Bugün[17 Kasım 2025]
itibarı ile 364 başlık/FaRk ile birlikte,
364 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.


Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...

(3/3)


- REDİF[Ar.] ile REDİF[Ar.] ile RADİF[Ar.]

( Son dönem Osmanlı ordusunda, askerlik görevini bitirdikten sonra yedeğe ayrılan er. İLE Koşuklarda, uyaktan sonra yinelenen, aynı anlamdaki sözcük ya da ek. İLE Binicinin ardına binen [ikinci] kişi. )


- RESMÎ GEÇİT değil RESM-İ GEÇİT


- RÛ/Y[Fars.] ile RÛY[Fars.] ile -RÛ[Fars.]

( Yüz, çehre. İLE Tunç. İLE "biten, olan" anlamlarına gelerek birleşik sözcükler yapar.[HOD-RÛ: Kendiliğinden.] )


- SABA[Ar.] ile SABA

( Türk müziğinde, bir bileşik makam. İLE Kaba-saba. )


- SAÇ ile/değil SAC ile/değil SAÇ

( Baş derisini kaplayan kıllar. İLE Yassı demir çelik ürünü. | Bu nesneden yapılmış dışbükey pişirme aracı. | Sactan yapılmış olan. İLE Kuyrukluyıldız çekirdeğini saran, ışıklı gazyuvarı. )


- SADIR ile SÂDIR

( Göğüs/sine. | Yürek/kalp. | Kazaskerlere verilen san. | Sadrazam sözcüğünün, kısa söylenişi. İLE Çıkan, görünen. )


- SAF ile SÂF


- SAHA değil SÂHA


- SAHÎK[Ar.] ile SÂHİK[Ar.]

( Uzak. | Çok karışık anlaşılmaz söz. İLE Ezip döven. )


- ŞAHIS[Ar. ŞAHS] ile ŞÂHIS

( Kimse, kişi. İLE Sırık. )


- ŞAİBE[< ŞEVB | çoğ. ŞEVÂİB] ile/değil ŞÂYİA[çoğ. ŞÂYİÂT]

( Leke, kusur, ayıp; noksan, nakîsa. | Art düşünce. | Hile. | Kir, leke | Kötü eser, iz. İLE/DEĞİL Yayılmış haber, yaygın olan, söylenti. )


- SANDIĞIMIZ ile SANDIĞIMIZ

( Seçim sandığımız. İLE Zan/zannettiğimiz. )


- SANTRANÇ değil SATRANÇ


- SAZ ile ENSTRÜMAN/"SAZ"


- SEMAİ ile SEMAİ

( Bir kurala bağlı olmayıp ancak işitmekle öğrenilen sözcük. | Türk müziğinde, iki basit usûlden biri. | Sekizer hece ölçüsüyle yazılmış olan halk koşuğu türü. İLE Semavi. )


- ŞENESEVLER ile ŞEN ESENEVLER


- SENİYY/SENİYYE[Ar.] ile SENİYYE[Ar. çoğ. SENÂYÂ]

( Yüksek, yüce. İLE Öndeki dört diş. )


- SEVİNCE ile/ve/||/<>/> SEVİNCE[< SEVİNÇ'E]

( Sevdiğimizde. İLE/VE/||/<>/> Sevinçli olmaya/olma durumuna. )


- ŞEY/LİK ile/ve/+ ŞEY ile/ve/+ ŞEY

( THE THING/NESS vs./and THE THING + THE THING )


- ŞİÂR[Ar. < ŞA'R] ile ŞİÂR[Ar. çoğ. ŞAÂYİR] ile -ŞİÂR[Ar.]

