜŞÜLEN YALNIZLIK ile/ve/değil/yerine YEĞLENİLEN YALNIZLIK

( Çürütür/eritir. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Olgunlaştırır/geliştirir. )


- [ne yazık ki]
İNAT ile/ve/||/<>/>< KAYITSIZLIK


- [ne yazık ki]
İNDİRGEMEK ile/ve/ya da/||/<>/>< REDDETMEK / YOK SAYMAK

( Üçünü de yapmadan düşünmek ve hareket etmek gerekmektedir. )


- [ne yazık ki]
KABA/LIK ile/ve/||/<>/> ACIMASIZ/LIK


- [ne yazık ki]
"KAHRETMEK" ve/||/<>/> KAYBETMEK


- [ne yazık ki]
KÖLELİK ile/ve/||/<>/> BORÇ KÖLELİĞİ


- [ne yazık ki]
ÖFKE ile/ve/||/<> İFRİT[Ar.]

( ... İLE/VE/||/<> Doğu masal ve efsanelerinde kötü, korkunç yaratık. | Öfkeli, ortalığı birbirine katan kişi. | İçini kemiren, meşgul eden şey. )


- [ne yazık ki]
NEYİ
BÖLÜŞEMİYORUZ? ve/||/<> NİYE DÖVÜŞÜYORUZ?

( Hiçbir mal, bizim değil! VE/||/<> Hiçbir can, bizim değil! )


- NEZAKETSİZ/LİK değil/yerine/= KABA/LIK


- NİFAK değil/yerine/= GEÇİMSİZLİK/ANLAŞMAZLIK/ARABOZU


- ...'NIN:
"MUTFAĞI" ile/ve/||/<> "ARKA SOKAKLAR"


- NİSYÂN[Ar.] değil/yerine/= UNUTUŞ


- [ne yazık ki]
"NİYET OKUMA" ile/ve/||/<> "AKIL OKUMA"

( İkisi de yanlıştır ve olanaksızdır. Hiçbir zaman, zemin ve koşulda yapılmamalıdır! )


- NİYET "OKUMAK" ile/ve/||/<> "KİŞİLİK ÇÖZÜMLEMESİ"


- NUTKUN TUTULMASI ile BASİRETİN BAĞLANMASI


- ZULMET-İ CEHL-İ İLTİZAM[Ar.]/OBSKÜRANTİZM[İng. < OBSCURANTISM] değil/yerine/= BİLMESİNLERCİLİK


- ÖÇ ile/ve/||/<> ÖD

( Acı, öfke. İLE/VE/||/<> Öd, safra. )


- ÖDÜL ile/ve/değil/||/<>/< UYARAN


- ÖFKE ile/ve/değil/yerine/>< ANLAMA

( Öfkenin olduğu yerde anlama, anlamanın olduğu yerde öfke barın(a)maz. )


- ÖFKE ile/ve/||/<> HIRS

( [gelirse/yönetilemezse ...]
Akıl gider. İLE/VE/||/<> Edep gider. )


- ÖFKE ile/ve/ne yazık ki/> SALDIRI


- ÖFKE ile/ve/değil/||/<>/< YOK SAYILMA


- [ne yazık ki]
ÖFKE ile/ve/||/>/<>/>< ZARAR

( Öfkeyle kalkan, zararla oturur. )


- OH OLSUN ile/değil/yerine/>< O OLSUN


- OKB ile/ve/değil/||/<>/< YAYGIN KAYGI BOZUKLUĞU


- OKYANUSU AŞMAK ve/ne yazık ki/||/<>/> DEREDE BOĞULMAK


- OLAY "AÇLIĞI" ile/ve/değil/||/<>/< ONAY AÇLIĞI


- OLAY ve/||/<>/< KOLAY

( Olay ortaya çıkınca, çözümü de belirsizliğe göre nispeten daha kolay olur. )


- ÖLDÜRME ile !KIYA/!CİNAYET[Ar.]

( )


- ÖLDÜRME ile/ve/||/<> YOK ETME


- OLMAYANLARA ve/||/<> OLANLARA

( İnanmamalıyız. VE/||/<> Kanmamalıyız. )


- ÖLÜM ile ESTONYA FERİBOTU SENDROMU

( Batan Gemideyken, Geminin Batışını 'İzleme/Bekleme' Belirgisi/Sorunu
(Estonya Feribotu Sendromu)

Modern deniz tarihinin en büyük kazası, 28 Eylül 1994 yılında Baltık Denizi’nde yaşandı. 1980 yılında, Almanya’da, Mayer Werft tersanesinde inşâ edilen Estonya Feribotu’nun batmasıyla 852 yolcu yaşamını kaybetti. Bu korkunç kazadan 137 kişi kurtuldu. Kıyıya yakın uzaklıkta su alması nedeniyle yan yatarak batan feribot, sadece gemi mühendisleri tarafından değil aynı zamanda kazadaki ölümlerin nedeni açısından da davranış psikolojisi uzmanlarınca yıllarca incelendi.

İnsan davranış psikolojisi uzmanları, bu kazada ölen 852 yolcunun neden kurtulamadığını araştırdı. Aileleriyle görüşüp geçmişlerini incelediler. Ölenlerin yüzde 98’inin çok iyi yüzme bildiğini belirleyen uzmanlar, son olarak kazadan kurtulanlarla görüştü.

Ortaya çıkan sonuç şuydu:
Feribot, 28 Eylül gecesi saat 00.50’de sert dalgalar nedeniyle su almaya başladı. Feribota giren sular, 50 santim yüksekliğe ulaşınca feribot yan yatmaya başladı. Su miktarının artmasıyla birlikte gemiyi boşaltma süreci başladı. Ancak 987 yolcudan sadece 137’si feribotu, su almaya başlar başlamaz hemen terk etti. Geri kalan 852 yolcu ise gemi kaptanının “panik yapmayın, dünyanın en güçlü feribotundasınız” sözlerine kanarak su boşaltma işlemini izledi. Saatler ilerledikçe feribot daha da yan yattı ama 852 yolcu izlemeye devam etti. Sonunda, saatler 01.50’yi gösterirken, feribot tamamen yan yatarak sulara gömüldü. 852 kişinin, feribotun su aldığını ve yan yatmaya başladığını görmesine karşın son saniyeye kadar rahat rahat batışını izlemesi, psikoloji ders kitaplarında “Estonya Feribotu Sendromu” olarak yer almıştır. Psikoloji bilimi, o kişilerin davranış biçimlerine bugüne dek mantıklı bir açıklama getirememiştir. )


- ÖLÜM ile/||/<> KIYIM/CİNAYET[Ar.] ile/||/<> ÖZKIYIM/İNTİHAR[Ar.]


- OLUMSUZ ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/< KABA


- OLUR OLMAZ (İŞLER YAPMAK, YERDE KONUŞMAK)


- OLUR"
ile/ve/değil/||/<>/><
NA OLUR ve/||/<> NAH OLUR


- [önce] YORUM ile/ve/sonra/> AŞIRI YORUM

( YORUM VE AŞIRI Y0RUM (UMBERTO ECO) kitabını okumanızı salık veririz.
)

( INTERPRETATION/COMMENT vs. EXCESSIVE INTERPRETATION/COMMENT )


- [ne yazık ki]
ÖNEMSE(ME)MEK ile/ve/değil/||/<>/< ÇIKAR(SIZLIK)


- ÖNGÖRÜSÜZLÜK ile/ve/< BİLGİSİZLİK/CEHALET

( CEHALET: Dönüp dolaşmak, sabitesi olmamak. )

( Cehalet diye bir şey yoktur, yalnızca dikkatsizlik ve ilgisizlik vardır. )

( Cehalet neden acı verici olsun? Acı verici durumlar ve sonu gelmez yanılgıların kaynağı olan arzu ve korkunun kökeninde o vardır. )

( Kederin nedeni, cehalettir. Mutluluk anlayışı izler. )

( Bilgisizliğin belirtisi, adâletsizlik ve trajediye olan inancın derinliğidir. )

( Üzüntü, zihinsel bir acıdır (ıstırap) ve acı, mutlaka dikkat ister. Ona dikkatinizi verdiğinizde, çağrı durur ve cehalet sorunu da kaybolur. )

( Bilmeyene yaraşan ceza, bilen birinden öğrenmektir. )

( Bilgisizlik, öğrenim ile de öğrenilir. )

( Meğer, cehalet, esaretten betermiş. )

( Cehalet, tahsil ile tahsil olunur. )

( There is nothing like ignorance, only inattention.
Why should ignorance be painful? It is at the root of all desire and fear, which are painful states and the source of endless errors.
Ignorance causes sorrow. Happiness follows understanding.
Worry is mental pain and pain is invariably a call for attention. The moment you give attention, the call for it ceases and the question of ignorance dissolves. )

( FORESIGHTLESSNESS vs./and/< IGNORANCE )


- ÖNYARGI ile/değil/yerine/>< ÖNGÖRÜ


- ÖNYARGI = PEŞİN HÜKÜM, FİKR-İ BATIL, İTİKAT-I BATIL = PREJUDICE[İng.] = PRÉJUGÉ[Fr.] = VORURTEIL[Alm.] = PRAEJUDICIUM[Lat.] = PERJUICIO[İsp.]


- ÖPERKEN ile/ve/||/<>/> ÖZLERKEN

( Kokusunu içine çektiysek. İLE/VE/||/<>/> Burnunun direği sızlar. )


- ORAN/LI, (/ORANSIZ) ile/ve DENGE/Lİ, (/DENGESİZ)


- [ne yazık ki]
ORANTISIZ (YORUM) ile AŞIRI (YORUM)


- [ne yazık ki]
ÖRGÜTLÜ BİLİNÇSİZLİK ile/ve/||/<>/> BİLİNÇSİZLİĞİ ÖRGÜTLEMEK


- ORILAMAK/ORILAMAQ ile ORILAMAK/ORILAMAQ ile ORLAŞMAK/ORLAŞMAQ / ORILAŞMAK/ORILAŞMAQ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Bağırmak. İLE Övünmek ve bu böbürlenmede aşırıya kaçmak. İLE Haykırış ve haykırışın yükselmesi, halkın haykırması. )


- OROSPU ile/değil METRES


- OROSPU/LUK / KAHPE[Ar. < KAHBE] / EKEK/LİK / ERSEK[dvnlgttrk] ile FÂHİŞE/LİK | KEVÂŞE

( Kısaca: Orospuluk Zihinde; Fahişelik Gövdede
Orospuluk, spekülatif düşüncelerle, çıkara yönelik, işine geldiği gibi hareket etme eğilimi(eşeysel göstergesi olmaksızın). İLE Fahişelik ise, içinde bulunduğu/bulunmuş oldukları koşullardan/olumsuzluklardan/"acziyetten" kaynaklanabilen, çok geniş/özel nedenlere dayanabilen ya da kişisel seçim/karar ile gövdenin eşeysel yönde, nesnel karşılığı için kullandırılması. )

( BAGIYY [çoğ. BAGAYÂ] )


- ÖRSELEMEK ile TIRMALAMAK


- ORTADAN KALDIRMAK ile/||/<> KÖKÜNÜ KAZIMAK


- OSAL ile OSAYUK/OSAYUQ
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Savsak, özen göstermeyen kişi. İLE Boşlayan/ihmalkâr kişi. )


- OSURMAK ile OSRUK/OSRUQ ile OSURGAN ile OSRUŞMAK
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Gaz çıkması. İLE Osuruk. İLE Çok osuran. İLE Osuruk yarıştırmak. )


- OT ile OT ile OT ile OT ile OT
[<
Divân-ü Lugât-it-Türk]

( Bitki. İLE Her tür kaba hayvan yemini, kuru otu anlatmak için kullanılan sözcük. İLE İlaç.[OTACI: Hekim.] İLE Zehir. İLE Ateş. )


- [ne yazık ki]
!ÖTEKİLEŞTİRME ile/ve/||/<>/> !DÜŞMANLAŞTIRMA


- ÖTEKİLEŞTİRME ile "ETİKETLEME" ile "DAMGALAMA"


- UYANIKLIK:
"ÖTEKİNİN AÇIĞINI GÖRMEK/ARAMAK" değil/yerine/>< KENDİNİ DENETİMDE TUTMAK


- OTLAR ile (O,) OTLAR

( Otun çoğulu. İLE Hayvanın otlaması/beslenmesi. | Birinin özensizce ve dikkatsizce [hayvanca] "yiyip içmesi" yönünde kişiye hakaret etme "sözü". )


- [ne yazık ki]
OTORİTER/LEŞME ile/ve/<> TOTALİTER/LEŞME


- OTURMAK ile/ve/||/<>/> "OSURMAK"


- ÖVME ile KÖTÜLEME

( Memnun ettiğin zaman, sende olmayan şeylerle seni öven kişi, kızdırdığın zaman da seni, sende olmayan şeylerle kötüler. )


- ÖVMEK ile/ve/||/<>/>< GÖMMEK


- OYALANMA ile/ve/değil/||/<> OYUN


- OYALIYOR ile OY ALIYOR

( Geciktiriyor. İLE Oy desteği yüksek ya da belirli bir oranda olan kişinin durumu. )


- OYUN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< YANILSAMA


- OYUNA GELMEK ile/ve/||/<> TAKLAYA GELMEK


- [ne yazık ki]
ÖZENSİZ ÜRETİM ve/||/<>/> SINIRSIZ TÜKETİM


- ÖZENSİZLİK ile/ve/<> KANIKSAMA


- ÖZENSİZ/LİK ile/ve/||/<>/> UMURSAMAZ/LIK ile/ve/||/<>/> SIRADAN/LIK ile/ve/||/<>/> BOŞVERMİŞ/LİK


- ÖZGÜVEN ile GÖRGÜSÜZLÜK

( Fazla gevşek ya da fazla özgüvenli olunmamalı. )

( HAMHALAT: Kaba saba, görgüsüz. )

( SELF CONFIDENCE vs. LACK OF MANNERS )


- [ne yazık ki]
"ÖZGÜVENLİ" CAHİL ile/ve/||/<> GÖRGÜSÜZ VARSIL ile/ve/||/<> SIMARTILMIŞ APTAL ile/ve/||/<> ÇOCUK DAVRANIŞLI "YETİŞKİN"


- ÖZLEŞTİRME ile/değil ÖZDEŞLEŞTİRME


- PAÇASINA SARILMA/TAKILMA ile/ve/ya da/||/<> PARÇASINA SARILMA/TAKILMA


- PAHALILANDI değil PAHALANDI(< BAHALANDI)


- PANİK ATAK ile/ve/değil/||/<>/> ÇARPINTI


- PANİK ile/ve/||/<> STRESLİ ile/ve/||/<> SİNİRLİ (OLMAMAK!)


