Söz(cük)leri/ni ve tutumu/nu değiştir... Dünya/n değişsin!

Bu nedir? | Nasıl kullanılır? | Nasıl okumalı/anlamalı? | Sıkça Sorulan Sorular | Yenilikler | İletişim

ÖLÇÜ'de

KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!

(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)



Bugün[ 20 Nisan 2024 ]
itibariyle 458 başlık/FaRk ile birlikte,
797 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.

(2/2)


- BAT/BATH/EPRAH[İbr.]

( Bir hacim ölçüsü. )


- BATMAN

( Miktarı, bölgelere ve tartılacak şeylere göre değişen, eski bir ağırlık ölçüsü. )


- BAZI ESKİ ÖLÇÜLER

( 1 MERHALE = 45480 m.
1 FERSAH = 5685 m.
1 ESKİ MİL = 1895 m.
1 BERİD = 227 m.
1 KULAÇ = 1.89 m.
1 ZİRAİ MİMARİ (24 PARMAK) = 75.35 cm.
1 ARŞIN = 8 URUP = 68 cm.
1 ENDAZE = 65 cm.
1 URUP = 8.5 cm.
1 HAT = 0.268 cm. )


- BELİRLEYİCİ ile/ve/değil/<> ÖLÇÜT


- BELİRLİ HATA ile BELİRSİZ HATA

( Nedeni bilinen, sonuçlara ancak ve sadece tek bir yönde etki eden ve giderilebilen, sistematik hata ile eş anlamlı bir hata sınıfı. İLE Ölçme sırasında kaçınılmaz, küçük, kontrol edilemeyen değişkenlerin etkisinden kaynaklanan belirsizlikler. )

( SYSTEMATIC ERROR vs. RANDOM ERROR )


- BİÇİMBİLİMSEL ÖLÇÜT


- BİLGELİK ve/||/<> CESÂRET ve/||/<> ÖLÇÜLÜLÜK

( Bilgelik, aklın; Cesaret, kalbin; Ölçülülük, duyguların kontrolüdür. )


- BİLGİ'NİN:
KAYNAĞI ve/ YÖNTEMİ ve/ ÖLÇÜTÜ ve/ DEĞERİ

( SOURCE and METHOD and CRITERION and VALUE/WORTH :[ ... OF THE INFORMATION] )


- BİLGİN ile/ve/değil/<>/> BİLGE

( Âlim. İLE/VE/DEĞİL/<>/> Ârif. )

( Bilge, kendi bilincinde, insan doğasının sezgisel bilgi ve uygulayımsal bilgisini birleştirmiş kişidir. )

( Bilge kişi yaşamını, bir çiçeğin özünü alıp onun kokusuna ve güzelliğine zarar vermeksizin uçup giden bir arı gibi sürdürür. )

( Bilge kişi tedbirli, içine kapanık ve ölçülüdür. )

( Su yolları yapan kişiler, o suları kontrolleri altına alır; marangozlar, ağaçlardan nasıl yararlanacaklarını bilir; bilge kişiler de aynı biçimde kendi zihnini kontrol eder. )

( Karşılaştığı konuları bir acelecilik içinde değerlendirmeye ve çözümlemeye çalışan kişi, doğruluk yolunda değildir. Bilge kişi, herşeyi acele etmeden huzur içinde düşünür ve değerlendirir. Bu kişi, Gerçek'i korur, Gerçek de onu. )

( Çok konuşan kişiye değil, huzur içinde korkusuzca konuşan kişiye "Bilge" adı verilir. )

( BİLGE: Seni, sana bildiren. )

( Bilgin ol ki, kişileri, "büyük" görme. İLE/VE/DEĞİL/<>/> Bilge ol ki, kişileri, "küçük" görme. )

( [not] SCHOLAR vs./and/but/<>/> WISE )


- BİLGİSEVER/LİK(/AKILSEVERLİK/DİLSEVERLİK/ÖLÇÜSEVERLİK) ile/ve/||/<>/> BİLGELİKSEVER/LİK

( PHILOLOGOS and/||/<>/> PHILOSOPHIA )


- BİLİM ile/ve İLİM

( + DÜZEN(KOZMOS) + NEDENSELLİK + ÖLÇME * MATEMATİK * DİLSEL + HESAP ETMEK * GEOMETRİ * ARİTMETİK * ŞİİR * MÜZİK + KEŞİF * GÖZLEM * KAYIT (İLK KAYIT: MISIR RASATHANELERİ M.Ö. 2500) + TAKLİT )

( İLİM: Yaşamın ahireti. )


- BİLİNÇ/Lİ ile/ve/değil/<>/|| ÖLÇÜ/LÜ


- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK

( Bilincin düzeyleri vardır fakat farkındalığın yoktur. )

( Bilinç, ikilik hakkındadır. Farkındalık halinde ise ikilik yoktur. )

( Bilinç, gelir ve gider, farkındalık ise değişmeksizin parlar. )

( Bilinçten farkındalığa bir geçiş olamaz, çünkü farkındalık bir bilinç şekli değildir. )

( Devinim durumundaki bilinç, mutluluktur. )

( Bilinç, tümüyle değişimin bilincidir. )

( Bilinç, hareketsiz iken varlıktır. )

( Bilinç, varlığın tümü değildir. )

( Bilinç görelidir, içeriğine göredir; bilinç her zaman bir şeyle ilgili, bir şeye aittir. )

( Yaşayan her şey bilinci korumak, sürdürmek ve genişletmek için çalışır. )

( Bilinci, bilinç parlatır. )

( Bilincinde olduğunuz şey siz değildir. )

( Bilincinde olduklarınızın hiçbiri değilsiniz. )

( Bilincin ötesinde tezahür etmemiş olan yatar. )

( Bilincin ötesinde zaman ve uzay yoktur. )

( Bilincim var fakat bilincimin bilincine gereksinimim var. )

( Bilincin, bencilliğinin dürüstlüğünün ölçüsüdür. )

( Bilince ve onun içeriğine tutunmayın. )

( Bilincinizin içeriği ile büyülenmeyi bırakın. )

( Bilinçli bir varolan olarak, doğanın bir parçasısınız. Farkındalık olarak ise onun ötesindesiniz. )

( Bir kâğıttaki bir deliğin hem kâğıtta oluşu hem de kâğıttan olmayışı gibi, en yüce hal de bilincin tam merkezinde ama yine de bilinçten ötedir. )

( Gerçekten sahip olduğunuz şeyin bilincinde olmazsınız. )

( Sahip olduğunuzda artık onun bilincinde olmazsınız. )

( Farkındalık, bir nesnesi ve hedefi olduğunda bilinç olur. )

( Farkındalık, kendi başına, devinimsiz ve zamansız, burada ve şimdidir. )

( Farkındalık, zihnin kendi ötesinde gerçeğe uzandığı noktadır. )

( Farkındalık hali içindeyken aradığınız, sizi hoşnut eden değil, doğru olandır. )

( Farkındalık halinde olgularla yüzleşirsiniz, gerçek olguları sever. )

( Farkındalık, zamana ilişkin değildir. )

( Farkındalık, her zaman sizinledir. )

( Farkındalık, bütün, değişmez, sakin ve sessizdir. Ve o tüm deneyimlerin ortak matrisi(ana kalıbı)dir. )

( Farkındalık, tüm zamanı ve uzayı içerir. )

( Şefkatli farkındalık iyileştirir ve yanlıştan kurtarır. )

( Doğayı sadece bilinç olarak görmek, farkındalıktır. )

( Önce farkındalığın güneşi doğmalı - ardından hepsi gelecektir. )

( Bir kalemin minicik ucu nasıl sayısız resim çizebilirse, öylece, farkındalığın boyutsuz noktası da koskoca evrenin içeriğini çizer. Siz işte o noktayı bulun ve özgür olun. )

( Olay hoş ya da nahoş olabilir, küçük ya da önemli olabilir, farkındalık hep aynıdır, değişmez. )

( Kökenlere inin, çok geçmeden, farkındalığın sizin gerçek doğanız olduğunu ve farkında olduğunuz hiçbir şeyin kendinize ait olduğunu söyleyemeyeceğinizi fark edeceksiniz. )

( Öz-Farkındalık içinde kendinizi öğrenirsiniz. )

( Öz-Farkındalık, size her adımda ne yapılması gerektiğini bildirir. )

( Öz-farkındalık, tüm hayırların size akmasını sağlar. )

( Yolculuğun başlangıcında arınmaya ve yıkanmaya, berraklaşmaya gereksinim vardır, bunu da farkındalık hali sağlayabilir. )

( Bilincin ötesindeki Saf Farkındalık en yüce Mürşit'tir. )

( Kişi tanığa katılır, tanık farkındalığa, farkındalık ise saf varoluş katılır; bununla birlikte, kimlik kaybolmaz, yalnızca onun sınırlılığı kaybolur. )

( Gövdeyi beyin gözetir, beyni bilinç aydınlatır; bilinç farkındalığın gözetimindedir. )

( Gövdemiz ve zihnimiz, ikisi de zamana tabilerdir; sadece farkındalık, zaman-ötesidir. )

( Farkındalığın ötesine geçtiğinizde birlik hali vardır. )

( Farkındalığınızla işe koyulun, zihninizle değil. )

( Farkındayım, çünkü hiçbir şey imgelemiyorum. )

( Ehl-i butlânın sözün tercih eden, âdem midir?
Âdem ol! İsterse hasm olsun bütün âlem sana
[ Bâtıl ehlinin sözünü yeğleyen, insan mıdır?
İnsan ol da isterse bütün dünya düşman olsun sana ] )

( There are levels in consciousness, but not in awareness.
Consciousness is of duality. There is no duality in awareness.
Consciousness comes and goes, awareness shines immutably.
There can be no transition from consciousness to awareness, for awareness is not a form of consciousness.
Consciousness is relative to it's content; consciousness is always of something.
Awareness is total, changeless, calm and silent. And it is the common matrix of every experience.
Awareness is not of time.
Consciousness is not the whole of being.
Awareness is always with you.
All that lives, works for protecting, perpetuating and expanding consciousness.
Beyond consciousness altogether lies the unmanifested.
Beyond consciousness where are time and space?
Like a hole in the paper is both in the paper and yet not of paper, so is the supreme state in the very centre of consciousness, and yet beyond consciousness.
Consciousness in movement is happiness.
Consciousness motionless is being.
You are nothing that you are conscious of.
The body is looked after by the brain, the brain is illumined by consciousness; awareness watches over consciousness.
Cease being fascinated by the content of your consciousness.
As a conscious self you are a part of nature. As awareness, you are beyond.
Do not hold on to consciousness and its contents.
What is really your own, you are not conscious of.
When you have it, you are no longer conscious of it.
What you are conscious of is not you.
Awareness is the point at which the mind reaches out beyond itself into reality.
In awareness you seek not what pleases, but what is true.
Awareness becomes consciousness when it has an object.
Awareness by itself is motionless and timeless, here and now.
In awareness you are facing facts and reality is fond of facts.
Awareness contains all space and time.
Compassionate awareness heals and redeems.
The sun of awareness must rise first - all else will follow.
Self-awareness tells you at every step what needs be done.
The event may be pleasant or unpleasant, minor or important, awareness is the same.
Go to the root of pure awareness and you will soon realise that awareness is your true nature and nothing you may be aware of, you can call your own.
Into self-awareness all blessings flow.
The clarification and purification needed at the very start of the journey, only awareness can give.
Pure awareness beyond consciousness is the supreme Guru.
The person merges into the witness, the witness into awareness, awareness into pure being, yet identity is not lost, only its limitations are lost.
Your body and your mind are both subject to time; only awareness is timeless.
When you go beyond awareness, there is a state of non-duality.
Put your awareness to work, not your mind.
I am aware, for I imagine nothing. )

( İçerikle ilgilidir. İLE/VE/<> Bütünlükle ilgilidir. )

( CONSCIOUSNESS vs./and/<> AWARENESS )

( ... ile/ve/<> VYAKTA )

( YISHI ile/ve/<> ... )


- BIPM:
Uluslararası Ağırlık ve Ölçüler Bürosu


- BİRAZ ile AZCIK


- BİRAZ ile/ve/||/<> HATIRI SAYILIR


- BİREBİR ile BİRE BİR

( Etkili. İLE Ölçü. )

( EFFECTIVE vs. MEASUREMENT )


- BİRİKTİRMEK ile/ve/||/<>/> DAĞITMAK/ATMAK/VAZGEÇMEK


- BİRİNCİL NİTELİKLER ile/ve/||/<>/> İKİNCİL NİTELİKLER

( Ölçülebilir özellikler.[Devinim/hareket, kütle, büyüklük, biçim, konum vb.] İLE/VE/||/<>/> Algılanabilir özellikler.[Ses, tat, koku, renk vb.] )


- BİRLEŞİK ORTALAMA ile BİRLEŞİK STANDART SAPMA

( Sonsuz sayıdaki ölçüm için ortalama değer. Sistematik hata olmayan ölçüm için gerçek değer. İLE İlke olarak sonsuz sayıda ölçüme dayanarak hesaplanan bir kesinlik. )

( POPULATION MEAN vs. POPULATION STANDART DEVIATION )


- BİTİŞİK "DE/DA" ile AYRIK "DE/DA"

( Yer, yön, nesne ya da kişi belirtiyorsa. İLE Yer, yön, nesne ya da kişi belirtmiyorsa. | Bir koşul ve/ya da durum belirtiyorsa. )

( ÖRNEKLER: Arabada, evde, odada, sinemada, yerde, havada, İstanbul'da, orada/burada, köyde, kentte, bittiğinde, yediğinde, sonuçta. İLE Oda da, sen de, o da, bu da, öyle de, şöyle de, bilse de, bitse de, olsa da, düşünse de, yapsa da, sonuç da.



)

( Ayrık ve bitişik 'de/da'ları, 'ki'leri, "mi'leri, gerektiği gibi yaz(a)mayan/yayınlamayanların, okuyuculara ve dilimize saygısı olmayanların "tutumu", beyaz donla denize girenlerin neden olduğu görüntü kirliliği gibidir. Evet! İstediği biçimde yazmak, beyaz donla girmeyi yanlış gör(e)meyen herkesin hakkıdır. Fakat daha az görüntü kirliliği yaratmak varken, ıslakken üzerlerine yapışan kumaşın ve tutmayan lastiklerinin anlamsızlığını, yetersizliğini ve yanlışlığını görememek de bir kader değil orantısızlığını/ölçüsüzlüğünü bilebilecek kadardır.

)

( )

( )

( )

( )

( )

( )

( )

( )

( Avrupa Yakası'ndaki bölümü izlemek için burayı tıklayınız... )


- BİTİŞİK "Kİ" ile AYRIK "Kİ"

( Yer, yön, nesne ya da kişi belirtiyorsa. İLE Yer, yön, nesne ya da kişi belirtmiyorsa. | Bir koşul ve/ya da durum belirtiyorsa. )

( ÖRNEKLER: Ankara'daki, arabadaki/evdeki, internetteki, süreçteki, dersteki, oradaki, geldiğindeki, incideki, elmadaki, kitaptaki, sendeki/bendeki/ondaki/bizdeki, Elif'teki. İLE Öyle ki, madem ki, sanma ki, oysa ki, geldi ki, yaptı ki, söyledi ki, düştü ki, zevkli ki, yazılı ki, belgeli ki, ispatlı ki, bitti ki. )

( Ayrık ve bitişik 'ki'leri, "mi'leri, 'de/da'ları, gerektiği gibi yaz(a)mayan/yayınlamayanların, okuyuculara ve dilimize saygısı olmayanların "tutumu", beyaz donla denize girenlerin neden olduğu görüntü kirliliği gibidir. Evet! İstediği biçimde yazmak, beyaz donla girmeyi yanlış gör(e)meyen herkesin hakkıdır. Fakat daha az görüntü kirliliği yaratmak varken, ıslakken üzerlerine yapışan kumaşın ve tutmayan lastiklerinin anlamsızlığını, yetersizliğini ve yanlışlığını görememek de bir kader değil orantısızlığını/ölçüsüzlüğünü bilebilecek kadardır. )

( )

( )

( )

( )

( )

( )

( )

( )


- BİTKİ ile PLANTASYON[Fr.]

( ... İLE Sanayide kullanılan bazı bitkilerin, geniş ölçüde yetiştirildiği işletme. )


- BOĞUM ile ENDAZE[Fars.] ile İPLİK ile ÖRÜMCEKTELİ ile PARMAK

( Çubuk şeklinde bir şeyin üzerinde, çepeçevre sıkılmış ya da şişmiş gibi bir durumda bulunan yer. | İki boğum arasındaki bölüm. | Arşının 1/60'ı olan eski parmağın 2.5 katına eşit uzunluk ölçüsü. | Yağmur borusunun, bileziğe oturduğu noktadaki şişkin bölümü. İLE Ölçü. | Eskiden, değerli kumaşları ölçmekte yararlanılan, 0,6575 m. uzunluğunda bir Türk uzunluk ölçü birimi. İLE Arşının 1/60'ı olan parmağın, 1/10'una eşit bir uzunluk ölçüsü. İLE İpliğin, 1/100'ü eşit bir uzunluk ölçüsü. İLE Eskiden, Türk mimarlarının kullandıkları, 75,774 cm.lik arşın. )


- BOLOMETRE

( Siyah bir nesnenin iletkenliğindeki değişimlerden çok az miktardaki radyasyon enerjisini ölçebilen elektrikli bir aygıt. )


- BOLOMETRE değil/yerine/= IŞINIMÖLÇER


- BOME DERECESİ

( Derişimi ifade etmek için kullanılan kuramsal bir terim. Teknikte derişimi ölçme özel bomemetrelerle yapılır. Bome derecesiyle verilen çözeltilerin yüzdelerine geçmek için matematiksel bir bağıntı yoktur.
[ DERİŞİM: Bir karışımdaki bileşenlerin bağıl miktarlarını gösteren büyüklük. | Bir karışımın, çözeltinin ya da bir maddenin belirli bir kütle ya da hacminde bulunan herhangi bir bileşenin miktarı. ] )


- BOR ile BOR

( İşlenmemiş, ekilmemiş toprak. İLE Atom numarası 5, atom ağırlığı 10.81, ergime sıcaklığı 2300°C, kaynama sıcaklığı 2550°C, yoğunluğu 2.34 g/cm³, kütle numarası 9-12 arasında izotopları olan, ancak doğada %19.7 oranında bulunan 10 kütle numaralı kararlı izotopu B¹0, (n, a) tepkimesiyle yayınladığı 2MeV enerjili alfaların sayımı yoluyla ısıl nötronların ölçümünde, %80.3 oranında bulunan 11 kütle numaralı kararlı izotopu B¹1, Am²41 ile birleştirilerek (a, n) tepkimesiyle nötron çoğaltıcı kaynak olarak ve ısıl (0.0253eV enerjili ya da 2200 m/s hızlı) nötronlar için soğurma etki kesiti yüksek [759b], saçılma etki kesiti küçük [3.6b] olduğundan, reaktör denetim çubuklarında kullanılan, karbona benzeyen, doğada çoğunlukla borat biçiminde bulunan, önemli cevherleri boraks, kernit ve kolematit olarak bilinen ve 90°C'de sülfirik asitle tepkimeye girdiğinde, borik asidin elde edildiği bir ametal öğe. [simgesi B] )

( ... İLE TMMOB Bor Raporu )


- BOY ile BOY

( Bir şeyin tabanı ile en yüksek noktası arasındaki uzaklık. | Bir yüzeyde, en sayılan iki kenar arasındaki uzaklık. | Uzunluk. | Yol, ırmak, deniz kıyısı. | Kumaş için ölçü. İLE Ortak bir atadan türediklerine inanan, birbirleriyle kan yakınlığı bulunduğuna inanarak evlenmeyen, toplumsal ve ekonomik ilişkilerini anaerkil ve/ya da ataerkil anlayışa uygulayan, geleneksel topluluk. Kabile, klan. )


- BÖYLE/Sİ ile/ve/değil BU KADARI

( [not] LIKE THIS vs./and/but THIS MUCH )


- BOYUT ile/ve/değil ÖLÇÜ/EBAT

( [not] DIMENSION vs./and/but SIZE )


- BUKLE(T)[Fr.] değil/yerine/= LÜLE[Fars.]

( ... YERİNE Bükülmüş, dürülmüş şey. | Bir akarsu ölçü birimi. | Saç kıvrımı. | Su akan, musluksuz boru. )


- BUZ ile BUZ NOKTASI ile BUZ TON

( Yoğunluğu 0,92 g/mL., e.n. 0 °C olan, renksiz, donmuş ya da katı su. İLE Kelvin sıcaklık ölçeğinde, buzun e.n. 273,15 °K. | Su ve buzun standart atmosfer basıncında, dengede olduğu sıcaklık. İLE Bir ton 0 °C'deki buzun 0 °C'deki suya erimesi için gerekli ısı biriminin kuramsal sayısı. )


- CÂHİZ[Ar.] ile CAHİZ/CAFİZ[Ar.]

( Cesaretli, gözüpek. İLE Katılar için kullanılan hacim ölçüsü. )


- ÇAP ile/ve/<> YARIÇAP

( Genellikle cisimlerin genişliği. | Büyüklük, ölçü. | Değer. | Yapının ya da arsanın boyutlarını ve sınırlarını gösteren harita. | Uc noktaları, dairenin çevresi üzerinde bulunan çemberin merkezinden geçen doğru parçası. İLE/VE/<> Çemberin/kürenin herhangi bir noktasıyla merkezini birleştiren doğru parçası, çapın yarısı. )


- CEDVEL/HARK[Ar.] ile CETVEL

( Su yolu, su akacak yarık. İLE Ölçüm aracı/tablosu. )


- CEHÂLET KİBARLIĞI ile/değil/yerine KİBARLIK

( "Kibarlığını" yüzüne-gözüne bulaştırır. İLE/DEĞİL/YERİNE Zamanını, zeminini, gerektiği kadar ve ölçüsünü bilerek/tutturarak, bilinçle. )


- ÇEKİ ile ÇEKER

( Tartı. | 250 kg.'a eşit olan, odun, kireç gibi ağır ve kaba şeyleri tartmakta kullanılan bir ağırlık ölçüsü. | Üzüntü, sıkıntı. İLE Bir tartma aygıtının kaldırabildiği ağırlık miktarı. )


- ÇEKİRDEK ile/ve/<> ÇEKİRDECİK

( Evli meyvelerin içinde, bir ya da birden çok bulunan, çoğu sert bir kabukla kaplı tohum. | Yenmek için satılan kabak çekirdği. | Bir gözenin merkezini oluşturan cisimcik. | Atom çekirdeği. | 5 santigrama eşit olan, kuyumculukta kullanılan ağırlık ölçüsü. | Bir şeyin temelini oluşturan öz, nüve. İLE Göze çekirdeğinin içinde, tek ya da birden çok bulunan, yuvarlak cisim. )


- CELSIUS DERECESİ ile/ve/<> CELSIUS SICAKLIK ÖLÇEĞİ

( Sıcaklık aralığı ya da farkının, 1 kelvin'e ve Celsius ölçeğindeki sıcaklık aralığının 1/100'üne eşit sıcaklık birimi. [simgesi: °C] İLE/VE/<> Normal koşullarda, suyun donma sıcaklığını 0 derece ve kaynama sıcaklığını da 100 derece kabul eden ve kelvin olarak mutlak sıcaklığa, °C = °T-273.15 ile bağlı olan ölçek. )


- CERÎB

( Eskiden Arap ülkelerinde kullanılan [aşağı-yukarı] 216 litrelik bir hacim ölçüsü. | Tarla ve arazi ölçüsü. | Dönüm. )


- CERÎB-üt-TAÂM

( Dört kâfiz arpa ve buğday alan bir ölçek. )


- CERİB[Ar.] ile CERÎB[Ar.]

( Uyuz hastalığına tutulan, uyuz. İLE Eskiden Arap ülkelerinde kullanılan [aşağı-yukarı] 216 litrelik bir hacim ölçüsü. | Tarla ve arazi ölçüsü. | Dönüm. )


- CEVÎ[Fars.]

( Bir arpa ölçüsündeki ağırlık. )


- CHANG

( Çin'de eski bir uzunluk ölçüsü. )


- CİMCİK ile ÇİMDİK


- CİNÂS/TECNİS ile/ve KALB ile/ve İŞTİKAK[< ŞAKK] ile/ve AKİS ile/ve İADE ile/ve TARSÎ'/TERSÎ'

( Söylenişleri ve yazılışları aynı, anlamları farklı iki sözcüğü birarada kullanmaya bağlı bir sanat. İLE/VE Bir sözcükte harflerin yerleri değiştirilerek yapılan cinas. [anlamlı olma koşuluyla] İLE/VE Aynı kökten türemiş sözcükleri aynı mısra ya da beyitin içinde kullanma sanatı. [teslîm, selâmet, selâm] İLE/VE Bir mısranın söz sırasını anlamlı bir biçimde değiştirerek yineleme sanatı. İLE/VE Bir şiirde her beyitin son sözcüğünü (ya da sözcük öbeğini), ondan sonraki beyitin ilk sözcüğü olarak kullanmak. [her beyitin ilk sözcüğü aynı beyitin son sözcüğü olarak yinelenirse ve şiirin uyağını oluşturursa mukaddem ü muahhar[< te'hîr] adını alır.] İLE/VE Bir şiirin mısralarındaki sözcükleri sayı, uyak ve ölçü bakımından birbirine denkleştirme sanatı. [bu sanatın kullanıldığı şiirlere murassa' denilir] )


- ÇITA ile BAĞDÂDÎ

( Düzgün biçilmiş uzun ve ensiz tahta. İLE Ağaç direkler üzerine çakılmış çıtalara sıva vurularak yapılan duvar ya da tavan. | Yapılarda kullanılan çıta. | 0,0501 gram olan ağırlık ölçü birimi. )


- CIVA(Hg)["civa" değil!]

( Atom numarası 80, atom ağırlığı 200.6, donma noktası -38.9 °C olduğundan, oda sıcaklığında, sıvı olarak bulunan, kaynama sıcaklığı 356.6 °C, yoğunluğu 13.59 g/cm³ olan, kütle numarası 196-205 arasında izotopları bulunan, sıcaklıkölçer, basınçölçer, emme pompaları, cıva buharlı lambaların yapımında, aynaların sırlanmasında, altın ve gümüşün özümlenmesinde kullanılan, gümüş renginde bir öğe. )

( ZEYBAK )

( MERCURY )

( HYDRARGYRUM )

( QUECKSILBER )

( LE MERCURE )


- ÇOK ... yerine/değil YETER(Lİ)/KÂFİ DERECE(DE) ...


- ÇOK DÜŞÜNME" ile/ve/değil/yerine İYİ/DOĞRU/YETERLİ/NİTELİKLİ DÜŞÜNME

( Çok düşün(ül)memeli, iyi/doğru/yeterli/nitelikli düşün(ül)meli! )

( [not] TO THINK MUCH vs./and/but TO THINK WELL/RIGHT/ENOUGH/QUALIFIED
TO THINK WELL/RIGHT/ENOUGH/QUALIFIED instead of TO THINK MUCH )


- CUBİT

( Dirsekten orta parmağın ucuna kadar olan eski bir uzunluk ölçüsü. 50 cm. )


- DAKTİLODA/KLAVYEDE:
A KLAVYE/DVORAK ile F KLAVYE ile E KLAVYE ile Q KLAVYE

( Klavyede, harflerin bulunduğu sol üst köşeye göre ad alırlar. )

( Hiyeroglif klavyesi... http://discoveringegypt.com/egyptian-hieroglyphic-writing/hieroglyphic-typewriter )

( Marcin Wichary'nin, "Sadece Türkçe bir daktiloya bakarak diller hakkında öğrendiklerim" yazısı için burayı tıklayınız... )

(

ile

)

( What I learned about languages just by looking at a Turkish typewriter )

( İHSAN SITKI YENER KİMDİR?

Liseyi, 1942 yılında, İzmir Ticaret Lisesi'nde bitirdi. Ortaokul yıllarında, daktiloda on parmak yazı yazmaya başlayan İhsan Sıtkı Yener, 1940'lı yıllardan itibaren standart klavye konusunda çalışmaya başladı.