( Kıllar. İLE İşaret, iz, alâmet. | Ayırıcı işâret, ayırdedici âdet. | Hacı olmak için Mekke'de yapılann tören/ler. İLE "İyi, üstünlük veren işâret, âdet" anlamlarında gelerek birleşik sözcükler meydana getirir.[MERHAMET-ŞİÂR: Merhametli. | ŞÖHRET-ŞİÂR: Ünlü.] )


- SIÇAN ile SIÇAN

( Fare türü. İLE Dışkılama eylemi içinde olan. )


- ŞIK[Ar. < ŞİKK] ile ŞIK[Fr. < CHIC]

( Seçenek. İLE Güzel, zarif, modaya uygun. | Güzel, modaya uygun giyinmiş olan. | Yerinde, uygun. )


- SİM[Fars.] ile SİM

( Gümüş. | Genellikle, işlemelerde kullanılan, gümüş görünüş ve parlaklığında olan iplik vb. | Gümüş gibi parlayan. İLE İm, işaret. )


- SİRKECİ ile/ve/||/<>/< SİRKE-Cİ


- SİZ ile -SİZ

( Çoğul ve saygı sözcüğü. İLE Olmama/bulunmama eki. )


- SİZ ile -SİZ


- SUKUT["ku" uzun okunur] ile SÜKÛT[Ar.]

( Düşme, aşağı inme. | Sarkma. | Büyük bir görevden ayrılma. | Çocuğun eksik ya da ölü olarak doğması. İLE Susma, söz söylememe. )


- ŞURA ile ŞÛRA

( Şu yer. İLE Danışma kurulu. )


- SÛRÎ/ŞEKLÎ[Ar.]/FORMEL[İng.] değil/yerine BİÇİMSEL


- TAAB ile TAB' ile TÂB[Fars.] ile -TÂB[Fars.]

( Yorgunluk. | Sıkıntı, zahmet, eziyet, meşakkat. | Sinirlerin zayıflığından dolayı kaslarda ve çeşitli yerlerde duyulan şiddetli sancı. | Tabiat, huy. | Damga, mühür basma. | Kitap basma. İLE Güç, kuvvet, tâkat. | Işık, parlaklık. | Harâret. | Tazelik. | Kıvrım, büklüm. | Sıkıntı, eziyet. | Öfke. | Kılıcın keskinliği. İLE "parlayan, parlatan, aydınlatan" anlamlarına gelerek birleşik sözcükler yapar. [ÂLEM-TÂB: Dünyayı aydınlatan.] )


- TABİ(İ) ile TÂBİ ile TÂBİ

( Elbette; Doğal(/doğal olarak). İLE Bağımlı. İLE Basıcı. | Yayımcı. )


- TAKI ile TAKI

( Çoğunlukla evlenen ya da nişanlanan birine armağan olarak verilen küpe, bilezik, yüzük, zincir gibi şeylerin tümü. | Kadınların ziynet eşyası, asım takım. İLE Adın, başka bir sözcük ile ilgi kurmak üzere aldığı durum eki. | Tümceler ile sözcükler arasında ilişki kurmaya yarayan sözcükler. )


- taksîm[< kısm] ile/ve/değil/<> Taksim

( [mat.] Bölme, parçalara ayırma. | Bölüm. | Bölü. İLE/VE/DEĞİL/<> İstanbul'un ve Gezi Parkı'mızın merkezi, değerlerimizin simgesi. [Her yer Taksim! Her yer diriliş!] )


- TANIM, TARİF = TA'RÎF = DÉFINITION


- TAT değil TAD


- TEK ile TEK

( Eşi olmayan, biricik, yegâne. | Birbirini tamamlayan ya da aynı türden olan nesnelerden her biri. | Önüne getirildiği tümceye istek ve özlem kavramı katan. | Yalnızca. | İki ile tam sayı olarak bölünemeyen. İLE Hiç, hiçbir. )

( SINGLE/ODD vs. SINGLE/ODD )


- TENKİS[Ar. < NÜKS] ile TENKÎS[Ar. < NOKSAN | çoğ. TENKÎSÂT] ile TENKİZ[Ar.]

( Başaşağı etme/edilme. | Boşaltma. İLE Azaltma, kısma, indirme, eksiltme/eksiltilme. İLE Kurtarma. )


- TENSÎR[Ar. < NESR] ile TENSÎR[Ar. < NASRÂN]

( Saçma, serpme. | Nazmı, nesre dönüştürme. İLE Birini Hristiyan yapma. )


- -TER[Fars.] ile TER[Fars.]

