Bugün[17 Kasım 2025]
itibarı ile 41.842 başlık/FaRk ile birlikte,
41.842 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.


Kılavuz içinde sözcük Ara/Bul...

(145/169)


- TAPU ile/ve/||/<>/< KADASTRO[Fr. < CADASTRE]

( Bir taşınmazın üstündeki mülkiyet hakkını gösteren belge. | Tapu işlerinin yürütüldüğü kuruluş. İLE/VE/||/<>/< Bir ülkedeki her çeşit arazi ve mülk yerinin, alanının, sınırlarının ve değerlerinin devlet eliyle belirlenip plana bağlanması. )


- TARABYA ANA ÇOCUK SAĞLIĞI VE AİLE PLANLAMA MERKEZİ :

( Tarabya Kefeliköy (Haydar Aliyev) caddesi üzerindedir. )


- TARABYA AYA PARASKEVİ RUM ORTADOKS KİLİSESİ :

( Tanzimatın ilanında sonra kusseli olarak inşâ edilen ilk kiliselerden biridir. 1868 yılında Banker Zarifi ailesinin maddi yardımları ile inşâ edildi. Ayazması vardır. Kilise bahçesinde mezarlar bulunuyor. Haç planlı. Üç nefli ve kubbeli bazilika olarak inşâ edilen kâgir yapının kubbesini sekiz sütün desteklemektedir. )


- TARABYA BURNU :

( Tarabya koyunu Büyükdere tarafındaki çıkındı, yani en uç noktaya Tarabya burnu denilir. Burnun körfez tarafında eskiden Tarabya Vapur iskelesi vardı. Otelin tam önü Tarabyaburnu'nun en uç noktasıdır. )


- TARABYA DALYANI :

( Tarabya koyunda kurulan bu dalyan çok uzun yıllardan beri kurulmamaktadır. )


- TARABYA DENİZ SAVAŞI :

( 1352'de Cenevizlilerle Venedikliler arasında Tarabya koyu açığında yapılan deniz savaşında Ceneviz filosu. Venediklileri çok hırpalamış, kaptan Nicolas Pisani ustaca manevra ile Tarabya koyuna girerek Venedik donanmasını kurtarmıştır. )


- TARABYA DERESİ :

( Tarabya'da Hayat Sokak üst taraflarından çıkan dere, derelerin tanzim temizlenme çalışmaları sırasında üzeri kapatıldı. )


- TARABYA FENERİ :

( Büyük Tarabya otelinin üst kısmında, tepede bulunan ve gemilere yer gösteren fener bulunuyordu. Ne var ki zamanla kullanılmaz olup ortadan kaldırıldı. )


- TARABYA HAMAMI :

( Tarabya'nın tarihi eserlerinden biri olmasına karşın, yıkılıp gitti. Kalıntılarından bile eser yok. Tarabya hamamına içkiciler çok rağbet ettikleri için "İçkicilere Tarabya Hamamı" denildiği bazı eserlerde yer almaktadır. )


- TARABYA KOYU :

( Tarabya koyu Boğaziçi'nin en önemli koylarından biri olup hemen her rüzgara kapalıdır. Yat ve kotraların yoğun bulunduğu, küçük balıkçıların da yararlandığı koyun antik çağlardaki ismi "Oldias Kalos" tu. )


- TARABYA MAHALLESİ :

( Sahil şeridinde yer alan bir mahalle olup, Yeniköy, Kireçburnu, Ferahevler, Çamlıtepe (Derbent) ve Cumhuriyet Mahallelerinden sınır almaktadır. Tarabya'nın antik çağdaki ismi Pharmacias (Pharmakeion), bir diğer ismi de Pharmacias (Farmakkues) idi. Bu isimler zehirleyici, öldürücü ilaç anlamına geliyordu. Efsaneye göre Kalkida Kralının kızı babasının hazinelerine sahip olabilmek için hazineyi korumakla görevli olanlardı zehirlemiş, arta kalanı da kendi içmişti. Bu efsane nedeni ile semte zehirli anlamını veren Farmakeus denilmiş. Yüz yıllar sonra 55. yy. da hastalanan Patrik Attikos buraya gelmiş ve hastalığına şifa bulup iyileşince semtin adını da şifa ve terapi anlamına gelen Therapia (Tedavi - şifa) ya dönüştürdü. Zamanla Therapia Tarabya oldu. Sultan II. Selim (1566 - 1574) boğaza yaptığı bir gezi sırasında burada balık yemiş ve çok beğendiği bu yerde bir kasır yapılmasını Sadrazam Sokulu Mehmet Paşa'ya emretmiş. Yapılan kasrın ismini de "Servi Çemenzari" koydurmuş. Semte de Keyif" anlamına gelen "Terabiye" adını vermiş ve bu isim zamanla Tarabya'ya dönüşmüştür. 1992 nüfus sayımına göre mahallenin nüfusu 15.905'dir. )


- TARABYA MERKEZ CAMİİ :

( Tarabya'da çarşı içindedir. 1959 yılında yaptırılan camiin tarihi bir özelliği yoktur. )


- TARABYA ÖZEL UFUK İLKÖĞRETİM OKULU :

( Tarabya'da bulunan Özel Ufuk İlköğretim Okulu eğitim hizmeti vermektedir. )


- TARABYA PLAJI :

( Boğaziçi'nde ilk deniz hamamı (Plaj) Tarabya'da açıldı, 28,09.1870'de İstanbul Şehremaneti Kadıköy, Adalar ve Boğaziçi'nde 21'i erkek ve 5' i hanımlara ait olmak üzere 26 deniz hamamı (Plajı) açılması kararını aldı. Bu karar üzerine 1871 yazında Tarabya'da ilk deniz hamamı (plajı) açıldı. Deniz hamamı bir süre kapanmasına karşın tekrar Tarabya Plajı adı altında açıldı. Hala faaliyette olan plaj Alman Büyükelçiliği yazlık binaları karşısındadır. )


- TARABYA RESTAURANTLARI :

( Tarabya restaurantları ve içkili gazinoları ile dolu bir semttir. Çok tarihlerden beri bu özelliğini korumaktadır. Eskiden Hristo, Bogos, Garabet, Serafi, Paella, Villa Varif, Karadut gibi gazinoları sonraları; Lamek, Köşem, Bistro, Caliypso, Balıkçı gibi gazinolar izledi. Gazinoların pek çoğunda müzik yapılır. )


- TARABYA RUM İLKÖĞRETİM OKULU :

( Tarabya'da bulanan Rum İlköğretim Okulu açık olmasına karşın öğrencisi almadığı için eğitim hizmeti verememektedir. )


- TARABYA RUM MEZARLIĞI :

( Tarabya'da Rum mezarlığı bulunmakta; Kostantinos (Ayios) Eleni (Ayia) Kilisesi, Ayayani Kilise ve Aya Anastas Kilisesi bahçesi içinde bulunmaktadırlar. )


- TARABYA SAĞLIK OCAĞI :

( Tarabya'da çarşı içindeki Sağlık Ocağı, Sarıyer Sağlık Grup Başkanlığına bağlı olup, Sağlık Ocağı içinde Ana Çocuk Sağlığı bölümünde bulunmaktadır. )


- TARABYA SPOR KULÜBÜ :

( 1946 yılında Agop Arat, Yorgo Haritanidis, Mayk Mikelyan ve Morfi Haralopboptos tarafından kuruldu. Kulübün renkleri lacivert - kırmızı'dır. Önceleri futbol ve basketbol dallarında faaliyet gösterirken halen futbol dalında faaliyetine devam etmektedir. Tarabya Spor Kulübü 2 kez Grup Şampiyonluğu ve 5 kez de grup ikinciliği kazandı. Halen amatör ligde mücadele etmektedir. İhtiyacına yanıt verecek tesisleri vardır. Yetiştirdiği en önemli isim Sabri Dino ve Haydar Erdoğan'dır. )