Yüksek öğrenimini, 1946 yılında, İstanbul'da Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'nde tamamladı. Aynı yıl, Sultanahmet Lisesi'nde daktilografi öğretmenliği yaptı. Yüksek Lisans için ABD'ye giderek New York Üniversitesi'nde “Ölçme ve Değerlendirme” konusunda yüksek lisans yaptı ve aynı yıl doktorasını tamamladı.

Yener, 1946 yılında öğretmenliğe başladığı sırada, Türk dilinin özelliklerine göre yapılmış bir daktilo icat etme çalışmalarına başladı. "On parmak için ideal Türk Klavyesi"ni, 1955 yılında kabul ettirdi ve 1974 yılında tüm daktiloların F klavye olmasını sağladı. )

( Ümit Kıvanç'ın, "F klavye, Türkiye'de yapılmış tek düzgün iştir" yazısı için burayı tıklayınız... )

( )

( Bilgisayarınızda klavyeler tanımlanmışsa "Alt + Shift" komutu ile direkt olarak geçiş yapabilirsiniz. Aynı klavyeyi ister F, ister Q olsun, hem F, hem Q olarak kullanabilirsiniz. )

( F klavyenin mucidi İhsan Sıtkı Yener, yaşamını kaybetti - 02 Eylül 2016 )

( )

( )

( Q klavyeyi oluşturan: Christopher Latham Sholes (1867) )

( "Neden Q (QWERTY) Klavye Kullanmaktan Vazgeçemiyoruz?" yazısı için burayı tıklayınız... )


- DALGA GEÇMEK ile/değil/yerine (SADECE) TAKLİT ETMEK

( Bozarak, yamultarak tekrar/taklit. İLE/DEĞİL/YERİNE Birinin davranışını/tutumunu, sözünü/sesisini gerçeğine en yakın durum çabasıyla tekrarlama. )

( Olumsuz. İLE/DEĞİL/YERİNE Olumlu ya da nötr. )

( Gereksiz, yersiz, anlamsız. İLE/DEĞİL/YERİNE Belirli bir ölçüde kabul görebilecek kadar/biçimde. )


- DENEY VE GÖZLEM ve/||/<> ÖLÇÜ VE YÖNTEM


- DEPREMDE:
RICHTER ÖLÇÜMÜ ile/ve/yerine MMS[Moment Magnitude Scale-Moment Büyüklüğü Ölçeği]

( 600 km.lik mesafede meydana gelen sismik dalgaları ya da titreşimi ölçer. İLE/VE/YERİNE Depremin açığa çıkardığı enerjinin ifade edilmesidir. Fayın iki parçası arasındaki kayma mesafesini etkilenen toplam alanla çarpar. )

( Depremde İlk 72 Saat )

( Deprem nedir?
Yer kabuğu içindeki kırılmalar nedeniyle ani olarak ortaya çıkan titreşimlerin dalgalar halinde yayılarak geçtikleri ortamları ve yer yüzeyini sarsma olayına denir.

Deprem, insanın hareketsiz kabul ettiği ve güvenle ayağını bastığı toprağın da oynayacağını ve üzerinde bulunan tüm yapılarında hasar görüp, can kaybına uğrayacak biçimde yıkılabileceklerini gösteren bir doğa olayıdır.

Depremin nasıl oluştuğunu, deprem dalgalarının yer yuvarı içinde ne biçimde yayıldıklarını, ölçü aletleri ve yöntemlerini, kayıtların değerlendirilmesini ve deprem ile ilgili öteki konuları inceleyen bilim dalına "sismoloji" denir.

Magnitüd(büyüklük) ve şiddet arasındaki fark nedir?
Magnitüd(büyüklük), depremin kaynağında açığa çıkan enerjinin bir ölçüsü; şiddet ise depremin yapılar ve insanlar üzerindeki etkilerinin bir ölçüsüdür. Depremlerin ardından açıklanan 4.1, 5.6, 3.2 gibi sayılar, depremin büyüklüğüdür.

Depremin magnitüdü (büyüklüğü) nasıl ölçülür?
Depremin magnitüdü, belirli bir zaman diliminde kaydedilen sismogram üzerindeki deprem dalgalarının genliğinin logaritması olarak tanımlanır.

ML (Richter Ölçeği): 1930 yılında Charles Richter tarafından geliştirilmiştir ve dalga genliğinin logaritması olarak tanımlanır. Açıklanan ölçümlerde depremin farklı dalgalarına göre MB, MS, MW ve MD olarak verilen büyüklükler Richter ölçeğine göre hesaplanan diğer büyüklük birimleridir.

Depremin şiddeti nedir?
Depremin yer yüzeyindeki etkileri depremin şiddeti olarak tanımlanır. Şiddetin ölçüsü, kişilerin deprem sırasında uykudan uyanmaları, mobilyaların hareket etmesi, bacaların yıkılması ve toplam hasar gibi çeşitli kıstaslar göz önüne alınarak yapılır. Şiddeti tanımlamak için birçok ölçek geliştirilmiştir. Bunlardan en yaygın olarak kullanılanı Değiştirilmiş Mercalli Şiddet Ölçeğidir (Modified Mercalli (MM) Intensity Scale). Bu ölçek, Romen rakamları ile belirlenen 12 düzeyden oluşur. Hiçbir matematiksel temeli olmayıp tamamen gözlemsel bilgilere dayanır.

P ve S dalgası nedir?
P dalgası: Kayıtçılara ilk ulaşan deprem dalgasıdır. Hızı kabuğun yapısına göre 1.5 ile 8 km/sn arasında değişir. Tanecik hareketleri yayılma doğrultusundadır (boyuna dalga). Yıkım etkisi düşüktür.
S dalgası: Kayıtçılara ikincil olarak ulaşan deprem dalgasıdır. Hızı P dalgası hızının yüzde 60'ı ile yüzde 70'i arasında değişir. Tanecik hareketleri yayılma doğrultusuna dik ya da çaprazdır (enine dalga). Yıkım etkisi yüksektir.

Artçı Deprem(Aftershock) nedir?
Ana depremi izleyen daha küçük sarsıntılar dizisidir.

Artçı Depremler(Aftershocklar) ne kadar süre ile devam eder?
Belirli bir süresi yoktur, 1 ay da olabilir 2 yıl da...
Depremin süresi ne kadardır?
Bir ile doksan saniye arasında değişir.

Depremler önceden belirlenebilir mi?
Var olan koşullarda depremin önceden belirlenmesi olanaksızdır.

Fay nedir?
Yer kabuğunu oluşturan kayaçların bir yüzey boyunca kırılması ve oluşan iki parçanın birbirine göre göreceli olarak yer değiştirmesidir.

Kuzey Anadolu Fay Hattı nedir?
Doğu'da Karlıova ile Batı'da Mudurnu vadisi arasında Doğu-Batı doğrultusunda bir yay gibi uzanır. Dünyanın en etkin ve en önemli kırık hatları arasında yer alan Kuzey Anadolu fay hattının uzunluğu yaklaşık 1200 km.'dir; genişliği ise 100 m ile 10 km arasında değişir.

Deprem olan her yerde fay var mıdır?
Eğer yoksa bile yeni bir tane oluşmuştur.

Deprem nerelerde oluşur?
Deprem herhangi bir yerde ve herhangi bir zamanda oluşabilir. Genel olarak depremlerin kabuğu oluşturan levhaların sınırlarında oluştuğu söylenilebilir. Dünyanın çeşitli yerlerinde benzer nitelikte depremlerin tekrarlandığı gözlemlenmiştir ve bu kesiler hep levha sınırlarıdır. Depremlerin yoğun olarak gözlendiği bölgeler yeryüzünde üç ana kuşak oluşturur.

Kuşak (Pasifik Deprem Kuşağı): Şili’den kuzeye doğru Güney Amerika kıyıları, Orta Amerika, Meksika, ABD’nin batı kıyıları ve Alaska’nın güneyinden Aleutian Adaları, Japonya, Filipinler, Yeni Gine, Güney Pasifik Adaları ve Yeni Zelanda’yı içine alan en büyük deprem kuşağıdır. Yeryüzündeki büyük depremleri %81'i bu kuşak üzerinde gerçekleşir.

Kuşak (Alpine): Endonezya'dan (Java-Sumatra) başlayıp Himalayalar ve Akdeniz üzerinden Atlantik Okyanusu’na ulaşan kuşaktır. Yeryüzündeki büyük depremlerin %17'si bu kuşakta oluşur.

Kuşak (Atlantik): Bu kuşak, Atlantik Okyanusu ortasında yer alan levha sınırı (Atlantik Okyanus Sırtı) boyunca uzanır.

Türkiye’de kaydedilen en büyük deprem hangisidir?
Aletsel dönemde ülkemizde kaydedilen en büyük deprem 26 Aralık 1939 Erzincan'da olmuştur. Gece yarısı olan depremde yaklaşık 33 bin kişi yaşamını kaybetmiştir.

Dünyada kaydedilen en büyük deprem hangisidir?
1900'den bu yana kaydedilen en büyük deprem, 22 Mayıs 1960'ta, Şili'de olmuştur (Magnitud= 9.5 Mw).

Yeryüzünde en az sallanan kıta hangisidir?
Depremi en az olan kıta, Antarktika'dır. )

( image

image

image )


- DERECE[Ar.]/DEGREE[İng.] değil/yerine/= DİZİL


- DERECE ile KERTE/KERTİ/RADDE[Ar.]

( DEGREE vs. LEVEL )


- DERİNLİK ve/||/<>/> İSKANDİL[İt.]

( ... VE/||/<>/> Denizin derinliğini ölçme. | Bu iş için kullanılan araç. )


- DESTEK ile/ve/<> PAYLAŞIM

( Ölçü, aynı şeye gülmek değil, aynı şeye ağlamaktır. )

( SUPPORT vs./and/<> SHARING )


- DEVE ile/ve MUT

( 20 Teneke. İLE/VE 20 Kile. 50 şiniklik[8 kilo] tahıl ölçeği. )

( ... İLE/VE MÜDD: Mut, kara mut, batman türünden bir ölçek. )


- DEVLETİN SÜREKLİLİĞİ/KALICILIĞI ile/ve/||/<> TOPLUMUN SÜREKLİLİĞİ/KALICILIĞI

( Siyaset ile. İLE/VE/||/<> Bilgi ve dil ile. )

( [simgesi/değeri/ölçütü] Bayrak. İLE/VE/||/<> Sancak. )

( BEKÂ-İ DEVLET ile/ve/||/<> BEKÂ-İ MİLLET )


- DİL ve SÖZ/SÖZCÜK:
Ölçü eşikleri.


- DİLATOMETRE[Fr.] değil/yerine GENLEŞMEÖLÇER


- DİLİM ile DİLİM ile DİLİM

( Ağzımdaki dil. İLE Kullandığım/konuştuğum dil. İLE Bir bütünden kesilmiş ya da ayrılmış ince, yassı parça. | Radyatör parçalarından her biri. | Belirli ölçülere göre oluşmuş bölüm. | Değişik anlatı türü, masal, efsane, bilmece vb. bir metnin, bir yapıtın, aslından az çok ayrılan değişik biçimli olanı, epizot. )


- DİNAMOMETRE değil/yerine/= KUVVETÖLÇER

( Güçleri/kuvvetleri ölçmeye yarayan araç. )


- DÎNÂR ile/ve DİRHEM[Ar. < Yun.]

( Çeyrek altın değerindeki eski bir para birimi. [İran, Tunus ve bazı ülkelerde kullanılan para birimi] İLE/VE Gümüş, bir tür gümüş para. | Bir okkanın dörtyüzde biri olarak kabul edilmiş olan[3148 gr. | İstanbul için 3207 gr. olarak saptanmıştır] eski bir ağırlık ölçü birimi. | Bir miskal, dört gram ve seksen santigram. )

( GOLD vs./and SILVER )


- DİSPEÇ[İng.]

( Bir ortak avaryada, deniz kazasından sonra, gemi, yük ve navlunla ilgili kişilerin uğradıkları zararların ve bunlar tarafından yapılmış olan harcamaların, nasıl, kimler tarafından ve ne oranda karşılanacağını saptamak için yapılan işlem. | Deniz sigortası dilinde, ilgili tarafların ortak avaryada, kendilerine düşen yükümlülükleri, paylarının önemi ölçüsünde ayrıntılı olarak belirten belge. )


- DİZEM ile/değil DİZYEM[Fr.]

( Düzenli aralıklarla yineleme niteliği. | Uyumlu üslûp. | Vezin. | Bir dizede ya da notada, vurgu, uzunluk ya da ses özelliklerinin, durakların, düzenli bir biçimde yinelenmesinden doğan ses uygunluğu. [DÜZÜN/TARTIM] İLE/DEĞİL Sıcakölçerde, santigratın onda biri. )


- DİZGİ ile KATRAT

( ... İLE Basımcılıkta dizgi işinde kullanılan bir ölçü birimi. | Dizgide harfler arasına konulan yazısız metal parçası. )


- DOĞRU ile AÇIORTAY

( ... İLE Bir açısal bölgeyi, ölçüleri birbirine eşit olan iki açısal bölgeye ayıran doğru. )


- DÜNYANIN EN SOĞUK YERİ:
OLMYAKON

( Orta Yakutistan'da bulunan Olmyakon'da ölçülen en düşük ısı, -71 °C'dir. )


- DÜŞÜNMEK/TEFEKKÜR ile/ve ÖLÇÜNMEK/TEEMMÜLL[< EMEL]

( ... İLE/VE Gerek bir olayın sebeplerini daha çok çözümleme ve daha doğru anlamak gerekse bir hareket tarzının sonuçlarını, özellikle de yarar ile sakıncalarını irdelemek amacıyla, oluşmuş/oluşturulmuş 'yargı'nın, eleştirilmek üzere, 'askı'ya alınmasıdır. Aklın benzer addettiği duyuları, dolayısıyla da 'olaylar'ı belirli bir 'kavram şemsiyesi' altında 'düşünmek'tir. O belirli 'kavram' altında düşünülen duyulardan, böylelikle de 'olaylar'dan biriyle karşılaşıldığında 'olay'a denk düşen 'kavram'ı 'akıl'da 'uyandırmak'tır. )

( Fikir yürütme, düşünme. İLE/VE Katlanmalı, iyice, etraflıca düşünme, idrak. )

( Kişi, herşeyin tohumudur. Neyi tefekkür ederse onun tohumudur. )

( Kişiyi kurtaracak ilâçlar, aşk ve düşünmektir. )


- EB'AD[Ar. < BA'D] ile EB'ÂD[Ar. < BU'D]

( Daha uzak. İLE Uzaklıklar, uzunluklar. )


- EDEB[çoğ. ÂDÂB]

( İYİ TERBİYE, NEZÂKET, ZARÂFET | ELİNE, DİLİNE, BELİNE SAHİP OLMAK [ELİF, DAL, BE] | DAVET, ÇAĞRI | ÜST SEVİYE AHLÂKI | ALLAH'A YAKLAŞMANIN ÖLÇÜSÜ )


- ELMABAŞ PATKA ile/ve/|| ÜVEYİK

( Soyu, dünya ölçeğinde tehlikede olan, çok sayıda ülkede avı yasaklanan ve koruma çalışmaları başlatılan üveyik ve elmabaş patkanın "avı", ülkemizde ne yazık ki hâlâ yasal. Çoğu avcı, bu iki türün gerçekten yok olmanın eşiğinde olduğuna inanmak istemiyor. 11 Mayıs'ta toplanacak olan Merkez Av Komisyonu'nun bilimsel verilerle karar alması, üveyik ve elmabaş patkanın avının yasaklanması gerekiyor. )


- EMİNA ile/ve İZE

( Tahıllar için eski bir ağırlık ölçüsü. İLE/VE Bir tahıl ölçüsü. )


- EN ÇEVRECİ OTEL:
KANDALAMA HOTEL

( Sri Lanka'nın Dambulla kasabasında bulunan otel, Sri Lanka'lı mimar Jeffrey Baova'nın, doğayı bozmamak üzere büyük özen göster(il)mesiyle, otelin yapımı sırasında, inşaata dozer sokulmadan ve hiç ağaç kesilmeden tamamlanmıştır. İnşaat, doğanın izin verdiği ölçüde ve yönde ilerlemiş. Bu yüzden, otelin görünümü, düzgün bir geometriye sahip değildir. Koridorlar, doğanın çizgisinde, zikzaklı bir biçimde sürmektedir.

Otelin atık suları, arıtıldıktan sonra, kapalı devre kullanılmaktadır. Yemek artıkları ise her gün civardaki çiftliklere gönderilmektedir.[Otel, bu uygulamayla, iki yıl üst üste çevre ödülü de almıştır.][Tebrikler ve teşekkürler!!!] )


- ENDÂZE

( TAHMİN, TAKDİR | ÖLÇEK | MERTEBE, DERECE | 60/65/68 cm.lik, eski bir uzunluk ölçüsü. )


- ENGEL ile PERDE

( Engeller yaratmayabilirsiniz. )

( Engeller aşılabilir. )

( Engellerin en yıldırıcısı kişinin kendidir. )

( Engeller bir ölçüde kalktığında, O, bir anda içinize doğar. )

( Onu tümüyle alın! Buradadır, istemeniz yeter. Fakat istemezsiniz. İsteseniz bile almazsınız. Almanızı engelleyen nedir, onu bulun. )

( Obstacles can be overcome. )

( You can avoid creating obstacles.
It will dawn on you suddenly, when the obstacles are removed to some extent.
Take the whole of it! It is here for the asking. But you do not ask. Even when you ask, you do not take. Find out what prevents you from taking. )

( OBSTACLE vs. VEIL/CURTAIN )


- ERDEB/İRDEB[Ar.] ile ERDEB[Ar.]

( Arap şehirlerinde kullanılan ve İstanbul kilesiyle 9 kileyi karşılayan bir ölçek. İLE Savaş. )


- ERDEM/FAZİLET ile/ve ARTAM/MEZİYET

( Erdem, toplum çıkarını kişisel çıkarın üstünde tutmaktır. )

( Bilgi erdem, erdem de mutluluk üretir. )

( Erdeminiz ayakta kalmanızı sağlayan şeydir. )

( Erdem, kişinin kendini inşâ edeceği tuğlalardır. )

( Erdemler kendileri içindir. Başka şeyler için değildir. )

( Erdemler ve güçler kendini-idrakle birlikte gelir, daha önce değil. )

( Erdemli olanlar, kaygıdan; akıllı olanlar, korkudan uzaktır. )

( Güçlükleri yenmeyi birinci ödevi olarak kabul eden ve ödülü sonraya bırakan bir kişiye 'erdemli' denilir. )

( Erdemli kişinin önem verdiği üç şey vardır: Davranışlarında dikkatsiz ve düşüncesiz olmaktan sakınmak; yüz anlatımında içtenlik; sözlerinin kabalık ve bayağılıktan uzak olması. )

( Gerçekte olduğunuz şey, özünüz, sizin erdeminizdir, erdeminiz kendinizsiniz. )

( Özünüzü, gerçek benliğinizi anımsamak erdemdir. )

( Hiçbir çiçeğin kokusu rüzgâra karşı yayılamaz, fakat erdemlerin kokusu hiçbir engel tanımadan her yere yayılır. )

( Kişi, yaşamını meziyetlerinin yönettiğinden ve bu meziyetlerin en beklenmedik ve en sıkıcı koşullara bile direneceğinden emin olmalıdır. )

( Kişinin sınırlarını bilmesinden doğan alçakgönüllülük bir meziyettir ama vicdanla birleşmediği sürece bir zayıflık olarak görülebilir. )

( Olgun kişi, meziyetlerini parıldar hale getirir. )

( Olgun kişi, meziyetleri parıldarken ışıltıyı gizleyerek çevresiyle uyum içinde kalmayı başarır. )

( Kaynak ve meziyetlerin açığa vurulması yerine sadelikle alçakgönüllülük salık verilir. )

( Kişinin ışığı yararlı bir parlaklık sağlıyorsa, onu tartının altına gizlemelidir. Eğer sağlamıyorsa, meziyetleri geliştirmek amacıyla durmadan çalışılmalıdır. )

( Meziyet yalnız kalmaz, sürekli komşu bulur. )

( 4 Büyük Erdem:
* MAITRI/METTA[Palice] (Dostluk, iyi dilek, iyilik, sevgi ve merhamet göstermek. )

( Merhamet ve herkesin acılarına üzülmek. )

( Herkesin iyiliğine sevinmek. )

( Herkesin hatasını affetme ve görmemezlikten gelmek. )

( Erdemin ölçüsü, tüze'dir. )

( Bir şeyin, işlevini, yerine getirmesi. İLE/VE ... )

( What you are really is your virtue.
Remembering your self is virtue. )

( Aklını, en yüksek düzeyde kullanmak, tefekkür yaşamı, kuramsal temâşâ. İLE/VE ... )

( Ötekinin haklarını sağlamak, korumak ve savunmak. İLE/VE ... )

( VIRTUE vs./and MERIT )


- ERDEM ve/||/<> TÜZE(HUKUK)

( Erdemin ölçüsü, tüze'dir. )


- ESKİ OKKA[< ÜKİYYE / VÜKYE] ile YENİ OKKA

( 1283 gram olan [400 Dirhem] olan ağırlık ölçüsü. İLE 1000 gr. olan ağırlık ölçüsü.[Okka'nın %78'ini karşılar.] )

( KIYYE-İ ATÎKA ile KIYYE-İ CEDÎDE )


- ESKİ YUNAN'DA:
SIVI HACİM ÖLÇÜLERİ ile/ve KATI HACİM ÖLÇÜLERİ

( Katule[0,27 litre] ve amphora[19,44 litre]. İLE/VE Khoniks[1,08 litre] ve Medimnos[51,84 litre] )


- ETKİ/LEME ile ENGEL/LEME

( Engeller bir ölçüde kalktığında, O, bir anda içinize doğar. )

( Sana engel olmaya çalışanlar, başaracağına, en çok inananlardır. )

( It will dawn on you suddenly, when the obstacles are removed to some extent. )

( IMPRESS vs. HINDRANCE/OBSTRUCTION )


- FAHİŞ[Ar.] değil/>< NARH[Fars.]

( Ölçüyü aşan, aşırı, çok fazla. | Ahlâka ve törelere uygun olmayan. DEĞİL/>< Tüketiciyi korumak amacıyla, özellikle zorunlu gereksinme maddeleri için devletçe saptanan fiyat. )


- FARK/LAR:
NESNEDE ile/ve/değil/||/<> GÖZLEMDE/KEŞİFTE


- FERÎD[Ar. < FERD] ile FERÎD[Fars.]

( Tek, eşsiz, eşi olmayan. Tasım/kıyas kabul etmez, ölçüsüz. Üstün. İLE Avcı kuş. | Donmuş, katılaşmış şey. )


- FERÎD/E[Ar.] ile FERÎDE[Ar.]

( Tek, eşsiz, eşi olmayan. Tasım/kıyas kabul etmez, ölçüsüz. Üstün. İLE Kendi oyuyla hareket eden, kibirli, gururlu. )


- FERSAH[Ar.]/FERSENG[Fars.] ile -FERSÂ[Fars.]

( Çeşitli mesafelere karşılık gelen değerde bulunan bir uzunluk ölçüsü. | Üç millik bir deniz mesafesi. İLE İki askerî fırka, iki taraf. )


- FOND

( 103 litreye eşit bir ölçü. )


- FÜZYOMETRE

( Ergime ısısını ölçmeye yarayan aygıt. )


- GABARİ[Fr.]

( Köprülerin yüksekliklerini belirten ölçüler. )


- GABEN-İ FÂHİŞ ile/>< GABEN-İ YESÎR

( * Piyasadaki en yüksek satılandan altın ve gümüşte %2,5 ve daha fazlasına, urûzda yâni ölçülüp tartılan ve taşınabilen mallarda %5, hayvan için %10, binâ için %20'den, ibâdet konularında gerekli olan şeylerde de piyasadaki fiyatından iki misli fazla olan aldanmalar. * Bâyi(satıcı), bu mala, şu kadar Lira veren oldu deyip, satsa, sonra gaben-i fâhiş olduğu ve başkası, o kadar Lira vermediği anlaşılsa, müşteri[alıcı] bey'i (satışı, alış-verişi) fesh edebilir, bozabilir. [Mecelle] * Yolculukta, su, gaben-i fahişle satılırsa ya da piyasa fiyatı ile alacak fazla parası yok ise, namazını teyemmüm ile kılması câiz olur. [İbn-i Âbidîn] İLE/>< Az aldanma ya da az aldatma. )

( GABEN: Aldatma, aldanma, alıcı ve satıcıdan birinin ötekini aldatması. )


- GALON

( 4.5 litrelik Anglo-Sakson sıvı ölçüsü. )


- GALOP/GALOPPADE

( 2/4'lük bir ölçüde, dönülerek sıçranılan, çok hızlı tempodaki bir dans. [1820 sonlarında, Duchesse de Berry tarafından] )


- GALVANOMETRE değil/yerine AKIMÖLÇER


- GEÇERLİ/LİK ile/ve/<>/değil YETERLİ/LİK


- GERÇEK/LİK ile/ve HAKİKAT[Ar.]