( Üstünlük[Tafdîl] ve abartı[mübalaga] ilgeci[edatı] olarak sözcüklerin sonuna gelir. [MÜŞKÜL-TER: (en/pek/çok) Müşkül. | NAZİK-TER: (Daha/en/pek/çok) Nazik.] İLE Yaş, ıslak, nemli. | Taze. )


- TERHÎM[Ar. < RAHM, RAHUM, RAHÂMET] ile TERHÎM[Ar. < RAHMET, MERHAMET, RUHM/RUHUM | çoğ. TERHÎMÂT] ile TERHÎN[Ar. < REHN]

( Bir adı kısaltma. İLE "Allah, rahmet eylesin." sözünü söylemek. İLE Rehin olarak verme, emânet bırakma. )


- TERİM = TERM[İng.] = TERME[Fr.] = AUSDRUCK[Alm.] = TERM[Lat.]


- TERKİK[Ar. < RİKKAT] ile TERKÎK[Ar.]

( İnceltme. | Yumuşatma. | Nâzikâne anlatma. İLE Zayıflatma. Dili ya da ifadeyi bozuk/eksik kullanma. )


- TERKİN[Ar.] ile TERKÎN[Ar.]

( Boyama, yazma. İLE Belirli bir yerde ve saatte buluşma sözleşmesi. [MÎKAT: Bir iş için belirtilen zaman ya da yer.] )


- TERS ile TERS

( Gerekli olan duruma karşıt olarak. | Uygun olmayan, elverişsiz. | Gönül ve cesâret kırıcı, huysuz, sert. | Bir şeyin içe gelen yanı, arkası. | Kesici bir aygıtın kesmeyen yanı. | Bir şeyin karşıtı. İLE Hayvan pisliği. )


- TE'SÎR[Ar. < İSR | çoğ. TE'SÎRÂT] ile/ve TES'ÎR[Ar. < SA'R] ile/ve TESHÎR[Ar. < SİHRİYY] ile/ve TESHÎR[Ar. < SİHR/SEHHAR | çoğ. TESHÎRÂT]

( Alâmet, nişan bırakma. | İşleme, dokunma, içe işleme. | Kederlendirme. İLE/VE Değer/kıymet/narh koyma. | Ateşi yakıp alevlendirme. İLE/VE Zapt ve istila etme, ele geçirme, elde etme. İLE/VE Büyü yapma, büyüleme, aldatma/aldatılma, kendini bağlama. )


- TESLÎM[Ar.] ile TESLÎM[Ar. < SÜL, SELEME | çoğ. TESLÎMÂT]

( Çentme, diş diş etme. İLE Bir emâneti, yerine verme. | Bir şeyi, yeni sahibine verme. | Hakikat olduğunu söyleme. | İtiraf. | Dayanamayıp, "Pes!" deme. | Kendini, Allah'ın kaderine bırakma. | Bir saz yapıtında, asıl hâne ile mülâzimeyi bağlayan nağmeler olup bu nağmeler, her hânede tekrar edilmekle beraber, mülâzimeye dahil edilmez. Eskiden, buna "Terkib-i İntikal" da denilirdi. Fakat terkib-i intikal'in yalnız hâneleri bağlayan ve az çok tâdîlât ile tekrar edilen nağmeciklere verilen bir ad olup mülâzime ile hâne arasındaki nağmeye tevsî edilmemiş olma olasılığı da vardır. | Selam verme, selâmetle dua etme. | Âfetten masûn kılma. )


- TEŞRÎK[Ar. < ŞARK] ile TEŞRÎK[Ar. < ŞİRK]

( Işıklandırıp parlatma. İLE Ortak/şerîk etme. | Allah'a ortak koşma. )


- TESTİS-İ ile/değil TESTİ-Sİ

( Şu sayrının erbezi/testisi. İLE/DEĞİL Şu su/şerbet testisi. )


- TE'VÎD[Ar.] ile TEV'ÎD[Ar. çoğ. TEV'ÎDÂT]

( Eğriltme, eğritilme. İLE Sözle korkutma. )


- TE'VÎLEN[Ar. < MEÂL] ile TE'VÎLÎ[Ar. < MEÂL]

( Te'vîl ederek, sözü çevirerek. İLE Te'vîl ile ilgili. )


- TIRÂZ[Ar.] ile -TIRÂZ[Ar.]