- PARA AKLAMAK ile/ve/değil "VİCDAN(LAR)I/NI" "RAHATLATMAK"


- PARA (SAPLANTISI) değil/yerine KİŞİ[KARDEŞ/ARKADAŞ/OLANAKSIZ/MAĞDUR]


- PARA TUTKUSU/HAMAN ile/ve ORUN/MEVKİ TUTKUSU/BELÂM ile/ve RUHBANLIK/İLÂH OLMA TUTKUSU

( KÂRUN ile/ve FİRAVUN ile/ve BELÂM )

( Emeğin sömürücüsü. İLE/VE Siyasetin zâlimi. İLE/VE Maneviyatın gaspçısı. )


- [ne yazık ki]
PARA ile/ve/||/<> DİN

( [ne yazık ki]
Konu "para" olduğunda, herkesin dini aynıdır. )


- PARALİZİ ile PLEJİ


- PARANOYA ile KISKANÇLIK


- PARAPSİKOLOG değil/yerine/= ÖTEUSBİLİMCİ


- PASPAL[Yun.] ile PESPÂYE[Fars. PEST-PÂYE] ile PEJMURDE[Fars. < PİJMURDE]/SALAŞ

( Çok kepekli un. | Bakımsız, dağınık, pis. İLE Alçak, aşağılık. İLE Eski püskü, yırtık. | Dağınık, perişan. )


- PATA-KÜTE (GİRİŞMEK, VURMAK)


- PAZARLAMA ile HİLE

( MARKETING vs. TRICK )


- PAZARLAMA ile/ve "KAKALAMA"


- PERİŞAN OLMAK ile/ve/||/<> TELEF OLMAK


- PERPERÎŞÂN/PERMEPERÎŞÂN


- PERVÂSIZ/LIK[Fars.] ile PATAVATSIZ/LIK

( Çekinmez, sakınmaz, korkusuz kişi. / Çekinmeden, sakınmadan, korkmadan. İLE/VE/||/<>/> Sakınmama, korkusuzluk: Sözlerinin nereye varacağını düşünmeden saygısızca konuşan, davranışlarına dikkat etmeyen kişi/tutum. )


- PESİMİST/PESSIMIST[İng.]/BEDBİN[Fars.] değil/yerine/= KARAMSAR/KÖTÜMSER


- PEYDERPEY[Fars. < PEY:Arka. | -DER: İçinde.]["PEYDELPEY" değil!] (ÖDEMEK) AZAR AZAR/BÖLÜM BÖLÜM/YAVAŞ YAVAŞ (ÖDEMEK) | BİRBİRİ ARDINCA, ART ARDA


- [ne yazık ki]
PEZEVENK/TERES/KAVAT[Ar. < KAVVÂD]/GODOŞ[Erm. < KODOŞ]/PIMP/COCKOLD[İng.] ile/değil PUZEVENK


- PEZEVENK[Erm.] ile/ve/||/<> GAVAT/KAVAT[Ar. < KAVVÂD]


- PEZEVENK/LİK ile/değil ÇÖPÇATAN/LIK


- PİÇ/FIR/KOPİL[Yun.] ile PUŞT[Fars.]


- PİRİNÇ:
PİLAV ile/ve/değil/||/<>/> ÇORBA

( Suyunu çekerse. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Çekmezse. )


- PİSİ PİSİNE ("GİTMEK")

( Öldürülmek. )


- PİŞMİŞ ile/ve/değil/||/<>/> PİŞKİN


- POLARİZASYON/POLARISATION değil/yerine/= UCLAŞMA/KUTUPLAŞMA


- [ne yazık ki]
POLİFALJİ ile/ve/||/<> OBURLUK


- POLİTİKA EKONOMİSİ değil/yerine/>< EKONOMİ POLİTİKASI


- PROBLEM/Lİ yerine SORUN/LU


- PROVOKASYON/PROVOCATION[İng.] değil/yerine/= KIŞKIRTMA


- [ne yazık ki]
PSİKOPAT/LIK ile/ve/||/<> İNSAFSIZ/LIK


- PSİKOZ/PSYCHOSIS[İng.] ile/||/<> DEREALİZASYON ile/||/<> DEDİFERANSİYASYON

( Gerçeklik yitimi. İLE/||/<> Gerçeklik yitimi. İLE/||/<> Ayrıştırma/ayrımlaşma yitimi. )


- PUL ile/ve/ne yazık ki/||/<>/> KUL

( Varsa pulun, cümle âlemdir kulun. )


- PÜR-MELÂL[Fars.] ile ...

( Gamlı, kederli, sıkıntılı, üzüntülü. )


- PUT/LAŞTIRMA ile/ve/değil/||/<> İLÂH/LAŞTIRMA


- [ne yazık ki]
PUTUNU, KENDİ YAPAR, KENDİ TAPAR" ve/||/<> KÖLELEŞTİRİRSİN ALDIRMAZ; "KÖLE" DERSİN, KALDIRMAZ


- RAHAT-HUZUR (VERMEMEK)


- RANT ve/ne yazık ki/> "RAHAT"/LIK


- REDDETMEK ile AŞAĞILAMAK

( REJECT vs. TO DESPISE )


- [ne yazık ki]
REDDETMEK ile/ve/||/<>/> YASAKLAMAK


- REHÂVET ile/ve/||/<>/> ATÂLET


- REHÂVET değil/yerine/= GEVŞEKLİK


- RENGİ-RUHSARI (BOZULMAK/SARARMIŞ)


- REZİL-KEPÂZE (OLMAK/EDİLMEK)


- REZİL-RÜSVÂ (OLMAK/EDİLMEK)


- | "REZİL" ve/ya da "SEFİL" |
değil/yerine/><
ASİL

( [ayrılıktan hemen sonra ...]
| Başkasının kollarına bırakana "denilen". VE/YA DA Alkole bırakana "denilen". |
DEĞİL/YERİNE/><
Zamana bırakana denilen. )


- RİDÂ ile/ve İZÂR

( Belden yukarı örtülen örtü. | Hırka. | Dervişlerin omzuna attığı nesne. İLE/VE Belden aşağı örtülen örtü. )

( Kibir. İLE/VE Azâmet. )


- RİYÂ ile NİFÂK

( Kendini "kandırma". İLE Başkalarını "kandırma". )


- ROBOT ile/değil ÇOCUK


- ROL ile TASLAMAK


- RÜŞVET[Ar.] değil/yerine/= ORUNÇ/URUNÇ, ETTİREÇ


- RÜYÂ ile KARABASAN

( DREAM vs. NIGHTMARE )

( HÂB ile KÂBÛS )


- SABIRLI KİŞİLER:
GEMİLERİ YAKAN ile/ve/değil/||/<>/> LİMANLARI YAKAN


- SABRI SINAMAK ile/ve/ne yazık ki/||/<> SABRI ZORLAMAK


- SAÇMA ile/ve/değil/yerine YETERSİZ/LİK


- SAÇMA/LIK:
KİŞİNİN ÇIĞLIĞI ile/ve/ne yazık ki/||/<> DÜNYANIN SESSİZLİĞİ/SUSKUNLUĞU


- SAÇMALIK ile AHMAKLIK


- SAÇMALIK ile/ve/değil/||/<>/> KISIR DÖNGÜ


- SAÇMA(LIK)LAR/SAFSATALAR:
BİÇİMSİZ ile/ve/||/<> BELİRSİZLİK ile/ve/||/<> SALDIRI ile/ve/||/<> KONUNUN ÖZÜNÜ KAÇIRMA ile/ve/||/<> TARTIŞMALI NEDEN ile/ve/||/<> İSTATİSTİKSEL HATA ile/ve/||/<> ŞAŞIRTMA ile/ve/||/<> YETKEYE BAŞVURMA ile/ve/||/<> DUYGULARA BAŞVURMA ile/ve/||/<> KIYASLAMA HATALARI ile/ve/||/<> SINIFLANDIRMA HATALARI

( BİÇİMSİZ SAÇMA(LIK)LAR/SAFSATALAR ile/ve/||/<> SAÇMA(LIK)LAR/SAFSATALAR
( INFORMAL FALLACIES vs./and/||/<> FALLACIES )

BELİRSİZLİK SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: GÖNDERMELİ ile/ve/||/<> VURGULAMA ile/ve/||/<> ÇOK ANLAMLILIK
( FALLACY OF: EQUIVOCATION vs./and/||/<> ACCENT vs./and/||/<> AMPHIBOLY )

SALDIRI SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: KARALAMA ile/ve/||/<> NİTELİKSEL ile/ve/||/<> "SEN / SEN DE ..." ile/ve/||/<> DOLDURUŞA GETİRME
( ARGUMENT AGAINST THE MAN vs./and/||/<> CIRCUMSTANTIAL AD HOMINEM vs./and/||/<> FALLACY OF "YOU / YOU ALSO" vs./and/||/<> POISONING THE WELL )

KONUNUN ÖZÜNÜ KAÇIRMA SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: KISIR DÖNGÜ ile/ve/||/<> İLGİSİZ AMAÇ ile/ve/||/<> İLGİSİZ SONUÇ ile/ve/||/<> İDDİAYI ZAYIFLATMA ile/ve/||/<> KONUYU SAPTIRMA
( BEGGING THE QUESTION vs./and/||/<> FALLACY OF IRRELEVANT PURPOSE vs./and/||/<> IRRELEVANT CONCLUSION vs./and/||/<> FALLACY OF STRAW-MAN vs./and/||/<> FALLACY OF RED HERRING )

TARTIŞMALI NEDEN SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: YANLIŞ NEDEN ile/ve/||/<> ÖNCESİNDE ile/ve/||/<> ORTAK ETKİ ile/ve/||/<> GÖZDEN KAÇIRILABİLİR NEDEN ile/ve/||/<> YANLIŞ YÖN ile/ve/||/<> KARMAŞIK NEDENLER
( FALLACY OF FALSE CAUSE vs./and/||/<> FALLACY OF "PREVIOUS THIS" vs./and/||/<> JOINT EFFECT vs./and/||/<> GENUINE BUT INSIGNIFICANT CAUSE vs./and/||/<> WRONG DIRECTION vs./and/||/<> COMPLEX CAUSE )

İSTATİSTİKSEL HATA SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: YETERSİZ ÖRNEK ile/ve/||/<> TEMSİL ETMEYEN ÖRNEK ile/ve/||/<> YANLIŞ BENZETME ile/ve/||/<> YOK SAYMA ile/ve/||/<> SÜMEN ALTI ile/ve/||/<> KUMARBAZ
( FALLACY OF INSUFFICIENT SAMPLE vs./and/||/<> UNREPRESENTATIVE SAMPLE vs./and/||/<> FALSE ANALOGY vs./and/||/<> SLOTHFUL INDUCTION vs./and/||/<> FALLACY OF SLANTING vs./and/||/<> GAMBLER'S FALLACY )

ŞAŞIRTMA SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: DEVEDE KULAK ile/ve/||/<> YA SİYAH, YA BEYAZ ile/ve/||/<> KANITLAMA ZORUNLULUĞU ile/ve/||/<> FELÂKET ÇIĞIRTKANLIĞI ile/ve/||/<> İMÂLI SORU ile/ve/||/<> ÇOK SORULU ile/ve/||/<> SINIRLI SEÇENEK
( FALLACY OF THE BEARD vs./and/||/<> BLACK OR WHITE FALLACY vs./and/||/<> ARGUMENT FROM IGNORANCE vs./and/||/<> FALLACY OF SLIPPERY SLOPE vs./and/||/<> COMPLEX QUESTION vs./and/||/<> FALLACY OF MANY QUESTIONS vs./and/||/<> FALLACY OF LIMITED CHOICES )

YETKEYE BAŞVURMA SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: BİR BİLENE SORMA ile/ve/||/<> YETERSİZ KAYNAK ile/ve/||/<> İNANCA BAŞVURMA ile/ve/||/<> ORTAK TUTUMA BAŞVURMA ile/ve/||/<> ÖBEK BASKISI ile/ve/||/<> YARARCI ile/ve/||/<> BEĞENDİRME ile/ve/||/<> DAYATMA ile/ve/||/<> İÇİNDEKİ DEĞİL DIŞINDAKİ(ZARF-MAZRUF) ile/ve/||/<> GENETİK
( ARGUMENT TO AUTHORITY vs./and/||/<> FALLACY OF UNQUALIFIED SOURCE vs./and/||/<> APPEAL TO BELIEF vs./and/||/<> APPEAL TO COMMON PRACTICE vs./and/||/<> BANDWAGON, PEER PRESSURE vs./and/||/<> PRAGMATIC FALLACY vs./and/||/<> APPEAL TO PERSONAL INTERESTS vs./and/||/<> FALLACY OF "IS" TO "OUGHT" vs./and/||/<> STYLE OVER SUBSTANCE vs./and/||/<> GENETIC FALLACY )

DUYGULARA BAŞVURMA SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: TEHDİT ile/ve/||/<> DUYGU ile/ve/||/<> ÖNYARGILI DİL ile/ve/||/<> MAZERET
( ARGUMENT FROM FORCE vs./and/||/<> ARGUMENT TO PITY vs./and/||/<> PREJUDICIAL LANGUAGE vs./and/||/<> FALLACY OF SPECIAL PLEADING )

SAÇMA(LIK)LAR/SAFSATALAR ile/ve/||/<> HATALAR
( FALLACIES vs./and/||/<> MISTAKES/WRONGS )

KIYASLAMA HATALARI: GENELLEŞTİRME ile/ve/||/<> ÖZELLEŞTİRME
( FALLACY OF CONVERSE ACCIDENT vs./and/||/<> FALLACY OF ACCIDENT )

SINIFLANDIRMA HATALARI: BÜTÜNLEME ile/ve/||/<> İNDİRGEME
( FALLACY OF COMPOSITION vs./and/||/<> FALLACY OF DIVISION ) )


- SAÇMA(LIK)LAR / SAFSATALAR ile/değil/yerine FaRkLaR

( Sözcükler: "SEN ..." / "SEN DE ..." ile başlatılan/saldırılan "tanımlar".
* Tanım/açıklama: Tartışmada, öteki kişinin söz ve hareketlerini, kendi görüşünü savunmada kanıt olarak kullanma. | "Bir savın doğruluğunun, savı geliştiren kişinin, kişiliği ile ilgisi olduğu" "savı". | Bir kişinin önerileri yerine, önerinin reddedilmesini sağlamak üzere, kişiye sövülerek yapılan saldırı.
Örnek: - "Senin müdür hakkında söylediklerini duydum. Nankör adam! Sen müdürün o kadar ekmeğini yedin!"
- "...yı şu yaptıysa doğrudur/yanlıştır."
- "...yı savunuyorsa ahlâksızın tekiymiş."
Lat./İng.: ARGUMENTUM AD HOMINEM

* Tanım/açıklama: Tepkisel indirgemecilik.
Örnek:
- ... sorununun bu hâle gelmesinin toplumsal, ekonomik, politik bir sürü nedeni var.
- "Terör örgütünü mü savunuyorsun bana?!..."
İng.: STRAW MAN

Sözcük: "ONA BAKARSAN ..." ile başlayan "tanımlar".
Tanım/açıklama: "Ortak özellik gösteren iki önermenin birbiriyle aynı olması ya da birbirine çok benzemesi gerektiği" "savı". ZAYIF BENZETME
Örnek: "Osmanlı İmparatorluğu da tıpkı Roma İmparatorluğu gibi parçalanmıştır."
İng.: WEAK ANALOGY