( Çok. İLE/VE Tek. )

( Varoluş. İLE/VE Varlık. | İlke. )

( Bilimde. İLE/VE Felsefede. )

( ... İLE/VE Var'ı var, yok'u yok olarak bilmektir. )

( ... İLE/VE Varoluşu kişinin iradesine bağlı olmayan. )

( Sürekli değişen, değişmeye mahkum olan. / Olup da bitmeye yönelmiş olan. İLE/VE Ebedî olan. Üstündeki örtü [peçe/lethia(Yun. > alethia)] kaldırılıp altındaki biçimin ortaya çıkması. )

( Beklenmeyen ve tahmin edilemez olan gerçektir. )

( Saf, karışımsız ve bağımsız olan gerçektir. )

( Gerçek, en yüce mutluluktur. )

( Gerçekten söz etmek bile mutluluktur. )

( Gerçek, kavranamaz olandır. )

( Gerçek olan, sürekli sözsüzdür. )

( Gerçek, gerçek-olmayanda gerçeği görür. )

( Sahte olanlar gittiğinde, geride kalan, gerçek olandır. )

( Geçicilik, gerçekdışılığın en iyi kanıtıdır. )

( Gerçek, herhangi bir amaca hizmet edemez. )

( Gerçek, herkes için her zaman geçerlidir. )

( Gerçek, bilen ve bilinen ikileminin ötesindedir. )

( Gerçek, ŞU AN'da ve BURADA olandır. )

( Gerçeği bilmek, onunla uyum içinde olmak demektir. )

( Gerçeği bilmeye uğraşmayın, çünkü zihin yoluyla edinilen bilgi gerçek bilgi değildir. )

( Gerçeğe varış, sizin bir kişi olmadığınız olgusunun fark edilmesidir. )

( Gerçeğe varmış olan kişiler, çok sessizlerdir. )

( Gerçeği bir formüle bağlama arzumuz onu inkâr demek oluyor, çünkü o sözcüklere sığdırılamaz. )

( Gerçek, bir şeyi ister gibi istenemez. )

( Gerçek, herkes için birdir, ancak sahte olan kişiseldir. )

( Gerçeğin deneyimi diye bir şey yoktur. Gerçek, deneyim ötesidir. )

( Gerçeğin zihinde yansıması için zihnin berraklığı ve sessizliği gereklidir. )

( Ancak, hayrette olduğunuz zaman, gerçeği bilebilirsiniz. )

( Ancak, gerçeğin kendi olduğunuzda, gerçeği bilebilirsiniz. )

( Gerçek, keşiftedir, keşfedilmişte değil. )

( Eğer anlatabilirseniz, o gerçek olan değildir. )

( Sözler, sözleri yaratır; gerçek ise sessizdir. )

( Gerçek olmayanı yaratan, zihindir ve sahtenin, sahte olduğunu gören de zihindir. )

( Zaman ve uzay ile sınırlı ve bir tek kişi için geçerli olan, gerçek değildir. )

( Gerçek, sahtenin reddi ve inkârı ile ifade edilebilir -eylemle. )

( Neyin gerçek olmadığını bilebilirsiniz -ki bu da sizin sahte olandan kurtulmanıza yeter. )

( Gerçeğe varmış kişi, egosuzdur. )

( Neyle aşırı meşgulseniz, onun gerçekliğine inanırsınız. )

( Gereksiniminiz olan tek şey, gerçeğe duyulan samimi özlemdir. )

( Gerçeğin bilinmesi için "ben" ve "benimki" fikirleri gitmelidir. )

( Gerçeğin, zihinde yansıması için zihnin berraklığı ve sessizliği gereklidir. )

( Gerçeği keşfettiğimi ne zaman anlarım? "Bu doğru", "Bu doğru değil" fikri ortaya çıkmadığı zaman. )

( Gerçeği bulmak için günlük yaşamımızın en küçük eylemlerinde gerçek olmalıyız. )

( Gerçeği aramak, üstlenilen tüm işler arasında en tehlikeli olandır, çünkü o sizin içinde yaşadığınız dünyayı yıkar. )

( Gerçeğin aranışında, yalan ve hile olamaz. )

( Eğer amacımız gerçek sevgisi ve yaşam sevgisi ise, korkmamıza gerek yoktur. )

( Kendinizi yeterli ve emin hissettiğiniz sürece, gerçek, sizin ulaşamayacağınız yerdedir. )

( Söyleyecek yalan bulamayanların başvurduğu son çare gerçektir. )

( Hakiki olmayanın hakiki olmadığını fark eder ve onu atarsınız. )

( Hakiki olan, zarın hem içinde, hem dışındadır. )

( Hakikat, gerçekliğin ardında duran dayanakçadır. )

( Hakikat, olguları birliğe getiren ilkedir. )

( Hakikat, "betimlenemez" olduğu ölçüde kendini ortaya koyar; karmaşıktır, anlamı belirsizdir, varlığını karşıtların buluşmasına dayalı olarak sürdürür ve ancak erginleme vahiyleri yoluyla dile getirilebilir. )

( Hakikatin üzerindeki perdelerden biri, dildir. )

( Adâlet, ancak hakikatten, saadet, ancak adâletten doğabilir. )

( HODOS TES ALETHEIA: Hakîkate götüren yol. )

( Hem, hem de. İLE/VE Ne, ne de. )

( The unexpected and unpredictable is real.
What is pure, unalloyed, unattached is real.
The real is bliss supreme.
Even to talk of real is happiness.
The real is inconceivable.
The fact is always non-verbal.
The real sees the real in the unreal.
What remains when the false is no more, is real.
Transiency is the best proof of unreality.
Reality is beyond the duality of the knower and the known.
The real is for all and forever.
Reality is beyond the duality of the knower and the known.
The real is, what is RIGHT NOW and RIGHT HERE.
To know reality is to be in harmony with it.
Do not try to know the truth, for knowledge by the mind is not true knowledge.
Realisation is of the fact that you are not a person.
Realised people are very quiet.
Your very desire to formulate truth denies it, because it cannot be contained in words.
The real cannot be wanted, as a thing is wanted.
Reality is common to all. Only the false is personal.
There is no such thing as the experience of the real. The real is beyond experience.
Clarity and silence of the mind are necessary for the reflection of reality to appear in the mind.
You can know reality only when you are astonished.
You know the real by being real.
Truth is in the discovery not in the discovered.
If you can convey, it is not the real thing.
Words create words, reality is silent.
It is the mind that creates the unreal and it is the mind that sees the false as false.
What is limited in time and space, and applicable to one person only, is not real.
Truth can be expressed only by the denial of the false -in action.
You can know what is not true - which is enough to liberate you from the false.
The realised man is egoless.
Whatever you are engrossed in you take to be real.
All you need is a sincere longing for reality.
For reality to be, the ideas of 'me' and 'mine' must go.
Clarity and silence of the mind are necessary for the reflection of reality to appear in the mind.
When do I know that I have discovered truth? When the idea 'this is true', 'that is true' does not arise.
To find reality you must be real in the smallest daily action.
The search for reality is the most dangerous of all undertakings for it will destroy the world in which you live.
There can be no deceit in the search for truth.
If your motive is love of truth and life, you need not be afraid.
As long as you feel competent and confident, reality is beyond your reach.
You can see the unreal as unreal and discard it.
The real is both within and without the skin. )

( Olduğu biçimde. İLE/VE Etkisi itibariyle. )

( 1- Gözlemleyebilsek de, gözlemleyemesek de varolanların, varoluşu.
2- Tutarlı gözlemlerden ya da deneylerden, genel sonuçlar çıkarmanın meşrû olduğu.
3- Hiçbir etkinin, ışık hızından daha hızlı yayılamayacağı.[YERELLİK/LOCALITY]

[Bernard D'Espagnat] )

( Kendinde olan. | Evrensel. | Yalansızlık. )

( Gerçekliğin ötesine ulaşmaya cesaret edemeyen, hakikati fethedemez. )

( REALITY vs./and TRUTH )

( WIRKLICHKEIT mit/und WAHRHEIT )

( ... ile/ve ALETHEIA )


- GERÇEK ile/ve ÖLÇÜ/M

( [Sans.] ... ile/ve PRAMANA )

( REALITY vs./and MEASUREMENT )

( ... ile/ve LIANG )


- GEREKLİ/LİK ile/ve YETERLİ/LİK

( NECESSITY vs./and SUFFICIENCY )


- GEREKLİ ile/ve/<> YETERLİ

( NECESSARY/REQUIRED vs./and/<> SUFFICIENT/ENOUGH )


- GEZ ile GEZ

( Okun, kirişe geçen ucundaki kertik. | Tüfek, tabanca gibi ateşli silahlarda, namlunun gerisinde bulunan ve nişan alırken, arpacıkla birlikte göz ile hedef arasında aynı doğru üzerine getirilen kertik. İLE Yer ölçmeye yarar, düğümlü ip. | Yapı işlerinde kullanılan çekül. )


- GÖK CİSİMLERİNİ TANIMLAMA BİLİMİ ile/ve GÖK HARİTASI, YILDIZ UZAKLIKLARINI ÖLÇME

( URANOGRAPHY vs. URANOMETRY )


- GÖVDE ile/ve/<> ZİHİN

( Gövde ile gövdede barınan bilinç arasında zihin yer alır. )

( Gövde, ölçüsünü bilir, ama zihin bilmez. )

( Gövde ve zihin sınırlılardır, onun için de incinmeye açıklardır, onların, korunmaya gereksinimleri vardır ve bu da korkuya yol açar. )

( Gövde, dış varlığı, bilinç iç varlığı tanımlar, saf farkındalık halinde ise En Yüce Olan'la temas kurulur. )

( Gövdenin ötesine geçmek için sağlıklı olmalısınız; zihnin ötesine geçmek için ise zihniniz kusursuz bir düzen içinde olmalı. )

( BODY vs./and/<> MIND
Between the body and the indwelling consciousness lies the mind.
The body knows its measure, but the mind does not.
The body defines the outer self, consciousness the inner, and in pure awareness the Supreme is contacted.
To go beyond the body you must be healthy; to go beyond the mind, you must have your mind in perfect order. )


- GÖZ KARARI ile/değil/yerine ÖLÇÜ


- GÖZ ile/ve/<> ÖTEKİ ÖRGENLER

( Göz dışında, kişinin çoğu örgeni, -35 °C'de donar. )

( GÖZLER, YALAN SÖYLEMEZ!

Arabası uçuruma yuvarlanmış ve sürücünün cesedi ancak birkaç hafta sonra Ağustos ayında tesadüfen bir köylü tarafından çürümüş halde bulunabilmiş.

Ölüm nedeninin trafik kazası olduğu biliniyor fakat kazanın alkolün ya da başka bir maddenin etkisi altında meydana gelip gelmediğini saptayabilmek için otopside alınan kanda 0.80 promil gram alkol bulunmuş.

Göziçi sıvısında ise alkol bulunmadığı ayrıca uyutucu ve uyuşturucu bir madde bulunmadığı rapor edilmiş.

Cesedin çürümeye başlaması ile ortamda bulunan bakteri ve mayaların etkisi ile kan şekeri tüketilirken alkol üretilir. Ağustos sıcağında çürümenin daha hızlı olması nedeniyle kanda 1.50 promil grama kadar alkol oluşabilir.

Göziçi sıvısı anatomik özelliği nedeniyle yalıtılmış bir yapıya sahiptir ve alkol yapan bakterilerin içeriye girmesine izin vermez.

Göziçi sıvısında alkol ölçümünün önemini bilen bir uzman, gözünde alkol saptanmayan sürücünün, kanında bulunan alkolün cesedin çürümesine bağlı olarak meydana geldiğini dolayısıyla kazayı alkolün etkisi altında yapmadığını rapor eder.

Ölümden sonra bile,
Gözler, yalan söylemez! )


- GÖZLEM ve/||/<>/> DENEY ve/||/<>/> ÖLÇÜM


- GÖZLEM = MÜŞAHEDE = OBSERVATION[İng., Fr.] = BEOBACHTUNG[Alm.] = OBSERVAR, MIRAR[İsp.]


- GÜCÜN:
YETERLİLİĞİ(/YETERSİZLİĞİ) ile/ve/<>/değil/yerine DEVREDE OLMASI


- GÜZEL/LİK ile YETERLİ/LİK

( BEAUTY/NESS vs. SUFFICIENCY )


- HAD ile/ve/<> ÖLÇÜ

( Bilgelik, aklın;
Cesaret, kalbin;
Ölçülülük, duyguların denetimidir. )

( Wisdom is reason's;
Courage is heart's;
Moderation is control of feelings. )

( LIMITING vs./and/<> MODERATION )


- HAFİF ile HAFÎF

( Tartıda ağırlığı az gelen, yeğni. | Güç ya da yorucu olmayan, kolay. | Ağırbaşlı olmayan, ciddi olmayan, hoppa. | Miktarı az, sindirimi kolay yiyecek. | Kalınlığı ya da yoğunluğu az olan. | Etkisi az olan, sert karşıtı. | Önemli olmayan. | Çok dik olmayan sırt, yokuş/eğim. | Gücü az olan, belirli belirsiz. | Sıkıntısız, ferah, rahat olarak. İLE Türk müziğinin büyük usûllerindendir. )


- HAFS[Ar.] ile HAFZ[Ar.]

( Biriktirme, toplama. İLE Basıklık. | Dengeli/îtidâl, aşırı olmama durumu, ölçülülük. | Arap dilbilgisinde kesre/esre imi/işareti. )


- HASSA ile HASSAS

( Özgülük, özellik. İLE Duyum ve duyguları algılayan. | Çabuk duygulanan, duygun, duyar, duyarlı, içli, alıngan. | Çabuk etkilenen. | Yapımı ve bakımı özen isteyen, aksamadan, çok doğru çalışan, kesin ölçüler gerektiren işlerde kullanılan araç. )


- HATT:
TERKİB ve/||/<> SEYYALLİK ve/||/<> İBDÂ ve/||/<> MEVZUN(ÖLÇÜLÜLÜK)


- HATT[Ar. çoğ. HUTÛT] ile HATT[Ar.]

( Çizgi. | Satır. | Yol. | Yazı. | Buyruk/ferman, padişah yazısı. | Sıra, saf. | Gemiler için hareket istikameti olarak belirtilen taraf. | Yalnız uzunluğu olan boyut/buut. | Gençlerde terleyen bıyık/sakal. | Parmağın onikide biri olan bir ölçü. İLE Aşağı inme/indirme. | Oyunda taş çıkarma. )


- HATT ile HATT

( Çizgi. | Satır. | Yol. | Yazı. | Parmağın onikide biri olan bir ölçü. İLE Sevgilinin yüzündeki ayva tüyleri. | Gençlerin yüzünde yeni çıkan sakal ve bıyık, sarı tüyler. )

( Yazı/hatt, üstâdın öğretisinde gizlidir. Kıvamı, çok yazmaktadır; devamı, İslâm dini üzere olmaktır. )


- HELYOGRAF[Fr.] ve RADAR YANSITICI BALON

( Güneşten yayılan ısı miktarını ölçmeye yarayan aygıt. | Güneşin ışıldadığı saatlerin süresini saptamaya yarayan aygıt. | Güneş ışınlarından gelen yararlanan optik telgraf aygıtı. | 30 km.ye kadar yansıtıcı. VE 38 km.ye kadar, özel folyo malzemeden, 5 güne kadar şişik kalan yer belirleyici. )


- HİÇKİMSE...

( * ... düşüncenin ve dilin dışına çıkamaz.
* ... varoluşundan kuşku duyamaz ve varoluşunu inkâr ya da reddedemez.
* ... olmak, konuşmaya başlayana kadardır.
* ..., tek başına yaşayabilecek kadar güçlü değildir.
* ..., zaafsız değildir.
* ..., her şeyi yapabilecek güçte ve olanakta değildir.
[Non omnia possumus omnes]
* ..., fazla yaşamış olmakla yaşlanmaz.
* ..., yaşamı boyunca yalnız kalmamıştır ve kalamaz.
* ..., başkasıyla aynı değildir.(Kendiyle de aynı değildir.[sürekli gelişir, değişir, dönüşür])
* ..., kimsenin, düşüncesini/niyetini okuyamaz.
* ..., kendi özünü ortadan kaldırmaksızın, kendi ahlâksal görevini terk edemez.
* ..., başkalarının bizi yok etmesine/saymasına ve üzmesine fırsat verecek kadar "iyi niyetli" olmamalıdır.
* ..., başkalarından ya da genel olarak beklenti içinde olmamalıdır.
* ..., hiçkimsenin "düşünce" ve "zihnini" beğenmez, tamamen almaz ya da kullanmaz.
* ..., hiçkimsenin, neyi bilip bilmediğini, isteyip istemediğini ya da yapıp yapamayacağını, hiçbir zaman, zemin ve koşulda bilemez.
* ...'nin diline ve dinine, dil uzatmamalı!
*...'nin iç dünyasına karışma; hiçkimseyi, iç dünyana karıştırma; hiçkimseye iç dünyanı "tamamen" açma!
* ..., bir şeyin sonucunu, önceden, kesin olarak bilemez.
* ...ye, bir şey öğretmeye çalışmamalı fakat düşünmelerine aracı/destekçi olabiliriz.
* ..., ümit etmedikçe, aldatılmadıkça, korkmadıkça, çok sevmedikçe ve kendi istemedikçe başkasına (yüksek mikdarda) para ver(e)mez.
* ..., kimseyle kıyaslanamaz ve ölçülendirilemez.
* ..., hiçkimseyi anlayamaz, eleştiremez ve düzeltemez.[ancak davranış ve sözlerindeki yanlışlar/eksiklere işaret edilebilmektedir]
* ..., hiçkimseye benzetilemez/benzetilmemeli!
* ..., hiçkimseyi yargılayabilecek kadar kusursuz değildir.
* ..., hiçkimsenin "durduğu/bulunduğu "yer"e ulaşamaz.
* ..., hiçkimsenin kendi doğasının ilkelerine göre yaşamasını engelleyemez.(kendi dışında!)
* ..., hiçbir canlının özgürlüğünü kendi çıkarları için sınırlandıramaz.
* ..., (tamamen) masum değildir/olamaz.
* ..., "dâhi" ya da "aptal" değildir/olamaz.
* ..., "idâre edilmek"ten hoşlanmaz.
* ..., değişime karşı değildir. (Yeter ki, ucu, kendine dokunmasın.)
* ..., "Bulunmaz Hint kumaşı" değildir!
* ...'nin terazisi, bir başkasını tartmaya yetmez!
* ..., hiçkimseyi/e övmemeli, küsmemeli, yakınmamalı, suçlamamalı![olgunluğun gereği ve göstergelerindendir.]
* ...'yi, başkalarının "anlattıklarıyla" yargılamamalı!
* ...'ye, güvenmemek değil yanlışta olana, yanlış yapana ikinci kez güvenmemek!
* ...'yle, ikinci kez tanışamayız.
* ... ile fazla yüz-göz olmaya değmez/gelmez.
* ..., kendi için rahmet okuyamaz.
* ..., kendinden başkası olamaz.
* ..., kendinden daha zengin olamaz.
* ..., kendi değerini bilmezsen/ortaya çıkarmazsan, senin/onun değerini bil(e)mez.
* ..., kendi "katılımımız(rızâmız/iznimiz)" olmadan, bize kendimizi değersiz hissettiremez.
* ..., küçümseyecek kadar büyük değildir.
* ..., sınanmadıkça, zorunda kalmadıkça, kendine fırsat tanımadıkça kendi (hukukî/ahlâkî) olanak ve sınırlarını bilemez.
* ..., dirseğini yalayamaz.
* ..., gölgesinin dışına zıplayamaz.
* ..., kendini gıdıklayamaz.
* ..., boş sözlere, yetkin yanıt veremez.
* ..., ayak parmaklarından birini ötekilerden ayrı olarak bükemez.
[Biri bükülmek istendiğinde hepsi bükülür.]
* ..., aramadığını bulamaz, doldurmadığını boşaltamaz, sahip olmadığı şeyden vazgeçemez, bulunmadığı yeri terk edemez.
* ..., duymak istemeyen kadar sağır, görmek istemeyen kadar kör, anlamak istemeyen kadar âciz, yapmak istemeyen kadar âtıl olamaz!
* ..., anımsamadığı şeyi anımsamadığını bilemez.
* ..., unutmak istediği bir şeyin fotoğrafını çekmez.
* ..., gerçek yüzünü ortaya çıkarmaz.
* ..., kızdığında, kendini/özünü saklayamaz.
* ..., başka bir kişinin, iki dudağının ötesinde/berisinde değildir.
* ..., yalnızken, dengede değildir.
* ..., düşünürken, düşündüğünden daha tehlikeli bir şeyi düşünemez
* ..., üçüncü kişi olmayı kabul etmez/edemez![Üç kişi biraradaysa, bir kişi orayı terk etmelidir!]
* ..., başarı merdivenini, elleri cebinde tırmanmamıştır.
* ..., kendi başarısızlığından kaçamaz.
* ..., çıktığı yolda, (önceki) "kendi kalamaz".
* ..., başkasının donunu/külodunu giymez ve diş fırçasını kullanmaz.
* ..., bazı durum/koşullarda, bize yardımcı olamaz.
* ..., kısa kısa konuşurken/yazarken, uzun uzun düşünmüş/düşünüyor olamaz.
* ..., hepimiz kadar akıllı değildir/olamaz.
* ...nin, "Ahhh"ını alma!
* ...ye, sürekli "toplarsa", hiçbir şey yetmez.[Sürekli paylaşırsa/k da herkese yeter!]
* ..., sürekli olarak ve herşeyi kazanamaz fakat görülmesi gerekeni görebilirse herşeyde ve sürekli kazançlı çıkabilir.
* ..., hiçkimseye tamamen tâbi değildir, olamaz, olmamalıdır da.
* ..., üretimden çekilip tüm geleceğini, bir kişinin(adamın/kadının) "buluncuna(vicdanına)", "aşkına", (")samimiyetine("), bir gün, aklının karışmasına ve yanılgılarına bırakmamalıdır.
* Bazı/çoğu düşünce/söz/yer vs., hiçkimseye ait olmadan, herkesindir!
* Felsefe, ...'nin, itibar edip etmemesine, itibar etmeyendir/etmemektir.
* AŞK'I, ÂŞIKLAR BİLİR [Başka da kimse bilemez.]
* Zaman, hiçkimse için durmaz. )


- HİDROMETRE değil/yerine/= SU ÖLÇER


- HİPERMETROP(İ)[Fr. < Yun. HYPER: Aşırı. | METRON: Ölçü. | OPS: Göz.] ile MİYOP[Fr. < Yun. MYEIN: Kırpmak. | OPS: Göz.] ile ASTİGMATİZMA ile PRESBİTLİK[Fr. < Yun.: PRESBYTES: Yaşlı.]

( Nesnelerin görüntüleri, ağtabakanın gerisinde kaldığından dolayı, yakını net/iyi görememe. İLE Nesnelerin görüntüleri, ağtabakanın ön tarafında kaldığından dolayı, uzağı net/iyi görememe. İLE Gözün saydam tabakasında meridyenlerin eşitsizliği yüzünden duru görememe durumu. İLE Gözde uyum gücünün azalması yüzünden, yakındaki nesneleri net görememe durumu. )

( * Eksen,
* Kırıcılık,
* Gelıp Geçici Hipermetropi.

İLE

* Eksen,
* Kırıcılık,
* Gelİp Geçici Hipermetropi.

İLE

* Basit,
* Kompoze/Bileşik,
* Mikst )

( ... ile KASR-ÜL-BASAR ile ... )

( FARSIGHTEDNESS/HYPERMETROPIC vs. NEARSIGHTEDNESS/MYOPIC vs. ASTIGMATISM )

( ... avec MYOPIE avec ... )


- HİTİT'LERDE, AĞIRLIK VE ÖLÇÜLER


- İBER[Ar. < İBRET] ile İBER[Ar. < İBRE]

( İbretler, alınan kötü dersler. İLE İğneler, mıknatıslı iğneler. )


- İBRE ile/ve İBRE

( Ölçü aletlerinde sayı ya da im göstermeye yarayan devingen iğne. İLE/VE Çam, ardıç, sedir gibi ağaçların yaprağı. )


- İDÂDE[Ar.] ile İDÂDE[Ar.]

( Usturlabın sırtı üzerine konulmuş, mihver ya da meyil etrafında dönen bir nişan cetveli olup, yıldızların yüksekliğini ölçmeye yarar. İLE Kol bağı. )


- İDDİALI ile/ve YETERLİ

( PRETENTIOUS vs./and ENOUGH )


- İĞNE ile/ve/değil/yerine/||/<> İBRE

( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Ölçü aygıtlarında, sayı ya da im göstermeye yarayan, devingen iğne. | Çam, ardıç, sedir gibi ağaçların yaprağı. )


- İKTİYÂL

( Ölçü ile, ölçek ile ölçme. )


- İLİMLER(ULÛM) ile/ve/||/<> FENN(FÜNÛN) ile/ve/||/<> MEBHAS[MEBÂHİS]

( * İLM-EL-YAKÎN: KESİN BİLGİ
* İLM-İ AHCÂR: TAŞBİLİMİ, JEOLOJİ
* İLM-İ AHLÂK: AHLÂK BİLGİSİ
* İLM-İ AHVÂL-İ CEVV: METEOROLOJİ
* İLM-İ AKVÂM: MİLLETLERİN, KAVİMLERİN, KÜLTÜR, GÖRENEK GİBİ HALLERİNİ ARAŞTIRAN, İNCELEYEN İLİM, ETNOLOJİ, IRKIYYÂT
* İLM-İ ARÛZ: [ed.] VEZİN, NAZIM ÖLÇÜLERİYLE İLGİLİ BULUNAN BİLİM
* İLM-İ ARZ, İLM-ÜL-ARZ: JEOLOJİ
* İLM-İ ÂSÂR-I ATÎKA: ARKEOLOJİ
* İLM-İ BEDÂYİ': ESTETİK
* İLM-İ BEDEN, İLM-ÜL-EBDÂN: HEKİMLİK BİLGİSİ
* İLM-İ BEDÎ': [ed.] GÜZEL SÖZ SÖYLEME VE YAZMA BİLİMİ, ESTETİK
* İLM-İ BEDÎHÎ: GERÇEĞİ SEZEREK ANLAMA BİLİMİ
* İLM-İ BELÂGAT: İYİ, GÜZEL, PÜRÜZSÜZ SÖZ SÖYLEME, UZDİLLİLİK; SÖZÜN DÜZGÜN, KUSURSUZ, YERİNDE VE ADAMINA GÖRE SÖYLENMESİNİ ÖĞRETEN BİLİM
* İLM-İ BEYÂN: İFADE BİLİMİ
* İLM-İ CEBR: CEBİR BİLGİSİ (CEBİR(GABER) [SÜMERCE'DEN](HAREZMİ)): Kırılan kemiği yerine koymak.

