Söz(cük)leri/ni ve tutumu/nu değiştir... Dünya/n değişsin!

Bu nedir? | Nasıl kullanılır? | Nasıl okumalı/anlamalı? | Sıkça Sorulan Sorular | Yenilikler | İletişim

TA... ~ TA...
İLE BAŞLAYAN SÖZCÜKLERDE

KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!

(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)



TA... ~ ... / ... ~ TA... ile başlayan FaRkLaR...

- !KAVGA ile/yerine TARTIŞMA

( Her kavganın temelinde, taraflardan birinin cahilliği yatar. )

( ARBEDE ile/yerine MÜNÂZARA )

( !FIGHT vs. ARGUE
ARGUE instead of !FIGHT )


- ... OLANAĞI ..:
SUNMAK ile/ve/||/<> TANIMAK


- ... OLDUĞUNU:
"DÜŞÜNÜYORUM" ile/değil TAHMİN EDİYORUM


- 'İBÂDET[Ar.] ile TÂ'AT[Ar.]


- 'ILM/İLM[Ar.] ile TAKLÎD[Ar.]


- "... KESİMİ" ile/ve "... TAKIMI"


- "... TANIMLANDI" ile/değil ... TANINDI


- "... TASI, ODUNCUNUN VAR BALTASI" ile/ve "TATLI SÖZ YILANI DELİĞİNDEN ÇIKARIR"


- "AYIP" OLMAZ/ARANILMAZ!:
TIPTA ile/ve/||/<> HUKUKTA ile/ve/||/<> SÖZLÜKTE ile/ve/||/<>
FELSEFEDE ile/ve/||/<> BİLİMDE ile/ve/||/<> SANATTA ile/ve/||/<> SPORDA ile/ve/||/<>
DOĞADA ile/ve/||/<> HAYVANLARDA ile/ve/||/<> BİTKİLERDE ile/ve/||/<>
NESNELERDE ile/ve/||/<> DİRİMBİLİMDE ile/ve/||/<>
ANLIKTA(ZİHİNDE) ile/ve/||/<> USTA(AKILDA) ile/ve/||/<> TARİHTE ile/ve/||/<>
RIZÂDA ile/ve/||/<> GÜVENLİKTE ile/ve/||/<> İKİ KİŞİ ARASINDA ile/ve/||/<>
EŞEYSELLİKTE ile/ve/||/<> DÖRT DUVAR ARASINDA ile/ve/||/<> BATTANİYENİN ALTINDA


- "BAŞLI BAŞINA" ile "TAMAMEN"


- "BİRAZ" ... ile/değil TAMAMEN ...


- "DALMAK" ile "TAKILMAK"


- "DAMLAYA DAMLAYA GÖL OLUR" ile/ve/||/<> "TAŞI DELEN, SUYUN GÜCÜ DEĞİL DAMLALARIN SÜREKLİLİĞİDİR"


- "DİZAYN EDİLMİŞTİR" değil/yerine/= TASARLANMIŞTIR


- "DOĞAL" ile/ve/değil "TARİHSEL"


- "DOĞAL" ile/değil TARİHSEL


- "ELE ALMAK" ile TARTIŞMA

( "DISCUSS" vs. ARGUE )


- "HİÇ TARTIŞMASIZ/KATKISIZ/PEŞİNATSIZ ..." değil TARTIŞMASIZ/KATKISIZ/PEŞİNATSIZ ...


- "İLK TANIŞTIĞIMIZ GÜN" değil TANIŞTIĞIMIZ GÜN


- "KALDIRMAK" ile "TAŞIMAK"


- "KESİNLİKLE" ile/ve/değil "TAMAMEN"

( KATİYEN ile/ve/değil KÜLLİYEN )


- "KİMLİK" ile/ve/değil/||/<>/< TARİH TORTULARI


- "MEYHÂNE"[Fars.] ile TAVERNA[İt.]

( ... İLE Çalgılı meyhane. )


- "MİSTİK" değil/yerine TANIMLANAMAYAN ÖĞELER


- "OLUMSUZLUK" ile/ve/değil TARZ

( [not] NEGATIVENESS vs./and/but STYLE )


- "ÖZ TÜRKÇE" ile/ve/değil/yerine/||/<> TAM TÜRKÇE


- "PAZARLIK" ile/değil/yerine TARTIŞMA

( [not] NEGOTIATION vs./but ARGUE
ARGUE instead of NEGOTIATION )


- "RENK KATMAK" ile/ve TAMAMLAMAK

( "TO GIVE COLOR" vs./and TO COMPLETE )


- "SADECE ŞAKAYDI" ile/ve/||/<> "BİLMİYORUM" ile/ve/||/<> "UMRUMDA DEĞİL" ile/ve/||/<> "TAMAM"

( [Ardında, en azından, küçük bir ... ]
Gerçeklik yatar. İLE/VE/||/<> Bilgi yatar. İLE/VE/||/<> Düşünce ve/ya da duygu yatar. İLE/VE/||/<> Acı yatar. )


- "SAPASAĞLAM" ile "TAŞ GİBİ"


- "SÜZMEK" ile/ve TARAMAK


- "TABİÎ Kİ DE" değil TABİÎ Kİ


- "TAMAMLAYAMADI" değil TAM ANLAYAMADI


- "TANRI OLMAK" ile/ve TANRININ BAKIŞ AÇISINDA KONUMLANMAK


- "TANRILAR" ile/ve/||/<> "TANRIÇALAR"

( )


- "TANRILAŞTIRMAK" ile "TANRISALLAŞTIRMAK"


- "TARAFTAR OLMAK" ile/ve/değil/yerine/||/<>/> TAVIR ALMAK


- "TARİH OLMAK" ile/ve "TARİHE MAL OLMAK"


- "TARİH/TÜRKÇE YAZILIMI" değil TARİH YAZIMI


- "TAT" değil TAD


- "TEPESİ ATMAK" değil "TAPASI ATMAK"


- "TIKANMAK" ile "TAKILMAK"


- "TUFAYA DÜŞMEK" ile "TAKLAYA GELMEK"


- "UĞRAŞMAK" ile "TAKILMAK"


- "UTANIYORUM" ile/değil/yerine/>< TANIYORUM!


- "VARLIĞIN AÇIKLANABİLMESİ" ile "TANRI"

( Ontolojik epistemoloji. İLE ... )


- "VARLIĞIN AÇIKLANABİLMESİ" ile "TANRI"

( Ontolojik epistemoloji. İLE ... )


- (")BODRUM KAT(") ile/ve/<> (")TAVAN ARASI(")

( "Travmalar". İLE/VE/<> "Hoş anılar". )


- (")ETKİLEMEK(") ile/ve/<> "TAMAMLAMAK(")


- (")TANIMAK(") ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TANIYANI(ZİHNİ) TANIMAK


- (BEYAZ) ŞEKER ile/yerine TATLANDIRICI


- (TARİHSEL) SÜREÇ ile/ve (TARİHSEL) KOŞUL

( [HISTORICAL] PROCESS vs./and [HISTORICAL] CONDITION )


- [Ar.] TA'M[çoğ. TUÛM] ile TAMA'

( Yeme. | Tad, lezzet. İLE Doymazlık, çok isteme, açgözlülük. )


- [METİN >]ŞERH:
HÂŞİYE ile/ve/||/<>/> TÂLİKÂT

( Büyük bölüm. İLE/VE/||/<>/> Küçük bölüm. )


- [ne yazık ki]
!TAHRİF[< HARF] ile/ve/<>/> !TAHRİB[< HARÂB]

( [ne yazık ki] Harflerin yerini değiştirme, bozma, kalem oynatma, değiştirme. | Bir tanımın anlamını değiştirme. İLE/VE/<>/> Yıkıp bozma. )


- [ne yazık ki]
| KİŞİSEL(KENDİNİ İSPAT) "...DIR!"I
ile
TAHMİN "...DIR!"I |
ile/değil/yerine/><
BİLİMSEL "...DIR!"

( KOŞAÇ: Ad tümcelerinde özne ile yüklemi birleştiren, yükleme güçlü olasılık, olumluluk, olumsuzluk, süreklilik, kesinlik kavramları veren -dır / -dir eki ya da değil sözcüğü. )


- [ne yazık ki]
ISRARLI ile/ve/||/<> TAKINTILI


- [ne yazık ki]
TARAF TUTMAK ile/değil/yerine/>< TARTIŞMAK


- [ne yazık ki]
TARİHİ ...:
BİLMEMEK ile/ve/değil/||/<>/> ÇARPITMAK


- [ne yazık ki]
TAZIYA, "TUT!" ve/||/<> TAVŞANA, "KAÇ!"


- [ne]
!TAHKİR ile/ya da/ne de/||/<>/>< TAKDİS


- [ÖĞRENİYORUZ/ANLIYORUZ]
OKUDUĞUMUZU ile/ve/<> DUYDUĞUMUZU ile/ve/<>
GÖRDÜĞÜMÜZÜ ile/ve/<>
HEM DUYUP, HEM GÖRDÜĞÜMÜZÜ ile/ve/<>
TARTIŞTIĞIMIZI ile/ve/<> DENEYİMLEDİĞİMİZİ ile/ve/<>
ANLATTIĞIMIZI/ÖĞRETTİĞİMİZİ

( %10 ile/ve/<> %20 ile/ve/<> %30 ile/ve/<> %50 ile/ve/<> %70 ile/ve/<> %80 ile/ve/<> %95 )

( [WE LEARN, WHAT WE]:
READ vs./and/<> HEAR vs./and/<> SEE vs./and/<> SEE & HEAR vs./and/<> DISCUSS vs./and/<> EXPERIENCE vs./and/<> TEACH )


- [önce] TAKDİR[Ar.] ve/sonra/||/<>/> TAKDİM[Ar.]


- [yargı/hüküm bulunsa da, bulunmasa da] İLİM:
TASAVVUR MERHU HÜKM (TASDİK) ile/ve TASAVVUR FEKAT/SÂZEC/LÂ HÜKME MA'HÛ

( Yargı içermesi gereken. İLE/VE Yargı içermemesi gereken. )

( Bi şart. İLE/VE Bilâ şart. )


- [Yun.] POLİMNİA ile/<> MELPOMEN ile/<> KALYOPE ile/<> KİLYO ile/<> ÖTERP ile/<> TERPSİGOR ile/<> ERATO ile/<> TALİA

( DOKUZLUKLAR[Yun. ENNEADLAR]
[simgelerdi...]
Ruhların, metafizik ve kehanet bilimlerinin sanatını.
İLE/<>
Yüzünde taşıdığı trajik maske ile Yaşam ve Ölümü.
İLE/<>
Bilimin tekrar doğuş sürecini.
İLE/<>
Tıp bilimini.
İLE/<>
Maji bilimini.
İLE/<>
İnsan ve psikolojik yapısının bilimini.
İLE/<>
Taşlar bilimini.
İLE/<>
Bitkiler bilimini.
İLE/<>
Hayvanlar Bilimini. )

( )


- TASAVVUF TERMİNOLOJİSİ ile/ve TASAVVUF TERBİYESİ


- | DOKTOR ile HEKİM | ile/ve/değil/yerine TABİP

( | Fakültelerin bölümleri üzerine doktora yapmış kişi. Akademik bir derecenin adı. | Öğretme yeterliliği. İLE Hikmet sahibi. Doğruyu, yanlıştan ayırabilen kişi. | Tıp fakültesi öğrenimi/eğitimi almış pratisyen ya da eğitimini devam ettirmiş tüm hekimler. [Doğrudan doktora[Doktor] unvanı verildiğinden ve bu sıfatının öne geçirilmesinden dolayı doktor adı yerleş(tiril)miştir. | İLE/DEĞİL/YERİNE Tıp/tababet bilimiyle/ilmiyle uğraşan, insan gövdesiyle ilgili bilgiye sahip kişi. )

( | ... ile ... | ile/ve/değil/yerine BİCİŞK/BİZİŞK )


- 1.5 - 2 YAŞINDAKİ, DIŞARI ÇIKMAK İSTEMEYEN ÇOCUĞA:
"DIŞARI ÇIKIYORUZ/ÇIKALIM MI?" DEMEK/SORMAK değil/yerine "TAVŞAN GİBİ Mİ, SİNCAP GİBİ Mİ ÇIKALIM?


- 1/0:
SONSUZ ile/değil TANIMSIZ


- AÇGÖZLÜLÜK = TAMAH = AVARICE[İng.] = AVARICE/AVIDITÉ[Fr.]


- ACÎB[Ar.] ile TARÎF[Ar.]


- AD/I ile/ve/değil/yerine TAD/I

( Sarışının adı var, esmerin tadı var. )

( NAME vs./and TASTE )


- AD ile/ve TAKMA AD

( İSİM ile/ve MAHLAS/MÜSTEÂR[< ÂRİYYET], LÂKAB )

( NAME vs./and NICKNAME )


- ADA BALIĞI ile ALABALIK(TROUT) ile ATLANTİK KERTENKELE BALIĞI ile ATEŞ BALIĞI ile AY BALIĞI[Lat. MOLA MOLA] ile BENİ BALIĞI[Lat. CYPRINION MACROSTOMUS] ile ÇAÇA BALIĞI ile ÇUPRA BALIĞI ile DİL BALIĞI(SOLEFISH, [Lat. SOLEA VULGARIS]) ile DÜLGER BALIĞI[Lat. ZEUS FABER] ile FENERBALIĞI[LOPHIUS PISCATORIUS] ile FULYA BALIĞI[Lat. MYLIOBATIS AQUILA] ile GÜNBALIĞI[Lat. JULIS TURCICA] ile İSTAVRİT[Yun.][Lat. TRACHURUS TRACHURUS] ile KEDİ BALIĞI(CATFISH) ile KELER BALIĞI ile KILIÇ BALIĞI(CEMEL-İL-BAHR / CEMEL-ÜL-MÂ'[Ar.], SWORDFISH[İng.]) ile KIRLANGIÇ BALIĞI[Lat. TRIGLA HURUNDO] ile KIZILKANAT[Lat. SCARDINUS ERYHROPHTHALMUS] ile KÖPEK BALIĞI(SHARK) ile KUM BALIĞI[Lat. AMMODYTES] ile KUPES[Lat. BOOPS BOOPS] ile KÜÇÜK AĞIZLI LOTAK[Lat. CYPRINION KAIS] ile MERCAN BALIĞI ile OK BALIĞI ile ORKİNOS[Yun.]/TON[Lat. THUNNUS] ile ÖRDEK BALIĞI[Lat. LABRUS MIXTUS] ile PAPAZBALIĞI[Lat. CHROMIS CHROMIS] ile PEMBE, KURBAĞA AĞIZ BALIĞI ile RİNGA BALIĞI(HERRING)[Lat. CLUPEA HARENGUS] ile SANDIK BALIĞI[Lat. LACTOPHRYS TRIQUETER] ile TON BALIĞI(TUNAFISH) ile TARANGA ile TORPİLBALIĞI ile YILAN BALIĞI(İNKİLÎS[Ar.], EEL[İng.]) ile ACI BALIK ile BIYIKLI BALIK ile DİKENLİ BALIK[Lat. G. ACULEATUS] ile DUBAR[Lat. MUGIL CEPHALUS] ile ÜZGÜNBALIĞI[Lat. CALLIONYMUS LYRA]

( Dünyanın en büyük omurgasızı/yumuşakçası, mürekkep balığıdır. [Eril mürekkep balıklarının boyu 19 metreye kadar ulaşabilir.] )


- ADA ile TAKIMADA

( Deniz ya da göl suları ile çevrilmiş küçük kara parçası, cezire. | İkinci yoldan ana yola güvenli çıkışı sağlamak için tali yolun sağ tarafına yapılan, çizgilerle ayrılmış bölüm. | Kavşaklarda trafiği düzenleyici, yönlendirici ya da ayırıcı olmak üzere bordürle sınırlandırılmış ya da yer çizgileriyle belirlenmiş alan. | Çevresi yollarla belirlenmiş olan arsa ve böyle bir arsayı kaplayan yapılar topluluğu. İLE Birbirine yakın büyüklü küçüklü birkaç adanın tümü. )


- ADI ile/ve/değil/yerine/< TADI


- ADINI BİLMEK ile TADINI BİLMEK

( Haberdar olmak. İLE Deneyimlemiş olmak. )

( İLM el-YAKÎN ile HAKK el-YAKÎN )


- AĞAÇ ile TAFLAN/KARAYEMİŞ

( ... İLE Gülgillerden, 2-6 metre yüksekliğinde, kışın yapraklarını dökmeyen, çiçekleri salkım durumunda, beyaz ya da yeşil olan, süs bitkisi olarak bahçelerde yetiştirilen küçük bir ağaç, karayemiş ağacı, karayemiş. )

( ... cum PRUNUS LAUROCERASUS )


- AĞIR YUVAR ile DÜZLEM YUVAR ile HAVA YUVARI ile IŞIK YUVARI ile RENK YUVARI ile SU YUVARI ile TAŞ YUVARI ile YARI YUVAR ile YARIM YUVAR


- AGNOSİ[Fr. < AGNOSIE] değil/yerine/= TANISIZLIK


- AGNOZİ/AGNOSIA[İng.] değil/yerine/= TANIMAZLIK


- AGNOZİ değil/yerine/= TANISIZLIK, VAROLANLARI TANIYAMAMA, ALGI YİTİMİ


- AGÖZİ[Fr.] değil/yerine/= TATMA DUYUSUNUN BELİRGİN ÖLÇÜDE AZALMASI


- AĞUSTOS BÖCEĞİ/ORAKBÖCEĞİ | ZÎZÜ[Ar.] | CICADA[İng.] | CICADIS/LANIUS[Lat.] ile/ve ATEŞBÖCEĞİ/YILDIZBÖCEĞİ[Lat. LAMPYRIS NOCTILUCA][1 cm.den daha küçüklerdir] ile/ve YERÂA[Ar. | çoğ. YERÂ'], KİRM-İ AHTER, KİRM-İ ŞEB-EFRÛZ, KİRM-İ ŞEB-TÂB, ÂTEŞÎZE[Fars.]) ile/ve BOK BÖCEĞİ(HUNFESÂ'[Ar. | çoğ. HANÂFİS], KÜSTEL[Fars.], GEOTRUPES STERCORARIUS[Lat.], SCARABE/KHEBER) ile/ve GELİN BÖCEĞİ ile/ve HANIM BÖCEĞİ ile/ve İPEK BÖCEĞİ[Ar. DÛD-İ HARÎR, DÛD-ÜL-KAZZ | Fars. DÎVE, KİRM-İ EBRİŞÎM/PÎLE | Lat. BOMBYX MORI] ile/ve KIZ BÖCEĞİ ile/ve UĞUR BÖCEĞİ/UÇUÇBÖCEĞİ/HANIMBÖCEĞİ[Lat. COCCINELLA SEPTEMPUNCTATA] ile/ve AĞILI BÖCEK ile/ve ÇALGICI BÖCEK ile/ve MAKASLI BÖCEK ile/ve MAYIS BÖCEĞİ(COCKCHAFER)[Lat. MELOLONTHA VULGARIS] ile/ve TAM GELİŞMEMİŞ BÖCEK(NYMPH) ile/ve UYUZBÖCEĞİ[Lat. SARCOPTES SCABIEI]

( Dünya üzerinde 5000'den fazla uğur böceği türü bulunmaktadır. )


- AGUZİ/AGUESIA[İng.] değil/yerine/= TAT ALMAMAZLIK


- AHBAP değil/yerine/= TANIDIK/TANIŞ


- AHLÂKSIZLIK ile/ve TANIMAMAK

( Nuh diyor, peygamber demiyor. )

( AHLÂK-I ZEMÎME: KÖTÜ AHLÂK )


- AHTAPOT ile TAKLİTÇİ AHTAPOT

( )


- AKARSU ve/<> TALVEG[Alm.]

( ... VE/<> Bir akarsu yatağının en derin yerlerini birleştiren çizgiye verilen ad. )


- AKIL ve/<> TARİHSEL/LİK

( REASON and/<> HISTORICAL/NESS )


- AKROTER[Fr.] değil/yerine/= TABAN | TRABZANDA AYAKLIK BİÇİMİNDE SAĞLAMLAŞTIRMA ÖĞESİ | TABANDAKİ ÇIKINTILI BEZEME [MİMARLIK]


- AKTARMAK ile/ve TAŞIMAK

( TO TRANSFER/TRANSMIT vs./and TO CARRY )


- ALAN ile/ve/< ÂLEM ile/ve/< ŞUBE ile/ve/< SINIF ile/ve/< TAKIM ile/ve/< AİLE ile/ve/< CİNS ile/ve/< TÜR

( ZÜMRE[Ar.]: Alttakım. )

( LEOPAR: Eukarya alanının, Hayvan/Animalia âleminin, Chordata şubesinin, Memeli/Mammalia sınıfının, Etobur/Carnivora takımının, Felidae ailesinin, Panthera cinsinin, Panthera Pardus türündendir. )

( Taksonomi Nedir? Sınıflandırma Biliminin Temel Kuralları )

( DOMAIN vs./and/||/<>/< REGNUM vs./and/||/<>/< FILUM vs./and/||/<>/< CLASSIS vs./and/||/<>/< ORDO vs./and/||/<>/< FAMILIA vs./and/||/<>/< GENUS vs./and/||/<>/< SPECIES )


- ÂLEM ile/ve/değil TANRIDAN GAYRI/MASİVA


- ALLAH'A:
TÂLİB (OLMAK / OLAN/LAR) ile/ve/<> TÂLİBLERE TÂLİB (OLMAK / OLAN/LAR)


- ALT HAVA YUVARI ile GÖZ YUVARI ile HAVA YUVARI ile ISI/SICAK YUVARI(MAGMA KATMANI) ile IŞIK YUVARI ile İYON YUVARI ile RENK YUVARI ile SU YUVARI ile TAŞ YUVARI ile YER YUVARI

( ... İLE ... İLE ... İLE ... İLE ... İLE Yer gazyuvarındaki atom ve moleküllerin, güneş ışınlarıyla iyonlaştığı, 80-400 km. yükseklikler arasındaki katman. İLE ... İLE 12 km. İLE 150 km. İLE ... İLE 5000 km. )


- ALTERNATİF TIP yerine TAMAMLAYICI TIP


- AMEL-İ SÂLİH ile/ve/||/<> TAKVÂ


- AMERİKA BADEMİ ile HİNT BADEMİ ile TAS BADEMİ


- ANGUT ile/ve TAMAT

( Yaban ördeği. İLE/VE Bir tür yaban ördeği. )


- ANI ve/<> TANI


- ANIMSAMA = TAHATTÜR = REMINISCENCE[İng.] = RÉMINISCENCE/RAPPELER[Fr.] = ANAMNESIS/ERINNERN[Alm.] = RECORDOR[Lat.] = ANAMNESIS[Yun.]


- ANKARA KEÇİSİ ile/ve YABAN KEÇİSİ(NÄFE[Fars.]) ile/ve AKDAĞ KEÇİSİ ile/ve MARKOR ile/ve ŞAMİ ile/ve ŞAMUA ile/ve TAR ile/ve TİFTİK


- ANLA! ve/||/<>/> TAMAMLA!


- ANLAM ile/ve/<> TAD

( Bir şeyin anlamı olmazsa, tadı/lezzeti de olmaz. )

( MEANING vs./and/<> EFFECT )


- ANLAM ve/<> TARİH ve/<> DİL

( MEANING/SENSE and/<> HISTORY and/<> LANGUAGE )


- ANLAMA ile/ve/<> TANIMA

( TO UNDERSTAND vs./and/<> TO RECOGNIZE )


- ANLAMAK ile/ve TAKDİR ETMEK

( TO UNDERSTAND vs./and TO APPRECIATE )


- ANLAMLANDIRAMAMAK ile/ve/||/<>/> TAKILI KALMAK


- ANLAYIŞ ile/ve/<> TANIM


- ANLIK ile/ve/<> TAMLIK


- ANTİPOT[Fr.] ile TABAN KARŞITI

( Taban karşıtı.[coğr.] | Kapalı tohumluların yumurta gözesi karşısında bulunan üç gözeden biri. )


- ARAÇLAR/BİLGİLER/TUTUMLAR:
KURUCU ile/ve/||/<> TAŞIYICI ile/ve/||/<> ÖĞRETİCİ


- ARAMA ile/ve/||/<> TARAMA


- ARANIP TARANMA


- ARAPAYMA BALIĞI ile ARANOVA BALIĞI ile TAMBAKUİ BALIĞI

( 3 m. uzunluğunda ve 160 kg. ağırlığındadır. İLE ... İLE 40 kg. ağırlığındadır. )

( Sürü olarak avlanırlar. İLE ... İLE ... )

( Amazon ormanlarında yaşarlar. )


- ARDIÇ OTU ile AYRIK OTU ile BEŞPARMAK OTU ile BOĞAN OTU ile CANAVAR OTU ile ÇOREK OTU ile DALAK OTU ile DELİCE OTU(RYE GRASS) ile EĞRELTİ OTU[Lat. NEPHRODIUM FILIX MAS] ile ENGEREK OTU ile GEYİK OTU ile GÜZELAVRATOTU[Lat. ATROPA BELLADONNA] ile İDRİS OTU ile KANARYA OTU ile KELEBEK OTU ile KENE OTU/HİNT YAĞI AĞACI ile KÜSTÜM OTU ile MELEK OTU ile MERCAN OTU ile NEVRUZ OTU ile ÖKSE OTU ile PİSİPİSİ OTU ile TAŞKIRAN OTU ile YÜKSÜK OTU[Lat. DIGITALIS PURPUREA] ile ACI OT ile SÜTLÜ OT


- ARDIÇ ile/ve TAG


- ARDINA KADAR AÇMA! ve/||/<> TAMAMEN KAPATMA!

( Kapatmaya gücünün yetmeyeceği kapıyı. VE/||/<> Açmaya yüzünün tutmayacağı kapıyı. )


- ARHAT ile/ve/||/=/<> TATHAGATHA ile/ve/||/=/<> SIDDHA ile/ve/||/=/<> MUKTA

( Caynacılık'ta/Jainizm'de, sonsal aydınlanmaya ulaşan kişilere verilen adlar. )


- ARKADAŞ ile/ve/değil TANIDIK

( [ne yazık ki] Hesap yapanların, arkadaşları/dostları yoktur. Sadece, "hesaplarına"/"çıkarlarına"/"beklentilerine" uyan "tanıdıkları" vardır. )

( [not] FRIEND vs./and/but ACQUAINTANCE )


- ARUZ[Ar.] ile/ve/||/<> TAKTÎ[Ar.]

( ... İLE/VE/||/<> Kesme, parçalama. | Aruz ölçüsünde, bir dizeyi, ölçünün parçalarına göre ayırma. )


- AŞ yerine TAAM


- ASALAK ile TAMASALAK

( ... İLE Toprağa ve özümlemeye bağlı tüm besinlerini, konakçıdan sağlayan bitki asalağı. )


- ASHAB ile/ve/> TABİÎN ile/ve/> TEB-İ TABİÎN


- ÂŞIK OLMAK ile/ve/||/<> TAKINTILI-ZORLAYICI(OBSESİF-KOMPULSİF) KİŞİLİK BOZUKLUĞU

( Gövdede, aynı biyokimyasal etkileri "yaratıyor"/yaratabiliyor. )


- ÂŞİNA değil/yerine/= TANIDIK/BİLDİK/TANIŞIK


- AŞK >< TAASSUB


- AŞK ile TAŞKIN SEVGİ, ĞARAM/GARAM


- ASLAN ile TAMERİN

( ... İLE Siyah aslan. )


- AT:
KENTTE değil/yerine TAŞRADA


- ATEİZM/ATEİST:
TANRI TANIMAZ/LIK ile/ve/değil TANRIYI KARIŞTIRMADAN BİLİMSEL ARAŞTIRMA/ÇALIŞMA YAPMAK


- ATLAS[İlk omur]:
İNSANDA ve TARİHTE/MİTOLOJİDE

( Kafatasını taşır. VE Aklı taşır. )


- ATLET ile/ve/||/<>/> TAVŞANLIK

( ... İLE/VE/||/<>/> Değerli ağaçlarla ince işler yapma sanatı. | Atletizm yarışlarında rekor kırması beklenen atletin önünde koşup tempoyu yüksek tutan atletin yaptığı iş. )


- AYNEN ile/ve TAMAMEN

( EXACTLY vs./and COMPLETELY )


- AYRI/LIK ile/ve TAŞKIN/LIK

( DISTINCT vs./and IMPETUOSITY )


- AYRIM ile/ve/||/<>/< TANIM

( DIFFERENTATION vs./and/||/<> DEFINITION )


- AYRIMSAMA ile/ve/||/<> YENİDEN ÜRETME ile/ve/||/<> TANIMA


- AZAB:
TECELLÎDE İNAT ve TAASSUB


- AZGIN/LIK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TAŞKIN/LIK


- BADEM ile TAŞBADEMİ

( ... İLE Kabuğu çok sert bir tür badem. )


- BAĞIMLILIK = DEPENDENCE[İng.] = DÉPENDANCE[Fr.] = ANHÄNGIGKEIT, DEPENDENZ[Alm.] = DIPENDENZA[İt.] = DEPENDENCIA[İsp.] = CONIUNCTIO[Lat.] = TO KATANTES, SÜNDESMOS[Yun.] = TAVAKKUF[Ar.] = BASTEGÎ[Fars.] = AFHANKELIJKHEID[Felm.]


- BAĞIMSIZ/LIK ile/ve/||/<> TAM/LIK ile/ve/||/<> TUTARLI/LIK

( INDEPENDENT vs./and/||/<> COMPLETE vs./and/||/<> CONSISTANT )


- BAĞIMSIZLIK ile/ve/||/<> TARAFSIZLIK

( INDEPENDENCE vs./and/||/<> IMPARTIALITY/NEUTRALITY )


- BAKIR NEFESLİLER ile/ve TAHTA NEFESLİLER


- BARAKA ile TAVHÂNE[Fars.]

( ... İLE Limonluk. | Yoksulların sığındığı sıcak yer. )


- BARKOD değil/yerine/= TANITKI


- BASAMAK ile/ve/değil/<> TARAÇA[İt. < TERRAZZA]


- BAŞARI GÖSTERGESİ:
TAKDİR (İLE) ile/ve/değil/yerine/< TAKLİT (İLE)


- BAŞLIK ile TAMLAMA

( TITLE vs. NOUN/PROPOSITIONAL PHRASE )


- BAST-I ZAMAN ile TAYY-İ ZAMAN

( Zamanın uzamış gibi olması. İLE Zamanın kısalmış gibi olması. )


- BAYKAL GÖLÜ ile/ve TANGANİKA GÖLÜ

( Sibirya'da. İLE/VE Tanzanya'da. )

( [dünyadaki] En derin göl. İLE/VE İkinci en derin göl. )

( Baykal Gölü'nün suyu, rahatlıkla içilebilecek kadar temizdir. İLE/VE ... )

( Baykal Gölü'nün, 31.000 km²'lik alanı, 23.000 km³'lük hacmi vardır.[Dünyadaki tüm ırmaklar Baykal Gölü'ne aksa, bu hacmi, ancak bir yılda doldurabilirmiş.] )


- BAZ değil/yerine/= TABAN | ACIT


- BAZAL/BASAL değil/yerine/= TABAN | TEMEL


- BAZI BİLGİLERİN SUNUMUNDA:
TAÇLANMAK ile/ve/değil/<>/&gt;&lt;/< TAŞLANMAK

( Taşlanılmadan, taçlanılmaz! )


- BEBEK ile TAŞ BEBEK

( ... İLE Genellikle alçı vb. yapılmış oyuncak bebek. | Yaşı ilerlemiş olmasına karşın genç görünen kişi. )


- BECAYİŞ[Ar.] ile TAKAS[Ar.]

( Karşılıklı yer değiştirme. İLE Değişim. | İki ülke arasında yapılan alışverişin, karşılıklı olarak malla ödenmesi. )


- BECERİ ile/ve/||/<> TÂLİ(H)

( Kişide, ikisinin de bulunması gerek. )


- BELÂ'DA:
ŞERİAT ile TARİKAT ile HAKİKAT ile MÂRİFET

( Sabreder. İLE Rızâ gösterir, şükr eder. İLE Nedenini araştırır, ilmini yapar. İLE Hizmet eder. )


- BELGİT/SENET ÇEŞİTLERİ'NDE:
ADİ ile RESMİ ile RE'SEN DÜZENLENMİŞ/TANZİM EDİLMİŞ ile TASDİKLİ ile HATIR ile KIYMETLİ ile TİCÂRÎ ile EMTİA


- BELİRLE/N/ME, BELİRLENİM = DETERMINATION[İng.] = DÉTERMINATION[Fr.] = DAS BESTIMMEN[Alm.] = DETERMINAZIONE[İt.] = DETERMINACION[İsp.] = CONSTITUTIO, DEFINITIO, DETERMINATIO[Lat.] = HO HORISMOS, HE TAKSIS[Yun.] = VUCHA(T), MÂL[Ar.] = TAYÎN[Fars.] = BEPALING[Felm.]


- BELİRLEME ile TARİF

( DESIGNATION vs. DESCRIPTION )


- BELİRLEME ile TARİF


- BELİRME ile/ve/<> TAŞMA


- BELİRSİZ ile/ve TANIMLANAMAZ OLAN

( INDEFINITE vs./and NOT POSSIBLE TO DEFINE )


- BELİRTEN değil/yerine/= TAMLAYAN


- BELLEK ile/ve TARİH

( Bellek, sadece benzerlik ve sürekliliği temel alırken, tarih farklılık ve düzensizlikleri önemser. )

( Bellek, geçmişi sözlü gelenek içinde yaşatırken, tarih, geçmişi, yazıyla sergilemektedir. )

( Collingwood, anılar ile tarih arasında farkı, düzenli ve çıkarımsal olup olmamasına bağlamıştır. Tarih düzenli ve çıkarıma dayanan bilgi çeşididir. Anılar ise çoğu zaman bu özelliğe sahip değildir; dolayısıyla onlar tarih değillerdir.
MEMORY vs./and HISTORY )


- BEŞÂŞET[Ar.] ile TALÂKATU'L-VECH[Ar.]


- BESLENME ÖRGENLERİ = TAĞDİYE ÅLETLERİ = ORGANES DE NUTRITION


- BESLENME = TAGADDİ, TAĞDİYE, İGTİDÂ'[< GIDÂ] = NUTRITION


- BETİK ve/||/<>/< TAMAMLANDIĞI YERDE BAŞLAYAN


- BETİM, BETİMLEME = TASVİR, TAVSİF = DESCRIPTION[İng., Fr.] = BESCHREIBUNG[Alm.] = DESCRIPTIO[Lat.] = DESCRIPCIÓN[İsp.]


- BETİM, BETİMLEME = TAVSÎF = DESCRIPTION


- BETİMLEME ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TANIMLAMA


- BEYÂN:
TAKRİR ve/||/<> TEFSİR ve/||/<> TAĞYİR ve/||/<> ZARURET ve/||/<> TEBDİL

( Doğrudan doğruya beyân. VE/||/<> Tefsir yoluyla beyân. VE/||/<> Tağyir yoluyla beyân. VE/||/<> Mantık sonucu beyân. VE/||/<> Başka bir sözü yerine koyarak beyân. )


- BEZLİ MİDE ile/ve TAŞLI MİDE

( TAŞLIK, KONSA, KATI: Kuşların sindirim kesesi. )


- BIÇAK ile/değil TAHRA

( ... İLE Bir tür eğri budama bıçağı. )


- BİLGİ ve/<> TAMLIK

( KNOWLEDGE and/<> COMPLETENESS )


- BİLGİ ile/ve/||/<>/> TAVTİA

( ... İLE/VE/||/<>/> Anlatılacak amacı destekleyecek biçimde, önceden bazı sözler söylemek. )


- BİLGİDE/BİLİMDE, ALANDA/KONUDA ASLOLAN/ÖNCELİKLİ OLAN:
"BİLMEMİZ GEREKEN" ile/ve/||/değil/yerine/>< TAKİP EDEBİLMEMİZ/ETMEYE ÇALIŞMAMIZ


- BİLGİNİN/VERİNİN:
ÖZDEŞLİĞİ ile/ve/||/<> TEMSİLİ ile/ve/||/<> TASVİRİ ile/ve/||/<> İNŞÂSI


- BİLGİSİZLİK/CEHÂLET ile/ve/<> TAKINTI


- BİLME/İLİM YÖNTEMİNDE:
TARÎK-UL-HAVAS ile/ve/||/<>/> TARÎK-UN-NAZAR

( Doğrudan/zorunlu/doğal ve duyu/lar(ımız) ile. İLE Bilimsel yolla/araçlarla. )


- BİLME/K ile/ve/değil/<>/>< TANIMA/K

( Bazı olay/olgu/bilgi/durum/tutumları sadece biliyor olmak, tanımanın öteki ucudur/olabilir. )


- BİLMEK ile/ve/<> TANIMAK

( TO KNOW vs./and/<> TO RECOGNIZE )


- BİLMEK ile TANIMAK


- BİLMEK ile/ve TANIMAK


- BİLMEK ile TANIMAK

( Bilmek, bilmeyi bilmektir. İLE İrfan + Marifet. )


- BİLMEK ile TANIMAK


- BİLMEK ve/<> TANIMLAMAK ve/<> ANLAMAK

( TO KNOW and/<> TO DEFINE and/<> TO UNDERSTAND )


- BİRBİRİMİZİ:
[ya] TAMAMLAYAMAMAK ile/ve/ya da/<>/< TAM ANLAYAMAMAK


- BİRİNE EĞİLMEK:
İBÂDET değil TÂZİM(SAYGI)


- BİRLEŞTİRMEK ile TAMAMLAMAK

( TO UNITE vs. TO COMPLETE )


- BİSİKLET ve/<> TAKI


- BİSİKLET ve/||/<>/< TARİHİ

( "The History Of The Bicycle" yazısını okumak için burayı tıklayınız... )


- BİSİKLET ve/<> TASARIM


- BİSİKLET ve/<> TAŞIMACILIK


- BİSİKLETTE:
MAYO ile/ve/değil/yerine TAYT


- BİT ile TAHTABİTİ/BAKKA[Ar.]


- BİTİRMEK ile/değil/yerine TAMAMLAMAK

( Yapılan birçok işte/ilişkilerde, "bitirmek" yerine "tamamlamış/tamamlanmış" olduğu düşüncesi/sözcüğü çok daha yerindedir. )

( TO END/FINISH vs. TO COMPLETE )


- BİTİRMEK yerine TAMAMLAMAK


- BİTKİLER ile TALLI BİTKİLER

( ... İLE Kök, gövde, yaprak gibi ana örgenlerden yoksun bulunan ve çoğu asalak ya da çürükçül yaşayan ilkel bitkiler topluluğu. )


- BÖBREK TAŞI ile TARLADAKİ TAŞ

( HASÂT-ÜL-KİLYE ile ...
KİLYE[: Böbrek.] ile ... )

( CALCULUS vs. STONE )


- BÖCEK ile TAKLABÖCEĞİ


- BÖCEK ile TAŞBÖCEĞİ

( ... İLE Kabuğu, katır boncuğuna benzeyen bir yumuşakça. )

( ... cum CYPRAEA )


- BÖLÜNEMEZ/LİK ile/ve/değil TAHLİL EDİLEMEZ/LİK


- BOZULMA ile/değil TAKILMA


- BULUNÇ/VİCDAN ve/||/=/<> TARİH

( Kişide. VE/||/=/<> Toplumda. )


- BÜTÇE YÖNETİMİNDE:
NAKİT ile/ve/<> TAHAKKUK


- BÜTÜNLE(N)MEK ile/ve TAMAMLA(N)MAK

( TO (GET) COMPLETION vs./and TO (BECOME) COMPLETE )


- BÜTÜNLENME ile/ve/||/<> TAMAMLANMA


- BÜTÜNLENME ile/ve/||/<> TAMLANMA

( )


- BÜTÜNLEYİCİ ile TAMAMLAYICI

( INTEGRANT vs. COMPLEMENTARY )


- BÜYÜK OKYANUSTA:
[AVUSTRALYA'DA]
TAZMANYA DENİZİ ile/ve/||/<> BASS BOĞAZI ile/ve/||/<> HALIFAX KÖRFEZİ ile/ve/||/<> PRENSEN CHARLOTTE KÖRFEZİ ile/ve/||/<> PAPUA KÖRFEZİ ile/ve/||/<> CARPENTERIA KÖRFEZİ ile/ve/||/<> MERCAN DENİZİ ile/ve/||/<> BISMARCK DENİZİ ile/ve/||/<> ARAFURA DENİZİ ile/ve/||/<> FLAMINGO KÖRFEZİ ile/ve/||/<> BANDA DENİZİ ile/ve/||/<> MOLUK BOĞAZI ile/ve/||/<> MAKASSAR BOĞAZI ile/ve/||/<> TİMOR DENİZİ ile/ve/||/<> JOSEPH BONAPART KÖRFEZİ ile/ve/||/<> CLARENCE BOĞAZI ile/ve/||/<> FLORES DENİZİ ile/ve/||/<> JAVA DENİZİ ile/ve/||/<> SELEBES DENİZİ ile/ve/||/<> SULU DENİZİ ile/ve/||/<> BALABAC BOĞAZI ile/ve/||/<> GÜNEY ÇİN DENİZİ ile/ve/||/<> TAYLAND KÖRFESİ ile/ve/||/<> VİETNAM KÖRFEZİ ile/ve/||/<> FİLİPİNLER DENİZİ ile/ve/||/<> LUZON BOĞAZI
ile/ve/||/<>
[G. AMERİKA'DA]
PENAS KÖRFEZİ ile/ve/||/<> CORCAVADO KÖRFEZİ ile/ve/||/<> GUAYAQUIL KÖRFEZİ ile/ve/||/<> PANAMA KÖRFEZİ ile/ve/||/<> PANAMA KANALI ile/ve/||/<> TETUANTEPEC KOYU
ile/ve/||/<>
[K. AMERİKA'DA]
KALİFORNİYA KÖRFEZİ ile/ve/||/<> KRALİÇE CHARLOTTE BOĞAZI ile/ve/||/<> HECATE BOĞAZI ile/ve/||/<> COOK KOYU ile/ve/||/<> SHELIKOF BOĞAZI ile/ve/||/<> BRISTOL KÖRFEZİ ile/ve/||/<> KUSKOKWIM KOYU ile/ve/||/<> NORTON KOYU ile/ve/||/<> BERING BOĞAZI


- ÇANTA TAŞIYAN


- ÇARK ile TARTURA

( ... İLE Çıkrıkçı çarkı. )


- ÇARPIŞMAK ile/ve/değil/yerine/>< TARTIŞMAK


- ÇATIŞMA ile "TAKIŞMA"


- CEMÂ'AT[Ar.] ile TÂİFE[Ar.]


- CEMAAT ile TARİKAT

( Sufi ile Zahit Öyküsü - İsmail Güleç )


- ÇERÇEVELENDİRME ve/||/<>/> TANITILABİLİRLİK


- CEZÂ:
HAD ve/||/<> KISAS ve/||/<> ERŞ ve/||/<> TÂZİR

( Beş amaç/makâsıd-ı hamse. VE/||/<> ... VE/||/<> ... VE/||/<> İctihad yoluyladır.[Had ve kefâret cezası konulmamışlar için] )


- CEZBE/CAZİBE ile/ve TAHRİK


- ÇIKAR ile/değil/yerine TAD/ZEVK


- ÇİMENTO değil/yerine/= TAŞÖZÜ


- CİNÂS/TECNİS ile/ve KALB ile/ve İŞTİKAK[< ŞAKK] ile/ve AKİS ile/ve İADE ile/ve TARSÎ'/TERSÎ'

( Söylenişleri ve yazılışları aynı, anlamları farklı iki sözcüğü birarada kullanmaya bağlı bir sanat. İLE/VE Bir sözcükte harflerin yerleri değiştirilerek yapılan cinas. [anlamlı olma koşuluyla] İLE/VE Aynı kökten türemiş sözcükleri aynı mısra ya da beyitin içinde kullanma sanatı. [teslîm, selâmet, selâm] İLE/VE Bir mısranın söz sırasını anlamlı bir biçimde değiştirerek yineleme sanatı. İLE/VE Bir şiirde her beyitin son sözcüğünü (ya da sözcük öbeğini), ondan sonraki beyitin ilk sözcüğü olarak kullanmak. [her beyitin ilk sözcüğü aynı beyitin son sözcüğü olarak yinelenirse ve şiirin uyağını oluşturursa mukaddem ü muahhar[< te'hîr] adını alır.] İLE/VE Bir şiirin mısralarındaki sözcükleri sayı, uyak ve ölçü bakımından birbirine denkleştirme sanatı. [bu sanatın kullanıldığı şiirlere murassa' denilir] )


- CIVADRA[İt. < GIVADERA] ile TALİMAR[İt. < TAGLIAMARE]

( Geminin baş tarafından havaya doğru biraz kalkık olarak uzatılmış bulunan direk. İLE Baş bodoslamasından omurgaya kadar uzanan, cıvadra donanımına destek olması amacıyla konulan ekleme. )


- ÇOK/GERÇEKTEN İSTEMEK ile/ve/<> TAM/DOĞRU İSTEMEK

( REQUEST SO MUCH vs./and/<> ENTIRE/RIGHT REQUEST )


- ÇÖZÜMLEME = TAHLİL[Ar.] = ANALYSIS[İng.] = ANALYSE[Fr.] = ANALYSE[Alm.] = ANALYSIS < ANALYEIN[Yun.] = ANALIZAR[İsp.]


- CURA ile/> ÇÖĞÜR ile/> TAMBURA ile/> DİVAN


- DAĞ NANESİ ile TAŞ NANESİ


- DAI ile/>< TAI

( Dua eden. İLE/VE Tanrı'yı inkâr eden. )


- DALAI LAMA ile TASHI LAMA ile PACHA LAMA


- DALYASAN değil TAYLASÂN


- DANS = DANCE[İng.] = DANSER[Fr.] = TANZEN[Alm.] = BALLARE[İt.] = BAILAR/DANZAR[İsp.]


- DAVUL/GONG ile TAMTAM

( ... İLE Orkestrada yer alan bir tür Çin gongu. | Afrika yerlilerinin çaldığı davul. | Bazı olayları haber vermeye ya da açıklamaya yarayan, davulla yapılan ses. )


- DAYAN(DIR)MAK ile "TAKILMAK"


- DEĞER/LER ile/ve/<> TARİH

( VALUE/S vs./and/<> HISTORY )


- DEĞER/LER ile/ve/<> TARİH

( VALUE/S vs./and/<> HISTORY )


- DEİZM:
(")İNANÇ(") ile/ve/değil/||/<>/< "TAVIR"


- DEMLENME ile "TATLANMA"


- DEMONSTRASYON/DEMONSTRATION[İng.] değil/yerine/= TANITIM GÖSTERİSİ


- DENEYİMSEL TAMAMLIK ile SONUÇLU TAMAMLIK ile TÜMEL TAMAMLIK ile YAKIN GEÇMİŞ TAMAMLIK ile TAMAMLIK GÖRÜNÜŞÜ

( EXPERIENTIAL PERFECT vs. RESULTATIVE PERFECT, PERFECT OF RESULT vs. PERFECT OF PERSISTENT SITUATION vs. ... vs. PERFECT ASPECT )


- DENİZ ASLANI ile/değil TAKLİTÇİ AHTAPOT


- DENİZ YENGECİ ile TATLI SU YENGECİ

( SERETÂN-I BAHRÎ ile ... )


- DENİZ YILANI ile/değil TAKLİTÇİ AHTAPOT


- DERİN DÜŞÜNME ve/<> TAHAMMÜL

( CONTEMPLATION and/<> ENDURANCE )


- DERT[Fars. < DERD] ile TASA

( Dert icat etmek zorunda değiliz! )

( Üzüntü. | Hastalık. | Ağrı. | Sorun, kaygı. | Ur. İLE Üzüntülü düşünce durumu, kaygı, endişe, gam. | Tatmin edici olmayan ya da tedirgin eden durumların ortaya çıkmasını önleyebilmede, güvensizlik içinde bulunulduğunda duyulan tedirgin edici düşünce ve duygu. )

( ... ile TÂSE )

( We need not invent trouble. )


- DEVAM ile/ve TAKİP


- DİDİŞME ile/değil/yerine/>< TARTIŞMA


- DİL ve/<> İLİM ve/<> TEFEKKÜR ve/<> TAKVÂ


- DİL ile/ve TARİH

( Herşeye yayılmış olan en genel temsil. İLE/VE ... )

( Dil, zihin tarafından, zihin için meydana getirilmiştir. )

( Dil, varlığın evidir. )

( Zihin, dili şekillendirir ve dil de zihne şekil verir. )

( Konfüçyüs: "Eğer konuşulan dil doğru değilse o zaman söylenilen söz, söylenilmek istenen şey olmaz. O zaman, yapılması gereken yapılmaz ve eğer işler yapılmadan kalırsa, maneviyat ve sanat bozulur. O zaman, adâlet, sahtekârlıkla yürür. Eğer bu olursa, kişiler, kendilerini umutsuz bir karmaşanın içinde bulur. Bu nedenle, söylenilen şey her şeyden önemlidir ve bu konuda dikkatsizlik yapılmamalıdır." )

( Language is an instrument of the mind. It is made by the mind, for the mind. )

( LANGUAGE vs./and HISTORY )


- DİLBİLİM ve/>/ve/> DİL ve/>/ve/> TÜMELLER ve/>/ve/> TANIM ve/>/ve/>
ÖNERME ve/>/ve/> YARGI ve/>/ve/> ÇIKARIM ve/>/ve/> TASIM/KIYAS


- DİNÎ TERBİYE ile/ve TASAVVUFÎ TERBİYE


- DİNLEMEK ile/ve "TAKİP ETMEK"

( TO LISTEN vs./and "TO FOLLOW UP" )


- DIRAFT[İng. < DRAFT] değil/yerine/= TASLAK


- DİSGUZİ/DYSGEUSIA[İng.] değil/yerine/= TAT ALMA BOZUKLUĞU


- DIŞSAL ile/ve/<> TARİHSEL


- DİVAN DÜZYAZILARINDA:
TEZKİRE ile/ve TARİH ile/ve SEFARETNAME ile/ve SEYAHATNAME ile/ve SİYASETNAME ile/ve MÜNAZARA ile/ve MÜNŞEAT ile/ve EVLİYÂ TEZKİRESİ ile/ve KISAS-I ENBİYÂ


- DÎVÂN EDEBİYATI ile TANZİMAT EDEBİYATI


- DİVAN ŞİİRİ TÜRLERİ [DİNSEL OLMAYAN/LAR]:
BAHÂRİYE ile/ve/<> CEMREVİYE ile/ve/<> FAHRİYE ile/ve/<> IYDİYE ile/ve/<> MEDHİYE ile/ve/<> MERSİYE ile/ve/<> HİCVİYE ile/ve/<> GAZAVATNÂME ile/ve/<> SAKİNÂME ile/ve/<> HAMAMNÂME ile/ve/<> SAHİLNÂME ile/ve/<> KIYÂFETNÂME ile/ve/<> SURNÂME ile/ve/<> LÛGAZ ile/ve/<> MUAMMÂ ile/ve/<> HEZLİYÂT ile/ve/<> TARİH DÜŞÜRME ile/ve/<> ŞEHR-ENGİZ ile/ve/<> DÂRİYE

( XIII. yy.'dan, XIX. yy.'a kadar, 3182 Dîvân Şairi vardır. )

( Bahar nitelemeleriyle başlanarak birini övmek için yazılan kasîde. | Baharın gelişiyle doğanın uyanışını, değişimini, güzelleşmesini konu edinen kasîdeler. İLE/VE/<>
Bayramlar, baharlar gibi cemre vesilesiyle, dönemlerindeki önemli kişiler için yazılan şiirler. İLE/VE/<>
Bir kişinin[devletli, bir başka şair ya da şairin kendinin] övüldüğü şiirler. İLE/VE/<>
Dönem büyüklerinden birini bayramın gelişi dolayısıyla öven kasîde türü. İLE/VE/<>
Bir kişiyi [devlet ya da tasavvuf ileri gelenlerini] övmek için yazılan manzum yapıtlar. İLE/VE/<>
Bir ölenin/vefâtın ardından duyulan acıyı anlatmak, öleni övmek için yazılan manzum yapıtlar. İLE/VE/<>
Bir kişiyi, kurumu, toplumsal olayı, geleneği yeren/taşlayan manzum türü. [Siham-ı Kaza - Nef'î] İLE/VE/<>
Savaşları, kahramanlıkları, zaferleri anlatan manzum ya da mensur yapıtlar. [İlk gazavatnameler XV. yy.'da yazılmaya başlanmıştır] İLE/VE/<>
İçki ve içki âlemlerinin övülerek anlatıldığı manzum yapıtlar. İLE/VE/<>
Hamamları, hamam eğlencelerini ve hamamdaki güzelleri betimlemek üzere yazılan manzum yapıtlar. [ilki: Deli Birader - Gazalî] İLE/VE/<>
İstanbul kıyıları ile buralardaki yerlerinin anlatıldığı şiirlerin genel adı. [Fennî] İLE/VE/<>
Kişilerin karakterlerini, fiziksel görünümlerini [göz rengi, boy uzunluğu/kısalığı vb.] temel alarak açıklamaya çalışan yapıtlar. İLE/VE/<>
Sarayın mutlu günlerini [evlenme, doğum şenlikleri vb.] anlatann manzum yapıtlar. İLE/VE/<>
Hece vezniyle yazılmış manzum bilmece. İLE/VE/<>
Belirli kurallara göre düzenlenip çözülebilen manzum bilmece. İLE/VE/<>
Alaylı bir dille yazılmış manzum türü. [zarif bir nükte ya da güzel bir mazmun kadar kaba şakalara, taşlamalara ve sövgülere de yer verilir] İLE/VE/<>
Önem verilen bir olayın ya da bir yapının kuruluş yılını bildiren bir tümce, bir mısra ya da beyit yazmak. İLE/VE/<>
[Fars.: "Şehir karıştıran"] Bir kenti, o kentin güzelliklerini, doğal ve sosyal özelliklerini anlatan manzum yapıtlar. İLE/VE/<>
Yeni yaptırılmış saray, köşk, yalı benzeri binalar için yazılmış kasîdeler. )


- DİVAN ile/ve/||/<> TAŞRA DİVANLARI


- DİYAGNOSTİK/DİAGNOSTIC[İng.] değil/yerine/= TANISAL


- DİYAGNOZ/DİAGNOSIS[İng.] değil/yerine/= TANI


- DİZAYN/DESİGN[İng.] değil/yerine/= TASARIM


- DOĞA = TABİAT = NATURE[İng., Fr.] = NATUR[Alm.] = NATURA[Lat.] = PHYSIS[Yun.] = NATURALEZA[İsp.]


- DOĞA ile/>< TARİH

( NATURE vs./>< HISTORY )


- DOĞA ile/ve TARİH

( Hepimizin[tüm varolanların] mekânı. İLE/VE Kişinin mekânı. )


- DOĞA ile/ve TARİH/TOPLUM DÜNYASI

( Süreklilik. İLE/VE Süreksizlik. )


- DOĞRU/LUK ile/ve TATMİN EDİCİ/LİK


- DOĞRULAMA, OLUMLAMA = TAHKİK = VERIFICATION[İng.] = VÉRIFICATION[Fr.] = VERIFIKATION[Alm.] = VERIFICACION[İsp.]


- DOLANDIRICI ile TAVCI

( ... İLE Birini kandırarak, yüze gülerek aldatan kişi. | Yurt dışından geldiğini söyleyerek üzerindeki değeri düşük altın ya da mücevherleri çok değerli gösterip dolandırıcılık yapan kişi. )


- DOLU ile TAM

( FULL vs. COMPLETE )


- DÖPİYES[Fr. DEUX-PIÈCES] ile/değil TAYYÖR[Fr. TAILLEUR]

( Yalnızca ceket ve etekten oluşan iki parçalı kadın giysisi. İLE/DEĞİL Ceket, etek ve bluzdan oluşan üç parçalı kadın giysisi. )


- DORUM/KÖŞEK/KÖÇEK/POTUK/TAYLAK/YELEK ile TAYLAN

( Bir yaşına kadar olan deve yavrusu. İLE İki yaşında deve yavrusu. )


- DOYGUNLUK ile/ve/değil/yerine TADINA VARMAK


- DRG/DIAGNOSTIC-RELATED GROUPS[İng.] değil/yerine/= TANI İLİŞKİLİ ÖBEKLER


- DÜN ile/ve TÂR

( Gece. İLE/VE Karanlık. )


- DÜŞÜNCE ile/ve TANRI

( IDEA vs./and THE GOD )


- DÜŞÜNMEK ile TAKILMAK


- DUYU ve/||/<>/> ALGI ve/||/<>/> BETİMLEME ve/||/<>/> TASARIM


- DUYULARDA:
| GÖRME, DUYMA ve DOKUNMA |
ile/ve/değil/||/<>
TATMA ve KOKLAMA


- DUYULARDA:
GÖRME VE DUYMA ile TATMA VE KOKLAMA VE DOKUNMA/LÂMİSE[Ar.]

( Temsil edilebilirlik sağlayan. İLE Temsil edilebilirlik sağlayamayan. )

( "Süreklilik" sağlar. İLE "Geçici"dir. )

( Duyulara açık olan, en örtük olandır! )


- DUYUM ile TAHMİN


- EDEBİYAT ile/ve TARİH

( Bilim olarak görülmese de her âlimin bilmesi gerekir. )


- EDİLGEN/LİK(PASİF/LİK) ile/ve/değil TAM YERİNDE OLMAK


- EKİP/TEAM[İng.] değil/yerine/= TAKIM


- EKİZDE(FOTOĞRAFTA):
TAFK ile/ve/||/<>/> İFSAK ile/ve/||/<>/> TAFK ile/ve/||/<>/> AFSAD ile/ve/||/<>/> AFAD

( [kuruluş yılı] 1950 ile/ve/||/<>/> 1959 ile/ve/||/<>/> 1959 ile/ve/||/<>/> 1977 ile/ve/||/<>/> 1979 )


- EKSİKLİK ile/ve/||/<> TAMAMLANAMAZLIK


- ELDE ETMEK ile/ve/değil TAHSİL ETMEK


- ELE ALMAK ile TARTIŞMA

( DISCUSS vs. ARGUE )


- ELEŞTİRİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/> TARTIŞMA


- ELEŞTİRİ ile/ve TAVIR

( CRITIQUE vs./and MANNER )


- ELEŞTİRMEK ÜZERE BİLGİ TOPLAMAK/CIMBIZLAMAK ile/değil/>< (TAM/DOĞRU/SAMİMİ) DİNLEMEK


- EMİR ile TÂLİMAT


- EN BÜYÜK SORUNLAR:
KENDİNDEN MEMNUN OL(A)MAMA ile/ve/||/<> TATMİN OL(A)MAMA


- EN ile/ve/||/<> TAM


- ENDÛH[Fars.] değil/yerine/= TASA, KAYGI, SIKINTI


- ENGELLERDE/MÂNİ:
ŞER'Î MÂNİ ile/ve/||/<> TABİÎ'Î MÂNİ ile/ve/||/<> ÖRFE DAYANAN MANİÎ ŞER'Î


- EPİGRAF değil/yerine/= TANIMLIK


- EREK ile/ve TAVIR

( AIM vs./and MANNER )


- EROS ve/||/<> LİBİDO
ile/ve/||/<>/<
TANATOS ve/||/<> DESTRUDO

( Eşeysel ve varoluş yönünde dürtü ve güdü. İLE/VE/||/<>/< Varoluşsal dürtü ve güdü. )

( SIGMUND FREUD ile/ve/||/<>/< EDOARDO WEISS )


- EROS ile TANATOS


- EŞ ÖZDEŞİM ile TAMAMLAYICI ÖZDEŞİM


- EŞANTİYON/PROMOTIONAL MATERIAL[İng.] değil/yerine/= TANITMALIK


- ESAS ile TAMAMLAYICI

( BASE vs. COMPLEMENTARY )


- EŞİT OLAMAMA ile/ve/||/<> TAYİN EDİLEMEME


- ESKİZ değil/yerine/= TASLAK


- ESKİZ değil/yerine/= TASLAK


- EŞSÖZ = İADE-İ MÂNÅ = TAUTOLOGY[İng.] = TAUTOLOGIE[Fr., Alm.] = TAUTOLOGIA[Yun.] = COSA FINALIS


- ESTETİK ile/ve/||/<> TARİH


- ETEK ile/ve TARLATAN[Fr.]

( ... İLE Kabarık görüntü vermek için değişik malzemelerle yapılan bir tür iç giysisi. )


- EVRİM:
DİRİMSEL ile/değil TARİHSEL


- EXPENDITURE and PUBLIC EXPENDITURE and TAX EXPENDITURE

( Gider, harcama, masraf. VE Kamu giderleri. VE Vergi gideri. )


- EYTİŞİM/DİYALEKTİK:
DOĞAL ile/ve/||/<> TARİHSEL


- EYTİŞİM/DİYALEKTİK ile/ve/||/<> TARİH


- EZBER ile/ve/||/<> TAKLİT


- FANATİKLEŞ(TİR)ME ile/ve/||/<> TARAFTARLAŞ(TIR)MA


- FARE ile/ve/||/<> TAVŞAN


- FASON ile/ve TAŞERON


- FECİR değil/yerine/= TAN


- FELSEFE TARİHİ ile/ve/=/||/<>/>/< TARİH FELSEFESİ


- FELSEFE ile/ve TASAVVUF

( Akla, biçim verir. İLE/VE Nefse, biçim verir.["Akıl kârı" değildir.] )


- FELSEFE ile/ve/<> TARİH


- FELSEFE ve/<> TASAVVUF

( Aklın hikmetli dilidir. VE/<> Ahlâkın hikmetli dilidir. )


- FELSEFE ve/<> TIP ve/<> TARİH

( Tabakât Literatürü Üzerine Bir İnceleme
[ www.klasikyayinlari.com/ebooks/default.aspx?kitapid=123 ] )


- FETİŞ ile TAPMA/TAPINMA, TAPINCAK

( FETISH vs. TO ADORE/WORSHIP )

( ... cum DEVOTIO )


- FETVÂ ile/ve TAKVÂ


- FEYEZAN/SEYLAP değil/yerine/= TAŞKIN


- FFP/FRESH FROZEN PLASMA | FİLTERING FACE PİECE[İng.] değil/yerine/= TAZE DONMUŞ PLAZMA | YÜZE SÜZGEÇLENEN PARÇA


- Fİ'L[Ar.] ile HALK[Ar.] ile TAĞYÎR[Ar.]


- FIBONACCI ile/ve/||/<>/> TARTAN

( ... İLE/VE/DEĞİL/||/<> Aşağıda ve sıkça gördüğünüz kumaş, dönem dönem moda olan, genelde battaniyelerde karşımıza çıkan, geleneksel "İskoç deseni"ni de anımsatıyor. Bu tarz desenlere, "tartan" adı veriliyor.

Geçtiğimiz yıllarda bu tartanlardaki çizgilerin kalınlığının 1,1,2,3,5,8,13,21... biçiminde devam eden Fibonacci sayılarına göre oluşturulduğu fark edildi.

İlk tasarımcıların neden bu biçimde döşeme yaptığıyla ilgili bir bilgimiz olmasa da böyle bir ilişki olduğunu görmek çok heyecan verici... )

( )


- FİİLLERDE:
MEMNÛ ile/ve/||/<> TAVSİYEYE ŞÂYÂN / GAYR-I ŞÂYÂN ile/ve/||/<> MUBAH


- FIKIH ile TARİHÎ BİLGİ

( Olması/Olmaması Gereken İLE "Ne olmuş" olduğu )


- FIKIH ve/> TASAVVUF

( "Tasnif'ul Ulûum" kitabında Tasavvuf: "İmanın meyvesi ve İslâm'ın neticesi."/"Hüve semeretül iman ve neticetü'l-İslâm" )

( İman ve itikadı anlatan geniş ve derin ilim.[Bu ilmi anlatan kitaplara AKÂİD de denilir.] VE Gövde ile yapılacak ahkâm-ı islâmiye'yi bildiren ilim ve kitapları. VE Halk için, tahsili olmayanlar için yazılmış olan ve herkesin bilmesi, inanması ve yapması gereken kelâm, ahlâk ve fıkıh bilgilerini kısaca ve açıkça anlatan ilim ve kitapları. )


- FOSİLBİLİM değil/yerine/= TAŞILBİLİM


- FOSİLLEŞME değil/yerine/= TAŞILLAŞMA


- FULL-TIME[İng.] değil/yerine/= TAM GÜN


- GAYRET ile/ve TAHSİL

( Kişiden. İLE/VE Allah'tan. )


- GAYRİMENKUL değil/yerine/= TAŞINMAZ


- GEÇERLİLİK ve/||/<> TUTARLILIK ve/||/<> TARİHSELLİK


- GELİŞİM ile/ve TAMAMLANMA

( DEVELOPMENT vs./and TO GET COMPLETE, COMPLEMENT )


- GENELLEŞTİRME = TAMİM = GENERALIZATION[İng.] = GÉNÉRALISATION[Fr.] = GENERALISATION[Alm.] = GENERALIS[Lat.]


- GERÇEK "BİR ..." ile/değil "TAM BİR ..."


- GEREKSİNİM/AÇLIK:
UYARILMA ile/ve/||/<>/> TANINMA ile/ve/||/<>/> YAPILANDIRMA


- GEZEGEN ADLARI ve/> TANRI ADLARI


- GİZEMCİLİK(MİSTİSİZM) ile/ve TASAVVUF


- GİZEMCİLİK = TASAVVUF = MYSTICISM[İng.] = MYSTICISME[Fr.] = MYSTIZISMUS[Alm.]


- GNOZİ/GNOSIA[İng.] değil/yerine/= TANIMA


- GÖLGE ile TAM GÖLGE

( Gölge, varolanı gösterir. )

( SHADOW vs. UMBRA )


- GÖLGEBALIĞI ile TAŞLEVREĞİ/MİNAKOP

( Alabalıkgillerden, uzunluğu 20-50 cm., sırt yüzgeci büyük, tatlı su balığı. İLE Gölgebalığıgillerden, büyük, Atlantik, Akdeniz ve Karadeniz'de yaşayan bir balık. )

( THYMALLUS THYMALLUS cum UMBRINA CIRHOSA )


- GÖRÜ:
BÜTÜNSEL ile/ve/=/||/<> TANRISAL


- GÖRÜ ile/ve TANIKLIK


- GÖSTERMEK ile/ve/||/<> TANITMAK


- GÖZLEMLEMEK ile/ve/||/<> "TARTMAK"


- GÖZLEMLEMEK ile TARAMAK

( TO OBSERVE vs. TO SCAN )


- GÖZLÜK İÇİN:
GİYMEK değil TAKMAK


- GÖZYAŞI:
[ACI ile/ve TUZLU] ile/ve/değil/yerine/>< TATLI (ise)

( [ağlama] [ İstekler/in(nefs) içindir. İLE/VE Mal/mülk/çıkar içindir. ] İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/>< Hak/k ile... )


- GRANÜL/GRANULE[İng.] değil/yerine/= TANECİK


- GRANÜLASYON/GRANULATION[İng.] değil/yerine/= TANECİKLENME


- GRANÜLER/GRANULAR[İng.] değil/yerine/= TANECİKLİ


- GÜFTÂR-I ŞİRİN[Fars.] değil/yerine/= "TATLI" SÖZ


- GÜNEŞ/KARANLIK ile/ve/||/<>/< TAN/FECİR

( ... İLE/VE/||/<>/< Güneş doğmadan önceki alaca karanlık. )


- GÜNLÜK "AHLÂK" ile/ve TASAVVUF AHLÂKI

( DAILY MORALS vs./and MORALS OF SUFISM )


- GUSSA[Ar. çoğ. GUSAS] değil/yerine/= TASA, KAYGI, KEDER


- HABERCİ "RÜYA" ile "TAMAMLAYICI RÜYA"


- HADİSTE:
TEDVİN DÖNEMİ ile/ve/||/<>/> TASHİH DÖNEMİ


- HAK ve/||/<> TAŞ

( Yerini bulur. VE/||/<> Gediğini bulur. )


- HAKİKAT >< HURÂFE ile/ve/<> TARİHÇİ

( Hakikat gibi, hurâfelerin de, tarihçinin işine geleni vardır, gelmeyeni de. )


- HAKİKAT ve/||/<>/= TAŞ/BİTKİ/HAYVAN


- HAKK:
DOĞA ve/<> TARİH

( HAKK: Doğa ile tarihin birliği. )


- HAL ve/> MAHAL ve/> TAHALLÜL


- HAL ile/ve/||/<> TAKAT


- HALÂVET[Ar.] ile TATLILIK, ŞİRİNLİK | ZEVK

( TATLILIK, ŞİRİNLİK | ZEVK )


- HALİL < TAHALLÜL


- HÂMİL değil/yerine/= TAŞIYAN


- HAMİLİNE MUHARRER SENET değil/yerine/= TAŞIYANA YAZILI BELGİT


- HARCAMALARINDAN KALANI TASARRUF ETMEK değil/yerine TASARRUFLARINDAN KALANI HARCAMAK


- HARF[Ar.] değil/yerine/= TANIK, KIMSA


- HASAT ile TAHSİLAT

( Ürün kaldırma, ekin biçme işi. | Bu yolla elde edilen ürün. İLE Alacakların toplanması ya da süresi içinde ödenmeyenlerin yasal yollarla alınması. )


- HATM[Ar.] ile TAB'[Ar.]


- HAVL = TÂKAT


- HAYAL ile/ve/değil TAHMİN

( [not] TO IMAGINE vs./and/but ESTIMATE/CONJECTURE )


- HAYSÜ:
TALİL ile TAKYİD ile ITLAK


- HELÂL ile TAYYİP


- HELVA ile/ve TATLI

( Eskiden, tatlının genel adı, Helva idi. )


- HEREKE ile/ve KAYSERİ ile/ve BÜNYAN ile/ve YAHYALI ile/ve TAŞPINAR ile/ve SİVAS ile/ve KARS ile/ve BERGAMA ile/ve LADİK ile/ve MİLAS ile/ve ISPARTA


- HERHANGİ BİR ARKADAŞININ, SENİ, PARA İSTEMEK İÇİN ARAMASI ile TANIDIĞIN VE SEVDİĞİN BİR ARKADAŞININ, SENİ, PARA İSTEMEK İÇİN ARAMASI


- HEVESKÂR ile TALEBE

( İsteme(/eğilimli). İLE Gayret eden, İsteyen(talep eden). )


- HEVESKÂR ile/değil/yerine TALEPKÂR

( Tembel olur. İLE/DEĞİL/YERİNE Gereğini yerine getirebilecek kadar çalışkan olur. )


- HİKMET ve/<> TABİAT

( Ancak, hayvanlar hikmet aramaz. )

( WISDOM and/<> NATURE )


- HİNDİ:
turkey ile/||/<> PERU ile/||/<> ETİYOPYA KUŞU ile/||/<> BUKALEMUN ile/||/<> FRANSIZ KIZI/ĞALOPÛLÂ ile/||/<> TACCHINO[: Kuş.]

( Türkçe'de
İngilizce'de. İLE/VE/||/<> Portekizce'de. İLE/VE/||/<> Arapça'da. İLE/VE/||/<> Farsça'da. İLE/VE/||/<> Yunanca'da. İLE/VE/||/<> İtalyanca'da. )


- HIRPALAMA ile TARTAKLAMA

( Örseleme. | Dövmek. | İtip kakmak, azarlamak ya da yıpratmak. İLE Çekerek ve iterek hırpalamak. )


- HİSSE SENEDİ ile TAHVÎL[< HAVL]

( Ortaklık. İLE Borç/Alacak Senedi. )

( Tüzel(Hukuki) Açıdan FaRkLaR

TAHVİLLER HİSSE SENETLERİ
1 Tahvil, bir borç senedidir.

Hisse senedi ise, bir mülkiyet senedididr.

2 Tahvil sahibi, tahvil çıkaran kuruluşun uzun vadeli alacaklısıdır.

Hisse senedi sahibi, hisse senedini çıkaran kuruluşun ortağıdır.
3 Tahvil sahibinin bir şirkete sağladığı sermaye, yabancı sermayedir. Hisse senedi sahibi, şirkete belirli bir oranda sahiptir. Kullandırdığı sermaye, özsermayedir.
4 Tahvil sahibi, şirketin aktifi üzerindeki alacağından başka hiçbir hakka sahip değildir. Şirketin yönetimine katılamaz. Buna karşılık, şirketin brüt kârından, önce tahvil sahiplerine faiz ödenir. Bundan sonra, bilanço kâr gösterirse, hisse senetlerine temettü ödenir. Tahvil sahipleri, alacaklarını aldıktan sonra, şirketin mal varlığı üzerinde hiçbir hak iddia edemezler. Hisse senedi satın alarak şirketin ortağı olan hak sahipleri, kendilerine tanınan tüm ortaklık haklarından yararlanabilirler.
5 Tahvilde kesin bir vade vardır. Bu vade sonunda, tahvil sahibi ile şirket arasındaki hukuki ilişki sona erer. Hisse senedinde vade olmadığı gibi, hisse senedi sahibi ile şirket arasındaki ilişki ebedidir, sadece hisse senedinin sahibi değişebilir.
6 Tahvilin getirisi belirli ve sabittir. (değişken faizli tahvillerde faiz oranları ancak iktisadi şartlar değiştiğinde mevzuat değişikliği ile değişebilir.) Hisse senedinin getirisi, hisse senedi değerinde meydana gelen artış ve şirketin dağıtacağı kar payıdır. Ancak senet sahibinin hangi yıl ne kadar gelir elde edeceği, hatta gelir elde edip edemeyeceği, belirli değildir.
7 Tahviller, mevzuatta itibari değerinin altında bir değerle (iskontolu olarak) ihraç edilebilir. Hisse senetleri, itibari değerin altında bir fiyatla satılamazlar.
8 Tahviller, şirketler dışında devlet ve belediyeler gibi tüzel kişiliğe sahip kamu kuruluşları tarafından da çıkarılabilir. Birer katılma payını ifade eden hisse senetleri, anonim şirketler tarafından ihraç edilebilirler. (sermayesi paylara bölünmüş komandid şirketler de hisse senedi çıkarabilmekte, ancak bunlar, halka arz yoluyla satılamamaktadır.)
9 Tahviller, bir itfa planı dahilinde itfa edilir. Hisse setlerinde, ilkesel olarak itfa söz konusu değildir. Ancak isteğe bağlı olarak, hisse senetlerinin bir bölümü itfa edilebilir ki, bunun anlamı sermaye azaltımıdır. Hisse senetlerinin tamamen itfası ise, şirketin tasfiyesi demektir.


Ekonomik Açıdan FaRkLaR

Tahvil ile hisse senedi arasındaki en önemli ekonomik fark, risk konusudur. Tahvil sahibi, tahvil ihraç eden şirketin kâr-zarar riskine katılmaz. Tahvil sahibi için risk, ancak şirketin tahvil anapara ve faizlerini ödeyemeyecek duruma gelmesi halinde söz konusudur. Bu durumda da, hisse senedine karşı avantajlı dır. Tahvil bir borç senedi olduğuna göre, borcun anapara ve faizleri gereğinde yargı yollarına başvurmak suretiyle tahsil edilebilir. Şirketin iflası ya da tasfiyesi halinde de, tasfiyeden öncelikle borçlar ödeneceğinden dolayı, tahvil sahipleri hisse senedi sahibinden önce alacaklarını alır. Hisse senedi sahipleri ise, ancak şirketin mal varlığından tüm borçlar ödendikten ve tasfiye masrafları çıktıktan sonra, kalanı, hisseleri oranında paylaşırlar.

Yalnız, tahvil alacaklıları icra, iflas ve tasfiyede yeterince korunmuş değillerdir. TTK, tahvili kıymetli evrak saydığı halde, İcra İflas Kanunu tahvili bono, çek ve poliçe gibi mütalaa etmemiş, öncelik bakımından adi borç senedi gibi ticari senetlerin gerisinde bırakmıştır.

Türkiye'de, Kurul'ca kayda alınan, satışı yapılacak sermaye piyasası araçlarının ihraç değerinin binde üçü tutarında bir ücret Kurul nezdindeki bir "özel hesaba yatırılmaktadır. Bu oran, gerektiğinde Bakanlar Kurulu'nca azaltılabilir. Bu kapsamda, tahvil ihraçları için de bu ücret yatırılmaktadır. Özel hesap, Sermaye Piyasası Kurulu'nun giderlerini karşılamak amacıyla kurulmuştur. Batı ülkelerinde ise, kamu otoritesi tarafından oluşturulan fonlara/hesaplara, her tahvil ihracı dolayısıyla ihraç eden şirketlerce belirli bir oranda prim yatırılmakta, tahvil ihraç eden bir şirket tahvillerinin anapara ya da faizlerini ödeyemediği takdirde, tahvil sahiplerinin alacakları tamamen ya da belirli bir oranda bu sigorta fonundan ödenmektedir.

Hisse senedi sahipleri ise tamamen risk altındadır. Bu risklerden biri temettü alıp almama riskidir. Hisse senedi yatırımı tahvillere nazaran daha riskli bir yatırım konusudur.

Tahvil ve hisse senetlerinin önemli bir ekonomik farkı da, tahvillerin sabit gelirli, hisse senetlerinin de değişken gelirli olmasıdır. Tahvillerde faiz oranlarını devlet tayin eder. Faiz oranlarının enflasyonun altında tutulduğu çok görülmüştür. Bu durumda tahvilin gerçek geliri sıfır olabileceği gibi, 1978-1980 yılları arasındaki dönemde görüldüğü gibi negatif bir duruma da gelebilir. )


- HİZMETÇİ ile/ve/değil/||/<> TABLAKÂR


- HOCALAR İÇİN YAZILAN METİN(KİTAP) ile TALEBELER/TEK BAŞINA OLANLAR İÇİN YAZILAN KİTAP


- HOROZ ile/ve KAZ ile/ve KARGA ile/ve TAVUSKUŞU

( Şehveti simgeler. İLE/VE Hırsı simgeler. İLE/VE Tûle emeli simgeler. İLE/VE Kibri/makamı simgeler. )

( Dışarıdaki değil içteki kuşları kontrol etmek gerek. )

( Eşek de sadece açlık ve şehveti için anırır. )


- HOROZ ile/ve/<> TAVUK

( Şehveti simgeler. İLE/VE/<> ... )

( ... ile/ve/<> TOK[Tuna Bulgarları'na ait kitâbelerde] )

( Horoz ile/ve/<> Tavuk )

( image )

( ... avec/et/<> CRÊTE )

( DÎK/DİYK[çoğ. DİYEKE, EDYÂK] ile/ve/<> DECÂC, DİCÂC/E, DÜCÂC/E[çoğ. DÜCÜC] | DÜCÂCİYYE[: Tavukgiller] )

( HURÛS ile/ve/<> MÂKİYÂN
HÛD-İ/HÛC-İ HURÛS, LÂLEK/Â: Horoz ibiği. )

( ROOSTER vs./and/<> CHICKEN )

( GALLUS cum/et/<> GALLIN/A/E )

( EL GALLO con/y/<> LA GALLINA )


- HOŞGÖRÜ/İYİGÖRÜ = MÜSAMAHA, TESAMUH = TOLERANS[İng. < TOLERANCE] = TOLÉRANCE[Fr.] = TOLERANZ[Alm.] = TALERANTIA < TOLERARE[Lat.]


- HOŞGÖRÜ ile/ve TAHAMMÜL


- HULÛL ile/değil TAHALLÜL

( Haramdır. İLE/DEĞİL Helâldir. )

( Hz. İbrahim, tahallül ve halildir. )


- HURMA[Fars.] ile TRABZON HURMASI/ASYA/JAPON HURMASI/TAZE HURMA/CENNET ELMASI

( Hurma ağacı. | Palmiyegillerin eski çağlardan beri Kuzey Afrika'da kültürü yapılan, yemişlerinden yararlanılan, gövdesi uzun, yaprakları büyük ve dikenli bir ağaç. | Bu ağacın tatlı meyvesi. İLE Abanozgillerden, 15 metre kadar yükselebilen büyük bir ağaç. | Bu ağacın elma büyüklüğünde, turuncu renkte, hamken kekre olan, olgunlaştığında tatlılaşan meyvesi. )

( DATE vs. PERSIMMON )

( PHOENIX DACTYLIFERA cum DIOSPYROS KAKI )


- İ'ÂNE[Ar.] ile TAKVİYE[Ar.]


- İBÂDET ile/ve TAAT ile/ve İTAAT

( SAAT-İ VAHİDEDİR ÖMÜR CİHÂN SAAT-İ TAATE SARF EYLE HEMÂN )

( PUJA ile/ve ... ile/ve ... )


- İBÂDET ile/ve TAPINMA


- İCÂBET[Ar.] ile TÂ'AT[Ar.]


- İÇERME = TAZAMMUN = IMPLICATION[İng., Fr.] = IMPLIKATION[Alm.] = IMPLICATIO[Lat.]


- İÇLEM = TAZAMMUN = COMPREHENSION[İng.] = COMPRÉHENSION[Fr.] = INHALT[Alm.] = COMPREHENSIO[Lat.]


- İCTİHAD >< TAHKÎK


- İDDİA (ETMEK) ile TAAHHÜT (ETMEK)


- IDENTIFIKASYON/IDENTIFICATION[İng.] değil/yerine/= TANIMLAMA | ÖZDEŞLEŞTİRME


- İDRAK ile/ve/= TASAVVUR


- İFTİDA'[Ar. < FİDYE] ile/ve/||/<> TALAK[Ar.]

( [evliliğin sona ermesi] Kadının, kocasını boşaması. İLE/VE/||/<> Evliliğin sona ermesi. Erkeğin, karısını boşaması. )


- İFTİTÂH TEKBİRİ ile/ve/<> İSTİFTÂH TEKBİRİ ile/ve/<> TAHRİME TEKBİRİ ile/ve/<> TEŞRÎK TEKBİRİ

( Namaza başlarken alınan ilk tekbir. İLE/VE/<> Namaza başlarken alınan ilk tekbir. İLE/VE/<> İhrama girmek gibi yapılmaması gerekenlerin başladığı tekbir. İLE/VE/<> Arefe Günü, Sabah namazı ile başlayıp Kurban Bayramı'nın 4. günü ikindi namazına kadar, namazların farzını kılıp selâm verdikten sonra ara vermeden, yerinden kalkmadan, dünya kelâmı konuşmadan yerine getirilir ve vaciptir. )

( ... İLE/VE/<> ... İLE/VE/<> Allah-u Ekber[Allah sözü farzdır, Ekber sözü vacib'tir. El kaldırıp kulağa götürmek ise sünnettir.] İLE/VE/<> Vaciptir. )

( "ALLAHÜ EKBER(ALLAH ULULARIN ULUSUDUR)", "ALLAHÜ EKBER, ALLAHÜ EKBER, LÂİLÂHE İLL'ALLAHÜ V'ALLAHÜ EKBER, ALLAHÜ EKBER VE Lİ-LLÂH-İL HAMD" )


- İHTİYÂR SAHİBİ (OLMAK/OLAN) ile/ve/<>/|| TASARRUF SAHİBİ (OLMAK/OLAN)


- İHTİYÂRÎ/TAHYİRÎ HÜKÜMLER:
CEVAZ ile/ve/||/<> İBÂHE/MUBAH ile/ve/||/<> NEDB ile/ve/||/<> İSTİHSAN ile/ve/||/<> TABİÎYET ile/ve/||/<> HELÂL


- İHVÂN[< ÂH] ile/ve/<> TÂLİB

( Sâdık, samimi, candan dostlar. | Tarîkat yoldaşları/arkadaşları. İLE/VE/<> İsteyen, istekli. )

( Amaçta bir olmak. İLE/VE/<> Aynı amacı arıyor/istiyor olmak. )


- İKİNCİLLEŞTİRME ile/ve/<> TARİHSELLENDİRME


- İKİRCİK ile/ve TARTIŞMA


- İKTİBÂS ile/değil/yerine TAHSİL


- İKTİBÂS ile/ve/<> TAKLİT


- İKTİZÂ ile/ve/||/<> TAHYİR ile/ve/||/<> VAZI


- İLERLEME/TERAKKİ ve/||/<>/< TAKLİT

( Taklit, ilerlemenin/terakkinin motorudur. )


- İLİM ve/+/<> TASAVVUR

( ... VE/+/<> Bir şeyin sûretinin zihinde bulunması/oluşması. )

( Bir ilme başlamak, o ilmi tasavvur etmeye/etmeyi bağlıdır/gerektirir. )

( Bir şeyi, hiçbir yönünden bilmemek olanaksızdır. )

( Bir ilmi bilmek bile ucundan tutmaktır. )


- İLM-İ MUTLAK ve/= TASAVVUR-U MUTLAK


- İLTİMAS ile ŞEFAAT ile İSAR ile TAFDİL[< FADL]

( Haksız yere, yasa ve kurallara uymaksızın kayırma, arka çıkma. | Birine herhangi bir konuda öncelik ve ayrıcalık tanıma. İLE Birinin suçunun bağışlanması ya da dileğinin yerine getirilmesi için o kişiyle Tanrı arasında, peygamberin yaptığı aracılık. İLE İkram; bahşiş. | Cömertlikle verme. | Dökme, saçma, serpme. | Kişinin, kendi, gereksinim duymasına karşın bahşiş vermesi. | Seçme. İLE Birini, ötekilerden üstün tutma. | En üstünlük. )


- İMAN ETMEK ile/ve TÂBİ OLMAK

( İnsan herşeye iman ederse, hiç canı sıkılmaz. )


- İMÂN ve/<> İLİM ve/<> TAKVÂ

( Gövde. VE/<> Koruyucu giysi. VE/<> En dış koruyucu giysi. )


- İMPAKSİYON/IMPACTION[İng.] değil/yerine/= TAKILMA


- İNANÇ ile TAKVÂ


- İNEK ile/değil TAKİN/KEÇİ ANTİLOBU

( ... İLE/DEĞİL Başı keçiye, gövdesi ineğe benzeyen, 4500 metrenin üzerindeki yüksekliklerde, Himalayalar'da [Bhutan, Burma, Nepal ve Myanmar'da] yaşayabilen bir hayvandır.[25 Kasım 1985'te, Bhutan'ın ulusal hayvanı olarak kabul edilmiştir.] )


- İNKOMPLET/INCOMPLETE[İng.] değil/yerine/= TAM OLMAYAN | TAMAMLANMAMIŞ


- İNSAN'IN/KİŞİNİN DÜŞÜNMESİ ile/ve TANRI'NIN DÜŞÜNMESİ

( [mâhiyetçe değil derece olarak!] Bilkuvve'den bilfiil'e doğru. İLE/VE Bilfiil. )


- İNSAN/KİŞİ:
DOĞA ve/<> TARİH

( Dirimsel[biyolojik] yanı, gövdesi itibariyle. VE/<> Zihni, bilgisi, deneyimleri, görgüsü, dili ve kültürü itibariyle. )


- İP ile TARAZ/DARAZ

( ... İLE Taramak. | Düz ve parlak bir kumaşın üzerinde bulunan tel tel iplik. Dokumanın taraktan geçirilirken kopan ipliklerinden oluşan kabartılar. | (Saç için) Dağınık, biçim verilmemiş, kabarık. | Taraz sözcüğü Anadolu halk ağzında daraz biçiminde de söylenir. Bu sözcüğün kökünde daralmak, sıkılmak, dağılmak, kopmak, üşümekten tüyleri dikilmek vb. anlamlar vardır. )


- İPOTEK ile TAŞINMAZ YÜKÜ

( Bir borcun ödenmesini güvence altına almak için borç ödenince ortadan kaldırmak koşuluyla borçlu tarafından belirlenecek bir taşınmaz üzerine alacaklı lehine tapuya işlenen kayıt. İLE Söz konu taşınmaz sahibini başka bir kişiye yükümlü kılar.[Söz konusu olabilmesi için tapu kütüğüne tescil koşulu bulunmaktadır.] )


- İRÂDE[Ar.] ile TAHARRÎ[Ar.]


- İRÂDE[Ar.] ile TAVTÎNU'N-NEFS[Ar.]


- İRÂDE ile/ve/<> ŞEHVET ile/ve/<> TAMAH

( Varoluş ve sürdürme isteği. İLE/VE/<> Dürtü ve/ya da "güdü"ler aracılığıyla isteme. İLE/VE/<> İstemenin aşırılıkları. Açgözlülük, hırs. )

( CONATUS cum/et/<> APETITUS cum/et/<> CUPIDITAS )


- İSPAT değil/yerine/= TANITLAMA


- İSTATİSTİKSEL ANLAM/LILIK / YORUM ile/ve/<> TARİHSEL ANLAM/LILIK / YORUM


- İTAAT ile/ve/değil/yerine/<> "TAPMAK" ile/ve/değil/yerine/<> TESLİMİYET

( [not] OBEY vs./and "WORSHIP" vs./and/but/<> SUBMISSION
SUBMISSION instead of OBEY and "WORSHIP" )


- İTİBAR ile/ve/||/<> TAHAMMÜL


- İTTİBÂ değil/yerine/= TÂBÎ OLMA, UYMA, ARDISIRA GİTME


- İZLEM/STRATEJİ(K)[Fr. < Yun. STRATOS: Ordu. | AGO: Gütmek.] ile/ve/<> TAKTİK

( Üst kuram, kuram kurma kuramı. İLE/VE Stratejinin uygulanması. )

( STRATEGY vs./and TACTICS )


- İZLEME ile/ve/||/<> TARAMA


- İZMİR < TANTALİS


- JENERİK değil/yerine/= TANITIMLIK


- JIT/JUST-IN-TIME[İng.] değil/yerine/= TAM ZAMANINDA


- KABUĞUN, FLOEM TABAKASI = TABAKA-İ KIŞR = LIBER


- KABUL ETMEK ile/ve/değil/yerine TANIMAK


- KABUL ve/< TAHSÎN

( ACCEPTANCE and/< TO SEE NICE )


- KABUL ve TAHSİN


- KABUL ile TAYİN


- KADER[Ar.] ile TAKDÎR[Ar.]


- KADÎM MATEMATİK'TE, ÜÇ SORUNSAL:
TESLÎS-İ ZÂVİYE ile/ve TADÎF-İ MEZBAH ile/ve TERBİ'-İ DÂİRE

( * Dar açının çizimle/geometrik olarak üç eşit parçaya bölünmesi. İLE/VE * Küpün iki katının alınması. İLE/VE * Dairenin kareleştirilmesi. )

( Daha geniş bilgi için burayı tıklayınız... )


- KÂGİR/KÂRGİR[Fars.] değil/yerine/= TAŞ YA DA TUĞLADAN YAPILAN YAPI


- KÂĞITTA:
TERBİYECİ ile/ve/||/<>/> AHERCİ ile/ve/||/<>/> BOYAYICI ile/ve/||/<>/> TAMİRCİ

( [bkz.]
Kâğıtlar ve Su Damgaları - Süheyl Ünver - Türk Tarih Kurumu, Belleten
XVIII. ve XIX. yy.'da, Türkiye'de Kâğıt - Osman Ersoy (Prof.) - Ankara, 1963 )


- KALKÜL/CALCULUS[İng.] değil/yerine/= TAŞ


- KALOMEL[Yun.] değil/yerine/= TATLISÜLÜMEN

( Civa bileşimlerinden, hekimlikte kullanılan, zehirli bir madde. )


- KALSİYUM[Ca] ile TAMANİT[Fr. TAMANITE]

( Atom numarası 20, atom ağırlığı 40,80, yoğunluğu 1,55 olan, 845 °C'de eriyen, kireç ve alçının birleşimine giren, sarımtırak beyaz bir öğe. İLE Doğal kalsiyum ve demir fosfat. )


- KAMYON[Fr. CAMION] ile TANKER[Fr.]

( Motorlu, büyük yük taşıtı. | Bu taşıtın taşıyabildiği miktarda olan. İLE Petrol, benzin gibi akaryakıt ürünleriyle, sanayi ile ilgili yağ vb. sıvı maddeleri taşıyan gemi ya da kamyon. )


- KANAVA[İt. < CANOVACCIO] değil/yerine/= TASLAK

( Kaneviçe. | Bir şekil, resim, plan ya da eserin sonradan üzerinde işlenecek olan basit şekli, taslak. )


- KANIKSAMA ile TAHAMMÜL

( TO BE INURED TO vs. ENDURANCE )


- KANSA/KONSA = TAŞLIK


- KANTAR[Ar. < KİNTÂR]/BASKÜL[Fr. < BASCULE] değil/yerine/= TARTI (ARACI)

( Ağırlık sıfırken yatay duran bir kaldıraç koluna dik olarak tutturulmuş bir ibrenin sapmasıyla kütleleri tartan araç. | Tartılacak kütle alttaki çengele takıldığında sarmal bir yaya bağlı olan ve normal olarak sıfırı gösteren bir okun, yanlarda gösterilmiş ağırlık birimleri hizasına gelmesiyle kütle ağırlığını belirleyen bir tür tartı aracı, el kantarı. | 56,452 kilogram ağırlığında ya da kırk dört okkalık bir ağırlık ve sığa birimi. )


- KAPAK ile/değil/yerine/||/<> TABAK


- KAPLAN ile TAZMANYA KAPLANI/KURDU

( ... İLE Yeni Gine ve Avustralya anakarasına özgüdür.[Yaklaşık 4 milyon yıl önce evrilen, bilinen en büyük etçil keseli hayvanlardan biridir.][Avustralya'nın keşfinden sonra bilinen son Tazmanya kaplanı, 1936 yılında öldürülerek ne yazık ki soyu tüketilmiştir. :(] )

( ... cum THYLACINUS CYNOCEPHALUS )

( TIGER vs. THYLACINE )


- KAPLUMBAĞA/TOSBAĞA ile TATLI SU KAPLUMBAĞASI

( REFŞ: Bir tür ırmak kaplumbağası.[Fırat ve Dicle'de bulunur.] )

( SÜLHAFİYYE[Ar.] | CHÉLONIENS[Fr.]: Kaplumbağalar. )

( Kaplumbağa ile ... )

( SÜLHAFÂ[çoğ. SELÂHİF] ile ATÛM )

( KEŞEF, BÂHE, SENG-PUŞT ile ... )

( TURTLE vs./and ... )

( TESTUDO GRAECA cum EMYS ORBICULARIS )

( LA TORTUGA con ... )


- KAPORTA[İt. < BOCCAPORTA] ile/ve/||/<> KAROSER[Fr. < CARROSSERIE] ile/ve/||/<> TAMPON[Fr. < TAMPON]

( Otomobilde, kaput ya da ön kapak. | Motorlu taşıtları örten, genellikle sacdan yapılmış dış bölüm. | Gemi içinin aydınlanması ve hava alması amacıyla güvertede açılmış bulunan camekânlı yer. | Kişinin yüz, giysi, ayakkabı vb.nden oluşan dış görünümü. İLE/VE/||/<> Otomobilde, mekanizmayı oluşturan motor, makine, tekerlek, şasi vb. bölümlerin dışında kalan, görünen dış bölüm. İLE/VE/||/<> Bir deliği kapamaya yarayan, herhangi bir nesneden yapılmış büyük tıkaç. | Bir darbenin şiddetini azaltmaya yarayan, içi yumuşak nesneyle dolu şey. | Çarpışmaların etkisini azaltmak için vagonların, otomobillerin ön ve arkalarında bulunan donanım. | Kanı silmek, durdurmak için kullanılan gazlı bez yumağı ya da sterilize edilmiş pamuklu özel parça. | Bir darbenin, çatışmanın şiddetini azaltan etken. )


- KARA KAPLUMBAĞASI ile BATAKLIK KAPLUMBAĞASI ile TATLISU KAPLUMBAĞASI ile DENİZ KAPLUMBAĞASI

( Bilinen, 200'den fazla çeşidi bulunmaktadır. Türkiye'de, 10 kaplumbağa türü bulunmaktadır. )

( ... İLE ... İLE ... İLE Türkiye'deki yuvalama kumsalları: Türkiye'nin Akdeniz kıyılarında belirlenmiş ve resmî olarak kabul edilmiş 21 yuvalama kumsalı bulunuyor. Bu kumsallar, Batı'dan Doğu'ya şöyle sıralanmaktadır: Ekincik, Dalyan, Dalaman, Fethiye (Muğla), Patara, Kale, Kumluca, Çıralı, Tekirova, Belek, Kızılot, Demirtaş, Gazipaşa (Antalya), Anamur, Göksu Deltası, Alata, Kazanlı, Davultepe (Mersin), Akyatan, Yumurtalık (Adana) ve Samandağ (Hatay). )

( [yaşam alanları] Dağlık, ormanlık hatta çöl ortamlarında bile rastlanmaktadır. İLE ... İLE Karadan, su yaşamına geçen hayvanlardandır. Tropikal ve alt tropikal iklim bölgelerinde yaşarlar. İLE Hem karada, hem de suda yaşarlar. Dünyanın orta bölgelerinde, tropikal bölgelerine yakın denizlerinde, açık okyanuslarda, kıyı habitatları özellikle tropikal ve ılıman bölgelerde, Hint Okyanusu, Atlantik Okyanusu, Pasifik Okyanusu, Karayipler ve Akdeniz'de yaşarlar. )

( [yaşam süreleri] ... İLE ... İLE ... İLE 25-50 yıldır. )

( ... İLE ... İLE ... İLE Dünya denizlerinde yaşayan yedi deniz kaplumbağası türü:[Dermochelys coriacea, Eretmochelys imbricata, Lepidochelys kempii, Lepidochelys olivacea, Chelonia mydas, Caretta caretta, Natator depressus] )

( Ayaklarında, beş parmak bulunmaktadır. Çiftleşmeyi kolaylaştırabilmek için karın alt kabuğu, erillerde daha güçlü ve içe doğru çöküktür. Erillerin, ön bacak tırnaklarından biri, dişiyi çiftleşme sırasında kavrayabilmek üzere daha uzundur. İLE ... İLE Parmakları arasında yarım perde biçimlenmiştir. Ayakları ve sırt kabukları biraz daha küçülmüş, uzamış ve yüzmeye uygun bir duruma gelmiştir.[Fırat kaplumbağasında, kabuk, tam sertleşmemiş bir yapı gösterir.] İLE Ayakları, yüzmeye uygun palet benzeri biçim almıştır. Tırnaklardan bir ya da ikisi kalmıştır. Kabukları, kayık benzeri, uzun bir biçim almış, baş ve ön ayakların bulunduğu yerden, kabuk, daha geri çekilmiştir. )

( Kaplumbağalar, kıçlarından da soluk alabilirler. )

( SELÂHİF[< SULHAFÂT, SULAHFÂT ]: Kaplumbağalar. )

( TURTLE vs. TORTOISE vs. ... )

( TURÂBİYYE ile ... ile ... )

( TESTUDO avec ... avec ... )


- KARAFATMA ile HAMAMBÖCEĞİ/KAKALAK ile HANIMBÖCEĞİ/GELİNBÖCEĞİ ile TAHTAKURUSU

( Kınkanatlılardan, böcek, kurt ve sümüklüböceklerle beslenen, tarıma yararlı, parlak siyah renkli bir böcek. İLE Hamamböceğigillerden, temiz tutulmayan yerlerde üreyen, zararlı bir böcek. İLE Kınkanatlılardan, kara benekli, kırmızı renkte, kurtçukları yemesinden dolayı yararlı sayılan bir böcek. İLE Yarımkanatlılardan, uzunluğu 3-5 milimetre, gövdesi oval ve yassı, kanatları körelmiş, oturulan, yatılan yerlerde üreyerek insan kanıyla beslenen, pis kokulu böcek. )

( ORIENTAL COCKROACH/BLACK BEETLE vs. COCKROACH/TICK/ACARID vs. CHINCH )

( CARABUS cum BLATTA ORIENTALIS cum COCCINELLA cum CIMEX LECTULARIUS )


- KARANFİL[Ar. < KARANFUL] ile TARÇIN[Fars. < DÂRÇÎN < DÂRÛ-Yİ ÇİN/DÂR-I ÇİN: Çin darısı/ağacı.]

( ... İLE Tarçın bitkisinin kökeninin, Sri Lanka olarak da bilinen Seylan Adası olduğu söylenir. Ne var ki, biz bu bitkiyi Uzakdoğu'dan, Çin ve Malezya gibi ülkelerden almışız. Aslında, bitkinin dilimizdeki adı da, tarihi bu bağa ilişkin bir ipucu verir gibi. Farsça, "dâr" sözcüğü, ağaç anlamına geliyor.[Arapça'da ev anlamına gelen "dâr" sözcüğüyle karıştırılmamalı!] "Dâr-ı Çin" yani "Çin ağacı" sözcüğü, Farsça'dan dilimize girmiş ve başındaki sessiz harf sertleşerek tarçın biçiminde söylenir olmuş.

İngilizce gibi Batı dillerinde, tarçın sözcüğünün karşılığı, "cinnamon". Bu sözcük, Latince, tarçın demek olan "cinnamomum" sözcüğünden kaynaklanıyor. Ama sözcük, Latince'ye gelinceye kadar dilden dile dolaşmış. Tıpkı, İpek Yolu tüccarlarının, mallarını taşımaları gibi, sözcük de dilden dile taşınmış. Sözcük, Latince'ye, eski Yunanca "kinnamomon"dan geçmiş. Yunanlar'sa, bu sözcüğü, İbraniler'in, "kinamom" dedikleri sözcükten alıp dillerine uyarlamışlar. Aramca, "qunimun" olarak söylenilen sözcüğün kökeniyse, Malezya'da ve Endonezya'da konuşulan Malay dili. Bu dilde, "kayu manis" sözcüğü, "tatlı odun" anlamına geliyor. )

( CLOVE vs. CINNAMON )


- KARBON ALAŞIMLI ile/ve/değil/yerine TAMAMI KARBON


- KARİDES ile TAVUSKUŞU, PEYGAMBER DEVESİ KARİDESİ

( ... İLE Endonezya'da denizlerinde yaşarlar. )

( ... İLE En gelişmiş görüşe sahip hayvanlardandır. )


- KARÎHA[Ar.] ile TABÎ'AT[Ar.]