Sözcük: "HERKES ..." ile başlayan "tanımlar".
Tanım/açıklama: "Çoğunluğun benimsediğinin doğru olduğu" "savı".
Örnek: " 'Herkes' ona oy verdiğine göre yaptıkları da doğrudur."
Lat.: ARGUMENTUM AD POPULUM

Sözcük: "DEMEK Kİ ..." ile başlayan "tanımlar".
Tanım/açıklama: "Zaman içinde, önce gerçekleşen bir olgunun, onu izleyen başka bir olgunun nedeni olması gerektiği" "savı".
Örnek: "Güneş tutulmasından sonra deprem oldu. Demek ki depremin nedeni güneş tutulmasıdır."
Lat.: POST HOC ERGO PROPTER HOC

Sözcükler: "DEMEK Kİ ..." / "SONUÇTA ..." / "TEMELDE ..." ile başlayan "tanımlar".
Tanım/açıklama: "Tersi kanıtlanamayanın doğru olduğu" "savı".
Örnek: "UFO'ların dünyayı ziyaret etmediği yolunda hiçbir kanıt yoktur. Demek ki ediyorlar."
Lat.: ARGUMENTUM AD IGNORANTIAM

Sözcükler: "DEMEK Kİ ..." / "ZATEN ..." ile başlayan "tanımlar".
* Tanım/açıklama: "Bağlantı, ilişki ya da ortak özelliklerin, mutlaka neden-sonuç ilişkisi içinde olduğu" "savı".
Örnek: "Genç kızlar, çok çikolata yiyor. Genç kızlarda sivilce çok görülüyor. Demek ki, sivilcenin nedeni çikolatadır."
Lat.: CUM HOC ERGO PROPTER HOC

* Tanım/açıklama: "Geleneksel olanın doğru olduğu" "savı".
Örnek 1: "...'yı öldürmemiz gerekiyor. Çünkü töre böyle."
Örnek 2: "Bunca yıldır böyle yapılıyor. Demek ki doğrudur."
Lat.: ARGUMENTUM AD TRADITIO / ANTIQUITATEM

* Tanım/açıklama: "Bir tartışmanın taraflarından birinin sessiz kalmasının, sessiz kalan tarafın tartışılan konuda bilgisi olmadığını, haksız olduğunu ya da yanıldığını kabullenmesi anlamına geldiği" "savı".
Örnek: "Sükût, ikrardan gelir! Türk atasözü."
Örnek:
- Sanık, sorguda susma hakkını kullanmıştır!
- "Suçsuzsa neden sussun ki?! Kalkıp açık açık, 'Ben suçsuzum!' derdi suçlu olmasaydı!"
Lat.: ARGUMENTUM EX SILENTIO

Sözcükler: "DEMEK Kİ ..." / "BELKİ DE ..." ile başlayan "tanımlar".
Tanım/açıklama: "Sorunun ardında yatan varsayımların doğru olduğu" "savı". YÜKLÜ SORU
Örnek:
- Uyuşturucu kullanmaktan ne zaman vazgeçtin?
- Vazgeçmedim!
- Demek ki hâlâ kullanıyorsun?!...
- Hayır, hiç kullanmadım!
- "Ama vazgeçmediğini itiraf ettin!"
İng.: LOADED QUESTION

Sözcükler: "TEMELDE ..." / "HİÇ" / "HEP" ile başlayan "tanımlar".
Tanım/açıklama: Döngüsel nedensellik. Kendi kendini "kanıtlayan" önerme.
Örnek: "O, tembeldir. Çünkü çalışmayı hiç sevmez."
Örnek: "Yalancı değilim. O nedenle, tüm söylediklerim doğrudur."
Örnek: "Sudan hafif maddeler yüzerler. Çünkü batmazlar."
Lat.: PETITIO PRINCIPII
İng.: BEGGING THE QUESTION

Sözcükler: "NASILSA ..." ile başlayan "tanımlar".
* Tanım/açıklama: "Ünlülerin/güçlülerin/zenginlerin söylediklerinin doğru ya da yoksulların söylediklerinin yanlış olduğu" "savı".
Örnek 1: "... bunu söylüyorsa doğrudur."
Örnek 2: "O beş parasızın teki! Söylediklerine kim inanır!?..."
Lat.: ARGUMENTUM AD CRUMENAM

* Tanım/açıklama: "Yoksulların söylediklerinin doğru ya da zenginlerin söylediklerinin yanlış olduğu" "savı".
Örnek: "Adamın beş parası yok ki çapkınlık yapabilsin!"
Örnek: "Adamın milyonları var. Güya eşini hiç aldatmamış!"
Lat.: ARGUMENTUM AD LAZARUM

* Tanım/açıklama: "Acınacak durumda olmanın ya da çaresizliğin, söylenilen ya da yapılanların yanlışlığına ağır bastığı" "savı".
Örnek: "Adam ayakta duramayacak denli yaşlı ve hasta. Bence geçmişte yaptıklarından sorumlu tutulmasına artık gerek kalmamalı."
Lat.: ARGUMENTUM AD MISERICORIDIAM

Sözcükler: "İLLE DE" / "TEMELDE ..." ile başlayan "tanımlar".
Tanım/açıklama: "Yalnızca iki seçeneğin var olduğu savı." YANLIŞ İKİLEM.
Örnek: "Ya çözümün bir parçasısındır ya da sorunun!"
İng.: BIFURCATION

Sözcükler: "ELİMDE DEĞİL ..." / "NE BİLEYİM ..." sözlerinin eklendiği "tanımlar".
Tanım/açıklama: "Güç"/"zayıflık" kullanımı.
Örnek: "Ders kitaplarında yazılanlar doğrudur. Eğer yanlış dersem öğretmen beni sınıfta bırakır."
Lat.: ARGUMENTUM AD BACULUM


Az kullanılması gerekenleri ve kullanırken çok dikkat edilecekleri bil de KONUŞ!!! )

( http://www.nku.edu/~garns/165/ppt3_2.html

http://courses.washington.edu/spcmu/334/fallacies.html )

( Safsata Türleri )

( [not] FALLACY vs./but DiFfeReNCeS
DiFfeReNCeS instead of FALLACY )

( KIYÂS-I BÂTIL ile/değil/yerine FURKAN )

( SAFSATA ile/değil FURKAN )


- SAÇMA(LIK)LAR/SAFSATALAR ile/ve/||/<> HATALAR

( FALLACIES vs./and/||/<> MISTAKES/WRONGS )


- SAF ile/ve/değil/||/<> SAFA YATAN


- SAFSATA ile HURÂFE


- SAFSATA ile TOTOLOJİ

( Belirli bir niyet üzere uyarlanmışlık da vardır. İLE ... )


- Safsatasız KONUŞ!!!


- SÜSLEME!:
"SAĞIRA" ve/||/<> "KÖRE"

( Sözünü. VE/||/<> Yüzünü. )

( Yorma dilini. VE/||/<> Süsleme sözlerini.
[Köre yormam dilimi, sağıra süslemem sözlerimi.] )


- ŞAHSİLEŞTİRMEK ile ŞAHSİ-LEŞ-TİRMEK


- SAHTE PARA ile/değil/yerine/>< GERÇEK PARA


- SAHTE ile/ve/||/<> TAKLİT


- ŞAKA ile/ve/||/<>/> İNTİKAM


- SAKLI GİZLİ (İŞLER YAPMAK)


- [ne yazık ki]
ŞAKŞAKÇI/LIK ile YALAKA/LIK


- SALAK ile/değil ASALAK

( "Asalak" sözcüğünün salak ile hiçbir ilişkisi yoktur. )


- SALAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SAF


- SALAK/LIK ile/ve "ÖKÜZ/LÜK"


- SALDIRI SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI:
KARALAMA ile/ve/||/<> NİTELİKSEL ile/ve/||/<> "SEN / SEN DE ..." ile/ve/||/<> DOLDURUŞA GETİRME

( ARGUMENT AGAINST THE MAN vs./and/||/<> CIRCUMSTANTIAL AD HOMINEM vs./and/||/<> FALLACY OF "YOU / YOU ALSO" vs./and/||/<> POISONING THE WELL )


- SALDIRI ile/değil/>< HAKKINI SAVUNMAK

( Etkin olmaya alışık olmayana, hakkını savunmak, "saldırı" gibi gelebilir. )


- [NE YAZIK Kİ]
SALDIRI ile/ve/değil/yerine TEPKİ


- SALDIRMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SATAŞMAK


- SALMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> SAÇMAK


- [ne yazık ki]
ŞAMAR OĞLANI (NA DÖN[DÜR/ÜL]MEK) ile/ve/||/<> GÜNAH KEÇİSİ (İLÂN ETMEK/EDİLMEK)


- SANA SÖVÜYORUM değil/yerine/>< SENİ SEVİYORUM

( DEĞİL/YERİNE/>< )


- SANAT(TA TAKLİT):
DOĞRU OLMAYANDA ile/ve/değil/yerine/||/<>/>< DOĞRU OLANDA

( Sanat, doğru olmayanı da taklit edebilir, doğru olanı da.
Doğru olmayanı taklit ederse aldatıcı olabilir. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>< Doğru olanı taklit ederse doğruluğunu daha çok güçlendirir. )

( Sanat, doğru ya da güzel olmayanı, doğru ve güzel olarak gösterebilir. )


- SANKİ GALİBA YANİ" değil SANKİ ya da GALİBA ya da YANİ


- SANSASYON[Fr./İng. < SENSATION] ile/ve/||/<> SKANDAL[Fr. < SCANDALE]

( Dalgalanma. | Çok sayıda kişiyi ilgilendiren, etkileyen, heyecan verici olay. İLE Büyük yankı uyandıran, utanç verici ya da küçük düşürücü olay. )


- SANSASYON[Fr./İng.] ile SPEKÜLÂSYON[Fr./İng.]

( Dalgalanma. | Birçok kişiyi ilgilendiren, etkileyen, heyecan verici olay. İLE Vurgunculuk. | Saptırma. | Kurgu. )

( SENSATION vs. SPECULATION )


- SAPIK/LIK" ile SAPKIN/LIK | ile/değil/yerine/||/<>/< SAPMA

( "Yükleme". İLE Tespit. İLE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Durum. )


- SARAN ile/ve/ne yazık ki/||/<>/> SAĞAN


- SARKINTILIK ile/değil İLTİFAT


- ŞAŞIRTMA SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI:
DEVEDE KULAK ile/ve/||/<> YA SİYAH, YA BEYAZ ile/ve/||/<> KANITLAMA ZORUNLULUĞU ile/ve/||/<> FELÂKET ÇIĞIRTKANLIĞI ile/ve/||/<> İMÂLI SORU ile/ve/||/<> ÇOK SORULU ile/ve/||/<> SINIRLI SEÇENEK

( FALLACY OF THE BEARD vs./and/||/<> BLACK OR WHITE FALLACY vs./and/||/<> ARGUMENT FROM IGNORANCE vs./and/||/<> FALLACY OF SLIPPERY SLOPE vs./and/||/<> COMPLEX QUESTION vs./and/||/<> FALLACY OF MANY QUESTIONS vs./and/||/<> FALLACY OF LIMITED CHOICES )


- SATAŞMAK ile/ve/||/<>/> SÜRTÜŞMEK


- SATIŞTA:
N ile/ve/||/<> A ile/ve/||/<> I ile/ve/||/<> D ile/ve/||/<> A ile/ve/||/<> S

( Gereksinim. İLE/VE/||/<> Dikkat. İLE/VE/||/<> İlgi. İLE/VE/||/<> İstek. İLE/VE/||/<> Eylem. İLE/VE/||/<> Tatmin. )

( Need. VS./AND/||/<> Attention. VS./AND/||/<> Interest. VS./AND/||/<> Desire. VS./AND/||/<> Action. VS./AND/||/<> Satisfaction. )


- [ne yazık ki]
!SAVAŞ ile/ve/değil/||/<> !İÇ SAVAŞ/AYAKLANMA

( POLEMOS ile STAZIS )


- SAVAŞ değil/yerine/>< SANAT


- SAVAŞ ile/ve/değil/yerine SAVAŞIM


- SAVAŞ ile/ve/değil/||/<>/< TUZAK


- SAVAŞMA değil/yerine/<>/> TANIŞMA


- [ne yazık ki]
SAVAŞTAN GERİYE KALANLAR:
ÖLÜLER "ORDUSU" ile/ve/||/<>/> YAS TUTANLAR "ORDUSU" ile/ve/||/<>/> HIRSIZLAR "ORDUSU"


- SAVCININ/POLİSİN İŞİ(/GÖREVİ/SORUMLULUĞU):
"ALEYHTE KANIT TOPLAMAK" değil HEM LEHTE, HEM DE ALEYHTE; NE LEHTE, NE DE ALEYHTE KANIT TOPLAMAK


- SAVRUK ile SAVSAK

( Aklını işine vermeyen, dikkatsiz. | Düzensiz, dağınık. İLE İşlerine önem vermeyip onları gelişigüzel yapıveren ya da daha sonraya bırakan. )


- SAVRULMAK ile/değil/yerine/>< SALINMAK


- SAVUNMA MEKANİZMASI ile/ve/||/<> AVUNTU


- SAVUNMA ile CAHİLLERİN "SAVUNMASI"

( Konu/olgu çerçevesinde kalarak geçerli dayanakçaları öne sürme çabası ve hakkı. İLE Konuyu/olguyu değerlendirmek yerine ya kendilerini savunurlar ya da kişileri örnek gösterir ve saldırırlar. )

( Duygular, bilgilerle ters orantılıdır. Ne kadar az biliş varsa o kadar savunuş vardır. )

( DEFENCE vs. DEFENCE OF IGNORANTS )


- SAVURGAN/LIK ile/değil/yerine/>< SADÂKAT


- SAVURMA ile/değil/yerine/>< SAVUNMA


- SAYGINLIK/İTİBAR ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/< BEKLENTİ


- SAYGISIZ/LIK:
ÇEKİNMEMEK(TEN) ile/ve/değil/||/<>/< YETERİNCE ÇEKİNMEMEK(TEN)


- SAYGISIZLIK ile/değil/yerine/>< ELEŞTİRİ


- SAYGISIZLIK ile/değil/yerine (FAZLA/AŞIRI/AYKIRI) RAHATLIK


- SAYMAK ile/ve/=/||/<> İNDİRGEMEK


- SEFÂ ve/||/<>/> SEFÂLET


- SEFÂLET[Ar.] değil/yerine/= YOKSULLUK


- ŞEHVET ile CİMRİLİK

( Maddeye olan bağımlılık. İLE Elisıkılık, Elindekikini sakınma/paylaşmama. )

( İnsanı mağlup eden her arzu şehvettir. )

( ŞEHVET: Nefsin aldığı tüm paylar. )

( ŞEHVET: Allah'ın varlığını bildiğin halde kendi varoluşunu gözardı edememek. )


- ŞEHVET ile/ve/||/<>/> GULMET

( Maddeye olan bağımlılık. | Anımsamak - imgelemek - ummak/beklentide olmak. İLE/VE/||/<>/> Şehvet fazlalığı. )


- SEKMEK ile/ve/||/<> TEPMEK


- SEKTE[Ar.]/KRİZ[İng. < CRISIS] ile/||/<>/> BUNALIM/BUHRAN[Ar.]

