
B'LERDE
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA VE FARKINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
itibariyle 8305 başlık/FaRk ile birlikte,
9689 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(3/9)
- BARAKA ile HUĞ
( ... İLE Saz ya da kamıştan yapılmış baraka. )
- BARAKA ile IGLOO/APUTIAK
( ... İLE Eskimoların kar ve buzdan yaptığı ev. )
- BARAKA ile SALAŞ[Macarca]
( ... İLE Sebze, meyve vb. satmak için kurulmuş, eğreti, derme çatma dükkan. | Tahtadan yapılmış baraka. )
- BARAKA ile/ve SIĞINAK/PENÂH[Fars.]/MELCE'[Ar. < MELÂCİ]
( ... İLE/VE Sığınılacak, iltica edilecek yer. | Hâmî. )
- BARAKA ile TAVHÂNE[Fars.]
( ... İLE Limonluk. | Yoksulların sığındığı sıcak yer. )
- BARAK/BARAQ ile BARAKLIG/BARAQLIG
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Tüylü bir köpek. İLE Baraq benzeri. )
- BARASİNGA ile/ve LERCİ
( Bataklık geyiği. İLE/VE Misk geyiği. )
- BARBAR[Fr. < BARBARE] ile/ve/||/<>/< BAR BAR
( Uygarlaşmamış kişi7topluluk. | Kaba saba, ilkel. | Kaba ve kırıcı. İLE/VE/||/<>/< Bağırma eylemiyle kullanılarak bağırışın öfkeli ve yüksek sesle olduğunu anlatan bir söz. | Bağırma eylemiyle "apaçık görünmek, ortada olmak" anlamında kullanılan bir söz. )
- BARBAROS[İt.] ile KIRMIZI SAKALLI
( Kırmızı sakallı. )
- BARBUNYA[Yun.] ile BARBUNYA[Yun. < BARBUN]
( Barbunyagillerden, kırmızı pullu, beyaz etli, kemikli bir balık. İLE Taneleri yuvarlak, oval ya da yassı, kırmızı benekli, bir tür fasulye. )
( MULLUS BARBATUS cum ... )
- BARBUNYA[Yun.] ile FASULYE[Yun.]
( ... cum PHASEOLUS VULGARIS )
- BARBYSOS değil/yerine/= KÂĞITHANE
- BARÇA ile BARÇAN ile BARÇUK/BARÇUQ
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Tümü, hepsi. İLE Bir yer adı. İLE Afrasiyab'ın kurduğu bir kent. )
- BARDAK DOLDURURKEN, DUDAK PAYI
( İçecekler ağzına kadar doldurulmaz. Hem taşırken dökülmemesi için, hem de içerken dudak payı denen bir boşluk bırakmak gerekir. )
- BARDAK ERİĞİ ile CAN ERİĞİ ile ÇAKAL ERİĞİ | [Lat. PRUNUS SPINOSA] ile DAĞ ERİĞİ ile GÖVEM ERİĞİ ile MALTA ERİĞİ/YENİDÜNYA ile TÜRBE ERİĞİ
( TÜRBE ERİĞİ: Gülgillerden, kırmızı, tatlı, küçük çekirdekli, etinden kolay sıyrılabilen bir tür erik. )
- BARDAK ile SAĞRAK/KADEH
- BARDAK-ÇANAK
- BARDAQ[Azr.] = SÜRAHİ[Tr.]
- BARELY :/yerine ZAR ZOR
- BAREM[Fr. < BARÈME] değil/yerine/= DERECE ÇİZELGESİ
( Hazır cetvellerin sonucuna dayanılarak yapılan hesaplar için kullanılan terim. | Devlet memurlarının maaşlarının derece ve tutarlarını düzenleyen çizelge. )
- BARFİKS[Fr. < BARRE FIXE] ile BARPARALEL[Fr. < BARRE PARALLÈLE]
( Çeşitli gövde hareketleri yapmaya elverişli 1 - 1,5 metre yüksekliğinde, kendi ağırlığınızı yukarı çekmenizi sağlayan, iki ayak üzerine tutturulmuş çubuklu jimnastik aracı. İLE Dikey direkler üzerine paralel olarak tutturulmuş iki tahta çubuktan oluşmuş jimnastik aracı. )
- BÂRÎ ile BÂRÎ[Fars.] ile BÂRİ'/BÂRİA[Ar. < BERÂAT]
( Yaratan, yaratıcı. İLE Hiç olmazsa, bir kere, hâsılı. İLE Mükemmel, güzel, üstün. )
- BÂRİ[Fars.] değil/yerine/= EN AZINDAN / HİÇ OLMAZSA
- BARIG ile BARIG ile SASIG BARIG ile BARIK/BARIQ
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Varmak/ulaşmak, vardı/gitti. İLE Pis kokan herhangi bir şey. İLE İkileme. İLE Kişilere yönelik davranış ve tutum. )
- BARIGSADI ile BARIMSINDI ile BARINDI ile BARINDI ile BARIŞDI
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Gitmek istedi. İLE Gidermiş gibi yaptı.[Gerçekte gitmedi.] İLE Gidiyormuş gibi göründü. İLE Çıktı. İLE Onlar, birbirine gitti.[Yardımlaşmayı ya da rekabet etmeyi anlatmak üzere] )
- BÂRİK[Ar.] ile BÂRÎK[Ar.]
( Parıldayan. İLE Nâzik, dakik, rakik/ince. )
- BÂRİKA-İ HAKİKAT[Ar.] ve/||/<>/< MÜSÂDEME-İ EFKÂR[Ar.]
( Gerçeğin kıvılcımı, düşüncelerin çatışmasından çıkar.
Bârika-i hakikat, müsâdeme-i efkârdan doğar. )
( Gerçeğin kıvılcımı. VE/||/<>/< Düşüncelerin çatışması. )
- BARİKAT[Fr. < BARRICADE] değil/yerine/= ENGEL
( Bir yolu ya da geçidi kapamak için her türlü araçtan yararlanılarak yapılan engel. )
- BARİKAT[Fr. BARRICADE] değil/yerine/= ENGELLEK
- BARINAK:
MAMUT KEMİĞİNDEN ile/<>/> GÖKDELEN
- BARINAK ile APATAM
( ... İLE Afrika yerlilerinin barınağı. )
- BARINAK ile GÜME/GÜMELE
( ... İLE Bostanda kurulan bekçi barınağı. )
- BARINAK ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/> TAPINAK
- BARINDIRMA ile KAPSAMA
- BARINMA ile/ve BÜRÜNME
( MELCE'[Ar.]: Barınak, sığınak. )
- BARIŞ:
ÇOK KUTUPLU, SIRADÜZENLİ[HİYERARŞİK] DENGE "DÜZENİ" ile ÇİFT KUTUPLU "DÜZEN" ile TEK BİR DEVLETİN "DÜZENİ"[PAX ROMANA]
- BARIŞ MANÇO KÜLTÜR MERKEZİ ile BARIŞ MANÇO KÜLTÜR MERKEZİ
( Kadıköy'de. İLE Avcılar'da. )
- BARIŞ ve TUTKU =/||/<>/> SAADET
- BARIŞ ve/||/<>/> BAĞIŞ
- BARIŞ ve/<> KURTULUŞ
- BARIŞ = SULH = PEACE[İng.] = LA PAIX[Fr.] = DER FRIEDEN[Alm.] = LA PACE[İt.] = LA PAZ[İsp.] = PAX[Lat.] = HE EIRENE[Yun.] = SELÂM, SULH[Ar.] = ÂŞTÎ[Fars.] = VREDE[Felm.]
- BARIŞ ile/ve/değil UZLAŞMAK
- BARİSFER/PİROSFER[Fr.] değil/yerine/= AĞIR KÜRE
( Dünyanın ateş halindeki çekirdeği. )
- BARIŞI:
KURMAK ile/ve/||/<>/> KORUMAK
- BARIŞMAK ile/ve/değil/yerine AŞMAK
- BARIŞMAK ile BARIŞIK OLMAK
- BARIŞMAK ile/ve UNUTMAK
( TO PEACE vs./and TO FORGET )
- BARIŞMAK ile/ve/||/<>/> YAKINLAŞMAK
- [ne yazık ki]
(")VATAN("):
BARIŞTA ve/||/<> SAVAŞTA
( Varsılların. VE/||/<> Yoksulların. )
- BARIŞTA ile/ve/ne yazık ki/<>/>< "SAVAŞTA"
( Çocuklar, anne-babasını toprağa verir. İLE/VE/NE YAZIK Kİ/<>/>< Anne-babalar, çocuklarını toprağa verir. )
- BARIŞTIRICI ile/ve/||/<> KURTARICI
- BARİT ile BARİTİN
( Baryum oksit [BaO] ya da Baryum Hidroksit [Ba (OH)2]. İLE Doğal Baryum Sülfat [Ba So4] )
- BARİYER[< İng. BARRIER] değil/yerine/= ÖNLEÇ/ENGEL
- BARİYER[İng., Fr. < BARRIER] değil/yerine/= ENGEL
- BARİYER değil/yerine/= ENGEL
- BÂRİZ (OLAN) ile SABİT (OLAN)
( CLEAR/OBVIOUS vs. CONSTANT )
- BÂRİZ[Ar.] değil/yerine/= BELİRGİN
- BARİZ ile/ve/||/<>/> İBRAZ
( Açık, göze çarpan, belirgin. İLE/VE/||/<>/> Ortaya koyma, gösterme, meydana çıkarma. )
- Barış ve KONUŞ!!!
- Barışçıl KONUŞ!!!
- BARK/BARQ[EV BARK/EW BARQ] ile BARQIN
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Yalnız başına kullanılmaz ancak ikilemeyle anlamlanır. İLE Hiçbir şeyin kendini yolundan alıkoyamadığı kişi/yolcu. )
- BARKOD değil/yerine/= TANITKI
- BARKSAN/BARXAN ile/||/<> BARKSAN/BARXAN
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Aşağı Çin. İLE/||/<> Kaşgar yakınlarındaki bir dağın tepesinde bulunan bir kale. )
- BARO[Fr. < BARREAU] değil/yerine/= AVUKATLAR BİRLİĞİ
( Bir şehir ya da bir bölge avukatlarının bağlı olduğu meslek kuruluşu. )
- BAROGRAF[< Fr. < Yun.] ile BAROMETRE[< Fr. < Yun.] ile BAROSKOP[< Fr. < Yun.] ile BAROSTAT[< Fr. < Yun.]
( Yükseltiyazar.[BAROS: Ağırlık. | GRAPHEIN: Yazmak.] İLE Basınçölçer. [BAROS: Ağırlık. | METRON: Ölçü.] İLE Havanın, içinde bulunduğu nesnelerin ağırlığı üzerine yaptığı hafifletici etkiyi gösteren ve hava basıncında oluşan değişimleri kaydeden, havası boşaltılabilen bir fanus içinde terazisi bulunan fizik aygıtı.[BAROS: Ağırlık. | SKOPEIN: Gözlemlemek.] İLE Basıncı sabit bir değerde tutmaya yarayan aygıt.[BAROS: Ağırlık. | STAT: Durum, ölçek.] )
- BAROK ile GEÇ BAROK
- BAROMETRE
- BAROMETRE[< Fr. < Yun.] değil/yerine/= BASINÇÖLÇER
- BARORECEPTOR değil/yerine/= BASINÇ ALMACI
- BARORESEPTÖR ile/||/<> BAROREŞEKS
( Basınç almacı. İLE/VE/|| Basınç tepkesi. )
- BAROTRAUMA değil/yerine/= BASINÇLA ÖRSELENME
- BARREL :/yerine VARİL
- BARRETT ÖZOFAGUSU ile/||/<> ÖZOFAJİT
( Yemek borusu gözelerinin mide asidine maruz kalması sonucu değişmesi. İLE/||/<> Yemek borusunun yangılanması. )
- [Ar.] BÂRRÎ ile BÂRİYY
( İnce kumaştan örülen hasır. İLE Hasır. )
- BÂRRÎ[Ar.] ile BÂRİYY[Ar.]
( İnce kumaştan örülen hasır. İLE Hasır. )
- BARRIER :/yerine BARİYER
- BARS ile BARS ile BARS
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Bit ya da pire gibi hayvanların ısırmasıyla ya da çıban çıkmasıyla oluşan gövdedeki herhangi bir kabartı. İLE Pars.[yırtıcı bir hayvan] İLE Türk takviminin on iki yılından biri. )
- BARSAM ile BERLAM
( Yüzgeçleri dikenli ve zehirli, bir çeşit çarpanbalığı. İLE İnce pullu, sırtı açık kahverengi, yanları ve karnı beyaz, ortalama 30-40 cm. boyunda, Marmara ve Ege Denizi ve Akdeniz'de çokça bulunan bir balık türü. )
( TRACHINUS VIPERA cum MERLUCCIUS MERLUCCIUS )
- BART[Oğuz] ile/||/<> BART
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Su içilen çömlek. İLE/||/<> Bir sıvının miktarını belirlemeye yarayan herhangi bir ölçü kabı. )
- BARUT
( GUNPOWDER )
- BARY- ile/||/<> BAR-/BARO-
( Ağır, güç, zor. İLE/||/<> Ağırlık. )
- BARYE
- BARYUM[Fr.] ile
( Atom sayısı 56, yoğunluğu 3,78 olan, doğada en çok baryum sülfat ve baryum karbonat olarak bulunan, havada çabuk oksitlenen, gümüş renginde, katı ve basit bir öğe. [simgesi: Ba] )
- BAŞ AĞRISI ile/ve/<> KARIN AĞRISI
( [durumlar/"sorunlar"] "Kaldırılamadığında". İLE/VE/<> "Sindirilemediğinde". )
- BAŞ AĞRISINDA:
MİGREN[Fr. < Yun.] ile/değil GERİLİM TİPİ
( Açıklamalarını okumak için burayı tıklayınız... )
- BAS BAS (BAĞIRMAK)
- BAŞ BAŞA ile/değil/<> BİRE BİR
- BAŞ BİTİ ile/ve GÖVDE BİTİ ile/ve KASIK/PUBİS BİTİ
( ... İLE/VE Sadece elbiselerimizin üzerinde yaşarlar. İLE/VE Eşeysel örgenlerin çevresindeki kıl diplerine yerleşen bit. )
( ... İLE/VE 70.000 yıl önce, baş bitinden evrilmişlerdir. İLE/VE ... )
( Bir başta, en fazla 100 bit bulunur. [1 ayda bu sayıya ulaşırlar.] )
( Bitler, sıçrayamadıklarından dolayı ancak temas edilerek bulaşırlar. )
( Bitler, günde 6 yumurta bırakırlar. )
( Bit yavruları, yumurtadan çıkabilmek için bulundukları yumurtanın içine hava emerler. Yumurta kırılana kadar basınç artarak patlar ve bu biçimde dışarı çıkarlar. [1 haftada yetişkin olurlar.] )
( Bazı bitler oldukça zararlıdır. [İnsan gövdesine yapışan bitlerin dışkılarında tifüs ve siper humması gibi hastalıklar bulunur.] )
( ... ile/ve GORİL BİTİ[Lat. PTHIRUS GORILLAE] ile yakın akrabalardır. [DNA'ları 3 milyon yıl önce ayrılmıştır.] )
( BİTOTU: Sıracagillerden, çok çeşidi bulunan ve kuzey yarımkürede yetişen bir bitki. [Lat. PEDICULARIS] | Bitlere karşı kullanılan bir özdek/madde. )
( HEADLOUSE vs./and BODY LOUSE vs./and CRAB LOUSE )
( PEDICULUS HUMANUS CAPITIS cum/et PEDICULUS HUMANUS HUMANUS cum/et PTHIRUS PUBIS )
- BAŞ DÖNMESİ ile DENGESİZLİK
( )
- BAŞ DÖNMESİ ile VERTİLİGO
- BAŞ EDİLEMEZ/LİK ile ELDE TUTULAMAZ/LIK
- BAŞ-GÖZ (ETMEK)
( Evlendirmek. )
- BAŞ GÖZÜ ile/ve KALP GÖZÜ ile/ve SIR GÖZÜ
( "SUYUN AKMAYA BAŞLADIĞI KAYNAK" )
- BAŞ MELEK ile/ve CEBRAİL
( ... İLE/VE Meleklerin birliği. )
( ... İLE/VE Cebrail, anlayış ve ilimdir. )
- BAŞ PARMAK TIRNAĞI ile/ve ORTA PARMAK TIRNAĞI
( En hızlı uzayan. İLE/VE En yavaş uzayan. )
- BAŞ ile/||/<> BAŞ
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Baş. İLE/||/<> Yara. )
- BAS ile BAS[Fr. < BASSE]
( "Çekil, yürü, git, defol!" anlamında kullanılan bir söz. İLE En kalın erkek sesi. | Sesi böyle olan sanatçı. | En kalın sesli orkestra çalgısı. )
- BAŞ ile BAŞ/HEAD[İng.]
- [İt.] BAS ile BASBARİTON ile BARİTON ile TENOR ile KONTRTENOR
( En kalın, eril seleni. | En kalın sesli orkestra çalgısı. İLE Basın çıkamadığı ince tonlara çıkabilen, buna karşın, basın indiği kalın ve tok tonlara inemeyen eril seleni. İLE Bas ve tenor selenleri arasında bulunan eril seleni. İLE En tiz ya da en ince eril seleni. İLE Basın çıkamadığı ince tonlara çıkabilen ve buna karşılık basın indiği kalın ve tok tonlara inemeyen bir eril seleni. )
- BA'S[Ar.] değil/yerine/= GÖNDERME, GÖNDERİLME | DİRİLTME | PEYGAMBERLİK
- BAŞ = HEAD[İng.] = TÊTE[Fr.] = HAUPT[Alm.] = TESTA[İt.] = CABEZA[İsp.] = CAPUT[Lat.] = HE KEFALE[Yun.] = REİS[Ar.] = SER[Fars.] = HOOFD[Felm.]
- BA'S[Ar.] ile İNFÂZ[Ar.]
- BA'S[Ar.] ile İRSÂL[Ar.]
- BAŞ ile KAFA
- BAŞ ile/ve LEŞ
- BA'S[Ar.] ile NÜŞÛR[Ar.]
- BAŞ ile ÖN
- BAŞ ile UC
- BAŞA BAŞ (MÜCADELE ETMEK)
- BAŞA DÜŞMƏK[Azr.] = ANLAMAK[Tr.]
- BAŞA GETİRMEK ile/değil BAŞA GEÇİRMEK
- BAŞA KAKMAK ile/ve/<> KENDİN YAPTIN ZANNETMEK
- BASA ile/||/<> BASAN
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Sonra. İLE/||/<> Cesedi gömüldükten sonra ölenin adına verilen yemek. )
- BAŞAĞAÇ
( Boyuna dikey yönden kesilmiş olan ve yıl halkaları çember biçiminde görüntü veren ağaç. )
- BAŞAK, SPİKA = SÜNBÜLE = ÉPI
- BAŞAK ile BAŞAK
( Arpa, buğday, yulaf gibi ekinlerin, taneleri taşıyan kılçıklı başı. | Tarlalarda, bağlarda, dökülmüş ya da tek tük kalmış olan ürün. İLE Zodyak üzerinde Aslan ile Terazi burçları arasında bulunan burcun adı. )
- BAŞAK ile SAKSIGÜZELİ
( ... İLE Damkoruğugillerden, yaprakları etli, çiçekleri başak biçiminde bir süs bitkisi. )
( ... cum COTYLEDON UMBILICUS )
- BAŞAK/BAŞAQ / TEMREN ile/||/<> BAŞAK/BAŞAQ[Çigil]
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Ok ya da kargının ucuna geçirilen sivri demir. İLE/||/<> Çarık. )
- BAŞAKLANMAK
( Başak bağlamak, tutmak. )
- BÂŞÂM[Fars.] ile BÂŞÂME/BÂŞÛME[Fars.]
( Perde, örtü. İLE Hanımların örtündükleri yaşmak, bürümcük, tülbent, başörtüsü, namaz bezi. )
- BASAMAK ile ASANSÖR
- BASAMAK ile/= BAGNA
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( ... İLE Merdivenin bir basamağı. )
- BASAMAK ile/ve/değil EŞİK
- BASAMAK ile/ve/değil/<> TARAÇA[İt. < TERRAZZA]
- BASAR ile/||/<> BASARLIG
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Dağ sarımsağı. İLE/||/<> Sarmısakla kaplı. )
- BASAR ile/ve/<> BASÎRET
( Dış/organik gözler. İLE/VE/<> İç göz, "kalp" gözü. | Hakk'tan görüş, seziş. )
- BAŞARI İÇİN YAŞAMAK ile/değil/yerine YAŞAMI/NI SÜRDÜRMEK
- BAŞARI:
KAZANILABİLEN ile/ve/||/<>/> KAYBEDİLEBİLEN
- BAŞARI (ÖYKÜSÜ) ile/ve/||/<> BAŞARISIZLIK (ÖYKÜSÜ)
( )
- BAŞARI:
SABIR ve/+/x/||/<>/> ÇALIŞMA ve/+/x/||/<>/> İSTİKRAR ve/+/x/||/<>/>
DENEME ve/+/x/||/<>/> KOŞULLAR ve/+/x/||/<>/> ZAMAN, ZEMİN
- BAŞARI:
ZEKÂ ve/değil/||/<>/< SORUNLARLA UĞRAŞMAKTAN VAZGEÇMEYEREK
- BAŞARI ve/<>/< ÇABA
- BAŞARI ile DEĞER
( Başarılarınızı değerlerinize bağlarsanız, başarısızlıklarınızı da değerlerinize bağlarsınız. )
- BAŞARI ile/ve/||/<>/< İÇSELLEŞTİRME
- BAŞARI ve/=/||/<>/>/< MUTLULUK
- BAŞARI ile/ve/||/<>/< ÖTEKİLERİN BAŞARISI
( Başarıya ulaşmanın en hızlı yolu, ötekilerin başarısına (da) yardımcı olmaktır. )
( The fastest way to succeed is to help others succeed. )
( SUCCEED vs./and/||/<>/< OTHERS SUCCEED )
- BAŞARI ve/||/<>/>/< ÖZGÜVEN
- BAŞARI ile/ve PARA KAZANMAK/SAHİBİ OLMAK
- BAŞARI ile/değil/ne yazık ki SONUÇ MERKEZLİLLİK/ODAKLILIK
( Bir şeyin/durumun, "çoğunluk" tarafından istenmesi, kabul görmesi, başarı değildir/olamaz! )
- BAŞARI = SUCCESS[İng.] = SUCCÈS[Fr.] = ERFOLG[Alm.] = SUCCESSO[İt.] = ÉXITO[İsp.]