- KARINCAYİYEN ile TAMANDUA

( ... İLE Ağaçta yaşayan, karınca ve termitleri avlarlar. )


- KARTVİZİT değil/yerine/= TANITMA KARTI


- KASARA[İt. < CASSERO] ile/ve TAVLON

( Gemideki kısa güverte. İLE/VE Sintinenin üstündeki güverte. )


- KÂSE[Fars.] değil/yerine/= TAS

( Cam, çini, toprak vb.nden yapılmış derince çanak. | Kalp. )


- KÂSE ile TABAK


- KASIRGA ile TAYFUN[İng. TYPHOON][ŞİDDETLİ KASIRGA]

( Atlantik Okyanusu'nda ve dünyanın dönüş [saat] yönündedir. İLE Okyanuslarda, Çin Denizi ile Hint Denizi'nde görülen, dünyanın dönüş [saat] yönüne zıt olarak, Doğu'dan, Batı'ya doğru oluşan, güçlü kasırga. )

( BÂD-GERD ile BERJ/BEVJ )

( HURRICANE vs. TYPHOON )


- KATMANDU'DAKİ MEYDANLAR:
DURBAR ile/ve/||/<> HANUMAN DHOKA(MAYMUNLAR KRALI) ile/ve/||/<> TAUMADHI ile/ve/||/<> DATTATRAYA


- KAVRAM ile/ve/<> TAM AYIRD EDİCİ (BİLGİ)

( CONCEPT vs./and/<> DISTINGUISHED (INFORMATION) )


- KAVRAM ile/ve TARTIŞMA


- KAVUK ile/ve/<> TÂC

( ... İLE/VE/<> Büyük kavuk. )


- KAYGI/ANKSİYETE ile BUNALIM/DEPRESYON ile TAKINTI/OBSESYON ile KUŞKUCULUK/PARANOYA

( "Ya yanlış yaparsam?" İLE "Hep yanlış yaptım" İLE "Hiç yanlış yapmamalıyım!" İLE "Bana yanlış yapacaklar!" )


- KAZANMAK" ile/değil/yerine/>< TARTIŞMAK

( "Kazanmak için başlanılmış" tartışma, kaybetmenin ilk adımıdır. )


- KEKİK ile/ve TARHANA/EŞEK KEKİĞİ

( ... İLE/VE Daha serttir. )


- KEMÂL[Ar.] ile TAMÂM[Ar.]


- KENDİLİĞİNDENLİK = TAVİYET = SPONTANEITY[İng.] = SPONTANÉITÉ[Fr.] = SPONTANEITÄT[Alm.] = SPONTANEUS[Lat.] = ESPONTANEIDAD[İsp.] = TZU-JAN[Çince]


- KENDİLİK ile/ve/değil/yerine/||/<> TARİHSELLİK


- KENDİN TANIMAK


- KENDİNDE:
"TANRI'YI BULMAK" değil TANRISALLIĞI BULMAK


- KENDİNİ ... OLARAK:
TANIŞTIRMIŞ değil TANITMIŞ


- KEYFİYET ile/değil/yerine TASARRUF


- KİBAR değil/yerine/= TAYLAN


- KİLİM ile/ve TATAMİ

( ... İLE/VE Japon kilimi. )


- KİLO HESABI ile TANE HESABI


- KİNÂYE ÇEŞİTLERİNDE [YAZINDA/EDEBİYATTA]:
MUGÂLATA-İ MANEVİYE ile TEVRİYE ile İSTİHDÂM ile TEVCÎH ile TA'RÎZ ile REMZ

( ... İLE Örtmek, merâmı gizlemek. | [edebiyatta] Nükte yapmak amacıyla birkaç anlamı olan bir sözcüğün, en uzak anlamını kastederek kullanma sanatı.[Anlam sanatlarındandır ve telvîn'in bir bölümüdür.] İLE Hizmet ettirme. | Birden fazla anlamı olan bir sözcüğün, her anlamını, anlama uygun düşecek biçimde kullanma sanatı. [Sözcüğün, mecâz ve gerçek anlamı, başka sözcüklerin etkisiyle kullanım alanına çıkar. Çoğu zaman, aynı sözcüğün yerine özne biçimi kullanılır. Sözcüğün iki anlamı da kendileriyle ilgili yönde ele alınır.] İLE ... İLE "Taş atma." Birini, küçük düşürmek ve onunla alay etmek amacıyla, söylenecek sözü, tam tersi olan bir söz ile nükte yaparak anlatma sanatı. | Zarif bir biçimde, ifadenin yönünü değiştirerek sitemde bulunmak. ["Ne kadar da cömert davranıyorsunuz..."] [Bu sanatta, söz söylenilen kişi, karşılık vermekten yoksun bırakılır.][Kinâye sözcüğe, ta'rîz ise anlama dayandırılır.] İLE ... )


- KİNÂYE[Ar.] ile TARİZ[Ar.]

( Düşünüleni dolaylı olarak anlatan söz. | Üstü kapalı, sitemli, dokunaklı söz. | Bir sözü, gerçek anlamının dışında kullanma sanatı. İLE Kapalı bir biçimde, dolaylı olarak söz söyleme, taşlama. )


- KİPPA ve/<> TALLETH

( Dua takkesi. VE/<> Kutsal şal. )


- KIRIM ile/= TAURIS ile/= TAVRIA/TAVRIDA

( ... İLE/= Kırım'dan, ilk kez Antik Çağ'da, Heredotos söz etmiş ve bu adı vermiştir. İLE/= Roma'lılar da, bu adlarla anmıştır. )


- KİRKİT ile TARAK

( Dokumacılıkta atkı ipliğini sıkıştırmak için kullanılan, demirden ya da ağaçtan yapılmış dişli araç. | Halı dokunurken kullanılan el tarağı. )


- KİŞİ:
"GÖRDÜĞÜMÜZ" ile/ve/değil/yerine TANIDIĞIMIZ


- KİŞİLERİ TANIMAK:
TANIŞIRKEN ile/ve/değil/yerine/>< TARTIŞIRKEN


- KİŞİLERİ TANIMAK:
TANIŞIRKEN ile/ve/değil/||/<>/>/< TARTIŞIRKEN


- KİŞİLERİ:
"DENEMEK" değil/yerine "TARTMAK"


- KISIM ile TARAF

( PART vs. SIDE )


- KIŞKIRTICI ile TAHRİK EDİCİ


- KIVÂM[Ar.] ile/<> TAV[Fars.]

( Koyuluk. | Bir şeyin, en uygun zaman ya da durumu. | Spor çalışmalarında başarılı olabilmek için, fizik ve moral yönünden istenilen iyi durum. İLE/<> İşlenecek bir nesnede bulunması gereken ısının, nemin yeterli olması durumu. | [hayvanlarda] Semizlik. | [mecaz] En uygun durum ve zaman. )


- KIYAS(LAMA)/TASMİM[Ar.] değil/yerine/= TASIM(LAMA)


- KIZMAK ile/ve/<> "TAPASI ATMAK"


- KOKU ile/ve/||/<> TAD/AROMA

( Burundan gelen. İLE/VE/||/<> Damaktan gelen. )

( Ortonazal. İLE/VE/||/<> Retronazal. )


- KÖLELEŞTİRENLER:
"SEVİLME İSTEĞİ/BEKLENTİSİ" ve/||/<>/> "BEĞENİLME İSTEĞİ/BEKLENTİSİ" ve/||/<>/> "TAKDİR EDİLME İSTEĞİ/BEKLENTİSİ"


- KOMPLE değil/yerine TAMAMEN


- KOMPLET/COMPLETE[İng.] değil/yerine/= TAM


- KONFÜÇYANİZM ile/ve TAOİZM

( Konfüçyanizm, toplumsal örgütlenişin, insan aklının ve pratik bilginin felsefesi. İLE/VE Taoizm, doğanın gözlemlenmesi yolu ile doğanın yolunu (Tao) keşfetmeye çalışmak. )


- KONKASÖR değil/yerine/= TAŞKIRAN


- KONSÜLTASYON değil/yerine/= TANI GÖRÜŞÜMÜ


- KONTEYNER değil/yerine/= TAŞIMALIK


- KONU/KAVRAM/DURUM:
TARTIŞILABİLİR ile/ve/değil/yerine/< TARTIŞILMAYA DEĞER


- KONUŞ ve/||/<>/> EĞLEN ve/||/<>/> TARTIŞ ve/||/<>/> KORU

( Arkadaş gibi. VE/||/<>/> Çocuk gibi. VE/||/<>/> Eş gibi. VE/||/<>/> Kardeş gibi. )


- KONUŞMA ile TARTIŞMA

( TALKING vs. ARGUE )


- KÖPEKBALIĞI ile TAŞIL(FOSİL) KÖPEKBALIĞI

( ... İLE 750 yıla kadar yaşayabilmelerinden dolayı. )

( ... ile )


- KOPYA ile TAKLİT

( Nesnelerde. İLE İnsanda ve hayvanda. )


- KORKU ile/ve/değil/yerine TARİH BİLİNCİ

( Ulusların uygarlık seviyesini, tarih incelemelerindeki çaba ve becerilerine göre belirlemek olanaklıdır. )


- KOVUŞTURMA değil/yerine/>< TAKİPSİZLİK


- KÖYLÜ ile TAŞRALI


- KOYUN ile/ve TARGEE


- KROKİ[Fr. < CROQUIS] değil/yerine/= TASLAK


- KRONOLOJİ/CHRONOLOGY[İng.] değil/yerine/= TARİH SIRASI


- KUDRET[Ar.] ile TÂKAT[Ar.]


- KUDRET ile TASARRUF

( CAPABLE vs. SAVING )


- KUKUMAV ile TAPERA

( ... İLE Bir tür küçük kukumav. )


- KÜLLİYEN[Ar.] değil/yerine/= TAMAMEN, TÜMÜYLE


- KÜLT[Fr. < Lat.] değil/yerine/= TAPINÇ/TAPMA | DİN | DİNSEL TÖREN


- KUM ÇÖLÜ ile/ve TAŞ ÇÖLÜ ile/ve KAYA ÇÖLÜ


- KUMAŞ ile TARAZLAMAK

( ... İLE Tezgâhtan çıkan kumaşın tarazlarını ayıklamak. )


- KÜR/CURE[İng.] değil/yerine/= TAM SAĞALTIM


- KURU MEYVE ile/ve TAZE MEYVE

( KAK: Meyve kurusu, dilimlenmeden kurutulmuş meyve. )


- KURU OT ile/ve/değil/||/<>/< TAZE OT


- KURU SARIMSAK ile/ve TAZE SARIMSAK

( ... İLE/VE Yedikten sonraki ağız kokusu daha fazla olabilir. )


- KURUCU/YAPICI SURETLER(ES-SUVERU'L-MUKAVVİME) ile TAMAMLAYICI SURETLER(ES-SUVERU'L-MUTEMMİME)

( Nutkiyet/düşünmenin kişinin faslı/ayrımı olması gibi. İLE ... )


- KURYE[Fr. < COURRIER] değil/yerine/= TAŞIYICI

( Genellikle elçilik postasını yerine ulaştırmakla görevli kişi. | Posta, kargo, mektup vb. gönderileri alıcıya ulaştıran kişi. | Uçakla gönderilen mektup, koli ya da havale. | Düzenli olarak ticari bir hizmet gören taşıt. )


- KUŞ ile TARAGOZ KUŞU

( El Salvador'un simgesi olan yeşil-mavi kuyruklu bir kuş. )


- KUŞLU ve/||/<>/> TAKVİM

( 2021 yılı Kuşlu Takvim için burayı tıklayınız... )

( image )


- KUTSAMA ile TANRISALLAŞTIRMA


- LÂKAP(/B) değil/yerine/= TAKMA AD | SAN/UNVAN["ÜNVAN" değil!]


- LANSE ETME değil/yerine/= TANITMA


- LANSMAN[Fr. < LANCEMENT] yerine TANITIM/SUNUM


- LÂTİF ve/<> TATLI


- LEMUR ile TAÇLI LEMUR [PROSIMIAE]


- LEZZET[Ar.]/TAT ile TATMAK

( Lezzet yeterli miktarda kalarak oluşur. )

( Ağız yoluyla alınan tat. | Herhangi bir şey karşısında duyulan zevk, haz.[mecâz] İLE Canlıların besinlerdeki uçucu olmayan bileşikleri damak, boğaz ve dil yüzeyindeki mukoza noktaları aracılığıyla algıladığı duyum. )

( FLAVOR vs. TO TASTE )

( RASA ile ... )


- LİTOLOJİ[Fr., İng.] değil/yerine/= TAŞBİLİM


- LİTOSFER değil/yerine/= TAŞYUVARI/TAŞKÜRE


- LÛT GÖLÜ ile/ve/<> TABERYA GÖLLERİ

( Deniz seviyesinden 400 m. aşağıda olan Lût Gölü, Ürdün ile İsrail sınırındadır. İLE/VE/<> Dünyanın en alçak ırmağı olan Şeria Irmağı, Lût Gölü ile deniz seviyesinden 210 m. aşağıda bulunan Taberya Gölleri'ni birbirine bağlayan ırmaktır. )


- MÂBED/MÂBET[Ar.] değil/yerine/= TAPINAK


- MAGNEZYUM ile TALK[Ar.]

( Atom numarası 12, atom ağırlığı 24,30, yoğunluğu 1,7 olan, gümüş renginde, parlak bir alevle yanan, çok hafif bir öğe. [simgesi Mg] İLE Genellikle açık yeşil, toz durumundayken yağlı bir görünümde, özgül ağırlığı 2,7, sertliği 1 olan, hidratlı doğal magnezyum. )


- MAHLAS ile/ve/||/<> TAPŞIRMA

( Şair ya da yazarların kullandığı takma ad. İLE/VE/||/<> Şairin adına son dörtlükte yer vermesi. )


- MAKAM ile/ve TAHT

( ... ile/ve ERÂİK[< ERÎKE] )


- MAKAMDA BULUNMA:
MÂRİFET'TEN ile/ve/değil/||/<>/< TÂLİP ÇIKMAMIŞ OLMASINDAN DOLAYI


- MANGA ile/ve/||/<>/> TAKIM ile/ve/||/<>/> BÖLÜK ile/ve/||/<>/> TABUR ile/ve/||/<>/> ALAY ile/ve/||/<>/> TUGAY/LİVA ile/ve/||/<>/> TÜMEN/FIRKA ile/ve/||/<>/> KOLORDU ile/ve/||/<>/> ORDU ile/ve/||/<>/> KUVVETLER ile/ve/||/<>/> GENEL KURMAY

( Onbaşı/çavuş/asteğmen/teğmen yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Üstteğmen yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Yüzbaşı yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Binbaşı/yarbay yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Albay yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Tuğgeneral yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Tümgeneral yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Korgeneral yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Orgeneral yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Orgeneraller yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Genel Kurmay Başkanı yönetiminde. )

( 10 er. İLE/VE/||/<>/> Birkaç[4/5] manga. İLE/VE/||/<>/> Birkaç takım. İLE/VE/||/<>/> Birkaç[dört] bölük. | Küme, yığın, grup. İLE/VE/||/<>/> Birkaç tabur. İLE/VE/||/<>/> Birkaç alay. İLE/VE/||/<>/> Birkaç tugay. İLE/VE/||/<>/> Birkaç tümen. İLE/VE/||/<>/> Birkaç kolordu. İLE/VE/||/<>/> Birkaç ordu. İLE/VE/||/<>/> Birkaç kuvvet. )

( [OSMANLI'da] Mülâzım-ı Sânî yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Mülâzım-ı Evvel yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Yüzbaşı yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Kolağası yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Binbaşı yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Kaymakam yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Miralay yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Mirliva yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Mirliva/Ferik yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Ferik yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Birinci Ferik yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Birinci Ferikler yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Genel Kurmay Başkanı yönetiminde. )

( SECOND LIEUTENANT vs./and/||/<>/> (FIRST) LIEUTENANT vs./and/||/<>/> CAPTAIN vs./and/||/<>/> MAJOR/COMMANDANT vs./and/||/<>/> LIEUTENANT COLONEL vs./and/||/<>/> COLONEL vs./and/||/<>/> BRIGADIER GENERAL vs./and/||/<>/> MAJOR GENERAL vs./and/||/<>/> LIEUTENANT GENERAL vs./and/||/<>/> GENERAL vs./an/||/<>/> GENERALS vs./and/||/<>/> HEAD OFFICER )

( II. Dünya Savaşı "WEHRMACHT", Kara Kuvvetleri (HEER), Deniz Kuvvetleri (KRIEGSMARINE), Hava Kuvvetleri (LUFTWAFFE) ve Özel "SS" Birlikler'inden oluşuyordu. )

( RİYALA[İt.]: Osmanlı donanmasında, Tümgeneral'e eş bir rütbe. )


- MANİK ATAK/MANIC EPISODE[İng.] değil/yerine/= TAŞKINLIK DÖNEMİ


- MANİK-DEPRESİF PSİKOZ değil/yerine/= TAŞKIN-ÇÖKÜMLÜ ÇILDIRI


- MANTIKİYAT ile/ve/> TABİİYAT ile/ve/> RİYÂZİYAT ile/ve/> İLÂHİYAT


- MARUZ KALMAK ile/değil/yerine TÂBÎ OLMAK


- MÂRUZ KALMAK ile/ve/<>/değil TÂBİ TUTULMAK


- MASA'nın Var'ı. ile AĞAÇ'ın Var'ı. ile TANRI'nın Var'ı.


- MASAL ile TANDIRNÂME

( ... İLE Tandır başında oturulurken söylenen ya da okunan masal. | Bilgisiz kişilerin inandığı saçma düşünceler ve bu düşüncelerin yazıldığı sanılan kitap. )


- MASTÜRBASYON:
EL/PARMAK İLE ile ARAÇ İLE ile [tazyikli] SU İLE


- MATBÛ ile/ve TAŞ BASKI/TAŞ BASMASI


- MAYDANOZ ile/ve/<>/> TABULİ

( ... İLE/VE/<>/> İnce bulgurlu, maydanoz salatası. [Lübnan mutfağı mezelerinden] )


- MECÂL[Ar.] ile TÂKAT[Ar. < TÂK]

( Güç, kuvet. | Fırsat, olanak. İLE Güç, dinçlik. | İktidar. )


- MEDH[Ar.] ile TAKRÎZ[Ar.]


- MEFHUM ile/ve TASAVVUR

( Mâhiyeti saf zihni olanlar. İLE/VE Dış dünyada kökü olanlar. )

( MEFHUM: Temsil edilen. | Temsil edilemeyen. )

( TASAVVUR: Resim + kavram. )

( ... İLE/VE Suret. )

( ... cum/et CONCEPT )


- MEME KANSERİNDE:
İLERİ EVRE / ÖLÜM değil/yerine TARAMA

( Memedeki olası kanserleri hücrelerin, 2., 3., 4. evrelerde tespit edilmesi ya da ölümle sonuçlanabilecek çok geç evrelerde tanı koymak. DEĞİL/YERİNE Mamografinin, 40 yaşından sonra her yıl düzenli olarak yaptırılması ve elle takip edilmesiyle gecikmiş olmamak için tarama ve korunmanın önemi/farkı çok büyüktür. )


- MEMNUN (OLMAK) ile/ve/||/<> HOŞNUT (OLMAK) ile/ve/||/<> TATMİN (OLMAK)


- MENKUL değil/yerine/= TAŞINIR


- MERAMET ile/yerine TAMİR ETMEK

( Üstünkörü tamir. İLE/YERİNE ... )

( SUPERFICIAL REPAIR vs. REPAIR )


- MERCİMEK ve/||/<> TARHUN[Ar.]

( ... VE/||/<> Birleşikgillerden, tıpta kullanılan, güzel kokulu bir bitki. )

( ... cum ARTEMISIA DRACUNCULUS )


- MEREMMET/Çİ[Ar.] değil/yerine/= TAMİR/Cİ


- MERIT PTAH ve/||/<> ENHEDUANNA ve/||/<> AGANICE ve/||/<> TAPPUTI-BELATIKALLIM ve/||/<> SONDUK ve/||/<> THEANO ve/||/<> AGLAONIKE ve/||/<> ASPASIA ve/||/<> HIPPARCHIA ve/||/<> PAN CHAO ve/||/<> HYPATIA

( Merit Ptah bilindiği kadarıyla, tarihte kayıtlı en eski kadın hekim ve bilim tarihinde adı geçen ilk kadındır. Krallar Vadisi'ndeki bir Mısır mezarına resmi çizilidir. Burada Merit Ptah, oğlu olan yüksek bir rahip tarafından "başhekim" olarak tasvir edilmiştir.

VE/||/<>

Astronom, matematikçi ve şair. Ay Tanrısı Nanna'nın Ur Kenti'ndeki ana tapınağının başrahibesi Enheduanna, yıldızlar ve ayın döngülerini kaydetmek için gözlemciler görevlendiren ilk rahibedir. Döneminde, gökcisimlerinin hareketlerini gösteren haritalar yapılmıştır. Enheduanna,ilk dinsel takvimlerden biri olan ay takviminin oluşturulmasına katkıda bulunur. Bu takvim, günümüzde hâlâ Paskalya Yortusu, Hamursuz Bayramı gibi dinsel uygulamaları tarihlendirmek için kullanılır. Çalışmalarının ve ilahilerinin yanında, Enheduenna'nın 42 epik şiiri de tabletler üzerinde günümüze ulaşmıştır. Kayıtlı edebiyat tarihinde birinci tekil şahıs kullanarak yazan ilk kişidir. Enheduanna'ya ait taştan bir disk ve iki mühür günümüze kadar ulaşmıştır. Disk üzerinde üç yardımcısıyla birlikte görülen Enheduenna'nın kabartması profildendir. Bu kabartmanın arkasında, Enheduanna, "Nanna'nın (Ay Tanrısı) karısı ve Sargon'un kızı" olarak tanımlanır.

VE/||/<>

Doğa filozofu. Aganice, gezegenlerin hareketlerini tahmin edebilmek için bir sistem geliştirmiştir.

VE/||/<>

Mezopotamyalı kimyager. Tapputi-Belatikallim, çeşitli kimyasallarla çalışmalar yaparak parfüm ve kozmetik malzemeler elde etmiştir. Tapputi Belatikallim'in adı, günümüze bir tablet üzerinde gelmiştir. Parfüm üretimi Mezopotamya'da çok önemliydi. Çünkü aromatik maddeler, kozmetik dışında ilaç ve dinsel amaçlarla da kullanılırdı. Parfümcülük araçları ve tarifleri, aşçılıkta kullanılanlara benzerdi. Parfüm üretiminde kullanabilmek için, bitkilerin özütlerini çıkaracak farklı kimyasal teknikler geliştirilmişti.

VE/||/<>

Silla Krallığı'nın kraliçesi ve astronom. Sonduk, Uzakdoğu'da bilinen ilk gözlemevini inşa ettirmiştir. Hanedanındaki tüm erkeklerin ölmüş olması nedeniyle MÖ 634'de tahta oturan Kraliçe Sonduk, MÖ 647'ye kadar Silla Krallığı'nı (bugünkü Kore) yönetir. Bu krallığa yöneticilik yapacak üç kadından ilkidir. Savaşlarla geçen hükümranlığı sırasında, krallığını bir arada tutabilmeyi başarır ve Çin'le ilişkilerini geliştirir. Sonduk'un yaptırdığı, ay ve yıldızların kulesi (Ch'omsong-dae) adıyla anılan gözlemevi, eski Silla Başşehri Kyongju'da, günümüze kadar ulaşmıştır.

VE/||/<>

Pisagorcu, Antik Ege'li filozof. Pisagor'un yandaşı ve karısı olan Theano, Pisagor'dan sonra Pisagorcu topluluğu yönetmiştir. Onun döneminde Pisagor öğretisi, Antik Ege'nin tümüne ve Mısır'a dek yayılır. Theano, yaşadığı zamanda hastalık sağaltıcı özelliğiyle de tanınmaktadır. Theano başlangıçta, Pisagor'un dinleyicisidir. Ciddi ve sert ahlaklı filozofu, erdemleri ve bilgiye susamışlığıyla etkiler, böylece evlenirler. Yerel yönetim üzerindeki etkileriyle tepki çeken Pisagor'cu topluluk, en sonunda düşmanlarının saldırısına uğrar. Pisagor'un bu saldırıdan sağ çıkıp çıkmadığı bilinmemektedir. Ama bu olaylardan sonra dağılan Pisagor'cu topluluğu tekrar toparlayan Theano olmuştur. Kızları Damo, Mya, Arignote birlikte topluluğu manevi olarak bir arada tutmaya çalışmıştır. Theano'dan bize anlamlı, kısa sözler ve ahlak öğütlerinden oluşan toplu anlatılar kalmıştır. Bir yandan kendi düşüncelerini, ama öbür yandan Pisagor'un düşüncelerini yazmıştır.

VE/||/<>

Antik Egeli, astronom. Aglaonike, ay tutulmalarının zaman ve konumunu tahmin etme konusunda uzmanlaşmıştır. Teselya'da yaşadı. Zamanın insanları Aglaonike'nin istediğinde ayı kaybedebildiğini sanmış; bu niteliğini cinsiyetinden ötürü, bilimsel birikiminden çok güçlü bir büyücü olmasına bağlamışlardır. Tarihin ilk kadın astronomlarından olan Aglaonike'nin adını Venüs gezegeninde bir krater yaşatıyor.

VE/||/<>

Antik Ege'de yaşamış, Milet'li filozof. Aspasia Antik Ege düşüncesinde, özellikle Sokrates üzerinde etkili olmuştur. Sokrates'in Aspasia ile felsefi konuşmalar yaptığı ve bu düşünce alışverişinden çok şeyler öğrendiği bilinir. Hatta Sokratik yöntem olarak bilinen yöntemin, gerçekte Aspasia'nın yöntemi olduğunu ve öğrencisi Sokrates'in bunu gençlik yıllarında ondan öğrendiği tahmin edilmektedir. Aspasia, 20'li yaşlarında Atina'ya gider ve kendinden 30 yaş büyük devlet adamı Perikles'le evlenir. Aspaisa'nın Perikles'in politikaları üzerinde çok etkili olduğu bilinir. Hatta, Perikles'in bazı konuşmalarını Aspasia'nın yazdığına ilişkin kanıtlar vardır. Aspasia Atina'da Anaxagoras, Archimedes, Sophokles ve Sokrates gibi birçok filozofun müdavimleri arasında olduğu, devlet adamları, sanatçılar ve iyi eğitim almış kadınların geldiği, tartışmaların yapıldığı bir salon açar. Böylelikle bir kadın, Atina düşünce yaşamını derinden etkileyen bir oluşumu gerçekleştirmiş olur. Aspasia'nın salonu uzun yıllar açık kalır ve Aspasia "üst düzeyde diyalektik ve retorik hocası" olarak aranan bir kişi olmayı sürdürür. Bugün Aspasia'nın bir büstü, İzmir Arkeoloji Müzesi'nde de yer almaktadır.

VE/||/<>

Kinik okulundan, Antik Ege'li filozof. Hipparchia felsefesiyle, Sokrates'in öğrencisi Antisthenes'in kurduğu Kinik okulundan sayılır. Kadınların geleneksel rollerinden kurtulmaları için de mücadele etmiştir. Ailesi, soylu ve zengindir. Hipparchia erkek kardeşi aracılığıyla, Kinik filozoflardan Krates ile tanışır. Kinizm, gereksinimsizlik öğretisini temsil etmektedir. Bu öğreti, gereksinimlerin insanı toplumun kurallarına ve zorlamalarına bağladığını söylerdi. Hipparchia, Krates'in öğretisinden o kadar etkilenir ki ailesinin karşı çıkmasına rağmen onunla evlenir ve devamında onun yoksul, göçebe hayatına katılır.

VE/||/<>

Çin'li tarihçi ve yazar. Pan Chao, Çin İmparatorluğu'nun tarihini anlatan ve birkaç kuşak tarihçinin üzerinde çalıştığı Han'ın Kitabı'nı tamamlamıştır. Ayrıca 8 adet kronolojik tablo hazırlamış ve astronomi üzerine bir de tez yazmıştır. En ünlü yapıtı ise, Kadınlar İçin Dersler'dir (Nu Jie). Ahlaki öğütler içeren bu kitapta Chao, kadınların erkeklere "mutlak itaatini" önerir. Pan Chao, edebiyatçıların ürünleri üzerine yorumlar ve şiirler de yazmıştır.

VE/||/<>

İskenderiye'li filozof ve matematikçi. Hypatia, Antikçağ'ın son dönemlerinin en etkili ve önemli bilgini, Yeni Platoncu felsefenin temsilcisidir. Üniversitede felsefe, matematik ve astronomi dersleri vermiştir. Hypatia, İskenderiye Üniversitesi'nde matematik dersleri veren ve bu okulun yöneticiliğini de yapan babası Theon tarafından, "yetkin bir insan olması" amacıyla yetiştirilir. Hypatia daha genç yaşlarda, soru sormayı, araştırmayı ve kuşku duymayı öğrenir. Babası onun, el sanatları, şiir, felsefe, din, astronomi, astroloji ve matematik konularında eksiksiz bilgilenmesi için elinden geleni yapar. Hypatia hitabet sanatında da gelişir; güzel ve etkili konuşmasını öğrenir. Hypatia biraz büyüdüğünde, dünyayı dolaşmaya çıkar. Roma'ya ve Atina'ya gider. Yeni Platoncu düşünür Plutarkhos'dan dersler alır. Kimi kaynağa göre 1 yıl, kimine göre 10 yıl sonra İskenderiye'ye döner. Aranan ve sevilen bir öğretmen olur. Avrupa, Asya ve Afrika'nın çeşitli bölgelerinden gelen öğrenciler, sınıfını ve evini doldurur. Hypatia, güzelliği, bilgisi ve zekâsıyla, saygı ve hayran lık uyandırmaktadır. Hypatia matematik üzerine birçok yapıt yazmıştır. Ne yazık ki, çoğu ünlü İskenderiye yangınında zarar gören bu yapıtlardan günümüze parçalar ulaşmıştır. En önemli yapıtı, cebirin babası sayılan Diophantos'un Aritmetica'sına yaptığı 13 ciltlik yorumdur. Hypatia, Diophantos'un eşitliklerine alternatif çözümler üzerinde çalışmıştır. Bunlar sonradan, Diophantos'un yapıtları içine alınmıştır. Hypatia'nın Diophantos'un astronomi üzerine çalışmalarına katkıda bulunan bir yapıtı daha vardır. Yine, Pergeli Apollonius'un konikleri hakkında 8 ciltlik bir çalışma kaleme aldığı bilinmektedir. Bu yapıtında, Apollonius'un teorisini anlaşılır bir biçimde açıklamaya çalışmıştır. Bundan başka babasıyla birlikte, Öklit üzerine en az bir kitap yazdığı sanılmaktadır. MS 4. yüzyılda İskenderiye yeni yeni gelişen Hıristiyanlık ve pagan dinlerin çatışmasına sahne olmaya başlamıştır. İskenderiye Patrikhanesi'nin başına, Kiril adında sofu bir Hıristiyan atanır. Hypatia da pagan olduğu için, Kiril tarafından kışkırtılmış insanların saldırısına uğrar. Saldırganlar üniversitenin önünde, arabasında yakaladıkları Hypatia'yı, önce soyar; sonra bedenini parçalara ayırıp, yakarlar. Hypatia'nın ölümü, Roma'nın Hıristiyanlaştığını ve aynı zamanda antik bilimlerin gerilediğini de gösterir. Hypatia, bugün Antikçağ'ın en çok tanınan bilim kadınlarındandır. )

( M.Ö. 2700

VE/||/<>

M.Ö. 22354

VE/||/<>

M.Ö. 1878

VE/||/<>

M.Ö. 1200

VE/||/<>

M.Ö. 600'ler

VE/||/<>

M.Ö. 500'ler

VE/||/<>

M.Ö. 500'ler

VE/||/<>

M.Ö. 460-401

VE/||/<>

M.Ö. 360-280

VE/||/<>

M.Ö. 50-112

VE/||/<>

M.Ö. 370-415 )


- MERKEZ ile/ve TAHT

( CENTER vs./and THRONE )


- METAL KAŞIK ile/yerine TAHTA KAŞIK


- MEVÂD-ÜL AKLÎSE değil/yerine/= TASIMIN/KIYASIN NESNELERİ[MADDET-ÜL KIYAS]


- MEZE ile TARATOR[Yun.]

( ... İLE Ceviz içi, sarımsak, tuz, ekmek içi ve tahinin, limon suyu ile çırpılmasından sonra kıyılmış maydanozla hazırlanan salça ya da sos. )


- MEZHEB ile TARİKAT


- MİHNET ile/ve/<> TÂKAT


- MIMESIS ile TAKLİT/İMİTASYON/IMITATION

( Mimesis, sözlü sanatlarda etkindir. İLE ... )


- MİNYATÜR ile/yerine/< TASVİR


- MİRÂC ve/=/||/<> TÂLİM


- MİT ile/ve TARİH ÖNCESİ


- MOD/MODE[İng.] değil/yerine/= TARZ


- MODALITE/MODALITY[İng.] değil/yerine/= TARZ


- MONİZM:
MATERYALİZM ile/<> İDEALİZM ile/<> TARAFSIZ MONİZM


- MUAMMA ile/ve TA'MİYE

( Kişi adı üzerine bilmece. İLE/VE Muamma yapmak. )


- MUAREFE[Ar.] değil/yerine/= TANIŞMA, TANIŞIKLIK


- MÜBÂGAME değil/yerine/= TATLI DİLLİLİK


- MÜCERRED[Ar.] ile TAAZZÜB[Ar. < AZEB] ile TE'EBBÜD[Ar.]

( Tek, yalnız. İLE Evlenmeyip bekâr kalma. İLE Ürküp çekinme. | Evlenmeme. )


- MUCİZE[Ar.] değil/yerine/= TANSIK


- MÜCMEL ile/ve/değil/yerine/<> TAFSİL

( Kısa ve öz sözle anlatılmış. İLE/VE/<> Etraflıca, uzun uzun anlatma/açıklama. )


- MÜDAHALE EDEMEMEK ile/değil TAHAMMÜL EDEMEMEK


- MUHAMMES[< HUMS] ile TARDİYE ile TAHMÎS[< HUMS] ile TAŞTÎR[< ŞATR]

( Aynı vezinde beşer mısralık bendlerden oluşan nazım biçimi. İLE Beş mısralık bendlerden oluşan ve az kullanılan musammat türü. İLE Bir gazelin her beyitinin başına aynı ölçüde üç mısra ekleyerek oluşturulan muhammes. | Beşinci mısrası birinci bendin dört mısrasıyla uyaklı olmayan muhammes. [Hüsn-ü Aşk - Şeyh Galip] İLE Gazelin her beyitinin arasına üç mısra eklenerek düzenlenen biçim. [bir gazeli taştir eden şair, mahlasını son beyitte söyler] )


- MUKADDEM ile/ve/+ TÂLÎ

( Mantık ilmini tasavvur etmezsen İLE/VE/+ mutlak mechûlün tâlibi olursun! )

( Tâlî olan bâtılsa, mukaddem de bâtıldır! )

( Öncül. İLE/VE/+ Sonuç. )


- MÜLHİT[Ar.] değil/yerine/= TANRISIZ


- MUMYALAMA ile/ve/<>/değil/yerine TAHNÎT


- MÜSVEDDE ile/ve SEVAD ile/ve RİSÂLE ile/ve FEVAİD ile/ve ŞUKKA ile/ve TAİRE ile/ve KÜLLİYET ile/ve MECMUA ile/ve SEFİNE ile/ve KEŞKÜL ile/ve CÖNK ile/ve DİVÂN ile/ve MURAKKA


- MUTÂBAKAT(Mantık) ile/ve TAZAMMUN ile/ve İLTİZAM

( Hakikat.(Dil) İLE Mecaz. İLE Kinâye. )

( Kuşatma. İLE/VE İçerme. )

( Kavramla nesnenin örtüşmesi. İLE/VE Bir kısmı dışarıda kalırsa. İLE/VE Bir anlamın bir kavrama bitiştirilmesi. )

( Mantık mutabakat üzerine yapılır. İLE/VE Tazammun ve iltizam ile edebiyat yapılır. )

( İnsan: Hayvan-ı Nâtık.(Kök) İLE İnsan: -Hayvan, -Nâtık.(Akıl) İLE Gerekli görme.(Çağrışım ile karıştırılmamalı) (İnsan: "İlim ve yazma kabiliyeti olandır.") )

( Vaz'i Lafzî Delâlet. )

( Vaz: Sesi anlama bitiştirme. )


- MUTATABBİB değil/yerine TABİB

( Hekimlik taslayan. DEĞİL/YERİNE Hekim. )


- MÜTEMMİM CÜZ değil/yerine/= TAMAMLAYICI PARÇA


- MÜTEMMİM[Ar. < TEMÂM] ile TAMAMLAYICI

( Tümleç. Herhangi bir sözcüğün anlamını tamamlayan. | Bütün haline getiren. )


- MUTLAK EŞİK DEĞERLERİNDE:
GÖRME ile/ve İŞİTME ile/ve TAT ALMA ile/ve KOKU ALMA(ŞAMME[Ar.], ODORAT[Fr.], SMELL[İng.]) ile/ve DOKUNMA

( Karanlık bir gecede 50 km.'den bir mum ışığı. İLE/VE Sessiz bir ortamda 5 metreden bir kol saatinin işleyişi. İLE/VE Sekiz litrelik bir suda bir çay kaşığı şeker. İLE/VE Altı odalı büyük bir evde bir damla esans. İLE/VE Bir santimetre yükseklikten yüzüne düşen bir sineğin kanadı. )


- MUTLAK < TALÂK

( Itlak olunmuş, salıverilmiş, başıboş bırakılmış. | Kayıtsız, şartsız. | Yalnız, tek, şart. | Herhangi bir şeye ilişik olmayan. < Evliliğin sona ermesi; eşlerin birbirini boşaması. )


- MUTLU OLABİLMEK ile/ve "TAM OLABİLMEK"


- MUTLULUK ile/ve/değil/||/<>/< TATMİN OLMA


- MÜVECCİBE değil/yerine/= TALKIM

( Ana sapın bir çiçekle sonuçlandığı, büyümeyi yan sapların sürdürdüğü bir tür uzama biçimi. )


- MUZİP değil/yerine/= TAKILGAN


- MYOTIS ile ROUSETTUS ile TADARIDA

( Ufak, kahverengi yarasa. İLE Meyve Yarasası. İLE ... )


- NAKİL[Ar.]/TRANSPORT[Fr.] değil/yerine/= TAŞIMACILIK/AKTARIM


- NAKZ ile/ve/||/<> TAHSİS ile/ve/||/<> TAMİM ile/ve/||/<> İCMÂL ile/ve/||/<> TEFSİR

( ANNULATION avec LA RESTRICTION DU SENS OU DE LA PORTEE avec EXTENSION DU SENS OU DE LA PORTEE avec COLLECTIF avec ANNOTATION )


- NARBÜLBÜLÜ/ARDIÇKUŞU(TURDUS PILARIS[Lat.], ROBIN[İng.], Avrupa ve Asya ormanlarında yaşar.) ile/ve BAYIR KUŞU ile/ve ÇALI KUŞU ile/ve ÇAMURCUN ile/ve DALGIÇ KUŞU ile/ve DEVEKUŞU ile/ve FIRTINA KUŞU ile/ve GELİNKUŞU[Lat. OTOCORIS PENCILLATUS] ile/ve İNCİRKUŞU[Lat. ANTHUS TRIVIALIS] ile/ve İSHAK KUŞU/BATAKLIKBAYKUŞU[Fars. ŞEB-ÂVÎZ][ayağından asılarak başaşağı sarkar ve öter] ile/ve KARDİNALKUŞU ile/ve KARİYAMA(Güney Amerika'da) ile/ve KAŞIK GAGA ile/ve KAŞIKCI KUŞU ile/ve KEDİKUŞU ile/ve KELAYNAK[Sadece bu üç yerde: BİRECİK-URFA, FAS, PALMİRA ÇÖLLERİ-SURİYE][Lat. GERONTICUS EREMITA]17 Şubat, Birecik'te, Kelaynak Günü'dür! ile/ve KUYRUKKAKAN[Afrika ile/ve Asya'da][Lat. SAXICOLA] ile/ve MALURUS[Avustralya'da] ile/ve MAMO[Hawaii'de] ile/ve MANAKİN[Amerika'da] ile/ve MİNO[Asya'da] ile/ve MOA ile/ve MOHO ile/ve MUHABBET KUŞU ile/ve ÖRÜMCEK KUŞU[Lat. LANIUS] ile/ve TARLA KUŞU ile/ve YAĞMUR KUŞU ile/ve ALICI KUŞ ile/ve BOĞMAKLI KUŞ ile/ve MAKARALI KUŞ ile/ve SAKSAĞAN(AK'AK[Ar.], PÎSE[Fars.], PICA PICA[Lat.]) ile/ve SAKARMEKE ile/ve SIĞIRCIK(MÜRG-İ ZÎREK/ZÎREK-SÂR, LÂLESAR[Fars.], STURNUS VULGARIS[Lat.]) ile/ve İBİBİK, ÇAVUŞ KUŞU, HÜDHÜD[çoğ. HEDÂHİD][HÛC-I HÜDHÜD:
İbibik ibiği.](EBÜRREBÎ', UPUPA EPOPS[Lat.]) ile/ve ÖZKUŞU ile/ve PAPUÇGAGA[Afrika'da] ile/ve POTU(Güney Amerika'da) ile/ve POYRAZKUŞU ile/ve SUBAKALI ile/ve TORGU ile/ve TURAKO/MUZCUL(Afrika'da yaşar.) ile/ve UZUNBACAK ile/ve ÜVEYİK(TURTLE DOVE[İng.], STREPTOPELIA TURTUR[Lat.]) ile/ve YEŞİLBAŞ

( Kolombiya'da, dünyadaki tüm ülkelerdeki kuş türlerinden daha fazla kuş türü bulunur. )


- NAZAR ile/ve/||/<>/> TÂMÎK-İ NAZAR

( Bakış. İLE/VE/||/<>/> Derinleş(tiril)miş bakış. )


- NAZIM BİÇİMLERİNDE:
TERKİB-İ BENT ile/<> TERCİ-İ BENT ile/<> TERBİ ile/<> TAHMİS ile/<> TAŞTIR ile/<> TESDİS ile/<> MUHAMMES ile/<> TARDİYE ile/<> MÜSEDDES ile/<> NAZİRE ile/<> TEHZİL

( 7-10 beyit. İLE 7-10 beyit. İLE Gazel + 2 beyit. | Dördün. | Dörtleme. İLE Gazel + 3 beyit. İLE Gazel + 3 beyit. İLE Gazel + 4 beyit. İLE 5 dizelik. İLE 5 dizelik.[Muhammes'in, özel bir biçimi.] İLE 6 dizelik.İLE Beğendiğine benzer. İLE Alay etmek üzere yazılan nazire. )

( )


- NEBZ[Ar.] ile TARH[Ar.]


- NEŞ'ET ve/||/<>/> TEKVÎN ve/||/<>/> TAHDÎD ve/||/<>/> İNTİŞÂR ve/||/<>/> İSTİKRÂR


- NESNE ile/ve TANIM ile/ve KAVRAM


- NESNENİN/ÜRÜNÜN/BESİNİN:
TARİHİ ile/ve/||/<> TARİFİ


- NİŞASTA ile TAPYOKA[Fr. < TAPIOCA]

( ... İLE Manyok kökünden çıkarılan nişasta. )


- OBLITERASYON/OBLITERATION[İng.] değil/yerine/= TAM KAPANMA


- OBSESİF-KOMPÜLSİF BOZUKLUK/OBSESSIVE-COMPULSIVE DISORDER[İng.] değil/yerine/= TAKINTI-ZORLANTI BOZUKLUĞU


- OBSESİF değil/yerine/= TAKINTILI


- OBSESYON/OBSESSION[İng.] değil/yerine/= TAKINTI


- ODUN TABAKASI, KSİLEM = TABAKA-İ HAŞEBÎYE = BOIS


- ÖĞRETİLEMEYEN ile/ve ÖĞÜTLENEMEYEN ile/ve TAVSİYE EDİLEMEYEN

( NOT ABLE TO TEACH vs./and NOT ABLE TO ADVICE vs./and NOT ABLE TO ADVISE )


- OK AÇMAZI ile/ve/||/<> KOŞU YOLU AÇMAZI ile/ve/||/<> UZAY GEMİSİ AÇMAZI ile/ve/||/<> TANRILAR AÇMAZI


- OKUL ile/ve TAPINAK


- OLAY ve/<> TASARIM


- OLİGARŞİ[Fr. < Yun. OLIGOS: Az. | ARKHEIN: Buyurmak.] değil/yerine/= TAKIMERKİ

( Siyasal erkin, birkaç kişilik bir kümenin elinde bulunduğu yönetim. Aristokrasinin, daralmış biçimi. )


- ÖLÜM ile TAN TUN

( ... İLE "Öldürülmek ya da başı belaya uğramak" anlamına gelen tan tuna gitmek deyiminde geçen bir söz. )


- ÖN ÖDEME ile TAKSİT

( ME'HÛZÂT: Alınan para. | Alınan paranın defterde yazıldığı hane. )


- ORANGUTAN ile TAPANULİ ORANGUTANI


- ORANLAMA ile TAHMİN


- ÖRGEN ile/ve/||/<> TAL[Fr. THALLE]

( ... İLE Kök, sap ve yaprak şeklinde farklılaşmamış bir bitkinin yaşama ve büyüme örgeni. )


- ORMAN ile TAYGA

( ... İLE Doğu Sibirya ormanları. )


- ÖRTÜŞME ile/ve/||/<>/> TAMAMLAMA


- ÖRÜMCEK ile TAVUSKUŞU ÖRÜMCEĞİ

( )


- OT ile TARAKOTU

( ... İLE Tarakotugillerden, otsu bir bitki. )

( ... cum DIPSACUS )


- ÖTEKİLEŞTİRME ile/değil TANIYAMAMA


- ÖTÜCÜ KUŞLAR ile/ve TAKLACI KUŞLAR


- ÖVMEK ile/değil/yerine TAKDİR


- ÖVMEK ile TAKDİR ETMEK

( Birini, gıyabında övmek, fitneye neden olur/olabilir. )

( MEDÂR-I İFTİHÂR: Övünme nedeni/vesilesi. )


- ÖYKÜNME = TAKLİT = IMITATION[İng., Fr.] = NACHAHMUNG[Alm.] = IMITATIO[Lat.] = MIMESIS[Yun.] = IMITACIÓN[İsp.]


- OYUN VE OYUNCAKTA:
TON[RENK] ile/ve/||/<> TINI ile/ve/||/<> TANIŞ


- OYUN ile TAMZARA

( ... İLE Doğu Anadolu'da, toplu olarak oynanan bir halk oyunu. | Bu oyunun müziği. )


- OYUNDA:
SU ve/||/<> KUM ve/||/<> TAHTA


- ÖZÜN ÖLÜMSÜZLÜĞÜ ile/ve/||/<> TANRI'NIN "VARLIĞI/YOKLUĞU"


- PAMUK ile TAHTAPAMUK

( ... İLE Döşemecilikte kullanılan bir dolgu ve örtü malzemesi. )


- PARÇA ile/ve TAVIR

( PIECE vs./and MANNER )


- PATATES ile TATLI PATATES

( POTATO vs. YAM/SWEET POTATO )

( SOLANUM TUBEROSUM cum IPOMOEA BATATAS )


- PATENT ile YARARLI/FAYDALI MODEL ile TASARIM

( )


- PATOGNOMİK/PATHOGNOMONIC[İng.] değil/yerine/= TANI KOYDURUCU


- PERDE ile/ve TARABA

( ... İLE/VE Tahta perde. )


- Pİ[Π][3.14] ile/ve/değil/yerine/||/<>/> TAU[τ][6.28]

( Çemberin çevresini çapıyla ilişkilendirir. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Bir çemberin çevresini yarıçapıyla ilişkilendirir. [Tam çemberin radyan cinsinden açı ölçüsü olarak daha kullanışlıdır.] )


- PİLİÇ ile/ve TAVUK

( Dünyadaki tüm piliçlerin kökeni Kırmızı Orman Tavuğu denen Tayland'a özgü bir tür sülüne dayanmaktadır. )

( Amerika kıtasında 1500'lerden önce hiç piliç yoktu. Kıtaya pilici ilk götüren İspanyol'lar oldu. )

( Öteki dillerde GIT GIT GIDAK[Türkçe'de]: * GAK GAK[Almanya'da] * GOK GOK[Danimarka'da] * KOT KOT[Finlandiya ve Macaristan'da] * KOTKOTKODAT[Fransa'da] * TOK TOK[Hollanda'da] * GUK GUK[Tayland'da] )

( HURÛS-BEÇE ile/ve ... )

( PULLET vs./and CHICKEN )


- PLAN[İng.] değil/yerine/= TASARI, TASAR


- POLEN, ÇİÇEK TOZU = TAL' = POLLEN


- PORTABIL/PORTABLE[İng.] değil/yerine/= TAŞINABİLİR


- PORTATİF/SEYYAR değil/yerine/= TAŞINABİLİR/TAŞINIR


- POST ile TAHT


- PROGRAM ile/ve TASARIM

( PROGRAMME vs./and DESIGN )


- PROJE[İng. PROJECT] değil/yerine/= TASARI/İŞ


- PROMOSYON değil/yerine/= TANITIM


- PROSPEKTÜS[Fr./İng. < PROSPECTUS] değil/yerine/= TANITMALIK


- PROSPEKTÜS/PACKAGE INSERT[İng.] değil/yerine/= TANITMALIK


- PROTEZ /PROSTHESIS[İng.] değil/yerine/= TAKMA


- PROTEZ[Fr. PROTHESE] değil/yerine/= TAKMA ...

( Eksik bir örgenin yerini tutmak, bir örgenin sakatlığını örtmek amacıyla yapılan yapay örgen ya da parça. | Bu amaçla yapılıp kullanılan örgen. | [dilb.] Öntüreme. )


- PUDRA ile TAŞPUDRA

( ... İLE Süslenmek için kullanılan pudra ve krem karışımı katı madde. )


- PUT / ŞEYTAN ile TÂGUT["gu" uzun okunur][çoğ. TAVÂGÎ/T]

( ... İLE Kayıptan haber veren, büyücü. | Şeytan. | İslâm'dan önce, Mekke'deki Lât ve Uzzâ putları. )


- RAKUN ile TANUKİ

( ... ile Tanuki )

( ... cum NYCTEREUTES )


- RASTGELELİK:
TANIMLAMADA ile TANIMLAMAMADA


- RASTGELELİK >< TANIM/LAMA


- RECÂ'[Ar.] ile TAMA'[Ar.]


- RED ile/değil/yerine TAMAMLAMAK

( Duruyorsan. İLE/DEĞİL/YERİNE Yürürsen/yürüyerek. )


- REKLAM[Fr. < RÉCLAME] değil/yerine/= TANITI

( Bir şeyi topluma tanıtmak, beğendirmek ve böylelikle sürümünü sağlamak için denenilen her türlü yol. | Bu amaç için kullanılan yazı, görsel, film vb. )


- RESİF ile TAHİTİ RESİFLERİ

( ... İLE Resiflerin ve balık çeşitliliğinin en etkileyicisidir. )


- RESİM ile/ve/değil/||/<>/> TARİHSEL RESİM


- ROL ile TASLAMAK


- RÜZGÂR ile TALAZ

( ... İLE Dalga, kasırga. )


- SABIR ile/ve TÂKAT


- SABIR ve/<> TAVIR/TUTUM

( Hiçbir şeyin yokken gösterdiğin. VE/<> Her şeyin varken sergilediğin. )


- SABİT[Ar.] değil/yerine/= TANITLI


- SABİTFİKİR ile/ve/> TAKINTI ile/ve/> TAASSUB/NEVROZ

( Bir "düşüncenin", yerinden oynatılamazlığı. İLE/VE/> Sabitfikre, duygunun da katılması (ile). İLE/VE/> Sinirlilik/asabileşme ve çeşitli türlerde tepkisellikler. )


- SAÇMA(LIK)LAR/SAFSATALAR:
BİÇİMSİZ ile/ve/||/<> BELİRSİZLİK ile/ve/||/<> SALDIRI ile/ve/||/<> KONUNUN ÖZÜNÜ KAÇIRMA ile/ve/||/<> TARTIŞMALI NEDEN ile/ve/||/<> İSTATİSTİKSEL HATA ile/ve/||/<> ŞAŞIRTMA ile/ve/||/<> YETKEYE BAŞVURMA ile/ve/||/<> DUYGULARA BAŞVURMA ile/ve/||/<> KIYASLAMA HATALARI ile/ve/||/<> SINIFLANDIRMA HATALARI

( BİÇİMSİZ SAÇMA(LIK)LAR/SAFSATALAR ile/ve/||/<> SAÇMA(LIK)LAR/SAFSATALAR
( INFORMAL FALLACIES vs./and/||/<> FALLACIES )

BELİRSİZLİK SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: GÖNDERMELİ ile/ve/||/<> VURGULAMA ile/ve/||/<> ÇOK ANLAMLILIK
( FALLACY OF: EQUIVOCATION vs./and/||/<> ACCENT vs./and/||/<> AMPHIBOLY )

SALDIRI SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: KARALAMA ile/ve/||/<> NİTELİKSEL ile/ve/||/<> "SEN / SEN DE ..." ile/ve/||/<> DOLDURUŞA GETİRME
( ARGUMENT AGAINST THE MAN vs./and/||/<> CIRCUMSTANTIAL AD HOMINEM vs./and/||/<> FALLACY OF "YOU / YOU ALSO" vs./and/||/<> POISONING THE WELL )

KONUNUN ÖZÜNÜ KAÇIRMA SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: KISIR DÖNGÜ ile/ve/||/<> İLGİSİZ AMAÇ ile/ve/||/<> İLGİSİZ SONUÇ ile/ve/||/<> İDDİAYI ZAYIFLATMA ile/ve/||/<> KONUYU SAPTIRMA
( BEGGING THE QUESTION vs./and/||/<> FALLACY OF IRRELEVANT PURPOSE vs./and/||/<> IRRELEVANT CONCLUSION vs./and/||/<> FALLACY OF STRAW-MAN vs./and/||/<> FALLACY OF RED HERRING )

TARTIŞMALI NEDEN SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: YANLIŞ NEDEN ile/ve/||/<> ÖNCESİNDE ile/ve/||/<> ORTAK ETKİ ile/ve/||/<> GÖZDEN KAÇIRILABİLİR NEDEN ile/ve/||/<> YANLIŞ YÖN ile/ve/||/<> KARMAŞIK NEDENLER
( FALLACY OF FALSE CAUSE vs./and/||/<> FALLACY OF "PREVIOUS THIS" vs./and/||/<> JOINT EFFECT vs./and/||/<> GENUINE BUT INSIGNIFICANT CAUSE vs./and/||/<> WRONG DIRECTION vs./and/||/<> COMPLEX CAUSE )

İSTATİSTİKSEL HATA SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: YETERSİZ ÖRNEK ile/ve/||/<> TEMSİL ETMEYEN ÖRNEK ile/ve/||/<> YANLIŞ BENZETME ile/ve/||/<> YOK SAYMA ile/ve/||/<> SÜMEN ALTI ile/ve/||/<> KUMARBAZ
( FALLACY OF INSUFFICIENT SAMPLE vs./and/||/<> UNREPRESENTATIVE SAMPLE vs./and/||/<> FALSE ANALOGY vs./and/||/<> SLOTHFUL INDUCTION vs./and/||/<> FALLACY OF SLANTING vs./and/||/<> GAMBLER'S FALLACY )

ŞAŞIRTMA SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: DEVEDE KULAK ile/ve/||/<> YA SİYAH, YA BEYAZ ile/ve/||/<> KANITLAMA ZORUNLULUĞU ile/ve/||/<> FELÂKET ÇIĞIRTKANLIĞI ile/ve/||/<> İMÂLI SORU ile/ve/||/<> ÇOK SORULU ile/ve/||/<> SINIRLI SEÇENEK
( FALLACY OF THE BEARD vs./and/||/<> BLACK OR WHITE FALLACY vs./and/||/<> ARGUMENT FROM IGNORANCE vs./and/||/<> FALLACY OF SLIPPERY SLOPE vs./and/||/<> COMPLEX QUESTION vs./and/||/<> FALLACY OF MANY QUESTIONS vs./and/||/<> FALLACY OF LIMITED CHOICES )

YETKEYE BAŞVURMA SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: BİR BİLENE SORMA ile/ve/||/<> YETERSİZ KAYNAK ile/ve/||/<> İNANCA BAŞVURMA ile/ve/||/<> ORTAK TUTUMA BAŞVURMA ile/ve/||/<> ÖBEK BASKISI ile/ve/||/<> YARARCI ile/ve/||/<> BEĞENDİRME ile/ve/||/<> DAYATMA ile/ve/||/<> İÇİNDEKİ DEĞİL DIŞINDAKİ(ZARF-MAZRUF) ile/ve/||/<> GENETİK
( ARGUMENT TO AUTHORITY vs./and/||/<> FALLACY OF UNQUALIFIED SOURCE vs./and/||/<> APPEAL TO BELIEF vs./and/||/<> APPEAL TO COMMON PRACTICE vs./and/||/<> BANDWAGON, PEER PRESSURE vs./and/||/<> PRAGMATIC FALLACY vs./and/||/<> APPEAL TO PERSONAL INTERESTS vs./and/||/<> FALLACY OF "IS" TO "OUGHT" vs./and/||/<> STYLE OVER SUBSTANCE vs./and/||/<> GENETIC FALLACY )

DUYGULARA BAŞVURMA SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: TEHDİT ile/ve/||/<> DUYGU ile/ve/||/<> ÖNYARGILI DİL ile/ve/||/<> MAZERET
( ARGUMENT FROM FORCE vs./and/||/<> ARGUMENT TO PITY vs./and/||/<> PREJUDICIAL LANGUAGE vs./and/||/<> FALLACY OF SPECIAL PLEADING )

SAÇMA(LIK)LAR/SAFSATALAR ile/ve/||/<> HATALAR
( FALLACIES vs./and/||/<> MISTAKES/WRONGS )

KIYASLAMA HATALARI: GENELLEŞTİRME ile/ve/||/<> ÖZELLEŞTİRME
( FALLACY OF CONVERSE ACCIDENT vs./and/||/<> FALLACY OF ACCIDENT )

SINIFLANDIRMA HATALARI: BÜTÜNLEME ile/ve/||/<> İNDİRGEME
( FALLACY OF COMPOSITION vs./and/||/<> FALLACY OF DIVISION ) )


- ŞAFAK[Ar. < ŞEFAK] değil/yerine/= TAN

( Güneş doğmadan az önce beliren aydınlık. )


- SAFİYE ve/||/<>/> TASFİYE


- SAHÂBE/ASHAB ile/ve/> TÂBİİN ile/ve/> TEBE-İ TÂBİÎN

( Hz. Muhammed'in döneminde yaşamış ve onu görmüş olanlar. İLE/VE/> Hz. Muhammed'i görmüş olanları görenler. İLE/VE/> Hz. Muhammed'i görmüş olanları görenleri görenler. )


- ŞAHİT[Ar.] değil/yerine/= TANIK


- ŞAHS[Ar.] ile TALEL[Ar.]


- ŞAHSİYYE ile TABİYYE


- SAHTE KENDİLİK ile/ve/||/<> TAM NESNE-TAM KENDİLİK


- SAHTE ile/ve/||/<> TAKLİT


- SAKSAĞAN ile TAYVAN MAVİ SAKSAĞANI

( )


- SANAT değil SANATÇI ve/<> TARİH değil TARİHÇİ

( Sanat diye bir şey yoktur, sadece sanatçı/lar vardır. VE/<> Gerçekleri incelemeye başlamadan önce tarihçiyi inceleyin! )


- SANAT ile/ve TASAVVUF SÜZGECİNDEN GEÇMİŞ SANAT


- SANAT ve/< TARİH

( Görünür olanlar. VE/< Okunur/bilinir olanlar. )


- SANAT ile/ve/<> TASARIM

( Sanat kavramda olur, tasarımda değil. )


- SANATÇI ile/değil TASARIMCI


- SANDAL ile TAHLİSİYE

( ... İLE Kurtarma, can kurtarma. | Kazaya uğrayan gemilerin, yolcularını ve gemi adamlarını kurtarma işi. | Kaza sırasında, kurtarma için kullanılan sandal. )


- SANSAR ile TAYRA SANSARI


- SAVAŞMA değil/yerine/<>/> TANIŞMA


- SAYGIN/LIK ile/ve TAKİP EDİLEBİLİR/LİK


- SAYI ile TAM SAYI ile ASAL SAYI

( Sayma, ölçme, tartma vb. işlerin sonunda bulunan birimlerin kaç olduğunu bildiren söz, adet. | Gazete, dergi vb. sürekli yayınların bir bütün oluşturan, değişik tarih, numara taşıyan baskılarından her biri, nüsha. | Bir spor karşılaşmasında, taraflardan her birinin başarı derecesini gösteren nicelik, skor. İLE Bir bütünü oluşturan tekler için kararlaşmış bulunan sayı, aded-i mürettep. | Kesirsiz sayı. )


- SCANNER[İng.] değil/yerine/= TARAYICI


- SCANNING[İng.] değil/yerine/= TARAMA


- SEBİL ile/ve TARÎK ile/ve SIRAT


- SEBR ve TAKSÎM


- SEHER[Ar.] değil/yerine/= TAN AĞARTISI

( TAN YERİ AĞARMADAN BİRAZ ÖNCEKİ ZAMAN )


- ŞEHİR ile/ve/<>/< TANRI


- ŞEKK ile ZAN ile TASDİK

( %50 %50; ne - ne. İLE [Öteki ucu: İlim.] İLE Câzim, sâbit, vakıaya mutabık. )


- ŞEKK ile ZANN ile TAHYİL

( %50 %50; ne o - ne o. İLE [Zıttı İlim.] İLE Câzim değil, sabit değil, vakıaya mutabık değil.[Tasavvur][Tasdikatten değil!] )


- SELÂM[Ar.] ile TAHİYYE[Ar.]


- SEM/SCANNING ELECTRON MICROSCOPY[İng.] değil/yerine/= TARAMA ELEKTRON MİKROSKOBU


- ŞER:
METAFİZİK ile/ve/||/<> TABİÎ ile/ve/||/<> AHLÂKÎ

( Olgunluğun[kemâlin] bulunmaması. İLE/VE/||/<> Elem. İLE/VE/||/<> Günah. )


- ŞERH[Ar.] ile TAFSÎL[Ar.]


- ŞERİAT ile/ve/<>/> TARİKAT ile/ve/<>/> HAKİKAT ile/ve/<>/> MÂRİFET

( Mal/mülk. İLE/VE/<>/> Ben/Benim. İLE/VE/<>/> Ahlâk. İLE/VE/<>/> Gönüllülük. )

( Fedâ. İLE/VE/<>/> Ferâgat. İLE/VE/<>/> Aşk. İLE/VE/<>/> Hizmet. )

( Kişinin elindedir. İLE/VE/<>/> Kişinin elindedir. İLE/VE/<>/> Kişinin elinde değildir. Ancak kişiye iner/nüzûl eder. İLE/VE/<>/> Kişinin gönlünde ve gönüllülüktedir. )

( Hz. Mûsa. İLE/VE/<>/> Hz. Davud. İLE/VE/<>/> Hz. Îsâ. İLE/VE/<>/> Hz. Muhammed. )

( Varoluş/varolanlar. İLE/VE/<>/> Benlik. İLE/VE/<>/> Varlık. İLE/VE/<>/> Oluş. )

( Sabır. İLE/VE/<>/> Rızâ. İLE/VE/<>/> Aşk. İLE/VE/<>/> Hizmet. )

( Şeriatı tut, hakikati yut! )

( Korur. İLE/VE/<>/> Yürütür, ulaştırır. İLE/VE/<>/> Öldürür. İLE/VE/<>/> Diriltir. )


- SEVGİ ile/ve/<> TAKDİR

( LOVE vs./and/<> TO APPRECIATE )


- SEVGİ >< TAKLİT

( Taklitte, sevgi ahlâkı tecellî etmez. )


- SEVİŞME/DÜZÜŞME ile/ve TARTIŞMA/"KAVGA" SONRASI SEVİŞME/DÜZÜŞME


- SEVMEK ve/<>/|| TANIMAK


- SEVMEMEK ve/<>/|| TANIMAMAK


- ŞEY ve/||/<>/> İSTİMÂ[< SEM] ve/||/<>/> TÂAT

( ... VE/||/<>/> Dinleme/dinlenilme, duymalar/işitme. | Dinleyip kabul etme. | Kulak verip dinleme. VE/||/<>/> Allah'ın emirlerini yerine getirme, ibâdet. )


- SEZGİ ile TAHMİN

( INTUITION vs. TO GUESS/ESTIMATE )


- SİBİRYA'DA:
ÖZEL ARAÇ ile/ve/değil/<> TAKSİ


- SICAK/LIK ile/ve/değil/yerine/||/<> TAZE/LİK


- SİFAKA ile TAÇLI SİFAKA


- SIFAT[Ar.] ile TAHLİYE[Ar.]


- sig.[Lat. < SIGNA, SIGNETUR] değil/yerine/= TARİF ET, İLÂCIN KULLANILIŞINI ETİKETE YAZ


- SİNEK ile TABUT SİNEĞİ

( ... İLE İnsan cesedinde yumurtlayarak/çoğalarak cesedi ayrıştıran sinek. [Yerin bir metre derinliğine kadar girerler.] )

( ... İLE Hantal uçuşu nedeniyle "Seğirten Sinek" olarak da bilinir. )

( ... ile [KAMBUR] PHORID [APOCEPHALUS adlı bir cinsi daha vardır] )


- SİNGAPUR'DA RESMÎ DİL:
ÇİNCE ile/ve/<> MALAYCA ile/ve/<> TAMİLCE


- SINIFLANDIRMA = TASNÎF = CLASSIFICATION


- SINIR ve TAŞIYICI


- ŞİRİN[Azr.] = TATLI[Tr.]


- SİSTEMATİK ile TARİHSEL (AÇI/YÖN/DOĞRULTU/BOYUT/AÇILIM)


- SİVRİSİNEK ile/ve TATARCIK/ANOFEL[Yun.]["ANAFEL" değil!]

( ... İLE/VE Sayrılık, sıtma mikrobu bulaştıran sivrisinek. )

( CULEX PIPIENS cum/et ANOPHELES MACULIPENNIS )


- SİYASİ/DİPLOMATİK/ASKERİ TARİH ile/> TARİH

( POLITICAL/DIPLOMATIC/MILITARY HISTORY vs./<> HISTORY )


- SIZAN ile TAŞAN


- SÖĞÜT ile/değil TAVULGA

( ... İLE/DEĞİL Kabuğu kırmızı ya da erguvan renginde olan bir tür söğüt. )


- ŞÖHRET ile TANINMIŞ

( FAMOUS vs. KNOWN )


- SÖMÜRÜ ve/||/<>/< TAHRİK


- ŞORT[İng. SHORT] ile TAYT[İng. TIGHT]

( Paçaları, dizlerin yukarısında olan kısa pantolon. İLE Bacakları sıkı saran özel kumaştan yapılmış bir pantolon türü. | Sızmaz, su geçirmez bir kumaştan yapılmış şort giysi. )


- SÖZ/SAB ile/ve TATLI SÖZ

( Güftâr. İLE/VE Güftâr-ı şirin. )

( "Bir sözü(sırrı) söylediğimde o bana malik olur, ben ona malik olamam". )

( "Sözünde doğru, işinde dakik olmalısın. Sözünde doğru olan kimsenin değeri artar, işinde dakik olan kimsenin de işi neticeye bağlanır". )

( Söz taşıyanların(su'ât) getirdiklerini kabul etmek büyük bir zulümdür. )

( Sözlerin öfkesini gözleyin, ağızdan çıkan sözleri kulaklarınız duysun. Sözlerle hiç kimseye zarar vermeyin. )

( En kolay olmayan şey: Söz Söylemek ve Söz Anlamak. )

( Balcının var bal tası, oduncunun var baltası. )

( Tatlı dil, yılanı bile deliğinden çıkarır. )

( Taşa geçer, kendime geçmez sözüm. )

( Huzur veren tek bir söz, yararı olmayan binlerce sözden daha yeğdir. )

( Bu sözler/şiirler, "Onlar benim!" diyenindir. )

( Sözden suret doğup ölür, dalga kendini tekrar denize götürür. )

( DEKLAMASYON: Sözü güzel söyleme, süslü sözlerle söyleme. )

( Âb-ı Hayat, kulakla içilir. )

( Âb-ı Hayat, su değil, Kâmil'in sözleridir. )

( WORD vs./and SWEET WORD )


- SÖZ ile/ve/<> TALÂKAT

( ... İLE Kolayca, düzgün söz söyleme durumu. )


- SÖZ ve/> TÂLÎK

( ... VE/> Güleryüzlü. :) | Düzgün söz söyleyen. )


- SÖZÜ/DÜŞÜNCEYİ:
"KALDIRMAK" ile/ve "TAŞIMAK"


- SPEKÜLATİF[İng.] değil/yerine/= TARTIŞILIR


- SUBTOTAL[İng.] değil/yerine/= TAM OLMAYAN


- SUDUR ile TAHAVVÜL


- ŞUKKA ile/ve TAİRE

( Küçük kağıt parçalarına yazılan kitaba ilişkin notlar. İLE/VE Küçük kağıt parçalarına yazılan notlar. )


- ŞUMUL ile TAZAMMUN

( Kaplam. İLE İçlem. )


- ŞÜPHE ve/< TASAVVUR

( Tasavvur olmadan şüphe oluşmaz/edilmez. )

( Kuşku söz konusu olduğunda sanığın lehine kullanılır. )


- ŞÜPHE ve/< TASAVVUR

( Tasavvur olmadan şüphe oluşmaz/edilmez. )


- SÜREÇ ile/ve/değil TANIM

( [not] PROCESS vs./and/but DEFINITION )


- SÜREÇ ile/ve/<> TARİHSELLİK


- SÜREÇ ile/ve TARÎK


- SÜREKLİLİK ile/ve/||/<> TANELİLİK


- SÜRGÜ ile TAPAN

( ... İLE Tarlaya atılan tohumu örtmek için gezdirilen, ağaçtan geniş araç, sürgü. )


- SÜSLEMEK ve/> TAÇLANDIRMAK


- SWAP[İng.] değil/yerine/= TAKASLAMA


- SYSTEMATICS ile/ve TAXONOMY

( Bitkiler ve hayvanların sınıflandırma işleriyle uğraşan bilim dalı. İLE/VE Doğal bağlantılarına göre bitkileri ve hayvanları çeşitli sınıflara koymakla uğraşan bilim dalı. )


- TEHDİT ile TAHDİT


- TÂ'AT[Ar.] ile HİDMET/HİZMET[Ar.]


- TÂ'AT[Ar.] ile KABÛL[Ar.]


- TÂ'AT[Ar.] ile MUVÂFAKATU'L-İRÂDE[Ar.]


- TA'BÎR CAİZSE değil/yerine/= DEYİM YERİNDEYSE/DEYİŞ UYGUNSA


- TA'BÎR[< UBÛR] ile ...

( İFÂDE, ANLATMA | BİR ANLAMI OLAN SÖZ | DEYİM | TERİM | RÜYA YORMA )


- TA'DÂD[Ar. < ADED] değil/yerine/= SAYMA; SAYI | BİRER BİRER SÖYLEME, SAYIP DÖKME; SAYIM

( SAYMA; SAYI | BİRER BİRER SÖYLEME, SAYIP DÖKME; SAYIM )


- TA'DÂD[Ar. < ADET] (ETMEK)[Ar.] ile/ve/||/<> İHYÂ'[Ar. < HAYÂT] (ETMEK)[Ar.]

( Sayma, sayı. | Birer birer söyleme, sayıp dökme, sayım. İLE/VE/||/<> Diriltme, diriltilme, canlandırma. | Can verircesine iyilik etme, lütfetme. | Yeniden güçlendirme. | Uyandırma, canlandırma, tazelik verme. )


- TA'LÎK[< ALAK] ile ...

( ASMA, ASILMA | BİR ŞEYE BAĞLI GÖSTERME | GECİKTİRME, ASKIDA BIRAKILMA | BELİRLİ BİR ZAMANA BIRAKMA | İRAN YAZISI (hatt-ı ta'lîk) )


- TA'LİL-İSTİKRÂ ile/ve TAHLİL-TERKİP


- TA'LÎM(< İLM) ile TEMRÎN

( Aklı eğitmek, öğrenme, öğretim. İLE Alıştırma, idman yaptırma, egzersiz. )


- TA'LÎM[< İLM] ile ...

( ÖĞRENME, ÖĞRETME, ÖĞRETİM, ÖĞRETİLME | OKUTMA, DERS VERME/VERİLME | MEŞK İLE YETİŞTİRME | EGZERSİZ )


- TA'LÎM[Ar. < İLM | çoğ. TA'LÎMÂT] ile TA'LÎN[Ar.]

( Öğrenme, öğretme, öğretim, öğretilme. | Okutma, ders verme/verilme. | Meşk ile yetiştirme. | Askerlik idmanı. | İdman, egzersiz. İLE Açığa vurma/vurulma. )


- TA'LÎM[Ar.] ile TELKÎN[Ar.]


- TA'LÎMÎ[Ar.]/DİDAKTİK[Fr./İng.] değil/yerine/= ÖĞRETİCİ/ÖĞRETÇİ


- TA'LİYE[Ar.] ile TAHLİYE[Ar. < HALÂ, HALVET, HALV]

( Bir şeyi yükseltme. İLE Boşaltma, boş bırakma. | Serbest bırakma, salıverme. )


- TA'M[< TUÛM]:
YEME | TAD, LEZZET


- TA'M[Ar. çoğ. TUÛM] ile TAM'[Ar. < TAM]

( Tama eden. İLE Doymazlık, çok isteme, açgözlülük. )


- TA'M[Ar. çoğ. TUÛM] ile TAMA'[Ar.]

( Yeme. | Tad, lezzet. İLE Doymazlık, çok isteme, açgözlülük. )


- TA'N ile ...

( SÖVME, YERME | AYIPLAMA | ALEYHTE DEDİKODU )


- TA'RÎZ'DE:
ALAY[İSTİHZÂ] ile ALAYLI EĞLENME[TEHEKKÜM]

( Dokunaklı olanlar. İLE Acı ve ağır bir alayı içerenler. )


- TA'SÎRÂT[Ar. < TA'SÎR] ile TA'SÎRÂT[Ar. < TA'SÎR]

( Güçleştirmeler. İLE Suyunu sıkmalar. )


- TA'TÎS[Ar. < ATSE] ile TA'TÎŞ[Ar. < ATŞ]

( Aksırtma. İLE Susatma/susatılma. )


- TA'VÎZ[Ar. < İYÂZ] ile TA'VÎZ[Ar. < İVÂZ | çoğ. TA'VÎZÂT]

( Nazara ve başka kötülüklere karşı takılan muska. İLE Bedel verme, karşılık olarak bir şey verme/verilme. | [kimya] Bir cismin, bir başkası yerine geçmesi. )


- TA'YÎN[< AYN][Ar.] ile/ve NÂN-PÂRE[Fars.]

( Erzak. İLE/VE Ekmek parçası. )


- TA'YÎN[Ar. < AYN] ile TAHÎN[Ar.]

( Ayırma, belirli etme. | Bir memuriyete koyma. | Tayın, asker ekmeği. | Erzak. İLE Öğütülmüş tahıl. | Darı unu. | Şekerle karıştırılarak helvası yapılan öğütülmüş susam. )


- TA'ZİB[< AZAB] ile ...

( EZİYET ETME, BOŞUNA YORMA )


- TA'ZÎL[Ar.] ile TA'ZÎL[Ar. çoğ. TA'ZÎLÂT]

( Bir hastanın güzel ve inandırıcı sözlerle teselli edilmesi. İLE Ayıplama. )


- TA'ZÎM[< AZM] ile ...

( BÜYÜKLEME, ULULAMA, BÜYÜK SAYMA | SAYGI GÖSTERME, İKRÂM ETME )


- TA'ZÎR[Ar. < ÖZR | çoğ. TA'ZÎRÂT] ile TA'ZÎR[Ar. çoğ. TA'ZÎRÂT]

( Esassız özür bildirme, vesile ve bahane arama. İLE Azarlama. | Suçluyu suçuna göre sözle azarlama. )


- TA'ZİYE[Ar. < AZV] değil/yerine/= YARA(BAŞ) SAĞILIĞI/İYİLEŞMESİ DİLEME

( Caferî mezhebinde olanların Muharrem ayında yaptığı matem töreni. )


- TÂ[Ar.] ile TÂ'[Ar.] ile TÂ[Ar.] ile TÂ[Ar.] ile TI[Ar.]

( Eski Türkçe'deki "te" ve "tı" harflerinin Arapça'daki adı. İLE "tı" harfinin bir adı. İLE Kat, büklüm. İLE Kadar, dek, değin. İLE Osmanlı abecesinin 19. harfi olup ebced hesabında, 9 sayısının karşılığıdır. T harfini karşılar. )


- TABİİ ile TÂ


- TA ile Ta ile Th ile Ti ile Tl ile Tm/Tu ile TU/TÜ/TÜH

( Dek, değin, kadar ya da beri gibi ilgeçlerle birlikte kullanılarak, bir eylemin, bir hareketin, bir yerin, bir şeyin başladığı ya da sona erdiği noktayı, zaman ve uzaklık bakımından abartmalı bir biçimde anlatır. İLE Tantal'ın simgesi. İLE Toryum'un simgesi. İLE Bir tören sırasında, askerleri biraraya toplamak, törenin başladığını bildirmek vb. amaçlarla çalınan borazanın çıkardığı ses. İLE Talyum'un simgesi. İLE Tulyum'un simgesi. İLE "Yazıklar olsun" anlamında kullanılır. )


- TAAB ile TAB' ile TÂB[Fars.] ile -TÂB[Fars.]

( Yorgunluk. | Sıkıntı, zahmet, eziyet, meşakkat. | Sinirlerin zayıflığından dolayı kaslarda ve çeşitli yerlerde duyulan şiddetli sancı. | Tabiat, huy. | Damga, mühür basma. | Kitap basma. İLE Güç, kuvvet, tâkat. | Işık, parlaklık. | Harâret. | Tazelik. | Kıvrım, büklüm. | Sıkıntı, eziyet. | Öfke. | Kılıcın keskinliği. İLE "parlayan, parlatan, aydınlatan" anlamlarına gelerek birleşik sözcükler yapar. [ÂLEM-TÂB: Dünyayı aydınlatan.] )


- TAABBÜD[< ABD] ile İBÂDET ETME, KULLUK ETME; TAPMA, TAPINMA


- TAABBÜD ile/ve TEFEKKÜR ile/ve TEVEKKÜL


- TAABBÜS[Ar.] ile TAABBÜS[Ar. çoğ. TAABBÜSÂT]

( Sayıklama ya da havadaki bir şeyi tutmaya çalışır gibi ellerini sallayarak hareket ettirme. İLE Yüz ekşitme, surat asma. )


- TAACCÜB[Ar. < ACEB] değil/yerine/= ŞAŞMA/ŞAŞAKALMA

( [bkz. TAHAYYÜR] )


- TAADDÜD[Ar.] ile TAAHHÜD[Ar. < AHD | çoğ. TAAHHÜDÂT]

( Birden çok olma, çoğalma, sayısı artma. İLE Üzerine alma, yapılması için söz verme. | Bir işin yapılması için resmî olarak sözleşme. | Postaya verilen bir şeyin yerine ulaşmasını sağlama. )


- TAADDÜT[Ar.] değil/yerine/= ÇOĞALMA, SAYININ ARTMASI


- TAAFFÜN[< UFÛNET]: ÇÜRÜYÜP KOKMA, KOKUŞMA


- TAAHHÜT ile/ve/||/<>/> TEMÎNÂT


- TAAHHÜT değil/yerine/= ÜSTENME


- TAALÎ/TEÂLÎ[Ar. < ULÜVV] ile TAALLÎ/TEÂLLÎ[Ar. < ULÜVV | çoğ. TEALLÜYÂT]

( Yükselme, ululanma. İLE Yükselme, yüksek olma. )


- TAALLUK[< ALAK] ile ...

( ASILI OLMA, ASILMA | İLİŞKİN, İLİŞİĞİ OLMA | SEVME | ÂİT OLMA | [tas.] DÜNYA İLGİSİ )


- TAALLÜM[< İLM] ile/ve/<> İLİM

( Öğrenme, öğrenilme, okuyarak, ders alarak öğrenme, elde etme. İLE/VE/<> ... )

( Gerekli fakat yeterli değildir. İLE/VE/<> ... )


- TAAM" değil TAMAM


- TAÂM[< ET'İME] ile YEMEK, AŞ

( YEMEK, AŞ )


- TAAMMÜD[Ar. < AMD] ile TAANNÜD[Ar. < İNÂD | çoğ. TAANNÜDÂT]

( Bir işi bilerek ve isteyerek yapma. İLE İnad etme, direnme, ayak direme. )


- TAAMMÜDEN[Ar.] değil/yerine/= KASTEN


- TAAMMÜDEN değil/yerine/= TASARLAYIP/TASARLICA


- TAAMMÜM]Ar.} değil/yerine/= YAYILMA, GENELLEŞME


- TAAMMÜT[Ar.] ile/<> TAAMMÜDEN

( Bir işi ya da suçu bile bile, tasarlayarak yapma. | İşlenecek bir suçun, daha önceden tasarlanması. İLE/<> Kasten. )


- TAAMMÜT değil/yerine/= TASARLAMA


- TAANNÜT[Ar.] değil/yerine/= DİRENME, DİRENİM


- TAARRUS/TAARRÜS[Ar. çoğ. TAARRUSÂT] ile TAARRUZ[Ar. çoğ. TAARRUZÂT] ile TAÂRUZ/TEÂRUZ[Ar. < ARAZ | çoğ. TEÂRUZÂT]

( Kocanın, karısına sevgi göstermesi. İLE İlişme, sataşma, takılma. | Düşmana saldırma. İLE Birbirine zıt olma. )


- TAARRUZ ile/ve/<>/değil/yerine TEYAKKUZ


- TAARÜF ile TEARRÜF

( BİRBİRİNİ BİLMEK, TANIMAK )


- TAASSÎ[Ar. < İSYÂN] ile TAAŞŞÎ[Ar.]

( Ayaklanma, boyun eğmeme, isyân etme. İLE Akşam yemeği yeme. )


- TAASSUB ile AKIL TUTULMASI


- TAASSUB ile/ve/değil BİLGİ/DENEYİM EKSİKLİĞİ


- TAASSUB ile/değil/yerine GELENEKSEL DEĞER/LER


- TAASSUB ile/değil/yerine ÖNCELİK


- TAASSUB ile TASALLUT

( Taassub, tasalluta dönüşmemelidir! )


- TAASSUB değil/yerine/>/>< TASAVVUF

( TASAVVUF: Taassubu yok eden neyse, o! )


- TAASSUB ile TUTUCULUK


- TAASSUP[Ar.]/BIGOTRY[İng.] değil/yerine/= BAĞNAZLIK


- TÂAT[Ar.] ile TÂÂT[Ar. < TÂAT]

( Allah'ın emirlerini yerine getirme, ibâdet. İLE İbâdetler. )


- TAATTUL[Ar.] ile TAATTUR[Ar. < ITR]

( İşsiz kalma, işlemez olma. İLE Güzel kokular sürünme. )


- TAAYYÜN-Ü SÂNİ ile ANASIR-I ERBAA ile MEVALİD-İ SELÂSE


- TAAYYÜN[< AYN] ile ...

( MEYDANA ÇIKMA, ÂŞİKÂR OLMA | BELİRLİ OLMA | BELİRME | ŞEKİL | ÂYAN SIRASINA GİRME, ÎTİBARLANMA, BELİRLİ BAŞLI ADAM OLMA )


- TAAYYÜN ve/> TEŞEKKÜL


- TAAYYÜŞ[Ar.] değil/yerine/= YAŞAMA, GEÇİNME


- TAAZZÜL[Ar. < AZL] ile TAAZZÜR[Ar. < ÖZR]

( Bir tarafa çekilme. | İşten çekilme. | Ehl-i sünnet'ten Vâsıl b. Atâ'nın kurduğu mu'tezile mezhebi. | Takımdan ayrılma. İLE Özür bildirme. | Güçleşme, güç olma, olanak bulunmama. )


- TAAZZUM[< AZÂMET] ile BÜYÜKLÜK SATMA, KİBİRLENME | KEMİKLEŞME


- TAB-HÂNE[Ar., Fars.] ile TABH-HÂNE[Ar., Fars.] ile TÂB-HÂNE[Ar.]

( Matbaa. İLE Mutfak. | Lokanta. İLE Ocak ya da soba ile ısıtılan kışlık yer, çiçek sobası. | Nekahethâne.[DÂR-ÜŞ-ŞİFÂ] )


- TAB-I MÜSTAKÎM ve/||/<> AKL-I SELÎM


- TÂB-NÜMÂ[Fars.] ile ...

( Güç/kuvvet ölçer. )


- tab.[Lat. < TABELLA, TABLETTA] değil/yerine/= TABLET


- TAB'AN[Ar. < TAB] ile TÂBÂN[Fars.] ile TABAN[Tr.][>< TAVAN}[Ar.]

( Doğal/tabiî olarak, kendiliğinden. İLE Işıklı, parlak. İLE Ayağın alt yüzü, aya. | Üstü kapalı bir yerin gezinilen, ayakla basılan yüzü, tavan karşıtı. | Ayakkabının alt bölümü. | Kaide. | Bir şeyin en alt bölümü. | Değerlendirmede en alt derece. | Bir toplumu, bir kuruluşu oluşturan, yönetime katılmadan etkili olan kitle. | Temel. | Bir ırmağın en derin olan orta yeri. | Dikey duran direk, çubuk, seren vb.nin alt bölümü. | Bir cismin ya da bir biçimin yüksekliğini ölçmek için aşağıdan yukarıya doğru başlama noktası olarak alınan yüzey ya da çizgi, kaide. | Üslü sayılarda kuvveti alınan sayı. | Tarlanın düz ve verimli kesimi. | Kılıç vb. yapımında kullanılan iyi cins demir. )

( AS NATURE vs. BRIGHT vs. BASE )


- TÂBA'TU ZEYDEN[Ar.] ile VÂFAKTUHÛ[Ar.]


- TABAK ile ÇANAK


- TABAKA ile BÖLÜM


- TABAKA ile/ve/||/<> KATMAN


- TABAKA değil/yerine/= KATMAN


- TABAN/LI ile TEMEL/Lİ

( BASE/D vs. FUNDAMENTAL )


- TABASBUS[Ar. < BASBASA]/MÜTEBASBIS değil/yerine/= YALTAKLANMA/YALTAK

( Birine hoş görünmek için onursuzca davranmak. )


- TÂBE[Ar. < TAYYİB] ile TÂBE[Fars.] ile TÂ-BE[Fars.]

( "İyi ve temiz olsun" anlamınadır. İLE "-e kadar" anlamına gelerek sözcüklerin başına getirilir. [TÂ-BE-SABAH: Sabaha kadar. | TÂ-BE-KEY: Ne zamana kadar, niceye dek.] İLE Tava. | Geniş, düz yüzlü tuğla. )


- TABELA[İt. < TABELLA] ile URANLIK/PANKART[Fr. < PANCARTE]

( Üzerinde tanıtıcı, belirtici bir yazı, açıklama, işaret ya da resim bulunan, tahta ya da sac parçası, levha. | Hastahane, yatılı okul, askerî birlik gibi toplu yemek verilen yerlerde, günlük yemek için çıkarılan erzakın türünü, miktarını gösteren çizelge. | Hastahanelerde, her hastanın, gündelik yemek ve ilâcının yazıldığı kâğıt. İLE Toplantı ve gösterilerde taşınan, üzerinde benimsenen amacın birkaç sözle gösterildiği karton ya da bezden levha. )

( ... ile LAFİTE )


- TÂBİ'[< TEB] ile TÂBİ'[< TAB]

( Birinin arkası sıra giden, ona uyan; Boyun eğen, bağlı kalan; birinin emri altında bulunan. İLE Kitap basan/bastıran; Matbaacı. )


- TÂBİ'[Ar. < TEB | çoğ. TÂBİÎN, TÂBİÛN, TEBEA, TEVÂBİ'] ile TÂBİ'[Ar. < TAB] ile TABÎÎ[Ar.] ile TABHÎ[Ar.]

( Birinin ardı sıra giden, ona uyan. | Boyun eğen, bağlı kalan, birinin emri altında bulunan. | [Ar. dilb.] Kendinden önceki sözcüğe göre hareke alan sözcük. | Hz. Muhammed'i görmüş olanları(eshâbı) görüp kendinden hadîs dinlemiş olan. İLE Kitap basan/bastıran. | Matbaacı, düzenleyici(editör). İLE Doğayla/tabîatle ilgili. | Doğa gereği/îcâbı olan. | Olağan, alışılmış, her zamanki gibi. İLE Pişirmekle/pişirilmekle ilgili. )


- TÂBİ'[Ar.] ile TÂLÎ[Ar.]


- TABÎ'Î ile AKLÎ ile MANTIKÎ

( Küllîlerin çokluk öncesinde Tabî'î. İLE Çokluk halinde Aklî. İLE Çokluktan sonra da Mantıkî. )


- TABİ(İ) ile TÂBİ ile TÂBİ

( Elbette; Doğal(/doğal olarak). İLE Bağımlı. İLE Basıcı. | Yayımcı. )


- TÂBİ ile MAHKUM


- TÂBİ ile/değil MARUZ


- TÂBİ ile SEVMEK

( İkisinin de, "Nasıl?"ı olmaz/sorulmaz. )

( Tâbi olan ve seven, herşeyini sunar, hiçbir şey beklemez/sakınmaz. )


- TÂBİ ile/değil TABİÎ


- TABİAT/NATÜR değil/yerine/= DOĞA [DAMGALANMIŞ/MÜHÜRLENMİŞ]


- TABİATIYLA değil/yerine/= DOĞAL OLARAK / KENDİLİĞİNDEN


- TABÎB-İ MANEVİ ile ...

( ŞEYH, MÜRŞİD )


- TABİB ile/ve/<>/< ÂLİM

( Âlim olmadan, tabib olamazsınız(olunmaz/dı da).
[Osmanlı dönemindeki öğrenim ve eğitimde geçerliydi. Bugün de, Osmanlı bilgi ve deneyimini önemseyen, derinlikli/kapsamlı tutumunu devam ettiren Amerika'da, tıp ve hukuk bölümünden önce, üniversitede bir bölüm tamamlamış olma gerekliliği/zorunluluğu bulunmaktadır.]
[Umarız, bir gün, bizim öğrenim/eğitim düzenimiz/bilincimiz de aynı çizgiye yüksel(til)ecektir!] )

( İster tabip/hekim, ister hakim/avukat ya da herhangi bir alanda ilerlemek/yürümek ve derinleşmek için, önce, düşünme nedir?, nasıl düşünülür?, kavramlar nasıl tanımlanır, nasıl birbirine eklemlenir? önermeler nasıl kurulur? gibi temel, mantık ve usûl ile ilgili altyapı ve bilgi/ler oluşturulmalıdır ki, daha sonra, esasa ve ayrıntılara geçilebilsin. )


- TABİB ve HABİB


- TABİB ile/ve/değil KEHAL

( Hekim. İLE/VE/DEĞİL Göz hekimi. )


- TABİÎ ÂFET değil/yerine/= DOĞAL KIRAN


- Tabiî ki, gerektiğinde SUSMA! fakat sen yine de SUS!!!


- Tabiî ki, yeri geldiğinde DİNLEME! fakat sen yine de DİNLE!!!


- TABİÎ Kİ ile/ve/değil/yerine/||/<> KENDİLİĞİNDEN


- TABİÎ NEFS ile/ve/<> NEBÂTÎ NEFS

( Cismin parçalarını muhafaza edip, birbirinden ayrılmasından koruyan bir kuvvet. İLE/VE/<> Cismi, uzunluk, genişlik, derinlikte uzatıp, büyütüp, cismini büyüten kuvvet. )

( NEBATÎ NEFS'ler:
* CÂZİBE(ÇEKME)
* MÂSİKE(TUTMA)
* HÂZİME(SİNDİRME)
* MÜMEYYİZE(AYIRMA)
* DAFİA(DIŞARI ATMA)
* MÜLEDE(ÜREME)
* MUSAVVİRE(ŞEKİL VERİCİ)
* GÂDİYE
* NÂMİYE )


- TABİÎ[Ar.]/NATÜREL[İng. < NATURAL] değil/yerine/= DOĞAL


- TABÎÎ değil/yerine/= DOĞAL/OLAĞAN


- TABİÎ ile EVET

( SURE vs. YES )


- TABİÎ ile/ve MANTIKSAL ile/ve AKLÎ


- TABİÎYYUN ile/ve TALİMÎYYUN

( Aristotelesciler. İLE/VE Platoncular. )


- TABİL[Ar. | çoğ. TEVÂBİL] ile ...

( Nane, biber, tarçın, karanfil gibi baharatlar. )


- TABİL[Ar. çoğ. TEVÂBİL] ile TA'BÎR[Ar. < UBUR | çoğ. TA'BÎRÂT]

( Nane, biber, tarçın, karanfil gibi baharatlar. İLE Anlatma, ifade. | Bir anlamı olan söz. | Deyim. | Terim. | Rüya yorma. [HÜSN-İ TABÎR: Edep ve terbiye içinde anlatma.] )


- TABİP FİLOZOFLAR ile/ve/||/<> FİLOZOF TABİPLER


- TABİP[Ar.] = HEKİM/DOKTOR


- TABİP/TABİB[Ar.] ile/ve/değil ALYENİST[Fr.]

( Hekim. İLE/VE/DEĞİL Deliler hekimi. )


- TABİP/TABİB/HEKİM/DOKTOR değil/yerine/= SAĞAN/SAĞALTMAN/SAGUN/ONULTMAN


- TABİR ETMEK değil/yerine/= DEMEK


- TABİR-İ CAİZSE değil/yerine/= DEYİM YERİNDEYSE


- TABİR[Ar.] değil/yerine/= DEYİM


- TABİR/İTİBAR ile İBÂRE


- TÂBİR ile/ve TEVİL


- TÂBİYET ile/değil/yerine DEĞİM/LİYÂKÂT

( İkisi de, sadece/ancak ve ancak ilmedir. )


- TABLA[Ar.] ile LEVİ

( Satıcı vb.nin kullandığı tahtadan tepsi. | Soba, mangal vb. şeylerin altına konulan metalden ya da tahtadan yapılan tepsiye benzer altlık. | Bir şeyin düz ve geniş bölümü. | Ağaçtan ya da ağaç ürünlerinden hazırlanmış, büyük yüzeyli düzgün parça. | Genellikle Hindistan, Pakistan'da kullanılan, darbukaya benzer bir çalgı türü. | Denizcilikte, makaraların yüzlerini oluşturan dış bölümleri. İLE Etiyopya'da, kadınların, dudaklarına yerleştirdikleri tablalar.[Toplumsal konum, zenginlik, güç göstergesidir ve gurur kaynağıdır.] )


- TABLA ile/<> TABLAKÂR

( Satıcı vb.nin kullandığı tahtadan tepsi. | Soba, mangal vb. şeylerin altına konulan metalden ya da tahtadan yapılan tepsiye benzer altlık. | Bir şeyin düz ve geniş bölümü. | Ağaçtan ya da ağaç ürünlerinden hazırlanmış, büyük yüzeyli düzgün parça. | Genellikle Hindistan, Pakistan'da kullanılan, darbukaya benzer bir çalgı türü. | Denizcilikte, makaraların yüzlerini oluşturan dış bölümleri. İLE/<> Tablacı. | Büyük konaklarda mutfaktan yemek tablalarını götürüp getiren görevli. )


- TABLDOT[Fr. TABLE D'HOTE] değil/yerine/= SEÇMESİZ YEMEK

( Seçmesiz yemek. | Birçok kişinin, erzak sağlayıp kendilerine yemek pişirtmek için kurdukları ortaklık. )


- TABLET[Fr. TABLETTE] değil/yerine/= BELGE

( Düz ve yassı biçimli, çiğnenecek ya da yutulacak madde. | Eski uygarlıklardan kalma, pişmiş ya da güneşte kurutulmuş kilden yapılmış, üzerinde çivi yazısı ile metin yazılı belge. )


- TABLO[Fr. TABLEAU] değil/yerine/= DİZELGE

( Bez, tahta, kâğıt vb. maddeler üzerine yapılmış yağlı boya, sulu boya, pastel ya da kara kalem resim. | Birbiriyle olan ilgilerine göre düzenlenerek yazılmış şeylerin hepsi. | Yaşanan, var olan olay ve olguların hepsinin genel görünüşü, manzara. | [tiyatro] Bir perdenin, dekor değişikliğiyle belirlenen alt bölümü. )


- TABLO değil/yerine/= GÖRNÜK


- TABLO ile ŞEMA[Fr.]

( CHART vs. SCHEME/SCHEMA[phil.] )


- TABSIRA ve/||/<> MÜNTEHA ve/||/<> MURAHHAS

( Kutbuddin Şirâzi, Sivas'ta Meraga çizgisini devam ettirerek, İslâm tarihinin bu üç en önemli yapıtını çalışmış ve çok önemli kitaplar yayımlamıştır. )


- TABU[Fr. < TABOU] ile/ve/<> TAPU

( Kutsal sayılan bazı insanlara, hayvanlara, nesnelere dokunulmasını, kullanılmasını yasaklayan, aksi yapıldığında zararı dokunacağı düşünülen dinî inanç. | Tekinsiz. | Yasaklanarak korunan [nesne, sözcük, davranış] İLE Bir taşınmazın üstündeki mülkiyet hakkını gösteren belge. | Tapu işlerinin yürütüldüğü kuruluş. )


- TABU[Fr. TABOU < Polinezya dilinden] ile/ve TOTEM


- TABU[Fr. TABOU] ile FETİŞ[Fr. FETICHE]

( Kutsal sayılan bazı kişilere, hayvanlara, nesnelere dokunulmasını, kullanılmasını yasaklayan, aksi yapıldığında zararı dokunacağı düşünülen dinî inanç. | Tekinsiz. | Yasaklanarak korunan (nesne, sözcük, davranış). İLE Put. | Uğurlu sayılan şey. | Tapınırcasına sevilen şey ya da kişi. | Saplantılı bir biçimde eşeysel coşku uyandıran öteki cinse ait giysi, ayakkabı vb. eşya. )


- TABU ile/ve/<> DOGMA


- TABU ile/değil GELENEK


- TABU ile/değil YASAK


- TABULA RASA[İng.] değil/yerine/= BOŞ LEVHA


- TABULA RASA ile ...

( BOŞ LEVHA )


- TABURE[Fr. TABOURET] değil/yerine/= OTURAK/İSKEMLE

( Sırt ve kol dayayacak yeri olmayan iskemle. )


- TABUT ile LAHİT[Ar.]

( Ölünün, mezarlığa götürülürken, içine konulduğu sandık. İLE Kenarları kâgir, üstü kapak taşlarıyla örtülü mezar. | Taş ya da mermerden oyma mezar. )

( COFFIN vs. FUNERARY )


- TABYA[Ar.] ile/<> DONANMA

( Bir bölgeyi savunmak için yapılan ve silahlarla güçlendirilen yapı. İLE/<> ... )

( Karada. İLE/<> Denizde. )


- TAÇ KAPI/LAR ile/ve İMPARATOR KAPISI / ALTIN KAPI

( ... İLE/VE Yedikule'nin iç tarafındadır. )


- TAÇ KAPI ile/ve ÖTEKİ KAPILAR

( Sadece Padişah'ların kullandığı kapı. İLE/VE ... )

( )


- TAC KAPI değil TÂK(ZAFER) KAPI

( ... DEĞİL Bayram gibi özel kutlamalarda kullanılan kapı. Orta kapı. Devlet erkânının kullandığı kapı. )


- TAÇ YAPRAKLAR, PETALLER = EVRÂK-I TÜVEYCÎYE = PÉTALES


- TAÇ, KOROLLA = TÜVEYC = COROLLE


- TAÇ[Ar. < TÂC]/EFSER[Fars.] ile TIKSÂR[Ar.]

( ... İLE Halka biçiminde taç. )


- TAÇ[Ar. < TÂC] ile TAÇ[İng. TOUCH]

( Soyluluk, iktidar, güç ya da hükümdarlık simgesi olarak başa giyilen, değerli taşlarla süslü başlık. | Gelinlerin başlarına takılan süs. | Genellikle göz düzeyinden yüksek mobilyaların üstlerindeki kabartmalı, oymalı, süslü bölüm. | Çiçeğin dıştan ikinci halkasında bulunan yaprakların hepsi. | Bazı tarikatlarda, şeyhlerin giydikleri başlık. İLE [futbol] Yan, dokunma. )


- TÂC ile/ve HIRKA


- TÂC ile/değil İSTEFAN


- TAÇ ile/ve KALAK

( ... İLE/VE Gelin tacı. )


- TÂC ile/ve KERREMNÂ TÂCI


- TAÇ ile STEFANUS


- TÂC ile TÂC-I ŞERÎF

( Meşâyihin giydikleri. Kavuk. İLE TERK-İ DÜNYA > TERK-İ UKBÂ > TERK-İ HESTÎ > TERK-İ TERK )


- TAÇ ile/ve/<> TAÇYAPRAĞI

( ... İLE/VE/<> Tâcı oluşturan yaprakçıklardan her biri. )


- TÂCİL ile TÂCİR

( Hızlandırma, çabuklaştırma, tezleştirme. İLE Ticaretle uğraşan kişi. )


- TÂCİR[Ar. < TCR] ile TÜCCAR[Ar.]