( Tıpta. [kalp sektesi(nden ölmek/gitmek) /kalp krizi(nden ölmek/gitmek).] İLE/||/<>/> Toplumsal. [büyük buhran (1929)] )


- SEKTER[Fr. SECTAIRE] değil/yerine/= HOŞGÖRÜSÜZ


- SELÜLİT ile CAPITON


- SEMİRMEK ile/ve/<>/< SÖMÜRMEK


- SEN ÇOK DEĞİŞTİN ile/değil/ne yazık ki SENİ ESKİSİ GİBİ KULLANAMIYORUM

( (Hint Denizi'ndeki bir adanın adından) Bir cins kokulu sandal ağacı, yalancı öd ağacı. | Bir cins mısır. )


- ŞER:
METAFİZİK ile/ve/||/<> TABİÎ ile/ve/||/<> AHLÂKÎ

( Olgunluğun[kemâlin] bulunmaması. İLE/VE/||/<> Elem. İLE/VE/||/<> Günah. )


- [ne yazık ki]
SERA GAZI SALIMINDA:
1990 ile/ve/||/<>/> 2002 ile/ve/||/<>/> 2016

( )


- SERBEST ÇAĞRIŞIM ile/ve/değil SALLAMAK


- SERHOŞ değil SARHOŞ


- SERPİLME ile/||/<> SAÇILMA


- SERSERİ[Fars.] ile/ve/||/<> HERCÂÎ[Fars.]

( Başı boş.[baş başa][kendi kendine] İLE/VE/||/<> İsteğinde kararlı olmayan ya da konudan konuya geçiveren. | Aşkta, değişken, vefâsız. )


- SERSERİ ile HIRSIZ/UĞRU


- SERTLİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< REDDETMEK


- SESSİZ/CE ile/ve/||/<>/> SİNSİ/CE


- SEVDİĞİNE KAVUŞAMAMAK ile/ve/||/<> KAVUŞTUĞUNU SEVEMEMEK


- SEVGİ ile/>< KÂR

( [Pozitivizm ve kapitalizmin ...] Sevmediği. İLE/>< "Sevdiği". )


- SEVGİ/İLGİDE:
ABARTI ile/ve/||/<>/> BOĞMA


- SEVGİNİN:
"AŞIRISI" değil/olmaz BİLİNÇSİZİ


- SEVGİSİZLİK ile/ve/değil/||/<>/< İHMAL EDİLMEK/YOK SAYILMAK/GÖRÜLMEMEK


- [ne yazık ki]
SEVGİSİZ/LİK ile/ve/||/<> İLETİŞİMSİZ/LİK ile/ve/||/<> İLGİSİZ/LİK

( [kişileri] Geçimsiz yapar. İLE/VE/||/<> Birbirine düşman eder. İLE/VE/||/<> Güzellikleri yok eder. )

( [ne yazık ki] Bireyleri sevemeyenler, "insanlık" kavramına sığınır... )


- SEVİYELİ/LİK / SEVİYESİZ/LİK ile/ve/||/<>/> SEVİYESİ


- SEVİYESİZLEŞME ile/ve/||/<>/> YOZLAŞMA


- SEVME/SEVGİ ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/< İŞİNE YARAMA

( Çoğunlukla, kişilerin ne kadar işine yarıyor/yaramıyorsak, bizi o kadar çok/az "severler". )


- SEYYİAT ile/değil/yerine/>< HASENAT


- SEZGİ" ile/değil "NİYET OKUMASI"


- SICAK SAVAŞ" ile SOĞUK SAVAŞ

(

Sıcak Savaş ile Soğuk Savaş Arasındaki Farklar

Özellik Sıcak Savaş Soğuk Savaş
Tanım Doğrudan askeri çatışmaların yaşandığı savaş türüdür. Doğrudan askeri çatışma olmadan siyasi, ekonomik ve teknolojik mücadelelerin yaşandığı çatışma durumudur.
Koşullar
  • Açık düşmanlık ve çatışma durumu.
  • Askeri birlikler ve silahlar etkin olarak kullanılır.
  • Sivil toplum, doğrudan etkilenir.
  • Doğrudan, askeri çatışma yoktur.
  • Propaganda, casusluk, ekonomik yaptırımlar ve vekâlet savaşları yaygındır.
  • Taraflar, dolaylı yollarla mücadele eder.
Çatışma Türü Doğrudan askeri çatışmalar. Dolaylı mücadeleler (siyasi, ekonomik, teknolojik).
Askeri Operasyonlar Etkin ve yaygın. Sınırlı ya da dolaylı (vekâlet savaşları).
Can Kaybı Yüksek. Düşük ya da dolaylı.
Fiziksel Tahribat Yaygın ve doğrudan. Sınırlı ya da yok.
Araçlar Silahlar, askeri birlikler. Propaganda, casusluk, ekonomik yaptırımlar.
Örnekler I. ve II. Dünya Savaşları, Kore Savaşı, Vietnam Savaşı. ABD ile Sovyetler Birliği arasındaki Soğuk Savaş. [1947-1991]
)


- ŞİDDETLE değil/yerine HARARETLE


- ŞİDDETTE, KİŞİ:
[önce] MAĞDUR ile/ve/değil/sonra/||/<>/> MAZLUM ile/ve/değil/sonra/||/<>/> ZALİM


- SIFFEYN/SIFFİN SAVAŞI:
KARDEŞ KAVGASI ile/ve/değil/||/<>/>/< DEVRİM KARŞITLARIYLA DEVRİM ÇATIŞMASI ve/sonra tekrar/||/<>/> KARŞI DEVRİM


- SİGARA İÇEN ile/ve/değil/<> İÇİREN/İÇTİREN/İÇTİRTEN

( ... İLE/VE/DEĞİL/<> Etkin/Edilgin/Ettirgen. )

( [ne yazık ki] İçmeyenler. İLE/VE/DEĞİL/<> İçenler ve içmeyenler. )


- SİGARA (TÜTÜN "ÜRÜNLERİ/MAMULLERİ") İÇMEMELİ/KULLANMAMALI!!!


- SİGARADA:
YANGI ile/ve/||/<> DAMAR DARLIĞI ile/ve/||/<> KANSER


- ŞİKÂYET ile GAMMAZLAMA

( TO COMPLAIN vs. TO SQUEAL/SNITCH )


- SIKBOĞAZ (ETMEK)


- SİKİK ile "SİKİNDİRİK"


- SIKINTI-STRES (YARATMAK)


- SIKIŞMIŞLIK ile/ve/||/<>/> SIKILMIŞLIK


- [ne yazık ki]
SIKIYA ile/ve/||/<> SIKILMAYA GELEMEMEK


- SİLAH ile ARKEBÜZ[Fr. < ARQUEBUSE]

( ... İLE XV. yüzyılda, Fransa'da kullanılmaya başlanan, taşınabilir ateşli silah. )


- SİLİP ATMAK ile SİKİP ATMAK


- SİLLE-TOKAT


- [ne yazık ki]
ŞIMARIK ile/ve/<> KÜSTAH


- ŞIMARIKLIK ile/ve KİBİR

( Şımardıysan, artık başka bir düşmana gerek kalmamış demektir. )

( ... vs./and ARROGANCE )


- SINAMAK ile/ve/ne yazık ki/||/<> İNDİRGEMEK


- SİNDİRME ile SİNDİRME


- SINIFTA KALMAK ile/ve/||/<> SINIFTA KALMAK

( Öğretimde aynı yılı tekrar okumak. İLE Okulun binasındaki sınıfların zorunlu ya da turizm amaçlı, konaklama/geceyi geçirme ortamı olarak kullanılması. )


- SİNİR ile/ve/||/<> GÜÇ ile/ve/||/<> VAJİNA/PENİS/PARA

( "Düşünüyorum, dinliyorum, okuyorum, anlıyorum ve gelişmek istiyorum" düşünce ve çabası içinde olan [dişil ya da eril] her bireyin, zorunlu olan paylaşım ve dayanışmayla bazı şeylerden yararlanmak[/istifade etmek] ve birbirine zarar vermemek üzere nitelikli bir yaşam sürmek için uzaklaşması, terk/istifâ etmesi gerekenlerdir. )


- SİNİRLİ ile DELİ

( Varsılsa. İLE Yoksulsa. )


- [ne yazık ki]
SINIRSIZ "KONUŞMA" ile/ve/||/<>/> "SINIRSIZ SAHİP OLMA"


- SİNSİ ile İÇTEN PAZARLIKLI


- SİNSİ/LİK ile/ve/değil/<> BİLGİSİZ/LİK


- SIRÇA/CAM[Fars. < KUPA] ile/ve/<>/> AYNA[Ar.]

( Sileriz, "ayna gibi" oldu "denilir". İLE/VE/<> Sileriz, "cam gibi" oldu "denilir". )

( ... İLE/VE/<>/> Camın sırlanmışı. )


- ŞİRK ile/ve/||/<> KİBİR

( Tanrı'ya, başka bir şeyi/birini ortak koşmak. İLE/VE/||/<> Tanrı'ya, kendini ortak koşmak. )


- SİRKAT[Ar.] ile/ve/||/<> KATAKULLİ[Fr. < FAIT ACCOMPLI][argo]

( Çalma, hırsızlık. İLE/VE/||/<> Yalan dolan, oyun, tuzak, düzen. )


- SIRNAŞMAK ile/ve/||/<> YILIŞMAK


- ŞİRRET değil/yerine/= KAVGACI/KAPIŞKAN


- SİS ile/değil ÖLÜMCÜL "SİS"

( ... İLE/DEĞİL 1952 yılında Londra’'da oturanlar ısınmak için her zamankinden daha fazla ölçüde kömür yakmıştı. Yine aynı dönemde elektrikli tramvaylar kaldırılmış, yerine benzin ve mazotla çalışan binlerce otobüs alınmıştı.

Tüm bunlara yel akışının azlığı da eklenince ciddi bir hava kirliliği oluştu.

Kentin üstünü dumanlı sis bulutu kapladı ve bir haftadan fazla sürdü. Yüksek ozon seviyesi, kalp atışlarında düzensizliklere neden oldu; soluk alma güçlüğü yüzünden pek çok kişi hastahanelere başvurdu.

Günde 135 olan ölü sayısı, ikinci gün 500'e çıktı ve üç hafta boyunca günlük ölü sayısı 200 kişinin altına düşmedi.

İngiliz hükümeti, başlangıçta ölümlerin kirlilik yüzünden oluştuğunu kabul etmek istemedi. Ancak halkın baskısı ve bilimsel kanıtların ortaya çıkması sonucunda, hava kirliliği konusunda ciddi önlemler almak zorunda kaldı.

Bu olay tüm dünyanın hava kirliliğine bakış açısını değiştirdi. O güne kadar bireyler, hava kirliliği ile öyle ya da böyle yaşamaya alışmış ve kabullenmisti fakat bu olay ile birlikte havayı kirleten endüstriyel kuruluşlara birçok sınırlama getirildi. )


- ŞİŞMAN OLAN BEYNİMİZ ile/değil ŞİŞMAN OLAN, BEYNİMİZ/ZİHNİMİZ

( Beynin, temelde ve her koşulda şişman olduğunu "düşünmek/iddia etmek". İLE/DEĞİL Şişmanlığın, gövdede değil beyinde/zihinde olması/olmayabilmesi [uyarısı]. )


- ŞİŞMAN OLAN BEYNİNİZ ile/değil ŞİŞMAN OLAN, BEYNİNİZ


- [ne yazık ki]
ŞİŞMAN/LIK ve/||/<>/> PİŞMAN/LIK

( Ağzımızı tutmazsak. VE/||/<>/> Dilimizi tutmazsak. )


- SITMA ile/||/<> CUHARLANMAK

( ... İLE/||/<> Sıtmaya benzer ateşli bir hastalığa tutulmak. )


- SİTTİN SENE

( 60 yıl. | Sonu gelmeyecek kadar uzun zaman. )


- SIVIŞ ile/||/<> SİVİŞ

( Kaçmak. İLE/||/<> Gizlice kaçmak, kimseye görünmemeye çalışarak kaçmak, çekilip gitmek. )


- SİVRİSİNEK ile/ve/değil/yerine/||/<> BATAKLIK


- SİYANOZ/CYANOSIS[İng.] değil/yerine/= MORARMA


- SİYASET ve/||/<> DİYANET ve/||/<> TABÂBET

( [ne yazık ki]
Bilgisizlerin en iyi ya da en çok "bildiği" ve [bol bol, boş boş ve ağırlıklı/öncelikli olarak] konuştuğu[nu varsaydığı] konular. )


- SİYÂSET[Ar.] ile/değil HAMÂSET[Ar.]


- ŞİZOFREN/İ ile MÜNÂFIK/LIK[< NİFÂK]

( Beynin kimyasının bozukluğu. İLE Kalbin kimyasının bozukluğu. )


- SKANDAL[FR. < SCANDALE] ile/||/<> KRİZ


- SNOB/İZM değil/yerine/= ZÜPPE/LİK


- SNOP[İng.]/KÜSTAH[Fars. < GUSTÂH] değil/yerine/= ZÜPPE/DANDİ[Fr. DANDY]/DIDON[Fr. < DIS DONC]

( Seçkin görünmek için bazı çevrelerdeki düşünceleri benimseyen, hayranlık duyan ve onlar gibi davranmaya özenen kişi. )


- SOBA[Macarca < SZOBA] ile SOPA

( İçinde kömür, odun, gaz yakılan ya da elektrikle de çalıştırılabilen ısınma aracı. İLE Kalın değnek. | Dayak. )


- SOĞUK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SOLUK


- SOĞURMA ile/ve/ne yazık ki/||/<>/> SÖMÜRME


- SOKRATES'İN "YARGILANMASINDAKİ" 500 "YARGIÇ":
ÖLÜM KARARI VERENLER ile/değil/yerine/>< KARŞI OLANLAR

( [ne yazık ki]
[İlk "karar"da] "280" >< 220
[İkinci "karar"da] "360" >< 140 )

( Sokrates'in Savunması )


- SOKUŞ ile/||/<> SÖGÜŞ/SÖVÜŞ

( Lâf sokmak, birbirini suçlamak. İLE/||/<> Sövmek, küfür etmek. )


- SÖMÜRGE ile/değil SÖMÜRÜLGE

( Bir devletin kendi ülkesinin sınırları dışında egemenlik kurarak yönettiği ekonomik ya da siyasal çıkarlar sağladığı ülke, sömürülen ülke. İLE/DEĞİL Diline, değerlerine, gelişimine ve üretime katılmayan toplumların geldiği/geleceği nokta. )


- SÖMÜRGECİLİK ile EMPERYALİZM

( )


- SÖMÜRGECİLİK ile/ve/||/<>/> YERLEŞİMCİ SÖMÜRGECİLİK


- SOMURMAK/SOĞURMAK ile/||/<> SÖMÜRMEK

( Emmek, ağza çekmek. İLE/||/<> Bir şey bırakmamak üzere yemek ya da içmek, iştahlı iştahlı yemek, hepsini birden bitirmek, silip süpürmek. )


- SÖMÜRMEK ile/ve/||/<>/< EMMEK


- [ne yazık ki]
SÖMÜRÜ ile/ve/||/<> ARTI DEĞER SÖMÜRÜSÜ


- SÖMÜRÜ ile/ve/<> DAYATMA


- SÖMÜRÜ ile SUİSTİMAL ile MANİPÜLÂSYON

( EXPLOITATION vs. ABUSE vs. MANIPULATION )


- SONA değil SONRA


- SÖNDÜRMEK:
YAŞAMI değil/yerine/>< SİGARAYI/TÜTÜNÜ


- [ne yazık ki]
"SONUÇ ODAKLI/LIK" ve/||/<>/>/< HİLEKÂR/LIK


- SORGUSUZ ile/ve/||/<>/> SORUSUZ/SUALSİZ[Ar.]