- TARABYA SURP ANDON ERMENİ KATOLİK KİLİSESİ :

( 1871 yılında Andon Tırgır Yaver Paşa tarafından yaptırılan küçük bir kilisedir. Tarabya'nın üst kısımlarında bulunuyor. Aziz Antuan'a ithaf edilmiştir. Görkemli ana giriş kapısı ile dikkat çeker. İki çan kulesi vardır. Kagir kilisenin iç kısmında üç sunak ve bir kürsü bulunuyor. )


- TARABYA TABYASI :

( Tarabya tabyasının 18. yy da savunma amaçlı yapıldığı, 1815 yılında onarım gördüğü kayıtlarda var. Yeri ise Kireçburnu ile Kalender Tabyası arasında gösterilmiştir. 1864'te tabyanın topları kaldırılmış, yer arsa haline getirilmiştir. )


- TARABYA TALEBE YURDU :

( Tarabya'da bulunan Tarabya Talebe Yurdu 1991'den beri hizmet vermektedir. )


- TARABYA TOKATLIYAN OTELİ :

( Tarabya Tokatlayan Oteli 1900'lerin başında sahibi Mıgırdıç Tokatlayan tarafından Hotel Pelata'nın yerine Fransız Mimar Alexander Vallaury'e yaptırıldı. Otel mükemmel mimarisi, zemin dâhil beş katlı oluşu ve elektrik kullanan nadir otellerden biri olması ile dikkat çeken bir oteldi. I. Dünya Savaşı, İstanbul İşgali ve milli mücadele dönemlerinde zamanın önemli siyaset adamlarının ağırlandığı, devlet adamlarının tercih ettiği bir oteldi. Bilhassa II. Dünya Savaşı sırasında değişik devletlere ait ajanların çok yoğun ilgi gösterdiği bir otel olarak bilinir. Bu muhteşem otelin sahibi zamanla borçlanır ve sonuç olarak Karadenizli bir iş adamı olan İbrahim Gültan otelin sahibi olur ve ismini de "Tarabya Konak" oteli olarak değiştirir. Bu muhteşem otel 19.4.1954 tarihinde yanarak kül oldu. İbrahim Gültan İnşaata izin alamayınca satış yapıldı ve yeni sahibi T.C. Emekli Sandığı oldu. Otel inşaatı 1957'de başladı, 1965 yılında tamamlandı ve 1966 yılında da Grant Tarabya Hotel ismi ile hizmete açıldı. Bu otel 2002'de büyük onarım için kapatıldı, onarım devam ederken 5.4.2006 özelleştirme sonucu 145,3 milyon dolara Bayraktar Holding'e satıldı. Onarımı tamamlanan otel Şubat 2013'te açıldı. Otelin 168 delüx, 80 suiti ve 1 kral dairesi var. Otelin ismi "The Grand Tarabya Hoteli". )


- TARABYA VAPUR İSKELESİ :

( Tarabya burnunda, Büyük Tarabya Otelinin batı tarafında bulunuyordu. Tarihe karışan iskelelerden biridir. İskele önceleri ahşaptı. 1911'de yıktırılarak yerine yenisi yapıldı. Yıllarca hizmet veren bu iskele motorlu taşıtların fazlalığı nedeniyle şehir hatları rekabet gücünü kaybedince iskelede 1984 yılında kapatıldı, bir süre sonra da iskele yerinden söküldü. )


- TARABYA YOLCU GEMİSİ :

( Şirket - i Hayriye'ye ait yolcu gemisidir. 1853'te İngiltere'de East Cowes'da. John Robert White tezgâhlarında yandan çarklı yolcu gemisi olarak yapıldı. Teknesi ahşaptı ve 188 gros tonluk, uzunluğu 46,4 metre, genişliği 9,8 metre, su kesimi 2.9 merte idi. 60 beygir gücünde tek silindirli buharlı makinesi vardı. 1854'te hizmete girdi, 1864'te hizmet dışı bırakıldı. Baca No.su 2 idi. )


- TARABYA YOLCU GEMİSİ :

( Şirket - i Hayriye işletmesine ait 57. Baca No. lu bu gemi 1906'da İskoçya, Glaskow'da Fairfield Shipb. Cop. Tezgâhlarında yolcu gemisi olarak inşâ edildi. 122 gros, 53 net tonluktu. Teknesi çelik saçtandı. Fairfeld yapımı, 190 beygir gücünde tripil (3 silindirli) buhar makinesi vardı ve uskurluydu. 18.4.1906'da hizmete girdi. Saatte 10 mil yapıyordu. Yaz - kış 250 yolcu alabiliyordu. 15 Ekim 1064'te hizmet dışı bırakıldı. )


- TARABYA :

( 1946'da Agop Arat, Yorgo Haritanidis, Mayk Mikakelyan ve Morfi Haralopbopkos tarafından kuruldu. Futbol dalında faaliyet göstermekte ve İstanbul Amatör Liginde yer almaktadır. Sabri Dino, Haydar Erdoğan ve Zafer Biryol gibi sporcular yetiştirmiş bir kulüptür. )


- TARAF OLMAK ile/değil/yerine/||/<>/< EMEK VERMEK


- [ne yazık ki]
TARAF TUTMAK ile/değil/yerine/>< TARTIŞMAK


- TARAFEYN ile/||/>< VASATEYN

( Dışlar. İLE/||/>< İçler. )

( "a:b = c:d" orantısındaki "a" ve "d" İLE/||/>< "a:b = c:d" orantısındaki "b" ve "c" )


- TARAFLILIK ile/ve YANILGI

( SIDED vs./and ILLUSION )


- TARAFSIZ/LIK ile BAĞIMSIZ/LIK


- TARAFTA/LIK ile/ve/değil/yerine ETRAFTA/LIK


- TARAFTA/LIK ile/ve/değil/yerine ETRAFTA/LIK


- TARAFTAR OLMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> TAVIR ALMAK


- TARAFTAR değil/yerine/= DESTEKÇİ


- [ne yazık ki]
"TARAFTAR"" ile/ve/değil/yerine/||/<>/> KARŞICIL/MUHÂLİF[Ar.]


- TARAFTAR ile/değil/yerine TAKİPÇİ


- TARAF/TAR ile/ve YANDAŞ


- TARAFTÂR değil/yerine/= YANDAŞ


- TARAK ile KAŞAĞI

( ... İLE Sırtı kaşımak için kullanılan uzun saplı, ucu kaşık ya da el biçiminde, tırnaklı araç. )


- SÖZLÜK:
TARAMA ile/ve/||/<> DERLEME


- TARAMA ve/||/<>/> TANIMA


- TARAS değil TERAS[Fr. < TERRASSE]

( Bir yapının damında çevresi, üstü açık yer, ayazlık, taraça. | Damın, genellikle çamaşır sermeye yarayan ve üstü çinko ile döşeli bulunan düz bölümü, tahtaboş. | Seki. )


- TARASSUD[Ar. < RASAD] değil/yerine/= GÖZETME, BEKLEME, DİKKATLE BAKMA, GÖZLEME


- TARD ile KOĞMA, SÜRME, UZAKLAŞTIRMA | GÖREVDEN, OKULDAN UZAKLAŞTIRMA


- TARDION ile/ve FOTON/LUXON ile/ve TACHION

( Işık hızı altı. İLE/VE Işık hızı üstü/ötesi. )


- TARET[İng. < TURRET] değil/yerine/= TOPÇU KULESİ

( Gemilerde ya da kalelerde, topçu konumlarında, topun, makine bölümünü ve topçuları koruyacak biçimde yapılmış zırhlı kule. )


- TARH değil/yerine/= ÇIKARMA


- TARH ile TARH ile TARH

( Bahçelerde çiçek dikmeye ayrılmış yer. İLE Vergi koyma. İLE Çıkarma. )


- TARHANA[< DAR HANE] ile OVMAÇ

( ... İLE Hamuru ovularak yapılmış kırıntılarla pişirilmiş çorba. | Taze tarhana. )


- TÂRÎ[Ar. < TARÂVET] ile TÂRÎ[Ar. < TARÂ]

( Taze, tarâvetli. İLE Ansızın çıkan, birdenbire görünen. )


- TÂRİD[Ar. < TARD] ile TARÎD[Ar.]