( TAKÎ + CESUR + RAUF )


- TÂCİZ[Ar.] değil/yerine/= USANDIRI, USANÇ


- TÂCİZ ile/değil TAVIR


- TAÇLI VİRÜS ile/ve/||/<>/< TAÇSIZ VİRÜS/LER

( Covid 19 İLE/VE/||/<>/< Yaşamımızdaki ve zihnimizdeki çoğu (olası) "sorun". )


- TAD [HEM PAYLAŞILABİLİR, HEM DE PAYLAŞILMAZ; NE PAYLAŞILIR, NE DE PAYLAŞILMAZ]


- TAD [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]


- TAD [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]


- TAD-TUZ


- TAD ile/ve/<>/değil KIVAM


- TADA'DU'[< Dİ'DA] değil/yerine/= ALÇAKGÖNÜLLÜLÜK GÖSTERME | HOR OLMA | VÎRÂN OLMA | "AKLINI KAYBETME"


- TADACCU'[Ar.] ile TADACCU[Ar. < DUCRET]

( Üşenme, gevşek davranma. İLE İç sıkılması, sıkıntı. )


- TADARRUS[Ar.] değil/yerine/= DİŞ KAMAŞMASI


- TÂDÂT ETMEK ile BENİMSEMEK


- TADI-TUZU (OLMAMA/KALMAMA)


- TADI:
ASİT OLAN MEYVELER ile/ve HAFİF ASİT OLAN MEYVELER

( * Portakal - Alkali
* Mandalina - Alkali
* Klementin - Alkali
* Greyfurt - Alkali
* Limon - Alkali
* Nar - Alkali
* Ananas - Alkali
İLE/VE
* Çilek - Alkali
* Domates - Alkali
* Elma - Alkali
* Armut - Alkali
* Şeftali - Alkali
* Üzüm - Alkali
* Kiraz - Alkali
* Kayısı - Asit
* Erik - Asit )

- TADI TATLI OLANLAR
* Hurma - Alkali
* İncir - Alkali
* Tatlı üzüm - Alkali
* Tatlı elma - Alkali
* Muz - Alkali

- YANSIZ MEYVELER
* Karpuz - Alkali
* Kavun - Alkali

- KURUTULMUŞ MEYVELER
* Erik - Asit
* Kayısı - Asit
* Armut - Alkali
* Elma - Alkali
* İncir - Alkali
* Muz (olgunsa) - Alkali

)


- TADİL TEKLİFİ değil/yerine/= DEĞİŞTİRGE


- TÂDİLAT ile/ve DEKORASYON


- TÂDİLAT ile/ve TAMİRAT


- TADINI BİLMEK ile TADINI YAŞAMAK

( Deneyimlemiş olmak. İLE Deneyimin, zaman, zemin ve dengesini/dozunu doğru belirleyerek sürdürebilmek. )


- TADLANDIRMA/K ve/<> TAÇLANDIRMA/K


- TADPOLE değil/yerine/= İRİBAŞ

( Kurbağanın yumurtadan yeni çıkmış kurtçuğu. )


- TAFRA[Ar.] değil/yerine/= SIÇRAMA

( Yukarıya sıçrama, atlama. | Yukarıdan atıp tutma. | İlimde, rütbe, derece alma. )


- TAFSÎL[Ar.] ile TAKSÎM[Ar.]


- TAFSİL ile/ve İCMÂL


- TAFSİL ile TASNİF


- TAFSÎLÂT[Ar. < TAFSÎL < FASL] ile/ve/< AÇIKLAMA

( ... İLE/VE Etraflıca, uzun uzun açıklamalar. )


- TAFZİH[Ar.] değil/yerine/= REZİL ETME

( Birinin kötü yanlarını ortaya çıkarma. )


- TAGAMGUM[< Ar. GAMGAMA] değil/yerine/= ANLAŞILMAZ SÖZ


- TAGAYYÜR[Ar. < GAYR] değil/yerine/= DEĞİŞME, BAŞKALAŞMA


- TAGŞÎŞ[Ar.] değil/yerine/= KARIŞTIRMA

( Bir şeyin içine başka bir madde karıştırma, katıştırma. )


- TAGVİYE[<> İGVÂ, çoğ. GAVÂYE] ile/değil TAKVİYE[< KUVVET]

( Baştan çıkarma, azdırma. İLE/DEĞİL Güçlendir(il)me. )


- TAĞYİR[Ar.] değil/yerine/= DEĞİŞTİRME, BAŞKALAŞTIRMA | BOZMA


- TAH/TOTAL ARTIFICIAL HEART TOTAL[İng.] değil/yerine/= YAPAY KALP


- TAHADDÜS[Ar. < HADS/HUDÛS] ile TAHADDÜŞ[Ar.]

( Sezgi. | Yok iken ortaya/meydana çıkma. İLE Tırmalanma. | Üzüntü duyma. )


- TAHÂDU'[Ar. < HUD'A] ile TAHADDU'/TAHAZZU'[Ar. < HUDÛ'/HUZÛ'] ile TAHADDUR[Ar. < HIDR/HIZR] ile TAHAZZUR[Ar. < HÂZIR] ile TAHADDÜR[Ar. < HADER] ile TAHADDÜR[Ar. < HADR] ile TAHAZZÜR[Ar. < HAZER] ile TAHATTUR[Ar. çoğ. TAHATTURÂT]

( Aldanmış gibi görünme. İLE Alçakgönüllülük gösterme. İLE Yeşilleşme, yeşil renk bağlama. İLE Hazır olma/bulunma. İLE Örtünmek, tesettür. | Uyuşma, uyuşturulma. İLE Yokuş aşağı inme. | Yukarıdan aşağı akıp gitme. İLE Sakınma, korunma, çekinme. İLE Anımsama, hatıra getirme/getirilme, unutulduktan sonra anımsanan şey. )


- TAHAFFUZ[Ar.] değil/yerine/= BARINMA, KORUNMA


- TAHAKKUK[< HAKK] ile GERÇEKLEŞME, YERİNE GELME

( HAKÎKAT OLARAK MEYDANA ÇIKMA, GERÇEKLİĞİ ANLAŞILMA )


- TAHAKKUK ile/ve İLKE

( REALIZATION vs./and PRINCIPLE )


- TAHAKKUK ve/||/<> RUBÛBİYET


- TAHAKKÜM[Ar.] değil/yerine/= BASKI, ZORLAMA


- TAHALLÎ[Ar. < HÂLÂVET/HULVÂN | çoğ. TAHALLİYÂT] ile TAHALLÎ[Ar. < HALÂ]

( Kendi kendini donatma, süsleme. İLE Boşalma, boş kalma. | Tenhaya çekilme, yalnız kalma. )


- TAHALLÜF[< HİLÂF] değil/yerine/= GERİDE KALMA, ARKADA BIRAKILMA | UYGUN GELMEME


- TAHALLÜL[< HALEL | çoğ. TAHALLÜLÂT] ile/değil/< TAHALLÜL[< HALL | çoğ. TAHALLÜLÂT]

( Bozulma, halel bulma. | Ekşime, sirkeleşme. | Araya girme. İLE Hallolma, parçaları birbirinden ayrılma. | [kimya] Ayrışma. )

( [ile] TAHALHUL[< HALHAL]: Ayağa bilezik/halhal takma. | Hava cereyânı olması. | Bir nesnenin, hacminin kabarıp şişmesi. )


- TAHALLÜL ile/ve/> TAHAKKUK


- TAHAMMÜL EDEMEMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< ALIŞAMAMAK


- TAHAMMÜL ETMEK ile/ve/değil MÜSAMAHA GÖSTERMEK


- TAHAMMÜL[Ar. < HAML | çoğ. TAHAMMÜLÂT] ile TAHAMMÜR[Ar. < HAMR | çoğ. TAHAMMÜRÂT]

( Yüklenme, bir yükü üstüne alma. | Dayanma, katlanma. | Kaldırma. İLE Mayalanma, ekşime. )


- TAHAMMÜL[Ar.] değil/yerine/= DAYANMA, KATLANMA

( Nesnenin, güçlü, zorlayıcı dış etkenlere karşı koyabilmesi, dayanması. | Kişinin kötü, güç durumlara karşı koyabilme gücü, kaldırma, katlanma. )

( ... ile TITIKSHA )


- TAHAMMÜL/SÜZLÜK ile/değil/yerine/>< HOŞGÖRÜ


- TAHAMMÜL ile/ve/değil/yerine/||/<> DİRENÇ/İHTİYÂR

( [not] ENDURANCE vs./and/but/||/<> RESISTANCE
RESISTANCE instead of ENDURANCE )


- TAHAMMÜL ile TÂVİZ


- TAHAMMÜL ile/ve/<> TESLİMİYET


- TAHAMMÜLFERSA[Ar.+Fars.] değil/yerine/= DAYANILMAZ


- TAHAMMÜLÜN/ÜN:
"DÜŞÜKLÜĞÜ" ile/ve/<>/değil YETERSİZLİĞİ


- TAHAMMUS[Ar.] ile TAHAMMUZ[Ar. < HAZM | çoğ. TAHAMMUZÂT]

( Büzülme, büzülüp buruşma. İLE Ekşime, oksitlenme. )


- TAHAMMUZ[Ar.] değil/yerine/= EKŞİME


- TAHÂNET[Ar.] ile TAHÂRET[Ar.]

( Değirmencilik. İLE Temizlik. | Temizlenme. )


- TAHÂRET[Ar.] ile NEZÂFET[Ar.]


- TAHÂRET[Ar.] değil/yerine/= TEMİZLENME | TEMİZLİK


- TAHARRÜS[Ar.] ile TAHARRÜZ[Ar.] ile TAHARRÜŞ[Ar. çoğ. TAHARRÜŞÂT]

( Çekinme, sakınma.[maddiyatta kullanılır] İLE Çekinme, sakınma.[maneviyatta kullanılır] İLE Tırmalanma, örselenme. )


- TAHARRÜŞ[Ar.] değil/yerine/= TIRMALANMA, KURCALANMA, AZDIRILMA


- TAHAŞŞU'[Ar. < HUŞÛ] ile TAHAŞŞUB[Ar.]

( Alçakgönüllülük. İLE Odunlaşma. )


- TAHASSUN[Ar.] değil/yerine/= SIĞINMA

( Korunmak için bir yere çekilme. )


- TAHASSÜR[< HASRET] değil/yerine/= ÖZLEM

( HASRET ÇEKME | ÇOK İSTENİLEN VE ELE GEÇİRİLEMEYEN ŞEYE ÜZÜLME )


- TAHASSÜR[Ar.] ile TAHASSÜR[Ar. < HASRET | çoğ. TAHASSÜRÂT] ile TAHASSUL[Ar. < HUSÛL]

( Kanın pıhtılaşması.[TAHASSÜR-İ DEM] İLE Hasret çekme. | Çok istenilen ve ele geçirilemeyen şeye üzülme. İLE Sonuç olarak çıkma, hâsıl olma. | Ürüme, üretme. )


- TAHASSUS[< HUSUS]:
HUSUSİ VE MAHSUS OLMAK, BİR KİŞİYE MAHSUS KILINMAK


- TAHASSÜSÂT[< TAHASSÜS < HİSS] değil/yerine/= DUYGULANMA/DUYGULANIM

( DUYGULANMALAR, HİSLENMELER | KALPLE İSTEMEK )


- TAHAŞŞÜT[Ar.] değil/yerine/= YIĞINAK


- TAHATTÜM[Ar. < HATM] ile TAHAŞŞUB[Ar. < HATEM]

( Gerekme, gerekli olma. İLE Yüzük takınma, hatem. | Âriflerin gönüllerine Allah'ın koyduğu işaret. )


- TAHAVVÜL[Ar. < HÂL] ile/ve/<> TAGAYYÜR[Ar. < GAYR]

( [değişim] Biçimde/sıfatta. İLE/VE/<> Öz'de/zât'ta. )


- TAHAVVÜL[Ar.] değil/yerine/= DEĞİŞME, DÖNÜŞÜM

( Bir durumdan, başka bir duruma geçme, değişme, değişkenlik, dönüşme, dönüşüm )


- TAHAVVÜL ile/ve TAHVÎL[< HAVL]

( Değişim. | Niteliksel hareket. İLE/VE Değiştirme, değiştirilme, çevirme, döndürme. | Borç senedi, aksiyon. )


- TAHAYYÜL[Ar. < HAYAL | çoğ. TAHAYYÜLÂT] ile TAHAYYÜR[Ar. < HAYRET | çoğ. TAHAYYÜRÂT]

( Hayale getirme, hayale dalma, hayalde canlandırma. İLE Hayran olma, hayrete düşme, şaşakalma, şaşırma. )


- TAHAYYÜL[Ar. < HAYAL] (ETMEK) değil/yerine/= İMGELEM (İMGELEMEK)


- TAHAYYÜL[Ar.] değil/yerine/= HAYALDE CANLANDIRMA


- TAHAYYÜL[Ar.] ile TEVEHHÜM[Ar.]

( Hayalde canlandırma. İLE Kuruntuya düşme. )

( "KAYGI değil/yerine SAYGI" yazısı için burayı tıklayınız... )


- TAHAYYÜL ile TEŞEKKÜL

( Ortadan kalkmaz. İLE Ortadan/görünümden kalkabilir. )


- TAHAYYÜR[< HAYRET] ile ...

( HAYRÂN OLMA, HAYRETE DÜŞME, ŞAŞAKALMA, ŞAŞIRMA )


- TAHDÎB/TAHZÎB[Ar. < HİDAB] ile TAHDİB[Ar. < HADEB]

( Saç/sakal boyama. İLE Kamburlaştırma, kamburlaştırılma, kubbelendirme. )


- TAHDÎD[Ar. < HADD | çoğ. TAHDÎDÂT] ile TAHTÎT[Ar. < HATT]

( Sınırlama, sınır çizme. İLE Çizme, çizilme, çizgi ile belirli kılma. | Çizgi. )


- TAHDİDAT[Ar.] değil/yerine/= SINIRLAMALAR


- TAHDÎR[Ar. < HADER] ile TAHDÎR/TAHZÎR[Ar.]

( Örtülendirme, örtülü bulundurma. İLE Hazırlama. | İlâç hazırlama. | Yeşillendirme, yeşil renk verme. )


- TAHDİT ETMEK değil/yerine/= ÇEVRELEMEK/BUÇLAMAK


- TAHDİT[Ar.] değil/yerine/= SINIRLAMA, ÇEVRELEME


- TAHDİT değil/yerine/= ÇEVRELEME/BUÇLAMA


- TAHFÎF[Ar. < HİFFET] ile/ve TEŞDÎD[Ar. < ŞİDDET] ile/değil/yerine/>< TAKDÎR[Ar.]

( Hafifletme, yükünü azaltma. İLE/VE Şiddetlendirme, güç verme. | Şeddeleme. | Bir harfi çift okunan ve şedde işaretinin adı. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Beğenme, değer biçme, değer verme/verilme. | Değerini/önemini anlama. )


- TAHFİF değil/yerine/>< TÂZİM


- TAHIL[Ar.] ile TÂHIL[Ar.]

( Buğday, arpa, mısır, yulaf, çavdar, pirinç vb. hasat edilen ürünler ile tohumlarının genel adı, hububat. İLE Bayat su, bekleyerek bozulmuş su. )


- TAHIL ile ALAZA

( .... İLE Dökülen tohumlarla ertesi yıl çıkan tahıl. )


- TAHIL ile/ve ALAZA

( ... İLE/VE Dökülen tohumlarla ertesi yıl çıkan tahıl. )


- TAHIL ile BAKLAGİLLER

( CEREAL vs. PULSE/LEGUMINOUS PLANTS )

( ... cum LEGUMINOSAE )

( HUBUBAT ile ... )


- TAHIL ile FİRİK

( .... İLE Olgunlaşmak üzere olan tahıl. | Çerez olarak yenilen tahıl kavurgası. )


- TAHIL ile FİRİK

( ... İLE Olgunlaşmak üzere olan tahıl. | Çerez olarak yenilen tahıl kavurgası. )


- TAHIL ile/ve/<> GLÜTEN[Lat.]

( ... İLE/VE/<> Katı cisimlerin parçalarını birbirine yapıştıran madde. | Tahıl unlarından, nişasta çıkarıldıktan sonra geri kalan, albüminli madde. )


- TAHIL ile MALAMA

( .... İLE Samanla karışık tahıl. )


- TAHIL ile TÂHIL

( Buğday, arpa, mısır, yulaf, çavdar, pirinç vb. hasat edilen ürünler ile tohumlarının genel adı, hububat. İLE Bayat su, bekleyerek bozulmuş su. )


- TAHIL ile YARMA

( .... İLE İri, gelişigüzel kırılmış tahıl. )


- TAHIL ile/ve YARMA

( ... İLE/VE İri, gelişigüzel kırılmış tahıl. )


- TAHİN[Ar. < TAHÎN]

( TAHN: Öğütme, öğütülme, öğütülmüş tahıl anlamından hareketle, daha çok pekmezle karıştırılarak ya da helvası yapılarak kullanılan "öğütülmüş susam" olarak yerleşmiş gıda ürünü. )


- TAHİN ile/ve/<> PEKMEZ

( ... İLE/VE/<> GÛŞÂB/GÛŞÂN )


- TAHİR[Ar.] ile/ve/||/<> TEZKİYE[Ar.]

( Temiz. İLE/VE/||/<> Temize çıkarma, aklama. | Birinin iyi bir insan olduğunu kendini tanıyanlardan soruşturarak ortaya çıkarma. )


- TAHİR ve/= CATHERINE[< CATHARSIS]


- TAHİR ile MEVÂRİ / ACEM


- TÂHİR ile/ve/değil/yerine/||/<>/</> TAYYİB

( Temiz. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/ İyi, güzel, hoş. )


- TAHİR ve/ TAYYİB ve/ KUDDÜS ve/ SUBBUH

( Kirlerden. VE Ayıplardan. VE Kalpten. VE Nefsten. )

( SUBBUH: Yüzmek. )


- TAHİYYÂT[< HAYY] ile ...

( SELÂMLAR, HAYIRLI DUALAR | NAMAZIN KA'DELERİNDE OKUNAN "ETTEHİYYÂTÜ" DUASI )


- TAHİYYE[< HAYY] ile ...

( HAYAT DUASI ("ALLAH ÖMÜR VERSİN!") | SELÂM VERME, HAYIR DUA ETME | MÜLK, MÂLİKİYYET )


- TAHKİK ETMEK değil/yerine/= SORUŞTURMAK


- TAHKİK[< HAKK] ile ...

( DOĞRU OLUP OLMADIĞINI ARAŞTIRMA | DOĞRU OLUP OLMADIĞINI MEYDANA ÇIKARMA | DOĞRU, GERÇEK )


- TAHKİK[< HAKK] ile/ve/<>/> TAHRİR ile/ve/<>/> TAKRİR ile/ve/<>/> TAKRİB ile/ve/<>/> TÂLİM ile/ve/<>/> TEDKİK

( Doğru olup olmadığını araştırma. | Kanıt ile bilmek. [Mantıksal ve felsefi alan.] İLE/VE/<>/> İlgisi olmayanları bilmek. İLE/VE/<>/> Kanıtların iç tutarlılığı araştırma. İLE/VE/<>/> Kanıt ile sonuç arasındaki tutarlılığı araştırma. İLE/VE/<>/> Öğrenme. İLE/VE/<>/> Kanıtlamayı bilmek. )


- TAHKİK ile/ve/||/<>/> TAHRİK


- TAHKİK ile/ve/||/<> TETKİK

( Soruşturma. İLE/VE/||/<> İnceleme. | Araştırma. )


- TAHKİKAT değil/yerine/= SORUŞTURMA


- TAHKİKTE:
VİCDANÎ KANAAT değil YASAL KANIT


- TAHKİM[Ar.] değil/yerine/= GÜÇLENDİRME, BERKİTMEK

( Güçlendirme, sağlamlaştırma. | Antlaşmazlıkların, hakem yoluyla çözülmesi yöntemi. )


- TAHKİR ile/ve/> TAHRİK

( Aşağılama, onur kırma, onuruna dokunma. İLE/VE/> Eşeysel isteği, duyguları uyandırma, artırma. | Bir kişiyi, kötü bir iş yapması için harekete geçirme, kışkırtma. | Yola çıkarma, hareket ettirme, kımıldatma. )


- TAHKİYE[< HİKÂYE] değil/yerine/= ÖYKÜLEME, ANLATI, HİKÂYE ETME, ANLATMA


- TAHLÎF[< HALEF] ile TAHLÎF[< HALF]

( Birini kendi yerine bırakma. İLE Yemin ettirme. | Yargıcın, taraflardan birine yemin ettirmesi. )


- TAHLÎF[Ar. < HALEF] ile TAHLÎF[Ar. < HALF | çoğ. TAHLÎFÂT]

( Birini kendi yerine bırakma. İLE Yemin ettirme, yemin verme, andiçme/andiçirilme.[RESM*İ TAHLÎF: Andiçme töreni.] )


- TAHLÎL[Ar. < HALL] ile TAHLÎL[Ar. < HALL | çoğ. TAHLÎLÂT]

( Ekşitme, sirkeleştirme. İLE Çözümleme, analiz. Bütünleşik/birleşik(mürekkep) bir nesneyi belirlemek üzere bölümlere ayırma. )


- TAHLÎL ile ŞERH

( ANALYSIS vs. EXPLANATION )


- TAHLİL ile TÂ'LİL

( Kavramların, tanımı/tahlili yapılır. İLE Olguların, tâlili(tümdengelimi) yapılır, nedenleri gösterilir. )

( ANALYSIS vs. EXPLANATION )


- TAHLİL ile/ve TERKİB


- TAHLİL ile TESPİT


- TAHLİL ile YORUM

( ANALYSIS vs. INTERPRETATION/COMMENT )


- TAHLİYE (ETMEK) değil/yerine/= SALIVERİ (SALIVERMEK)


- TAHLİYE[Ar. < HALY] ile TAHLİYE[Ar. < HALÂ, HALVET, HALV]

( Süsleme, donatma, bezeme. | Bir madde içine, özelliğini ya da kokusunu değiştirmek üzere şeker, baharat vb. gibi şeyler katma. İLE Boşaltma, boş bırakma. | Serbest bırakma, salıverme. )


- TAHLİYE[Ar.] ile ITLÂK[Ar.]


- TAHLİYE ile/ve/||/<> BERAAT


- TAHLİYE ile SERBEST BIRAKMA


- TAHMÎL[< HAML] ile ...

( YÜKLEME, YÜKLETME, YÜKLETİLME | BİR İŞİ, BİRİNİN ÜZERİNE BIRAKMA )


- TAHMİN ETMEK değil/yerine/= ÖNDEYİLEMEK


- TAHMİN ile/ve/değil/yerine GÖRÜŞ

( [not] TO GUESS vs./and/but OPINION
OPINION instead of TO GUESS )


- TAHMİN ile KANAAT


- TAHMİN değil/yerine/= KESTİRMEK/KESTİRİM


- TAHMİN değil/yerine/= ÖNDEYİ


- TAHMİN ile/ve/değil/yerine ÖNGÖRÜ

( [not] TO GUESS vs./and/but FORSIGHT
FORSIGHT instead of TO GUESS )


- TAHMİN ile/ve/değil TEMENNİ/DİLEK


- TAHMİN ile/değil YAKIŞTIRMA


- TAHMİN ile/ve/değil ZAN

( [not] TO GUESS/ESTIMATE vs./and/but SUPPOSITION/TO SURMISE )


- TAHMÎNEN[Ar.] ile TAHMÎNÎ[Ar.]

( Aşağı yukarı. İLE Tahmine ait, tahminle ilgili, aşağı yukarı hesaplanan. )


- TAHMİNEN değil/yerine/= ÖNDEYİCE


- TAHMİNİ değil/yerine/= ÖNDEYİSEL


- TAHMİNİ ile TAKRİBİ


- TAHMÎR[Ar. < HAMR | çoğ. TAHMÎRÂT] ile TAHMÎR[Ar. < HİMÂR | çoğ. TAHMÎRÂT]

( Yuğurma, yuğrulma. | Mayalandırma. İLE Birine "eşek" deme. )


- TAHMÎS[Ar. < HUMS | çoğ. TAHMÎSÂT] ile TAHMÎS[Ar. < HAMS] ile TAHMÎS[Ar.] ile TAHMÎZ[Ar.]

( Bir şeyi beş kat ya da beş köşeli yapma. | Bir şiirin her beytinin üstüne üçer mısrâ katarak her beyti beşer mısrâya çıkarma.[bkz. TEŞTÎR] İLE Ateşte kızdırıp kavurma. İLE Beşte bir cezâ. İLE Humuzlandırma, oksitlendirme. )


- TAHRİBAT[Ar.] değil/yerine/= YIKIP BOZMA


- TAHRÎC[< HURÛC] ile ...

( ÇIKARMA | DİPLOMA VERME | HZ. PEYGAMBER'İN SÖZÜNÜ İLK RİVÂYET EDENİ ORTAYA ÇIKARMA )


- TAHRÎC[< HURÛC] ile TA'LÎL

( Çıkarma. | Diploma verme. | Hz. Peygamber'in sözünü ilk rivâyet edeni ortaya çıkarma. İLE Tümdengelim. | Neden, bahane gösterme/gösterilme. )


- TAHRÎF[Ar. < HAREF] ile TAHRÎF[Ar. < HARF | çoğ. TAHRÎFÂT]

( Genç birine bunaklık isnâd etme. İLE Harflerin yerini değiştirme, bozma, kalem oynatma, değiştirme. | Bir tanımın anlamını değiştirme. )


- TAHRİFAT[Ar.] değil/yerine/= DEĞİŞTİRİ


- TAHRİK OLMAK ile AZMAK

( EXCITATION vs. TO EXCITE )


- TAHRÎK[Ar. < HAREF] ile TAHRÎK[Ar. < HARK] ile TAHRÎK[Ar. < HAREKET | çoğ. TAHRÎKÂT]

( Yırtma, yırtılma, yarma, yarılma. İLE Çok yakma/yakılma. | Susatma/susatılma. İLE Kımıldatma, oynatma. | Kışkırtma, azdırma. | Yola çıkarma. | Uyandırma. | Meczum(cezimli) bir harfi hareke ile okuma.[İLM sözcüğünü İLİM olarak okuma.] )


- TAHRİK[Ar.]/PROVOKASYON[Fr.] değil/yerine/= KIŞKIRTMA/KIŞKIRTI

( INCITEMENT / PROVOKE )


- TAHRİL[Ar. < TAHRİR] değil/yerine/= ÇİZGİ


- TAHRÎM[< HIRMAN]: < HARAM KILMA, KILINMA


- TAHRÎME ile ...

( NAMAZA BAŞLARKEN "ALLAHÜ EKBER" SÖZÜYLE İKİ ELİN BAŞ PARMAKLARINI KULAK MEMELERİNE DOĞRU KALDIRARAK TEKBİR ALMA )


- TAHRİP ile TAHRİŞ


- TAHRİP ile/değil/yerine TENKİT/TENKİD

( Yıkma, kırıp dökme, harap etme, bozma. İLE/DEĞİL/YERİNE Bir konuya özgü yazıyı ya da yapıtı, değer bakımından gözden geçirme, eleştirme. )


- TAHRİR DEFTER(LER)İ ile/ve/<> TEMETTUAT DEFTER(LER)İ


- TAHRİR[Ar.] ile YAZMA, KİTABET, KOMPOZİSYON

( Sahife dört kenarına çekilen çizgiye denir. )


- TAHRÎR ile TAKRÎR

( Yazma, kitabet, kompozisyon. İLE Yerleştirme, yerleştirilme. | Anlatma, ders verme. | Önerge. | Tapu dairesinde taşınmaz malını başkasına sattığını ya da ipotek ettiğini söyleme. )

( Bilginin tarihselleştirilmesi. İLE ... )


- TAHRİRAT ile TAHRİREN

( Resmî bir daire tarafından yazılan yazılar ve mektuplar. İLE Yazıyla, yazılı olarak. )


- TAHRÎREN[Ar.] ile TAHRÎRÎ[Ar.]

( Yazı ile, yazarak. İLE Yazı ile, yazı ile ilgili. )


- TAHRÎS[Ar.] ile TAHRÎS[Ar. < HIRS | çoğ. TAHRÎSÂT] ile TAHRÎZ[Ar. < HIRZ | çoğ. TAHRÎZÂT] ile TAHRÎŞ[Ar. çoğ. TAHRÎŞÂT]

( İçinde bir şey saklanılan nesne. Ambar. İLE Hırslandırma/hırslandırılma. İLE Kışkırtma, kışkırtılma. İLE Tırmalama, tırmalanma. | Yakış kaşındırma, azdırma. )


- TAHSİL ve MEŞK

( Bu ilim, tahsil olunmakla tahsil edilir. )

( Zâhiri tahsil, kişiyi, övünce götürür. Övünç de gurura düşürür. )

( Asıl tahsil, düşmekten kurtulmaktır. )

( Kişi, öyle bir şey tahsil etmeli ki, onu tebdîle, kimsenin gücü yetmesin. )


- TAHSİLDAR ile/ve/||/<> KUL OĞLANI

( ... İLE/VE/||/<> Vergi toplayan belediye tahsildarı. )


- TAHSÎN[< HÜSN] ile TAHSÎN[< HISN]

( Güzel bulup takdir etme, beğenip alkışlama. | Güzelleştirme, güzel kılma. İLE Kale gibi sağlamlaştırma. )


- TAHSÎN[Ar. < HÜSN | çoğ. TAHSÎNÂT] ile TAHSÎN[Ar. < HISN] ile TAHZİN[Ar.]

( Güzel bulup takdir etme, beğenip alkışlama. | Güzelleştirme, güzel kılma. İLE Kale gibi sağlamlaştırma. İLE ... )


- TAHSÎN[Ar.] ile TASHÎN[Ar. < SAHN]

( ... İLE Sahneye koyma, sahnede oynanacak şekle koyma. )


- TAHSÎR[Ar. < HASRET] ile TAHSÎR[Ar. < HASÂR] ile TAHZÎR[Ar.]

( Özlem duyma, duydurma. İLE Zarara uğratma. İLE ... )


- TAHSİS (ETMEK) ile/ve/değil/<> TESİS (ETMEK)


- TAHSÎS[Ar.] ile NESH[Ar.]


- TAHŞİYE[Ar. < HAŞY] ile TAHŞİYE[Ar. < HAŞYET]

( Hâşiye yazma. | Dipnot yazma, çıkma yapma. İLE Ürperme, ürpertilme. )


- TAHT EL BAHİR değil/yerine/= DENİZALTI


- TAHT değil/yerine/= ŞIN


- TAHT ile TAHT[Fars.] ile TAHT[Fars.]

( Alt, aşağı. [>< FEVK] İLE Hükümdarların oturduğu büyük koltuk. | Hükümdarlık makamı. İLE Yağma, çapul, soygun, talan. )


- TAHTA KAŞIK'TA:
ŞİMŞİR ile/ve/değil/yerine SANDAL AĞACINDAN


- TAHTA[Fars.] ile AHŞAP[Ar.]

( Çeşitli işlerde kullanılmak üzere düz, enlice, uzun ve az kalın biçimde işlenmiş ağaç parçası. | Bu ağaçtan yapılmış olan. | Bu malzemeden oluşmuş yüzey, döşeme, ağaç. | Sebze bahçelerinde ayrılan küçük yer. | Kara tahta. | Çimlenen tohumlar için bahçede hazırlanan uzun tarh. İLE Ağaçtan, tahtadan yapılmış. | Ağaçtan, tahtadan yapılmış nesne. )


- TAHTA ile/<> ABANOZ[Lat.]

( ... İLE/<> Sıcak iklimlerde yetişen bir ağaç türünden elde edilen sert koyu renkli tahta. )


- TAHTA ile BÂLÂR[Fars.]/PEDAVRA[Yun.]

( ... İLE Köknar ve ladin ağaçlarından elde edilen, çatı örtüsü olarak kullanılan ince tahta. )


- TAHTA ile BİNİT

( ... İLE Hamur durumundaki ekmeklerin, fırına atılmadan önce, içine konulduğu oyuk gözlü tahta. )


- TAHTA ile BORGATA

( ... İLE Halat kalınlığını ölçen delikli tahta. )


- TAHTA ile BUL

( ... İLE Sadece iki yüzeyi testere ile düzeltilmiş tahta. )


- TAHTA ile HARTA

( ... İLE Kiremit altına konulan ince tahta. )


- TAHTA ile KAPAK

( ... İLE Biçilen ağaç kütüklerinin iki yanından çıkan tahta. )


- TAHTA ile LATA

( ... İLE Kalın ve dar tahta. )


- TAHTA ile MİRA[İt.]

( ... İLE Arazi üzerinde seçilmiş bir işaret noktasının düşeyini (çekül doğrultusunu) gösteren, yön belirtmek için uzaktan gözlenen, geometrik biçimli tahta lata. )


- TAHTA ile OKTANT

( ... İLE Yükseklik tahtası. )


- TAHTA ile PADAVRA[Yun.]

( ... İLE Köknar ve ladin ağaçlarından elde edilen, çatı örtüsü olarak kullanılan ince tahta. )


- TAHTA ile PLANÇETA

( ... İLE Ölçme tahtası. )


- TAHTA ile ŞENDERE

( Kaplamacılıkta kullanılan ince tahta. | Fıçı kaburgası. | Tekir cinsinden bir balık. )


- TAHTA ile SENİT, YASTAĞAÇ/YASDIĞAÇ

( ... İLE Ensiz ya da kaplamalık tahta. )


- TAHTA ile SUNTA


- TAHTA ile TALAZLIK

( ... İLE Dalga serpintilerini önlemek için kayıkların küpeştesine, baştan kıça doğru yerleştirilen tahta. )


- TAHTA ile TIRIZ

( ... İLE Ensiz ya da kaplamalık tahta. )


- TAHTA ile TOYAKA

( ... İLE Bükerek germek için iki kat edilmiş bir ipin ucuna geçirilen tahta parçası. )


- TAHTABOŞ[Fars. < TAHTEPÛŞ] = TARAÇA[İt. < TERRAZZA] = TERAS[Fr. < TERRASSE]

( Teras. = Teras. | Toprak ya da başka malzemeyle elde edilen, bir duvarla desteklenen yüksek düzlük. | Seki. = Bir yapının damında, çevresi, üstü açık yer, ayazlık, taraça. | Damın, genellikle çamaşır sermeye yarayan ve üstü çinko ile döşeli bulunan düz bölümü, tahtaboş. | Seki. )


- TAHTACI ile TAHTACI

( Orman işletmelerinin izni doğrultusunda ağaçları işleyen, budayan, doğrayan kişi. İLE Özellikle Toroslarda yaşayan Aleviler'e verilen ad. )


- TAHTAKALE[Ar. < TAHT el-KALÂ] ile ...

( Kalenin/surun altı. )


- TAHTAKURDU ile TAHTAKURUSU

( Tahtadan yapılma eşyayı kemirerek delik deşik eden kın kanatlı böcek. İLE Yarım kanatlılardan, uzunluğu 3-5 milimetre, vücudu oval ve yassı, kanatları körelmiş, oturulan, yatılan yerlerde üreyen, kan emerek beslenen, pis kokulu böcek, tahta biti. )

( ANOBIUM PUNCTATUM cum CIMEX LECTULARIUS )


- TAHTAKURUSU ile TAHTA BÖCEĞİ/ANOBİUM[Lat.]

( Yarımkanatlılardan, uzunluğu 3-5 milimetre, gövdesi oval ve yassı, kanatları körelmiş, oturulan, yatılan yerlerde üreyerek insan kanıyla beslenen, pis kokulu böcek. İLE Değişik türleri olan anabium, kesik ya da ölmüş ağaçta yaşar ve çürümeye yol açar. "ANOBIUM STRIATUM", ahşap mobilyada, yuvarlak delikler açar. "XESTOBIUM RUFOVILOLSUM", tahtaya başıyla vurarak ahşap evlerde duyulan karakteristik bir ses çıkarır. )


- TAHTE ile TAHTE[Fars.] ile TAHTE[Fars.]

( Alt, altta, altında. İLE Tahta. İLE Yağmalanmış, talanlanmış. )


- TAHTEREVALLİ[Ar.]/ÇÖĞÜNCEK değil/yerine/= TAHTIREVAN[Fars.]

( İki ucuna, birer kişi oturup karşılıklı olarak havada yükselip inerek eğlenmeyi sağlayan, ortasından bir yere dayalı tahta ya da metal araç. İLE Omuzda götürülen, üstü örtülü, insan taşınan araç. )


- TAHTEŞŞUUR[Ar.] değil/yerine/= BİLİNÇALTI


- TAHVÎF[Ar.] ile İNZÂR[Ar.]


- TAHVİL ETMEK değil/yerine/= DÖNÜŞTÜRMEK


- TAHVÎL[Ar.] ile TEMVÎL[Ar.]


- TAHVİL değil/yerine/= ÇEVRİL


- TAHYÎL[Ar. < HAYÂL | çoğ. TAHYÎLÂT] ile TAHYÎR[Ar. < HAYR | çoğ. TAHYÎRÂT]

( Akla/fikre getirme/getirilme. İLE Birini, iki şey arasından birini tercih etmek durumunda bırakma, istediğini tercih etmeyi teklif etme. )


- TAHYİL ile YAKÎN

( Câzim değil, sabit değil, vakıaya mutabık değil. İLE Câzim, sâbit, vakıaya mutabık. )


- TAHZÎB[Ar. < HİZB] ile TAHZÎB[Ar. < HİZAB]

( Takım takım toplama. İLE Saç/sakal boyama. )


- TAHZÎL[Ar.] ile TAHSÎL[Ar. < HUSÛL] ile TAHZÎR[Ar.]

( Alçaltma, bayağılaştırma. İLE Ele geçme/geçirilme, hâsıl etme. | Vergi toplama. | İlim öğrenme. İLE ... )


- TAHZÎN[Ar. < HÜZN] ile TAHZÎN[Ar.] ile TAHSÎN[Ar.]

( Kederlendirme, tasalandırma. | Hazin hazin Kur'an-ı Kerîm okuma. İLE Hazinede saklama. İLE ... )


- TAHZÎR[Ar.] ile TAHZÎR[Ar.] ile TAHZÎR[Ar. < HAZER | çoğ. TAHZÎRÂT]

( Hazırlama. | İlâç hazırlama. | Yeşillendirme, yeşil renk verme. İLE Önleme, men etme. İLE Sakındırma. | Men etme. )


- TÂÎ[Ar.] ile Tâî[Ar.]

( T harfine ait, T ile ilgili. İLE Tayy boyundan olan, Tayy boyuna ait, onunla ilgili. )


- TÂİB[Ar. < TEVBE] ile TAYYİB/E[Ar.]

( Tövbe eden. | XVIII. yüzyılda, Lâle Devri'nde, şairlerin önderi sayılan şair. İLE İyi, güzel, hoş. | Hz. Muhammed'in, annesi Âmine'ye verdiği bir ad. )


- TÂİF[E][< TAVÂF] ile ...

( BÖLÜK, TAKIM, GÜRUH, FIRKA | TAVÂF EDEN, ETRAFINI DOLAŞAN, DÖNEN | TAYFA, GEMİ İŞÇİSİ | KAVİM, KABÎLE | ARABİSTAN'DA MEKKE YAKININDA BİR ŞEHİR )


- TÂİL[Ar.] ile TÂİR[Ar. < TAYERÂN]

( Yarar. İLE Uçucu, uçan. | Kuş. )


- TAIL[İng.] ile ...

( Kuyruk. )


- TÂİR[< TAYERÂN]:
Uçucu, uçan. | Kuş.


- TAK TAK (VURMAK)


- TAK TUK (GÜRÜLTÜ YAPMAK)


- TÂK-DÂNE[Fars.] ile ...

( Üzüm çekirdeği. )


- TÂK[Ar. çoğ. TÂKAT, ETVÂK, TÎKAN] ile TÂK[Ar.]

( Bina kemeri. | Yarım daire şeklinde kapı ve pencere üstü. | Kubbe, künbet. İLE Asma, üzüm kütüğü. )


- TAKTİR ile TAKDİR


- TAK ile TAK

( Tahta vb. bir şeye vurulduğunda ya da silah patlayınca çıkan tok ve sert ses. İLE Millî bayramlarda ya da önemli bir olayı anmak için düzenlenen şenliklerde, geçit yapılacak caddelere geçici olarak kurulan, yazılar ve çiçeklerle süslenen kemer. )


- TAKA-TUKA değil/yerine/= GÜRÜLTÜ-PATIRTI

( Gürültü patırtı. | Basımevlerinde, kurşun dökülmüş, satır olarak dizilmiş harfleri iyice yerleştirmek için üzerlerine vurmaya yarar takoz. )


- TÂKA[Ar.] ile TÂKA/TÂKAT[Ar. < TÂK] ile TAKA[Ar.]

( Kubbeli mahfe. | Pencere. İLE Güç, kuvvet. | Taklar. | Güçler, tâkatler. İLE Duvarın içindeki kapaksız dolap. | Doğu Karadeniz bölgesine özgü yelkenli bir tür kıyı teknesi. | Bozuk, zor çalışan ya da eski kara taşıtları için kullanılan bir söz. )


- TÂKA ile/ve VASİSTAS[Alm.]

( Tavana yakın ufak pencere. İLE/VE Pencere ya da kapının üst yanında bulunan ve havanın değişimine yarayan, üstten açılır kapanır bölüm. )


- TAKADDÜM[Ar.] değil/yerine/= ÖNCELİK


- TAKALLÜB[< KALB] ile ...

( DÖNME, BİR YANDAN BİR YANA ÇEVRİLME | DEĞİŞME, BAŞKA KALIBA GİRME )


- TAKALLÜS (ETMEK) değil/yerine/= KASILMA/KASILIŞ


- TAKALLÜS[Ar.] değil/yerine/= KASILMA


- TAKANAK değil/yerine/= ALACAK/BORÇ | İLİŞKİ


- TAKARRÜP[Ar.] değil/yerine/= YAKINLAŞMA/YAKLAŞMA/YANAŞMA


- TAKARRÜR[Ar.] değil/yerine/= KARAR VERME

( Bir yerde karar kılma, yerleşme. | Karar verilme. )


- TAKAS[Ar.]/CLEARING[İng.] değil/yerine/= DEĞİŞTOKUŞ/DEĞİŞİM


- TAKAŞŞU'/TEKAŞŞU'[Ar. < KAŞ] ile TAKAŞŞUR[Ar. < KIŞR]

( Balgam çıkarma. İLE Kabuklanma, kabuk atma. )


- TÂKAT değil/yerine/= GÜÇ


- TAKATTUR[Ar. < KATR, KUTÛR, KATARAN] ile TAKATUR/TEKATUR[Ar. < KATRE]["ka" uzun okunur]

( Damlama, damla damla akma. İLE ... )


- TAKAV ile AT NALI | NALBANT


- TAKAYYÜD[< KAYD] ile TEKAÜD[< KUUD]

( Bağlanma, bağlı olma; Çalışma, çabalama, uğraşma, üstüne düşme; Dikkatli davranma. İLE Karşılıklı oturma; Emekliye ayrılma, emeklilik. )


- TAKAYYUH/TEKAYYUH[Ar. < KAYH] ile TAKAYYÜ'[Ar.]

( İrinlenme. İLE Kusar gibi olup kusamama. )


- TAKAYYÜT[Ar.] değil/yerine/= BAĞLI OLMA

( Bağlı olma, bağlanma. | Üstüne düşme, özen gösterme. )


- TAKBİH[Ar.] değil/yerine/= KINAMA

( Çirkin görme, beğenmeme. | Kınama. )


- TAKDİM-TEHİR[Ar.]/METATEZ[Fr. < Yun.] değil/yerine/= GÖÇÜŞME

( Bir sözcük ya da rakamlar içinde, birbirini izleyen iki sesbirimin/rakamın yer değiştirmesi. [Türkçe'de, daha çok, r ya da l ünsüzünün bulunduğu sözcüklerde, birinci hecenin başındaki ses, birbirinin yerine geçer. Kibrit > kirbit, çömlek > çölmek] )


- TAKDİM-TEHİR değil/yerine/= ÖNCELEME-SONRALAMA


- TAKDİM[Ar.] değil/yerine/= TANITMA

( Bir şeyi, karşılıksız olarak birine verme, sunma. | Tanıtma, tanıştırma. | Öne alma, önceye alma. )


- TAKDİR (HAKKI) değil/yerine/= DEĞERLEM (ÜLEVİ/DEĞERLEM YETKİSİ)


- TAKDİR EDİLMEK ile/ve/<>/değil/yerine ANLAŞILMAK


- TAKDİR ETMEK ile/ve/<> SEVME(ME)K

( Sevmeyebilirsiniz fakat takdir edebilirsiniz![/etmelisinizdir!] )

( TO APPRECIATE vs./and/<> (NOT) TO LOVE )


- TAKDİR-İ İLÂHÎ ile/değil/ne yazık ki TAKDİR-İ "İDÂRÎ/SİYÂSÎ"


- TAKDÎR-İ SEMEN ile/ve/||/<> TAYÎN-İ SEMEN

( Değer biçme. İLE/VE/||/<> Değerini belirtme. )


- TAKDİR[Ar.] ile/ve/değil/yerine/||/<>/< GERİBİLDİRİM


- TAKDİR ile/ve DEĞERLENDİRME

( APPRECIATION vs./and EVALUATION )


- TAKDİR ile/ve DESTEK

( APPRECIATION vs./and SUPPORT )


- TAKDİR ile/ve KUDRET ile/ve MAKDUR ile/ve KADER


- TAKDİR ile/ve/<> TALTİF


- TAKDİR ile/ve/||/<> TASARRUF


- TAKDİR ile/ve TAYİN


- TAKDİR ile/ve/||/<> TEBRİK ile/ve/||/<> TALTİF


- TAKDİR ile/ve/değil/< TEDBİR[< DÜBÛR/DÜBR]

( Tedbir, takdirin parçasıdır. )


- TAKDİR ile/ve/<> TEŞHİS


- TAKDİRE ŞÂYÂN değil/yerine/= ÖVGÜYE DEĞER


- TAKDİS ETMEK değil/yerine/= KUTSAMAK


- TAKDİS[Ar.] değil/yerine/= KUTSAMA


- TAKDİS ile/ve/değil/yerine/<>/< TAKDİR

( Sadece, Allah içindir. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<>/< ... )


- TAKE vs. GET


- TAKEOMETRE[Fr. < Yun.]

( Düzenlenmiş arazinin yüz ölçümünü bulup planını yapmaya yarayan alet. )


- TAKEOMETRE ile ...

( Harita alma işinde kullanılan ölçü aleti. )


- TAKÎ[Ar.] ile MUTTAKÎ[Ar.] ile MÜ'MİN[Ar.]


- TAKÎ değil/yerine/= DOĞRULUK İLKESİ


- TAKI ile PANDANTİF[Fr.]

( ... İLE İnce bir zincirle boyna takılan değerli takı. )


- TAKI ile TAKI

( Çoğunlukla evlenen ya da nişanlanan birine armağan olarak verilen küpe, bilezik, yüzük, zincir gibi şeylerin tümü. | Kadınların ziynet eşyası, asım takım. İLE Adın, başka bir sözcük ile ilgi kurmak üzere aldığı durum eki. | Tümceler ile sözcükler arasında ilişki kurmaya yarayan sözcükler. )


- TAKİBAT değil/yerine/= KOVUŞTURMA


- TAKİFİLAKSİ/TACHYPHYLAXIS[İng.] değil/yerine/= DİRENÇ GELİŞİMİ


- TAKILI ile ÇAKILI


- TAKILMA ile/ve TIKANMA ile/ve TUTUKLUK | ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İKİLEM


- TAKILMAK" ile "KİLİTLENMEK"


- TAKILMAK ile/ve SENDELEMEK


- TAKIM TAKIM


- TAKIM-TAKLAVAT

( Anlamını, bilenler bilir. )


- TAKIM, ORDO = FIRKA = ORDRE


- TAKİM[Ar.] ile TAKİMETRE[Fr. TACHYMETRE]

( Verimsiz duruma getirme, sonuçsuz bırakma, kısırlaştırma. | Mikrobundan arıtma. İLE Hareket durumundaki bir nesnenin hızını ölçmeye yarayan aygıt. )


- TAKIM ile EKİP ile TİM


- TAKIM ile/değil TULUM


- TAKIMERKİ = OLIGARCHY[İng.] = OLIGARCHIE[Fr., Alm.] = OLIGARKHIA < OLIGOI:BİRKAÇ KİŞİ, ARKHEIN:EGEMEN OLMA[Yun.]


- TAKIMYILDIZI:
GÜNEY ile/ve/||/<> KUZEY


- TAKIMYILDIZI ile/<> GÜNEYBALIĞI

( ... İLE/<> Güney yarımkürede, bir takımyıldızı adı. )


- TAKİN/KEÇİ ANTİLOBU ile ALTIN TAKİN

( image

image )

( Afrika antilobunun boynuzlarına, Mus geyiğinin burnuna, ayının kuyruğuna ve bir bizonun gövdesine sahip iri, kaslı, toynaklı hayvan, keçi ve antiloba benzeyen özelliklerinden dolayı yer yer "keçi antilobu" olarak da adlandırılır. )


- TAKINTI OBSESYON ile/ve/> SİNİRCE TAASSUB NEVROZ ile/ve/> ÇILDIRI/PSİKOZ


- TAKINTI" ile/değil/yerine TUTARLI OLMA (ÇABASI)


- TAKINTI ile/değil/yerine ALERJİ


- TAKINTI ile/ve/değil BÂTIL İNANÇ


- TAKINTI ile/ve/<> BEKLENTİ


- TAKINTI ile/ve/değil/yerine BİLGİ


- TAKINTI ile/değil DONANIM


- TAKINTI ile/ve/değil/yerine DÜŞKÜNLÜK


- TAKINTI ile/ve SAPLANTI

( Takıntı, var olmayan ikiliği her yerde görmekte direnen zihninizdedir. )

( MONOMANİ: Zihnin tek bir şeye takılıp kalması biçimindeki akıl dengesizliği. )

( The catch is in your mind, which insists on seeing duality where there is none. )

( CATCH vs./and OBSESSION )


- TAKINTI ile TAKINAK

( Bir durum ve sorunla ilişkisi olan başka durum ya da sorun. | Bütünlemeye kalınan ders. | Küçük, önemsiz borç. | Bir şeye hastalık derecesinde düşkünlük. | İlişki kurulan kişi. İLE Bilince takılarak korku ve bunalım yaratan, kişinin çabalarına karşın kurtulamadığı düşünce. )


- TAKINTI ile TUTKU

( Geçmişin büyük kişileri, sadece yolu gösterir. Çaba göstermesi ve bu yolda yürümesi gereken kişi, kendimiziz. Derin derin düşünelim ve bu yolu izleyerek, tutkulardan ve yanılgılardan kurtulalım. )


- TAKINTI ile/değil YETKİNLİK


- TAKINTILI TUTKU ile/değil/yerine UYUMLU TUTKU


- TAKİP ETMEK ile DENETLEMEK


- TAKİP ETMEK ile DEVAM ETMEK


- TAKİP ETMEK değil/yerine/= İZLEMLEMEK


- TAKIP TAKIŞTIRMAK


- TAKİP ile BASIMLAMA

( ... İLE Bazı kuşların yumurtadan ilk çıktığı anda çevresinde hareket eden ilk nesneye bağlanıp sürekli o nesneyi izlemelerine verilen ad. )


- TAKİP değil/yerine/= İZLEM


- TAKİP değil/yerine/= İZLEM


- TAKİPÇİ ile SAVUNUCU

( PURSUER vs. DEFENCER )


- TAKİPÇİ ile/ve TAKLİTÇİ


- TAKIPNE ile BRADIPNE

( Solunum sayısının artması. İLE Solunum sayısının azalması. )


- TAKİPSİZLİK ile/ve/||/<>/> BERAAT


- TAKIR TAKIR (BOŞ/DEVRİLMEK/SAYDIRMAK)

( Yoklukta. )


- TAKIR TUKUR


- TAKIR-TUKUR


- TAKİR ile ...

( Çöldeki sert kil tabakası. )


- TAKIRTI ile PATIRTI

( Bir şeyin çıkardığı, kuru ve sert ses. İLE Pat pat çıkan sesin adı. | Herhangi bir biçimde ya da ayakları yere kuvvetle basarak yürüme sonucu çıkan gürültü. | Gürültülü çatışma, arbede. )


- TAKIYYE[Ar.] ile TAKIYYE[Ar.]

( Sakınma, çekinme. | Birinin, bağlı olduğu mezhebi gizlemesi. İLE Takke. )


- TAKİYYE ile/değil RİYÂ


- Takılmadan KONUŞ!!!


- TAKKADAK değil/yerine/= ÇABUCAK


- TAKKE ile KİPPA

( İslâm'da. İLE Yahudi takkesi. )


- TAKLA/K ile/ve/||/<> PERENDE[Fars.]

( Elleri yere koyduktan sonra ayakları kaldırıp gövdeyi üstten aşırtarak öne ya da arkaya yapılan dönme hareketi. | Otomobil, kamyon vb. devrilip yuvarlanma. | Uçak, güvercin vb.nin uzunlamasına ya da yanlamasına dönme hareketi. İLE/VE/||/<> Havada çark gibi dönerek atılan takla. )


- TAKLA = CUMBALAK

( ... İLE Halk dilinde. )


- TAKLAMAKAN

( "GİDERSİN AMA ASLA DÖNEMEZSİN" [Uygur dilinde] )


- TAKLÎD[Ar.] ile TENHÎT[Ar.]


- TAKLÎD[Ar.] ile ZANN[Ar.]


- TAKLÎDEN[Ar.] ile TAKLÎDÎ[Ar.]

( Tıpkısını, benzerini yaparak. | Gülünç tarafını belirterek. İLE Taklitle yapılan.[SAVT-İ TAKLÎDÎ | Fr. ONOMATOPÉE] )


- TAKLİDÎ "İMAN" ile/değil/yerine TAHKİKÎ İMAN


- TAKLİP[Ar.] değil/yerine/= DÖNDÜRME, ÇEVİRME

( Döndürme, çevirme. | Bir şeyin biçim ve kalıbını değiştirme. )


- TAKLİT ETMEK ile/ve/değil/yerine DEVAM ETTİRMEK

( COPYING vs. TO MAINTAIN/SUSTAIN
TO TAKE INTO CONSIDERATION instead of COPYING )


- TAKLİT ETMEK ile/yerine DİKKATE ALMAK

( COPYING vs. TO TAKE INTO CONSIDERATION
TO TAKE INTO CONSIDERATION instead of COPYING )


- TAKLİT ETMEK ile/ve/değil/yerine/<> ÖRNEK ALMAK


- TAKLİT ETMEK değil/yerine/= ÖYKÜNMEK


- Taklit etmemek için DİNLE!!!


- Taklit etmemek için SUS!!!


- TAKLİT:
(SADECE/BİR) DAVRANIŞ ile/ve/değil/||/<>/< KİMLİĞİNİ BULMA (ÇABASI)


- TAKLİT[Ar. < TAKLİD] ile/değil/yerine/>< ASIL[Ar. < ASL]

( Bir şeyin en ileri zıddı, taklididir. )

( Belirli bir örneğe benzemeye ya da benzetmeye çalışma, öykünme. | Birinin davranışlarını, konuşmasını tekrarlayarak eğlenme. | Benzetilerek yapılmış şey, imitasyon. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Bir şeyin kendi, örnek, kopya karşıtı. | Kök, köken, kaynak. | Gerçeklik. | Soy, nesep. | Gerçek, esas. | Bir şeyin temelini oluşturan, ana. | Aranılan nitelikleri en çok kendinde toplamış olan. | Bir görevde sürekli bulunan, yedek karşıtı. | Gerçekten, gerçek olarak. )


- TAKLİT[Ar.] ile/ve/<> TAGŞÎŞ[Ar.]


- TAKLİT ile ÂDET

( COPYING vs. CUSTOM/HABIT )


- TAKLİT ile/ve/||/<> AKTARIM ile/ve/||/<> KALIT/MİRAS


- TAKLİT ile/ve/değil/yerine/||/<>/> AYNALAMA


- TAKLİT ile/yerine HAKÂ


- TAKLİT ile/değil/yerine HAYRANLIK


- TAKLİT ile/ve/<> İTAAT


- TAKLİT ile ÖZDEŞLEŞME

( COPYING vs. TO INDENTIFY )


- TAKLİT ile SADÂKAT


- TAKLİT ile/ve/değil TAKİP

( [not] COPYING vs./and/but FOLLOW-UP )


- TAKLİT ile/ve/değil/yerine/||/<>/> TEKRAR


- TAKLİT ile TEVÂCÜD


- TAKLİT ve/<>/= TEZAD


- TAKLİT ile/yerine YARATIM

( COPYING vs. CREATION
CREATION instead of COPYING )


- TAKMA AD/MAHLAS/MÜSTEÂR[Ar. < ÂRİYYET]/NICK NAME[İng.] ile/ve AYANÎ

( ... İLE/VE Divan Şiiri'nde takma ad. )


- TAKMAMALI!


- TAKNÎ[Ar.]/KODİFİKASYON[İng. < CODIFICATION] değil/yerine/= YASALAŞTIRMA


- TAKOZ[Yun.]/KISKI ile KAMA

( QUOIN vs. WEDGE/DAGGER/DIRK )


- TAKOZ ile/değil BAT

( ... İLE/DEĞİL Kurşun boruların ağzını açmakta kullanılan, şimşirden, ucu sivri, bir çeşit takoz. )


- TAKOZ ile BAT

( ... İLE Kurşun boruların ağzını açmakta kullanılan, şimşirden yapılmış, ucu sivri bir takoz türü. )


- TAKRÎBEN ile TAKRÎBÎ

( Aşağı yukarı, yaklaşık olarak. İLE Yaklaşık. )


- TAKRİBî/TAKRİBEN değil/yerine/= YAKLAŞIK


- TAKRÎBÎ ile/değil/yerine/>< TAHKÎKÎ


- TAKRİR değil/yerine/= ÖNERGE


- TAKRÎZ[Ar. < KARZ] ile TAKRÎZ[Ar.]

( Ödünç verme. | Bir kitabın başına konulmak üzere tanınmış bir kişiden istenilen takdim ve takdir yazısı. İLE Bir kitabı tenkid etme. )


- TAKSA[Lat.] değil/yerine/= ÜCRET

( Pulu yapıştırılmadan ya da eksik yapıştırılarak gönderilen mektup için alıcının cezalı olarak ödediği posta ücreti. )


- TAKSİ ALDIM değil/yerine/= BİNİTE BİNDİM


- TAKSİ[Fr. TAXI] ile TAKSİ[Fr. < Yun. TAXIE]

( Belirli bir ücret karşılığı yolcu taşıyan, taksimetresi olan otomobil. İLE Göçüm. )


- TAKSÎM'DE:
AKLÎ ile/ve İSTİKRAÎ


- taksîm[< kısm] ile/ve/değil/<> Taksim

( [mat.] Bölme, parçalara ayırma. | Bölüm. | Bölü. İLE/VE/DEĞİL/<> İstanbul'un ve Gezi Parkı'mızın merkezi, değerlerimizin simgesi. [Her yer Taksim! Her yer diriliş!] )


- TAKSİM ile/ve BEYOĞLU


- TAKSİM değil/yerine/= BÖLME


- TAKSÎM ile SAVAK

( Akarsuların ayrıldığı yer. İLE Değirmen suyunu başka yöne akıtmak için yapılan düzen. | Bir barajın fazla suyunu akıtmak için yapılan düzen. )


- TAKSİM ile/ve/||/<> TAKDİM

( Böl[ümle]mek. İLE/VE/||/<>/> Sunmak. )


- TAKSÎM ile/ve/||/<>/> TAKSİT


- TAKSİMETRE[Fr.] değil/yerine/= SAYAÇ

( Taksilerde, ödenecek ücreti gösteren sayaç. )


- TAKSİMETRE değil/yerine/= YOLSAYAÇ


- TAKSİR[Ar.] değil/yerine/= HATA

( Kısaltma, kısma. | Kusurda bulunma. | Dikkatsizlik, tedbirsizlik, meslekte acemilik ya da düzene, buyruklara ve talimata uymazlıktan doğan kusurlu olma durumu. )


- TAKSİRAT[Ar.] değil/yerine/= HATALAR


- TAKSONOMİ/TAXONOMY[İng.] değil/yerine/= BÖLÜMLEME, SINIFLANDIRMA, SINIFLANDIRMA KURALLARI


- TAKT[Fr. < TACT] değil/yerine/= YERİNDE KONUŞMA/DAVRANMA


- TAKTİK ile "YOL"


- TAKTİK ile STRATEJİ(K)


- TAKTİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< YAKLAŞIM


- TAKTİK ile YÖNTEM

( TACTICS vs. METHOD )


- TAKTIL AGNOZİ/TACTILE AGNOSIA[İng.] değil/yerine/= DOKUNMA TANIMAZLIĞI


- TAKTİL AGNOZİ ile ODITUAR AGNOZİ


- TAKTÎR[Ar. < KAT, KUTUR, KATARÂN | çoğ. TAKTÎRÂT] ile/değil/< TAKDÎR[Ar. < KADER | çoğ. TAKDÎRÂT]

( Damla damla akıtma, dökülme, damlama. | Damıtma, inbikten çekme. İLE Beğenme, değer biçme, değer verme/verilme. | Değerini/önemini anlama. | Ezelde Allah'ın olmasını istediği şeyler. )


- TAKUNYA[Yun. TAKOUNI] ile/ve NALIN[Ar.]

( Tahta terlik. İLE/VE Takunyanın yüksek olanı. )

( [kökeni/etimolojisi] Tiyatrolarda giyilen üstten bağlı tahta ayakkabı. Anadolu Türkçesi'ne, Anadolu'da konuşulan, Rumca'dan halk söyleyişiyle geçmiştir. )

( SANDALE DE BOIS avec/et ... )

( HOLZPANTOFFEL(ağaç terlik) mit/und ... )

( SOCCULUS(< SOCCUS) cum/et ... )

( ZOCCOLO con/e ... )


- TAKVÂ[Ar. < VİKAYE] ile/ve VERA'[Ar.] ile/ve ZÜHD

( Sakınma - Korunma - Ümit. İLE/VE Şüpheliyi uzakta tutmak. İLE/VE Şüpheli olma olasılığı ile mübâhların çoğunu terk etmek. )

( Haramlardan sakınma/ittikâ. İLE/VE Şüphelilerden sakınma/ittikâ. İLE/VE Mübâhları terk. )

( Tevâzû. İLE/VE Mahviyet. İLE/VE ... )

( Dinin yasak ettiği şeylerden kaçınma. | Belirli olan şeyin yanından geçmemek. | Günahlara direnç kazanmak. İLE Haramdan kaçınma. )

( TAKVA: Yolculuk azığı. )


- TAKVÂ ile HURÂFE


- TAKVİM YAŞI/KRONOLOJİK YAŞ/CHRONOLOGICAL AGE[İng.] değil/yerine/= TAKVİM YAŞI


- TAKVÎM[< KAVM, KIYÂM] ile ...

( EĞRİYİ DOĞRULTMA, BİÇİME KOYMA )


- TAKVİM[Ar.] değil/yerine/= ÖYDEM


- TAKVİM/LER('İ)


- TAKVİM ile ETİYOPYA TAKVİMİ

( ... İLE Tüm dünyanın kullandığından farklı takvim kullanmaktalardır. [2003 = 1996] )

( Etiyopya'ya, Haziran ile Eylül arasındaki aylarda, yoğun yağmurlar nedeniyle gitmemek daha uygun olur. )


- TAKVİYE (ETMEK) değil/yerine/= PEKİŞTİRİ/SAĞLAMLAŞTIRMA/GÜÇLENDİRME/DESTEKLEME/BERKİTME


- TAKVİYE[< KUVVET]:
KUVVETLENDİRME, KUVVETLENDİRİLME


- TAKYECİ CAMİSİ / MEŞELİ MESCİD ile TAKYECİ/TAKKECİ CAMİSİ

( Kocamustafapaşa'dadır. İLE Topkapı dışında, Eski Edirne yolu üzerindedir. )

( XVI. yüzyılda, Arakiyeci(Takkeci) Ahmed Çelebi tarafından Mimar Sinan'a yaptırılmıştır. İLE 1591'de, Arakiyeci İbrahim Çavuş tarafından. )


- TAKYON ile/ve/<> FOTON

( TAKYOFOTON )


- TAL'Î[Ar.] ile/>< TÂLİ'[Ar. < TULÛ] ile/>< TÂLÎ[Ar. < TÜLÜVV] ile/>< TÂLİH[Ar. < SÂLİH]

( Çiçek tozuna ait, çiçektozu ile ilgili. İLE Hedefin arkasına düşen ok. | Doğan, tulû eden. | Tâlih, kısmet, baht. İLE Sonradan gelen, bir şeyin arkası sıra giden. | İkinci derecede olan. | Kur'ân okuyan. | [mantıkta] Sonurtu.[Fr. CONSÉQUENT] İLE Yaramaz, yararsız. )


- TAL[Fr. THALLE] ile TÂL[Ar.]

( Kök, sap ve yaprak şeklinde farklılaşmamış bir bitkinin, yaşama ve büyüme örgeni. | Çiçeklerin üreme örgeni olan sarı toz. İLE Zil.[parmaklara takılan] | Gümüş ya da bakır tepsi. )


- TALAK:
1 ile/ve/||/<>/> 2 ile/ve/||/<>/> 3


- TALAŞ ile/ve REZE

( Testere ile biçilen ya da rende, matkap, törpü vb. araçlarla işlenen bir şeyden dökülen odun kırıntıları. İLE/VE İnce talaş. )


- TALEB-İ CÂH ile ÎTİBAR, MAKAM

( ÎTİBAR, MAKAM )


- TALEB[Ar.] ile BAHS[Ar.]


- TALEB[Ar.] ile İKTİZÂ'[Ar.]


- TALEB[Ar.] ile İLTİMÂS[Ar.]


- TALEB[Ar.] ile MUHÂVELE[Ar.]


- TALEB[Ar.] ile RAVM[Ar.]


- TALEB[Ar.] ile SUÂL[Ar.]


- TALEB[Ar.] ile TALÂB[Ar.]

( İsteme/istenme, dileme. | İstek. İLE Göl, büyük havuz. )


- TALEBE[Ar.]/ŞAKİRT/ŞAKİRD[Fars.] değil/yerine/= ÖĞRENCİ


- TALEBE ile/ve/||/<> FUKAHA


- TALEBE ile MÜRİD


- TALEBE ile SÂLİK


- TALEBE ile TAKİPÇİ


- TALEL[Ar.] ile CESED[Ar.]


- TALENT vs. SKILL


- TALENT vs./and EFFECTIVENESS


- TALENT[Yun. TALANTON] ile/ve/> STATER

( 26 kg. İLE/VE/> Para birimi Talent'ten üç mina daha ağır yapılarak, aradaki fark ağırlık talenti'nin birimlerine paylaştırılmıştır. Bu birim stater'dir. [873,2 gram] ve eski sikkeye yani 'Didrahmi'ye denk sayılacak bir ağırlık birimidir, ayrıca askatları vardır. )

( Atina'da alışverişte kullanılan Talent 36,39 kilogramdı. Para birimi olarak ağırlığı ise 25,92 kilogramdı. Talanton'un altmışta biri de mİna'ydı.[436,60 gram]. )


- TALENT/CAPACITY vs. STATE


- TALEP (ETMEK) değil/yerine/= İSTEM (İSTEMLEMEK/İSTEMEK)


- TALEP ETMEK yerine İSPAT-I VÜCUD ETMEK


- TALEP ETMEK ile/ve MAHKÛM OLMAK


- TALEP/TÂLİP değil/yerine/= İSTEK/İSTEYEN


- TALEP ile/ve/<> RAĞBET


- TALEP ile/ve SUAL

( REQUEST vs./and TO ASK )


- TALEPNÂME değil/yerine/= İSTEMBELGE


- TÂLİ değil/yerine/= İKİNCİL


- TÂLÎ değil/yerine/= İKİNCİL


- TÂLİB[< TULLÂB, TULLEB, TALEBE] ile ...

( İSTEYEN, İSTEKLİ | ÖĞRENCİ )


- TÂLİB ile/ve ŞÂRİ

( ... İLE/VE Bir ilme başlayan. )

( Mantık ilmini tasavvur etmezsen, mutlak belirsizin(mechûlün) tâlibi olursun! )


- TÂLİB ile/ve ŞÂRİ

( ... İLE/VE Bir ilme başlayan. )


- TÂLİB ile/ve/||/<>/>/< TÂBİ


- TALİH ile BAHT ile GÖNENMEK


- TALİH = FORTUNE[İng., Fr.] = SCHICKSAL[Alm.] = FORTUNA[Lat.]


- TALİH ile/ve/= TA'Lİ(İKİNCİL)


- TALÎK[Ar.] ile TA'LÎK[Ar. < ALAK | çoğ. TÂ'LÎKAT]

( Güleryüzlü. | Düzgün söz söyleyen. İLE Asma/asılma. | Bir şeye bağlı gösterme. | Geciktirme, askıda bırakma/bırakılma. | Belirli bir zamana bırakma, te'hîr. | Hat sanatında bir yazı biçimi. )


- TÂLİK ile/ve/||/<> SÜLÜS(CELÎ) ile/ve/||/<> RİKÂ ile/ve/||/<> NESİH

( XIV. yy. sonlarında ve XV. yüzyıl başlarında, Anadolu'da. İLE/VE/||/<> ... İLE/VE/||/<> XIX. yüzyıl başlarında. İLE/VE/||/<> Kur'ân-ı Kerîm'de. )


- TÂLİK ile TÂLİK'UT TÂLİK(ÂT)


- TÂLİK ile TÂLİK'UT TÂLİK(ÂT)


- TALİKAT ile TARİKAT


- TÂLİM MÜRŞİDİ ve TARİKAT MÜRŞİDİ ile/ve/değil/yerine/> SOHBET MÜRŞİDİ

( Mürşit, mürşitten kurtulmak içindir. )


- TÂLİM VE TERBİYE değil/yerine/= ÖĞRETİM VE EĞİTİM


- TALİMAT ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TALEP


- TALİMATNAME değil/yerine/= YÖNETMELİK


- TALİMEN MEKRUH ile TENZİHEN MEKRUH


- TÂLİMGÂH ile/ve/<> TÂLİMHÂNE

( Çeşitli uzmanlık dallarına gerekli olan uzman, öğretici vb.ni yetiştirmek amacıyla uygulamalı olarak eğitim ve öğretim vermek için oluşturulmuş askerî kuruluş. İLE/VE/<> Eğitim/alıştırma alanı. )


- TALİP[< TALEP] ile/ve/||/<>/> TALİM


- TALİP[Ar.] ile TEŞNE[Ar.]

( İsteyen, istekli. | Genellikle evlenmek isteyen ve bu isteğini evleneceği kişiye bildiren. İLE Susamış. | Çok istekli. )


- TÂLİP değil/yerine/= İSTEMCİ/İSTEKLİ


- TÂLİP değil/yerine/= İSTEYEN


- TALİS[Lat. < TALIS] değil/yerine/= BÖYLE, BUNUN GİBİ


- TALKING vs. ARGUE


- TALTİF[Ar. < LÛTF çoğ. TALTÎFÂT] değil/yerine/= ÖDÜLLENDİRME

( LÛTUFLAR, İHSANLAR)] ile ABCDEF ( GÖNÜL OKŞAMA, GÖNLÜ HOŞ ETME ] YUMUŞATMA,YUMUŞATACAK BİR İLÂÇ KULLANMA ] RÜTBE, NİŞAN, MAAŞ ARTIRIMI GİBİ ŞEYLERLE SEVİNDİRME )


- TALYUM[Fr. THALLIUM] ile

( Atom numarası 81, atom ağırlığı 204,39, yoğunluğu 11,85 olan, 303 °C'de eriyen, fizik özellikleri bakımından kurşuna çok yaklaşan, tuzları ve bileşikleri zehirli bir öğe. [Simgesi: Tl] )


- TAM ALGI = İDRAK-İ DAKİK = APPERCEPTION[İng., Fr., Alm.] = PERCIPERE[Lat.]


- TAM ALTIN ile/||/<> CUMHURİYET/ATA ALTINI

( 22 mm. İLE/||/<> 30 mm. )

( 7.016 gr. İLE/||/<> 7.216 gr. )

( ... İLE/||/<> T.C. Darphanesi basar. )

( )


- TAM AYRI TUTMA/İSTİSNA ile/ve/||/<>/> BÖLÜMSEL/KISMÎ AYRI TUTMA/İSTİSNA


- TAM BİR PİSTİL/UZV-İ TE'NÎS-İ TAM = PISTIL COMPLET


- TAM ÇİÇEK, EKSİKSİZ ÇİÇEK = ZEHRE-İ KÂMİLE = FLEUR COMPLÈTE


- TAM ÇİÇEK = ZEHRE-İ TÂMME = FLEUR COMPLÈTE


- Tam DİNLE!!!


- TAM EMİN OLMAK değil EMİN OLMAK


- TAM GÖLGE ile/ve ALA GÖLGE


- TAM İFADE/MESAJ ile/ve EKSİKLİ İFADE/MESAJ ile/ve META İFADE/MESAJ

( Gözlem. Düşünce. Duygu. İstek. Sınır/Sonuç. )


- TAM İKİLEME ile YARI İKİLEME

( FULL REDUPLICATION vs. PARTIAL REDUPLICATION )


- TAM MÜREKKEB ile/ve TAM OLMAYAN MÜREKKEB

( Haber | İnşa İLE/VE ... )

( Doğru ve yanlışa olasılığı olanlar.[tam haber tümceleridir!] İLE/VE ... )


- TAM NİSBET / NİSPET-İ TÂMME ile NİSPET-İ NÂKISA / GAYR-I TAM NİSBET

( İnşâî | Haberî[İsim | Fiil] İLE/VE Takyidî | İzâfî )

( Nispet-i Tâmme= Tümce(cümle) * HABERİYE(-İsim(dır/dir) ve -Fiil(saklı dır/dir) * İNŞÂİYE(Emir, Soru, Nehiy, Temenni). İLE Nispet-i Nakısa(Eksik nispet)= Tamlama )


- TAM OLAN SÖZ ile/ve TAM OLMAYAN SÖZ

( el-KAVLU'T-TÂM ile/ve el_KAVLU ĞAYRU'T-TÂM )

( FÂRÂBÎ )


- TAM PANSİYON ile/||/<> YARIM PANSİYON

( Kahvaltı ve akşam yemeği verilir. İLE/||/<> Öğle yemeğinin de olmasıdır.[İşletmeye göre değişkenlik gösterir.] )


- TAM TAHNÎT ile/değil/yerine YARIM TAHNÎT

( Mısır'da. İLE/DEĞİL/YERİNE Osmanlı'da. )

( TAHNÎT: Ölüyü, bozulmaması için belirli bir yapı ve oranda ilâçlama, koruma. )


- TAM TARİFE/İSKONTOSUZ/TENZİLATSIZ değil/yerine/= İNDİRİMSİZ


- TAM ZİNCİR ile/ve EKSİK ZİNCİR


- TAM-LIK ile KEMÂL

( Ayrılmaz olanı, ayırmamalısınız. )

( KEMÂL: Eril ve dişilliğin aşılmasındaki birlik. )

( GÜZELLİK/KEMÂL:
* TENASÜB-Ü ÂZÂ(ÖRGENLERİN UYUMU)
* AKIL
* AHLÂK
* ÇÖZÜM ÜRETEBİLMEK )

( You must not separate the inseparable. )

( WHOLENESS/COMPLETENESS vs. MATURITY/RIPENESS )


- TAM, DOĞRU VE DÜZENLİ YAZMAK ile/ve VURGULU KONUŞMAK


- TAM/LIK ile BİTMİŞ/LİK

( COMPLETE vs. FINISHED )


- TAM/LIK ile BÜTÜN/LÜK

( COMPLETE vs. INTEGRITY )


- TAM/LIK ile/ve/değil/yerine YETERLİ/LİK


- TAMA ile DOYMAZLIK | ÇOK İSTEME | AÇGÖZLÜLÜK


- TAMAH ETMEK değil/yerine/= GÖZ İNDİRMEK


- TAMAH[Ar. TAMA] ile/değil/yerine İSTEK

( Açgözlülük. | Bir şeyi gönülden ve/ya da zihinden geçirerek netleştirmeden düşünmek, hayal etmek. İLE Tanımlı, net, bir nebze daha bilişsel karşılığı olan düşünüş. )


- TAMAM" değil/yerine/>< ÇABA/GAYRET


- TAMAM değil/yerine/= PEKİ/OLUR


- TAMAMEN "BOMBOŞ" değil TAMAMEN BOŞ (ya da BOMBOŞ)


- Tamamen SUS!!!


- TAMÂMEN[Ar.] ile TAMÂMÎ[Ar.]

( Büsbütün. | Tam ve eksiksiz olarak, tümüyle. İLE Eksik tamamlamaya özgü, onunla ilgili. Tamamlayan, bölünmeyen. )


- TAMAMEN ile SADECE


- TAMAMEN ile SONUNA KADAR


- TAMAMI ile HER AYRINTISI

( ALL OF vs. EACH DETAIL OF )


- TAMAMLA(N)MAK ile/ve/<> BÜTÜNLE(N)MEK


- TAMAMLA(N)MAK ile OLMAK

( "Şu ya da bu olmak" değil yalnızca olmak. )

( Olmak, herşeye tanık olmayı gerektirir. )

( Olmayı bilmemiz gerekmez fakat bilmek için de olmak zorundayız. )

( MÜTEMMİM: Tamamlayan. )

( TO (GET) COMPLETE vs. TO BE
Not being this or that, but just being.
To be needs, everything must be witnessed.
You need not know to be, but you must be to know. )


- TAMAMLAMAK ile BİTİRMEK

( FaRkLaR Kılavuzu dışında, hiçbir İngilizce sözlüğü, şu iki sözcük arasındaki farkı açıklamaz.

TAMAMLAMAK ile BİT(İR)MEK
[ www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/15835 ]

Bazı kişiler, aralarında hiçbir farkın olmadığını söylese de FaRkLaR'ı vardır!

Eğer doğru biriyle evlenirseniz, tamamlanırsınız; eğer yanlış biriyle evlenirseniz, bitersiniz.

Eğer eşiniz, sizi başka biriyle yakalarsa tamamen bitersiniz; eğer eşiniz, alışverişi çok seviyorsa öyle bir bitmişsinizdir ki...

Bu arada, Sokrates'in önemli sözünü anımsamakta yarar var...
"Her koşulda evlenin! Eğer eşiniz, iyi çıkarsa mutlu olursunuz. Eğer kötü çıkarsa filozof olursunuz."

image )

( COMPLETE vs. FINISH )


- TAMAMLAMAK ile/ve/değil/<> SÜSLEMEK


- TAMAMLAMAK ile YERİNE GETİRMEK


- TAMAMLANMA İSTEĞİ ve/||/<> EKSİKLİKTEN UZAKLAŞMA İSTEĞİ


- TAMAMLANMAZLIK ve/||/<> GÖDEL


- Tamamlayabileceğin şeyi KONUŞ!!!


- TAMAMLAYICI İKİLİLER/RECIPROCALS)


- TAMAMLAYICI ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DESTEKLEYİCİ


- TAMARİN ile PAMUK BAŞLI TAMARİN

( ... İLE Kuzey Kolombiya’nın ormanlarında yaşarlar. )

( )

( ... cum SAGUINUS OEDIPUS )

( gfgdsfgdf )


- TAMAS ile

( Karanlık, atalet, pasiflik. Kozmik Cevher'in oluşturduğu üç vasıftan(guna'lar) biri. (Rajas, Tamas, Sattva) )


- TÂMÂT-I CÜHELÂ[Fars.] ile TÂMÂT/SÖZ

( Cahillerin, saçmasapan sözleri. )


- TÂMÂT[Ar.] ile DAMAT[Ar.]

( Uygunsuz, saçmasapan söz. İLE ... )


- TÂMÂT[Fars.] ile ...

( Uygunsuz, saçmasapan söz. )


- TAMBUR[Ar. < TANBUR] ile TAMBUR[Fr.]

( Klasik Türk müziğinin başlıca çalgılarından biri olan, yay ya da mızrapla çalınan, uzun saplı, telli çalgı. İLE Silindir biçiminde kap. )


- TAMBUR[Ar. TANBÛR]/PANTUR[Sümerce] ile/ve YAYLI TAMBUR

( Türk müziğinin piyanosu olarak kabul görür. Havanın sıcak, soğuk ya da nemli oluşuna göre çıkardığı ses değişebilir. İLE/VE ... )


- TAMBUR ile CÜMBÜŞ

( ... İLE Eğlenti. | Maden gövdeli, tambura benzeyen bir saz. )


- TAMBURA ile ONİKİTELLİ

( Klasik Türk müziğinin başlıca çalgılarından biri olan, yay ya da mızrapla çalınan, uzun saplı, telli çalgı. İLE Tambura cinsinden, on iki telli bir halk çalgısı. )


- TAMBURACI ile TAMBURÎ/TANBURÎ[Ar.]

( Tambura çalan ya da yapan kişi. İLE Tambur çalan kişi. )


- TÂMET-ÜL-KÜBRA ile ...

( KIYÂMET GÜNÜ )


- TAMGALARDA:
ON ve/||/<> OK

( Evren, varoluş. VE/||/<> İnsan. )


- TAMI TAMINA


- TÂMÎK[Ar.] değil/yerine/= DERİNLEŞ(TİRİL)ME


- TAMİLLER ile/ve/<>/>< SEYLAN'LILAR

( Hindistan'ın güneyinden Sri Lanka'ya göç eden ilk Tamiller ve Seylan'lılar, yıllar boyunca birbirleriyle savaşmışlar. Sri Lanka'nın tarihte yerini alması ise, III. yüzyılda, başkenti Anuradhapura'dan, Buda felsefesini yayan ve bütün adayı denetimi altına alan Kral Tissa ile gerçekleşmiştir. Tamiller ile girişilen çatışmalarda, Seylan'lılar galip gelmiştir. Monarşi, dinin yayılmasını kolaylaştırmış, ülkeyi geliştirmiş, anıtlar, tapınaklar ve sulama düzenekleri kurulmuştur.

XIII. yüzyıldan sonra, sulama düzeni kötüleştiği ve azınlıkta kalan Tamiller, gittikçe daha fazla baskı yaptığından dolayı, ada halkı, başkenti sürekli değiştirmiş ve adanın güneyine çekilmek zorunda kalmıştır.

Sri Lanka adası, tarihi boyunca işgalcilerin, Portekiz'li, Hollanda'lı ve İngilizler'in akınına uğramış. Uzun yıllar, İngiltere'ye bağlı bir sömürge olarak kalmış. XIX. yüzyılda alevlenen milliyetçilik hareketleri sonucu, Hindistan'ın paralelinde, 1947 yılında, herhangi bir çatışmaya girmeden bağımsız devlet olmuştur. )

( Sri Lanka'nın yakın tarihinde önemli bir yeri olan Dias Bandaranaike, 1951 yılında, "Sri Lanka Özgürlük Partisi"ni kurarak iktidara gelmiştir. Sinhali milliyetçiliğini ve Budizm'i savunan sosyalist çizgide bir siyaset süren Bandaranaike, ülkesinin resmî dilini, İngilizce'den Sinhali diline çevirmiştir.

[1959 yılında bir suikasta kurban gidince, dul eşi Sirimavo Bandaranaike, iktidarı devralmış ve eşinin siyasetini devam ettirmiştir. 1994 yılına kadar ve dünyanın ilk kadın önderi olarak Sri Lanka'yı yönetmiştir.] )


- TAMİM[Ar.]/SİRKÜLER[Fr.] değil/yerine/= GENELGE


- TAMİM[Ar.] değil/yerine/= GENELEME/GENELLEŞTİRME


- TAMİR ETMEK ile/ve/değil/yerine YENİDEN YAPILANDIRMA


- TAMİR ile KALAFAT

( ... İLE Geminin kaplama tahtaları arasını üstüpü ile doldurup ziftleyerek su geçirmez duruma getirme işi. | Aşağısı dar, yukarısı geniş bir tür yeniçeri başlığı. | Osmanlı Devleti'nde, vezir ya da yüksek mevkide devlet adamlarının giydikleri bir başlık. | Onarma, tamir etme. )


- TAMİR ile TELÂFİ ile TASHİH[< SIHHAT]


- TAMİRAT/TAMİR değil/yerine/= ONARIM/ONARMA


- TAMİRAT ile/değil TADİLAT


- TAMİRCİ[Ar.]/YEMENİCİ[Ar.] ile KÖŞKER/KÖŞGER[Fars. < KEVŞGER]

( ... İLE Ayakkabı tamircisi. )


- TAMİRCİ değil/yerine/= ONARGAN


- TÂMİRHANE değil/yerine/= ONARIM YERİ


- TAMLAMA ile/ve/değil/||/<>/< ÖNERME


- TAMLAMA ile TAMLAYAN ile TAMLANAN

( Bir adın, başka bir ad, adıl[zamir] ya da ön adla[sıfat] birlikte oluşturduğu sözcük öbeği, düzenleme[terkip]. İLE Tamlamalarda temel olan bir adın anlamını açıklayan ad, adıl[zamir] ya da adıl[sıfat], belirten. İLE Tamlamada anlamı belirtilen, açıklanan ad, belirtilen, mevsuf. )

( (SYNTACTIC) COMPOUND )


- TAMLAMA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TANIMLAMA


- TAMLAMA ile TÜMCE/CÜMLE


- TAMLAYAN DURUMU ile ...

( GENITIVE CASE )


- TAMLAYAN ile TAMLANAN

( DETERMINING vs. DETERMINED )


- TAMLAYICI ile ...

( COMPLEMENT )


- TAMMÂ'[Ar. < TAMA] ile TAMA'[Ar.]

( Son derece tamah eden. İLE Doymazlık, çok isteme, açgözlülük. )


- TAMMÂT[Ar.] ile TÂMMÂT[Ar.]

( Anlamsız, uygunsuz, saçma sözler. İLE Kıyâmet. )


- TAMPARE ile KOMA

( Tam ses iki eşit parçaya ayrılır. İLE Yarım ses, dokuz eşit olmayan parçaya ayrılır. )


- TAMPON ÇÖZELTİ/BUFFER SOLUTION[İng.] değil/yerine/= DENGELEYİCİ ÇÖZELTİ


- TAMPON[Fr.] değil/yerine/= TIKAÇ

( Bir deliği kapamaya yarayan, herhangi bir nesneden yapılmış büyük tıkaç. | Bir darbenin şiddetini azaltmaya yarayan, içi yumuşak nesneyle dolu şey. | Çarpışmaların etkisini azaltmak için vagonların, otomobillerin ön ve arkalarında bulunan donanım. | Kanı silmek, durdurmak için kullanılan gazlı bez yumağı ya da sterilize edilmiş pamuklu özel parça. | Bir darbenin, çatışmanın şiddetini azaltan etken. )


- TAMPON[İng.] değil/yerine/= TIKAÇ | BASKIT | DENGELEYİCİ


- TAMPONAT/TAMPONADE[İng.] değil/yerine/= BASKILANMA


- TAMS[Ar.] ile TAMS[Ar.]

( Âdet görme, aybaşı. İLE Yok etme, belirsiz kılma. )


- TAMTAKIR ve/||/<>/= BOMBOŞ

( İçinde bulunması gereken şeylerden hiçbiri bulunmayan, bomboş. )


- TAN YELİ ile TAN YERİ

( Sabaha doğru çıkan hafif yel/rüzgâr. İLE Güneşin doğmak üzere olduğu sırada, ufukta hafifçe aydınlanan yer. )


- TAN[Ar.] (ETMEK) ile TANLAMAK/TANMAK

( Sövme, yerme, ayıplama. İLE Şaşmak, şaşırmak. )


- TAN/AYDINLIK/IŞTIN:
GEÇİCİ ile/ve/<> GERÇEK

( Tan yerinde, gün doğmadan beliren, sonradan kaybolan, geçici aydınlık/tan, yalancı tan. İLE/VE/<> Tan yerinde, gün doğuncaya kadar süren kesintisiz aydınlık. )

( FECR-İ KÂZİB ile/ve/<> FECR-İ SÂDIK )


- TANATOFOBİ/THANATOPHOBIA[İng.] değil/yerine/= ÖLÜM KORKUSU


- TANATOLOJİ ile ...

( Ölümü konu alan bilim dalı. )


- TANATOS/THANATOS[İng.] değil/yerine/= ÖLÜM İÇGÜDÜSÜ


- TANBURÎ CEMİL BEY ile/ve/||/<> ŞERİF MUHİDDİN TARGAN


- TANBÛRÎ/TANBÛRÂNÎ[Ar.] ile TANBÛR-ZEN[Ar.]

( Tamburu çok güzel çalan mûsikî üstadı. İLE Tambur çalan. )


- TANBÛRÎ/TANBÛRÂNÎ ile TANBÛR-ZEN

( Tamburu çok güzel çalan mûsikî üstadı. İLE Tambur çalan. )


- TANDANS[Fr./İng. < TENDANCE] değil/yerine/= EĞİLİM


- TANDEM MASS SPEKTROMETRİ/TANDEM MASS SPECTROMETRY[İng.] değil/yerine/= ARDIŞIK KÜTLE İZGE ÖLÇÜMÜ


- TANDIR[Ar. < TENNÛR | TENÂHÎR] ile İSTANBUL TANDIRI

( Pişirmek ve ısınmak üzere. İLE Isınmak üzere. )

( Yere çukur kazılarak yapılan bir fırın türü. | Bazı yerlerde, kışın ayakları ısıtmak amacıyla alçak bir masanın altına mangal konulup üstüne yorgan örtülerek yapılan düzen. İLE ... )


- Tane tane KONUŞ!!!


- TANE TANE/CEV CEV[Fars.]

( CEV CEV )


- TANE ile/değil DANE


- TANE ile/= DÂNE[Fars.]

( Herhangi bir sayıda olan şey, adet. | Bazı bitkilerin tohumu. | Çekirdekli küçük meyve. )


- TANE ile/değil KİŞİ


- TANE ile PARÇA

( GRAIN vs. PIECE )


- TANGA KÜLOT ile SLIP KÜLOT ile G STRING


- TANGIR TANGIR


- TANGIR-TUNGUR ile TANGIRDAMA ile TANGIRTI

( ... İLE Nesnelerde/n kuru ve gürültülü ses çık(ar)ma. İLE Nesnelerden çıkan kuru ve gürültülü sesin adı. )


- TANGO ile FOKSTROT ile QUICK STEP

( 1880'lerde, Buenos Aires'in kenar mahallelerinde, hızlı tempolu, duyumsal ve kötü bir şöhrete sahip bir Arjantin dansı olan Milonga ile İspanyol Tangosu'nun kaynaşması sonucu ortaya çıkan Tango'nun, aynı zamanda, çok kıvrak bir Küba dansı olan "Habanera"dan da etkilendiği söylenir. Kökeninin, XV. yüzyıla kadar uzandığı düşünülen Tango'nun; Brezilya, Güney İspanya, Arjantin, Küba gibi coğrafyalarda, çeşitli biçimleri yaratılır. Bu dans türü, zamanla çeşitlendirilip çok karmaşık bir duruma getirilen adımlarla ileri yürüyüşler, dönüşler, çıkışlar, yön değiştirmeler, Habanera adımları[gövdenin hafifçe sallanması], gezintiler vb. birbirine karıştırılır.

İLE

XX. yüzyılın başlarında, Avrupa'da görülmeye başlanan ve asıl ününe I. Dünya Savaşı zamanlarında, Caz'ın gelişmesiyle ulaşmış olan Fokstrot, kısa hızlı ve uzun yavaş adımlar kullanılarak yapılan dört tempolu bir salon dansı olarak bilinir. Yıllar boyunca, Fokstrot'un değişik türlerinin ortaya çıkmasına karşın, aralarında en popüler olanları, Slow Fokstrot ve Quick Step'tir. Slow Fokstrot'ta, ani dönüşler ve hareketler olmadığından, dansçıların uzun çizgiler boyunca durmaksızın hareket durumunda olmalarını gerektiren güçlü bir denge gereklidir. Ayrıca, dansa ait her hareket için dansçıların sürekli kontrolü ellerinde bulundurmaları gerekir. Dolayısıyla, bu dans türü, öteki türlere kıyasla zor bir dans olarak kabul edilir.

İLE

1930'larda, İngiltere'de, hızlı ve popüler bir dans olan Fokstrot'un yerini alan Quick Step, dönüşler ve zıplamalar içeren, hareketli ve neşeli bir salon dansıdır. Üç farklı yaş grubuna sahip dansçılar için değişik tipleri geliştirilen bu dans türünde, genç dansçılar için oldukça neşeli ve hareketli, orta yaşlı dansçılar için biraz yavaşlatılmış, sakinleştirilmiş ve ileri yaş dansçılar için ise seçilmiş koreografilerden oluşan yavaş ve daha az hareketli koreografiler uygulanır. Ayrıca Quick Step'te, çok fazla hareket çeşidi olduğundan, standart danslar içinde, yaratıcılığa en açık olanı olarak kabul edilir. )


- TANI! ve/<> UYUMLU OL! ve/<> MUTLU YAŞA!

( RECOGNIZE! and/<> BE HARMONIOUS! and/<> LIVE HAPPY! )


- TANI(N)MAK ile/ve TANI(N)MAK

( Bilmek/bilinmek. İLE/VE Kabul etmek/edilmek. )


- TANI/MA:
"HASTALIK" değil BELİRTİLERİ


- TANI/TEŞHİS ile SAĞALTIM/REHABİLİTASYON


- TANIDA/TEŞHİSTE:
TESPİT ile/değil ÖNCELİK


- TANIDIĞIM (BİRİ) ile TANIYABİLDİĞİM (BİRİ) ile TANINABİLECEK (BİRİ)


- TANIDIK ile TANINAN

( Benim/senin [tanıdığı]. İLE Bizim [tanıdığımız]. )


- TANIK OLMA (ŞUHUD)


- TANIK/ŞAHİT ile/ve/değil GÖZLEMCİ


- TANIKLIK ile/ve/||/<> İÇ TANIKLIK ile/ve/||/<> GELİŞTİRİCİ TANIKLIK


- TANIKLIK ile/ve UZLAŞIM

( WITNESS vs./and TO COMPROMISE )


- TANIM ÇEŞİTLERİ'Nİ

( VARIATIONS OF DEFINITION )


- TANIM, TARİF = TA'RÎF = DÉFINITION


- TANIM:
"UZUN" ile/değil/yerine KAPSAMLI

( Tanımın uzunu olmaz! Kapsamlı olduğundan dolayı ilgisizlerin "zihin ve dilinde", "uzun" diye ifade etmeleri kendi yetersizliklerini gizleme girişimi olabilir belki/çoğunlukla. )


- TANIM'DA:
RESİM ile/ve/<> HAD/D

( Bir bilgiyi/ilmi, amacı ile tanımlama. İLE/VE/<> Bir bilgiyi/ilmi, konusu ile tanımlama. )

( DESCRIPTION vs./and/<> DEFINITION )


- TANIM(HADD) ile TANIMLANAN(MAHDÛD)


- TANIM(HADD) ile TANITIM(RESM)

( DEFINITION vs. DESCRIPTION )


- TANIM ile BASKIN ÖZELLİK

( HOROI ile ... )

( DEFINITION vs. DOMINANT FEATURE )


- TANIM ile/ve/<> BELİT/AKSİYOM

( Tanım, belit oluşturabilmelidir![oluşturacak nitelikte/yapıda olmalıdır!][tartışma ya da acaba sorusu oluşturmayacak kesinliğe yakın bir yapıda/sağlamlıkta/derinlikte!] )

( DEFINITION vs./and/<> AXIOM )


- TANIM ile/ve BELİT/AKSİYOM/MÜSELLEMÂT

( ... İLE/VE Geriye götürülemeyen ilke. )

( DEFINITION vs./and AXIOM )


- TANIM ile/ve/||/<> BİLGİ

( Kavranılanlar[durumlar/olgular] için geçerli olan. [Kavramaya hizmet edenler için.] İLE/VE/||/<> Nesneler için geçerli olan. )


- TANIM ile/ve/||/<>/> DURUM


- TANIM ile/ve/değil/||/<>/< DURUM


- TANIM ile/ve/değil EŞİK


- TANIM ile/ve/||/<> GÖSTERGE


- TANIM ile/ve/=/<> HADD


- TANIM ile/ve/<> İSPAT/İSBAT

( DEFINITION vs./and/<> TO PROVE )


- TANIM ile/ve KANIT

( DEFINITION vs./and PROOF )


- TANIM ile/ve/<> NEDEN

( Tanım, nedene giden, en kısa yoldur. )

( DEFINITION vs./and/<> CAUSE/REASON )


- TANIM ile/ve/<> ÖRNEK

( Örnekte/benzetmede, hata olmaz/olmamalıdır! [Teşbihte, hata olmaz!] )

( Yanlış örnek, örnek değildir! [Su-i misal, misal teşkil etmez!] )

( DEFINITION vs./and/<> SAMPLE/EXAMPLE/MODEL/TYPE/PATTERN )


- TANIM ile/ve/||/<>/< TANIMIN TANIMI

( Bir kavramın niteliklerini eksiksiz olarak belirtme ya da açıklama. İLE/VE/||/<>/< Her parçasını içinde barındırabilen/birleştiren, dışında kalanlara engel olan.[Efrâdını câmî, ağyârını mânî.] )


- TANIM = TARİF = DEFINITION[İng., Alm.] = DÉFINITION[Fr.] = DEFINITIO[Lat.] = HOROS, HORISMOS[Yun.] = DEFINICIÓN[İsp.]


- TANIM ile TESPİT


- TANIM ile/ve/<> TUTARLILIK

( Tanım, tutarlılığı taşıyabilmelidir/sürdürebilmelidir! )

( DEFINITION vs./and/<> CONSISTENCE )


- TANIM ile/ve/=/||/<>/< ÜÇLEME


- TANIMA:
ERKEK ve/||/<> KADIN ve/||/<> ÇOCUK ve/||/<> KARDEŞ ve/||/<> ARKADAŞ ve/||/<> DOST

( Toklukta. VE/||/<> Yoklukta. VE/||/<> Yaşlılıkta. VE/||/<> Mirasta. VE/||/<> Yolculukta. VE/||/<> Zor durumda. )


- TANIMA:
YETKİN BİLME ile/ve/||/<> YETERİNCE BİLME


- TANIMA ile/ve/<> ANIMSAMA

( Tanıma, size verilen bir uyarıcıyla daha önce karşılaşıp karşılaşmadığınıza karar vermenizi gerektirir. )

( Tanıma durumunda daha fazla sayıda ara-bul-geriye getir ipucu bulunduğundan, belleğiniz ipuclarının hepsini ya da birçoğunu kullanır ve sizi anımsama olayına götürür. )

( Ne kadar çok ara-bul-geriye getir ipucu varsa, anımsama da o derece iyi olur. )

( Anımsamayla ilgili araştırmalarda, ara-bul-geriye getir ipucları kaybolmasının, anımsayamama olayının en belirli başlı nedenlerinden biri olduğunu gösterir. )

( Kodlama sırasında kullanılan örgütleme düzeni, ara-bul-geriye getir anında ipucu olarak kullanılır. )

( Örgütleme düzenini, büyüdüğünüz ve iyi bildiğiniz bir mahalleye benzetebiliriz. Kodlama sırasında bu mahallenin belirli sokaklarını ve bu sokaklarda daha önceden bildiğiniz evleri ziyaret eder ve size verilen, yeni bilgileri bu evlere bırakırsınız. Sizden bilgiler yeniden geri istendiğinde, başka bir deyişle anımsama sırasında, yerlerini çok iyi bildiğiniz evleri yeniden sırayla ziyaret eder ve bırakmış olduğunuz bilgilere ulaşırsınız. )

( Her olay bir bağlam içinde oluşur. Öğrenme anındaki bağlam, anımsama anındaki bağlama ne kadar benzerse, anımsama o kadar kolay olur. -örnek ise- Sınav ortamına benzer bir ortamda bilgi öğrenilirse, sınavda anımsanması daha kolay olur. Neşeliyken öğrendiğiniz bir şiiri, üzüntülü bir hal içindeyken anımsamanız zorlaşır. Hüzünlü bir ortamda öğrenilen bilgiler hüzünlü bir ortamda; sevinçli ve mutlu bir haldeyken öğrenilen bilgiler ya da meydana gelen olaylar sevinçli ve mutlu durumlarda daha kolay anımsanır. )

( Anımsanması istenen şeyleri örgütleyerek ara-bul-geriye getir ipucunun verimliliği artırılabilir. )

( CODING vs./and/<> STORAGE vs./and/<> RETRIEVAL )


- TANIMA ile/<> AYRILMA

( Kişilerin birbirini tanıması için en iyi zaman, ayrılmalarına en yakın zamandır. )


- TANIMADAN/ANLAMADAN ETİKETLEMEMELİ


- TANIMADAN/ANLAMADAN YARGILAMAMALI


- TANIMADIĞINDAN KORKMAK ile/değil/yerine SENİ TANIMAYANDAN KORKMAK


- TANIMAK:
KENDİNİ ile/ve/değil/yerine/||/<> KENDİNDEKİNİ

( Sen, sende ve sana emânetsin. )

( [not] THE SELF vs./and/but WHICH YOU HAVE IN SELF
WHICH YOU HAVE IN SELF instead of THE SELF )


- TANIMAK ile/ve/||/<> KENDİNİ TANIMAK ile/ve/||/<> BAŞKASINI TANIMAK

( ... İLE/VE/||/<> Aydınlatır. İLE/VE/||/<> Bilgilendirir. )

( Kişi, iç âlemini, (başka bir) insanda görür. )

( Ancak, kendini düşünmeyi, kendini düşünmenin konusu kılabilme anlayışı olanlar, kendilerini tanımaya başlayabilirler ve susabilmekle yükümlülerdir. )

( TO RECOGNIZE vs./and/<> TO RECOGNIZE THE SELF vs./and/> TO RECOGNIZE THE SOMEONE )


- TANIMAK ile BENZETMEK


- TANIMAK ile/ve/değil DUYMUŞ/HABERDAR OLMAK


- TANIMAK ile/ve/<> GÜVENMEK


- TANIMAK ve/<> KİMLİK VERMEK


- TANIMAK ile/ve TANIMLAMAK

( TO RECOGNIZE vs./and TO DEFINE )

( REN ile/ve ... )


- TANIMAZLIK ile TANIMAMAZLIK

( NOT DEFINITION vs. NO DEFINITION )


- TANIMLAMA ile DEĞERLENDİRME

( TO DEFINE vs. EVALUATION )


- TANIMLAMA ile/ve/<> ÖLÇÜ

( TO DEFINE vs./and/<> MEASURE )


- TANIMLAMA ile/ve/<> SINIRLAMA

( Sınırlama doğal olmalıdır. Durumun ve kişinin kendinin koyduğu kısıtlamalar fazla sıkı ya da fazla gevşek olduğu takdirde söz edilen doğallık duygusu hissedilemez. )

( TO DEFINE vs./and/<> LIMITING )


- TANIMLAMA ile/ve/> TAMAMLAMA

( TO DEFINE vs./and/> TO COMPLETE )


- TANIMLAMAK ile/ve/<> NİTELEMEK


- TANIMLAYAN ile/ve/değil/yerine TANIYAN


- TANIMLAYICI ile/ve/||/<>/> TAMAMLAYICI


- TANÎN-İ ZÜBÂB[Ar.] ile ...

