Bugün[17 Kasım 2025]
itibarı ile 41.842 başlık/FaRk ile birlikte,
41.842 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.


Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...

(62/169)


- HADD[Ar.] ile RESM[Ar.]


- HADDÂ'[Ar. < HUD'A] ile HADDÂ[Ar.]

( Aldatıcı, dalavereci. İLE Deve çobanı. )


- HADDE/HANE değil/yerine/= EĞREÇEVİ


- HADD-İ ZÂTINDA ile AYNI ZAMANDA

( Özünde, merkezinde, gerçeğinde, doğrusu şu ki. İLE Bununla birlikte. )


- HADDİ/Nİ AŞMA ile/ve/||/<>/>/< "RAHATLIK"

( HADDİ/Nİ AŞMA ile/ve/||/<>/>/< "RAHATLIK" )


- HADDİNİ AŞMAK ile ÇIĞRINDAN ÇIKMAK


- HADDİ'Nİ BİLDİRMEK ile HADDİNİ "BİLDİRMEK"

( Bir şeyin/durumun. İLE Bir kişinin/tutumun. )

( Sınırların bilgisini belirtmek/anlatmak. İLE Haddini aşanı engellemek.[bedelini ödetmek üzere ya da öncelikli olmamalı!] )


- HADDİNİ BİLMEK ile/ve HAKKINI BİLMEK

( Olgunlaşmayan meyveye, el uzanmaz. )

( TO KNOW THE LIMIT vs./and TO KNOW THE RIGHTS )


- HADDİNİ BİLMEK ve HESABINI BİLMEK

( TO KNOW THE LIMIT and TO KNOW THE ECONOMY )


- HADDİNİ BİLMEK ve/||/<> VAROLMA/VAROLABİLME


- HADDİNİ-HESABINI (BİLMEMEK)


- HADEME ile/ve GÜLLABİ/Cİ

( ... İLE/VE Akıl hastahanelerinde. )


- HADEME[Ar.] ile/ve KAVAS[Ar. < KAVVAS]

( Odacı. İLE/VE Elçilik ya da konsolosluklarda görev yapan hizmetli. | Banka, patrikhane, otel vb. yerlerde hizmetli ya da koruma görevlisi. | Elçilik ve konsolosluklarda koruma görevlisi. )


- HADESE(HUDÛS) ile HADESE(HADS)

( Olmak. İLE Sezgi./Sürat-i intikal. )


- HÂDİ'[Ar. < HADÎA] ile HÂDÎ[Ar.] ile HÂDÎ[Ar. < HİDÂYET | çoğ. HEVÂDÎ, HÜDÂT] ile HAYDİ![Ar.]

( Hileci, dolapçı. | Fena, bozuk. İLE Sırada ilk, birinci. | Yenilene yardım eden, yardımcı. İLE Doğru yolu gösteren, hidâyet eden. | Kılavuz, rehber. | Önde giden. | Mızrak ucu. İLE "Hareket geç!" )


- HÂDİR[Ar.] ile HÂDİR[Ar. çoğ. HADERE]

( Öten güvercin. | Kişneyen aygır. | Kükreyen arslan, böğüren deve, anıran eşek. İLE Şişen, yumrulanan örgen. )


- HADÎS[Ar.] ile HABER[Ar.]


- HADÎS[Ar. < EHÂDÎS] ile HÂDİS[Ar. < HUDÛS]

( Hz. Muhammed'in kutsal sözü/sözleri. | Hadisten bahseden ilim. | Yeni, taze. | Haber, kıssa, söz, söylenti. İLE Çıkan, meydana gelen, hudûs eden. | Yeni, yeni çıkan. )


- HADİS ile HÂDİS(E)

( Peygamber sözü. İLE Meydana gelen. )


- HADİS ile HÂDİS(E)

( Peygamber sözü. İLE Meydana gelen. )


- HADÎS[Ar.] ile KASAS[Ar.]


- HÂDİSE değil/yerine/= OLAY | DURUM


- HÂDİSE[Ar.] ile VAK'A[Ar.]

( Genele dayalı ve etkisi [geniş] olan/olabilen. İLE Bir/kaç kere ve olumsuzluklarda. )


- HADİSLER'DE:
MERFU ile MEVKÛF ile MEKTÛ


- HADİSTE:
TEDVİN DÖNEMİ ile/ve/||/<>/> TASHİH DÖNEMİ


- HADRON ile/||/<> MEZON

( Hadron kuarklardan (baryon+mezon) İLE mezon kuark-antikuark. )

( Formül: Bileşik İLE qq̄ )


- HAF değil HAV[Ar.]

( Kadife, çuha vb.'nin yüzeyindeki ince tüy. )


- HAFF[Ar.] ile HÂFF[Ar.] ile HAF[Ar. < İng.]