- BAŞARI ile/ve/||/<> "TUTUNMAK"
- ARKADAŞ:
BAŞARIDA ile/ve/||/<> ÜZÜNTÜDE
( Sayısını öğreniriz. İLE/VE/||/<> Niteliğini öğreniriz. )
- BAŞARILARDA ve/||/<> FELÂKETLERDE
( Gururu yenmek. VE/||/<> Ümitsizliğe direnmek. )
- BAŞARILI OLMAK İÇİN...:
YUMUŞAK ile/ve/||/<>/> MÂKUL ile/ve/||/<>/> DERİN ile/ve/||/<>/> ile/ve/||/<>/> YETERİNCE ile/ve/||/<>/> ŞIK ile/ve/||/<>/> KORKUSUZ ile/ve/||/<>/> SABIRLA ile/ve/||/<>/> FARKLI ile/ve/||/<>/> HOŞGÖRÜLÜ ile/ve/||/<>/> DÜRÜST ile/ve/||/<>/> DÜZENLİ ile/ve/||/<>/> AKILLI
( Konuş. İLE/VE/||/<>/> Ye. İLE/VE/||/<>/> Soluk al. İLE/VE/||/<>/> Uyu. İLE/VE/||/<>/> Giyin. İLE/VE/||/<>/> Hareket et. İLE/VE/||/<>/> Çalış. İLE/VE/||/<>/> Düşün. İLE/VE/||/<>/> Davran. İLE/VE/||/<>/> Kazan. İLE/VE/||/<>/> Biriktir. İLE/VE/||/<>/> Tüket. )
- BAŞARILI ile/değil/yerine DEĞERLİ
( Verdiğinden, fazlasını alır/almaya çalışır. İLE/DEĞİL/YERİNE Aldığından, fazlasını vermeye çalışır. )
- BAŞARISIZ OLMAK ile/değil BAŞARISIZ KALMAK
- BAŞARISIZLIK:
"DÖVME" değil "YARA"
- BAŞARISIZLIK:
YÜKSEK HEDEFLER KOYUP ULAŞAMAMAKTAN DOLAYI değil/ne yazık ki DÜŞÜK HEDEFLER KOYUP ULAŞMAKTAN DOLAYI
- BAŞARISIZLIK ile/değil/yerine/<>/></> BAŞARI
( Açıklama gerektirir. İLE/DEĞİL/YERİNE/<>/>> Sessizdir. )
( Başarı, "başarısızlık kaygısı"ndan uzak durabilmeyi bilmektir/yeğlemektir. )
- BAŞARISIZLIK ile/değil/yerine DÜŞMEK
( Başarısızlık, düştüğün yerde kalmaktır. İLE/DEĞİL/YERİNE Düşmek, başarısızlık değildir. )
- BAŞARISIZ/LIK ile/değil İSTEKSİZ/LİK
( )
- BAŞARISIZ/LIK ile/değil OLANAKSIZ/LIK / PARASIZ/LIK
- BAŞARISIZLIK ile/ve/değil ŞANSSIZLIK
( Düşmek, başarısızlık değil düştüğün yerde kalmaktır. )
- BAŞARISIZLIK ile/ve/||/<>/> UTANMAK
- BAŞARISIZLIK ile/ve/değil/||/<>/< YETERSİZLİK
- Başarılı sonuç için süreçte KONUŞ!!!
- BAŞARMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< İLERLEMEK
( Sonuç. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Süreç. )
- BAŞARMAK ile/ve/değil KAZANMA (İSTEĞİ/COŞKUSU)
- BAŞARMAK ile/ve/değil/||/<>/< TUTTURMAK
- BAŞAT/BASKIN/DOMİNANT[İng.] ile/>< ÇEKİNİK/RESESİF[Fr. < RÉCESSIF]/RECESSIVE[İng.]
( Fenotipte baskın olan alel. İLE/>< Fenotipte baskın olmayan, çekinik alel. )
- BAŞBAŞA/LIK ile/ve/değil BİRLİKTE/LİK
- BASBAYAĞI
( ALE-L-ÂDE )
- BAŞCIK, KÖMEÇ, KAPİTULUM = KIMME = CAPITULE
( Papatya ve ayçiçeğinde olduğu gibi, sapın yassılaşmış ve genişlemiş ucu üzerinde çiçeklerin yan yana toplanmasıyla oluşan çiçek durumu. )
- BASDIRMAQ[Azr.] = GÖMMEK[Tr.]
- BASE vs. BASIS
- BASE vs. METHOD
- BASE :/yerine TABAN
- BASE vs./and ELEMENT
- BASEBALL :/yerine BEYZBOL
- BASE[D] vs. FUNDAMENTAL
- BÂŞE-İ FELEK[Ar.]:
"Nesr-i tâir" ve "vâki" denilen iki yıldız.
- BASELİNE ile BASİS
( Ana hat, temel, taban çizgisi. İLE Temel, taban, alt yüz. )
- BASELİNE değil/yerine/= TEMEL ÇİZGİ | BAŞLANGIÇ
- BÂŞENG
( Asma üzerinde bulunan üzüm salkımı. | Tohumluk olmak üzere alıkonulan sarı ve iri hıyar. )
- BAŞGAK/BAŞGAQ ile/= SAPGAK/SAPGAQ
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Gövdenin, kalçanın üst tarafında kalan bölümü. )
- BAŞI BAĞLI ile/değil BAŞI BAĞLI
( Baş örtülü. İLE/DEĞİL Eşi/nişanlısı/sözlüsü/sevgilisi olan. )
- BASI/RİFÂDE[Ar. çoğ. REFÂİD]/KOMPRES[Fr. < COMPRESSE] ile SIKMAÇ/KOMPRESÖR[Fr. < COMPRESSE]
( Yaraların bakımında ya da başka bir amaçla kullanılan katlı bez. İLE Bir akışkanı ya da gazı, gereken basınca göre sıkıştırmaya yarayan araç. | Yol yapımında, dökülen çakılları, kumları bastırıp sıkıştırmak için kullanılan ağır silindirli araç. | Sert nesneleri kırmak ve delmek için kullanılan makine. )
- BAŞIBOŞ:
İŞSİZLER ile/ve/değil/<> DAHA İYİSİNİ YAPABİLECEK OLANLAR
- BAŞIBOŞ/SERSERİ ile/||/=/<> BAŞLAG/BOŞLAG
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
- BASIC :/yerine TEMEL
- BASICALLY :/yerine ASLINDA
- BASIG ile/||/<> BASINÇAK/BASINÇAQ ile/||/<> BASINDI ile/||/<> BASIKTI/BASIQTI ile/||/<> BASSIKTI/BASSIQTI
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Gece baskının yapılacağı yer. İLE/||/<> Baskı/eziyet altındaki kişi. İLE/||/<> Eziyet etti. İLE/||/<> Geceleyin saldırıya uğradı.[topluluk] İLE/||/<> Geceleyin saldırıya uğradı.[kişi] )
- BASIK ile KISIK
( Basılmış, yassılaşmış. | Çok yüksek olmayan, alçak. | Kısık. İLE Kısılmış olan. | Boğuk, güçlükle çıkan ses. | Hafifçe aralanmış, yumulmuş olan göz kapağı. | Kanyon. )
- BASİL/BACİLLUS değil/yerine/= ÇUBUKSU BAKTERİ
- ... değil BASIMEVİ
- BASIMEVİ/MATBAA
( PRINTING )
- BAŞIMIZA GELEN ile/ve/değil/||/<>/>/< NASIL TEPKİ VERDİĞİMİZ
- BAŞIN AĞIRLIĞINDA:
"ÖNE EĞİK BOYUNDA" ile/değil/yerine/>< DİK BOYUN
( )
- BASIN/MEDYA:
SİYASİ/EKONOMİK "GÜCÜN"/"İKTİDARLARIN"
değil
TOPLUMUN OLANAĞI/ÜRÜNÜ/HİZMETİ
- BAŞIN ve/=/||/<>/> BASIN (ÖNE EĞİLMESİN)
- BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ" ile/ve/değil GAZETECİLERİN SERBESTLİĞİ
( [not] FREEDOM OF PRESS vs./and/but FREEDOM OF JOURNALIST )
- BAŞIN/IZ SAĞOLSUN/KAYBINIZ İÇİN ÜZGÜNÜM[İng. < SORRY FOR YOUR LOSS] değil YARANIZ SAĞALSIN/İYİLEŞSİN
- BASIN = PRESS[İng.] = PRESSE[Fr.] = PRESSE[Alm.] = STAMPA[İt.] = PRENSA[İsp.]
- BAŞINA GELECEK ile/ve/||/<>/> GÖZÜNE GÖRÜNECEK
- BAŞINA GELEN ile/ve BAŞINDAN GEÇEN
- BAŞINA GELEN ile/ve/||/<>/< OLMAMASI GEREKEN
- BASINÇ ile/ve/||/<> DERİNLİK
( Basıncın daha çok olması için derinliğin de daha çok olması gerekir. İLE/VE/||/<> Derinlik azsa, basınç da az olur. )
( 1- Sıvının derinliğine bağlıdır. Sıvının derinliği arttıkça yaptığı basınç da artar.
2- Sıvının yoğunluğuna bağlıdır. Sıvının yoğunluğu arttıkça basıncı da artar.
[Sıvı basıncı, sıvının miktarına göredir,
kabın biçimine bağlı değildir.] ) )
- BASINÇ ve/||/<> HIZ
( P1 + 1/2 + pv²1 + pgh1 = P2 + 1/2 + pv²2 + pgh2 )
( BERNOULILER )
- BASINÇ ile/ve/<> OTOKLAV[Fr. < Lat., Yun.]
( ... İLE/VE/<> Vida ve civatalarla tutturulmuş, basit bir kapağı olan, iç basınca dayanıklı kap. | Laboratuvar işlerinde ve ameliyatlarda yararlanılan, her türlü araç ve gereçleri mikropsuzlaştırmak için kullanılan, basınçlı buhar kazanı. )
- BASINÇ/LI = PRESSURE[İng.] = PRESSION[Fr.] = DRUCK[Alm.] = PRESSIONE[İt.] = PRESIÓN[İsp.] = PRESSUS[Lat.] = HO PIESMOS[Yun.] = ZAĞD[Ar.] = FEŞÂR[Fars.] = DRUK[Felm.]
- BASINÇÖLÇER ile BASIÖLÇER
( Hava basıncını ölçerek, yer yükseltilerini ve hava değişimlerini saptamak için kullanılan aygıt, barometre. İLE Buharın ya da herhangi bir gazın bulunduğu kabın, yüzeyine yaptığı basıncı belirleyen aygıt, manometre. | Akışkanların basıncını ölçen aygıt. )
( )
( BAROMETER vs. MANOMETER )
- BAŞINDAN ...:
"SALMAK" değil SAVMAK
- BASIP GİTMEK
- BASÎR[Ar.] ile MUSTEBSIR[Ar.]
- BASİRET ile/<> BASİRETSİZLİK ile/<> AYMAZLIK
( Yanlış yapmadan önce düşünmek. İLE/<> Yaparken, düşünmemek. İLE/<> Yanlış yapabileceğini düşünmemek. )
- BASÎRET[Ar.] ile 'ILM/İLM[Ar.]
- BASÎRET[Ar.] değil/yerine/= SAĞLAM/SAĞ/DOĞRU GÖRÜ
( Doğru, akla uygun yargılar verme yeteneği. | Doğru ile yanlışı birbirinden ayırma ve doğru yargılama gücü. )
- [ne yazık ki]
BASİRETSİZLİK ve/||/<>/> İHÂNET
( Sorumluları "yoksa". VE/||/<>/> Sorumluları bulunamaz. )
- BASIS :/yerine TEMEL
- BASİT BAŞAK/SPİKA = SÜNBÜLE-İ ÂDÎYE = ÉPI SIMPLE
- BASİT "BİR ŞEKİLDE" ile/ve/değil/yerine KISA BİR ANLATIMLA
- BASİT KAPİTULUM = KIMMÎYE-İ ÂDÎYE = CAPITULE
- BASİT ÖRGENLER/DOKULAR ile/ve/<> BİLEŞİK ÖRGENLER
( Bütün organ olarak aynı adı taşıyan ve aynı tanımla belirlenen, görülen ve idrak edilen kısımlardır, et ve sinir gibi. İLE/VE/<> Bütün olarak farklı ölçüdeki kısımlardan meydana gelmiş olup, onların bu kısımları gerek doğa olarak, gerekse ad olarak, birbirinden farklıdır; el, ayak ve yüz gibi. )
( Basit örgenler: Kemikler, Kıkırdak, Sinirler, Tendonlar, Bağ Dokusu, Arterler, Venler/Damarlar, Membranlar, Et. İLE/VE ... )
( el-KÂNÛN fi't-TIBB )
( AHŞÂ'[Ar. < HAŞÂ]: İç örgenler. | Gövdede bulunan bağırsaklar, ciğer gibi şeyler, içirik. | Cihetler, mahaller, bölgeler. )
( MAÂRÎ[Ar.]: Kişinin sürekli açıkta olan/kalan örgenleri. )
( TELÂSUK[Ar.]: Bitişme, bitişiklik. | Bir örgenin bir başkasına bitişip yapışması. )
- BASİT SALKIM = ANKÛD-I ÂDÎ = GRAPPE
- BASİT SÖZCÜK
( SIMPLE / SIMPLEX WORD )
- BASİT ile BASİT
( Kolay, pratİk. İLE Aşağılayıcı, küçümseyici kullanım. )
- BASİT ile BAZİT[Fr. < BASIDE]
( ... İLE Bazit mantarların üreme örgeni. )
- BASİT ile BİRLİK
( SIMPLE vs. UNITY )
- BASİT ile/ve GENEL
( SIMPLE vs./and GENERAL )
- BASİT değil/yerine/= KOLAY | KARMAŞIK OLMAYAN | /OLAĞAN, YÖNEKEY | GÖRGÜSÜZ
- BASÎT ile/||/<> MÜFRED ile/||/<> MÜREKKEB
( Yüzey. | Üç boyutluların, nesnelerin yüzeyi. İLE/||/<> Basit, mürekkeb/birleşik olmayan. | Rakam ya da en büyük basamağı dışındaki basamaklarının tamamı "sıfır" olan sayı. | Terim. | Birim. İLE/||/<> Birleşik. | Basamakları "sıfır"dan farklı olmak kaydıyla iki ve daha fazla basamaklı sayı. )
- BASİT ile MÜREKKEB
- BASİT ile/ve/değil/yerine ÖZET
- BASİT ile/ve/<> SABİT
- BASİT ile SIRADAN
- BASİTE İNDİRGEMEK değil BASİTE İNDİRMEK
- BASİT/KÜÇÜK/ÖNEMSİZ HATA ile/ve/değil/yerine/||/<> BENİM ÖZENSİZLİĞİM/DİKKATSİZLİĞİM!
- BASİTLEŞTİRME ile DEĞERSİZLEŞTİRME
( TO SIMPLIFY vs. TO LOSE ITS VALUE )
- BASİTLEŞTİRME ile/ve/değil DÜŞÜNCE
( [not] TO SIMPLIFY vs./and/but TO THINK )
- BASİT/LİK ve KUŞATICI/LIK
( SIMPLICITY and SURROUNDING )
- BASİTLİK ile/değil SIĞLIK
- BÂSIT-ÜR-RIZK[Ar.]
( Bir örgeni uzatıp açan kas. )
- Başı ve sonu için BİŞNEV!
- Başını ağrıtmamak için SUS!!!
- Başını kes ve SUS!!!
- BAŞKA (BİR) ALTERNATİF (ÇÖZÜM) değil ALTERNATİF (ÇÖZÜM)
- BAŞKA ALTERNATİF değil ALTERNATİF (ya da BAŞKA ÇÖZÜM)
- BAŞKA (BİR ÇÖZÜM) ile/ve/değil YENİ (BİR ÇÖZÜM)
- BAŞKA BİR DEYİŞLE ... ile/değil/yerine BAŞKA BİR DİLDEKİ KARŞILIĞIYLA ...
- BAŞKA BİR ...:
"DÜNYA" değil YAŞAM (BİÇİMİ)
( Yoktur. DEĞİL Vardır, olanaklıdır. )
- BAŞKA BİR KONU ile/ve/değil/yerine/ya da/||/<>/< SUSABİLMEK
- BAŞKA:
O İŞ ile O İŞ
- BAŞKA (OLABİLİR/OLMAMALI):
"İÇİMİZDEKİ SAZLAR" ile/ve/||/<>/>< AĞZIMIZDAN ÇIKAN SÖZLER
( Duygular. İLE/VE/||/<>/>< Düşünceler. )
- BAŞKA ŞANSI YOK değil BAŞKA YOLU YOK
- Başka sözlere kulak kabartmadan DİNLE!!!
- BAŞKA ile BAŞKA
( OTHER vs. ANOTHER )
- BAŞKA ile FARKLI
( ANOTHER vs. DIFFERENT )
- BAŞKA ile ÖTEKİ
- BAŞKA ile/ve/||/<>/> ÖZGÜRLEŞME
- BAŞKALARI ...:
BİZİMLE YÜRÜYEBİLİR ve/fakat BİZİM İÇİN YÜRÜ(YE)MEYEBİLİR
- BAŞKALARI değil BAZILARI
- BAŞKALARINA "EFENDİLİK" ile/değil/yerine/>< KENDİMİZE EFENDİLİK
( "Güç" gerektirir. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Güçlü olmayı gerektirir. )
- UTANMA:
BAŞKALARINDAN ile/ve/<>/değil/yerine KENDİNDEN
- BAŞKALARINI AFFETMEK ile/ve/||/<>/< KENDİNİ AFFETMEK
( Affetmek, bir mahkûmu serbest bırakmaktır ve o mahkûmun kendin olduğunu keşfetmektir. )
( AFFEDELİM!!!
Lise öğretmeni bir gün derste öğrencilerine bir teklifte bulunur:
"Bir yaşam deneyimine katılmak ister misiniz?"
Öğrenciler çok sevdikleri hocalarının bu teklifini tereddütsüz kabul
ederler. "O zaman" der öğretmen. "Bundan sonra ne dersem yapacağınıza da
söz verin"
Öğrenciler bunu da yapar. "Şimdi yarınki ödevinize hazır olun. Yarın
hepiniz birer plastik torba ve beşer kilo patates getireceksiniz!"
Öğrenciler, bu işten pek birşey anlamamışlardır. Ama ertesi sabah
hepsinin sıralarını üzerinde patatesler ve torbalar hazırdır. Kendine
meraklı gözlerle bakan öğrencilerine şöyle der öğretmen:
"Şimdi, bugüne dek affetmeyi reddettiğiniz her kişi için bir patates
alın,o kişinin adını o patatesin üzerine yazıp torbanın içine koyun."
Bazı öğrenciler torbalarına üçer-beşer tane patates koyarken, bazılarının
torbası neredeyse ağzına kadar dolmuştur. Öğretmen, kendine "Peki şimdi ne olacak?" der gibi bakan öğrencilerine
ikinci açıklamasını yapar:
"Bir hafta boyunca nereye giderseniz gidin, bu torbaları yanınızda taşıyacaksınız. Yattığınız yatakta, bindiğiniz
otobüste, okuldayken sıranızın üstünde? Hep yanınızda olacaklar."
Aradan bir hafta geçmiştir. Hocaları sınıfa girer girmez, denileni yapmış
olan öğrenciler şikâyete başlar:
"Hocam, bu kadar ağır torbayı her yere taşımak çok zor."
"Hocam, patatesler kokmaya başladı. Vallahi, kişiler, tuhaf bakıyor bana artık. Hem sıkıldık,
Hem yorulduk!"
Öğretmen gülümseyerek öğrencilerine şu dersi verir:
"Görüyorsunuz ki, affetmeyerek asıl kendimizi cezalandırıyoruz. Kendimizi ruhumuzda ağır
yükler taşımaya mahkum ediyoruz. Affetmeyi karşımızdaki kişiye bir ihsan olarak düşünüyoruz,
halbuki affetmek, en başta kendimize yaptığımız bir iyiliktir. )
( Kendini affetmeyen kişinin, tüm kusurları affedilebilir. )
( FORGIVE THE OHTERS vs./and/||/<>/< FORGIVE THE SELF )
- BARIŞ(TIR)MAK:
BAŞKALARINI ile/ve/değil/<> KENDİNİ (KENDİNLE)
( Zaman zaman. İLE/VE/<>/DEĞİL Her zaman. )
- BAŞKALARINI ÇÖZMEYE ÇALIŞMAK ve/||/<>/> KENDİNİ DÜĞÜMLEMEK
- BAŞKALARINI DÜŞÜNMEK ile/değil/yerine BAŞKALARINI DA DÜŞÜNMEK
- KANDIRMA:
BAŞKALARINI ile/ve/değil/||/<>/< KENDİNİ
- BAŞKALARINI) SUÇLAYAN ile/||/<> KENDİNİ SUÇLAYAN | ile/||/<> KİMSEYİ SUÇLAMAYAN
( [Gidilecek yolu ...]
Çoktur. İLE/VE/||/<> Yarısı kalmıştır. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Çok azı kalmıştır. )
- BAŞKALARININ (")TERBİYESİZLİĞİ(") ile/değil/yerine/>< KENDİ TERBİYEN
- BAŞKALARIYLA KIYASLAMA ile/değil/yerine/>< BAŞKALARINI ÖRNEK ALMA
- Başkalarıyla da KONUŞ!!!
- BAŞKALAŞIM ile/ve/||/<> (")CANLANMA(")
- BAŞKALAŞIM ile/ve DEĞİŞİM
( METAMORPHISM vs./and ALTERATION )
( İSTİHÂLE ile/ve ... )
- BAŞKALAŞIM ile GELİŞİM
( METAMORPHISM vs. PROGRESS/DEVELOPMENT )
- BAŞKALAŞIM ile İÇBAŞKALAŞIM
( ... İLE Püskürük magmaların, soğurdukları kültelerin/kayaçların etkisi altında, bileşimlerinde oluşan başkalaşım. )
- BAŞKALAŞIM ile YARIBAŞKALAŞIM ile TÜMBAŞKALAŞIM
( ... İLE Böceklerde, kurtçuk evresi görülmeyen başkalaşma türü. İLE Böceklerde, kurtçuk ve koza evresi geçiren başkalaşma türü. )
- BAŞKALAŞTIRMA ile/ve/değil/yerine DÖNÜŞTÜRME
( [not] TO CHANGE vs./and/but TO TRANSFORM
TO TRANSFORM instead of TO CHANGE )
- BAŞKALDIRI ile/değil/yerine ELEŞTİRİ
- BAŞKA/LIK ile FARK(LI/LIK)
- BAŞKAN ile ASBAŞKAN
( ... İLE İkinci başkan. )
- BAŞKAN ile BAŞBUĞ
( ... İLE Eski Türklerde baş, başkan, komutan. | Osmanlı Devleti'nde savaş zamanı başka birliklerden ayrılıp bir araya getirilerek oluşturulan birliğin ya da milis güçlerinin komutanı. )
- BAŞKAN ile/ve/||/<> DANIŞMAN ile/ve/||/<> MUHTAR
( Dernek, vakıf, parti, enstitü, belediye, spor kulübü vb. gibi, "başkanlık" konumu ile sürdürülen kurum ve kuruluşlarda, "Başkan" olarak görev yapan kişinin, öteki yönetim kurulu üyelerinden hiçbir farkı, önceliği ya da üstünlüğü yoktur ve de ol(a)maz! Sadece, üstlenmiş olduğu geçici görevinde, biraz daha sorumluluk ve çok büyük bir fark ya da ayrıcalık oluşturmayacak bazı küçük ama önemli yetkileri bulunmaktadır. Bu, sınırsız ve sonsuz olmayan "yetkilerini" de, öncelikle ve tamamen, kurumun/kuruluşun ve yönetim kurulunun ne yapacakları değil ne gibi yanlışlıkların, eksikliklerin kalmaması, sorunların daha az çıkması yönünde, bilgi ve deneyim artılarını, kurum/kuruluş ve topluma sunacağı hizmeti amacıyla kullanmak durumundadır. Söz ya da karar verme makamı diye bir üstünlüğü de söz konusu değildir. Ortak alınmış/alınacak olan uygulama, yürütme kararlarında, oy fazlalığının bulunması, kişisel isteği ya da çıkarları yönünde değil sadece toplumun ortak çıkarları yönünde kullanılmak üzere, biraz daha fazla olan bilgi ve deneyimiyle, olası yanlış karar ve uygulamalara engel olabilmesi içindir. Dolayısıyla, bir şeyleri kendilerine sormak ya da izin istemek gibi bir üstünlükleri de söz konusu değildir. Fakat ne yazık ki, "Aman, işimiz ve aramız bozulmasın" kaygısıyla, kişiler, olması ve yapılması gereken süreçlerde sessiz kalır ve bu da başkanlık görevinde bulunan kişinin yetkilerini aşmasına, kötüye kullanmasına ve bu yanlışlara göz yumulmasına kadar gitmektedir. Bu tıkanıklığın giderilmesi için de başta, yönetim ve yürütme kurulu olmak üzere, tüm üyelerin ve vatandaşların, kişi değil kavram, kurum ve hizmet esaslı bir çalışma sürecinde olunduğunu anımsaması gerekmektedir.