( Sinek vızıltısı. )


- TANİN[Fr.] değil/yerine/= TANEN

( Birçok bitkide bulunan, tıpta kullanılan, tadı buruk bir nesne. )


- TANINMIŞ/BİLİNMİŞ MELÂMET NEŞELİ ile/ve/değil/yerine TANINMAMIŞ/BİLİNMEYEN MELÂMET NEŞELİ


- TANINMIŞ/LIK ile/ve/<>/değil VAZGEÇİLEMEZ/LİK


- TANIŞIKLIK ve/||/> İLİŞKİ:
YÜZ YÜZE ve/<> YAN YANA ve/<> SIRT SIRTA

( İlişkiler, yüz yüze başlar, yan yana gelerek pekiştirilir, sırt sırta vererek devam ettirilir. )


- TANIŞIKLIK ile/ve/> GÖRÜŞME


- TANIŞIKLIK ve/<> GÜVEN


- TANIT = İSPAT = PROOF[İng.] = PREUVE[Fr.] = BEWEIS[Alm.] = PROBARE[Lat.] = PRUEBA[İsp.]


- TANITIM(RESM) ile TANITILAN(MERSÛM)


- TANITIM ile/ve/değil/<> MERAKLANDIRMA

( ... İLE/VE/DEĞİL/<> Tanınmışların/ünlülerin yeniliklerinde. )


- TANITIM ile REKLÂM

( INTRODUCTION vs. ADVERTISEMENT )


- TANITLAMA = BURHAN = DEMONSTRATION[İng., Alm.] = DÉMONSTRATION[Fr.] = DEMONSTRATIO[Lat.] = DEMOSTRAR[İsp.]


- TANITLAMA ile/ve/||/<> ÇIKARSAMA

( Matematikte. İLE/VE/||/<> Doğada. )


- TANITLAMA ile KANITLAMA


- TANITLAMA ile/ve/||/<> TANITLAMAK

( Tanıtlamak işi, ispatlama. | Öne sürülen bir iddianın doğruluğunu mantıksal yöntemle gösterme. İLE/VE/||/<> Bir iddianın gerçekliğini inkâr edilmeyecek bir kesinlikle göstermek, ispatlamak. | Muhakeme etme yoluyla ya da tanık göstererek bir şeyin doğruluğunu ortaya koymak. )


- TANITLAMA ile/ve/||/<> TEMELLENDİRME


- TANITMA ile/ve/değil/yerine TAKDİM ETMEK


- TANITMA ile/ve/<> YAYGINLAŞTIRMA


- Tanımadığının yanında susuyorsan tanıdığının yanında da SUS!!!


- TANJANSİYALITE/TANGENTIALITY[İng.] değil/yerine/= ÇEVRESEL KONUŞMA


- TANNÂNE/SENFONİ ile ...

( Sonat biçiminde orkestra yapıtı. )


- TANRI APOLLON'A BAĞLANAN SANATLAR
ile/ve/||/<>/>
TANRI DIANISOS'A BAĞLANAN SANATLAR

( Plastik sanatlar. İLE/VE/||/<>/> Şiir, müzik, dans. )

( Birey. İLE/VE/||/<>/> Birleşme. )


- TANRI MİSAFİRİ


- TANRI:
NOUS ve/||/<>/> LOGOS'UN, AŞKINSAL BİRLİĞİ


- TANRI'NIN VARLIĞI ile/değil TANRI'NIN BİRLİĞİ


- TANRI'NIN VARLIĞI ile/değil TANRI'NIN BİRLİĞİ


- TANRI'NIN:
BİLİNMESİ ile/değil KENDİNİ BİLDİRMESİ


- TANRI'YI İDRAK ile/ve TANRI'YA İMAN ile/ve TANRI'YI FARK ETME

( Taabbüd/ibâdet ile. İLE/VE Düşünme/tefekkür ile. İLE/VE Dilde/zihinde tekrar, zikr ile. )


- TANRI/ALLAH:
FERDİYET/BİREYSELLİK ve/> CEMÂL/ESTETİK


- TANRI/OĞAN = ALLAH = GOD[İng.] = DIEU[Fr.] = GOTT[Alm.] = DEUS[Lat.] = THEOS[Yun.] = DIOS[İsp.]


- TANRI/SAL ile/ve/değil KUT/SAL


- TANRI/SALLIK / TANRI/LAR ile/ve/<> DEĞİŞMEZ(LİK)LER


- TANRI ile/ve EN ÜSTÜN BİLİNÇ


- TANRI ile/||/<> EVREN ile/||/<> RUH

( Saltık ilke. İLE/|| Uyum/düzen. İLE/|| Bütünlük. )

( Zât. İLE/|| Sıfat. İLE/|| Ef'al/fiil. )


- TANRI ile İLKE

( TANRI: Dünyanın estetik tutarlılığının ölçüsü.[WHITEHEAD] )


- TANRI ve/<> KELÂM ve/<> HAYAT


- TANRI ile/ve KÜLTÜR


- TANRI ile/ve KUTSAL

( TANRI: Özneye yapılan yatırım. )


- TANRI = OĞAN


- TANRI ile/ve ÖZVARLIK


- TANRI ile SANRI


- TANRI ile/ve/değil TANRI ANLAYIŞI


- TANRI ile Tanrı

( Çok tanrıcılıkta var olduğuna inanılan, insanüstü varolanlardan her biri, ilâh. İLE Evrende var olan her şeyi yaratan, koruyan, tek ve yüce varlık, Yaradan, Allah, Rab, İlâh, Mevlâ, Hâlik, Hüdâ, Hû, Oğan. )

( İYİ VE ADÂLET | Varolmanın olmazsa olmaz niteliklerinin birliği. )


- TANRIBİLİM = İLÂHİYAT = THEOLOGY[İng.] = THÉOLOGIE[Fr.] = THEOLOGIE[Alm.] = TEOLOGIA[İsp.]


- TANRIÇA MAET ile ...

( ADALET VE DOĞRULUK TANRISI/KORUYUCUSU (MAET YASALARI/KURALLARI) )


- TANRININ EMRİ ile/ve/değil/= HAKİKATİN CÂZİBESİ


- TANRININ YABANCILAŞMASI ile/ve TANRININ KENDİNE DÖNMESİ

( Doğa. İLE/VE İnsan. )


- TANRISAL KRALLIK ile/ve DÜNYEVÎ KRALLIK


- TANRISAL ile/ve/değil/<> TÜMEL


- TANSÎF[Ar. < NISF] ile TASNÎF[Ar. < SINIF | çoğ. TASNÎFÂT]

( Yarı yarıya bölme, iki eşit bölüme ayırma. İLE Sınıf sınıf, takım takım ayırma, sınıflama, bölümleme. | Eser ve kitap haline getirme. )


- TANSİYOMETRE[Fr.] değil/yerine/= GERİLİMÖLÇER


- TANSİYON ALETİ/SPHYGMOMANOMETER[İng.] değil/yerine/= KAN BASINÇÖLÇER


- TANSİYON ÖLÇÜMÜ'NDE:
SOL KOL değil SAĞ KOL

( Sol Kol'dan alınan değerler Sağ Kol'a göre[doğru olan] 1'er derece daha yüksektir[sol kolun kalbe yakın olması nedeniyle]. )


- TANSİYON[Fr.] değil/yerine/= KAN BASINCI | GERİLİM


- TANSİYON/1. BLOOD PRESSURE | TENSION[İng.] değil/yerine/= KAN BASINCI | GERILIM


- TANSİYON değil/yerine/= GERİLİM


- TANSİYON ile/ve/||/<> GÖVDE ISISI

( 50 - 100[küçük] | 100 - 140[büyük] İLE/VE/||/<> 36.5 )


- TANSİYON değil/yerine/= KAN BASINCI


- TANTAL ile

( Atom numarası 73, atom ağırlığı 180,88, yoğunluğu 16,6 olan, 3000 °C'ye doğru eriyen ve siyah bir toz durumunda elde edilen bir öğe. [simgesi Ta] İLE ... )


- TANTANA[Ar.] ile/ve/||/<> TATAVA
ile/değil/yerine
TERÂNE[Fars.]

( Görkem. | Gürültü patırtı, kuru gürültü. | Gereksiz, boş söz. İLE/VE/||/<> Çok fazla söz. İLE/DEĞİL/YERİNE Ezgi, nağme, uyum, makam. | Dört dizeden oluşan, birinci, ikinci ve dördüncü dizeleri, birbirleriyle uyaklı olan şiir. | Tekrarlana tekrarlana, usanç verici bir durum alan söz. )


- TANTRA[Sansk.] ile ...

( Mahayana Budizmi'nin pek çok okullarını etkilemiş olan Hinduizm'in bir kolu. Tantra doktrini, tutkulardan kurtulmanın en doğru, en kestirme yolunun isteklere karşı koymak ve istekleri doygunlaştırmak olduğunu savunur. Bu doktrinde eşeysel simgeler önemli bir yer tutar. )


- TANZANYA ile TAZMANYA

( Afrika'da bir ülke. [Afrika'nın zirvesi olan [5895 m.] Klimanjaro Dağı'nın bulunduğu] İLE Yeni Zelanda'nın alt kısmında bir ada. [Tazmanya Canavarı'nın yaşadığı] [ABEL TASMAN'ın bulması nedeniyle.] )


- TANZİFAT[Ar.] değil/yerine/= TEMİZLİK İŞLERİ

( Belediyece yaptırılan temizlik işleri. )


- TANZİM ETMEK değil/yerine/= DÜZENLEMEK


- TANZİM OLUNMAK/TERTİP OLUNMAK değil/yerine/= DÜZENLENMEK


- TANZÎM[Ar. < NAZM] ile DÜZELTME, DÜZENLEME, DÜZEN VERME, YOLUNA KOYMA

( DÜZELTME, DÜZENLEME, DÜZEN VERME, YOLUNA KOYMA | NESİR YA DA NAZIM OLARAK YAZMA )


- TANZİM ile TERTİP


- TANZİMAT FERMANI ile/ve/||/<>/> ISLÂHAT FERMANI

( 03 Kasım 1839 İLE/VE/||/<>/> 18 Şubat 1856 )


- TANZİMAT ile TANZİMAT

( İdari işlerin düzeltilmesi için alınan önlemlerin ve uygulamaların tamamı. İLE Sultan Abdülmecit döneminde, 1839'da, Gülhane Hat-ı Hümâyunu adıyla anılan bir buyrukla duyurulan, yönetimi iyileştirme tasarısı ve bu iyileştirmenin yapıldığı dönem. )


- TANZÎR[Ar.] ile TANZÎR[Ar. < NEZÂRET | çoğ. TANZÎRÂT]

( Tazelendirme, tazeleştirme. İLE Benzetme/benzetilme. | Bir şiirin anlamca, şekilce benzerini yapma. )


- TAO-KIAO ile JU-KIAO ile ŞE-KIAO


- TAO[Çince] ile ...

( Yol, patika. Tanrı. | En yüksek ve tanımlanamaz gerçeklik. | Değişimde, değişmeden kalan. | Zen'de Tao sözcüğünün Taoculuktakinden değişik bir anlamı vardır. Zen'in iç öğretisi; ancak yaşam deneyle ulaşılabilecek Gerçek anlamındadır. | Birlik. | Yokluk. | Yol ya da akan ve sürekli olarak değişen gerçeklik. | En yüksek ve tanımlanamayan gerçeklik.[Kozmik Tao] | Değişimde değişmeden kalan. | TEO, TE, T, THE, [Ar.]el- )


- TAPİ ile/ve PATA


- TAPI ile TAPİ[Fr. TAPIS]

( Tapınılan nesne. İLE ... )


- TAPINAK ile ANFİPROSTİL[Yun.]

( ... İLE Ön ve arka yüzleri sütunlu, Eski Yunan tapınağı. )


- TAPINAK ile/ve/değil DEPO


- TAPINAKLARDA:
GÖBEKLİTEPE ve/||/<> NEVALİ-ÇORİ ve/||/<> JERF EL AHMAR ve/||/<> ARKAİM ve/||/<> GİLGAL ve/||/<> MALTA ADASI ve/||/<> CUICUILCO ve/||/<> KURGANLAR ve/||/<> SOLOVETSY ADALARI ve/||/<> STONEHENGE ve/||/<> AVEBURRY ve/||/<> CASTLERIGG ve/||/<> NEWGRANGE

( Urfa'da. VE/||/<> Urfa'da. VE/||/<> Suriye'de. VE/||/<> Rusya'da[Kazakistan'ın kuzeyinde]. VE/||/<> Golan tepelerinde.[İsrail'in doğusu] VE/||/<> Malta'da. VE/||/<> Meksika'da. VE/||/<> Altay Dağları'nda. VE/||/<> Rusya'da. VE/||/<> İngiltere'de VE/||/<> İngiltere'de VE/||/<> İngiltere'de VE/||/<> İrlanda'da. )


- TAPINCA/PUT[Fars. < BUT]/İDOLE[Fr.]:
SOY ile/ve/||/<> MAĞARA ile/ve/||/<> ÇARŞI ile/ve/||/<> TİYATRO

( bkz. Francis Bacon )

( IDOLA TRIBUS avec IDOLA SPECUS avec IDOLA FORI avec IDOLA THEATRI )


- TAPINCAK/SANEM[Ar.]/PUT[Fars. < BUT]/FETİŞ[Fr.] ile ONGUN/TOTEM[Fr.]

( Gözle görünen, gözle görüldüğü kadarıyla yetinerek tapınma. | Bazı ilkel toplumlarda doğaüstü güç ve etkisi olduğuna inanılan canlı ya da cansız nesne. | Haç. | Uğurlu sayılan şey. | Tapınırcasına sevilen şey ya da kişi. | Saplantılı bir biçimde eşeysel coşku uyandıran ötekine ait giysi, ayakkabı vb. nesne. İLE İlkel toplumlarda topluluğun ondan türediği sanılan ve kutsal sayılan hayvan, ağaç, rüzgâr vb. herhangi bir doğal nesne. )


- TAPINILAN değil İNŞÂ EDİLEN

( Beden, Allah'ın melekutunu miras almayacaktır. )


- TAPINMA, ULULAMA = DEVOTION[İng.] = FERVEUR[Fr.] = VEREHRUNG[Alm.] = DEVOTIO[Lat.]


- TAPINMA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< "TUTUNMA"


- TAPINMA ile/ve/<>/> ADANMA

( Dinde. İLE/VE/<>/> Sanatta. )


- TAPINMA ile/ve/<> ÖZDEŞLEŞME


- TAPİR[Brezilya yerlilerinin dilinden]/TAPIRUS[Lat.] ile ...

( İki metre uzunluğunda, kısa hortumlu bir hayvan. Asya ve Avrupa'nın tropikal bölgelerinde yaşar. )

( image )


- TAPIRDAMAK ile TAPIRTI

( "Tapırtı" sesi çıkarmak. İLE Yürürken çıkan ayak sesini andırır sesin adı. )


- TAPIŞLAMAK = TAPIKLAMAK

( Hamurun üzerini düzeltmek için hafif hafif vurarak elle sıvamak. )


- TAPMA ile/değil KUTSAMA


- TAPMAK:
GENELLEME ve/ya da/<> İNDİRGEME ve/ya da/<> ÖZDEŞLEŞTİRME


- TAPMAK ile/değil/yerine "BAŞ KESMEK"


- TAPMAK ile/ve/değil/<> ÖZDEŞLEŞMEK

( TO ADORE vs./and/<> TO IDENTIFY )


- TAPMAMALI!


- TAPMAQ[Azr.] ile TAPMAK[Tr.]

( Arama sonucunda meydana çıkarmak, bulmak. İLE "Tanrı" diye tanımak, kulluk etmek. )


- TAPON[Fr.] değil/yerine/= NİTELİKSİZ, ESKİ, ELDE KALMIŞ


- TAPU:
MAVİ ile/ve/||/<> PEMBE

( Ortada bir arsa olduğunu fakat üzerinde bir yapının bulunmadığını tanımlar. Ayrıca, yapının inşaatına yeni başlandığını da simgeler. Kat mülkiyetine geçilmediğini tanımlar. İLE/VE/||/<> Mülke ait inşaat işlerinin bitmesinden sonra projede onaylı olan bağımsız alanların yer aldığını, mülkün kullanım alanlarını ve aynı zamanda belirli payların olduğunu gösterir. Kat mülkiyeti alınmış yapılar için verilir. )


- TAPU ile/ve/||/<>/< KADASTRO[Fr. < CADASTRE]

( Bir taşınmazın üstündeki mülkiyet hakkını gösteren belge. | Tapu işlerinin yürütüldüğü kuruluş. İLE/VE/||/<>/< Bir ülkedeki her çeşit arazi ve mülk yerinin, alanının, sınırlarının ve değerlerinin devlet eliyle belirlenip plana bağlanması. )


- TÂR U PÛD[Ar.] değil/yerine/= ARIŞ[Fars. < ERŞ/EREŞ] İLE ARGAÇ[Ar.]

( İplik ve atkı. )

( TÂR: İplik, tel. | PÛD: Argaç, dokumada, enlemesine atılan atkı. )


- TAR'DA:
KAFKAS ile/ve ŞİRAZ

( Gövdesi, dut ağacıdan ve tek parçadır. Sapı ceviz ağacındandır. İLE/VE ... )

( TAR )


- TAR'IN TELLERİNDE:
AĞ TEL ile/ve SARI TEL ile/ve KÖK TEL ile/ve BAM TELİ ile/ve 1. ÇİFT ZENG TELİ ile/ve 2. ÇİFT ZENG TELİ

( [orta oktav] Do İLE/VE [orta oktav] Sol İLE/VE [-1. oktav] Do İLE/VE [-2. oktav] Sol İLE/VE [+2. oktav] Sol İLE/VE [+2. oktav] Do )

( Suyu simgeler. [Su gibi akıcıdır.] İLE/VE Ateşi simgeler. [Ateş gibi yakıcıdır.] İLE/VE Toprağı simgeler. [Toprak gibi sabitleyicidir.] İLE/VE Kararlılık duygusu ve mutmainlik sağlar/sunar. İLE/VE 1. ve 2. çift zeng telleri, coşku, özgürlük ve rahatlama duygusu sağlar/sunar. )

( Sayın Nevcivan Özel'in Facebook sayfası için burayı tıklayınız...
[Katkıları için teşekkür eder, tüm çalışmalarında başarılarının devamını dileriz!]

)

( TAR )


- TARAF OLMAK ile/ve TARAF TUTMAK


- TARAF" ile KARAKTER

( "SIDE" vs. CHARACTER )


- TARAF/TAR ile/ve YANDAŞ


- TARAFLILIK ile/ve YANILGI

( SIDED vs./and ILLUSION )


- TARAFSIZ OLMAK ile/ve/||/<>/>/< DÜRÜST OLMAK

( Dürüstlük, bizi gerçeğe götürecektir. )

( Tek yükümlülüğümüz, kendimize karşı dürüst olmaktır. )

( Dürüstlük ve arınmışlık, engelleri kaldırır. )

( Kişi, kendi tarihiyle uğraşırken, kendi mânevî dünyasıyla, anlam dünyasıyla uğraştığından dolayı tarafsız kalamaz; bu, kişinin doğasına aykırıdır fakat dürüst olabilir. )

( Integrity will take you to reality.
Integrity and purity remove the obstacles. )

( Dürüst olup olmadığınızı, size, sizden başka kim söyleyebilir? )

( Bazı konularda ve ayrıntılarında tarafsız olamayabiliriz fakat (daha) dürüst olabiliriz. )

( TO BE HONEST vs./and/||/<>/>/< TO BE NEUTRAL )


- TARAFSIZ/LIK ile BAĞIMSIZ/LIK


- TARAFTA/LIK ile/ve/değil/yerine ETRAFTA/LIK


- TARAFTA/LIK ile/ve/değil/yerine ETRAFTA/LIK


- TARAFTAR (OLMAK) ile/değil/yerine TARAF (OLMAK)

( Bedeli/sorumluluğu yok. İLE Bedeli/sorumluluğu çok. )


- TARAFTAR değil/yerine/= DESTEKÇİ


- TARAFTAR ile/değil/yerine TAKİPÇİ


- TARAFTÂR değil/yerine/= YANDAŞ


- TARAK ile KAŞAĞI

( ... İLE Sırtı kaşımak için kullanılan uzun saplı, ucu kaşık ya da el biçiminde, tırnaklı araç. )


- TARAK ile SAÇ FIRÇASI

( ŞÂNE ile ... )


- TARAMA ile SÜPÜRME


- TARAMA ve/||/<>/> TANIMA


- TARAŞ ile/ve/||/<> TARAŞLAMAK

( Tarla, bağ, bahçe vb. yerlerden toplanan üründen artakalanlar. İLE/VE/||/<> Tarla, bağ, bahçe vb. yerlerden kaldırılan üründen artakalanları toplamak. )


- TARAS değil TERAS[Fr. < TERRASSE]

( Bir yapının damında çevresi, üstü açık yer, ayazlık, taraça. | Damın, genellikle çamaşır sermeye yarayan ve üstü çinko ile döşeli bulunan düz bölümü, tahtaboş. | Seki. )


- TARASSUD[Ar. < RASAD] değil/yerine/= GÖZETME, BEKLEME, DİKKATLE BAKMA, GÖZLEME


- TARÂVET[Ar.] değil/yerine/= TAZELİK, TAZE OLMA, KÖRPELİK


- TARÇIN:
ÇİN ile/değil/yerine SEYLAN

(

)


- TARÇIN ve/||/<> KİMYON

( Şekerin etkisini azaltmaya ve gövdedeki dengeyi sağlamaya yarar. VE/||/<> Bakliyatların sindirimini kolaylaştırıcı etkisi/katkısı vardır. )


- TARD ile KOĞMA, SÜRME, UZAKLAŞTIRMA | GÖREVDEN, OKULDAN UZAKLAŞTIRMA


- TARDİF DISKINEZİ/TARDIVE DYSKINESIA[İng.] değil/yerine/= GEÇ DEVİNIM BOZUKLUĞU


- TARDİF DISTONİ/TARDIVE DYSTONIA[İng.] değil/yerine/= GEÇ GERİM BOZUKLUĞU


- TARDION ile/ve FOTON/LUXON ile/ve TACHION

( Işık hızı altı. İLE/VE Işık hızı üstü/ötesi. )


- TARET[İng. < TURRET] değil/yerine/= TOPÇU KULESİ

( Gemilerde ya da kalelerde, topçu konumlarında, topun, makine bölümünü ve topçuları koruyacak biçimde yapılmış zırhlı kule. )


- TARGET vs. SUCCESS


- TARGET vs./and ASSERTION


- TARH değil/yerine/= ÇIKARMA


- TARH ile TARH ile TARH

( Bahçelerde çiçek dikmeye ayrılmış yer. İLE Vergi koyma. İLE Çıkarma. )


- TARHANA[< DAR HANE] ile OVMAÇ

( ... İLE Hamuru ovularak yapılmış kırıntılarla pişirilmiş çorba. | Taze tarhana. )


- TÂRÎ[Ar. < TARÂVET] ile TÂRÎ[Ar. < TARÂ]

( Taze, tarâvetli. İLE Ansızın çıkan, birdenbire görünen. )


- TÂRİD[Ar. < TARD] ile TARÎD[Ar.]

( Kovan, tardeden. İLE Kovulmuş, çıkartılmış, matrûd. )


- TARİF EDİLEMEZ ile/yerine/değil/ve DUYULARA GETİRİLEMEZ

( [not] NOT POSSIBLE TO DESCRIBE vs./and/but NOT POSSIBLE TO BRING SENSES
NOT POSSIBLE TO BRING SENSES vs. NOT POSSIBLE TO DESCRIBE )


- TARİF-İ LAFZÎ ile TARİF-İ İSMÎ ile TARİF-İ HAKİKÎ


- TÂRİF[Ar.] değil/yerine/= TANIM


- TÂRİF[Ar.] ile TARÎF[Ar. < TURFA] ile TA'RÎF[Ar. < İRFÂN | çoğ. TA'RÎFÂT] ile TAHRÎF[Ar.]

( Yeni. İLE Az bulunan, nadir, zarif şey. | Etraflıca anlatma, bildirme. | Bir maddeyi tüm gerekli noktalarını içine alır biçimde bir ibâre ile anlatma. İLE ... )


- TARİF[Ar.] ile/ve/||/<> TASVİR[Ar.]

( Ne[< kavram.] İLE/VE/||/<> Nasıl[< bilim]. )

( DEFINITION vs./and/||/<> DESCRIPTION )


- TÂRİF ile/ve/> ÂRİF

( Târif sahibi olan, ârif olur. )


- TARİF ile TAVZİH


- TARİH (YAZIMI), ...:
PLANSIZ ve/||/<> AMAÇSIZ (OLMALI!)


- Tarih Makaleleri - İhsan Fazlıoğlu


- Tarih Makaleleri - Halil İnalcık


- TARİH TARİH BİLGİSİ


- TARİH ANLATIRKEN:
...DI'LI ANLATIM ile/yerine/değil ...MIŞ'LI ANLATIM


- TARİH AŞKI/TARİH NEFRETİ değil/yerine TARİH BİLGİSİ

( [not] THE LOVE/HATE OF HISTORY vs. INFORMATION/KNOWLEDGE OF HISTORY
INFORMATION/KNOWLEDGE OF HISTORY instead of THE LOVE/HATE OF HISTORY )


- TARİH AŞKI/TARİH NEFRETİ değil/>< TARİH BİLGİSİ

( Yanlışı. >< Doğrusu. )


- TARİH BİLGİSİNDE:
USÛL ve/||/<>/> KAVÂRİN ve/||/<>/> AHVAL ve/||/<>/> HAVÂDİS

( Yöntemler. VE/||/<>/> Yasalar. VE/||/<>/> Durumlar. VE/||/<>/> Haberler. )


- TARİH BİLİNCİ ve/<> SORUMLULUK

( HISTORY and/<> RESPONSIBILITY )


- TARİH DÜŞÜRMEDE:
TARİH-İ TAM ile TARİH-İ MÜCEVHER ile TARİH-İ MÜHMEL ile TA'MİYELİ TARİH

( Bir mısranın tüm harflerinin toplanmasıyla. İLE Sadece noktalı harflerin toplanmasıyla. İLE Sadece noktasız harflerin toplanmasıyla. İLE Çözülecek bilmece gibi düzenlemelerle yapılan. )


- TARİH FELSEFESİNİN:
YAPILABİLİRLİĞİ ile/ve/||/<> YAPILAMAZLIĞI


- TARİH METAFİZİĞİ ile/ve/<> TARİH EPİSTEMOLOJİSİ

( Büyük oranda, tarihin belirli bir amaca, hedefe göre okunmasıdır. İLE/VE/<> Tarihsel bilginin kaynakları, yapısı, yöntemleri üzerinde durur. )

( Büyük oranda, Alman tarih-felsefe okulunun etkisini taşır. İLE/VE/<> Anglo-sakson merkezli bir okuldur. )

( Tarihi, daha çok, bir milletin gelecek hedefi açısından ele alır. İLE/VE/<> Tarihî bilginin çözümlemesini yapar. )


- TARİH ÜSTÜ ile EVRENSEL

( Her olayda, evrenin tamamı yansır. )

( Kişisel olanla evrensel olan birbirinden ayrılamaz. )

( Gövde ile evren arasında bir ayrım yapılamaz. )

( Evren, bir Armonik-Bütün'dür. )

( In every event the entire universe is reflected.
The particular and the universal are inseparable.
No distinction between the body and the universe. )

( Universale neque ante rem nec post rem, sed in re: Evrensel, ne nesneden önce ne de sonradır. Evrensel ya da tümel, tikel nesnelerde var olur, nesnenin kendindedir. )

( OVERHISTORY vs. UNIVERSAL )


- TARİH YAZIMI:
GELENEKSEL ile/ve/||/<>/> BÜTÜNSEL ile/ve/||/<>/> YENİ SİNEMA ile/ve/||/<>/> MİKRO


- TARİH-FELSEFE İLİŞKİSİNDE:
I. AŞAMA ile/ve/<> II. AŞAMA ile/ve/<> III. AŞAMA

( Aristoteles - İbn Sînâ'cı aşama. İLE/VE/<> Fahrettin Râzî - İbn Haldun'cu aşama. İLE/VE/<> Kant - Dilthey aşaması. )


- TARİH:
"GÜÇLÜLER" değil İYİLER

( Tarih, "güçlüleri" değil iyileri yazar. )


- TARİH:
EYLEM ve/||/<> GEREKSİNİM


- TARİH:
GELECEK ve/||/<> GEREKSİNİM


- TARİH:
MERKEZİ, HER YERDE ve/||/<> ÇEPERİ, HİÇBİR YERDE


- TARİH:
OLGUSAL ile/ve/||/<> KAVRAMSAL


- TARİH:
"GEÇMİŞ" değil YARIN

( Tarih, geçmiş değil yarındır! )


- TARİH:
OLDUĞU GİBİ ile/değil/ne yazık ki "OKUNDUĞU" GİBİ


- TARÎH[Ar.] ile/değil/< TÂRİH[Ar. < ERH | çoğ. TEVÂRÎH]

( İşe yaramadığından dolayı bir yana atılmış şey. İLE/DEĞİL Tarih. )


- TARİH ile "İLERLEMECİ TARİH"


- TARİH ile/ve/<> ANLAM

( Kişinin, eylemlerinin incelenmesi. )

( HISTORY vs./and/<> MEAN )


- TARİH ve/||/=/<> ARKEOLOJİ


- TARİH ile/ve/<> BAĞLAM


- TARİH ile/ve/<> BELLEK

( HISTORY vs./and/<> MEMORY )


- TARİH ve/<> COĞRAFYA

( HISTORY and/<> GEOGRAPHY )


- TARİH ve/< DAYANAKÇA ve/< KAYNAK


- TARİH ile/ve/||/<> DÜŞÜNCE TARİHİ

( [Kişilerin] Nasıl, düşünmeden hareket ettiklerinin öyküsü. İLE/VE/||/<> Nasıl, hareket etmeden düşündüklerinin öyküsü. )


- TARİH ile EFSANE


- TARİH ile EFSANE


- TARİH ile/ve/<> ETKİ

( HISTORY vs./and/<> AFFECT/EFFECT )


- TARİH ile/ve ETKİ

( HISTORY vs./and AFFECT/EFFECT )


- TARİH ile/değil GEÇMİŞ

( Kişilerin tarihi olmaz, geçmişi olur. )

( Gelecek açıktır, geçmiş ise sürekli "değişir!"[değiştirilir] )

( Human/people have not history, have past. )

( Geçmişlerini/tarihlerini bilmeyenler, şimdi'lerinde çırpınır, geleceklerinde boğulur. )

( TARİH: Gelecekte karşılaştığın geçmiş. )

( )

( [not] HISTORY vs./but PAST )


- TARİH ile/değil GEÇMİŞ

( Kişinin/bireylerin tarihi olmaz, geçmişi olur. )

( Gelecek açıktır, geçmiş ise sürekli "değişir!"[değiştirilir] )

( Human/people have not history, have past. )

( [not] HISTORY vs. PAST )


- TARİH ile/ve/<> GELENEK

( Geleneğin sürüşü resmi değildir ve gönüllü olarak yapılır. )

( HISTORY vs./and/<> TRADITION
The continuity of tradition is informal and voluntary. )


- TARİH ve/||/<>/< İNSAN/LIK

( Tarihin öznesi, insanlıktır. )


- TARİH ve/||/<>/< KİŞİ/İNSAN ÖYKÜLERİ

( )


- TARİH ile/ve KÖKEN

( HISTORY vs./and BASIS/ORIGIN )


- TARİH ile/ve KÖKEN

( HISTORY vs./and BASIS/ORIGIN )


- TARİH ile/ve/<> KOŞUL/LAR

( HISTORY vs./and/<> CONDITION/S )


- TARİH ile/ve KOŞUL/LAR

( HISTORY vs./and CONDITION/S )


- TARİH ile/ve/<> KÜLTÜR TARİHİ

( HISTORY vs./and/<> HISTORY OF CULTURE )


- TARİH ile/ve/<> KURAL(LARINI) ÇIKARMAK


- TARİH ile/ve KURAL(LARINI) ÇIKARMAK


- TARİH ile MÜCEVHER TARİH

( ... İLE Divan Edebiyatı'nda, ebced hesabına göre, yalnız noktalı harfleri sayıldığında, söz konusu olayın tarihini gösteren dize ya da söz. )


- TARİH ile/ve/değil/||/<>/< NESNELERİN TARİHİ


- TARİH değil/yerine/= ÖTKEN


- TARİH ve/||/<>/< ÖZGÜRLÜK İSTEĞİ


- TARİH ile ŞEHNÂME[Fars. ŞEH+NÂME]

( ... İLE Hükümdarların niteliklerini, üstün başarılarını anlatan, mesnevi biçiminde yazılmış manzume. | Manzum olarak yazılmış tarih. )


- TARİH ve TAHİR


- TARİH ve TAHİR


- TARİH ile/ve/||/<> TAHRİK


- TARİH ile/ve/değil/||/<>/< TARİH YAZIMI


- TARİH ve TELMİH


- TARİH ile/ve/||/<> TİN


- TARİH ile/ve/<> TOPLUM

( Düzenli karmaşa. )

( Toplum kurallarını bilmeden, özyapılı olunamaz. )

( Patterned confusion. )

( HISTORY vs./and/<> COMMUNITY/SOCIETY )


- TARİH ile/ve TOPLUM

( Düzenli karmaşa. )

( Toplum kurallarını bilmeden, özyapılı olunamaz. )

( Patterned confusion. )

( HISTORY vs./and COMMUNITY/SOCIETY )


- TARİH ve/||/<> TOPLUMSAL BELLEK

( Kesintilidir. VE/||/<> Süreklidir. )

( Kanıta dayalı ve nesnellik iddiası vardır. VE/||/<> Özneldir ve kimlik önde tutulur. )

( Demarcated. AND/||/<> Continous. )


- TARİH ile/ve/||/<>/< UNUTULMUŞ TARİH

( | )


- TARİH ile/ve/<> UZAK GEÇMİŞ TARİHİ


- TARİH ile/ve UZAK GEÇMİŞ TARİHİ


- TARİH ile/ve/<> VERİ

( HISTORY vs./and/<> DATA )


- TARİH ile/ve ZAMAN

( İnsan. İLE Kozmik. )

( Tarih: Amacı şerefli, yararları çok fazla ve esasları çok önemli olan bir disiplin ve ilim. )

( Zaman: Değişimleri, oluşumları ve hareketleri anlamlandırmada başvurulan kategori. )

( Tarih ile uğraşmak, kişinin emeği ile uğraşmaktır. )

( Tarihi, vak'a olarak görürsen, sonra sen de "Tarihî Vak'a" olursun! )

( Bugün varsan, yarın yoksun Tarih oku, bilgin artsın Sen dünyadan bihabersin )

( Tarih: Düzen. )

( Historia: Araştırma. )

( TARİH: Nesne ve kişilerin, genel ve özel durum ve koşullarında, belirli bir zaman ve mekânda oluşan, gelişim ve değişimleridir. )

( HISTORY vs./and TIME )


- TARİHÇİ ile VAK'A-NÜVÎS[Ar., Fars.]

( ... İLE Tarihi olayları günü gününe kaydeden tarihçi. | Osmanlı'larda devletçe görevlendirilen tarih yazarı. )


- TARİHE DÜŞMEK ile/ve METAFİZİĞE KAÇMAK yerine/değil BİRLİĞE GETİRMEK

( Teşbihe düşmek. İLE/VE Tenzihe düşmek. YERİNE/DEĞİL Tevhide varmak. )


- TARİHE DÜŞMEK ile/ve/yerine/değil METAFİZİĞE KAÇMAK ile/ve/yerine/değil BİRLİĞE GETİRMEK

( Teşbihe düşmek. İLE/VE Tenzihe düşmek. YERİNE/DEĞİL Tevhide varmak. )


- TARİHİ DEĞER(İ OLAN) ile/ve/<> SANATSAL DEĞER(İ OLAN)


- TARİHİ DEĞER/LER ile/ve/<> TARİHİ OLAY/LAR

( HISTORICAL VALUE/S vs./and/<> HISTORICAL PHENOMENON/S )


- Tarihi DİNLE!!!


- TARİHİ ESER değil/yerine/= ESKİNCİL YAPIT


- TARİHİ PERSPEKTİF ile/ve MEDENİYET PERSPEKTİFİ ile/ve FELSEFE-BİLİM


- TARİHİ YAPIT ile KALINTI

( ... İLE Artıp kalan şey, bakiye. | Eski çağlardan kalmış kent ya da yapı, ören, harabe. | İz, işaret. | Bir toplum, kültür, uygarlık vb.nden artakalan şey. )


- TARİHİ değil/yerine/= ESKİNCİL


- TARİHİN TEKRARINDA:
BİRİNCİSİ ile/ve/||/<>/> İKİNCİSİ

( Trajedi. İLE/VE/||/<>/> Komedi. )


- TARİHİN:
ŞİMDİYE ETKİ ETMESİ ile/>< ETMEMESİ

( Tarihtir. İLE/>< Tarih değildir. )


- Tarihini DİNLE!!!


- TARİHLEME ile/ve/||/<> RADYOMETRİK TARİHLEME

( ... İLE/VE/||/<> Bazı izotoplar [kimyasal bir öğenin, belirli kütleye sahip atom çekirdekleri], kimyasal yapılarını değiştiren ve kendiliğinden oluşan radyoaktif bozunmaya uğrar. Bu bozunmanın hızı, izotopun bir özelliği olup sıcaklık, basınç ya da izotopun içinde yer aldığı kimyasal bileşikler gibi dış etmenlerden etkilenmez. Bozunma hızı, belirli bir örnekteki atom çekirdeklerinin yarısının bozunması için gereken "yarı-ömür" olarak tanımlanır. Kayaç örneklerini tarihlendirmede kullanılan radyometrik yöntem, radyoaktif izotopun ve bozunmaya uğrarken üretilen öğe mikdarının ölçülmesi esasına dayanır. Radyoaktif öğe ve izotopların görece mikdarı, bir kayacın oluşmasından itibaren kaç yarı-ömrün geçmiş olduğunu gösterir. Örneğin, çoğu mineralin kimyasal bileşeni olan ve doğal olarak ortamda bulunan potasyum, az miktarda radyoaktif potasyum-40 içerir. Bu izotop, kalsiyum-40 ya da argon-40 oluşturmak için 1 milyon 300 yıllık bir yarı-ömür ile bozunur. Bozunmaların %11'inde, argon-40 oluşur. Argon, bir gaz olduğundan, mineral ısıtıldığında ya da eritildiğinde, mineralden dışarı atılır. Bu nedenle, yeni katılaşmış bir magma kayacı, argon-40 içermez. Zaman içinde potasyum-40'ın bozunmasıyla kayaçta argon-40 birikir. Böylece, bir magma kayacındaki potasyum-40 ve argon-40 mikdarı, bu kayacın ne kadar süre önce katılaştığını gösterir.

Potasyum-argon ile tarihlemenin özü budur. Kavramsal olarak benzer öteki yöntemler, uranyum-kurşun, rubidyum-stronsiyum ve neodimiyum-samaryum yöntemleridir. Her yöntemin farklı üstünlük ya da sakıncaları, potansiyel hata kaynakları bulunmaktadır. Sonuçların daha güvenli alınması bakımından önemli kayaçlarda bu yöntemlerin birkaçı birden kullanılabilir. )


- TARİHSEL/LİK ile/ve/<> BİLİMSEL/LİK


- TARİHSEL/LİK ile/ve/<> KATMANLI/LIK


- TARİHSEL/LİK ile/ve/||/<> KUŞKULU/LUK


- TARİHSEL/LİK ve/<> ORTADAN KALKMIŞ/LIK


- TARİHSİZ/LİK ile/ve/||/<>/= TALİHSİZ/LİK

( Tarihsizlik, talihsizliktir. )

( LACK OF HISTORY vs./and/||/<>/= UNLUCKY/NESS )


- TARİHSİZLİK ile/ve/<> ALDIRMAZLIK

( "HISTORICALESSNESS" vs./and/<> INDIFFERENCE )


- TARİHTE KALAN DÜŞÜNCE ile/ve/değil/yerine/<> DÜŞÜNCENİN TARİHİ


- TARİHTEN DERS ALMAK ile/ve/<> TARİHTEN GÜÇ ALMAK

( TO TAKE LESSONS FROM HISTORY VALUE/S vs./and/<> TO TAKE POWER FROM HISTORY )


- TARİHTEN DERS ALMAK ile/ve/<> TARİHTEN GÜÇ ALMAK

( TO TAKE LESSONS FROM HISTORY VALUE/S vs./and/<> TO TAKE POWER FROM HISTORY )


- TARİHTEN İBRET ALMAK ile TARİHTEN KUVVET ALMAK


- TARÎK el-TAKVÎM ile/ve/<> TARÎK el-LUZÛM ile/ve/<> TARÎK el-KIYÂM ile/ve/<> TARÎK el-NİSBE

( Osmanlı dönemi Türk filozofu Taşköprülüzâde'ye (ö. 1561) göre ayıklama/soyutlama eylemi açısından bir önermede, konu ile yüklem ilişkisinin türleri:

"X, Y'dir." denildiğinde, bir yüklem olarak Y,

1. Ya bizâtihi yüklendiği X'ten
2. Ya da X'in dışındaki başka bir nesneden ayıklanır/soyutlanır.

Birinci durumda Y
i. ya X'in kurucu unsurlarından;
ii. ya da X ile Y arasındaki zâtî gereklilikten/zorunluluktan ayıklanır/soyutlanır.

İkinci durumda ise Y
i. ya dış-dünyada, X ile var olan
ii. ya da dış-dünyada, X'e nispet edilen bir durumdan ayıklanır/soyutlanır.

1. i.'ye "Kurucu unsurlarına ayırma yöntemi"[Tarîk el-takvîm];
1. ii.'ye "Gereklilik(zorunluluk) yöntemi"[Tarîk el-luzûm]

2. i.'ye "Kâim olma yöntemi"[Tarîk el-kıyâm]
2. ii.'ye ise "Nispet yöntemi"[Tarîk el-nisbe] adı verilir. )


- TARİK-İ AHYÂR ile TARİK-İ EBRÂR ile TARİK-İ ŞUDDÂR


- TARİK-İ AMM değil/yerine/= KAMU YOLU


- TARİK:
ÖRGÜT değil YOL/YORDAM/YÖNTEM


- TARÎK[< TURUK] ile ...

( YOL | BİR VELÎNİN ALLAH'A ULAŞMASI İÇİN TUTTUĞU YOL | USÛL | MESLEK | VÂSITA, NEDEN )


- TARİK[Ar.] değil/yerine/= YOL


- TARÎK[çoğ. TURUK] ile TÂRİK[Ar. < TERK] ile TA'RÎK[Ar. < ARAK] ile TA'RÎK ile TÂRÎK[Fars.] ile TAHRİK[Ar.]

( Yol. | Usûl. | Meslek. | Vasıta, neden. | [tas.] Bir velînin Allah'a ulaşması için tuttuğu yol. İLE Terk eden, bırakan, vazgeçen. İLE Terlet(il)me, tere yatırılma. İLE Uğma. İLE Karanlık. İLE ... )


- TARİKA(T) ve/<> AŞK

( Çeperden merkeze. VE/<> Merkezden çepere. )


- TARÎKÂT ile ...

( ALLAH'A ULAŞMAK ARZUSUYLA TUTULAN YOL | TASAVVUFÎ MESLEK )


- TARİKAT ile/ve/değil AKIM


- TARİKAT ile/ve BARİKAT


- TARİKAT ve/<> SOHBET

( Dıştan içe. VE/<> İçten dışa. )


- TARİKAT ile TOPLUMSAL ÖRGÜTLENME

( Tarikat olsa Tâc ile Hırka, biz de alırdık 30'a 40'a. )

( Tarik ehli olmak, dışı halkla, içi hakla olmaktır. )


- TARİKATTE ÇİLE ile/ve HAYATTA ÇİLE


- TARİKİ[Jap.] ile ...

( Bir Buda ya da Bodhisattva'ya bağlanarak onun aracılığıyla kurtuluşu aramak. (Tasavvuf'ta da Tarikat/Yol; İntisab) )


- TARIM


- TARIM "ÇAĞI"(/TOPLUMU/EKONOMİSİ) ile/ve/yerine/> SANAYİ "ÇAĞI"(/TOPLUMU/EKONOMİSİ) ile/ve/yerine/> BİLGİ "ÇAĞI"(/TOPLUMU/EKONOMİSİ)

( AGRICULTURAL "AGE"(/SOCIETY) vs./and/> INDUSTRIAL "AGE"(/SOCIETY) vs./and/> INFORMATION "AGE"(/SOCIETY) )


- TARIM ile/ve EMEK


- TÂRİYE[Ar.] ile TA'RİYE[Ar.] ile TARİYY/TARİYYE[Ar.]

( Ansızın gelen belâ. İLE Soyma, soyulma, çıplaklaştırma. İLE Körpe, yaş, taze. | Yumuşak ekmek. )


- TARLA ile/ve AN

( ... İLE/VE Tarla sınırı. )


- TARLA ile/değil ANIZ/LIK

( ... İLE Ekin biçildikten sonra toprakta kalan köklü sap. | Ekin biçildikten sonra sürülmemiş tarla. )


- TARLA ile/ve BÜK

( ... İLE/VE Akarsu kıyısındaki tarla. )


- TARLA ile/ve CEBEL

( ... İLE/VE Ekilmemiş tarla. )


- TARLA ile/ve DARBI

( ... İLE/VE Sulak tarla. )


- TARLA ile/ve/<> EVLEK

( ... İLE/VE/<> Tarlanın, tohum ekmek için bölünen bölümlerinden her biri. | Dönümün dörtte biri kadar olan ölçüsü. | Tarlalarda suyun akması için açılan su yolu. | Onluk kâğıt para. )


- TARLA ile/ve HERK

( ... İLE/VE Nadasa bırakılmış tarla. )


- TARLA ile HERK

( ... İLE Sürüldükten sonra bir yıl dinlendirilen, nadasa bırakılan tarla. )


- TARLA ile/ve KELE/KELEME

( ... İLE/VE Sürülmemiş, bırakılmış tarla. | Bakımsız ve bırakılmış bağ ya da bahçe. )


- TARLA ile/ve KEN

( ... İLE/VE Yeni açılmış, verimliliği fazla olan tarla. )


- TARLA ile/ve MALAZ

( ... İLE/VE Sulak yer. | Sürülmemiş, ot bürümüş toprak. | Su basmış tarla. )


- TARLA ile/ve MAŞALA

( ... İLE/VE Ekilmek için ayrılmış toprak. )


- TARLA ile/>< SENGİSTAN[Fars.]

( ... İLE/>< Taşı çok olan, tarıma uygun olmayan arazi. )


- TARLA ile/ve ŞÛR

( ... İLE/VE Tuzlu ve kireçli toprak. | Ot bitmeyen tarla. )


- TARLAKUŞU/TOYGAR/TURGAY/CÜSÂL[Ar.] ile/ve GELİNKUŞU

( Bir tür çayırkuşu. İLE/VE Bir tür iri tarlakuşu. )


- TART[Fr. < TARTE] ile/||/<> TARTÖLET ile/||/<> TURTA[İt. < TORTE] ile/||/<> PAY[İng. < PIE] ile/||/<> KİŞ[< QUICHE] ile/||/<> GALETTE

( Tatlı ya da tuzlu olabilir. [Modern tartlar, genellikle meyve tabanlıdır, bazen de koyu krema ile olabilir.] İLE/||/<> Üzeri açık ve içinde dolgu kreması olan tartın küçük çeşididir. Genellikle tek kişilik minik kalıplarda pişirilir. İLE/||/<> Altı hamur, arası dolgu[meyve/sebze] üzeri ise hamurla kapatılarak yapılan ve genellikle tuzlu olabilen bir hamur çeşididir. İLE/||/<> Altı hamur, arası meyve dolgulu, üzeri rende hamur ya da kafes şeklinde hamur parçalarıyla kapatılan bir pasta çeşididir. İLE/||/<> Tart gibi altı hamur üzeri ise tamamen tuzlu olarak hazırlanan sebze dolgulu bir hamur çeşididir. İLE/||/<> Tarta benzeyen bir tatlı türüdür.[Hamurundaki farklılıklar nedeniyle tart ile birbirinden ayrılmaktadır. Galetta hamuru, pizza hamuru gibi açılır ve tart kalıbı yerine bir yuvarlak fırın kabının içine, dışarı taşacak biçimde fırın kağıdı serilip üzerine açılan hamur yerleştirilir. İçine meyveleri dizildikten sonra hamurun fazla kalan kenarları meyvelerin üzerine doğru kapatılır.] )


- TART/TARD[Ar.] ile TART[Fr.]

( Kovma, çıkarma. İLE Kalıpta pişen, bir tür meyveli pasta. )


- TARTAR ile TARTAR

( Dişte. İLE Tartma aracı, kantar/terazi. | Sürekli tartan kişi. )


- TARTARİK[Fr. < TARTARIQUE] ile TARTARAT[Fr. < TARTRATE]

( Yapısında, iki alkol ve iki asit bulunan. İLE Tartarik asit tuzu. )


- TARTI ile TARTIM

( Ağırlık. | Tartma aleti, çeki. | Oran, ölçü, karar. | Yelkenleri indirip kaldırmaya yarayan ip. İLE [müzik] Dizem. )


- TARTIŞILABİLENLER ile TARTIŞILAMAZLAR/TARTIŞILAMAYANLAR


- TARTIŞILAMAZLAR ile/ve TARTIŞILAMAYANLAR


- TARTIŞILAN ile/ve/değil/yerine BİLİNEN/BİLİNEBİLEN/BİLİNEBİLECEKLER


- TARTIŞILIR ile/değil/yerine/>< BİLİNMEZ


- TARTIŞILMASI "GEREK" ile/ve/değil/||/<>/< TARTIŞILABİLİR


- TARTIŞMA" KONUSU ile/ve/değil/yerine/||/<>/> ARAŞTIRMA KONUSU


- TARTIŞMA ile/ve/değil/yerine ATIŞMA


- TARTIŞMA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KONUŞMA

( Bilmediğimiz bir konuda konuşmazsak tartışma çıkmaz. )

( - Mutluluğun sırrı nedir?
- Aptallarla tartışmaya girmemektir.
- Kesinlikle katılmıyorum. Sır bu olamaz bence.
- "Doğru". )

( Konuşma ve tartışmanın, temel ve öncelikli koşulları...

- Konuşulanı anlamaya çalışmanın ilk koşulu olarak her bilinmeyen, yeni, farklı, aşırı, aykırı konu ya da durum karşısında düşünme ve konuşma sürecinde (olabildiğince) nötr olabilmek.
("Kişisel", "keyfî" "düşünce/sav/iddia", "önceki kayıtlar", "kalıp ya da kabuller", "inak/inanç" ve "yüklerle" başlamamak.)

- (Nitelikli) Soru sormak.["Hiç mi aklına gelmiyor?" gibi "yargı sözleri" kullanmadan, "Nasıl olabilir?" gibi anlamaya yönelik sorular sormak.]

- Konuşan kişiye ya da konuşanın kişiliğine saldırmamak ve sadece savlarını konuşmak/tartışmak.

- Daha kolay karşı sav üretmek amacıyla ötekinin savını yanlış tanımlamamak, abartmamak.

- Tekil ya da birkaç örnekle "kestirmeden" gitmeye çalışmamak, "genellemeler, indirgemeler, özdeşleştirmeler" yapmamak; "köktenci, toptancı ve sonuç odaklı" kişisel, keyfî ya da dayatmacı "çözümler üretme"mek.

- Kullanılan kanıta dayanan öncüllerden birini "doğru varsayarak" sav üretmemek.

- Bir olguyu, zamansal dizilimde, "daha önce de oldu" "savıyla" sonraki bir olgunun nedeni olarak iddia etmemek.

- Ortada ikiden fazla olanaklı yol varken savını sahte bir ikileme indirmemek.[Birden, "çok"; ikiden, "hep" "çıkarma"mak.]

- Bilinmeyen ya da bilmediğimiz bir "savın", doğru ya da yanlış olması gerektiğini savunmamak ve/ya da iddia etmemek.

- Kanıtlama yükümlülüğünü, savı sorgulayana yüklememek.

- Aralarında mantıksal bir bağ olmadıkça, "bir şeyin, bir şeyden türediğini" varsaymamak.

- Öncüllerin ya da sav sahibinin "tanınmış/tarihsel/bilimsel" "biri(/nden)" olmasını, bir çıkarımın kanıtı olarak sunmamak. )

( )

( image )

( [not] ARGUE vs./and/but TALKING )


- TARTIŞMA ile/ve/değil/yerine MÜZÂKERE


- TARTIŞMA ile/değil/yerine YAZILI TARTIŞMA/POLEMİK[Yun.]

( Söz ile. İLE/DEĞİL/YERİNE Yazı ile tartışma. )


- TARTIŞMAK GEREKİR ile/değil TARTIŞMA GEREKTİRİR


- TARTIŞMAK ile/ve/yerine "HESAP ETMEK"


- TARTIŞMALI KİTAPLARIN KULLANILMASI ile ÖĞRETİCİ/DİDAKTİK KİTAPLARIN KULLANILMASI


- TARTIŞMALI NEDEN SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI:
YANLIŞ NEDEN ile/ve/||/<> ÖNCESİNDE ile/ve/||/<> ORTAK ETKİ ile/ve/||/<> GÖZDEN KAÇIRILABİLİR NEDEN ile/ve/||/<> YANLIŞ YÖN ile/ve/||/<> KARMAŞIK NEDENLER

( FALLACY OF FALSE CAUSE vs./and/||/<> FALLACY OF "PREVIOUS THIS" vs./and/||/<> JOINT EFFECT vs./and/||/<> GENUINE BUT INSIGNIFICANT CAUSE vs./and/||/<> WRONG DIRECTION vs./and/||/<> COMPLEX CAUSE )


- TARTIŞMALI" ile/ve/<> GÜÇSÜZ/YETERSİZ


- TARUMAR[Fars. < TARMÂR] değil/yerine/>< İMÂR

( Dağınık, karışık, perişan. DEĞİL/YERİNE/>< Yapılandırma, oluşturma. )


- TÂRZ-I MEFSÛL[Ar.] ile ...

( Kesik kesik tümcelerle söz söyleme. )


- TARZ[Ar.]/STİL[Fr., İng. STYLE] değil/yerine/= BİÇEM


- TARZ ile/değil ALIŞKANLIK


- TARZ ile TAVIR

( STYLE vs. MANNER )


- TARZ ile ÜSLÛB

( MANNER vs. ... )


- TARZ ile ÜSLÛP


- TARZ ile/ve/<> YEĞLEME/TERCİH


- TARZ ile YÖNTEM


- TAŞ YAĞI = GAZ YAĞI


- Taş-toprak ile KONUŞ!!!


- TAS'ÎR[Ar.] ile TA'SİR[Ar. < USR | çoğ. TA'SÎRÂT] ile TA'SÎR[Ar. < ASR | çoğ. TA'SÎRÂT] ile TA'SÎL[Ar. < ASEL]

( Kibirlilik yüzünden konuşurken, yüzünü başka tarafa çevirip karşısındakinin yüzüne bakmama. İLE Güçleştirme/güçleştirilme. İLE Suyunu sıkma. İLE Tadlandırma. )


- TAS[Ar.] ile TA'S[Ar.]

( Su kabı. İLE Yok olma, kaybolma. )


- TAŞ ile/ve ALAMA

( ... ile/ve Taş parçası. )

( STONE vs./and ROCK )


- TAŞ ile/değil/yerine/||/<>/>< AŞ

( Sana taş atana, aş at! )


- TAŞ ile BAKIRKÖYTAŞI/KÜFEKİ/KEFEKİ

( ... İLE Yapıda kullanılan, açık renkli, işlenmesi kolay bir taş çeşidi. [Kum, çakıl ve midye kabuklarının, zamanla, bağlayıcı maddelerle birbirlerin yapışmasından oluşur.Ocaktan çıkarıldığı zaman, oldukça yumuşak olan küfeki, zamanla sertleşir. Bu taş, Osmanlı dönemi yapılarında çok kullanılmıştır.] )


- TAŞ ile BAKIRTAŞI

( ... İLE Yeşil renkli, yontulup parlatabilen, doğal bakırlı, hidratlı karbonat, malakit. )


- TAŞ ile/ve BALAST

( ... İLE/VE Demiryoluna döşenen taş kırıkları. )


- TAŞ ile/değil BİTKİ (LITHOPS)

( image )


- TAŞ ile BUZULTAŞ

( ... İLE Buzulların taşıyıp biriktirdikleri, üzerleri çoğu kez parıltılı ya da çizikli taşlar. )

( ... ile SALSÂL-İ CÜMÛDİYE )

( ... avec MOREN )


- TAŞ ile/ve ÇAKIL TAŞI, KÜÇÜK TAŞ

( HACER ile/ve HASÂT )


- TAŞ ile ÇAKILTAŞI

( STONE vs. PEBBLE )


- TAŞ ile ÇAKMAK TAŞI

( ... İLE Seramik, cam ve yol yapım endüstrilerinde kullanılan, SiO2 kimyasal yapısına sahip, sert ve opak görünümlü, kristal bir madde. )


- TAŞ ile ÇİNKE

( ... İLE Sağlam, sert taş. | En ufak parça. | Benek. )


- TAŞ ile DOLANTAŞI

( Mineralleri gözle görülebilen, benekli ve yeşilimtırak renkli, gabro ile bazalt arası, püskürük kütle. )


- TAŞ ile GAZTAŞI

( ... İLE Bileme işinde kullanılan, korindon ya da karborundum tanelerinden hazırlanan, bir tür taş. )


- TAŞ ile HELİK

( ... İLE Duvar örülürken, büyük taşların arasına konulan ufak taşlar. )


- TAŞ ile KAME

( ... İLE Değişik renkli üst üste iki katmandan oluşan ve üstteki katmanına kabartma bir desen yapılan değerli taş. )


- TAŞ ile KARO[Fr. < CARREAU]/ORYA/[Yun.]

( ... İLE Oyun kâğıtlarının küçük, kırmızı, baklava biçimli benekli olanı. | Betondan yapılmış dört köşe döşeme taşı. )


- TAŞ ile KAYA ile TEPE ile DAĞ

( Kimyasal ya da fiziksel durumu değişiklikler gösteren, rengini içindeki maden, tuz ve oksitlerden alan sert ve katı madde. | Bu maddeden yapılmış, bu maddeden oluşmuş. | Bazı yerlerde ve işlerde kullanılmak için bu maddeden özel olarak hazırlanmış malzeme. | Yapı işlerinde kullanılmak için bu maddeden hazırlanmış malzeme. | Mücevherlerde kullanılan yüksek değerli cevher. | Dama, domino vb. oyunlarda kullanılan metal, kemik, plastik ya da tahta parçalardan her biri. | Bazı örgenlerin içinde, özellikle idrar kesesi vb. oluşan, türlü biçim ve hacimdeki katı nesne. | Bazı kütlelerden kopan ya da koparılan parça. | Üstü kapalı bir biçimde söylenen iğneleyici söz. İLE Büyük ve sert taş kütlesi. | Kayaç. )

( HACER, CÜMD ile/ve CELMED )

( SENG ile/ve ... )

( STONE vs./and ROCK )


- TAŞ ile KAYRAK

( ... İLE Ekime elverişli olmayan, taşlı, kumlu toprak. | Yassı, düz taş. | Bileği taşı. | Kayağan taş. )


- TAŞ ile KAZAN TAŞI

( ... İLE Kalsiyum tuzları kapsayan suyun ısıtıldığı kabın iç yüzeyinde oluşturduğu katman. )


- TAŞ ile MALITAŞI

( ... İLE Bazen, kayıklarda, çapa yerine kullanılan, ipe bağlı, büyükçe taş. )


- TAŞ ile/ve MALTATAŞI

( ... İLE/VE Yumuşak bir taş. Bahçe, mutfak gibi yerleri döşemekte kullanılan, dört köşe, yassı, kolay kırılan bir taş. )


- TAŞ ile MALTATAŞI

( ... İLE Bahçe, mutfak gibi yerleri döşemekte kullanılan, dört köşe, yassı, kolay kırılan bir tür taş. )


- TAŞ ile MOSKOFTOPRAĞI

( ... İLE Maden parlatmak için kullanılan, sarı renkte bir tür gevrek taşı. )


- TAŞ ile MÜHRESENK[Fars.]

( ... İLE Alaca somaki, balgamtaşı/kadıköytaşı/hacıbektaştaşı. | Süsleme nakışlarını ve yaldızları mührelemekte kullanılan araç. )


- TAŞ ile NECEFTAŞI

( ... İLE Parlak ve saydam bir çeşit kuvars billuru. )


- TAS ile/ve NİSAN TASI


- TAŞ ile/değil PAMUKTAŞ

( ... İLE/DEĞİL Bazı kaynak sularının dibinde biriken, kalkerli ya da silisli tortu. )


- TAS ile RİTON

( Antik tas. )


- TAŞ ile SEYLANTAŞI/SEYLANİ

( ... İLE Yapısında, alüminyum ve demir bulunan bir granat türü. )


- TAŞ ile SÜNGERTAŞI/PONZA[İt.]

( ... İLE Bazı yüzeylerin temizlenmesinde, mermerlerin parlatılmasında, ovma işlerinde kullanılan, çok gözenekli, çok hafif kaya. | Metal parlatmakta kullanılan, çok gözenekli ve pürüzlü, ağırlığı az, sert bir yanardağ feldispatı. )


- TAŞ ile TAŞIL/FOSİL[Fr.] ile TAŞÇIL

( ... İLE ... İLE Taşı andıran, taş gibi. | Taşlar ve kayalar üzerinde ya da taşlı topraklarda yetişen. )


- TAŞ ile/ve/||/<>/> TAŞİLİĞİ

( ... İLE/VE/||/<>/> Taşların, yapraklar durumunda ayrılmasını sağlayan ara katmanı. )


- TAŞ ile/ve/değil/yerine/||/<>/> TOPRAK

( Taş gibiydin. Çok gönül kırdın. Yeter!
Toprak ol! Üstünde hoş güller biter...

Mevlânâ )

( )


- TAŞ ile YAĞTAŞI

( ... İLE Araçların kesici ağızlarını bilemede, gazyağı, mazot ya da zeytinyağı ile kullanılan doğal taş. )


- TAŞ ile YEŞİM[Ar.]

( ... İLE Açık yeşil ve pembe renkli, kolay işlenen, değerli bir taş. )


- TAŞA-BAŞA-YAŞA OTURMAK değil/>< SAĞLIĞA UYGUN ZEMİNLERDE OTURMAK

( Yanlışı. >< Doğrusu. )


- TASA ile KAYGI/ENDİŞE


- TAŞAK/HAYA/BİLLUR[Ar.]/TESTİS[İng. < TESTICLE] ile/ve/||/<> ANTER

( Hayvan ve insanda. İLE/VE/||/<> Bitkide.[Çiceklerin tohum taşıyan torbaları] )


- TASALLÜB[Ar.] değil/yerine/= KATILAŞMA


- TASALLUT[< SALÂLET] ile SATAŞMA, BAŞINA EKŞİME, MUSALLAT OLMA


- TASALLUT değil/yerine/= SARKINTILIK


- TASANNU değil/yerine/= ABARTI, YAPMACIK

( Bir şeyi olduğundan daha değerli gösterme. )


- TASARI ile/ve/||/<>/> TASARIM

( Olması ya da yapılması istenilen bir şeyin, zihinde aldığı biçim. | Tüzel bir işlemin, o işlemi yapmakla yetkili kurul ya da organ önüne getirildiği andaki durumu, üstünde görüşme ve oylama yapılabilir durumdaki metin, layiha. İLE Zihinde canlandırılan biçim, tasavvur. | Bir sanat yapıtının, yapının ya da teknik ürünün ilk taslağı, tasar çizim, dizayn. | Bir araştırma sürecinin çeşitli dönemlerinde izlenecek yol ve işlemleri tasarlayan çerçeve, tasar çizim, dizayn. | Daha önce algılanmış olan bir nesne ya da olayın bilinçte sonradan ortaya çıkan kopyası. )


- TASARI ile/ve/||/<> USLAMLAMA


- TASARI ile/ve/değil/yerine/||/<>/< UZLAŞI


- TASARIM/TASAR ÇİZİM = TASAVVUR = REPRESENTATION[İng.] = REPRÉSENTATION[Fr.] = VORSTELLUNG[Alm.] = REPRAESENTATIO[Lat.] = REPRESENTAR[İsp.]


- TASARIM ve/<> KABUL


- TASARIMLAMA ile/ve/değil/yerine DÜZENLEME


- TASARIMSAL AKIL ile İMGESEL AKIL ile DÜŞÜNSEL/ANALİTİK/İNDİRGEYİCİ AKIL


- TASARIMSAL SONSUZ ve/=/||/<> KÖTÜ SONSUZ


- TASARIMSAL ile/ve/||/<> İMGESEL


- TASARLAMAK ile AYARLAMAK

( TO PROJECT vs. TO ARRANGE )


- TAŞARON değil TAŞERON


- TASARRUF BONOSU değil/yerine/= KESİNTİ BELGİTİ


- TASARRUF[< SARF] değil/yerine/= ARTIRIM | KULLANIM

( SAHİP OLMA | İDÂRE İLE KULLANMA, TUTUM, EKONOMİ | ARTIRMA, ARTIRILMA )


- TASARRUF ile/ve İHTİYÂR


- TASARRUF ile/ve/< TASADDUK


- TASAVVUF


- TASAVVUF

( 52.00 )


- TASAVVUF MANZÛMESİ ve MESNEVÎ-İ ŞERİF ve SU KASÎDESİ


- TASAVVUF AHLÂKI ve/<> DÖNÜŞME AHLÂKI

( MORALS OF SUFISM and/<> MORALS OF TRANSFORMATION )


- TASAVVUF GELENEĞİ ile/ve HERMETİK GELENEK


- TASAVVUF:
DENEYİM ve/<> ZEVK ve/<> İRFAN


- TASAVVUF:
DİNLER ÜSTÜ değil DİNLER ÖZÜ


- TASAVVUF:
HADÎS ile/ve/değil KADÎM


- TASAVVUF:
HAYATTAN KOPMAK ile/değil HAYATIN ANLAMINI İDRAK ETMEK


- TASAVVUF:
SOHBET ve/<> MUHABBET


- TASAVVUF[< SÛF] ile ...

( GÖNLÜNÜ ALLAH SEVGİSİNE BAĞLAMA | SULH İLE ELE GEÇMEK | GÖLGELER İLMİ )


- TASAVVUF
, DİNİN ...:
PSİKOLOJİSİ ile/ve/||/<> SANATI


- TASAVVUF ile/ve/<> SANAT

( TASAVVUF: SAKLAMBAÇ (OYUNU) )

( TASAVVUF: Dinin, sanatsal özü. )


- TASAVVUF ve/<> AHLÂK

( Tasavvufun ilk basamağı ahlâktır. )

( Tasavvuf, korku halini aşk ahlâkına dönüştürme uğraşıdır. )

( Kim ahlâkını temizlerse, o insandır. )

( İnsan varlığının tüm değeri ahlâkındadır. )

( Allah'a ait olanların toplamı. )

( TASAVVUF: Ahlâk mâbedinin bireysel inşâsı. )


- TASAVVUF ve ANADOLU BİLGELİĞİ


- TASAVVUF ve/=/||/<>/> BEREKET


- TASAVVUF ile/ve/||/<> DİN

( Tasavvuf, dinin estetik boyutudur. )


- TASAVVUF ile/ve/=/||/<>/< DİNİN EDİMSELLİĞİ


- TASAVVUF ile/ve/değil GNOSTİK ÖĞRETİLER


- TASAVVUF ile/ve HAKİKAT

( Hakikatlerin deneyimlenmiş bilgisi. İLE/VE ... )


- TASAVVUF ve/<> HOŞGÖRÜ


- TASAVVUF ve/<> İNSAN

( Kim ahlâkını temizlerse, o insandır. )

( Akılla her şey bilinir de insan bilinmez. )

( BATI'DA: İnsan(/ben) sanatın tanrısı. VE/<> ( Kişinin varlığını, mahiyetini tarif edebilecek hiçbir örnek yoktur. )

( ... ve AHSEN-İ TAKVÎM: En güzel nizâm, tertip, şekil ve sûret. )

( SİN: İNSAN = 60 | ÂDEM - HAVVÂ = 60 )

( PHILON )


- TASAVVUF ile/ve İŞRAK


- TASAVVUF ve/<>/|| KADÎM BİLGELİK


- TASAVVUF ile/ve LEDÜN


- TASAVVUF ve/<> SAFLAŞMAK

( Saflaşmadıkça, insanda zevk ve safâ tecellî etmez. )


- TASAVVUF ve/<> SAYGI/HÜRMET

( TASAVVUF: Aşk ve muhabbetle çerçevesi çizilen, kişiyi, saygıya yönlendiren ilim. )


- TASAVVUF ve ŞİİRSEL FELSEFE


- TASAVVUF ile/ve/<> TARİKAT

( Şuurla ilgilidir. İLE/VE/<> Temrinlerle, alıştırmalarla ilgilidir. )

( Tantra. İLE/VE/<> Yoga. )


- TASAVVUF ve/||/<> TASARRUF

( ... VE/||/<> Sahip olma. | İdâre ile kullanma, tutum, ekonomi. | Artırma, artırılma. )


- TASAVVUF < TASFİYE


- TASAVVUF ve/||/<> TEVHÎD/BİREŞİM

( ... VE/||/<> Simge. )

( ... VE/||/<> Fark ve Cem'in birliği. )

( Tasavvufun özü, gerçek tevhidi bulmaktır. )

( Ne yersen doyarsın ama, bu manevî âlemin zevkine doyulmaz. )

( Dünyada ahireti, ahirette dünyayı görebilmek. )

( Asıl tevhid, bu kesretten sonraki tevhiddir. )

( Tasavvuf da, ilim olarak parça parçadır. İlimden sonraki Tevhid İlmi, Kemâlâttır. )

( ... VE/||/<> Kişilik bütünlenmesi. )

( ... VE/||/<> Evrensel ile yerelin, genel ile özelin, toplum ile bireyin bireşimi. )

( Tevhide gel tevhide
Zikret Hakk'ı her yerde
Kalksın aradan perde
İnsan olayım dersen... )


- TASAVVUR Bİ VECHİN MA ve TASAVVUR Bİ-RESMİHİ

( Mutlak ve mechul. VE Basiret üzere taleb. )


- TASAVVUR(KAVRAM) ile TASDİK(YARGI)

( Yargısız kavram. İLE Yargı ile birlikte bulunan kavram. Yargı/hüküm içermesi gereken kavram/tasavvur. )

( Kavram. İLE/VE Önerme + Çıkarım. )

( NEDİR? - HANGİ? ile/ve HEL - LİME )

( MA - EYYU ile/ve -MIDIR? - NİÇİN? )

( Felsefecilere(hukemaya) göre Tasavvur:
* Tasavvur-ı sazic[çıplak/salt/yargısız tasavvur]
* Tasavvur mea hükm(in)[Yargıyla birlikte bulunan tasavvur]
Kelâmcılara(mütekellime) göre Tasavvur:
Tasavvurat-ı Selâse + Hüküm = Kaziye = Tasdik )


- TASAVVUR[Ar.] ile TEVEHHÜM[Ar.]


- TASAVVUR ile/ve MEVZÛ ile/ve MAKSAT


- TASAVVUR ile TAHAYYÜL


- TASAVVUR ile/ve/değil TASAVVUF


- TASAVVURLU DÜŞÜNME ile TASAVVURSUZ DÜŞÜNME


- TAŞBALIĞI ile ...

( En zehirli balık. )


- TAŞDELEN SUYU: Üsküdar - Şile yolu üzerinde, Alemdağı'nda, dağ eteğinde çıkan iyi bir su.


- TAŞDELEN ile/ve KARAPINAR

( İçimi en hoş su. İLE/VE Mineral açısından en değerli su. )


- TASDİ[Ar.] değil/yerine/= CAN SIKMA, BAŞ AĞRITMA, TEDİRGİN ETME


- TASDİK ETMEK değil/yerine/= ONAYLAMAK


- TASDİK ETTİRMEK değil/yerine/= ONAYLATMAK


- TASDİK:
ÜÇ TASAVVUR[İNTİKAŞ ile İRTİSAM ile İNTİBÂ] + HÜKÜM


- TASDİK(NÂME) değil/yerine/= ONAY(BELGE)


- TASDÎK değil/yerine/= ONAY


- TASDİK ile TAKDİR


- TASDİKİN MUKÂBİLİ ile/ve İLMİN MURÂDİFİ


- TASDİKNÂME ile/>< TAKDİRNÂME

( Verilen onayı gösteren belge. | Okulunu bitirmeden ayrılan öğrenciye okul yönetimi tarafından verilen, son öğrenim düzeyini gösteren belge. | Başka bir öğrenim kurumuna geçen öğrenciye okul yönetimi tarafından verilen, son öğrenim düzeyini gösteren belge. İLE/>< Yapılan bir işin beğenildiğini belirtmek amacıyla verilen yazılı belge, takdir. | Okullarda belirli bir başarı düzeyinin üzerine çıkan öğrenciye karnesiyle birlikte verilen belge, takdir. )


- TASDİYE[Ar.] ile TASFÎH[Ar. < SAFH | çoğ. TASFÎHÂT]

( El çırpma, alkış. İLE El çırpma, alkışlama. | Yassıltma, yufka haline getirme, yaprak yaprak yapma. )


- TAŞERON[Fr. < TACHERON] değil/yerine/= YÜKLENİCİ

( Büyük bir işin bir bölümünü yaptırmayı, asıl müteahhitten alarak kendi üstlenen öteki yüklenici. )


- TASFÎH[Ar. < SAFH | çoğ. TASFÎHÂT] ile TASFÎR[Ar. < SAFÎR | çoğ. TASFÎRÂT]

( El çırpma, alkışlama. | Yassıltma, yufka haline getirme, yaprak yaprak yapma. İLE Islık çalma, ıslıkla seslenme. | Sarartma, sarıya boyama. )


- TASFÎK-İ ESNÂN[Ar.] ile ...

( Soğuktan dişlerin birbirine çarpması. )


- TASFÎK[Ar. çoğ. TASFÎKAT] ile ...

( Kanat çırpma. )


- TASFÎR[Ar. < SAFÎR | çoğ. TASFÎRÂT] ile/değil TASVÎR[Ar. < SÛRET | çoğ. TASVÎRÂT, TESÂVÎR]

( Islık çalma, ıslıkla seslenme. | Sarartma, sarıya boyama. İLE/DEĞİL Resmini yapma. | Resim, şekil, sûret. | Yazıyla tarif etme. )


- TASFİR değil TASVİR


- TASFİYE (ETMEK) değil/yerine/= ÖZLEŞTİRMEK)/ARITMA(K)


- TASFİYE ETMEK ile/ve BASKI ALTINDA TUTMAK

( TO DISCHARGE vs./and TO KEEP UNDER PRESSURE )


- TASFİYE-İ DERÛN ile TASFİYE-İ KALB

( Özü saflaştırma. İLE Yüreğini temizleme. )


- TASFİYE değil/yerine/= SİLİĞLEM


- TASFİYE ile/ve/||/<> TAKDİS ile/ve/||/<> TEZKİYE

( Nefsi. İLE/VE/||/<> Kalbi. İLE/VE/||/<> Aklı. )


- TASFİYE ile/ve/||/<>/> TESFİYE ile/ve/||/<>/> TEZKİYE

( ( Nefsi. İLE/VE/||/<> ... İLE/VE/||/<> Aklı. ) )


- TASGİR[Ar.] değil/yerine/= KÜÇÜLTME


- TASHÎH[< SIHHAT] ile ...

( SAĞLIĞINI İADE ETME, İYİLETME | YANLIŞI DOĞRULTMA, DÜZELTME | YANLIŞ DÜZELTİLME )


- TASHİH[< SIHHAT] ile/ve/<> TÂDİL


- TASHİH[< SIHHAT] ile/ve/değil/yerine/+/> TEKMİL


- TASHİH değil/yerine/= DÜZELTİ


- TASHİH ile DÜZELTME


- TASHİH ile SANSÜR


- TAŞI DELEN:
"SUYUN GÜCÜ" değil DAMLALARIN SÜREKLİLİĞİ


- TASI-TARAĞI (TOPARLAMAK)


- TAŞI-TOPRAĞI (ALTIN)


- TAŞIL/FOSİL[Fr.] ve/<> DİMA

( ... VE/<> Yakutistan'ın başkenti Yakutsk'ta, Yeraltı Permafrost Enstitüsü'nde bulunan, 6 aylık bir eril, bebek mamut fosili.[39.000 yaşında olduğu tespit edilmiştir.] )

( MÜSTEHÂSE[< HAVS | çoğ. MÜSTEHÂSÂT] ve/<> ... )


- TASIM/KIYAS ile/değil/yerine KARŞILAŞTIRMA

( Tanım/Örnek: Bir sayfanın ikiye bölünerek, iki ayrı olgunun/kavramın kendi özlerinin iki ayrı sütunda sadece veri olarak dizilişi ve öylece yorum eklemeden bırakılması. İLE/DEĞİL/YERİNE Yapılan tablonun/karşılaştırmanın altına ekleme/yorum şeklinde göreliliği, sınırlılığı ve kısıtlılığı potansiyelinin gözardı edilerek bir değerlendirme yapılması.(sınırı aşmak/bilmemek). Sonuç: Kıyasın değil, karşılaştırmanın daha yerinde, arı, saf, doğru olacağı ve kıyas yapmama gerekliliği. )

( Nispet. İLE/DEĞİL/YERİNE Oran. )

( Sabitliği dayatmaya çalışır. İLE/DEĞİL/YERİNE Özgünlük olanağı sunar/sağlar. )

( Resim. İLE/DEĞİL/YERİNE Fotoğraf. )

( Kıyas, bâtıldır. )

( Her şeye/yere kıyas sokulmaz! )

( [not] TO COMPARE, SYLLOGISM vs./but COMPARISON
COMPARISON instead of TO COMPARE, SYLLOGISM )


- TASIM ile ASTASIM

( ... İLE Öncüllerinden biri önceki tasımın vargısı durumunda olan bir ek tasım. )


- TASIM = KIYAS/TASMİM[Ar.] = SYLLOGISM[İng.] = SYLLOGISME[Fr.] = SYLLOGISMUS[Alm.] = SYLLOGISMOS[Yun.] = SILOGISMO[İsp.]


- TAŞIMA KARGATULUMBA[İt. < CARGA TROMBA] TAŞIMA

( ... İLE Birkaç kişinin, birini yakalayıp elleri üstünde havaya kaldırarak götürmesi. )


- TAŞIMAK ile KAYDIRMAK


- TAŞIMAK ile SAHİP OLMAK

( TO CARRY vs. TO HAVE )


- TAŞIMAK ile YÜKLENMEK


- TASIMDA/KIYASTA, ÖNERMELER:
EŞİT ya da GENEL


- TASIMIN/KIYASIN OLANAKLILIĞI:
İKİLİLERDE ile/ve/değil/||/<>/>/< ÜÇLÜLERDE


- TASIMLAMA/KIYASLAMA ile/ve SÜREÇ-SONUÇ İLİŞKİSİ ile/ve EREĞE GÖRE

( Enine zaman. İLE/VE Boyuna zaman. İLE/VE Felsefe. )

( ARISTO ile/ve DESCARTES ile/ve ... )

( RATIO vs./and REASON vs./and INTELLECT/PHILOSOPHY )


- TAŞIYICI ÇEMBER ile DIŞ ÇEMBER

( DEFERENT vs. EPICYCLE )


- TAŞKAPI / PETRİ KAPISI ile ...

( Haliç deniz suru kapılarından biridir. Topkapı adıyla da bilinir. )


- TAŞKENT ile/= ÇAÇ/ÇAÇKENT/ŞAŞKENT/BİNKENT

( Kuruluşu, M.Ö. II. yüzyıla kadar uzanır. Taşkent adına, ilk kez XI. yüzyılda rastlanıyor. )


- TAŞKIN/LIK ile AZGIN/LIK


- TAŞKIN ile/ve/değil/yerine AŞKIN


- TAŞKIN ile/ve/değil/||/<>/< SEL


- TAŞKINLIK:
İYİLİK ODAKLILARDA ile KÖTÜLÜK ODAKLILARDA

( Aç kaldığında. İLE Tok olduğunda. )


- TAŞKINLIK/...MANİ ile/ve ÇÖKÜNTÜ/DEPRESYON


- TAŞKINLIK ile/ve/<> ŞAŞKINLIK


- TAŞKIRANÇİÇEĞİ ile TAŞKIRANOTU

( Taşkırangillerden, 2500 metreden yukarı yerlerde sert kayaları yarıp yetişen bir çiçek. İLE Taşkırangillerden, bazı türleri süs bitkisi olarak yetiştirilen, saplarının parçalanmasıyla üreyen bir bitki, taşkıran. )

( LEONTOPODIUM ALPINUM cum SAXIFRAGA )


- TASLAK ile KABATASLAK


- TAŞLAMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< HAŞLAMAK


- TAŞLAMAK ile/ve/||/<> TASLAMAK


- TASLAMAK ile TAVIR TAKINMAK


- TAŞLIK ile TAŞOCAĞI

( Taşı bol, taşlı (yer). | Taşla döşenmiş avlu, sofa, merdiven altı vb. | Kuş vb. hayvanların sindirim kanalları üzerinde bulunan kaslı, öğütücü mide, katı, konsa. İLE Yapı işlerinde kullanılacak taşların çıkarıldığı yer. )


- TAŞMA ile/ve/<> "KUSMA"


- TAŞMA ile/ve BULAŞMA


- TAŞMA ile TAŞIM ile TAŞKIN

( Taşma durumu. | Akarsu yatağından çıkarak çevresini kaplama, su baskını. İLE Yemeğin, taşacak kadar kaynaması. İLE Taşmış bir durumda olan. | Su baskını, seylap, feyezan. | Aşırı. )


- TASMÎT[Ar. < SEMT] ile TASMÎT[Ar.]

( Gazel ya da kasideyi, musammat denilen tarzda düzenleme. Uyaklı/kafiyeli beyitleri dört bölüm olarak düzenleme. İLE Susturma. )


- TASNİ[Ar.] değil/yerine/= YAPINTI

( Gerçekle çeliştiğini, gerçekliğe uymadığını bile bile tasarlanan şey, hayal gücüyle yaratılmış olan şey. | Bilgi kuramında ve varlıkbilimde, gerçeğe uymayan, ancak belirli bir kuramsal ya da kılgılı amaç için kullanılması sakıncasız olan tasarım. )


- TASNİF'UL ULÛM:
KELÂM ve/> FIKIH ve/> TASAVVUF

( "Tasnif'ul Ulûum" kitabında Tasavvuf: "İmanın meyvesi ve İslâm'ın neticesi."/"Hüve semeretül iman ve neticetü'l-İslâm" )


- TASNİF ile/ve TAKSİM

( Tüm tasnifler, aklîdir. Çünkü, doğada, tasnif(sınıflandırma) diye bir şey yoktur/olmaz. )


- TASNİF ile/ve/||/<>/> TANZİM


- TAŞPAMUĞU/KAYA LİFİ/ASBEST[Yun.] ile AMYANT[Fr. < Yun. AMIANTE]

( Lifli, az çok yumuşak ve ateşte niteliği değişmeyen bir mineral silikat olup tremolitin bozulmasından oluşur ve kayalıklarda damarlar halinde bulunur. İki çeşidi vardır. Birincisi esnektir, kolayca eğilip bükülebilen tellerden meydana gelir, birkaç santimetrelik tellere ve ince parçacıklara ayrılabilir. 1500 °C'de ergir. İkincisi, kısa tellidir, daha az ayrılabilir, asitlere karşı daha dayanıklıdır, 1100-1300 °C'de ergir. Asbest, lifler halinde ayrılabilen başlıca mineraldir. Solunum yoluyla kanser yapıcı etkisi nedeniyle yapıdaki kullanımı azalmış, çoğu ülkede de yasaklanmıştır. İLE Kolayca bükülen ve ateşe dayanan liflerden oluşmuş, bir çeşit ak asbest. Hidrate olmuş, lifli yapıda, doğal kalsiyum ve magnezyum silikatıdır. | Doğal magnezyum kalsiyum silkatın, ak-gri renkte sıcaklık ve aside dayanıklı, iplikli yapıda madde. Çeşitli oranlarda kireçle karışık mineralleri, ip, keçe, katman biçimlerinde ısı yalıtımı ya da sızma önleyici olarak kullanılır. | Kolayca bükülen ve ateşe dayanan, liflerden oluşmuş, bir tür ak asbest. )


- TAŞPINAR ile/ve KARS


- TAŞRA PAZARI ile ORDU PAZARI


- TAŞRA değil/yerine DIŞARLIK

( Bir ülkenin başkenti ya da en önemli kentleri dışındaki yerlerin tümü. )


- TAŞRA ile SAYFİYE


- TAŞRADA ve/||/<> EVDE

( Adâlet. VE/||/<> Muhabbet. )


- TASRİH[Ar.] değil/yerine/= BELİRTME


- TASTAMAM


- TASTE vs. DELICIOUS


- TASTİK değil TASDİK


- TASVİP/ONAMA ile/ve TASDİK/ONAY


- TASVİR ile/ve/||/<> TASAVVUR


- TASVİR ile/ve/<> TEZHİB


- TAT-SAT ile ...

( Gerçek O'dur. Kutsal metin "Om, Tat Sat"dır. Onda Brahmanbu üç sözcüğün her biriyle tanımlanır. )


- TAT ile LEZZET

( TASTE vs. DELICIOUS )


- TAT ile TAT ile Tat

( İran'lılara verilen bir ad. )

( Canlıların, besinlerdeki uçucu olmayan bileşikleri damak, boğaz ve dil yüzeyindeki mukoza noktaları aracılığıyla algıladığı duyum. | Tatlılık. | Hoşa giden durum, lezzet, zevk. İLE Dilsiz. İLE Türklerin egemen olduğu yerlerde yaşayan Arap ya da İran'lılar. | Hazar Denizi kıyısında, İran Azerbaycanı sınırında yaşayan, İran soyundan olan bir topluluğun adı. )


- TATAMİ[Jap.] ile ...

( Japonya'da yer döşemesi olarak kullanılan bir tür hasır. Japon yaşamında bu hasırın üstüne konan yastıklara oturulur. )


- TATAR ile Tatar

( Postayı süren kişi. İLE Tataristan'da, Batı Sibirya'da ve Rusya Federasyonu'nun değişik bölgelerinde yaşayan, Türk bir halk ve bu halktan olan kişi. )


- TATARCIK ile TATARCIK

( Türlü hastalıkları taşıyan, insanda, asalak olarak yaşayan böcek. İLE Şiddetli karın ağrısı. )

( PHLEBOTOMUS cum ... )


- TATAVLA ile KURTULUŞ

( KURTULUŞ )


- TATBÎK(AT) değil/yerine/= UYGULAMA


- TATBÎKAN[Ar.] ile TATBÎKÎ[Ar.]

( Uygulayarak. İLE Tatbikata ait, tatbik, uygulama ile ilgili. )


- TATBİKAT-I HUKUKİYE:
MUHTELİF MAHİYET ARZEDEN, EF'AL-İ BEŞERİYE ile/ve/||/<> HUSÛSÎ MAHİYET ARZEDEN, EF'AL-İ BEŞERİYE ile/ve/||/<> DİNÎ VE İCTİMÂÎ MAHİYET ARZEDEN, EF'AL-İ BEŞERİYE


- TATBİKAT[Ar.]/MANEVRA[İt. < MANOVRA] değil/yerine/= KILGILIK


- TATHAGATA ile TATHAGATA-DHYANA ile ...

( 1. Buda'yı ifade eden bir terim. 2. Tüm Dharmaların böyleliği. 3. Zihin-özü. 4. Ebedi Mevcudiyet. 5. Ebedi Şimdi. İLE Aydınlanmış Meditasyon. )


- TATHATA[Sansk.] ile ...

( Böylesilik. Evrenin tüm zihinsel koşullanmalar, sınırlamalar ve sınıflamalar aşıldıktan sonra görülebilen gerçek durumu. )


- TATİL GÜNÜ değil/yerine İSTİNSAH GÜNÜ


- TATİL/TÂ'TÎL ile ATÂLET

( ATÂLET )


- TATİL ile ADLÎ TATİL

( ... İLE Yasada belirlenen durumların dışında, hiçbir adlî işlemin yapılmadığı süre. )


- TATİL ile BALAYI

( HOLIDAY vs. HONEYMOON )


- TATİL ile/ve TAHSİL

( HOLIDAY vs. TO STUDY )


- TATİLDE [SADECE] YATMAK değil/yerine 1-2 UĞRAŞ/ODAK SAHİBİ OLMAK

( Tatil sadece [ya da tamamen] yatma dönemi değildir. Günlük yaşamdaki onlarca uğraş içinde, yeteri kadar rahat zaman ayıramadığımız için yapamadıklarımızı gerçekleştirmek üzere değerlendirmemiz gereken bir süreç/dönemdir! )


- TATLI MADDE, BALÖZÜ, NEKTAR[Fr. < NECTAR] = MADDE-İ HULVÎYE = NECTAR


- TATLI PATATES ve/<> YUM

( Dağlarda. VE Sahilde.
[Papua Yeni Gine'de en önemli besin kaynakları.] )


- TATLI SU BUZULLARI ile TUZLU SU BUZULLARI

( ... İLE Kuzeyde, denizin donması ile oluşur. )

( Buzullar, genellikle yükseklerde (Tibet, Himalaya gibi) ya da Kutup'a çok yakın enlemlerde (Grönland, Alaska, Antartika gibi) oluşur. )

( CÜMUDİYE: Buzul. )


- TATLI/RAFİNE(BEYAZ) ŞEKER/FRUKTOZ(MEYVE ŞEKERİ) => ŞİŞMANLIK ile/ve/<> SÜREĞEN YORGUNLUK

( ["Gerekli"/gereksiz] Tüm [olağan/yoğun/fazla] şekerli ürünler, [tatlılar ve hatta çoğu şekerli meyve], insülin direnç eşiğinin yükselmesine ve hızlı iniş çıkışlar nedeniyle [daha fazla/hızlı yeme isteği, yorgunluk ve dinlenme gereksinimi] kısır döngüsüne sokan bir süreci tetiklemektedir. Dolayısıyla, doğada pek yeri ve yararı olmayan tatlıya (ve "tutkusu"na), ihtiyârımızla[Hayır! diyebilme bilgi ve becerimizle] karşı/uzak durmamızı sağlamak ve sürdürmek durumundayızdır!

Her zaman için anımsanmalı ki...
Yediğimizden "kâr", yemediğimizden yarar elde ederiz! )


- TATLI ile EKŞİ

( HULV ile MÂZIR/MÂZİR, HÂMIZ[: Ekşi ve asitli. | Kekre.] )


- TATLI ve TUZ

( Tatlılara da bir tutam tuz atılırsa tatlıya tad katar. )


- TATLI ile/ve/değil/yerine/||/<>/< VERİMLİ


- TATLISU KAPLUMBAĞALARINDA:
BENEKLİ ile FIRAT ile NİL ile ... ile YILAN BOYUNLU TATLISU KAPLUMBAĞASI ile KIRMIZI YANAK(ROTWANGEN) ile ÇİN KAPLUMBAĞASI

( [büyüklüğü] ... İLE ... İLE ... İLE ... İLE ... İLE 25 cm.'dir. İLE 17 cm.'dir. )

( Türkiye sularında yaşarlar. İLE Türkiye sularında yaşarlar. İLE Mısır'da yaşarlar. İLE ... İLE ... İLE Amerika'da, Doğu ve Batı Mississippi'de yaşarlar. İLE Endonezya, Japonya ve Güney Çin'de yaşarlar. )

( [kış uykusuna] ... İLE ... İLE ... İLE ... İLE ... İLE Yatarlar.[10-12 hafta] İLE Yatmazlar. )

( ... İLE ... İLE ... İLE ... İLE ... İLE Gençleri etçil, yaşlıları otçuldur. İLE Etçildir. )

( EMYS ARBICULARIS cum TRIONYX EUPHRATICUS / RAFETUS EUPHRATICUS cum TRIONYX TRIUNGUIS cum MAUREMYS CASPICA cum CHRYSEMYS SCRIPTA ELEGANS cum CHINEMYS REEVESIL )


- TATLIYI:
YEMEKTEN ÖNCE YEMEK ile/ve/||/<> YEMEKTEN SONRA YEMEK


- TATMİN ETMEK ile DİNDİRMEK

( TO SATISFY vs. TO QUENCH )


- TATMİN ETMEK değil/yerine/= DOYUMLATMAK


- TATMİN OLMAK değil/yerine/= DOYUMLANMAK


- TATMİN değil/yerine/= DOYGUNLUK


- TATMİN ile DOYUM


- TATMİN değil/yerine/= DOYUM


- TATMİN ile/ve/> DURMASINI BİLMEK

( Sükûn bulmak, sakinleşmek, itminana kavuşmak. İLE/VE/> ... )


- TATMİN ile/ve/değil/yerine ETKİLE(N)ME

( [not] SATISFACTION vs./and/but TO (GET) IMPRESS
TO (GET) IMPRESS instead of SATISFACTION )


- TATMİN ve/||/<> İKNÂ ve/||/<> RIZÂ


- TATMİN ile/ve MEMNUNİYET


- TATMİN ile/ve ZEVK

( SATISFACTION vs./and PLEASURE )


- TATMİNKÂR değil/yerine/= DOYUMCUL


- TATTVA ile ...

( Gerçek, Öz. )


- TATU ile ...

( Amerika'ya özgü bir hayvan. | Karagöz oynatılan kıraathane. )


- TATULA ile NAVÇAĞAN

( Patlıcangillerden, çiçekleri beyaz ya da mor renkte, meyveleri dikenli bir bitki. [Kasların kasılmasını giderdiği için tıpta kullanılır.] İLE Çiçekleri katmerli ve mor renkte olan bir tatula türü. )

( DATURE STRAMONIUM cum DATURA )


- TATUS ile ...

( Bir tür hayvan. )


- TAUN[Ar.] ile/<> VEBÂ[Ar.]

( Bulaşıcı hastalıklar. İLE/<> Hasta sıçanlardan, insana geçen bir mikrobun oluşturduğu, bulaşıcı ve öldürücü bir hastalık. )


- TAV'AN VE KERHEN değil/yerine/= HEM İSTEYEREK, HEM DE İSTEMEYEREK


- TAV'AN ile ...

( İSTEYEREK, KENDİ İSTEĞİYLE )


- TAVA ile KAÇAROLA


- TAVA ile TAVA ile TAVA ile TAVA

( Yağ kızdırma, yiyecek kızartma vb. işlere yarayan, uzun saplı yayvan kap. | Bu kapta pişmiş yemek. | Maden eritilen saplı pota. | Kireç karıştırılan tekne. İLE Deniz ya da göllerde suların geri çekilmesiyle kuruyan bölüm. İLE Gemilerde borda iskelesinin alt başındaki sahanlık. İLE Fide yetiştirmek için ayrılmış toprak bölümü. )


- TAVADA:
KAVURMAK ile/değil ÇEVİRME


- TAVAF değil/yerine/= ÇEVRİNME


- TAVAF ile/ve/<> SEMÂ

( Kâbe'nin etrafında/dışında. İLE/VE/<> Kâbe'nin içinde. )


- TAVAF ile VEDÂ TAVÂFI


- TAVÂHİN[Ar. < TÂHİNE] ile TAVÂHÎN[Ar. < TÂHÛN, TÂHÛNE]

( Öğütücü dişler, azı dişleri. İLE Su değirmenleri. | Öğütülmüş şeyler. )


- TAVAN ile/ve/değil/||/<>/> ÇATI


- TAVAN ile/ve/değil/||/<> KUBBE


- TAVAN ile/ve TABAN

( SEMÂNE ile/ve ... )

( SAKF[çoğ. SUKUF] ile ... )


- TAVANIN SAPINI, OCAĞIN, ...:
DIŞINA DOĞRU değil YANLARA DOĞRU TUTMAK


- TAVASSUT[Ar.] değil/yerine/= ARACILIK, ARA BULMA, ARACILIK ETME


- TAVATTUN[Ar.] değil/yerine/= YURT EDİNME


- TAVAZZÛ'[Ar. < VUZÛ] ile TAVAZZUH[Ar. < VUZÛH]

( Abdest alma. İLE Açıklanma, açıklığa kavuşma, aydınlanma. )


- TAVİ/TRANSKATETER AORTİK VALF İMPLANTASYONU/TRANSCATHETER AORTIC VALVE İMPLANTATION[İng.] değil/yerine/= KATETERLE AORT KAPAK YERLEŞTİRME


- TAVÎL/TAVÎLE[Ar. < TÛL | çoğ. TIVÂL] ile TAVÎLE[Ar.]

( Uzun. | Çok süren. İLE Hayvan katarı, birbiri ardına bağlanmış bir sıra hayvan. | At ahırı. | Çayıra koyuverilen hayvanın ayağına bağladıkları ip, tavla ipi. )


- TAVÎLET-ÜL-ERCÜL ile ...

( İncikleri uzun olan kuşlar.[leylek, devekuşu vb.] )


- TAVIR ALMAK ile/ve/<> HAKSIZLIK ETMEMEK/ETMEDEN!


- TAVIR ile/ve/değil/||/<>/< AKIL

( Tavrının olması için aklın olması gerekmez. )


- TAVIR değil/yerine/= DURUŞ


- TAVIR ile EDÂ


- TAVIR ile/ve KARİZMA


- TAVIR ile/ve TARZ


- TAVIR ile YAKLAŞIM


- TÂVİZ değil/yerine/= ÖDÜN


- TÂVİZ değil/yerine/= ÖDÜN


- TAVL[Ar.] ile FAZL[Ar.]