* İLM-İ CEDEL: BİLİMSEL TARTIŞMA
* İLM-İ CERR-İ ESKAL: MAKİNE VE KUVVETLER İLE BU KUVVETLERDEN DOĞAN HAREKETLER ARASINDAKİ İLİŞKİLERİ ARAŞTIRAN BİLİM
* İLM-İ EDEB: ARAP DİLBİLGİSİ
* İLM-İ EDVÂR: MÜZİK BİLGİSİ
* İLM-İ EHÂDİS, İLM-İ AHBÂR, İLM-İ ÂSÂR: HZ. MUHAMMED VE YAKINLARININ SÖZLERİYLE, HAREKETLERİYLE İLGİLİ BULUNAN GELENEKLERİ KONU EDİNEN BİLİM
* İLM-İ EKTÂF: KÜREKKEMİĞİNE YA DA BU KEMİĞİN PARÇALARINA GEÇMİŞİ BİLME VE GELECEKTEN HABER VERME BİLİMİ
* İLM-İ ELSİNE: DİLBİLİM, LİNGUİSTİK
* İLM-İ EMRÂZ, İLM-ÜL EMRÂZ: PATOLOJİ
* İLM-İ ENSÂB, İLM-ÜL ENSÂB: JENEOLOJİ
* İLM-İ ENSÂC, İLM-ÜL ENSÂC: DOKUBİLİM, HİSTOLOJİ
* İLM-İ ENVÂ: AY'IN ZAMANLARINI ARAŞTIRAN BİLİM
* İLM-İ ESMÂ': ALLAH ADLARININ VE NİTELİKLERİNİN ANLAM VE AÇIKLAMALARIYLA İLGİLİ OLAN BİLİM
* İLM-İ EZELÎ: ALLAH'IN EZELÎ BİLGİSİ, ÖNCEBİLİM
* İLM-İ FERÂİZ: (huk.) ŞER'İ MİRAS İLMİ
* İLM-İ FETVÂ: (huk.) İSLÂM DİNİ YASALARINI İNCELEYEREK BAZI İDARÎ VE ADLÎ KONULARDA BİR KARARA VARMA BİLGİSİ
* İLM-İ FIKH: (huk.) ŞERÎAT İLMİ, ŞERÎATIN USUL VE HÜKÜMLERİ, AMELÎ VE ŞER'Î MESELELER BİLGİSİ, BİR ŞEYİ GEREĞİ GİBİ ANLAYIP BİLME
* İLM-İ HABER, İLM-İ HADÎS: HZ. MUHAMMED'İN SÖZLERİNİ İNCELEYEREK BUNLARDAN ÇIKAN ANLAMLARI AÇIKLAYAN BİLİM
* İLM-İ HÂL: DİN KAİDELERİNİ ÖĞRETMEK ÜZERE YAZILMIŞ KİTAP; TEKKEDE ÖĞRENİLEN BİLGİLER
* İLM-İ HAYVÂNÂT: ZOOLOJİ
* İLM-İ HENDESE/MESÂHA/MİSÂHA: GEOMETRİ BİLİMİ
* İLM-İ HESÂB: ARİTMETİK
* İLM-İ HEY'ET: ASTRONOMİ
* İLM-İ HİKMET: FELSEFE İLE İLGİLİ KONULARI İNCELEYEN BİLİM
* İLM-İ HİLÂF Ü CEDEL: TARTIŞMA/MÜNÂKAŞA YOLLARINI ÖĞRETEN BİLİM
* İLM-İ HİSÂB: ARİTMETİK
* İLM-İ HİYEL, İLM-ÜL HİYEL: MEKANİK BİLGİSİ
* İLM-İ HUKUK: HUKUK BİLGİSİ
* İLM-İ İCTİMÂ': TOPLUMBİLİM, SOSYOLOJİ
* İLM-İ İDÂRE: İDARE BİLGİSİ
* İLM-İ İKTİSÂD: EKONOMİ POLİTİK
* İLM-İ İLÂHÎ: TEODİSE
* İLM-İ İMLÂ: DİLBİLGİSİ KURALLARINA UYGUN YAZI BİLGİSİ; PERSPEKTİF RESİMDE KURALA UYGUN RESİM ÇİZME İLMİ
* İLM-İ İSNÂD: İLK NAZARİYE SAHİBİNİ İNCELEYEN VE BU NAZARİYENİN ONA BAĞLANMASI GEREKTİĞİNİ SAVUNAN İLİM
* İLM-İ İŞTİKAK: SÖZCÜK TÜRETME YOLLARINI ARAŞTIRAN İLİM, ETİMOLOJİ
* İLM-İ KABL-ET-TÂRİH: TARİHÖNCESİ DEVİRLERE AİT VARLIKLARI VE OLAYLARI KONU EDİNEN İLİM, PREHİSTORYA
* İLM-İ KAFİYE: ŞİİRDE RİTİM SAĞLAMA İLMİ
* İLM-İ KAL: MEDRESEDE ÖĞRENİLEN İLİM
* İLM-İ KEFF: AVUÇ ÇİZGİLERİNE BAKARAK GEÇMİŞİ VE GELECEĞİ BİLME İLMİ
* İLM-İ KELÂM: KUR'AN'IN HÜKÜMLERİNİ AÇIKLAYAN VE YORUMLAYAN İLİM
* İLM-İ KELÂM VE AKAİD: METAFİZİK
* İLM-İ KIHIF: KAFATASI KEMİĞİNİN ŞEKİL BAKIMINDAN AKLÎ MELEKE/YETİLERİN BELİRTİSİ OLDUĞUNU İLERİ SÜREN GÖRÜŞ, FRENOLOJİ
* İLM-İ KIRÂAT: KUR'AN'IN İLK YEDİ KİŞİ TARAFINDAN YEDİ TÜRLÜ OKUNUŞ TARZINI SAVUNAN VE BU YOLDAKİ ÇALIŞMALARI KAPSAYAN İLİM
* İLM-İ KIYÂFET: İNSANIN YÜZÜNDEN VE DIŞ GÖRÜNÜŞÜNDEN, İÇ VASIFLARINA, İÇ YAŞAMINA DAİR AHKAM ÇIKARMA BİLGİSİ
* İLM-İ KİMYÂ: KİMYA BİLGİSİ; SUN'Î OLARAK ALTIN VE GÜMÜŞ YAPMA İLMİ
* İLM-İ KİTÂB: KUR'AN'IN AÇIKLANMA VE YORUMUNA ÖZGÜ İLİM
* İLM-İ KİTÂBET: YAZI YAZMA, BİR MADDEYİ KURALLARINA UYGUN OLARAK EN GÜZEL BİR ŞEKİLDE KALEME ALMA İLMİ
* İLM-İ LEDÜN: ALLAH'IN SIRLARINA AİT MANEVİ BİLGİ
* İLM-İ LÛGAT: SÖZLÜKBİLİM, LEKSİKOLOJİ
* İLM-İ MAÂD: YAŞAM SONU BİLGİSİ, ESKATOLOJİ
* İLM-İ MAÂNÎ: SÖZCÜĞÜN GEREKEN DURUMA, YANİ AÇIKLAMANIN ÖZÜNE YAKIŞMASI YOLLARINI GÖSTEREN İLİM, ANLAMBİLİM, SEMANTİK
* İLM-İ MAÂŞ: MAİŞET, GEÇİM, YAŞAM BİLGİSİ
* İLM-İ MÂ-BA'D-ÜD-TABÎA: METAFİZİK
* İLM-İ MA'DENİYYÂT: MADEN ARAŞTIRMA VE İNCELEME İLMİ
* İLM-İ MAHÂSİN: ESTETİK
* İLM-İ MA'NÂ: GÜZEL SÖZ SÖYLEME İLMİ
* İLM-İ MA'NEVÎ: RÛHÎ VE ZİHNÎ OLGULARI VE OLAYLARI KONU EDİNEN İLİM
* İLM-İ MENÂHİC: YÖNETME İŞLERİ İÇİN GEREKLİ BİLGİYİ VEREN İLİM, METODOLOJİ
* İLM-İ MENAKİT: KRONOLOJİK VE ASTRONOMİK ZAMANLARI İNCELEYEN İLİM
* İLM-İ MENŞE'-İ AKVÂM: KAVİMLERİN, MİLLETLERİN MENŞEİ İLE, DOĞUŞU İLE İLGİLİ OLAN İNCELEME VE ARAŞTIRMALAR YAPAN İLİM
* İLM-İ MERÂYÂ: BİR İŞİN EN İNCE AYRINTILARINA KADAR İNMEYİ ÖĞRETEN İLİM
* İLM-İ MERÂYÂ-Yİ MUHRİKA: MERCEKLERİN, YAPIM, KULLANILMA VE YAKICI OLAN TÜRLERİNİ ARAŞTIRARAK KURALLARA BAĞLAYAN İLİM
* İLM-İ MESÂHA: YÜZÖLÇÜMÜ BİLGİSİ
* İLM-İ MEVCÛDÂT: DOĞANIN TÜM VARLIKLARINI İNCELEYEN İLİM
* İLM-İ MUÂMELE: MÜMİNLERİN, ALLAH VE KULLARINA KARŞI OLAN VAZİFE İLE İLGİLİ BİLGİLERDEN BAHSEDEN İLİM
* İLM-İ MÛSIKÎ: MÜZİĞİN TÜM KONULARINI İÇİNE ALNA İLİM, MÜZİK BİLGİSİ, MÜZİKOLOJİ
* İLM-İ MÜSTEHÂSÂT: ESKİ VARLIK-BİLİM, PALEONTOLOJİ
* İLM-İ NEBÂTÂT: BOTANİK
* İLM-İ NEFS, İLM-ÜN-NEFS: PSİKOLOJİ
* İLM-İ NÜCÛM: ASTROLOJİ
* İLM-İ PÎŞÂNÎ: ALINA BAKARAK, KARAKTERİ, ALINYAZISINI OKUMA İLE İLGİLİ İLİM
* İLM-İ REML: GEREKLİ OLAN ARAÇLAR KULLANILARAK FALA BAKMA
* İLM-İ RİVÂYET: GELENEKLERİN DOĞRULUK DERECESİNİ ARAŞTIRAN İLİM
* İLM-İ RİYÂZET: TASAVVUFU KONU EDİNEN İLİM
* İLM-İ RÛH, İLM-ÜR-RÛH: PSİKOLOJİ
* İLM-İ RÜSÛM: VERGİ MEVZUATI VE GÜMRÜĞE AİT KONULARLA İLGİLİ OLAN İLİM
* İLM-İ RÜŞEYN: DÖLLENMİŞ YUMURTACIĞIN CENİN DURUMUNA KADAR GEÇİRDİĞİ SAFHALARI İNCELEYEN İLİM, EMBRİYOLOJİ
* İLM-İ SAÂDET: MUTLULUĞU EN BÜYÜK GAYE EDİNEN BU GÖRÜŞLE İLE İLGİLİ BULUNAN BİLGİLERİ ELE ALAN İLİM
* İLM-İ SARF: SÖZCÜKLERİ, ONLARIN KONULUŞLARINI, TÜREYİŞ VE ÇEKİMLERİNİ KONU EDİNEN DİL VE EDEBİYAT BÖLÜMÜ
* İLM-İ SARF VE NAHV: GRAMER-SENTAKS İLMİ
* İLM-İ SAVT: AKUSTİK
* İLM-İ SECÂYÂ: IRABİLİM, ETOLOJİ
* İLM-İ SERVET: SİYASÎ İKTİSAT İLMİ
* İLM-İ SİHR: İNSAN RUHUNU ETKİLEYEN VE BAZI OLAYLARIN SEYRİNİ DURDURACAĞINA İNANILAN BÜYÜ İLE İLGİLİ OLAN İLİM
* İLM-İ SİMYÂ: HARFLERLE, SAYILARLA, İLÂHÎ SÖZLER VE ALLAH'IN ADLARINI KULLANMAKLA KÂİNATIN SIRLARINI ÇÖZME İLMİ
* İLM-İ SÛRÎ: ÜRETİM BİLGİSİ, ÜRETİMİ GELİŞTİRME BİLGİSİ
* İLM-İ SÜLÛK: ALLAH VE DİN UĞRUNA ÇİLE DOLDURMA YOLUNU ÖĞRETEN İLİM
* İLM-İ ŞERÎF: MÛSIKÎ
* İLM-İ ŞUHÛD: GÖZLEME, DENEYE DAYANAN BİLİM
* İLM-İ TABAKAT-ÜL-ARZ: YERBİLİMİ, JEOLOJİ
* İLM-İ TABÎÎ: DOĞABİLİM
* İLM-İ TASAVVUF: TASAVVUF İLMİ, TASAVVUFÎ DÜŞÜNCE VE MEVZU TARZINI YORUMLAYIP İNCELEYEN BİLİM
* İLM-İ TASVÎR-İ MİYÂH: [coğr.] SU BİLGİSİ, HİDROGRAFİ
* İLM-İ TAVSÎF-İT-TABÎA: FİZYOGRAFYA
* İLM-İ TEDBÎR-İ MENZİL: EV EKONOMİSİ İLMİ
* İLM-İ TEDKÎK-İ HUTÛT: ESKİ YAZILARI OKUYUP, ÇÖZME İLMİ
* İLM-İ TEFSÎR: KUR'AN'I İZAH ETMENİN YOLLARINI, USULLERİNİ BİLDİREN İLİM
* İLM-İ TEKVÎN: KÂİNATIN YARATILIŞINI İNCELEYEN BİLİM, KOZMOGONİ
* İLM-İ TE'LİF: MÜZİK KOMPOZİSYONU İLMİ
* İLM-İ TENCÎM: YILDIZLARA BAKARAK GEÇMİŞTEN VE GELECEKTEN HÜKÜM ÇIKARMA İLMİ
* İLM-İ TERBİYE-İ ETFÂL: EĞİTBİLİM, PEDAGOJİ
* İLM-İ TEŞRİH: KUTSAL KİTAPLARIN AÇIKLANMA VE YORUMLANMASIYLA İLGİLİ BULUNAN İLİM
* İLM-İ TEVHÎD: ALLAH'IN BİRLİĞİNE AİT BİLGİ, YORUM GİBİ ŞEYLERİ TOPLAYIP İNCELEYEN İLİM
* İLM-İ TE'VÎL: KUR'AN İLE İLGİLİ OLAN BİLGİLERLE UĞRAŞAN İLİM
* İLM-İ TEVLÎD: BAHÇIVANLIK İLMİ
* İLM-İ TIBB: TIP İLMİ, HEKİMLİK BİLİMİ
* İLM-İ TILSIMÂT: TILSIM, BÜYÜ İLMİ
* İLM-İ VEZÂİF: ÖDEV BİLGİSİ, DEONTOLOJİ
* İLM-İ VÜCÛH: KUR'AN'IN TÜRLÜ TÜRLÜ OKUNUŞLARINI ÖĞRETEN İLİM
* İLM-İ YAKÎN: İLÂHÎ ÂLEMLERE İLİŞİK BİLGİLERİ TOPLAYAN VE DOĞRULUĞUNDAN ŞÜPHE EDİLMEYEN İLİM

ile/ve/<>

- FENN(FÜNÛN)
* FENN-İ
:
* FENN-İ DERYÂ: DENİZCİLİK
* FENN-İ İNŞÂ: YAZI YAZMA SANATI
* FENN-İ KİMYÂ: KİMYÂ İLMİ
* FENN-İ MA'DENİYYÂT: MİNERALOJİ
* FENN-İ MENÂFİ'-ÜL-A'ZÂ: FİZYOLOJİ
* FENN-İ MESÂHA-İ ARÂZÎ: YER ÖLÇME BİLGİSİ[fr. GÉODÉSIE]
* FENN-İ SAYDELÂNÎ: ECZACILIK
* FENN-İ TABAKAT-ÜL-ARZ: JEOLOJİ
* FENN-İ TERBİYE-İ ETFÂL: PEDAGOJİ
* FENN-İ TEŞRÎH: ANATOMİ BİLGİSİ
* FENN-İ ZİRÂAT: ZİRÂAT, EKİNCİLİK BİLGİSİ

ile/ve/<>

- MEBHAS[Ar. çoğ. MEBÂHİS]: Bir şeyin arandığı yer. | Arama, araştırma yeri. | Bâb, fasıl. | Logic[İng.]/Logie[Fr.] sözünün karşılığı.
* MEBHAS-I ADALÂT: KAS BİLİMİ
* MEBHAS-İ AHCÂR: TAŞBİLİM, LİTOLOJİ
* MEBHAS-İ A'SÂB: SİNİRBİLİM, NEVROLOJİ
* MEBHAS-İ CÜMÛDİYYE: BUZUL BİLİMİ, GLASİYOLOJİ
* MEBHAS-İ ENHÂR: AKARSU BİLİMİ, POTAMOLOJİ
* MEBHAS-İ ESBÂB: NEDENBİLİM, ETYOLOJİ
* MEBHAS-İ ESVÂT: SES BİLGİSİ, FONETİK
* MEBHAS-İ GAYÂT: EREKBİLİM, TELEOLOJİ
* MEBHAS-İ HAYVÂNÂT-I NÂİME: YUMUŞAKÇALAR BİLİMİ
* MEBHAS-İ KUVVET-İ HAVÂ: HAVA DEVİNİMİ BİLGİSİ, AERODİNAMİK
* MEBHAS-İ MA'RİFET: BİLGİ KURAMI, EPİSTEMOLOJİ
* MEBHAS-İ MÜSTEHÂSÂT: ESKİVAROLAN BİLİMİ, PALEONTOLOJİ
* MEBHAS-İ RÜŞEYM: EMBRİYOLOJİ
* MEBHAS-İ TASVÎR-İ CİBÂL: DAĞ BİLGİSİ
* MEBHAS-İ TAVSÎF-İ MAÂDİN: METALOGRAFİ[kimya]
* MEBHAS-İ TUFEYLÂT: ASALAKBİLİMİ
* MEBHAS-İ ZIYÂ: IŞIK BİLGİSİ
* MEBHAS-İ VUCUD: VAROLAN BİLİMİ, ONTOLOJİ
* MEBHAS-ÜL-BEŞER: İNSANBİLİM, ANTROPOLOJİ
* MEBHAS-ÜL-EŞKÂL: BİÇİMBİLİM, MORFOLOJİ
* MEBHAS-ÜL-EV'İYE: DAMARBİLİMİ
* MEBHAS-ÜL-EZHÂR: ÇİÇEKLER BİLİMİ/BİLGİSİ
* MEBHAS-ÜL-HAREKÂT: DEVİNBİLİMİ, DİNAMİK
* MEBHAS-ÜL-İZÂM: KEMİK BİLİMİ
* MEBHAS-ÜL-MİYÂH: SU BİLİMİ, HİDROLOJİ )

( ... İLE/VE/||/<> ... İLE/VE/||/<> Bir şeyin arandığı yer. | Arama, araştırma yeri. | Bâb, fasıl. | Logic[İng.]/Logie[Fr.] sözünün karşılığı. )


- ÎMÂLE[< MEYL] ile MEYL

( Bir tarafa eğme, yatırma, meyl ettirme. | Ölçüye/vezne uydurmak için kısa heceyi, gereğinden fazla uzun okuma. İLE/< Gönül akışı, sevme. | Hareketin başlangıcı.[Eğilim değil!] )


- İMALE ile İMALE

( Bir tarafa yatırma, eğme. İLE Kısa okunması gerekirken, ölçüye uydurmak için heceyi uzun okuma. )


- İNTİBAK[Ar.]/ENTEGRASYON[İng. < INTEGRATION] değil/yerine/= ÖLÇÜDEŞLİK/ÖLÇÜ UYUM, UYUM


- İSBA[Ar.]

( Arapların uzunluk ölçüsü.[kadem'in 1/12'si]. )


- ISIN/KALORİ[Fr.] ile KİLOKALORİ[Fr.]

( Normal atmosfer basıncında, ısınma ısısı 15 °C'lik suyunkine eşit olan bir cismin, bir gramının sıcaklığını 10 °C yükseltmek için gerekli ısı miktarına eşit olan ısı birimi. | Besinlerin, dokular içinde yanarak gövdenin ısı ve enerjisini sağlama değerlerini gösteren ölçü. İLE Büyük kalori. )


- İSPANYOLCA ile İTALYANCA


- İSTİNBÂT[Ar.] ile/ve/||/<> İSTİDLÂL[Ar.] ile/ve/||/<> İSTİBSÂR[Ar.]

( Bir söz ya da işten gizli bir anlam çıkarma. Açık olmayarak, dolayısıyla, zımnen anlama. İLE Bir delile dayanarak bir şeyden sonuç çıkarma, delil ile anlama. İLE Basiretli olmak. Düşünceli, hesaplı ve dikkatli iş yapmak ve hareket etmek. )


- İZÂDE[Ar.] ile İZÂDE/İDÂDE[Ar.]

( Ailesini korumak için birine yardımda bulunma. İLE Usturlabın sırtı üzerine konulmuş, mihver ya da meyil etrafında dönen bir nişan cetveli olup, yıldızların yüksekliğini ölçmeye yarar. )


- JEODEZİ[Fr.] değil/yerine/= YERÖLÇÜM


- JEODEZİ ile JEODİNAMİK ile JEOMORFOLOJİ

( Yerölçüm bilimi. İLE Yer kabuğundaki değişimleri inceleyen bilim. İLE Yerbiçim bilimi. )


- KADEH ile/ve/değil/yerine PİSAGOR'UN KADEHİ

( ... İLE Ölçüyü kaybedersen, herşeyi/ni kaybedersin. )

( ... İLE İçine konulan şarabın, kadehin ortasındaki çıkıntının seviyesini geçmesiyle, fazla olanı değil kadehin içindeki tüm sıvıyı, altındaki deliklerden akıtır. [Nerede duracağını ve ne kadar içmesi gerektiğini bilmeyenler için ve sınırlarını öğrenmeleri için yapılmıştır.] )

( | )

( )


- KADIN ve ERKEK:
EŞİT ile/ve/değil/||/<>/>/< EŞ

( Eşitlik, ancak hak ve koşullar/olanaklar itibariyle, tüze ve tıpta geçerli olmak üzere, hâkim ve hekim önünde söz konusudur.

Hiçkimse de kimseyle kıyaslanamaz ve ölçülendirilemezdir. Kadın ve erkek "farkı/ayrımı" ise anlamsız bir genelleme sonucunda oluşan gereksiz, yersiz, karşılıksız, anlamsız ve boş bir "çabadır"/zorlamadır. )


- KADR ile/ve KADER/KADAR ile/ve KADER

( Parlaklık. İLE/VE Ölçü. | Ölçüsünde, derecesinde. | Büyüklüğünde, genişliğinde. | Dek. | Gibi. | Denli. | Süre belirten bir söz. | Miktarda, derecede. | Bir sayıdan sonra geldiğinde, kesinlikle belirli olmayan bir niceliği belirten söz. İLE/VE Özgürlük. )


- KÂFİ değil/yerine/= YETERLİ


- KAĞIT ÖLÇÜLERİ


- KANTAR[Ar. < KİNTÂR]/BASKÜL[Fr. < BASCULE] değil/yerine/= TARTI (ARACI)

( Ağırlık sıfırken yatay duran bir kaldıraç koluna dik olarak tutturulmuş bir ibrenin sapmasıyla kütleleri tartan araç. | Tartılacak kütle alttaki çengele takıldığında sarmal bir yaya bağlı olan ve normal olarak sıfırı gösteren bir okun, yanlarda gösterilmiş ağırlık birimleri hizasına gelmesiyle kütle ağırlığını belirleyen bir tür tartı aracı, el kantarı. | 56,452 kilogram ağırlığında ya da kırk dört okkalık bir ağırlık ve sığa birimi. )


- KARIŞ ile/ve KULAÇ

( Parmaklar birbirinden uzak ve açık duracak biçimde gergin duran elde, başparmak ve serçe parmağın ucları arasındaki açıklık/mesafe. İLE/VE Gerilerek açılmış iki kolun parmak ucları arasındaki uzaklık/mesafe. )

( ... İLE/VE İki buçuk mimari arşın.[Hafriyatta, kuyu açanlar arasında ve suların derinliğini belirtmekte kullanılan bir ölçüdür] )

( [Yunan çağında, Anadolu'da] ... İLE/VE 6 ayak ya da 4 dirsek, 1,776 metre. )

( ŞİBR ile/ve BEV' )

( BİDİST, BEDEST ile/ve ... )


- KARTAL ile ŞAH KARTAL

( image )

( Şah kartalın nesli küresel ölçekte tehlike altında. Türkiye’de tahminen 100 çift yaşıyor. Trakya genelinde yaptığımız çalışmada 44 yuva bulduk. İyi haber, 27 tanesinde kartallar yaşıyor ve bu yıl[2015] 26 kartal civcivi oldu. Şah kartallar dere boyundaki en uzun söğüt ağaçlarına yuvalarını kuruyor ve gelengi, kirpi ve hatta martıyla besleniyor.

Yuva ağaçlarının kesilmesi, beslenme alanlarının yok edilmesi, izole edilmemiş elektrik telleri ve rüzgar enerjisi için kurulan santrallerin pervaneleri kartalların önündeki en büyük tehditler. Bu, şah kartal için öyle bir durum ki, Türkiye’de sadece 200 insan kaldığını düşünün ve sadece 26 bebeği bulabildik. Şah kartal için araştırmaya, öğrenmeye ve onları kurtarmak için yapabileceklerimizi keşfetmeye devam edeceğiz. )

( ... vs. IMPERIAL EAGLE )

( ... cum AQUILA HELIACA )


- KAVRAM ile/ve/<>/= ÖLÇÜ

( CONCEPT vs./and/<>/= MEASUREMENT )


- KAVRAM ile/ve/||/<> YETERLİ KAVRAM


- KAYNAK ve DEĞER ve ÖLÇÜT

( SOURCE and VALUE and MEASUREMENT )


- KAZÂ/KADÂ ile/ve/||/<>/> KADER/KADAR

( Gereksinim. İLE/VE/||/<>/> Ölçü. )

( Gerekeni/gereksinimi ölçülendirmek. )

( Tekil. İLE/VE/||/<>/> Çoğul. )

( Kaderin gerçekleşmesi/vukû bulması, bilinmesi, görülmesi. İLE/VE/||/<>/> Bilinmez. )

( Göz. İLE/VE/||/<>/> Bakış/bakma. )

( Zorunluluk/cebr. İLE/VE/||/<>/> Özgürlük[seçenek/yeğleme]. )

( Tümel. İLE/VE/||/<>/> Tikel. )

( Var oluş/olan. İLE/VE/||/<>/> Bilgi. )


- KENDİLİĞİN BÖLÜNMESİ(ŞİZOFRENİ) ile ÇOKLU KİŞİLİK BOZUKLUĞU

( Gerçeklerle olan ilişkilerin büyük ölçüde azalması, düşünce, duygu ve davranış alanlarında önemli bozulmaların ortaya çıkması vb. belirtiler gösteren bir akıl hastalığı. İLE ... )

( el-İNKİSÂM el-NEFSÎ ile ... )

( SCHIZOPHRENIE avec ... )


- KENDİNİ BEĞENME ile KENDİNE YETERLİK

( EGOISM/EGOIST vs. NARSISISM/NARSISIST )


- KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME ile/ve/||/<> KENDİNE YETERLİK


- KENTAL ile ...

( Bir kütle ölçüsü birimi. )


- KERTE ÇİZGİSİ/LOKSODROM ile/ve/<> ORTODROM

( Dünya üzerindeki tüm meridyenleri, aynı açı ile kesen varsayımsal çizgi. Rotanın sürekli güncellenmesini gerektirmediğinden, -başta denizcilik olmak üzere- yolculuklarda yaygın olarak kullanılır. İLE/VE/<> Yerküresi üzerinde, iki nokta arasındaki uzaklığın tanımlanmasında kullanılan ve bu iki noktadan geçen büyük daire yayı parçası. )


- KERTERİZ[Yun.] (ALMA) değil/yerine/= ÖLÇME, ÖLÇÜ ALMA

( Bir yerin nerede bulunduğunu pusula ile ölçme. Denizcilerin, denizde sığlıkları belirlemek için kullandıkları imlerin tümü. )


- KEZ değil GEZ

( Kere. DEĞİL 66 cm. [özellikle okçulukta kullanılan bir ölçü] )


- KİBİR değil/yerine/>< ALÇAKGÖNÜLLÜLÜK

( Büyük görünme. / Küçüklüğün ölçüsü. DEĞİL/YERİNE/>< Küçük görünme. / Büyüklüğün ölçüsü. )


- KİFÂYET değil/yerine/= YETERLİ(Lİ)K


- KİFÂYET ile YETİŞME, ELVERME | YETERLİK | İKTİDAR, YARARLIK

( YETİŞME, ELVERME | YETERLİK | İKTİDAR, YARARLIK )


- KİLO ile LİBRE[Lat.]

( ... İLE Yarım kilogramlık bir ağırlık ölçü birimi. )


- KISTAS[Ar.]/CRITERION, CRITERIA[İng.]/KRİTER[Fr. < CRITERE] değil/yerine/= ÖLÇÜT/ÖLÇEK


- KISTÂS[Ar.] ile/ve/||/<> KISAS[Ar.]

( Bir suçlunun, başkasına yaptığı kötülüğü, aynı biçimde uygulayarak cezalandırılması. İLE/VE/||/<> Ölçü. | Büyük terazi. )


- KLASİK MEKANİK/"FİZİK" ile KUVANTUM MEKANİĞİ/"FİZİĞİ"

( Bağımsız nesne. İLE Bağımlı enerji. )

( Sürekli zaman. İLE Süreksiz an. )

( Sürekli mekân. İLE Süreksiz olasılık. )

( Belirlilik. İLE Belirsizlik. )

( Yerellik. İLE Tümellik. )

( Nedensellik. İLE Bütünsellik. )

( Bağımsız ölçüm. İLE Bağımlı ölçüm. )

( Mantık.[0 | 1 (ya / ya da)] İLE Eytişimsel mantık. [hem, hem de | ne, ne de] )

( 1900 - MAX PLANCK
["Kuvantum Kuramı"nı geliştirdi ve Termodinamik yasaları üzerine çalıştı. Kendi adıyla bilinen "Planck sabiti"ni ve "Planck ışınım yasası"nı buldu.] )

(

Max Planck, Albert Einstein,
Niels Bohr, Louis de Broglie,
Max Born, Paul Dirac,
Werner Heisenberg, Wolfgang Pauli,
Erwin Schrödinger, Richard Feynman )


- KLİNOMETRE[Fr.] değil/yerine EĞİMÖLÇER

( Bir yüzey, düzlem, yol ya da aygıtın, yatay düzleme oranla eğimini ölçen araç. )


- KOCA ile KOCA

( Bir kadının evlenmiş olduğu erkek, eş, zevç. İLE Büyük, geniş. | Kocaman, iri. | Yaşlı, ihtiyar, pir. | Yüksek. | Büyük, ulu. )


- KONTÖR yerine SAYAÇ


- KONTROL ile/ve ÖLÇÜM

( CONTROL vs./and MEASUREMENT )


- KOT ile KOT[Fr. < COTE] ile KOT

( Giysi yapılan mavi bir tür kumaş, blucin. | Bu kumaştan yapılan giysi. İLE Temel ile zemin arasındaki yükseklik. İLE Yörelere göre değişen ölçüde tahıl alabilen, tahtadan yapılmış bir ölçek. )


- KRONOMETRE[Fr. < CHRONOMETRE] değil/yerine/= SÜREÖLÇER


- KUART ile ...

( Amerika ve İngiltere'de kullanılan katı ve sıvı oylum/hacim ölçüsü. )


- KÜBİT = 45 cm.


- KÜÇÜKÇEKMECE ile/ve KÜÇÜKÇEKMECE GÖLÜ

( Büyükçekmece - Florya arasında bir semt. [1987] [Adını "Çekdiri" adlı gemilerin çekildiği yer olmasından dolayı almıştır.] İLE/VE Küçükçekmece'de, Marmara Denizi kıyısında bulunan kıyı ve baraj gölüdür. [Suyu tuzludur.] [Yüzölçümü 16 km2, derinliği 20 m., denizden yüksekliği 3 m.] [28 Ocak 1969'da donmuştur.] )


- KULLETEYN ile ...