İLE/VE/||/<>
Kişi, kurum ve kuruluşlara hizmet etmekte olan danışmanlar, kendilerine danışılan konuların uygulayıcısı durumunda değildir ve bu durumda bırakılamaz. Olası uygulamalardaki, girilmeyecek, sapılmayacak yönleri ve yolları işaret etmekle görevlilerdir. Ne yapılması hakkında, bilgi ve deneyim aktarımında bulunurlar fakat önerdikleri alanda daha fazla bilgili diye, işi ya da süreci, danışmana bırakmak gibi bir tutum ya da beklenti sergilenemez.
İLE/VE/||/<>
Halk tarafından seçilerek ve belirli bir dönem, koşul, sorumluluk, yetki ve görevlerle sınırlı kalmak üzere, yaşanılan bölgenin ilk yönetimsel yetkilisi olarak, bölgedeki ne yapılacaklarla değil ne yapılmayacaklarla, neyin, ne kadar süre ve koşulda, eksik ya da sorunlu kalmamasını sağlamak üzere, ihtiyâr heyeti desteği ile işbirliğinde bulunan kişidir. "Muhtar" sözcüğü, "Hayır!" kökünden gelerek, kendi ya da yakın çevresinin irâdesiyle değil ne yapılmayacağının ya da engel olunacağının bilgisine sahip olan kişi, ihtiyârını devrede tutan kişi anlamına gelmektedir. Fiziksel olarak yapılması gereken işlerde de belediye başkanını, güvenlik amacıyla da vali, kaymakam, polis, jandarma gibi ilgili kurum ve yetkililerle daha yakın ve doğrudan ilişki içinde olma görevindelerdir. Kaymakam ve valilerden daha alt bir yetki ve konumda olsalar da, belediye başkanından sonra değil önce gelirler. )
- BAŞKA'NIN ile BAŞKAN'IN
- BAŞKA-NIN ile BAŞKAN-IN
- BAŞKAN/SERVER[Fars.] ile PATRON
- BAŞKASI İLE GELEN MUTLULUK
ile/ve/değil/||/<>/>
BAŞKASI İLE GİDEN MUTLULUK
- BAŞKASINA:
BIRAKMA ile/ve/<> "YIKMA"
- BAŞKASINA SÖYLEDİĞİN/SÖYLEYEBİLDİĞİN ile ANCAK/SADECE KENDİNE SÖYLEYEBİLECEĞİN
( (ABLE) TO SAY/TELL SOMETHING TO OTHERS vs. ONLY ABLE TO SAY TO YOURSELF )
- BAŞKASINI "KANDIRMAK" değil KENDİNİ YADSIMAK
- BAŞKASININ, BİZİ KEŞFETMESİ ile/ve/>/değil/yerine KENDİNİ KEŞFETME
( Beşer. İLE/VE/>/DEĞİL/YERİNE İnsan. )
- BAŞKASININ SORUSU ile/değil/yerine KENDİ SORUN
- BAŞKASININ/BAŞKALARININ YANITLARI ile/ve/değil/yerine KENDİ(NİN) YANITLARI(N)
- BAŞKASIYLA PAYLAŞTIĞIN/PAYLAŞABİLDİĞİN ile ANCAK/SADECE KENDİN YAŞAYABİLECEĞİN
( (ABLE) TO SHARE WITH OTHERS vs. ONLY YOU ABLE TO EXPERIENCE )
- BAŞKENT ile/ve/<> ÖTEKİ ŞEHİRLER
( Ankara[< ]
Ankyra
İLE/VE/<>
Anadolu[< Anatolia]
Amasya[< Amaseia]
Antakya[< Antiokheia]
Antalya[< Attaleia]
Bursa[< Prusa]
Çankırı[< Gangra]
Giresun[< Kerasus]
İzmir[< Smryna]
Kayseri[< Kaesarea]
Konya[< İkonion]
Ordu[< Kotyora]
İznik[< Nikea]
Malatya[< Meliddu]
Manisa[< Magnesia]
Maraş[< Markasi]
Mardin[< Marde]
Sinop[< Sinope]
Trabzon[< Trapezus] )
- BASKET :/yerine SEPET
- BASKETBALL :/yerine BASKETBOL
- BASKETBOL değil/yerine/= SEPETTOPU
- BASKETBOL ile/ve/değil/yerine/||/<>/> SİLEMBOL
( [not] BASKETBALL vs./and/but/||/<>/> SLAMBALL
SLAMBALL instead of BASKETBALL )
- BASKI (YAPMAK) ile AĞIRLIK (KOYMAK)
- BASKI ile/ve BASINÇ
( Tek bir yönden. İLE/VE Her yönden. )
( Baskı yapan şeyi/nesneyi gösterir/düşündürür. İLE/VE Baskı olunan şeyi/nesneyi/durumu gösterir/düşündürür. )
- BASKI ile/ve/<> DAYATMA
- BASKI ile/ve/değil/yerine/<> HAKİMİYET
- BASKI ile/ve/||/<>/> KORKU
- BASKI ile/ve/değil/||/<>/< REKABET
- [ne yazık ki]
BASKICI/LIK ile/ve/||/<> DAYATMACI/LIK
- BASKILAMA ile BASTIRMA
- BASKILAYICI TUTUM ile/değil/yerine SINIRLAYICI TUTUM
- BASKIN/DOMİNANT ALEL ile EDİLGEN/RESESİF ALEL
( Bir genin iki kopyasının da aynı olması durumunda ortaya çıkan özellik. İLE Bir genin iki kopyasından sadece birinin olması durumunda ortaya çıkan özellik. )
- BASKIN/HAKİM GEN ile/ve/<> SAKLI GEN
( Kişinin geni olduğu gibi, dünyanın da geni, insandır. )
( DOMINANT GENE vs./and/<> RECESSIVE GENE )
- BASKIN GEN ile/ve/||/<> ALTGIN GEN
( DOMINANT GENE vs. RECESSIVE GENE )
- BASKIN ile BAŞAT
- BASKIN ile BASKILI
- BASKIN ile/ve/||/<> EGEMEN
- BASKIN ile/ve/değil/||/<> ÖNE ÇIKAN
- BASKIN ile/ve YAYGIN
- BASKIN ile YOĞUN
( DOMINANT vs. INTENSE )
- BAŞLAMAK İÇİN ile/ve/ne yazık ki/||/<>/> BAŞLAMAMAK/YAPMAMAK İÇİN
( "En" doğru zamanı beklemek. İLE/VE/||/<>/> [bazen/çoğunlukla] Olumsal/keyfî "bahane" (olabilir). )
- BAŞLAMAK ve/<> BAŞARMAK
( Başlamak, başarmanın yarısıdır. )
( Her iş, başlayana kadardır. )
- BAŞLAMAK-BİTİRMEK ile BAŞLAMAK-TAMAMLAMAK
( TO BEGIN-TO FINISH vs. TO BEGIN-TO COMPLETE )
- BAŞLANGIÇ
( BEGINNING )
- BAŞLANGIÇ (BİDÂYET)
- BAŞLANGIÇ:
EYLEM ile/ve/değil/||/<>/< ÖRTÜK EYLEM
- BAŞLANGIÇ MİT/LERİ ile/ve KURULUŞ MİT/LERİ ile/ve KURTULUŞ MİT/LERİ ile/ve KURTARICI MİT/LER ile/ve SON/KIYÂMET MİT/LERİ ile/ve YENİDEN DİRİLİŞ MİT/LERİ ile/ve GELECEK/ESKATOLOJİ MİT/LERİ ile/ve ÜTOPYA/CENNET MİT/LERİ ile/ve BAŞLANGIÇ/KOZMOGONİ MİT/LERİ ile/ve NEDENSELLİK/ETYOLOJİ MİT/LERİ ile/ve AHLÂK MİT/LERİ ile/ve PSİŞİK MİT/LER
- BAŞLANGIÇ ile/>< BİLİNÇ
( Başlangıca en yakın olan, bilince, en uzak olandır. )
- BAŞLANGIÇ ve/||/<> EMEK
- BAŞLANGIÇ ile/ve/değil EŞİK
- BAŞLANGIÇ ile/ve/||/<>/> GELİŞİM
- BAŞLANGIÇ ile/ve/değil KAYIT TARİHİ, RESMİYET KAZAN(DIR)MA
- BAŞLANGIÇ ile/ve/||/<> KÖKEN ile/ve/||/<> DOĞUM
- BAŞLANGIÇ ile MAYA
( BEGINNING vs. ORIGIN )
- BAŞLANGIÇ ile ÖNCE
( BEGINNING vs. BEFORE )
- BAŞLANGIÇ ile/ve/||/<>/> ORTA ile/ve/||/<>/> SON
- BAŞLANGIÇ ile/ve SÜREÇ(VETÎRE)
( ... İLE/VE Bir öncekini içeren, bir sonrakine yol açan gelişim. )
( Ancak başlangıçta sizin olan sonda da sizin olarak kalır. )
( Başlangıç ile son arasındaki fark ancak zihinde vardır. )
( Only what is your own at the start will remain your own in the end.
The difference between the beginning and the end lies only in the mind. )
( BEGINNING vs./and PROCESS )
- BAŞLANGIÇ ile/ve TÜRDEŞLİK
- BAŞLANGIÇ ve/=/||/<>/> VARSAYIM
- BAŞLANGIÇ ile/ve YENİLİK
( BEGINNING vs./and INNOVATION/REFORM/NEWNESS )
- BAŞLANGIÇ ile/ve/||/<> ZEMİN
- BAŞLAT(RESET) ile AÇMA-KAPAMA(POWER)
- BAŞLAYASIYA KADAR değil BAŞLAYINCAYA KADAR
- BAŞLI BAŞINA (ELE ALMAK)
- BAŞLI BAŞINA ile/ve AYRI AYRI
- BAŞLI BAŞINA ile TAMAMEN
- BAŞLI BAŞINA ile BAMBAŞKA
- BAŞLIK PARASI ile/ve !DRAHOMA
( Erkek tarafı, gelin için verirdi. İLE/VE Kız tarafı, erkek için verirdi. [Musevilik'te.] )
- BAŞLIK ile BARATA[< İt.]
( ... İLE Osmanlı sarayında, genel olarak bostancıların, baltacı ve kapıcıların giydikleri, kırmızı çuhadan yapılmış başlık. )
- BAŞLIK ile IŞKIRLAK
( ... İLE Karagöz'ün başlığı. )
- BAŞLIK ile KUKULETA[İt. < COCOLETTA]
( ... İLE Yağmur, soğuk vb. dış etkilere karşı başa geçirilen, giysiye dikili ya da ayrı olarak kullanılan başlık. )
- BAŞLIK ile TAMLAMA
( TITLE vs. NOUN/PROPOSITIONAL PHRASE )
- BAŞLU değil/yerine/= YARALI
- BASMA ile BASMAK
( Basmak eylemi. | Gazete, dergi, kitap vb. bası ile hazırlanmış yazılı şeyler, matbua. | İskambil kâğıdı ile oynanan bir oyun. | Üzerinde bası ile yapılmış renkli biçimler bulunan pamuklu kumaş. | Bu kumaştan yapılan. | Yerin alçalmasıyla bu yeri örten deniz sularının yükselmesi, çekilme karşıtı. | Basılmış, matbu. | Gübre, tezek. İLE Gövdenin ağırlığını verecek bir biçimde ayak tabanını bir yere ya da bir şeyin üzerine koymak. | Küçük çocuklar ayakta durabilmek. | Bir şeyi, üzerine kuvvet vererek itmek. | Sıkıştırarak yerleştirmek. | Bası işi yapmak, tabetmek. | Örtmek, bürümek, kaplamak. | Bir şey üzerinde kalıp, mühür vb.yle iz yapmak. | Baskın yapmak. | Yaş almak. | Dumanın, sisin vb. çevreyi kaplaması, çökmesi. | Basınç yaparak sıvı ve gazları itmek. | Kümes hayvanları kuluçkaya yatması. | Uygunsuz vaziyette yakalamak. | Bir şeyin etkisinde kalıp eziklik, üzüntü ve ağırlık duymak. )
- BAŞMAK ile/ve/||/<> BAŞMAKLIK
( ... İLE Camide ayakkabı konulan yer. | Sultanın anne, kız kardeş, kız ve hasekilerine bağlanan ödenek, has. )
- BASMAK" ile/ve "TEPELEMEK"
- ... değil BASMAKALIP
- BAŞMAK/BAŞMAQ[Oğuz] ile/||/<> BAŞNAK/BAŞNAQ/BAŞTAQ
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Çarık. İLE/||/<> Silahsız (kişi). )
- BASRA OKULU ile/ve/<> KÛFE OKULU
- BASS ile BASS
( Levrek. İLE Bas [ses/gitar vb.] )
- BASSO[Jap.] ile BASSO[İt.]
( Çinli Zen ustası Ma-tsu'ya (709-788) Japonya'da verilen ad. İLE En kalın erkek sesi. | En kalın sesli orkestra çalgısı. )
- BAST
( YAYMA, AÇMA )
- BAST (HALİ) ile/ve KABZ (HALİ)
( Kâmil kişinin ihtiyârındadır. )
- BAŞTA ile/ve/değil BAŞINDA
- BAŞTACI değil BAŞ TÂCI
- BAŞTAN ANLATMAK ile/yerine SORULURSA ANLATMAK
( EXPLAINING AT THE BEGINNING vs. EXPLAINING IF SOMEBODY ASKS
EXPLAINING IF SOMEBODY ASKS instead of EXPLAINING AT THE BEGINNING )
- BAŞTAN AŞAĞI
- BAŞTAN AŞAĞIYA değil BAŞTAN AŞAĞI
- BAŞTAN BAŞA (SARMAK, DOLAŞMAK)
( SER-Â-PÂ, SER-TE-SER )
- BAŞTAN BAŞA ile BOYDAN BOYA
- BAŞTAN ÇIKARMAK ile/ve YOLDAN ÇIKARMAK
- BAŞTAN ÇIKMAK ile/ve/||/<>/> YOLDAN ÇIKMAK
- BAŞTAN DÜŞÜNMEK ile/ve/değil/yerine/||/<> ZAMANINDA DÜŞÜNMEK
- BAŞTAN SONA, SONDAN BAŞA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SOLDAN SAĞA, SAĞDAN SOLA / YUKARIDAN AŞAĞI, AŞAĞIDAN YUKARI
- BAŞTAN SONA ile TÜMEVARIM
- BAŞTANKARA ile BAŞTAN KARA
( Kuş. İLE Gitmek, etmek. )
- BAŞTANKARA ile FANTA
( ... İLE Mevimsi yeşil renkli bir baştankara. )
- BAŞTANKARA ile MAVİ BAŞTANKARA
- BAST-I ZAMAN ile TAYY-İ ZAMAN
( Zamanın uzamış gibi olması. İLE Zamanın kısalmış gibi olması. )
- BASTIRILMA ile/ve/<> DIŞLANMA
- BASTIR(IL)MAK ile SİNDİR(İL)MEK
( TO (GET) SURPASS vs. TO (GET) CROUCH DOWN )
- DUYGU:
BASTIRILMIŞ ile/ve/||/<> REDDEDİLMİŞ
- BASTIRILMIŞ ile/ve GİZLİ
- BASTIRILMIŞ/LIK ile/ve VAZGEÇMİŞ/LİK
( Kişiler, neden/nasıl vazgeçerler?
( Why people give up? )
Hızlı sonuç beklediklerinden dolayı...
( Expect fast results... )
Kendilerine inançlarını kestiklerinden dolayı...
( Stop believing in themselves... )
Geçmişe saplanıp kalmalarından dolayı...
( Get stuck in the past... )
Hatalarında yaşadıklarından dolayı...
( Dwell on mistakes... )
Gelecekten korktuklarından dolayı...
( Fear the future... )
Değişime direndiklerinden dolayı...
( Resist the change/alteration... )
Güçlerinden vazgeçtiklerinden dolayı...
( Give up the power... )
Güçsüzlüklerine inandıklarından dolayı...
( Believe in their weaknesses... )
Dünyaya sahip oldukları zannından dolayı...
( Feel the world owes them something... )
Başarıyı istemekten çok, hata yapma korkularından dolayı...
( Fear failure more than desire success... )
Nelerin olanaklar içinde olduğunu görememelerinden dolayı...
( Never visualize what is possible... )
Kaybedecek şeylerinin çok olduğu zannından dolayı...
( Feel they have something to lose... )
Fazla çalışmaktan dolayı...
( Overwork... )
Sorunlarının sadece kendilerine özgü ve biricik olduğunu zannetmelerinden dolayı...
( Assume their problems are unique... )
Geri dönmenin ve geri dön işaretinin,
hata yaptıkları anlamına geldiğini zannetmelerinden dolayı...
( See failure as the signal to turn back... )
Kendilerini, üzgün, güçsüz, acınası hissetmelerinden dolayı...
( Feel sorry for themselves... )
)
- BASTIRMAK ile/ve/<> GÖZARDI ETMEK
- BASTIRMAK ile/ve/değil/||/<>/>/< TUTMAK
- BASTIRMAK ile ÜSTÜNÜ ÖRTMEK
- BASTON ile DEĞNEK
- BAŞUCU ile BAŞ UCU
- BÂSÛR[Ar. çoğ. BEVÂSÎR] değil/yerine/= MAYASIL
( Kalınbağırsakta ve makadın etrafındaki siyah kan damarlarının şişmesinden ve bazen iltihaplanmasından dolayı, makadın içinde ve dışında oluşan memeler yüzünden makattan kan ya da irin gelmesi. )
- BASUR OTU
( Düğün çiçeğigillerden, nemli ormanlarda biten, köklerinde basur memelerine iyi gelen bir nesne bulunan, sarı çiçek açan küçük bir bitki. )
( RANUNCULUS FICARIA )
- BÂSÛR[Ar. çoğ. BEVÂSÎR] ile KANLI BÂSÛR/İSHAL/DİZANTERİ[Fr. < Yun.]
( Kalınbağırsakta ve makadın etrafındaki siyah kan damarlarının şişmesinden ve bazen iltihaplanmasından dolayı, makadın içinde ve dışında oluşan memeler yüzünden makattan kan ya da irin gelmesi. İLE Ağrılı ve kanlı ishalle beliren, bağırsakta yaralara yol açan, bulaşıcı, salgın sayrılık. )
- BASUT ile BASUT
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Yardım. İLE Yardımcı, destekçi. )
- BAŞVURU ile İSTİKZÂ'
( ... İLE Birinin, hakkında karar verebilmek için başka birine başvurması. )
- BASYA[Lat. < BASIA]
( Sapotgillerden, tohumlarından sabunculukta kullanılan bir yağ elde edilen, Asya'da yetişen bir ağaç. )
- BAT ile/||/<>/< HURMA
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Hurma ezildikten sonra geriye kalan posa. İLE/||/<>/< ... )
- BATA-ÇIKA (BUGÜNLERE GELMEK)
- BATAĞAN ile KARA BOYUNLU BATAĞAN
( )
( GREBE vs. BLACK-NECKED GREBE )
( PODICIPEDIDAE cum PODICEPS NIGRICOLLIS )
- BATAĞAN ile KÜÇÜK BATAĞAN
- BATAKLIK ve/||/<> BATAKÇIL
( ... VE/||/<> Bataklıkları seven, bataklıklarda yaşayan bitki ya da hayvan. )
- BATAKLIKKETENİ
( Papirüs ailesinden, bataklıklarda yetişen bir bitki, pamukotu. [Lat. ERIOPHORUM] )
- BATAKLIKTA SİNEK AVLAMAK değil/yerine BATAKLIĞI KURUTMAK
- BATARYA[İt. < BATTERIA] ile BATARYA[İt. < BATTERIA]
( En küçük topçu birliği. | Savaş gemilerinde borda topları ve bunların bulunduğu güverte parçası. İLE Pil. | Birkaç aygıtın bir araya getirilerek belirli bir biçimde eklenmesinden oluşan takım. )
- BATBATA[Ar.]
( Kazın ötmesi. )
( Kazın suya dalışı. )
- BAT/BATH/EPRAH[İbr.]
( Bir hacim ölçüsü. )
- BATERİ[İng. < BATTERY] değil/yerine/= PİL
- BATERİ[Fr. < BATTERIE] değil/yerine/= DAVUL
( Orkestrada vurmalı çalgı takımı, davul. )
- BATHÂ'[Ar. çoğ. BİTÂH] ile BATÎHA[Ar.]
( Çakıl taşlı büyük dere. | Mekke'de dağ arasında bulunan bir dere. | Dağ arasındaki dere. | Mekke-i Mükerreme. İLE Sazlı, kamışlı dere. )
- BATHO-/BATHY-
( Derin. İLE/||/<> Derin. )
- BATHROOM :/yerine BANYO
- BATI AVRUPA'DA AYDINLAR:
KİLİSE ile/ve/<> RAHİPLER
( Aydınlar, Batı Avrupa'da, dinî–ilmî-felsefî-siyasî bir dizge olarak Kilise'nin yerini alan kapitalist-emperyalist–pozitivist yaşam görüşünün rahipleri olarak yükselmişlerdir. )
- BATI FELSEFESİ ile/ve/yerine ZİHİN FELSEFESİ
( WEST PHILOSOPHY vs./and MIND PHILOSOPHY
MIND PHILOSOPHY instead of WEST PHILOSOPHY )
- BATI KÜLTÜRÜ ile/ve/<> DOĞU KÜLTÜRÜ
( Sağır. İLE/VE/<> Kör. )
( Sağır olduklarından dolayı birbiriyle [göstererek/işaret ederek] görsel dille iletişim ve paylaşımda bulunurlar. [Doğu'nun söylediklerini, anlattıklarını bilgeliklerini duyamazlar.] İLE/VE/<> Kör olduklarından dolayı birbiriyle [ses ile] sözel/şifai dille iletişim ve paylaşımda bulunurlar. [Batı'nın gösterdiklerini, tekniğini, bilimini göremezler.] )
( Anadolu Kültürü, hem Batı'nın, hem de Doğu'nun değerlerini/olanaklarını, körlük ya da sağırlık yaşamadan biraraya getirebilmiş ve getirebilecek nadir kültürlerdendir. )
( Sol beyin/yarımküre ağırlıklı. İLE/VE/<> Sağ beyin/yarımküre ağırlıklı. )
( Hermetik.[Mısır] İLE/VE/<> Sanskrit.[Hindistan] )
( KÜLTÜR: Üretim-Tüketim-Paylaşım )
( KÜLTÜR[< CULTURA < COLERE/CULTIVARE]: Toprağa işlemek, toprağın işlenmesi/sürülmesi. | Bakmak, yetiştirmek. )
( Karıştırmamak ve/fakat birleştirmek gerekir. )
( Not to confuse but also to merge.