- SORU SORMAK:
"BİLDİĞİNİ/EZBERİNİ" "ONAYLATMAK" ya da KENDİNİ "ALKIŞLATMAK" ile/değil/yerine/>< ANLAMAYA ÇABALAMAK


- SORUN:
BİLGİSİZ OLMAK değil KENDİMİZİ BİLGİN SANMAK


- SORUN "ÇIKARMAK/ÇIKARAN" ile/ve/değil/||/<>/< SORUNU GÜN YÜZÜNE ÇIKARMAK/ÇIKARAN


- SORUN ile/ve/||/<> DAMLAYAN MUSLUK


- SORUN/LAR:
DİNLEMEMEKTEN ile/ve/değil/||/<>/< DUYMAK FAKAT (DUYDUĞUNA) UYMAMAKTAN


- SORUNLARI:
BAŞKALARIYLA OLAN/LAR ile/değil/yerine (OLABİLDİĞİNCE) KENDİYLE OLAN/LAR

( [çoğunlukla] Kendiyle, (ciddi) sorunları olan(lar)dır. İLE/DEĞİL/YERİNE Başkalarıyla, "sorunlu" "görünseler/düşünülseler" de sorunsuzdur(lar). )

( Sorunun, kendi(nde) olduğunu anla(ya)mayan kişiler, ne yazık ki, çözümü, başkalarının huzurunu bozmakta "arar/bulur". )


- SORUNU:
GÖRMEMEK ile/ve/||/<> ÇARPITMAK


- SOTE"YE (YATMAK) değil "SOTA"YA (YATMAK)

( SOTE[Fr. < SAUTÉ]: Küçük küçük doğranmış sebzeleri yağda hafifçe kavrulduktan sonra su, domates, biber vb. katılarak yapılan bir tür yemek. İLE/DEĞİL SOTA[İt. < SOTTO]: Uygun, elverişli [yer]. )


- SÖVEN ile/değil/yerine/&gt;&lt;/< SEVEN


- ŞOVENİZM[Fr. < CHAUVINISME] ile DÜŞMANLIK

( Kendi ulusunu öne çıkararak değişik ırk ve uluslar arasında düşmanlık yaratmayı amaçlayan ve bu yolda kışkırtmada bulunan aşırı akım. İLE ... )


- [ne yazık ki]
SÖVMEK ile/ve/||/<>/> DÖVMEK


- SOY-SOP


- SOYLA ile/||/<> SÖYLE

( Manzum söz söylemek, hitap/hitabet etmek. İLE/||/<> Belirsiz söylemek. )


- KONUYU/SÖYLENENİ/SÖYLEDİĞİNİZİ ...:
ANLAMAMAK/ANLAMIYORUM ile/ve/değil/||/<>/> BEĞENMEMEK/BEĞENMİYORUM


- SÖYLENİLECEK SÖZÜ OLMAYANIN:
[ne yazık ki]
[ya] YÜKSEK SESİ ve/ya da/||/<> "ÖFKESİ"


- SÖYLENTİ ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/> DEDİKODU


- SÖYLERKEN BUYRUK VERMEK ile/değil/yerine/>< SÖYLEMEK


- SOYTARI ile/ve/||/<> DELİ

( [Gerçeği ...]
Görür. İLE/VE/||/<> Dile getirir. )


- [ne yazık ki]
SÖZDE, ÖLÇÜ BİLMEMEK/BİLMEYEN ve/||/<> EDEPSİZLİKTE SINIR TANIMAMAK/TANIMAYAN


- SÖZE UYUMAK değil/yerine SÖZE UYMAK


- SÖZ/SAV:
BOŞ ve/||/<> BELEŞ


- SÖZÜNÜ BİLMEYEN ÇAVUŞLAR ile/ve/||/<>/> BOKU/NU AVUÇLAR


- SPEKÜLATİF[Fr., İng. SPECULATIVE] değil/yerine/= KURGUSAL | SAPTIRICI


- STEAL vs. STEEL

( Çalmak. İLE Çelik. )


- STRATEJİK ile/değil KAYPAK


- SU TESTİSİ ile/ve/||/<>/> SU YOLU


- SUÇ ORTAKLIĞI ile/ve/||/<>/< SIÇ ORTAKLIĞI


- SUÇ VE CEZÂ ile/ne yazık ki/>< "GÜÇ VE CEZÂ"


- SUÇ ile CÜNHA

( ... İLE Cürüm derecesindeki suçlara, yani kabahatten ağır ve cinayetten hafif olan suçlara verilen ad. )


- SUÇ ile/ve İHLÂL


- SUÇ ile KAZÂ

( CRIME vs. ACCIDENT )


- SUÇ ile/ve/değil/||/<>/< KIRIK CAMLAR KURAMI

( "Suçlarla mücadeleyi nasıl başardınız?" sorusuna,
New York'un efsane Belediye Başkanı Giuliani'nin yanıtı şöyle olmuştu.

Metruk bir bina düşünün, binanın camlarından biri kırıldığında, o camı hemen tamir ettirmezseniz, kısa sürede, yoldan geçen herkes eline bir taş alıp, binanın tüm camlarını kırar. Benim yaptığım şey, ilk cam kırıldığında onu hemen tamir ettirmek oldu. Bir elektrik direğinin dibine ya da bir binanın köşesine, biri, bir torba çöp bıraksın. O çöpü hemen oradan kaldırmazsanız, her geçen, çöpünü oraya bırakır ve çok kısa bir sürede dağlar gibi çöp birikir. Ben ilk konan çöp torbasını kaldırttım.

Çünkü siz bunu yapmadığınızda kişiler, o bölgede düzeni sağlayan bir otorite olmadığını düşünüyor, öteki camları da kırıyor. Ardından daha büyük suçlar geliyor; bir süre sonra o sokak, polisin giremediği bir mahalleye dönüşüyor.

Bunu anlayan New York polisi, önce küçük suçların peşine düşmüş. Metroya bilet almadan binenleri, apartman girişlerini tuvalet olarak kullananları, kamu malına zarar verenleri, hatta içki şişelerini yola atanları bile yakalayıp haklarında işlem yapmış.

Kırık Cam Kuramı, ABD'li suç psikologu Philip Zimbardo'nun 1969'da yaptığı bir deneyden ilham alınarak geliştirilmişti.

Zimbardo, suç oranının yüksek olduğu, yoksul Bronx ve daha yüksek yaşam standardına sahip Palo Alto bölgelerine birer 1959 model otomobil bıraktı.

Araçların plakası yoktu, kaputları aralıktı.

Olup bitenleri gizli kamerayla izledi.

Bronx'taki otomobil, üç gün içinde baştan aşağıya yağmalandı.

Ötekine ise bir hafta boyunca kimse dokunmadı.

Ardından Zimbardo ile iki öğrencisi, sağlam kalan otomobilin yanına gidip çekiçle kelebek camını kırdılar. Daha ilk darbe indirilmişti ki, çevredeki kişiler(zengin beyazlar) da olaya katıldılar. Birkaç dakika sonra o otomobil de kullanılmaz hale geldi.

Demek ki, diyordu Zimbardo,
"İlk camın kırılmasına, ya da çevreyi kirleten ilk çöpe, ilk duvar yazısına izin vermemek gerek. Aksi halde kötü gidişatı engelleyemeyiz!"



SUÇ CENNETİ NASIL OLUŞUR?

Kırmızı ışıkta geçilmesini önleyemiyorsanız küçük suçlara engel olamazsınız.

Küçük suçlara engel olamazsanız, büyük suçları engelleyemezsiniz..

Sonuç itibariyle ülkeniz sanıkların suç işlemekten endişe duymadığı bir suç cennetine dönüşür. Bunun akabinde suçlularla mücadelede yılgınlığa düşen kanun koyucu sanıklara taviz/af anlamına gelen lehe kanunlar çıkararak adalet denklemindeki erozyonu hızlandırır.

Küçük suçların görüldüğü ceza mahkemelerine bakalım...

Sürekli HAGB (Hükmün Açıklanmasını Geri Bırakma) kararları verdiğimiz sanıkların birçoğu yeniden suç işleyerek mahkeme huzuruna gelmiyor mu?

Hatta bu olay yargıçların bilinçaltındaki Adli dejenerasyon algısı nedeniyle sanığın kişiliğine bakılmaksızın tüm suçlar için HAGB uygulanması bir hakmış gibi algılanır ve onuncu kez HAGB kararı vermek alışkanlık durumunu alır.

Buna karşın mağdur ise adâlete olan güveni sarsılmış ve kaderine boyun eğmek zorunda kalmıştır. Artık önünde iki seçenek vardır, ya intikamını kendi almalı ya da ateşi içine gömmelidir.

Sanık, ise hukuk sistemini test ettiği ilk eylemden büyük bir zaferle çıkmış ve suç işlemenin korkulacak bir şey olmadığının idraki ile yeni suçlar için yola koyulmuştur.

İşlediği her suç kendine güven tazeletmiş ve bu statünün verdiği korku ile de topluma yönelik bir sindirme hareketine başlamıştır...

Mafya ve çeteleşmenin yolunu açan işte bu tablodur.

Bu yüzden diyoruz ki, devlet yani kamu otoritesi bir kural koymuşsa onun takibini dört koldan yapmak zorundadır. Bundan daha önemlisi, devlet, koyduğu kuralların takibini yapmayan kamu görevlisini takip etmekle işe başlamalıdır.

Takibin takibini yapmazsınız, Devlet, muz cumhuriyetine döner.
Okulda, iş yerinde, sokakta, yolda ya da deniz kenarında...

Kişiler, kamu otoritesinin kendi koyduğu kuralları büyük bir titizlikle takip ettiği kanaatine varmalı ve bunu bilinçaltına adeta kazımalıdır.

Bilinçaltına yerleşen bu algı, kişilerin karakteri olur ve kurullara saygı bilinci gelişir. Olması gereken de budur.

Bu sayede kişiler, en küçük sorunlarda bile yasaları ihlâl etmeyi ve suç işlemeyi değil hukuk önünde hesaplaşmayı ilke edinir.

Ancak uygulanana cezaların, mağdurlar için tatmin edici bir nitelik sunması koşuluyla...

Unutmayalım...

Küçük hataları görmemezlikten gelmişseniz, bilin ki, daha büyükleri yoldadır. )

( )


- SUÇ ile PAY


- SUÇ ile/değil/<> SAPMA


- SUÇ ile UFAK SUÇ/ZELLE[Ar.]

( ... İLE Sürçüp kayma. | Yanılma, yanlış. | Ufak suç. )


- SUÇ ile YANLIŞ(HATÂ) ile KABAHAT/KUSUR ile AYIP

( CRIME vs. MISTAKE )


- SUÇLAMA ile/ve/değil/||/<> AYIPLAMA


- [ne yazık ki]
SUÇLAMA ile/ve/<> DIŞLAMA


- [ne yazık ki]
!SUÇLAMA ile !KARALAMA


- SUÇLAMA ile/ve/değil/yerine NİTELEME


- SUÇLAMA ile/değil/yerine TESPİT

( [not] ACCUSATION/BLAME vs./but TO DETERMINE
TO DETERMINE instead of ACCUSATION/BLAME )


- SUÇLAMA ile/ve/değil/yerine YÜKLEME


- SUÇLAMA/K ile/değil/yerine ELEŞTİRİ/ELEŞTİRMEK

( [not] TO BLAME vs./but TO CRITICIZE
TO CRITICIZE instead of TO BLAME )


- SUÇLULUK:
TÜRLERİ ve/ya da/||/<>/> SINIFLANDIRMALARI

( - Gerçek Suçluluk: Bu tür suçluluk, bir kişinin gerçekten suç işlediğini kabul ettiği ve suçun doğrudan sorumlusu olduğu durumları tanımlar.

- Yanlış Suçluluk: Bu, kişinin suçsuz olduğu halde kendini suçlu olarak "görmesidir". Yanlış suçluluk, genellikle toplumsal baskı, başkalarının suçlamaları ya da aşırı öz eleştiri nedeniyle ortaya çıkabilir.

- Toplumsal Suçluluk: Birey, toplumun genel değerlerine ya da ölçütlerine uymadığından, suçluluk düşünce ve duygusu yaşar. Bu tür suçluluk, bireyin toplum tarafından kabul gören bir davranışı "bozduğu düşüncesiyle[varsayarak]" ortaya çıkar.

- Hukukî Suçluluk: Birey, yasalara uygun olmayan bir şey yaptığı ya da yasalara uygun bir şey yapmadığından, kendini suçlu görür.

- Vicdanî Suçluluk: Bu, bir kişinin vicdanında karşılık bulur. Birinin içsel ahlâkî değerleriyle çeliştiği zaman ya da başkalarına zarar verdiği düşüncesiyle oluşabilir.

- İçsel Suçluluk: Birey, içindeki düşünsel ve duygusal ya da çeşitli psikolojik sorunlar nedeniyle kendini suçlu görür. Örneğin, bunaltı, kaygı ya da travma sonrası stres bozukluğu yaşayan biri, kendini sürekli olarak suçlu "görebilir".

- Dışsal Suçluluk: Bu tür suçluluk, başkalarının kişiyi suçlu görmesi ya da göstermesiyle ilişkilidir. Örneğin, aile ya da toplumun sürekli eleştirisi ve suçlama tutumu, kişiyi dışsal suçluluğa sokabilir.

- Özür Düşünce, Duygu ve Davranışı: Suç işleyen kişi, başkalarına ya da topluma karşı bir hata yaptığının farkında olur ve bu nedenle içten bir biçimde özür diler.