- TAVLA[Ar. < TAVÎLE] ile TAVLA[İt. < TAVOLA]

( At ahırı. | Hayvan katarı, birbiri ardına bağlanmış bir sıra hayvan. | Çayıra koyuverilen hayvanın ayağına bağladıkları ip, tavla ipi. İLE Bölümlere ayrılmış iki yanlı tahta üzerinde on beşerden, otuz pul ve iki zarla iki kişinin karşılıklı oynadığı oyun. | Bu oyunun üzerinde oynandığı, iki iç yüzü bölme desenli, dikdörtgen biçimindeki tahta kutu. )


- TAVLA ile DAMA

( Hayal. İLE Zekâ. )

( Satranç tahtasında, dama oynayan kaybeder. )

( Hesap + olasılık. İLE Küçük hesap. )


- TAVLA ile/ve/değil KENT/KENTLER

( [Fars.] * ŞEŞ: 6[Altı]
* BEŞ: 5[Beş]
* CİHAR: 4[Dört]
* SE: 3[Üç]
* DÜ: 2[İki]
* YEK: 1[Bir] )

( DÜŞEŞ: 6-6 | ŞEŞBEŞ: 6-5 | ŞEŞCİHAR: 6-4 | ŞEŞÜSE: 6-3 | ŞEŞİDÜ: 6-2 | ŞEŞYEK: 6-1 )

( [not] BACKGAMMON vs./and/but ... )


- TAVLA ile SATRANÇ

( ... İLE Zar yoktur. )

( ... İLE Oynayanda kibir varolabilir. )


- TAVŞAN ADASI ile/ve SEDEF ADASI ile/ve BÜYÜKADA ile/ve HEYBELİADA ile/ve BURGAZADA ile/ve KINALIADA

( Vapur ve motor seferleri, Eminönü, Kabataş, Bakırköy, Kadıköy ve Bostancı'dan yapılmaktadır. )

( Sedef Adası'na belirli saatlerde sadece Bostancı'dan ulaşılmaktadır. Tavşan Adası'na ise yapılmamaktadır. )

( bkz. ADALAR SEFERLERİ )

( "Prens Adaları" ya da "Kızıl Adalar" adlarıyla da bilinirler. )

( Türkiye'nin ilk Sanatoryum'u[Fr. < Lat. Verem hastalarının iyileştirilmesi için kurulmuş hastahane] Heybeliada'da, 1924 yılında kurulmuştur. )

( İmparatorluk ailesi ile devlet ileri gelenlerinin sürgün yerleridir. )

( İmparator II. Justinus, 569 yılında Büyükada'da bir saray ile bir manastır yaptırmıştır. [Bugünkü Maden semtinde] )

( IV. Leon'un annesi Eirene, II. Justinus'un sarayının bulunduğu yere, 775-780 yıllarında kadın manastırı inşa ettirmiştir. [Manastırın duvarları ile bir sarnıcın kalıntısı günümüze ulaşmıştır.] )

( Heybeliada, adını adada işletilen bakır madeninden almıştır. )

( Kınalıada'ya Bizans devrinde iki manastır yaptırılmıştır. )

( 944'te, İmparator Romanos Lekapenos ile 1071'de Malazgirt'te Selçuklular'a yenildikten sonra, Konstantinopolis'e dönüşünde IV. Romanos Diogenes, Kınalıada'ya sürgün edilir. )

( Sedefadası'nda, VIII. yüzyılda bir erkekler manastırı inşa edilmiştir. [Günümüzdeki kalıntılar bu yapıya ait olabilir.] )

( Tarihi kaynaklarda, Tavşan Adası'nda bir manastır varolduğu kaydedilmiştir. )

( NEANDROS ile/ve TEREUINTHA, TEREBINTHOS/TEREBINTHODES/ANTEROVITHOS ile/ve PITYADES MEGALE[Plinius], PRİNKİPİ/PRINKIPO[Bizans Devri'nde] ile/ve HAKLİ (BAKIR), KHALKE, KHALKITIS ile/ve ANTİGONİ/ANTIGONEIA, [Antikçağ yazarları, Erebinthus, Bizanslı yazarlar ise Therebintos ya da Panormos adını vermişlerdir] ile/ve PROTİ/PROTA["Birincisi" anlamına gelir] )

( PRINCESS ISLANDS )

( Heybeliada'da, en önemli Bizans Devri yapısı Panagia Kamariotissa Kilisesi'dir. [XIII. ya da XIV. yüzyılda inşa edilmiş, yonca planlı, son dönemin mimari özelliklerini yansıtan önemli bir örnektir.] )

( )


- TAVŞAN ile AMERİKA TAVŞANI/ŞİNŞİLA

( ... İLE Kemiricilerden, arka ayakları çok uzun, küçük bir memeli hayvan. )

( RABBIT vs. JACK RABBIT )

( LEPUS EUROPAEUS cum ERIOMYS CHINCILLA )


- TAVŞAN ile/değil ÇİŞİK/ÇİSİK/GÖCEN/GÜCE

( ... İLE/DEĞİL Tavşan yavrusu. )


- TAVŞAN ile DORKİZ, BATAKLIK TAVŞANI


- TAVŞAN ile KAYA TAVŞANI


- TAVŞAN ile KUTUP TAVŞANI


- TAVŞAN ile MARA

( ... İLE Pampa/Patogonya tavşanı. )


- TAVŞAN ile PİKA


- TAVŞAN ile TAVŞAN

( Tavşangillerden, hızlı koşan, kemirgen, bir tür memeli. | Atletizm yarışlarında rekor kırılabilmesi için tempoyu yüksek tutup belirli bir mesafeyi öteki yarışmacıların önünde koşan atlet. İLE Değerli ağaçlar üzerine, ince oymalar işleyen sanatçı, tahta oymacısı. )


- TAVŞAN ile YABANİ TAVŞAN

( KAVUŞ-KON ile ... )

( DVANŞ[Tuna Bulgarları'na ait kitâbelerde] ile ... )

( Tavşan ile ... )

( ERNEB[çoğ. ERÂNİB], ERNEBİYYE[: Tavşangiller.] ile ... )

( HARGÛŞ [HARGÛŞEK: Tavşan yavrusu.] ile ... )

( RABBIT vs. HARE )

( LEPUS EUROPAEUS cum ... )

( EL CONEJO con ... )


- TAVŞANCIL = YIRTICI KUŞLAR

( Çoğu, tavşan avlamakla beslenen kartal, akbaba vb. yırtıcı kuşlar. )


- TAVŞANCILOTU ile TAVŞANKULAĞI

( Maydanozgillerden, nemli yerlerde yetişen, körpesi bazı yerlerde hayvan yemi olarak kullanılan bir bitki. İLE Çuha çiçeğigillerden, kalp biçiminde geniş yapraklı, beyaz, pembe rengi çiçekli bir bitki, buhur-u meryem, siklamen. )

( HERACLEUM cum CYCLAMEN COUM )


- TAVSİYE ETMEK değil/yerine/= ÖNERMEK/SALIK VERMEK


- TAVSİYE ve/> İSTİŞÂRE


- TAVSİYE ile/ve NASİHAT

( NASİHAT: SAMİMİYET )

( RECOMMENDATION vs./and ADVICE )


- TAVSİYE değil/yerine/= SALIK VERME


- TAVSİYE ve/||/<> VASİYET


- TAVUK ile AYAM CEMANİ

( ... İLE Endonezya tavuğu. Renginin tamamen siyah olması, en büyük özelliğidir. Sadece tüyleri değil, eti ve kemiği de siyahtır. Yetişkinlerinin ağırlığı ortalama 2 kilo, horozları ise 2.5 - 3 kilo civarındadır. )


- TAVUK ile ÇAYIRTAVUĞU

( ... İLE Ormantavuğugillerden, sırtı beyaz çizgili, siyah ve esmer, karnı siyah bir kuş. )

( ... cum TYMPANUCHUS CUPIDO )


- TAVUK ile ÇAYLAK

( ... İLE Yırtıcılardan, uzun kanatlı, çengel gagalı, küçük kuşları ve fare gibi zararlı hayvanları avlayan, tavuk büyüklüğünde bir kuş. )


- TAVUK ile DİLALTI

( Tavuklarda görülen bir sayrılık/hastalık. )


- TAVUK ile FUNDATAVUĞU

( ... İLE Avustralya'da yaşayan tavuksulardan bir kuş türü. )

( ... cum CATHETFURUS LATHAMI )


- TAVUK ile/ve/değil KAR TAVUĞU

( ... İLE/VE Kuzey Kutbu'nda yaşarlar. )


- TAVUK ile KARA, ORMAN TAVUĞU


- TAVUK ile KARATAVUK

( ... İLE Karatavukgillerden, tüyleri kara, meyve ve böceklerle beslenen ötücü kuş. )

( ... cum TURDUS MERULA )


- TAVUK ile/değil/yerine/>< KARTAL

( Kısmen ve kısa uçabilir fakat yükselemez. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< En yüksekte uçabildiği gibi alçaktan da uçabilir. )


- TAVUK ile LEGORN[İng.]

( ... İLE Beyaz tüylü bir tavuk ırkı. )


- TAVUK ile SU TAVUĞU/KALİNİS

( ... İLE Su tavuğugillerden, gri, kızıl karışımı tonda, benekli ya da çizgili tüyleri olan bir kuş. )

( ... cum FULICA ATRA )


- TAVUKKARASI değil/yerine/= GECE KÖRLÜĞÜ


- TAVUKLAR ile TAVUKSULAR

( Tavuksular takımının bir alt takımı. İLE Tavukları ve tepeli tavukları içine alan bir takım. )


- TAVUSKUŞU ile/değil PERESTÂN[Fars.]

( ... İLE/DEĞİL Tavuskuşu-Albino )

( ... İLE/DEĞİL Tavuskuşu gibi güzel tüylü bir kuş. )

( TAVUSKUŞU YAVRUSU

)

( [not] PEACOCK vs./but ... )


- TAVUSKUŞU ile TUVEYS

( ... İLE Küçük tavuskuşu. )


- TAVZİF ETMEK değil/yerine/= GÖREVLENDİRMEK


- TAVZİF[Ar.] değil/yerine/= GÖREVLENDİRME


- TAVZİH[< VUZÛH]:
AÇIKLAMA, AÇIK ANLATMA, AYDINLATMA


- TAXIS ile ...

( Yerinden oynamış ya da çıkmış bir uzvu el ya da koyma. )


- TAXMAQ[Azr.] = GEÇİRMEK[Tr.]


- TAY/TAYLAK ile SIPA/KODOK

( At yavrusu. [Üç yaşına kadar] İLE Eşek yavrusu. )

( GULİN ile ... )

( MÜHR[çoğ. EMHÂR, MİHÂR] ile KÜRRE )

( KÜRRE ile KÜRRE-İ HAR )

( COLT/FOAL vs. DONKEY-FOAL )

( HIPPOMAN: Yeni doğan tayın alnındaki küçük siyah zar. )


- TAY ile GÜRE

( Üç yaşına kadar olan at yavrusu. İLE Çiftleşmek isteyen kısrak ya da dişi eşek. | Bir yaşından, üç yaşına kadar olan tay. | Güçlü, dinç. | Çekingen, korkak, ürkek. )


- TAY ile TAY[Fars.]

( Üç yaşına kadar olan at yavrusu. İLE Denk, eşit, eş. | Hayvanın bir yanındaki yük. )


- TAYF[Ar.]/SPEKTRUM[İng. < SPECTRUM] ile ÇEŞİTLİLİK | YELPAZE

( Birleşik bir ışık demetinin bir biçmeden geçtikten sonra ayrıldığı basit renklerden oluşmuş görüntü. )


- TAYFA[Ar. < TAİFE] ile MİÇO/MUÇO[İt.]

( Bir gemide bulunan, türlü işlerde çalıştırılan sefer işçileri. | Aynı işi yapan topluluk. | Birinin yanında bulunan yardakçılar, koşuntu. İLE Gemilerde, küçük yaşta tayfa yamağı. )


- TAYFA[Ar.] ile SERDÜMEN[Fars. < İt.]

( ... İLE Dümen kullanmakla görevli, bilgili ve deneyimli tayfa. | Savaş gemilerinde, çavuştan daha yüksek bir aşamada bulunan er. )


- TAYFÖLÇER ile/ve/||/<> TAYFÖLÇÜMÜ

( Işın tayflarını incelemeye yarayan alet, spektroskop. İLE/VE/||/<> Işın tayflarının incelenmesi, spektroskopi. )


- TAYİN[Ar.] değil/yerine/= ATAMA


- TAYIN değil/yerine/= SÜER AZIĞI/ER AZIĞI


- TAYİN ile/ve TAHSİS

( Ne olduğunu anlama, gösterme, belirtme, kararlaştırma. | Atama. İLE Bir şeyi, bir kişiye ya da bir yere ayırma. )


- TAYİN ile TAKDİR


- TAYIN ile TAYİN

( Asker azığı. | Asker ekmeği. | Savaş ya da seferberlik dönemlerinde, vatandaşlara karneyle dağıtılan ekmek. İLE Ne olduğunu anlama, gösterme, belirtme, kararlaştırma. | Atama. )


- TAYİN ile/ve/değil TESPİT


- TAYİP[Ar.] değil/yerine/= KINAMA


- TAYLAN ile BİNT-İ MEHÂD ile HİKKA

( ... İLE İki yaşına girmiş dişil deve. İLE Dört yaşına giren dişil deve. )


- TAYLASÂN/MAŞLÂH ile MAŞLÂH

( Sarığın, tâc-ı şeriften sarkan ucu. | Başa ve boyna sarılan şal vb. [Hizmeti simgeler.] İLE Tek parçalı ve kol yerine yarıkları olan bir çeşit kadın üstlüğü. )


- TAYMİNG/TIMING yerine ZAMANLAMA


- TAYR[Ar. < ATYÂR, TUYÛR]/MÜRG[Fars.]:
Kuş.


- TAYRA ile ...

( Yırtıcı, memeli bir hayvan. )


- TAYŞ[Ar.] ile SEFEH[Ar.]


- TAYY-İ MEKÂN ile ...

( MEKÂNI, MESAFEYİ, AN İÇİNDE GEÇME; ZAMAN İÇİNDE ZAMANIN, HALK OLUŞU )


- TAYYÂRE[Ar.]["TEYYÂRE" değil!] değil/yerine/= UÇAK


- TAYYETMEK[Ar.< TAYY] değil/yerine/= ÇIKARMAK | ARADAN ÇIKARMAK, YOK ETMEK


- TAYYİB ile ...

( İYİ, GÜZEL, HOŞ, TERTEMİZ )


- TAZACCU'[Ar.] ile TAZACCUR[Ar.]

( Üşenme, gevşek davranma. İLE İç sıkılması, sıkıntı. )


- TAZALLÜM[Ar.] değil/yerine/= SIZLANMA, YAKINMA


- TAZAMMUN[Ar.] (ETMEK) değil/yerine/= İÇERMEK | İÇLEM


- TAZAMMUN değil/yerine/= İÇLEM


- TAZARRU'[Ar. < ZURÛ] değil/yerine/= YALVARMAK

( Kendini alçaltarak yalvarma. İLE Yalvarma. )

( YALVAR: Para. [BÂKÎ'nin bir şiirindeki son beytinde geçen] )


- TAZE FASULYE[Yun.] ile KURU FASULYE

( Porto Riko'da bulunan Adjuntas da, kuru fasulye ve pilavıyla ünlü bir dağ kasabasıdır. )

( GREEN BEAN vs. HARICOT BEAN )

( CICER ARIETINUM cum PHASEOLUS VULGARIS )


- TAZE SOĞAN ile/ve/değil/<> ÇİRİŞ OTU


- TAZE ÜZÜM ile KURU ÜZÜM

( image )

( [100 gr.'daki kalori] 67 ile 299 )

( [100 gr.'daki fruktoz/şeker] 16 ile 59 )


- TAZE[Fars.] ile/ve YENİ

( Hiçbir şey yok, yeni olan güneşin altında. )

( FRESH vs./and NEW )


- TAZE ve/<> DENGELİ


- TAZELEYİCİ ve/||/<> GENÇLEŞTİRİCİ

( Uyku, yıkanma, sarılmak, birlik, oyun, hareket, çalışma, spor, felsefe, dil, bilim, doga, yeşil, sanat, sevgili, dost, sohbet. )


- TAZI[Fars. < TÂZÎ] ile KÖPEK

( SELUKIY ile KELB )

( GRAYHOUND vs. DOG )

( CANIS FAMILIARIS GRAJUS HIPERNICUS cum CANIS FAMILIARIS )


- TAZI[Fars.] ile SALUKİ, KOPOY[Macarca], BASERJİ

( Genellikle tavşan avında kullanılan, uzun bacaklı, çekik karınlı, çok çevik bir tür köpek. İLE Orta boylu, düşük kulaklı, tüyleri kısa bir tür köpek. )

( CANIS FAMILIARIS GRAJUS HIBERNICUS cum ... )


- TAZI ile/ve BORZOY

( ... İLE/VE Rus tazısı. )


- TAZI ile TÜRK TAZISI


- TAZİP[Ar. TAZİB] değil/yerine/= SIKINTIYA SOKMA, ÜZME


- TÂZİR ile/ve/||/<> TEKDİR

( Azarlama. İLE/VE/||/<> Azarlama. )


- TAZİYE[Ar.] ile TARZİYE[Ar.]

( Ölen kişinin yakınlarına üzüntünü paylaştığını belirtme/bildirme. İLE Yapılan kötü bir davranış için özür dileme, gönül alma. )


- TAZİZ[Ar.] değil/yerine/= SEVGİ İLE ANMA


- TAZLÎL/TADLÎL[Ar.] ile TAZLÎL[Ar. < ZILL]

( Dalâlete düşürme, doğru yoldan çıkarma, azdırma, ayartma. İLE Gölgelendirme, gölgelendirilme. )


- TAZMANYA CANAVARI/SARCOPOLUS[Lat.] ile ...

( Yeni Zelanda'nın güneyindeki Tazmanya'da yaşar. Gebelik süreleri 21 gündür. Her doğumda 30 civarında çok minik yavruları olur annenin sadece 4 memesi olduğu için ancak 3-4'ü yaşar. )


- TAZMİN[Ar.] değil/yerine/= ZARARI ÖDEME


- TAZMİNAT DAVASI değil/yerine/= ÖDENCE ARANCI


- TAZMİNAT[Ar.] değil/yerine/= ÖDENCE


- TAZMİNAT ile TANZİMAT


- TAZYİK[Ar.] değil/yerine/= BASINÇ


- TAZZİK değil TAZYİK


- TDP/FRESH FROZEN PLASMA[İng.] değil/yerine/= TAZE DONMUŞ PLAZMA


- TE'LÎF[Ar.] ile TASNÎF[Ar.]


- TE'LÎF[Ar.] ile TERTÎB[Ar.] ile TANZÎM[Ar.]


- TEALİMİYYÛN ile/ve/||/<> TABİÎYYÛN ile/ve/||/<> İŞRAKİYYÛN ile/ve/||/<> MENAZİRÛN

( Matematikçiler. İLE/VE/||/<> Fizikçiler. İLE/VE/||/<> Aydınlanmacılar. İLE/VE/||/<> İbn Heysem'ciler. )


- TECDİT/TECDİD[Ar.] değil/yerine/= TAZELEME


- TECELLİ[Ar.] ile/ve/||/<> TAHAKKUK[Ar.]


- TECVÎZ[Ar. CEVÂZ | çoğ. TECVÎZÂT] ile/ve TAKDİR

( Olanaklıları kabul eder. İLE/VE ... )


- TEDBİR[< DÜBÛR] ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TAKDİR

( Bir şeyi temin edecek ya da önleyecek yol, çare. | Kişinin ihtiyâr ve istenci/irâdesi. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< ... )

( Tedbir, takdirin parçasıdır. )

( Yaptığın şeyin tedbirini, takdir-i Hüdâ'dan bekle. )

( Takdirden gelene, tedbir kılınmaz
Ne kılayım çare, ben, şimdiden geri
Yaram türlü türlü, merhem bulunmaz
İstersen merhemi, çal, şimdiden geri
( Tecellim böyleymiş, kime, ne diyeyim )

Geçti elden, gitti muhabbet çağı
Rakip, bahçeye kurmuş otağı
Yıkılsın çevresi, bostanı bağı
El girsin bağına, var, şimdiden geri
( Seher yeli, sevdiğimden bir haber )

Sen bir gonca gülsün, istife karış
İstersen gül oyna, dilersen sarış
Gönlün kimi isterse, ülfet et konuş
Yârim, sana destur var, şimdiden geri
( Tecellim böyleymiş, kime, ne diyeyim )

Kul Abdal'ım, bir sultanam ayılım
Yüz sür beni, eşiğinde sayılım
Hakk'tan gelen tecellime, kayılım

Kul Abdal'ım, yalan dünya, vefâsız
Âlemde bir yâre düştüm, devâsız
Sen bana yâr olmazsın, be hey vefâsız
Var kime olursan ol, şimdiden geri
( Seher yeli, sevdiğimden bir haber )

[ Veysel (Âşık) 'tan
dinlemek üzere burayı tıklayınız... ]

[ Sürekli erişim adresi...
www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/19854 ]

2023
VEYSEL (ÂŞIK) yılıdır.
Madem görüyorsunuz... O zaman, hoş görün! - Veysel (Âşık)
)


- TEDBİR ile/ve/değil/yerine/<>/< TAKDİR

( Tedbir, takdirin parçasıdır. )


- TEFEKKÜR ile/ve/> TAAKKUL

( Her kişinin becerisidir. [kendince ve kabı kadar] İLE/VE/> Er kişinin becerisidir. )


- TEFERRUAT[Ar.] ile TAFSİLAT[Ar.]


- TEFSİR ile/ve MUHTASAR ile/ve TELHİS ile/ve TAHRİR ile/ve TEHZİB, TECRİD, TENKİH, MUNTAHAB ile/ve ZEYL ile/ve TERCÜME


- TEFSİR ile TÂBİR


- TEKİL/LİK ile TANIMSIZ/LIK

( SINGULAR )


- TEKLEME ile/ve/||/<> TAKILMA

( Sık fideleri seyrekleştirmek. | Motorda pistonun birinin çalışmaması. | Nesnenin bozulup tutukluk yapması. | Kalbi düzenli çalışmama. | Kekelemek. İLE/VE/||/<> ... )


- TEKLÎF[Ar.] ile TAHMÎL[Ar.]


- TEKNİK ile/ve/değil/<> TAKTİK


- TEKRARLAYAN/TEKERRÜR EDEN:
TARİH değil TARİHÇİ


- TELKÎN[Ar.] ile/değil/yerine/= TALKIN

( Bir duyguyu, bir düşünceyi aşılama. İLE/DEĞİL/YERİNE/= Ölü gömüldükten sonra, mezar başında, imamın söylediği (dinî) sözler. )


- TELKİN ile TAVSİYE

( TO INSPIRE/INCULCATE vs. RECOMMENDATION )


- TEMEL ile/ve/||/<>/> TAMAMLAYICI


- TEMSİL ile TAKLİT


- TENKİH ile TAHRİR


- TENKİT[Ar.] ile/değil/yerine/>< TAKDİR[Ar.]


- TENZİH ile TAKDİS

( Soyutlayarak yüceltme. İLE Somutlaştırarak yüceltme. )


- TENZİH ile/ve TAKYİD/TAKYİT

( Arılama, kusur kondurmama. | Allah'ın tüm kusurlardan uzak olduğuna inanma. İLE Bağlı kılma, kısıtlama, kayıtlama. )


- TENZİH ile TATİL


- TERBİYE(EĞİTİM) ile/ve/> TÂLİM(ÖĞRETİM/ALIŞTIRMA) ile/ve/> TE'DİB(EDEB)(DAVRANIŞ/TUTUM)

( Davranış-eylem. İLE/VE Düşünce-bilgi. VE/> Terkib. )

( Göze dayanır. İLE/VE Kulağa dayanır. VE/> Davranıştır. )

( İyi-kötü. İLE/VE Doğru-yanlış. VE/> Güzel. )

( Örnek gerektirir. İLE/VE Bilen/hoca gerektirir. VE/> "Kişi kendin bilmek", haddini bilmek gerektirir. )

( Her yerdedir. İLE/VE Belirli bir yerdedir. VE/> Her yer ve zamandadır. )

( Bütüncüldür. İLE/VE Sıradüzenseldir. VE/> Estetiktir. )

( Kalb-i selîm. İLE/VE Akl-ı selîm VE/> Zevk-i selîm. )

( TO TRAIN vs./and PRACTICE/EXERCISE/DRILL and/> MANNER
Behaviour-action. VS./AND Idea-knowledge. AND/> Compound.
Base on eye. VS./AND Base on ear. AND/> Behaviour.
Good-bad. VS./AND Right-wrong. AND/> Beautiful.
Needed example. VS./AND Needed teacher. AND/> To know the self.
Everywhere. VS./AND Define place. AND/> Everywhere and anytime.
Integral. VS./AND Hierarchical. AND/> Aesthetical. )


- TERBİYE[< RÜBÜV) ile TA'LÎM[< İLM]

( Besleyip, bütütme; Eğitim; Görgü; Alıştırma; Bedeni eğitmek. İLE Aklı eğitmek, öğrenme, öğretim. )


- TERBİYE ile/ve/||/<> TASFİYE ile/ve/||/<> TEZKİYE


- TERENNÜM[çoğ. TERENNÜMÂT] ile/ve/||/<> TAGANNÎ[< GINÂ | çoğ. TAGANNİYÂT]

( Yavaş ve güzel bir sesle şarkı söyleme. | Kuşun şakıması, ötmesi. | İLE/VE/||/<> Zenginleşme. | Muhtaç olmama, yetinme. | Makamla okuma. )


- TERK[Ar.] ile TAHLİYE[Ar.]


- TERKİB ile TARAF

( Üst dile sahip olunur. İLE Tek bir dille sınırlı kalınır. )


- TERTİP ile/ve TANZİM

( Üstüste. İLE/VE Yanyana. )


- TESADÜF ile/değil TAKDİR


- TEŞBÎH[< ŞİBH](/BENZETME) ile/ve/< İSTİÂRE ile/ve/< MECÂZ[< CEVÂZ] ile/ve/< MECÂZ-I MÜRSEL(/DÜZ DEĞİŞMECE) ile/ve/< TÂ'RÎZ[< ARZ] ile/ve/< TEŞHÎS[< ŞAHS] VE İNTÂK[< NUTK]

( Ortak nitelikleri bulunan nesne ya da kavramlar arasında benzerlik kurma sanatı. İLE/VE Bir sözcüğü kendi anlamı dışında kullanarak, bir şeyi benzediği başka şeylerin adıyla anma sanatı. İLE/VE Sözcükleri gerçek anlamları dışında kullanma sanatı. İLE/VE Bir sözcüğü, benzetme amacı gütmeden, başka bir sözcük yerine kullanma sanatı. [iki nesne/kavram arasında çok çeşitli ilişkiler kurulmasıyla] İLE/VE Bir sözü, hem gerçek, hem de mecâzî anlamıyla kullanma sanatı. [Söylenilen sözün gerçek anlamından bir sonuç çıksa da geçerli olan mecâzî anlamıdır][alay, sitem, şaka gibi kullanımlarda] İLE/VE Birini eleştirme, küçük düşürme ya da alay etmek amacıyla söylenilmek istenileni tam tersi bir anlamda bir sözle, incelikle ve lâtîfeyle[espriyle] anlatma sanatı. İLE/VE Teşhis, cansız varolanları ya da hayvanları kişileştirme sanatı. [FABL] | İntak, nesneleri konuşturma sanatı. )


- TEŞBİH/İ YOKTUR ile/değil TARİH/İ YOKTUR


- TEŞBİH ile/ve/<> TAHAYYÜL


- TESCİL/LEMEK ile/ve/değil TASDİK/LEMEK

( Herhangi bir şeyi resmî olarak kaydetme, kütüğe geçirme. | Bir taşınmazın üzerinde bir aynî hakkın kurulması için tapu kütüğüne yapılması gerekli kayıt. İLE/VE/DEĞİL Doğrulama. | Onay, onaylama. )


- TESDÎD[Ar.] ile TAKVÎM[Ar.]


- TEŞEKKÜL ile/ve TASAVVUR


- TEŞEKKÜR ETMEK ile/ve TAKDİR ETMEK

( TO THANK vs./and TO APPRECIATE )


- TESHÎR ile/ve/> TAHRİK

( Söz/kelâm ile. İLE/VE/> Bakış/nazar ile. )


- TEŞHİS[Ar.] değil/yerine/= TANI/TANIMLAMA

( Hastalığın ne olduğunu araştırıp ortaya koyma. Kim ve ne olduğunu anlama, tanıma, seçme. | Belirleme. | Kişileştirme. )


- TEŞHİS/DIAGNOSIS[İng.] değil/yerine/= TANI


- TESVİYE[< SEVÎ] ile/ve/<> TASFİYE[< SAFV]

( Beraber etme, düz etme, düzleme, düzeltme, düz duruma getirme. | Ödeme, verme. | Hükûmetçe bir yere gönderilen erlere verilen ve bilet yerine geçen kâğıt. İLE/VE/<> Saf kılma, saflaştırma, arıtma, ayıklama, temizleme. | Özleştirme. | Bir ticaret kuruluşunun batması, kapanması vb. nedenler üzerine hesapların kesilmesi, alacaklılara, ortada kalan mal ve paradan paylarına düşen miktarın verilmesi, likidasyon. | Türlü nedenlerle çok sayıda çalışanın görevine son verme. )


- TEVÂZÜN[< VEZN] değil/yerine/= TARTIDA BİR OLMA, DENK OLMA, DENGEDE BULUNMA


- TEVHîD ve/||/<> TAKVÂ ve/||/<> TEZKİYE


- TEYİD ile TASDİK


- TEZ ile TAVIR


- TEZAD ile TAHDE TEZAD


- TEZAD ile TAHT-EL-TEZAD


- TEZENELİ SAZLARDA:
[büyükten küçüğe] MEYDAN SAZI ile/ve DİVAN SAZI ile/ve KARA DÜZEN SAZ(BOZUK DÜZEN) ile/ve TAMBURA/DÜNBÜRE/DÜNBÛRE[Fars.] ile/ve BAĞLAMA ile/ve CURA ile/ve TAR


- TEZHÎP[< ZEHEB] ile/ve TASVİR/MİNYATÜR

( Altın sürme. | Yaldızlama. | Süsleme. İLE/VE .... )


- TİG/DİAGNOSTIC-RELATED GROUPS[İng.] değil/yerine/= TANI İLİŞKİLİ ÖBEKLER


- TİN ile/ve TARİHSEL/LİK

( SPIRIT vs./and HISTORICAL/NESS )


- TİNSEL/LİK ile/ve/<> TARİHSEL/LİK

( SPIRITUAL/NESS vs./and/<> HISTORICAL/NESS )


- TİT/URINALYSIS[İng.] değil/yerine/= TAM İDRAR TAHLİLİ


- TÖKEZLEMEK ile TAKILMAK


- TOPARLAMAK ile/ve/değil TAMAMLAMAK


- TOPLANMA ÇADIRI:
HAYME ile TABERNACLE

( ... İLE Gönül. )


- TOPLUM BİLİMLERİ yerine TARİH / TİN / EKİN(KÜLTÜR) BİLİMLERİ


- TOPLUMSAL/LIK ile/ve TARİHSEL/LİK

( SOCIAL/NESS vs./and HISTORICAL/NESS )


- TOPLUMSALLIK:
TANIMA ve/||/<> TANINMA


- TOTAL SITUS INVERSUS, SITUS INVERSUS TOTALIS[İng.] değil/yerine/= TAM TERS KONUM


- TRAFİK'TE:
SİLECEKLERLE SÜRÜCÜ EMNİYETİ ve LASTİK PATLARSA ve TAŞITI EKONOMİK KULLANMAK


- TRANSPORT[İng.] değil/yerine/= TAŞINIM, TAŞIMA


- TRISHA[Sansk.] = TANHA[Palice]


- TÜKETMEK ile TAMAMLAMAK


- TÜMDENGELİM = TÂLİL = DEDUCTION[İng.] = DÉDUCTION[Fr.] = DEDUKTION[Alm.] = DEDUCTIO[Lat.]


- TÜMÜ ile TAMAMI


- TURNA ile TAÇLI TURNA

( ... İLE Barışçıl, sevimli ve nazik olan bu kuş, Uganda'nın bayrağında da yer alan simgesidir. [Bu kuşu öldürmenin 7 yıllık hapis cezası vardır.] )

( ... cum BALEARICA PAVONINA )


- TUT fakat TAPMA!


- TUTARLI/LIK ile/ve/<>/değil TAMAMLANMIŞ/LIK


- TUTUM TAVIR


- UC ile TARAF

( Uclar, güdülenmeyi engeller! )

( TARAFEYN: Uclar. )

( Tips interrupts the motivation!
TIP vs. SIDE )


- UC ile TARAF


- UMMAK ile TAHMİN ETMEK

( TO HOPE vs. TO GUESS )


- ÜN/ŞÖHRET ile/ve/değil/yerine TANINMA

( Tanımadıklarının seni tanıması. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Tanıdığın ya da tanıyabileceğin sayıda kişinin seni tanıması. )

( [yaklaşık olarak] 100.000 - 500.000 üzeri kişi tarafından tanınmak. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE 100.000 - 500.000 altında kişi tarafından tanınmak. )

( [not] FAME vs./and/but TO BE WELL-KNOWN
TO BE WELL-KNOWN instead of FAME )


- UNLARDA:
BUĞDAY ile/||/<> TAM BUĞDAY ile/||/<> KARABUĞDAY/GREÇKA ile/||/<> KIRMIZI BUĞDAY ile/||/<> KEPEKLİ ile/||/<> SİYEZ ile/||/<> KAVILCA ile/||/<> KUNDUR ile/||/<> YULAF ile/||/<> ÇAVDAR ile/||/<> ARPA ile/||/<> MISIR ile/||/<> KİNOA ile/||/<> TEFF ile/||/<> AMARANT ile/||/<> NOHUT ile/||/<> KESTANE ile/||/<> KEÇİBOYNUZU ile/||/<> BADEM ile/||/<> CEVİZ ile/||/<> FINDIK ile/||/<> ANTEPFISTIĞI ile/||/<> ARAROT ile/||/<> DİNKEL[Alm.]/FARRO[İt.]

( Kabuğundan ve kepeğinden ayrılarak kullanılan, işlenmiş buğday unundan [beyaz ekmek] yapılır. İLE/||/<> Buğday tanesinin kabuğuyla birlikte öğütülerek elde edilir. Besin değerleri, öteki rafine unlara göre daha yüksektir.[Glüten içerir.] İLE/||/<> ... İLE/||/<> Anadolu'nun, en eski çeşitlerindendir.[Genetiği bozulmamış, nitelikli bir undur.] Ekmek yapımına çok uygundur.[Kepeği ile öğütülmüş olanını yeğlenmelidir.][Glüteni düşüktür.] İLE/||/<> Kepeğinden ayrılmamış undur. İLE/||/<> Kastamonu bölgesinin unudur. Tüm unlarla karıştırılabilir. Aroması "keskin" gelebilir.[Genetiği bozulmamış, nitelikli bir undur.][Glüteni çok düşüktür. Çok sağlıklıdır.] İLE/||/<> Kars'ta yetişen bir buğdaydır. Kökeni, Kastamonu'dur. [Genetiği bozulmamış, nitelikli bir undur.][Her türlü iklime dayanıklı, güçlü bir yapısı olduğundan, kabuk bölümü kalındır. Kabuk bölümünün kalınlığı, tanelerinin ufak kalmasına ve glüten içeriğinin, öteki buğday türlerine göre daha olmasını sağlamıştır ve bu nedenle de glisemik indeksi düşüktür.] İLE/||/<> Güneydoğu Anadolu bölgesi buğdayıdır. İLE/||/<> Glüten alerjisi olanlar için iyi bir seçenektir. [Deri ve bağırsak sorunu olanların, yulaf ununu yeğleyebilir.][Yüksek besin değerine sahip ve glisemik indeksi düşüktür.] İLE/||/<> Bol proteinlidir.[Yüksek glüten içerir.][Soğuk iklime dayanıklıdır.] İLE/||/<> Çok eski bir buğday türüdür. İLE/||/<> ... İLE/||/<> Güney Amerika'da, And Dağları'nda, doğal olarak yetişen, otumsu bir bitkinin, kurutulmuş tohumudur.[Unu da, tohumları gibi yüksek demir ve besin değerlerine sahiptir ve çok lezzetlidir.][Tek başına ya da tüm unlarla karıştırılabilir.] İLE/||/<> ... İLE/||/<> Amarant[horozibiği] bitkisinin tohumlarından elde edilir.[Tüm unlar içinde, en yüksek proteine sahiptir.][Glüten içermez ve glisemik indeksi düşüktür.][Tadı, ekşi ve keskin olduğundan, lezzeti görecelidir.] İLE/||/<> ... İLE/||/<> ... İLE/||/<> ... İLE/||/<> ... İLE/||/<> ... İLE/||/<> ... İLE/||/<> ... İLE/||/<> Sıcak iklimlerde yetişen maranta adlı kamıştan ve başka bitkilerin kökünden çıkarılan un. [Çocuk maması yapılan un.] İLE/||/<> Siyez ile benzerlik taşır.[İçeriğindeki protein yapısı daha kırılgan ve çözünebilir olduğundan, tüm tahıl unları içinde, siyez kadar düşük glütene sahiptir.][Genetiği değişmemiş bir çeşittir.][Her türlü hamur işinde kullanılabilir.] )

( ... İLE/||/<> Glüten içerir. İLE/||/<> ... İLE/||/<> Glüteni düşüktür. İLE/||/<> ... İLE/||/<> Glüteni çok düşüktür. İLE/||/<> Glüteni düşüktür. İLE/||/<> ... İLE/||/<> Glüten alerjisi olanlar için iyi bir seçenektir. İLE/||/<> Yüksek glüten içerir. İLE/||/<> ... İLE/||/<> ... İLE/||/<> ... İLE/||/<> Glüten içermez. İLE/||/<> ... İLE/||/<> ... İLE/||/<> ... İLE/||/<> ... İLE/||/<> ... İLE/||/<> ... İLE/||/<> ... İLE/||/<> ... İLE/||/<> ... İLE/||/<> Düşük glütene sahiptir. )


- ÜNLÜ/ANGIN/MEŞHUR/ŞÖHRET ile/ve/değil/yerine TANINMIŞ/LIK

( Ün/şöhret, âfettir. )

( [not] FAMOUS vs./and/but KNOWN
KNOWN instead of FAMOUS )


- ÜSLÛP ile TAVIR

( [ne yazık ki] Doğruyu dile getirmenin üslûbundan dem vuranlar, yanlışı en kaba biçimde ifade etmekten kaçınmıyorlar... )


- USUL değil/yerine/= TARTIM


- ÜVEY ile/ve/<> TAYGELDİ

( ... İLE/VE/<> İkinci kez evlenen kadının, beraberinde getirdiği çocuk/lar. )


- UYAK(KAFİYE) ÇEŞİTLERİNDE:
YARIM ile/ve/<> TAM ile/ve/<> ZENGİN ile/ve/<> TUNÇ ile/ve/<> CİNASLI

( )


- UZLAŞIM ile/ve/<> TANIŞIKLIK


- VAAD ile TAAHHÜT/D


- VAGON değil/yerine/= TAŞIR


- VAGONET değil/yerine/= TAŞIRCIK


- VAKİT NAMAZI ile TATAVVÛ

( Farz. İLE Sünnet ve teravih namazları. )


- VALLÂHİ ile/ve BİLLÂHİ ile/ve TALLÂHİ

( Üçüncü derece yemin/kasem. İLE/VE İkinci derece yemin/kasem. İLE/VE Birinci derece yemin/kasem. )


- VARLIK ile/ve TAHSİL EDİLEN VAROLUŞ


- VAROLAN:
SÜREKSİZ OLAN ile/ve/||/<> TANE ÜZERİNDEN DÜŞÜNME


- VAROLUŞ ile/ve/||/<> TARİH


- VASITA değil/yerine/= TAŞIT


- VASITA ile TAŞIT ile ARAÇ


- VATAN:
MEZAR ve/<> İNSAN ve/<> DİL ve/<> DÜZEN/NİZAM ve/<> TARİH ve/<> DESTAN/LAR ve/<> GAZÂVATNÂME ve/<> TÜRKÜ VE AĞIT ve/<> NİNE VE NİNNİ ve/<> ROMAN ve/<> HATIRAT


- VESAİT değil/yerine/= TAŞITLA


- VESAİT değil/yerine/= TAŞITLIK


- VÜS'AT ile/ve TÂKAT


- WEBER KATSAYILARI'NDA:
GÖRME/PARLAKLIK ile/ve KİNESTEZİ ile/ve ACI [ısıyla ortaya çıkan] ile/ve İŞİTME [orta frekanslar] ile/ve BASINÇ [deri] ile/ve KOKU ile/ve TAD [tuz]

( 1/60 ile/ve 1/50 ile/ve 1/30 ile/ve 1/10 ile/ve 1/7 ile/ve 1/4 ile/ve 1/3 )


- YABLO AÇMAZI ile/ve/||/<> TANRILAR AÇMAZI


- YADIRGAMAK ile/ve/değil/||/<>/< TANIMLAYAMAMAK


- YAKLAŞIK DEĞER ile TAM DEĞER


- YALIN DÜŞÜNCE ve/||/<>/> SEZGİ ve/||/<>/> TASARIM ve/||/<>/> KAVRAM


- YANLIŞ/KÖTÜ/AŞIRI/ABARTILI KULLANILANLAR:
"SIKINTI YOK!" ve/<> "AYNEN" ve/<> "KESİNLİKLE" ve/<>
"HAYIRLISI" ve/<> "KISMET" ve/<> "TABİİ Kİ DE" ve/<>
"YAPILACAK BİR ŞEY YOK" ve/<> "BENCE DE"

( )

( )


- YANLIŞLIKLA ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/< TANIMADAN


- YANSITMA ile/ve/değil/yerine TAŞIMA


- YAPINTI = TASNİ = FICTION[İng., Fr.] = FIKTION[Alm.] = FICTIO[Lat.] = FICCIÓN[İsp.]


- YARASA ile TARSIUS

( BAT vs. TARSIUS )

( CHIROPTER, PIPISTRELLUS PIPISTRELLUS cum ... )


- YARGILAMA SÜRECİNDE:
İTHAM ile/ve/||/<> TAHKİK ile/ve/||/<> İŞBİRLİĞİ


- YAŞAM VE ÇOĞU ŞEY:
DOYUMLUK ile/ve/değil/yerine TADIMLIK


- YAŞANTI ve İMGE ve/||/<>/> TASARIM ve SİMGE


- YAVAŞLAMAK ile TAVSAMAK

( ... İLE Bir iş, bir durum vb. gücünü, hızını kaybetmek, yavaşlamak, gevşemek. )


- YAY ile TATAR YAYI/ÇELİK YAY/ARBALET[Fr.]


- YAZININ KALICILIĞI ile/ve TAŞIN KALICILIĞI


- YEMEK:
TENCEREDEN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TABAKTAN


- YEMİN ve/< TAHLÎF/TEHÂLÜF[< HALF]

( ... VE Yemin ettirme. | Yargıcın, taraflardan birine yemin ettirmesi. )


- YENİ-ESKİ ile/değil TAZE-BAYAT


- YER YUVARI:
UÇUTYUVAR/KATMAN ile/ve/<> SU YUVARI/KATMANI ile/ve/<> TAŞ YUVARI/KATMANI(YER KABUĞU) ile/ve/<> SICAK YUVARI(MAGMA KATMANI) ile/ve/<> AĞIR YUVAR(ÇEKİRDEK KATMANI)

( 30.000 km. İLE/VE/<> 12 km. İLE/VE/<> 150 km. İLE/VE/<> ... İLE/VE/<> 5.000 km. )


- YERÇEKİMİNE:
"MÂRUZ KALMAK" ile/ve/değil/yerine/||/<> TÂBİ OLMAK


- YEREL AĞIZ ile TAŞRA AĞZI ile KÖY AĞZI ile KÜLTÜRSÜZLER AĞZI ile ŞEHİR AĞZI

( PARLER LOCAL ile PROVINCIALISME ile RUSTICISME ile PATUA ile URBANISME )


- YERGİ, SUÇLAMA = BLAME[İng.] = BLÂME[Fr.] = TADEL[Alm.] = VITUPERIUS[Lat.]


- YETENEK ile/ve/||/<>/> TAKIM OYUNU

( Maçı kazandırır. İLE/VE/||/<>/> Şampiyonluğu getirir. )


- YETERLİ ile/ve/değil/yerine/<>/< TATMİN EDİCİ


- YETKİNLEŞ(TİR)MEK ile/ve/<> TAMAMLA(N)MAK

( KEMÂL/TEKÂMÜL )


- YETKİNLİK ile/ve/<> TAMAMLANMA


- YILAN ile TAYPAN

( ... İLE Zehirli bir yılan. )


- YILDIZ ile TAKIMYILDIZ

( )

( STAR vs. CONSTELLATION )


- YILKI ile/ve/||/<> TAKHİ(PRZEWALSKI ATI)

( Açıklamaları için burayı tıklayınız... )

( ... cum EQUUS FERUS PRZEWALSKII / EQUUS PRZEWALSKII )


- YOK/LUK ile/ve TANIMSIZ/LIK


- YOLDAŞ ile/ve TARİKAT

( Önce refîk, sonra tarîk. )

( Yolda kalma! Gel! [Gelince de yola takılıp kalma!] )


- YONCA ile TAVŞANBIYIĞI

( ... İLE Bir tür yonca. )


- YÖNETİM ve/||/<> TAKIM

( )


- YÖNTEM, METOD, SİSTEM = TARÎK = MÉTHODE, SYSTÈME


- YÖNTEM ile/ve TARZ

( METHOD vs./and STYLE )


- YUNUS ile TATLI SU YUNUSU

( ... İLE Bolivya'da, Amazon Nehri'nde ve Çin'de, Yangtze Irmağı'nda yaşarlar.[Baiji Yunusu] )


- YÜRÜMEK:
TOPUĞA BASARAK ile/değil/yerine TABANI BASARAK


- YÜRÜTMEK ile/ve/||/<> TAKİP ETMEK


- YÜZLEŞME ile/ve/değil/yerine TANIŞMA


- ZAMANSALLIK ile TARİHSELLİK


- ZANN[Ar.] ile TASAVVUR[Ar.]


- ZARÛRÎYAT ile/ve HACİYAT ile/ve TAHSİNİYAT


- ZEMİN[Ar.] değil/yerine/= TABAN/YER


- ZEMİN ile/ve TAŞIYICI


- ZIA[Ar.] değil/yerine/= TARLA


- ZİKİR ile/ve TASDİK


- ZİRÂAT değil/yerine/= TARIM


- ZIT/LIK ile/ve/değil/yerine TAMAMLAYICI/LIK

( [not] ANTONYM vs./and/but COMPLEMENTARY
COMPLEMENTARY instead of ANTONYM )


- ZORUNLULUK ile TANITLAMA


- ZÜHD ve TAKVÂ ve MÜCÂHEDE

TA... ~ TA... ile başlayan FaRkLaR...

- TA'LİL-İSTİKRÂ ile/ve TAHLİL-TERKİP


- TA'LÎM[Ar. < İLM | çoğ. TA'LÎMÂT] ile TA'LÎN[Ar.]

( Öğrenme, öğretme, öğretim, öğretilme. | Okutma, ders verme/verilme. | Meşk ile yetiştirme. | Askerlik idmanı. | İdman, egzersiz. İLE Açığa vurma/vurulma. )


- TA'LİYE[Ar.] ile TAHLİYE[Ar. < HALÂ, HALVET, HALV]

( Bir şeyi yükseltme. İLE Boşaltma, boş bırakma. | Serbest bırakma, salıverme. )


- TA'M[Ar. çoğ. TUÛM] ile TAM'[Ar. < TAM]

( Tama eden. İLE Doymazlık, çok isteme, açgözlülük. )


- TA'M[Ar. çoğ. TUÛM] ile TAMA'[Ar.]

( Yeme. | Tad, lezzet. İLE Doymazlık, çok isteme, açgözlülük. )


- TA'SÎRÂT[Ar. < TA'SÎR] ile TA'SÎRÂT[Ar. < TA'SÎR]

( Güçleştirmeler. İLE Suyunu sıkmalar. )


- TA'TÎS[Ar. < ATSE] ile TA'TÎŞ[Ar. < ATŞ]

( Aksırtma. İLE Susatma/susatılma. )


- TA'VÎZ[Ar. < İYÂZ] ile TA'VÎZ[Ar. < İVÂZ | çoğ. TA'VÎZÂT]

( Nazara ve başka kötülüklere karşı takılan muska. İLE Bedel verme, karşılık olarak bir şey verme/verilme. | [kimya] Bir cismin, bir başkası yerine geçmesi. )


- TA'YÎN[Ar. < AYN] ile TAHÎN[Ar.]

( Ayırma, belirli etme. | Bir memuriyete koyma. | Tayın, asker ekmeği. | Erzak. İLE Öğütülmüş tahıl. | Darı unu. | Şekerle karıştırılarak helvası yapılan öğütülmüş susam. )


- TA'ZÎL[Ar.] ile TA'ZÎL[Ar. çoğ. TA'ZÎLÂT]

( Bir hastanın güzel ve inandırıcı sözlerle teselli edilmesi. İLE Ayıplama. )


- TA'ZÎR[Ar. < ÖZR | çoğ. TA'ZÎRÂT] ile TA'ZÎR[Ar. çoğ. TA'ZÎRÂT]

( Esassız özür bildirme, vesile ve bahane arama. İLE Azarlama. | Suçluyu suçuna göre sözle azarlama. )


- TÂ[Ar.] ile TÂ'[Ar.] ile TÂ[Ar.] ile TÂ[Ar.] ile TI[Ar.]

( Eski Türkçe'deki "te" ve "tı" harflerinin Arapça'daki adı. İLE "tı" harfinin bir adı. İLE Kat, büklüm. İLE Kadar, dek, değin. İLE Osmanlı abecesinin 19. harfi olup ebced hesabında, 9 sayısının karşılığıdır. T harfini karşılar. )


- TABİİ ile TÂ


- TA ile Ta ile Th ile Ti ile Tl ile Tm/Tu ile TU/TÜ/TÜH

( Dek, değin, kadar ya da beri gibi ilgeçlerle birlikte kullanılarak, bir eylemin, bir hareketin, bir yerin, bir şeyin başladığı ya da sona erdiği noktayı, zaman ve uzaklık bakımından abartmalı bir biçimde anlatır. İLE Tantal'ın simgesi. İLE Toryum'un simgesi. İLE Bir tören sırasında, askerleri biraraya toplamak, törenin başladığını bildirmek vb. amaçlarla çalınan borazanın çıkardığı ses. İLE Talyum'un simgesi. İLE Tulyum'un simgesi. İLE "Yazıklar olsun" anlamında kullanılır. )


- TAAB ile TAB' ile TÂB[Fars.] ile -TÂB[Fars.]

( Yorgunluk. | Sıkıntı, zahmet, eziyet, meşakkat. | Sinirlerin zayıflığından dolayı kaslarda ve çeşitli yerlerde duyulan şiddetli sancı. | Tabiat, huy. | Damga, mühür basma. | Kitap basma. İLE Güç, kuvvet, tâkat. | Işık, parlaklık. | Harâret. | Tazelik. | Kıvrım, büklüm. | Sıkıntı, eziyet. | Öfke. | Kılıcın keskinliği. İLE "parlayan, parlatan, aydınlatan" anlamlarına gelerek birleşik sözcükler yapar. [ÂLEM-TÂB: Dünyayı aydınlatan.] )


- TAABBÜS[Ar.] ile TAABBÜS[Ar. çoğ. TAABBÜSÂT]

( Sayıklama ya da havadaki bir şeyi tutmaya çalışır gibi ellerini sallayarak hareket ettirme. İLE Yüz ekşitme, surat asma. )


- TAADDÜD[Ar.] ile TAAHHÜD[Ar. < AHD | çoğ. TAAHHÜDÂT]

( Birden çok olma, çoğalma, sayısı artma. İLE Üzerine alma, yapılması için söz verme. | Bir işin yapılması için resmî olarak sözleşme. | Postaya verilen bir şeyin yerine ulaşmasını sağlama. )


- TAALÎ/TEÂLÎ[Ar. < ULÜVV] ile TAALLÎ/TEÂLLÎ[Ar. < ULÜVV | çoğ. TEALLÜYÂT]

( Yükselme, ululanma. İLE Yükselme, yüksek olma. )


- TAAM" değil TAMAM


- TAAMMÜD[Ar. < AMD] ile TAANNÜD[Ar. < İNÂD | çoğ. TAANNÜDÂT]

( Bir işi bilerek ve isteyerek yapma. İLE İnad etme, direnme, ayak direme. )


- TAAMMÜDEN değil/yerine/= TASARLAYIP/TASARLICA


- TAAMMÜT[Ar.] ile/<> TAAMMÜDEN

( Bir işi ya da suçu bile bile, tasarlayarak yapma. | İşlenecek bir suçun, daha önceden tasarlanması. İLE/<> Kasten. )


- TAAMMÜT değil/yerine/= TASARLAMA


- TAARRUS/TAARRÜS[Ar. çoğ. TAARRUSÂT] ile TAARRUZ[Ar. çoğ. TAARRUZÂT] ile TAÂRUZ/TEÂRUZ[Ar. < ARAZ | çoğ. TEÂRUZÂT]

( Kocanın, karısına sevgi göstermesi. İLE İlişme, sataşma, takılma. | Düşmana saldırma. İLE Birbirine zıt olma. )


- TAASSÎ[Ar. < İSYÂN] ile TAAŞŞÎ[Ar.]

( Ayaklanma, boyun eğmeme, isyân etme. İLE Akşam yemeği yeme. )


- TAASSUB ile TASALLUT

( Taassub, tasalluta dönüşmemelidir! )


- TAASSUB değil/yerine/>/>< TASAVVUF

( TASAVVUF: Taassubu yok eden neyse, o! )


- TÂAT[Ar.] ile TÂÂT[Ar. < TÂAT]

( Allah'ın emirlerini yerine getirme, ibâdet. İLE İbâdetler. )


- TAATTUL[Ar.] ile TAATTUR[Ar. < ITR]

( İşsiz kalma, işlemez olma. İLE Güzel kokular sürünme. )


- TAAZZÜL[Ar. < AZL] ile TAAZZÜR[Ar. < ÖZR]

( Bir tarafa çekilme. | İşten çekilme. | Ehl-i sünnet'ten Vâsıl b. Atâ'nın kurduğu mu'tezile mezhebi. | Takımdan ayrılma. İLE Özür bildirme. | Güçleşme, güç olma, olanak bulunmama. )


- TAB-HÂNE[Ar., Fars.] ile TABH-HÂNE[Ar., Fars.] ile TÂB-HÂNE[Ar.]

( Matbaa. İLE Mutfak. | Lokanta. İLE Ocak ya da soba ile ısıtılan kışlık yer, çiçek sobası. | Nekahethâne.[DÂR-ÜŞ-ŞİFÂ] )


- tab.[Lat. < TABELLA, TABLETTA] değil/yerine/= TABLET


- TAB'AN[Ar. < TAB] ile TÂBÂN[Fars.] ile TABAN[Tr.][>< TAVAN}[Ar.]

( Doğal/tabiî olarak, kendiliğinden. İLE Işıklı, parlak. İLE Ayağın alt yüzü, aya. | Üstü kapalı bir yerin gezinilen, ayakla basılan yüzü, tavan karşıtı. | Ayakkabının alt bölümü. | Kaide. | Bir şeyin en alt bölümü. | Değerlendirmede en alt derece. | Bir toplumu, bir kuruluşu oluşturan, yönetime katılmadan etkili olan kitle. | Temel. | Bir ırmağın en derin olan orta yeri. | Dikey duran direk, çubuk, seren vb.nin alt bölümü. | Bir cismin ya da bir biçimin yüksekliğini ölçmek için aşağıdan yukarıya doğru başlama noktası olarak alınan yüzey ya da çizgi, kaide. | Üslü sayılarda kuvveti alınan sayı. | Tarlanın düz ve verimli kesimi. | Kılıç vb. yapımında kullanılan iyi cins demir. )

( AS NATURE vs. BRIGHT vs. BASE )


- TÂBE[Ar. < TAYYİB] ile TÂBE[Fars.] ile TÂ-BE[Fars.]

( "İyi ve temiz olsun" anlamınadır. İLE "-e kadar" anlamına gelerek sözcüklerin başına getirilir. [TÂ-BE-SABAH: Sabaha kadar. | TÂ-BE-KEY: Ne zamana kadar, niceye dek.] İLE Tava. | Geniş, düz yüzlü tuğla. )


- TÂBİ'[< TEB] ile TÂBİ'[< TAB]

( Birinin arkası sıra giden, ona uyan; Boyun eğen, bağlı kalan; birinin emri altında bulunan. İLE Kitap basan/bastıran; Matbaacı. )


- TÂBİ'[Ar. < TEB | çoğ. TÂBİÎN, TÂBİÛN, TEBEA, TEVÂBİ'] ile TÂBİ'[Ar. < TAB] ile TABÎÎ[Ar.] ile TABHÎ[Ar.]

( Birinin ardı sıra giden, ona uyan. | Boyun eğen, bağlı kalan, birinin emri altında bulunan. | [Ar. dilb.] Kendinden önceki sözcüğe göre hareke alan sözcük. | Hz. Muhammed'i görmüş olanları(eshâbı) görüp kendinden hadîs dinlemiş olan. İLE Kitap basan/bastıran. | Matbaacı, düzenleyici(editör). İLE Doğayla/tabîatle ilgili. | Doğa gereği/îcâbı olan. | Olağan, alışılmış, her zamanki gibi. İLE Pişirmekle/pişirilmekle ilgili. )


- TÂBİ'[Ar.] ile TÂLÎ[Ar.]


- TABİ(İ) ile TÂBİ ile TÂBİ

( Elbette; Doğal(/doğal olarak). İLE Bağımlı. İLE Basıcı. | Yayımcı. )


- TÂBİ ile/değil TABİÎ


- TABİÎYYUN ile/ve TALİMÎYYUN

( Aristotelesciler. İLE/VE Platoncular. )


- TABİL[Ar. çoğ. TEVÂBİL] ile TA'BÎR[Ar. < UBUR | çoğ. TA'BÎRÂT]

( Nane, biber, tarçın, karanfil gibi baharatlar. İLE Anlatma, ifade. | Bir anlamı olan söz. | Deyim. | Terim. | Rüya yorma. [HÜSN-İ TABÎR: Edep ve terbiye içinde anlatma.] )


- TABLA ile/<> TABLAKÂR

( Satıcı vb.nin kullandığı tahtadan tepsi. | Soba, mangal vb. şeylerin altına konulan metalden ya da tahtadan yapılan tepsiye benzer altlık. | Bir şeyin düz ve geniş bölümü. | Ağaçtan ya da ağaç ürünlerinden hazırlanmış, büyük yüzeyli düzgün parça. | Genellikle Hindistan, Pakistan'da kullanılan, darbukaya benzer bir çalgı türü. | Denizcilikte, makaraların yüzlerini oluşturan dış bölümleri. İLE/<> Tablacı. | Büyük konaklarda mutfaktan yemek tablalarını götürüp getiren görevli. )


- TABU[Fr. < TABOU] ile/ve/<> TAPU

( Kutsal sayılan bazı insanlara, hayvanlara, nesnelere dokunulmasını, kullanılmasını yasaklayan, aksi yapıldığında zararı dokunacağı düşünülen dinî inanç. | Tekinsiz. | Yasaklanarak korunan [nesne, sözcük, davranış] İLE Bir taşınmazın üstündeki mülkiyet hakkını gösteren belge. | Tapu işlerinin yürütüldüğü kuruluş. )


- TABULA RASA ile ...

( BOŞ LEVHA )


- TAC KAPI değil TÂK(ZAFER) KAPI

( ... DEĞİL Bayram gibi özel kutlamalarda kullanılan kapı. Orta kapı. Devlet erkânının kullandığı kapı. )


- TAÇ[Ar. < TÂC] ile TAÇ[İng. TOUCH]

( Soyluluk, iktidar, güç ya da hükümdarlık simgesi olarak başa giyilen, değerli taşlarla süslü başlık. | Gelinlerin başlarına takılan süs. | Genellikle göz düzeyinden yüksek mobilyaların üstlerindeki kabartmalı, oymalı, süslü bölüm. | Çiçeğin dıştan ikinci halkasında bulunan yaprakların hepsi. | Bazı tarikatlarda, şeyhlerin giydikleri başlık. İLE [futbol] Yan, dokunma. )


- TÂC ile TÂC-I ŞERÎF

( Meşâyihin giydikleri. Kavuk. İLE TERK-İ DÜNYA > TERK-İ UKBÂ > TERK-İ HESTÎ > TERK-İ TERK )


- TAÇ ile/ve/<> TAÇYAPRAĞI

( ... İLE/VE/<> Tâcı oluşturan yaprakçıklardan her biri. )


- TÂCİL ile TÂCİR

( Hızlandırma, çabuklaştırma, tezleştirme. İLE Ticaretle uğraşan kişi. )


- TÂCİZ ile/değil TAVIR


- TAÇLI VİRÜS ile/ve/||/<>/< TAÇSIZ VİRÜS/LER

( Covid 19 İLE/VE/||/<>/< Yaşamımızdaki ve zihnimizdeki çoğu (olası) "sorun". )


- TADACCU'[Ar.] ile TADACCU[Ar. < DUCRET]

( Üşenme, gevşek davranma. İLE İç sıkılması, sıkıntı. )


- TÂDİLAT ile/ve TAMİRAT


- TADINI BİLMEK ile TADINI YAŞAMAK

( Deneyimlemiş olmak. İLE Deneyimin, zaman, zemin ve dengesini/dozunu doğru belirleyerek sürdürebilmek. )


- TADLANDIRMA/K ve/<> TAÇLANDIRMA/K


- TAFSÎL[Ar.] ile TAKSÎM[Ar.]


- TAFSİL ile TASNİF


- TAGVİYE[<> İGVÂ, çoğ. GAVÂYE] ile/değil TAKVİYE[< KUVVET]

( Baştan çıkarma, azdırma. İLE/DEĞİL Güçlendir(il)me. )


- TAHADDÜS[Ar. < HADS/HUDÛS] ile TAHADDÜŞ[Ar.]

( Sezgi. | Yok iken ortaya/meydana çıkma. İLE Tırmalanma. | Üzüntü duyma. )


- TAHÂDU'[Ar. < HUD'A] ile TAHADDU'/TAHAZZU'[Ar. < HUDÛ'/HUZÛ'] ile TAHADDUR[Ar. < HIDR/HIZR] ile TAHAZZUR[Ar. < HÂZIR] ile TAHADDÜR[Ar. < HADER] ile TAHADDÜR[Ar. < HADR] ile TAHAZZÜR[Ar. < HAZER] ile TAHATTUR[Ar. çoğ. TAHATTURÂT]

( Aldanmış gibi görünme. İLE Alçakgönüllülük gösterme. İLE Yeşilleşme, yeşil renk bağlama. İLE Hazır olma/bulunma. İLE Örtünmek, tesettür. | Uyuşma, uyuşturulma. İLE Yokuş aşağı inme. | Yukarıdan aşağı akıp gitme. İLE Sakınma, korunma, çekinme. İLE Anımsama, hatıra getirme/getirilme, unutulduktan sonra anımsanan şey. )


- TAHALLÎ[Ar. < HÂLÂVET/HULVÂN | çoğ. TAHALLİYÂT] ile TAHALLÎ[Ar. < HALÂ]

( Kendi kendini donatma, süsleme. İLE Boşalma, boş kalma. | Tenhaya çekilme, yalnız kalma. )


- TAHALLÜL[< HALEL | çoğ. TAHALLÜLÂT] ile/değil/< TAHALLÜL[< HALL | çoğ. TAHALLÜLÂT]

( Bozulma, halel bulma. | Ekşime, sirkeleşme. | Araya girme. İLE Hallolma, parçaları birbirinden ayrılma. | [kimya] Ayrışma. )

( [ile] TAHALHUL[< HALHAL]: Ayağa bilezik/halhal takma. | Hava cereyânı olması. | Bir nesnenin, hacminin kabarıp şişmesi. )


- TAHALLÜL ile/ve/> TAHAKKUK


- TAHAMMÜL[Ar. < HAML | çoğ. TAHAMMÜLÂT] ile TAHAMMÜR[Ar. < HAMR | çoğ. TAHAMMÜRÂT]

( Yüklenme, bir yükü üstüne alma. | Dayanma, katlanma. | Kaldırma. İLE Mayalanma, ekşime. )


- TAHAMMÜL ile TÂVİZ


- TAHAMMÜLÜN/ÜN:
"DÜŞÜKLÜĞÜ" ile/ve/<>/değil YETERSİZLİĞİ


- TAHAMMUS[Ar.] ile TAHAMMUZ[Ar. < HAZM | çoğ. TAHAMMUZÂT]

( Büzülme, büzülüp buruşma. İLE Ekşime, oksitlenme. )


- TAHÂNET[Ar.] ile TAHÂRET[Ar.]

( Değirmencilik. İLE Temizlik. | Temizlenme. )


- TAHARRÜS[Ar.] ile TAHARRÜZ[Ar.] ile TAHARRÜŞ[Ar. çoğ. TAHARRÜŞÂT]

( Çekinme, sakınma.[maddiyatta kullanılır] İLE Çekinme, sakınma.[maneviyatta kullanılır] İLE Tırmalanma, örselenme. )


- TAHAŞŞU'[Ar. < HUŞÛ] ile TAHAŞŞUB[Ar.]

( Alçakgönüllülük. İLE Odunlaşma. )


- TAHASSÜR[Ar.] ile TAHASSÜR[Ar. < HASRET | çoğ. TAHASSÜRÂT] ile TAHASSUL[Ar. < HUSÛL]

( Kanın pıhtılaşması.[TAHASSÜR-İ DEM] İLE Hasret çekme. | Çok istenilen ve ele geçirilemeyen şeye üzülme. İLE Sonuç olarak çıkma, hâsıl olma. | Ürüme, üretme. )


- TAHATTÜM[Ar. < HATM] ile TAHAŞŞUB[Ar. < HATEM]

( Gerekme, gerekli olma. İLE Yüzük takınma, hatem. | Âriflerin gönüllerine Allah'ın koyduğu işaret. )


- TAHAVVÜL[Ar. < HÂL] ile/ve/<> TAGAYYÜR[Ar. < GAYR]

( [değişim] Biçimde/sıfatta. İLE/VE/<> Öz'de/zât'ta. )


- TAHAVVÜL ile/ve TAHVÎL[< HAVL]

( Değişim. | Niteliksel hareket. İLE/VE Değiştirme, değiştirilme, çevirme, döndürme. | Borç senedi, aksiyon. )


- TAHAYYÜL[Ar. < HAYAL | çoğ. TAHAYYÜLÂT] ile TAHAYYÜR[Ar. < HAYRET | çoğ. TAHAYYÜRÂT]

( Hayale getirme, hayale dalma, hayalde canlandırma. İLE Hayran olma, hayrete düşme, şaşakalma, şaşırma. )


- TAHDÎB/TAHZÎB[Ar. < HİDAB] ile TAHDİB[Ar. < HADEB]

( Saç/sakal boyama. İLE Kamburlaştırma, kamburlaştırılma, kubbelendirme. )


- TAHDÎD[Ar. < HADD | çoğ. TAHDÎDÂT] ile TAHTÎT[Ar. < HATT]

( Sınırlama, sınır çizme. İLE Çizme, çizilme, çizgi ile belirli kılma. | Çizgi. )


- TAHDÎR[Ar. < HADER] ile TAHDÎR/TAHZÎR[Ar.]

( Örtülendirme, örtülü bulundurma. İLE Hazırlama. | İlâç hazırlama. | Yeşillendirme, yeşil renk verme. )


- TAHFÎF[Ar. < HİFFET] ile/ve TEŞDÎD[Ar. < ŞİDDET] ile/değil/yerine/>< TAKDÎR[Ar.]

( Hafifletme, yükünü azaltma. İLE/VE Şiddetlendirme, güç verme. | Şeddeleme. | Bir harfi çift okunan ve şedde işaretinin adı. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Beğenme, değer biçme, değer verme/verilme. | Değerini/önemini anlama. )


- TAHFİF değil/yerine/>< TÂZİM


- TAHIL[Ar.] ile TÂHIL[Ar.]

( Buğday, arpa, mısır, yulaf, çavdar, pirinç vb. hasat edilen ürünler ile tohumlarının genel adı, hububat. İLE Bayat su, bekleyerek bozulmuş su. )


- TAHIL ile TÂHIL

( Buğday, arpa, mısır, yulaf, çavdar, pirinç vb. hasat edilen ürünler ile tohumlarının genel adı, hububat. İLE Bayat su, bekleyerek bozulmuş su. )


- TÂHİR ile/ve/değil/yerine/||/<>/</> TAYYİB

( Temiz. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/ İyi, güzel, hoş. )


- TAHİR ve/ TAYYİB ve/ KUDDÜS ve/ SUBBUH

( Kirlerden. VE Ayıplardan. VE Kalpten. VE Nefsten. )

( SUBBUH: Yüzmek. )


- TAHKİK[< HAKK] ile/ve/<>/> TAHRİR ile/ve/<>/> TAKRİR ile/ve/<>/> TAKRİB ile/ve/<>/> TÂLİM ile/ve/<>/> TEDKİK

( Doğru olup olmadığını araştırma. | Kanıt ile bilmek. [Mantıksal ve felsefi alan.] İLE/VE/<>/> İlgisi olmayanları bilmek. İLE/VE/<>/> Kanıtların iç tutarlılığı araştırma. İLE/VE/<>/> Kanıt ile sonuç arasındaki tutarlılığı araştırma. İLE/VE/<>/> Öğrenme. İLE/VE/<>/> Kanıtlamayı bilmek. )


- TAHKİK ile/ve/||/<>/> TAHRİK


- TAHKİR ile/ve/> TAHRİK

( Aşağılama, onur kırma, onuruna dokunma. İLE/VE/> Eşeysel isteği, duyguları uyandırma, artırma. | Bir kişiyi, kötü bir iş yapması için harekete geçirme, kışkırtma. | Yola çıkarma, hareket ettirme, kımıldatma. )


- TAHLÎF[< HALEF] ile TAHLÎF[< HALF]

( Birini kendi yerine bırakma. İLE Yemin ettirme. | Yargıcın, taraflardan birine yemin ettirmesi. )


- TAHLÎF[Ar. < HALEF] ile TAHLÎF[Ar. < HALF | çoğ. TAHLÎFÂT]

( Birini kendi yerine bırakma. İLE Yemin ettirme, yemin verme, andiçme/andiçirilme.[RESM*İ TAHLÎF: Andiçme töreni.] )


- TAHLÎL[Ar. < HALL] ile TAHLÎL[Ar. < HALL | çoğ. TAHLÎLÂT]

( Ekşitme, sirkeleştirme. İLE Çözümleme, analiz. Bütünleşik/birleşik(mürekkep) bir nesneyi belirlemek üzere bölümlere ayırma. )


- TAHLİL ile TÂ'LİL

( Kavramların, tanımı/tahlili yapılır. İLE Olguların, tâlili(tümdengelimi) yapılır, nedenleri gösterilir. )

( ANALYSIS vs. EXPLANATION )


- TAHLİYE[Ar. < HALY] ile TAHLİYE[Ar. < HALÂ, HALVET, HALV]

( Süsleme, donatma, bezeme. | Bir madde içine, özelliğini ya da kokusunu değiştirmek üzere şeker, baharat vb. gibi şeyler katma. İLE Boşaltma, boş bırakma. | Serbest bırakma, salıverme. )


- TAHMÎNEN[Ar.] ile TAHMÎNÎ[Ar.]

( Aşağı yukarı. İLE Tahmine ait, tahminle ilgili, aşağı yukarı hesaplanan. )


- TAHMİNİ ile TAKRİBİ


- TAHMÎR[Ar. < HAMR | çoğ. TAHMÎRÂT] ile TAHMÎR[Ar. < HİMÂR | çoğ. TAHMÎRÂT]

( Yuğurma, yuğrulma. | Mayalandırma. İLE Birine "eşek" deme. )


- TAHMÎS[Ar. < HUMS | çoğ. TAHMÎSÂT] ile TAHMÎS[Ar. < HAMS] ile TAHMÎS[Ar.] ile TAHMÎZ[Ar.]

( Bir şeyi beş kat ya da beş köşeli yapma. | Bir şiirin her beytinin üstüne üçer mısrâ katarak her beyti beşer mısrâya çıkarma.[bkz. TEŞTÎR] İLE Ateşte kızdırıp kavurma. İLE Beşte bir cezâ. İLE Humuzlandırma, oksitlendirme. )


- TAHRÎC[< HURÛC] ile TA'LÎL

( Çıkarma. | Diploma verme. | Hz. Peygamber'in sözünü ilk rivâyet edeni ortaya çıkarma. İLE Tümdengelim. | Neden, bahane gösterme/gösterilme. )


- TAHRÎF[Ar. < HAREF] ile TAHRÎF[Ar. < HARF | çoğ. TAHRÎFÂT]

( Genç birine bunaklık isnâd etme. İLE Harflerin yerini değiştirme, bozma, kalem oynatma, değiştirme. | Bir tanımın anlamını değiştirme. )


- TAHRÎK[Ar. < HAREF] ile TAHRÎK[Ar. < HARK] ile TAHRÎK[Ar. < HAREKET | çoğ. TAHRÎKÂT]

( Yırtma, yırtılma, yarma, yarılma. İLE Çok yakma/yakılma. | Susatma/susatılma. İLE Kımıldatma, oynatma. | Kışkırtma, azdırma. | Yola çıkarma. | Uyandırma. | Meczum(cezimli) bir harfi hareke ile okuma.[İLM sözcüğünü İLİM olarak okuma.] )


- TAHRİP ile TAHRİŞ


- TAHRÎR ile TAKRÎR

( Yazma, kitabet, kompozisyon. İLE Yerleştirme, yerleştirilme. | Anlatma, ders verme. | Önerge. | Tapu dairesinde taşınmaz malını başkasına sattığını ya da ipotek ettiğini söyleme. )

( Bilginin tarihselleştirilmesi. İLE ... )


- TAHRİRAT ile TAHRİREN

( Resmî bir daire tarafından yazılan yazılar ve mektuplar. İLE Yazıyla, yazılı olarak. )


- TAHRÎREN[Ar.] ile TAHRÎRÎ[Ar.]

( Yazı ile, yazarak. İLE Yazı ile, yazı ile ilgili. )


- TAHRÎS[Ar.] ile TAHRÎS[Ar. < HIRS | çoğ. TAHRÎSÂT] ile TAHRÎZ[Ar. < HIRZ | çoğ. TAHRÎZÂT] ile TAHRÎŞ[Ar. çoğ. TAHRÎŞÂT]

( İçinde bir şey saklanılan nesne. Ambar. İLE Hırslandırma/hırslandırılma. İLE Kışkırtma, kışkırtılma. İLE Tırmalama, tırmalanma. | Yakış kaşındırma, azdırma. )


- TAHSÎN[< HÜSN] ile TAHSÎN[< HISN]

( Güzel bulup takdir etme, beğenip alkışlama. | Güzelleştirme, güzel kılma. İLE Kale gibi sağlamlaştırma. )


- TAHSÎN[Ar. < HÜSN | çoğ. TAHSÎNÂT] ile TAHSÎN[Ar. < HISN] ile TAHZİN[Ar.]

( Güzel bulup takdir etme, beğenip alkışlama. | Güzelleştirme, güzel kılma. İLE Kale gibi sağlamlaştırma. İLE ... )


- TAHSÎN[Ar.] ile TASHÎN[Ar. < SAHN]

( ... İLE Sahneye koyma, sahnede oynanacak şekle koyma. )


- TAHSÎR[Ar. < HASRET] ile TAHSÎR[Ar. < HASÂR] ile TAHZÎR[Ar.]

( Özlem duyma, duydurma. İLE Zarara uğratma. İLE ... )


- TAHŞİYE[Ar. < HAŞY] ile TAHŞİYE[Ar. < HAŞYET]

( Hâşiye yazma. | Dipnot yazma, çıkma yapma. İLE Ürperme, ürpertilme. )


- TAHT ile TAHT[Fars.] ile TAHT[Fars.]

( Alt, aşağı. [>< FEVK] İLE Hükümdarların oturduğu büyük koltuk. | Hükümdarlık makamı. İLE Yağma, çapul, soygun, talan. )


- TAHTA ile TALAZLIK

( ... İLE Dalga serpintilerini önlemek için kayıkların küpeştesine, baştan kıça doğru yerleştirilen tahta. )


- TAHTABOŞ[Fars. < TAHTEPÛŞ] = TARAÇA[İt. < TERRAZZA] = TERAS[Fr. < TERRASSE]

( Teras. = Teras. | Toprak ya da başka malzemeyle elde edilen, bir duvarla desteklenen yüksek düzlük. | Seki. = Bir yapının damında, çevresi, üstü açık yer, ayazlık, taraça. | Damın, genellikle çamaşır sermeye yarayan ve üstü çinko ile döşeli bulunan düz bölümü, tahtaboş. | Seki. )


- TAHTACI ile TAHTACI

( Orman işletmelerinin izni doğrultusunda ağaçları işleyen, budayan, doğrayan kişi. İLE Özellikle Toroslarda yaşayan Aleviler'e verilen ad. )


- TAHTAKURDU ile TAHTAKURUSU

( Tahtadan yapılma eşyayı kemirerek delik deşik eden kın kanatlı böcek. İLE Yarım kanatlılardan, uzunluğu 3-5 milimetre, vücudu oval ve yassı, kanatları körelmiş, oturulan, yatılan yerlerde üreyen, kan emerek beslenen, pis kokulu böcek, tahta biti. )

( ANOBIUM PUNCTATUM cum CIMEX LECTULARIUS )


- TAHTAKURUSU ile TAHTA BÖCEĞİ/ANOBİUM[Lat.]

( Yarımkanatlılardan, uzunluğu 3-5 milimetre, gövdesi oval ve yassı, kanatları körelmiş, oturulan, yatılan yerlerde üreyerek insan kanıyla beslenen, pis kokulu böcek. İLE Değişik türleri olan anabium, kesik ya da ölmüş ağaçta yaşar ve çürümeye yol açar. "ANOBIUM STRIATUM", ahşap mobilyada, yuvarlak delikler açar. "XESTOBIUM RUFOVILOLSUM", tahtaya başıyla vurarak ahşap evlerde duyulan karakteristik bir ses çıkarır. )


- TAHTE ile TAHTE[Fars.] ile TAHTE[Fars.]

( Alt, altta, altında. İLE Tahta. İLE Yağmalanmış, talanlanmış. )


- TAHTEREVALLİ[Ar.]/ÇÖĞÜNCEK değil/yerine/= TAHTIREVAN[Fars.]

( İki ucuna, birer kişi oturup karşılıklı olarak havada yükselip inerek eğlenmeyi sağlayan, ortasından bir yere dayalı tahta ya da metal araç. İLE Omuzda götürülen, üstü örtülü, insan taşınan araç. )


- TAHYÎL[Ar. < HAYÂL | çoğ. TAHYÎLÂT] ile TAHYÎR[Ar. < HAYR | çoğ. TAHYÎRÂT]

( Akla/fikre getirme/getirilme. İLE Birini, iki şey arasından birini tercih etmek durumunda bırakma, istediğini tercih etmeyi teklif etme. )


- TAHZÎB[Ar. < HİZB] ile TAHZÎB[Ar. < HİZAB]

( Takım takım toplama. İLE Saç/sakal boyama. )


- TAHZÎL[Ar.] ile TAHSÎL[Ar. < HUSÛL] ile TAHZÎR[Ar.]

( Alçaltma, bayağılaştırma. İLE Ele geçme/geçirilme, hâsıl etme. | Vergi toplama. | İlim öğrenme. İLE ... )


- TAHZÎN[Ar. < HÜZN] ile TAHZÎN[Ar.] ile TAHSÎN[Ar.]

( Kederlendirme, tasalandırma. | Hazin hazin Kur'an-ı Kerîm okuma. İLE Hazinede saklama. İLE ... )


- TAHZÎR[Ar.] ile TAHZÎR[Ar.] ile TAHZÎR[Ar. < HAZER | çoğ. TAHZÎRÂT]

( Hazırlama. | İlâç hazırlama. | Yeşillendirme, yeşil renk verme. İLE Önleme, men etme. İLE Sakındırma. | Men etme. )


- TÂÎ[Ar.] ile Tâî[Ar.]

( T harfine ait, T ile ilgili. İLE Tayy boyundan olan, Tayy boyuna ait, onunla ilgili. )


- TÂİB[Ar. < TEVBE] ile TAYYİB/E[Ar.]

( Tövbe eden. | XVIII. yüzyılda, Lâle Devri'nde, şairlerin önderi sayılan şair. İLE İyi, güzel, hoş. | Hz. Muhammed'in, annesi Âmine'ye verdiği bir ad. )


- TÂİL[Ar.] ile TÂİR[Ar. < TAYERÂN]

( Yarar. İLE Uçucu, uçan. | Kuş. )


- TÂK[Ar. çoğ. TÂKAT, ETVÂK, TÎKAN] ile TÂK[Ar.]

( Bina kemeri. | Yarım daire şeklinde kapı ve pencere üstü. | Kubbe, künbet. İLE Asma, üzüm kütüğü. )


- TAKTİR ile TAKDİR


- TAK ile TAK

( Tahta vb. bir şeye vurulduğunda ya da silah patlayınca çıkan tok ve sert ses. İLE Millî bayramlarda ya da önemli bir olayı anmak için düzenlenen şenliklerde, geçit yapılacak caddelere geçici olarak kurulan, yazılar ve çiçeklerle süslenen kemer. )


- TÂKA[Ar.] ile TÂKA/TÂKAT[Ar. < TÂK] ile TAKA[Ar.]

( Kubbeli mahfe. | Pencere. İLE Güç, kuvvet. | Taklar. | Güçler, tâkatler. İLE Duvarın içindeki kapaksız dolap. | Doğu Karadeniz bölgesine özgü yelkenli bir tür kıyı teknesi. | Bozuk, zor çalışan ya da eski kara taşıtları için kullanılan bir söz. )


- TAKAŞŞU'/TEKAŞŞU'[Ar. < KAŞ] ile TAKAŞŞUR[Ar. < KIŞR]

( Balgam çıkarma. İLE Kabuklanma, kabuk atma. )


- TAKATTUR[Ar. < KATR, KUTÛR, KATARAN] ile TAKATUR/TEKATUR[Ar. < KATRE]["ka" uzun okunur]

( Damlama, damla damla akma. İLE ... )


- TAKAYYUH/TEKAYYUH[Ar. < KAYH] ile TAKAYYÜ'[Ar.]

( İrinlenme. İLE Kusar gibi olup kusamama. )


- TAKDİM[Ar.] değil/yerine/= TANITMA

( Bir şeyi, karşılıksız olarak birine verme, sunma. | Tanıtma, tanıştırma. | Öne alma, önceye alma. )


- TAKDİR-İ İLÂHÎ ile/değil/ne yazık ki TAKDİR-İ "İDÂRÎ/SİYÂSÎ"


- TAKDÎR-İ SEMEN ile/ve/||/<> TAYÎN-İ SEMEN

( Değer biçme. İLE/VE/||/<> Değerini belirtme. )


- TAKDİR ile/ve/<> TALTİF


- TAKDİR ile/ve/||/<> TASARRUF


- TAKDİR ile/ve TAYİN


- TAKDİR ile/ve/||/<> TEBRİK ile/ve/||/<> TALTİF


- TAKDİS ile/ve/değil/yerine/<>/< TAKDİR

( Sadece, Allah içindir. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<>/< ... )


- TAKI ile TAKI

( Çoğunlukla evlenen ya da nişanlanan birine armağan olarak verilen küpe, bilezik, yüzük, zincir gibi şeylerin tümü. | Kadınların ziynet eşyası, asım takım. İLE Adın, başka bir sözcük ile ilgi kurmak üzere aldığı durum eki. | Tümceler ile sözcükler arasında ilişki kurmaya yarayan sözcükler. )


- TAKİM[Ar.] ile TAKİMETRE[Fr. TACHYMETRE]

( Verimsiz duruma getirme, sonuçsuz bırakma, kısırlaştırma. | Mikrobundan arıtma. İLE Hareket durumundaki bir nesnenin hızını ölçmeye yarayan aygıt. )


- TAKINTI ile TAKINAK

( Bir durum ve sorunla ilişkisi olan başka durum ya da sorun. | Bütünlemeye kalınan ders. | Küçük, önemsiz borç. | Bir şeye hastalık derecesinde düşkünlük. | İlişki kurulan kişi. İLE Bilince takılarak korku ve bunalım yaratan, kişinin çabalarına karşın kurtulamadığı düşünce. )


- TAKİPÇİ ile/ve TAKLİTÇİ


- TAKIYYE[Ar.] ile TAKIYYE[Ar.]

( Sakınma, çekinme. | Birinin, bağlı olduğu mezhebi gizlemesi. İLE Takke. )


- TAKLÎDEN[Ar.] ile TAKLÎDÎ[Ar.]

( Tıpkısını, benzerini yaparak. | Gülünç tarafını belirterek. İLE Taklitle yapılan.[SAVT-İ TAKLÎDÎ | Fr. ONOMATOPÉE] )


- TAKLİDÎ "İMAN" ile/değil/yerine TAHKİKÎ İMAN


- TAKLİT[Ar.] ile/ve/<> TAGŞÎŞ[Ar.]


- TAKLİT ile/ve/değil TAKİP

( [not] COPYING vs./and/but FOLLOW-UP )


- TAKRÎBEN ile TAKRÎBÎ

( Aşağı yukarı, yaklaşık olarak. İLE Yaklaşık. )


- TAKRÎBÎ ile/değil/yerine/>< TAHKÎKÎ


- TAKRÎZ[Ar. < KARZ] ile TAKRÎZ[Ar.]

( Ödünç verme. | Bir kitabın başına konulmak üzere tanınmış bir kişiden istenilen takdim ve takdir yazısı. İLE Bir kitabı tenkid etme. )


- TAKSİ[Fr. TAXI] ile TAKSİ[Fr. < Yun. TAXIE]

( Belirli bir ücret karşılığı yolcu taşıyan, taksimetresi olan otomobil. İLE Göçüm. )


- taksîm[< kısm] ile/ve/değil/<> Taksim

( [mat.] Bölme, parçalara ayırma. | Bölüm. | Bölü. İLE/VE/DEĞİL/<> İstanbul'un ve Gezi Parkı'mızın merkezi, değerlerimizin simgesi. [Her yer Taksim! Her yer diriliş!] )


- TAKSİM ile/ve/||/<> TAKDİM

( Böl[ümle]mek. İLE/VE/||/<>/> Sunmak. )


- TAKSÎM ile/ve/||/<>/> TAKSİT


- TAKTÎR[Ar. < KAT, KUTUR, KATARÂN | çoğ. TAKTÎRÂT] ile/değil/< TAKDÎR[Ar. < KADER | çoğ. TAKDÎRÂT]

( Damla damla akıtma, dökülme, damlama. | Damıtma, inbikten çekme. İLE Beğenme, değer biçme, değer verme/verilme. | Değerini/önemini anlama. | Ezelde Allah'ın olmasını istediği şeyler. )


- TAKYECİ CAMİSİ / MEŞELİ MESCİD ile TAKYECİ/TAKKECİ CAMİSİ

( Kocamustafapaşa'dadır. İLE Topkapı dışında, Eski Edirne yolu üzerindedir. )

( XVI. yüzyılda, Arakiyeci(Takkeci) Ahmed Çelebi tarafından Mimar Sinan'a yaptırılmıştır. İLE 1591'de, Arakiyeci İbrahim Çavuş tarafından. )


- TAL'Î[Ar.] ile/>< TÂLİ'[Ar. < TULÛ] ile/>< TÂLÎ[Ar. < TÜLÜVV] ile/>< TÂLİH[Ar. < SÂLİH]

( Çiçek tozuna ait, çiçektozu ile ilgili. İLE Hedefin arkasına düşen ok. | Doğan, tulû eden. | Tâlih, kısmet, baht. İLE Sonradan gelen, bir şeyin arkası sıra giden. | İkinci derecede olan. | Kur'ân okuyan. | [mantıkta] Sonurtu.[Fr. CONSÉQUENT] İLE Yaramaz, yararsız. )


- TAL[Fr. THALLE] ile TÂL[Ar.]

( Kök, sap ve yaprak şeklinde farklılaşmamış bir bitkinin, yaşama ve büyüme örgeni. | Çiçeklerin üreme örgeni olan sarı toz. İLE Zil.[parmaklara takılan] | Gümüş ya da bakır tepsi. )


- TALEB[Ar.] ile TALÂB[Ar.]

( İsteme/istenme, dileme. | İstek. İLE Göl, büyük havuz. )


- TALEBE ile TAKİPÇİ


- TÂLİB ile/ve/||/<>/>/< TÂBİ


- TALİH ile/ve/= TA'Lİ(İKİNCİL)


- TALÎK[Ar.] ile TA'LÎK[Ar. < ALAK | çoğ. TÂ'LÎKAT]

( Güleryüzlü. | Düzgün söz söyleyen. İLE Asma/asılma. | Bir şeye bağlı gösterme. | Geciktirme, askıda bırakma/bırakılma. | Belirli bir zamana bırakma, te'hîr. | Hat sanatında bir yazı biçimi. )


- TÂLİK ile TÂLİK'UT TÂLİK(ÂT)


- TÂLİK ile TÂLİK'UT TÂLİK(ÂT)


- TALİKAT ile TARİKAT


- TALİMAT ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TALEP


- TÂLİMGÂH ile/ve/<> TÂLİMHÂNE

( Çeşitli uzmanlık dallarına gerekli olan uzman, öğretici vb.ni yetiştirmek amacıyla uygulamalı olarak eğitim ve öğretim vermek için oluşturulmuş askerî kuruluş. İLE/VE/<> Eğitim/alıştırma alanı. )


- TALİP[< TALEP] ile/ve/||/<>/> TALİM


- TAM MÜREKKEB ile/ve TAM OLMAYAN MÜREKKEB

( Haber | İnşa İLE/VE ... )

( Doğru ve yanlışa olasılığı olanlar.[tam haber tümceleridir!] İLE/VE ... )


- TAM OLAN SÖZ ile/ve TAM OLMAYAN SÖZ

( el-KAVLU'T-TÂM ile/ve el_KAVLU ĞAYRU'T-TÂM )

( FÂRÂBÎ )


- TAMAMEN "BOMBOŞ" değil TAMAMEN BOŞ (ya da BOMBOŞ)


- TAMÂMEN[Ar.] ile TAMÂMÎ[Ar.]

( Büsbütün. | Tam ve eksiksiz olarak, tümüyle. İLE Eksik tamamlamaya özgü, onunla ilgili. Tamamlayan, bölünmeyen. )


- TÂMÂT-I CÜHELÂ[Fars.] ile TÂMÂT/SÖZ

( Cahillerin, saçmasapan sözleri. )


- TAMBUR[Ar. < TANBUR] ile TAMBUR[Fr.]

( Klasik Türk müziğinin başlıca çalgılarından biri olan, yay ya da mızrapla çalınan, uzun saplı, telli çalgı. İLE Silindir biçiminde kap. )


- TAMBURACI ile TAMBURÎ/TANBURÎ[Ar.]

( Tambura çalan ya da yapan kişi. İLE Tambur çalan kişi. )


- TAMİR ile TELÂFİ ile TASHİH[< SIHHAT]


- TAMİRAT ile/değil TADİLAT


- TAMLAMA ile TAMLAYAN ile TAMLANAN

( Bir adın, başka bir ad, adıl[zamir] ya da ön adla[sıfat] birlikte oluşturduğu sözcük öbeği, düzenleme[terkip]. İLE Tamlamalarda temel olan bir adın anlamını açıklayan ad, adıl[zamir] ya da adıl[sıfat], belirten. İLE Tamlamada anlamı belirtilen, açıklanan ad, belirtilen, mevsuf. )

( (SYNTACTIC) COMPOUND )


- TAMLAMA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TANIMLAMA


- TAMLAYAN ile TAMLANAN

( DETERMINING vs. DETERMINED )


- TAMMÂ'[Ar. < TAMA] ile TAMA'[Ar.]

( Son derece tamah eden. İLE Doymazlık, çok isteme, açgözlülük. )


- TAMMÂT[Ar.] ile TÂMMÂT[Ar.]

( Anlamsız, uygunsuz, saçma sözler. İLE Kıyâmet. )


- TAMS[Ar.] ile TAMS[Ar.]

( Âdet görme, aybaşı. İLE Yok etme, belirsiz kılma. )


- TAN YELİ ile TAN YERİ

( Sabaha doğru çıkan hafif yel/rüzgâr. İLE Güneşin doğmak üzere olduğu sırada, ufukta hafifçe aydınlanan yer. )


- TAN[Ar.] (ETMEK) ile TANLAMAK/TANMAK

( Sövme, yerme, ayıplama. İLE Şaşmak, şaşırmak. )


- TANBÛRÎ/TANBÛRÂNÎ[Ar.] ile TANBÛR-ZEN[Ar.]

( Tamburu çok güzel çalan mûsikî üstadı. İLE Tambur çalan. )


- TANBÛRÎ/TANBÛRÂNÎ ile TANBÛR-ZEN

( Tamburu çok güzel çalan mûsikî üstadı. İLE Tambur çalan. )


- TANGIR-TUNGUR ile TANGIRDAMA ile TANGIRTI

( ... İLE Nesnelerde/n kuru ve gürültülü ses çık(ar)ma. İLE Nesnelerden çıkan kuru ve gürültülü sesin adı. )


- TANI(N)MAK ile/ve TANI(N)MAK

( Bilmek/bilinmek. İLE/VE Kabul etmek/edilmek. )


- TANIDIĞIM (BİRİ) ile TANIYABİLDİĞİM (BİRİ) ile TANINABİLECEK (BİRİ)


- TANIDIK ile TANINAN

( Benim/senin [tanıdığı]. İLE Bizim [tanıdığımız]. )


- TANIM, TARİF = TA'RÎF = DÉFINITION


- TANIM(HADD) ile TANIMLANAN(MAHDÛD)


- TANIM(HADD) ile TANITIM(RESM)

( DEFINITION vs. DESCRIPTION )


- TANIM ile/ve/||/<>/< TANIMIN TANIMI

( Bir kavramın niteliklerini eksiksiz olarak belirtme ya da açıklama. İLE/VE/||/<>/< Her parçasını içinde barındırabilen/birleştiren, dışında kalanlara engel olan.[Efrâdını câmî, ağyârını mânî.] )


- TANIM = TARİF = DEFINITION[İng., Alm.] = DÉFINITION[Fr.] = DEFINITIO[Lat.] = HOROS, HORISMOS[Yun.] = DEFINICIÓN[İsp.]


- TANIMAK ile/ve TANIMLAMAK

( TO RECOGNIZE vs./and TO DEFINE )

( REN ile/ve ... )


- TANIMAZLIK ile TANIMAMAZLIK

( NOT DEFINITION vs. NO DEFINITION )


- TANIMLAMA ile/ve/> TAMAMLAMA

( TO DEFINE vs./and/> TO COMPLETE )


- TANIMLAYAN ile/ve/değil/yerine TANIYAN


- TANIMLAYICI ile/ve/||/<>/> TAMAMLAYICI


- TANİN[Fr.] değil/yerine/= TANEN

( Birçok bitkide bulunan, tıpta kullanılan, tadı buruk bir nesne. )


- TANINMIŞ/BİLİNMİŞ MELÂMET NEŞELİ ile/ve/değil/yerine TANINMAMIŞ/BİLİNMEYEN MELÂMET NEŞELİ


- TANITIM(RESM) ile TANITILAN(MERSÛM)


- TANITLAMA ile/ve/||/<> TANITLAMAK

( Tanıtlamak işi, ispatlama. | Öne sürülen bir iddianın doğruluğunu mantıksal yöntemle gösterme. İLE/VE/||/<> Bir iddianın gerçekliğini inkâr edilmeyecek bir kesinlikle göstermek, ispatlamak. | Muhakeme etme yoluyla ya da tanık göstererek bir şeyin doğruluğunu ortaya koymak. )


- TANITMA ile/ve/değil/yerine TAKDİM ETMEK


- TANRI APOLLON'A BAĞLANAN SANATLAR
ile/ve/||/<>/>
TANRI DIANISOS'A BAĞLANAN SANATLAR

( Plastik sanatlar. İLE/VE/||/<>/> Şiir, müzik, dans. )

( Birey. İLE/VE/||/<>/> Birleşme. )


- TANRI'NIN VARLIĞI ile/değil TANRI'NIN BİRLİĞİ


- TANRI'NIN VARLIĞI ile/değil TANRI'NIN BİRLİĞİ


- TANRI'NIN:
BİLİNMESİ ile/değil KENDİNİ BİLDİRMESİ


- TANRI'YI İDRAK ile/ve TANRI'YA İMAN ile/ve TANRI'YI FARK ETME

( Taabbüd/ibâdet ile. İLE/VE Düşünme/tefekkür ile. İLE/VE Dilde/zihinde tekrar, zikr ile. )


- TANRI ile/ve/değil TANRI ANLAYIŞI


- TANRI ile Tanrı

( Çok tanrıcılıkta var olduğuna inanılan, insanüstü varolanlardan her biri, ilâh. İLE Evrende var olan her şeyi yaratan, koruyan, tek ve yüce varlık, Yaradan, Allah, Rab, İlâh, Mevlâ, Hâlik, Hüdâ, Hû, Oğan. )

( İYİ VE ADÂLET | Varolmanın olmazsa olmaz niteliklerinin birliği. )


- TANRININ YABANCILAŞMASI ile/ve TANRININ KENDİNE DÖNMESİ

( Doğa. İLE/VE İnsan. )


- TANSÎF[Ar. < NISF] ile TASNÎF[Ar. < SINIF | çoğ. TASNÎFÂT]

( Yarı yarıya bölme, iki eşit bölüme ayırma. İLE Sınıf sınıf, takım takım ayırma, sınıflama, bölümleme. | Eser ve kitap haline getirme. )


- TANTANA[Ar.] ile/ve/||/<> TATAVA
ile/değil/yerine
TERÂNE[Fars.]

( Görkem. | Gürültü patırtı, kuru gürültü. | Gereksiz, boş söz. İLE/VE/||/<> Çok fazla söz. İLE/DEĞİL/YERİNE Ezgi, nağme, uyum, makam. | Dört dizeden oluşan, birinci, ikinci ve dördüncü dizeleri, birbirleriyle uyaklı olan şiir. | Tekrarlana tekrarlana, usanç verici bir durum alan söz. )


- TANZANYA ile TAZMANYA

( Afrika'da bir ülke. [Afrika'nın zirvesi olan [5895 m.] Klimanjaro Dağı'nın bulunduğu] İLE Yeni Zelanda'nın alt kısmında bir ada. [Tazmanya Canavarı'nın yaşadığı] [ABEL TASMAN'ın bulması nedeniyle.] )


- TANZİMAT ile TANZİMAT

( İdari işlerin düzeltilmesi için alınan önlemlerin ve uygulamaların tamamı. İLE Sultan Abdülmecit döneminde, 1839'da, Gülhane Hat-ı Hümâyunu adıyla anılan bir buyrukla duyurulan, yönetimi iyileştirme tasarısı ve bu iyileştirmenin yapıldığı dönem. )


- TANZÎR[Ar.] ile TANZÎR[Ar. < NEZÂRET | çoğ. TANZÎRÂT]

( Tazelendirme, tazeleştirme. İLE Benzetme/benzetilme. | Bir şiirin anlamca, şekilce benzerini yapma. )


- TAPI ile TAPİ[Fr. TAPIS]

( Tapınılan nesne. İLE ... )


- TAPIRDAMAK ile TAPIRTI

( "Tapırtı" sesi çıkarmak. İLE Yürürken çıkan ayak sesini andırır sesin adı. )


- TAPIŞLAMAK = TAPIKLAMAK

( Hamurun üzerini düzeltmek için hafif hafif vurarak elle sıvamak. )


- TAPMAQ[Azr.] ile TAPMAK[Tr.]

( Arama sonucunda meydana çıkarmak, bulmak. İLE "Tanrı" diye tanımak, kulluk etmek. )


- TARAF OLMAK ile/ve TARAF TUTMAK


- TARAFTAR (OLMAK) ile/değil/yerine TARAF (OLMAK)

( Bedeli/sorumluluğu yok. İLE Bedeli/sorumluluğu çok. )


- TARAFTAR ile/değil/yerine TAKİPÇİ


- TARAMA ve/||/<>/> TANIMA


- TARAŞ ile/ve/||/<> TARAŞLAMAK

( Tarla, bağ, bahçe vb. yerlerden toplanan üründen artakalanlar. İLE/VE/||/<> Tarla, bağ, bahçe vb. yerlerden kaldırılan üründen artakalanları toplamak. )


- TARÂVET[Ar.] değil/yerine/= TAZELİK, TAZE OLMA, KÖRPELİK


- TARDION ile/ve FOTON/LUXON ile/ve TACHION

( Işık hızı altı. İLE/VE Işık hızı üstü/ötesi. )


- TARH ile TARH ile TARH

( Bahçelerde çiçek dikmeye ayrılmış yer. İLE Vergi koyma. İLE Çıkarma. )


- TÂRÎ[Ar. < TARÂVET] ile TÂRÎ[Ar. < TARÂ]

( Taze, tarâvetli. İLE Ansızın çıkan, birdenbire görünen. )


- TÂRİD[Ar. < TARD] ile TARÎD[Ar.]

( Kovan, tardeden. İLE Kovulmuş, çıkartılmış, matrûd. )


- TARİF-İ LAFZÎ ile TARİF-İ İSMÎ ile TARİF-İ HAKİKÎ


- TÂRİF[Ar.] değil/yerine/= TANIM


- TÂRİF[Ar.] ile TARÎF[Ar. < TURFA] ile TA'RÎF[Ar. < İRFÂN | çoğ. TA'RÎFÂT] ile TAHRÎF[Ar.]

( Yeni. İLE Az bulunan, nadir, zarif şey. | Etraflıca anlatma, bildirme. | Bir maddeyi tüm gerekli noktalarını içine alır biçimde bir ibâre ile anlatma. İLE ... )


- TARİF[Ar.] ile/ve/||/<> TASVİR[Ar.]

( Ne[< kavram.] İLE/VE/||/<> Nasıl[< bilim]. )

( DEFINITION vs./and/||/<> DESCRIPTION )


- TARİF ile TAVZİH


- TARİH TARİH BİLGİSİ


- TARİH AŞKI/TARİH NEFRETİ değil/yerine TARİH BİLGİSİ

( [not] THE LOVE/HATE OF HISTORY vs. INFORMATION/KNOWLEDGE OF HISTORY
INFORMATION/KNOWLEDGE OF HISTORY instead of THE LOVE/HATE OF HISTORY )


- TARİH AŞKI/TARİH NEFRETİ değil/>< TARİH BİLGİSİ

( Yanlışı. >< Doğrusu. )


- TARİH DÜŞÜRMEDE:
TARİH-İ TAM ile TARİH-İ MÜCEVHER ile TARİH-İ MÜHMEL ile TA'MİYELİ TARİH

( Bir mısranın tüm harflerinin toplanmasıyla. İLE Sadece noktalı harflerin toplanmasıyla. İLE Sadece noktasız harflerin toplanmasıyla. İLE Çözülecek bilmece gibi düzenlemelerle yapılan. )


- TARİH METAFİZİĞİ ile/ve/<> TARİH EPİSTEMOLOJİSİ

( Büyük oranda, tarihin belirli bir amaca, hedefe göre okunmasıdır. İLE/VE/<> Tarihsel bilginin kaynakları, yapısı, yöntemleri üzerinde durur. )

( Büyük oranda, Alman tarih-felsefe okulunun etkisini taşır. İLE/VE/<> Anglo-sakson merkezli bir okuldur. )

( Tarihi, daha çok, bir milletin gelecek hedefi açısından ele alır. İLE/VE/<> Tarihî bilginin çözümlemesini yapar. )


- TARÎH[Ar.] ile/değil/< TÂRİH[Ar. < ERH | çoğ. TEVÂRÎH]

( İşe yaramadığından dolayı bir yana atılmış şey. İLE/DEĞİL Tarih. )


- TARİH ve TAHİR


- TARİH ve TAHİR


- TARİH ile/ve/||/<> TAHRİK


- TARİH ile/ve/değil/||/<>/< TARİH YAZIMI


- TARİHİ DEĞER/LER ile/ve/<> TARİHİ OLAY/LAR

( HISTORICAL VALUE/S vs./and/<> HISTORICAL PHENOMENON/S )


- TARİHSİZ/LİK ile/ve/||/<>/= TALİHSİZ/LİK

( Tarihsizlik, talihsizliktir. )

( LACK OF HISTORY vs./and/||/<>/= UNLUCKY/NESS )


- TARİHTEN DERS ALMAK ile/ve/<> TARİHTEN GÜÇ ALMAK

( TO TAKE LESSONS FROM HISTORY VALUE/S vs./and/<> TO TAKE POWER FROM HISTORY )


- TARİHTEN DERS ALMAK ile/ve/<> TARİHTEN GÜÇ ALMAK

( TO TAKE LESSONS FROM HISTORY VALUE/S vs./and/<> TO TAKE POWER FROM HISTORY )


- TARİHTEN İBRET ALMAK ile TARİHTEN KUVVET ALMAK


- TARÎK el-TAKVÎM ile/ve/<> TARÎK el-LUZÛM ile/ve/<> TARÎK el-KIYÂM ile/ve/<> TARÎK el-NİSBE

( Osmanlı dönemi Türk filozofu Taşköprülüzâde'ye (ö. 1561) göre ayıklama/soyutlama eylemi açısından bir önermede, konu ile yüklem ilişkisinin türleri:

"X, Y'dir." denildiğinde, bir yüklem olarak Y,

1. Ya bizâtihi yüklendiği X'ten
2. Ya da X'in dışındaki başka bir nesneden ayıklanır/soyutlanır.

Birinci durumda Y
i. ya X'in kurucu unsurlarından;
ii. ya da X ile Y arasındaki zâtî gereklilikten/zorunluluktan ayıklanır/soyutlanır.

İkinci durumda ise Y
i. ya dış-dünyada, X ile var olan
ii. ya da dış-dünyada, X'e nispet edilen bir durumdan ayıklanır/soyutlanır.