Deaf. VS./AND/<> Blind. )
( WESTERN CULTURE vs./and/<> EAST CULTURE )
( XI XUE ile/ve/<> ... )
- BATI ROMA İMPARATORLUĞU ile/ve/değil DOĞU ROMA İMPARATORLUĞU
( ... İLE Fethedilmiş olan. )
- [ne yazık ki]
!SAVAŞ:
BATI TÜRÜ ile DOĞU TÜRÜ
( Sermaye yoğun. İLE Emek yoğun. )
- BATI değil BATI/RDI/LAR
- BATİ[Ar.] değil/yerine/= YAVAŞ, AĞIR
- BATICI ile/ve/değil/yerine/||/>< BATILI
- BATIG ile/||/=/<> DERİN
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Bir su yatağının, ırmağın derin yeri. İLE/||/<> ... )
- BATI/GÜNİNDİ ile/ve DOĞU
( Güneşin battığı yön. İLE/VE Güneşin doğduğu yön. )
( GARB ile/ve ŞARK )
( WEST vs./and EAST )
- BATİK ile ÇİTENGE
( ... İLE Zambiya'da, 2 m.'lik, göz alıcı renklerle yapılan tek parçalı, pamuk batik. )
- BÂTIL[< BUTLÂN] değil/yerine/= BOŞ, BEYHÛDE | ÇÜRÜK | ZEMİNİ OLMAYAN
( BOŞ, BEYHÛDE | ÇÜRÜK | ZEMİNİ OLMAYAN )
- BÂTIL[< BUTLÂN] ile/değil/yerine/>< HAK
- BÂTIL ile HURÂFE/SANAKA
( Vak'a'ya mutabık olmayan/olmama. İLE ... )
- BÂTIL ile/ve YANLIŞ
- BÂTIL ile ZULÜM
( Kendi dışında haklılık kabul etmeyen. İLE Sonuçları. )
- BATI/LI ile BATI/LI
( Coğrafya. İLE Uygarlık. )
- BATI/LI(coğrafya) = KEDİN, KURIYAKI = WEST/ERN[İng.] = OUEST, OCCIDENT/AL[Fr.] = DER WESTEN/WESTLICH[Alm.] = OCCIDENTE/OCCIDENTAL(E)[İt., İsp.] = OCCIDENS/OCCIDENTEM[Lat.] = HE DÜZIS/PROS HELION DÜZIN[Yun.] = el-ĞARB/ĞARBÎ[Ar.] = BÂKHTER/Î[Fars.] = HET WESTEN/WESTELIJK[Felm.]
- BATILILAŞMA ile "DEJENERASYON"
- BATI'LILAŞMA ile/ve/değil/yerine MODERNLEŞME
- BATI/LI(uygarlık) = GARB/Î = OCCIDENT/AL[İng., Fr.] = DAS ABENDLAND/ABENDLÄNDISCH[Alm.] = OCCIDENTE/OCCIDENTAL(E)[İt., İsp.] = VESPER, OCCIDENS, TERRÆ OCCIDENTEM VERSUS SITÆ[Lat.] = HE PROS HELIOU DÜSMAS[Yun.] = el-MAĞRİB[Ar.] = GARBÎ[Fars.] = HET AVONDLAND/S[Felm.]
- BATIN/BATN[Ar. çoğ. BUTÛN, EBTÂN] ile BÂTIN[Ar. çoğ. BEVÂTIN] ile BATÎN[Ar.]
( Karın. | Nesil, soy. İLE İç. | İç yüz. | Gizli, görünmeyen nesne. | Tanrı. | İçteki. | Çukur, kuytu yer. İLE Büyük karınlı. | Uzak yer. )
- BÂTIN:
UMÛMA GÖSTERİLİR ile/ve (fakat) UMUM YARARLANAMAZ
- BATIN ile BÂTIN
( Karın[bağırsak bölgesi]. İLE İç; gizli. )
- BATIN ile BÂTIN
( Karın. | Soy, kuşak, nesil. İLE İç. | Gizli. | Gözle görülmeyen. )
- BÂTIN ve/<> EDEB
- BATINİ/EZOTERİK değil/yerine/= İÇREK
- BÂTINÎ >< ZÂHİRÎ değil/yerine/= İÇREK >< DIŞRAK
- BÂTINÎ ile/değil HERETİK
( Kendi dininin içindeki "sapmalar". İLE/DEĞİL Dinin dışına yönelik "sapmalar". )
( ... İLE/DEĞİL Ortodoksluk içinde ve sonrasında oluşmuşluğuyla ad bulmuştur. )
- BÂTINÎ/LİK = ESOTERIC/ISM[İng.] = ÉSOTÉRIQUE/ÉSOTÉRISME[Fr.] = ESOTERISCH/ESOTERISMUS[Alm.] = ESOTERISMO[İt., İsp.] = ESOTERICUS[Lat.] = ESOTERIKOS[Yun.] = BÂTİNİ/YYE, SİRRİ/YYE[Ar.] = BÂTİNÎ/GERÎ[Fars.] = ESOTERISCH/ESOTERISME[Felm.]
- BATI-NIN ile BÂTIN-IN
- BATÎR[Ar.] ile BÂTİR[Ar.] ile BÂTİR[Ar.]
( Nalbant. İLE Keskin kılıç. İLE Turna. )
- BATIRMAK ile BANDIRMAK
- BATIYOR ama ACITMIYOR
( YAŞAR )
( Senin sevdân! )
- BATKI, DÜŞ KIRIKLIĞI/HÜSRAN[Ar.] ile SUKÛT-U HAYAL
- BATKI/HÜSRAN ile PİŞMANLIK
- BATKI/HÜSRAN[Ar.] ile/değil/yerine ŞAŞIRMA/ŞAŞKINLIK
- BATKI/İFLÂS ile İSTİFA
( Kendi/ortak işimizde. İLE Çalıştığımız yerde. )
- BATKI/SİTEM[Fars.] ile YAKINMA/SERZENİŞ[Fars.]
- BATKI/HÜSRAN ile BUHRAN
- BATKI/İFLAS ile KONKORDATO[İt. < CONCORDATO]
( Borçlarını ödeyemediği mahkeme kararı ile tespit ve ilân olunan iş adamının durumu. | Yenilgiye uğrama, değerini yitirme. | İşlevini ya DA görevini yapamama. İLE Antlaşmalı iflas. | Papalık makamıyla başka hükûmetler arasında yapılan antlaşma. )
- BATMAN
( Miktarı, bölgelere ve tartılacak şeylere göre değişen, eski bir ağırlık ölçüsü. )
- BATMAN ile
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Büyüklüğü bölgelere ve tartılacak nesneye göre değişen eski bir ağırlık ölçüsü. )
- BATRUŞ ile BATRUŞ
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Çamurlu. İLE Çok fazla hamur ve çok az sudan yapılan erişte. )
- BATTANİYE[Ar.] değil/yerine/= KALIN ÖRTÜ
- BATTANİYE ile PİKE[Fars.]
( ... İLE Kabartmalı pamuklu kumaş. | Bu kumaştan yapılan yatak örtüsü. | Bu kumaştan yapılan eşya. | Yüksekten, hedef üzerine büyük bir açı ile inme, yüksekten, hederin üzerine dik olarak saldırma. )
- BATTANİYE ile YORGAN
- BATTERY :/yerine PİL
- BATTI ÇIKTI
- BATTLE :/yerine SAVAŞ
- BAY BAY değil/yerine/= ESENKALINIZ/GÜLE GÜLE/İYİKALINIZ/SAĞLICAKLA
- BAY ile BAY YIGÂÇ
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Zengin. İLE Kuça kentiyle Uç kenti arasında, Uç'a yakın bir yerin adı. )
- BAYAĞI KAŞIKÇI ile ... KAŞIKÇI ile ... KAŞIKÇI ile PEMBE KAŞIKÇI
( ... İLE Ciconiiformes olarak bilinen Leyleksiler takımı üyesidir; ancak Thereskionithidae olarak bilinen aynakgiller ailesinde sınıflandırılır. Gagalarının "kaşık" gibi olmasından dolayı bu ad verilmiştir. )
( Afrika'nın güneyinde, Avrupa'da, Asya'nın orta ve güney kesimlerinde yaşarlar.[Yazın, başının gerisinde uzun, ucu sarıya çalan, beyaz tüylerden bir sorguç belirir.] İLE/||/<> Afrika'da yaşarlar. İLE/||/<> Avustralya'da ve Yeni Zelanda'da yaşarlar. İLE/||/<> Yenidünya'da yaşarlar. )
( ile
)
( PLATALEA LEUCORODIA cum/||/<> PLATALEA ALBA cum/||/<> PLATALEA REGIA cum/||/<> ROSEATE SPOONBILLS / AJAIA AJAIA )
- BAYAĞI ORİKS/ORYX ile AFRİKA ORİKSİ ile ARABİSTAN ORİKSİ
( Çöllerde ve kurak düzlüklerde sürüler halinde yaşayan iri antiloplar. )
(
)
( ... İLE ... İLE Soluduğu havadaki nem ile su gereksinimini karşılayabilir. Gövde sıcaklığını gece ve gündüze göre ayarlayabilir. Bu sayede terlemeyi engeller. İki yıl boyunca hiç su içmeden yaşayabilir. )
( ORYX GAZELLA cum ORYX DAMMAH cum ORYX LEUCORYX )
- BAYAN ile/değil/yerine KADIN
( Kadınların, ad ya da soyadlarının önüne getirilen saygı sözü. | Kadın. | Eş, karı. | Kadınlara bir seslenme sözü. İLE/DEĞİL/YERİNE Erişkin dişil kişi, hatun, hatun kişi. | Analık ya da ev yönetimi bakımından gereken erdemleri, becerileri olan. )
- BAYAT, DURMUŞ
( STALE[İng.] )
- BAYAT ile BAYAT[Argu]
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Oğuzların bir kolunun adı. İLE Cenâb-ı Hakk. )
- BAYAT ile KURU
- BAYATİ
( Türk müziğinde, Uşşak dörtlüsüne, buselik beşlisi katılmasıyla oluşturulmuş, eski bir makam. )
- BAYBAYUK/BAYBAYUQ = TUNAVVİT
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Ağaç dallarından sarkan sepet biçiminde bir yuvası olan ve ezgili bir biçimde şakıyan bir kuş. )
- BAYBURT ile BABERT
( Türkiye'de. İLE Irak'ta. )
- BAYBURT ile BAYBURT
- BAYEZİD MEYDANI'NDA:
ÇINAR AĞACI ile/ve KESTANE AĞACI
- BAYEZİD YANGIN KULESİ değil OSMANLI TOPU('nun dikilmiş hali)
( Mimar Krikor Amira Balyan [1828] )
( İstanbul Üniversitesi bahçesindedir. )
( 85 m. yüksekliktedir. Gözcülerin bulunduğu bölüm 68 m.'dedir. [180 basamaklıdır] )
( Dış çevresi 43.70 m., iç çevresi 11.20 m.'dir. )
- BAYEZİD'İN:
DELİSİ ve VELİSİ ve KEDİSİ
- BAYGIN ile/değil/yerine/>< AYGIN
- BAYİ değil/yerine/= SATÇI
- BAYICI ile BOĞUCU
- BAYIK/BAYIQ[Oğuz] = SÖZ
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Doğru söz. )
- BAYILDIM YOKUŞU
( Maçka'dadır. )
- BAYILMAK ile/ve/değil/yerine/<>/> AYILMAK
- BAYILMAK ile KENDİNDEN GEÇMEK
( İGMÂ )
- BAYILMAK ile KOMA
( Kısa süreli, yüzeysel ve geçici bilinç kaybıdır. Beyne giden kan akışının azalması sonucu oluşur. İLE Yutkunma ve öksürük gibi reflekslerin ve dışarıdan gelen uyarılara karşı tepkinin azalması ya da yok olması ile ortaya çıkan uzun süreli bilinç kaybıdır. )
( [Bayılma nedenleri]
- Korku, aşırı heyecan.
- Sıcak, yorgunluk.
- Kapalı ortam, kirli hava.
- Aniden ayağa kalkma.
- Kan şekerinin düşmesi.
- Şiddetli enfeksiyonlar.
[Bayılma belirtileri]
- Baş dönmesi, baygınlık, yere düşme.
- Bacaklarda uyuşma.
- Bilinçte bulanıklık.
- Yüzde solgunluk.
- Üşüme, terleme.
- Hızlı ve zayıf nabız.
İLE
[Koma nedenleri]
- Düşme ya da şiddetli darbe.
- Özellikle kafa travmaları.
- Zehirlenmeler.
- Aşırı alkol, uyuşturucu kullanımı.
- Şeker hastalığı.
- Karaciğer hastalıkları.
- Havale gibi ateşli hastalıklar.
[Koma belirtileri]
- Yutkunma, öksürük gibi tepkilerin kaybolması.
- Sesli ve ağrılı dürtülere tepki olmaması.
- İdrar ve dışkı kaçırma. )
( [Koma duruşu(yarı yüzükoyun-yan tutuş)]
- Sesli ya da omzundan hafif sarsarak, uyarı verilerek bilinç kontrol edilir.
- Sıkan giysiler, gevşetilir.
- Ağız içinde yabancı nesne olup olmadığı kontrol edilir.
- Bak, dinle, duyumsa yöntemi ile solunum kontrol edilir.
- Şah damarından nabız kontrol edilir.
- Hastanın/yaralının döndürüleceği tarafa diz çökülür.
- Hastanın/yaralının karşı tarafta kalan kolu karşı omzunun üzerine konur.
- Karşı taraftaki bacağı, dik açı yapacak biçimde kıvrılır.
- İlk yardımcıya yakın kolu, baş hizasında omuzdan yukarı uzatılır.
- Karşı taraf, omuz ve kalçasından tutularak bir hamlede çevrilir.
- Üstteki bacak, kalça ve dizden bükülerek öne doğru destek yapılır.
- Alttaki bacak, hafif dizden bükülerek arkaya destek yapılır.
- Başı uzatılan kolun üzerine yan duruşta hafif öne eğik konur.
- Tıbbî yardım[112] gelinceye kadar bu duruşta tutulur.
- 3–5 dakika ara ile solunum ve nabız kontrol edilir.
)
- BAYIN/YEPUN = KIZIL/QIZIL
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Koyu kırmızı. | Kırmızı dağ lalesinin renginde olan herhangi bir şey. )
- BAYIR DERSEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> BAĞ DERSEK
( Bayır olur. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Bağ olur. )
- BAYIR DERSEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> HAYIR(!) DERSEK
( Bayır olur. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Hayır olur. )
- BAYIR[Azr.] = DIŞARI[Tr.]
- BAYKAL GÖLÜ değil/< BAY-GAL GÖLÜ
( Ateş/Aşk Denizi[< BAY-GAL][Yakut dilinden]
Zengin Deniz[Moğollar ve Buryatların dilinde]
Baykal Denizi[göl olarak görmeyenler/değerlendirmeyenler]
Sibirya'nın Gözü
Boyu 648 km., eni 40 ilâ 80 km. arasında değişiyor.
31.000 km2'lik bir alanı kaplar ve 23.000 km3'lük bir su hacmi vardır.
En derin yeri 1637 metredir.[daha derin noktalarının olduğu da söyleniyor]
Göle akan 336 ırmak bulunmaktadır. [Fazla suyunu akıtan tek ırmak ise Angara Irmağı.]
25 milyon yaşında olduğu belirtiliyor. )
- BAYKAL GÖLÜ ve/<> LENA IRMAĞI
( ... VE/<> Baykal Gölü'nden doğup 4400 km. sonra kuzey buz denizine dökülen ve dünyanın en uzun 11. ırmağıdır.[Yılda 540 km³ suyu denize akıtır. İrili ufaklı, 240.000 su kütlesiyle buluşur.][Lena ve kolları, tam 50.000 km² alanı kaplar.][Genişliği bazen 40 km.'ye ulaşır.] )
( ... VE/<> 1000 yıldır aynı yolu çizmektedir. Üzerinde herhangi bir baraj ya da bir elektrik santrali yapılmamıştır. Böylece, ekoloji, dünyanın bu bölgesinde korunmaktadır. 67 milyon yaşında olan Lena'nın suyu hâlâ içilebilir ve dünyanın en temiz ırmağıdır. )
( ... VE/<> Kışın, 210 gün boyunca donar. Üzerinde açılan yoldan trafik işler. Bu caddeye, "Yakut Asfaltı" derler. )
- BAYKAL GÖLÜ ile/ve TANGANİKA GÖLÜ
( Sibirya'da. İLE/VE Tanzanya'da. )
( [dünyadaki] En derin göl. İLE/VE İkinci en derin göl. )
( Baykal Gölü'nün suyu, rahatlıkla içilebilecek kadar temizdir. İLE/VE ... )
( Baykal Gölü'nün, 31.000 km²'lik alanı, 23.000 km³'lük hacmi vardır.[Dünyadaki tüm ırmaklar Baykal Gölü'ne aksa, bu hacmi, ancak bir yılda doldurabilirmiş.] )
- BAYKUŞ PAPAĞAN ile/ve BAYKUŞ
- BAYKUŞ ile ALACA BAYKUŞ
( ... vs. TAWNY OWL )
( ... cum STRIX ALUCO )
- BAYKUŞ (PUHU KUŞU) ile ARUSEK
( Eril baykuş. İLE Dişil baykuş. )
( Baykuşların 14 boyun omurları vardır. [Memelilerin iki katı.] )
( Kafalarını 360 derece çeviremezler fakat 270 dereceye kadar çevirebilirler. )
( Bilgeliğin ve güzel sanatların simgesi. | Sanatın yaratıcısı. İLE/VE ... )
( ile ... )
( Orman, dağ ve kayalıklarda yaşarlar. İLE ... )
( Uzunluğu 65 cm. olan ve sırtı koyu kahverengi bir kuş. İLE ... )
( )
( BÛH/BÛHE, BÛM/BÛME, BÜLBÜL-İ GENC[mecaz], CUĞD ile BÛHE[çoğ. BEVÂHE] )
( KÛF, ÂKÛ, BÛM ile ... )
( STRIGIFORMES: STRIX[< Yun.]: Baykuş. | Tiz sesli.
OWL[< İng.][Sesinin yansımasından türetilmiştir.], STRIGIFORMES vs. ...
OWLET: Ufak baykuş, kukumav, baykuş yavrusu. )
( BUBO BUBO[< ULULATIO: Feryat çığlıkları.] cum ... )
( LA LECHUZA con ... )
- BAYKUŞ ile BATAKLIK BAYKUŞU
( ... İLE/DEĞİL Baykuşgillerden ailesinden, sırt tüyleri pas rengi olan, bataklıklarda yaşayan bir kuş türü. )
( [not] ... vs./but SHORT-EARED OWL )
( ... cum ASIO FLAMMEUS )
- BAYKUŞ ile (BATI SİBİRYA) KARTAL BAYKUŞU
- BAYKUŞ ile BÜYÜK GRİ BAYKUŞ
( ... İLE Kuzey kutbunda yaşarlar. )
- BAYKUŞ ile CÜCE BAYKUŞ
( ... vs. SCOPS OWL )
( ... cum OTUS SCOPS )
- BAYKUŞ ile KAR BAYKUŞU
- BAYKUŞ ile KISA KULAKLI BAYKUŞ
( OWL vs. SHORT-EARED OWL )
- BAYKUŞ ile KUKUMAV[Yun.]
( ... İLE Avrupa, Asya ve Kuzey Afrika'da yaşar. )
( Hindistan'da 15 baykuş türü bulunmaktadır. )
( ... vs. OWLET[: Ufak baykuş, kukumav, baykuş yavrusu.] )
( ... cum ATHENE NOCTUA[Baykuş ve Ejderha'nın, Athena'nın kutsal kuşlarıdır] )
- BAYKUŞ ile KULAKLI ORMAN BAYKUŞU
( ... cum ASIO OTUS )
- BAYKUŞ ile LAPON BAYKUŞU
- BAYKUŞ ile OYUK BAYKUŞU(SHOCO)
( ... İLE Amerika kıtasına özgü bir baykuştur. Bu baykuşlar, düşük bitki örtüsüne sahip alanlarda yer altında yaşarlar. [Çevresel koşullar buna engel olursa yapay yuvalar yardımcı olabilir.] )
- BAYKUŞ ile TONGUÇ
( ... İLE En büyük çocuk. | Bir tür baykuş. )
- BAYKUŞ ile URAL BAYKUŞU
- BAYKUŞ ile YAPALAK
- BAYKUŞLARIN GÖZLERİNDE: GECE ile/ve/||/<> GÜNDÜZ ile/ve/||/<> GÜNDOĞUMU/GÜNBATIMI
( Koyu. İLE/VE/||/<> Sarı. İLE/VE/||/<> Turuncu. )
( )
- BAYLARDA:
AYAKTA İŞEMEK ile/yerine OTURARAK/ÇÖMELEREK İŞEMEK
- BAYNAK/BAYNAQ[Oğuz] = DIŞKI, GÜBRE
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
- BAYPAS/BYPASS değil/yerine/= KÖPRÜLEME
- BAYRAĞI/SANCAĞI TAŞIMALI!
- BAYRAK ile BANDIRA[< İt. < Alm.]
( ... İLE Geminin hangi devlete ait olduğunu gösteren bayrak. | Yabancı devlet bayrağı. )
- BAYRAK ile MISIR BAYRAĞI
- BAYRAK ile/ve/||/<>/< SANCAK/LİVA[Ar. çoğ. ELVİYE]
( Bir ulusun, belirli bir topluluğun ya da bir örgütün simgesi olarak kullanılan, renk ve biçimle özelleştirilmiş, genellikle dikdörtgen biçiminde kumaş. | Öncü. | Simge. İLE/VE/||/<>/< Bayrak. | Çoğunlukla askeri birliklere verilen, yazı işlemeli, kenarları saçaklı ve gönderli bayrak. | Osmanlı yönetim örgütünde, illerle ilçeler arasında yer alan yönetim bölümü, mutasarrıflık. | Gemilerin sağ yanı. )
( Vatanı simgeler. İLE/VE/||/<>/< Dili(mizi) simgeler. )
( Simgelerin işlevi, anlamı ve değeri çok büyüktür. Bayrak ve Sancak gibi.
Bayrağımız, toprağımızı, vatanımızı ve özgürlüğü simgeler! Sancağımız ise o topraklardaki varlığımızın/birliğimizin göstergesi olan dilimizi!
Bayrak düşerse vatan kaybedilmiş sayılmaz ama Sancak düşmüşse herşey kaybedilmiş demektir! )
( )
( RÂYET/ALEM )
- BAYRAK ile UÇUN
( ... İLE Bayrağın gönder/uçkurluk karşısındaki kenarı. )
- BAYRAKÇIK, VEKSİLLUM, PAPILIONACEAE FAMİLYASINDA ÇİÇEĞİN ÜST PETALİ = BAYRAK = PAVILLON, ÉTENDARD
- BAYRAKTA:
UÇKURLUK ile/ve/||/<>/> UÇUM
( Direğe yakın olan ve ipe bağlı olan eni. İLE/VE/||/<>/> Öteki taraftaki eni. )
- BAYRAM:
ÂRİF OLMAYANLARA ile/ve/değil/||/<>/< ÂRİFLERE
( Seyran. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Bayram. )
- BAYRAM:
ARİFE GÜNÜ ile/ve/||/<>/< BUĞDAY GÜNÜ
( [Bayramın ...] Bir gün öncesi. İLE/VE/||/<>/< İki gün öncesi. )
- BAYRAM:
SEVİNDİĞİN KADAR ile/ve/değil/||/<>/< SEVİNDİRDİĞİN KADAR
- BAYRAM-SEYRAN
- BAYRAM (SEGÂH) TEKBİRİ ve NA'T-I MEVLÂNÂ
( İkisi de, ItrÎ tarafından bestelenmiştir. )
( Segâh makamında. VE Rast makamında. )
- BAYRAM ile/= BADRAM
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Toplumun hep birlikte yaşadığı sevinç ve eğlence durumu. )
( badram yer/lâtif toprak: Çiçeklerle bezenmiş toprak/yer. )
- BAYRAM ile/ve/değil/||/<>/< BAYRAM ÖZLEMİ
- BAYRAM ile POTLAÇ[Fr. < POTLATCH < K. Amerika yerli dilinden]
( ... İLE Amerikan yerlilerinin birbirine armağanlar verdikleri dinsel bayram. )
- BAYTÂR/BEYTÂR[Ar.]/VETERİNER
( Hayvan hekimi. )
- BAZ EKSESİ[BE] ile BAZ/AL
( Baz çokluğu, baz fazlalığı. İLE Temel, alt. )
- BÂZ[Ar.] ile BÂZ[Ar.] ile BA'Z[Ar.]