( Giysilere nakışla yapılan süs. | Süs. | Üslûp, tutulan yol. | Döviz.[Fr. DEVISE] İLE "Donatan, süsleyen" anlamlarına gelerek birleşik sözcük yapar. )


- TİRE[Ar.] ile Tire[Ar.] ile TİRE[Fr. < TIRET]

( Dikişte kullanılan pamuk ipliği. | Pamuk ipliğinden yapılmış olan. İLE İzmir iline bağlı ilçelerden biri. İLE Kısa çizgi. | Uzun çizgi. )

( ... vs. ... vs. HYPEN )


- TİTREŞİMLİ ile TİTREŞİMLİ

( Titreşim yapan ya da titreşim oluşturan. İLE [dilbilgisi] Yumuşak. )


- TON[Fr. < TONNE] ile TON[Fr.] değil/yerine/= TİTREM

( Bir metreküp hacminde ve + 4 °C'deki arı suyun ağırlığı. | Bin kilogramlık ağırlık birimi. İLE İnsan ya da çalgı sesinin yükseklik, alçaklık derecesi. | Konuşmada sesin duyguları belirtecek biçimde çıkması. | Bir rengin koyuluk ya da açıklık derecesi. | Ses titreşimlerinin yükselip alçalması, titrem. )


- TORUM ile TORUM

( Deve yavrusu. İLE Yalan, uydurma söz. )


- TUFÛ[Ar.] ile TUFÛ'[Ar.] ile TUFÛH'[Ar.]

( "Tüh!" anlamında kullanılır. İLE Ateşin sönmesi. İLE Kabın, ağzına kadar dolması. )


- TUFÛL[Ar.] ile TUFÛL[Ar. < TIFL çoğ. ETFÂL]

( Güneşin, Batı'ya yaklaşması. İLE Çocuklar. )


- TUHAF ile TUHAF

( Acayip. | Şaşılacak, garip. | Güldürücü. | Gülünç. | Anlaşılmaz. | Şaşılan bir şey karşısında söylenilen söz. İLE Ağaçkakan türünden iri gagalı bir kuş. )


- TÜMEL ile/ve/<> TÜMEL

( Varlık. İLE/VE/<> Tür. )

( Bil(ebil)mek, tümeli bil(ebil)mektir. )


- UÇUK ile UÇUK

( Soluk. | Açık renk. | Hafif, belirsiz. İLE Genellikle ateşli sayrılıklar, bunalımlar sonucu, deride fiskeler durumunda beliren kabarcık. )


- ÜS- ile ÜS ile ÜS

( Üst sıfatının kısaltılmışı. Eklendiği sözcüğün, daha yukarı derecelisini anlatan, yeni sözcükler oluşturmaya yarayan ön ek. [Üsteğmen, üssubay vb.] İLE Bir kuvvete yükseltilmiş bir sayının üzerine yazılan ve kaçıncı kuvvete yükseltildiğini gösteren sayı. İLE Kök, asıl, temel, esas. | Bazı görevleri yürütebilmek amacıyla kurulan, özel yapıları, donatımları, işlikleri, onarım yerleri, servis alanları olan, sürekli ya da geçici olarak konaklanılan yer. | Harekatın yürütülebilmesi için gerekli birliklerin, her türlü gereçlerin tamamlandığı, donatıların toplandığı, dağıtıldığı bölge. )


- ÜSTÜN ile ÜSTÜN[Ar.]/FETHA

( Benzerlerine göre daha yüksek bir düzeyde olan, onları geride bırakan. | Birine ya da bir şeye göre, nitelik bakımından daha yüksek, daha elverişli olan.[FAİK] İLE Arap yazısında, bir ünsüzün, geniş, kısa ve düz [a, e] okunacağını gösteren im. )


- USÛL ile USÛL["USÜL" değil!]