( Kovan, tardeden. İLE Kovulmuş, çıkartılmış, matrûd. )


- TARİF EDİLEMEZ ile/yerine/değil/ve DUYULARA GETİRİLEMEZ

( [not] NOT POSSIBLE TO DESCRIBE vs./and/but NOT POSSIBLE TO BRING SENSES
NOT POSSIBLE TO BRING SENSES vs. NOT POSSIBLE TO DESCRIBE )


- TÂRİF[Ar.] değil/yerine/= TANIM


- TÂRİF[Ar.] ile TARÎF[Ar. < TURFA] ile TA'RÎF[Ar. < İRFÂN | çoğ. TA'RÎFÂT] ile TAHRÎF[Ar.]

( Yeni. İLE Az bulunan, nadir, zarif şey. | Etraflıca anlatma, bildirme. | Bir maddeyi tüm gerekli noktalarını içine alır biçimde bir ibâre ile anlatma. İLE ... )


- TARİF[Ar.] ile/ve/||/<> TASVİR[Ar.]

( Ne[< kavram.] İLE/VE/||/<> Nasıl[< bilim]. )

( DEFINITION vs./and/||/<> DESCRIPTION )


- TARİF ile TAVZİH


- TÂRİF ile/değil/||/<>/> ÂRİF

( Ârife, târif gerekmez. )


- TARİF-İ LAFZÎ ile TARİF-İ İSMÎ ile TARİF-İ HAKİKÎ


- TARİH ANLATIRKEN:
...DI'LI ANLATIM ile/yerine/değil ...MIŞ'LI ANLATIM


- TARİH AŞKI/TARİH NEFRETİ değil/yerine TARİH BİLGİSİ

( [not] THE LOVE/HATE OF HISTORY vs. INFORMATION/KNOWLEDGE OF HISTORY
INFORMATION/KNOWLEDGE OF HISTORY instead of THE LOVE/HATE OF HISTORY )


- TARİH AŞKI/TARİH NEFRETİ değil/>< TARİH BİLGİSİ

( Yanlışı. >< Doğrusu. )


- TARİH BİLGİSİNDE:
USÛL ve/||/<>/> KAVÂRİN ve/||/<>/> AHVAL ve/||/<>/> HAVÂDİS

( Yöntemler. VE/||/<>/> Yasalar. VE/||/<>/> Durumlar. VE/||/<>/> Haberler. )


- TARİH BİLİNCİ ve/<> SORUMLULUK

( HISTORY and/<> RESPONSIBILITY )


- TARİH DÜŞÜRMEDE:
TARİH-İ TAM ile TARİH-İ MÜCEVHER ile TARİH-İ MÜHMEL ile TA'MİYELİ TARİH

( Bir mısranın tüm harflerinin toplanmasıyla. İLE Sadece noktalı harflerin toplanmasıyla. İLE Sadece noktasız harflerin toplanmasıyla. İLE Çözülecek bilmece gibi düzenlemelerle yapılan. )


- TARİH:
"GEÇMİŞ" değil YARIN

( Tarih, geçmiş değil yarındır! )


- Tarih Makaleleri - Halil İnalcık


- TARİH METAFİZİĞİ ile/ve/<> TARİH EPİSTEMOLOJİSİ

( Büyük oranda, tarihin belirli bir amaca, hedefe göre okunmasıdır. İLE/VE/<> Tarihsel bilginin kaynakları, yapısı, yöntemleri üzerinde durur. )

( Büyük oranda, Alman tarih-felsefe okulunun etkisini taşır. İLE/VE/<> Anglo-sakson merkezli bir okuldur. )

( Tarihi, daha çok, bir milletin gelecek hedefi açısından ele alır. İLE/VE/<> Tarihî bilginin çözümlemesini yapar. )


- TARİH:
OLDUĞU GİBİ ile/değil/ne yazık ki "OKUNDUĞU" GİBİ


- TARİH OLMAK ile/ve TARİHE MAL OLMAK


- TARİH ÜSTÜ ile EVRENSEL

( Her olayda, evrenin tamamı yansır. )

( Kişisel olanla evrensel olan birbirinden ayrılamaz. )

( Gövde ile evren arasında bir ayrım yapılamaz. )

( Evren, bir Armonik-Bütün'dür. )

( Universale neque ante rem nec post rem, sed in re: Evrensel, ne nesneden önce ne de sonradır. Evrensel ya da tümel, tikel nesnelerde var olur, nesnenin kendindedir. )

( In every event the entire universe is reflected.
The particular and the universal are inseparable.
No distinction between the body and the universe. )

( OVERHISTORY vs. UNIVERSAL )


- TARİH-FELSEFE İLİŞKİSİNDE:
I. AŞAMA ile/ve/<> II. AŞAMA ile/ve/<> III. AŞAMA

( Aristoteles - İbn Sînâ'cı aşama. İLE/VE/<> Fahrettin Râzî - İbn Haldun'cu aşama. İLE/VE/<> Kant - Dilthey aşaması. )


- TARİH/TÜRKÇE YAZILIMI değil TARİH YAZIMI


- TARİH (YAZIMI), ...:
PLANSIZ ve/||/<> AMAÇSIZ (OLMALI!)


- TARİH ile/ve/<> ANLAM

( Kişinin, eylemlerinin incelenmesi. )

( HISTORY vs./and/<> MEAN )


- TARİH ile/ve/<> BAĞLAM


- TARİH ile/ve/<> BELLEK

( HISTORY vs./and/<> MEMORY )


- TARİH ve/<> COĞRAFYA

( HISTORY and/<> GEOGRAPHY )


- TARİH ve/< DAYANAKÇA ve/< KAYNAK


- TARİH ile/ve/||/<> DÜŞÜNCE TARİHİ

( [Kişilerin] Nasıl, düşünmeden hareket ettiklerinin öyküsü. İLE/VE/||/<> Nasıl, hareket etmeden düşündüklerinin öyküsü. )


- TARİH ile EFSANE


- TARİH ile/ve/<> ETKİ

( HISTORY vs./and/<> AFFECT/EFFECT )


- TARİH ile/değil GEÇMİŞ

( Kişilerin tarihi olmaz, geçmişi olur. )

( Gelecek açıktır, geçmiş ise sürekli "değişir!"[değiştirilir] )

( Human/people have not history, have past. )

( Geçmişlerini/tarihlerini bilmeyenler, şimdi'lerinde çırpınır, geleceklerinde boğulur. )

( TARİH: Gelecekte karşılaştığın geçmiş. )

( )

( [not] HISTORY vs./but PAST )


- TARİH ile/ve/<> GELENEK

( Geleneğin sürüşü resmi değildir ve gönüllü olarak yapılır. )

( HISTORY vs./and/<> TRADITION
The continuity of tradition is informal and voluntary. )


- TARİH ve/||/<>/< İNSAN/LIK

( Tarihin öznesi, insanlıktır. )


- TARİH ve/||/<>/< KİŞİ/İNSAN ÖYKÜLERİ

( )


- TARİH ile/ve KÖKEN

( HISTORY vs./and BASIS/ORIGIN )


- TARİH ile/ve/<> KOŞUL/LAR

( HISTORY vs./and/<> CONDITION/S )


- TARİH ile/ve/<> KÜLTÜR TARİHİ

( HISTORY vs./and/<> HISTORY OF CULTURE )