( Geri, gerisin geriye. | Tekrar, yeniden. İLE Doğan, şahin, şeh-bâz. | Açık. | Oynatıcı, oynayan. | Tekrar, geri, yine. | Bir kulaç boyu. | İniş. | Fark etme, ayırma. | Sel uğrağı. | Yan taraf. | Karış. | Dönük. | Şarap. | Haraç. İLE Bir şeyin küçük parçası. | Birkaç, bir miktar, bir kısım, bir takım. )
- BÂZ[Fars.] ile BÂZ[Fars.] ile -BÂZ[Fars.] ile BAZ[Fr./İng. < BASE]
( Bir kulaç boyu. | Karış. İLE Doğan. Yırtıcı kuş. | Açık. | Ayırma. Temyiz etme. | İniş. İLE Yeniden, tekrar oynatan, oynayan, geri ve arka tarafa doğru ... gibi anlamlara gelir. [Sözcüğün sonuna ya da baş tarafına getirilerek kullanılan bir "ek"tir.] İLE Temel. | Bir asitle birleştiğinde bir tuz oluşturan nesne. )
- BAZ ile BAZGAN
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Yabancı. İLE Demirci çekici. )
- BA'Z[Ar.] ile CÜZ'[Ar.]
- BAZ[İng./Fr. < BASE]/ALKALİ[Fr. < ALCALI] değil/yerine/= TABAN | ACIT
- BAZ ile TUZ
( OH? iyonu veren nesne. İLE Asit ve bazın nötralizasyonu ile oluşan bileşik. )
- BAZA[İt. < BASE] ile LATA[İt. < LATTA] ile LATA[İt. < COCOLETTA]
( Mobilyanın uzunluğunca konulan dar ayak. | Dolap gövdesinin zemine düzgün oturmasına yarayan çerçeve biçimindeki duraç/ayaklık. | Yatağın yerden yüksek olmasını sağlayan ya da sandık olarak kullanılan boş bölmesi. İLE Dar ve kalınca tahta. | Osmanlılarda ilmiyenin giydiği bir üstlük türü. )
- BAZA[İt. < BASE] ile SOMYA[Fr. < Yun.]
( ... İLE Şilteyi taşımaya ve ona esneklik vermeye yarayan, yaylarla donatılmış kerevet. )
- BAZAL METABOLİZMA HIZININ:
AZALMASI ile/değil/yerine/>< ARTMASI
( Az sayıda öğünle fazla miktarda beslenme, bazal metabolizma hızını azaltmaktadır. [İstenilen bir durum değildir.] İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Az az ve sık sık beslenme, bazal metabolizma hızını artırır.[Bazal metabolizma hızının artması, gövdemizde gerçekleşen sindirim ve emilim metabolizmalarının daha düzenli işleyişe sahip olmasını sağlar.] )
( BAZAL METABOLİZMA HIZI: Gövdenin, fiziksel anlamda dinlenme halinde iken gövdenin çalışması için harcanan enerji miktarı. )
- BAZAL/BASAL değil/yerine/= TABAN | TEMEL | ALT
- AYDAKİ KAYALAR:
BAZALT ile/ve/değil/||/<>/< ANORTOZİT
( Siyah, volkanik kayalardır. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< İlk oluşan, en yaşlı temel kayalar. )
( 2.5 - 3 milyar yıl önce. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< 4.5 milyar yıl önce. )
(
Özellikler | BAZALT | ANORTOZİT |
---|---|---|
Kimyasal Bileşim | Fe, Ti, Mg, Si | Ca, Si, Al |
Renk | Siyah | Beyaz veya açık renkli |
Köken | Volkanik kayalar | İlk oluşan, en yaşlı temel kayalar |
Yaş | 2.5 - 3 milyar yıl önce | 4.5 milyar yıl önce |
Yoğunluk | Yüksek | Düşük |
Kristal Yapı | İnce taneli | Büyük kristalli |
Oluşum Süreci | Hızlı soğuma | Yavaş soğuma |
(
Properties | BASALT | ANORTHOSITE |
---|---|---|
Chemical Composition | Fe, Ti, Mg, Si | Ca, Si, Al |
Color | Black | White or light-colored |
Origin | Volcanic rocks | First formed, oldest primary rocks |
Age | 2.5 - 3 billion years ago | 4.5 billion years ago |
Density | High | Low |
Crystal Structure | Fine-grained | Large-crystalline |
Formation Process | Rapid cooling | Slow cooling |
- BAZAN değil BAZEN
( Her ne kadar [Ar. "BA'-ZÂN: VAkit vakit, ara-sıra.] gelse de, Türkçe'de BAZEN olarak yazılmakta/kulllanılmaktadır. )
- BAZEN ve BAZI "DURUMLARI/KABULLERİ":
"KURMAK/SÜRDÜRMEK" ile/ve/değil/yerine/||/<>/> YIKMAK/BOZMAK
- BAZEN[Ar.] değil/yerine/= ARA SIRA, ARADA BİR
- BAZEN ile BİR AÇIDAN
- BAZEN ile/ve ÇOKÇA/ÇOĞUNLUKLA
- BAZEN ile/ve/||/<> YER YER
- BAZEN ile/ve/değil/yerine YERİ GELDİĞİNDE
- BAZEN ile ZAMAN ZAMAN
- (BAZEN/BAZI ŞEYLERİ) ALMAMALI, KABUL ETMEMELİ!
- Bazen/bazı durumlarda) Adam sansınlar diye DİNLE!!!
- Bazen/bazı durumlarda) Adam sansınlar diye SUS!!!
- Bazen/bazı durumlarda) Konuşulacak yerde SUS!!!
- BAZI AĞAÇLARIN:
ERİLİ ile/ve DİŞİSİ
( Meyve vermez. İLE/VE Meyve verir. )
- (BAZI) "ATASÖZÜ" değil/yerine AT, O SÖZÜ!
( "Kızını dövmeyen, dizini döver." DEĞİL/YERİNE ... )
- BAZI AYRINTILARA DEĞİNME:
YANLIŞ ANLAŞILMAMASI İÇİN ile/ve/değil/||/<>/< BOŞLUK KALMAMASI/BIRAKMAMAK İÇİN
- BAZI ŞEYLERİ ...
ANLADIKTAN SONRA YAŞAMAK ile/ve/<>/değil/yerine YAŞADIKTAN SONRA ANLAMAK
- BAZI AYRINTILARI ...:
ÖĞRENDİKTEN SONRA YAŞAMAK ile/ve/<>/değil/yerine YAŞADIKTAN SONRA ÖĞRENMEK
( [not] TO REALIZE SOMETHING BEFORE TO LEARN vs./and/but TO LEARN SOMETHING BEFORE TO REALIZE
TO LEARN SOMETHING BEFORE TO REALIZE instead of TO REALIZE SOMETHING BEFORE TO LEARN )
- BAZI/BAZEN/ZAMAN ZAMAN değil/yerine/= KİMİKEZ/KİMİLEYİN/KİMİ OĞUR/ARA SIRA
- BAZI BEYİN/PSİKOJENİK HASTALIKLAR ile/ve/||/<>/> YARATICILIK
- BAZI BİLGİLER YA DA KENDİMİZLE İLGİLİ (BAZI) BİLGİLER:
(")ÖVÜNMEK İÇİN(") ile/ve/değil/||/<>/< BİLİNMESİ VE FARKINDA OLUNMASI İÇİN
- BAZI BİLGİLERİN SUNUMUNDA:
TAÇLANMAK ile/ve/değil/<>/></< TAŞLANMAK
( Taşlanılmadan, taçlanılmaz! )
- BAZI BÖCEK TAKIMLARI'NDA:
ANOPLURA ile COLEOPTERA ile DERMAPTERA ile DIPTERA ile HEMIPTERA ile HYMENOPTERA ile ISOPTERA ile LEPIDOPTERA ile ODONATA ile ORTHOPTERA ile SIPHONAPTERA ile TRICHOPTERA
( Kanatsız dış parazitlerdir. Ağız parçaları emici tiptedir. Küçük, yassılaşmış gövdeleri vardır. Gözler indirgenmiştir. Bacakların tarsus bölümleri, deriye tutunmak için tırnak şeklindedir. Yarı-başkalaşım geçirirler. Konağa özgü parazitlerdir. İLE İki çift kanatları vardır [bir çifti kalın ve derimsi, bir çifti zarsı]. Zırh şeklinde dış iskeletleri vardır. Ağız parçaları ısırıcı ve çiğneyicidir. Tam başkalaşım görülür. İLE İki çift kanatları vardır [bir çifti derimsi, bir çifti zarsı] ya da kanatsızlardır. Ağız parçaları ısırıcı tiptedir. Gövdenin arkasında kıskaç şeklinde uzantılar vardır. Yarı-başkalaşım görülür. İLE İki çift kanatları vardır [bir çifti kısmen derimsi, bir çifti zarsı]. Ağız parçaları delici ya da emici tiptedir. Yarı-başkalaşım görülür. İLE Zarsı iki çift kanatları vardır. Baş hareketlidir. Ağız parçaları çiğneyici ya da emicidir. Dişillerin arkasında zehir iğnesi vardır. Tam başkalaşım vardır. Birçoğu sosyal yaşam sürer. İLE İki çift zarsı kanatları vardır [bazı evreleri kanatsız]. Ağız parçaları çiğneyici tiptedir. Yarı-başkalaşım görülür. Oldukça sosyal hayvanlardır. İLE Küçük pullarla kaplı iki çift kanatları vardır. Dil şeklinde olan uzun ve kıvrık ağız parçası emici tiptedir. Tam başkalaşım görülür. İLE İki çift zarsı kanatları vardır. Ağız parçaları çiğneyici tiptedir. Yarı-başkalaşım görülür. İLE İki çift kanatları vardır [bir çifti derimsi, bir çifti zarsı]. Ağız parçaları ısırıcı ve çiğneyici tiptedir. Yarı-başkalaşım görülür. İLE Gövde yanlardan basık ve kanatsızdır. Erginleri, kuşlardan ve memelilerden kan emerler. Ağız parçaları delici ve emici tiptedir. Bacakları sıçrayıcı tiptedir. Tam başkalaşım görülür. İLE İki çift, kıllı kanatları vardır. Ağız parçaları çiğneyici ya da yalayıcı tiptedir. Tam başkalaşım görülür. Sucul larvaları ipek ağ örerler ya da ipekle kum, çakıl ve odun parçalarını birleştirerek evcik inşa ederler. )
( Bit. İLE Kıt kanatlılar. İLE Kulağa kaçanlar. İLE Sinekler, sivrisinekler. İLE Gerçek tahtakurusu, kati tahtakurusu. İLE Karıncalar, arılar, eşekarıları. İLE Beyaz karıncalar. İLE Kelebekler, güveler. İLE Kızböcekleri, Teyyare böcekleri. İLE Cırcırlar, Çekirgeler, Peygamberdeveleri. İLE Pireler. İLE Evcikli böcekler. )
( Yaklaşık Tür Sayıları: 2.400 ile 500.000 ile 1.000 ile 120.000 ile 55.000 ile 100.000 ile 2.000 ile 140.000 ile 5.000 ile 30.000 ile 2.000 ile 7.000 )
( Amazonlar'da, 200.000'in üzeri çeşit, böcek bulunmaktadır. )
( ABC Adaları Mercan kayalıklarında, 800 balık türü, 8000 kabuklu ve omurgasız türü bulunmaktadır. )
- [BAZI/ÇOĞU DURUM/SORUN/HATA/ZORLUKTA]
"(BEN) İNSANIM" ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/< "İNSANIM" DÜŞÜNCESİNE/SÖZCÜĞÜNE SIĞINMIŞSIN/KAÇMIŞSIN/SAKLANMIŞSIN
- BAZI "DAVRANIŞLAR/TUTUMLAR":
APTALLIK/TAN / BİLGİSİZLİK/TEN ile/ve/değil/||/<>/< "DURUŞUNU/ÇİZGİNİ" BOZMAMAK/TAN/EŞİĞİ GEÇMEMEK/TEN
- BAZI DAVRANIŞLAR/DURUMLAR/NESNELER:
"HAVA ATMAK İÇİN" ile/ve/değil/||/<>/< HOŞLANDIĞINDAN DOLAYI
- BAZI DEĞERLERİ/İLKELERİ:
"ALMIŞ/ALMAMIŞ" OLMAK ile/ve/değil/yerine/||/<> ANLAMIŞ OLMAK
- BAZI DOSYA UZANTILARI
( Metin dosyaları: .TXT
RTF metin dosyası: .RTF
MS Word: .DOC
Wordperfect: .WP(+Sürüm No)
Workbook: .WKB
Lotus Tabloları: .WKE
Adres Defteri: .DBF
Evrak Çantası: .BRC
Zip Arşiv dosyaları: .ZIP/.RAR
MS PowerPoint: .PPT
MS Excel: .XLS
MS Access: .MDB
MS Project: .MPP
Resim/fotoğraf biçemleri: .TIF / .JPG / .BMP / .GIF
Filmler: .MPG / .MOV / .AVI
Ses Dosyaları: .WMV / .WAV
MP3: .MP3
CD-Image’ları: .NRG / .IMG / .C2D
Photoshop: .PSD
Oyun dosyaları: .SVG
Ayarlar: .CFG
Yapılandırma: .INI
)
- BAZI DURUMLARDAKİ YENİLGİNİN KESİNLİĞİNDE:
ÖYLE "YENİL(MEK)" Kİ ile/ve/değil/||/<>/> DÜŞMANIN KAZAN(A)MAMASI
- BAZI DURUMLARIN/ENGELLERİN/SIKINTILARIN:
"SEL GİBİ GEÇMESİ" ve/||/<> "YEL GİBİ ESMESİ"
( "Derelerde/n". VE/||/<> "Tepelerde/n". )
- BAZI DUYGULAR/DURUMLAR:
DİLLENDİR(E)MESEK DE ... ile/ve/değil/||/<>/>/< DİLLENDİRİRSEK
( ... de (")olur("). İLE/VE/DEĞİL/||/<>/>/< Bambaşka[tatlı/değerli/etkil(eşiml)i/karşılıklı/coşkulu/sevimli/sevecen] olur. )
- BAZI) DUYGULARI/NI:
SÜREKLİ YAŞAMAK/DUYUMSAMAK ile/ve/değil YOĞUN YAŞAMAK/DUYUMSAMAK
- BAZI ESKİ ÖLÇÜLER
( 1 MERHALE = 45480 m.
1 FERSAH = 5685 m.
1 ESKİ MİL = 1895 m.
1 BERİD = 227 m.
1 KULAÇ = 1.89 m.
1 ZİRAİ MİMARİ (24 PARMAK) = 75.35 cm.
1 ARŞIN = 8 URUP = 68 cm.
1 ENDAZE = 65 cm.
1 URUP = 8.5 cm.
1 HAT = 0.268 cm. )
- BAZI KAVRAMLARI:
KOPYALA-YAPIŞTIR değil/yerine TEKRAR TEKRAR DA OLSA YAZMAK
- BAZI KESİNLİKLERDE:
HENÜZ BİLEMEDİĞİMİZ değil BİLEMEDİĞİMİZ
- BAZI KISALTMALAR
( Ad lib - Ad libitum
D.C. - Da Capo
Dim. - Diminuendo
f - Forte
ff, fff - Fortissimo
fz - Forzando
G.P. - General pause, Grand pause
M.D. - Main droite, Mano destra
M.G., M.S. - Main gauche, mano sinistra
mf - Mezzo forte
mp - Mezzo Piano
pp, ppp - Pianissimo
pizz - Pizzicato
rit - Ritenuto
sf, sfz - Sforzando, sforzato
V.S. - Volti subito )
- [ne yazık ki]
(BAZI) KİŞİLER:
"KABA" değil ÜZGÜN
- BAZI KİŞİLER
[ÖTEKİNE SAYGI GÖSTEREN]:
[ne yazık ki]
YER/YAŞAR ve YEDİRMEZ/YAŞATMAZ | YEMEZ/YAŞAMAZ ve YEDİRMEZ/YAŞATMAZ ile/ve/değil/yerine/||/>< YER/YAŞAR ve YEDİRİR/YAŞATIR ile/ve/değil/yerine/||/>< YEMEZ/YAŞAMAZ ve YEDİRİR/YAŞATIR
- BAZI KİŞİLER(E/DEN):
UZAK DUR(!)MAK ile/ve/değil/yerine/||/<> (FAZLA) YAKIN OLMAMAK
- [ne yazık ki]
BAZI KİŞİLERİN, HATALARI/SUÇLARI:
"ÇUVALA BASMASI" ile/ve/||/<> "DUVARA ASMASI"
( Kendilerininkileri. İLE/VE/||/<> Bizimkileri/seninkileri. )
( Özellikle daha büyük olanlarını. İLE/VE/||/<> Özellikle daha küçük olanlarını. )
- BAZI "KÖPRÜLERİ" ile/ve/||/<> BAZI "KÖPRÜLERİ"
( Geçmek gerek. VE/||/<> Yıkmak gerek. )
- BAZI MAKAMLARIN ETKİLİ OLABİLDİĞİ ZAMANLAR
( * Rast-rehavî makamları, seher zamanı etkilidir.
* Hüseyni makamı, sabahları etkilidir.
* Irak makamı, kuşluk zamanı etkilidir.
* Nihavend makamı, öğle zamanı etkilidir.
* Hicâz makamı, öğleyle ikindi arası etkilidir.
* Buselik makamı, ikindi zamanı etkilidir.
* Uşşak makamı, gün batımında etkilidir.
* Zengüle makamı, günbatımından sonra etkilidir.
* Muhalif makamı, yatsıdan sonra etkilidir.
* Rast makamı, geceyarısı etkilidir.
* Zirefkend makamı, geceyarısından sonra etkilidir. )
- BAZI NOTA ÇEŞİTLERİ
( ALİ UFKÎ BEY NOTASI (ALU)
DEMETRIUS CANTEMİR NOTASI (KANT)
NÂYÎ OSMAN DEDE NOTASI (KOD)
TANBURÎ KÜÇÜK ARTIN NOTASI (ART)
MARMARİNOS - HALAÇOĞLU NOTASI (MAR)
HAMPARSUM LİMONCİYAN NOTASI (HAL)
ABDÜLBÂKÎ NÂSIR NOTASI (AND)
BATI GRAFİK NOTASI )
- BAZI SEBZELER:
TARLADA ile/ve/değil/yerine/||/<>/> SAKSIDA
( )
- BİR ŞEY/BAZI ŞEYLER) BİLİYOR OLMAK ile/ve/değil/yerine (DERİNLEMESİNE) BİLİYOR OLMAK
( [not] TO KNOW (SOMETHING) vs./and/but TO KNOW (DEEPLY)
TO KNOW (DEEPLY) instead of TO KNOW (SOMETHING) )
- BAZI ŞEYLER KOLAYLAŞIYOR ile/ve/değil/||/<>/< GÜÇLENİYORUZ
- BİR/BAZI ŞEY/LER YAPMAK:
BİRİLERİYLE/BAŞKALARIYLA ve/||/<>/> BİRİLERİ/BAŞKALARI İÇİN
- BAZI ŞEYLERİ:
ÇIRPINARAK SİLMEK ile/değil/yerine/>< BİR ÇIRPIDA SİLMEK
- (BAZI ŞEYLERİ) UNUTABİLMELİ!
- BAZI ŞEYLERİ ...
UNUTMAYA ÇALIŞMAK ile/değil/yerine/>
HİÇ YAŞAMAMAK/YAŞAMAMAYA ÇALIŞMAK
- BAZI SORUNLARIN:
(ÜSTÜNE/İÇİNE) SİNMESİ ile/ve/değil/||/<>/< (YETERİNCE) SİNDİRİLEMEMİŞ OLMASI
- BAZI "SÖZ(CÜK)LERİN/DEYİMLERİN":
"KULLANIMINDA" ve/||/<>
KİŞİLERİN/ÇALIŞANLARIN "DUYDUKLARI/ANLADIKLARI"
ile/değil/yerine/><
DAHA İYİSİ
( "O, benim işim/sorunum değil!":
"Yardım etmeye yanaşmayacağımızı belirtmiş olmak ya da kısaca/doğrudan "Hayır!" demiş olmanın yararı/değeri yoktur. ve/||/<>/> "Sadece, kendim için çalışırım."
İLE/DEĞİL/YERİNE
Yapamayacağımızı söylemek ya da daha sonra yapabileceğimizi, yardım edebileceğimizi söylemek.
"Onu daha önce denemiştik.":
Bir düşünce ya da ara çözüm önermek varken, "tarihi bağlam sunma"nın ya da kişileri dinlememenin kimseye bir yararı yoktur. ve/||/<>/> "Buna katılmak istemiyorum" ya da "Ben herşeyi bilirim", "Sen/siz, hiçbir şeyi bilmezsiniz"
İLE/DEĞİL/YERİNE
Yeni bir yaklaşım için her zaman bir yer vardır.
"Onun için bütçemiz yok/uygun değil.":
Bir düşünce ya da ara çözüm önermek varken, "ekonomik" sıkıntılardan söz etmenin ya da kişileri dinlememenin kimseye bir yararı yoktur. ve/||/<>/> "Başını önüne eğ ve senden beklenileni yap!"
İLE/DEĞİL/YERİNE
Her zaman büyük düşünceler oluşturulabilir/bulunabilir ya da daha düşük bütçelerle de çok fazla şey yapılabilir.[Çalışanların yaratıcılığını ve üretimini engellememek gerekir.]
"Ben (size) söylemiştim.":
Kişiler, düşünce ve girişimlerinin kötü bir düşünce olduğunu düşünür ve o konuda bir daha hiçbir şey yapmamaya başlarlar. ve/||/<>/> "Bugüne kadar bize karşı davranmış olduklarını düşündürür."
İLE/DEĞİL/YERİNE
Çözümü, bu sözü hiçbir zaman, zemin ve koşulda kullanmamaktır ya da sadece susabilmeyi becermektir.
"İşleyişe uygun değil!":
Konuşmaların, gevezelik ya da saçma olduğunu, süreçten uzak kalındığını düşündürtür. ve/||/<>/> "Burada, işlerin yürümesi için tek bir yol bulunmaktadır."
İLE/DEĞİL/YERİNE
Kurallar, kesin sonuçlar anlamına gelmediğinden dolayı, işleyiş, gelişmeyi engelliyorsa o engelleri değiştirmek/düzeltmek gerekir. )
- (BAZI TANINMIŞ) FİLOZOF ve BİLGİNLER
( * ORPHEUS: Antik Yunan'ın mitolojisini -mitini değil, mitinin lojisini, bilimini- oluşturan ve öğreten.
( Orpheus, Fenike dilinde Nur anlamına gelen Aur, Yunanca'da Arpha ile şifa anlamına gelen Rafae sözcüklerinden oluşmuştur ve "Nur ile şifa veren" anlamına gelmektedir. )
* HERMES: Hermes Trimegistes(Üç kere bilge Hermes).