( Kökler, asıllar. | Bir kişinin, anne, baba, dede ve nineleri. İLE Bir amaca erişmek için izlenen, tutulan yol, yöntem. )


- ÜVERTÜR değil UVERTÜR


- UYANIK/LIK ile "UYANIK/LIK"


- UYU-YOR ile UY-UYOR


- VAKIF ile VÂKIF (/OLMAK)

( Para, mülk. İLE Bilmek. | Vakfeden. Bir şeyi, vakıf haline getiren. )


- Y ile Y ile y

( Türk abecesinin yirmisekizinci harfi. Sesbilim bakımından, öndamak ünsüzlerinin ötümlüsüdür. İLE İtriyum'un simgesi. İLE Bilinmeyen, ikinci niceliği gösterir. )


- YA[Ar.] ile YA[Fars.]

( Bazı duyguları güçlendirmek amacıyla tümcenin başında ya da sonunda kullanılır. | Bir şeyi onaylamada, "evet" anlamında kullanılır. İLE Birinden birinin olacağı sanılan iki iş için kullanılır. | Tümce başında, "evet" anlamında olumluluk bildirir. | Soru tümcelerinin başında kullanılır. | Birinden birinin seçilmesi gereken durumlarda kullanılır. | Bir düşüncenin karşıtı düşünülürken kullanılır. | Gereklik ve onay bildiren tümcelerde, yargının onaylandığını bildirir. | Dilek, koşul ve geniş zaman kiplerinde, yargıyı pekitir. | Bilinen, görülen, anımsanıp anlatılan bir kolay nedeniyle de sorulan başka bir konu için kullanılır. | Bir düşüncede, sıra ile yer alan ayrı cins öğelerden biri, ötekilerden üstün görüldüğünde, o öğe, tümce dışına alınır ve başına bir "ya" getirilerek "hele, özellikle" anlamında kullanılır. | Yanıt niteliğinde olan tümcenin sonuna getirildiğinde, asıl yargının, arkadan gelen tümce ile anlatılacağını belirtir. | Öykü ve söylence birleşik zamanlarından sonra gelerek anlamı berkitir. | Tümcede, eş görevli öğeler arasında, ya ... ya, ya... ya da, ya .. ya da biçimlerinde yinelenmiş olarak kullanılır. )


- YAD ile YÂD[Fars.]

( Yabancı. İLE Anma. | Hatır, gönül. )


- YALIM/YALIN ile YALIM

( Alev. İLE Bıçak gibi kesici araçların, keskin yüzü, keskinlik. )


- YALIN ile YALIN

( Alev. İLE Gösterişsiz, süssüz, sade. | Çıplak. )


- YAN MASAMDA ile YANMASAM DA


- YANİ ile YANİ?


- YAPIŞTIRMAK ile "YAPIŞTIRMAK"


- YARICI ile YARICI

( Yarma işini yapan, parçalayan, bölen. İLE Ürünü, mal sahibi ile yarı yarıya bölüşerek çalışan işçi. )


- YAŞ ile YAŞ ile YAŞ

( Doğuştan beri geçen ve yıl birimi ile ölçülen zaman. | Yaşamın, çeşitli evrelerinden her biri, çağ. | Bir kurum/kuruluş, düzen vb.'nın kurulduğundan bu yana geçen zaman. | Bir gökcisminin oluşmaya başladığı günden bugüne dek geçirdiği zaman süresi. İLE Nemli, ıslak. | Kendi suyunu, canlılığını yitirmemiş, kurumamış, kurutulmamış, taze. | Ağlandığında, gözlerden akan berrak sıvı, gözyaşı. | Kötü, korkulu, zor. İLE Yüksek Askeri Şûra. )