( Ayakkabı. İLE Bir şeyin etrafını dolanan. İLE Oyun kurucu. )


- HAFFAFZADE EMİRİ EFENDİ DERGÂHI :

( Mirgün'de (Emirgan) bulunuyordu. Zamanla yıkılıp gitti. Son şeyhi Şeyh Ahmet Muhyiddin Efendi olup Kadiriye tarikatı mensubuydu. )


- HÂFÎ[Ar.] ile HAFÎ[Ar. < HAFÂ | çoğ. HAFİYYÂT]

( Çok ikrâm eden, güleryüzle karşılayan. | Yalınayak yürüyen/koşan. İLE Gizli, saklı. )


- HAFİF ile HAFÎF

( Tartıda ağırlığı az gelen, yeğni. | Güç ya da yorucu olmayan, kolay. | Ağırbaşlı olmayan, ciddi olmayan, hoppa. | Miktarı az, sindirimi kolay yiyecek. | Kalınlığı ya da yoğunluğu az olan. | Etkisi az olan, sert karşıtı. | Önemli olmayan. | Çok dik olmayan sırt, yokuş/eğim. | Gücü az olan, belirli belirsiz. | Sıkıntısız, ferah, rahat olarak. İLE Türk müziğinin büyük usûllerindendir. )


- HAFÎF[Ar.] ile HAFÎF/HAFFÂF[Ar.] ile HAFÎF[Ar. < HİFFET]

( At koşarken, kuş uçarken, rüzgâr eserken oluşan ses. Hışırtı. İLE Ayakkabı, terlik, kavaf vs. yapan ve satan. İLE Ağır olmayan, yeğni. | Türk müziğinin büyük usullerindendir. )


- HAFİFE ALMA ile/değil/yerine ELEŞTİRİ


- HAFİFE ALMAK ile/ve/değil/<> BOŞLAMAK


- HAFİFE ALMAK ile/ve/<> GENELLEMEK


- HAFİFE ALMAK ile (YETERİNCE) ÖNEMSEMEMEK


- HÂFİR[Ar. < HAVÂFİR] ile HAFÎR[Ar. çoğ. HAFÂİR]

( Kazan/kazıcı, hafreden. | At gibi hayvanların tırnağı. İLE Derince kazılmış yer, yer çukuru. | Mezar, kabir. )


- HAFİT/HAFÎD[Ar. çoğ. AHFÂD]/NEVE[Fars.] değil/yerine/= TORUN

( Eril torun. DEĞİL/YERİNE/= ... )


- HÂFİYEN ile HAFİYYEN

( YALINAYAK OLARAK | İKRÂM EDEREK ile GİZLİDEN, GİZLİCE, SAKLI OLARAK )


- HÂFİYEN[Ar.] ile HAFİYYEN/HAFİYYETEN[Ar.]

( Yalınayak olarak. | İkrâm ederek. İLE Gizliden, gizlice, saklı olarak, âşikâr olmayarak. )


- HAFÎZ[Ar.] ile RAKÎB[Ar.]


- HAFIZA HÜCRESİ ile/||/<> NAİF HÜCRE

( Hafıza önceden görmüş, naif ilk kez. )

( Formül: Experienced İLE inexperienced )


- HAFIZA ile/ve/||/<> HATIRA


- HÂFIZA ile/||/<> HÂTIRA ile/||/<> HÂSILA

( Üçünün de son A'sı kısa söylenir. )


- BELLEK/HAFIZA ile HAVSALA

( Yaşananları, öğrenilen konuları, bunların geçmişle ilişkisini bilinçli olarak zihinde saklama gücü. İLE Kuşun kursağı. | Leğen kemiği. | Zihnin bir şeyi anlama ve kavrama yetisi. )


- HÂFIZA ile HAVZA


- HÂFIZLIK:
3/5/10 SAYFA(DA/SI) OLMAK/KALMAK ve/<> HER CÜZ'DE

( Mushafın, tamamının baştan hıfz edilmiş olduğundan hareket edilir. )


- HAFL/HAFLE[Ar.] ile HAFR/HAFŞ[Ar.]

( Kederlenme, tasalanma. | Toplanma, toplantı. İLE Kazma, kazılma. )


- HAFNİYUM ile HAHNYUM/NİLSBOHRYUM

( ... İLE Atom numarası 105 olan, kaliforniyum atomlarının, azot çekirdekleriyle bombardımanından elde edilmiş yapay öğe. [Simgesi: Ha] )


- HAFŞ/HAFR[Ar.] ile HAFŞ[Ar.]

( Kazma, kazılma. İLE "Tavuk karası" denilen bir göz hastalığı. )


- HAFS[Ar.] ile HAFZ[Ar.]

( Biriktirme, toplama. İLE Basıklık. | Dengeli/îtidâl, aşırı olmama durumu, ölçülülük. | Arap dilbilgisinde kesre/esre imi/işareti. )


- PLANLAMAK:
HAFTA İÇİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< HAFTA SONU


- HAĞTIRAĞ/HAATIRAA değil HATIRA/ANI


- HAHN-BANACH ile/||/<> OPEN MAPPİNG

( H-B linear functional uzatma, open mapping açık dönüşüm. )

( Formül: Extension İLE open mapping )


- HÂİB[Ar. < HEYBET] ile HÂİB[Ar. < HAYBET | çoğ. HÂİBÎN]

( Korkan, korkak. | Utangaç. İLE Mahrum. | Ümitsiz, me'yûs, dederli. | Zarara uğrayan. )


- HÂİF[Ar. < HAVF] ile HÂİF[Ar.]