- TARİH ile/ve/<> KURAL(LARINI) ÇIKARMAK


- TARİH ile MÜCEVHER TARİH

( ... İLE Divan Edebiyatı'nda, ebced hesabına göre, yalnız noktalı harfleri sayıldığında, söz konusu olayın tarihini gösteren dize ya da söz. )


- TARİH ile ŞEHNÂME[Fars. ŞEH+NÂME]

( ... İLE Hükümdarların niteliklerini, üstün başarılarını anlatan, mesnevi biçiminde yazılmış manzume. | Manzum olarak yazılmış tarih. )


- TARİH ile/||/<> SOSYOLOJİ

( Mukaddime İLE tarih felsefesi ve sosyolojinin temelleri )

( İbn Haldun tarafından 1377 yılında keşfedildi/formüle edildi. (1332-1406) (Ülke: Tunus) (Önemli katkıları: Mukaddime, tarih felsefesi, sosyoloji) )


- TARİH ve TAHİR


- TARİH ve TAHİR


- TARİH ile/ve/||/<> TAHRİK


- TARÎH[Ar.] ile/değil/< TÂRİH[Ar. < ERH | çoğ. TEVÂRÎH]

( İşe yaramadığından dolayı bir yana atılmış şey. İLE/DEĞİL Tarih. )


- TARİH ile/ve/değil/||/<>/< TARİH YAZIMI


- TARİH ile/ve/||/<> TİN


- TARİH ile/ve/<> TOPLUM

( Düzenli karmaşa. )

( Toplum kurallarını bilmeden, özyapılı olunamaz. )

( Patterned confusion. )

( HISTORY vs./and/<> COMMUNITY/SOCIETY )


- TARİH ve/||/<> TOPLUMSAL BELLEK

( Kesintilidir. VE/||/<> Süreklidir. )

( Kanıta dayalı ve nesnellik iddiası vardır. VE/||/<> Özneldir ve kimlik önde tutulur. )

( Demarcated. AND/||/<> Continous. )


- TARİH ile/ve/||/<>/< UNUTULMUŞ TARİH

( | )


- TARİH ile/ve/<> UZAK GEÇMİŞ TARİHİ


- TARİH ile/ve/<> VERİ

( HISTORY vs./and/<> DATA )


- TARİH ile/ve/||/<> YAZIN/EDEBİYAT ile/ve/||/<> COĞRAFYA ile/ve/||/<> MİMARİ ile/ve/||/<> BİLİMSEL KAYNAKLAR ile/ve/||/<> YAZILI OLMAYAN KAYNAKLAR


- TARİH ile/ve ZAMAN

( İnsan. İLE Kozmik. )

( Tarih: Amacı şerefli, yararları çok fazla ve esasları çok önemli olan bir disiplin ve ilim. )

( Zaman: Değişimleri, oluşumları ve hareketleri anlamlandırmada başvurulan kategori. )

( Tarih ile uğraşmak, kişinin emeği ile uğraşmaktır. )

( Tarihi, vak'a olarak görürsen, sonra sen de "Tarihî Vak'a" olursun! )

( Bugün varsan, yarın yoksun Tarih oku, bilgin artsın Sen dünyadan bihabersin )

( Tarih: Düzen. )

( Historia: Araştırma. )

( TARİH: Nesne ve kişilerin, genel ve özel durum ve koşullarında, belirli bir zaman ve mekânda oluşan, gelişim ve değişimleridir. )

( HISTORY vs./and TIME )


- TARİH ile/ve ZAMAN

( İnsan. İLE Kozmik. )

( Tarih: Amacı şerefli, yararları çok fazla ve esasları çok önemli olan bir disiplin ve ilim. )

( Zaman: Değişimleri, oluşumları ve hareketleri anlamlandırmada başvurulan kategori. )

( Tarih ile uğraşmak, kişinin emeği ile uğraşmaktır. )

( Tarihi, vak'a olarak görürsen, sonra sen de "Tarihî Vak'a" olursun! )

( Bugün varsan, yarın yoksun Tarih oku, bilgin artsın Sen dünyadan bihabersin )

( Tarih: Düzen. )

( Historia: Araştırma. )

( HISTORY vs./and TIME )


- TARİHÇİ ile VAK'A-NÜVÎS[Ar., Fars.]

( ... İLE Tarihi olayları günü gününe kaydeden tarihçi. | Osmanlı'larda devletçe görevlendirilen tarih yazarı. )


- TARİHE DÜŞMEK ile/ve METAFİZİĞE KAÇMAK yerine/değil BİRLİĞE GETİRMEK

( Teşbihe düşmek. İLE/VE Tenzihe düşmek. YERİNE/DEĞİL Tevhide varmak. )


- [ne yazık ki]
TARİHİ ...:
BİLMEMEK ile/ve/değil/||/<>/> ÇARPITMAK


- TARİHİ DEĞER(İ OLAN) ile/ve/<> SANATSAL DEĞER(İ OLAN)


- TARİHİ DEĞER/LER ile/ve/<> TARİHİ OLAY/LAR

( HISTORICAL VALUE/S vs./and/<> HISTORICAL PHENOMENON/S )


- TARİHİ PERSPEKTİF ile/ve MEDENİYET PERSPEKTİFİ ile/ve FELSEFE-BİLİM


- TARİHİ YAPIT ile KALINTI

( ... İLE Artıp kalan şey, bakiye. | Eski çağlardan kalmış kent ya da yapı, ören, harabe. | İz, işaret. | Bir toplum, kültür, uygarlık vb.nden artakalan şey. )


- TARİHİN:
ŞİMDİYE ETKİ ETMESİ ile/>< ETMEMESİ

( Tarihtir. İLE/>< Tarih değildir. )


- TARİHLEME ile/ve/||/<> RADYOMETRİK TARİHLEME

( ... İLE/VE/||/<> Bazı izotoplar [kimyasal bir öğenin, belirli kütleye sahip atom çekirdekleri], kimyasal yapılarını değiştiren ve kendiliğinden oluşan radyoaktif bozunmaya uğrar. Bu bozunmanın hızı, izotopun bir özelliği olup sıcaklık, basınç ya da izotopun içinde yer aldığı kimyasal bileşikler gibi dış etmenlerden etkilenmez. Bozunma hızı, belirli bir örnekteki atom çekirdeklerinin yarısının bozunması için gereken "yarı-ömür" olarak tanımlanır. Kayaç örneklerini tarihlendirmede kullanılan radyometrik yöntem, radyoaktif izotopun ve bozunmaya uğrarken üretilen öğe mikdarının ölçülmesi esasına dayanır. Radyoaktif öğe ve izotopların görece mikdarı, bir kayacın oluşmasından itibaren kaç yarı-ömrün geçmiş olduğunu gösterir. Örneğin, çoğu mineralin kimyasal bileşeni olan ve doğal olarak ortamda bulunan potasyum, az miktarda radyoaktif potasyum-40 içerir. Bu izotop, kalsiyum-40 ya da argon-40 oluşturmak için 1 milyon 300 yıllık bir yarı-ömür ile bozunur. Bozunmaların %11'inde, argon-40 oluşur. Argon, bir gaz olduğundan, mineral ısıtıldığında ya da eritildiğinde, mineralden dışarı atılır. Bu nedenle, yeni katılaşmış bir magma kayacı, argon-40 içermez. Zaman içinde potasyum-40'ın bozunmasıyla kayaçta argon-40 birikir. Böylece, bir magma kayacındaki potasyum-40 ve argon-40 mikdarı, bu kayacın ne kadar süre önce katılaştığını gösterir.