( TRIMEGISTES (3 KEZ BİLGELİK): SEMÂVÎ ve ARZÎ ve KALBÎ )
( Hermes'in Mısır dilindeki adı Thot'tur. )
( İdris sözcüğünün anlamı terzidir. )
( Hermes sözcüğü Ermes, Hermis ve Heramis biçimlerinde söylenildiği gibi, Anadolu Türkçesi'ne de Ermiş olarak girmiş ve Tanrı'ya kavuşma durumunun bir adı olarak benimsenmiştir. Böylece tasavvufun en temel kavramı ve amacı, "ermiş" olmuştur. )
( Hermetik Öğreti'nin etkisi altında gelişmiş İbrani ve Arabi kültürlerde, "İbrani Kabalası ve Zohar'da, Arabi Ebced ve Hurufilik'te" görülen sessiz harflerin sayılarla eşleştirilmesi ve yerlerinin değiştirilerek anlama kombinasyonları oluşturulması geleneği Hermetik'tir. )
* HERAKLEİTOS: Filozof.
( Herakleitos'a göre Evren, var olanları tüm içeriği bakımından sürekli bir oluş içinde değişmektedir. )
( Herakleitos'a göre, kişiler, duyular ve görüngüler tarafından aldatılmaktadır, bunun için bilge insan mutluluğa ve doyuma giden yolda us'u izlemelidir. )
* HERAKLEİTOS: Filozof.
( Parmenides'te "Doğa", "Var olan" anlamına gelir. )
* PROTOGORAS: Filozof.
( Hakikatin ölçüsü insandır; insandan bağımsız saltık bir hakikat yoktur. )
* DEMOKRİTOS: Filozof.
( Demokritos'a göre metafiziksel araştırmanın hedefi bilgi kazanmaktır; törel hedef ise mutluluğu, ansal barış ya da huzuru kazanmaktır. )
* ARKHILOKHOS: Şair.
* SAPPHO: Şair.
* ALKAIOS: Şair.
* SOLON: Kanun koyucu, hukukçu. (Yedi Bilge'den).
* THALES (M.Ö. 600): Doğa ve felsefe bilimcisi. Suyu ilk arke olarak nitelendirmiştir. İyonya Mektebi denilen ünlü okulun kurucusu, Yedi Bilge'nin birincisi ve astronomi bilginlerindendir. Güneş tutulmasının olduğunu keşfetmiştir.
( Aristoteles tarafından Thales'in ilk filozof olarak kabul edilmesinin nedeni, Thales'in düşünceyi teolojiden doğa üzerine yöneltmesidir. Başka bir deyişle, evrende olan bitenin bilgisini kişinin kendi düşüncesi, becerisi ve çabasında aramayı, bunun için doğaüstü hiçbir güce gereksinim duymamayı, zihinsel düzeyde Thales başlatmıştı. Bu, kişinin inandan/dogmadan akla yükselmesinin bir göstergesidir. )
* ANAKSIMANDROS: Astronomi ve coğrafya bilginidir.
* PYTHAGORAS: Filozof ve geometri bilgini, sayı mistiği-matematikçi-felsefeci.
( Pİ: 3,1416, THA: İlk ilke, GORAS: Karanlıktan aydınlığa çıkaran, aydınlatan, RA'ya kavuşturan. )
( Matematikte (pi) ile gösterilen, "Çember uzunluğunun çemberin çapına oranı"ndan çıkartılan sabit bir sayıdır.
Pi sayısı sınırlı sonsuzluğu ifade etmekle, bilginin kesin değil ama yaklaşık olarak doğruluğunu belirtmekte.
Pi sayısı rasyonel tamsayılara karşın irrasyonel ve aşkın bir sayıdır.
Geometriye ait bir ifadenin matematiksel anlatımı.
Pythagoras'ın mistisizmindeki kavramsallığı, sınırlı sonludan sınırsız sonsuza akıl yoluyla bağ kurma çabasıdır. Başka bir deyişle, sonlu ve karşıtı sonsuzun akıl aracılığı ile armonik bir bütünlük olarak kavranma denemesidir. )
( Piramit: PY-RA-MYTH )
* AISOPOS: Ünlü Kinik, bir öykücü.
* PINDAROS: Şair.
* AISKHYLOS: Tragedya mucidi.
* SOPHOKLES: Dram yazan şairlerin birincisidir.
* ARISTOPHANES: Komedya şairi.
* HERODOTOS: Tarihçilerin babası. (Şeyhü'l-Müverrihîn)
* THUKYDIDES: Tarihçi.
* KSENEPHON: Filozof, tarihçi.
* METON: Matematikçi | Astronomide "Altın Dönem" denilen ondokuz senenyi keşfetmiştir.
* HIPPOKRATES: Tabâbeti diriltmiştir.
* PERIKLES: Kendi adıyla anılan bir ilerleme döneminin kurucusudur.
* ANAKSAGORAS: Atina'da felsefeyi ilk kurandır.
* SOKRATES: Filozof.
( GNOTHI SEATONU! )
( Sokrates dışta olan bitenden çok, insana, insan aklına ve onun kavramlarına yönelmekle, bilgi kuramcılığının temellerini atmıştır. )
* PLATON(EFLATUN): Filozof. Sokrates'in öğrencisi. Geniş omuzlu/göğüslü.
* ARİSTOTELES: Filozof. Platon'un öğrencisi.
( İSKENDER ÖNCESİ ARİSTOTELES ile İSKENDER SONRASI ARİSTOTELES )
* ARISTIPPOS: Tanınmış Kirene Okulu'nun kurucusudur ve Kirene'liler arasında en çok incelik sahibi olanıdır.
* PHIDIAS: Ünlü heykeltıraş.
* POLYGNOTOS: Ünlü ressam.
* DEMOSTHENES: Ünlü konuşmacı/hatip.
* EUKLEIDES: Ünlü geometri bilgini.
* ARKHIEMEDES: Ünlü geometri bilgini olup, yakıcı aynaları ve hidrostatikteki yasası ve burgusu ile olağanüstü ün kazanmıştır.
* KONFÜÇYÜS(KUNG-FU-TZU) (İ.Ö. 557-479): Öğretisi mistik değil, tamamıyla uygulamalı ahlâk öğretisidir. Bu öğreti dinsel ve metafizik hiçbir öğe taşımaz. )
- (BAZI) TEKKE MÛSİKÎSİ ÇEŞİTLERİ
- (BAZI) TROPİKAL MEYVELERİN[AVOKADO, MANGO, KİVİ VB.] YUMUŞATILMASINDA:
PİRİNCİN İÇİNE YATIRMAK ve/||/<> BUZDOLABININ ÜSTÜNE KOYMAK
- BAZI) VAHŞİ(ETÇİL/HEPÇİL) HAYVANLAR ile/ve/yerine (BAZI) UYSAL(OTÇUL) HAYVANLAR
( [bireylerin] Olumsuz yanlarını simgelerler. İLE/VE/YERİNE Olumlu yanlarını simgelerler. )
( )
- BAZI "YEL"LERİN, ...:
KAVURMADIĞI GÜL ile/ve/||/<> SAVURMADIĞI KÜL
BIRAKMAMASI
- BAZI YİYECEKLERİN:
DOKUNMASI ile/ve/değil/||/<>/< FAZLA GELMESİ
- BÂZÎ[Ar.] ile BÂZÎ[Ar.]
( Beğenmeyen, istihfâf eden, ağzıbozuk, küfürbaz. İLE Oyun, eğlence. )
- BAZI["BAĞZI" değil!] ile BELİRLİ
- BAZI[Ar.] ile KİMİ, BİRTAKIM
- BAZI[Ar.] değil/yerine/= KİMİ/BİRTAKIM
- BÂZIA[Ar.] ile CÂİFE[Ar.]
( Deriyle birlikte biraz da etin kesilmesi şeklindeki yara. İLE Boşluğa(cevfe) kadar giden yara. )
( Adli Tıp'ta önemlidir. Cezası değişir. )
- (BAZI/BELİRLİ YERLERE) GİTMEMELİ!
- BÂZÎÇE[Fars.] ile ...
( Oyun, eğlence, oyuncak. )
- (BAZI/ÇOK) ÖZEL BİLGİLER [HEM PAYLAŞILABİLİR, HEM DE PAYLAŞILMAZ; NE PAYLAŞILIR, NE DE PAYLAŞILMAZ]
- (BAZI/ÇOK) ÖZEL BİLGİLER [PAYLAŞILAMIYOR/PAYLAŞILMIYOR]
- (BAZI/ÇOK) ÖZEL DURUMLAR [HEM PAYLAŞILABİLİR, HEM DE PAYLAŞILMAZ; NE PAYLAŞILIR, NE DE PAYLAŞILMAZ]
- (BAZI/ÇOK) ÖZEL DURUMLAR [PAYLAŞILAMIYOR/PAYLAŞILMIYOR]
- (BAZI/ÇOK) ÖZEL EŞYALAR [HEM PAYLAŞILABİLİR, HEM DE PAYLAŞILMAZ; NE PAYLAŞILIR, NE DE PAYLAŞILMAZ]
- (BAZI/ÇOK) ÖZEL EŞYALAR [PAYLAŞILAMIYOR/PAYLAŞILMIYOR]
- BAZİK TUZLAR ile BİLEŞİMİNDE HİDRAT BULUNAN TUZLAR
( Bileşiminde asit ve baz ağırlığı oranı normal tuza göre az, baz oranı normal tuza göre yüksek olan tuzlar. İLE Bileşiminde hidrat bulunan tuzlar. )
( BASIC SALT vs. HYDRATED SALT )
- BAZİLİKA ile/||/<> ŞAPEL ile/||/<> KATEDRAL
( Hristiyanlığa geçişte ve ilk Bizans devrinde ortaya çıkan bir kilise biçimi. Bu tip yapılar doğu-batı ekseninde oldukça çok sayıda yapılmış bir kilise gösterir. Doğu bölümünde yarım yuvarlak biçiminde uzanan dikdörtgen bir kilise planının önünde tören yapılan kısma benzeyen bir bölümü yer alır. Bazilikalarda orta nefi giriş mekânları bulunur. Narteks'in önünde ise atrium denilen bir avlu yer alır. İLE/||/<> Tek mekânlı küçük kilise. | Büyük bir kilise ya da katedralde bir kutsal kişiye adanmış dua mekânı. İLE/||/<> Piskoposluk kilisesi.[Genellikle boyut açısından normal kiliselerden daha büyüktür.] )
- Bazı durumları) Tecrübe ederek anlamak yerine SUS!!!
- Bazı EN'ler daha...
- ... BAZLI[< İng. BASE] değil/yerine/= TEMELLİ
- BB CLOUD COMPUTING | BIOMEDICAL INFORMATICS değil/yerine/= BULUT BİLİŞİM | BİYOMEDİKAL BİLİŞİM
- BB) KREM ile FONDÖTEN
( Günün her saatinde sürülebilen, günlük ve sade makyajda kullanabilecek renkli bir nemlendiricidir. Hafif kızarıklık ya da donuk bir cilt varsa BB krem daha iyidir. Cilt tonunu eşitleyerek kusurları gizlemeye yardımcı olur. Günlük makyajda ilk yeğlenilecek olmalıdır. Cilde doğal bir görünüm vererek cilt rengini eşitler. Öte yandan, güneş koruyucu özelliğine de sahip olduğundan, cildi güneş ışınlarından korur. Ayrıca, cildin parlamasını ve yağ dengesini kontrol altında tutar.
İLE
Genellikle BB kremden daha fazla kapsama alanı sunar. Daha lekeli bir cilt yapısı ya da gizlenmek istenen bölgeler varsa yoğun kapatıcılığı nedeniyle yeğlenmelidir. Kusursuz makyajın en önemli özelliğidir. Bu nedenle, ten makyajında yoğun kapatıcılık, pürüzsüz ve iddialı bir görünüm aranıldığında kullanılır. Günlük olarak kullanılması pek tavsiye edilmez. Daha yoğun bir içeriğe sahip olduğundan, her gün fondöten kullanmak cildi yoracak, yaşlanma belirtilerine neden olacaktır. Öte yandan, fondöten ya da BB krem fark etmeksizin, cilde makyaj uygulandığında iyice temizlemeyi boşlamamalıdır. )
- BBCH60 ile BBCH69
( Çiçeklenmenin başlaması. İLE/VE/||/<>/> Çiçeklenmenin sonlanması. )
- BD/BIG DATA değil/yerine/= BÜYÜK VERİ
- BDA/BIG DATA ANALYTICS değil/yerine/= BÜYÜK VERİ ÇÖZÜMLEMELERİ
- BDAP/BIG DATA APPLICATION PROVIDER değil/yerine/= BÜYÜK VERİ UYGULAMA SAĞLAYICISI
- BDE/BIG DATA ECOSYSTEM değil/yerine/= BÜYÜK VERİ EKOSİSTEMİ
- BDFP/BIG DATA FRAMEWORK PROVIDER değil/yerine/= BÜYÜK VERİ ÇERÇEVESİ SAĞLAYICISI
- BDHK/COMPUTER SUPPORT PATIENT REGISTRATION değil/yerine/= BİLGİSAYAR DESTEKLİ SAYRI KAYDI
- BDS/BIG DATA SETS değil/yerine/= BÜYÜK VERİ KÜMELERİ
- BDT ile BDH
- BE ile BE
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Kısrak. İLE Koyun melemesi. )
- BE ile BE ile Be
( Türk abecesinin ikinci harfinin adı, okunuşu. İLE Ünlem. İLE Berilyum öğesinin simgesi. )
- BE :/yerine OLMAK
- BEACH :/yerine PLAJ
- BEAD vs. PEARL
- BEAN/BAN" değil BEN
- BEAN :/yerine FASULYE
- BEAR :/yerine AYI
- BEARER SHARES and REGISTERED SHARES
( Hamiline yazılı hisse senedi. VE Nama yazılı hisse senedi. )
- BEAT vs. BITE
- BEAT :/yerine YENMEK
- BEAUTIFUL :/yerine GÜZEL
- BEAUTINESS vs. WELL CARED
- BEAUTY vs. FEATURE
- BEAUTY :/yerine GÜZELLİK
- BEBEĞİN, ANNE SÜTÜNÜ ...:
NASIL ALDIĞI ile/ve/||/<>/> NASIL SONLANDIRILDIĞI
- BEBEK BAKIMINDA, EN ÖNEMLİLER...
( BEBEĞİ, ÜŞÜTMEMEK VE DÜŞÜRMEMEK! )
- BEBEK BESLENMESİNDE:
BİBERON ile/değil/yerine EMZİRME
( Annenin zanları ile. İLE/DEĞİL/YERİNE Bebeğin gereksinimi kadarı ile. )
- BEBEK CAMİİ değil/< HÜMÂYUN-U ÂBÂD
- BEBEK/ÇOCUK ile APALAK
( ... İLE Tombul, gürbüz, iri bebek ya da küçük çocuk. )
- BEBEK/ÇOCUK GELİŞİMİNDE:
BAĞLANMA ile/ve/||/<>/> AYRIŞMA ile/ve/||/<>/> KİMLİK KAZANIMI
( 0 - 18 ay. İLE/VE/||/<>/> 18 - 36 ay. İLE/VE/||/<>/> 36 - 72 ay. )
- BEBEK YAPALIM MI? ile "BEBEK YAPALIM" MI?
( Bebek sahibi olma ya da sevişme önerisi/sorusu. İLE Bebek semtine gitme önerisi/sorusu. )
- BEBEK ile/ve/<>/> ÇOCUK
( Ortalama 1 yaşına ulaşana kadar "Bebek", daha sonra "Çocuk" tanımına geçer. )
( ÇAĞA: Çocuk, bebek. )
( BABY vs./and/<>/> CHILD )
- BEBEK ile/ve/<>/> ÇOCUK ile/ve/<>/> ERGEN ile/ve/<>/> GENÇ ile/ve/<>/> ORTA YAŞ ile/ve/<>/> YAŞLI
( [yaş arası] 0-1 İLE/VE/<>/> 1-12. İLE/VE/<>/> 12-18. İLE/VE/<>/> 18-65. İLE/VE/<>/> 66-79. İLE/VE/<>/> 79-99.[Dünya Sağlık Örgütü'nün kabulü olarak] )
- BEBEK ile TAŞ BEBEK
( ... İLE Genellikle alçı vb. yapılmış oyuncak bebek. | Yaşı ilerlemiş olmasına karşın genç görünen kişi. )
- BEBEK ile/ve/değil YENİ DOĞAN
( Yeni doğan bebekler, 440 hz yüksekliğinde ve la notasıyla ağlar. )
( ... ile/ve/değil NEVZAT )
( RADIUN ile/ve/değil ... )
- BEBEK/ÇOCUK GELİŞİMİNDE İLİŞKİLER:
İKİLİ ile/ve/||/<>/> ÜÇLÜ ile/ve/||/<>/> TOPLUMSAL
- BEBEK ile/ve/<> ÇOCUK/İN[Türkçe]
( Coşturur. İLE/VE/<> Eğlendirir. )
( Ortalama 1 yaşına ulaşana kadar "Bebek", daha sonra "Çocuk" tanımına geçer. )
( ... ile EN: Büyük çocuk, yetişkin kişi. )
( Çocuktan al haberi! )
( RADÎ'[< REDÂ/REZÂ]: Süt emen bebek. ile TIFIL[çoğ. ETFÂL] )
- BEBEKLERDE:
GAZ ile REFLÜ ile KOLİK[Fr. < COLIQUE]
- BEBEK/LİK EVRELERİ/NDE:
OTİSTİK ile/ve/> SİMBİYOTİK ile/ve/> AYRIŞMA VE BİREYLEŞME
( 0-2 ay. İLE/VE/> 2-5 ay. İLE/VE/> 6-30 ay. İLE/VE/> 30 ay sonrası. )
( NORMAL AUTISTIC PHASE vs./and/> NORMAL SYMBIOTIC PHASE vs./and/> SEPERATION-INDIVIDUATION PHASE )
- BEBEKTE:
BOŞLUK DUYUSU ile/ve/||/<> YÜKSEKLİK
- BEBEKTE) EK GIDADA:
PİRİNÇ değil/yerine İRMİK / YULAF
- beberuhi ile Beberuhi
( Sevimsiz, budala. İLE Karagöz oyunundaki cüce. )
- BEÇ[Macarca < BÉCS] TAVUĞU ile DAĞ TAVUĞU ile ORMAN TAVUĞU ile SUDAN TAVUĞU
( ile ... ile ... ile ... )
( Anavatanı, Afrika'dır. Boyları, 40 – 71 cm. ve ağırlıkları 700 - 1600 gram arasında değişir. İLE ... İLE ... İLE ... )
( Osmanlılar döneminde, Viyana'dan getirildiğinden dolayı Viyana tavuğu anlamına gelen "Beç Tavuğu" denilmiştir. "Beç", Osmanlı Türkçesi'nde, Viyana'nın adı olup Türkçe'ye, Macarca Bécs adından geçmiştir. İLE ... İLE ... İLE ... )
( NUMIDA MELEAGRIS cum ... cum ... cum ... )
- BECÂ'[Ar.] ile BECÂ[Ar.]
( Geniş, bol. | Geyik, karaca. İLE Yerinde, uygun. )
- BECAUSE :/yerine ÇÜNKÜ
- BECÂYİŞ[Ar.] ile TAKAS[Ar.]
( Karşılıklı yer değiştirme. İLE Değişim. | İki ülke arasında yapılan alışverişin, karşılıklı olarak malla ödenmesi. )
- BEÇÇE/BEÇE[Fars.] ile ENİK, ENCİK ile CERV[Ar.]
( İnsan ya da hayvan yavrusuna verilen genel ad. İLE Kedi, köpek gibi çok memeli hayvanların yavrusu. | [Ar. ENÎK] Güzel, sevimli, şirin şey. İLE Yırtıcı hayvan yavrusu. )
- BEÇENEK ile BEÇENEK
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Rum ülkesi yakınında yaşayan bir Türk kavmi. İLE Oğuzların bir kolu. )
- BECEREMEDİM" ile/değil/yerine/>< OLMADI
- BECEREMİYORUM değil/yerine YÜZ VERME!
- BECERİ:
SÖYLEMEK değil/yerine DİNLEMEK
( Dinlemeyenler, öğrenemezler.
Öğrenemeyenler, bilemezler.
Bilemeyenler, olamazlar. )
- BECERİ ile/ve BAŞARI
( Başarının tek şartı sadece samimi ve ciddi istektir. )
( Gereksiz olana gösterilen sürekli ve kararlı direnç, başarının sırrıdır. )
( Başarıncaya kadar denemeye devam edin! )
( Başarı, ancak yorulmaksızın doğru çabaları göstererek kazanılır. )
( Alçakgönüllü yaşama biçimi olanlar, başarıya ulaşır. )
( Başarıyı en kötü biçimde kullanmak, onunla övünmektir. )
( Kişi, başarı için gerekli olan özelliklere yeterli ölçüde sahiptir. )
( Memnuniyet verici sınırlama. Başarı. )
( Anımsanması gerekeni anımsamak, başarının sırrıdır. )
( SKILL/ABILITY vs./and SUCCESS
Earnestness is the only condition of success.
Steady resistance against the unnecessary is the secret of success. )
- BECERİ ile/değil "BİLEK KIVRAKLIĞI"
( CİLASUN: Yiğit, eli çabuk, becerikli. )
- BECERİ ile/değil "OLANAK/LAR"
( [not] SKILL vs./but "CONDITION/S" )
- BECERİ ile/ve/||/<> TÂLİ(H)
( Kişide, ikisinin de bulunması gerek. )
- BECERİKSİZ/LİK ile/değil TİTİZ/LİK
( [not] CLUMSINESS/INCOMPETENCE vs./but FASTIDIOUSNESS/FUSSINESS )
- BECERMEK ile SAĞLAMAK
- BEÇİN = MAYMUN
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
- BECİT ile BECİDD[Fars.]
( Gerekli/lüzumlu. | Acele/ivedi. İLE Ciddi, gerçek. | Cidden, gerçekten. )
- BEÇKÜM = SOFA
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
- BECOME :/yerine OLMAK
- BED :/yerine YATAK
- BEDÂ'[Ar.] ile NESH[Ar.]
- BEDÂN[Ar.] ile BED'AN[Ar.]
( Fenâlar, yaramazlar, çirkinler. | Onunla. İLE Başlangıçta, ilk önce. )
- BEDAVA[Fars. < YEL] değil/yerine/= ÜCRETSİZ/EDERSİZ/CABA
( MÜFT yerine ... )
( MECCÂNEN yerine BİLÂ-BEDEL )
- BEDAVAYA GETİRMEYE ÇALIŞMAK ile/değil PARASIZLIK(TAN)
- BEDÂVET ile/değil/yerine/>< HADÂRET
- BEDBAHT[Fars.] >< BAHTİYÂR[Fars.]
( Mutsuz. >< Mutlu. )
- BED-BAHT değil/yerine/= MUTSUZ
- BEDBAHT[Fars.] değil/yerine/= MUTSUZ
- BEDBAHTLIK değil/yerine/= MUTSUZLUK
- BEDDÂL[Ar.] değil/yerine/= BAKKAL
- BEDDUA[Ar.] değil/yerine/= KARGIŞ
- BEDEL (ÖDEMEK) ile/ve/<>/değil/yerine KEFÂLET (ÖDEMEK)
- BEDEL ile EDER(/FİYAT)
- BEDEL ile KARŞILIK
( Olumsuz(lar)da. Ödenir. İLE Olumlu(lar)da. Sağlanır/Bulunur. )
( PRICE vs. EQUIVALENT )
( ... ile ALOFA )
- BEDEL değil/yerine/= ÖDEŞ
- BEDEL ile ZEKÂT
- BEDEL-İ FERÂĞ ile/||/<> BEDEL-İ MİSL ile/||/<> BEDEL-İ MÜSEMMÂ ile/||/<> TAKDÎR-İ BEDEL ile/||/<> MUBÂDİL
( Mîrî arazi ve çifte kiralı [icareteynli] vakıf taşınmazlarının tasarruf haklarının devredilmesi karşılığı alınan para. İLE/||/<> Arazi hukukunda tasarruf hakkı karşılığı emsaline uygun ödenen para. İLE/||/<> Akitte tayin olunan bedel. İLE/||/<> Bir gayrimenkul malın emsaline göre bedelini takdir etme . İLE/||/<> Başkasının yerine getirilmiş, bir şeye bedel tutulmuş. )
- BEDELİ/HARCAMAYI:
KABUL ETMEK ile/ve/<> GÖZDEN ÇIKARMAK
- BEDELMİSİL değil/yerine/= DENK ÖDEŞ
- BEDELSİZ İTHALAT değil/yerine/= ÖDEŞSİZ DIŞALIM
- BEDEN TERBİYESİ değil/yerine/= YİN EĞİTİMİ
- BEDEN[Ar.] ile BED'EN/BED'AN[Ar.]