( Korkan, korkak, ödlek. İLE Sitem ve gadir eden, zulmeden. )


- HÂİL[Ar. < HAVL] ile HÂİL[Ar. < HEVL]

( İki şey arasında ya da bir şey önünde perde olan, engel olan, arayı kapayan, engel. | Ekran.[fizikte] İLE Korkunç. )


- HAİLE[Ar.] ile/değil/yerine ÜZÜCÜ/AĞLATICI

( Çok acıklı olay. | Koşuk biçiminde yazılmış ağlatı. İLE ... )


- HAİN değil/yerine/= SATKIN


- HAİNLEŞTİRME ile/ve/<> ÖTEKİLEŞTİRME


- HAİNLİK ile/değil/ne yazık ki BİLMEMEZLİK


- HAİN/LİK ile/değil/yerine VEFÂSIZ/LIK


- HAİNLİK(TEN) ile/değil KORKU(DAN)


- HAİZ ile CAİZ

( Bir şeyi elinde bulunduran, taşıyan. İLE Din, yasa, töre ya da başka bakımdan işlenmesinde, yapılmasında sakınca olmayan, yapılıp işlenmesine izin verilen, uygun, yerinde sayılan, yakışık alan. )


- HÂİZ ile HÂKİM

( Sahip, taşıyan. İLE Egemenliğini yürüten, buyruğunu yürüten, sözünü geçiren. | Başta gelen, başta olan, baskın çıkan. | Duygu, davranış vb.ni iradesiyle denetleyebilen kimse. | Yüksekten bir yeri bütün olarak gören. | Yargıç. | Bilge. | Baskın. )


- HAK EDİŞ ile/ve/değil/> HAKKINDAN VAZGEÇEBİLMEK


- HAK:
KESİNLİK ve/||/<> DOĞRULUK ve/||/<> GENELLİK


- HAK (SAHİBİ) ile/ve/=/||/<>/< İHTİYÂR (SAHİBİ)


- HAK SİLLESİNİN:
SADÂSI/SEDÂSI ve/||/<> DEVÂSI ve/||/<> DAVÂSI

( Olmaz! )


- HAK SOFRASI ile/ve ALİ SOFRASI


- HAK YEME ile/değil ÜZERİNE GİTME


- HAK ile/ve/değil/||/<>/>/< AŞK


- HAK ile/ve/<>/< AYRICALIK/İMTİYAZ(/MÜMTAZ)[Ar. < MEYZ]

( RIGHT vs./and/<> SPECIAL PRIVILIGE )


- HAK ile/değil BAĞIMLILIK

( [not] RIGHT vs./but DEPENDENCE )


- HAK ve/||/<>/> GÜÇ

( RIGHT and/||/<>/> POWER )


- HAK ile/ve/<> GÜVENCE


- HAK ile/ve HAD


- HAK[Ar.] ile HAK[Ar.] ile HÂK[Ar.] ile HAKK[Ar.]

( Tüze. | Türenin[tüzeye/hukuka uygunluk] gerektirdiği ya da birine ayırdığı şey, kazanım. | Dava ya da savda gerçeğe uygunluk, doğruluk. | Geçmiş ve harcanmış emek. | Emek karşılığı ücret. | Doğru, gerçek. İLE Maden, ağaç, taş üzerine, elle yazı ya da biçim oyma. İLE Toprak. İLE Allah. )


- HÂK[Ar.] ile HÂK[Ar.] ile HAKK[Ar. çoğ. HUKUK] ile HAKK[Ar.]

( Orta, vasat. | İnsaniyetli, mert ve yiğit adam. İLE Toprak. İLE Allah, tanrı. | Doğruluk ve insaf. | Bir kişiye ait olan şey. | Dava ve iddiada hakikate uygunluk, doğruluk. | Geçmiş/harcanmış emek. | Pay, hisse. | Doğru, gerçek. | Lâyık, münâsip. İLE Kazıma, kazınma, bir şeyin üstünü çelik kalemle yazı ya da resim olarak oyma. | Yazıyı, yanlışı kazıma. )


- HAK ile/ve/||/<> HAKK

( Adâlet. İLE/VE/||/<> Allâh. )

( Her disiplinin kendi ve belirleyicileri. İLE/VE/||/<> Disiplinleri aşkın. )

( Aklın birliği. İLE/VE/||/<> Doğa ve tarihin birliği. )

( Tikel/cüzzî. İLE/VE/||/<> Tümel/küllî. )


- HAK ile/ve/||/<>/< HAKLARA SAHİP OLMA HAKKI


- HAK ile/değil HAZ/HAD

( Birçok şeyin, hakkınız olduğuna inanabilirsiniz fakat bir düşünün bakalım! Sadece hazzınız [için] olmasın? )