VE/||/<>

- Doğmuş Suçlular: Suç işlemeye eğilimli doğan, fiziksel ve zihinsel özellikleriyle ötekilerden ayrılan suçlular.

- Anormal suçlular: Zekâ geriliği, ruhsal bozukluk, alkolizm, sara(epilepsi) gibi anormalliklerden etkilenen suçlular.

- Ara sıra suçlular: Sahte suçlular, alışkanlıklar dışındaki suçlular gibi suç işlemeye eğilimli olmayan ancak çeşitli nedenlerle suç işleyen suçlular, kriminaloidler.

- Soğukkanlılıkla hareket eden suçlular: Suç işlemek için hesap ya da plan yapan ve mantıklı davranan suçlular.

- İhtirasî suçlular: Duygusal, tutkusal, öfke, kıskançlık, intikam gibi bazı düşünce ve duygularla hareket eden suçlular.

- Patolojik olmayan akıl hastalığı ve anormallikle bir arada suçlular: Suç işlerken akıl hastalığı ya da anormallik belirtileri gösteren ancak bunların patolojik olmadığı tespit edilen suçlular.

- Patolojik akıl hastalığı ile birlikte ya da akıl hastası olan suçlular: Suç işlerken akıl hastalığı ya da anormallik belirtileri gösteren ve bunların patolojik olduğu tespit edilen suçlular. )

( "Suçluların Sınıflandırılması - Sulhi Dönmezer" yazısını okumak için burayı tıklayınız... )


- ...'NIN:
"SUÇLUSU" ile/ve/değil/yerine/<>/< SORUMLUSU


- SÛ-İ TEDBÎR ile/değil/yerine/>< HÜSN-ÜTEDBÎR

( Yanlış tutulan yol, yanlış tutum. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< İyi düşünülerek tutulan yol, doğru tutum. )


- [ne yazık ki]
SUİKAST ile/ve/||/<> GASP


- SUİSTİMAL ile SÖMÜRÜ


- SUJE[Fr.]/KOBAY[Fr. < COBAYE] değil/yerine/= KONU | ÖZNE | DENEK

( Kobaygillerden, bilimsel araştırmalarda kullanılan bir deney hayvanı. Hint domuzu[Lat. CAVIA PORCELLUS] | Deney konusu. )


- SÜKSE[Fr.]/SUCCESS[İng.] değil/yerine/= BAŞARI | GÖSTERİŞ, İLGİ ÇEKECEK DURUM


- SÜNEPE ile DALKAVUK/YALAKA

( BASBASA: Köpeğin, kuyruğunu sallayarak sokulması. | Dalkavukların hali. )


- SÜRAT[Ar.] değil/yerine/= HIZ

( Alınan yolun, harcanan zamana oranı. | Çabukluk. | Bir hareketten doğan güç, şiddet. )


- SURATSIZ ile "MEYMENETSİZ"


- SÜREÇ ile SONUÇ (Merkezlilik)

( Ağaç, meyvesinden tanınır. )


- SÜREÇ ile/ve SÖYLEYİŞ/BİÇEM/ÜSLÛP

( ... İLE/VE Konuşmacının, duygu, düşünce ve bilgilerini, ötekine iletme biçimi ya da yolu/yöntemi. )

( Yanlış üslûp, doğru sözün cellâdıdır. )


- [ne yazık ki]
SÜRÜ ile/ve/değil/||/<>/> SÖMÜRÜ


- SÜRÜNÜN PARÇASI OLMAK ile/değil/yerine/>< BÜTÜNÜN PARÇASI OLMAK


- TAASSUP[Ar.]/BIGOTRY[İng.] değil/yerine/= BAĞNAZLIK


- TAHAMMÜL/SÜZLÜK ile/değil/yerine/>< HOŞGÖRÜ


- TAHFİF ile/ve/||/<>/> TAHRİF

( Hafifletme. İLE/VE/||/<>/> Bir şeyin aslını bozma; değiştirme. | Bir sözcük ya da tümceyi değiştirip bozma, üzerinde oynayarak anlamı değiştirme. )


- TAHIL[Ar. DAHL] ile TÂHIL

( Buğday, arpa, mısır, yulaf, çavdar, pirinç vb. hasat edilen ürünler ile tohumlarının genel adı, hububat. İLE Bayat su, bekleyerek bozulmuş su. )


- [ne]
!TAHKİR ile/ya da/ne de/||/<>/>< TAKDİS


- TAHKİR ile/değil/yerine TENKİT/TENKİD

( Bir kaçıştır.[kendinden, utancından, küçüklüğünden] İLE/DEĞİL/YERİNE Bilmeyi zorunlu kılar. )


- TAHKİR ile/ve/||/<> TEZYÎF[< ZEYF]

( Aşağılama, onur kırma, onuruna dokunma. İLE/VE/||/> Değersiz gösterme. | Alay etme. )


- TAHMÎR[Ar. < HAMR | çoğ. TAHMÎRÂT] ile TAHMÎR[Ar. < HİMÂR | çoğ. TAHMÎRÂT] ile TAMİR[Ar.]

( Yuğurma, yuğrulma. | Mayalandırma. İLE Birine "eşek" deme. İLE Onarım. | Yapılan bir yanlışı, kusuru düzeltmeye çalışma. )


- TAHRİK[Ar.]/PROVOKASYON[Fr.] / PROVOCATION/PROVOKE[İng.]["PROVAKE" değil!] değil/yerine/= KIŞKIRTMA/KIŞKIRTI

( INCITEMENT / PROVOKE )


- TAHRİK ile/ve/ne yazık ki/||/<>/> TAHRİP


- TAHRİP ile TAHRİŞ


- TAHRİP ile/değil/yerine TENKİT/TENKİD

( Yıkma, kırıp dökme, harap etme, bozma. İLE/DEĞİL/YERİNE Bir konuya özgü yazıyı ya da yapıtı, değer bakımından gözden geçirme, eleştirme. )


- TAHT ile/ve/değil/||/<>/< TABUT


- TAKDİR-İ İLÂHÎ ile/değil/ne yazık ki TAKDİR-İ "İDÂRÎ/SİYÂSÎ"


- TAHKİR >< TAKDİS ile/değil/yerine/<>/< TAKDİR

( ... >< Sadece, Allah içindir. İLE/DEĞİL/YERİNE/<>/< ... )


- TAKI:
SAHTE ile/ve/değil/yerine/||/<>/< GERÇEK

( Varsıl taksa bile "gerçek". İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Yoksul taksa bile "sahte". )


- TAKILMA ile/ve TIKANMA ile/ve TUTUKLUK | ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İKİLEM


- TAKILMAK ile/||/<> SARDIRMAK


- TAKILMAK ile/ve SATAŞMAK


- TAKILMAK ile/değil/yerine ÜSTÜNDE DURMAK/ÖNEMSEMEK

( Takılmayan[bilen], "takılma" demez; ancak ve ne yazık ki takılan[bilmeyen], "takılma" der. )


- TAKLÎDEN[Ar.] ile TAKLÎDÎ[Ar.]

( Tıpkısını, benzerini yaparak. | Gülünç tarafını belirterek. İLE Taklitle yapılan.[SAVT-İ TAKLÎDÎ | Fr. ONOMATOPÉE] )


- TAKLİT[Ar.] ile/ve/<> TAGŞÎŞ[Ar.]


- TALAN[Fars.]/İHTİKÂR[Ar.]/ÇAPUL/PLAÇKA[< Arnavutça] değil/yerine/= YAĞMA/VURGUN


- [ne yazık ki]
TALEB-İ MAL ile/ve/||/<> TALEB-İ CAH ile/ve/||/<> TALEB-İ ALÂYİŞ-İ ZÂHİR

( Karıncanın ayak sesinden daha sessizce nefse musallat olan üç gizli şirk. )


- TALİHSİZ ile/ve/||/<>/> TARİFSİZ


- TAMİM[Ar.]/SİRKÜLER[Fr.] değil/yerine/= GENELGE | GENELEME/GENELLEŞTİRME


- TANIMA:
ERKEK ve/||/<> KADIN ve/||/<> ÇOCUK ve/||/<> KARDEŞ ve/||/<> ARKADAŞ ve/||/<> DOST

( Toklukta. VE/||/<> Yoklukta. VE/||/<> Yaşlılıkta. VE/||/<> Mirasta. VE/||/<> Yolculukta. VE/||/<> Zor durumda. [GÖRÜLÜR / BELİRLİ/BELİRGİN OLUR] )


- TAPINMA ile/ve/değil/||/<>/< BAĞIMLILIK


- [ne yazık ki]
TARAF TUTMAK ile/değil/yerine/>< TARTIŞMAK


- [ne yazık ki]
"TARAFTAR"" ile/ve/değil/yerine/||/<>/> KARŞICIL/MUHÂLİF[Ar.]


- TARD ile KOĞMA, SÜRME, UZAKLAŞTIRMA | GÖREVDEN, OKULDAN UZAKLAŞTIRMA


- TÂRİF[Ar.] ile TARÎF[Ar. < TURFA] ile TA'RÎF[Ar. < İRFÂN | çoğ. TA'RÎFÂT] ile TAHRÎF[Ar.]

( Yeni. İLE Az bulunan, nadir, zarif şey. | Etraflıca anlatma, bildirme. | Bir maddeyi tüm gerekli noktalarını içine alır biçimde bir ibâre ile anlatma. İLE ... )


- [ne yazık ki]
TARİHİ ...:
BİLMEMEK ile/ve/değil/||/<>/> ÇARPITMAK


- MAĞDURİYET:
TARİHSEL ile/değil EKİNSEL/KÜLTÜREL


- TARTIŞMALI NEDEN SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI:
YANLIŞ NEDEN ile/ve/||/<> ÖNCESİNDE ile/ve/||/<> ORTAK ETKİ ile/ve/||/<> GÖZDEN KAÇIRILABİLİR NEDEN ile/ve/||/<> YANLIŞ YÖN ile/ve/||/<> KARMAŞIK NEDENLER

( FALLACY OF FALSE CAUSE vs./and/||/<> FALLACY OF "PREVIOUS THIS" vs./and/||/<> JOINT EFFECT vs./and/||/<> GENUINE BUT INSIGNIFICANT CAUSE vs./and/||/<> WRONG DIRECTION vs./and/||/<> COMPLEX CAUSE )


- TAŞ ile/değil/yerine/||/<>/>< AŞ

( Sana taş atana, aş at! )


- TAS ile/ve/||/<> TASA

( Kayıp, yitik. İLE/VE/||/<> Üzüntü. )


- TASARI/LAMA ile/ve/||/<> KURGU/LAMA


- TAŞLAMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< HAŞLAMAK


- TAŞLAMAK ile/ve/||/<> TASLAMAK


- TASLAMAK ile TAVIR TAKINMAK


- TATİL/TÂ'TÎL ile ATÂLET

( ATÂLET )


- TAZİP[Ar. TAZİB] değil/yerine/= SIKINTIYA SOKMA, ÜZME


- [ne yazık ki]
TAZIYA, "TUT!" ve/||/<> TAVŞANA, "KAÇ!"


- TEBELLEŞ ile/ve/değil/||/<>/< MUSALLAT (OLMAK)


- TECÂVÜZ[Ar.] değil/yerine/= SALDIRAŞ


- TECÂVÜZ[Ar.] değil/yerine/= SALDIRI

( Saldırı. | Namusuna saldırma, sarkıntılık. | Başkasının hakkına el uzatma. | Aşma, ötesine geçme. )


- TEDBİRLİ/LİK ile/ve/değil/||/<>/< KARAMSAR/LIK


- [ne yazık ki]
TEDBİRSİZ TEVEKKÜL ile/ve/||/<> İCRAATSIZ DUA ile/ve/||/<> SÜFLÎ İNZİVÂ


- TEDİRGİNLİK ile/ve/||/<> HUZURSUZLUK


- TE'FÎK[Ar. çoğ. TE'FÎKÂT] ile TEVFÎK[Ar.] ile TEVFÎK["TEYFÎK" değil!][Ar. < VEFK | çoğ. TEVFÎKAT]

( Yalan söyleme. | Yalan, iftira etme. İLE Elçilikle yollama. İLE Uydurma, uygunlaştırma. | Allah'ın yardımına kavuşma. | Bir kırılmada kırılan parçaları birbirine geçirme. | Tezat yapmadan, bir sözcüğün anımsattığı başka sözcükleri de aynı ibarede söyleme. )


- TEHDİT değil/yerine/>< İKNA


- TEHDİT ile TAHDİT


- [ne yazık ki]
!TEHDİT ile/ve/||/<> TEHLİKE


- TEHDİTKÂR[Ar.] değil/yerine/= KORKUTULU/GÖZDAĞILI


- TEHLİKELİ ile/ve/değil/||/<>/< DUYARLI/HASSAS


- TEHLİKE/Lİ ile RİSK/Lİ

( DANGER/OUS vs. RISK/Y )


- TEK ÇOCUK ile KARDEŞİ OLAN

( 10 oturum/seans gerektirir. İLE 5 oturum/seans yeterlidir. )


- TEK TİPLEŞTİRME" ile/değil ASGARİ KOŞULLAR


- TEKME-TOKAT


- TEKME ile/değil ÇİFTE

( İnsanda. İLE/DEĞİL Hayvanda. )

( Öne/ileri doğru. İLE/DEĞİL Geriye doğru. )


- TEKNİK DİL/JARGON ile/ve ÖNYARGI

( JARGON vs./and PREJUDICE )


- TEKRAR ile/ve/||/<> İDDİA


- TELÂŞ ile/değil/yerine/>< GAİLE/UĞRAŞ


- TELEF[Ar.] ile/ve/||/<> ZİYAN[Fars.]

( Boş yere tüketme, yıpratma. İLE/VE/||/<> Zarar. )


- TELEFONUN KAYBI ile CÜZDANIN KAYBI ile KENDİNİ KAYBETME

( 15 dakikada fark ediliyor. İLE 4 saatte fark ediliyor. İLE Farkında bile olunmuyor. )


- TELİN[Ar.] değil/yerine/= KARGIMA, KARGIŞ

( !Kargıma, lânet okuma, lânetleme. )


- TEMBEL ile/ve/değil/||/<>/< HANTAL


- TEMBEL ile SÜNEPE/SÜMSÜK/MENDEBUR[Fars.]