Potasyum-argon ile tarihlemenin özü budur. Kavramsal olarak benzer öteki yöntemler, uranyum-kurşun, rubidyum-stronsiyum ve neodimiyum-samaryum yöntemleridir. Her yöntemin farklı üstünlük ya da sakıncaları, potansiyel hata kaynakları bulunmaktadır. Sonuçların daha güvenli alınması bakımından önemli kayaçlarda bu yöntemlerin birkaçı birden kullanılabilir. )


- MAĞDURİYET:
TARİHSEL ile/değil EKİNSEL/KÜLTÜREL


- TARİHSEL) SÜREÇ ile/ve (TARİHSEL) KOŞUL

( [HISTORICAL] PROCESS vs./and [HISTORICAL] CONDITION )


- TARİHSEL ile AŞKIN


- TARİHSEL/LİK ile/ve/<> BİLİMSEL/LİK


- TARİHSEL/LİK ile/ve/<> KATMANLI/LIK


- TARİHSEL/LİK ile/ve/||/<> KUŞKULU/LUK


- TARİHSEL/LİK ve/<> ORTADAN KALKMIŞ/LIK


- TARİH/SEL/LİK ile/ve/değil/||/<>/> TİN/SEL/LİK

( SPIRIT vs./and HISTORICAL/NESS )


- TARİHSİZLİK ile/ve/<> ALDIRMAZLIK

( "HISTORICALESSNESS" vs./and/<> INDIFFERENCE )


- TARİHSİZ/LİK ile/ve/||/<>/= TALİHSİZ/LİK

( Tarihsizlik, talihsizliktir. )

( LACK OF HISTORY vs./and/||/<>/= UNLUCKY/NESS )


- TARİHTE KALAN DÜŞÜNCE ile/ve/değil/yerine/<> DÜŞÜNCENİN TARİHİ


- TARİHTEN DERS ALMAK ile/ve/<> TARİHTEN GÜÇ ALMAK

( TO TAKE LESSONS FROM HISTORY VALUE/S vs./and/<> TO TAKE POWER FROM HISTORY )


- TARİHTEN İBRET ALMAK ile TARİHTEN KUVVET ALMAK


- TARİHTE/TOPLULUKLARDA/KİŞİLERDE:
ÇÖKÜŞ ile/ve/değil/yerine/ne yazık ki/||/<>/>< SIÇRAYIŞ

( Çoktur. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/NE YAZIK Kİ/||/<>/>< Azdır. )


- TARIK AKAN PARKI :

( Kazım Karabekir Mahallesinde olup 2.208,00 m²'lik bir alanı kapsamakta olup, 906,00 m²'lik eşil alanı, 255,00 m²'lik çocuk oyun alanı ve 600,00 m²'lik spor alanı bulunmaktadır. )


- TARÎK el-TAKVÎM ile/ve/<> TARÎK el-LUZÛM ile/ve/<> TARÎK el-KIYÂM ile/ve/<> TARÎK el-NİSBE

( Osmanlı dönemi Türk filozofu Taşköprülüzâde'ye (ö. 1561) göre ayıklama/soyutlama eylemi açısından bir önermede, konu ile yüklem ilişkisinin türleri:

"X, Y'dir." denildiğinde, bir yüklem olarak Y,

1. Ya bizâtihi yüklendiği X'ten
2. Ya da X'in dışındaki başka bir nesneden ayıklanır/soyutlanır.

Birinci durumda Y
i. ya X'in kurucu unsurlarından;
ii. ya da X ile Y arasındaki zâtî gereklilikten/zorunluluktan ayıklanır/soyutlanır.

İkinci durumda ise Y
i. ya dış-dünyada, X ile var olan
ii. ya da dış-dünyada, X'e nispet edilen bir durumdan ayıklanır/soyutlanır.

1. i.'ye "Kurucu unsurlarına ayırma yöntemi"[Tarîk el-takvîm];
1. ii.'ye "Gereklilik(zorunluluk) yöntemi"[Tarîk el-luzûm]

2. i.'ye "Kâim olma yöntemi"[Tarîk el-kıyâm]
2. ii.'ye ise "Nispet yöntemi"[Tarîk el-nisbe] adı verilir. )


- TARÎK[< TURUK] ile ...

( YOL | BİR VELÎNİN ALLAH'A ULAŞMASI İÇİN TUTTUĞU YOL | USÛL | MESLEK | VÂSITA, NEDEN )


- TARÎK[çoğ. TURUK] ile TÂRİK[Ar. < TERK] ile TA'RÎK[Ar. < ARAK] ile TA'RÎK ile TÂRÎK[Fars.] ile TAHRİK[Ar.]

( Yol. | Usûl. | Meslek. | Vasıta, neden. | [tas.] Bir velînin Allah'a ulaşması için tuttuğu yol. İLE Terk eden, bırakan, vazgeçen. İLE Terlet(il)me, tere yatırılma. İLE Uğma. İLE Karanlık. İLE ... )


- TARÎK ile/||/<> TARÎK-İ ÂMM ile/||/<> TARÎK-İ HÂS

( Yol. İLE/||/<> Geniş yol, cadde, genel yol, kamuya ait yol. İLE/||/<> Bir ya da birkaç eve mahsus çıkmaz sokak, özel yol. )


- TARİKA(T) ve/<> AŞK

( Çeperden merkeze. VE/<> Merkezden çepere. )


- TARİKAT ile/ve BARİKAT


- TARİKAT ile TOPLUMSAL ÖRGÜTLENME

( Tarikat olsa Tâc ile Hırka, biz de alırdık 30'a 40'a. )

( Tarik ehli olmak, dışı halkla, içi hakla olmaktır. )


- TARİK-İ AHYÂR ile TARİK-İ EBRÂR ile TARİK-İ ŞUDDÂR


- TÂRİYE[Ar.] ile TA'RİYE[Ar.] ile TARİYY/TARİYYE[Ar.]

( Ansızın gelen belâ. İLE Soyma, soyulma, çıplaklaştırma. İLE Körpe, yaş, taze. | Yumuşak ekmek. )


- TA'RÎZ'DE:
ALAY[İSTİHZÂ] ile ALAYLI EĞLENME[TEHEKKÜM]

( Dokunaklı olanlar. İLE Acı ve ağır bir alayı içerenler. )


- TARLA ile/ve CEBEL

( ... İLE/VE Ekilmemiş tarla. )


- TARLA ile/ve/<> EVLEK

( ... İLE/VE/<> Tarlanın, tohum ekmek için bölünen bölümlerinden her biri. | Dönümün dörtte biri kadar olan ölçüsü. | Tarlalarda suyun akması için açılan su yolu. | Onluk kâğıt para. )


- TARLA ile/>< SENGİSTAN[Fars.]

( ... İLE/>< Taşı çok olan, tarıma uygun olmayan arazi. )


- TARLAKUŞU/TOYGAR/TURGAY/CÜSÂL[Ar.] ile/ve GELİNKUŞU

( Bir tür çayırkuşu. İLE/VE Bir tür iri tarlakuşu. )


- TARMUR, BÜLENT (SARIYER, 1936 -) :

( Ticaret hayatına kasap olarak atıldı, bilahare minibüs işletmeciliği yaptı. Sarıyer Spor Kulübü'nde 2 dönem yönetim kurulu üyesi olarak görev aldı. Yıllarca hentbol şubesinde idari yönetici olarak görev yaptı. Kulübün Divan Kurulu üyesidir. )


- TARSKİ DOĞRULUK ŞEMASI ile/||/<> NAİF DOĞRULUK KAVRAMI

( Tarski şeması "Kar beyazdır" doğrudur ancak ve ancak kar beyazsa İLE naif doğruluk sezgisel kavramdır. Tarski doğruluğu biçimsel olarak tanımladı İLE yalancı paradoksunu çözdü. Doğruluk meta-dilde tanımlanmalı. )

( Alfred Tarski tarafından 1933 yılında keşfedildi/formüle edildi. (1901-1983) (Ülke: Polonya/ABD) (Alan: Matematik, Mantık) (Önemli katkıları: Semantik doğruluk teorisi, model teorisi, biçimsel dillerde doğruluk tanımı) )