- HAK ve/<> HİKMET


- HAK ile HİSSE


- HAK ile/ve/<> HİZMET


- HAK ile/ve/||/<> NASİP


- HAK ile/ve/||/<> ÖDEV


- HAK ile/ve/değil/yerine OLANAK

( [not] RIGHT vs./and/but POSSIBILITY
POSSIBILITY instead of RIGHT )


- HAK ile/ve RIZÂ


- HAK ve/||/<> TAŞ

( Yerini bulur. VE/||/<> Gediğini bulur. )


- HAK ile/ve YERİNDE HAK

( RIGHT vs./and RIGHT IN RIGHT PLACE )

( QUAN ile/ve ... )


- HÂKA BİHİ[Ar.] ile NEZELE BİHİ[Ar.]


- HAKAN ile HAN


- HAKARET ile AŞAĞILAMA


- HAKARET ile/değil/yerine/||/>< ELEŞTİRİ


- [ne yazık ki]
HAKARET ile KAZF/KAZİF

( ... İLE Nitelikli hakaret. | Atma. | Namuslu bir kadına, zinâ suçunu isnâd etme. )

( HADD-İ KAZF: Namuslu kadınlara iftira edenlere verilen ceza. )


- HAKARET ile/ve SÖZLÜ SALDIRI


- HAKARET ile/değil TESPİT


- [ne yazık ki]
!HAKARET ETMEK ve/=/||/<>/> !YOK ETMEK


- HAKİKAT:
ACITSA DA ile/ve/||/<>/> ACI DEĞİLDİR


- HAKİKAT AHLÂKI ve ÖZGÜRLÜK AHLÂKI

( MORALS OF TRUTH and MORALS OF FREEDOM )


- HAKİKAT BİLGİSİ ile/ve/||/=/<>/>/< KENDİNİN BİLGİSİ


- HAKİKAT = GERÇEKLİK ve/+ ÇEŞİTLİLLİK(OLGUSALLIKLAR)

( TRUTH = REALITY and/+ VARIETY )


- HAKİKAT >< HURÂFE ile/ve/<> TARİHÇİ

( Hakikat gibi, hurâfelerin de, tarihçinin işine geleni vardır, gelmeyeni de. )


- HAKİKAT:
ÖĞRENİLEBİLİR fakat ÖĞRETİLEMEZ

( Belki. FAKAT Asla! )


- HAKİKAT ile/ve/||/<> EVRENSEL/LİK


- HAKÎKAT[Ar.] ile HADD[Ar.]


- HAKİKAT ile HAKİKAT-ÜL-HAKAİK

( Doğa. İLE Tin. )


- HAKÎKAT[Ar.] ile HAKK[Ar.]


- HAKİKAT ve/<> HAYR/HAYIR


- HAKİKAT ile/ve/||/<>/< İTİBAR


- HAKİKAT ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KAVRAM


- HAKİKAT ile/ve KEMÂLÂT

( İzi yoktur ki izinden biline, Dahi tozmaz ki tozundan biline, Sen anı sanma sözünden biline, Hakikat ehlinin olmaz nişanı. )

( GÜZELLİK/KEMÂL: * TENASÜB-Ü ÂZÂ(ÖRGENLERİN UYUMU) * AKIL * AHLÂK * ÇÖZÜM ÜRETEBİLMEK )

( Kemâlâtın en büyüğü, kişinin kendini herkesten küçük görmesidir. )

( Hakikat, tüm âleme değil ancak ehline gösterilir. )

( Hakikat karşılığında ne para alınır, ne de bir şey. )

( Hakikati biliyorsan ölümü iste! )

( Kelâmı, hakikati zamanından önce kulağımıza çalsalar, zeytinyağıyla şişirilen ve çürüyen incire benzeriz. )

( TRUTH/REALITY vs./and PERFECTIONS )


- HAKÎKAT[Ar.] ile MA'NÂ[Ar.]


- HAKİKAT =/||/<> NOKTA


- HAKİKAT ve/||/<>/> ÖZGÜRLÜK ve/||/<>/> DOYUM


- HAKİKAT ile/ve/<> ÖZNİTELİK

( HAKİKAT: KENDİYLE ÖZDEŞ OLAN )


- HAKİKAT ve/||/<>/= TAŞ/BİTKİ/HAYVAN


- HAKİKAT ile/<>/>< YANILSAMA


- HAKİKAT ile YORUMLAR

( Vardır/yoktur. İLE Vardır. )


- HAKÎKAT[Ar.] ile ZÂT[Ar.]