1. i.'ye "Kurucu unsurlarına ayırma yöntemi"[Tarîk el-takvîm];
1. ii.'ye "Gereklilik(zorunluluk) yöntemi"[Tarîk el-luzûm]

2. i.'ye "Kâim olma yöntemi"[Tarîk el-kıyâm]
2. ii.'ye ise "Nispet yöntemi"[Tarîk el-nisbe] adı verilir. )


- TARİK-İ AHYÂR ile TARİK-İ EBRÂR ile TARİK-İ ŞUDDÂR


- TARÎK[çoğ. TURUK] ile TÂRİK[Ar. < TERK] ile TA'RÎK[Ar. < ARAK] ile TA'RÎK ile TÂRÎK[Fars.] ile TAHRİK[Ar.]

( Yol. | Usûl. | Meslek. | Vasıta, neden. | [tas.] Bir velînin Allah'a ulaşması için tuttuğu yol. İLE Terk eden, bırakan, vazgeçen. İLE Terlet(il)me, tere yatırılma. İLE Uğma. İLE Karanlık. İLE ... )


- TÂRİYE[Ar.] ile TA'RİYE[Ar.] ile TARİYY/TARİYYE[Ar.]

( Ansızın gelen belâ. İLE Soyma, soyulma, çıplaklaştırma. İLE Körpe, yaş, taze. | Yumuşak ekmek. )


- TART[Fr. < TARTE] ile/||/<> TARTÖLET ile/||/<> TURTA[İt. < TORTE] ile/||/<> PAY[İng. < PIE] ile/||/<> KİŞ[< QUICHE] ile/||/<> GALETTE

( Tatlı ya da tuzlu olabilir. [Modern tartlar, genellikle meyve tabanlıdır, bazen de koyu krema ile olabilir.] İLE/||/<> Üzeri açık ve içinde dolgu kreması olan tartın küçük çeşididir. Genellikle tek kişilik minik kalıplarda pişirilir. İLE/||/<> Altı hamur, arası dolgu[meyve/sebze] üzeri ise hamurla kapatılarak yapılan ve genellikle tuzlu olabilen bir hamur çeşididir. İLE/||/<> Altı hamur, arası meyve dolgulu, üzeri rende hamur ya da kafes şeklinde hamur parçalarıyla kapatılan bir pasta çeşididir. İLE/||/<> Tart gibi altı hamur üzeri ise tamamen tuzlu olarak hazırlanan sebze dolgulu bir hamur çeşididir. İLE/||/<> Tarta benzeyen bir tatlı türüdür.[Hamurundaki farklılıklar nedeniyle tart ile birbirinden ayrılmaktadır. Galetta hamuru, pizza hamuru gibi açılır ve tart kalıbı yerine bir yuvarlak fırın kabının içine, dışarı taşacak biçimde fırın kağıdı serilip üzerine açılan hamur yerleştirilir. İçine meyveleri dizildikten sonra hamurun fazla kalan kenarları meyvelerin üzerine doğru kapatılır.] )


- TART/TARD[Ar.] ile TART[Fr.]

( Kovma, çıkarma. İLE Kalıpta pişen, bir tür meyveli pasta. )


- TARTAR ile TARTAR

( Dişte. İLE Tartma aracı, kantar/terazi. | Sürekli tartan kişi. )


- TARTARİK[Fr. < TARTARIQUE] ile TARTARAT[Fr. < TARTRATE]

( Yapısında, iki alkol ve iki asit bulunan. İLE Tartarik asit tuzu. )


- TARTI ile TARTIM

( Ağırlık. | Tartma aleti, çeki. | Oran, ölçü, karar. | Yelkenleri indirip kaldırmaya yarayan ip. İLE [müzik] Dizem. )


- TARTIŞILABİLENLER ile TARTIŞILAMAZLAR/TARTIŞILAMAYANLAR


- TARTIŞILAMAZLAR ile/ve TARTIŞILAMAYANLAR


- TARTIŞILMASI "GEREK" ile/ve/değil/||/<>/< TARTIŞILABİLİR


- TARTIŞMAK GEREKİR ile/değil TARTIŞMA GEREKTİRİR


- TARZ ile TAVIR

( STYLE vs. MANNER )


- TAS'ÎR[Ar.] ile TA'SİR[Ar. < USR | çoğ. TA'SÎRÂT] ile TA'SÎR[Ar. < ASR | çoğ. TA'SÎRÂT] ile TA'SÎL[Ar. < ASEL]

( Kibirlilik yüzünden konuşurken, yüzünü başka tarafa çevirip karşısındakinin yüzüne bakmama. İLE Güçleştirme/güçleştirilme. İLE Suyunu sıkma. İLE Tadlandırma. )


- TAS[Ar.] ile TA'S[Ar.]

( Su kabı. İLE Yok olma, kaybolma. )


- TAŞ ile TAŞIL/FOSİL[Fr.] ile TAŞÇIL

( ... İLE ... İLE Taşı andıran, taş gibi. | Taşlar ve kayalar üzerinde ya da taşlı topraklarda yetişen. )


- TAŞ ile/ve/||/<>/> TAŞİLİĞİ

( ... İLE/VE/||/<>/> Taşların, yapraklar durumunda ayrılmasını sağlayan ara katmanı. )


- TASARI ile/ve/||/<>/> TASARIM

( Olması ya da yapılması istenilen bir şeyin, zihinde aldığı biçim. | Tüzel bir işlemin, o işlemi yapmakla yetkili kurul ya da organ önüne getirildiği andaki durumu, üstünde görüşme ve oylama yapılabilir durumdaki metin, layiha. İLE Zihinde canlandırılan biçim, tasavvur. | Bir sanat yapıtının, yapının ya da teknik ürünün ilk taslağı, tasar çizim, dizayn. | Bir araştırma sürecinin çeşitli dönemlerinde izlenecek yol ve işlemleri tasarlayan çerçeve, tasar çizim, dizayn. | Daha önce algılanmış olan bir nesne ya da olayın bilinçte sonradan ortaya çıkan kopyası. )


- TASARIM/TASAR ÇİZİM = TASAVVUR = REPRESENTATION[İng.] = REPRÉSENTATION[Fr.] = VORSTELLUNG[Alm.] = REPRAESENTATIO[Lat.] = REPRESENTAR[İsp.]


- TAŞARON değil TAŞERON


- TASARRUF ile/ve/< TASADDUK


- TASAVVUF ile/ve/<> TARİKAT

( Şuurla ilgilidir. İLE/VE/<> Temrinlerle, alıştırmalarla ilgilidir. )

( Tantra. İLE/VE/<> Yoga. )


- TASAVVUF ve/||/<> TASARRUF

( ... VE/||/<> Sahip olma. | İdâre ile kullanma, tutum, ekonomi. | Artırma, artırılma. )


- TASAVVUF < TASFİYE


- TASAVVUR Bİ VECHİN MA ve TASAVVUR Bİ-RESMİHİ

( Mutlak ve mechul. VE Basiret üzere taleb. )


- TASAVVUR(KAVRAM) ile TASDİK(YARGI)

( Yargısız kavram. İLE Yargı ile birlikte bulunan kavram. Yargı/hüküm içermesi gereken kavram/tasavvur. )

( Kavram. İLE/VE Önerme + Çıkarım. )

( NEDİR? - HANGİ? ile/ve HEL - LİME )

( MA - EYYU ile/ve -MIDIR? - NİÇİN? )

( Felsefecilere(hukemaya) göre Tasavvur:
* Tasavvur-ı sazic[çıplak/salt/yargısız tasavvur]
* Tasavvur mea hükm(in)[Yargıyla birlikte bulunan tasavvur]
Kelâmcılara(mütekellime) göre Tasavvur:
Tasavvurat-ı Selâse + Hüküm = Kaziye = Tasdik )


- TASAVVUR ile TAHAYYÜL


- TASAVVUR ile/ve/değil TASAVVUF


- TASAVVURLU DÜŞÜNME ile TASAVVURSUZ DÜŞÜNME


- TASDİK ile TAKDİR


- TASDİKNÂME ile/>< TAKDİRNÂME

( Verilen onayı gösteren belge. | Okulunu bitirmeden ayrılan öğrenciye okul yönetimi tarafından verilen, son öğrenim düzeyini gösteren belge. | Başka bir öğrenim kurumuna geçen öğrenciye okul yönetimi tarafından verilen, son öğrenim düzeyini gösteren belge. İLE/>< Yapılan bir işin beğenildiğini belirtmek amacıyla verilen yazılı belge, takdir. | Okullarda belirli bir başarı düzeyinin üzerine çıkan öğrenciye karnesiyle birlikte verilen belge, takdir. )


- TASDİYE[Ar.] ile TASFÎH[Ar. < SAFH | çoğ. TASFÎHÂT]

( El çırpma, alkış. İLE El çırpma, alkışlama. | Yassıltma, yufka haline getirme, yaprak yaprak yapma. )


- TASFÎH[Ar. < SAFH | çoğ. TASFÎHÂT] ile TASFÎR[Ar. < SAFÎR | çoğ. TASFÎRÂT]

( El çırpma, alkışlama. | Yassıltma, yufka haline getirme, yaprak yaprak yapma. İLE Islık çalma, ıslıkla seslenme. | Sarartma, sarıya boyama. )


- TASFÎR[Ar. < SAFÎR | çoğ. TASFÎRÂT] ile/değil TASVÎR[Ar. < SÛRET | çoğ. TASVÎRÂT, TESÂVÎR]

( Islık çalma, ıslıkla seslenme. | Sarartma, sarıya boyama. İLE/DEĞİL Resmini yapma. | Resim, şekil, sûret. | Yazıyla tarif etme. )


- TASFİR değil TASVİR


- TASFİYE-İ DERÛN ile TASFİYE-İ KALB

( Özü saflaştırma. İLE Yüreğini temizleme. )


- TASFİYE ile/ve/||/<> TAKDİS ile/ve/||/<> TEZKİYE

( Nefsi. İLE/VE/||/<> Kalbi. İLE/VE/||/<> Aklı. )


- TASHİH[< SIHHAT] ile/ve/<> TÂDİL


- TAŞKAPI / PETRİ KAPISI ile ...

( Haliç deniz suru kapılarından biridir. Topkapı adıyla da bilinir. )


- TAŞKIRANÇİÇEĞİ ile TAŞKIRANOTU

( Taşkırangillerden, 2500 metreden yukarı yerlerde sert kayaları yarıp yetişen bir çiçek. İLE Taşkırangillerden, bazı türleri süs bitkisi olarak yetiştirilen, saplarının parçalanmasıyla üreyen bir bitki, taşkıran. )

( LEONTOPODIUM ALPINUM cum SAXIFRAGA )


- TAŞLAMAK ile/ve/||/<> TASLAMAK


- TASLAMAK ile TAVIR TAKINMAK


- TAŞLIK ile TAŞOCAĞI

( Taşı bol, taşlı (yer). | Taşla döşenmiş avlu, sofa, merdiven altı vb. | Kuş vb. hayvanların sindirim kanalları üzerinde bulunan kaslı, öğütücü mide, katı, konsa. İLE Yapı işlerinde kullanılacak taşların çıkarıldığı yer. )


- TAŞMA ile TAŞIM ile TAŞKIN

( Taşma durumu. | Akarsu yatağından çıkarak çevresini kaplama, su baskını. İLE Yemeğin, taşacak kadar kaynaması. İLE Taşmış bir durumda olan. | Su baskını, seylap, feyezan. | Aşırı. )


- TASMÎT[Ar. < SEMT] ile TASMÎT[Ar.]

( Gazel ya da kasideyi, musammat denilen tarzda düzenleme. Uyaklı/kafiyeli beyitleri dört bölüm olarak düzenleme. İLE Susturma. )


- TASNİF'UL ULÛM:
KELÂM ve/> FIKIH ve/> TASAVVUF

( "Tasnif'ul Ulûum" kitabında Tasavvuf: "İmanın meyvesi ve İslâm'ın neticesi."/"Hüve semeretül iman ve neticetü'l-İslâm" )


- TASNİF ile/ve TAKSİM

( Tüm tasnifler, aklîdir. Çünkü, doğada, tasnif(sınıflandırma) diye bir şey yoktur/olmaz. )


- TASNİF ile/ve/||/<>/> TANZİM


- TASTİK değil TASDİK


- TASVİP/ONAMA ile/ve TASDİK/ONAY


- TASVİR ile/ve/||/<> TASAVVUR


- TAT ile TAT ile Tat

( İran'lılara verilen bir ad. )

( Canlıların, besinlerdeki uçucu olmayan bileşikleri damak, boğaz ve dil yüzeyindeki mukoza noktaları aracılığıyla algıladığı duyum. | Tatlılık. | Hoşa giden durum, lezzet, zevk. İLE Dilsiz. İLE Türklerin egemen olduğu yerlerde yaşayan Arap ya da İran'lılar. | Hazar Denizi kıyısında, İran Azerbaycanı sınırında yaşayan, İran soyundan olan bir topluluğun adı. )


- TATAR ile Tatar

( Postayı süren kişi. İLE Tataristan'da, Batı Sibirya'da ve Rusya Federasyonu'nun değişik bölgelerinde yaşayan, Türk bir halk ve bu halktan olan kişi. )


- TATARCIK ile TATARCIK

( Türlü hastalıkları taşıyan, insanda, asalak olarak yaşayan böcek. İLE Şiddetli karın ağrısı. )

( PHLEBOTOMUS cum ... )


- TATBÎKAN[Ar.] ile TATBÎKÎ[Ar.]

( Uygulayarak. İLE Tatbikata ait, tatbik, uygulama ile ilgili. )


- TATHAGATA ile TATHAGATA-DHYANA ile ...

( 1. Buda'yı ifade eden bir terim. 2. Tüm Dharmaların böyleliği. 3. Zihin-özü. 4. Ebedi Mevcudiyet. 5. Ebedi Şimdi. İLE Aydınlanmış Meditasyon. )


- TATİL ile/ve TAHSİL

( HOLIDAY vs. TO STUDY )


- TAVA ile TAVA ile TAVA ile TAVA

( Yağ kızdırma, yiyecek kızartma vb. işlere yarayan, uzun saplı yayvan kap. | Bu kapta pişmiş yemek. | Maden eritilen saplı pota. | Kireç karıştırılan tekne. İLE Deniz ya da göllerde suların geri çekilmesiyle kuruyan bölüm. İLE Gemilerde borda iskelesinin alt başındaki sahanlık. İLE Fide yetiştirmek için ayrılmış toprak bölümü. )


- TAVÂHİN[Ar. < TÂHİNE] ile TAVÂHÎN[Ar. < TÂHÛN, TÂHÛNE]

( Öğütücü dişler, azı dişleri. İLE Su değirmenleri. | Öğütülmüş şeyler. )


- TAVAN ile/ve TABAN

( SEMÂNE ile/ve ... )

( SAKF[çoğ. SUKUF] ile ... )


- TAVAZZÛ'[Ar. < VUZÛ] ile TAVAZZUH[Ar. < VUZÛH]

( Abdest alma. İLE Açıklanma, açıklığa kavuşma, aydınlanma. )


- TAVÎL/TAVÎLE[Ar. < TÛL | çoğ. TIVÂL] ile TAVÎLE[Ar.]

( Uzun. | Çok süren. İLE Hayvan katarı, birbiri ardına bağlanmış bir sıra hayvan. | At ahırı. | Çayıra koyuverilen hayvanın ayağına bağladıkları ip, tavla ipi. )


- TAVIR ile/ve TARZ


- TAVLA[Ar. < TAVÎLE] ile TAVLA[İt. < TAVOLA]

( At ahırı. | Hayvan katarı, birbiri ardına bağlanmış bir sıra hayvan. | Çayıra koyuverilen hayvanın ayağına bağladıkları ip, tavla ipi. İLE Bölümlere ayrılmış iki yanlı tahta üzerinde on beşerden, otuz pul ve iki zarla iki kişinin karşılıklı oynadığı oyun. | Bu oyunun üzerinde oynandığı, iki iç yüzü bölme desenli, dikdörtgen biçimindeki tahta kutu. )


- TAVŞAN ile TAVŞAN

( Tavşangillerden, hızlı koşan, kemirgen, bir tür memeli. | Atletizm yarışlarında rekor kırılabilmesi için tempoyu yüksek tutup belirli bir mesafeyi öteki yarışmacıların önünde koşan atlet. İLE Değerli ağaçlar üzerine, ince oymalar işleyen sanatçı, tahta oymacısı. )


- TAVŞANCILOTU ile TAVŞANKULAĞI

( Maydanozgillerden, nemli yerlerde yetişen, körpesi bazı yerlerde hayvan yemi olarak kullanılan bir bitki. İLE Çuha çiçeğigillerden, kalp biçiminde geniş yapraklı, beyaz, pembe rengi çiçekli bir bitki, buhur-u meryem, siklamen. )

( HERACLEUM cum CYCLAMEN COUM )


- TAVUKLAR ile TAVUKSULAR

( Tavuksular takımının bir alt takımı. İLE Tavukları ve tepeli tavukları içine alan bir takım. )


- TAY ile TAY[Fars.]

( Üç yaşına kadar olan at yavrusu. İLE Denk, eşit, eş. | Hayvanın bir yanındaki yük. )


- TAYFÖLÇER ile/ve/||/<> TAYFÖLÇÜMÜ

( Işın tayflarını incelemeye yarayan alet, spektroskop. İLE/VE/||/<> Işın tayflarının incelenmesi, spektroskopi. )


- TAYİN ile/ve TAHSİS

( Ne olduğunu anlama, gösterme, belirtme, kararlaştırma. | Atama. İLE Bir şeyi, bir kişiye ya da bir yere ayırma. )


- TAYİN ile TAKDİR


- TAYIN ile TAYİN

( Asker azığı. | Asker ekmeği. | Savaş ya da seferberlik dönemlerinde, vatandaşlara karneyle dağıtılan ekmek. İLE Ne olduğunu anlama, gösterme, belirtme, kararlaştırma. | Atama. )


- TAZACCU'[Ar.] ile TAZACCUR[Ar.]

( Üşenme, gevşek davranma. İLE İç sıkılması, sıkıntı. )


- TAZİYE[Ar.] ile TARZİYE[Ar.]

( Ölen kişinin yakınlarına üzüntünü paylaştığını belirtme/bildirme. İLE Yapılan kötü bir davranış için özür dileme, gönül alma. )


- TAZLÎL/TADLÎL[Ar.] ile TAZLÎL[Ar. < ZILL]

( Dalâlete düşürme, doğru yoldan çıkarma, azdırma, ayartma. İLE Gölgelendirme, gölgelendirilme. )


- TAZMİNAT ile TANZİMAT


- TAZZİK değil TAZYİK

TA... ~ ... ile başlayan FaRkLaR...

- !TAHKİR ile/ve/||/<> !TEZYÎF[< ZEYF]

( Aşağılama, onur kırma, onuruna dokunma. İLE/VE/||/> Değersiz gösterme. | Alay etme. )


- !TAHKİR ile/değil/yerine TENKİT/TENKİD

( Bir kaçıştır.[kendinden, utancından, küçüklüğünden] İLE/DEĞİL/YERİNE Bilmeyi zorunlu kılar. )


- !TALAN[Fars.]/İHTİKÂR[Ar.]/ÇAPUL/PLAÇKA[< Arnavutça] değil/yerine/= !YAĞMA/VURGUN


- ... TARTIŞMASI" ile/değil ... AYRIMI


- "TABİÎ Kİ ..." ile/ve/<> "(...) HALİYLE (...)"


- "TABİÎ Kİ DE" değil TABİÎ Kİ


- "TABİÎ Kİ" ile/ve/<> "KESİNLİKLE"


- "TABİÎ Kİ" ile/ve "KUŞKUSUZ"


- "TABİÎ Kİ" ile/ve/<> "MUTLAKA"


- "TADINI ÇIKARMAK" ile/ve "SEFASINI SÜRMEK"


- "TAHAYYÜL ETMEK" ile/ve "KIYISINDAN GEÇMEK"


- "TAHMİN ETMİYORUM" değil "SANMIYORUM"


- "TAHT" değil "BAHT"


- "TAKIK" ile/değil/yerine ÂŞIK


- "TAKILMA" ile/ve/||/<> "BÜYÜTME"

( image )


- "TAKILMA" ile/ve/||/<> "KAFAYI BOZMA"


- "TAKILMA" ile/değil/yerine YOĞUNLAŞMA


- "TAKILMAK" ile/ve/değil/yerine "BAĞLANMAK"


- "TAKILMAK" ile/ve "SATAŞMAK"


- "TAKILMAK" ile UNUTMAK


- "TAKILMAK" ile/değil/yerine ÜSTÜNDE DURMAK/ÖNEMSEMEK

( Takılmayan[bilen], "takılma" demez; ancak ve ne yazık ki takılan[bilmeyen], "takılma" der. )


- "TAKINTI" ile/değil "RAHATLIK"


- "TAKINTI" ile/değil/yerine ÇALIŞMA VE ÜRETME (GEREKLİLİĞİ)


- "TAKINTI" ile/değil/yerine GEREKENİ/GEREĞİNİ YAPMAK


- "TAKINTI" ile/değil/yerine İLKELİLİK


- "TAKİP ETMEK" ile/yerine/değil "İÇİNDE (PARÇASI) OLMAK"


- "TAKLAYA GELMEK" ile "TUFAYA DÜŞMEK"


- "TAKMA KAFANA!" ile/değil/yerine "HIZLI GEÇ!"


- "TAM DOĞRU DEĞİL" değil PEK DOĞRU DEĞİL


- "TAM OLARAK ..." değil/yerine YETERİ KADAR ...


- "TAM ÜSTÜNE BASMAK" ile "CUK OTUR(T)MAK"


- "TAMAMEN" ile/değil/yerine BÜYÜK ORANDA


- "TAMAMLAYAMADI" değil TAM ANLAYAMADI


- "TANIDIK MASA" ile/ve/||/<> "BİLİMSEL MASA"

( Kalıcı, sürekli. İLE/VE/||/<> Boşluk. )

( bkz. EDDINGTON )


- "TANIDIK/LAR" ile/değil/yerine DANIŞMAN/LAR


- "TANRI OLMAK" ile/ve TANRININ BAKIŞ AÇISINDA KONUMLANMAK


- "TANRILAR" ile/ve/||/<> "TANRIÇALAR"

( )


- "TANRILAŞTIRMAK" ile "TANRISALLAŞTIRMAK"


- "TANRILAŞTIRMAK" ile/değil/yerine BAŞATLAŞTIRMAK


- "TANRISAL GÖRÜ" ile/ve/değil ORTAK AKIL


- "TAPINMA" ile/değil/yerine RÂBITA


- "TAPMAK" ile/değil/yerine HAYRAN/"HASTASI" OLMAK

( [not] "WORSHIP" vs./but ADORE
ADORE instead of "WORSHIP" )


- "TARAFTAR OLMAK" ile/ve/değil/yerine/||/<>/> TAVIR ALMAK


- "TARİH OLMAK" ile/ve "TARİHE MAL OLMAK"


- "TARİH/TÜRKÇE YAZILIMI" değil TARİH YAZIMI


- "TARİHSEL" ile AŞKIN


- "TARTMAK" ile/ve/<> DEĞERLENDİRMEK


- "TAŞ, YERİNDE AĞIRDIR" ile/ve/||/<> "HER 'HOROZ', KENDİ ÇÖPLÜĞÜNDE ÖTER"


- "TAŞI GEDİĞİNE KOYMAK" ile "CUK OTURTMAK"


- "TAT" değil TAD


- "TAT/LI/LIK" ve/<>/>< ZAHMET


- "TATİL" değil/yerine/>< BAYRAM

( Tatile gitmeyi, bayram eder/etmiş gibi düşünmemeli; bazı bayramları da tatil olarak düşünmemeli, "tanımlamamalı" ve "görmemeliyiz". )


- "TATLI" ile/ve/değil LEZZETLİ


- "TAVİZ VER(ME)MEK" ile "GERİ ADIM ATMA(MA)K


- "TAVLAMAK" ile "KAFALAMAK"


- (")TANIMAK(") ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TANIYANI(ZİHNİ) TANIMAK


- (")TARİH(") ile/ve/||/<> ELEŞTİREL TARİH


- (")TAŞMA(") ile (")SIZMA(")


- (")TATMİN OL(MA)MA(") ile/ve/||/<>/< ANLA(MA)MA


- (TARİHSEL) SÜREÇ ile/ve (TARİHSEL) KOŞUL

( [HISTORICAL] PROCESS vs./and [HISTORICAL] CONDITION )


- [ne yazık ki]
!TAHRİF[< HARF] ile/ve/<>/> !TAHRİB[< HARÂB]

( [ne yazık ki] Harflerin yerini değiştirme, bozma, kalem oynatma, değiştirme. | Bir tanımın anlamını değiştirme. İLE/VE/<>/> Yıkıp bozma. )


- [ne yazık ki]
TAGALLÜP[Ar.] değil/yerine/= ZORBALIK


- [ne yazık ki]
TARİHİ ...:
BİLMEMEK ile/ve/değil/||/<>/> ÇARPITMAK


- [ne]
!TAHKİR ile/ya da/ne de/||/<>/>< TAKDİS


- [not] TAXONOMY ile/ve/değil/yerine/<>/> CLADISTIC TAXONOMY

( Sınıflandırma. İLE Kladistik sınıflandırma. )

( LINNAEUS/LINNE vs./and/<>/>/but HELLING[1966] )


- TASAVVUF/KELÂM/İSLÂM'DA


- TARİH ile/ve ZAMAN

( İnsan. İLE Kozmik. )

( Tarih: Amacı şerefli, yararları çok fazla ve esasları çok önemli olan bir disiplin ve ilim. )

( Zaman: Değişimleri, oluşumları ve hareketleri anlamlandırmada başvurulan kategori. )

( Tarih ile uğraşmak, kişinin emeği ile uğraşmaktır. )

( Tarihi, vak'a olarak görürsen, sonra sen de "Tarihî Vak'a" olursun! )

( Bugün varsan, yarın yoksun Tarih oku, bilgin artsın Sen dünyadan bihabersin )

( Tarih: Düzen. )

( Historia: Araştırma. )

( HISTORY vs./and TIME )


- TASAVVUF TERMİNOLOJİSİ ile/ve TASAVVUF TERBİYESİ


- BAŞARI GÖSTERGESİ:
TAKDİR (İLE) ile/ve/değil/yerine/< TAKLİT (İLE)


- GÜNEK | ESKİNÇ = TARİH[Ar.] = HISTORY[İng.] = HISTOIRE[Fr.] = GESCHICHTE[Alm.] = HISTORI < HISTOREIN:BİLMEYE ÇALIŞMAK, BİLMEK, ANLATMAK[Yun.] = HISTORIA[İsp.]


- MAĞDURİYET:
TARİHSEL ile/değil EKİNSEL/KÜLTÜREL


- SANAT:
TAKLİT (İLE) ile/ve/||/<> TEMSİL (İLE)


- SANAT:
TASARIMSAL ile/ve/||/<> UYGULAYIMSAL


- SÖZLÜK:
TARAMA ile/ve/||/<> DERLEME


- TÂ'AT[Ar.] ile HİDMET/HİZMET[Ar.]


- TÂ'AT[Ar.] ile KABÛL[Ar.]


- TÂ'AT[Ar.] ile MUVÂFAKATU'L-İRÂDE[Ar.]


- TA'BÎR CAİZSE değil/yerine/= DEYİM YERİNDEYSE/DEYİŞ UYGUNSA


- TA'BÎR[< UBÛR] ile ...

( İFÂDE, ANLATMA | BİR ANLAMI OLAN SÖZ | DEYİM | TERİM | RÜYA YORMA )


- TA'DÂD[Ar. < ADED] değil/yerine/= SAYMA; SAYI | BİRER BİRER SÖYLEME, SAYIP DÖKME; SAYIM

( SAYMA; SAYI | BİRER BİRER SÖYLEME, SAYIP DÖKME; SAYIM )


- TA'DÂD[Ar. < ADET] (ETMEK)[Ar.] ile/ve/||/<> İHYÂ'[Ar. < HAYÂT] (ETMEK)[Ar.]

( Sayma, sayı. | Birer birer söyleme, sayıp dökme, sayım. İLE/VE/||/<> Diriltme, diriltilme, canlandırma. | Can verircesine iyilik etme, lütfetme. | Yeniden güçlendirme. | Uyandırma, canlandırma, tazelik verme. )


- TA'LÎK[< ALAK] ile ...

( ASMA, ASILMA | BİR ŞEYE BAĞLI GÖSTERME | GECİKTİRME, ASKIDA BIRAKILMA | BELİRLİ BİR ZAMANA BIRAKMA | İRAN YAZISI (hatt-ı ta'lîk) )


- TA'LİL-İSTİKRÂ ile/ve TAHLİL-TERKİP


- TA'LÎM(< İLM) ile TEMRÎN

( Aklı eğitmek, öğrenme, öğretim. İLE Alıştırma, idman yaptırma, egzersiz. )


- TA'LÎM[< İLM] ile ...

( ÖĞRENME, ÖĞRETME, ÖĞRETİM, ÖĞRETİLME | OKUTMA, DERS VERME/VERİLME | MEŞK İLE YETİŞTİRME | EGZERSİZ )


- TA'LÎM[Ar. < İLM | çoğ. TA'LÎMÂT] ile TA'LÎN[Ar.]

( Öğrenme, öğretme, öğretim, öğretilme. | Okutma, ders verme/verilme. | Meşk ile yetiştirme. | Askerlik idmanı. | İdman, egzersiz. İLE Açığa vurma/vurulma. )


- TA'LÎM[Ar.] ile TELKÎN[Ar.]


- TA'LÎMÎ[Ar.]/DİDAKTİK[Fr./İng.] değil/yerine/= ÖĞRETİCİ/ÖĞRETÇİ


- TA'LİYE[Ar.] ile TAHLİYE[Ar. < HALÂ, HALVET, HALV]

( Bir şeyi yükseltme. İLE Boşaltma, boş bırakma. | Serbest bırakma, salıverme. )


- TA'M[< TUÛM]:
YEME | TAD, LEZZET


- TA'M[Ar. çoğ. TUÛM] ile TAM'[Ar. < TAM]

( Tama eden. İLE Doymazlık, çok isteme, açgözlülük. )


- TA'M[Ar. çoğ. TUÛM] ile TAMA'[Ar.]

( Yeme. | Tad, lezzet. İLE Doymazlık, çok isteme, açgözlülük. )


- TA'N ile ...

( SÖVME, YERME | AYIPLAMA | ALEYHTE DEDİKODU )


- TA'RÎZ'DE:
ALAY[İSTİHZÂ] ile ALAYLI EĞLENME[TEHEKKÜM]

( Dokunaklı olanlar. İLE Acı ve ağır bir alayı içerenler. )


- TA'SÎRÂT[Ar. < TA'SÎR] ile TA'SÎRÂT[Ar. < TA'SÎR]

( Güçleştirmeler. İLE Suyunu sıkmalar. )


- TA'TÎS[Ar. < ATSE] ile TA'TÎŞ[Ar. < ATŞ]

( Aksırtma. İLE Susatma/susatılma. )


- TA'VÎZ[Ar. < İYÂZ] ile TA'VÎZ[Ar. < İVÂZ | çoğ. TA'VÎZÂT]

( Nazara ve başka kötülüklere karşı takılan muska. İLE Bedel verme, karşılık olarak bir şey verme/verilme. | [kimya] Bir cismin, bir başkası yerine geçmesi. )


- TA'YÎN[< AYN][Ar.] ile/ve NÂN-PÂRE[Fars.]

( Erzak. İLE/VE Ekmek parçası. )


- TA'YÎN[Ar. < AYN] ile TAHÎN[Ar.]

( Ayırma, belirli etme. | Bir memuriyete koyma. | Tayın, asker ekmeği. | Erzak. İLE Öğütülmüş tahıl. | Darı unu. | Şekerle karıştırılarak helvası yapılan öğütülmüş susam. )


- TA'ZİB[< AZAB] ile ...

( EZİYET ETME, BOŞUNA YORMA )


- TA'ZÎL[Ar.] ile TA'ZÎL[Ar. çoğ. TA'ZÎLÂT]

( Bir hastanın güzel ve inandırıcı sözlerle teselli edilmesi. İLE Ayıplama. )


- TA'ZÎM[< AZM] ile ...

( BÜYÜKLEME, ULULAMA, BÜYÜK SAYMA | SAYGI GÖSTERME, İKRÂM ETME )


- TA'ZÎR[Ar. < ÖZR | çoğ. TA'ZÎRÂT] ile TA'ZÎR[Ar. çoğ. TA'ZÎRÂT]

( Esassız özür bildirme, vesile ve bahane arama. İLE Azarlama. | Suçluyu suçuna göre sözle azarlama. )


- TA'ZİYE[Ar. < AZV] değil/yerine/= YARA(BAŞ) SAĞILIĞI/İYİLEŞMESİ DİLEME

( Caferî mezhebinde olanların Muharrem ayında yaptığı matem töreni. )


- TÂ[Ar.] ile TÂ'[Ar.] ile TÂ[Ar.] ile TÂ[Ar.] ile TI[Ar.]

( Eski Türkçe'deki "te" ve "tı" harflerinin Arapça'daki adı. İLE "tı" harfinin bir adı. İLE Kat, büklüm. İLE Kadar, dek, değin. İLE Osmanlı abecesinin 19. harfi olup ebced hesabında, 9 sayısının karşılığıdır. T harfini karşılar. )


- TABİİ ile TÂ


- TA ile Ta ile Th ile Ti ile Tl ile Tm/Tu ile TU/TÜ/TÜH

( Dek, değin, kadar ya da beri gibi ilgeçlerle birlikte kullanılarak, bir eylemin, bir hareketin, bir yerin, bir şeyin başladığı ya da sona erdiği noktayı, zaman ve uzaklık bakımından abartmalı bir biçimde anlatır. İLE Tantal'ın simgesi. İLE Toryum'un simgesi. İLE Bir tören sırasında, askerleri biraraya toplamak, törenin başladığını bildirmek vb. amaçlarla çalınan borazanın çıkardığı ses. İLE Talyum'un simgesi. İLE Tulyum'un simgesi. İLE "Yazıklar olsun" anlamında kullanılır. )


- TAAB ile TAB' ile TÂB[Fars.] ile -TÂB[Fars.]

( Yorgunluk. | Sıkıntı, zahmet, eziyet, meşakkat. | Sinirlerin zayıflığından dolayı kaslarda ve çeşitli yerlerde duyulan şiddetli sancı. | Tabiat, huy. | Damga, mühür basma. | Kitap basma. İLE Güç, kuvvet, tâkat. | Işık, parlaklık. | Harâret. | Tazelik. | Kıvrım, büklüm. | Sıkıntı, eziyet. | Öfke. | Kılıcın keskinliği. İLE "parlayan, parlatan, aydınlatan" anlamlarına gelerek birleşik sözcükler yapar. [ÂLEM-TÂB: Dünyayı aydınlatan.] )


- TAABBÜD[< ABD] ile İBÂDET ETME, KULLUK ETME; TAPMA, TAPINMA


- TAABBÜD ile/ve TEFEKKÜR ile/ve TEVEKKÜL


- TAABBÜS[Ar.] ile TAABBÜS[Ar. çoğ. TAABBÜSÂT]

( Sayıklama ya da havadaki bir şeyi tutmaya çalışır gibi ellerini sallayarak hareket ettirme. İLE Yüz ekşitme, surat asma. )


- TAACCÜB[Ar. < ACEB] değil/yerine/= ŞAŞMA/ŞAŞAKALMA

( [bkz. TAHAYYÜR] )


- TAADDÜD[Ar.] ile TAAHHÜD[Ar. < AHD | çoğ. TAAHHÜDÂT]

( Birden çok olma, çoğalma, sayısı artma. İLE Üzerine alma, yapılması için söz verme. | Bir işin yapılması için resmî olarak sözleşme. | Postaya verilen bir şeyin yerine ulaşmasını sağlama. )


- TAADDÜT[Ar.] değil/yerine/= ÇOĞALMA, SAYININ ARTMASI


- TAAFFÜN[< UFÛNET]: ÇÜRÜYÜP KOKMA, KOKUŞMA


- TAAHHÜT ile/ve/||/<>/> TEMÎNÂT


- TAAHHÜT değil/yerine/= ÜSTENME


- TAALÎ/TEÂLÎ[Ar. < ULÜVV] ile TAALLÎ/TEÂLLÎ[Ar. < ULÜVV | çoğ. TEALLÜYÂT]

( Yükselme, ululanma. İLE Yükselme, yüksek olma. )


- TAALLUK[< ALAK] ile ...

( ASILI OLMA, ASILMA | İLİŞKİN, İLİŞİĞİ OLMA | SEVME | ÂİT OLMA | [tas.] DÜNYA İLGİSİ )


- TAALLÜM[< İLM] ile/ve/<> İLİM

( Öğrenme, öğrenilme, okuyarak, ders alarak öğrenme, elde etme. İLE/VE/<> ... )

( Gerekli fakat yeterli değildir. İLE/VE/<> ... )


- TAAM" değil TAMAM


- TAÂM[< ET'İME] ile YEMEK, AŞ

( YEMEK, AŞ )


- TAAMMÜD[Ar. < AMD] ile TAANNÜD[Ar. < İNÂD | çoğ. TAANNÜDÂT]

( Bir işi bilerek ve isteyerek yapma. İLE İnad etme, direnme, ayak direme. )


- TAAMMÜDEN[Ar.] değil/yerine/= KASTEN


- TAAMMÜDEN değil/yerine/= TASARLAYIP/TASARLICA


- TAAMMÜM]Ar.} değil/yerine/= YAYILMA, GENELLEŞME


- TAAMMÜT[Ar.] ile/<> TAAMMÜDEN

( Bir işi ya da suçu bile bile, tasarlayarak yapma. | İşlenecek bir suçun, daha önceden tasarlanması. İLE/<> Kasten. )


- TAAMMÜT değil/yerine/= TASARLAMA


- TAANNÜT[Ar.] değil/yerine/= DİRENME, DİRENİM


- TAARRUS/TAARRÜS[Ar. çoğ. TAARRUSÂT] ile TAARRUZ[Ar. çoğ. TAARRUZÂT] ile TAÂRUZ/TEÂRUZ[Ar. < ARAZ | çoğ. TEÂRUZÂT]

( Kocanın, karısına sevgi göstermesi. İLE İlişme, sataşma, takılma. | Düşmana saldırma. İLE Birbirine zıt olma. )


- TAARRUZ ile/ve/<>/değil/yerine TEYAKKUZ


- TAARÜF ile TEARRÜF

( BİRBİRİNİ BİLMEK, TANIMAK )


- TAASSÎ[Ar. < İSYÂN] ile TAAŞŞÎ[Ar.]

( Ayaklanma, boyun eğmeme, isyân etme. İLE Akşam yemeği yeme. )


- TAASSUB ile AKIL TUTULMASI


- TAASSUB ile/ve/değil BİLGİ/DENEYİM EKSİKLİĞİ


- TAASSUB ile/değil/yerine GELENEKSEL DEĞER/LER


- TAASSUB ile/değil/yerine ÖNCELİK


- TAASSUB ile TASALLUT

( Taassub, tasalluta dönüşmemelidir! )


- TAASSUB değil/yerine/>/>< TASAVVUF

( TASAVVUF: Taassubu yok eden neyse, o! )


- TAASSUB ile TUTUCULUK


- TAASSUP[Ar.]/BIGOTRY[İng.] değil/yerine/= BAĞNAZLIK


- TÂAT[Ar.] ile TÂÂT[Ar. < TÂAT]

( Allah'ın emirlerini yerine getirme, ibâdet. İLE İbâdetler. )


- TAATTUL[Ar.] ile TAATTUR[Ar. < ITR]

( İşsiz kalma, işlemez olma. İLE Güzel kokular sürünme. )


- TAAYYÜN-Ü SÂNİ ile ANASIR-I ERBAA ile MEVALİD-İ SELÂSE


- TAAYYÜN[< AYN] ile ...

( MEYDANA ÇIKMA, ÂŞİKÂR OLMA | BELİRLİ OLMA | BELİRME | ŞEKİL | ÂYAN SIRASINA GİRME, ÎTİBARLANMA, BELİRLİ BAŞLI ADAM OLMA )


- TAAYYÜN ve/> TEŞEKKÜL


- TAAYYÜŞ[Ar.] değil/yerine/= YAŞAMA, GEÇİNME


- TAAZZÜL[Ar. < AZL] ile TAAZZÜR[Ar. < ÖZR]

( Bir tarafa çekilme. | İşten çekilme. | Ehl-i sünnet'ten Vâsıl b. Atâ'nın kurduğu mu'tezile mezhebi. | Takımdan ayrılma. İLE Özür bildirme. | Güçleşme, güç olma, olanak bulunmama. )


- TAAZZUM[< AZÂMET] ile BÜYÜKLÜK SATMA, KİBİRLENME | KEMİKLEŞME


- TAB-HÂNE[Ar., Fars.] ile TABH-HÂNE[Ar., Fars.] ile TÂB-HÂNE[Ar.]

( Matbaa. İLE Mutfak. | Lokanta. İLE Ocak ya da soba ile ısıtılan kışlık yer, çiçek sobası. | Nekahethâne.[DÂR-ÜŞ-ŞİFÂ] )


- TAB-I MÜSTAKÎM ve/||/<> AKL-I SELÎM


- TÂB-NÜMÂ[Fars.] ile ...

( Güç/kuvvet ölçer. )


- tab.[Lat. < TABELLA, TABLETTA] değil/yerine/= TABLET


- TAB'AN[Ar. < TAB] ile TÂBÂN[Fars.] ile TABAN[Tr.][>< TAVAN}[Ar.]

( Doğal/tabiî olarak, kendiliğinden. İLE Işıklı, parlak. İLE Ayağın alt yüzü, aya. | Üstü kapalı bir yerin gezinilen, ayakla basılan yüzü, tavan karşıtı. | Ayakkabının alt bölümü. | Kaide. | Bir şeyin en alt bölümü. | Değerlendirmede en alt derece. | Bir toplumu, bir kuruluşu oluşturan, yönetime katılmadan etkili olan kitle. | Temel. | Bir ırmağın en derin olan orta yeri. | Dikey duran direk, çubuk, seren vb.nin alt bölümü. | Bir cismin ya da bir biçimin yüksekliğini ölçmek için aşağıdan yukarıya doğru başlama noktası olarak alınan yüzey ya da çizgi, kaide. | Üslü sayılarda kuvveti alınan sayı. | Tarlanın düz ve verimli kesimi. | Kılıç vb. yapımında kullanılan iyi cins demir. )

( AS NATURE vs. BRIGHT vs. BASE )


- TÂBA'TU ZEYDEN[Ar.] ile VÂFAKTUHÛ[Ar.]


- TABAK ile ÇANAK


- TABAKA ile BÖLÜM


- TABAKA ile/ve/||/<> KATMAN


- TABAKA değil/yerine/= KATMAN


- TABAN/LI ile TEMEL/Lİ

( BASE/D vs. FUNDAMENTAL )


- TABASBUS[Ar. < BASBASA]/MÜTEBASBIS değil/yerine/= YALTAKLANMA/YALTAK

( Birine hoş görünmek için onursuzca davranmak. )


- TÂBE[Ar. < TAYYİB] ile TÂBE[Fars.] ile TÂ-BE[Fars.]

( "İyi ve temiz olsun" anlamınadır. İLE "-e kadar" anlamına gelerek sözcüklerin başına getirilir. [TÂ-BE-SABAH: Sabaha kadar. | TÂ-BE-KEY: Ne zamana kadar, niceye dek.] İLE Tava. | Geniş, düz yüzlü tuğla. )


- TABELA[İt. < TABELLA] ile URANLIK/PANKART[Fr. < PANCARTE]

( Üzerinde tanıtıcı, belirtici bir yazı, açıklama, işaret ya da resim bulunan, tahta ya da sac parçası, levha. | Hastahane, yatılı okul, askerî birlik gibi toplu yemek verilen yerlerde, günlük yemek için çıkarılan erzakın türünü, miktarını gösteren çizelge. | Hastahanelerde, her hastanın, gündelik yemek ve ilâcının yazıldığı kâğıt. İLE Toplantı ve gösterilerde taşınan, üzerinde benimsenen amacın birkaç sözle gösterildiği karton ya da bezden levha. )

( ... ile LAFİTE )


- TÂBİ'[< TEB] ile TÂBİ'[< TAB]

( Birinin arkası sıra giden, ona uyan; Boyun eğen, bağlı kalan; birinin emri altında bulunan. İLE Kitap basan/bastıran; Matbaacı. )


- TÂBİ'[Ar. < TEB | çoğ. TÂBİÎN, TÂBİÛN, TEBEA, TEVÂBİ'] ile TÂBİ'[Ar. < TAB] ile TABÎÎ[Ar.] ile TABHÎ[Ar.]

( Birinin ardı sıra giden, ona uyan. | Boyun eğen, bağlı kalan, birinin emri altında bulunan. | [Ar. dilb.] Kendinden önceki sözcüğe göre hareke alan sözcük. | Hz. Muhammed'i görmüş olanları(eshâbı) görüp kendinden hadîs dinlemiş olan. İLE Kitap basan/bastıran. | Matbaacı, düzenleyici(editör). İLE Doğayla/tabîatle ilgili. | Doğa gereği/îcâbı olan. | Olağan, alışılmış, her zamanki gibi. İLE Pişirmekle/pişirilmekle ilgili. )


- TÂBİ'[Ar.] ile TÂLÎ[Ar.]


- TABÎ'Î ile AKLÎ ile MANTIKÎ

( Küllîlerin çokluk öncesinde Tabî'î. İLE Çokluk halinde Aklî. İLE Çokluktan sonra da Mantıkî. )


- TABİ(İ) ile TÂBİ ile TÂBİ

( Elbette; Doğal(/doğal olarak). İLE Bağımlı. İLE Basıcı. | Yayımcı. )


- TÂBİ ile MAHKUM


- TÂBİ ile/değil MARUZ


- TÂBİ ile SEVMEK

( İkisinin de, "Nasıl?"ı olmaz/sorulmaz. )

( Tâbi olan ve seven, herşeyini sunar, hiçbir şey beklemez/sakınmaz. )


- TÂBİ ile/değil TABİÎ


- TABİAT/NATÜR değil/yerine/= DOĞA [DAMGALANMIŞ/MÜHÜRLENMİŞ]


- TABİATIYLA değil/yerine/= DOĞAL OLARAK / KENDİLİĞİNDEN


- TABÎB-İ MANEVİ ile ...

( ŞEYH, MÜRŞİD )


- TABİB ile/ve/<>/< ÂLİM

( Âlim olmadan, tabib olamazsınız(olunmaz/dı da).
[Osmanlı dönemindeki öğrenim ve eğitimde geçerliydi. Bugün de, Osmanlı bilgi ve deneyimini önemseyen, derinlikli/kapsamlı tutumunu devam ettiren Amerika'da, tıp ve hukuk bölümünden önce, üniversitede bir bölüm tamamlamış olma gerekliliği/zorunluluğu bulunmaktadır.]
[Umarız, bir gün, bizim öğrenim/eğitim düzenimiz/bilincimiz de aynı çizgiye yüksel(til)ecektir!] )

( İster tabip/hekim, ister hakim/avukat ya da herhangi bir alanda ilerlemek/yürümek ve derinleşmek için, önce, düşünme nedir?, nasıl düşünülür?, kavramlar nasıl tanımlanır, nasıl birbirine eklemlenir? önermeler nasıl kurulur? gibi temel, mantık ve usûl ile ilgili altyapı ve bilgi/ler oluşturulmalıdır ki, daha sonra, esasa ve ayrıntılara geçilebilsin. )


- TABİB ve HABİB


- TABİB ile/ve/değil KEHAL

( Hekim. İLE/VE/DEĞİL Göz hekimi. )


- TABİÎ ÂFET değil/yerine/= DOĞAL KIRAN


- Tabiî ki, gerektiğinde SUSMA! fakat sen yine de SUS!!!


- Tabiî ki, yeri geldiğinde DİNLEME! fakat sen yine de DİNLE!!!


- TABİÎ Kİ ile/ve/değil/yerine/||/<> KENDİLİĞİNDEN


- TABİÎ NEFS ile/ve/<> NEBÂTÎ NEFS

( Cismin parçalarını muhafaza edip, birbirinden ayrılmasından koruyan bir kuvvet. İLE/VE/<> Cismi, uzunluk, genişlik, derinlikte uzatıp, büyütüp, cismini büyüten kuvvet. )

( NEBATÎ NEFS'ler:
* CÂZİBE(ÇEKME)
* MÂSİKE(TUTMA)
* HÂZİME(SİNDİRME)
* MÜMEYYİZE(AYIRMA)
* DAFİA(DIŞARI ATMA)
* MÜLEDE(ÜREME)
* MUSAVVİRE(ŞEKİL VERİCİ)
* GÂDİYE
* NÂMİYE )


- TABÎÎ değil/yerine/= DOĞAL/OLAĞAN


- TABİÎ ile EVET

( SURE vs. YES )


- TABİÎ ile/ve MANTIKSAL ile/ve AKLÎ


- TABİÎYYUN ile/ve TALİMÎYYUN

( Aristotelesciler. İLE/VE Platoncular. )


- TABİL[Ar. | çoğ. TEVÂBİL] ile ...

( Nane, biber, tarçın, karanfil gibi baharatlar. )


- TABİL[Ar. çoğ. TEVÂBİL] ile TA'BÎR[Ar. < UBUR | çoğ. TA'BÎRÂT]

( Nane, biber, tarçın, karanfil gibi baharatlar. İLE Anlatma, ifade. | Bir anlamı olan söz. | Deyim. | Terim. | Rüya yorma. [HÜSN-İ TABÎR: Edep ve terbiye içinde anlatma.] )


- TABİP FİLOZOFLAR ile/ve/||/<> FİLOZOF TABİPLER


- TABİP[Ar.] = HEKİM/DOKTOR


- TABİP/TABİB[Ar.] ile/ve/değil ALYENİST[Fr.]

( Hekim. İLE/VE/DEĞİL Deliler hekimi. )


- TABİP/TABİB/HEKİM/DOKTOR değil/yerine/= SAĞAN/SAĞALTMAN/SAGUN/ONULTMAN


- TABİR ETMEK değil/yerine/= DEMEK


- TABİR-İ CAİZSE değil/yerine/= DEYİM YERİNDEYSE


- TABİR[Ar.] değil/yerine/= DEYİM


- TABİR/İTİBAR ile İBÂRE


- TÂBİR ile/ve TEVİL


- TÂBİYET ile/değil/yerine DEĞİM/LİYÂKÂT

( İkisi de, sadece/ancak ve ancak ilmedir. )


- TABLA[Ar.] ile LEVİ

( Satıcı vb.nin kullandığı tahtadan tepsi. | Soba, mangal vb. şeylerin altına konulan metalden ya da tahtadan yapılan tepsiye benzer altlık. | Bir şeyin düz ve geniş bölümü. | Ağaçtan ya da ağaç ürünlerinden hazırlanmış, büyük yüzeyli düzgün parça. | Genellikle Hindistan, Pakistan'da kullanılan, darbukaya benzer bir çalgı türü. | Denizcilikte, makaraların yüzlerini oluşturan dış bölümleri. İLE Etiyopya'da, kadınların, dudaklarına yerleştirdikleri tablalar.[Toplumsal konum, zenginlik, güç göstergesidir ve gurur kaynağıdır.] )


- TABLA ile/<> TABLAKÂR

( Satıcı vb.nin kullandığı tahtadan tepsi. | Soba, mangal vb. şeylerin altına konulan metalden ya da tahtadan yapılan tepsiye benzer altlık. | Bir şeyin düz ve geniş bölümü. | Ağaçtan ya da ağaç ürünlerinden hazırlanmış, büyük yüzeyli düzgün parça. | Genellikle Hindistan, Pakistan'da kullanılan, darbukaya benzer bir çalgı türü. | Denizcilikte, makaraların yüzlerini oluşturan dış bölümleri. İLE/<> Tablacı. | Büyük konaklarda mutfaktan yemek tablalarını götürüp getiren görevli. )


- TABLDOT[Fr. TABLE D'HOTE] değil/yerine/= SEÇMESİZ YEMEK

( Seçmesiz yemek. | Birçok kişinin, erzak sağlayıp kendilerine yemek pişirtmek için kurdukları ortaklık. )


- TABLET[Fr. TABLETTE] değil/yerine/= BELGE

( Düz ve yassı biçimli, çiğnenecek ya da yutulacak madde. | Eski uygarlıklardan kalma, pişmiş ya da güneşte kurutulmuş kilden yapılmış, üzerinde çivi yazısı ile metin yazılı belge. )


- TABLO[Fr. TABLEAU] değil/yerine/= DİZELGE

( Bez, tahta, kâğıt vb. maddeler üzerine yapılmış yağlı boya, sulu boya, pastel ya da kara kalem resim. | Birbiriyle olan ilgilerine göre düzenlenerek yazılmış şeylerin hepsi. | Yaşanan, var olan olay ve olguların hepsinin genel görünüşü, manzara. | [tiyatro] Bir perdenin, dekor değişikliğiyle belirlenen alt bölümü. )


- TABLO değil/yerine/= GÖRNÜK


- TABLO ile ŞEMA[Fr.]

( CHART vs. SCHEME/SCHEMA[phil.] )


- TABSIRA ve/||/<> MÜNTEHA ve/||/<> MURAHHAS

( Kutbuddin Şirâzi, Sivas'ta Meraga çizgisini devam ettirerek, İslâm tarihinin bu üç en önemli yapıtını çalışmış ve çok önemli kitaplar yayımlamıştır. )


- TABU[Fr. < TABOU] ile/ve/<> TAPU

( Kutsal sayılan bazı insanlara, hayvanlara, nesnelere dokunulmasını, kullanılmasını yasaklayan, aksi yapıldığında zararı dokunacağı düşünülen dinî inanç. | Tekinsiz. | Yasaklanarak korunan [nesne, sözcük, davranış] İLE Bir taşınmazın üstündeki mülkiyet hakkını gösteren belge. | Tapu işlerinin yürütüldüğü kuruluş. )


- TABU[Fr. TABOU < Polinezya dilinden] ile/ve TOTEM


- TABU[Fr. TABOU] ile FETİŞ[Fr. FETICHE]

( Kutsal sayılan bazı kişilere, hayvanlara, nesnelere dokunulmasını, kullanılmasını yasaklayan, aksi yapıldığında zararı dokunacağı düşünülen dinî inanç. | Tekinsiz. | Yasaklanarak korunan (nesne, sözcük, davranış). İLE Put. | Uğurlu sayılan şey. | Tapınırcasına sevilen şey ya da kişi. | Saplantılı bir biçimde eşeysel coşku uyandıran öteki cinse ait giysi, ayakkabı vb. eşya. )


- TABU ile/ve/<> DOGMA


- TABU ile/değil GELENEK


- TABU ile/değil YASAK


- TABULA RASA[İng.] değil/yerine/= BOŞ LEVHA


- TABULA RASA ile ...

( BOŞ LEVHA )


- TABURE[Fr. TABOURET] değil/yerine/= OTURAK/İSKEMLE

( Sırt ve kol dayayacak yeri olmayan iskemle. )


- TABUT ile LAHİT[Ar.]

( Ölünün, mezarlığa götürülürken, içine konulduğu sandık. İLE Kenarları kâgir, üstü kapak taşlarıyla örtülü mezar. | Taş ya da mermerden oyma mezar. )

( COFFIN vs. FUNERARY )


- TABYA[Ar.] ile/<> DONANMA

( Bir bölgeyi savunmak için yapılan ve silahlarla güçlendirilen yapı. İLE/<> ... )

( Karada. İLE/<> Denizde. )


- TAÇ KAPI/LAR ile/ve İMPARATOR KAPISI / ALTIN KAPI

( ... İLE/VE Yedikule'nin iç tarafındadır. )


- TAÇ KAPI ile/ve ÖTEKİ KAPILAR

( Sadece Padişah'ların kullandığı kapı. İLE/VE ... )

( )


- TAC KAPI değil TÂK(ZAFER) KAPI

( ... DEĞİL Bayram gibi özel kutlamalarda kullanılan kapı. Orta kapı. Devlet erkânının kullandığı kapı. )


- TAÇ YAPRAKLAR, PETALLER = EVRÂK-I TÜVEYCÎYE = PÉTALES


- TAÇ, KOROLLA = TÜVEYC = COROLLE


- TAÇ[Ar. < TÂC]/EFSER[Fars.] ile TIKSÂR[Ar.]

( ... İLE Halka biçiminde taç. )


- TAÇ[Ar. < TÂC] ile TAÇ[İng. TOUCH]

( Soyluluk, iktidar, güç ya da hükümdarlık simgesi olarak başa giyilen, değerli taşlarla süslü başlık. | Gelinlerin başlarına takılan süs. | Genellikle göz düzeyinden yüksek mobilyaların üstlerindeki kabartmalı, oymalı, süslü bölüm. | Çiçeğin dıştan ikinci halkasında bulunan yaprakların hepsi. | Bazı tarikatlarda, şeyhlerin giydikleri başlık. İLE [futbol] Yan, dokunma. )


- TÂC ile/ve HIRKA


- TÂC ile/değil İSTEFAN


- TAÇ ile/ve KALAK

( ... İLE/VE Gelin tacı. )


- TÂC ile/ve KERREMNÂ TÂCI


- TAÇ ile STEFANUS


- TÂC ile TÂC-I ŞERÎF

( Meşâyihin giydikleri. Kavuk. İLE TERK-İ DÜNYA > TERK-İ UKBÂ > TERK-İ HESTÎ > TERK-İ TERK )


- TAÇ ile/ve/<> TAÇYAPRAĞI

( ... İLE/VE/<> Tâcı oluşturan yaprakçıklardan her biri. )


- TÂCİL ile TÂCİR

( Hızlandırma, çabuklaştırma, tezleştirme. İLE Ticaretle uğraşan kişi. )


- TÂCİR[Ar. < TCR] ile TÜCCAR[Ar.]

( TAKÎ + CESUR + RAUF )


- TÂCİZ[Ar.] değil/yerine/= USANDIRI, USANÇ


- TÂCİZ ile/değil TAVIR


- TAÇLI VİRÜS ile/ve/||/<>/< TAÇSIZ VİRÜS/LER

( Covid 19 İLE/VE/||/<>/< Yaşamımızdaki ve zihnimizdeki çoğu (olası) "sorun". )


- TAD [HEM PAYLAŞILABİLİR, HEM DE PAYLAŞILMAZ; NE PAYLAŞILIR, NE DE PAYLAŞILMAZ]


- TAD [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]


- TAD [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]


- TAD-TUZ


- TAD ile/ve/<>/değil KIVAM


- TADA'DU'[< Dİ'DA] değil/yerine/= ALÇAKGÖNÜLLÜLÜK GÖSTERME | HOR OLMA | VÎRÂN OLMA | "AKLINI KAYBETME"


- TADACCU'[Ar.] ile TADACCU[Ar. < DUCRET]

( Üşenme, gevşek davranma. İLE İç sıkılması, sıkıntı. )


- TADARRUS[Ar.] değil/yerine/= DİŞ KAMAŞMASI


- TÂDÂT ETMEK ile BENİMSEMEK


- TADI-TUZU (OLMAMA/KALMAMA)


- TADI:
ASİT OLAN MEYVELER ile/ve HAFİF ASİT OLAN MEYVELER

( * Portakal - Alkali
* Mandalina - Alkali
* Klementin - Alkali
* Greyfurt - Alkali
* Limon - Alkali
* Nar - Alkali
* Ananas - Alkali
İLE/VE
* Çilek - Alkali
* Domates - Alkali
* Elma - Alkali
* Armut - Alkali
* Şeftali - Alkali
* Üzüm - Alkali
* Kiraz - Alkali
* Kayısı - Asit
* Erik - Asit )

- TADI TATLI OLANLAR
* Hurma - Alkali
* İncir - Alkali
* Tatlı üzüm - Alkali
* Tatlı elma - Alkali
* Muz - Alkali

- YANSIZ MEYVELER
* Karpuz - Alkali
* Kavun - Alkali

- KURUTULMUŞ MEYVELER
* Erik - Asit
* Kayısı - Asit
* Armut - Alkali
* Elma - Alkali
* İncir - Alkali
* Muz (olgunsa) - Alkali

)


- TADİL TEKLİFİ değil/yerine/= DEĞİŞTİRGE


- TÂDİLAT ile/ve DEKORASYON


- TÂDİLAT ile/ve TAMİRAT


- TADINI BİLMEK ile TADINI YAŞAMAK

( Deneyimlemiş olmak. İLE Deneyimin, zaman, zemin ve dengesini/dozunu doğru belirleyerek sürdürebilmek. )


- TADLANDIRMA/K ve/<> TAÇLANDIRMA/K


- TADPOLE değil/yerine/= İRİBAŞ

( Kurbağanın yumurtadan yeni çıkmış kurtçuğu. )


- TAFRA[Ar.] değil/yerine/= SIÇRAMA

( Yukarıya sıçrama, atlama. | Yukarıdan atıp tutma. | İlimde, rütbe, derece alma. )


- TAFSÎL[Ar.] ile TAKSÎM[Ar.]


- TAFSİL ile/ve İCMÂL


- TAFSİL ile TASNİF


- TAFSÎLÂT[Ar. < TAFSÎL < FASL] ile/ve/< AÇIKLAMA

( ... İLE/VE Etraflıca, uzun uzun açıklamalar. )


- TAFZİH[Ar.] değil/yerine/= REZİL ETME

( Birinin kötü yanlarını ortaya çıkarma. )


- TAGAMGUM[< Ar. GAMGAMA] değil/yerine/= ANLAŞILMAZ SÖZ


- TAGAYYÜR[Ar. < GAYR] değil/yerine/= DEĞİŞME, BAŞKALAŞMA


- TAGŞÎŞ[Ar.] değil/yerine/= KARIŞTIRMA

( Bir şeyin içine başka bir madde karıştırma, katıştırma. )


- TAGVİYE[<> İGVÂ, çoğ. GAVÂYE] ile/değil TAKVİYE[< KUVVET]

( Baştan çıkarma, azdırma. İLE/DEĞİL Güçlendir(il)me. )


- TAĞYİR[Ar.] değil/yerine/= DEĞİŞTİRME, BAŞKALAŞTIRMA | BOZMA


- TAH/TOTAL ARTIFICIAL HEART TOTAL[İng.] değil/yerine/= YAPAY KALP


- TAHADDÜS[Ar. < HADS/HUDÛS] ile TAHADDÜŞ[Ar.]

( Sezgi. | Yok iken ortaya/meydana çıkma. İLE Tırmalanma. | Üzüntü duyma. )


- TAHÂDU'[Ar. < HUD'A] ile TAHADDU'/TAHAZZU'[Ar. < HUDÛ'/HUZÛ'] ile TAHADDUR[Ar. < HIDR/HIZR] ile TAHAZZUR[Ar. < HÂZIR] ile TAHADDÜR[Ar. < HADER] ile TAHADDÜR[Ar. < HADR] ile TAHAZZÜR[Ar. < HAZER] ile TAHATTUR[Ar. çoğ. TAHATTURÂT]

( Aldanmış gibi görünme. İLE Alçakgönüllülük gösterme. İLE Yeşilleşme, yeşil renk bağlama. İLE Hazır olma/bulunma. İLE Örtünmek, tesettür. | Uyuşma, uyuşturulma. İLE Yokuş aşağı inme. | Yukarıdan aşağı akıp gitme. İLE Sakınma, korunma, çekinme. İLE Anımsama, hatıra getirme/getirilme, unutulduktan sonra anımsanan şey. )


- TAHAFFUZ[Ar.] değil/yerine/= BARINMA, KORUNMA


- TAHAKKUK[< HAKK] ile GERÇEKLEŞME, YERİNE GELME

( HAKÎKAT OLARAK MEYDANA ÇIKMA, GERÇEKLİĞİ ANLAŞILMA )


- TAHAKKUK ile/ve İLKE

( REALIZATION vs./and PRINCIPLE )


- TAHAKKUK ve/||/<> RUBÛBİYET


- TAHAKKÜM[Ar.] değil/yerine/= BASKI, ZORLAMA


- TAHALLÎ[Ar. < HÂLÂVET/HULVÂN | çoğ. TAHALLİYÂT] ile TAHALLÎ[Ar. < HALÂ]

( Kendi kendini donatma, süsleme. İLE Boşalma, boş kalma. | Tenhaya çekilme, yalnız kalma. )


- TAHALLÜF[< HİLÂF] değil/yerine/= GERİDE KALMA, ARKADA BIRAKILMA | UYGUN GELMEME


- TAHALLÜL[< HALEL | çoğ. TAHALLÜLÂT] ile/değil/< TAHALLÜL[< HALL | çoğ. TAHALLÜLÂT]

( Bozulma, halel bulma. | Ekşime, sirkeleşme. | Araya girme. İLE Hallolma, parçaları birbirinden ayrılma. | [kimya] Ayrışma. )

( [ile] TAHALHUL[< HALHAL]: Ayağa bilezik/halhal takma. | Hava cereyânı olması. | Bir nesnenin, hacminin kabarıp şişmesi. )


- TAHALLÜL ile/ve/> TAHAKKUK


- TAHAMMÜL EDEMEMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< ALIŞAMAMAK


- TAHAMMÜL ETMEK ile/ve/değil MÜSAMAHA GÖSTERMEK


- TAHAMMÜL[Ar. < HAML | çoğ. TAHAMMÜLÂT] ile TAHAMMÜR[Ar. < HAMR | çoğ. TAHAMMÜRÂT]

( Yüklenme, bir yükü üstüne alma. | Dayanma, katlanma. | Kaldırma. İLE Mayalanma, ekşime. )


- TAHAMMÜL[Ar.] değil/yerine/= DAYANMA, KATLANMA

( Nesnenin, güçlü, zorlayıcı dış etkenlere karşı koyabilmesi, dayanması. | Kişinin kötü, güç durumlara karşı koyabilme gücü, kaldırma, katlanma. )

( ... ile TITIKSHA )


- TAHAMMÜL/SÜZLÜK ile/değil/yerine/>< HOŞGÖRÜ


- TAHAMMÜL ile/ve/değil/yerine/||/<> DİRENÇ/İHTİYÂR

( [not] ENDURANCE vs./and/but/||/<> RESISTANCE
RESISTANCE instead of ENDURANCE )


- TAHAMMÜL ile TÂVİZ


- TAHAMMÜL ile/ve/<> TESLİMİYET


- TAHAMMÜLFERSA[Ar.+Fars.] değil/yerine/= DAYANILMAZ


- TAHAMMÜLÜN/ÜN:
"DÜŞÜKLÜĞÜ" ile/ve/<>/değil YETERSİZLİĞİ


- TAHAMMUS[Ar.] ile TAHAMMUZ[Ar. < HAZM | çoğ. TAHAMMUZÂT]

( Büzülme, büzülüp buruşma. İLE Ekşime, oksitlenme. )


- TAHAMMUZ[Ar.] değil/yerine/= EKŞİME


- TAHÂNET[Ar.] ile TAHÂRET[Ar.]

( Değirmencilik. İLE Temizlik. | Temizlenme. )


- TAHÂRET[Ar.] ile NEZÂFET[Ar.]


- TAHÂRET[Ar.] değil/yerine/= TEMİZLENME | TEMİZLİK


- TAHARRÜS[Ar.] ile TAHARRÜZ[Ar.] ile TAHARRÜŞ[Ar. çoğ. TAHARRÜŞÂT]

( Çekinme, sakınma.[maddiyatta kullanılır] İLE Çekinme, sakınma.[maneviyatta kullanılır] İLE Tırmalanma, örselenme. )


- TAHARRÜŞ[Ar.] değil/yerine/= TIRMALANMA, KURCALANMA, AZDIRILMA


- TAHAŞŞU'[Ar. < HUŞÛ] ile TAHAŞŞUB[Ar.]

( Alçakgönüllülük. İLE Odunlaşma. )


- TAHASSUN[Ar.] değil/yerine/= SIĞINMA

( Korunmak için bir yere çekilme. )


- TAHASSÜR[< HASRET] değil/yerine/= ÖZLEM

( HASRET ÇEKME | ÇOK İSTENİLEN VE ELE GEÇİRİLEMEYEN ŞEYE ÜZÜLME )


- TAHASSÜR[Ar.] ile TAHASSÜR[Ar. < HASRET | çoğ. TAHASSÜRÂT] ile TAHASSUL[Ar. < HUSÛL]

( Kanın pıhtılaşması.[TAHASSÜR-İ DEM] İLE Hasret çekme. | Çok istenilen ve ele geçirilemeyen şeye üzülme. İLE Sonuç olarak çıkma, hâsıl olma. | Ürüme, üretme. )


- TAHASSUS[< HUSUS]:
HUSUSİ VE MAHSUS OLMAK, BİR KİŞİYE MAHSUS KILINMAK


- TAHASSÜSÂT[< TAHASSÜS < HİSS] değil/yerine/= DUYGULANMA/DUYGULANIM

( DUYGULANMALAR, HİSLENMELER | KALPLE İSTEMEK )


- TAHAŞŞÜT[Ar.] değil/yerine/= YIĞINAK


- TAHATTÜM[Ar. < HATM] ile TAHAŞŞUB[Ar. < HATEM]

( Gerekme, gerekli olma. İLE Yüzük takınma, hatem. | Âriflerin gönüllerine Allah'ın koyduğu işaret. )


- TAHAVVÜL[Ar. < HÂL] ile/ve/<> TAGAYYÜR[Ar. < GAYR]

( [değişim] Biçimde/sıfatta. İLE/VE/<> Öz'de/zât'ta. )


- TAHAVVÜL[Ar.] değil/yerine/= DEĞİŞME, DÖNÜŞÜM

( Bir durumdan, başka bir duruma geçme, değişme, değişkenlik, dönüşme, dönüşüm )


- TAHAVVÜL ile/ve TAHVÎL[< HAVL]

( Değişim. | Niteliksel hareket. İLE/VE Değiştirme, değiştirilme, çevirme, döndürme. | Borç senedi, aksiyon. )


- TAHAYYÜL[Ar. < HAYAL | çoğ. TAHAYYÜLÂT] ile TAHAYYÜR[Ar. < HAYRET | çoğ. TAHAYYÜRÂT]

( Hayale getirme, hayale dalma, hayalde canlandırma. İLE Hayran olma, hayrete düşme, şaşakalma, şaşırma. )


- TAHAYYÜL[Ar. < HAYAL] (ETMEK) değil/yerine/= İMGELEM (İMGELEMEK)


- TAHAYYÜL[Ar.] değil/yerine/= HAYALDE CANLANDIRMA


- TAHAYYÜL[Ar.] ile TEVEHHÜM[Ar.]

( Hayalde canlandırma. İLE Kuruntuya düşme. )

( "KAYGI değil/yerine SAYGI" yazısı için burayı tıklayınız... )


- TAHAYYÜL ile TEŞEKKÜL

( Ortadan kalkmaz. İLE Ortadan/görünümden kalkabilir. )


- TAHAYYÜR[< HAYRET] ile ...

( HAYRÂN OLMA, HAYRETE DÜŞME, ŞAŞAKALMA, ŞAŞIRMA )


- TAHDÎB/TAHZÎB[Ar. < HİDAB] ile TAHDİB[Ar. < HADEB]

( Saç/sakal boyama. İLE Kamburlaştırma, kamburlaştırılma, kubbelendirme. )


- TAHDÎD[Ar. < HADD | çoğ. TAHDÎDÂT] ile TAHTÎT[Ar. < HATT]

( Sınırlama, sınır çizme. İLE Çizme, çizilme, çizgi ile belirli kılma. | Çizgi. )


- TAHDİDAT[Ar.] değil/yerine/= SINIRLAMALAR


- TAHDÎR[Ar. < HADER] ile TAHDÎR/TAHZÎR[Ar.]

( Örtülendirme, örtülü bulundurma. İLE Hazırlama. | İlâç hazırlama. | Yeşillendirme, yeşil renk verme. )


- TAHDİT ETMEK değil/yerine/= ÇEVRELEMEK/BUÇLAMAK


- TAHDİT[Ar.] değil/yerine/= SINIRLAMA, ÇEVRELEME


- TAHDİT değil/yerine/= ÇEVRELEME/BUÇLAMA


- TAHFÎF[Ar. < HİFFET] ile/ve TEŞDÎD[Ar. < ŞİDDET] ile/değil/yerine/>< TAKDÎR[Ar.]

( Hafifletme, yükünü azaltma. İLE/VE Şiddetlendirme, güç verme. | Şeddeleme. | Bir harfi çift okunan ve şedde işaretinin adı. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Beğenme, değer biçme, değer verme/verilme. | Değerini/önemini anlama. )


- TAHFİF değil/yerine/>< TÂZİM


- TAHIL[Ar.] ile TÂHIL[Ar.]

( Buğday, arpa, mısır, yulaf, çavdar, pirinç vb. hasat edilen ürünler ile tohumlarının genel adı, hububat. İLE Bayat su, bekleyerek bozulmuş su. )


- TAHIL ile ALAZA

( .... İLE Dökülen tohumlarla ertesi yıl çıkan tahıl. )


- TAHIL ile/ve ALAZA

( ... İLE/VE Dökülen tohumlarla ertesi yıl çıkan tahıl. )


- TAHIL ile BAKLAGİLLER

( CEREAL vs. PULSE/LEGUMINOUS PLANTS )

( ... cum LEGUMINOSAE )

( HUBUBAT ile ... )


- TAHIL ile FİRİK

( .... İLE Olgunlaşmak üzere olan tahıl. | Çerez olarak yenilen tahıl kavurgası. )


- TAHIL ile FİRİK

( ... İLE Olgunlaşmak üzere olan tahıl. | Çerez olarak yenilen tahıl kavurgası. )


- TAHIL ile/ve/<> GLÜTEN[Lat.]

( ... İLE/VE/<> Katı cisimlerin parçalarını birbirine yapıştıran madde. | Tahıl unlarından, nişasta çıkarıldıktan sonra geri kalan, albüminli madde. )


- TAHIL ile MALAMA

( .... İLE Samanla karışık tahıl. )


- TAHIL ile TÂHIL

( Buğday, arpa, mısır, yulaf, çavdar, pirinç vb. hasat edilen ürünler ile tohumlarının genel adı, hububat. İLE Bayat su, bekleyerek bozulmuş su. )


- TAHIL ile YARMA

( .... İLE İri, gelişigüzel kırılmış tahıl. )


- TAHIL ile/ve YARMA

( ... İLE/VE İri, gelişigüzel kırılmış tahıl. )


- TAHİN[Ar. < TAHÎN]

( TAHN: Öğütme, öğütülme, öğütülmüş tahıl anlamından hareketle, daha çok pekmezle karıştırılarak ya da helvası yapılarak kullanılan "öğütülmüş susam" olarak yerleşmiş gıda ürünü. )


- TAHİN ile/ve/<> PEKMEZ

( ... İLE/VE/<> GÛŞÂB/GÛŞÂN )


- TAHİR[Ar.] ile/ve/||/<> TEZKİYE[Ar.]

( Temiz. İLE/VE/||/<> Temize çıkarma, aklama. | Birinin iyi bir insan olduğunu kendini tanıyanlardan soruşturarak ortaya çıkarma. )


- TAHİR ve/= CATHERINE[< CATHARSIS]


- TAHİR ile MEVÂRİ / ACEM


- TÂHİR ile/ve/değil/yerine/||/<>/</> TAYYİB

( Temiz. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/ İyi, güzel, hoş. )


- TAHİR ve/ TAYYİB ve/ KUDDÜS ve/ SUBBUH

( Kirlerden. VE Ayıplardan. VE Kalpten. VE Nefsten. )

( SUBBUH: Yüzmek. )


- TAHİYYÂT[< HAYY] ile ...

( SELÂMLAR, HAYIRLI DUALAR | NAMAZIN KA'DELERİNDE OKUNAN "ETTEHİYYÂTÜ" DUASI )


- TAHİYYE[< HAYY] ile ...

( HAYAT DUASI ("ALLAH ÖMÜR VERSİN!") | SELÂM VERME, HAYIR DUA ETME | MÜLK, MÂLİKİYYET )


- TAHKİK ETMEK değil/yerine/= SORUŞTURMAK


- TAHKİK[< HAKK] ile ...

( DOĞRU OLUP OLMADIĞINI ARAŞTIRMA | DOĞRU OLUP OLMADIĞINI MEYDANA ÇIKARMA | DOĞRU, GERÇEK )


- TAHKİK[< HAKK] ile/ve/<>/> TAHRİR ile/ve/<>/> TAKRİR ile/ve/<>/> TAKRİB ile/ve/<>/> TÂLİM ile/ve/<>/> TEDKİK

( Doğru olup olmadığını araştırma. | Kanıt ile bilmek. [Mantıksal ve felsefi alan.] İLE/VE/<>/> İlgisi olmayanları bilmek. İLE/VE/<>/> Kanıtların iç tutarlılığı araştırma. İLE/VE/<>/> Kanıt ile sonuç arasındaki tutarlılığı araştırma. İLE/VE/<>/> Öğrenme. İLE/VE/<>/> Kanıtlamayı bilmek. )


- TAHKİK ile/ve/||/<>/> TAHRİK


- TAHKİK ile/ve/||/<> TETKİK

( Soruşturma. İLE/VE/||/<> İnceleme. | Araştırma. )


- TAHKİKAT değil/yerine/= SORUŞTURMA


- TAHKİKTE:
VİCDANÎ KANAAT değil YASAL KANIT


- TAHKİM[Ar.] değil/yerine/= GÜÇLENDİRME, BERKİTMEK

( Güçlendirme, sağlamlaştırma. | Antlaşmazlıkların, hakem yoluyla çözülmesi yöntemi. )


- TAHKİR ile/ve/> TAHRİK

( Aşağılama, onur kırma, onuruna dokunma. İLE/VE/> Eşeysel isteği, duyguları uyandırma, artırma. | Bir kişiyi, kötü bir iş yapması için harekete geçirme, kışkırtma. | Yola çıkarma, hareket ettirme, kımıldatma. )


- TAHKİYE[< HİKÂYE] değil/yerine/= ÖYKÜLEME, ANLATI, HİKÂYE ETME, ANLATMA


- TAHLÎF[< HALEF] ile TAHLÎF[< HALF]

( Birini kendi yerine bırakma. İLE Yemin ettirme. | Yargıcın, taraflardan birine yemin ettirmesi. )


- TAHLÎF[Ar. < HALEF] ile TAHLÎF[Ar. < HALF | çoğ. TAHLÎFÂT]

( Birini kendi yerine bırakma. İLE Yemin ettirme, yemin verme, andiçme/andiçirilme.[RESM*İ TAHLÎF: Andiçme töreni.] )


- TAHLÎL[Ar. < HALL] ile TAHLÎL[Ar. < HALL | çoğ. TAHLÎLÂT]

( Ekşitme, sirkeleştirme. İLE Çözümleme, analiz. Bütünleşik/birleşik(mürekkep) bir nesneyi belirlemek üzere bölümlere ayırma. )


- TAHLÎL ile ŞERH

( ANALYSIS vs. EXPLANATION )


- TAHLİL ile TÂ'LİL

( Kavramların, tanımı/tahlili yapılır. İLE Olguların, tâlili(tümdengelimi) yapılır, nedenleri gösterilir. )

( ANALYSIS vs. EXPLANATION )


- TAHLİL ile/ve TERKİB


- TAHLİL ile TESPİT


- TAHLİL ile YORUM

( ANALYSIS vs. INTERPRETATION/COMMENT )


- TAHLİYE (ETMEK) değil/yerine/= SALIVERİ (SALIVERMEK)


- TAHLİYE[Ar. < HALY] ile TAHLİYE[Ar. < HALÂ, HALVET, HALV]

( Süsleme, donatma, bezeme. | Bir madde içine, özelliğini ya da kokusunu değiştirmek üzere şeker, baharat vb. gibi şeyler katma. İLE Boşaltma, boş bırakma. | Serbest bırakma, salıverme. )


- TAHLİYE[Ar.] ile ITLÂK[Ar.]


- TAHLİYE ile/ve/||/<> BERAAT


- TAHLİYE ile SERBEST BIRAKMA


- TAHMÎL[< HAML] ile ...

( YÜKLEME, YÜKLETME, YÜKLETİLME | BİR İŞİ, BİRİNİN ÜZERİNE BIRAKMA )


- TAHMİN ETMEK değil/yerine/= ÖNDEYİLEMEK


- TAHMİN ile/ve/değil/yerine GÖRÜŞ

( [not] TO GUESS vs./and/but OPINION
OPINION instead of TO GUESS )


- TAHMİN ile KANAAT


- TAHMİN değil/yerine/= KESTİRMEK/KESTİRİM


- TAHMİN değil/yerine/= ÖNDEYİ


- TAHMİN ile/ve/değil/yerine ÖNGÖRÜ

( [not] TO GUESS vs./and/but FORSIGHT
FORSIGHT instead of TO GUESS )


- TAHMİN ile/ve/değil TEMENNİ/DİLEK


- TAHMİN ile/değil YAKIŞTIRMA


- TAHMİN ile/ve/değil ZAN

( [not] TO GUESS/ESTIMATE vs./and/but SUPPOSITION/TO SURMISE )


- TAHMÎNEN[Ar.] ile TAHMÎNÎ[Ar.]

( Aşağı yukarı. İLE Tahmine ait, tahminle ilgili, aşağı yukarı hesaplanan. )


- TAHMİNEN değil/yerine/= ÖNDEYİCE


- TAHMİNİ değil/yerine/= ÖNDEYİSEL


- TAHMİNİ ile TAKRİBİ


- TAHMÎR[Ar. < HAMR | çoğ. TAHMÎRÂT] ile TAHMÎR[Ar. < HİMÂR | çoğ. TAHMÎRÂT]

( Yuğurma, yuğrulma. | Mayalandırma. İLE Birine "eşek" deme. )


- TAHMÎS[Ar. < HUMS | çoğ. TAHMÎSÂT] ile TAHMÎS[Ar. < HAMS] ile TAHMÎS[Ar.] ile TAHMÎZ[Ar.]

( Bir şeyi beş kat ya da beş köşeli yapma. | Bir şiirin her beytinin üstüne üçer mısrâ katarak her beyti beşer mısrâya çıkarma.[bkz. TEŞTÎR] İLE Ateşte kızdırıp kavurma. İLE Beşte bir cezâ. İLE Humuzlandırma, oksitlendirme. )


- TAHRİBAT[Ar.] değil/yerine/= YIKIP BOZMA


- TAHRÎC[< HURÛC] ile ...

( ÇIKARMA | DİPLOMA VERME | HZ. PEYGAMBER'İN SÖZÜNÜ İLK RİVÂYET EDENİ ORTAYA ÇIKARMA )


- TAHRÎC[< HURÛC] ile TA'LÎL

( Çıkarma. | Diploma verme. | Hz. Peygamber'in sözünü ilk rivâyet edeni ortaya çıkarma. İLE Tümdengelim. | Neden, bahane gösterme/gösterilme. )


- TAHRÎF[Ar. < HAREF] ile TAHRÎF[Ar. < HARF | çoğ. TAHRÎFÂT]

( Genç birine bunaklık isnâd etme. İLE Harflerin yerini değiştirme, bozma, kalem oynatma, değiştirme. | Bir tanımın anlamını değiştirme. )


- TAHRİFAT[Ar.] değil/yerine/= DEĞİŞTİRİ


- TAHRİK OLMAK ile AZMAK

( EXCITATION vs. TO EXCITE )


- TAHRÎK[Ar. < HAREF] ile TAHRÎK[Ar. < HARK] ile TAHRÎK[Ar. < HAREKET | çoğ. TAHRÎKÂT]

( Yırtma, yırtılma, yarma, yarılma. İLE Çok yakma/yakılma. | Susatma/susatılma. İLE Kımıldatma, oynatma. | Kışkırtma, azdırma. | Yola çıkarma. | Uyandırma. | Meczum(cezimli) bir harfi hareke ile okuma.[İLM sözcüğünü İLİM olarak okuma.] )


- TAHRİK[Ar.]/PROVOKASYON[Fr.] değil/yerine/= KIŞKIRTMA/KIŞKIRTI

( INCITEMENT / PROVOKE )


- TAHRİL[Ar. < TAHRİR] değil/yerine/= ÇİZGİ


- TAHRÎM[< HIRMAN]: < HARAM KILMA, KILINMA


- TAHRÎME ile ...

( NAMAZA BAŞLARKEN "ALLAHÜ EKBER" SÖZÜYLE İKİ ELİN BAŞ PARMAKLARINI KULAK MEMELERİNE DOĞRU KALDIRARAK TEKBİR ALMA )


- TAHRİP ile TAHRİŞ


- TAHRİP ile/değil/yerine TENKİT/TENKİD

( Yıkma, kırıp dökme, harap etme, bozma. İLE/DEĞİL/YERİNE Bir konuya özgü yazıyı ya da yapıtı, değer bakımından gözden geçirme, eleştirme. )


- TAHRİR DEFTER(LER)İ ile/ve/<> TEMETTUAT DEFTER(LER)İ


- TAHRİR[Ar.] ile YAZMA, KİTABET, KOMPOZİSYON

( Sahife dört kenarına çekilen çizgiye denir. )


- TAHRÎR ile TAKRÎR

( Yazma, kitabet, kompozisyon. İLE Yerleştirme, yerleştirilme. | Anlatma, ders verme. | Önerge. | Tapu dairesinde taşınmaz malını başkasına sattığını ya da ipotek ettiğini söyleme. )

( Bilginin tarihselleştirilmesi. İLE ... )


- TAHRİRAT ile TAHRİREN

( Resmî bir daire tarafından yazılan yazılar ve mektuplar. İLE Yazıyla, yazılı olarak. )


- TAHRÎREN[Ar.] ile TAHRÎRÎ[Ar.]

( Yazı ile, yazarak. İLE Yazı ile, yazı ile ilgili. )


- TAHRÎS[Ar.] ile TAHRÎS[Ar. < HIRS | çoğ. TAHRÎSÂT] ile TAHRÎZ[Ar. < HIRZ | çoğ. TAHRÎZÂT] ile TAHRÎŞ[Ar. çoğ. TAHRÎŞÂT]

( İçinde bir şey saklanılan nesne. Ambar. İLE Hırslandırma/hırslandırılma. İLE Kışkırtma, kışkırtılma. İLE Tırmalama, tırmalanma. | Yakış kaşındırma, azdırma. )


- TAHSİL ve MEŞK

( Bu ilim, tahsil olunmakla tahsil edilir. )

( Zâhiri tahsil, kişiyi, övünce götürür. Övünç de gurura düşürür. )

( Asıl tahsil, düşmekten kurtulmaktır. )

( Kişi, öyle bir şey tahsil etmeli ki, onu tebdîle, kimsenin gücü yetmesin. )


- TAHSİLDAR ile/ve/||/<> KUL OĞLANI

( ... İLE/VE/||/<> Vergi toplayan belediye tahsildarı. )


- TAHSÎN[< HÜSN] ile TAHSÎN[< HISN]

( Güzel bulup takdir etme, beğenip alkışlama. | Güzelleştirme, güzel kılma. İLE Kale gibi sağlamlaştırma. )


- TAHSÎN[Ar. < HÜSN | çoğ. TAHSÎNÂT] ile TAHSÎN[Ar. < HISN] ile TAHZİN[Ar.]

( Güzel bulup takdir etme, beğenip alkışlama. | Güzelleştirme, güzel kılma. İLE Kale gibi sağlamlaştırma. İLE ... )


- TAHSÎN[Ar.] ile TASHÎN[Ar. < SAHN]

( ... İLE Sahneye koyma, sahnede oynanacak şekle koyma. )


- TAHSÎR[Ar. < HASRET] ile TAHSÎR[Ar. < HASÂR] ile TAHZÎR[Ar.]

( Özlem duyma, duydurma. İLE Zarara uğratma. İLE ... )


- TAHSİS (ETMEK) ile/ve/değil/<> TESİS (ETMEK)


- TAHSÎS[Ar.] ile NESH[Ar.]


- TAHŞİYE[Ar. < HAŞY] ile TAHŞİYE[Ar. < HAŞYET]

( Hâşiye yazma. | Dipnot yazma, çıkma yapma. İLE Ürperme, ürpertilme. )


- TAHT EL BAHİR değil/yerine/= DENİZALTI


- TAHT değil/yerine/= ŞIN


- TAHT ile TAHT[Fars.] ile TAHT[Fars.]

( Alt, aşağı. [>< FEVK] İLE Hükümdarların oturduğu büyük koltuk. | Hükümdarlık makamı. İLE Yağma, çapul, soygun, talan. )


- TAHTA KAŞIK'TA:
ŞİMŞİR ile/ve/değil/yerine SANDAL AĞACINDAN


- TAHTA[Fars.] ile AHŞAP[Ar.]

( Çeşitli işlerde kullanılmak üzere düz, enlice, uzun ve az kalın biçimde işlenmiş ağaç parçası. | Bu ağaçtan yapılmış olan. | Bu malzemeden oluşmuş yüzey, döşeme, ağaç. | Sebze bahçelerinde ayrılan küçük yer. | Kara tahta. | Çimlenen tohumlar için bahçede hazırlanan uzun tarh. İLE Ağaçtan, tahtadan yapılmış. | Ağaçtan, tahtadan yapılmış nesne. )


- TAHTA ile/<> ABANOZ[Lat.]

( ... İLE/<> Sıcak iklimlerde yetişen bir ağaç türünden elde edilen sert koyu renkli tahta. )


- TAHTA ile BÂLÂR[Fars.]/PEDAVRA[Yun.]

( ... İLE Köknar ve ladin ağaçlarından elde edilen, çatı örtüsü olarak kullanılan ince tahta. )


- TAHTA ile BİNİT

( ... İLE Hamur durumundaki ekmeklerin, fırına atılmadan önce, içine konulduğu oyuk gözlü tahta. )


- TAHTA ile BORGATA

( ... İLE Halat kalınlığını ölçen delikli tahta. )


- TAHTA ile BUL

( ... İLE Sadece iki yüzeyi testere ile düzeltilmiş tahta. )


- TAHTA ile HARTA

( ... İLE Kiremit altına konulan ince tahta. )


- TAHTA ile KAPAK

( ... İLE Biçilen ağaç kütüklerinin iki yanından çıkan tahta. )


- TAHTA ile LATA

( ... İLE Kalın ve dar tahta. )


- TAHTA ile MİRA[İt.]

( ... İLE Arazi üzerinde seçilmiş bir işaret noktasının düşeyini (çekül doğrultusunu) gösteren, yön belirtmek için uzaktan gözlenen, geometrik biçimli tahta lata. )


- TAHTA ile OKTANT

( ... İLE Yükseklik tahtası. )


- TAHTA ile PADAVRA[Yun.]

( ... İLE Köknar ve ladin ağaçlarından elde edilen, çatı örtüsü olarak kullanılan ince tahta. )


- TAHTA ile PLANÇETA

( ... İLE Ölçme tahtası. )


- TAHTA ile ŞENDERE

( Kaplamacılıkta kullanılan ince tahta. | Fıçı kaburgası. | Tekir cinsinden bir balık. )


- TAHTA ile SENİT, YASTAĞAÇ/YASDIĞAÇ

( ... İLE Ensiz ya da kaplamalık tahta. )


- TAHTA ile SUNTA


- TAHTA ile TALAZLIK

( ... İLE Dalga serpintilerini önlemek için kayıkların küpeştesine, baştan kıça doğru yerleştirilen tahta. )


- TAHTA ile TIRIZ

( ... İLE Ensiz ya da kaplamalık tahta. )


- TAHTA ile TOYAKA

( ... İLE Bükerek germek için iki kat edilmiş bir ipin ucuna geçirilen tahta parçası. )


- TAHTABOŞ[Fars. < TAHTEPÛŞ] = TARAÇA[İt. < TERRAZZA] = TERAS[Fr. < TERRASSE]

( Teras. = Teras. | Toprak ya da başka malzemeyle elde edilen, bir duvarla desteklenen yüksek düzlük. | Seki. = Bir yapının damında, çevresi, üstü açık yer, ayazlık, taraça. | Damın, genellikle çamaşır sermeye yarayan ve üstü çinko ile döşeli bulunan düz bölümü, tahtaboş. | Seki. )


- TAHTACI ile TAHTACI

( Orman işletmelerinin izni doğrultusunda ağaçları işleyen, budayan, doğrayan kişi. İLE Özellikle Toroslarda yaşayan Aleviler'e verilen ad. )


- TAHTAKALE[Ar. < TAHT el-KALÂ] ile ...

( Kalenin/surun altı. )


- TAHTAKURDU ile TAHTAKURUSU

( Tahtadan yapılma eşyayı kemirerek delik deşik eden kın kanatlı böcek. İLE Yarım kanatlılardan, uzunluğu 3-5 milimetre, vücudu oval ve yassı, kanatları körelmiş, oturulan, yatılan yerlerde üreyen, kan emerek beslenen, pis kokulu böcek, tahta biti. )

( ANOBIUM PUNCTATUM cum CIMEX LECTULARIUS )


- TAHTAKURUSU ile TAHTA BÖCEĞİ/ANOBİUM[Lat.]

( Yarımkanatlılardan, uzunluğu 3-5 milimetre, gövdesi oval ve yassı, kanatları körelmiş, oturulan, yatılan yerlerde üreyerek insan kanıyla beslenen, pis kokulu böcek. İLE Değişik türleri olan anabium, kesik ya da ölmüş ağaçta yaşar ve çürümeye yol açar. "ANOBIUM STRIATUM", ahşap mobilyada, yuvarlak delikler açar. "XESTOBIUM RUFOVILOLSUM", tahtaya başıyla vurarak ahşap evlerde duyulan karakteristik bir ses çıkarır. )


- TAHTE ile TAHTE[Fars.] ile TAHTE[Fars.]

( Alt, altta, altında. İLE Tahta. İLE Yağmalanmış, talanlanmış. )


- TAHTEREVALLİ[Ar.]/ÇÖĞÜNCEK değil/yerine/= TAHTIREVAN[Fars.]

( İki ucuna, birer kişi oturup karşılıklı olarak havada yükselip inerek eğlenmeyi sağlayan, ortasından bir yere dayalı tahta ya da metal araç. İLE Omuzda götürülen, üstü örtülü, insan taşınan araç. )


- TAHTEŞŞUUR[Ar.] değil/yerine/= BİLİNÇALTI


- TAHVÎF[Ar.] ile İNZÂR[Ar.]


- TAHVİL ETMEK değil/yerine/= DÖNÜŞTÜRMEK


- TAHVÎL[Ar.] ile TEMVÎL[Ar.]


- TAHVİL değil/yerine/= ÇEVRİL


- TAHYÎL[Ar. < HAYÂL | çoğ. TAHYÎLÂT] ile TAHYÎR[Ar. < HAYR | çoğ. TAHYÎRÂT]

( Akla/fikre getirme/getirilme. İLE Birini, iki şey arasından birini tercih etmek durumunda bırakma, istediğini tercih etmeyi teklif etme. )


- TAHYİL ile YAKÎN

( Câzim değil, sabit değil, vakıaya mutabık değil. İLE Câzim, sâbit, vakıaya mutabık. )


- TAHZÎB[Ar. < HİZB] ile TAHZÎB[Ar. < HİZAB]

( Takım takım toplama. İLE Saç/sakal boyama. )


- TAHZÎL[Ar.] ile TAHSÎL[Ar. < HUSÛL] ile TAHZÎR[Ar.]

( Alçaltma, bayağılaştırma. İLE Ele geçme/geçirilme, hâsıl etme. | Vergi toplama. | İlim öğrenme. İLE ... )


- TAHZÎN[Ar. < HÜZN] ile TAHZÎN[Ar.] ile TAHSÎN[Ar.]

( Kederlendirme, tasalandırma. | Hazin hazin Kur'an-ı Kerîm okuma. İLE Hazinede saklama. İLE ... )


- TAHZÎR[Ar.] ile TAHZÎR[Ar.] ile TAHZÎR[Ar. < HAZER | çoğ. TAHZÎRÂT]

( Hazırlama. | İlâç hazırlama. | Yeşillendirme, yeşil renk verme. İLE Önleme, men etme. İLE Sakındırma. | Men etme. )


- TÂÎ[Ar.] ile Tâî[Ar.]

( T harfine ait, T ile ilgili. İLE Tayy boyundan olan, Tayy boyuna ait, onunla ilgili. )


- TÂİB[Ar. < TEVBE] ile TAYYİB/E[Ar.]

( Tövbe eden. | XVIII. yüzyılda, Lâle Devri'nde, şairlerin önderi sayılan şair. İLE İyi, güzel, hoş. | Hz. Muhammed'in, annesi Âmine'ye verdiği bir ad. )


- TÂİF[E][< TAVÂF] ile ...

( BÖLÜK, TAKIM, GÜRUH, FIRKA | TAVÂF EDEN, ETRAFINI DOLAŞAN, DÖNEN | TAYFA, GEMİ İŞÇİSİ | KAVİM, KABÎLE | ARABİSTAN'DA MEKKE YAKININDA BİR ŞEHİR )


- TÂİL[Ar.] ile TÂİR[Ar. < TAYERÂN]

( Yarar. İLE Uçucu, uçan. | Kuş. )


- TAIL[İng.] ile ...

( Kuyruk. )


- TÂİR[< TAYERÂN]:
Uçucu, uçan. | Kuş.


- TAK TAK (VURMAK)


- TAK TUK (GÜRÜLTÜ YAPMAK)


- TÂK-DÂNE[Fars.] ile ...

( Üzüm çekirdeği. )


- TÂK[Ar. çoğ. TÂKAT, ETVÂK, TÎKAN] ile TÂK[Ar.]

( Bina kemeri. | Yarım daire şeklinde kapı ve pencere üstü. | Kubbe, künbet. İLE Asma, üzüm kütüğü. )


- TAKTİR ile TAKDİR


- TAK ile TAK

( Tahta vb. bir şeye vurulduğunda ya da silah patlayınca çıkan tok ve sert ses. İLE Millî bayramlarda ya da önemli bir olayı anmak için düzenlenen şenliklerde, geçit yapılacak caddelere geçici olarak kurulan, yazılar ve çiçeklerle süslenen kemer. )


- TAKA-TUKA değil/yerine/= GÜRÜLTÜ-PATIRTI

( Gürültü patırtı. | Basımevlerinde, kurşun dökülmüş, satır olarak dizilmiş harfleri iyice yerleştirmek için üzerlerine vurmaya yarar takoz. )


- TÂKA[Ar.] ile TÂKA/TÂKAT[Ar. < TÂK] ile TAKA[Ar.]

( Kubbeli mahfe. | Pencere. İLE Güç, kuvvet. | Taklar. | Güçler, tâkatler. İLE Duvarın içindeki kapaksız dolap. | Doğu Karadeniz bölgesine özgü yelkenli bir tür kıyı teknesi. | Bozuk, zor çalışan ya da eski kara taşıtları için kullanılan bir söz. )


- TÂKA ile/ve VASİSTAS[Alm.]

( Tavana yakın ufak pencere. İLE/VE Pencere ya da kapının üst yanında bulunan ve havanın değişimine yarayan, üstten açılır kapanır bölüm. )


- TAKADDÜM[Ar.] değil/yerine/= ÖNCELİK


- TAKALLÜB[< KALB] ile ...

( DÖNME, BİR YANDAN BİR YANA ÇEVRİLME | DEĞİŞME, BAŞKA KALIBA GİRME )


- TAKALLÜS (ETMEK) değil/yerine/= KASILMA/KASILIŞ


- TAKALLÜS[Ar.] değil/yerine/= KASILMA


- TAKANAK değil/yerine/= ALACAK/BORÇ | İLİŞKİ


- TAKARRÜP[Ar.] değil/yerine/= YAKINLAŞMA/YAKLAŞMA/YANAŞMA


- TAKARRÜR[Ar.] değil/yerine/= KARAR VERME

( Bir yerde karar kılma, yerleşme. | Karar verilme. )


- TAKAS[Ar.]/CLEARING[İng.] değil/yerine/= DEĞİŞTOKUŞ/DEĞİŞİM


- TAKAŞŞU'/TEKAŞŞU'[Ar. < KAŞ] ile TAKAŞŞUR[Ar. < KIŞR]

( Balgam çıkarma. İLE Kabuklanma, kabuk atma. )


- TÂKAT değil/yerine/= GÜÇ


- TAKATTUR[Ar. < KATR, KUTÛR, KATARAN] ile TAKATUR/TEKATUR[Ar. < KATRE]["ka" uzun okunur]

( Damlama, damla damla akma. İLE ... )


- TAKAV ile AT NALI | NALBANT


- TAKAYYÜD[< KAYD] ile TEKAÜD[< KUUD]

( Bağlanma, bağlı olma; Çalışma, çabalama, uğraşma, üstüne düşme; Dikkatli davranma. İLE Karşılıklı oturma; Emekliye ayrılma, emeklilik. )


- TAKAYYUH/TEKAYYUH[Ar. < KAYH] ile TAKAYYÜ'[Ar.]