- TART[Fr. < TARTE] ile/||/<> TARTÖLET ile/||/<> TURTA[İt. < TORTE] ile/||/<> PAY[İng. < PIE] ile/||/<> KİŞ[< QUICHE] ile/||/<> GALETTE

( Tatlı ya da tuzlu olabilir. [Modern tartlar, genellikle meyve tabanlıdır, bazen de koyu krema ile olabilir.] İLE/||/<> Üzeri açık ve içinde dolgu kreması olan tartın küçük çeşididir. Genellikle tek kişilik minik kalıplarda pişirilir. İLE/||/<> Altı hamur, arası dolgu[meyve/sebze] üzeri ise hamurla kapatılarak yapılan ve genellikle tuzlu olabilen bir hamur çeşididir. İLE/||/<> Altı hamur, arası meyve dolgulu, üzeri rende hamur ya da kafes biçiminde hamur parçalarıyla kapatılan bir pasta çeşididir. İLE/||/<> Tart gibi altı hamur üzeri ise tamamen tuzlu olarak hazırlanan sebze dolgulu bir hamur çeşididir. İLE/||/<> Tarta benzeyen bir tatlı türüdür.[Hamurundaki farklar nedeniyle tart ile birbirinden ayrılmaktadır. Galetta hamuru, pizza hamuru gibi açılır ve tart kalıbı yerine bir yuvarlak fırın kabının içine, dışarı taşacak biçimde fırın kağıdı serilip üzerine açılan hamur yerleştirilir. İçine meyveleri dizildikten sonra hamurun fazla kalan kenarları meyvelerin üzerine doğru kapatılır.] )


- TARTARİK[Fr. < TARTARIQUE] ile TARTARAT[Fr. < TARTRATE]

( Yapısında, iki alkol ve iki asit bulunan. İLE Tartarik asit tuzu. )


- TARTI ile TARTIM

( Ağırlık. | Tartma aleti, çeki. | Oran, ölçü, karar. | Yelkenleri indirip kaldırmaya yarayan ip. İLE [müzik] Dizem. )


- TARTIŞILABİLENLER ile TARTIŞILAMAZLAR/TARTIŞILAMAYANLAR


- TARTIŞILAMAZLAR ile/ve TARTIŞILAMAYANLAR


- TARTIŞILAN ile/ve/değil/yerine BİLİNEN/BİLİNEBİLEN/BİLİNEBİLECEKLER


- TARTIŞILIR ile/değil/yerine/>< BİLİNMEZ


- TARTIŞILMASI "GEREK" ile/ve/değil/||/<>/< TARTIŞILABİLİR


- TARTIŞILMASI GEREKEN ile/ve/değil/||/<>/< TEMELLENDİRİLMESİ GEREKEN


- TARTIŞMA" KONUSU ile/ve/değil/yerine/||/<>/> ARAŞTIRMA KONUSU


- TARTIŞMA ile/ve/değil/yerine ATIŞMA


- TARTIŞMA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KONUŞMA

( Bilmediğimiz bir konuda konuşmazsak tartışma çıkmaz. )

( - Mutluluğun sırrı nedir?
- Aptallarla tartışmaya girmemektir.
- Kesinlikle katılmıyorum. Sır bu olamaz bence.
- "Doğru". )

( Konuşma ve tartışmanın, temel ve öncelikli koşulları...

- Konuşulanı anlamaya çalışmanın ilk koşulu olarak her bilinmeyen, yeni, farklı, aşırı, aykırı konu ya da durum karşısında düşünme ve konuşma sürecinde (olabildiğince) nötr olabilmek.
("Kişisel", "keyfî" "düşünce/sav/iddia", "önceki kayıtlar", "kalıp ya da kabuller", "inak/inanç" ve "yüklerle" başlamamak.)

- (Nitelikli) Soru sormak.["Hiç mi aklına gelmiyor?" gibi "yargı sözleri" kullanmadan, "Nasıl olabilir?" gibi anlamaya yönelik sorular sormak.]

- Konuşan kişiye ya da konuşanın kişiliğine saldırmamak ve sadece savlarını konuşmak/tartışmak.

- Daha kolay karşı sav üretmek amacıyla ötekinin savını yanlış tanımlamamak, abartmamak.

- Tekil ya da birkaç örnekle "kestirmeden" gitmeye çalışmamak, "genellemeler, indirgemeler, özdeşleştirmeler" yapmamak; "köktenci, toptancı ve sonuç odaklı" kişisel, keyfî ya da dayatmacı "çözümler üretme"mek.

- Kullanılan kanıta dayanan öncüllerden birini "doğru varsayarak" sav üretmemek.

- Bir olguyu, zamansal dizilimde, "daha önce de oldu" "savıyla" sonraki bir olgunun nedeni olarak iddia etmemek.

- Ortada ikiden fazla olanaklı yol varken savını sahte bir ikileme indirmemek.[Birden, "çok"; ikiden, "hep" "çıkarma"mak.]

- Bilinmeyen ya da bilmediğimiz bir "savın", doğru ya da yanlış olması gerektiğini savunmamak ve/ya da iddia etmemek.

- Kanıtlama yükümlülüğünü, savı sorgulayana yüklememek.

- Aralarında mantıksal bir bağ olmadıkça, "bir şeyin, bir şeyden türediğini" varsaymamak.

- Öncüllerin ya da sav sahibinin "tanınmış/tarihsel/bilimsel" "biri(/nden)" olmasını, bir çıkarımın kanıtı olarak sunmamak. )

( )

( image )

( [not] ARGUE vs./and/but TALKING )


- TARTIŞMA ile/değil/yerine YAZILI TARTIŞMA/POLEMİK[Yun.]

( Söz ile. İLE/DEĞİL/YERİNE Yazı ile tartışma. )


- TARTIŞMAK GEREKİR ile/değil TARTIŞMA GEREKTİRİR


- TARTIŞMALI KİTAPLARIN KULLANILMASI ile ÖĞRETİCİ/DİDAKTİK KİTAPLARIN KULLANILMASI


- TARTIŞMALI NEDEN SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI:
YANLIŞ NEDEN ile/ve/||/<> ÖNCESİNDE ile/ve/||/<> ORTAK ETKİ ile/ve/||/<> GÖZDEN KAÇIRILABİLİR NEDEN ile/ve/||/<> YANLIŞ YÖN ile/ve/||/<> KARMAŞIK NEDENLER

( FALLACY OF FALSE CAUSE vs./and/||/<> FALLACY OF "PREVIOUS THIS" vs./and/||/<> JOINT EFFECT vs./and/||/<> GENUINE BUT INSIGNIFICANT CAUSE vs./and/||/<> WRONG DIRECTION vs./and/||/<> COMPLEX CAUSE )


- TARTIŞMALI" ile/ve/<> GÜÇSÜZ/YETERSİZ


- ... TARTIŞMASI" ile/değil ... AYRIMI


- TARTIŞMAYI:
AÇMAK/AÇAN ile/ve/değil/yerine/||/<>/> BİTİRMEK/BİTİREN


- TART/TARD[Ar.] ile TART[Fr.]

( Kovma, çıkarma. İLE Kalıpta pişen, bir tür meyveli pasta. )


- TARUMAR[Fars. < TARMÂR] değil/yerine/>< İMÂR

( Dağınık, karışık, perişan. DEĞİL/YERİNE/>< Yapılandırma, oluşturma. )


- TÂR U PÛD[Ar.] değil/yerine/= ARIŞ[Fars. < ERŞ/EREŞ] İLE ARGAÇ[Ar.]