- HAKİKATA OLAN BAĞLILIK ile/ve/<> KİŞİYE/İNSANLIĞA YAPILAN HİZMET

( Bir'e hizmet, bin'e hizmet; bin'e hizmet, bir'e hizmet. )

( DEVOTION TO TRUTH vs./and/<> SERVICE/ATTENTION TO HUMAN/ITY )


- HAKİKATE "SAHİP OLMAK" değil HAKİKATTEN HABERDAR OLMAK


- HAKİKATE YAKLAŞMAK ile/ve HAKİKATTEN UZAKLAŞMAK

( İki uc da çıldırmaya/delirmeye neden olur. )


- HAKİKATE YOL ile/ve/<> HAKİKATTE YOL

( Vardır/olur. İLE/VE/<> Yoktur/olmaz. )


- HAKİKATEN[Ar. + Fars.] ile HAKİKATTEN[Ar. + Tr.]

( Arapça olan Hakikat sözcüğünün, Farsça olan -en eki kullanılarak hakikate ilişkin/ait olarak. İLE Hakikat sözcüğüne, Türkçe "-den" eki kullanılarak temel/esas/öz ile ilgili, oradan[hakikatten] olan[bilgi/haber/durum/(")deneyim(")]. )


- HAKİKATİ İFADE EDEN ile HERŞEYİ/HERKESİ BAĞLAYICI


- HAKİKAT-İ MUHAMMED ve/=/<> ÖVÜLEN AHLÂK


- HAKİKAT/İ ile/ve/değil/<> OLGUSALLIK/I


- HAKİKATİ:
[ya] ARAMA! ve/ya da/<> HERKESE VE HER YERDE/ZAMAN AÇIKLAMA!

( [Kişiyi] Yalnız kılar. VE/YA DA/<> Maskara eder. )


- HAKİKÂTİNİ DAĞITMAK ile/ve HAKİKÂTİNDEN VAZGEÇMEK


- HAKİKATLERİN SANATI ile SANATIN HAKİKATLERİ


- HAKİKATTE:
[ne] ŞAH ne de PADİŞAH


- HAKİKATTE:
YALAN ile/ve/||/<> YANLIŞ


- HAKİKAT'TEN ÖĞRENMEK ile/ve/<> HAKİKATEN ÖĞRENMEK

( TO LEARN BY TRUTH/REALITY vs./and/<> TO LEARN BY TRUTH )


- MEVCUD:
HAKİKÎ ile/ve FARAZÎ/İHTİRAÎ

( Kişiyi/zihni gerektirmez. İLE/VE Kişiyi/zihni gerektirir. )

( Muhalif değil ve fakat mutabık da değildir. İLE/VE ... )


- HAKİKİ OLMAYAN ile/değil/yerine/>< HAKİKİ

( Yinelemesinde yiten. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Yinelemesinde yitmeyen. )


- HAKİKÎ değil/yerine/= ÖZUYGUN


- HAKİM ... ile/ve/değil/yerine/||/<>/< GALİP ...


- HAKİM BAKIŞ ile/ve/değil/yerine/ne yazık ki/||/<>/< YAYGIN BAKIŞ


- HÂKİM OLMAK ile/ve/<> VÂKIF OLMAK


- HAKİM YEL YÖNÜ -ile

( Herhangi bir yerde, rüzgârın yıl içinde en fazla estiği yön. )


- HAKİM ... ile BASKIN ...


- HÂKİM ile/ve/değil/yerine/||/<> HÂDİM

( Ancak, hizmet eden [hâdim], [duruma/olguya] hâkim olur. )


- HÂKİM[Ar.] ile HAKEM[Ar.]


- HAKİM ile HÂKİM

( Hikmet sahibi. İLE Yargıç. )


- HAKÎM ile HÂKİM ile HAKEM ile HEKİM

( Bilge, hikmet sahibi. İLE Hüküm veren, yargıç. İLE Karar veren. İLE Tabip, tıp doktoru. )

( BİCİŞK ile ... ile ... ile ... )

( ... ile PULENU ile ... ile ... )


- HÂKİM değil/yerine/= YARGIÇ


- HAKİMEVİ SOSYAL TESİSLERİ :

( Tarabya'nın üst kısımlarında hakim ve savcıların sosyal ihtiyaçlarının karşılanması için kurulan bir tesis olup Hakimevi olarak isimlendirilmiştir. )


- HAKÎR ile/değil HAKİR

( Değersiz, aşağı, bayağı. İLE Eskiden şalvar ve üç etek entâri yapmakta kullanılan, işlemeli görüntüsü verecek biçimde dokunmuş, sağlam ve kalın bir kumaş çeşidi. )


- HAKÎR[Ar.] (GÖRMEK) ile/||/<> HOR[Fars.] (GÖRMEK)

( Önemsiz, değersiz, bayağı, adi kişi. İLE/||/<>Değersiz, aşağı, bayağı. )


- HAKÎR[Ar.] ile SAGÎR[Ar.]