( 1200 Irak ratlı[2564 gr. ağırlığında bir ölçü] su alan iki büyük küp. )


- KUR[Fr. < COURS] ile KUR[Fr. < COUR]

( Yabancı paraların, ulusal para cinsinden değeri. | Düzey. İLE Öteki cinse ilgi göstererek onun hoşuna gitme, zihnini ve gönlünü kazanmaya çalışma. | Birinin duygularını okşayacak biçimde davranarak onun zihnini ve gönlünü kazanmaya çalışma. )


- KURUŞ[Alm. < GROSCHEN] ile KURUŞ

( Liranın yüzde biri değerinde Türk parası. İLE Kurma işi, durumu. )


- LASTA[Hollanda dilinden] ile ...

( Gemi yüklerine uygulanan ağırlık ölçüsü birimi. Geminin alabildiği yük. | Kuzey Avrupa'da kullanılan, 2000 kg.'a yakın gemi yüklerine ve büyük miktardaki ticaret mallarına değer biçmeye yarayan kütle ölçü birimi. )


- LEVEL[İng.]/SEVİYE[Ar.] değil/yerine DÜZEY


- LİBRE ile ...

( Fransa'da 500 gr., İngiltere'de 454 gr. gelen ağırlık ölçüsü. )


- LİTRE ile RATL

( ... İLE Litreye yakın bir sıvı ölçeği. )


- MAHRÛMİYET ile/ve ÖLÇÜ

( DEPRIVATION vs./and MODERATION )


- MAKADÎR-İ MÜŞTEREKE[Ar.] ile MAKADÎR-İ MÜTENÂSİBE[Ar.]

( Aynı ölçü ile ölçülebilen miktarlar. İLE Orantılı çokluklar. )


- MAKUL KUŞKU ile YETERLİ KUŞKU ile AĞIRLIKLI KUŞKU

( ... İLE Dava açmadaki belirleyeci. İLE ... )


- MANEVRA[Fr.] değil/yerine/= DÖNÜŞ/HAREKET

( Bir aygıtın işleyişini düzenleme, yönetme eylemi ya da biçimi. | Geminin bir yere yanaşmak ya da bir yerden çıkmak için yaptığı hareket. | Lokomotifin, katar katmak ya da katar dağıtmak için ileri geri giderek hattan hasa geçmesi. | Hareket, gidiş-geliş. | Asker birliklerini, savaşa hazırlamak amacıyla, arazi üzerinde yapılan geniş ölçüde savaş denemesi, tatbikat. | İstenilen amaca ulaşmak için tutulması gereken yol. )


- MANOMETRE[Fr. < Yun. MANOS: Seyrek, yumuşak. | METRON: Ölçü.] değil/yerine/= BASIÖLÇER


- MANTIK ile/ve ÖLÇÜ

( LOGIC vs./and MODERATION )


- MAŞA ile ÖLÇER

( ... İLE Ateşi karıştıracak demir kol. )


- MASURA[Fars. < Yun.] ile ...

( Karton, tahta ya da plastikten yapılan, üzerine şerit, iplik vb. sarılan koni ya da silindir. | Çeşme zıvanası. | Bir akarsu ölçü birimi. )


- MATEMATİK[Fr.]/RİYAZİYE[Ar.] ile/ve/< GEOMETRİ[Fr. < Yun. GEO: Yer. | METRON: Ölçü.]

( Sayın İhsan Fazlıoğlu'nun yazılarını okumak için burayı tıklayınız... )

( GONİOMETRİ CETVELLERİ )

( )


- MATEMATİK/SEL/LİK:
DEĞERLİ ile/ve/fakat/||/<>/> YETERLİ DEĞİL


- MEGATON[Fr., İng.] ile MEGAVAT[Fr., İng.]

( Bir milyon ton değerinde kütle birimi. [Simgesi: Mt] | Nükleer bir bombanın ya da merminin gücünü ölçmeye yarayan birim. İLE Bir milyon vat değerinde elektrik güç birimi. [Simgesi: MW] )


- MEKYÛL ile ...

( Kile ve benzeri gibi ölçekle ölçülmüş. )


- MESÂHA ETMEK[doğrusu MİSÂHA/T] değil/yerine/= YERİ ÖLÇME | YÜZÖLÇÜMÜ

( Ölçmek. )


- MESÂHA-İ MUHÎTİYYE ile/ve MESÂHA-İ SATHİYYE

( Taban çevresi. İLE Bir yerin, toprağın yüzünün ölçümü, yüzölçümü. )


- METRAJ[Fr.] ile METRİK[Fr. < Yun.]

( Bir nesnenin, metre olarak uzunluğu. İLE Metre ya da metreyi temel alan ölçülerle ilgili. )


- METRE[Fr.] ile/ve/||/<>/> MEZURA[İt.]/MEZÜR[Fr.]

( Yer meridyen çemberinin kırk milyonda biri olarak kabul edilen, 100 cm'lik temel uzunluk ölçüsü birimi. | Genellikle desimetre, santimetre, milimetrelere bölünmüş ölçü aracı. İLE/VE/||/<>/> Terzilikte, ölçü almakta kullanılan, genellikle 1.5 m. uzunluğunda şerit metre. )


- METRE[m] ile/||/<>/> KİLOMETRE[km]

( Yer meridyen çemberinin kırk milyonda biri olarak kabul edilen, 100 cm'lik temel uzunluk ölçüsü birimi. | Genellikle desimetre, santimetre, milimetrelere bölünmüş ölçü aracı. İLE/||/<>/> 1.000 metrelik uzunluk ölçü birimi. )


- METREKÜP değil STER[Fr. < Yun.]

( ... DEĞİL Yığın durumundaki yakılacak odun için kullanılan, bir metreküpe eşit, oylum ölçüsü. )


- METROLOJİ ile ÖLÇÜMBİLİM

( Ölçüm bilimi. )


- METRON ile METRONOM[Fr. < Yun. METRON: Ölçü. NOMOS: Yasa.]

( Ölçü. | Sıvı ölçer. İLE Bir müzik parçasının, hangi hızla çalınması gerektiğini gösteren aygıt. )


- MEZRÛ'[Ar. < ZER | çoğ. MEZÂRİ'] ile MEZRÛ'[Ar. çoğ. MEZRÛÂT]

( Ziraat olunmuş, ekilmiş, çift sürülüp tohum atılmış. İLE Arşınla ölçülmüş olan. )


- MİHENK[Ar.] değil/yerine/= DENEKTAŞI

( Denektaşı. | Birinin değerini, ahlâkını anlamaya yarayan ölçüt. )


- MİKDAR ile ÖLÇÜ

( Klasik dönemde büyüklüktür. İLE ... )


- MİKROMETRE[Fr. < Yun.]

( Büyük ölçüde büyütme gücü olan teleskop, mikroskop gibi optik aygıtlarla incelenen nesnelerin oylumlarını ölçmede kullanılan aygıt. | Çok küçük uzunlukları ölçmeye, incelemeye yarayan aygıt. | Mikron. )


- MİKYÂL[Ar. | çoğ. MEKÂYİL] ile ...

( Ölçekler, tahıl ölçekleri. )


- MİL ile MİL[Ar.] ile MİL[Lat.]

( Balçık. İLE Türlü işlerde kullanılmak üzere yapılan, ince ve uzun metal çubuk. | Göze sürme çekmeye yarayan, kemik ya da fildişinden yapılmış ince ve uzun araç. İLE Yer yer, uzunluğu değişen bir uzaklık ölçü birimi. )


- MİLİ-[Fr. < Lat.]

( Bir ölçü biriminin önüne getirildiğinde, bu birimi, bine bölen önek. [Simgesi: m] )


- MİMARİ ARŞIN(/BİNA ARŞINI) ile/ve ÇARŞI ARŞINI ile/ve ENDAZE[Fars.]

( ... İLE/VE/||/<> Yaklaşık 68 santimetreye eşit olan uzunluk ölçüsü. | Bu uzunluk ölçüsüne göre ölçüm yapan, demirden, çelikten ya da tahtadan araç. | Bir kol boyu. Büyük bir adım genişliği. İLE/VE/||/<> 65 cm. boyunda bir uzunluk ölçüsü. | Ölçü. )


- MİNYATÜR[Fr.] ile GRAVÜR[Fr.]

( Çoğunlukla eski yazma kitaplarda görülen, ışık, gölge ve oylum duygusu yansıtılmayan küçük, renkli resim sanatı. | Bu biçimde yapılmış resim. | Bir şeyin küçük ölçekte kopyası ya da benzeri. İLE Ağaç, metal ya da taş bir yüzeye ayrı katlar halinde değişik boyalar sürüldükten sonra üstteki katları yer yer kazıyarak alttaki renklerden yararlanma tekniği. | Kazıma resim. )

( İki boyutlu. İLE (Kısmî) Üç boyutlu. )

( BİHZÂD: Büyük bir Türk minyatür ressamıdır. Herat'ta yaşamıştır. )


- MİSKAL[Ar. çoğ. MESÂKÎL] ile MISKAL

( Yirmidört kıratlık bir ağırlık ölçüsü. [yüz arpa ağırlığındadır][ondört kırat, bir şer'î dirhemin karşılığıdır] | 1.43 dirhemlik ağırlık ölçüsü. İLE Parlatan, cilâlayan âlet. | İnce, zarif bir hatip. )


- MİSLİ değil/yerine/= KATI

( Sayı, tartı ve ölçü ile belirlenebilen. )


- MİYÂR ile MİHEKK/MİHENK/MEHENK

( Değerli madenlerde, yasanın istediği ağırlık, saflık ve değer deresini gösteren ölçü. | Ölçüt, ölçü. | [kimya] Ayraç. İLE Altın ya da gümüşün ayarını anlamaya yarayan taş. | Birinin, değerini, ahlâkını anlamaya yarayan şey, ölçü, araç. )


- MİZAN[< VEZN] ile/ve NİZAM

( Farkta cem, cemde fark. | Terazi, ölçü aleti, tartı, ölçek. | Adâlet ve eşitlik. | Akıl, idrak. | Şeriat. | Hesap özeti. İLE/VE Düzen. )


- MODÜL[Fr. < Lat.] ile MODÜLASYON[Fr.]

( Orantı ölçüsü. Bir yapının çeşitli bölümleri arasında orantıyı sağlamak için kullanılan ölçü birimi. | Çap, ölçü. | Herhangi bir mekanik özelliği belirten katsayı. | Bir uzay taşıtının, bütün yapısı içinde yer alan bağımsız bölüm. İLE Bir sesin yayınmasında ortaya çıkan yeğinlik, vurgu, ton değişinimlerinden her biri. | Bir dalganın, genlik, evre ve sıklığının bir yasaya göre zaman içinde farklılaşması. | Bir tondan, başka bir tona geçiş. )


- MÜDD ile MÛD[Fars.]

( Mut, kara mut, batman türünden bir ölçek. İLE Tavşancıl kuşu. )


- MUHAMMES[< HUMS] ile TARDİYE ile TAHMÎS[< HUMS] ile TAŞTÎR[< ŞATR]

( Aynı vezinde beşer mısralık bendlerden oluşan nazım biçimi. İLE Beş mısralık bendlerden oluşan ve az kullanılan musammat türü. İLE Bir gazelin her beyitinin başına aynı ölçüde üç mısra ekleyerek oluşturulan muhammes. | Beşinci mısrası birinci bendin dört mısrasıyla uyaklı olmayan muhammes. [Hüsn-ü Aşk - Şeyh Galip] İLE Gazelin her beyitinin arasına üç mısra eklenerek düzenlenen biçim. [bir gazeli taştir eden şair, mahlasını son beyitte söyler] )


- MÜSEBBA'[Ar. < SEB] ile MÜSEBBAA[Ar.]

( Yedili, yedi bölümden oluşan. | Yedigen.[Fr. HEPTAGONE] | Her beytine aynı ölçüde ve tek sayılı dizeyle aynı uyakta beş dize eklenen gazel, kâside. İLE Yedi kere okunması gereken dua. )


- MÜSEDDES[< SÜDS] ile TESDÎS[< SÜDS] ile MÜSEMMEN[< SEMN] ile MUAŞŞER[< UŞR] ile TERKİB-İ BEND VE TERCİ-İ BEND

( Aynı vezinde altışar mısralık bendlerden oluşan nazım biçimi. | Altıgen. İLE Bir gazelin her beyitine dört mısra daha ekleyerek gazeli altılı bendler haline getirme. [tahmis türünde olduğu gibi genellikle eksik gazellere uygulanır] İLE Bendlerin mısra sayısı sekiz olan nazım biçimi. İLE Aynı ölçüde onar mısralık bendlerden oluşan nazım biçimi. İLE Uyakları nazım biçiminde düzenlenmiş "hane" adı verilen 5-10 beyitlik şiir parçalarının [genellikle 5-12 hane] "vasıta" denilen bir beyitle birbirine bağlanmasından oluşan nazım biçimi. )


- MÜSTEDREK[Ar. < DERK] ile MÜSTEDRİK[Ar. < DERK]

( Arapça'da, bir ölçü/vezin. İLE Anlamak isteyen, istidrâk eden. )


- MUT ile MUT

( Tüm özlemlerin, eksiksiz ve sürekli olarak yerine gelmesinden duyulan kıvanç, kut. İLE Elli şilinlik tahıl ölçeği. )


- MÜTEKÂSİL[Ar. < KESEL | çoğ. MÜTEKÂSİLÎN] ile MÜTEKÂSİR[Ar. < KESRET]

( Üşenen, üşengeç, tembelce davranan, tekâsül gösteren. İLE Çoğalan, çoğalmış, çok, tekâsür eden. | Aruz ölçüsü. )


- MUVÂZENE[< VEZN] ile ...

( DENK OLMA, KARŞILIKLI İKİ ŞEYİN UYGUNLUĞU | KIYAS, ÖLÇÜ | DENGE )


- MÜZÂRAA[Ar.] ile MÜZÂRAA[Ar.]

( Zira ile satma. [ZİRA: 75-90 santimlik bir uzunluk ölçüsü.] İLE Ekincilik üzerine yapılan işler. | Toprağa, çalışmaya ve kazanca ortak olmak üzere kurulan şirket. )


- NE YAPACAĞINI BİLMEK
ile/ve/değil/yerine/<
NE YAPMAYABİLECEĞİNİ/YAPMAYACAĞINI! BİLMEK !!!

( Ne yapman gerektiğinden çok, önce ne yapmaman gerekiğini bil, yeter. Çoğu zaman ne yapman gerektiğini bilemeyebilirsin, fakat ne yapmaman gerektiğini her zaman çok iyi bilebilirsin. )

( İsabet ve kesinlik tutturulamayabilir. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/< İsabet ve kesinlik üzerinedir, kolaylıkla sağlanabilir, tamamen uzlaşımsal ortak bir hareket noktası sunabilir. )

( Kendini gerçekleştirmiş, saygın ve önemli birine sormuşlar:
Nasıl bu noktaya geldiniz?
Yakınlarında bulunan bir kişiyi göstererek, herşeyi ondan öğrendiğini söylemiş.

Çevresindekiler hayret içinde ve inanamayarak demişler ki:
Nasıl olur? O işaret ettiğiniz kişi, her türlü, düzenbazlığı, yalanı, rezilliği yapan biridir.

Yanıt: Heh işte!
O ne yaptıysa ben yapmadım! )

( Bir şey ki, yapmasan da olur, YAPMA!
Bir şey ki, söylemesen de olur, SÖYLEME! )

( Irmağın derinliği, iki ayakla birden ölçülmez! )

( Bilme sanatı, neyi gözardı edeceğini bilmektir. )

( )

( [not] TO KNOW, WHAT TO DO vs./and/but TO KNOW, WHAT, NOT TO DO
TO KNOW, WHAT, NOT TO DO instead of TO KNOW, WHAT TO DO )


- NEHK[Ar.] ile NEHK[Ar.]

( Yıpratma/yıpranma. | Bir şeyi aşırı ölçüde kullanma. | Cezalandırma, işkence etme. | Zayıflayıp güçten düşme. İLE Eşek anırtısı. )


- NESNELLİKTE:
ÖLÇÜLEBİLİR/LİK ile/ve/||/<> KESTİRİLEBİLİR/LİK ile/ve/||/<> GÖZLEMLENEBİLİR/LİK


- NİCELİK ile/ve/||/<>/> NİTELİK ile/ve/||/<>/> ÖLÇÜ

( Bölünebilir olan. İLE/VE/||/<>/> Bölünemez olan. İLE/VE/||/<>/> ... )

( "Kaç?" sorusunun yanıtıdır. İLE/VE/||/<>/> "Nasıl?"[Ne asıl? < KEYFE] sorusunun yanıtıdır. İLE/VE/||/<>/> ... )

( Nicelik olmadan, nitelik olmaz! Nitelik olmadan da nicelik! )

( Altın, altınlık niceliğinde, altınlık niteliklerini barındırır. )

( QUANTITY vs./and/||/<>/> QUALITY vs./and/||/<>/> MODERATION )

( ... ile/ve/||/<>/> GUNA ile/ve/||/<>/> ... )

( KEMMİYET ile/ve/||/<>/> KEYFİYET ile/ve/||/<>/> MİYAR )


- NİCELİKLİ ile NİCELİKSEL


- NISF[Ar.]/NİM[Fars.] ile/ve/||/<>/> ADL/ADÂLET

( Bir şeyin yarısı. İLE/VE/||/<>/> Hakkın/payın doğru dağıtılması, ait olduğu yere/kişiye teslim edilmesi. )


- NİTELİKLİ ile NİTELİKSEL


- NÜMİSMATİKTE[Fr. NUMISMATIQUE < Lat. < NUMISMA / Yun. < NOMISMA]:
KAVRAMLAR ile TERİMLER ile TARİHÇE

( Metal paraları inceleyen bilim dalı. )

( )

( )


- ÖĞÜT ile/ve/değil/yerine/||/<> (İYİ/YETERLİ/NİTELİKLİ) ÖRNEK

( Yolu, uzundur. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Yolu, kısa ve etkilidir. )


- OKKA/KIYYE[Ar.] ile ...

( Eski bir ağırlık ölçüsü birimi. (1283 gr.) (400 Dirhem = 1 Okka) )


- OLANAKLILIK/OLANAKSIZLIK ile/ve YETERLİLİK/YETERSİZLİK

( POSSIBILITY/IMPOSSIBILITY vs./and SUFFICIENCY/INSUFFICIENCY )


- ÖLÇEK ile/ve/değil EŞİK


- ÖLÇEK ile/ve/<> NİCELİK


- ÖLÇEK ile/ve/<> NİTELİK


- ÖLÇEK ile VERNİYE[< VERNIER adından]

( ... İLE Doğrusal ya da dairesel boyutların ölçülmesinde, ölçme duyarlılığını artıran, çok küçük boyutların ölçülebilmesini sağlayan düzenek. )


- ÖLÇEKLER/MİKYÂS[< KIYÂS:
Ölçü aleti, kıyas edecek alet. | Uzunluk ölçeği.]

( BAHÂR[Ar.]: Ölçek. )

( * MİKYÂS-I AMEL/ERGOGRAF: Kas gücünü ölçmekte kullanılan âlet.
* MİKYÂS-I AMÛDÎ: İki nokta arasındaki dikey[şâkulî] mesafeyi belirlemeye yarayan âlet.
* MİKYÂS-I GAZ/MANOMETRE: Gaz ölçmekte kullanılan âlet.
* MİKYÂS-I HACM: Hacim ölçüleri.
* MİKYÂS-I HAMZ: Asit ölçmekte kullanılan âlet.
* MİKYÂS-I HİSS: Duyumölçer.
* MİKYÂS-I HURDEBÎNÎ: Mikrometre.
* MİKYÂS-I İNHİNÂ/MEYL: Eğimölçer.
* MİKYÂS-I İRTİFÂ'/ALTIMETRE: Yükseklikölçer.
* MİKYÂS-I KALEVÎ: Alkol derecesini ölçmekte kullanılan âlet.
* MİKYÂS-I KESÂFET/DENSIMETRE: Yoğunlukölçer.
* MİKYÂS-I KLOR: Klorölçer, klorimetre.
* MİKYÂS-I KUVVET: Kuvvetölçer, dinamometre.
* MİKYÂS-I KÜRE: Küreölçer.
* MİKYÂS-I KÜÛL: Alkollü bir sıvıda alkol yüzdesini gösteren âlet.
* MİKYÂS-I MÂ: Hidrometre.
* MİKYÂS-I MÂYİÂT: Sıvıölçer, areometre.
* MİKYÂS-I MEYL: Eğim ölçüsü.
* MİKYÂS-I NÂR: Ateşölçer, pirametre.
* MİKYÂS-I RİYÂH: Yelölçer, anemometre.
* MİKYÂS-I RÜTÛBET: Havanın rütûbet derecesini ölçen âlet.
* MİKYÂS-I SAFFET-İ HEVÂ: Odyometre.
* MİKYÂS-I SEDÂ: Sedânın[insan sesinin] uyumunu ve şiddetini ölçmeye yarayan âlet.
* MİKYÂS-I ZELÂZİL: Yer sarsıntısının şiddetini ve yönünü gösteren âletler, sismograf.
* MİKYÂS-ÜL-GAZÂT: Gazölçer, manometre.
* MİKYÂS-ÜL-HARÂRE: Termometre.
* MİKYÂS-ÜL-LEVN: Renkölçer, kolorimetre.
* MİKYÂS-ÜL-MATAR: Bir yılda yağan yağmur mikdarını gösteren âlet, pluviometre. )


- ÖLÇME ile/ve/||/<> ÖLÇÜMLEME


- ÖLÇMEK ile/ve/<> "YÜKLEMEK"


- ÖLÇMEK ile/ve HESAPLAMAK

( TO CONSIDER vs./and TO COMPUTE )


- ÖLÇÜ EKSİKLİKLERİNDE:
İMÂLE ile/ve/<> ZİHAF ile/ve/<> MED ile/ve/<> VASL(ULAMA) ile/ve/<> KASR ile/ve/<> SEKT-İ MELİH

( Kısa olan hecenin, uzun okunması. İLE/VE/<> Uzun hecenin, kısa okunması. İLE/VE/<> Bir tam sesi, birbuçuk sese yükseltmek. İLE/VE/<> Sessizle biten sözcüğün, sesliyle başlayan sözcüğe bağlanması. İLE/VE/<> Sessizle biten sözcüğün, sesliyle başlayan sözcüğe bağlanması. İLE/VE/<> Uzun heceyi, inceltmek. İLE/VE/<> Kısa hecelerin, birleşerek, uzun hece oluşturması. )

( )


- ÖLÇÜ/T ile/ve/değil/<> ÇERÇEVE


- ÖLÇÜ/VEZ(İ)N:
SİMGEDE/YAZIDA değil KULAKTA!


- ÖLÇÜ ile/ve AMAÇ

( MODERATION vs./and AIM )


- ÖLÇÜ ile/ve AYAR

( MODERATION vs./and SETTING, ALIGNMENT )


- ÖLÇÜ ile/ve DENETİM/KONTROL

( MODERATION vs./and CONTROL )


- ÖLÇÜ ile/ve/değil EŞİK


- ÖLÇÜ ile/ve/||/<> KARAKUŞÎ

( ... İLE Yasa, kural, mantık ölçülerine dayanmayan. )


- ÖLÇÜ = MEASURE[İng.] = MESURE[Fr.] = MAß[Alm.] = MISURA[İt.] = MEDIDA[İsp.]


- ÖLÇÜ ile/ve/<> ÖLÇÜT ile/ve/<> ÖLÇEK


- ÖLÇÜ ve/||/<>/> TEKRAR ÜRETİM


- ÖLÇÜ ile/ve YASALLIK/MEŞRUİYET

( TO CONSIDER vs./and LEGALITY )


- ÖLÇÜDE:
7'Lİ ile/ve/<> 8'Lİ ile/ve/<> 11'Lİ ile/ve/<> 14'LÜ

( Mâni. İLE/VE/<> Semai, destan, türkü. İLE/VE/<> Koşma, destan. İLE/VE/<> Çağdaş Türk ve Tekke Yazını. )

( )


- ÖLÇÜDE:
HECE ile/ve/<> SERBEST ile/ve/<> ARUZ

( )


- ÖLÇÜLEBİLEN EN KÜÇÜK/KISA ZAMAN BİRİMİ

( 10¯43
Saniyenin 10 x milyonda biri [ 0.0000000000000000000000000000000000000000001 ] )


- ÖLÇÜLEBİLİR/LER ile ÖLÇÜLEMEZ/LER

( MEASURABLE/S vs. UNMEASURABLE/S )


- ÖLÇÜLEBİLİRLİK ile/ve ÖLÇÜLEMEZLİK

( Sanat, evrenin ölçülemezliği ile uğraşır. )

( MEASURABILITY vs./and DISMEASURABILITY
Art interest to dismeasurability of universe. )


- ÖLÇÜLEMEYEN ÖLÇÜLEBİLEN


- ÖLÇÜLEMEZLİK ile/ve AKTARILANIN ÖLÇÜLEBİLİRLİĞİ

( UNMEASURABILITY vs./and MEASURABILITY OF TRANSMISSING )


- ÖLÇÜLÜLÜK ile/ve/<> DENGE

( MODERATION vs./and/<> BALANCE )


- ÖLÇÜP BİÇMEK


- ÖLÇÜSÜZ/LÜK ile/ve/değil/||/<> "GEMSİZ/LİK"


- ÖLÇÜT ile/ve/||/<> GEREKÇE


- ÖLÇÜT = MISDAK, MİYAR, KISTAS = CRITERION[İng.] = CRITÉRIUM, CRITÈRE[Fr.] = KRITERIUM[Alm.] = KRITERION < KRINEIN:AYIRMA, YARGILAMA[Yun.] = CRITERIO[İsp.]


- ÖLÜM ile/ve GÖMÜT/SİN OBRUĞU/MEZAR/MAKBER/E / MERKAD/MERKAT/METFEN[Ar.], GÛR[Fars.], MAŞATLIK[Yahudi mezarlığı], DARÎH/ZARÎH[Ar.]/NEKROPOL[Yun.]

( Ölüler kokmasın diye, derin çukurlara gömülür. Ölçünün olmadığı dönemlerde bu çukurların derinliğini "mezarı kazanın beline kadar" diyerek ölçüye vurmuşlardır. Bu, "bele kadar" ölçüsü, eril gövdeler içindir. Dişil gövdeler daha yağlı olduklarından, onların mezarlarını, "mezarı kazanın göğsüne kadar" diyerek tarif etmişlerdir. )

( Yakının ölümünü kabul aşamaları: Reddediş > Öfke > Uyum > Üzüntü > Kabul )


- ÖLÜM ile ÖTANAZİ["ÖTENAZİ" değil!]

( Hayatın tamir edemediğine, ölüm son verir. )

( [argo] KUYRUĞU TİTRETMEK, CIZLAMI ÇEKMEK ile ... )

( Ölüm riski, Duckworth Ölçeği kullanılarak hesaplanabilir[Royal Statistical Society dergisi düzenleyicisi Frank Duckworth(Dr.) tarafından tasarlanmıştır]. Bu ölçek, herhangi bir eylem sonucundaki ölme olasılığını ölçer. En güvenli eylem türü 0 sonucunu verirken, sonucun 8 çıkması eylemin kesin ölümle sonuçlanacağı anlamına gelir.

Rus Ruleti oyunu 7.2'lik bir risk taşır. 20 yıllık kaya tırmanışının riski 6.3'tür. Bir kişinin öldürülme riski 4.6'dır. Ayık ve orta yaşlı bir sürücünün direksiyonda olduğu ve 160 km. hızla gerçekleşen bir araba yolculuğu 1.9'luk bir risk taşır. Yıkıcı bir asteroid çarpmasından (1.6) biraz daha risklidir.