( İplik ve atkı. )

( TÂR: İplik, tel. | PÛD: Argaç, dokumada, enlemesine atılan atkı. )


- TARZ ile/değil ALIŞKANLIK


- TARZ ile/değil HATA


- TARZ ile TAVIR

( STYLE vs. MANNER )


- TARZ ile ÜSLÛB

( MANNER vs. ... )


- TARZ ile ÜSLÛP


- TARZ[Ar.]/STİL[Fr., İng. STYLE] değil/yerine/= BİÇEM


- TAŞ DUVAR PARKI (REVANİ SOKAK PARKI) :

( Baltalimanı Mahallesindedir. 319,00 m²'lik bir alanı kapsar. 100,00 m²'lik yeşil alanı, 82,00 m²'lik çocuk oyun alanı ve 42,00 m²'lik spor alanı bulunmaktadır. )


- TAŞ ile/ve ALAMA

( ... ile/ve Taş parçası. )

( STONE vs./and ROCK )


- TAŞ ile/değil/yerine/||/<>/>< AŞ

( Sana taş atana, aş at! )


- TAŞ ile BAKIRKÖYTAŞI/KÜFEKİ/KEFEKİ

( ... İLE Yapıda kullanılan, açık renkli, işlenmesi kolay bir taş çeşidi. [Kum, çakıl ve midye kabuklarının, zamanla, bağlayıcı maddelerle birbirin yapışmasından oluşur.Ocaktan çıkarıldığı zaman, oldukça yumuşak olan küfeki, zamanla sertleşir. Bu taş, Osmanlı dönemi yapılarında çok kullanılmıştır.] )


- TAŞ ile BAKIRTAŞI

( ... İLE Yeşil renkli, yontulup parlatabilen, doğal bakırlı, hidratlı karbonat, malakit. )


- TAŞ ile/ve BALAST

( ... İLE/VE Demiryoluna döşenen taş kırıkları. )


- TAŞ ile/değil BİTKİ (LITHOPS)

( image )


- TAŞ ile/ve/||/<> ÇAKIL TAŞI, KÜÇÜK TAŞ

( HACER ile/ve/||/<> HASÂT )

( STONE vs./and/||/<> PEBBLE )


- TAŞ ile HELİK

( ... İLE Duvar örülürken, büyük taşların arasına konulan ufak taşlar. )


- TAŞ ile KAYA ile TEPE ile DAĞ

( Kimyasal ya da fiziksel durumu değişiklikler gösteren, rengini içindeki maden, tuz ve oksitlerden alan sert ve katı madde. | Bu maddeden yapılmış, bu maddeden oluşmuş. | Bazı yerlerde ve işlerde kullanılmak için bu maddeden özel olarak hazırlanmış malzeme. | Yapı işlerinde kullanılmak için bu maddeden hazırlanmış malzeme. | Mücevherlerde kullanılan yüksek değerli cevher. | Dama, domino vb. oyunlarda kullanılan metal, kemik, plastik ya da tahta parçalardan her biri. | Bazı örgenlerin içinde, özellikle idrar kesesi vb. oluşan, türlü biçim ve hacimdeki katı nesne. | Bazı kütlelerden kopan ya da koparılan parça. | Üstü kapalı bir biçimde söylenen iğneleyici söz. İLE Büyük ve sert taş kütlesi. | Kayaç. )

( HACER, CÜMD ile/ve CELMED )

( SENG ile/ve ... )

( STONE vs./and ROCK )


- TAŞ ile KAZAN TAŞI

( ... İLE Kalsiyum tuzları kapsayan suyun ısıtıldığı kabın iç yüzeyinde oluşturduğu katman. )


- TAŞ ile/ve MALTATAŞI

( ... İLE/VE Yumuşak bir taş. Bahçe, mutfak gibi yerleri döşemekte kullanılan, dört köşe, yassı, kolay kırılan bir taş. )


- TAŞ ile/değil PAMUKTAŞ

( ... İLE/DEĞİL Bazı kaynak sularının dibinde biriken, kalkerli ya da silisli tortu. )


- TAS ile RİTON

( Antik tas. )


- TAS[Ar.] ile TA'S[Ar.] ile TAŞ

( Su kabı. İLE Yok olma, kaybolma. İLE Ufak kaya parçası. )


- TAS ile/ve/||/<> TASA

( Kayıp, yitik. İLE/VE/||/<> Üzüntü. )


- TAŞ ile TAŞIL/FOSİL[Fr.] ile TAŞÇIL

( ... İLE ... İLE Taşı andıran, taş gibi. | Taşlar ve kayalar üzerinde ya da taşlı topraklarda yetişen. )


- TAŞ ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< TOPRAK

( Taş gibiydin. Çok gönül kırdın. Yeter!
Toprak ol! Üstünde hoş güller biter...

Mevlânâ )

( )

( Olsaydık, erirdik. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Olduk, dayandık. )


- TAŞ ile YAĞTAŞI

( ... İLE Araçların kesici ağızlarını bilemede, gazyağı, mazot ya da zeytinyağı ile kullanılan doğal taş. )


- TAŞA-BAŞA-YAŞA OTURMAK değil/>< SAĞLIĞA UYGUN ZEMİNLERDE OTURMAK

( Yanlışı. >< Doğrusu. )


- TASA ile KAYGI/ENDİŞE


- TASA" ile/değil/yerine NADAS


- TAŞAK/HAYA/BİLLUR[Ar.]/TESTİS[İng. < TESTICLE] ile/ve/||/<> ANTER

( Hayvan ve insanda. İLE/VE/||/<> Bitkide.[Çiceklerin tohum taşıyan torbaları] )


- TASALI, RECEP (İST. 1931) :

( Karagümrük S.K. den transfer edildi ve 8 sezon (1959 - 1967) Sarıyer S.K. de tescilli kaldı. Bu süre içinde 132 lig, 10 B takımlar ligi, 2 turnuva maçı olmak üzere 144 resmi ve 34 özel maçla birlikte toplam olarak 178 maçta forma giydi. Lig maçlarında takımına 12, B takımlar ligi maçlarında 1 ve özel maçlarda 2 olmak üzere takımına 15 gol kazandırdı. Sarıyer S.K. de Kaptan olarak görev yaptı ve "Baba Recep" olarak futbol hayatını Sarıyer'de noktaladı. )


- TASALLÜB[Ar.] değil/yerine/= KATILAŞMA


- TASALLUT[< SALÂLET] ile SATAŞMA, BAŞINA EKŞİME, MUSALLAT OLMA


- TASANNU değil/yerine/= ABARTI, YAPMACIK

( Bir şeyi olduğundan daha değerli gösterme. )


- TASARI ile/ve/||/<>/> TASARIM

( Olması ya da yapılması istenilen bir şeyin, zihinde aldığı biçim. | Tüzel bir işlemin, o işlemi yapmakla yetkili kurul ya da organ önüne getirildiği andaki durumu, üstünde görüşme ve oylama yapılabilir durumdaki metin, layiha. İLE Zihinde canlandırılan biçim, tasavvur. | Bir sanat yapıtının, yapının ya da teknik ürünün ilk taslağı, tasar çizim, dizayn. | Bir araştırma sürecinin çeşitli dönemlerinde izlenecek yol ve işlemleri tasarlayan çerçeve, tasar çizim, dizayn. | Daha önce algılanmış olan bir nesne ya da olayın bilinçte sonradan ortaya çıkan kopyası. )


- TASARI ile/ve/||/<> USLAMLAMA


- TASARI ile/ve/değil/yerine/||/<>/< UZLAŞI


- TASARI/LAMA ile/ve/||/<> KURGU/LAMA


- TASARIM/TASAR ÇİZİM = TASAVVUR = REPRESENTATION[İng.] = REPRÉSENTATION[Fr.] = VORSTELLUNG[Alm.] = REPRAESENTATIO[Lat.] = REPRESENTAR[İsp.]