( Gözde, nesne, ten. İLE Başlangıçta, ilk önce. )
- BEDEN[Ar.] ile CESED[Ar.]
- BEDEN[Ar.] değil/yerine/= GÖVDE
- BEDEN/VÜCUT[Ar.] değil/yerine/= YİN/ETYİN
- BEDENDE (OLMAK) ile/ve/değil BEDENDEN (OLMAMAK)
- BEDENE[Ar.] ile HEDY[Ar.]
- BEDEVÎ[Ar.] ile Bedevî[Ar.]
( Göçebe. | Çölde yaşayan. [BEDÂVET: Bedevîlik, göçebelik.] İLE Seyyit Ahmed-ül-Bedevî tarafından kurulan tarikat. )
- BEDEVÎ ile/değil/yerine/>< MEDENÎ
- BEDÎHE[Ar.] ile NAZAR[Ar.]
- BEDÎHE[Ar.] ile/ve/değil/yerine/||/<>/> REVİYYE[Ar.]
( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Bir konuda uzun uzun düşünmek. )
( İlk aşama. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Son aşama. )
- BEDÎHÎ:
TANIMLANABİLİR YAPIDA OLMAYAN ile/ve DELİL GETİRİLEBİLİR YAPIDA OLMAYAN
- BEDİHÎ ile NAZARÎ
( Apaçık, zorunlu/zarûrî. İLE Kuramsal/teorik. )
- BEDÎHİ/YAT[Ar.] ile/ve/||/<> BEDÎ'İ/YAT[Ar.]
( Apaçık olan. İLE/VE/||/<> Görkey/li. | Güzel, güzellik. Güzellik ölçülerine uyan, gözü gönlü okşayan, beğenilen. | Güzel sanatlar, sanat felsefesi. )
- BEDÎHİYAT ile/ve NAZARİYAT
( Apaçık olan. İLE/VE Kuramsal olan. )
( Bedîhiyatta gaflet olur, nazariyatta hata olur. )
- BEDİZ/BURXAN ile BEDİZLİG
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Put. İLE Süslü. )
- BEDR[Ar.] ile Bedr[Ar.]
( Ayın ondördüncü gecesi, dolunay. İLE Hz. Muhammed'in dinsizlerle çarpıştığı Mekke ile Medîne arasında bir yer. Bedir Gazâsı. )
- BED-RÂM[Fars.] ile BED-RÂN[Fars.]
( Sert başlı at. | Sürekli/dâima. | Hoş, lâtif, yakışıklı, süslü. İLE İşleri kötü yöneten. | Çapkın. [kadın] | Orospu. )
- BEDRE[Ar.] ile BEDRİ[Ar.]
( Kuzu, oğlak derisi. | İçi altın dolu kese. İLE İçi altın dolu kese. )
- BEDR-İ BÜLEND ile BEDR-İ KÂMİL ile BEDR-İ MÜNÎR
( Ayın ondördü. İLE Ayın öndördüncü gecesi. İLE Parlak dolunay. )
( BEDR: Dolunay, ayın ondördüncü gecesi. )
- BEDR-İ KEMÂL[Ar.] ile BEDR-İ KÂMİL[Ar.]
( Bir yazı çeşidi/tarzı. İLE Ayın ondördüncü gecesi. )
- BEDROOM :/yerine YATAK ODASI
- BEDÜK = BÜYÜK
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
- BEDV[Ar.] ile ZUHÛR[Ar.]
- BEER YASASI
( Işının, madde tarafından soğurulması ile ilgili temel bir eşitlik. [A=abc; a=soğurganlık, b=hücre kalınlığı, c=derişim] )
- BEER :/yerine BİRA
- BEFORE [...] vs. AFTER [...]
- BEFORE vs. LATER
- (not BEFORE YESTERDAY) THE DAY BEFORE YESTERDAY
- BEFORE :/yerine ÖNCE
- BEGÂYET[Fars. BE + Ar. GÂYET] değil/yerine/= SON DERECE
- BEG/BEY ile/||/<> BEGEÇ/BEKEÇ
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
( Bey. | Koca. İLE/||/<> Sultan/hükümdar. )
- BEĞEN ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< SARIL
( Facebook'ta. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< www.Good4Trust.org 'da. )
- BEĞENİ ile ÇEKEMEMEZLİK
- BEĞENİ ile HOŞLANMAK
- BEĞENİ ile/ve/<> İÇERİK
( LIKING vs./and/<> CONTENT )
- BEĞENİ ile SAĞBEĞENİ
( ... İLE Güzeli, çirkinden ayırt edebilme yetisinin en yükseği. )
- BEĞENİ ile/ve/<> TERBİYE
( LIKING vs./and/<> BRINGING UP )
- BEĞENİ ile UMURSAMAZLIK
( UMÛR[Ar.< EMR]: İşler, hususlar, maddeler, şeyler. | Önem verme, aldırma, üzerinde durma, iş sayma/edinme. )
- BEĞENİLMEK ve/||/<>/>/< KABUL EDİLMEK
- BEĞENİP BEĞENMEMEK değil/yerine BECERİP BECERMEMEK
( Yapılması gerekenlerin ya da düşünülmesi gerekenlerin, beğenilip beğenilmemesi değil becerip becerememek ya da ne kadar becerebildiğindir öncelikli(önemli) olan. )
- BEĞENMEK ile/ve/<> BENİMSEMEK
( TO LIKE vs./and/<> TO MAKE ONE'S OWN )
- BEĞENMEK ile/ve/<> SEVMEK
( TO LIKE vs./and/<> TO LOVE )
- BEĞENMEME:
HER KOŞULDA ile HİÇBİR KOŞULDA
- BEĞENMEMEK ile GÖZÜ TUTMAMAK
- BEGIN :/yerine BAŞLAMAK
- BEGIN(ING) vs. START(ING) vs. PRELUDE
- BEGINNING vs. BEFORE
- BEGINNING vs. ORIGIN
- BEGINNING vs. PROCESS
- BEGINNING :/yerine BAŞLANGIÇ
- BEGONVİL[< MICHEL BÉGON - 1690] ile/değil BUGENVİL[< LOUIS ANTOINE DE BOUGAINVILLE][Brezilya-1768]/CEMİLE[Kıbrıs'ta]
( ile/değil
)
( İlgili yazıyı okumak için burayı tıklayınız... )
- BEGONYA[Fr. < Michel Bégon] ile PAŞAÇADIRI
( Renkli çiçekleri olan, pek çok çeşidi olan, sıcak ülke bitkisi. İLE Begonyagillerden, yürek biçimindeki yapraklarının altı kırmızımtırak, üstü koyu yeşil, gövdesi sürünücü ve etli bir süs bitkisi. )
( BEGONIA cum BEGONIA FEASTI )
- BEHAİM[Ar.] ile/ve EN'AM
( İnsan dışındaki tüm hareket edebilen canlılar. İLE/VE Yararı olan hayvanlar. [At, deve, sığır, koyun vs.] )
- BEHAVE TOGETHER vs. BEING TOGETHER
- (not BEHAVE WITH) BEHAVE TOWARDS
- BEHAVIOR :/yerine DAVRANIŞ
- BEHAVIORISM değil/yerine/= DAVRANIŞÇILIK
- BEHAVIOUR vs. ATTITUDE
- BEHAVIOUR vs./and STABLE BEHAVIOUR
- BEHCET[Ar.] ile HÜSN[Ar.]
- BEHDEL = JİNEKOMASTİ
( Erilin memelerinin büyük olması. )
- BE-HEME[Fars.]-HÂL[Ar.] değil/yerine/= MUTLAKA, ELBETTE
( MUTLAKA, ELBETTE )
- [Ar.] BEHÎM ile BEHÎME
( Düz siyah şey, alacasız hayvan. İLE ... )
- BEHİMÎ ile/değil/yerine/>< MEDENÎ
- BEHIND :/yerine ARKASINDA
- BEHİŞT ile CENNET, UÇMAK
- BEHİYE[< BEHÂ]:
GÜZEL
- [Ar.] BEHKEN ile BEHKENE/BEHKELE ile BEHNEKE
( Güzel ve gösterişli genç eril. İLE Nârin, ince ve güzel gövdeli dişil. İLE Şişmanca ve gövdesi güzel dişil. )
- BEHL[Ar.] ile LA'N[Ar.]
- BEHMEN[Fars.] ile Behmen[Fars.]
( Zekî, anlayışlı. | Tedbirli. | Turpa benzeyen ve "kavza kökü" denilen bir ot. İLE İran hükümdarlarından İsfendiyâr'ın oğlu Erdşîr'in lâkabı. )
- BEHREC
( Eksik ya da ayarı bozuk para. )
- BEHREME[Ar.] ile BEHREME[Ar.]
( Çiçeğin göz alıcı güzelliği ve parlaklığı. | Hindlilerin ibâdeti. | Saç ve sakalı kına ile boyama. İLE Burgu. )
- BEHRE-YÂB ile HİSSE VE NASÎBİ OLAN
- BEHV/BEHVE[Ar.] ile BEHV[Ar.]
( Misafir odası. | Yer altında hayvan ağılı. | Geniş meydan, yer. | Göğsün içi, boğazdan mideye kadar olan aralık. | Rahim ile mahrecinin/çıkışının arası. İLE Köşk. | Sofa. | Salon. | Cumba. | Çardak. )
- BEING vs. BEING SOMETHING
- BEING EMBEDED vs. BEING TRUE/REAL
- BEING IN THE STATE OF vs. OBLIGATION
( biing in dı steyt of vit obligeyşın )
- BEING vs. MAKING
- BEING :/yerine VARLIK
- BEING vs. ...ING/["GERUNDS"]
- BEİS[Ar. < BE'S]["BEYİS" değil!]/MAHZUR[Ar.] değil/yerine/= SAKINCA/DOKUNCA
- BEJ[Fr. < BEIGE] = SARIYA ÇALAN KAHVERENGİ
- BEK ile BEK[İng. < BACK] ile BEK[Fr. < BEC]
( Sert, katı. | Sağlam. İLE Savunma oyuncusu. İLE Hava gazı lambasının ucu. )
- BEKÂ
( DEVAM, SEBAT | ÖLÜMSÜZLÜK )
- BEKÂ BULMAK değil/yerine/= KALICILAŞMAK/KALICI OLMAK
- BEKÂ ile/ve/||/<> EBEDİYET ile/ve/||/<> HALİDİYET
( Sonun/sonunun olmaması. İLE/VE/||/<> Öncesi ve sonrasında fark olmama. İLE/VE/||/<> Önünün olup sonunun olmaması. )
- BEKÂ ile/ve FENÂ
- BEKÂ[Ar.] ile HULÛD[Ar.]
- BEKÂ değil/yerine/= KALIM/KALICILIK
- BEKÂ ve/||/<>/>/< VEFÂ
- BEKÂR ile/ve/||/<>/> BAKAR
- BEKAR[Fr. < BÉCARRE] ile BEKÂR[Ar.] ile BÎ-KÂR[Fars.]
( Diyez'li ya da bemol'lü bir sesin eski durumuna getirilmesini gösteren nota imi. İLE Evlenmemiş/evli olmayan kişi. İLE İşsiz, güçsüz.["BEKÂR" değil BÎ-KÂR'lar evi] )
- BEKÂR[Azr.]/Bİ-KÂR[Fars.] = İŞSİZ GÜÇSÜZ[Tr.]
- BEKÂR ile/değil MÜCERRED
- BEKÂRA, "KARI/KOCA" BOŞAMAK KOLAY GELİR ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DAVULUN SESİ, UZAKTAN HOŞ GELİR
- BEKÂRET ile/ve/değil VAJİNUSMUS
- BEKAS[Fr. < BÉCASSE] değil/yerine/= ÇULLUK
( Çullukgillerden, Avrupa, Asya ve Kuzey Afrika'da yaşayan, 32 cm. uzunluğunda, tüyleri kahverengi ve kül rengi, göçebe, uzun gagalı bir kuş. )
( SCOLOPAX RUSTICOLA )
- BEKÇİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BAHÇIVAN[Fars. < BAĞÇEVAN] OLMAK
- BEKÇİ ile ASES ile ASESBAŞI
( Bir şeyi ya da bir yeri bekleyip korumakla görevli kişi. İLE Gece bekçisi. | Osmanlı döneminde, Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılmasından önceki güvenlik görevlisi. İLE Yeniçeri Ocağındaki askerî görevinin yanı sıra, başkentin düzenini korumakla da yükümlü olan yirmi sekizinci ortanın çorbacıbaşısı. )
- BEKÇİ ile BEN-VÂN
( ... İLE Tarla/harman/ekin bekçisi. )
- BEKÇİ ile DİZDAR[Fars.]
( ... İLE Kale bekçisi. )
- BEKÇİ ile/ve/||/<>/< GÖZETİCİ ile/ve/||/<>/< KURTARICI (OLMAK/OLMAMAK)
- BEKÇİ ile KİZİR
( ... İLE Köy bekçisi/kâhyası. )
- BEKÇİ ile/||/<>/< PAZVANT
( ... İLE/||/<> Rumeli'de gece bekçilerine verilen ad. )
- BEKÇİ ile/ve/<> POLİS
( ... İLE/VE/<> Şehir. [Şehirleşmiş yaşamı, şehirde yaşama kurallarını takip eden.] )
( )
( Silah kullanabilir, kimlik sorabilir, parmak izi ve fotoğraf alabilir. İLE/VE/||/<>
Polisin yetkisinin olup da bekçilerin olmadığı durumlar...
* Önleme arama
* Denetim yapma
* İstihbarat toplama, iletişimin tespiti, teknik araçla izleme
* Suça el koyma
* İfade alma
* Olay yeri inceleme
* Adlî arama ve el koyma
* Gözaltına alma
* Kişilerin ikametgah ve ev adreslerinden ayrılmamalarını isteme
* Teşhis yaptırma
* Yer gösterme yaptırma )
( ... ile/ve/<> ÂCÂN )
- BEKÇİ ile/ve/değil/||/<> TÜRBEDAR
- BEKLEME:
GEVŞEK ile/ve/||/<> SIKI ile/ve/||/<> SAF
- BEKLEMEDİĞİMİZ KİŞİDEN ile/>< BEKLEDİĞİMİZ KİŞİDEN
:GELDİĞİNDE/GELİRSE
( "Olumsuz" olarak "değerlendirilir/yorumlanır". İLE/>< Olumludur. )
- BEKLEMEK" ile/ve İSTEMEK
- BEKLEMEK ile İSTEMEK
( TO WAIT vs. REQUEST )
- BEKLEMEK ile NÖBET
- BEKLEMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ÖNGÖRMEK
- BEKLEMEK ve/> SORGULAMA
- BEKLEMEK ve/= TERBİYE
- BEKLEMEK ve/= TERBİYE
( TO WAIT and/= TRAINING )
- BEKLEMEK ve/> YORGUNLUK
- BEKLENİLEN ile/ve/değil/yerine SONUÇ
- BEKLENMEDİK ... ile HİÇ BEKLENMEDİK ...
- BEKLENMEDİK ile/ve/<> SIRADIŞI
- BEKLENMEYEN SINAV AÇMAZI ile KESTİRİM AÇMAZI
- BEKLENTİ İÇİNDE OLMAK ile/değil/yerine İSTEDİĞİN ŞEY İÇİN GEREKENİ YAPMAK
- BEKLENTİ İÇİNDE OLMAK ile/yerine PLANLAMA YAPMAK
( TO BE IN EXPECTATION vs. TO PLAN
TO PLAN instead of TO BE IN EXPECTATION )
- BEKLENTİ İÇİNDE SORMAK ile/değil/yerine ANLAMAK ÜZERE SORMAK
( Doğru biçimde anlamak için -inceleyin, araştırın. )
( Anlamak için öteki kişilere güvenmek, iyileşmek için doktorlara güvenmeye benzer. Onlardan, sadece var oldukları ve doğru oldukları zaman yararlanabiliriz. Yok olmuşlarsa ya da yanlışlarsa şanssızız demektir. Fakat bunun yerine, eğer tüm yaşamı, bildiklerimizi nasıl anlayacağımızı öğrenmeye harcarsak, içsel olarak kendini bilme sürekli bizimle birlikte olur, yanlış olduğu zaman ise hemen hemen her zaman işe yarayana kadar onu değiştirebiliriz. )
- BEKLENTİ SIRALAMASI:
"YÖNETİCİLERE GÖRE" ile/değil/yerine/>/>< ÇALIŞANLARA GÖRE
( )
- [ne yazık ki]
BEKLENTİ ile/ve/değil/yerine/> ANLAMDAN/DEĞERDEN UZAK DÜŞMEK
- BEKLENTİ ile/yerine ARAYIŞ
( Beklenti içinde olmamak esastır. )
( Anılardan ve beklentilerden doğan tahminler ve plânlarla avunmamalı. )
( EXPECTATION vs. SEEKING
SEEKING instead of EXPECTATION
Must not indulge in forecasts and plans, born of memory and anticipation. )
- BEKLENTİ ile/ve/<> BASKI
- BEKLENTİ ile/ve/=/||/<>/>/< BATKI/HÜSRAN
( EXPECTATION, ANTICIPATION and/>/= DISAPPOINTMENT )
- BEKLENTİ ile/yerine BEKLEMEK
( Beklenti içinde olmamak esastır. )
( EXPECTATION vs. TO WAIT
TO WAIT instead of EXPECTATION )
- BEKLENTİ yerine BİLİNÇ
( CONSCIOUSNESS instead of EXPECTATION, ANTICIPATION )
- BEKLENTİ ile/ve ÇIKAR
( EXPECTATION, ANTICIPATION vs./and PROFIT )
- BEKLENTİ yerine DAYANÇ/SABIR
( PATIENCE/FORBEARANCE instead of EXPECTATION, ANTICIPATION )
- BEKLENTİ ile/ve/||/<>/> DAYATMA
( Aralarında çok ince bir çizgi ya da geçiş vardır. )
- BEKLENTİ ile/ve/=/||/<>/>/< DERT
- BEKLENTİ değil/yerine/>< EYLEM
- BEKLENTİ ile/ve/<>/< EZBER / KALIP / KABUL
- BEKLENTİ ile/değil/yerine GÜVEN
( Beklenti içinde olmayın! )
( Beklentide olmamak en iyisidir. Göstereceğiniz tepkiler bunu tayin edecektir. )
( Anıları ve beklentileri terk edin! )
( Yapmanız gereken, tüm anıları ve beklentileri terk etmektir. )
( Beklenti bizi güvensiz kılar. )
( Beklemekle elde edeceğiniz yalnızca daha da beklemektir. )
( Amacınızın herhangi bir beklenti taşımayan salt iyi niyet olduğundan emin olun önce. )
( Elinizde var olandan eminseniz, sonsal olana asla ulaşamazsınız. )
( Kişi, esnek, içten ve beklentisiz olmalıdır ki verdiğinden çok almayı ummasın. )
( Herhangi bir şey gözönünde bulundurulduğu sürece ondan yararlanılmıyor demektir. )
( Bellek ve beklenti olmadıkça zaman da yoktur. )
( Don't anticipate. )
( [not] EXPECTATION, ANTICIPATION vs./but CONFIDENCE
CONFIDENCE instead of EXPECTATION, ANTICIPATION
Not to anticipate is best. The way you respond is decisive.
Abandon memories and expectations.
All you have to do is to abandon all memories and expectations.
Anticipation makes you insecure.
All you get by waiting is more waiting.
If you are sure of the immediate, you will never reach the ultimate. )
- BEKLENTİ ile/ve/yerine/değil HAYAL
( [not] EXPECTATION, ANTICIPATION vs./and/but DREAM
DREAM instead of EXPECTATION, ANTICIPATION )
- BEKLENTİ ile/ve HEDEF
( EXPECTATION, ANTICIPATION vs./and TARGET )
- BEKLENTİ ile/ve/değil/yerine HEYECAN
- BEKLENTİ değil/yerine HİZMET
- BEKLENTİ değil KENDİNDEN KAÇIŞ
( Merkezden uzaklaşmak. )
- BEKLENTİ ile/yerine ÖNGÖRÜ
( FORESIGHT instead of EXPECTATION, ANTICIPATION )
- BEKLENTİ ile/değil/yerine ÜMİT/UMUT
( Ümidiniz, zihninizde sessiz ve gönlünüzde sakin kalmakta yatar. )
( Düşük tut! İLE/DEĞİL/YERİNE Yüksek tut! )
( [not] EXPECTATION vs./but HOPE
HOPE instead of EXPECTATION )
- BEKLENTİ ile/ve/<>/değil YÜKSEK EŞİK
( [not] EXPECTATION, ANTICIPATION vs./and/<>/but HIGH EDGE )
- BEKLENTİ(DE OLMAK) değil/yerine/>< KABUL (ETMEK)
( Hiçbir şey için! DEĞİL/YERİNE/>< Her şeyi. )
( Expect(ation) (for) nothing but accept(ion) (for) everything! )
( not EXPECTATION but/>< ACCEPTION
ACCEPTION instead of EXPECTATION )
- BEKLENTİDE OLMA(MA)K ile/ve/değil/yerine/>< "RAHATLIK"
- BEKLENTİDE/İSTEKTE:
YENİ/Sİ ile/ve/<> DAHA FAZLASI/ÇOK
- BEKLENTİYE YANIT ARAMAK ile/yerine (SADECE ANLAMAK İÇİN/ÜZERE) SORU SORMAK
( Yeter ki, soru sormasını bil! Taşlar bile seninle konuşur. )
( TO SEARCH FOR EXPECTATION vs. TO ASK [JUST TO UNDERSTAND]
TO ASK [JUST TO UNDERSTAND] instead of TO SEARCH FOR EXPECTATION )
- BEKLENTİYİ YÖNETMEYE ODAKLANMAK ile/ve/değil/yerine/||/<> ÇÖZÜM ÜRETMEYE ÇABALAMAK
- BEKLETME ile YADSIMA
- Bekletmeden KONUŞ!!!
- BEKLETMEK ile GECİKTİRMEK
- BEKMES[Oğuz] = PEKMEZ
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
- BEKTÂŞÎ SOFRASI =/<> GAZİ(ATATÜRK) SOFRASI
- BEL BEL / MEL MEL (BAKMAK)
- BEL (EVLÂDI) değil/yerine YOL (EVLÂDI)
- BEL EVLÂDI ile/ve/<> YOL EVLÂDI ile/ve/<> NEFES EVLÂDI
- BEL ile/ve/<> BASEN ile/ve/<> KALÇA
( Göğüs ile karın arasında daralmış bölüm. İLE/VE/<> Omurganın, bel ile kalça arasındaki bölümü. İLE/VE/<> Bacakla böğür arasındaki, iki yana doğru çıkıntılı bölümü. )
- BEL[Ar.] ile BEL[Ar.]