Bu ölçekte 5.5 özellikle tehlikeli bir sonuçtur. Bu değer trafik kazası nedeniyle, bir kişinin kazayla düşmesi sonucu ya da elektrik süpürgesi kullanırken, bulaşık yıkarken ya da sokakta yürürken ölme riskini belirtir. )

( http://olmehakki.blogspot.com.tr )

( RİHLET, İRTİHÂL, KÛS-İ RAHÎL, ZIYÂ-İ EBEDÎ ile ... )

( MERG ile ... )

( DEATH vs./avec [Fr.] EUTHANASIE )

( KUYRUĞU TİTRETMEK ile ... )


- ÖNEM/DEĞER ile "ÖLÇÜSÜ"

( Sayılması olanaklı şeyler, her zaman önemli olmayabilir. İLE Önemli şeyler ise her zaman sayılamayabilir. )


- OSMANLI'DA:
UZUNLUK ÖLÇÜLERİ ile/ve ALAN ÖLÇÜLERİ ile/ve AĞIRLIK ÖLÇÜLERİ

( Parmak, hat, nokta, kulaç, zirai mimari(zirai, mimari arşını), fersah, kara mili, berid (menzil), merhale, çarşı arşını, rubu (urup), kirah, endaze. İLE/VE Arşın kare(zirai kare), yeni dönüm, büyük dönüm, atik dönüm, atik evlek, yeni evlek, cerip, ayak kare, parmak kare, hat kare, çarşı arşın kare (çarşı arşını kare), urup kare, kirah kare, endaze kare. İLE/VE Okka(kıyye), batman, kantar, ludre, çeki, tonilato, dirhem, dünük, kırat, bakray, fitil, nekir, kıtmir, zerre. )

( Bazı XIV. yüzyıl kaynakları, İran-İlhanlı ağırlık birimi olarak kullanılan Lodra, Kantar, Okka ve Batman'ın[menn], hububat ölçüsü olarak kullanılan Kile ve Müdd'ün, Osmanlı öncesi Anadolu'da ölçü sisteminin temelini oluşturduğunu belirtmektedir. )


- PARABOL ile/ve HİPERBOL

( İki bilinmeyenli denklemlerle ölçülür. İLE/VE Üç ve üzeri bilinmeyenli denklemlerle ölçülür. )

( Bir düzlemin, odak denilen sabit bir noktadan ve doğrultman denilen sabit bir doğrudan, eşit uzaklıktaki noktalarının geometrik yeri. İLE Bir düzlemin, odak denilen durağan iki noktaya uzaklıkları değişmeyen noktaların geometrik yeri olan eğri. )


- PARAKETE[İt.]

( Geminin saatteki hızını ölçmek üzere bir ucu denize atılan araç. )


- PARASANG[İran ölçüsü][Yunan çağında, Anadolu'da] ile ...

( 30 stadion'a eşittir. [5 kilometre, 328 metre] )


- PARÇA ile/ve/||/<> ASKAT

( ... İLE Herhangi bir ölçü biriminin bölündüğü eşit parçalardan her biri. )


- PLÜVİYOMETRE[Fr.] değil/yerine/= YAĞIŞÖLÇER


- PLÜVİYOMETRE değil/yerine/= YAĞIŞÖLÇER

( Belirli bir zamanda. belirli bir yerde düşen yağış miktarını ölçmeye yarayan aygıt. )


- POLARÖLÇER/POLARİMETRE[Fr.] ile POLARİSKOP[Fr.]

( Bir ışığın, polarma oranını ölçmeye yarayan aygıt. İLE Bir ışığın, doğal ya da polarılmış olup olmadığını belirlemeye yarayan aygıt. )


- PÛJÎNE[Fars.] ile ...

( 1240 gr. ağırlığında bir ölçü. | Kantar. )


- PUS ile PUS[Fr.]

( Görüş uzaklığını çok azaltmayan bir tür hafif sis. | Bazı meyvelerin üzerinde oluşan, zamk ya da sakıza benzeyen madde. | Yaprakların üzerinde görülen, örümcek ağını andıran böcek ya da kurt yuvası. | Ağaçların kütük ve dallarındaki yosun. | Bazen, meme başında oluşan kabuk. İLE Parmak ölçüsü, İngiliz uzunluk ölçüsü olan ayak'ın 1/12'si, inç.[25,4 milimetre] )


- PUSVAL ile ...

( Yemenicilerin kullandığı ölçü. )


- RAD ile ...

( Işınım dozu birimi. )


- RADYAN[Fr.] ile ...

( Bir dairedeki yarıçap uzunluğundaki yay parçasını gören merkez açıya eşit açı ölçme birimi. )


- RAMEL ile ...

( Aruz ölçüsü. )


- RELÖVE ile ...

( Ölçülü plan ya da resim. )


- REOMÜR[Fr.] değil/yerine/= ISIÖLÇER

( Suyun buz tutması 0 °C, kaynaması 80 °C gösterilen ve ikisi arası seksen parçaya bölünerek elde edilen ısıçölçer. )


- REP ile ...

( Işınım miktarı birimi. )


- REZİL/LİK ile/ve/||/<> KEPAZE/LİK[Fars.]

( Utanılacak, ayıp şeyler yapan kişi. İLE/VE/||/<> Niteliksiz olan, değersiz olan. | Utanmaz, rezil olan. | Gülünç olan. | Tâlim yaparken kullanılan gevşek ok yayı. )


- RİBÂ ile RİBÂ-YI FAZL

( Bir şeyin artması/çoğalması. | Tefecilikle alınan fâhiş faiz. İLE Tartısı ve ölçüsü olan bir malı, aynı cinsten daha fazla olan bir mal ile bir karşılığı olmaksızın, peşin olarak ya da veresiye değiştirmek. )


- ROT[Fr.] ile/ve/||/<>/> BALANS

( Motorlu taşıtlarda, direksiyon ile tekerlek arasındaki bağlantıyı sağlayan demir çubuk. | Bu çubuğun ayarı. İLE/VE/||/<>/> Aracın, direksiyon bırakılsa bile düz gitmesini ölçme ve ayarlama. )


- RUB-UL MÜCEYYEB ile RUB-UL MUKANTAR ile USTURLAB

( Sinüs'ün dörtte biri. İLE ... İLE ... )

( ... İLE ... İLE İlk kez M.Ö. II. yy.'da Hipark tarafından bulunumuş ve Batlamyus tarafından kullanılmıştır. Bu alet ile yıldızların Arz'dan uzaklıkları ölçülürdü. Üstüne gökyüzü haritası çizilmiş hilâlî daire şeklinde bir tahtadan ibarettir. Akrep ya da ankebût denilen bir ibresi vardır. Bu ibre, ucuna fındık büyüklüğünde taş bağlanmış bir ipten ibarettir. Yıldızların seyri bu ip ile gösterilir, ölçümler bunun üzerinden ortaya çıkar. Kenarlarda da açılar, milyem ve grat hesapları yazılıdır. Halen astronomlar ve denizciler, geliştirilmiş usturlap kullanır. )

( ... vs. ... vs. ASTROLABE )


- SÂ' ile ...

( Bin dirhemlik bir hubûbat ölçeği. )


- SABIRLI KİŞİLER:
GEMİLERİ YAKAN ile/ve/değil/||/<>/> LİMANLARI YAKAN


- SAĞIN BİLİMLER/EXACT SCIENCES[İng.] ile ...

( Denetlenebilir ölçü ve hesaplara dayanan bilimler. Dar anlamda matematik. )


- ŞAHIS[Ar. ŞAHS] ile ŞÂHIS

( Kişi. İLE Yer ölçme işlerinde kullanılan, dereceli ve işaretli sırık. )


- SAKARİMETRE[Fr.] değil/yerine/= ŞEKERÖLÇER

( Bir sıvıda, çözelti durumunda bulunan şeker miktarını belirlemeye yarayan aygıt. )


- SAYAÇ = KONTÖR = COUNTER[İng.]


- SAYI ile TAM SAYI ile ASAL SAYI

( Sayma, ölçme, tartma vb. işlerin sonunda bulunan birimlerin kaç olduğunu bildiren söz, adet. | Gazete, dergi vb. sürekli yayınların bir bütün oluşturan, değişik tarih, numara taşıyan baskılarından her biri, nüsha. | Bir spor karşılaşmasında, taraflardan her birinin başarı derecesini gösteren nicelik, skor. İLE Bir bütünü oluşturan tekler için kararlaşmış bulunan sayı, aded-i mürettep. | Kesirsiz sayı. )


- SAYIM ile/ve ÖLÇÜM

( COUNT vs./and MEASUREMENT )


- SAYMAK ile/ve ÖLÇMEK

( Matematik/aritmetik. İLE/VE Geometrik. )

( İSTİMARA[İt.]: Ölçme, değerlendirme. | Bir kabın, oylumunu ya da alabileceği miktarı hesaplama. )


- SEDİMENTASYON | SEDİMENTOLOJİ[Fr./İng./Alm.] ile TORTULAŞMA | TORTUBİLİM

( Tortu oluşması, çökelme. | Pıhtılaşması önlenmiş kanda, alyuvarların dibe çökme hızının ölçülmesiyle yapılan, bir tür kan gözlemi. | Tortulaşma. )


- SEMAİ ile SEMAİ

( Bir kurala bağlı olmayıp ancak işitmekle öğrenilen sözcük. | Türk müziğinde, iki basit usûlden biri. | Sekizer hece ölçüsüyle yazılmış olan halk koşuğu türü. İLE Semavi. )


- SENCE ile ...

( Cam ağırlıklardır ve paraya ölçü oluştururlardı. Değerli madenden basılan sikkeye ölçü oluşturmak amacıyla yapılmış ağırlık ölçüleridir. [Bizans sencelerin Bizans dinarı solidus ile aynı ağırlıkta olduğu ve 68 habbeye[4,406 gram], Araplar'daki Dirhem'in ise 66 Habbe'ye[4,276 grama] karşılık geldiğini göstermektedir.][İslâmî Sence'ler, zamanla gelişerek klasik biçimlerine kavuşmuştur. Kimilerinin üstünde halife, vali, imam ya da şurta adlarıyla Aslahü Allah, Ekremehü Allah, Emta' Allah Lehü gibi Arapça yazılar ve Kur'an'dan ibareler yer alır. Genelde sadece tek yüzüne damga vurulan Senceler'in iki yüzünün de damgalanmasına Abbasiler döneminde başlanılmıştır. Bu dönemde sikkenin bir yüzüne Kelime-i Tevhid, öteki yüzüne halife, vali, imam, şurta, vb. adları basılırdı. Sencelerdeki renkler, üretim sırasında katılan hammaddeye göre değişiklik göstermiş, mavi renkteki senceler krom oksitten, kehribar rengi kükürt ve karbondan, koyu mavi senceler ise manganezden elde edilmiştir.] )


- SERÇE PARMAK ile/ve/||/<>/> BAŞ PARMAK ile/ve/||/<>/> ÜÇ PARMAK ile/ve/||/<>/> YUMRUK ile/ve/||/<>/> İŞARET-SERÇE PARMAK ARASI ile/ve/||/<>/> KARIŞ

( 1 cm. İLE/VE/||/<>/> 2 cm. İLE/VE/||/<>/> 5 cm. İLE/VE/||/<>/> 10 cm. İLE/VE/||/<>/> 15 cm. İLE/VE/||/<>/> 20 cm. )

( image )


- SESBİLİMSEL ÖLÇÜT ile ...


- ŞİBH[Ar.] ile MİSL[Ar.]


- SICAKLIKÖLÇER/TERMOMETRE[Fr. < Yun.] ile YÜKSEK SICAKLIKÖLÇER/PİROMETRE[Fr.]

( Sıcaklıkölçer. İLE Çok yüksek sıcaklıkları ölçmeye yarayan aygıt. )


- ŞİİRDE ÖLÇÜ:
İAMBİK ile/ve/||/<>/> TROKHAİK

( Şiirde, birincisi kısa ve ikincisi uzun olmak üzere iki heceli yapılar tarafından belirlenen ölçü/vezin. İLE Birincisi uzun ve ikinci kısa olduğunda. )


- SİLİS[Fr. < Yun.] ile SİLİSYUM[Fr.]

( Kum, çakmaktaşı, kuvars gibi, silisyumun oksijenli bileşimlerine verilen ad. İLE Atom sayısı 14, atom ağırlığı 28.06, yoğunluğu 2.34 olan, endüstride geniş ölçüde kullanılan ve doğada, oksijenden sonra en bol bulunan öğe. Simgesi: Si )


- SİMETRİ/K[İng.]/MÜTENAZIR[Ar.] değil/yerine/= BAKIŞIM/LI

( İki ya da daha çok şey arasında konum, biçim ve belirli bir eksene göre ölçü uygunluğu. | [mat.] Eksen olarak alınan bir doğrudan, benzer noktaları karşılıklı olarak aynı uzaklıkta bulunan iki benzer parçanın birbirine göre olan durumu, tenazur. )


- ŞİNİK[Yun.]

( Tahıl için kullanılan sekiz kiloluk ölçek. )


- SINIR[Yun. < PERAS]/HADD/HUDUT[Ar.] ile KOTA[Fr./İng. < QUOTA]

( İki komşu devletin topraklarını birbirinden ayıran çizgi. | Komşu il, ilçe, köy ya da kişilerin topraklarını birbirinden ayıran çizgi. | Bir şeyin yayılabileceği ya da genişleyebileceği son çizgi, uc. | Bir şeyin nicelik bakımından inebileceği ya da çıkabileceği en alt ve en üst yer. | Değişken bir büyüklüğün istenildiği kadar yaklaşabildiği durağan büyüklük. | Uc, son. İLE Bir ülkede ithal edilecek nesnelerin çeşitlerini, oranlarını ya da miktarlarını gösteren dizin. | Bir ülkede ithal edilecek mallar için getirilen sınırlama. | Kuruluşlarda ya da derneklerde bir öbeğe tanınan sayı. | Bazı ülkelerde, sinemalarda belirli bir süre oynatılması zorunlu olan yerli film sayısının yabancı filmlere oranı. )

( BOUNDARY vs. QUOTA )


- SİSTEM[İng., Fr.] ile/ve ŞABLON[Alm. SCHABLONE]

( Düzen. | Bir sonuç elde etmeye yarayan yöntemler düzeni. | Yol, yöntem. | Bir aracı oluşturan düzen, düzenek/tertibat. | Model, tip. | [felsefe] Dizge. İLE Üzerindeki harf ve şekillerin çevre çizgileri kalem ucu girecek biçimde oyuk olan, bu çizgilerden kalemle istenilen biçim elde edilen, metal ya da plastikten cetvel. | Değişik alanlarda düzeltme, belirleme, ölçme, denetleme işlerinde kullanılan ve yaptığı işe göre yapısı değişen araç. | Çok kez tekrarlandığından, kanıksanmış basmakalıp örnek. )

( SYSTEM vs./and TEMPLATE )


- SKENES[Mısır ölçüsü][Yunan çağında, Anadolu'da] ile ...

( 60 stadion'a eşittir. [10 kilometre, 656 metre] )


- SOKRATES:
ÖNCESİ ile/ve/<>/> SONRASI

( THALES: [yaklaşık][M.Ö.] 625 - 546
ANAKSİMANDROS: [yaklaşık][M.Ö.] 610 - 546
ANAKSİMENES: [yaklaşık][M.Ö.] 585 - 525
PYTHAGORAS: [yaklaşık][M.Ö.] 570 - 496
HERAKLEITOS: [yaklaşık][M.Ö.] 540 - 480
PARMENİDES: [yaklaşık][M.Ö.] 515 - 450
EMPEDOKLES: [yaklaşık][M.Ö.] 494 - 434
ANAXAGORAS: [yaklaşık][M.Ö.] 500 - 428
PROTOGORAS: [yaklaşık][M.Ö.] 481 - 420
DEMOKRİTOS: [yaklaşık][M.Ö.] 460 - 360

ile/ve/<>/>

SOKRATES: [yaklaşık][M.Ö.] 470 - 399

PLATON: [yaklaşık][M.Ö.] 427 - 347
ARİSTOTELES: [yaklaşık][M.Ö.] 384 - 322 )

( Sokrates öncesi düşünce, Thales ile başlıyor.
Anaksimandros, Anaksimenes tarafından devam ettiriliyor.
Pythagoras, mistik ve matematiksel yaklaşımı geliştiriyor.
Herakleitos, değişim ve oluşa işaret ediyor.
Parmenides, değişim ve varlık'a işaret ediyor.
Empedokles, dört unsur, iki karşıt kuvvet[sevgi ve nefret]'e işaret ediyor.
Anaxagoras, "şey" sayısı kadar unsur, akıl[nous] olduğuna işaret ediyor.
Protogoras, kişinin, herşeyin ölçüsü olduğuna işaret ediyor.
Atomcular, Leucippus ve Demokritos, niteliğin nicelik ile yer değiştirmesi.

İLE/VE/<>/>

Sokrates ile antik yunan doğa anlayışı, doğadan, insana yöneliyor.

Plato ve Aristotles, bu iki anlayışı, evreni anlamak için genişletiyor ve derinleştiriyorlar. )

( SOKRATES: Sağlam güç sahibi. )

( image )


- SOLUK ile İLK SOLUK(GASPING)

( SOLUNUM FiZYOLOJiSi

Solunum için serbest molekül O2 gereklidir. Oksijen difüzyonla, deri solungaçla hava delikleri ve akciğerlerle sağlanır.

Gögüs-akciğer ilişkisi söz konusudur. Göğüs kasları kasılmasıyla, solunum meydana gelir. Solunum, 1) Dış solunum(havadan O2'nin, hücrelere taşınması), 2) İç solunum(hücre çevresindeki O2'i alıp, CO2'i vermesi). Normal solunum 12-15 dakikadır. 500-600 cm3 hava alınır ve verilir. Gövde O2 kullanımı 250 cm3/dakikadır. Buna karşılık dakikada 200 cm3 CO2 verilir.

Akciğerlerde olanlar:

1- Yeterli hava akciğerlere girmelidir.(Ventilasyon=havalanma) 2- Hacim akciğere girdikten sonra dağılım eşit olmalıdır. 3- Diffuzyon kapillerler düzeyine yeterli olmalıdır. 4- Dolaşımın yeterli olması gereklidir. 5- Bazı mekanik faktörler = Akciğere giren hava bir dirençle karşılaşır. 6- Akciğgerlerde elastik ve elastik olmayan yapılar da vardır.

Akciğerlerin solunum fonksiyonundan başka koruma rolü de vardır. Havayı ısıtır, nemlendirir. Bronchial sekresyonda immunglobulin(ıgA) vardır. Ayrıca bazı direnç maddeleri vardır. Akciğerlerde alveoler makrofajlar(PAMS) vardır, Lizozomal enzimler ortama yayılıp iltihaba neden olabilir, sigara sonucu vs. fibröz dokular gelişebilir.

Tonsil ve adenoidler vardır, lenfoid oldukça zengindir.

Bronchial konstriksiyonlar sonucu istenmeyen maddeler alınmaz. öksürük de bir koruma yöntemidir. Akciğerlerde bulunan kirpiksi yapılar dakikada 16 mm. harekete sahiplerdir ve madde ilerletirler. Bazı hastalıklarda bu bozulur. Akciğerlerin endokrin ve metabolik fonksiyonlari da vardır. ğSürfaktan, histamin, adrenalin, APUD(Amine Precursor Uptake Decarbocilation) hücreler... vs.

Sentezlenerek kullanılan madde sürfaktandır.

Sentezlenen, depo edilip kana verilen maddelerse: Prostoglandin, Histamin, Kallikrein'dir.

Kandan alınan maddeler= Prostoglandinler, bradikinin, adenin nükleetit, serotonin, norepinefrin, asetil kolin'dir.

Aktive edilen= Angiotensini

Akciğerler, kalp, timus, büyük damar vs. göğüs boşluğunu doldurur.

Primer lobul; respiratuar bronchiolden sonraki kısma denir. Esas solunum yeri burasıdır. Primer lobul ve terminal bronşcuklar, sekonder lobulü yapar.

OSS bağlı Parasempatik lifler, vazokonstriksiyon yapar. Adrenalin ise vazodilatasyon yaptırır. Akciğer epitel ile döşelidir. Tip 1 döşeyici yassı epitel, kirpikli bol stoplazmalıdır. Tip 2 ise inklüzyon cisimcikleri içerir ve sürfaktan yapar.

Boyle-Mariotte Kanunu= P1 - V1 = P2 . V2

Gay-Lussac(Charles) Kanunu= V (      ) T

Dalton Kanunu= Her gazın bir kısmi basıncı vardır.

Henry Kanunu= Sıvılarda erimiş gaz miktarı, Parsiyel basıncıyla doğru orantılıdır.

1 cm3 sıvının 76u mmHg basıncında absorbe ettiği gaz miktarına sıvının absorbsiyon katsayısı denir.

Avagadro Kanunu= Aynı basınç(P) ve aynı sıcaklıkta(T) aynı molekül sayısı(n) = aynı hacim(V)dir.

İdeal Gaz Kanunu= PV = nRt

Akciğer Ventilasyonu: Akciğer içi havayı hacim ve kapasite olarak Spirimetre ölçer. 4 önemli hacim ve 4 kapasite vardır.

Hacim, Akciğerlerde bulunan havadır. Kapasite birkaç hacmin beraber anlatılmasıdır. Hava hacimleri: (Tidal)

1) Solunum hacmi: Bir seferde alınıp verilen hava hacmidir. Yaklaşık 500-600 m3'dür.

2) İnspirasyon yedek hacmi: Normal ekspirasyondan sonra verilen havadır. Yaklaşık 3000 cm3'dür.

3) Ekspirasyon yedek hacmi: Normal ekspirasyondan sonra verilen havadır. Yaklaşık 1000 cm3'dür.

4) Rezidüel hacim(artık hacim): Akciğerlerden çıkarılamayan hacimdir. Yaklaşık 1200 cm3'dür. Kollaps havası 700 cm3 AC sıkarak çıkarılır.

Minimal hava 500 cm3'dür. Hiç çıkmaz. Bunun 700 cm3'ü kollaps havasıdır. Akciğerler sıkılarak ancak çıkarılabilir. 500 cm3'ü ise minimal havadır. Hiçbir biçimde çıkarılamaz.

1) İnspriasyon kapasitesi: Solunum hacmi + inspirasyon yedek hacimdir. Yaklaşık 3500 cm3'tür.

2) Fonksionel rezidüel kapasite: Ekspirasyon yedek hacmi + Rezidiüel hacmidir. Yaklaşık hacmi 2200 cm3'tür.

3) Vital kapasite: İnspirasyon yedek hacmi + Ekspirasyon yedek hacmi 2200 cm3'tür.

4) Zamanlı vital kapasite: Zorunlu Ekspirasyon hacmi de denir.

FEV= Force, Ekpiratory, Volume

1. sn. %83 vital kapasite
2. sn. %94
3. sn. %97

1. sn.de %63 vs. ise - Astım'dır.

Yatar pozisyonda vital kapasite azdır. Ayakta ise fazladır.

5) Total kapasite: Akciğerlerdeki tüum havayı içerir. Yaklaşık 6000 cm3'dür. Bayanlarda ve baylarda farklıdır. Bayanlarda %25 daha azdır. Baylarda giderek hepsi azalır, ancak elastik hacim arttığı için rezidüel hacim artar.

Zorlu ekspirasyon orta akim hızı= 0.25 - 0.75 sn.de ölçülür.

Solunum sisteminde iki ölü boşluk vardır.

1) Anatomik ölü boşluk= Terminal bronşcuklara kadar olan kısım gaz alışverişine katılmaz. Yaklaşık 150cm3 bir hacim kaplar.

2) Fizyolojik ölü boşluk= Total ölü boşluk + alveolar ölü boşluktur. Kanla temasa gele alveollerde havalanma olmayabilir.

Solunum dakika hacmi= (Pulmoner ventilasyon) Dakikada alınan hava hacmidir. Yaklaşık 6000 cm3=6 lt.dir.

Alveolar ventilasyon= Solunum hacmi - ölüboşluk hacmi= 500 - 150= 350 cm3'tür.

Maksimum istemli ventilasyon(Maksimal solunum kapasitesi): Kişinin alabileceği hava miktarıdır. Normalin yaklaşık 25 katıdır.

Rezidüel hacim: Denge sağlanması açısıdan önemlidir. Soluk tutulduğunda bu hava kullanılır.

Spirometreyle ölçülmeyen hacimler; Rezidual hacim, fonksiyonel rezidüel kapasite, total kapasitedir.

 

 

(TANIMLAR)

Eupne : Normal solunum.

Apne : Solunum durması.

Hipoventilasyon : Bir dakikada akciğerlere giren hava miktariinın azalması.

Hiperventilasyon : Bir dakikada akciğerlere giren hava miktarının artması.

Hiperne : Solunum derinliğinin artması.

Hipopne : Solunum derinliğinin azalması.(Yüzeysel Solunum)

Takipne : Solunum sayısının artması.

Bradipne : Solunum sayısının azalması.

Anoksi : Dokuda O2 yokluğu.

Hipoksi : Dokuda O2 azalması.

Anoksemi : Kanda O2 yokluğu.

Hipoksemi : Kanda O2 azalması.

Hiperkapni : Kanda ve dokuda CO2 artmasıdır.

Akapni : Kanda ve dokuda CO2 yokluğu.

Hipokapni : Kanda ve dokuda CO2 azalması.

 

(Hipoventilasyon)

Hipoventilasyon : Bir dakikada akciğerlere giren hava miktarının azalmasıdır.

1) Merkezi etki ile solunum merkezi depresyonu : Anestezi, morfin, serebral travmalarda, barbitüratlar.

2) Nöral iletim ve kesinti: Çocuk felci, nöromusküler blokta,(Kürar vs.) diastanyogravis, botilismus, nikotin zehirlenmesi.

3) Solunum yolu hastalıkları ve myopati(solunum kaslarında).

4) Toraks hareketlerinde sınırlama: Deformite, kifoz, lordoz, skolyoz.

5) Akciğer hareketlerinin sınırlanması= Pleural sıvı, Pnömotoraks vs.

6) Akciğer hastalıkları fonksiyonel olarak akciğer dokusunda azalma yapar. Tümörler, atelektazi, aşırı kollaps, alanı azaltır. Akciğer doku genişlemesinde, akciğer konjesyonunda(aşırı kanlanma) Restriktif tip akciğer hastalıklarında ve obstrüktif tip akciğer hastalıklarında fonksiyonel akciğer dokusu azalır.

 

(Hiperventilasyon)

Bir dakikada akciğerlere giren hava miktarının artmasıdır.

1) Anksiyete, sinirlilik solunumu artırır.

2) M.S.S. lezyonları: Menenjik, ansefalit vs.

3) Hormon ve ilaçlar: Antiepileptikler, progesteron, analjezikler, analeptik ilaçlar, yüksek dozda salisilatlar.

4) Metabolizma artması: (Fazla O2 alınsın diye) özellikle metabolik azidozda.

5) Pulmoner reflekslerden kaynaklanan etki: Hipotansiyon sonucu görülür.

6) Mekanik olarak.

7) Hipoksi durumunda.

4 çesit hipoksi görülür:

1) Hipoksik hipoksi: Arterial pO2 azalır.

2) Anemik hipoksi: Arterial pO2 yeterli, ancak kansızlık olduğundan O2 taşınması azalır.

3) Stagnant(istemik) hipoksi: Dokuya az kan gider. pO2, eritrosit sayısı normaldir. Doku kanlanması azalır, havuzlanma olur. Kapillerde havuzlanma vs. olur. Kan akışı yeterli hızda değildir.

4) Histotoksik hipoksi: Herşey normaldir. Ancak hücre duzeyinde solunum olmaz.(Siyanür zehirlenmesi vb. gibi)

Hipoksi önce beyni etkiler, başağrısı vs. olur.

Atmosfer ve alveoler hava alışverişi:

Akış basıncı farkından dolayı olabilir. Atmosfer basıncı genelde sabit kalacağından, alveoldeki basınç değişmelidir. Eğer V= hacim artar, P= basınç azalırsa atmosfere göre akciğer hacmini diafragma hareketleri ve inter kostal kaslar etkiler. İnterkostal kaslar, göğüs ön arka çapını, diafragma ise uzunlamasına çapı genişletir.