- TASARIM ve/<> KABUL


- TASARIMSAL AKIL ile İMGESEL AKIL ile DÜŞÜNSEL/ANALİTİK/İNDİRGEYİCİ AKIL


- SANAT:
TASARIMSAL ile/ve/||/<> UYGULAYIMSAL


- TASARIMSAL SONSUZ ve/=/||/<> KÖTÜ SONSUZ


- TASARIM/SAL ile/ve/||/<> İMGE/SEL


- TASARLAMAK ile AYARLAMAK

( TO PROJECT vs. TO ARRANGE )


- TAŞARON değil TAŞERON


- TASARRUF[< SARF] değil/yerine/= ARTIRIM | KULLANIM

( SAHİP OLMA | İDÂRE İLE KULLANMA, TUTUM, EKONOMİ | ARTIRMA, ARTIRILMA )


- TASARRUF ile/ve İHTİYÂR


- TASAVVUF AHLÂKI ve/<> DÖNÜŞME AHLÂKI

( MORALS OF SUFISM and/<> MORALS OF TRANSFORMATION )


- TASAVVUF
, DİNİN ...:
PSİKOLOJİSİ ile/ve/||/<> SANATI


- TASAVVUF GELENEĞİ ile/ve HERMETİK GELENEK


- TASAVVUF/KELÂM/İSLÂM'DA


- TASAVVUF MANZÛMESİ ve MESNEVÎ-İ ŞERİF ve SU KASÎDESİ


- TASAVVUF ve ANADOLU BİLGELİĞİ


- TASAVVUF ve/<> İNSAN

( Kim ahlâkını temizlerse, o insandır. )

( Akılla her şey bilinir de insan bilinmez. )

( BATI'DA: İnsan(/ben) sanatın tanrısı. VE/<> ( Kişinin varlığını, mahiyetini tarif edebilecek hiçbir örnek yoktur. )

( ... ve AHSEN-İ TAKVÎM: En güzel nizâm, tertip, şekil ve sûret. )

( SİN: İNSAN = 60 | ÂDEM - HAVVÂ = 60 )

( PHILON )


- TASAVVUF ile/ve/<> SANAT

( TASAVVUF: SAKLAMBAÇ (OYUNU) )

( TASAVVUF: Dinin, sanatsal özü. )

( SUFISM vs./and/<> ART )


- TASAVVUF ve/<> SAYGI/HÜRMET

( TASAVVUF: Aşk ve muhabbetle çerçevesi çizilen, kişiyi, saygıya yönlendiren ilim. )


- TASAVVUF ve ŞİİRSEL FELSEFE

( SUFISM and POETIC PHILOSOPHY )

( SUFISM and POETIC PHILOSOPHY )


- TASAVVUF ve/||/<> TASARRUF

( ... VE/||/<> Sahip olma. | İdâre ile kullanma, tutum, ekonomi. | Artırma, artırılma. )


- TASAVVUR ile TAHAYYÜL


- TASAVVUR ile/ve/değil TASAVVUF

( [not] CONCEPTION vs./and/but SUFISM )


- TASAVVUR(KAVRAM) ile/ve/||/<> TASDİK(YARGI) ile/ve/||/<>/< İHTİYÂR ve İRÂDE

( Yargısız kavram. İLE/VE/||/<> Yargı ile birlikte bulunan kavram. Yargı/hüküm içermesi gereken kavram/tasavvur. İLE/VE/||/<>/< ... )

( Kavram. İLE/VE/||/<> Önerme + Çıkarım. İLE/VE/||/<>/< ... )

( NEDİR? - HANGİ? ile/ve/||/<> HEL - LİME ile/ve/||/<>/< ... )

( MA - EYYU ile/ve/||/<> -MIDIR? - NİÇİN? ile/ve/||/<>/< ... )

( - Felsefecilere(hukemaya) göre Tasavvur:
* Çıplak/salt/yargısız tasavvur[Tasavvur-ı sazic]
* Yargıyla birlikte bulunan tasavvur[Tasavvur mea hükm(in)]

- Kelâmcılara(mütekellime) göre Tasavvur:
Tasavvurat-ı Selâse + Hüküm = Kaziye = Tasdik )


- TASAVVUR[Ar.] ile TEVEHHÜM[Ar.]


- TAŞDEMİR, ALİ (RİZE, 1956) :

( 1960 yılından beri Bahçeköy'de ikamet etmektedir. Orta Okul mezunu olup, ticaretle uğraşmaktadır. Bahçeköy Belde Belediye Meclisinde birinci dönem üyesi olarak görev yaptı. Sosyal, kültürel ve sportif amaçlı birçok dernekte üyedir. )


- TASDİ[Ar.] değil/yerine/= CAN SIKMAK, BAŞ AĞRITMAK, TEDİRGİN ETMEK


- TASDİK ile TAKDİR


- TASDİK ile/ve/||/<>/> TAKLİT


- TAŞER, NİHAT (İST. 1933 - 2010) :

( Milli güreşçi. Büyükdere ilkokulu, Sarıyer ortaokulunu bitirdi. İstanbul Belediyesinde Zabıta memuru olarak memuriyet hayatına atıldı. Ortaokul öğrencisi ike Sarıyer Halkevinde güreşe başladı. İstanbul Güreş İhtisas Kulübü güreşçisi olarak önce 79 kiloda sonraları ağır siklette güreşti. Groke romen güreşçisi olarak pek çok İstanbul ve Türkiye şampiyonluğu kazandı. Olimpiyatlarda ise ağır siklette altıncı olarak adını Olimpiyat tarihine yazdırdı. Ayrıca Avrupa dördüncülüğü, Balkan oyunları Şampiyonluğu var. Güreş hayatını tamamladıktan sonra uzun yıllar antrenör olarak görev yaptı. )


- TAŞERON[Fr. < TACHERON] değil/yerine/= YÜKLENİCİ

( Büyük bir işin bir bölümünü yaptırmayı, asıl müteahhitten alarak kendi üstlenen öteki yüklenici. )


- TASFÎH[Ar. < SAFH | çoğ. TASFÎHÂT] ile TASFÎR[Ar. < SAFÎR | çoğ. TASFÎRÂT]

( El çırpma, alkışlama. | Yassıltma, yufka haline getirme, yaprak yaprak yapma. İLE Islık çalma, ıslıkla seslenme. | Sarartma, sarıya boyama. )


- TASFÎK-İ ESNÂN[Ar.] ile ...

( Soğuktan dişlerin birbirine çarpması. )


- TASFÎR[Ar. < SAFÎR | çoğ. TASFÎRÂT] ile/değil TASVÎR[Ar. < SÛRET | çoğ. TASVÎRÂT, TESÂVÎR]

( Islık çalma, ıslıkla seslenme. | Sarartma, sarıya boyama. İLE/DEĞİL Resmini yapma. | Resim, biçim, sûret. | Yazıyla tarif etme. )


- TASFİR değil TASVİR


- TASFİYE (ETMEK) değil/yerine/= ÖZLEŞTİRMEK)/ARITMA(K)


- TASFİYE ile/ve/||/<> TAKDİS ile/ve/||/<> TEZKİYE

( Nefsi. İLE/VE/||/<> Kalbi. İLE/VE/||/<> Aklı. )


- TASFİYE ile/ve/||/<>/> TESFİYE ile/ve/||/<>/> TEZKİYE

( ( Nefsi. İLE/VE/||/<> ... İLE/VE/||/<> Aklı. ) )


- TASHÎH[< SIHHAT] ile ...

( SAĞLIĞINI İADE ETME, İYİLETME | YANLIŞI DOĞRULTMA, DÜZELTME | YANLIŞ DÜZELTİLME )


- TASHÎH[Ar. < SIHHAT]["TAHSİH" değil!] ile DÜZELTME/DÜZELTİ


- TASHİH ile/ve/||/<>/> ISLAH


- TASHİH ile SANSÜR


- TASHİH ile/ve/||/<>/> SEBEB-İ TASHİH

Bugün[17 Kasım 2025]
itibarı ile 41.842 başlık/FaRk ile birlikte,
41.842 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(145/169)