( ... İLE Kılıksız ve uyuşuk, sümsük. )


- TEMBELLİK ile/ve/<> ART NİYET


- TEMBEL/LİK ile/ve/<> AYLAK/LIK

( TENBEL[Fars.]: Tembel, üşengeç, ağır davranan. )

( Tembele iş emredersin, ahmağa söz söylersin, o da sana hemen akıl verir. )


- TEMBELLİK ile/ve/değil ÖNCELİK


- [ne yazık ki]
TEMBELLİK ile/ve/değil/||/<>/< "SONRA YAPARIM" (ÖLÇÜSÜZLÜĞÜ)


- TEMELLUK[Ar. < MELK] ile TEMELLÜK[Ar. < MELK/MÜLK]

( Yaltaklanma, dalkavukluk. İLE Mülk edinme, kendine mâl etme, sahip olma. )


- TEMİZE ÇIKARMAK ile/değil/yerine/>< TEMİZLENMEK


- TENBEL değil TEMBEL


- TER KOKUSU ile KOLTUKALTI KOKUSU

( Koku koltukaltından geliyorsa, "koltukaltın kokuyor" ya da "koltukaltından koku geliyor" demek gerekir. "Kokuyosun!" ya da "Ter kokuyosun! / Terlemişsin sen!" denilmez! )

( PERSPIRATION SMELL/STINK vs. ARMPIT SMELL/STINK )


- TERBİYESİZ/LİK ile/ve "ŞEREFSİZ/LİK"


- TERK ETMEK ile/ve/||/<> YOK ETMEK


- TERÖR/İST/İZM[Fr./İng.]/!TEDHİŞ/Çİ[Ar.] değil/yerine/= !YILDIRI/CI/LIK


- TERÖRİZE ETMEK ile/değil/yerine/>< TEORİZE ETMEK


- TERÖRİZM" ile/ve/değil/||/<> TÖRERİZM

( )


- TERS-DÜZ OLMAK/ETMEK ile ALT-ÜST OLMAK/ETMEK


- TERSİNMEK ile TERSLEMEK ile TERSLENMEK ile TERSLEŞMEK

( Geri dönmek, rücû etmek. | Hiddetlenmek, aksilik etmek. İLE Birine gönül kırıcı, sert söz söylemek ya da gönül kırıcı davranmak, azarlamak. İLE Tersleme durumuna konu olmak. | Aksilik etmek, terslik göstermek. İLE Terslik etmek, zıt davranmak. )


- TERSLEMEK ile/ve/değil/yerine REDDETMEK


- TERZİ, KENDİ SÖKÜĞÜNÜ DİKEMEZ ile/ve/||/<> KELİN İLACI OLSA BAŞINA SÜRER/MİŞ


- [ne yazık ki]
TERZİL[Ar.] değil/yerine/= KÜÇÜK DÜŞÜRME


- TEŞVÎŞ[< ŞEVEŞE] ile KARIŞTIRMA, BULANDIRMA

( KARIŞTIRMA, KARMAKARIŞIK ETME, KARIŞIKLIK )


- TEZVÎR[< ZEVR | çoğ. TEZVÎRAT] değil/yerine/= YALAN DOLAN | ARABOZUCULUK


- TEZYÎF[Ar. < ZEYF] ile/ve/||/<> İSTİHFAF[Ar.]

( Değersiz gösterme. | Alay etme. İLE/VE/||/<> Küçümseme, hor görme, tahkir. )


- TEZYÎF[Ar. < ZEYF] ile/ve/||/<> TAHKİR[Ar.]

( Değersiz gösterme. | Alay etme. İLE/VE/||/<> Aşağılama, onur kırma, onuruna dokunma. | Hakaret. )


- TİCARET ile/değil KAÇAKÇILIK


- [ne yazık ki]
TIKANIKLIK ile/ve/||/<> KISIR DÖNGÜ


- TIKMAK ile/ve/||/<>/> TIKAMAK


- TIRTIKLAMAK = ÇALMAK/AŞIRMAK


- [ne yazık ki]
PARA BATIRMA YANILIMINDA:
TITANIC ile/ve/||/<>/> CONCORDE

( İlgili yazıyı okumak için burayı tıklayınız... )

( ON SUNK COST FALLACY: TITANIC and/||/<>/> CONCORDE )


- TİTİZLİK ile/ve/||/<>/> PİMPİRİK/LİK / PİMPİRMEK

( ... İLE/VE/||/<>/> Gereksiz yere titizlik gösteren. | Kuşkucu. | Çok yaşlı ve güçsüz kişi. | Harap, bozuk, virâne. )


- TOKAT ile FİSKE[Yun.]


- TOKAT = !ŞAMAR/BEŞKARDEŞ

( Açık elle yüze vurulan tokat. )


- TOKAT ile YUMRUK


- TOKATLAMAK ile SÖĞÜŞLEMEK


- TÖKEZLEMEK ile TAKILMAK


- TONGA[argo] değil/yerine/= HİLE, DÜZEN, TUZAK


- TOPRAĞIN ALTINDA ile/değil/yerine/olacağına/>< DAĞIN ARDINDA (OLSUN)


- TOPTAN" ile/ve "KÖKTEN"


- TOPU TAÇA ATMAK ile/ve/||/<> MİNDER DIŞINA KAÇMAK


- TRAJEDİ ile/ve/||/<>/> TRAVMA


- TRUMP ile/değil OBAMA / BUSH / CLINTON

(

İLE/DEĞİL



/



/

)


- TÜFEK ile MAVZER[< MAUSER'in adından]

( ... İLE Atış hızı, dakikada, ortalama altı mermi olan ve orduda kullanılan bir tüfek. )


- TUHAF OLAN ile/ve/değil/||/<>/< ÜZÜCÜ OLAN


- TÜKENME:
"YENİLİNCE" değil "PES EDİNCE"


- TÜMDENGELİM ile BAĞNAZLIK


- DÜŞÜNEN ADAM HEYKELİ:
TÜRKİYE'DE ile/>< DÜNYADA

( [ne yazık ki]
"Bakırköy akıl hastahanesinde". İLE/>< Üniversitelerde. )


- TUTKAL["TUT KAL"] ile/değil/yerine/||/<>/< TUTKU


- TUTTURMAK ile DİRETMEK/DAYATMAK


- TUTUCU ile APTAL ile KÖLE

( Düşünmeyen. İLE Düşünemeyen. İLE Düşünmüyor olmasına aldırmayan. )


- TÜTÜN(/SİGARA/NARGİLE VS.) SORUNUNDA:

"YASAK" değil SINIRLAMA
ve/||/<>
DUMAN değil GAZ
ve/||/<>
"BIRAKMA" değil BAŞLAMAMA
ve/||/<>
İRÂDE
["Evet!"
diyebilme olanağı/gücü/isteği]
değil
İHTİYÂR
["Hayır!"
diyebilme olanağı/gücü/isteği]


- TUZAĞA DÜŞ(ÜR)MEK ile/ve/değil/||/<>/< GAFİL AVLA(N)MAK


- [ne yazık ki]
!TUZAK ile/ve/||/<> !KUNDAK


- TUZAK ile/ve/değil/||/<> PUSU

( [ne yazık ki] Yakalamaya yarayan araç ya da düzenek. | Birini güç ve tehlikeli bir duruma düşürmek için kurulan düzenek. İLE/VE/DEĞİL/||/<> Birine saldırmak için saklanarak beklenilen yer. )


- TUZAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> TUZAKLI


- 3 MAYMUN:
MIZARU ile/ve/||/<> IWAZARU ile/ve/||/<> KIKAZARU

( )

( Gözlerini kapatanın adı Mizaru, ağzını kapatanın adı Iwazaru ve kulaklarını kapatanın adı da Kikazaru. Adlarından da anlaşıldığı üzere Japon kökenli bir görsel bu. XVII. yüzyılda, Nikko kentinde inşâ edilmiş ünlü Tosho-Gu Tapınağı'nın kapısına oyulmuş "görsel bir deyim" olarak ortaya çıkmış, sonra da oradan tüm dünyaya yayılmış. )


- ÜÇKÂĞIT ile/ve/değil/yerine/||/<>/< HİLE


- ÜÇKAĞITÇI ile/ve/||/<>/> HAİN


- ÜÇKAĞITÇI ile İÇTEN PAZARLIKÇI/ÇIKARCI


- ÜÇKÂĞITÇI/LIK ile/ve/değil/||/<>/< TUTARSIZ/LIK


- UCB/UCUB/KİBİR[Ar.] değil/yerine/= "KENDİNİ BEĞENME VE GÜVENME"


- UCUZ ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/< UCUZLAŞTIRILMIŞ


- UCUZLAŞMA ile/değil/yerine/>< BASİTLEŞME

( Yıkım vardır. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Yaşam vardır. )


- UKALÂ/LIK ile KÜSTAH/LIK


- UMARSIZ/LIK ile UMURSAMAZ/LIK

( Çözümsüz, çaresiz. İLE Kayıtsız. )


- UMURSAMAMA ile/ve/||/<> KAYITSIZLIK


- UNUTAMAMAK ile "UMURSAMAMAK"

( Akıl sayrılığında. İLE "Akıllı/bilgili/donanımlı" olanlarda. )


- UNUTMAK ile/ve/değil/||/<>/< UMURSAMAMAK/ÖZENMEMEK/ÖNEMSEMEMEK


- UNUTUL/UR / UNUTURUZ / UNUTURUM / UNUTURSUN değil/yerine/&gt;&lt;/<
YAZMAZSAK/YAZMAZSAM/YAZMAZSAN UNUTULUR/UNUTURUZ/UNUTURUM/UNUTURSUN


- ÜSTENCİL ile/ve/değil/||/<>/< DOĞRUDAN


- ÜSTÜNE GİDERLER ile/değil ÜSTÜNE GELİRLER


- ÜSTÜNÜ ÖRTMEK ile GÖZARDI ETMEK


- UTANMAK ile/ve/||/<>/> UTANDIRILMAK

( Erdem. İLE/VE/||/<>/> Karabasan/kâbus. )


- UTANMAZ-ARLANMAZ


- [ne yazık ki]
(")UYARI("):
(")AŞIRI(") ile/ve/||/<> (")YETERSİZ(") ile/ve/||/<> (")YERSİZ(") ile/ve/||/<> (")YANLIŞ(")


- UYDUM AKILLI ile/ve YARIM AKILLI


- UYDURMAK ile "KAFADAN ATMAK"


- UYMAMAK ile AYKIRI OLMAK


- UYUMAK ile UYUŞMAK ile UYUŞMAK

( Uyku durumu/deneyimi. İLE Kendin geçmek. İLE Birlikte ya da karşılıklı olarak uyumlu hareket etmek ya da hareket etmeye çalışmak. )


- UYUMSUZ/LUK ile/ve/değil/||/<>/>/< SUSKUN/LUK


- UYUŞTURMAK ile/ve/değil OYALAMAK


- UYUŞTURUCU ile/ve/degil/yerine/||/<>/>< UYARICI VE UYANDIRICI


- UYUŞUK/LUK ile/ve/||/<> SERSEM/LİK


- UZAK DURMALI!:
KÖRDEN değil NANKÖRDEN <>
YÜZSÜZDEN değil İKİYÜZLÜDEN <>
"TİPİ BOZUK"TAN değil "SÜTÜ BOZUKTAN"


- UZAK DURULMASI GEREKEN KİŞİLER:
"HEP HAKLILAR" ve/||/<> "HERŞEYE, SÜREKLİ İTİRAZ EDENLER" ve/||/<> "SADECE BEN" DİYENLER ve/||/<> BAŞKALARINI DEĞERSİZ GÖRENLER ve/||/<> ÇIKARCILAR ve/||/<> İSTEDİĞİ OLMADIĞINDA TUTUM DEĞİŞTİRENLER ve/||/<> ARAMADIĞIN SÜRECE ARAMAYANLAR ve/||/<> İŞİ DÜŞMEDİKÇE TANIMAYANLAR ve/||/<> İŞİ BİTTİĞİNDE, YANINDA DURMAYANLAR


- UZAK?:
MEMLEKET Mİ? ile/ve/||/<> YILDIZLAR MI? ile/ve/||/<> GENÇLİĞİM Mİ?


- ÜZEN ...
YALAN SÖYLEMESİ ile/ve/değil/> ONA, DAHA SONRASINDA İNANAMAYACAK OLMAK


- ÜZEN/İ ile/değil/yerine/>< MUTLU EDEN/İ

( Terk et. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Mutlu et. )

( Hakkındır. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Hakkıdır. )


- UZMAN/LIK ile/ve/||/<>/> YALANCI/LIK (YETİSİ)


- VAHÂMET ile/ve/<> HEZİMET


- VAHŞET ile/ve VAHÂMET["VEHÂMET" değil!]


- VAHŞET[Ar.] değil/yerine/= YIRTINÇ/ACIMASIZLIK


- VAHŞİ ile/ve/değil/||/<> İLKEL


- VANDAL/LIK ile !BARATARYA

( Miladın, başlangıç yıllarında yaşayan ve Roma İmparatorluğu ile yaptığı savaşlarda, acımasızlığı ile ün salan bir Doğu Germen halkı. | Eski kültür ve sanat anıtlarını yakıp yıkan; bunların değerini bilmeyen kişi ya da halk. İLE Kaptanın, tayfaların, gemi sahibine, armatöre ya da sigorta ortaklığına, bilerek verdiği zarar. )


- VARSAYMAK ile/ve/<>/değil/yerine ZANNETMEK


- VARSILLIK/ZENGİNLİK(") ile/ve/değil/||/<>/> VARLIK/SERVET

( Bağırır. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Fısıldar. )


- [ne yazık ki]
VATANDAŞIN "ÇIKARLARI/(HAKLARI)" ile/değil/yerine/>< KİŞİ(İNSAN) HAKLARI


- VEHİM ile/ve/||/<> SAFSATA


- SAVAŞ:
VEKİL ile/ve/||/<>/> MELEZ


- VER PİYAZI, ÇEK AYAZI ile ...


- VERİLENİ/SUNULANI:
"YUT" DİYE değil TUT DİYE!