 

(İnspirasyon)

İnspirasyon: İnspirasyonda diafragma hareketi %75 etkindir. İnspirasyonda diafragma normalde 1,5-7,5 cm. arasında hareket eder. İntraplevral sıvı birikmesi durumunda, diafragma hareketi sınırlanır.

İnspirasyon aktif bir harekettir.

Eskpirasyon: Pasif oluşur. Kasılmış adale gevşer. Aşırı hareket vb. durumlarda aktif olabilir.

İnspirasyon kasları:

- Diafragma
- m. serratusanteriörler
- m. sternocleidcmastoideus'lar
- m. levator scapular
- m. scalenus'lar
- omurga kaldırıcıları
- m. intercostalis externuslar

Ekspirasyon kasları:

- Karın kasları(m. rectus abdominis vs.)
- m. intercostalis interni'ler
- m. serratuus posteriör inferiör
- m. pectoralisler, serratus lateralisler solunuma yardımcı kaslardır.

Ayrıca lanynx'in abductor kasları rima glottis'i açar, adductor kasları ise kapatır.

 

(Ortopnea)

Ortopnea: Ayakta ya da dik duruş halinde rahat soluk alınırken, dik duruş dışındaki herhangi bir pozisyonda soluk alırken güçlük çekilmesidir. Burada hasta ense kasları ile kafa ve omuzunu sabitleştirerek göğsünü iyice genişletir.

İntraalveoler basınç her zaman intraplevral basınca göre yüksektir. İntraplevral basınç (-), intraalveoler basınç ise (+)'tir. Elastik yapısından dolayı akciğer gerilmeden sonra büzülmeye yatkındır. Alveol sıvısının bir yüzey gerilimi vardır. Bu durum kollabe olmaya eğilim yaratır. İntraplevral sıvı çok azdır. İçteki alveoler sıvı ve hava basıncı durumu dengeliyor. Alveol yüzeyde bulunan sürfaktan, (dipalmitoil fosfatidil kolin) yüzey gerilimini azaltan bir maddedir. Hava ve su molekülleri arasına girip etkileşimi azaltır. Buna intikollaptik madde de denir.

Tip 2 pnömositlerden, ekzositozla alveol yüzeyine salgılanır. Bir kısmı alveoler makrofajlarca uzaklaştırılabilir. Pulmoner ödem, alveollerin sıvıyla dolmasıdır. Yüzey gerilimi aynı zamanda kapillerden sıvı dolmasına da yol açar. Sürfaktan bunu da engeller. Sürfaktan yokluğunda, Hyalen Membran Hastalığı ya da Respiratuar Distress Sendromu meydana gelir.

Tiroid hormonları, sürfaktan yapımını artırır.

Sürfaktan yapımı, bronşial obstrüksiyonlarda, sigara içenlerde ve %100 oksijen solunmasında azalır.

İntraplevral basınç yaklaşık -4 mmHg'dir. Derin inspirasyonda intraplevral (-) basınç artar. İntraplevral basınç akciğerlerin genişlemesi için daha da negatifleşir. (-14 mmHg.) Göğüste açılan bir delikten plevral kaviteye giren hava akciğer kollapsına neden olur. Buna Pnömotoraks denir. Hava içeri girip çıkamaz, böyle bir yara olursa "Açık pneumotorax" denir. Ventil Pnömotoraks da hava çıkamaz, yaşamsaş tehlike artar(subap etkisi vardır). İntraplevral boşlukta, kan olmasına "Hemotoraks", sıvı olmasına "Hidrotoraks", lenf sıvısı olmasına da "Silotoraks" denir. Atelektazi'de ise alveoller tamamen büzüşmüştür, o kısım havalanmaz, bu kısımda damarlar da büzüşür, bu kısma kan gitmez ve zarar minimuma iner.

Komplians akciğerin elastik yapısı akciğerin genişleyebilme yeteneği olarak tanımlanır. Belirli bir basınçta belirli bir hacim genişlemesi olur.

C= ^V/^P'dir. C= Komplians. Akciğer C=0.2 lt./cm. H2O Akciğer ve Toraks C=0.13 lt./cm. H2O'dur.

Bazı olaylar kompliansı= C'yi azaltır. Amfizemde, belirli bir basınçta ^V çok fazladır. Dolayısıyla kompliansta artar. Amfizemde elastikiyet azalmıştır.

Elastikiyet azalmış ise az bir basınçla çabuk genişler.

Fibröz doku hastalıklarında aşırı kanlanma vs.'de kalp yetmezliğinde akciğerler sertleşir.

 

(Solunum işi)

Solunum işi: Elastik kuvvete karşı komplians işi, Doku direnci işi, Akciğer ve göğüs duvarı viskozitesine karşı, Hava yollarına karşı direnç işidir. Hava direnci akan moleküllerin ilişkisiyle, hava yolu uzunluğuyla doğru, borunun r= yarı çapının 4. kuvvetiyle ters orantılıdır.

Normalde iş, enerjisinin %2-3'ü harcanır. Egzersizlerde değişebilir.

Alveol hava bileşimi atmosferden farklıdır. Akciğerlere giren hava nemlenir, her seferinde havanın 1/7'si yenileşir. Geriye kalan, rezidüel hava yapar. PO2 47 mmHg.'dır. PO2 nemli havada daha azdır. Eksirasyon havası, inspirasyon havasından farklıdır. Ekspirasyon havasında CO2, fazla olmalıdır. Ancak ölü boşluklarda dilüe olmuştur.

Akciğerlerde, normalde gazların yarısı 17 sn.de atılır. İki katına çıkan ventilasyon sonucu 9 sn.de yarıya inen ventilasyonla ise 34 sn.de atılır.

Ekspirasyon havasındaki CO2 düzeyi, alveoler düzeydeki CO2'ten düşüktür. Ekspirasyon havasındaki O2 ise alveollerdekinden fazladır.

Alveoler O2 = 104 mmHg., CO2 = 40 mmHg.'dir. Alveol ventilasyon 4.2 lt./dk.'dır.

 

(Ventilasyon)

Ventilasyon-Perfüzyon bozukluğundan oluşacak bozukluklar: Havalanma bozukluğu olursa oran düşer.

VA/Q
VA= alveolün aldığı hava
Q= Kan akımı

Akciğerlerin tepesinde hava daha azdır. Kan akımı da aynı biçimde tabana doğru gittikçe artar. Kan akım artışı daha keskindir.

Tepede ventilasyon kan akımından daha fazla görülür, oran yüksektir. Tabanda ise tam tersi, oran düşüktür.

Hava akımı artar, kan akımı az ise gövde oranını sabit tutmak için Histamin, Parasempatik aktivasyon ve CO2 azalması hava yolunda daralma, Epinefrin, Sempatik aktivasyon CO2 artması ise hava yolu genişlemesine neden olur.

Düşük O2, Yüksek H+ arteriolde konstrüksiyon, Yüksek O2, düşük H+ arteriolde dilatasyon yapar.

Hava akımı fazla, kan akımı azsa oran fazladır. Bu durumda lokal PO2 artar, H+ iyonu konsantrasyonu azalır. Bu da pulmoner damar düz kaslarının konstrüksiyonuna neden olarak vasküler direnç meydana getirir. Hava akımı ve kan akımı artar.

 

(Atmosfer)

Atmosfer değişimlerinde karşılaşılacak sorunlar:

3000-4000 m,:

Baş ağrısı, baş dönmesi, kusma, dispne, taşikardi ....... ölüm ...... Hipoksi etkilerine ısı, accelerasyon(anfular, lineer) descelerasyon vardır. Uzayda lineer accelerasyon önemlidir.

Yükseklerde P azalır. 47 mmHg su buharı basıncıdır, burada kesim ölüm olur. Basınç azalırsa, yanısıra PO2'de azalır.

Az yükseklerde azalan PO2'nin karşılanması için ventilasyon artırır. Ventilasyon çok artınca CO2 çıkarımı artar. Alveollerdeki CO2 24 mm.ye düşer. Kandan geçecek CO2 akveolü doldurur. O2'ne yer kalmaz.

O2 saturasyonunda %50'ye kadar düşmede şuurda bozukluk olmaz.

Hipoksi etkileri: 1) Görmede güçlük oluşur. Basil denen gece görme reseptörleri hipoksiden etkilenir. 2) 8000 feetten yukarıda hiperventilasyon olur. Ventilasyon %65 kadar artar. 3) 12000 feette uyuklama hali, zihinsel yorgunluk, anormal davranışlar olur. 4) 15000 feette muhakeme faaliyeti, motor yetenekleri azalır. Çok yüksekte ani ölüm olmaz. Çünkü yedek O2 deposu vardır.

Adaptasyon:

1) Hiperventilasyon Hiperpne(derinlik artar).
2) Polistemi.
3) Kapiller proliferasyon CO artırılır. Dolaşıma açık kalma süresi ve miktarlar artar.
4) Diffüzyon kapasitesi artar. Çünkü akciğerlerde temas yüzeyi artmıştır.
5) Enzimlerde artış olur. Oksidatif enzimler daha etkilidir, az O2'de bile etkililerdir. Kromozomal değişikler sonucu bile olabilir.

Her 10 m.'de bir 1 atmosfer basınç artar. Caisson Hastalığı'nın(vurgun) da. Azot lipide etkilidir, beyni harap eder.

Yüksek O2'de yüksek basınçta CO2 taşınmasında aksaklık olur, oksidatif enzim konsantrasyonu da artar.

 

(Suni Solunum)

İtme, çekme, basınç, ağızdan ağıza solunum metodları:

İtme-çekmede inspirium ve ekspirium hareketleri yaptırılır.

Basınç metodunda ekspirium aktif, inspirium ise pasiftir.

1) Holger-Nielsen İtme-Çekme Metodu: 500-1600 cm3 hava gönderilir. 10-12 dak. yüzüstü yatırılıp kollar yukarı kaldırılır, pectoralis gerilir, goğüs kafesi genişler(inspirium). Göğüs duvarına iyice bastırılır(ekspirium). Sırtüstü yatırmak gerekirse silvester metodu kullanılır. Kollar arkaya uzatılır(inspirium). Kollar göğüs üstüne konup, bastırılır(ekspirium).

2) Sarpey-Safer Basınç Metodu:

Belden kaburga altlarından bastırılır(ekspirium). Bırakılınca inspirium kendinden olur. Böylece 400-600 cm3 hava girer, çocuksa başaşağı 45o yukarı, pozisyonda olmalıdır.

3) Ağızdan ağıza solunumda el ense arkasına konur. Bir elle burun kapatılır.

 

FİZYOLOJİ DERS NOTLARI
( DR. OKTAY BANLI / STJ. DR. AHMET ÜNAL - HACETTEPE - METAY )

)

( İLK SOLUNUM

BEBEĞiN SOLUK ALMAYA BAŞLAMASI:

Uterus içindeyken çocuğun hava yolları, akciğer alveolleri bir sıvı ile doludur(80-100 cc.). Bu sıvı amniyos sıvısı değildir. Alveolleri duvarından sızan plazma ultrafiltratı olarak kabul olunmaktadır. Son üç ayda oluşur ve alveollerin açılma ve gelişmesini sağlar. Vagus etkisi altında bir sphincter işlevi yapan larynx zaman zama açılır, hava yollarını dolduran suyun bir bölümü dışarı çıkar. Bu su ya yutulur, yutulamayan bölümü de amniyos suyuna karışır.

Çocuk doğumda kemik pelvisi geçerken büyük bir baskı altında sıkışır. Hava yollarını dolduran suyun 1/3'ü (özellikle üst hava yollarındaki su) ağız ve burundan dışarıya atılır.

Doğumla beraber, toraks baskıdan kurtulur, kendi elastik gücüyle açılır ve göğüs içinde ortaya çıkan negatif basınçla dışarıdan havanın trakeaya kadar girmesi sağlanır(7-42 ml.).

Yine toraksın genişlemesine bağlı olarak, lenf kanalları, kapillerler, venalar da açılır. Hava yollarından dışarı atılamayan suyun bir bölümü de, vegatif basıncın açtığı perivasküler lenfatiklere ve kapillerlere emilir(rezorbe olur). Alveollere kadar hava yollarında su kalmaz. Akciğerlerin tüm alanlarında rezorpsiyonun tamamlanması birkaç gün sürebilir.

Doğumla beraber vagus dominansının yerini sempatik tonus alır. Larenks ve pulmoner arter dallarındaki vazospazm çözülür. Kan, açılan ve direnci birden düşen pulmoner arterlere yönelerek, akciğerlerin açılmasına katkıda bulunur.

Alveolleri dolduran sıvı rezorbe olurken, alveol epitellerinin salgıladığı ve sürfaktan adı verilen maddeler alveollerin iç yüzünde ince bir film halinde rezorbe olmadan kalırlar. Fosfolipid-protein yapılı bu maddelerin işlevi, alveol içi yüzeysel gerilimi nötralize etmektir. Soluk verme sonunda, alveollerin tamamen boşalma ve duvarlarının kollabe olmasını(atelektazi) önlerler. Bu maddelere antiatelektazik maddeler adı da verilmiştir.

Solunum başlayınca oksijen alınması ve karbondioksit verilmesinin normal akışı, alveollerin açık kalmasına bağlıdır. Elastik bir organ olan akciğer şişirildikten sonra kendi haline bırakılırsa yine eski durumlarına dönerler. Soluk alırken, toraks kasları ve diafragma kasılarak göğüs kafesi genişler, ortaya çıkan negatif basınca uyarak akciğerler de açılırlar. Kasların kasılması geçince kendi elastik güçleriyle ve pasif olarak küçülürler ve soluk verilmiş olur. Eğer sürfaktan maddeler yüzeysel gerilimi önlerlerse, alveoller kapanmaz, rezidüel ve fonksiyonel bir hava kitlesi geri kalır. Sürfaktan maddeler, insan akciğerinde 20. - 24. gebelik haftalarından sonra ortaya çıkar ve giderek miktarları artar. En büyük bölümü lecithin'dir. Alveol epitellerinin(iki tip kuboid alveol epitelleri) yaptığı bu maddeler zaman zaman alveol içerisine salgılanır, bir taraftan da oksijen karşısında harcanır, fakat sürekli olarak yapım ve salgılanmaları devam eder ve açık kapatılır. Sürfaktanlar azaldıkça alveol iç yüzeylerinin gerilimi artar.

28-30 haftalık gebelikten sonra, sürfaktanlar, işlevsel ve yeterli bir düzeye ulaşır. Ayrıca 35. haftadan sonra daha etkin sürfaktanlar da yapılmaya başlar. Çünkü sentezi iki ayrı enzim sistemi aracılığı ile iki ayrı yoldan yapılmaktadır.

 

DÜZENLİ SOLUK ALMALARIN BAŞLAMASI:

Solunumun neden başladığı tam olarak aydınlatılmamıştır. Bilinenler, koyun ve maymunlarda yapılan denemelere ve klinik gözlemlere dayanmaktadır.

Daha doğumdan önce uterus içinde solunum hareketlerinin varlıği bilinmektedir. Üst solunum yollarını dolduran sıvının yoğunluk ve viskozitesi yüksek olduğu için, soluk alma hareketleri larenksten öteye geçmemektedir.

Solunum yollarını dolduran sıvının 1/3'ünün göğüsün sıkışmasıyla doğum kanalını geçerken ağız ve burundan dışarıya atıldığı, doğumla baskıdan kurtulan goğüs kafesi açılınca, ilk havanın (7-42 ml.) trakeaya kadar girdiğine yukarıda değinmiştik, geri kalan sıvının perivasküler lenfatik ve kapillere emildiği de anlatılmıştı.

İlk inspirium'la giren hava, yarı kapalı glottis'e çarparak gürültü ile ve bebeğin bağirmasıyla tekrar dışarı atılır. Bu sırada göğüs içinde (40 - 80 cm. su) basınç yükselir. Birkaç dakikada akciğerlerin tam açılması ve normal rezidual kapasite (3/4) sağlanır. İlk güçlü bağırmalar akciğerlerin tam açılmasına yardım eder.

 

İlk soluk almayı çözen etkenler değişiktir. Bunlar:

Hipoksi, asidoz, kordonda kan dolaşımının durması(bağlanma, pensle sıkıştırma vb.) çevrenin ısı farkıdır.

a) Doğuma yakın çocukta hafif birhipoksi ve asidoz başlar. Anne çocuk arasındaki oksijen ve karbondioksit alışverışi biraz zorlaşır. Asidoz respiratuvar tiptedir. Tek başına hipoksi ve asidozun solunumu başlattığı söylenemez.

b) Kordonda sirkülasyonun durmasının soluk almayı başlatmada önemli rolü vardır. Kordon pense edilir edilmez, aniden hemodinamik koşullarda köklü bir değişme başlar. Vagus tonusu yerini sempatik tonusa bırakır. Kan basıncı yükselir. Aortadaki baroseptörler uyarılır ve ilk soluk alma çabası(gasping) başlar ve düzenli soluk almalar izler.

c) Çevrenin düşük ısı derecesi de, çok güçlü bir uyarı yapar, soluk almaların yerleşmesine yardım eder (çocuk doğar doğmaz gövde yüzeyinden buharlaşma ile 600 kalori yitirmektedir).

Yukarıda incelenen değişik etkilerle başlayan soluk almalarla, akciğer açılır ve pulmoner alandaki damar yatağının direnci düşer, akciğerlerde kan dolaşımı yerleşir. Sağlam bir çocukta birkaç güçlü bağırma ve derin soluk alma, akciğerlerin tam açılmasına yeterlidir, açılma genellikle 5-15 dakika içinde tüm akciğer alanlarını kapsar. )


- SOLUNUM ve/||/<>/> DOĞRU SOLUNUM ve/||/<>/> DİYAFRAMA ALMA

( Türkçe, soluk verirken konuşulan bir dildir. Konuşmanın etkili olabilmesi ve söyleyişin düzgün olabilmesi için, konuşan kişilerin, doğru solunum uygulamalarını biliyor ve kullanıyor olmaları gerekir. VE/||/<>/> İyi bir solunum, soluk alırken, akciğerlere yeterli ölçüde havayı alıp yorgunluk duymadan geri vermektir. [İyi bir solunum elde edebilmek için diyaframı kullanarak soluk almamız gerekmektedir.] VE/||/<>/> Akciğerleri çevreleyen kaburga kafesinin altında bulunan boşluğu kullanarak soluk almaktır. [Bebeklerin soluk alış-verişi, diyafram soluğuna, en iyi örnektir.] )


- SONDA[Fr.] ile SONDA[Fr.]

( Suyun, herhangi bir noktadaki derinliğini ölçmek, dip tabakaların yapısını incelemek için kullanılan araç. | Bir boşluğun içini yoklamaya yarayan, uzunca ve ucu küt demir araç. İLE Gövde içinde, herhangi bir boşluk ya da mesaneye sokulan, tanı, inceleme, sağaltım ve dışarı sıvı atmada kullanılan araç. )


- SOSYOMETRİ değil/yerine/= UYUMÖLÇÜM


- SÖZCÜK SINIFI ile SÖZCÜKBİÇİM ile SÖZCÜKSEL KOŞULLANMA ile SÖZDİZİM ile SÖZDİZİMSEL ÖLÇÜT


- STADYA[Fr. < Yun.]

( Bir noktanın takeometreye olan uzaklığını ölçmek için, bu nokta üzerine düşey doğrultuda konan santimetrelere bölünmüş mira. )


- STANDART değil/yerine/= ÖLÇÜN/TEKBİÇİM


- STEN[İng.] ile STEN[Fr. < Yun.]

( Çapı, 9 milimetre olan, İngiliz yapısı, hafif, kullanışı kolay bir tür makineli tüfek. İLE Bir tonluk bir kütleye, bir saniyede 1 metre hız artışı veren kuvvet ölçü birimi. )

( STEN vs. ... )

( ... avec STHÈNE )


- SU TERAZİSİ ile HORTUM TERAZİSİ

( Açı ölçer. İLE Eğim/düzlük ölçer. )


- SU:
ÇARKI ile/ve/||/<> DEĞİRMENİ ile/ve/||/<> BURGUSU


- TÂB-NÜMÂ[Fars.] ile ...

( Güç/kuvvet ölçer. )


- TAHTA ile BORGATA

( ... İLE Halat kalınlığını ölçen delikli tahta. )


- TAHTA ile PLANÇETA

( ... İLE Ölçme tahtası. )


- TAKEOMETRE[Fr. < Yun.]

( Düzenlenmiş arazinin yüz ölçümünü bulup planını yapmaya yarayan alet. )


- TAKEOMETRE ile ...

( Harita alma işinde kullanılan ölçü aleti. )


- TAKİM[Ar.] ile TAKİMETRE[Fr. TACHYMETRE]

( Verimsiz duruma getirme, sonuçsuz bırakma, kısırlaştırma. | Mikrobundan arıtma. İLE Hareket durumundaki bir nesnenin hızını ölçmeye yarayan aygıt. )


- TAKSİM ile/ve/||/<> TAKDİM

( Böl[ümle]mek. İLE/VE/||/<>/> Sunmak. )


- TAM/LIK ile/ve/değil/yerine YETERLİ/LİK


- TANIMLAMA ile/ve/<> ÖLÇÜ

( TO DEFINE vs./and/<> MEASURE )


- TANSİYOMETRE[Fr.] değil/yerine/= GERİLİMÖLÇER


- TANSİYON ÖLÇÜMÜ'NDE:
SOL KOL değil SAĞ KOL

( Sol Kol'dan alınan değerler Sağ Kol'a göre[doğru olan] 1'er derece daha yüksektir[sol kolun kalbe yakın olması nedeniyle]. )


- TARLA ile/ve/<> EVLEK

( ... İLE/VE/<> Tarlanın, tohum ekmek için bölünen bölümlerinden her biri. | Dönümün dörtte biri kadar olan ölçüsü. | Tarlalarda suyun akması için açılan su yolu. | Onluk kâğıt para. )


- TARTAR ile TARTAR

( Dişte. İLE Tartma aracı, kantar/terazi. | Sürekli tartan kişi. )


- TARTI ile TARTIM

( Ağırlık. | Tartma aleti, çeki. | Oran, ölçü, karar. | Yelkenleri indirip kaldırmaya yarayan ip. İLE [müzik] Dizem. )


- TAYFÖLÇER ile/ve/||/<> TAYFÖLÇÜMÜ

( Işın tayflarını incelemeye yarayan alet, spektroskop. İLE/VE/||/<> Işın tayflarının incelenmesi, spektroskopi. )


- TEKNİSYEN değil/yerine/= ÖLÇMEN


- TEKYÎL[Ar. KİLE]:
Kile ölçme.


- TENEKE ile/ve KİLE

( Yumuşak çelikten yapılmış üzeri kalay kaplı ince sac. | Bu sacdan yapılmış olan. | Bu sacdan yapılan, yaklaşık yirmi litre hacmindeki kap. | Bu kabın aldığı miktarda olan.[13-14 kilo alır.]
İLE/VE
Tahıl ölçümlerinde kullanılır. Tenekeden 5 cm. daha kısadır. [10-12 kilo alır.] )

( KEYL[çoğ. EKYÂL]: Ölçme. | Kile ile ölçmek. | Tahıl, hubûbat ölçüsü, ölçek. | KEYLÎ: Kile ile ölçülen. | TEKYÎL[Ar. < KİLE]: Kile ile ölçme. )

( ... ile/ve YÜ [bir kile], FU [kilenin dörtte biri] )


- Terazi ile TERAZİ

( Burç. İLE Ölçme/tartma aleti. Bir kolun iki ucuna asılı iki kefeden oluşan tartı, mizan. | İp cambazlarının dengeyi sağlamak için kullandıkları uzun sırık. | Gövdenin, asılarak ya da dayanarak yere paralel bulunduğu denge duruşu. )


- TEST ile/ve LİKERT ÖLÇEĞİ


- TO[Jap.] ile HACİM

( Japonya'da eski bir hacim ölçüsü. )


- TOKLUK ŞEKERİ (ÖLÇÜMÜ) ile/ve AÇLIK ŞEKERİ (ÖLÇÜMÜ)

( Yemekten iki saat sonra. İLE/VE Sabah aç karnına. )


- TON[Fr. < TONNE] ile KİLOTON[Fr.]

( Bir metreküp hacminde ve + 4 °C'deki arı suyun ağırlığı. | Bin kilogramlık ağırlık birimi. İLE Değeri bin ton olan kütle birimi. )


- TONAJ[Fr.] ile/ve/||/<> TONİLATO[İt.]

( Bir taşıtın alabildiği ton miktarı. | Bir ticaret gemisinin iç hacminin hesaplanmasıyla bulunan taşıma kapasitesi. İLE Gemilerin alabileceği yükü belirtmekte kullanılan, bir tona eşit birim. )


- TOPU TOPU (... KADAR) ALTI ÜSTÜ (... KADAR)

( Azımsayarak değer düşürmeye çalışmada. )


- TÖREN/MERASİM[Ar.]/SEREMONİ[Fr. CEREMONIE] ile/ve ŞÖLEN[Moğolca]

( TOY, BÂR-İ ÂM: Genel ziyâfet. )

( LİTURYA: Din töreni. )

( Bir toplulukta, üyelerin, belirli bir olayı, kişiyi ya da değeri ayırt edip simgeleştirmesi, bunların anlam ve öneminin güçlendirilmesi amaçlarıyla düzenlenen hareket dizisi. | Anma, kutlama, nişan, evlenme, ölüm gibi nedenlerle yapılan toplantı. İLE Ziyafet. | Belirli bir amaçla düzenlenen eğlence. | Sanat gösterisi. | Din töreni niteliğinde yemek toplantısı. )


- TREN ile MOTOTREN[Fr.]

( ... İLE Bir termik motorla çalışan, yolcu taşıyan demiryolu taşıtı. )


- TÛLÂNÎ değil/yerine/= UZUNLUĞUNA


- TUTARSIZLIĞINDAN UTANMAMAK ile/ve/||/<>/< ÖLÇÜYÜ SEVMEMEK


- ÜNİTE[İng. < UNIT] değil/yerine/= BÖLÜM | BİRİM, ÖLÇÜ, VAHİT

( Birim, vahit, ölçü. )


- ÜRETİM:
ENDÜSTRİYEL ile/ve/<> ÖZEL

( Özel üretim yapan işletmelerde, ürünler sıfırdan tasarlanarak ya da siparişe özel olarak mühendislik çalışmaları sonucunda ortaya çıkar. Sipariş için gerçekleştirilen tasarım, ürünün sonucuna aktarılacağından dolayı ve hazırda bulunan pek çok tahmin nedeniyle, tüm üretim sürecinde esnek bir yapı olmasını gerektirmektedir. Varolan süreçlerin esnekliği dolayısıyla da, özel üretim yapan işletmeler, ERP sistemlerinden temel olarak esneklik ve çeviklik beklemektelerdir. Endüstriyel üretim yapan işletmeler tarafında ise ürünler, sipariş bazlı olarak ayarlanır. Müşteriler, stokta bulunan bir ürünü sipariş edebilecekleri gibi, önceden tasarlanmış ve katalogda yer alan bazı özellikler ve seçenekleri de satın alınacak ürüne katarak sipariş verebilirler ancak değişiklik istekleri, kataloglar ile sınırlıdır.

Özel üretim yapan firmalar, esneklik ve çevikliğe önem verirken, endüstriyel üretim yapan firmalar daha çok operasyonel verimliliğe odaklanmaktadır. Aynı zamanda, endüstriyel üretim yapan firmalar, üretim süreçlerinde, özel üretim sürecindeki her bir projenin değiştiği durumun aksine, tahmin edilebilirlik ve süreklilikten gelen avantajlara da sahip olurlar. Tahminler ve yansıtmalar sayesinde de, yöneticiler, sonuçları ölçebilirler ve gerektiğinde yönlerini değiştirebilirler. Bu değerler de bulunulan süreçlerin gelişmesini ve tüm zincirin bütünleşmesinin güçlenmesini sağlar. )


- US/AKIL[Ar.]/LOGOS[Yun.] ile/ve/||/<> YER/TOPOS[Yun.]