- HAKK:
DOĞA ve/<> TARİH

( HAKK: Doğa ile tarihin birliği. )

( DIVINE TRUTH: NATURE and/<> HISTORY )


- HAKK ve/<> HADD


- HAKK ile/ve/<> HÂK

( Bizzâtihî varlık. İLE/VE/<> Toprak. )

( ... İLE/VE/<> Kendine varlık vermeyen. )


- HAKK ile/ve/> HALK

( Hakk'ın zuhuru halktır. )

( Allah. İLE/VE/> Hakk'ın sıfatları. Hakk'ın perdesi. )

( Derdimiz. İLE/VE/> Kendi dertleri, kendilerine yeter. )

( Kendimiz/de/n. İLE/VE/> Başkası/nda/n. )

( DIVINE TRUTH vs./and/> CREATION/PEOPLE )


- HAKK ve/||/=/<> HAREKET[BİZÂTİHÎ]


- HAKK ve/||/=/<> VARLIK ve/||/=/<> İNSAN

( Varlıkbilimsel. VE/||/=/<> Bilgibilimsel. )

( Kişinin sırrı. VE/||/=/<> Hakk'ın zâhiri. )


- HAKK ile/ve/<> VUCUD

( Varlık.[verili olarak] | SAMED İLE/VE/<> Varlık.[kazanılmış olarak] )

( İlk doğuş. İLE/VE/<> Hakk'tan oluşan. )

( Görünmüyor. İLE/VE/<> Görünüyor. )


- HÂKKA[Ar.] ile HAKKA["ka" uzun okunur]

( Sürekli musîbet, âfet, keder. | Kıyâmet günü. İLE Doğrusu.[el-HAKK, HAKKAN, HAKİKATEN] )


- HAKKAK["ka" uzun okunur] ile HAKKÂK[Ar. < HAKK]

( Kutucu, hokkacı. İLE Hak eden. | Mühür vs. kazıyan kişi. )


- HAKKÂK değil/yerine/= OYMACI

( Oyma/hak işleri yapan zanaatkâr. )


- HAKKARİ ile HAKKARİ["HAKARİ" değil!]

( Güç, güçlü, savaşçı.[Soğukla ve doğa koşullarıyla mücadele eden.] İLE Türkiye'nin Güneydoğu bölgesi ili. )


- HAKKATEN" değil HAKİKATEN


- HAKK-I KARÂR ile/||/<> HAKK-I ŞURB

( Arazi yasasının 78. maddesinde belirtilen nizâsız, on yıllık zilyetlik. İLE/||/<> Su hakkı. )


- HAKKI PAŞA KONAĞI :

( Sarıyer'de Dursun Fakih Sokaktadır. 20. yy. başlarında yapıldığı söylenen köşk Cumhuriyet döneminden önce Özel Hayriye İlkokulu olarak kullanılmış. Mareşal Fevzi Çakmak (Kavaklı Fevzi) ilkokulu bu okulda okudu. Konak sonraları ikiye bölündü. Tarihi değere olan konak onarıma muhtaç durumdadır. )


- HAKKIN, SENİN YANINDA OLDUĞUNA İNANMAK ile/ve/değil/yerine/<> KENDİNİN, HAKKIN YANINDA OLDUĞUNA İNANMAK


- HAKKINDA KİTAP YAZILAN İLK SULTAN -ile

( I. AHMED )


- HAKKINDA KONUŞMAK ile DEDİKODU

( Çocukların ağzı fakat "büyüklerin" içi konuşur. )

( Konuştuğunda hayır söyle ya da sus! )

( "Bir Dedikodu Ne Kadar Hızlı Yayılabilir?" yazısı için burayı tıklayınız... )

( TO TALK ABOUT vs. GOSSIP )


- [ne yazık ki]
HAKKINI ARAMAK ve/||/<>/&gt;&lt;/> ZULÜM/ZALİM

( Bazı "kişilerin" nasıl zâlimleştiğini görmek istiyorsak, hakkımızı aramayı denemek yeterli olacaktır. )


- HAKKINI İADE ETMEK ve/<> HAKKINI TESLİM ETMEK


- ... HAKKI ("VERMEK") ile/ve/değil/||/<>/< ... FIRSATI (TANIMAK)


- HAKK'LA İSTEMEK ve/<> HALK'LA İSTEMEK


- HAKK'TAN "SIKILMAK" ile HALK'TAN SIKILMAK


- HAKLAR ve/||/<>/< HAKLARIN HAKLARI


- HAKLARI:
TESİS ETMEK ve/||/<>/>/< TESLİM ETMEK


- HAKLARIMIZIN ANIMSATILMASINDA:
"SARKITMA" değil/>< ANINDA/DERHAL


- HAKLI ÇIK(AR)MA ÇABASI ile/ve KÂRLI ÇIK(AR)MA ÇABASI


- HAKLI ÇIKMAK ile/değil/yerine/>< HAKLI OLMAK


- HAKLI/HAKSIZ ÇIKARMAYA ÇALIŞMAK ile/değil/yerine ANLAMAYA ÇALIŞMAK


- HAKLI OLAN ile/değil/yerine AKLI OLAN


- HAKLI OLAN ile/ve/değil/yerine/||/<> HAKÇA OLAN


- HAKLI OLANI, GÜÇLÜ KILAMAMAK ve/ne yazık ki/> GÜÇLÜ OLANI, "HAKLI KILMAK"