- VİCDAN/LI ile/değil/ne yazık ki/>< KORKU/KORKAK


- VİCDANSIZ/LIK değil/yerine/>< YÜREKLİ/LİK


- YABANCILAŞMA ile/ve YANILSAMA


- YABANCI/LAŞTIRMA ile/ve/değil/||/<>/< TAŞRALI/LAŞTIRMA


- YADIRGAMAK ile/ve/ne yazık ki/||/<>/> "YARGILAMAK"


- YAĞLAMAK ile YALAMAK


- YAKA-PAÇA (ATMAK)


- YAKICI ile YIKICI


- YAKIN KAYBI ve/||/<>/> KAYIP KAYGISI


- YAKINLIK:
SIKICI ile/ve/değil/||/<>/< BOĞUCU

( Kavuşmada[vuslatta], bıkma/sıkılma[gına] vardır. )


- YAKIP YIKMAK


- YALAKACI değil YALAKA


- YALAKA/LIK ile/değil/yerine/>< SAYGI/LI


- YALAN KONUŞMAK değil YALAN SÖYLEMEK


- YALAN:
SAFSATA ile/ve/<> MECAZ ile/ve/<> PROPAGANDA ile/ve/<> REKLAM ile/ve/<> HABER

( Felsefede. İLE/VE/<> Yazında(edebiyatta). İLE/VE/<> Siyasette. İLE/VE/<> Ticarette. İLE/VE/<> Gazetecilikte. )


- [ne yazık ki]
YALAN SÖYLEMEK ile/ve/||/<> GERÇEĞİ ÇARPITMAK


- YALAN SÖYLEMEK ile/değil/yerine/>< GERÇEĞİ SÖYLEMEK

( Geleceğinizin önemli/belirleyici bir parçası olur. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Geçmişinizdeki (herhangi) bir parçadır. )

( If you tell the truth, it becomes a part of your past. If you lie, it becomes a part of your future. )

( [not] TO LIE vs./but/>< TO SAY THE TRUTH
TO SAY THE TRUTH instead of TO LIE )


- YALAN-YANLIŞ


- YALAN ile/ve/değil/||/<>/> ALDATMA


- YALAN ile/ve/=/||/<> ÇÖP


- YALAN ile İFTİRA


- YALAN ile/ve/||/<> KURT MASALI

( ... İLE/VE/||/<> Birini oyalamak, kendini suçsuz göstermek için ileri sürülen gereksiz, inandırıcı olmayan sözler. )


- YALAN ile/değil/yerine MASAL

( Portakalı soydum
Başucuma koydum
Ben bir yalan uydurdum. İLE/DEĞİL/YERİNE Ben bir masal uydurdum. )


- YALAN ile/ve/||/<>/> TALAN


- YALAN ile/ve/||/<>/> UTAN(DIR/IL)MAK


- YALAN ile/ve/||/<>/> YAVAN


- YALANCI ile/ve/değil/||/<>/< YABANCI


- YALANLAR:
AYAKKABICIDA ile/ve/||/<> EMLÂKÇIDA ile/ve/||/<> ÖĞRETMENLERDE ile/ve/||/<> ESNAFTA ile/ve/||/<> GALERİCİDE ile/ve/||/<> MEMURDA

( "Giydikçe açılır." İLE/VE/||/<> "Merkeze 10 dk." İLE/VE/||/<> "Zeki ama çalışmıyor." İLE/VE/||/<> "Bana gelişi bu." İLE/VE/||/<> "Dosta gider." İLE/VE/||/<> "Sistem gitti." )


- YALAN/YANLIŞ ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<> "ÇOK AKILLICA OLAN"/KANDIRMA

( Yapılmaması gereken [yapılmamalı!]. İLE/VE/DEĞİL/NE YAZIK Kİ/||/<> Yapılan, yapılmaya çalışılan. )


- YALNIZLIĞINA KAÇMAK ile/ve/||/<> YALNIZLIĞINDAN KAÇMAK


- YALNIZ/LIK ile/ve/||/<>/< MUTSUZ/LUK | ile/ve/||/<>/< DOYUMSUZ/LUK


- YALVARMAK ile/değil/yerine KİBARLIK(TAN)

( "Uygun bir yerde indirir misin!" diyen bir yolcuya, minibüs şöförünün yanıtı: "Ne yalvarıyorsun! 'İndir!' de, indirelim!" )


- YAMUK YUMUK (İŞLER YAPMAK)


- YAMYAM("İNSAN YİYEN İNSAN") ile/değil/yerine/>< İNSAN

( )


- YANAR DÖNER


- YANAZ ile ...

( Hiçbir şeyden memnun olmayan. )


- YANGIN ile/ne yazık ki/||/<> PATLICAN YANGINI


- YANIK" ile/değil/yerine/>< UYANIK (OLMAK)


- YANILMA ile/ve/değil/||/<> YANILSAMA


- YANLI ile/ve/||/<> YANILGILI


- YANLIŞ ANLAMAK ile/ve/<> ÇARPITMAK


- YANLIŞ/KÖTÜ/AŞIRI/ABARTILI KULLANILANLAR:
"SIKINTI YOK!" ve/<> "AYNEN" ve/<> "KESİNLİKLE" ve/<>
"HAYIRLISI" ve/<> "KISMET" ve/<> "TABİİ Kİ DE" ve/<>
"YAPILACAK BİR ŞEY YOK" ve/<> "BENCE DE"

( )

( )


- YANLIŞ YORUMLAMA ile/ve/değil/<> ÇARPITMA


- YANLIŞ ZAMAN VE YER ile/ve/||/<> "KÖRÜN TAŞI, KELİN KAFASINA DENK GELİRMİŞ"


- YANLIŞ(HATÂ) ile GÜNAH

( Hiçbir günah yok, ki içinde sevap,
Hiçbir sevap yok, ki içinde günah olmasın. )

( İlk günah, Olan'ı sınırlamaktır. Yapma! )

( Bilinçsizce hata/suç olur fakat günah olmaz! )

( MISTAKE vs. SIN )


- YANLIŞ ile YANILGI

( Bizi yanıltan, kendi imgelememizdir. )

( MISTAKE vs. DEFICIT
It is your own imagination that misleads you. )


- YANLIŞI SAVUNACAK KADAR BİLGİSİZ/LİK ile/ve/||/<> DOĞRUYU İNKÂR EDECEK KADAR NANKÖR/LÜK


- YANLIŞIN/HATANIN/SUÇUN:
SAHİBİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< NEDENİ


- YANLIŞLIK/YANLIŞSIN ve/> "YANMIŞLIK"/YANMIŞSIN

( SEHV ve/> ... )

( MISTAKE and/> ... )


- YANLIŞLIKLA ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/< TANIMADAN


- YAPILAN/SÜRDÜRÜLEN YANLIŞA:
KİMSE BİR ŞEY DİYEMEZ ile/ve/değil/||/<>/< KİMSE ENGELLEYEMEZ


- YAPMACIKLIK ile/ve GÖSTERMELİK


- YAPTI, YAPACAĞINI" "(YİNE)" ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<> BEN YAPMADIM/YAPMAMIŞIM, YAPABİLECEĞİMİ


- YAPTIĞIMIZ ile/ve/ne yazık ki/||/<>/> YAPMAYABİLECEKKEN YAPTIĞIMIZ

( Her birinin sorumluluğu ve olumlu ya da olumsuz bir karşılığı vardır/oluşur. İLE/VE/NE YAZIK Kİ/||/<>/> Karşılığı, seviyeli olarak çok daha ağırlaşır. )

( İstenç/irâde ile yaparız. İLE/VE/NE YAZIK Kİ/||/<>/> Direncimizi/ihtiyârımızı etkin tutmayı yeğleyerek yapmayabiliriz. )


- YARALANMA ile SAKATLANMA


- İZLENİLESİ:
YARGI ve/||/<>/< DAVÂ/DURUŞMA/İDDİA/SUÇLAMA/SAVUNMA/AVUKATLIK/MASUMİYET

( ŞEYTANIN AVUKATI (DEVIL'S ADVOCATE) (1997)

BÜLBÜLÜ ÖLDÜRMEK (1962)

KARDEŞ GİBİYDİLER (SLEEPERS) (1996)

İLK CANİLİK (1995)

CİNAYET GECESİ (FRACTURE) (2007)

HÜKÜM (1982)

SLEEPERS (1996)

JÜRİ (2003)

SANIK (1988)

YAĞMURCU (1997)

KUZENİM VINNY (1992)

BİR CİNAYETİN ANATOMİSİ (1959)

BİR DÜŞÜŞÜN ANATOMİSİ (ANATOMY OF A FALL) (2023)

DARK WATERS (2019)

YARGIÇ (THE JUDGE) (2014)

THE PEOPLE VS. LARRY FLYNT

12 ANGRY MEN (1957)

AVUKAT (2007)

TATLI BELÂ (2000)

SKANDALIN ADI (1996)

ÖLDÜRME ZAMANI (1994)

KARAR (1982)

ADÂLET PEŞİNDE (2009)

SULLY (2016)





HAK ARAYIŞI

YATAĞIMDAKİ DÜŞMAN (SLEEPING WITH THE ENEMY) (1991)

YETER (ENOUGH) (2002)

KARDEŞ GİBİYDİLER (SLEEPERS) (1996)

BİRKAÇ İYİ ADAM (A FEW GOOD MEN) (1992)

PHILADELPHIA (1993)

DENİZDE İSYAN (CRIMSON TIDE) (1995)

CASUSLAR KÖPRÜSÜ (BRIDGE OF SPIES) (2015)

KAÇAK (FUGITIVE) (1993)

ŞARLO DİKTATÖR (1940)

BALİNANIN SIRTINDA (WHALE RIDER) (2002)

JOKER (2019)

YAŞAMAK İÇİN(FOR LIFE) (2020) (dizi) )


- YARGILAMA" ile/ve/<> DAYATMA


- YARGILAMAK ile/ve/||/<>/> YAFTALAMAK ile/ve/||/<>/> YÜRÜTÜM/İNFAZ[Ar.]


- YARGILAMAK ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/> ZORLAMAK


- [ne yazık ki]
"YARGILAYAN" SAVUNMA ve/||/<> SAVUNULAN "YARGILAMA"


- YARIM-YAMALAK (BIRAKMAK)


- YARIM/AZ/EKSİK "ANLAŞILAN" ve/||/<> YARIM/AZ/EKSİK YAŞANILAN

( Ekinin düşmanıdır. VE/||/<> Yaşamın düşmanıdır. )


- [ne yazık ki]
YARIMI YEMEZ/SİN ve/||/<> BÜTÜNÜ BÖLMEZ/SİN


- [ne yazık ki]
(")YARIŞMA(") ile/ve/||/<>/> YOZLAŞMA


- YASALARINLA" değil YASALARIYLA


- YAŞAM MATEMATİĞİNDE:
| (+) . (-) = (-) VE/YA DA (+) / (-) = (-) |
ile/değil/yerine/><
(+) - (-) = (+)

( | Olumsuz "kişilerle" tartışmayın! Sonuç, olumsuz olur.

VE/YA DA

Olumsuz "kişiler" için kendinizi paralamayın! Sonuç, olumsuz olur. |

İLE/DEĞİL/YERİNE/><

Olumsuz "kişileri" yaşamınızdan çıkarın! Sonuç, olumlu olur. )


- YAŞAM/DÜNYA/İNSANLIK:
CENNETTEN > KÖTÜLEŞMEYE ile/değil/yerine/&gt;&lt;/< KARANLIKTAN > AYDINLANMAYA

( 1800'lere kadarki genel kabul, inanış ve yaşayış. İLE/DEĞİL/YERİNE/>


- YAŞAMIN:
"DAYATTIKLARI" ile/ve/değil/yerine/<> GETİRDİKLERİ


- YAŞAYANLAR ile/fakat/ne yazık ki ÖLENLER

( Ölenlerin gözlerini kapatıyor. İLE/FAKAT/NE YAZIK Kİ Yaşayanların gözlerini açamıyor. )


- YAŞINDAN-BAŞINDAN (UTAN[MA]MAK)


- YAŞLANDIĞIMIZDAN DOLAYI OYUN OYNAMAKTAN VAZGEÇMEK
değil/ne yazık ki
VAZGEÇTİĞİMİZDEN DOLAYI OYUN OYNAMAMAK


- YATILI ile YATALAK

( Geceleri de kalınıp yatılan. | Geceleri de kalıp yatan öğrenci. İLE İnme ya da sakatlık gibi bir nedenle yataktan kalkamayan. )


- YAVAŞ/LIK ile/ve "UYUŞUK/LUK"

( MIYMINTI: Kişinin sabrını tüketecek derecede yavaş ve mızmızca iş gören. )

( Doğadaki en yavaş canlı/hayvan Bradipus'tur. )

( BATÂET )

( SLOW/NESS vs. INDOLENCE )


- YAYAYA: ZİL ÇALMAK değil YAVAŞLAMAK/DURAKLAMAK

( Yayalara, hiçbir koşulda, ne korna, ne de zil çalınır! Araç sahibi sensin, sen durup bekleyeceksin! Senin rahatın yerinde, o ise yaya olarak bir yerlere ulaşmaya çalışıyor. Öncelik, her zaman ve koşulda yayalarındır! )


- YAZI/YORUM/MİZAH/TA:
"ÇARPITMA" ile/değil/yerine/>< ABARTMA


- YAZIK ile YAZIKLAR OLSUN!


- YAZIK ile/||/<> ZİYAN


- YEDİRMEK ile/ve GİYDİRMEK


- [ne yazık ki]
YEMEĞİN "YANMASI":
ATEŞ İLE ile/ve/||/<> TUZ İLE ile/ve/||/<> ACI BİBER İLE

( Yemekler, sadece ve doğrudan ateş ile değil fazla kullanılan tuz ya da acı biber, baharat vb. ile de yenilmez duruma düştüğünde kullanılan deyim. )


- YENMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> ETKİSİ ALTINA ALMAK


- YERGİ, SUÇLAMA = BLAME[İng.] = BLÂME[Fr.] = TADEL[Alm.] = VITUPERIUS[Lat.]


- YERLERDE SÜRÜNME ile/ve/||/<> AYAKLAR ALTINA AL(IN)MA


- YERLERDEYİZ ile/değil/yerine/>< AYAKTAYIZ

( Ayrıysak/ayrıyken. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Birlikteysek/birlikteyken. )

( )


- YETENEĞİNİN ...:
"SAHİBİ OLMAK" ile/ve/değil/||/<>/> KÖLESİ OLMAK


- YETERSİZ(LİĞ)İ "BAHÂNE ETMEK" ile/değil/yerine/>< İSABETLİ GEREKÇE/DAYANAKÇA GÖSTERMEK/ARAMAK


- YETERSİZ/LİK ile YANILTICI/LIK


- YETERSİZ/LİK ile/ve/||/<> YETMEZ/LİK


- YETİM ile/ve/||/<> ÖKSÜZ

( [Ergenlikten önce]
Babası ölmüş/olmayan çocuk. [Babası belirli fakat ölmüş olan.] İLE/VE/||/<> Annesi ölmüş/olmayan. | Annesi ya da hem annesi, hem de babası ölmüş olan çocuk.
["annesiz" diye bilinir ve "anneden öksüz, babadan yetim kalmak" sözü kullanılır. Oysa ki, "öksüz/ögsüz" sözcüğü, "bilge-âlim" ikilemesi gibi "ögsüz-yatim"dir.(ögsüz al-yâtîmu wa ʾl-ḥayrânu. wa-aṣluhu: ögsüz maʾḥûḏun min ōg wa-hwa ʾl-ʿaqlu wa ʾl-fiṭnatu).][İlk zamanlarda, anne ile ilgisi yoktu. Yâtîm, "Tek kalmış, ergen olmadan önce babası ölen çocuk" demektir.]
[Yetimlik, maddî manevi desteği olmamaktır. Sonraları, sözlüklerdeki "ög/öğ"(anne)nin etkisiyle yanlış ayrıştırmaya gidilmiştir. ("Atası ölen, öksüz galmaz; anası ölen, öksüz galur.")] )

( Saçı/başı, arkadan öne doğru okşanır. İLE/VE/||/<> Saçı/başı, önden arkaya doğru okşanır. )

( EYTÂM[Ar. < YETÎM/YÂTÎM] ile/ve/||/<> O/Og/Ög[: Ana.] )

( İnsan, babanın [temel] desteğiyle; hayvan, annenin [temel] desteğiyle yaşar. )

( ORPHAN vs./and MOTHERLESS )



(3/3)




Bu kılavuz, 24 Haziran 2025 itibariyle 259 kez incelenmiş/okunmuştur.