- YAZIN ile YAZIN

( Olay, düşünce, duygu ve imgelerin, dil aracılığıyla biçimlendirilmesi sanatı, edebiyat. | Bu sanatın kuralları ve ürünleri ile uğraşan bilim kolu. | Bir çağda, bir dide, bir ulusta yazılmış sanat yapıtlarının tümü. | Bir bilim kolunun, türlü konuları üzerine yazılmış yazı ve yapıtların tümü, literatür. İLE Yaz mevsiminde, yaz aylarında. )


- YIKAR ile YIKAR

( Yıkamanın geniş zamanlı tanımı/kullanımı. İLE Yıkmanın geniş zamanlı tanımı/kullanımı. )


- YIKIYOR/LAR ile YIKIYOR/LAR

( Arabayı. İLE Binayı. )


- YOLSUZLUK ile YOLSUZLUK ile YOLSUZLUK

( Parasızlık. İLE Dolandırıcılık. İLE Aidiyetsizlik. )


- YÖNTEM = USÛL = METHOD[İng.] = MÉTHODE[Fr.] = METHODE[Alm.] = METHODUS[Lat.] = METHODOS[Yun.] = METODO[İsp.]


- YORMAK ile YORMAK

( Yorgun duruma getirmek. İLE Bir nedenle bağlamak, bir duruma işaret saymak, bir anlam vermek, yorumlamak. )


- YÜRÜTME ile/ne yazık ki "YÜRÜTME"

( Sürdürme. İLE/NE YAZIK Kİ Çalma. )


- YÜZ ile YÜZ

( Doksandokuzdan sonra gelen sayını adı ve bu sayıyı gösteren im. 100 | Kez, kere sözcükleri ile birlikte kullanılarak, yapılan işin çokluğunu abartılı bir biçimde anlatı.[Yüz kere söyledi.] İLE Başta, alın, göz, burun, ağız, yanak ve çenenin bulunduğu ön bölümü. | Keskin kenar. | Bir şeyin ön tarafta bulunan bölümü, alnaç, cephe. | Bir kumaşın dikiş sırasında dışa getirilen gösterişli bölümü. | Yastığa geçirilen kılıf. | Bir şeyin, görünün bölümünde kullanılan kumaş. | Utanma. | Birinin, görülegelen ya da umulan hoşgörürlüğüne güvenilerek gösterilen cüret. | Nedeniyle. | Yan, taraf. | Bir yapının dışa bakan düşey yüzeylerinin tümü. )

( FACE/SURFACE vs. FACE/SURFACE )


- ZÂMİR[Ar.] ile ZAMÎR[Ar. çoğ. ZAMÂİR]

( Neyzen, düdük çalan. İLE İç, içyüz. | Kalp, vicdan. | Gönülde gizli olan sır. | [dilbilgisinde] Adın yerini tutan sözcük. )


- ZARÎFE[Ar.] ile ZÂRİFE[Ar.]

( Zarif şey. İLE Fazla, gereksiz söz. )


- ZATİ[Ar.] ile ZATÎ[Ar.] ile ZÂTÎ[Ar.] ile Zâtî[Ar.]

( Zâten. İLE Kendine özgü. İLE Kendiyle ilgili, kendine ait, kişilik, özlük, özel. İLE Ünlü Türk şairi. [1471 - 1546] )


- ZİRÂ'[Ar.] ile ZÎRÂ[Ar.]

( Dirsekten orta parmak ucuna kadar olan bir uzunluk ölçüsü.[75-90 cm. arasındadır.] | Ay menzillerinden biri. İLE Çünkü, şundan dolayı ki. )


- ZIRVA ile ZIRVA[Fars. < ZİRE-BÂ] ile/değil/yerine/>< ZİRVE/DORUK

( Zirvelerin, zırvalar ile işi olmaz. )

( Saçma, saçma sapan, boş, anlamsız söz. İLE Nohut ve çeşitli meyveler yapılan bir tür yemek. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Dağın/tepenin en üst noktası. | Bir işte ulaşılan en üst aşama. )

Bugün[17 Kasım 2025]
itibarı ile 364 başlık/FaRk ile birlikte,
364 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(3/3)