- HAKLI OLARAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< HALİYLE


- HAKLI OLARAK ile/ve/değil/||/<>/< YERİNDE/GEREKLİ/İSABETLİ OLARAK


- HAKLI OLMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< AKLI OLMAK


- HAKLI ile HAKİKİ


- HAKLI ..." ile/değil/yerine YERİNDE
(BİR KARAR/SONUÇ/TUTUM)


- HAKLILIK/HAKSIZLIK:
MECAZ değil HUKUK


- HAKLILIK/HAKSIZLIK ile/ve/değil/||/<> İSABETLİLİK/İSABETSİZLİK


- HAKLI/LIK ve/değil/||/+/<>/< AKILLI/LIK


- [ne/hem] "HAKLI/LIK" ile/ve/ya da/ne de/hem de/<>/>< KIZGIN/LIK

( Ne kadar (")haklı(") olduğumuzu zannetsek de, ne kadar kızgın olsak da,
bazı/çoğu durumu, sakinlikle ve akılla[/tüzeyle] çözerek -ve de en azından çözümleyerek- ilerlemek gerekir. )


- HAKLI/LIK ile/ve VERİCİ/LİK


- HAKLILIK/HAKSIZLIK" ile/değil ABARTI


- HAKLISIN!/YANLIŞSIN! değil DOĞRU!/YANLIŞ!


- HAKSIZ "GÜÇ" ile GÜÇSÜZ HAK

( Zulüm oluşturur. İLE Çözümsüzlük/çaresizlik oluşturur. )


- HAK-SIZ ile HAKK-SIZ


- HAKSIZLIĞA/YANLIŞ ANLAŞILMAYA:
MÂRUZ KALMAK ile/ve/+/değil/yerine/> MAĞDUR OLMAK ile/ve/+/değil/yerine/> MÜŞTEKÎ OLMAK


- HAKSIZLIK ile/değil BİLİNÇ FARKLILIKLARI


- HAKSIZLIK ve/||/<> İYİLİK

( Toza yaz. VE/||/<> Mermere yaz. )


- [ne yazık ki]
HAKSIZLIK ve/||/<>/>/< ÖFKE

( Haksızlık etme. öfkenle hareket etme! )


- HAKSIZ/LIK ile/ve/||/=/<>/> ZULÜM/ZÂLİM


- HAKSÖZ, HİKMET (MESTANLI, BULGARİSTAN, 1937 - 2017) :

( İlkokulu Şumnu'daki Vakıflar İptidaisinde tamamladı. Yine Şumnu'daki Muhtelit Türk Rüştiyesine yazıldı. Üçüncü sınıfta iken Türkiye'yle göç ettirildiler (1951). Ortaokulu Vize'de tamamladı ve Balıkesir Necati Öğretmen Okulundan mezun olunca (1956) Eğitim Enstitüsü Edebiyat bölümüne devam etti ve mezun olarak meslek hayatına atıldı. Anılarını kapsayan "Göç Yolları" (2015) adlı kitabını yayınladı. )


- HAL DEĞİŞİMİ ile/||/<> FAZ GEÇİŞİ (İKİLİ KARŞILAŞTIRMA)

( Hal değişimi genel, faz geçişi spesifik dönüşümdür )

( Formül: katı-sıvı-gaz )


- HAL EHLİ ile/ve/<> AŞK EHLİ

( Gayretlerinden doğan. İLE/VE/<> Aşkından doğan. )

( Sükût kıvâmındaki çığlığı, ne kardaş, ne de arkadaş; sadece hâldaş olanlar duyar. )


- HAL-HATIR (SORMAK)


- HAL ile/ve AN


- HAL ve/< ÂSÂN[Fars.]

( Durum. VE/< Kolaylık. )


- HÂL ile HAL

( Durum. İLE Sebze-Meyve toptan satış yeri. )


- KİŞİ/İNSAN:
HAL ve/<> HAL


- HAL ile HÂL/GÖVEÇLİK ile HAL[Fr. < Cerm.] ile HAL

( Bir şeyin içinde bulunduğu koşulların ya da taşıdığı niteliklerin tümü, durum. | Davranış. | Şimdiki zaman, içinde yaşanılan zaman. | Güç, kuvvet, takat. | Kötü durum, sıkıntı, dert. İLE Genellikle üstü kapalı pazaryeri. İLE Çözme, çözülme eritme, karışık bir sorunun içinden çıkma, sonuca varma. İLE Tahttan indirme. )


- HÂL[çoğ. AHVÂL] ile HÂL[çoğ. AHVÂL] ile HAL[Ar.] ile HAL'[Ar.] ile HÂL[Fars., Ar.]