- VALS ile YAVAŞ(SLOW) VALS/İNGİLİZ VALSİ

( XVIII. yüzyılda, Bavyera(Almanya) ve Avusturya Alpleri yöresine özgü, geleneksel halk dansı olan Landler'den doğup gelişen ve Habsburg Sarayı'nda oynanmasından sonra popüler olan Vals, Fransa'ya özgü bir danstır ve çeşitli türleri arasında en ünlüsü, hızlı dönüşlerle yapılan Viyana Valsi'dir. Önceleri, çeşitli dönüş ile tepinmeden sonra düşey sıçramalarla gerçekleştirilen ve bir köylü dansı olarak kabul edilen Vals, yıllar geçtikçe eklenen, yerde kayma ve dönme adımları ile bir burjuva ve yüksek sosyete dansına dönüşür. Çiftlerin birbirine sarılarak kendi etraflarında çember çizip dönmelerinden oluşan Vals, ülkemizde, Tanzimat Dönemi'nde başlar. Cumhuriyet Dönemi'nde de Cumhurbaşkanlığı Filarmoni ve Senfoni orkestralarının konserleri aracılığıyla icra edilir.

İLE

"İngiliz Valsi" olarak da bilinen Slow Vals, ¾'lük ölçüyle yavaş ve romantik bir yapıyla uygulanır. Adından da anlaşılacağı üzere, yavaş tempoda yapılan Slow Vals, Viyana Valsi'nin klasik yapısına karşın çok daha gelişmiş ve değişik figürler içeren Slow Vals, standart salon danslarının en bilinenidir. )


- VARLIK/VUCUD ile/ve/değil/||/<>/> VAROLAN/VAROLUŞ/MEVCUDİYET

( Anlamın olduğu yerdir. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Anlam aranmaz/bulunmaz. )

( Nedeni, kendinde olan. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Nedeni, dışarıda olan. )

( Aklın alanında/sınırlarında. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Zihnin alanında/sınırlarında. )

( VARLIK [< BARLIK] [Türkçe'de V ile başlayan sözcük yoktur.] )

( Tektir. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Çoktur. )

( Varlık, ölçülebilir ile ölçülemezin; sınırlı ile sınırsızın; oranlanabilir ile oranlanamazın harmanıdır. )

( Kendi özüne bağlı olarak varoluş! )

( Varlığın, görünüşte ne başlangıcı ne de sonu vardır, çünkü o her an yeniden başlar. )

( Evrende, herhangi bir şey, ancak, ilişkileriyle varlaşır. )

( Birlik, barış ve varlık üretir. )

( Kendiyle çelişkide olanın, varlığı yoktur. Ya da anlık bir varlığı vardır ki, bu da aynı anlama gelir. )

( Varlaşma, ilişkilerin belirmesi; değişme, ilişkilerin değişmesi; gelişme, ilişkilerin çözülerek, ilgili nesne, olay, olgu için daha üst bir konumda, yeniden kurulmasıdır. )

( Varlığın ve yokluğun ötesinde, hakiki olanın sonsuzluğu yatar. )

( Varlığın, kendi hakkında bilinçli olması gerekmez. )

( Her ne görürseniz, o gördüğünüz, sürekli olarak sizin kendi varoluşunuzdur. )

( Bilincinde olmadığım bir şeyin, "var olmadığı"nı söylemek, tümüyle yanlıştır. )

( Bilinçli deneyiminiz dışında, var olduğunu iddia ettikleriniz, eldeki bilgilerden çıkarılmış sonuçlardır. )

( Bildiğinizi, sonuna kadar araştırın, inceleyin! Varoluşunuzun, bilinmeyen katmanlarına ulaşacaksınız. )

( VARLIK: İçerik(mahiyet) olarak harf, dışlaşmış(tezahür etmiş) olarak rakam. )

( Dış dünyada bulunan varolanların biçimleri, zihinde, kavramlar olarak bulunur. )

( Gerçek varoluşunuzun derin katmanlarına ulaştıkça, zihninizin, yüzeydeki oyunlarının sizi pek az etkilediğini göreceksiniz. )

( Varoluşta, süreklilik olamaz. )

( Kişi, kendi emeğinin varolanıdır. )

( Varlığın dört biçimi/yansıması:
* VUCUD-İ AYNÎ
* VUCUD-İ ZİHNÎ
* VUCUD-İ HATTÎ/KİTABÎ
* VUCUD-İ LİSANÎ/İBARÎ )

( VARLIK:
* Özne-nesne ilişkisinde somut(vucûd fi'l-a'yân [Ar.])
* Zihnî (vucûd fi'l-ezhân [Ar.])
* Sözlü (vucûd fi'l-ibâre [Ar.])
* Yazılı (vucûd fi'l-kitâbe [Ar.]) )

( VUCÛD-U HARİCÎ: Varoluşunu, benim istencime/irâdeme borçlu olmayan. )

( VARLIK: Ne yapacağının araçlarını bilmek açısından bilmek. )

( Bütünlük. İLE/VE/DEĞİL/<> Parça. )

( İlkeseldir. İLE/VE/DEĞİL/<> Olmayabilir. )

( Becoming has, apparently, no beginning and no end, for it restarts every moment.
What contradicts itself, has no being. Or it has only momentary being, which comes to the same.
Beyond being and not-being lies the immensity of the real.
Being need not be self-conscious.
To say that what I am not conscious of does not exist, is altogether wrong.
What you claim exists outside conscious experience is inferred.
Whatever you see it is always your own being that you see.
Investigate what you know to its very end and you will reach the unknown layers of your being.
When you reach the deep layers of your true being, you will find that the mind's surface-play affects you very little.
There can be no continuity in existence. )

( Bâtın. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Zâhir. )

( [not] EXISTENCE vs./and/but/||/<>/> PRESENCE )

( HEN TO ON )

( CUNZAI ile/ve ... )


- VAROLUŞUMUZ:
ANLAMLI! ve/||/<> YETERLİ!

( Sadece, varolmamız/varoluşumuz bile, (yeterince) anlamlı ve yeterlidir!
[ Bir miktar fazlası da, -beklenti içine düşmeden!- olabilir elbette! ] )


- VERİM ile/ve BEREKET

( Bereket maddeyle ölçülmez. )

( YIELD vs. ABUNDANCE )


- VEZNECİLER ile ...

( Adını, barut ölçüsünden[vezne < vezn] ve bu ölçüyle barut satan dükkanların bulunduğu bölgeden almıştır. )


- VOLT ile KİLOVOLT

( Elektromotor gücün ya da gerilimin birimi. İLE Değeri bin volt olan elektrik gerilimi ya da potansiyel farkı birimi. )


- VOLTMETRE[Fr. < Yun.] ile/ve/<> VOLTAMETRE[Fr. < Yun.]

( Bir elektrik devresindeki gizilgüç farkını volt cinsinden ölçmeye yarayan aygıt. İLE/VE/<> Bir elektrotta, açığa çıkan madde miktarına göre devreden geçen elektrik miktarını ölçmeye yarayan aygıt. )


- YANIŞÖLÇER

( Yanma verimini ve onu etkileyen etkenleri ölçmekte kullanılan aygıt. )


- YARDA[İng.] ile ...

( Yaklaşık olarak, 91 cm. gelen İngiliz uzunluk ölçü birimi. )


- YAŞ ile YAŞ ile YAŞ

( Doğuştan beri geçen ve yıl birimi ile ölçülen zaman. | Yaşamın, çeşitli evrelerinden her biri, çağ. | Bir kurum/kuruluş, düzen vb.'nın kurulduğundan bu yana geçen zaman. | Bir gökcisminin oluşmaya başladığı günden bugüne dek geçirdiği zaman süresi. İLE Nemli, ıslak. | Kendi suyunu, canlılığını yitirmemiş, kurumamış, kurutulmamış, taze. | Ağlandığında, gözlerden akan berrak sıvı, gözyaşı. | Kötü, korkulu, zor. İLE Yüksek Askeri Şûra. )


- YASALAR ile İLKELER ile KURALLAR

( -- BOYLE-MARIOTTE YASASI(LAW OF BOYLE-MARIOTTE):
( Kütlesi değişmeyen bir gazın, sabit sıcaklık derecesinde hacmi, basıncı ile ters orantılıdır. )

-- CHARLES YASASI(LAW OF CHARLES):
( Sabit bir basınç altında bulunan ideal bir gazın hacmi, o gazın mutlak sıcaklığı ile doğru orantılıdır. )

-- COULOMB YASASI(LAW OF COULOMB):
( Elektrik yükleri birbirini, yük miktarlarının çarpımıyla doğru, aralarındaki uzaklığın karesiyle ters orantılı olarak çeker ya da iterler. )

-- DALTON YASASI(LAW OF DALTON):
( Kapalı bir kapta bulunan bir gaz karışımının yaptığı basınç, kapta bulunan gazların ayrı ayrı yaptıkları basınçların toplamına eşittir. )

-- ENERJİNİN KORUNUMU YASASI(LAW OF CONSERVATION OF ENERGY):
( Evrende herşey, enerjinin birbirine dönüşümü olduğuna göre toplam enerji sabittir. )
( Önceki enerjiler toplamı, sonraki enerjiler toplamına eşittir. )

-- ERİME YASALARI(LAWS OF MELTING):
( 1) Kimyasal bakımdan saf olan her katı cisim, belirli bir basınç altında belirli bir sıcaklıkta erimeye başlar.
2) Katının erime süresinde sıcaklık sabit kalır.
3) Erime sıcaklığı/noktası denen bu sıcaklıkta, katı cismin 1 gramının sıvı hale geçmesi için belirli bir ısı miktarı olması gerekir ki, bu ısıya o cismin erime ısısı denir. )

-- EYLEMSİZLİK YASASI/NEWTON HAREKET YASALARI(LAW OF INERTIA/NEWTON'S LAWS OF MOTION):
( Her cisim dıştan bir kuvvetle zorlanmadıkça, durgun durumda ya da düzgün doğru hareket durumunda kalır. )
( Newton, yerçekimi yasasını bulan, keşfeden değil, doğa bilimindeki işlevini formüle eden kişidir. )

-- FARADAY ELEKTROLİZ YASALARI(FARADAY'S LAWS OF ELECTROLYSIS):
( 1) Toplama kabında açığa çıkan madde miktarı, kaptan geçen elektrik yükü miktarı ile doğru orantılıdır.
2) Seri bağlı toplama kaplarından 96.500 coulomb'luk elektrik yükü geçirilirse, her birinde bir eşdeğer gram madde açığa çıkar. )

-- FOTOELEKTRİK YASASI(LAW OF PHOTOELECTRIC):
( Gelen fotonun (enerji parçacığının) taşıdığı enerji, belirli bir "eşik enerjisinin" üstüne çıkmaz ise, elektron yayılması olanaklı değildir. (Eşik enerjisi: Elektronu yüzeyden ayırmak için verilmesi gereken minimum enerji) )

-- GAUSS YASASI(LAW OF GAUSS):
( Sabit sıcaklık ve basınç altında ölçüm yapıldığında, bir kimyasal tepkimede kullanılan ya da oluşturulan gazların hacimleri arasında basit oranlar bulunduğunu belirten yasa. | Kapalı bir yüzey içindeki toplam elektrik yükü miktarları sıfırsa, kapalı yüzey içindeki elektrik alanının büyüklüğü de sıfırdır. )

-- BİRLEŞEN HACİMLER (GAY-LUSSAC) YASASI(LAW OF GAY-LUSSAC):
( Gazlar, birleşerek yeni bir gaz bileşik oluşturduğu zaman, reaksiyona giren gaz hacimleri ile oluşan gazın hacmi arasındaki oran, küçük tam sayıların oranı gibidir. )

-- HOOK YASASI(LAW OF HOOK):
( Esnek bir cismin zorlayıcı bir kuvvet karşısında gösterdiği şekil değişikliği, uygulanan kuvvetle doğru orantılıdır. )

-- İVME YASASI/NEWTON HAREKET YASALARI(LAW OF ACCELERATION/NEWTON'S LAWS OF MOTION):
( Bir cismin hareketliliğinin değişim hızı, bu değişimi sağlayan kuvvetle doğru orantılıdır ve kuvvetin doğrultusuna yönelmiştir. )

-- JOULE YASASI(LAW OF JOULE):
( Bir iletkenden bir saniyelik sürede geçen elektrikğin verdiği ısı, iletkenin direnci ile elektrik akım şiddetinin karesinin çarpımına eşittir. )

-- KAYNAMA YASALARI(LAW OF BOILING):
( 1) Saf bir sıvı, belirli bir basınç altında belirli bir sıcaklıkta kaynar.
2) Sıvının kaynaması süresince sıcaklık sabit kalır.
3) Kaynama sıcaklığındaki sıvının buhar basıncı, sıvı üzerine etkileyen dış basıncı eşittir. )
( Ender Gazlarda:
Helyum[Atom No: 2]: -269°C
Neon[10]: -246°C
Argon[18]: -186°C
Krypton[36]: -152°C
Xenon[54]: -108°C
Radon[86]: -62°C )

-- KEPLER YASALARI(LAWS OF KEPLER):
( 1) Her gezegen güneşin çevresinde elips biçiminde bir yörünge izler. Güneş bu elipsin odaklarından birinde bulunur.
2) Bir gezegenle güneş arasında çekilen doğru çizgi, eş zamanlarda eş alanları tarar. Bu nedenle gezegenler güneşe yakın oldukları zaman, uzak olduklarına oranla daha hızlı hareket ederler.
3) Bir gezegenin güneş çevresinde bir kez dönmesi için geçen zamanın karesi, güneşe olan ortalama uzaklığının küpü ile doğru orantılıdır. )

-- KIRILMA YASALARI(LAWS OF REFRACTION):
( 1) Gelen ışık, yüzeyin normali ve kırılan ışık aynı düzlemdedir.
2) Gelen ışığın yüzey normali ile yaptığı açının sinüsünün, kırılan ışığın yüzey normali ile yaptığı açının sinüsüne oranı sabittir. Bu sabit orana, ikinci saydam ortamın birinci saydam ortama göre kırılma indisi denir. )

-- KÜTLENİN KORUNUMU YASASI(LAW OF CONSERVATION OF MATTER):
( Madde yoktan yaratılamaz ve yok edilemez, ancak bir dizi etkileşimler sonunda toplam kütle değişmeden kalır. )

-- LAVOISIER YASASI(LAVOISIER LAW):
( Kimyasal reaksiyonlara giren ve oluşan maddelerin kütleleri eşittir. Buna kütlenin korunumu yasası denir. )

-- LENZ YASASI(LAW OF LENZ'S):
( İndüksiyon akımının yönü, her zaman, kendilerini doğuran etkilerin yönü ile zıt yöndedir. )

-- MENDEL YASALARI(MENDEL'S LAWS):
( 1) Eştiplik (İzotopi) Yasası: Birbirinden birer karakterle ayrılan iki saf ırk birleştiği zaman meydan gelen melezlerin hepsi de aynı tipde olur.
2) Başatlık (Dominant) Yasası: Melezlerde ana-babadan sadece birinin karakterinin görünmesi, ötekinin bu karakter tarafından maskelenmesi (çekinik) kalması hali.
3) Karakterlerin ayrılışı (Segregation) Yasası: Melezlerin kendi aralarında çaprazlanması halinde ana ve babaya ait karakterlerin 1/4 ana, 1/4 baba, 2/4 melez biçiminde ayrılmasıdır. )

-- MENDEL ORANI(MENDEL'S RATIO):
( Melez iki döl arasında çaprazlanırsa [F1xF2] oluşan F2 dölünde 1/4 arı döl, 2/4 melez döl, 1/4 ikinci arı döl oluşur. )

-- MIKNATISLIK YASASI(LAW OF MAGNETS):
( Aynı cins manyetik kutuplar birbirini iter, ayrı cins manyetik kutuplar birbirini çekerler. )

-- NEWTON GENEL ÇEKİM KUVVETİ YASASI(NEWTON'S LAW OF ATTRACTION):
( Evrendeki tüm cisimler, birbirlerini, kütleleri çarpımıyla doğru, aralarındaki uzaklığın karesi ile ters orantılı olarak çeker. )

-- NEWTON HAREKET YASALARI(NEWTON'S LAW OF MOTION):
( 1) Her nesne, dıştan bir kuvvetle zorlanmadıkça, durgun durumda ya da düzgün doğru hareket durumunda kalır.
2) Bir nesnenin hareketliliğinin değişim hızı, bu değişimi sağlayan kuvvetle doğru orantılıdır ve kuvvetin doğrultusuna yönelmiştir.
3) Her etkiye eşit ve karşıt yönlü bir tepki oluşur. )

-- OHM YASASI(LAW OF OHM):
( Bir iletkenin iki ucu arasındaki potansiyel farkının bu iletkenden geçme akım şiddetine oranı sabittir. Bu da o iletkenin direncidir. [R = V / I] )

-- SABİT ORANLAR YASASI(LAW OF DEFINITE PROPORTIONS):
( İki madde bir bileşik oluşturmak üzere sabit bir oranda birleşilrer. Bunlar hangi ortamda karıştırılırsa karıştırılsınlar tepkimeye giren kütlenin oranı sabit kalır. Karışımda maddelerin birinden çok fazla bulunuyorsa, bunun bir kısmı tepkimeye girmeyecek ve değişmemiş olarak kalacaktır. )

-- SNELL YASASI(LAW OF SNELL):
( 1) Gelen ışık, yüzeyin normali ve kırılan ışık yanı düzlem içindedir.
2) Gelme açısından sinüsünün kırılma açısının sinüsüne oranı sabittir. [sin i / sin r = n])

-- TERMODİNAMİK YASALARI(LAWS OF THERMODYNAMICS):
( 1) Enerji yaratılıp yok edilemez; yalnızca biçim değiştirir.
2) Isı her zaman, sıcak olan cisimden soğuk olana doğru akar ve soğuk cismin ısısının bir bölümünü daha sıcak bir başka cisme vererek onu ısıtması olanaksızdır.
3) Bir maddenin çeşitli halleri arasındaki entropi (termodinamik bir sistemde elde edilemez enerji miktarı) farkı, mutlak sıfır sıcaklığına yaklaştıkça sıfıra yaklaşır. )

-- YANSIMA YASALARI(LAWS OF REFLECTION):
( 1) Gelen ışık, yüzey normali ve yansıyan ışık aynı düzlemdedir.
2) Gelen ışığın yüzey normali ile yaptığı açı yansıyan ışığın yüzey normali ile yaptığı açıya eşittir. )

-- YÜZME YASASI(LAW OF FLOATING):
( Bir sıvı yüzeyinde yüzen bir cismin, suyun itme kuvveti ile, o cismin ağırlığı birbirine eşittir. )

 

-- ARŞİMET İLKESİ(ARCHIMEDES'S PRINCIPLE):
( Bir suya kısmen ya da tamamen batmış durumdaki bir nesne, su içinde kapladığı hacim kadar suyun ağırlığına eşit bir kuvvet yukarıya kaldırır. ) -- AYRILMA İLKESİ(PRINCIPLE OF SEGREGATION):
( Belirli bir karakteri berlileyen bir gen çiftinin üyleri farklı gametlere ayrılır. )

-- BAĞIMSIZ DAĞILIM İLKESİ(PRINCIPLE OF INDEPENDENT ASOORTMENT):
( Çeşitli karakterleri kontrol eden gametlere geçerken birbirlerinden bağımsız olarak dağılır. )

-- BASKINLIK İLKESİ(PRINCIPLE OF DOMINANCE):
( Melez bir organizmada belirli bir karakteri öbür genlerin etkisini yok eden bir gen belirler. )

-- PASCAL İLKESİ(PASCAL'S PRINCIPLE):
( Kapalı bir kapta bulunan bir sıvının yüzeyinin herhangi bir parçasına yapılan basıncı, bu sıvı her yöne aynı şiddetle iletir. )

-- ÜSTÜSTE GELME İLKESİ(PRINCIPLE OF SUPERPOSITION):
( Bir ortamdaki iki ya da daha çok dalganın birlikte oluşturdukları etki, bu dalgaların tek tek etkilerinin toplamına eşittir. )

 

-- SAĞ EL KURALI(RIGHT HAND RULE):
( 1) Sağ elin başparmağı akım yönünü gösterecek biçimde tel avuç içine alındığında, tel çevresinde bükülen parmaklar manyetik alanın yönünü gösterir.
2) Sağ elin avuç içi halka merkezine bakacak ve dört parmak akım yönünü gösterecek biçimde el halka üzerinde hareket ettirilirse, açılan başparmak halka merkezinde oluşan manyetik alanın yönünü gösterir.(Halka merkezindeki manyetik alanı bulma)
3) Sağ elin dört parmağı akım yönünü gösterecek biçimde makara avuç içine alınırsa, açılan başparmak manyetik alanın yönünü gösterir. (Selenoid içindeki düzgün manyetik alan şiddetini bulma). )

( LAWS vs. PRINCIPLES vs. RULES )


- YAŞAMIN MATEMATİĞİNDE:
ÇARPMA ve/||/<> BÖLME ve/||/<> ÇIKARMA ve/||/<> TOPLAMA

( Gerçeklerle. VE/||/<> Ayrılıklara. VE/||/<> İnsanlık ölçeğinden. VE/||/<> Kendini ve/ya da kendinle. )


- YEL/RÜZGÂR[< Fars. Zaman, vakit.] ile MELTEM(HAFİF RÜZGÂR)

( Yeller, her zaman yüksek basınçtan alçak basınca doğru eser. )

( Rüzgârlar, genellikle boğazlara, vadilere uygun eser. )

( Rüzgârlar, geldikleri yerin sıcaklığını gittiği yere taşır. )

( Toprağın üzerindeki rüzgâr, manzarayı temsil eder. )

( NİKAT-I CİHÂT[< NOKTA]["ka" uzun okunur]: Rüzgârların yönünü göstermek için bazı harita ve pusulaların üzerinde bulunan resim. )

( ANOMEMETRE: Rüzgârın hızını ölçen araç. )

( BÂD-NÜMÂ: Rüzgârın hangi taraftan estiğini gösteren araç. | Fırıldak. )

( MERVAHA[Ar. | çoğ. MERÂVÎH]: Ova, çöl. | Her tarafından rüzgâr esen yer.] )

( * BÂD-İ BERÎN: Lâtif hava, sabah rüzgârı. * BÂD-İ CEM: Süleyman Peygamber'in hükmettiği rüzgâr. * BÂD-İ CENÛBÎ: Güney rüzgârı. * BÂD-İ HAZÂN: Sonbahar rüzgârı. * BÂD-İ HEVÂ: Bedâva. * BÂD-İ NEVÂ: Ses, nağme; nakarat. * BÂD-İ NEV-RÛZ: Bahar rüzgârı. * BÂD-İ PÜRGÜ: Sürekli sesler çıkaran, ıslık çalan rüzgâr. * BÂD-İ SABÂ: Doğudan esen hafif rüzgâr. | Adı manzum ananim bir edvarda geçen makam. * BÂD-İ SEHER-HÎZ: Gündoğusundan esen hafif rüzgâr, tan yeli. * BÂD-İ SEMÛM: Sam yeli. * BÂD-İ SUBH: Sabah rüzgârı. * BÂD-İ ŞİMÂLÎ: Kuzey rüzgârı. )

( BÂD ile ...
RÜZGÂR: Zaman, devir. | Dünya. | Yel.
BÂD: Olsun, ola, olaydı. İLE BÂD: Yel, rüzgâr. | Soluk, nefes. | Ah sesi, ah çekme. | [tas.] Allah'ın yardımı. | Övme, söz. | Büyüklük taslama, kibir. | Şarap. )

( WIND vs. BREEZE )


- YEMEK İÇİN YAŞAMAK ile/yerine/değil YAŞAMAK İÇİN YEMEK

( Hayvan. DEĞİL İnsan. )

( Olgun kişi, sözlerinde dikkatli, yiyip içtiklerindeyse ölçülüdür. )

( Gıdanın ahlâkı bizde kalır, posası dışarı çıkar. )

( Kötüler, yemek için yaşar; iyiler ise yaşamak için yer. )

( EŞHÂ[Ar. < ŞEHÎ]: En çok sevilen, sevilerek/istekle yenilen şey. )

( NEHEM[Ar.]: Yemeğe, şiddetli arzu duyma. )

( TELEBBÜK[Ar.]: Mide dolgunluğuna uğrama. | İMTİLÂ'[MELÂ] )

( TÛŞE | KUT-İ LÂ YEMÛT: Ölmeyecek kadar yenilecek şey, azık. )

( TÛŞE-İ RÂH: Yol yiyeceği/azığı. )


- YETERİNCE ile/değil/yerine BELİRLİ BİR ÖLÇÜ/MİKTAR

( [not] ENOUGH vs./but CERTAIN DOSE
CERTAIN DOSE instead of ENOUGH )


- YETERLİ NEDEN ile/ve YETERSİZ/BÖLÜMSEL NEDEN

( Etkin/lik doğar. İLE/VE Edilgin/lik doğar. )

( Etkisi, kendi yoluyla açık ve seçik olarak anlaşılabilen. İLE/VE Etkisi, kendi yoluyla/aracılığıyla, dışarıdan ve net olarak anlaşılamayan. )

( ADEQUATE CAUSE vs. INSUFFICIENT/PARTIAL CAUSE )

( ADAEQUATA CAUSA cum/et INADAEQUATA SEU PARTIALIS )


- YETERLİ/LİK ile/ve/değil/yerine/||/<> KABUL EDİLEBİLİR/LİK


- YETERLİ/LİK ile/ve/> RAHAT/LIK


- YETERLİ = ADEQUATE[İng.] = ADÉQUATE[Fr.] = ADEQUATUS[Lat.]


- YETERLİ ile/ve/değil/yerine/<>/< TATMİN EDİCİ


- YETERLİLİK ile/ve/> YETENEK


- YETKİN/LİK ve/<> GÜÇLÜ/LÜK ve/<> YETERLİ/LİK ve/<> YETENEKLİ/LİK

( Ne zaman ki güçlülük, tek çözüm olarak kalır; o zaman anlarsın, ne kadar güçlü olduğunu. )

( PERFECT/ION and/<> POWERFUL/NESS and/<> ENOUGH/SUFFICIENCY and/<> ABILITY/CAPACITY/SKILL )


- YÜCEL(T)MEK ile YÜKSEL(T)MEK

( İTİLA[Ar.]: Yükselme, yücelme. )

( TO BECOME LOFTY, (TO EXALT/SUBLIMATE) vs. TO RISE/INCREASE, (TO PROMOTE) )


- YUNİT[İng. < UNIT] değil/yerine/= BİRİM


- YUVARÖLÇER

( Özellikle optik camların küresel eğriliğini ölçmeye yarayan aygıt. )


- ZERRE ile/ve/||/<> KÜRRE[Ar. < KURE]

( Çok küçük parçacık. | 0,00156 gram olan ağırlık ölçü birimi. İLE/VE/||/<> Tüm noktaları merkezden aynı uzaklıkta bulunan bir yüzeyle sınırlı nesne. | Yeryüzü, acun/dünya. )


- ZİRÂ'[Ar.] ile ZÎRÂ[Ar.]

( Dirsekten orta parmak ucuna kadar olan bir uzunluk ölçüsü.[75-90 cm. arasındadır.] | Ay menzillerinden biri. İLE Çünkü, şundan dolayı ki. )


- ZİRÂÂT[Ar. < ZİRÂ]:
Uzunluk ölçüleri.


- ZİRÂÂT[Ar. < ZİRÂ] ile ZİRÂÂT[Ar.] ile ZİRÂÂT[Ar. < ZİRÂAT]

( Uzunluk ölçüleri. İLE Ekincilikler, çiftçiler, tarımlar. İLE Ekincilik, çiftçilik, tarım. )


- ZORUNLU NEDEN ile/ve/||/<> YETERLİ NEDEN

( Yetinilenler. İLE/VE/||/<> ... )



(2/2)




Bu sayfa 01 Ocak 2024 itibariyle 95 kez incelenmiş/okunmuştur.