( İrinlenme. İLE Kusar gibi olup kusamama. )


- TAKAYYÜT[Ar.] değil/yerine/= BAĞLI OLMA

( Bağlı olma, bağlanma. | Üstüne düşme, özen gösterme. )


- TAKBİH[Ar.] değil/yerine/= KINAMA

( Çirkin görme, beğenmeme. | Kınama. )


- TAKDİM-TEHİR[Ar.]/METATEZ[Fr. < Yun.] değil/yerine/= GÖÇÜŞME

( Bir sözcük ya da rakamlar içinde, birbirini izleyen iki sesbirimin/rakamın yer değiştirmesi. [Türkçe'de, daha çok, r ya da l ünsüzünün bulunduğu sözcüklerde, birinci hecenin başındaki ses, birbirinin yerine geçer. Kibrit > kirbit, çömlek > çölmek] )


- TAKDİM-TEHİR değil/yerine/= ÖNCELEME-SONRALAMA


- TAKDİM[Ar.] değil/yerine/= TANITMA

( Bir şeyi, karşılıksız olarak birine verme, sunma. | Tanıtma, tanıştırma. | Öne alma, önceye alma. )


- TAKDİR (HAKKI) değil/yerine/= DEĞERLEM (ÜLEVİ/DEĞERLEM YETKİSİ)


- TAKDİR EDİLMEK ile/ve/<>/değil/yerine ANLAŞILMAK


- TAKDİR ETMEK ile/ve/<> SEVME(ME)K

( Sevmeyebilirsiniz fakat takdir edebilirsiniz![/etmelisinizdir!] )

( TO APPRECIATE vs./and/<> (NOT) TO LOVE )


- TAKDİR-İ İLÂHÎ ile/değil/ne yazık ki TAKDİR-İ "İDÂRÎ/SİYÂSÎ"


- TAKDÎR-İ SEMEN ile/ve/||/<> TAYÎN-İ SEMEN

( Değer biçme. İLE/VE/||/<> Değerini belirtme. )


- TAKDİR[Ar.] ile/ve/değil/yerine/||/<>/< GERİBİLDİRİM


- TAKDİR ile/ve DEĞERLENDİRME

( APPRECIATION vs./and EVALUATION )


- TAKDİR ile/ve DESTEK

( APPRECIATION vs./and SUPPORT )


- TAKDİR ile/ve KUDRET ile/ve MAKDUR ile/ve KADER


- TAKDİR ile/ve/<> TALTİF


- TAKDİR ile/ve/||/<> TASARRUF


- TAKDİR ile/ve TAYİN


- TAKDİR ile/ve/||/<> TEBRİK ile/ve/||/<> TALTİF


- TAKDİR ile/ve/değil/< TEDBİR[< DÜBÛR/DÜBR]

( Tedbir, takdirin parçasıdır. )


- TAKDİR ile/ve/<> TEŞHİS


- TAKDİRE ŞÂYÂN değil/yerine/= ÖVGÜYE DEĞER


- TAKDİS ETMEK değil/yerine/= KUTSAMAK


- TAKDİS[Ar.] değil/yerine/= KUTSAMA


- TAKDİS ile/ve/değil/yerine/<>/< TAKDİR

( Sadece, Allah içindir. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<>/< ... )


- TAKE vs. GET


- TAKEOMETRE[Fr. < Yun.]

( Düzenlenmiş arazinin yüz ölçümünü bulup planını yapmaya yarayan alet. )


- TAKEOMETRE ile ...

( Harita alma işinde kullanılan ölçü aleti. )


- TAKÎ[Ar.] ile MUTTAKÎ[Ar.] ile MÜ'MİN[Ar.]


- TAKÎ değil/yerine/= DOĞRULUK İLKESİ


- TAKI ile PANDANTİF[Fr.]

( ... İLE İnce bir zincirle boyna takılan değerli takı. )


- TAKI ile TAKI

( Çoğunlukla evlenen ya da nişanlanan birine armağan olarak verilen küpe, bilezik, yüzük, zincir gibi şeylerin tümü. | Kadınların ziynet eşyası, asım takım. İLE Adın, başka bir sözcük ile ilgi kurmak üzere aldığı durum eki. | Tümceler ile sözcükler arasında ilişki kurmaya yarayan sözcükler. )


- TAKİBAT değil/yerine/= KOVUŞTURMA


- TAKİFİLAKSİ/TACHYPHYLAXIS[İng.] değil/yerine/= DİRENÇ GELİŞİMİ


- TAKILI ile ÇAKILI


- TAKILMA ile/ve TIKANMA ile/ve TUTUKLUK | ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İKİLEM


- TAKILMAK" ile "KİLİTLENMEK"


- TAKILMAK ile/ve SENDELEMEK


- TAKIM TAKIM


- TAKIM-TAKLAVAT

( Anlamını, bilenler bilir. )


- TAKIM, ORDO = FIRKA = ORDRE


- TAKİM[Ar.] ile TAKİMETRE[Fr. TACHYMETRE]

( Verimsiz duruma getirme, sonuçsuz bırakma, kısırlaştırma. | Mikrobundan arıtma. İLE Hareket durumundaki bir nesnenin hızını ölçmeye yarayan aygıt. )


- TAKIM ile EKİP ile TİM


- TAKIM ile/değil TULUM


- TAKIMERKİ = OLIGARCHY[İng.] = OLIGARCHIE[Fr., Alm.] = OLIGARKHIA < OLIGOI:BİRKAÇ KİŞİ, ARKHEIN:EGEMEN OLMA[Yun.]


- TAKIMYILDIZI:
GÜNEY ile/ve/||/<> KUZEY


- TAKIMYILDIZI ile/<> GÜNEYBALIĞI

( ... İLE/<> Güney yarımkürede, bir takımyıldızı adı. )


- TAKİN/KEÇİ ANTİLOBU ile ALTIN TAKİN

( image

image )

( Afrika antilobunun boynuzlarına, Mus geyiğinin burnuna, ayının kuyruğuna ve bir bizonun gövdesine sahip iri, kaslı, toynaklı hayvan, keçi ve antiloba benzeyen özelliklerinden dolayı yer yer "keçi antilobu" olarak da adlandırılır. )


- TAKINTI OBSESYON ile/ve/> SİNİRCE TAASSUB NEVROZ ile/ve/> ÇILDIRI/PSİKOZ


- TAKINTI" ile/değil/yerine TUTARLI OLMA (ÇABASI)


- TAKINTI ile/değil/yerine ALERJİ


- TAKINTI ile/ve/değil BÂTIL İNANÇ


- TAKINTI ile/ve/<> BEKLENTİ


- TAKINTI ile/ve/değil/yerine BİLGİ


- TAKINTI ile/değil DONANIM


- TAKINTI ile/ve/değil/yerine DÜŞKÜNLÜK


- TAKINTI ile/ve SAPLANTI

( Takıntı, var olmayan ikiliği her yerde görmekte direnen zihninizdedir. )

( MONOMANİ: Zihnin tek bir şeye takılıp kalması biçimindeki akıl dengesizliği. )

( The catch is in your mind, which insists on seeing duality where there is none. )

( CATCH vs./and OBSESSION )


- TAKINTI ile TAKINAK

( Bir durum ve sorunla ilişkisi olan başka durum ya da sorun. | Bütünlemeye kalınan ders. | Küçük, önemsiz borç. | Bir şeye hastalık derecesinde düşkünlük. | İlişki kurulan kişi. İLE Bilince takılarak korku ve bunalım yaratan, kişinin çabalarına karşın kurtulamadığı düşünce. )


- TAKINTI ile TUTKU

( Geçmişin büyük kişileri, sadece yolu gösterir. Çaba göstermesi ve bu yolda yürümesi gereken kişi, kendimiziz. Derin derin düşünelim ve bu yolu izleyerek, tutkulardan ve yanılgılardan kurtulalım. )


- TAKINTI ile/değil YETKİNLİK


- TAKINTILI TUTKU ile/değil/yerine UYUMLU TUTKU


- TAKİP ETMEK ile DENETLEMEK


- TAKİP ETMEK ile DEVAM ETMEK


- TAKİP ETMEK değil/yerine/= İZLEMLEMEK


- TAKIP TAKIŞTIRMAK


- TAKİP ile BASIMLAMA

( ... İLE Bazı kuşların yumurtadan ilk çıktığı anda çevresinde hareket eden ilk nesneye bağlanıp sürekli o nesneyi izlemelerine verilen ad. )


- TAKİP değil/yerine/= İZLEM


- TAKİP değil/yerine/= İZLEM


- TAKİPÇİ ile SAVUNUCU

( PURSUER vs. DEFENCER )


- TAKİPÇİ ile/ve TAKLİTÇİ


- TAKIPNE ile BRADIPNE

( Solunum sayısının artması. İLE Solunum sayısının azalması. )


- TAKİPSİZLİK ile/ve/||/<>/> BERAAT


- TAKIR TAKIR (BOŞ/DEVRİLMEK/SAYDIRMAK)

( Yoklukta. )


- TAKIR TUKUR


- TAKIR-TUKUR


- TAKİR ile ...

( Çöldeki sert kil tabakası. )


- TAKIRTI ile PATIRTI

( Bir şeyin çıkardığı, kuru ve sert ses. İLE Pat pat çıkan sesin adı. | Herhangi bir biçimde ya da ayakları yere kuvvetle basarak yürüme sonucu çıkan gürültü. | Gürültülü çatışma, arbede. )


- TAKIYYE[Ar.] ile TAKIYYE[Ar.]

( Sakınma, çekinme. | Birinin, bağlı olduğu mezhebi gizlemesi. İLE Takke. )


- TAKİYYE ile/değil RİYÂ


- Takılmadan KONUŞ!!!


- TAKKADAK değil/yerine/= ÇABUCAK


- TAKKE ile KİPPA

( İslâm'da. İLE Yahudi takkesi. )


- TAKLA/K ile/ve/||/<> PERENDE[Fars.]

( Elleri yere koyduktan sonra ayakları kaldırıp gövdeyi üstten aşırtarak öne ya da arkaya yapılan dönme hareketi. | Otomobil, kamyon vb. devrilip yuvarlanma. | Uçak, güvercin vb.nin uzunlamasına ya da yanlamasına dönme hareketi. İLE/VE/||/<> Havada çark gibi dönerek atılan takla. )


- TAKLA = CUMBALAK

( ... İLE Halk dilinde. )


- TAKLAMAKAN

( "GİDERSİN AMA ASLA DÖNEMEZSİN" [Uygur dilinde] )


- TAKLÎD[Ar.] ile TENHÎT[Ar.]


- TAKLÎD[Ar.] ile ZANN[Ar.]


- TAKLÎDEN[Ar.] ile TAKLÎDÎ[Ar.]

( Tıpkısını, benzerini yaparak. | Gülünç tarafını belirterek. İLE Taklitle yapılan.[SAVT-İ TAKLÎDÎ | Fr. ONOMATOPÉE] )


- TAKLİDÎ "İMAN" ile/değil/yerine TAHKİKÎ İMAN


- TAKLİP[Ar.] değil/yerine/= DÖNDÜRME, ÇEVİRME

( Döndürme, çevirme. | Bir şeyin biçim ve kalıbını değiştirme. )


- TAKLİT ETMEK ile/ve/değil/yerine DEVAM ETTİRMEK

( COPYING vs. TO MAINTAIN/SUSTAIN
TO TAKE INTO CONSIDERATION instead of COPYING )


- TAKLİT ETMEK ile/yerine DİKKATE ALMAK

( COPYING vs. TO TAKE INTO CONSIDERATION
TO TAKE INTO CONSIDERATION instead of COPYING )


- TAKLİT ETMEK ile/ve/değil/yerine/<> ÖRNEK ALMAK


- TAKLİT ETMEK değil/yerine/= ÖYKÜNMEK


- Taklit etmemek için DİNLE!!!


- Taklit etmemek için SUS!!!


- TAKLİT:
(SADECE/BİR) DAVRANIŞ ile/ve/değil/||/<>/< KİMLİĞİNİ BULMA (ÇABASI)


- TAKLİT[Ar. < TAKLİD] ile/değil/yerine/>< ASIL[Ar. < ASL]

( Bir şeyin en ileri zıddı, taklididir. )

( Belirli bir örneğe benzemeye ya da benzetmeye çalışma, öykünme. | Birinin davranışlarını, konuşmasını tekrarlayarak eğlenme. | Benzetilerek yapılmış şey, imitasyon. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Bir şeyin kendi, örnek, kopya karşıtı. | Kök, köken, kaynak. | Gerçeklik. | Soy, nesep. | Gerçek, esas. | Bir şeyin temelini oluşturan, ana. | Aranılan nitelikleri en çok kendinde toplamış olan. | Bir görevde sürekli bulunan, yedek karşıtı. | Gerçekten, gerçek olarak. )


- TAKLİT[Ar.] ile/ve/<> TAGŞÎŞ[Ar.]


- TAKLİT ile ÂDET

( COPYING vs. CUSTOM/HABIT )


- TAKLİT ile/ve/||/<> AKTARIM ile/ve/||/<> KALIT/MİRAS


- TAKLİT ile/ve/değil/yerine/||/<>/> AYNALAMA


- TAKLİT ile/yerine HAKÂ


- TAKLİT ile/değil/yerine HAYRANLIK


- TAKLİT ile/ve/<> İTAAT


- TAKLİT ile ÖZDEŞLEŞME

( COPYING vs. TO INDENTIFY )


- TAKLİT ile SADÂKAT


- TAKLİT ile/ve/değil TAKİP

( [not] COPYING vs./and/but FOLLOW-UP )


- TAKLİT ile/ve/değil/yerine/||/<>/> TEKRAR


- TAKLİT ile TEVÂCÜD


- TAKLİT ve/<>/= TEZAD


- TAKLİT ile/yerine YARATIM

( COPYING vs. CREATION
CREATION instead of COPYING )


- TAKMA AD/MAHLAS/MÜSTEÂR[Ar. < ÂRİYYET]/NICK NAME[İng.] ile/ve AYANÎ

( ... İLE/VE Divan Şiiri'nde takma ad. )


- TAKMAMALI!


- TAKNÎ[Ar.]/KODİFİKASYON[İng. < CODIFICATION] değil/yerine/= YASALAŞTIRMA


- TAKOZ[Yun.]/KISKI ile KAMA

( QUOIN vs. WEDGE/DAGGER/DIRK )


- TAKOZ ile/değil BAT

( ... İLE/DEĞİL Kurşun boruların ağzını açmakta kullanılan, şimşirden, ucu sivri, bir çeşit takoz. )


- TAKOZ ile BAT

( ... İLE Kurşun boruların ağzını açmakta kullanılan, şimşirden yapılmış, ucu sivri bir takoz türü. )


- TAKRÎBEN ile TAKRÎBÎ

( Aşağı yukarı, yaklaşık olarak. İLE Yaklaşık. )


- TAKRİBî/TAKRİBEN değil/yerine/= YAKLAŞIK


- TAKRÎBÎ ile/değil/yerine/>< TAHKÎKÎ


- TAKRİR değil/yerine/= ÖNERGE


- TAKRÎZ[Ar. < KARZ] ile TAKRÎZ[Ar.]

( Ödünç verme. | Bir kitabın başına konulmak üzere tanınmış bir kişiden istenilen takdim ve takdir yazısı. İLE Bir kitabı tenkid etme. )


- TAKSA[Lat.] değil/yerine/= ÜCRET

( Pulu yapıştırılmadan ya da eksik yapıştırılarak gönderilen mektup için alıcının cezalı olarak ödediği posta ücreti. )


- TAKSİ ALDIM değil/yerine/= BİNİTE BİNDİM


- TAKSİ[Fr. TAXI] ile TAKSİ[Fr. < Yun. TAXIE]

( Belirli bir ücret karşılığı yolcu taşıyan, taksimetresi olan otomobil. İLE Göçüm. )


- TAKSÎM'DE:
AKLÎ ile/ve İSTİKRAÎ


- taksîm[< kısm] ile/ve/değil/<> Taksim

( [mat.] Bölme, parçalara ayırma. | Bölüm. | Bölü. İLE/VE/DEĞİL/<> İstanbul'un ve Gezi Parkı'mızın merkezi, değerlerimizin simgesi. [Her yer Taksim! Her yer diriliş!] )


- TAKSİM ile/ve BEYOĞLU


- TAKSİM değil/yerine/= BÖLME


- TAKSÎM ile SAVAK

( Akarsuların ayrıldığı yer. İLE Değirmen suyunu başka yöne akıtmak için yapılan düzen. | Bir barajın fazla suyunu akıtmak için yapılan düzen. )


- TAKSİM ile/ve/||/<> TAKDİM

( Böl[ümle]mek. İLE/VE/||/<>/> Sunmak. )


- TAKSÎM ile/ve/||/<>/> TAKSİT


- TAKSİMETRE[Fr.] değil/yerine/= SAYAÇ

( Taksilerde, ödenecek ücreti gösteren sayaç. )


- TAKSİMETRE değil/yerine/= YOLSAYAÇ


- TAKSİR[Ar.] değil/yerine/= HATA

( Kısaltma, kısma. | Kusurda bulunma. | Dikkatsizlik, tedbirsizlik, meslekte acemilik ya da düzene, buyruklara ve talimata uymazlıktan doğan kusurlu olma durumu. )


- TAKSİRAT[Ar.] değil/yerine/= HATALAR


- TAKSONOMİ/TAXONOMY[İng.] değil/yerine/= BÖLÜMLEME, SINIFLANDIRMA, SINIFLANDIRMA KURALLARI


- TAKT[Fr. < TACT] değil/yerine/= YERİNDE KONUŞMA/DAVRANMA


- TAKTİK ile "YOL"


- TAKTİK ile STRATEJİ(K)


- TAKTİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< YAKLAŞIM


- TAKTİK ile YÖNTEM

( TACTICS vs. METHOD )


- TAKTIL AGNOZİ/TACTILE AGNOSIA[İng.] değil/yerine/= DOKUNMA TANIMAZLIĞI


- TAKTİL AGNOZİ ile ODITUAR AGNOZİ


- TAKTÎR[Ar. < KAT, KUTUR, KATARÂN | çoğ. TAKTÎRÂT] ile/değil/< TAKDÎR[Ar. < KADER | çoğ. TAKDÎRÂT]

( Damla damla akıtma, dökülme, damlama. | Damıtma, inbikten çekme. İLE Beğenme, değer biçme, değer verme/verilme. | Değerini/önemini anlama. | Ezelde Allah'ın olmasını istediği şeyler. )


- TAKUNYA[Yun. TAKOUNI] ile/ve NALIN[Ar.]

( Tahta terlik. İLE/VE Takunyanın yüksek olanı. )

( [kökeni/etimolojisi] Tiyatrolarda giyilen üstten bağlı tahta ayakkabı. Anadolu Türkçesi'ne, Anadolu'da konuşulan, Rumca'dan halk söyleyişiyle geçmiştir. )

( SANDALE DE BOIS avec/et ... )

( HOLZPANTOFFEL(ağaç terlik) mit/und ... )

( SOCCULUS(< SOCCUS) cum/et ... )

( ZOCCOLO con/e ... )


- TAKVÂ[Ar. < VİKAYE] ile/ve VERA'[Ar.] ile/ve ZÜHD

( Sakınma - Korunma - Ümit. İLE/VE Şüpheliyi uzakta tutmak. İLE/VE Şüpheli olma olasılığı ile mübâhların çoğunu terk etmek. )

( Haramlardan sakınma/ittikâ. İLE/VE Şüphelilerden sakınma/ittikâ. İLE/VE Mübâhları terk. )

( Tevâzû. İLE/VE Mahviyet. İLE/VE ... )

( Dinin yasak ettiği şeylerden kaçınma. | Belirli olan şeyin yanından geçmemek. | Günahlara direnç kazanmak. İLE Haramdan kaçınma. )

( TAKVA: Yolculuk azığı. )


- TAKVÂ ile HURÂFE


- TAKVİM YAŞI/KRONOLOJİK YAŞ/CHRONOLOGICAL AGE[İng.] değil/yerine/= TAKVİM YAŞI


- TAKVÎM[< KAVM, KIYÂM] ile ...

( EĞRİYİ DOĞRULTMA, BİÇİME KOYMA )


- TAKVİM[Ar.] değil/yerine/= ÖYDEM


- TAKVİM/LER('İ)


- TAKVİM ile ETİYOPYA TAKVİMİ

( ... İLE Tüm dünyanın kullandığından farklı takvim kullanmaktalardır. [2003 = 1996] )

( Etiyopya'ya, Haziran ile Eylül arasındaki aylarda, yoğun yağmurlar nedeniyle gitmemek daha uygun olur. )


- TAKVİYE (ETMEK) değil/yerine/= PEKİŞTİRİ/SAĞLAMLAŞTIRMA/GÜÇLENDİRME/DESTEKLEME/BERKİTME


- TAKVİYE[< KUVVET]:
KUVVETLENDİRME, KUVVETLENDİRİLME


- TAKYECİ CAMİSİ / MEŞELİ MESCİD ile TAKYECİ/TAKKECİ CAMİSİ

( Kocamustafapaşa'dadır. İLE Topkapı dışında, Eski Edirne yolu üzerindedir. )

( XVI. yüzyılda, Arakiyeci(Takkeci) Ahmed Çelebi tarafından Mimar Sinan'a yaptırılmıştır. İLE 1591'de, Arakiyeci İbrahim Çavuş tarafından. )


- TAKYON ile/ve/<> FOTON

( TAKYOFOTON )


- TAL'Î[Ar.] ile/>< TÂLİ'[Ar. < TULÛ] ile/>< TÂLÎ[Ar. < TÜLÜVV] ile/>< TÂLİH[Ar. < SÂLİH]

( Çiçek tozuna ait, çiçektozu ile ilgili. İLE Hedefin arkasına düşen ok. | Doğan, tulû eden. | Tâlih, kısmet, baht. İLE Sonradan gelen, bir şeyin arkası sıra giden. | İkinci derecede olan. | Kur'ân okuyan. | [mantıkta] Sonurtu.[Fr. CONSÉQUENT] İLE Yaramaz, yararsız. )


- TAL[Fr. THALLE] ile TÂL[Ar.]

( Kök, sap ve yaprak şeklinde farklılaşmamış bir bitkinin, yaşama ve büyüme örgeni. | Çiçeklerin üreme örgeni olan sarı toz. İLE Zil.[parmaklara takılan] | Gümüş ya da bakır tepsi. )


- TALAK:
1 ile/ve/||/<>/> 2 ile/ve/||/<>/> 3


- TALAŞ ile/ve REZE

( Testere ile biçilen ya da rende, matkap, törpü vb. araçlarla işlenen bir şeyden dökülen odun kırıntıları. İLE/VE İnce talaş. )


- TALEB-İ CÂH ile ÎTİBAR, MAKAM

( ÎTİBAR, MAKAM )


- TALEB[Ar.] ile BAHS[Ar.]


- TALEB[Ar.] ile İKTİZÂ'[Ar.]


- TALEB[Ar.] ile İLTİMÂS[Ar.]


- TALEB[Ar.] ile MUHÂVELE[Ar.]


- TALEB[Ar.] ile RAVM[Ar.]


- TALEB[Ar.] ile SUÂL[Ar.]


- TALEB[Ar.] ile TALÂB[Ar.]

( İsteme/istenme, dileme. | İstek. İLE Göl, büyük havuz. )


- TALEBE[Ar.]/ŞAKİRT/ŞAKİRD[Fars.] değil/yerine/= ÖĞRENCİ


- TALEBE ile/ve/||/<> FUKAHA


- TALEBE ile MÜRİD


- TALEBE ile SÂLİK


- TALEBE ile TAKİPÇİ


- TALEL[Ar.] ile CESED[Ar.]


- TALENT vs. SKILL


- TALENT vs./and EFFECTIVENESS


- TALENT[Yun. TALANTON] ile/ve/> STATER

( 26 kg. İLE/VE/> Para birimi Talent'ten üç mina daha ağır yapılarak, aradaki fark ağırlık talenti'nin birimlerine paylaştırılmıştır. Bu birim stater'dir. [873,2 gram] ve eski sikkeye yani 'Didrahmi'ye denk sayılacak bir ağırlık birimidir, ayrıca askatları vardır. )

( Atina'da alışverişte kullanılan Talent 36,39 kilogramdı. Para birimi olarak ağırlığı ise 25,92 kilogramdı. Talanton'un altmışta biri de mİna'ydı.[436,60 gram]. )


- TALENT/CAPACITY vs. STATE


- TALEP (ETMEK) değil/yerine/= İSTEM (İSTEMLEMEK/İSTEMEK)


- TALEP ETMEK yerine İSPAT-I VÜCUD ETMEK


- TALEP ETMEK ile/ve MAHKÛM OLMAK


- TALEP/TÂLİP değil/yerine/= İSTEK/İSTEYEN


- TALEP ile/ve/<> RAĞBET


- TALEP ile/ve SUAL

( REQUEST vs./and TO ASK )


- TALEPNÂME değil/yerine/= İSTEMBELGE


- TÂLİ değil/yerine/= İKİNCİL


- TÂLÎ değil/yerine/= İKİNCİL


- TÂLİB[< TULLÂB, TULLEB, TALEBE] ile ...

( İSTEYEN, İSTEKLİ | ÖĞRENCİ )


- TÂLİB ile/ve ŞÂRİ

( ... İLE/VE Bir ilme başlayan. )

( Mantık ilmini tasavvur etmezsen, mutlak belirsizin(mechûlün) tâlibi olursun! )


- TÂLİB ile/ve ŞÂRİ

( ... İLE/VE Bir ilme başlayan. )


- TÂLİB ile/ve/||/<>/>/< TÂBİ


- TALİH ile BAHT ile GÖNENMEK


- TALİH = FORTUNE[İng., Fr.] = SCHICKSAL[Alm.] = FORTUNA[Lat.]


- TALİH ile/ve/= TA'Lİ(İKİNCİL)


- TALÎK[Ar.] ile TA'LÎK[Ar. < ALAK | çoğ. TÂ'LÎKAT]

( Güleryüzlü. | Düzgün söz söyleyen. İLE Asma/asılma. | Bir şeye bağlı gösterme. | Geciktirme, askıda bırakma/bırakılma. | Belirli bir zamana bırakma, te'hîr. | Hat sanatında bir yazı biçimi. )


- TÂLİK ile/ve/||/<> SÜLÜS(CELÎ) ile/ve/||/<> RİKÂ ile/ve/||/<> NESİH

( XIV. yy. sonlarında ve XV. yüzyıl başlarında, Anadolu'da. İLE/VE/||/<> ... İLE/VE/||/<> XIX. yüzyıl başlarında. İLE/VE/||/<> Kur'ân-ı Kerîm'de. )


- TÂLİK ile TÂLİK'UT TÂLİK(ÂT)


- TÂLİK ile TÂLİK'UT TÂLİK(ÂT)


- TALİKAT ile TARİKAT


- TÂLİM MÜRŞİDİ ve TARİKAT MÜRŞİDİ ile/ve/değil/yerine/> SOHBET MÜRŞİDİ

( Mürşit, mürşitten kurtulmak içindir. )


- TÂLİM VE TERBİYE değil/yerine/= ÖĞRETİM VE EĞİTİM


- TALİMAT ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TALEP


- TALİMATNAME değil/yerine/= YÖNETMELİK


- TALİMEN MEKRUH ile TENZİHEN MEKRUH


- TÂLİMGÂH ile/ve/<> TÂLİMHÂNE

( Çeşitli uzmanlık dallarına gerekli olan uzman, öğretici vb.ni yetiştirmek amacıyla uygulamalı olarak eğitim ve öğretim vermek için oluşturulmuş askerî kuruluş. İLE/VE/<> Eğitim/alıştırma alanı. )


- TALİP[< TALEP] ile/ve/||/<>/> TALİM


- TALİP[Ar.] ile TEŞNE[Ar.]

( İsteyen, istekli. | Genellikle evlenmek isteyen ve bu isteğini evleneceği kişiye bildiren. İLE Susamış. | Çok istekli. )


- TÂLİP değil/yerine/= İSTEMCİ/İSTEKLİ


- TÂLİP değil/yerine/= İSTEYEN


- TALİS[Lat. < TALIS] değil/yerine/= BÖYLE, BUNUN GİBİ


- TALKING vs. ARGUE


- TALTİF[Ar. < LÛTF çoğ. TALTÎFÂT] değil/yerine/= ÖDÜLLENDİRME

( LÛTUFLAR, İHSANLAR)] ile ABCDEF ( GÖNÜL OKŞAMA, GÖNLÜ HOŞ ETME ] YUMUŞATMA,YUMUŞATACAK BİR İLÂÇ KULLANMA ] RÜTBE, NİŞAN, MAAŞ ARTIRIMI GİBİ ŞEYLERLE SEVİNDİRME )


- TALYUM[Fr. THALLIUM] ile

( Atom numarası 81, atom ağırlığı 204,39, yoğunluğu 11,85 olan, 303 °C'de eriyen, fizik özellikleri bakımından kurşuna çok yaklaşan, tuzları ve bileşikleri zehirli bir öğe. [Simgesi: Tl] )


- TAM ALGI = İDRAK-İ DAKİK = APPERCEPTION[İng., Fr., Alm.] = PERCIPERE[Lat.]


- TAM ALTIN ile/||/<> CUMHURİYET/ATA ALTINI

( 22 mm. İLE/||/<> 30 mm. )

( 7.016 gr. İLE/||/<> 7.216 gr. )

( ... İLE/||/<> T.C. Darphanesi basar. )

( )


- TAM AYRI TUTMA/İSTİSNA ile/ve/||/<>/> BÖLÜMSEL/KISMÎ AYRI TUTMA/İSTİSNA


- TAM BİR PİSTİL/UZV-İ TE'NÎS-İ TAM = PISTIL COMPLET


- TAM ÇİÇEK, EKSİKSİZ ÇİÇEK = ZEHRE-İ KÂMİLE = FLEUR COMPLÈTE


- TAM ÇİÇEK = ZEHRE-İ TÂMME = FLEUR COMPLÈTE


- Tam DİNLE!!!


- TAM EMİN OLMAK değil EMİN OLMAK


- TAM GÖLGE ile/ve ALA GÖLGE


- TAM İFADE/MESAJ ile/ve EKSİKLİ İFADE/MESAJ ile/ve META İFADE/MESAJ

( Gözlem. Düşünce. Duygu. İstek. Sınır/Sonuç. )


- TAM İKİLEME ile YARI İKİLEME

( FULL REDUPLICATION vs. PARTIAL REDUPLICATION )


- TAM MÜREKKEB ile/ve TAM OLMAYAN MÜREKKEB

( Haber | İnşa İLE/VE ... )

( Doğru ve yanlışa olasılığı olanlar.[tam haber tümceleridir!] İLE/VE ... )


- TAM NİSBET / NİSPET-İ TÂMME ile NİSPET-İ NÂKISA / GAYR-I TAM NİSBET

( İnşâî | Haberî[İsim | Fiil] İLE/VE Takyidî | İzâfî )

( Nispet-i Tâmme= Tümce(cümle) * HABERİYE(-İsim(dır/dir) ve -Fiil(saklı dır/dir) * İNŞÂİYE(Emir, Soru, Nehiy, Temenni). İLE Nispet-i Nakısa(Eksik nispet)= Tamlama )


- TAM OLAN SÖZ ile/ve TAM OLMAYAN SÖZ

( el-KAVLU'T-TÂM ile/ve el_KAVLU ĞAYRU'T-TÂM )

( FÂRÂBÎ )


- TAM PANSİYON ile/||/<> YARIM PANSİYON

( Kahvaltı ve akşam yemeği verilir. İLE/||/<> Öğle yemeğinin de olmasıdır.[İşletmeye göre değişkenlik gösterir.] )


- TAM TAHNÎT ile/değil/yerine YARIM TAHNÎT

( Mısır'da. İLE/DEĞİL/YERİNE Osmanlı'da. )

( TAHNÎT: Ölüyü, bozulmaması için belirli bir yapı ve oranda ilâçlama, koruma. )


- TAM TARİFE/İSKONTOSUZ/TENZİLATSIZ değil/yerine/= İNDİRİMSİZ


- TAM ZİNCİR ile/ve EKSİK ZİNCİR


- TAM-LIK ile KEMÂL

( Ayrılmaz olanı, ayırmamalısınız. )

( KEMÂL: Eril ve dişilliğin aşılmasındaki birlik. )

( GÜZELLİK/KEMÂL:
* TENASÜB-Ü ÂZÂ(ÖRGENLERİN UYUMU)
* AKIL
* AHLÂK
* ÇÖZÜM ÜRETEBİLMEK )

( You must not separate the inseparable. )

( WHOLENESS/COMPLETENESS vs. MATURITY/RIPENESS )


- TAM, DOĞRU VE DÜZENLİ YAZMAK ile/ve VURGULU KONUŞMAK


- TAM/LIK ile BİTMİŞ/LİK

( COMPLETE vs. FINISHED )


- TAM/LIK ile BÜTÜN/LÜK

( COMPLETE vs. INTEGRITY )


- TAM/LIK ile/ve/değil/yerine YETERLİ/LİK


- TAMA ile DOYMAZLIK | ÇOK İSTEME | AÇGÖZLÜLÜK


- TAMAH ETMEK değil/yerine/= GÖZ İNDİRMEK


- TAMAH[Ar. TAMA] ile/değil/yerine İSTEK

( Açgözlülük. | Bir şeyi gönülden ve/ya da zihinden geçirerek netleştirmeden düşünmek, hayal etmek. İLE Tanımlı, net, bir nebze daha bilişsel karşılığı olan düşünüş. )


- TAMAM" değil/yerine/>< ÇABA/GAYRET


- TAMAM değil/yerine/= PEKİ/OLUR


- TAMAMEN "BOMBOŞ" değil TAMAMEN BOŞ (ya da BOMBOŞ)


- Tamamen SUS!!!


- TAMÂMEN[Ar.] ile TAMÂMÎ[Ar.]

( Büsbütün. | Tam ve eksiksiz olarak, tümüyle. İLE Eksik tamamlamaya özgü, onunla ilgili. Tamamlayan, bölünmeyen. )


- TAMAMEN ile SADECE


- TAMAMEN ile SONUNA KADAR


- TAMAMI ile HER AYRINTISI

( ALL OF vs. EACH DETAIL OF )


- TAMAMLA(N)MAK ile/ve/<> BÜTÜNLE(N)MEK


- TAMAMLA(N)MAK ile OLMAK

( "Şu ya da bu olmak" değil yalnızca olmak. )

( Olmak, herşeye tanık olmayı gerektirir. )

( Olmayı bilmemiz gerekmez fakat bilmek için de olmak zorundayız. )

( MÜTEMMİM: Tamamlayan. )

( TO (GET) COMPLETE vs. TO BE
Not being this or that, but just being.
To be needs, everything must be witnessed.
You need not know to be, but you must be to know. )


- TAMAMLAMAK ile BİTİRMEK

( FaRkLaR Kılavuzu dışında, hiçbir İngilizce sözlüğü, şu iki sözcük arasındaki farkı açıklamaz.

TAMAMLAMAK ile BİT(İR)MEK
[ www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/15835 ]

Bazı kişiler, aralarında hiçbir farkın olmadığını söylese de FaRkLaR'ı vardır!

Eğer doğru biriyle evlenirseniz, tamamlanırsınız; eğer yanlış biriyle evlenirseniz, bitersiniz.

Eğer eşiniz, sizi başka biriyle yakalarsa tamamen bitersiniz; eğer eşiniz, alışverişi çok seviyorsa öyle bir bitmişsinizdir ki...

Bu arada, Sokrates'in önemli sözünü anımsamakta yarar var...
"Her koşulda evlenin! Eğer eşiniz, iyi çıkarsa mutlu olursunuz. Eğer kötü çıkarsa filozof olursunuz."

image )

( COMPLETE vs. FINISH )


- TAMAMLAMAK ile/ve/değil/<> SÜSLEMEK


- TAMAMLAMAK ile YERİNE GETİRMEK


- TAMAMLANMA İSTEĞİ ve/||/<> EKSİKLİKTEN UZAKLAŞMA İSTEĞİ


- TAMAMLANMAZLIK ve/||/<> GÖDEL


- Tamamlayabileceğin şeyi KONUŞ!!!


- TAMAMLAYICI İKİLİLER/RECIPROCALS)


- TAMAMLAYICI ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DESTEKLEYİCİ


- TAMARİN ile PAMUK BAŞLI TAMARİN

( ... İLE Kuzey Kolombiya’nın ormanlarında yaşarlar. )

( )

( ... cum SAGUINUS OEDIPUS )

( gfgdsfgdf )


- TAMAS ile

( Karanlık, atalet, pasiflik. Kozmik Cevher'in oluşturduğu üç vasıftan(guna'lar) biri. (Rajas, Tamas, Sattva) )


- TÂMÂT-I CÜHELÂ[Fars.] ile TÂMÂT/SÖZ

( Cahillerin, saçmasapan sözleri. )


- TÂMÂT[Ar.] ile DAMAT[Ar.]

( Uygunsuz, saçmasapan söz. İLE ... )


- TÂMÂT[Fars.] ile ...

( Uygunsuz, saçmasapan söz. )


- TAMBUR[Ar. < TANBUR] ile TAMBUR[Fr.]

( Klasik Türk müziğinin başlıca çalgılarından biri olan, yay ya da mızrapla çalınan, uzun saplı, telli çalgı. İLE Silindir biçiminde kap. )


- TAMBUR[Ar. TANBÛR]/PANTUR[Sümerce] ile/ve YAYLI TAMBUR

( Türk müziğinin piyanosu olarak kabul görür. Havanın sıcak, soğuk ya da nemli oluşuna göre çıkardığı ses değişebilir. İLE/VE ... )


- TAMBUR ile CÜMBÜŞ

( ... İLE Eğlenti. | Maden gövdeli, tambura benzeyen bir saz. )


- TAMBURA ile ONİKİTELLİ

( Klasik Türk müziğinin başlıca çalgılarından biri olan, yay ya da mızrapla çalınan, uzun saplı, telli çalgı. İLE Tambura cinsinden, on iki telli bir halk çalgısı. )


- TAMBURACI ile TAMBURÎ/TANBURÎ[Ar.]

( Tambura çalan ya da yapan kişi. İLE Tambur çalan kişi. )


- TÂMET-ÜL-KÜBRA ile ...

( KIYÂMET GÜNÜ )


- TAMGALARDA:
ON ve/||/<> OK

( Evren, varoluş. VE/||/<> İnsan. )


- TAMI TAMINA


- TÂMÎK[Ar.] değil/yerine/= DERİNLEŞ(TİRİL)ME


- TAMİLLER ile/ve/<>/>< SEYLAN'LILAR

( Hindistan'ın güneyinden Sri Lanka'ya göç eden ilk Tamiller ve Seylan'lılar, yıllar boyunca birbirleriyle savaşmışlar. Sri Lanka'nın tarihte yerini alması ise, III. yüzyılda, başkenti Anuradhapura'dan, Buda felsefesini yayan ve bütün adayı denetimi altına alan Kral Tissa ile gerçekleşmiştir. Tamiller ile girişilen çatışmalarda, Seylan'lılar galip gelmiştir. Monarşi, dinin yayılmasını kolaylaştırmış, ülkeyi geliştirmiş, anıtlar, tapınaklar ve sulama düzenekleri kurulmuştur.

XIII. yüzyıldan sonra, sulama düzeni kötüleştiği ve azınlıkta kalan Tamiller, gittikçe daha fazla baskı yaptığından dolayı, ada halkı, başkenti sürekli değiştirmiş ve adanın güneyine çekilmek zorunda kalmıştır.

Sri Lanka adası, tarihi boyunca işgalcilerin, Portekiz'li, Hollanda'lı ve İngilizler'in akınına uğramış. Uzun yıllar, İngiltere'ye bağlı bir sömürge olarak kalmış. XIX. yüzyılda alevlenen milliyetçilik hareketleri sonucu, Hindistan'ın paralelinde, 1947 yılında, herhangi bir çatışmaya girmeden bağımsız devlet olmuştur. )

( Sri Lanka'nın yakın tarihinde önemli bir yeri olan Dias Bandaranaike, 1951 yılında, "Sri Lanka Özgürlük Partisi"ni kurarak iktidara gelmiştir. Sinhali milliyetçiliğini ve Budizm'i savunan sosyalist çizgide bir siyaset süren Bandaranaike, ülkesinin resmî dilini, İngilizce'den Sinhali diline çevirmiştir.

[1959 yılında bir suikasta kurban gidince, dul eşi Sirimavo Bandaranaike, iktidarı devralmış ve eşinin siyasetini devam ettirmiştir. 1994 yılına kadar ve dünyanın ilk kadın önderi olarak Sri Lanka'yı yönetmiştir.] )


- TAMİM[Ar.]/SİRKÜLER[Fr.] değil/yerine/= GENELGE


- TAMİM[Ar.] değil/yerine/= GENELEME/GENELLEŞTİRME


- TAMİR ETMEK ile/ve/değil/yerine YENİDEN YAPILANDIRMA


- TAMİR ile KALAFAT

( ... İLE Geminin kaplama tahtaları arasını üstüpü ile doldurup ziftleyerek su geçirmez duruma getirme işi. | Aşağısı dar, yukarısı geniş bir tür yeniçeri başlığı. | Osmanlı Devleti'nde, vezir ya da yüksek mevkide devlet adamlarının giydikleri bir başlık. | Onarma, tamir etme. )


- TAMİR ile TELÂFİ ile TASHİH[< SIHHAT]


- TAMİRAT/TAMİR değil/yerine/= ONARIM/ONARMA


- TAMİRAT ile/değil TADİLAT


- TAMİRCİ[Ar.]/YEMENİCİ[Ar.] ile KÖŞKER/KÖŞGER[Fars. < KEVŞGER]

( ... İLE Ayakkabı tamircisi. )


- TAMİRCİ değil/yerine/= ONARGAN


- TÂMİRHANE değil/yerine/= ONARIM YERİ


- TAMLAMA ile/ve/değil/||/<>/< ÖNERME


- TAMLAMA ile TAMLAYAN ile TAMLANAN

( Bir adın, başka bir ad, adıl[zamir] ya da ön adla[sıfat] birlikte oluşturduğu sözcük öbeği, düzenleme[terkip]. İLE Tamlamalarda temel olan bir adın anlamını açıklayan ad, adıl[zamir] ya da adıl[sıfat], belirten. İLE Tamlamada anlamı belirtilen, açıklanan ad, belirtilen, mevsuf. )

( (SYNTACTIC) COMPOUND )


- TAMLAMA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TANIMLAMA


- TAMLAMA ile TÜMCE/CÜMLE


- TAMLAYAN DURUMU ile ...

( GENITIVE CASE )


- TAMLAYAN ile TAMLANAN

( DETERMINING vs. DETERMINED )


- TAMLAYICI ile ...

( COMPLEMENT )


- TAMMÂ'[Ar. < TAMA] ile TAMA'[Ar.]

( Son derece tamah eden. İLE Doymazlık, çok isteme, açgözlülük. )


- TAMMÂT[Ar.] ile TÂMMÂT[Ar.]

( Anlamsız, uygunsuz, saçma sözler. İLE Kıyâmet. )


- TAMPARE ile KOMA

( Tam ses iki eşit parçaya ayrılır. İLE Yarım ses, dokuz eşit olmayan parçaya ayrılır. )


- TAMPON ÇÖZELTİ/BUFFER SOLUTION[İng.] değil/yerine/= DENGELEYİCİ ÇÖZELTİ


- TAMPON[Fr.] değil/yerine/= TIKAÇ

( Bir deliği kapamaya yarayan, herhangi bir nesneden yapılmış büyük tıkaç. | Bir darbenin şiddetini azaltmaya yarayan, içi yumuşak nesneyle dolu şey. | Çarpışmaların etkisini azaltmak için vagonların, otomobillerin ön ve arkalarında bulunan donanım. | Kanı silmek, durdurmak için kullanılan gazlı bez yumağı ya da sterilize edilmiş pamuklu özel parça. | Bir darbenin, çatışmanın şiddetini azaltan etken. )


- TAMPON[İng.] değil/yerine/= TIKAÇ | BASKIT | DENGELEYİCİ


- TAMPONAT/TAMPONADE[İng.] değil/yerine/= BASKILANMA


- TAMS[Ar.] ile TAMS[Ar.]

( Âdet görme, aybaşı. İLE Yok etme, belirsiz kılma. )


- TAMTAKIR ve/||/<>/= BOMBOŞ

( İçinde bulunması gereken şeylerden hiçbiri bulunmayan, bomboş. )


- TAN YELİ ile TAN YERİ

( Sabaha doğru çıkan hafif yel/rüzgâr. İLE Güneşin doğmak üzere olduğu sırada, ufukta hafifçe aydınlanan yer. )


- TAN[Ar.] (ETMEK) ile TANLAMAK/TANMAK

( Sövme, yerme, ayıplama. İLE Şaşmak, şaşırmak. )


- TAN/AYDINLIK/IŞTIN:
GEÇİCİ ile/ve/<> GERÇEK

( Tan yerinde, gün doğmadan beliren, sonradan kaybolan, geçici aydınlık/tan, yalancı tan. İLE/VE/<> Tan yerinde, gün doğuncaya kadar süren kesintisiz aydınlık. )

( FECR-İ KÂZİB ile/ve/<> FECR-İ SÂDIK )


- TANATOFOBİ/THANATOPHOBIA[İng.] değil/yerine/= ÖLÜM KORKUSU


- TANATOLOJİ ile ...

( Ölümü konu alan bilim dalı. )


- TANATOS/THANATOS[İng.] değil/yerine/= ÖLÜM İÇGÜDÜSÜ


- TANBURÎ CEMİL BEY ile/ve/||/<> ŞERİF MUHİDDİN TARGAN


- TANBÛRÎ/TANBÛRÂNÎ[Ar.] ile TANBÛR-ZEN[Ar.]

( Tamburu çok güzel çalan mûsikî üstadı. İLE Tambur çalan. )


- TANBÛRÎ/TANBÛRÂNÎ ile TANBÛR-ZEN

( Tamburu çok güzel çalan mûsikî üstadı. İLE Tambur çalan. )


- TANDANS[Fr./İng. < TENDANCE] değil/yerine/= EĞİLİM


- TANDEM MASS SPEKTROMETRİ/TANDEM MASS SPECTROMETRY[İng.] değil/yerine/= ARDIŞIK KÜTLE İZGE ÖLÇÜMÜ


- TANDIR[Ar. < TENNÛR | TENÂHÎR] ile İSTANBUL TANDIRI

( Pişirmek ve ısınmak üzere. İLE Isınmak üzere. )

( Yere çukur kazılarak yapılan bir fırın türü. | Bazı yerlerde, kışın ayakları ısıtmak amacıyla alçak bir masanın altına mangal konulup üstüne yorgan örtülerek yapılan düzen. İLE ... )


- Tane tane KONUŞ!!!


- TANE TANE/CEV CEV[Fars.]

( CEV CEV )


- TANE ile/değil DANE


- TANE ile/= DÂNE[Fars.]

( Herhangi bir sayıda olan şey, adet. | Bazı bitkilerin tohumu. | Çekirdekli küçük meyve. )


- TANE ile/değil KİŞİ


- TANE ile PARÇA

( GRAIN vs. PIECE )


- TANGA KÜLOT ile SLIP KÜLOT ile G STRING


- TANGIR TANGIR


- TANGIR-TUNGUR ile TANGIRDAMA ile TANGIRTI

( ... İLE Nesnelerde/n kuru ve gürültülü ses çık(ar)ma. İLE Nesnelerden çıkan kuru ve gürültülü sesin adı. )


- TANGO ile FOKSTROT ile QUICK STEP

( 1880'lerde, Buenos Aires'in kenar mahallelerinde, hızlı tempolu, duyumsal ve kötü bir şöhrete sahip bir Arjantin dansı olan Milonga ile İspanyol Tangosu'nun kaynaşması sonucu ortaya çıkan Tango'nun, aynı zamanda, çok kıvrak bir Küba dansı olan "Habanera"dan da etkilendiği söylenir. Kökeninin, XV. yüzyıla kadar uzandığı düşünülen Tango'nun; Brezilya, Güney İspanya, Arjantin, Küba gibi coğrafyalarda, çeşitli biçimleri yaratılır. Bu dans türü, zamanla çeşitlendirilip çok karmaşık bir duruma getirilen adımlarla ileri yürüyüşler, dönüşler, çıkışlar, yön değiştirmeler, Habanera adımları[gövdenin hafifçe sallanması], gezintiler vb. birbirine karıştırılır.

İLE

XX. yüzyılın başlarında, Avrupa'da görülmeye başlanan ve asıl ününe I. Dünya Savaşı zamanlarında, Caz'ın gelişmesiyle ulaşmış olan Fokstrot, kısa hızlı ve uzun yavaş adımlar kullanılarak yapılan dört tempolu bir salon dansı olarak bilinir. Yıllar boyunca, Fokstrot'un değişik türlerinin ortaya çıkmasına karşın, aralarında en popüler olanları, Slow Fokstrot ve Quick Step'tir. Slow Fokstrot'ta, ani dönüşler ve hareketler olmadığından, dansçıların uzun çizgiler boyunca durmaksızın hareket durumunda olmalarını gerektiren güçlü bir denge gereklidir. Ayrıca, dansa ait her hareket için dansçıların sürekli kontrolü ellerinde bulundurmaları gerekir. Dolayısıyla, bu dans türü, öteki türlere kıyasla zor bir dans olarak kabul edilir.

İLE

1930'larda, İngiltere'de, hızlı ve popüler bir dans olan Fokstrot'un yerini alan Quick Step, dönüşler ve zıplamalar içeren, hareketli ve neşeli bir salon dansıdır. Üç farklı yaş grubuna sahip dansçılar için değişik tipleri geliştirilen bu dans türünde, genç dansçılar için oldukça neşeli ve hareketli, orta yaşlı dansçılar için biraz yavaşlatılmış, sakinleştirilmiş ve ileri yaş dansçılar için ise seçilmiş koreografilerden oluşan yavaş ve daha az hareketli koreografiler uygulanır. Ayrıca Quick Step'te, çok fazla hareket çeşidi olduğundan, standart danslar içinde, yaratıcılığa en açık olanı olarak kabul edilir. )


- TANI! ve/<> UYUMLU OL! ve/<> MUTLU YAŞA!

( RECOGNIZE! and/<> BE HARMONIOUS! and/<> LIVE HAPPY! )


- TANI(N)MAK ile/ve TANI(N)MAK

( Bilmek/bilinmek. İLE/VE Kabul etmek/edilmek. )


- TANI/MA:
"HASTALIK" değil BELİRTİLERİ


- TANI/TEŞHİS ile SAĞALTIM/REHABİLİTASYON


- TANIDA/TEŞHİSTE:
TESPİT ile/değil ÖNCELİK


- TANIDIĞIM (BİRİ) ile TANIYABİLDİĞİM (BİRİ) ile TANINABİLECEK (BİRİ)


- TANIDIK ile TANINAN

( Benim/senin [tanıdığı]. İLE Bizim [tanıdığımız]. )


- TANIK OLMA (ŞUHUD)


- TANIKLIK ile/ve/||/<> İÇ TANIKLIK ile/ve/||/<> GELİŞTİRİCİ TANIKLIK


- TANIKLIK ile/ve UZLAŞIM

( WITNESS vs./and TO COMPROMISE )


- TANIM ÇEŞİTLERİ'Nİ

( VARIATIONS OF DEFINITION )


- TANIM, TARİF = TA'RÎF = DÉFINITION


- TANIM:
"UZUN" ile/değil/yerine KAPSAMLI

( Tanımın uzunu olmaz! Kapsamlı olduğundan dolayı ilgisizlerin "zihin ve dilinde", "uzun" diye ifade etmeleri kendi yetersizliklerini gizleme girişimi olabilir belki/çoğunlukla. )


- TANIM'DA:
RESİM ile/ve/<> HAD/D

( Bir bilgiyi/ilmi, amacı ile tanımlama. İLE/VE/<> Bir bilgiyi/ilmi, konusu ile tanımlama. )

( DESCRIPTION vs./and/<> DEFINITION )


- TANIM(HADD) ile TANIMLANAN(MAHDÛD)


- TANIM(HADD) ile TANITIM(RESM)

( DEFINITION vs. DESCRIPTION )


- TANIM ile BASKIN ÖZELLİK

( HOROI ile ... )

( DEFINITION vs. DOMINANT FEATURE )


- TANIM ile/ve/<> BELİT/AKSİYOM

( Tanım, belit oluşturabilmelidir![oluşturacak nitelikte/yapıda olmalıdır!][tartışma ya da acaba sorusu oluşturmayacak kesinliğe yakın bir yapıda/sağlamlıkta/derinlikte!] )

( DEFINITION vs./and/<> AXIOM )


- TANIM ile/ve BELİT/AKSİYOM/MÜSELLEMÂT

( ... İLE/VE Geriye götürülemeyen ilke. )

( DEFINITION vs./and AXIOM )


- TANIM ile/ve/||/<> BİLGİ

( Kavranılanlar[durumlar/olgular] için geçerli olan. [Kavramaya hizmet edenler için.] İLE/VE/||/<> Nesneler için geçerli olan. )


- TANIM ile/ve/||/<>/> DURUM


- TANIM ile/ve/değil/||/<>/< DURUM


- TANIM ile/ve/değil EŞİK


- TANIM ile/ve/||/<> GÖSTERGE


- TANIM ile/ve/=/<> HADD


- TANIM ile/ve/<> İSPAT/İSBAT

( DEFINITION vs./and/<> TO PROVE )


- TANIM ile/ve KANIT

( DEFINITION vs./and PROOF )


- TANIM ile/ve/<> NEDEN

( Tanım, nedene giden, en kısa yoldur. )

( DEFINITION vs./and/<> CAUSE/REASON )


- TANIM ile/ve/<> ÖRNEK

( Örnekte/benzetmede, hata olmaz/olmamalıdır! [Teşbihte, hata olmaz!] )

( Yanlış örnek, örnek değildir! [Su-i misal, misal teşkil etmez!] )

( DEFINITION vs./and/<> SAMPLE/EXAMPLE/MODEL/TYPE/PATTERN )


- TANIM ile/ve/||/<>/< TANIMIN TANIMI

( Bir kavramın niteliklerini eksiksiz olarak belirtme ya da açıklama. İLE/VE/||/<>/< Her parçasını içinde barındırabilen/birleştiren, dışında kalanlara engel olan.[Efrâdını câmî, ağyârını mânî.] )


- TANIM = TARİF = DEFINITION[İng., Alm.] = DÉFINITION[Fr.] = DEFINITIO[Lat.] = HOROS, HORISMOS[Yun.] = DEFINICIÓN[İsp.]


- TANIM ile TESPİT


- TANIM ile/ve/<> TUTARLILIK

( Tanım, tutarlılığı taşıyabilmelidir/sürdürebilmelidir! )

( DEFINITION vs./and/<> CONSISTENCE )


- TANIM ile/ve/=/||/<>/< ÜÇLEME


- TANIMA:
ERKEK ve/||/<> KADIN ve/||/<> ÇOCUK ve/||/<> KARDEŞ ve/||/<> ARKADAŞ ve/||/<> DOST

( Toklukta. VE/||/<> Yoklukta. VE/||/<> Yaşlılıkta. VE/||/<> Mirasta. VE/||/<> Yolculukta. VE/||/<> Zor durumda. )


- TANIMA:
YETKİN BİLME ile/ve/||/<> YETERİNCE BİLME


- TANIMA ile/ve/<> ANIMSAMA

( Tanıma, size verilen bir uyarıcıyla daha önce karşılaşıp karşılaşmadığınıza karar vermenizi gerektirir. )

( Tanıma durumunda daha fazla sayıda ara-bul-geriye getir ipucu bulunduğundan, belleğiniz ipuclarının hepsini ya da birçoğunu kullanır ve sizi anımsama olayına götürür. )

( Ne kadar çok ara-bul-geriye getir ipucu varsa, anımsama da o derece iyi olur. )

( Anımsamayla ilgili araştırmalarda, ara-bul-geriye getir ipucları kaybolmasının, anımsayamama olayının en belirli başlı nedenlerinden biri olduğunu gösterir. )

( Kodlama sırasında kullanılan örgütleme düzeni, ara-bul-geriye getir anında ipucu olarak kullanılır. )

( Örgütleme düzenini, büyüdüğünüz ve iyi bildiğiniz bir mahalleye benzetebiliriz. Kodlama sırasında bu mahallenin belirli sokaklarını ve bu sokaklarda daha önceden bildiğiniz evleri ziyaret eder ve size verilen, yeni bilgileri bu evlere bırakırsınız. Sizden bilgiler yeniden geri istendiğinde, başka bir deyişle anımsama sırasında, yerlerini çok iyi bildiğiniz evleri yeniden sırayla ziyaret eder ve bırakmış olduğunuz bilgilere ulaşırsınız. )

( Her olay bir bağlam içinde oluşur. Öğrenme anındaki bağlam, anımsama anındaki bağlama ne kadar benzerse, anımsama o kadar kolay olur. -örnek ise- Sınav ortamına benzer bir ortamda bilgi öğrenilirse, sınavda anımsanması daha kolay olur. Neşeliyken öğrendiğiniz bir şiiri, üzüntülü bir hal içindeyken anımsamanız zorlaşır. Hüzünlü bir ortamda öğrenilen bilgiler hüzünlü bir ortamda; sevinçli ve mutlu bir haldeyken öğrenilen bilgiler ya da meydana gelen olaylar sevinçli ve mutlu durumlarda daha kolay anımsanır. )

( Anımsanması istenen şeyleri örgütleyerek ara-bul-geriye getir ipucunun verimliliği artırılabilir. )

( CODING vs./and/<> STORAGE vs./and/<> RETRIEVAL )


- TANIMA ile/<> AYRILMA

( Kişilerin birbirini tanıması için en iyi zaman, ayrılmalarına en yakın zamandır. )


- TANIMADAN/ANLAMADAN ETİKETLEMEMELİ


- TANIMADAN/ANLAMADAN YARGILAMAMALI


- TANIMADIĞINDAN KORKMAK ile/değil/yerine SENİ TANIMAYANDAN KORKMAK


- TANIMAK:
KENDİNİ ile/ve/değil/yerine/||/<> KENDİNDEKİNİ

( Sen, sende ve sana emânetsin. )

( [not] THE SELF vs./and/but WHICH YOU HAVE IN SELF
WHICH YOU HAVE IN SELF instead of THE SELF )


- TANIMAK ile/ve/||/<> KENDİNİ TANIMAK ile/ve/||/<> BAŞKASINI TANIMAK

( ... İLE/VE/||/<> Aydınlatır. İLE/VE/||/<> Bilgilendirir. )

( Kişi, iç âlemini, (başka bir) insanda görür. )

( Ancak, kendini düşünmeyi, kendini düşünmenin konusu kılabilme anlayışı olanlar, kendilerini tanımaya başlayabilirler ve susabilmekle yükümlülerdir. )

( TO RECOGNIZE vs./and/<> TO RECOGNIZE THE SELF vs./and/> TO RECOGNIZE THE SOMEONE )


- TANIMAK ile BENZETMEK


- TANIMAK ile/ve/değil DUYMUŞ/HABERDAR OLMAK


- TANIMAK ile/ve/<> GÜVENMEK


- TANIMAK ve/<> KİMLİK VERMEK


- TANIMAK ile/ve TANIMLAMAK

( TO RECOGNIZE vs./and TO DEFINE )

( REN ile/ve ... )


- TANIMAZLIK ile TANIMAMAZLIK

( NOT DEFINITION vs. NO DEFINITION )


- TANIMLAMA ile DEĞERLENDİRME

( TO DEFINE vs. EVALUATION )


- TANIMLAMA ile/ve/<> ÖLÇÜ

( TO DEFINE vs./and/<> MEASURE )


- TANIMLAMA ile/ve/<> SINIRLAMA

( Sınırlama doğal olmalıdır. Durumun ve kişinin kendinin koyduğu kısıtlamalar fazla sıkı ya da fazla gevşek olduğu takdirde söz edilen doğallık duygusu hissedilemez. )

( TO DEFINE vs./and/<> LIMITING )


- TANIMLAMA ile/ve/> TAMAMLAMA

( TO DEFINE vs./and/> TO COMPLETE )


- TANIMLAMAK ile/ve/<> NİTELEMEK


- TANIMLAYAN ile/ve/değil/yerine TANIYAN


- TANIMLAYICI ile/ve/||/<>/> TAMAMLAYICI


- TANÎN-İ ZÜBÂB[Ar.] ile ...

( Sinek vızıltısı. )


- TANİN[Fr.] değil/yerine/= TANEN

( Birçok bitkide bulunan, tıpta kullanılan, tadı buruk bir nesne. )


- TANINMIŞ/BİLİNMİŞ MELÂMET NEŞELİ ile/ve/değil/yerine TANINMAMIŞ/BİLİNMEYEN MELÂMET NEŞELİ


- TANINMIŞ/LIK ile/ve/<>/değil VAZGEÇİLEMEZ/LİK


- TANIŞIKLIK ve/||/> İLİŞKİ:
YÜZ YÜZE ve/<> YAN YANA ve/<> SIRT SIRTA

( İlişkiler, yüz yüze başlar, yan yana gelerek pekiştirilir, sırt sırta vererek devam ettirilir. )


- TANIŞIKLIK ile/ve/> GÖRÜŞME


- TANIŞIKLIK ve/<> GÜVEN


- TANIT = İSPAT = PROOF[İng.] = PREUVE[Fr.] = BEWEIS[Alm.] = PROBARE[Lat.] = PRUEBA[İsp.]


- TANITIM(RESM) ile TANITILAN(MERSÛM)


- TANITIM ile/ve/değil/<> MERAKLANDIRMA

( ... İLE/VE/DEĞİL/<> Tanınmışların/ünlülerin yeniliklerinde. )


- TANITIM ile REKLÂM

( INTRODUCTION vs. ADVERTISEMENT )


- TANITLAMA = BURHAN = DEMONSTRATION[İng., Alm.] = DÉMONSTRATION[Fr.] = DEMONSTRATIO[Lat.] = DEMOSTRAR[İsp.]


- TANITLAMA ile/ve/||/<> ÇIKARSAMA

( Matematikte. İLE/VE/||/<> Doğada. )


- TANITLAMA ile KANITLAMA


- TANITLAMA ile/ve/||/<> TANITLAMAK

( Tanıtlamak işi, ispatlama. | Öne sürülen bir iddianın doğruluğunu mantıksal yöntemle gösterme. İLE/VE/||/<> Bir iddianın gerçekliğini inkâr edilmeyecek bir kesinlikle göstermek, ispatlamak. | Muhakeme etme yoluyla ya da tanık göstererek bir şeyin doğruluğunu ortaya koymak. )


- TANITLAMA ile/ve/||/<> TEMELLENDİRME


- TANITMA ile/ve/değil/yerine TAKDİM ETMEK


- TANITMA ile/ve/<> YAYGINLAŞTIRMA


- Tanımadığının yanında susuyorsan tanıdığının yanında da SUS!!!


- TANJANSİYALITE/TANGENTIALITY[İng.] değil/yerine/= ÇEVRESEL KONUŞMA


- TANNÂNE/SENFONİ ile ...

( Sonat biçiminde orkestra yapıtı. )


- TANRI APOLLON'A BAĞLANAN SANATLAR
ile/ve/||/<>/>
TANRI DIANISOS'A BAĞLANAN SANATLAR

( Plastik sanatlar. İLE/VE/||/<>/> Şiir, müzik, dans. )

( Birey. İLE/VE/||/<>/> Birleşme. )


- TANRI MİSAFİRİ


- TANRI:
NOUS ve/||/<>/> LOGOS'UN, AŞKINSAL BİRLİĞİ


- TANRI'NIN VARLIĞI ile/değil TANRI'NIN BİRLİĞİ


- TANRI'NIN VARLIĞI ile/değil TANRI'NIN BİRLİĞİ


- TANRI'NIN:
BİLİNMESİ ile/değil KENDİNİ BİLDİRMESİ


- TANRI'YI İDRAK ile/ve TANRI'YA İMAN ile/ve TANRI'YI FARK ETME

( Taabbüd/ibâdet ile. İLE/VE Düşünme/tefekkür ile. İLE/VE Dilde/zihinde tekrar, zikr ile. )


- TANRI/ALLAH:
FERDİYET/BİREYSELLİK ve/> CEMÂL/ESTETİK


- TANRI/OĞAN = ALLAH = GOD[İng.] = DIEU[Fr.] = GOTT[Alm.] = DEUS[Lat.] = THEOS[Yun.] = DIOS[İsp.]


- TANRI/SAL ile/ve/değil KUT/SAL


- TANRI/SALLIK / TANRI/LAR ile/ve/<> DEĞİŞMEZ(LİK)LER


- TANRI ile/ve EN ÜSTÜN BİLİNÇ


- TANRI ile/||/<> EVREN ile/||/<> RUH

( Saltık ilke. İLE/|| Uyum/düzen. İLE/|| Bütünlük. )

( Zât. İLE/|| Sıfat. İLE/|| Ef'al/fiil. )


- TANRI ile İLKE

( TANRI: Dünyanın estetik tutarlılığının ölçüsü.[WHITEHEAD] )


- TANRI ve/<> KELÂM ve/<> HAYAT


- TANRI ile/ve KÜLTÜR


- TANRI ile/ve KUTSAL

( TANRI: Özneye yapılan yatırım. )


- TANRI = OĞAN


- TANRI ile/ve ÖZVARLIK


- TANRI ile SANRI


- TANRI ile/ve/değil TANRI ANLAYIŞI


- TANRI ile Tanrı

( Çok tanrıcılıkta var olduğuna inanılan, insanüstü varolanlardan her biri, ilâh. İLE Evrende var olan her şeyi yaratan, koruyan, tek ve yüce varlık, Yaradan, Allah, Rab, İlâh, Mevlâ, Hâlik, Hüdâ, Hû, Oğan. )

( İYİ VE ADÂLET | Varolmanın olmazsa olmaz niteliklerinin birliği. )


- TANRIBİLİM = İLÂHİYAT = THEOLOGY[İng.] = THÉOLOGIE[Fr.] = THEOLOGIE[Alm.] = TEOLOGIA[İsp.]


- TANRIÇA MAET ile ...

( ADALET VE DOĞRULUK TANRISI/KORUYUCUSU (MAET YASALARI/KURALLARI) )


- TANRININ EMRİ ile/ve/değil/= HAKİKATİN CÂZİBESİ


- TANRININ YABANCILAŞMASI ile/ve TANRININ KENDİNE DÖNMESİ

( Doğa. İLE/VE İnsan. )


- TANRISAL KRALLIK ile/ve DÜNYEVÎ KRALLIK


- TANRISAL ile/ve/değil/<> TÜMEL


- TANSÎF[Ar. < NISF] ile TASNÎF[Ar. < SINIF | çoğ. TASNÎFÂT]

( Yarı yarıya bölme, iki eşit bölüme ayırma. İLE Sınıf sınıf, takım takım ayırma, sınıflama, bölümleme. | Eser ve kitap haline getirme. )


- TANSİYOMETRE[Fr.] değil/yerine/= GERİLİMÖLÇER


- TANSİYON ALETİ/SPHYGMOMANOMETER[İng.] değil/yerine/= KAN BASINÇÖLÇER


- TANSİYON ÖLÇÜMÜ'NDE:
SOL KOL değil SAĞ KOL

( Sol Kol'dan alınan değerler Sağ Kol'a göre[doğru olan] 1'er derece daha yüksektir[sol kolun kalbe yakın olması nedeniyle]. )


- TANSİYON[Fr.] değil/yerine/= KAN BASINCI | GERİLİM


- TANSİYON/1. BLOOD PRESSURE | TENSION[İng.] değil/yerine/= KAN BASINCI | GERILIM


- TANSİYON değil/yerine/= GERİLİM


- TANSİYON ile/ve/||/<> GÖVDE ISISI

( 50 - 100[küçük] | 100 - 140[büyük] İLE/VE/||/<> 36.5 )


- TANSİYON değil/yerine/= KAN BASINCI


- TANTAL ile

( Atom numarası 73, atom ağırlığı 180,88, yoğunluğu 16,6 olan, 3000 °C'ye doğru eriyen ve siyah bir toz durumunda elde edilen bir öğe. [simgesi Ta] İLE ... )


- TANTANA[Ar.] ile/ve/||/<> TATAVA
ile/değil/yerine
TERÂNE[Fars.]

( Görkem. | Gürültü patırtı, kuru gürültü. | Gereksiz, boş söz. İLE/VE/||/<> Çok fazla söz. İLE/DEĞİL/YERİNE Ezgi, nağme, uyum, makam. | Dört dizeden oluşan, birinci, ikinci ve dördüncü dizeleri, birbirleriyle uyaklı olan şiir. | Tekrarlana tekrarlana, usanç verici bir durum alan söz. )


- TANTRA[Sansk.] ile ...

( Mahayana Budizmi'nin pek çok okullarını etkilemiş olan Hinduizm'in bir kolu. Tantra doktrini, tutkulardan kurtulmanın en doğru, en kestirme yolunun isteklere karşı koymak ve istekleri doygunlaştırmak olduğunu savunur. Bu doktrinde eşeysel simgeler önemli bir yer tutar. )


- TANZANYA ile TAZMANYA

( Afrika'da bir ülke. [Afrika'nın zirvesi olan [5895 m.] Klimanjaro Dağı'nın bulunduğu] İLE Yeni Zelanda'nın alt kısmında bir ada. [Tazmanya Canavarı'nın yaşadığı] [ABEL TASMAN'ın bulması nedeniyle.] )


- TANZİFAT[Ar.] değil/yerine/= TEMİZLİK İŞLERİ

( Belediyece yaptırılan temizlik işleri. )


- TANZİM ETMEK değil/yerine/= DÜZENLEMEK


- TANZİM OLUNMAK/TERTİP OLUNMAK değil/yerine/= DÜZENLENMEK


- TANZÎM[Ar. < NAZM] ile DÜZELTME, DÜZENLEME, DÜZEN VERME, YOLUNA KOYMA

( DÜZELTME, DÜZENLEME, DÜZEN VERME, YOLUNA KOYMA | NESİR YA DA NAZIM OLARAK YAZMA )


- TANZİM ile TERTİP


- TANZİMAT FERMANI ile/ve/||/<>/> ISLÂHAT FERMANI

( 03 Kasım 1839 İLE/VE/||/<>/> 18 Şubat 1856 )


- TANZİMAT ile TANZİMAT

( İdari işlerin düzeltilmesi için alınan önlemlerin ve uygulamaların tamamı. İLE Sultan Abdülmecit döneminde, 1839'da, Gülhane Hat-ı Hümâyunu adıyla anılan bir buyrukla duyurulan, yönetimi iyileştirme tasarısı ve bu iyileştirmenin yapıldığı dönem. )


- TANZÎR[Ar.] ile TANZÎR[Ar. < NEZÂRET | çoğ. TANZÎRÂT]

( Tazelendirme, tazeleştirme. İLE Benzetme/benzetilme. | Bir şiirin anlamca, şekilce benzerini yapma. )


- TAO-KIAO ile JU-KIAO ile ŞE-KIAO


- TAO[Çince] ile ...

( Yol, patika. Tanrı. | En yüksek ve tanımlanamaz gerçeklik. | Değişimde, değişmeden kalan. | Zen'de Tao sözcüğünün Taoculuktakinden değişik bir anlamı vardır. Zen'in iç öğretisi; ancak yaşam deneyle ulaşılabilecek Gerçek anlamındadır. | Birlik. | Yokluk. | Yol ya da akan ve sürekli olarak değişen gerçeklik. | En yüksek ve tanımlanamayan gerçeklik.[Kozmik Tao] | Değişimde değişmeden kalan. | TEO, TE, T, THE, [Ar.]el- )


- TAPİ ile/ve PATA


- TAPI ile TAPİ[Fr. TAPIS]

( Tapınılan nesne. İLE ... )


- TAPINAK ile ANFİPROSTİL[Yun.]

( ... İLE Ön ve arka yüzleri sütunlu, Eski Yunan tapınağı. )


- TAPINAK ile/ve/değil DEPO


- TAPINAKLARDA:
GÖBEKLİTEPE ve/||/<> NEVALİ-ÇORİ ve/||/<> JERF EL AHMAR ve/||/<> ARKAİM ve/||/<> GİLGAL ve/||/<> MALTA ADASI ve/||/<> CUICUILCO ve/||/<> KURGANLAR ve/||/<> SOLOVETSY ADALARI ve/||/<> STONEHENGE ve/||/<> AVEBURRY ve/||/<> CASTLERIGG ve/||/<> NEWGRANGE

( Urfa'da. VE/||/<> Urfa'da. VE/||/<> Suriye'de. VE/||/<> Rusya'da[Kazakistan'ın kuzeyinde]. VE/||/<> Golan tepelerinde.[İsrail'in doğusu] VE/||/<> Malta'da. VE/||/<> Meksika'da. VE/||/<> Altay Dağları'nda. VE/||/<> Rusya'da. VE/||/<> İngiltere'de VE/||/<> İngiltere'de VE/||/<> İngiltere'de VE/||/<> İrlanda'da. )


- TAPINCA/PUT[Fars. < BUT]/İDOLE[Fr.]:
SOY ile/ve/||/<> MAĞARA ile/ve/||/<> ÇARŞI ile/ve/||/<> TİYATRO

( bkz. Francis Bacon )

( IDOLA TRIBUS avec IDOLA SPECUS avec IDOLA FORI avec IDOLA THEATRI )


- TAPINCAK/SANEM[Ar.]/PUT[Fars. < BUT]/FETİŞ[Fr.] ile ONGUN/TOTEM[Fr.]

( Gözle görünen, gözle görüldüğü kadarıyla yetinerek tapınma. | Bazı ilkel toplumlarda doğaüstü güç ve etkisi olduğuna inanılan canlı ya da cansız nesne. | Haç. | Uğurlu sayılan şey. | Tapınırcasına sevilen şey ya da kişi. | Saplantılı bir biçimde eşeysel coşku uyandıran ötekine ait giysi, ayakkabı vb. nesne. İLE İlkel toplumlarda topluluğun ondan türediği sanılan ve kutsal sayılan hayvan, ağaç, rüzgâr vb. herhangi bir doğal nesne. )


- TAPINILAN değil İNŞÂ EDİLEN

( Beden, Allah'ın melekutunu miras almayacaktır. )


- TAPINMA, ULULAMA = DEVOTION[İng.] = FERVEUR[Fr.] = VEREHRUNG[Alm.] = DEVOTIO[Lat.]


- TAPINMA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< "TUTUNMA"


- TAPINMA ile/ve/<>/> ADANMA

( Dinde. İLE/VE/<>/> Sanatta. )


- TAPINMA ile/ve/<> ÖZDEŞLEŞME


- TAPİR[Brezilya yerlilerinin dilinden]/TAPIRUS[Lat.] ile ...

( İki metre uzunluğunda, kısa hortumlu bir hayvan. Asya ve Avrupa'nın tropikal bölgelerinde yaşar. )

( image )


- TAPIRDAMAK ile TAPIRTI

( "Tapırtı" sesi çıkarmak. İLE Yürürken çıkan ayak sesini andırır sesin adı. )


- TAPIŞLAMAK = TAPIKLAMAK

( Hamurun üzerini düzeltmek için hafif hafif vurarak elle sıvamak. )


- TAPMA ile/değil KUTSAMA


- TAPMAK:
GENELLEME ve/ya da/<> İNDİRGEME ve/ya da/<> ÖZDEŞLEŞTİRME


- TAPMAK ile/değil/yerine "BAŞ KESMEK"


- TAPMAK ile/ve/değil/<> ÖZDEŞLEŞMEK

( TO ADORE vs./and/<> TO IDENTIFY )


- TAPMAMALI!


- TAPMAQ[Azr.] ile TAPMAK[Tr.]

( Arama sonucunda meydana çıkarmak, bulmak. İLE "Tanrı" diye tanımak, kulluk etmek. )


- TAPON[Fr.] değil/yerine/= NİTELİKSİZ, ESKİ, ELDE KALMIŞ


- TAPU ile/ve/||/<>/< KADASTRO[Fr. < CADASTRE]

( Bir taşınmazın üstündeki mülkiyet hakkını gösteren belge. | Tapu işlerinin yürütüldüğü kuruluş. İLE/VE/||/<>/< Bir ülkedeki her çeşit arazi ve mülk yerinin, alanının, sınırlarının ve değerlerinin devlet eliyle belirlenip plana bağlanması. )


- TÂR U PÛD[Ar.] değil/yerine/= ARIŞ[Fars. < ERŞ/EREŞ] İLE ARGAÇ[Ar.]

( İplik ve atkı. )

( TÂR: İplik, tel. | PÛD: Argaç, dokumada, enlemesine atılan atkı. )


- TAR'DA:
KAFKAS ile/ve ŞİRAZ

( Gövdesi, dut ağacıdan ve tek parçadır. Sapı ceviz ağacındandır. İLE/VE ... )

( TAR )


- TAR'IN TELLERİNDE:
AĞ TEL ile/ve SARI TEL ile/ve KÖK TEL ile/ve BAM TELİ ile/ve 1. ÇİFT ZENG TELİ ile/ve 2. ÇİFT ZENG TELİ

( [orta oktav] Do İLE/VE [orta oktav] Sol İLE/VE [-1. oktav] Do İLE/VE [-2. oktav] Sol İLE/VE [+2. oktav] Sol İLE/VE [+2. oktav] Do )

( Suyu simgeler. [Su gibi akıcıdır.] İLE/VE Ateşi simgeler. [Ateş gibi yakıcıdır.] İLE/VE Toprağı simgeler. [Toprak gibi sabitleyicidir.] İLE/VE Kararlılık duygusu ve mutmainlik sağlar/sunar. İLE/VE 1. ve 2. çift zeng telleri, coşku, özgürlük ve rahatlama duygusu sağlar/sunar. )

( Sayın Nevcivan Özel'in Facebook sayfası için burayı tıklayınız...
[Katkıları için teşekkür eder, tüm çalışmalarında başarılarının devamını dileriz!]

)

( TAR )


- TARAF OLMAK ile/ve TARAF TUTMAK


- TARAF" ile KARAKTER

( "SIDE" vs. CHARACTER )


- TARAF/TAR ile/ve YANDAŞ


- TARAFLILIK ile/ve YANILGI

( SIDED vs./and ILLUSION )


- TARAFSIZ OLMAK ile/ve/||/<>/>/< DÜRÜST OLMAK

( Dürüstlük, bizi gerçeğe götürecektir. )

( Tek yükümlülüğümüz, kendimize karşı dürüst olmaktır. )

( Dürüstlük ve arınmışlık, engelleri kaldırır. )

( Kişi, kendi tarihiyle uğraşırken, kendi mânevî dünyasıyla, anlam dünyasıyla uğraştığından dolayı tarafsız kalamaz; bu, kişinin doğasına aykırıdır fakat dürüst olabilir. )

( Integrity will take you to reality.
Integrity and purity remove the obstacles. )

( Dürüst olup olmadığınızı, size, sizden başka kim söyleyebilir? )

( Bazı konularda ve ayrıntılarında tarafsız olamayabiliriz fakat (daha) dürüst olabiliriz. )

( TO BE HONEST vs./and/||/<>/>/< TO BE NEUTRAL )


- TARAFSIZ/LIK ile BAĞIMSIZ/LIK


- TARAFTA/LIK ile/ve/değil/yerine ETRAFTA/LIK


- TARAFTA/LIK ile/ve/değil/yerine ETRAFTA/LIK


- TARAFTAR (OLMAK) ile/değil/yerine TARAF (OLMAK)

( Bedeli/sorumluluğu yok. İLE Bedeli/sorumluluğu çok. )


- TARAFTAR değil/yerine/= DESTEKÇİ


- TARAFTAR ile/değil/yerine TAKİPÇİ


- TARAFTÂR değil/yerine/= YANDAŞ


- TARAK ile KAŞAĞI

( ... İLE Sırtı kaşımak için kullanılan uzun saplı, ucu kaşık ya da el biçiminde, tırnaklı araç. )


- TARAK ile SAÇ FIRÇASI

( ŞÂNE ile ... )


- TARAMA ile SÜPÜRME


- TARAMA ve/||/<>/> TANIMA


- TARAŞ ile/ve/||/<> TARAŞLAMAK

( Tarla, bağ, bahçe vb. yerlerden toplanan üründen artakalanlar. İLE/VE/||/<> Tarla, bağ, bahçe vb. yerlerden kaldırılan üründen artakalanları toplamak. )


- TARAS değil TERAS[Fr. < TERRASSE]

( Bir yapının damında çevresi, üstü açık yer, ayazlık, taraça. | Damın, genellikle çamaşır sermeye yarayan ve üstü çinko ile döşeli bulunan düz bölümü, tahtaboş. | Seki. )


- TARASSUD[Ar. < RASAD] değil/yerine/= GÖZETME, BEKLEME, DİKKATLE BAKMA, GÖZLEME


- TARÂVET[Ar.] değil/yerine/= TAZELİK, TAZE OLMA, KÖRPELİK


- TARÇIN ve/||/<> KİMYON

( Şekerin etkisini azaltmaya ve gövdedeki dengeyi sağlamaya yarar. VE/||/<> Bakliyatların sindirimini kolaylaştırıcı etkisi/katkısı vardır. )


- TARD ile KOĞMA, SÜRME, UZAKLAŞTIRMA | GÖREVDEN, OKULDAN UZAKLAŞTIRMA


- TARDİF DISKINEZİ/TARDIVE DYSKINESIA[İng.] değil/yerine/= GEÇ DEVİNIM BOZUKLUĞU


- TARDİF DISTONİ/TARDIVE DYSTONIA[İng.] değil/yerine/= GEÇ GERİM BOZUKLUĞU


- TARDION ile/ve FOTON/LUXON ile/ve TACHION

( Işık hızı altı. İLE/VE Işık hızı üstü/ötesi. )


- TARET[İng. < TURRET] değil/yerine/= TOPÇU KULESİ

( Gemilerde ya da kalelerde, topçu konumlarında, topun, makine bölümünü ve topçuları koruyacak biçimde yapılmış zırhlı kule. )


- TARGET vs. SUCCESS


- TARGET vs./and ASSERTION


- TARH değil/yerine/= ÇIKARMA


- TARH ile TARH ile TARH

( Bahçelerde çiçek dikmeye ayrılmış yer. İLE Vergi koyma. İLE Çıkarma. )


- TARHANA[< DAR HANE] ile OVMAÇ

( ... İLE Hamuru ovularak yapılmış kırıntılarla pişirilmiş çorba. | Taze tarhana. )


- TÂRÎ[Ar. < TARÂVET] ile TÂRÎ[Ar. < TARÂ]

( Taze, tarâvetli. İLE Ansızın çıkan, birdenbire görünen. )


- TÂRİD[Ar. < TARD] ile TARÎD[Ar.]

( Kovan, tardeden. İLE Kovulmuş, çıkartılmış, matrûd. )


- TARİF EDİLEMEZ ile/yerine/değil/ve DUYULARA GETİRİLEMEZ

( [not] NOT POSSIBLE TO DESCRIBE vs./and/but NOT POSSIBLE TO BRING SENSES
NOT POSSIBLE TO BRING SENSES vs. NOT POSSIBLE TO DESCRIBE )


- TARİF-İ LAFZÎ ile TARİF-İ İSMÎ ile TARİF-İ HAKİKÎ


- TÂRİF[Ar.] değil/yerine/= TANIM


- TÂRİF[Ar.] ile TARÎF[Ar. < TURFA] ile TA'RÎF[Ar. < İRFÂN | çoğ. TA'RÎFÂT] ile TAHRÎF[Ar.]

( Yeni. İLE Az bulunan, nadir, zarif şey. | Etraflıca anlatma, bildirme. | Bir maddeyi tüm gerekli noktalarını içine alır biçimde bir ibâre ile anlatma. İLE ... )


- TARİF[Ar.] ile/ve/||/<> TASVİR[Ar.]

( Ne[< kavram.] İLE/VE/||/<> Nasıl[< bilim]. )

( DEFINITION vs./and/||/<> DESCRIPTION )


- TÂRİF ile/ve/> ÂRİF

( Târif sahibi olan, ârif olur. )


- TARİF ile TAVZİH


- TARİH (YAZIMI), ...:
PLANSIZ ve/||/<> AMAÇSIZ (OLMALI!)


- Tarih Makaleleri - İhsan Fazlıoğlu


- Tarih Makaleleri - Halil İnalcık


- TARİH TARİH BİLGİSİ


- TARİH ANLATIRKEN:
...DI'LI ANLATIM ile/yerine/değil ...MIŞ'LI ANLATIM


- TARİH AŞKI/TARİH NEFRETİ değil/yerine TARİH BİLGİSİ

( [not] THE LOVE/HATE OF HISTORY vs. INFORMATION/KNOWLEDGE OF HISTORY
INFORMATION/KNOWLEDGE OF HISTORY instead of THE LOVE/HATE OF HISTORY )


- TARİH AŞKI/TARİH NEFRETİ değil/>< TARİH BİLGİSİ

( Yanlışı. >< Doğrusu. )


- TARİH BİLGİSİNDE:
USÛL ve/||/<>/> KAVÂRİN ve/||/<>/> AHVAL ve/||/<>/> HAVÂDİS

( Yöntemler. VE/||/<>/> Yasalar. VE/||/<>/> Durumlar. VE/||/<>/> Haberler. )


- TARİH BİLİNCİ ve/<> SORUMLULUK

( HISTORY and/<> RESPONSIBILITY )


- TARİH DÜŞÜRMEDE:
TARİH-İ TAM ile TARİH-İ MÜCEVHER ile TARİH-İ MÜHMEL ile TA'MİYELİ TARİH

( Bir mısranın tüm harflerinin toplanmasıyla. İLE Sadece noktalı harflerin toplanmasıyla. İLE Sadece noktasız harflerin toplanmasıyla. İLE Çözülecek bilmece gibi düzenlemelerle yapılan. )


- TARİH FELSEFESİNİN:
YAPILABİLİRLİĞİ ile/ve/||/<> YAPILAMAZLIĞI


- TARİH METAFİZİĞİ ile/ve/<> TARİH EPİSTEMOLOJİSİ

( Büyük oranda, tarihin belirli bir amaca, hedefe göre okunmasıdır. İLE/VE/<> Tarihsel bilginin kaynakları, yapısı, yöntemleri üzerinde durur. )

( Büyük oranda, Alman tarih-felsefe okulunun etkisini taşır. İLE/VE/<> Anglo-sakson merkezli bir okuldur. )

( Tarihi, daha çok, bir milletin gelecek hedefi açısından ele alır. İLE/VE/<> Tarihî bilginin çözümlemesini yapar. )


- TARİH ÜSTÜ ile EVRENSEL

( Her olayda, evrenin tamamı yansır. )

( Kişisel olanla evrensel olan birbirinden ayrılamaz. )

( Gövde ile evren arasında bir ayrım yapılamaz. )

( Evren, bir Armonik-Bütün'dür. )

( In every event the entire universe is reflected.
The particular and the universal are inseparable.
No distinction between the body and the universe. )

( Universale neque ante rem nec post rem, sed in re: Evrensel, ne nesneden önce ne de sonradır. Evrensel ya da tümel, tikel nesnelerde var olur, nesnenin kendindedir. )

( OVERHISTORY vs. UNIVERSAL )


- TARİH-FELSEFE İLİŞKİSİNDE:
I. AŞAMA ile/ve/<> II. AŞAMA ile/ve/<> III. AŞAMA

( Aristoteles - İbn Sînâ'cı aşama. İLE/VE/<> Fahrettin Râzî - İbn Haldun'cu aşama. İLE/VE/<> Kant - Dilthey aşaması. )


- TARİH:
"GÜÇLÜLER" değil İYİLER

( Tarih, "güçlüleri" değil iyileri yazar. )


- TARİH:
EYLEM ve/||/<> GEREKSİNİM


- TARİH:
GELECEK ve/||/<> GEREKSİNİM


- TARİH:
MERKEZİ, HER YERDE ve/||/<> ÇEPERİ, HİÇBİR YERDE


- TARİH:
"GEÇMİŞ" değil YARIN

( Tarih, geçmiş değil yarındır! )


- TARİH:
OLDUĞU GİBİ ile/değil/ne yazık ki "OKUNDUĞU" GİBİ


- TARÎH[Ar.] ile/değil/< TÂRİH[Ar. < ERH | çoğ. TEVÂRÎH]

( İşe yaramadığından dolayı bir yana atılmış şey. İLE/DEĞİL Tarih. )


- TARİH ile "İLERLEMECİ TARİH"


- TARİH ile/ve/<> ANLAM

( Kişinin, eylemlerinin incelenmesi. )

( HISTORY vs./and/<> MEAN )


- TARİH ve/||/=/<> ARKEOLOJİ


- TARİH ile/ve/<> BAĞLAM


- TARİH ile/ve/<> BELLEK

( HISTORY vs./and/<> MEMORY )


- TARİH ve/<> COĞRAFYA

( HISTORY and/<> GEOGRAPHY )


- TARİH ve/< DAYANAKÇA ve/< KAYNAK


- TARİH ile/ve/||/<> DÜŞÜNCE TARİHİ

( [Kişilerin] Nasıl, düşünmeden hareket ettiklerinin öyküsü. İLE/VE/||/<> Nasıl, hareket etmeden düşündüklerinin öyküsü. )


- TARİH ile EFSANE


- TARİH ile EFSANE


- TARİH ile/ve/<> ETKİ

( HISTORY vs./and/<> AFFECT/EFFECT )


- TARİH ile/ve ETKİ

( HISTORY vs./and AFFECT/EFFECT )


- TARİH ile/değil GEÇMİŞ

( Kişilerin tarihi olmaz, geçmişi olur. )

( Gelecek açıktır, geçmiş ise sürekli "değişir!"[değiştirilir] )

( Human/people have not history, have past. )

( Geçmişlerini/tarihlerini bilmeyenler, şimdi'lerinde çırpınır, geleceklerinde boğulur. )

( TARİH: Gelecekte karşılaştığın geçmiş. )

( )

( [not] HISTORY vs./but PAST )


- TARİH ile/değil GEÇMİŞ

( Kişinin/bireylerin tarihi olmaz, geçmişi olur. )

( Gelecek açıktır, geçmiş ise sürekli "değişir!"[değiştirilir] )

( Human/people have not history, have past. )

( [not] HISTORY vs. PAST )


- TARİH ile/ve/<> GELENEK

( Geleneğin sürüşü resmi değildir ve gönüllü olarak yapılır. )

( HISTORY vs./and/<> TRADITION
The continuity of tradition is informal and voluntary. )


- TARİH ve/||/<>/< İNSAN/LIK

( Tarihin öznesi, insanlıktır. )


- TARİH ve/||/<>/< KİŞİ/İNSAN ÖYKÜLERİ

( )


- TARİH ile/ve KÖKEN

( HISTORY vs./and BASIS/ORIGIN )


- TARİH ile/ve KÖKEN

( HISTORY vs./and BASIS/ORIGIN )


- TARİH ile/ve/<> KOŞUL/LAR

( HISTORY vs./and/<> CONDITION/S )


- TARİH ile/ve KOŞUL/LAR

( HISTORY vs./and CONDITION/S )


- TARİH ile/ve/<> KÜLTÜR TARİHİ

( HISTORY vs./and/<> HISTORY OF CULTURE )


- TARİH ile/ve/<> KURAL(LARINI) ÇIKARMAK


- TARİH ile/ve KURAL(LARINI) ÇIKARMAK


- TARİH ile MÜCEVHER TARİH

( ... İLE Divan Edebiyatı'nda, ebced hesabına göre, yalnız noktalı harfleri sayıldığında, söz konusu olayın tarihini gösteren dize ya da söz. )


- TARİH ile/ve/değil/||/<>/< NESNELERİN TARİHİ


- TARİH değil/yerine/= ÖTKEN


- TARİH ve/||/<>/< ÖZGÜRLÜK İSTEĞİ


- TARİH ile ŞEHNÂME[Fars. ŞEH+NÂME]

( ... İLE Hükümdarların niteliklerini, üstün başarılarını anlatan, mesnevi biçiminde yazılmış manzume. | Manzum olarak yazılmış tarih. )


- TARİH ve TAHİR


- TARİH ve TAHİR


- TARİH ile/ve/||/<> TAHRİK


- TARİH ile/ve/değil/||/<>/< TARİH YAZIMI


- TARİH ve TELMİH


- TARİH ile/ve/||/<> TİN


- TARİH ile/ve/<> TOPLUM

( Düzenli karmaşa. )

( Toplum kurallarını bilmeden, özyapılı olunamaz. )

( Patterned confusion. )

( HISTORY vs./and/<> COMMUNITY/SOCIETY )


- TARİH ile/ve TOPLUM

( Düzenli karmaşa. )

( Toplum kurallarını bilmeden, özyapılı olunamaz. )

( Patterned confusion. )

( HISTORY vs./and COMMUNITY/SOCIETY )


- TARİH ve/||/<> TOPLUMSAL BELLEK

( Kesintilidir. VE/||/<> Süreklidir. )

( Kanıta dayalı ve nesnellik iddiası vardır. VE/||/<> Özneldir ve kimlik önde tutulur. )

( Demarcated. AND/||/<> Continous. )


- TARİH ile/ve/||/<>/< UNUTULMUŞ TARİH

( | )


- TARİH ile/ve/<> UZAK GEÇMİŞ TARİHİ


- TARİH ile/ve UZAK GEÇMİŞ TARİHİ


- TARİH ile/ve/<> VERİ

( HISTORY vs./and/<> DATA )


- TARİH ile/ve ZAMAN

( İnsan. İLE Kozmik. )

( Tarih: Amacı şerefli, yararları çok fazla ve esasları çok önemli olan bir disiplin ve ilim. )

( Zaman: Değişimleri, oluşumları ve hareketleri anlamlandırmada başvurulan kategori. )

( Tarih ile uğraşmak, kişinin emeği ile uğraşmaktır. )

( Tarihi, vak'a olarak görürsen, sonra sen de "Tarihî Vak'a" olursun! )

( Bugün varsan, yarın yoksun Tarih oku, bilgin artsın Sen dünyadan bihabersin )

( Tarih: Düzen. )

( Historia: Araştırma. )

( TARİH: Nesne ve kişilerin, genel ve özel durum ve koşullarında, belirli bir zaman ve mekânda oluşan, gelişim ve değişimleridir. )

( HISTORY vs./and TIME )


- TARİHÇİ ile VAK'A-NÜVÎS[Ar., Fars.]

( ... İLE Tarihi olayları günü gününe kaydeden tarihçi. | Osmanlı'larda devletçe görevlendirilen tarih yazarı. )


- TARİHE DÜŞMEK ile/ve METAFİZİĞE KAÇMAK yerine/değil BİRLİĞE GETİRMEK

( Teşbihe düşmek. İLE/VE Tenzihe düşmek. YERİNE/DEĞİL Tevhide varmak. )


- TARİHE DÜŞMEK ile/ve/yerine/değil METAFİZİĞE KAÇMAK ile/ve/yerine/değil BİRLİĞE GETİRMEK

( Teşbihe düşmek. İLE/VE Tenzihe düşmek. YERİNE/DEĞİL Tevhide varmak. )


- TARİHİ DEĞER(İ OLAN) ile/ve/<> SANATSAL DEĞER(İ OLAN)


- TARİHİ DEĞER/LER ile/ve/<> TARİHİ OLAY/LAR

( HISTORICAL VALUE/S vs./and/<> HISTORICAL PHENOMENON/S )


- Tarihi DİNLE!!!


- TARİHİ ESER değil/yerine/= ESKİNCİL YAPIT


- TARİHİ PERSPEKTİF ile/ve MEDENİYET PERSPEKTİFİ ile/ve FELSEFE-BİLİM


- TARİHİ YAPIT ile KALINTI

( ... İLE Artıp kalan şey, bakiye. | Eski çağlardan kalmış kent ya da yapı, ören, harabe. | İz, işaret. | Bir toplum, kültür, uygarlık vb.nden artakalan şey. )


- TARİHİ değil/yerine/= ESKİNCİL


- TARİHİN TEKRARINDA:
BİRİNCİSİ ile/ve/||/<>/> İKİNCİSİ

( Trajedi. İLE/VE/||/<>/> Komedi. )


- TARİHİN:
ŞİMDİYE ETKİ ETMESİ ile/>< ETMEMESİ

( Tarihtir. İLE/>< Tarih değildir. )


- Tarihini DİNLE!!!


- TARİHLEME ile/ve/||/<> RADYOMETRİK TARİHLEME

( ... İLE/VE/||/<> Bazı izotoplar [kimyasal bir öğenin, belirli kütleye sahip atom çekirdekleri], kimyasal yapılarını değiştiren ve kendiliğinden oluşan radyoaktif bozunmaya uğrar. Bu bozunmanın hızı, izotopun bir özelliği olup sıcaklık, basınç ya da izotopun içinde yer aldığı kimyasal bileşikler gibi dış etmenlerden etkilenmez. Bozunma hızı, belirli bir örnekteki atom çekirdeklerinin yarısının bozunması için gereken "yarı-ömür" olarak tanımlanır. Kayaç örneklerini tarihlendirmede kullanılan radyometrik yöntem, radyoaktif izotopun ve bozunmaya uğrarken üretilen öğe mikdarının ölçülmesi esasına dayanır. Radyoaktif öğe ve izotopların görece mikdarı, bir kayacın oluşmasından itibaren kaç yarı-ömrün geçmiş olduğunu gösterir. Örneğin, çoğu mineralin kimyasal bileşeni olan ve doğal olarak ortamda bulunan potasyum, az miktarda radyoaktif potasyum-40 içerir. Bu izotop, kalsiyum-40 ya da argon-40 oluşturmak için 1 milyon 300 yıllık bir yarı-ömür ile bozunur. Bozunmaların %11'inde, argon-40 oluşur. Argon, bir gaz olduğundan, mineral ısıtıldığında ya da eritildiğinde, mineralden dışarı atılır. Bu nedenle, yeni katılaşmış bir magma kayacı, argon-40 içermez. Zaman içinde potasyum-40'ın bozunmasıyla kayaçta argon-40 birikir. Böylece, bir magma kayacındaki potasyum-40 ve argon-40 mikdarı, bu kayacın ne kadar süre önce katılaştığını gösterir.

Potasyum-argon ile tarihlemenin özü budur. Kavramsal olarak benzer öteki yöntemler, uranyum-kurşun, rubidyum-stronsiyum ve neodimiyum-samaryum yöntemleridir. Her yöntemin farklı üstünlük ya da sakıncaları, potansiyel hata kaynakları bulunmaktadır. Sonuçların daha güvenli alınması bakımından önemli kayaçlarda bu yöntemlerin birkaçı birden kullanılabilir. )


- TARİHSEL/LİK ile/ve/<> BİLİMSEL/LİK


- TARİHSEL/LİK ile/ve/<> KATMANLI/LIK


- TARİHSEL/LİK ile/ve/||/<> KUŞKULU/LUK


- TARİHSEL/LİK ve/<> ORTADAN KALKMIŞ/LIK


- TARİHSİZ/LİK ile/ve/||/<>/= TALİHSİZ/LİK

( Tarihsizlik, talihsizliktir. )

( LACK OF HISTORY vs./and/||/<>/= UNLUCKY/NESS )


- TARİHSİZLİK ile/ve/<> ALDIRMAZLIK

( "HISTORICALESSNESS" vs./and/<> INDIFFERENCE )


- TARİHTE KALAN DÜŞÜNCE ile/ve/değil/yerine/<> DÜŞÜNCENİN TARİHİ


- TARİHTEN DERS ALMAK ile/ve/<> TARİHTEN GÜÇ ALMAK

( TO TAKE LESSONS FROM HISTORY VALUE/S vs./and/<> TO TAKE POWER FROM HISTORY )


- TARİHTEN DERS ALMAK ile/ve/<> TARİHTEN GÜÇ ALMAK

( TO TAKE LESSONS FROM HISTORY VALUE/S vs./and/<> TO TAKE POWER FROM HISTORY )


- TARİHTEN İBRET ALMAK ile TARİHTEN KUVVET ALMAK


- TARÎK el-TAKVÎM ile/ve/<> TARÎK el-LUZÛM ile/ve/<> TARÎK el-KIYÂM ile/ve/<> TARÎK el-NİSBE

( Osmanlı dönemi Türk filozofu Taşköprülüzâde'ye (ö. 1561) göre ayıklama/soyutlama eylemi açısından bir önermede, konu ile yüklem ilişkisinin türleri:

"X, Y'dir." denildiğinde, bir yüklem olarak Y,

1. Ya bizâtihi yüklendiği X'ten
2. Ya da X'in dışındaki başka bir nesneden ayıklanır/soyutlanır.

Birinci durumda Y
i. ya X'in kurucu unsurlarından;
ii. ya da X ile Y arasındaki zâtî gereklilikten/zorunluluktan ayıklanır/soyutlanır.

İkinci durumda ise Y
i. ya dış-dünyada, X ile var olan
ii. ya da dış-dünyada, X'e nispet edilen bir durumdan ayıklanır/soyutlanır.

1. i.'ye "Kurucu unsurlarına ayırma yöntemi"[Tarîk el-takvîm];
1. ii.'ye "Gereklilik(zorunluluk) yöntemi"[Tarîk el-luzûm]

2. i.'ye "Kâim olma yöntemi"[Tarîk el-kıyâm]
2. ii.'ye ise "Nispet yöntemi"[Tarîk el-nisbe] adı verilir. )


- TARİK-İ AHYÂR ile TARİK-İ EBRÂR ile TARİK-İ ŞUDDÂR


- TARİK-İ AMM değil/yerine/= KAMU YOLU


- TARİK:
ÖRGÜT değil YOL/YORDAM/YÖNTEM


- TARÎK[< TURUK] ile ...

( YOL | BİR VELÎNİN ALLAH'A ULAŞMASI İÇİN TUTTUĞU YOL | USÛL | MESLEK | VÂSITA, NEDEN )


- TARİK[Ar.] değil/yerine/= YOL


- TARÎK[çoğ. TURUK] ile TÂRİK[Ar. < TERK] ile TA'RÎK[Ar. < ARAK] ile TA'RÎK ile TÂRÎK[Fars.] ile TAHRİK[Ar.]

( Yol. | Usûl. | Meslek. | Vasıta, neden. | [tas.] Bir velînin Allah'a ulaşması için tuttuğu yol. İLE Terk eden, bırakan, vazgeçen. İLE Terlet(il)me, tere yatırılma. İLE Uğma. İLE Karanlık. İLE ... )


- TARİKA(T) ve/<> AŞK

( Çeperden merkeze. VE/<> Merkezden çepere. )


- TARÎKÂT ile ...

( ALLAH'A ULAŞMAK ARZUSUYLA TUTULAN YOL | TASAVVUFÎ MESLEK )


- TARİKAT ile/ve/değil AKIM


- TARİKAT ile/ve BARİKAT


- TARİKAT ve/<> SOHBET

( Dıştan içe. VE/<> İçten dışa. )


- TARİKAT ile TOPLUMSAL ÖRGÜTLENME

( Tarikat olsa Tâc ile Hırka, biz de alırdık 30'a 40'a. )

( Tarik ehli olmak, dışı halkla, içi hakla olmaktır. )


- TARİKATTE ÇİLE ile/ve HAYATTA ÇİLE


- TARİKİ[Jap.] ile ...

( Bir Buda ya da Bodhisattva'ya bağlanarak onun aracılığıyla kurtuluşu aramak. (Tasavvuf'ta da Tarikat/Yol; İntisab) )


- TARIM


- TARIM "ÇAĞI"(/TOPLUMU/EKONOMİSİ) ile/ve/yerine/> SANAYİ "ÇAĞI"(/TOPLUMU/EKONOMİSİ) ile/ve/yerine/> BİLGİ "ÇAĞI"(/TOPLUMU/EKONOMİSİ)

( AGRICULTURAL "AGE"(/SOCIETY) vs./and/> INDUSTRIAL "AGE"(/SOCIETY) vs./and/> INFORMATION "AGE"(/SOCIETY) )


- TARIM ile/ve EMEK


- TÂRİYE[Ar.] ile TA'RİYE[Ar.] ile TARİYY/TARİYYE[Ar.]