( Annenin eril kardeşi, dayı. İLE Şimdiki zaman, geçmiş ve gelecek olmayan zaman. | Oluş, bulunuş, sûret, keyfiyet, durum, vaziyet. İLE Pazar yeri; Çözme. İLE Soyma. | Boşanma. | Tahttan indirme. Sultanın makamını terk etmek zorunda bırakılması. İLE Gövdede oluşan ben, nokta. )


- HAL ile/ve HAVA


- HAL <> HULÛL <> MAHAL


- HAL ve/> MAHAL ve/> TAHALLÜL


- HAL ile MAKAM

( ... ile/ve CÂH/E )


- HÂL ile MAKAM

( Her bireye bakma, kişilerin hallerine bak. Hangisinin hâli kâmilse ona bak. )

( Seni kaldır, beni kaldır! O hali yakalayalım! )

( Bizim için ne din, ne mezhep, ne millet var, yekpâre bir hâl. )

( Geçici. İLE Kalıcı. )


- HAL ile MECAL

( CONDITION vs. POWER )


- HAL ile/ve/||/<>/> MELEKE

( Geçici. İLE/VE/||/<>/> Kalıcı. )


- HAL ile/ve/||/<> TAKAT


- HÂL ve/> TEMKİN ve/> SÜKÛN


- HÂLÂ ile/ve/||/<> DAİMA/SÜREKLİ


- HALA değil HÂLÂ


- HALA/HÂLA[Ar. çoğ. HÂLÂT]/EME/BİBİ ile HÂLÂ[Ar.]["HAYLA" değil!] ile HALÂ'[Ar.]

( Babanın kızkardeşi/ablası. İLE Şimdi, henüz, süregiden. İLE Boşluk. | Ayakyolu, helâ. )


- HÂLÂ ile HÂLEN


- HALÂ ile HAYYİZ


- HÂLÂ ile/ve/değil/||/<> HENÜZ


- HÂLÂ ile/ve/değil/||/<> HER ZAMAN


- HALÂ ile/ve MELÂ

( Fârâbî'nin, HALÂ risâlesinin okunmasını salık veririz. )


- HÂLÂ değil/yerine/= ŞİMDİYE DEK


- HALÂK[Ar.] ile HALAK[Ar.] ile HALAK[Ar. < HALKA]

( Pay, hisse, nasip. İLE Paçavra, yıpranmış eski şey. İLE Halkalar. )


- HALÂK[Ar.] ile NASÎB[Ar.]


- HALAKA/HALKA[Ar.] ile HALAKA[Ar. < HÂLİK]

( Ortası boş, yuvarlak biçim, daire biçiminde olan şey. | Bir çeşit ufak, yağlı ve tuzlu simit. İLE Berberler. )


- HALÂKA ile/ve/||/<> İBDÂ'

( Bir şey aracılığıyla yaratmak. İLE/VE Örneksiz, malzemesiz yaratmak. )

( Gelenek. İLE/VE/||/<> Örneksiz olarak bir şey meydana getirme, yaratma. | Yeni ve güzel bir yapıt oluşturma. | Yoktan ortaya koyma, icâd. )


- HALAKAT[Ar. < HALKA | "ka" uzun okunur] ile HALÂKAT[Ar.]

( Halkalar. İLE Halukluk, iyi ahlâklılık. | Dümdüzlük, düzlük. )


- HALÂS[Ar.] ile KURTULMA, KURTULUŞ

( KURTULMA, KURTULUŞ )


- HÂLÂT[Ar. < HALET] ile HÂLÂT[Ar. < HALA] ile HALAT[Yun.]

( Durumlar, haller, suretler, keyfiyetler, nitelikler. | Meyl, muhabbet, aşk, visal. İLE Halalar. İLE Kenevirden yapılmış çok kalın ip. )


- HALAT ile/ve/<> ÇIMA/CI[İt. CİMA]

( ... İLE/VE/<> Gemiyi iskeleye bağlamak için kullanılan halat. | Halat ucu. )


- HALÂVET değil/yerine SEVİMLİLİK/ŞİRİNLİK/TATLILIK


- HALDUR HULDUR (HAREKET ETMEK)


- HÂLE[Ar.] değil/yerine/= AYLA

( Bazı yıldızların, özellikle ayın çevresinde görülen geniş ve aydınlık teker. | Hristiyanlıkta aziz sayılanların resimlerinde başları çevresinde çizilen daire. | Bazı kutsal kişilerin başı etrafında gösterilen ışık çevresi. )


- HALEF ile SELEF[çoğ. ESLÂF]

( Bir makamın devredildiği kişi. İLE Bir makamın devralındığı kişi. )

( Sonraki, ardıl. İLE Önceki, öncel. )


- HALEL ile/değil/yerine/>< HELÂL


- HÂLEN değil/yerine/= ŞİMDİ/ŞİMDİLİK


- HÂLET değil/yerine DURUM


- HALF/HALFE[Ar.] ile HALF[Ar.]

( Yemin etme. | Yemin. İLE Art, arka. | Kötü evlât. )


- HALF[Ar.] ile HALEF[Ar.]


- HALF[Ar.] ile KASEM[Ar.]


- HÂLÎ -ile

( HÂL'E MENSUP, ŞİMDİKİ )


- HALI FABRİKASI ile/değil HALI İPİ FABRİKASI

Bugün[17 Kasım 2025]
itibarı ile 41.842 başlık/FaRk ile birlikte,
41.842 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(62/169)