( Belki. İLE Ökçe. )
- BEL ile BEL ile BEL ile BEL
( İm, işaret. İLE İnsan gövdesinde, göğüs ile karın arasında, daralmış bölüm. | Bu bölümün, sırtın altına denk gelen bölgesi. | Hayvanlarda, omuz başı ile sağrı arası. | Dağ sırtlarında, geçit veren çukur yer. | Atmık, meni. | Geminin orta bölümü. İLE Toprağı kazmaya ya da kirizma yapmaya yarayan, uzun saplı, ayakla basılacak yeri tahta, ucu sivri kürek ya da çatal biçiminde bir tarım aracı. İLE Ses şiddetiyle ilgili birim.[< Graham Bell] | İletişim teknolojisinde iki farklı güç ya da şiddet değerini ya da bir gücün, bir referans güce oranını karşılaştırmak için kullanılan bir logaritmik birim. İki güç değeri P1 ve P2 ise aralarındaki fark, N = log10[p2 / p1] kadardır. Simgesi: B, b )
- BEL[Azr.] = KÜREK[Tr.]
- BELÂ
( GAM, KEDER, MUSÎBET, ÂFER, CEZÂ, GAYET ZOR İŞ, BÜYÜK GAİLE | EVET, HAYHAY, PEKÎ )
- BELÂ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< AŞK
( Bin. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Bir. )
- BELÂ[Ar.] ile BELÂ[Ar.]
( Evet, hayhay, peki. İLE Gam, keder, musîbet, âfet, cezâ, gayet zor iş, büyük uğraş. )
- BELÂ ile BELÂ-Yİ MÜBREM
( ... İLE Kaçınılmaz belâ. )
- BELÂ[Ar.] ile NE'AM[Ar.]
- BELÂ'[Ar.] ile NİKME[Ar.]
- BELÂBİL[Ar. < BELBÂL] ile BELÂBİL[Ar. < BÜLBÜL]
( Vesveseler, telâşlar, tasalar, kuruntular. İLE Bülbüller. )
- BELÂ'DA:
ŞERİAT ile TARİKAT ile HAKİKAT ile MÂRİFET
( Sabreder. İLE Rızâ gösterir, şükr eder. İLE Nedenini araştırır, ilmini yapar. İLE Hizmet eder. )
- BELÂDE/BELÂD[Ar.] ile BELÂDET[Ar.]/ABRUTISSEMENT, APATHIE[Fr.]
( Kötü kişi, günahkâr, müzevir. | Fenâ şey. İLE İzansızlık, akılsızlık, sersemlik, budalalık. )
- BELÂDET
( İZANSIZLIK, AKILSIZLIK, SERSEMLİK, BUDALALIK )
- BELÂGAT ile/ve/||/<> BEDÂHET
( İyi konuşma, sözle inandırma yeteneği. | Söz sanatlarını inceleyen bilgi dalı. Retorik. | Konuya tüm yönleriyle kavrayarak, hiçbir yanlış ve eksik anlamaya yer bırakmayan, yorum gerektirmeyen, yapmacıklıktan uzak, düzgün anlatma sanatı. | Bir şeyde, gizli olan derin anlam. İLE/VE/||/<> Apaçık olma durumu. | Bir konuda, hazırlıksız konuşabilme yeteneği. )
- BELAGAT/RETORİK değil/yerine/= SÖZDEM
- BELÂGAT'TA:
BEYÂN[Ar.] ve/||/<> BEDÎ ve/||/<> MAÂNİ
( Birbirinden açık, değişik ifâde yollarını öğreten bölümü. VE/||/<> Sözü sanatlarla güzelleştirmeyi öğreten bölümü. VE/||/<> Dilin tümce yapısındaki incelikleri ve tümcenin konuya uygun kullanım yollarını öğreten bölümü. )
- BELÂ'YA SABIR ile/ve/değil/yerine NİMET'LERE SABIR
( Anlamadığımız herşey başımıza belâ. )
- BELDE[Ar. çoğ. BİLÂD, BÜLDÂN] ile BELED[Ar.]
( Şehir, kasaba, memleket. İLE Şehir, memleket. )
- BELDE değil/yerine/= İLÇİK
- FIKRA/ESPRİ:
BELDEN AŞAĞI ile/değil/||/<>/= DİZ ÜSTÜ
- BELDİR = DORUK
[< Divân-ü Lugât-it-Türk]
- BELEDİYE OTOBÜSLERİ ile ÖZEL HALK OTOBÜSLERİ
- BELEDİYE ile/||/<> İHTİSAB ile/||/<> ŞEHR EMİNİ
( ... İLE/||/<> Osmanlı döneminde belediyenin işlevini yerine getiren yönetim birimi. İLE/||/<> Belediye başkanı. )
- BELEDİYE[Ar.] değil/yerine/= URAY
- BELEK ile BELEK/BÖLEK ile BELEK ile BELEK/BELİK ile BELEK ile BELEK ile BELEK
ile/değil
BELLEK
( Çocuk bezi. | Kundak. | Beşiğe konulan yatak. İLE Armağan. | Düğün armağanı, çeyiz. | Kumaş, yazma. İLE Korku, korkak. İLE Alacalı, karışık renkli. İLE Üzerinden yol geçen tepe. İLE Saç örgüsü. İLE Antalya'nın bir ilçesi. İLE/DEĞİL Yaşantıları, öğrenilen konuları, bunların geçmişle ilişkisini, bilinçli olarak anlıkta saklama olanağı/gücü, hafıza. | Bir bilgisayarda, programı değişmeyen verileri, yapılacak iş için gerekli olan ara sonuçları toplayan bölüm. )
- BELEŞÇİ ile/ve/değil PARASIZ
- BELEŞ/Çİ/LİK ile/ve/<> OTLAKÇI/LIK
- BELGE ile/ve/||/<> BİLGİ
- BELGE ile/ve KAYIT
- BELGİ ile/ve/<> BELGİN
( Bir şeyi, benzerlerinden ayıran özellik. | Duyuş, düşünüş ve inanıştaki ayırıcı özellik. İLE Tam ve kesin olarak belirlenmiş olan. )
( ŞİAR/ALÂMET/NİŞAN ile/ve/<> SARİH )
- BELGİT/SENET ÇEŞİTLERİ'NDE:
ADİ ile RESMİ ile RE'SEN DÜZENLENMİŞ/TANZİM EDİLMİŞ ile TASDİKLİ ile HATIR ile KIYMETLİ ile TİCÂRÎ ile EMTİA
- BELGÜ
( AYET )
- BELÎ
( BAŞ ÜSTÜNE, HAY HAY )
( EVET )
- BELİ[Fars.] ile BELİĞ
( Evet. İLE Belagati olan, belagatli. )
- BELİ ile/değil BERİ
( Evet.[Fars.] | Bele işaret eden. İLE Konuşanın önündeki iki uzaklıktan kendine daha yakın olanı belirten bir söz. | Bu uzaklıkta bulunan. | ...-den bu yana. )
- BELIEF vs. FAITH
- BELIEF :/yerine İNANÇ
- BELIEF vs./and SUBMISSION
( İNANÇ ile/ve TESLİMİYET )
- BELIEF vs./and STRUGGLE
- BELIEF/FAITH vs./and LIFE
- (not BELIEVE TO) BELIEVE IN
- BELIEVE :/yerine İNANMAK
- BELİĞ ile BELİK
( Belagati olan, belagatli. İLE Saç örgüsü. )
- BELİRGE/SENDROM[Fr. < Yun.] ile TRAVMA[Yun.]
( Özel bir bozukluğu belirleyen, birarada görülen, tanıyı kolaylaştıran bulgu ve belirtilerin tümü. İLE Bir doku ya da örgenin yapısını ya da biçimini bozan ve dıştan, mekanik bir etki sonucu oluşan yerel yara. )
( SYNDROME vs. TRAUMA )
- BELİRGİN ile/ve YAYGIN
( CLEAR vs./and COMMON )
- BELİRGİNLEŞTİRME ile/ve/||/<> AÇIĞA ÇIKARMA
- BELİRGİN/LİK ile KESİN/LİK
( CLARITY vs. CERTAINTY )
- BELİRGİN/LİK ile/ve SABİT/LİK
( CLARITY vs./and CONSTANCY )
- BELİRGİN/LİK ile/ve SÜREKLİ/LİK
( CLARITY vs./and CONTINUITY )
- BELİRLEME, OLUMSUZLAMADIR ile/değil/yerine OLUMSUZLAYARAK BELİRLEME
( ... İLE/DEĞİL/YERİNE Olumsuzlama, kendini de olumsuzlayabildiğinden dolayı. )
( SPINOZA ile HEGEL )
- BELİRLEME ile/ve/> BİRARADA TUTMAK
( TO DETERMINE vs./and/> TO KEEP TOGETHER )
- BELİRLEME ile/ve/>/<> DEĞİLLEME
( TO DETERMINE vs./and/>/<> NEGATION )
- BELİRLEME ile/ve İLİŞKİLER
( TO DETERMINE vs./and RELATIONS )
- BELİRLEME ile/ve SINIRLAMA
( DESIGNATION vs./and LIMITING )
- BELİRLEME ile/ve/>/<> SONSUZ DEĞİLLEME
( TO DETERMINE vs./and/>/<> INFINITE NEGATION )
- BELİRLEME ile TARİF
( DESIGNATION vs. DESCRIPTION )
- BELİRLEME ile TARİF
- BELİRLEME ile YADSIMA
( TO DETERMINE vs. TO DENY )
- BELİRLEMEK/BELİRLEYİCİ ile SONSAL SINIFLAMA / SONSALLIK / KATEGORİZASYON
( DESIGNATION vs. CATEGORIZE )
- BELİRLEMEK ile "AYARLAMAK"
( TO DETERMINE vs. "TO ARRANGE" )
- BELİRLEMEK ile/ve KARAR VERMEK
( TO DETERMINE vs./and TO DECIDE )
- BELİRLEMEK ile/ve NETLEŞTİRMEK
( TO DETERMINE vs./and TO CLEAR )
- BELİRLEMEK ile NİTELEMEK
( BELİRLEMEK: Nedene dayandırmak. )
( DESIGNATION vs. TO QUALIFY )
- BELİRLEMEK ile NİTELEMEK
- BELİRLENİM ile/ve DIŞTAN BELİRLENİM
( DETERMINATION vs./and EXTERNAL DETERMINATION )
- BELİRLENİM ile/ve/||/<> İLİŞKİSELLİK
- BELİRLENİM ile/değil İLKE
( ... İLE/DEĞİL Farkları birliğe getirici olan. )
( Birliğe getiren herşey ilkedir. )
( [not] DESIGNATION vs./but PRINCIPLE )
- BELİRLENİM ile/ve KABUL
( DETERMINATION vs./and TO ACCEPT )
- BELİRLENİM ile/ve ZORUNLULUK
( DETERMINATION vs./and OBLIGATION )
- BELİRLENİM ile/ve/||/<> ZORUNLULUK
- BELİRLENİMCİLİK/DETERMİNİZM ile/>< RASTLANTISALCILIK/İNDETERMİNİZM
( Tüm olayların önceden belirlenmiş neden-sonuç ilişkilerine bağlı olduğunu savunan görüş. İLE Olayların tamamen rastgele ya da öngörülemez olduğunu savunan görüş. )
- BELİRLENİMSİZ/LİK ile/ve OLANAKLI/LIK
- BELİRLE(N)ME, BELİRLENİM = DETERMINATION[İng.] = DÉTERMINATION[Fr.] = DAS BESTIMMEN[Alm.] = DETERMINAZIONE[İt.] = DETERMINACION[İsp.] = CONSTITUTIO, DEFINITIO, DETERMINATIO[Lat.] = HO HORISMOS, HE TAKSIS[Yun.] = VUCHA(T), MÂL[Ar.] = TAYÎN[Fars.] = BEPALING[Felm.]
- BELİRLE(N)ME ile/ve/||/<> ETKİLE(N)ME
- BELİRLENMİŞ/LİK ile/ve/değil BELİRGİN/LİK
- BELİRLENMİŞLİK ile KOŞULLANMIŞLIK
( DETERMINED vs. TO BECOME CONDITIONED )
- BELİRLENMİŞLİK ile/ve SEÇİLMİŞ/LİK
( DETERMINED vs./and SELECTED/NESS )
- BELİRLENMİŞLİK ile/ve/||/<> SONSUZLUĞUN OLANAKSIZLIĞI
- BELİRLEYİCİ (OLAN) ile/ve BELİRLEYECEK (OLAN)
- BELİRLEYİCİ ile/ve/<> BELİRGİNLEŞTİRİCİ
- BELİRLEYİCİ ile/ve/değil/<> ÖLÇÜT
- BELİRLEYİCİ ile/ve/||/<> ÖNCELİKLİ
- BELİRLEYİCİ/LİK ile/ve BAĞLAYICI/LIK
- BELİRLEYİCİ/LİK ile/ve/<> OYALAYICI/LIK
- BELİRLİ-BELİRSİZ ["belli belirsiz" değil!]
- BELİRLİ BİR ALANDA/KONUDA:
BİN KİTAP OKUMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>< (YETKİN) BİR KİTABI, BİN KEZ OKUMAK
- BELİRLİ (BİR) BELİRSİZ ile BELİRLİ-BELİRSİZ
- BELİRLİ) BİR MİKDAR ile BİR ÖLÇEK
- BELİRLİ BİR:
SÜREYLE ile/ve/||/<>/>/< SIRAYLA
- BELİRLİ BİR YERDELİK ile/ve/||/<>/> SIRALILIK
- BELİRLİ GEÇMİŞ ile/ve/<> BELİRSİZ GEÇMİŞ
( [Eylemin belirttiği kavramın, içinde bulunulan zamandan önce olup bittiğini]
Belirli ve kesinlikli bildiren kip. İLE/VE/<> Başkasından duyarak ya da belirsiz olarak bildiren kip. )
( -di'li geçmiş. İLE/VE/<> -miş'li geçmiş. )
- BELİRLİ HATA ile BELİRSİZ HATA
( Nedeni bilinen, sonuçlara ancak ve sadece tek bir yönde etki eden ve giderilebilen, sistematik hata ile eş anlamlı bir hata sınıfı. İLE Ölçme sırasında kaçınılmaz, küçük, kontrol edilemeyen değişkenlerin etkisinden kaynaklanan belirsizlikler. )
( SYSTEMATIC ERROR vs. RANDOM ERROR )
- BELİRLİ NEDENLER ile/ve/||/<>/> BELİRLİ KOŞULLAR ile/ve/||/<>/> BELİRLİ SONUÇLAR
( Geçmiş. İLE/VE/||/<>/> Şimdi. İLE/VE/||/<>/> Gelecek. )
- BELİRLİ NOKTALAR ile BAZI NOKTALAR
( "KNOWN POINTS" vs. "SOME POINTS" )
- BELİRLİ OLMA ile/ve/||/<> FİLİZ VERME
- BELİRLİ OLMAZ ile BİLİNMEZ
- BELİRLİ ile BAŞAT
- BELİRLİ ile BELİRGİN
- BELİRLİ/LİK ile/ve BAĞIMLI/LIK
( DETERMINEDNESS vs./and DEPENDENT/DEPENDENCE )
- BELİRLİ/LİK ile/ve BELKİLİ/LİK
( Olanaklı/lık. İLE/VE Olası/lık. )
- BELİRLİLİK ile/ve BİLİNEBİLİRLİK
( DETERMINEDNESS vs./and ABLE TO KNOW )
- BELİRLİ/LİK ile MUTLAK
( DETERMINED/NESS vs. ABSOLUTE )
- BELİRLİ/LİK ile/ve ZORUNLU/LUK
( DETERMINEDNESS vs./and OBLIGATION )
- BELİRME ile/ve/<> TAŞMA
- BELİRSİZ (OLAN) ÜMİT ile/ve/yerine BELİRLİ (OLAN) ÜMİT
( INDEFINITE HOPE vs./and DEFINITE HOPE
DEFINITE HOPE instead of INDEFINITE HOPE )
- BELİRSİZ SÖZ/MUĞLAK İFADE ile/değil/yerine KAVRAM
- BELİRSİZ BELİRLİ
- BELİRSİZ ile BELİRLİ (BİR) BELİRSİZ
- BELİRSİZ ile/ve/||/<> ÇEKİNGEN
- BELİRSİZ ile HERHANGİ
( INDEFINITE vs. ANY )
- BELİRSİZ ile KARIŞIK
( INDEFINITE vs. COMPLICATED )
- BELİRSİZ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ÖRTÜK
- BELİRSİZ ile/ve/||/<>/> SONSUZ ile/ve/||/<>/> TEK
( Tek aynada. İLE/VE/||/<>/> Karşılıklı aynanın arasında. İLE/VE/||/<>/> Birbirine bakan üç aynanın[üçgen içinde] ortasında. )
- BELİRSİZ ile/ve TANIMLANAMAZ OLAN
( INDEFINITE vs./and NOT POSSIBLE TO DEFINE )
- Belirsizliği giderecek kadar konuş, sonra SUS!!!
- BELİRSİZLİK /= TEHLİKE:
EN KÖTÜ ile/ve/||/<>/> EN İYİ ile/ve/||/<>/> EN OLASI
- BELİRSİZLİK/KARARSIZLIK ile/değil/yerine/>< "EN KÖTÜ KARAR/ZARAR"
( Alınacak/alınabilecek "en kötü karar" ya da "en büyük zarar" bile zihnin kaldıramayacağı/taşıyamayacağı belirsizlik ve kararsızlıktan çok daha iyidir. )
- BELİRSİZLİK SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI:
GÖNDERMELİ ile/ve/||/<> VURGULAMA ile/ve/||/<> ÇOK ANLAMLILIK
( FALLACY OF: EQUIVOCATION vs./and/||/<> ACCENT vs./and/||/<> AMPHIBOLY )
- BELİRSİZLİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ARA DURUMLAR
- BELİRSİZLİK ile/ve/||/<> ARADA KALMAK
- BELİRSİZLİK ile/ve/<> (")BAŞEDİLEMEZLİK(")
( Zihnin(/kişinin) başedemeyeceği tek olgu/durum. )
- BELİRSİZ/LİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> BELİRGİN/LİK
( Zihnin baş edemediği ve neredeyse her an tükenebileceği tek durum. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Zihnin ve sürecin rahatlayabildiği ve yaşayabildiği tek durum. )
- BELİRSİZ/LİK ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/< BÖLÜNMÜŞ/LÜK
- BELİRSİZLİK ile/ve/değil BULANIKLIK
- BELİRSİZLİK <>/>< BÜTÜNLÜK
( INDEFINITENESS <>/>< INTEGRITY )
- BELİRSİZ/LİK ile/ve/=/||/<> DEĞERSİZ/LİK
- BELİRSİZLİK ile/ve/değil/||/<>/< GERİLİM
- BELİRSİZLİK ile/ve/<> GİZEM
- BELİRSİZLİK ile/ve/||/<>/> KARARSIZLIK
- BELİRSİZLİK ile/ve/<> KARMAŞIKLIK
( Nesnesizlikten/kavramsızlıktan. İLE/VE/<> Yöntemsizlikten. )
- BELİRSİZ/LİK ile KEYFÎ/LİK
( INDEFINITE/NESS vs./and ARBITRARY/INESS )
- BELİRSİZLİK ile/ve/<> KUŞKU
- BELİRSİZ/LİK ile MUTLAK
( INDEFINITENESS vs. ABSOLUTE )
- BELİRSİZLİK ile/ve/||/<>/>/< OLANAKSIZLIK
- BELİRSİZ/LİK ile/ve/||/<> OLUMSUZ/LUK
( Zihnin, işleyebildiği tek durum/koşul belirginlik; rahat edemediği tek durum ise belirsizliktir. )
- BELİRSİZLİK ile RASTGELELİK
( INDEFINITENESS vs. RANDOM )
- BELİRSİZLİK ile/ve/değil/yerine/<> ÜMİT
- BELİRSİZLİK ile/ve/||/<> ÜMİTSİZLİK
( Dışarıda, bazı/çoğu şeyde olabilir. İLE/VE (FAKAT)/||/<> İçeride ve hiçbir "şey/durum" için olmamalıdır! )
- BELİRTEÇ ile GÖSTERGE
- BELİRTEN değil/yerine/= TAMLAYAN
- BELİRTİ ile/ve/||/<>/> İZ ile/ve/||/<>/> İZİN İZİ ile/ve/||/<>/> GÖSTEREN
- BELİRTİ ile ÖZELLİK
( SIGN vs. FEATURE )
- BELİRTİ ile/değil UZANTI
- BELİRTİ ile/ve/<> YANSIMA
- BELİRTİLER ile/ve/değil/yerine KÖKEN
( [not] SIGN/ALS vs./and/but ORIGIN
ORIGIN instead of SIGN/ALS )
- BELİRTİLERİ BASKILAMA ile/değil/yerine/>< İYİLEŞTİRME
- BELİRTİLİ
( DEFINITE )
- BELİRTKE ile BELİTKE
( Bir özlü sözle birlikte kullanılan im. | Soyut bir şeyin, bir kavramın simgesi olan varolan ya da eşya. AMBLEM | Gösterge. İLE Belitler dizgesi. [BELİT/AKSİYOM: Kendiliğinden, apaçık olan ve böyle olduğundan dolayı öteki önermelerin ön dayanağı olan temel önerme.] )
- BELİRTME DURUMU
( ACCUSATIVE CASE )
- BELİRTME ile BİLDİRME
( TO STATE vs. TO NOTIFY )
- BELİRTME ile ORTAYA KOYMA
( TO STATE vs. TO EXPOSE )
- BELİRTMEK ile/ve "ALTINI ÇİZMEK"
- BELİT(AKSİYOM) = MÜTEARİFE = AXIOM[İng.] = AXIOME[Fr.] = AXIOM[Alm.] = AXIOMA[Yun.] = AXIOMA[İsp.]
( Kendiliğinden, apaçık ve bundan dolayı öteki önermelerin ön dayanağı sayılan temel önerme. İLE Bir gücün, maddi bir etkenin, bir düşüncenin ortaya çıkması. | İnsan etkinliğinin ya da iradesinin açığa çıkması. | Hareket, iş. | Anamalın, belirli bir bölümü. | Hisse senedi. | Bir oyuncunun, sahne üzerindeki hareketi. | Oyunun temasını geliştiren, başlıca olay, öykü, gelişim. )
- BELİT/AKSİYOM ile/ve/değil EŞİK
- BELİT/AKSİYOM ile/ve KOYUT/ÖN DOĞRU/POSTULA(T)
( İnsan zihninin, tümel kuralları. İLE/VE Herhangi bir bilimin, tümel kuralları. )
( Kendiliğinden apaçık olan ve böyle olduğu için öteki önermelerin ön dayanağı olan temel önerme. İLE/VE Ön doğru. )
( Belitler/aksiyomlar, temellendirilmez. )
( Kendileri kanıtlanmayan, kanıtları kanıtlanmaya gereksinim duyulmayacak ilk ilkelere verilen ad. | Tüm bilimler için uyulması gereken temel kurallar. İLE/VE Bir bilim dalının [üyesinin] kabul ettiği temel kurallar. )
( ÖZDEŞLİK İLKESİ | ÇELİŞMEZLİK İLKESİ | ÜÇÜNCÜ OLASININ/ŞIKKIN OLANAKSIZLIĞI [ARISTOTELES] )
( KOINAI ENNOIAI ile/ve AITEMATA )
( MÜTEARİFE/MÜSELLEMÂT/MÜSELLEMÛN ile/ve MEVZUA[ÖN KABUL]/MÜSÂDERÂT )
( AXIOME[Fr. < Yun.] ile/ve POSTULATUM[Lat.] )