( Ansızın gelen belâ. İLE Soyma, soyulma, çıplaklaştırma. İLE Körpe, yaş, taze. | Yumuşak ekmek. )


- TARLA ile/ve AN

( ... İLE/VE Tarla sınırı. )


- TARLA ile/değil ANIZ/LIK

( ... İLE Ekin biçildikten sonra toprakta kalan köklü sap. | Ekin biçildikten sonra sürülmemiş tarla. )


- TARLA ile/ve BÜK

( ... İLE/VE Akarsu kıyısındaki tarla. )


- TARLA ile/ve CEBEL

( ... İLE/VE Ekilmemiş tarla. )


- TARLA ile/ve DARBI

( ... İLE/VE Sulak tarla. )


- TARLA ile/ve/<> EVLEK

( ... İLE/VE/<> Tarlanın, tohum ekmek için bölünen bölümlerinden her biri. | Dönümün dörtte biri kadar olan ölçüsü. | Tarlalarda suyun akması için açılan su yolu. | Onluk kâğıt para. )


- TARLA ile/ve HERK

( ... İLE/VE Nadasa bırakılmış tarla. )


- TARLA ile HERK

( ... İLE Sürüldükten sonra bir yıl dinlendirilen, nadasa bırakılan tarla. )


- TARLA ile/ve KELE/KELEME

( ... İLE/VE Sürülmemiş, bırakılmış tarla. | Bakımsız ve bırakılmış bağ ya da bahçe. )


- TARLA ile/ve KEN

( ... İLE/VE Yeni açılmış, verimliliği fazla olan tarla. )


- TARLA ile/ve MALAZ

( ... İLE/VE Sulak yer. | Sürülmemiş, ot bürümüş toprak. | Su basmış tarla. )


- TARLA ile/ve MAŞALA

( ... İLE/VE Ekilmek için ayrılmış toprak. )


- TARLA ile/>< SENGİSTAN[Fars.]

( ... İLE/>< Taşı çok olan, tarıma uygun olmayan arazi. )


- TARLA ile/ve ŞÛR

( ... İLE/VE Tuzlu ve kireçli toprak. | Ot bitmeyen tarla. )


- TARLAKUŞU/TOYGAR/TURGAY/CÜSÂL[Ar.] ile/ve GELİNKUŞU

( Bir tür çayırkuşu. İLE/VE Bir tür iri tarlakuşu. )


- TART[Fr. < TARTE] ile/||/<> TARTÖLET ile/||/<> TURTA[İt. < TORTE] ile/||/<> PAY[İng. < PIE] ile/||/<> KİŞ[< QUICHE] ile/||/<> GALETTE

( Tatlı ya da tuzlu olabilir. [Modern tartlar, genellikle meyve tabanlıdır, bazen de koyu krema ile olabilir.] İLE/||/<> Üzeri açık ve içinde dolgu kreması olan tartın küçük çeşididir. Genellikle tek kişilik minik kalıplarda pişirilir. İLE/||/<> Altı hamur, arası dolgu[meyve/sebze] üzeri ise hamurla kapatılarak yapılan ve genellikle tuzlu olabilen bir hamur çeşididir. İLE/||/<> Altı hamur, arası meyve dolgulu, üzeri rende hamur ya da kafes şeklinde hamur parçalarıyla kapatılan bir pasta çeşididir. İLE/||/<> Tart gibi altı hamur üzeri ise tamamen tuzlu olarak hazırlanan sebze dolgulu bir hamur çeşididir. İLE/||/<> Tarta benzeyen bir tatlı türüdür.[Hamurundaki farklılıklar nedeniyle tart ile birbirinden ayrılmaktadır. Galetta hamuru, pizza hamuru gibi açılır ve tart kalıbı yerine bir yuvarlak fırın kabının içine, dışarı taşacak biçimde fırın kağıdı serilip üzerine açılan hamur yerleştirilir. İçine meyveleri dizildikten sonra hamurun fazla kalan kenarları meyvelerin üzerine doğru kapatılır.] )


- TART/TARD[Ar.] ile TART[Fr.]

( Kovma, çıkarma. İLE Kalıpta pişen, bir tür meyveli pasta. )


- TARTAR ile TARTAR

( Dişte. İLE Tartma aracı, kantar/terazi. | Sürekli tartan kişi. )


- TARTARİK[Fr. < TARTARIQUE] ile TARTARAT[Fr. < TARTRATE]

( Yapısında, iki alkol ve iki asit bulunan. İLE Tartarik asit tuzu. )


- TARTI ile TARTIM

( Ağırlık. | Tartma aleti, çeki. | Oran, ölçü, karar. | Yelkenleri indirip kaldırmaya yarayan ip. İLE [müzik] Dizem. )


- TARTIŞILABİLENLER ile TARTIŞILAMAZLAR/TARTIŞILAMAYANLAR


- TARTIŞILAMAZLAR ile/ve TARTIŞILAMAYANLAR


- TARTIŞILAN ile/ve/değil/yerine BİLİNEN/BİLİNEBİLEN/BİLİNEBİLECEKLER


- TARTIŞILIR ile/değil/yerine/>< BİLİNMEZ


- TARTIŞILMASI "GEREK" ile/ve/değil/||/<>/< TARTIŞILABİLİR


- TARTIŞMA" KONUSU ile/ve/değil/yerine/||/<>/> ARAŞTIRMA KONUSU


- TARTIŞMA ile/ve/değil/yerine ATIŞMA


- TARTIŞMA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KONUŞMA

( Bilmediğimiz bir konuda konuşmazsak tartışma çıkmaz. )

( - Mutluluğun sırrı nedir?
- Aptallarla tartışmaya girmemektir.
- Kesinlikle katılmıyorum. Sır bu olamaz bence.
- "Doğru". )

( Konuşma ve tartışmanın, temel ve öncelikli koşulları...

- Konuşulanı anlamaya çalışmanın ilk koşulu olarak her bilinmeyen, yeni, farklı, aşırı, aykırı konu ya da durum karşısında düşünme ve konuşma sürecinde (olabildiğince) nötr olabilmek.
("Kişisel", "keyfî" "düşünce/sav/iddia", "önceki kayıtlar", "kalıp ya da kabuller", "inak/inanç" ve "yüklerle" başlamamak.)

- (Nitelikli) Soru sormak.["Hiç mi aklına gelmiyor?" gibi "yargı sözleri" kullanmadan, "Nasıl olabilir?" gibi anlamaya yönelik sorular sormak.]

- Konuşan kişiye ya da konuşanın kişiliğine saldırmamak ve sadece savlarını konuşmak/tartışmak.

- Daha kolay karşı sav üretmek amacıyla ötekinin savını yanlış tanımlamamak, abartmamak.

- Tekil ya da birkaç örnekle "kestirmeden" gitmeye çalışmamak, "genellemeler, indirgemeler, özdeşleştirmeler" yapmamak; "köktenci, toptancı ve sonuç odaklı" kişisel, keyfî ya da dayatmacı "çözümler üretme"mek.

- Kullanılan kanıta dayanan öncüllerden birini "doğru varsayarak" sav üretmemek.

- Bir olguyu, zamansal dizilimde, "daha önce de oldu" "savıyla" sonraki bir olgunun nedeni olarak iddia etmemek.

- Ortada ikiden fazla olanaklı yol varken savını sahte bir ikileme indirmemek.[Birden, "çok"; ikiden, "hep" "çıkarma"mak.]

- Bilinmeyen ya da bilmediğimiz bir "savın", doğru ya da yanlış olması gerektiğini savunmamak ve/ya da iddia etmemek.

- Kanıtlama yükümlülüğünü, savı sorgulayana yüklememek.

- Aralarında mantıksal bir bağ olmadıkça, "bir şeyin, bir şeyden türediğini" varsaymamak.

- Öncüllerin ya da sav sahibinin "tanınmış/tarihsel/bilimsel" "biri(/nden)" olmasını, bir çıkarımın kanıtı olarak sunmamak. )

( )

( image )

( [not] ARGUE vs./and/but TALKING )


- TARTIŞMA ile/ve/değil/yerine MÜZÂKERE


- TARTIŞMA ile/değil/yerine YAZILI TARTIŞMA/POLEMİK[Yun.]

( Söz ile. İLE/DEĞİL/YERİNE Yazı ile tartışma. )


- TARTIŞMAK GEREKİR ile/değil TARTIŞMA GEREKTİRİR


- TARTIŞMAK ile/ve/yerine "HESAP ETMEK"


- TARTIŞMALI KİTAPLARIN KULLANILMASI ile ÖĞRETİCİ/DİDAKTİK KİTAPLARIN KULLANILMASI


- TARTIŞMALI NEDEN SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI:
YANLIŞ NEDEN ile/ve/||/<> ÖNCESİNDE ile/ve/||/<> ORTAK ETKİ ile/ve/||/<> GÖZDEN KAÇIRILABİLİR NEDEN ile/ve/||/<> YANLIŞ YÖN ile/ve/||/<> KARMAŞIK NEDENLER

( FALLACY OF FALSE CAUSE vs./and/||/<> FALLACY OF "PREVIOUS THIS" vs./and/||/<> JOINT EFFECT vs./and/||/<> GENUINE BUT INSIGNIFICANT CAUSE vs./and/||/<> WRONG DIRECTION vs./and/||/<> COMPLEX CAUSE )


- TARTIŞMALI" ile/ve/<> GÜÇSÜZ/YETERSİZ


- TARUMAR[Fars. < TARMÂR] değil/yerine/>< İMÂR

( Dağınık, karışık, perişan. DEĞİL/YERİNE/>< Yapılandırma, oluşturma. )


- TÂRZ-I MEFSÛL[Ar.] ile ...

( Kesik kesik tümcelerle söz söyleme. )


- TARZ[Ar.]/STİL[Fr., İng. STYLE] değil/yerine/= BİÇEM


- TARZ ile/değil ALIŞKANLIK


- TARZ ile TAVIR

( STYLE vs. MANNER )


- TARZ ile ÜSLÛB

( MANNER vs. ... )


- TARZ ile ÜSLÛP


- TARZ ile/ve/<> YEĞLEME/TERCİH


- TARZ ile YÖNTEM


- TAŞ YAĞI = GAZ YAĞI


- Taş-toprak ile KONUŞ!!!


- TAS'ÎR[Ar.] ile TA'SİR[Ar. < USR | çoğ. TA'SÎRÂT] ile TA'SÎR[Ar. < ASR | çoğ. TA'SÎRÂT] ile TA'SÎL[Ar. < ASEL]

( Kibirlilik yüzünden konuşurken, yüzünü başka tarafa çevirip karşısındakinin yüzüne bakmama. İLE Güçleştirme/güçleştirilme. İLE Suyunu sıkma. İLE Tadlandırma. )


- TAS[Ar.] ile TA'S[Ar.]

( Su kabı. İLE Yok olma, kaybolma. )


- TAŞ ile/ve ALAMA

( ... ile/ve Taş parçası. )

( STONE vs./and ROCK )


- TAŞ ile/değil/yerine/||/<>/>< AŞ

( Sana taş atana, aş at! )


- TAŞ ile BAKIRKÖYTAŞI/KÜFEKİ/KEFEKİ

( ... İLE Yapıda kullanılan, açık renkli, işlenmesi kolay bir taş çeşidi. [Kum, çakıl ve midye kabuklarının, zamanla, bağlayıcı maddelerle birbirlerin yapışmasından oluşur.Ocaktan çıkarıldığı zaman, oldukça yumuşak olan küfeki, zamanla sertleşir. Bu taş, Osmanlı dönemi yapılarında çok kullanılmıştır.] )


- TAŞ ile BAKIRTAŞI

( ... İLE Yeşil renkli, yontulup parlatabilen, doğal bakırlı, hidratlı karbonat, malakit. )


- TAŞ ile/ve BALAST

( ... İLE/VE Demiryoluna döşenen taş kırıkları. )


- TAŞ ile/değil BİTKİ (LITHOPS)

( image )


- TAŞ ile BUZULTAŞ

( ... İLE Buzulların taşıyıp biriktirdikleri, üzerleri çoğu kez parıltılı ya da çizikli taşlar. )

( ... ile SALSÂL-İ CÜMÛDİYE )

( ... avec MOREN )


- TAŞ ile/ve ÇAKIL TAŞI, KÜÇÜK TAŞ

( HACER ile/ve HASÂT )


- TAŞ ile ÇAKILTAŞI

( STONE vs. PEBBLE )


- TAŞ ile ÇAKMAK TAŞI

( ... İLE Seramik, cam ve yol yapım endüstrilerinde kullanılan, SiO2 kimyasal yapısına sahip, sert ve opak görünümlü, kristal bir madde. )


- TAŞ ile ÇİNKE

( ... İLE Sağlam, sert taş. | En ufak parça. | Benek. )


- TAŞ ile DOLANTAŞI

( Mineralleri gözle görülebilen, benekli ve yeşilimtırak renkli, gabro ile bazalt arası, püskürük kütle. )


- TAŞ ile GAZTAŞI

( ... İLE Bileme işinde kullanılan, korindon ya da karborundum tanelerinden hazırlanan, bir tür taş. )


- TAŞ ile HELİK

( ... İLE Duvar örülürken, büyük taşların arasına konulan ufak taşlar. )


- TAŞ ile KAME

( ... İLE Değişik renkli üst üste iki katmandan oluşan ve üstteki katmanına kabartma bir desen yapılan değerli taş. )


- TAŞ ile KARO[Fr. < CARREAU]/ORYA/[Yun.]

( ... İLE Oyun kâğıtlarının küçük, kırmızı, baklava biçimli benekli olanı. | Betondan yapılmış dört köşe döşeme taşı. )


- TAŞ ile KAYA ile TEPE ile DAĞ

( Kimyasal ya da fiziksel durumu değişiklikler gösteren, rengini içindeki maden, tuz ve oksitlerden alan sert ve katı madde. | Bu maddeden yapılmış, bu maddeden oluşmuş. | Bazı yerlerde ve işlerde kullanılmak için bu maddeden özel olarak hazırlanmış malzeme. | Yapı işlerinde kullanılmak için bu maddeden hazırlanmış malzeme. | Mücevherlerde kullanılan yüksek değerli cevher. | Dama, domino vb. oyunlarda kullanılan metal, kemik, plastik ya da tahta parçalardan her biri. | Bazı örgenlerin içinde, özellikle idrar kesesi vb. oluşan, türlü biçim ve hacimdeki katı nesne. | Bazı kütlelerden kopan ya da koparılan parça. | Üstü kapalı bir biçimde söylenen iğneleyici söz. İLE Büyük ve sert taş kütlesi. | Kayaç. )

( HACER, CÜMD ile/ve CELMED )

( SENG ile/ve ... )

( STONE vs./and ROCK )


- TAŞ ile KAYRAK

( ... İLE Ekime elverişli olmayan, taşlı, kumlu toprak. | Yassı, düz taş. | Bileği taşı. | Kayağan taş. )


- TAŞ ile KAZAN TAŞI

( ... İLE Kalsiyum tuzları kapsayan suyun ısıtıldığı kabın iç yüzeyinde oluşturduğu katman. )


- TAŞ ile MALITAŞI

( ... İLE Bazen, kayıklarda, çapa yerine kullanılan, ipe bağlı, büyükçe taş. )


- TAŞ ile/ve MALTATAŞI

( ... İLE/VE Yumuşak bir taş. Bahçe, mutfak gibi yerleri döşemekte kullanılan, dört köşe, yassı, kolay kırılan bir taş. )


- TAŞ ile MALTATAŞI

( ... İLE Bahçe, mutfak gibi yerleri döşemekte kullanılan, dört köşe, yassı, kolay kırılan bir tür taş. )


- TAŞ ile MOSKOFTOPRAĞI

( ... İLE Maden parlatmak için kullanılan, sarı renkte bir tür gevrek taşı. )


- TAŞ ile MÜHRESENK[Fars.]

( ... İLE Alaca somaki, balgamtaşı/kadıköytaşı/hacıbektaştaşı. | Süsleme nakışlarını ve yaldızları mührelemekte kullanılan araç. )


- TAŞ ile NECEFTAŞI

( ... İLE Parlak ve saydam bir çeşit kuvars billuru. )


- TAS ile/ve NİSAN TASI


- TAŞ ile/değil PAMUKTAŞ

( ... İLE/DEĞİL Bazı kaynak sularının dibinde biriken, kalkerli ya da silisli tortu. )


- TAS ile RİTON

( Antik tas. )


- TAŞ ile SEYLANTAŞI/SEYLANİ

( ... İLE Yapısında, alüminyum ve demir bulunan bir granat türü. )


- TAŞ ile SÜNGERTAŞI/PONZA[İt.]

( ... İLE Bazı yüzeylerin temizlenmesinde, mermerlerin parlatılmasında, ovma işlerinde kullanılan, çok gözenekli, çok hafif kaya. | Metal parlatmakta kullanılan, çok gözenekli ve pürüzlü, ağırlığı az, sert bir yanardağ feldispatı. )


- TAŞ ile TAŞIL/FOSİL[Fr.] ile TAŞÇIL

( ... İLE ... İLE Taşı andıran, taş gibi. | Taşlar ve kayalar üzerinde ya da taşlı topraklarda yetişen. )


- TAŞ ile/ve/||/<>/> TAŞİLİĞİ

( ... İLE/VE/||/<>/> Taşların, yapraklar durumunda ayrılmasını sağlayan ara katmanı. )


- TAŞ ile/ve/değil/yerine/||/<>/> TOPRAK

( Taş gibiydin. Çok gönül kırdın. Yeter!
Toprak ol! Üstünde hoş güller biter...

Mevlânâ )

( )


- TAŞ ile YAĞTAŞI

( ... İLE Araçların kesici ağızlarını bilemede, gazyağı, mazot ya da zeytinyağı ile kullanılan doğal taş. )


- TAŞ ile YEŞİM[Ar.]

( ... İLE Açık yeşil ve pembe renkli, kolay işlenen, değerli bir taş. )


- TAŞA-BAŞA-YAŞA OTURMAK değil/>< SAĞLIĞA UYGUN ZEMİNLERDE OTURMAK

( Yanlışı. >< Doğrusu. )


- TASA ile KAYGI/ENDİŞE


- TAŞAK/HAYA/BİLLUR[Ar.]/TESTİS[İng. < TESTICLE] ile/ve/||/<> ANTER

( Hayvan ve insanda. İLE/VE/||/<> Bitkide.[Çiceklerin tohum taşıyan torbaları] )


- TASALLÜB[Ar.] değil/yerine/= KATILAŞMA


- TASALLUT[< SALÂLET] ile SATAŞMA, BAŞINA EKŞİME, MUSALLAT OLMA


- TASALLUT değil/yerine/= SARKINTILIK


- TASANNU değil/yerine/= ABARTI, YAPMACIK

( Bir şeyi olduğundan daha değerli gösterme. )


- TASARI ile/ve/||/<>/> TASARIM

( Olması ya da yapılması istenilen bir şeyin, zihinde aldığı biçim. | Tüzel bir işlemin, o işlemi yapmakla yetkili kurul ya da organ önüne getirildiği andaki durumu, üstünde görüşme ve oylama yapılabilir durumdaki metin, layiha. İLE Zihinde canlandırılan biçim, tasavvur. | Bir sanat yapıtının, yapının ya da teknik ürünün ilk taslağı, tasar çizim, dizayn. | Bir araştırma sürecinin çeşitli dönemlerinde izlenecek yol ve işlemleri tasarlayan çerçeve, tasar çizim, dizayn. | Daha önce algılanmış olan bir nesne ya da olayın bilinçte sonradan ortaya çıkan kopyası. )


- TASARI ile/ve/||/<> USLAMLAMA


- TASARI ile/ve/değil/yerine/||/<>/< UZLAŞI


- TASARIM/TASAR ÇİZİM = TASAVVUR = REPRESENTATION[İng.] = REPRÉSENTATION[Fr.] = VORSTELLUNG[Alm.] = REPRAESENTATIO[Lat.] = REPRESENTAR[İsp.]


- TASARIM ve/<> KABUL


- TASARIMLAMA ile/ve/değil/yerine DÜZENLEME


- TASARIMSAL AKIL ile İMGESEL AKIL ile DÜŞÜNSEL/ANALİTİK/İNDİRGEYİCİ AKIL


- TASARIMSAL SONSUZ ve/=/||/<> KÖTÜ SONSUZ


- TASARIMSAL ile/ve/||/<> İMGESEL


- TASARLAMAK ile AYARLAMAK

( TO PROJECT vs. TO ARRANGE )


- TAŞARON değil TAŞERON


- TASARRUF BONOSU değil/yerine/= KESİNTİ BELGİTİ


- TASARRUF[< SARF] değil/yerine/= ARTIRIM | KULLANIM

( SAHİP OLMA | İDÂRE İLE KULLANMA, TUTUM, EKONOMİ | ARTIRMA, ARTIRILMA )


- TASARRUF ile/ve İHTİYÂR


- TASARRUF ile/ve/< TASADDUK


- TASAVVUF


- TASAVVUF

( 52.00 )


- TASAVVUF MANZÛMESİ ve MESNEVÎ-İ ŞERİF ve SU KASÎDESİ


- TASAVVUF AHLÂKI ve/<> DÖNÜŞME AHLÂKI

( MORALS OF SUFISM and/<> MORALS OF TRANSFORMATION )


- TASAVVUF GELENEĞİ ile/ve HERMETİK GELENEK


- TASAVVUF:
DENEYİM ve/<> ZEVK ve/<> İRFAN


- TASAVVUF:
DİNLER ÜSTÜ değil DİNLER ÖZÜ


- TASAVVUF:
HADÎS ile/ve/değil KADÎM


- TASAVVUF:
HAYATTAN KOPMAK ile/değil HAYATIN ANLAMINI İDRAK ETMEK


- TASAVVUF:
SOHBET ve/<> MUHABBET


- TASAVVUF[< SÛF] ile ...

( GÖNLÜNÜ ALLAH SEVGİSİNE BAĞLAMA | SULH İLE ELE GEÇMEK | GÖLGELER İLMİ )


- TASAVVUF
, DİNİN ...:
PSİKOLOJİSİ ile/ve/||/<> SANATI


- TASAVVUF ile/ve/<> SANAT

( TASAVVUF: SAKLAMBAÇ (OYUNU) )

( TASAVVUF: Dinin, sanatsal özü. )


- TASAVVUF ve/<> AHLÂK

( Tasavvufun ilk basamağı ahlâktır. )

( Tasavvuf, korku halini aşk ahlâkına dönüştürme uğraşıdır. )

( Kim ahlâkını temizlerse, o insandır. )

( İnsan varlığının tüm değeri ahlâkındadır. )

( Allah'a ait olanların toplamı. )

( TASAVVUF: Ahlâk mâbedinin bireysel inşâsı. )


- TASAVVUF ve ANADOLU BİLGELİĞİ


- TASAVVUF ve/=/||/<>/> BEREKET


- TASAVVUF ile/ve/||/<> DİN

( Tasavvuf, dinin estetik boyutudur. )


- TASAVVUF ile/ve/=/||/<>/< DİNİN EDİMSELLİĞİ


- TASAVVUF ile/ve/değil GNOSTİK ÖĞRETİLER


- TASAVVUF ile/ve HAKİKAT

( Hakikatlerin deneyimlenmiş bilgisi. İLE/VE ... )


- TASAVVUF ve/<> HOŞGÖRÜ


- TASAVVUF ve/<> İNSAN

( Kim ahlâkını temizlerse, o insandır. )

( Akılla her şey bilinir de insan bilinmez. )

( BATI'DA: İnsan(/ben) sanatın tanrısı. VE/<> ( Kişinin varlığını, mahiyetini tarif edebilecek hiçbir örnek yoktur. )

( ... ve AHSEN-İ TAKVÎM: En güzel nizâm, tertip, şekil ve sûret. )

( SİN: İNSAN = 60 | ÂDEM - HAVVÂ = 60 )

( PHILON )


- TASAVVUF ile/ve İŞRAK


- TASAVVUF ve/<>/|| KADÎM BİLGELİK


- TASAVVUF ile/ve LEDÜN


- TASAVVUF ve/<> SAFLAŞMAK

( Saflaşmadıkça, insanda zevk ve safâ tecellî etmez. )


- TASAVVUF ve/<> SAYGI/HÜRMET

( TASAVVUF: Aşk ve muhabbetle çerçevesi çizilen, kişiyi, saygıya yönlendiren ilim. )


- TASAVVUF ve ŞİİRSEL FELSEFE


- TASAVVUF ile/ve/<> TARİKAT

( Şuurla ilgilidir. İLE/VE/<> Temrinlerle, alıştırmalarla ilgilidir. )

( Tantra. İLE/VE/<> Yoga. )


- TASAVVUF ve/||/<> TASARRUF

( ... VE/||/<> Sahip olma. | İdâre ile kullanma, tutum, ekonomi. | Artırma, artırılma. )


- TASAVVUF < TASFİYE


- TASAVVUF ve/||/<> TEVHÎD/BİREŞİM

( ... VE/||/<> Simge. )

( ... VE/||/<> Fark ve Cem'in birliği. )

( Tasavvufun özü, gerçek tevhidi bulmaktır. )

( Ne yersen doyarsın ama, bu manevî âlemin zevkine doyulmaz. )

( Dünyada ahireti, ahirette dünyayı görebilmek. )

( Asıl tevhid, bu kesretten sonraki tevhiddir. )

( Tasavvuf da, ilim olarak parça parçadır. İlimden sonraki Tevhid İlmi, Kemâlâttır. )

( ... VE/||/<> Kişilik bütünlenmesi. )

( ... VE/||/<> Evrensel ile yerelin, genel ile özelin, toplum ile bireyin bireşimi. )

( Tevhide gel tevhide
Zikret Hakk'ı her yerde
Kalksın aradan perde
İnsan olayım dersen... )


- TASAVVUR Bİ VECHİN MA ve TASAVVUR Bİ-RESMİHİ

( Mutlak ve mechul. VE Basiret üzere taleb. )


- TASAVVUR(KAVRAM) ile TASDİK(YARGI)

( Yargısız kavram. İLE Yargı ile birlikte bulunan kavram. Yargı/hüküm içermesi gereken kavram/tasavvur. )

( Kavram. İLE/VE Önerme + Çıkarım. )

( NEDİR? - HANGİ? ile/ve HEL - LİME )

( MA - EYYU ile/ve -MIDIR? - NİÇİN? )

( Felsefecilere(hukemaya) göre Tasavvur:
* Tasavvur-ı sazic[çıplak/salt/yargısız tasavvur]
* Tasavvur mea hükm(in)[Yargıyla birlikte bulunan tasavvur]
Kelâmcılara(mütekellime) göre Tasavvur:
Tasavvurat-ı Selâse + Hüküm = Kaziye = Tasdik )


- TASAVVUR[Ar.] ile TEVEHHÜM[Ar.]


- TASAVVUR ile/ve MEVZÛ ile/ve MAKSAT


- TASAVVUR ile TAHAYYÜL


- TASAVVUR ile/ve/değil TASAVVUF


- TASAVVURLU DÜŞÜNME ile TASAVVURSUZ DÜŞÜNME


- TAŞBALIĞI ile ...

( En zehirli balık. )


- TAŞDELEN SUYU: Üsküdar - Şile yolu üzerinde, Alemdağı'nda, dağ eteğinde çıkan iyi bir su.


- TAŞDELEN ile/ve KARAPINAR

( İçimi en hoş su. İLE/VE Mineral açısından en değerli su. )


- TASDİ[Ar.] değil/yerine/= CAN SIKMA, BAŞ AĞRITMA, TEDİRGİN ETME


- TASDİK ETMEK değil/yerine/= ONAYLAMAK


- TASDİK ETTİRMEK değil/yerine/= ONAYLATMAK


- TASDİK:
ÜÇ TASAVVUR[İNTİKAŞ ile İRTİSAM ile İNTİBÂ] + HÜKÜM


- TASDİK(NÂME) değil/yerine/= ONAY(BELGE)


- TASDÎK değil/yerine/= ONAY


- TASDİK ile TAKDİR


- TASDİKİN MUKÂBİLİ ile/ve İLMİN MURÂDİFİ


- TASDİKNÂME ile/>< TAKDİRNÂME

( Verilen onayı gösteren belge. | Okulunu bitirmeden ayrılan öğrenciye okul yönetimi tarafından verilen, son öğrenim düzeyini gösteren belge. | Başka bir öğrenim kurumuna geçen öğrenciye okul yönetimi tarafından verilen, son öğrenim düzeyini gösteren belge. İLE/>< Yapılan bir işin beğenildiğini belirtmek amacıyla verilen yazılı belge, takdir. | Okullarda belirli bir başarı düzeyinin üzerine çıkan öğrenciye karnesiyle birlikte verilen belge, takdir. )


- TASDİYE[Ar.] ile TASFÎH[Ar. < SAFH | çoğ. TASFÎHÂT]

( El çırpma, alkış. İLE El çırpma, alkışlama. | Yassıltma, yufka haline getirme, yaprak yaprak yapma. )


- TAŞERON[Fr. < TACHERON] değil/yerine/= YÜKLENİCİ

( Büyük bir işin bir bölümünü yaptırmayı, asıl müteahhitten alarak kendi üstlenen öteki yüklenici. )


- TASFÎH[Ar. < SAFH | çoğ. TASFÎHÂT] ile TASFÎR[Ar. < SAFÎR | çoğ. TASFÎRÂT]

( El çırpma, alkışlama. | Yassıltma, yufka haline getirme, yaprak yaprak yapma. İLE Islık çalma, ıslıkla seslenme. | Sarartma, sarıya boyama. )


- TASFÎK-İ ESNÂN[Ar.] ile ...

( Soğuktan dişlerin birbirine çarpması. )


- TASFÎK[Ar. çoğ. TASFÎKAT] ile ...

( Kanat çırpma. )


- TASFÎR[Ar. < SAFÎR | çoğ. TASFÎRÂT] ile/değil TASVÎR[Ar. < SÛRET | çoğ. TASVÎRÂT, TESÂVÎR]

( Islık çalma, ıslıkla seslenme. | Sarartma, sarıya boyama. İLE/DEĞİL Resmini yapma. | Resim, şekil, sûret. | Yazıyla tarif etme. )


- TASFİR değil TASVİR


- TASFİYE (ETMEK) değil/yerine/= ÖZLEŞTİRMEK)/ARITMA(K)


- TASFİYE ETMEK ile/ve BASKI ALTINDA TUTMAK

( TO DISCHARGE vs./and TO KEEP UNDER PRESSURE )


- TASFİYE-İ DERÛN ile TASFİYE-İ KALB

( Özü saflaştırma. İLE Yüreğini temizleme. )


- TASFİYE değil/yerine/= SİLİĞLEM


- TASFİYE ile/ve/||/<> TAKDİS ile/ve/||/<> TEZKİYE

( Nefsi. İLE/VE/||/<> Kalbi. İLE/VE/||/<> Aklı. )


- TASFİYE ile/ve/||/<>/> TESFİYE ile/ve/||/<>/> TEZKİYE

( ( Nefsi. İLE/VE/||/<> ... İLE/VE/||/<> Aklı. ) )


- TASGİR[Ar.] değil/yerine/= KÜÇÜLTME


- TASHÎH[< SIHHAT] ile ...

( SAĞLIĞINI İADE ETME, İYİLETME | YANLIŞI DOĞRULTMA, DÜZELTME | YANLIŞ DÜZELTİLME )


- TASHİH[< SIHHAT] ile/ve/<> TÂDİL


- TASHİH[< SIHHAT] ile/ve/değil/yerine/+/> TEKMİL


- TASHİH değil/yerine/= DÜZELTİ


- TASHİH ile DÜZELTME


- TASHİH ile SANSÜR


- TAŞI DELEN:
"SUYUN GÜCÜ" değil DAMLALARIN SÜREKLİLİĞİ


- TASI-TARAĞI (TOPARLAMAK)


- TAŞI-TOPRAĞI (ALTIN)


- TAŞIL/FOSİL[Fr.] ve/<> DİMA

( ... VE/<> Yakutistan'ın başkenti Yakutsk'ta, Yeraltı Permafrost Enstitüsü'nde bulunan, 6 aylık bir eril, bebek mamut fosili.[39.000 yaşında olduğu tespit edilmiştir.] )

( MÜSTEHÂSE[< HAVS | çoğ. MÜSTEHÂSÂT] ve/<> ... )


- TASIM/KIYAS ile/değil/yerine KARŞILAŞTIRMA

( Tanım/Örnek: Bir sayfanın ikiye bölünerek, iki ayrı olgunun/kavramın kendi özlerinin iki ayrı sütunda sadece veri olarak dizilişi ve öylece yorum eklemeden bırakılması. İLE/DEĞİL/YERİNE Yapılan tablonun/karşılaştırmanın altına ekleme/yorum şeklinde göreliliği, sınırlılığı ve kısıtlılığı potansiyelinin gözardı edilerek bir değerlendirme yapılması.(sınırı aşmak/bilmemek). Sonuç: Kıyasın değil, karşılaştırmanın daha yerinde, arı, saf, doğru olacağı ve kıyas yapmama gerekliliği. )

( Nispet. İLE/DEĞİL/YERİNE Oran. )

( Sabitliği dayatmaya çalışır. İLE/DEĞİL/YERİNE Özgünlük olanağı sunar/sağlar. )

( Resim. İLE/DEĞİL/YERİNE Fotoğraf. )

( Kıyas, bâtıldır. )

( Her şeye/yere kıyas sokulmaz! )

( [not] TO COMPARE, SYLLOGISM vs./but COMPARISON
COMPARISON instead of TO COMPARE, SYLLOGISM )


- TASIM ile ASTASIM

( ... İLE Öncüllerinden biri önceki tasımın vargısı durumunda olan bir ek tasım. )


- TASIM = KIYAS/TASMİM[Ar.] = SYLLOGISM[İng.] = SYLLOGISME[Fr.] = SYLLOGISMUS[Alm.] = SYLLOGISMOS[Yun.] = SILOGISMO[İsp.]


- TAŞIMA KARGATULUMBA[İt. < CARGA TROMBA] TAŞIMA

( ... İLE Birkaç kişinin, birini yakalayıp elleri üstünde havaya kaldırarak götürmesi. )


- TAŞIMAK ile KAYDIRMAK


- TAŞIMAK ile SAHİP OLMAK

( TO CARRY vs. TO HAVE )


- TAŞIMAK ile YÜKLENMEK


- TASIMDA/KIYASTA, ÖNERMELER:
EŞİT ya da GENEL


- TASIMLAMA/KIYASLAMA ile/ve SÜREÇ-SONUÇ İLİŞKİSİ ile/ve EREĞE GÖRE

( Enine zaman. İLE/VE Boyuna zaman. İLE/VE Felsefe. )

( ARISTO ile/ve DESCARTES ile/ve ... )

( RATIO vs./and REASON vs./and INTELLECT/PHILOSOPHY )


- TAŞIYICI ÇEMBER ile DIŞ ÇEMBER

( DEFERENT vs. EPICYCLE )


- TAŞKAPI / PETRİ KAPISI ile ...

( Haliç deniz suru kapılarından biridir. Topkapı adıyla da bilinir. )


- TAŞKENT ile/= ÇAÇ/ÇAÇKENT/ŞAŞKENT/BİNKENT

( Kuruluşu, M.Ö. II. yüzyıla kadar uzanır. Taşkent adına, ilk kez XI. yüzyılda rastlanıyor. )


- TAŞKIN/LIK ile AZGIN/LIK


- TAŞKIN ile/ve/değil/yerine AŞKIN


- TAŞKIN ile/ve/değil/||/<>/< SEL


- TAŞKINLIK:
İYİLİK ODAKLILARDA ile KÖTÜLÜK ODAKLILARDA

( Aç kaldığında. İLE Tok olduğunda. )


- TAŞKINLIK/...MANİ ile/ve ÇÖKÜNTÜ/DEPRESYON


- TAŞKINLIK ile/ve/<> ŞAŞKINLIK


- TAŞKIRANÇİÇEĞİ ile TAŞKIRANOTU

( Taşkırangillerden, 2500 metreden yukarı yerlerde sert kayaları yarıp yetişen bir çiçek. İLE Taşkırangillerden, bazı türleri süs bitkisi olarak yetiştirilen, saplarının parçalanmasıyla üreyen bir bitki, taşkıran. )

( LEONTOPODIUM ALPINUM cum SAXIFRAGA )


- TASLAK ile KABATASLAK


- TAŞLAMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< HAŞLAMAK


- TAŞLAMAK ile/ve/||/<> TASLAMAK


- TASLAMAK ile TAVIR TAKINMAK


- TAŞLIK ile TAŞOCAĞI

( Taşı bol, taşlı (yer). | Taşla döşenmiş avlu, sofa, merdiven altı vb. | Kuş vb. hayvanların sindirim kanalları üzerinde bulunan kaslı, öğütücü mide, katı, konsa. İLE Yapı işlerinde kullanılacak taşların çıkarıldığı yer. )


- TAŞMA ile/ve/<> "KUSMA"


- TAŞMA ile/ve BULAŞMA


- TAŞMA ile TAŞIM ile TAŞKIN

( Taşma durumu. | Akarsu yatağından çıkarak çevresini kaplama, su baskını. İLE Yemeğin, taşacak kadar kaynaması. İLE Taşmış bir durumda olan. | Su baskını, seylap, feyezan. | Aşırı. )


- TASMÎT[Ar. < SEMT] ile TASMÎT[Ar.]

( Gazel ya da kasideyi, musammat denilen tarzda düzenleme. Uyaklı/kafiyeli beyitleri dört bölüm olarak düzenleme. İLE Susturma. )


- TASNİ[Ar.] değil/yerine/= YAPINTI

( Gerçekle çeliştiğini, gerçekliğe uymadığını bile bile tasarlanan şey, hayal gücüyle yaratılmış olan şey. | Bilgi kuramında ve varlıkbilimde, gerçeğe uymayan, ancak belirli bir kuramsal ya da kılgılı amaç için kullanılması sakıncasız olan tasarım. )


- TASNİF'UL ULÛM:
KELÂM ve/> FIKIH ve/> TASAVVUF

( "Tasnif'ul Ulûum" kitabında Tasavvuf: "İmanın meyvesi ve İslâm'ın neticesi."/"Hüve semeretül iman ve neticetü'l-İslâm" )


- TASNİF ile/ve TAKSİM

( Tüm tasnifler, aklîdir. Çünkü, doğada, tasnif(sınıflandırma) diye bir şey yoktur/olmaz. )


- TASNİF ile/ve/||/<>/> TANZİM


- TAŞPAMUĞU/KAYA LİFİ/ASBEST[Yun.] ile AMYANT[Fr. < Yun. AMIANTE]

( Lifli, az çok yumuşak ve ateşte niteliği değişmeyen bir mineral silikat olup tremolitin bozulmasından oluşur ve kayalıklarda damarlar halinde bulunur. İki çeşidi vardır. Birincisi esnektir, kolayca eğilip bükülebilen tellerden meydana gelir, birkaç santimetrelik tellere ve ince parçacıklara ayrılabilir. 1500 °C'de ergir. İkincisi, kısa tellidir, daha az ayrılabilir, asitlere karşı daha dayanıklıdır, 1100-1300 °C'de ergir. Asbest, lifler halinde ayrılabilen başlıca mineraldir. Solunum yoluyla kanser yapıcı etkisi nedeniyle yapıdaki kullanımı azalmış, çoğu ülkede de yasaklanmıştır. İLE Kolayca bükülen ve ateşe dayanan liflerden oluşmuş, bir çeşit ak asbest. Hidrate olmuş, lifli yapıda, doğal kalsiyum ve magnezyum silikatıdır. | Doğal magnezyum kalsiyum silkatın, ak-gri renkte sıcaklık ve aside dayanıklı, iplikli yapıda madde. Çeşitli oranlarda kireçle karışık mineralleri, ip, keçe, katman biçimlerinde ısı yalıtımı ya da sızma önleyici olarak kullanılır. | Kolayca bükülen ve ateşe dayanan, liflerden oluşmuş, bir tür ak asbest. )


- TAŞPINAR ile/ve KARS


- TAŞRA PAZARI ile ORDU PAZARI


- TAŞRA değil/yerine DIŞARLIK

( Bir ülkenin başkenti ya da en önemli kentleri dışındaki yerlerin tümü. )


- TAŞRA ile SAYFİYE


- TAŞRADA ve/||/<> EVDE

( Adâlet. VE/||/<> Muhabbet. )


- TASRİH[Ar.] değil/yerine/= BELİRTME


- TASTAMAM


- TASTE vs. DELICIOUS


- TASTİK değil TASDİK


- TASVİP/ONAMA ile/ve TASDİK/ONAY


- TASVİR ile/ve/||/<> TASAVVUR


- TASVİR ile/ve/<> TEZHİB


- TAT-SAT ile ...

( Gerçek O'dur. Kutsal metin "Om, Tat Sat"dır. Onda Brahmanbu üç sözcüğün her biriyle tanımlanır. )


- TAT ile LEZZET

( TASTE vs. DELICIOUS )


- TAT ile TAT ile Tat

( İran'lılara verilen bir ad. )

( Canlıların, besinlerdeki uçucu olmayan bileşikleri damak, boğaz ve dil yüzeyindeki mukoza noktaları aracılığıyla algıladığı duyum. | Tatlılık. | Hoşa giden durum, lezzet, zevk. İLE Dilsiz. İLE Türklerin egemen olduğu yerlerde yaşayan Arap ya da İran'lılar. | Hazar Denizi kıyısında, İran Azerbaycanı sınırında yaşayan, İran soyundan olan bir topluluğun adı. )


- TATAMİ[Jap.] ile ...

( Japonya'da yer döşemesi olarak kullanılan bir tür hasır. Japon yaşamında bu hasırın üstüne konan yastıklara oturulur. )


- TATAR ile Tatar

( Postayı süren kişi. İLE Tataristan'da, Batı Sibirya'da ve Rusya Federasyonu'nun değişik bölgelerinde yaşayan, Türk bir halk ve bu halktan olan kişi. )


- TATARCIK ile TATARCIK

( Türlü hastalıkları taşıyan, insanda, asalak olarak yaşayan böcek. İLE Şiddetli karın ağrısı. )

( PHLEBOTOMUS cum ... )


- TATAVLA ile KURTULUŞ

( KURTULUŞ )


- TATBÎK(AT) değil/yerine/= UYGULAMA


- TATBÎKAN[Ar.] ile TATBÎKÎ[Ar.]

( Uygulayarak. İLE Tatbikata ait, tatbik, uygulama ile ilgili. )


- TATBİKAT-I HUKUKİYE:
MUHTELİF MAHİYET ARZEDEN, EF'AL-İ BEŞERİYE ile/ve/||/<> HUSÛSÎ MAHİYET ARZEDEN, EF'AL-İ BEŞERİYE ile/ve/||/<> DİNÎ VE İCTİMÂÎ MAHİYET ARZEDEN, EF'AL-İ BEŞERİYE


- TATBİKAT[Ar.]/MANEVRA[İt. < MANOVRA] değil/yerine/= KILGILIK


- TATHAGATA ile TATHAGATA-DHYANA ile ...

( 1. Buda'yı ifade eden bir terim. 2. Tüm Dharmaların böyleliği. 3. Zihin-özü. 4. Ebedi Mevcudiyet. 5. Ebedi Şimdi. İLE Aydınlanmış Meditasyon. )


- TATHATA[Sansk.] ile ...

( Böylesilik. Evrenin tüm zihinsel koşullanmalar, sınırlamalar ve sınıflamalar aşıldıktan sonra görülebilen gerçek durumu. )


- TATİL GÜNÜ değil/yerine İSTİNSAH GÜNÜ


- TATİL/TÂ'TÎL ile ATÂLET

( ATÂLET )


- TATİL ile ADLÎ TATİL

( ... İLE Yasada belirlenen durumların dışında, hiçbir adlî işlemin yapılmadığı süre. )


- TATİL ile BALAYI

( HOLIDAY vs. HONEYMOON )


- TATİL ile/ve TAHSİL

( HOLIDAY vs. TO STUDY )


- TATİLDE [SADECE] YATMAK değil/yerine 1-2 UĞRAŞ/ODAK SAHİBİ OLMAK

( Tatil sadece [ya da tamamen] yatma dönemi değildir. Günlük yaşamdaki onlarca uğraş içinde, yeteri kadar rahat zaman ayıramadığımız için yapamadıklarımızı gerçekleştirmek üzere değerlendirmemiz gereken bir süreç/dönemdir! )


- TATLI MADDE, BALÖZÜ, NEKTAR[Fr. < NECTAR] = MADDE-İ HULVÎYE = NECTAR


- TATLI PATATES ve/<> YUM

( Dağlarda. VE Sahilde.
[Papua Yeni Gine'de en önemli besin kaynakları.] )


- TATLI SU BUZULLARI ile TUZLU SU BUZULLARI

( ... İLE Kuzeyde, denizin donması ile oluşur. )

( Buzullar, genellikle yükseklerde (Tibet, Himalaya gibi) ya da Kutup'a çok yakın enlemlerde (Grönland, Alaska, Antartika gibi) oluşur. )

( CÜMUDİYE: Buzul. )


- TATLI/RAFİNE(BEYAZ) ŞEKER/FRUKTOZ(MEYVE ŞEKERİ) => ŞİŞMANLIK ile/ve/<> SÜREĞEN YORGUNLUK

( ["Gerekli"/gereksiz] Tüm [olağan/yoğun/fazla] şekerli ürünler, [tatlılar ve hatta çoğu şekerli meyve], insülin direnç eşiğinin yükselmesine ve hızlı iniş çıkışlar nedeniyle [daha fazla/hızlı yeme isteği, yorgunluk ve dinlenme gereksinimi] kısır döngüsüne sokan bir süreci tetiklemektedir. Dolayısıyla, doğada pek yeri ve yararı olmayan tatlıya (ve "tutkusu"na), ihtiyârımızla[Hayır! diyebilme bilgi ve becerimizle] karşı/uzak durmamızı sağlamak ve sürdürmek durumundayızdır!

Her zaman için anımsanmalı ki...
Yediğimizden "kâr", yemediğimizden yarar elde ederiz! )


- TATLI ile EKŞİ

( HULV ile MÂZIR/MÂZİR, HÂMIZ[: Ekşi ve asitli. | Kekre.] )


- TATLI ve TUZ

( Tatlılara da bir tutam tuz atılırsa tatlıya tad katar. )


- TATLI ile/ve/değil/yerine/||/<>/< VERİMLİ


- TATLISU KAPLUMBAĞALARINDA:
BENEKLİ ile FIRAT ile NİL ile ... ile YILAN BOYUNLU TATLISU KAPLUMBAĞASI ile KIRMIZI YANAK(ROTWANGEN) ile ÇİN KAPLUMBAĞASI

( [büyüklüğü] ... İLE ... İLE ... İLE ... İLE ... İLE 25 cm.'dir. İLE 17 cm.'dir. )

( Türkiye sularında yaşarlar. İLE Türkiye sularında yaşarlar. İLE Mısır'da yaşarlar. İLE ... İLE ... İLE Amerika'da, Doğu ve Batı Mississippi'de yaşarlar. İLE Endonezya, Japonya ve Güney Çin'de yaşarlar. )

( [kış uykusuna] ... İLE ... İLE ... İLE ... İLE ... İLE Yatarlar.[10-12 hafta] İLE Yatmazlar. )

( ... İLE ... İLE ... İLE ... İLE ... İLE Gençleri etçil, yaşlıları otçuldur. İLE Etçildir. )

( EMYS ARBICULARIS cum TRIONYX EUPHRATICUS / RAFETUS EUPHRATICUS cum TRIONYX TRIUNGUIS cum MAUREMYS CASPICA cum CHRYSEMYS SCRIPTA ELEGANS cum CHINEMYS REEVESIL )


- TATLIYI:
YEMEKTEN ÖNCE YEMEK ile/ve/||/<> YEMEKTEN SONRA YEMEK


- TATMİN ETMEK ile DİNDİRMEK

( TO SATISFY vs. TO QUENCH )


- TATMİN ETMEK değil/yerine/= DOYUMLATMAK


- TATMİN OLMAK değil/yerine/= DOYUMLANMAK


- TATMİN değil/yerine/= DOYGUNLUK


- TATMİN ile DOYUM


- TATMİN değil/yerine/= DOYUM


- TATMİN ile/ve/> DURMASINI BİLMEK

( Sükûn bulmak, sakinleşmek, itminana kavuşmak. İLE/VE/> ... )


- TATMİN ile/ve/değil/yerine ETKİLE(N)ME

( [not] SATISFACTION vs./and/but TO (GET) IMPRESS
TO (GET) IMPRESS instead of SATISFACTION )


- TATMİN ve/||/<> İKNÂ ve/||/<> RIZÂ


- TATMİN ile/ve MEMNUNİYET


- TATMİN ile/ve ZEVK

( SATISFACTION vs./and PLEASURE )


- TATMİNKÂR değil/yerine/= DOYUMCUL


- TATTVA ile ...

( Gerçek, Öz. )


- TATU ile ...

( Amerika'ya özgü bir hayvan. | Karagöz oynatılan kıraathane. )


- TATULA ile NAVÇAĞAN

( Patlıcangillerden, çiçekleri beyaz ya da mor renkte, meyveleri dikenli bir bitki. [Kasların kasılmasını giderdiği için tıpta kullanılır.] İLE Çiçekleri katmerli ve mor renkte olan bir tatula türü. )

( DATURE STRAMONIUM cum DATURA )


- TATUS ile ...

( Bir tür hayvan. )


- TAUN[Ar.] ile/<> VEBÂ[Ar.]

( Bulaşıcı hastalıklar. İLE/<> Hasta sıçanlardan, insana geçen bir mikrobun oluşturduğu, bulaşıcı ve öldürücü bir hastalık. )


- TAV'AN VE KERHEN değil/yerine/= HEM İSTEYEREK, HEM DE İSTEMEYEREK


- TAV'AN ile ...

( İSTEYEREK, KENDİ İSTEĞİYLE )


- TAVA ile KAÇAROLA


- TAVA ile TAVA ile TAVA ile TAVA

( Yağ kızdırma, yiyecek kızartma vb. işlere yarayan, uzun saplı yayvan kap. | Bu kapta pişmiş yemek. | Maden eritilen saplı pota. | Kireç karıştırılan tekne. İLE Deniz ya da göllerde suların geri çekilmesiyle kuruyan bölüm. İLE Gemilerde borda iskelesinin alt başındaki sahanlık. İLE Fide yetiştirmek için ayrılmış toprak bölümü. )


- TAVADA:
KAVURMAK ile/değil ÇEVİRME


- TAVAF değil/yerine/= ÇEVRİNME


- TAVAF ile/ve/<> SEMÂ

( Kâbe'nin etrafında/dışında. İLE/VE/<> Kâbe'nin içinde. )


- TAVAF ile VEDÂ TAVÂFI


- TAVÂHİN[Ar. < TÂHİNE] ile TAVÂHÎN[Ar. < TÂHÛN, TÂHÛNE]

( Öğütücü dişler, azı dişleri. İLE Su değirmenleri. | Öğütülmüş şeyler. )


- TAVAN ile/ve/değil/||/<>/> ÇATI


- TAVAN ile/ve/değil/||/<> KUBBE


- TAVAN ile/ve TABAN

( SEMÂNE ile/ve ... )

( SAKF[çoğ. SUKUF] ile ... )


- TAVANIN SAPINI, OCAĞIN, ...:
DIŞINA DOĞRU değil YANLARA DOĞRU TUTMAK


- TAVASSUT[Ar.] değil/yerine/= ARACILIK, ARA BULMA, ARACILIK ETME


- TAVATTUN[Ar.] değil/yerine/= YURT EDİNME


- TAVAZZÛ'[Ar. < VUZÛ] ile TAVAZZUH[Ar. < VUZÛH]

( Abdest alma. İLE Açıklanma, açıklığa kavuşma, aydınlanma. )


- TAVİ/TRANSKATETER AORTİK VALF İMPLANTASYONU/TRANSCATHETER AORTIC VALVE İMPLANTATION[İng.] değil/yerine/= KATETERLE AORT KAPAK YERLEŞTİRME


- TAVÎL/TAVÎLE[Ar. < TÛL | çoğ. TIVÂL] ile TAVÎLE[Ar.]

( Uzun. | Çok süren. İLE Hayvan katarı, birbiri ardına bağlanmış bir sıra hayvan. | At ahırı. | Çayıra koyuverilen hayvanın ayağına bağladıkları ip, tavla ipi. )


- TAVÎLET-ÜL-ERCÜL ile ...

( İncikleri uzun olan kuşlar.[leylek, devekuşu vb.] )


- TAVIR ALMAK ile/ve/<> HAKSIZLIK ETMEMEK/ETMEDEN!


- TAVIR ile/ve/değil/||/<>/< AKIL

( Tavrının olması için aklın olması gerekmez. )


- TAVIR değil/yerine/= DURUŞ


- TAVIR ile EDÂ


- TAVIR ile/ve KARİZMA


- TAVIR ile/ve TARZ


- TAVIR ile YAKLAŞIM


- TÂVİZ değil/yerine/= ÖDÜN


- TÂVİZ değil/yerine/= ÖDÜN


- TAVL[Ar.] ile FAZL[Ar.]


- TAVLA[Ar. < TAVÎLE] ile TAVLA[İt. < TAVOLA]

( At ahırı. | Hayvan katarı, birbiri ardına bağlanmış bir sıra hayvan. | Çayıra koyuverilen hayvanın ayağına bağladıkları ip, tavla ipi. İLE Bölümlere ayrılmış iki yanlı tahta üzerinde on beşerden, otuz pul ve iki zarla iki kişinin karşılıklı oynadığı oyun. | Bu oyunun üzerinde oynandığı, iki iç yüzü bölme desenli, dikdörtgen biçimindeki tahta kutu. )


- TAVLA ile DAMA

( Hayal. İLE Zekâ. )

( Satranç tahtasında, dama oynayan kaybeder. )

( Hesap + olasılık. İLE Küçük hesap. )


- TAVLA ile/ve/değil KENT/KENTLER

( [Fars.] * ŞEŞ: 6[Altı]
* BEŞ: 5[Beş]
* CİHAR: 4[Dört]
* SE: 3[Üç]
* DÜ: 2[İki]
* YEK: 1[Bir] )

( DÜŞEŞ: 6-6 | ŞEŞBEŞ: 6-5 | ŞEŞCİHAR: 6-4 | ŞEŞÜSE: 6-3 | ŞEŞİDÜ: 6-2 | ŞEŞYEK: 6-1 )

( [not] BACKGAMMON vs./and/but ... )


- TAVLA ile SATRANÇ

( ... İLE Zar yoktur. )

( ... İLE Oynayanda kibir varolabilir. )


- TAVŞAN ADASI ile/ve SEDEF ADASI ile/ve BÜYÜKADA ile/ve HEYBELİADA ile/ve BURGAZADA ile/ve KINALIADA

( Vapur ve motor seferleri, Eminönü, Kabataş, Bakırköy, Kadıköy ve Bostancı'dan yapılmaktadır. )

( Sedef Adası'na belirli saatlerde sadece Bostancı'dan ulaşılmaktadır. Tavşan Adası'na ise yapılmamaktadır. )

( bkz. ADALAR SEFERLERİ )

( "Prens Adaları" ya da "Kızıl Adalar" adlarıyla da bilinirler. )

( Türkiye'nin ilk Sanatoryum'u[Fr. < Lat. Verem hastalarının iyileştirilmesi için kurulmuş hastahane] Heybeliada'da, 1924 yılında kurulmuştur. )

( İmparatorluk ailesi ile devlet ileri gelenlerinin sürgün yerleridir. )

( İmparator II. Justinus, 569 yılında Büyükada'da bir saray ile bir manastır yaptırmıştır. [Bugünkü Maden semtinde] )

( IV. Leon'un annesi Eirene, II. Justinus'un sarayının bulunduğu yere, 775-780 yıllarında kadın manastırı inşa ettirmiştir. [Manastırın duvarları ile bir sarnıcın kalıntısı günümüze ulaşmıştır.] )

( Heybeliada, adını adada işletilen bakır madeninden almıştır. )

( Kınalıada'ya Bizans devrinde iki manastır yaptırılmıştır. )

( 944'te, İmparator Romanos Lekapenos ile 1071'de Malazgirt'te Selçuklular'a yenildikten sonra, Konstantinopolis'e dönüşünde IV. Romanos Diogenes, Kınalıada'ya sürgün edilir. )

( Sedefadası'nda, VIII. yüzyılda bir erkekler manastırı inşa edilmiştir. [Günümüzdeki kalıntılar bu yapıya ait olabilir.] )

( Tarihi kaynaklarda, Tavşan Adası'nda bir manastır varolduğu kaydedilmiştir. )

( NEANDROS ile/ve TEREUINTHA, TEREBINTHOS/TEREBINTHODES/ANTEROVITHOS ile/ve PITYADES MEGALE[Plinius], PRİNKİPİ/PRINKIPO[Bizans Devri'nde] ile/ve HAKLİ (BAKIR), KHALKE, KHALKITIS ile/ve ANTİGONİ/ANTIGONEIA, [Antikçağ yazarları, Erebinthus, Bizanslı yazarlar ise Therebintos ya da Panormos adını vermişlerdir] ile/ve PROTİ/PROTA["Birincisi" anlamına gelir] )

( PRINCESS ISLANDS )

( Heybeliada'da, en önemli Bizans Devri yapısı Panagia Kamariotissa Kilisesi'dir. [XIII. ya da XIV. yüzyılda inşa edilmiş, yonca planlı, son dönemin mimari özelliklerini yansıtan önemli bir örnektir.] )

( )


- TAVŞAN ile AMERİKA TAVŞANI/ŞİNŞİLA

( ... İLE Kemiricilerden, arka ayakları çok uzun, küçük bir memeli hayvan. )

( RABBIT vs. JACK RABBIT )

( LEPUS EUROPAEUS cum ERIOMYS CHINCILLA )


- TAVŞAN ile/değil ÇİŞİK/ÇİSİK/GÖCEN/GÜCE

( ... İLE/DEĞİL Tavşan yavrusu. )


- TAVŞAN ile DORKİZ, BATAKLIK TAVŞANI


- TAVŞAN ile KAYA TAVŞANI


- TAVŞAN ile KUTUP TAVŞANI


- TAVŞAN ile MARA

( ... İLE Pampa/Patogonya tavşanı. )


- TAVŞAN ile PİKA


- TAVŞAN ile TAVŞAN

( Tavşangillerden, hızlı koşan, kemirgen, bir tür memeli. | Atletizm yarışlarında rekor kırılabilmesi için tempoyu yüksek tutup belirli bir mesafeyi öteki yarışmacıların önünde koşan atlet. İLE Değerli ağaçlar üzerine, ince oymalar işleyen sanatçı, tahta oymacısı. )


- TAVŞAN ile YABANİ TAVŞAN

( KAVUŞ-KON ile ... )

( DVANŞ[Tuna Bulgarları'na ait kitâbelerde] ile ... )

( Tavşan ile ... )

( ERNEB[çoğ. ERÂNİB], ERNEBİYYE[: Tavşangiller.] ile ... )

( HARGÛŞ [HARGÛŞEK: Tavşan yavrusu.] ile ... )

( RABBIT vs. HARE )

( LEPUS EUROPAEUS cum ... )

( EL CONEJO con ... )


- TAVŞANCIL = YIRTICI KUŞLAR

( Çoğu, tavşan avlamakla beslenen kartal, akbaba vb. yırtıcı kuşlar. )


- TAVŞANCILOTU ile TAVŞANKULAĞI

( Maydanozgillerden, nemli yerlerde yetişen, körpesi bazı yerlerde hayvan yemi olarak kullanılan bir bitki. İLE Çuha çiçeğigillerden, kalp biçiminde geniş yapraklı, beyaz, pembe rengi çiçekli bir bitki, buhur-u meryem, siklamen. )

( HERACLEUM cum CYCLAMEN COUM )


- TAVSİYE ETMEK değil/yerine/= ÖNERMEK/SALIK VERMEK


- TAVSİYE ve/> İSTİŞÂRE


- TAVSİYE ile/ve NASİHAT

( NASİHAT: SAMİMİYET )

( RECOMMENDATION vs./and ADVICE )


- TAVSİYE değil/yerine/= SALIK VERME


- TAVSİYE ve/||/<> VASİYET


- TAVUK ile AYAM CEMANİ

( ... İLE Endonezya tavuğu. Renginin tamamen siyah olması, en büyük özelliğidir. Sadece tüyleri değil, eti ve kemiği de siyahtır. Yetişkinlerinin ağırlığı ortalama 2 kilo, horozları ise 2.5 - 3 kilo civarındadır. )


- TAVUK ile ÇAYIRTAVUĞU

( ... İLE Ormantavuğugillerden, sırtı beyaz çizgili, siyah ve esmer, karnı siyah bir kuş. )

( ... cum TYMPANUCHUS CUPIDO )


- TAVUK ile ÇAYLAK

( ... İLE Yırtıcılardan, uzun kanatlı, çengel gagalı, küçük kuşları ve fare gibi zararlı hayvanları avlayan, tavuk büyüklüğünde bir kuş. )


- TAVUK ile DİLALTI

( Tavuklarda görülen bir sayrılık/hastalık. )


- TAVUK ile FUNDATAVUĞU

( ... İLE Avustralya'da yaşayan tavuksulardan bir kuş türü. )

( ... cum CATHETFURUS LATHAMI )


- TAVUK ile/ve/değil KAR TAVUĞU

( ... İLE/VE Kuzey Kutbu'nda yaşarlar. )


- TAVUK ile KARA, ORMAN TAVUĞU


- TAVUK ile KARATAVUK

( ... İLE Karatavukgillerden, tüyleri kara, meyve ve böceklerle beslenen ötücü kuş. )

( ... cum TURDUS MERULA )


- TAVUK ile/değil/yerine/>< KARTAL

( Kısmen ve kısa uçabilir fakat yükselemez. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< En yüksekte uçabildiği gibi alçaktan da uçabilir. )


- TAVUK ile LEGORN[İng.]

( ... İLE Beyaz tüylü bir tavuk ırkı. )


- TAVUK ile SU TAVUĞU/KALİNİS

( ... İLE Su tavuğugillerden, gri, kızıl karışımı tonda, benekli ya da çizgili tüyleri olan bir kuş. )

( ... cum FULICA ATRA )


- TAVUKKARASI değil/yerine/= GECE KÖRLÜĞÜ


- TAVUKLAR ile TAVUKSULAR

( Tavuksular takımının bir alt takımı. İLE Tavukları ve tepeli tavukları içine alan bir takım. )


- TAVUSKUŞU ile/değil PERESTÂN[Fars.]

( ... İLE/DEĞİL Tavuskuşu-Albino )

( ... İLE/DEĞİL Tavuskuşu gibi güzel tüylü bir kuş. )

( TAVUSKUŞU YAVRUSU

)

( [not] PEACOCK vs./but ... )


- TAVUSKUŞU ile TUVEYS

( ... İLE Küçük tavuskuşu. )


- TAVZİF ETMEK değil/yerine/= GÖREVLENDİRMEK


- TAVZİF[Ar.] değil/yerine/= GÖREVLENDİRME


- TAVZİH[< VUZÛH]:
AÇIKLAMA, AÇIK ANLATMA, AYDINLATMA


- TAXIS ile ...

( Yerinden oynamış ya da çıkmış bir uzvu el ya da koyma. )


- TAXMAQ[Azr.] = GEÇİRMEK[Tr.]


- TAY/TAYLAK ile SIPA/KODOK

( At yavrusu. [Üç yaşına kadar] İLE Eşek yavrusu. )

( GULİN ile ... )

( MÜHR[çoğ. EMHÂR, MİHÂR] ile KÜRRE )

( KÜRRE ile KÜRRE-İ HAR )

( COLT/FOAL vs. DONKEY-FOAL )

( HIPPOMAN: Yeni doğan tayın alnındaki küçük siyah zar. )


- TAY ile GÜRE

( Üç yaşına kadar olan at yavrusu. İLE Çiftleşmek isteyen kısrak ya da dişi eşek. | Bir yaşından, üç yaşına kadar olan tay. | Güçlü, dinç. | Çekingen, korkak, ürkek. )


- TAY ile TAY[Fars.]

( Üç yaşına kadar olan at yavrusu. İLE Denk, eşit, eş. | Hayvanın bir yanındaki yük. )


- TAYF[Ar.]/SPEKTRUM[İng. < SPECTRUM] ile ÇEŞİTLİLİK | YELPAZE

( Birleşik bir ışık demetinin bir biçmeden geçtikten sonra ayrıldığı basit renklerden oluşmuş görüntü. )


- TAYFA[Ar. < TAİFE] ile MİÇO/MUÇO[İt.]

( Bir gemide bulunan, türlü işlerde çalıştırılan sefer işçileri. | Aynı işi yapan topluluk. | Birinin yanında bulunan yardakçılar, koşuntu. İLE Gemilerde, küçük yaşta tayfa yamağı. )


- TAYFA[Ar.] ile SERDÜMEN[Fars. < İt.]

( ... İLE Dümen kullanmakla görevli, bilgili ve deneyimli tayfa. | Savaş gemilerinde, çavuştan daha yüksek bir aşamada bulunan er. )


- TAYFÖLÇER ile/ve/||/<> TAYFÖLÇÜMÜ

( Işın tayflarını incelemeye yarayan alet, spektroskop. İLE/VE/||/<> Işın tayflarının incelenmesi, spektroskopi. )


- TAYİN[Ar.] değil/yerine/= ATAMA


- TAYIN değil/yerine/= SÜER AZIĞI/ER AZIĞI


- TAYİN ile/ve TAHSİS

( Ne olduğunu anlama, gösterme, belirtme, kararlaştırma. | Atama. İLE Bir şeyi, bir kişiye ya da bir yere ayırma. )


- TAYİN ile TAKDİR


- TAYIN ile TAYİN

( Asker azığı. | Asker ekmeği. | Savaş ya da seferberlik dönemlerinde, vatandaşlara karneyle dağıtılan ekmek. İLE Ne olduğunu anlama, gösterme, belirtme, kararlaştırma. | Atama. )


- TAYİN ile/ve/değil TESPİT


- TAYİP[Ar.] değil/yerine/= KINAMA


- TAYLAN ile BİNT-İ MEHÂD ile HİKKA

( ... İLE İki yaşına girmiş dişil deve. İLE Dört yaşına giren dişil deve. )


- TAYLASÂN/MAŞLÂH ile MAŞLÂH

( Sarığın, tâc-ı şeriften sarkan ucu. | Başa ve boyna sarılan şal vb. [Hizmeti simgeler.] İLE Tek parçalı ve kol yerine yarıkları olan bir çeşit kadın üstlüğü. )


- TAYMİNG/TIMING yerine ZAMANLAMA


- TAYR[Ar. < ATYÂR, TUYÛR]/MÜRG[Fars.]:
Kuş.


- TAYRA ile ...

( Yırtıcı, memeli bir hayvan. )


- TAYŞ[Ar.] ile SEFEH[Ar.]


- TAYY-İ MEKÂN ile ...

( MEKÂNI, MESAFEYİ, AN İÇİNDE GEÇME; ZAMAN İÇİNDE ZAMANIN, HALK OLUŞU )


- TAYYÂRE[Ar.]["TEYYÂRE" değil!] değil/yerine/= UÇAK


- TAYYETMEK[Ar.< TAYY] değil/yerine/= ÇIKARMAK | ARADAN ÇIKARMAK, YOK ETMEK


- TAYYİB ile ...

( İYİ, GÜZEL, HOŞ, TERTEMİZ )


- TAZACCU'[Ar.] ile TAZACCUR[Ar.]

( Üşenme, gevşek davranma. İLE İç sıkılması, sıkıntı. )


- TAZALLÜM[Ar.] değil/yerine/= SIZLANMA, YAKINMA


- TAZAMMUN[Ar.] (ETMEK) değil/yerine/= İÇERMEK | İÇLEM


- TAZAMMUN değil/yerine/= İÇLEM


- TAZARRU'[Ar. < ZURÛ] değil/yerine/= YALVARMAK

( Kendini alçaltarak yalvarma. İLE Yalvarma. )

( YALVAR: Para. [BÂKÎ'nin bir şiirindeki son beytinde geçen] )


- TAZE FASULYE[Yun.] ile KURU FASULYE

( Porto Riko'da bulunan Adjuntas da, kuru fasulye ve pilavıyla ünlü bir dağ kasabasıdır. )

( GREEN BEAN vs. HARICOT BEAN )

( CICER ARIETINUM cum PHASEOLUS VULGARIS )


- TAZE SOĞAN ile/ve/değil/<> ÇİRİŞ OTU


- TAZE ÜZÜM ile KURU ÜZÜM

( image )

( [100 gr.'daki kalori] 67 ile 299 )

( [100 gr.'daki fruktoz/şeker] 16 ile 59 )


- TAZE[Fars.] ile/ve YENİ

( Hiçbir şey yok, yeni olan güneşin altında. )

( FRESH vs./and NEW )


- TAZE ve/<> DENGELİ


- TAZELEYİCİ ve/||/<> GENÇLEŞTİRİCİ

( Uyku, yıkanma, sarılmak, birlik, oyun, hareket, çalışma, spor, felsefe, dil, bilim, doga, yeşil, sanat, sevgili, dost, sohbet. )


- TAZI[Fars. < TÂZÎ] ile KÖPEK

( SELUKIY ile KELB )

( GRAYHOUND vs. DOG )

( CANIS FAMILIARIS GRAJUS HIPERNICUS cum CANIS FAMILIARIS )


- TAZI[Fars.] ile SALUKİ, KOPOY[Macarca], BASERJİ

( Genellikle tavşan avında kullanılan, uzun bacaklı, çekik karınlı, çok çevik bir tür köpek. İLE Orta boylu, düşük kulaklı, tüyleri kısa bir tür köpek. )

( CANIS FAMILIARIS GRAJUS HIBERNICUS cum ... )


- TAZI ile/ve BORZOY

( ... İLE/VE Rus tazısı. )


- TAZI ile TÜRK TAZISI


- TAZİP[Ar. TAZİB] değil/yerine/= SIKINTIYA SOKMA, ÜZME


- TÂZİR ile/ve/||/<> TEKDİR

( Azarlama. İLE/VE/||/<> Azarlama. )


- TAZİYE[Ar.] ile TARZİYE[Ar.]

( Ölen kişinin yakınlarına üzüntünü paylaştığını belirtme/bildirme. İLE Yapılan kötü bir davranış için özür dileme, gönül alma. )


- TAZİZ[Ar.] değil/yerine/= SEVGİ İLE ANMA


- TAZLÎL/TADLÎL[Ar.] ile TAZLÎL[Ar. < ZILL]

( Dalâlete düşürme, doğru yoldan çıkarma, azdırma, ayartma. İLE Gölgelendirme, gölgelendirilme. )


- TAZMANYA CANAVARI/SARCOPOLUS[Lat.] ile ...

( Yeni Zelanda'nın güneyindeki Tazmanya'da yaşar. Gebelik süreleri 21 gündür. Her doğumda 30 civarında çok minik yavruları olur annenin sadece 4 memesi olduğu için ancak 3-4'ü yaşar. )


- TAZMİN[Ar.] değil/yerine/= ZARARI ÖDEME


- TAZMİNAT DAVASI değil/yerine/= ÖDENCE ARANCI


- TAZMİNAT[Ar.] değil/yerine/= ÖDENCE


- TAZMİNAT ile TANZİMAT


- TAZYİK[Ar.] değil/yerine/= BASINÇ


- TAZZİK değil TAZYİK


- TEVFİKAT:
TAM ile/ve/değil/yerine/<> KISMÎ

( Ayrıntılarını okumak için burayı tıklayınız... )

... ~ TA... ile başlayan FaRkLaR...

- !KAVGA ile/yerine TARTIŞMA

( Her kavganın temelinde, taraflardan birinin cahilliği yatar. )

( ARBEDE ile/yerine MÜNÂZARA )

( !FIGHT vs. ARGUE
ARGUE instead of !FIGHT )


- ... OLANAĞI ..:
SUNMAK ile/ve/||/<> TANIMAK


- ... OLDUĞUNU:
"DÜŞÜNÜYORUM" ile/değil TAHMİN EDİYORUM


- 'İBÂDET[Ar.] ile TÂ'AT[Ar.]


- 'ILM/İLM[Ar.] ile TAKLÎD[Ar.]


- "... KESİMİ" ile/ve "... TAKIMI"


- "... TANIMLANDI" ile/değil ... TANINDI


- "... TASI, ODUNCUNUN VAR BALTASI" ile/ve "TATLI SÖZ YILANI DELİĞİNDEN ÇIKARIR"


- "AYIP" OLMAZ/ARANILMAZ!:
TIPTA ile/ve/||/<> HUKUKTA ile/ve/||/<> SÖZLÜKTE ile/ve/||/<>
FELSEFEDE ile/ve/||/<> BİLİMDE ile/ve/||/<> SANATTA ile/ve/||/<> SPORDA ile/ve/||/<>
DOĞADA ile/ve/||/<> HAYVANLARDA ile/ve/||/<> BİTKİLERDE ile/ve/||/<>
NESNELERDE ile/ve/||/<> DİRİMBİLİMDE ile/ve/||/<>
ANLIKTA(ZİHİNDE) ile/ve/||/<> USTA(AKILDA) ile/ve/||/<> TARİHTE ile/ve/||/<>
RIZÂDA ile/ve/||/<> GÜVENLİKTE ile/ve/||/<> İKİ KİŞİ ARASINDA ile/ve/||/<>
EŞEYSELLİKTE ile/ve/||/<> DÖRT DUVAR ARASINDA ile/ve/||/<> BATTANİYENİN ALTINDA


- "BAŞLI BAŞINA" ile "TAMAMEN"


- "BİRAZ" ... ile/değil TAMAMEN ...


- "DALMAK" ile "TAKILMAK"


- "DAMLAYA DAMLAYA GÖL OLUR" ile/ve/||/<> "TAŞI DELEN, SUYUN GÜCÜ DEĞİL DAMLALARIN SÜREKLİLİĞİDİR"


- "DİZAYN EDİLMİŞTİR" değil/yerine/= TASARLANMIŞTIR


- "DOĞAL" ile/ve/değil "TARİHSEL"


- "DOĞAL" ile/değil TARİHSEL


- "ELE ALMAK" ile TARTIŞMA

( "DISCUSS" vs. ARGUE )


- "HİÇ TARTIŞMASIZ/KATKISIZ/PEŞİNATSIZ ..." değil TARTIŞMASIZ/KATKISIZ/PEŞİNATSIZ ...


- "İLK TANIŞTIĞIMIZ GÜN" değil TANIŞTIĞIMIZ GÜN


- "KALDIRMAK" ile "TAŞIMAK"


- "KESİNLİKLE" ile/ve/değil "TAMAMEN"

( KATİYEN ile/ve/değil KÜLLİYEN )


- "KİMLİK" ile/ve/değil/||/<>/< TARİH TORTULARI


- "MEYHÂNE"[Fars.] ile TAVERNA[İt.]

( ... İLE Çalgılı meyhane. )


- "MİSTİK" değil/yerine TANIMLANAMAYAN ÖĞELER


- "OLUMSUZLUK" ile/ve/değil TARZ

( [not] NEGATIVENESS vs./and/but STYLE )


- "ÖZ TÜRKÇE" ile/ve/değil/yerine/||/<> TAM TÜRKÇE


- "PAZARLIK" ile/değil/yerine TARTIŞMA

( [not] NEGOTIATION vs./but ARGUE
ARGUE instead of NEGOTIATION )


- "RENK KATMAK" ile/ve TAMAMLAMAK

( "TO GIVE COLOR" vs./and TO COMPLETE )


- "SADECE ŞAKAYDI" ile/ve/||/<> "BİLMİYORUM" ile/ve/||/<> "UMRUMDA DEĞİL" ile/ve/||/<> "TAMAM"

( [Ardında, en azından, küçük bir ... ]
Gerçeklik yatar. İLE/VE/||/<> Bilgi yatar. İLE/VE/||/<> Düşünce ve/ya da duygu yatar. İLE/VE/||/<> Acı yatar. )


- "SAPASAĞLAM" ile "TAŞ GİBİ"


- "SÜZMEK" ile/ve TARAMAK


- "TABİÎ Kİ DE" değil TABİÎ Kİ


- "TAMAMLAYAMADI" değil TAM ANLAYAMADI


- "TANRI OLMAK" ile/ve TANRININ BAKIŞ AÇISINDA KONUMLANMAK


- "TANRILAR" ile/ve/||/<> "TANRIÇALAR"

( )


- "TANRILAŞTIRMAK" ile "TANRISALLAŞTIRMAK"


- "TARAFTAR OLMAK" ile/ve/değil/yerine/||/<>/> TAVIR ALMAK


- "TARİH OLMAK" ile/ve "TARİHE MAL OLMAK"


- "TARİH/TÜRKÇE YAZILIMI" değil TARİH YAZIMI


- "TAT" değil TAD


- "TEPESİ ATMAK" değil "TAPASI ATMAK"


- "TIKANMAK" ile "TAKILMAK"


- "TUFAYA DÜŞMEK" ile "TAKLAYA GELMEK"


- "UĞRAŞMAK" ile "TAKILMAK"


- "UTANIYORUM" ile/değil/yerine/>< TANIYORUM!


- "VARLIĞIN AÇIKLANABİLMESİ" ile "TANRI"

( Ontolojik epistemoloji. İLE ... )


- "VARLIĞIN AÇIKLANABİLMESİ" ile "TANRI"

( Ontolojik epistemoloji. İLE ... )


- (")BODRUM KAT(") ile/ve/<> (")TAVAN ARASI(")

( "Travmalar". İLE/VE/<> "Hoş anılar". )


- (")ETKİLEMEK(") ile/ve/<> "TAMAMLAMAK(")


- (")TANIMAK(") ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TANIYANI(ZİHNİ) TANIMAK


- (BEYAZ) ŞEKER ile/yerine TATLANDIRICI


- (TARİHSEL) SÜREÇ ile/ve (TARİHSEL) KOŞUL

( [HISTORICAL] PROCESS vs./and [HISTORICAL] CONDITION )


- [Ar.] TA'M[çoğ. TUÛM] ile TAMA'

( Yeme. | Tad, lezzet. İLE Doymazlık, çok isteme, açgözlülük. )


- [METİN >]ŞERH:
HÂŞİYE ile/ve/||/<>/> TÂLİKÂT

( Büyük bölüm. İLE/VE/||/<>/> Küçük bölüm. )


- [ne yazık ki]
!TAHRİF[< HARF] ile/ve/<>/> !TAHRİB[< HARÂB]

( [ne yazık ki] Harflerin yerini değiştirme, bozma, kalem oynatma, değiştirme. | Bir tanımın anlamını değiştirme. İLE/VE/<>/> Yıkıp bozma. )


- [ne yazık ki]
| KİŞİSEL(KENDİNİ İSPAT) "...DIR!"I
ile
TAHMİN "...DIR!"I |
ile/değil/yerine/><
BİLİMSEL "...DIR!"

( KOŞAÇ: Ad tümcelerinde özne ile yüklemi birleştiren, yükleme güçlü olasılık, olumluluk, olumsuzluk, süreklilik, kesinlik kavramları veren -dır / -dir eki ya da değil sözcüğü. )


- [ne yazık ki]
ISRARLI ile/ve/||/<> TAKINTILI


- [ne yazık ki]
TARAF TUTMAK ile/değil/yerine/>< TARTIŞMAK


- [ne yazık ki]
TARİHİ ...:
BİLMEMEK ile/ve/değil/||/<>/> ÇARPITMAK


- [ne yazık ki]
TAZIYA, "TUT!" ve/||/<> TAVŞANA, "KAÇ!"


- [ne]
!TAHKİR ile/ya da/ne de/||/<>/>< TAKDİS


- [ÖĞRENİYORUZ/ANLIYORUZ]
OKUDUĞUMUZU ile/ve/<> DUYDUĞUMUZU ile/ve/<>
GÖRDÜĞÜMÜZÜ ile/ve/<>
HEM DUYUP, HEM GÖRDÜĞÜMÜZÜ ile/ve/<>
TARTIŞTIĞIMIZI ile/ve/<> DENEYİMLEDİĞİMİZİ ile/ve/<>
ANLATTIĞIMIZI/ÖĞRETTİĞİMİZİ

( %10 ile/ve/<> %20 ile/ve/<> %30 ile/ve/<> %50 ile/ve/<> %70 ile/ve/<> %80 ile/ve/<> %95 )

( [WE LEARN, WHAT WE]:
READ vs./and/<> HEAR vs./and/<> SEE vs./and/<> SEE & HEAR vs./and/<> DISCUSS vs./and/<> EXPERIENCE vs./and/<> TEACH )


- [önce] TAKDİR[Ar.] ve/sonra/||/<>/> TAKDİM[Ar.]


- [yargı/hüküm bulunsa da, bulunmasa da] İLİM:
TASAVVUR MERHU HÜKM (TASDİK) ile/ve TASAVVUR FEKAT/SÂZEC/LÂ HÜKME MA'HÛ

( Yargı içermesi gereken. İLE/VE Yargı içermemesi gereken. )

( Bi şart. İLE/VE Bilâ şart. )


- [Yun.] POLİMNİA ile/<> MELPOMEN ile/<> KALYOPE ile/<> KİLYO ile/<> ÖTERP ile/<> TERPSİGOR ile/<> ERATO ile/<> TALİA

( DOKUZLUKLAR[Yun. ENNEADLAR]
[simgelerdi...]
Ruhların, metafizik ve kehanet bilimlerinin sanatını.
İLE/<>
Yüzünde taşıdığı trajik maske ile Yaşam ve Ölümü.
İLE/<>
Bilimin tekrar doğuş sürecini.
İLE/<>
Tıp bilimini.
İLE/<>
Maji bilimini.
İLE/<>
İnsan ve psikolojik yapısının bilimini.
İLE/<>
Taşlar bilimini.
İLE/<>
Bitkiler bilimini.
İLE/<>
Hayvanlar Bilimini. )

( )


- TASAVVUF TERMİNOLOJİSİ ile/ve TASAVVUF TERBİYESİ


- | DOKTOR ile HEKİM | ile/ve/değil/yerine TABİP

( | Fakültelerin bölümleri üzerine doktora yapmış kişi. Akademik bir derecenin adı. | Öğretme yeterliliği. İLE Hikmet sahibi. Doğruyu, yanlıştan ayırabilen kişi. | Tıp fakültesi öğrenimi/eğitimi almış pratisyen ya da eğitimini devam ettirmiş tüm hekimler. [Doğrudan doktora[Doktor] unvanı verildiğinden ve bu sıfatının öne geçirilmesinden dolayı doktor adı yerleş(tiril)miştir. | İLE/DEĞİL/YERİNE Tıp/tababet bilimiyle/ilmiyle uğraşan, insan gövdesiyle ilgili bilgiye sahip kişi. )

( | ... ile ... | ile/ve/değil/yerine BİCİŞK/BİZİŞK )


- 1.5 - 2 YAŞINDAKİ, DIŞARI ÇIKMAK İSTEMEYEN ÇOCUĞA:
"DIŞARI ÇIKIYORUZ/ÇIKALIM MI?" DEMEK/SORMAK değil/yerine "TAVŞAN GİBİ Mİ, SİNCAP GİBİ Mİ ÇIKALIM?


- 1/0:
SONSUZ ile/değil TANIMSIZ


- AÇGÖZLÜLÜK = TAMAH = AVARICE[İng.] = AVARICE/AVIDITÉ[Fr.]


- ACÎB[Ar.] ile TARÎF[Ar.]


- AD/I ile/ve/değil/yerine TAD/I

( Sarışının adı var, esmerin tadı var. )

( NAME vs./and TASTE )


- AD ile/ve TAKMA AD

( İSİM ile/ve MAHLAS/MÜSTEÂR[< ÂRİYYET], LÂKAB )

( NAME vs./and NICKNAME )


- ADA BALIĞI ile ALABALIK(TROUT) ile ATLANTİK KERTENKELE BALIĞI ile ATEŞ BALIĞI ile AY BALIĞI[Lat. MOLA MOLA] ile BENİ BALIĞI[Lat. CYPRINION MACROSTOMUS] ile ÇAÇA BALIĞI ile ÇUPRA BALIĞI ile DİL BALIĞI(SOLEFISH, [Lat. SOLEA VULGARIS]) ile DÜLGER BALIĞI[Lat. ZEUS FABER] ile FENERBALIĞI[LOPHIUS PISCATORIUS] ile FULYA BALIĞI[Lat. MYLIOBATIS AQUILA] ile GÜNBALIĞI[Lat. JULIS TURCICA] ile İSTAVRİT[Yun.][Lat. TRACHURUS TRACHURUS] ile KEDİ BALIĞI(CATFISH) ile KELER BALIĞI ile KILIÇ BALIĞI(CEMEL-İL-BAHR / CEMEL-ÜL-MÂ'[Ar.], SWORDFISH[İng.]) ile KIRLANGIÇ BALIĞI[Lat. TRIGLA HURUNDO] ile KIZILKANAT[Lat. SCARDINUS ERYHROPHTHALMUS] ile KÖPEK BALIĞI(SHARK) ile KUM BALIĞI[Lat. AMMODYTES] ile KUPES[Lat. BOOPS BOOPS] ile KÜÇÜK AĞIZLI LOTAK[Lat. CYPRINION KAIS] ile MERCAN BALIĞI ile OK BALIĞI ile ORKİNOS[Yun.]/TON[Lat. THUNNUS] ile ÖRDEK BALIĞI[Lat. LABRUS MIXTUS] ile PAPAZBALIĞI[Lat. CHROMIS CHROMIS] ile PEMBE, KURBAĞA AĞIZ BALIĞI ile RİNGA BALIĞI(HERRING)[Lat. CLUPEA HARENGUS] ile SANDIK BALIĞI[Lat. LACTOPHRYS TRIQUETER] ile TON BALIĞI(TUNAFISH) ile TARANGA ile TORPİLBALIĞI ile YILAN BALIĞI(İNKİLÎS[Ar.], EEL[İng.]) ile ACI BALIK ile BIYIKLI BALIK ile DİKENLİ BALIK[Lat. G. ACULEATUS] ile DUBAR[Lat. MUGIL CEPHALUS] ile ÜZGÜNBALIĞI[Lat. CALLIONYMUS LYRA]

( Dünyanın en büyük omurgasızı/yumuşakçası, mürekkep balığıdır. [Eril mürekkep balıklarının boyu 19 metreye kadar ulaşabilir.] )


- ADA ile TAKIMADA

( Deniz ya da göl suları ile çevrilmiş küçük kara parçası, cezire. | İkinci yoldan ana yola güvenli çıkışı sağlamak için tali yolun sağ tarafına yapılan, çizgilerle ayrılmış bölüm. | Kavşaklarda trafiği düzenleyici, yönlendirici ya da ayırıcı olmak üzere bordürle sınırlandırılmış ya da yer çizgileriyle belirlenmiş alan. | Çevresi yollarla belirlenmiş olan arsa ve böyle bir arsayı kaplayan yapılar topluluğu. İLE Birbirine yakın büyüklü küçüklü birkaç adanın tümü. )


- ADI ile/ve/değil/yerine/< TADI


- ADINI BİLMEK ile TADINI BİLMEK

( Haberdar olmak. İLE Deneyimlemiş olmak. )

( İLM el-YAKÎN ile HAKK el-YAKÎN )


- AĞAÇ ile TAFLAN/KARAYEMİŞ

( ... İLE Gülgillerden, 2-6 metre yüksekliğinde, kışın yapraklarını dökmeyen, çiçekleri salkım durumunda, beyaz ya da yeşil olan, süs bitkisi olarak bahçelerde yetiştirilen küçük bir ağaç, karayemiş ağacı, karayemiş. )

( ... cum PRUNUS LAUROCERASUS )


- AĞIR YUVAR ile DÜZLEM YUVAR ile HAVA YUVARI ile IŞIK YUVARI ile RENK YUVARI ile SU YUVARI ile TAŞ YUVARI ile YARI YUVAR ile YARIM YUVAR


- AGNOSİ[Fr. < AGNOSIE] değil/yerine/= TANISIZLIK


- AGNOZİ/AGNOSIA[İng.] değil/yerine/= TANIMAZLIK


- AGNOZİ değil/yerine/= TANISIZLIK, VAROLANLARI TANIYAMAMA, ALGI YİTİMİ


- AGÖZİ[Fr.] değil/yerine/= TATMA DUYUSUNUN BELİRGİN ÖLÇÜDE AZALMASI


- AĞUSTOS BÖCEĞİ/ORAKBÖCEĞİ | ZÎZÜ[Ar.] | CICADA[İng.] | CICADIS/LANIUS[Lat.] ile/ve ATEŞBÖCEĞİ/YILDIZBÖCEĞİ[Lat. LAMPYRIS NOCTILUCA][1 cm.den daha küçüklerdir] ile/ve YERÂA[Ar. | çoğ. YERÂ'], KİRM-İ AHTER, KİRM-İ ŞEB-EFRÛZ, KİRM-İ ŞEB-TÂB, ÂTEŞÎZE[Fars.]) ile/ve BOK BÖCEĞİ(HUNFESÂ'[Ar. | çoğ. HANÂFİS], KÜSTEL[Fars.], GEOTRUPES STERCORARIUS[Lat.], SCARABE/KHEBER) ile/ve GELİN BÖCEĞİ ile/ve HANIM BÖCEĞİ ile/ve İPEK BÖCEĞİ[Ar. DÛD-İ HARÎR, DÛD-ÜL-KAZZ | Fars. DÎVE, KİRM-İ EBRİŞÎM/PÎLE | Lat. BOMBYX MORI] ile/ve KIZ BÖCEĞİ ile/ve UĞUR BÖCEĞİ/UÇUÇBÖCEĞİ/HANIMBÖCEĞİ[Lat. COCCINELLA SEPTEMPUNCTATA] ile/ve AĞILI BÖCEK ile/ve ÇALGICI BÖCEK ile/ve MAKASLI BÖCEK ile/ve MAYIS BÖCEĞİ(COCKCHAFER)[Lat. MELOLONTHA VULGARIS] ile/ve TAM GELİŞMEMİŞ BÖCEK(NYMPH) ile/ve UYUZBÖCEĞİ[Lat. SARCOPTES SCABIEI]

( Dünya üzerinde 5000'den fazla uğur böceği türü bulunmaktadır. )


- AGUZİ/AGUESIA[İng.] değil/yerine/= TAT ALMAMAZLIK


- AHBAP değil/yerine/= TANIDIK/TANIŞ


- AHLÂKSIZLIK ile/ve TANIMAMAK

( Nuh diyor, peygamber demiyor. )

( AHLÂK-I ZEMÎME: KÖTÜ AHLÂK )


- AHTAPOT ile TAKLİTÇİ AHTAPOT

( )


- AKARSU ve/<> TALVEG[Alm.]

( ... VE/<> Bir akarsu yatağının en derin yerlerini birleştiren çizgiye verilen ad. )


- AKIL ve/<> TARİHSEL/LİK

( REASON and/<> HISTORICAL/NESS )


- AKROTER[Fr.] değil/yerine/= TABAN | TRABZANDA AYAKLIK BİÇİMİNDE SAĞLAMLAŞTIRMA ÖĞESİ | TABANDAKİ ÇIKINTILI BEZEME [MİMARLIK]


- AKTARMAK ile/ve TAŞIMAK

( TO TRANSFER/TRANSMIT vs./and TO CARRY )


- ALAN ile/ve/< ÂLEM ile/ve/< ŞUBE ile/ve/< SINIF ile/ve/< TAKIM ile/ve/< AİLE ile/ve/< CİNS ile/ve/< TÜR

( ZÜMRE[Ar.]: Alttakım. )

( LEOPAR: Eukarya alanının, Hayvan/Animalia âleminin, Chordata şubesinin, Memeli/Mammalia sınıfının, Etobur/Carnivora takımının, Felidae ailesinin, Panthera cinsinin, Panthera Pardus türündendir. )

( Taksonomi Nedir? Sınıflandırma Biliminin Temel Kuralları )

( DOMAIN vs./and/||/<>/< REGNUM vs./and/||/<>/< FILUM vs./and/||/<>/< CLASSIS vs./and/||/<>/< ORDO vs./and/||/<>/< FAMILIA vs./and/||/<>/< GENUS vs./and/||/<>/< SPECIES )


- ÂLEM ile/ve/değil TANRIDAN GAYRI/MASİVA


- ALLAH'A:
TÂLİB (OLMAK / OLAN/LAR) ile/ve/<> TÂLİBLERE TÂLİB (OLMAK / OLAN/LAR)


- ALT HAVA YUVARI ile GÖZ YUVARI ile HAVA YUVARI ile ISI/SICAK YUVARI(MAGMA KATMANI) ile IŞIK YUVARI ile İYON YUVARI ile RENK YUVARI ile SU YUVARI ile TAŞ YUVARI ile YER YUVARI

( ... İLE ... İLE ... İLE ... İLE ... İLE Yer gazyuvarındaki atom ve moleküllerin, güneş ışınlarıyla iyonlaştığı, 80-400 km. yükseklikler arasındaki katman. İLE ... İLE 12 km. İLE 150 km. İLE ... İLE 5000 km. )


- ALTERNATİF TIP yerine TAMAMLAYICI TIP


- AMEL-İ SÂLİH ile/ve/||/<> TAKVÂ


- AMERİKA BADEMİ ile HİNT BADEMİ ile TAS BADEMİ


- ANGUT ile/ve TAMAT

( Yaban ördeği. İLE/VE Bir tür yaban ördeği. )


- ANI ve/<> TANI


- ANIMSAMA = TAHATTÜR = REMINISCENCE[İng.] = RÉMINISCENCE/RAPPELER[Fr.] = ANAMNESIS/ERINNERN[Alm.] = RECORDOR[Lat.] = ANAMNESIS[Yun.]


- ANKARA KEÇİSİ ile/ve YABAN KEÇİSİ(NÄFE[Fars.]) ile/ve AKDAĞ KEÇİSİ ile/ve MARKOR ile/ve ŞAMİ ile/ve ŞAMUA ile/ve TAR ile/ve TİFTİK


- ANLA! ve/||/<>/> TAMAMLA!


- ANLAM ile/ve/<> TAD

( Bir şeyin anlamı olmazsa, tadı/lezzeti de olmaz. )

( MEANING vs./and/<> EFFECT )


- ANLAM ve/<> TARİH ve/<> DİL

( MEANING/SENSE and/<> HISTORY and/<> LANGUAGE )


- ANLAMA ile/ve/<> TANIMA

( TO UNDERSTAND vs./and/<> TO RECOGNIZE )


- ANLAMAK ile/ve TAKDİR ETMEK

( TO UNDERSTAND vs./and TO APPRECIATE )


- ANLAMLANDIRAMAMAK ile/ve/||/<>/> TAKILI KALMAK


- ANLAYIŞ ile/ve/<> TANIM


- ANLIK ile/ve/<> TAMLIK


- ANTİPOT[Fr.] ile TABAN KARŞITI

( Taban karşıtı.[coğr.] | Kapalı tohumluların yumurta gözesi karşısında bulunan üç gözeden biri. )


- ARAÇLAR/BİLGİLER/TUTUMLAR:
KURUCU ile/ve/||/<> TAŞIYICI ile/ve/||/<> ÖĞRETİCİ


- ARAMA ile/ve/||/<> TARAMA


- ARANIP TARANMA


- ARAPAYMA BALIĞI ile ARANOVA BALIĞI ile TAMBAKUİ BALIĞI

( 3 m. uzunluğunda ve 160 kg. ağırlığındadır. İLE ... İLE 40 kg. ağırlığındadır. )

( Sürü olarak avlanırlar. İLE ... İLE ... )

( Amazon ormanlarında yaşarlar. )


- ARDIÇ OTU ile AYRIK OTU ile BEŞPARMAK OTU ile BOĞAN OTU ile CANAVAR OTU ile ÇOREK OTU ile DALAK OTU ile DELİCE OTU(RYE GRASS) ile EĞRELTİ OTU[Lat. NEPHRODIUM FILIX MAS] ile ENGEREK OTU ile GEYİK OTU ile GÜZELAVRATOTU[Lat. ATROPA BELLADONNA] ile İDRİS OTU ile KANARYA OTU ile KELEBEK OTU ile KENE OTU/HİNT YAĞI AĞACI ile KÜSTÜM OTU ile MELEK OTU ile MERCAN OTU ile NEVRUZ OTU ile ÖKSE OTU ile PİSİPİSİ OTU ile TAŞKIRAN OTU ile YÜKSÜK OTU[Lat. DIGITALIS PURPUREA] ile ACI OT ile SÜTLÜ OT


- ARDIÇ ile/ve TAG


- ARDINA KADAR AÇMA! ve/||/<> TAMAMEN KAPATMA!

( Kapatmaya gücünün yetmeyeceği kapıyı. VE/||/<> Açmaya yüzünün tutmayacağı kapıyı. )


- ARHAT ile/ve/||/=/<> TATHAGATHA ile/ve/||/=/<> SIDDHA ile/ve/||/=/<> MUKTA

( Caynacılık'ta/Jainizm'de, sonsal aydınlanmaya ulaşan kişilere verilen adlar. )


- ARKADAŞ ile/ve/değil TANIDIK

( [ne yazık ki] Hesap yapanların, arkadaşları/dostları yoktur. Sadece, "hesaplarına"/"çıkarlarına"/"beklentilerine" uyan "tanıdıkları" vardır. )

( [not] FRIEND vs./and/but ACQUAINTANCE )


- ARUZ[Ar.] ile/ve/||/<> TAKTÎ[Ar.]

( ... İLE/VE/||/<> Kesme, parçalama. | Aruz ölçüsünde, bir dizeyi, ölçünün parçalarına göre ayırma. )


- AŞ yerine TAAM


- ASALAK ile TAMASALAK

( ... İLE Toprağa ve özümlemeye bağlı tüm besinlerini, konakçıdan sağlayan bitki asalağı. )


- ASHAB ile/ve/> TABİÎN ile/ve/> TEB-İ TABİÎN


- ÂŞIK OLMAK ile/ve/||/<> TAKINTILI-ZORLAYICI(OBSESİF-KOMPULSİF) KİŞİLİK BOZUKLUĞU

( Gövdede, aynı biyokimyasal etkileri "yaratıyor"/yaratabiliyor. )


- ÂŞİNA değil/yerine/= TANIDIK/BİLDİK/TANIŞIK


- AŞK >< TAASSUB


- AŞK ile TAŞKIN SEVGİ, ĞARAM/GARAM


- ASLAN ile TAMERİN

( ... İLE Siyah aslan. )


- AT:
KENTTE değil/yerine TAŞRADA


- ATEİZM/ATEİST:
TANRI TANIMAZ/LIK ile/ve/değil TANRIYI KARIŞTIRMADAN BİLİMSEL ARAŞTIRMA/ÇALIŞMA YAPMAK


- ATLAS[İlk omur]:
İNSANDA ve TARİHTE/MİTOLOJİDE

( Kafatasını taşır. VE Aklı taşır. )


- ATLET ile/ve/||/<>/> TAVŞANLIK

( ... İLE/VE/||/<>/> Değerli ağaçlarla ince işler yapma sanatı. | Atletizm yarışlarında rekor kırması beklenen atletin önünde koşup tempoyu yüksek tutan atletin yaptığı iş. )


- AYNEN ile/ve TAMAMEN

( EXACTLY vs./and COMPLETELY )


- AYRI/LIK ile/ve TAŞKIN/LIK

( DISTINCT vs./and IMPETUOSITY )


- AYRIM ile/ve/||/<>/< TANIM

( DIFFERENTATION vs./and/||/<> DEFINITION )


- AYRIMSAMA ile/ve/||/<> YENİDEN ÜRETME ile/ve/||/<> TANIMA


- AZAB:
TECELLÎDE İNAT ve TAASSUB


- AZGIN/LIK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TAŞKIN/LIK


- BADEM ile TAŞBADEMİ

( ... İLE Kabuğu çok sert bir tür badem. )


- BAĞIMLILIK = DEPENDENCE[İng.] = DÉPENDANCE[Fr.] = ANHÄNGIGKEIT, DEPENDENZ[Alm.] = DIPENDENZA[İt.] = DEPENDENCIA[İsp.] = CONIUNCTIO[Lat.] = TO KATANTES, SÜNDESMOS[Yun.] = TAVAKKUF[Ar.] = BASTEGÎ[Fars.] = AFHANKELIJKHEID[Felm.]


- BAĞIMSIZ/LIK ile/ve/||/<> TAM/LIK ile/ve/||/<> TUTARLI/LIK

( INDEPENDENT vs./and/||/<> COMPLETE vs./and/||/<> CONSISTANT )


- BAĞIMSIZLIK ile/ve/||/<> TARAFSIZLIK

( INDEPENDENCE vs./and/||/<> IMPARTIALITY/NEUTRALITY )


- BAKIR NEFESLİLER ile/ve TAHTA NEFESLİLER


- BARAKA ile TAVHÂNE[Fars.]

( ... İLE Limonluk. | Yoksulların sığındığı sıcak yer. )


- BARKOD değil/yerine/= TANITKI


- BASAMAK ile/ve/değil/<> TARAÇA[İt. < TERRAZZA]


- BAŞARI GÖSTERGESİ:
TAKDİR (İLE) ile/ve/değil/yerine/< TAKLİT (İLE)


- BAŞLIK ile TAMLAMA

( TITLE vs. NOUN/PROPOSITIONAL PHRASE )


- BAST-I ZAMAN ile TAYY-İ ZAMAN

( Zamanın uzamış gibi olması. İLE Zamanın kısalmış gibi olması. )


- BAYKAL GÖLÜ ile/ve TANGANİKA GÖLÜ

( Sibirya'da. İLE/VE Tanzanya'da. )

( [dünyadaki] En derin göl. İLE/VE İkinci en derin göl. )

( Baykal Gölü'nün suyu, rahatlıkla içilebilecek kadar temizdir. İLE/VE ... )

( Baykal Gölü'nün, 31.000 km²'lik alanı, 23.000 km³'lük hacmi vardır.[Dünyadaki tüm ırmaklar Baykal Gölü'ne aksa, bu hacmi, ancak bir yılda doldurabilirmiş.] )


- BAZ değil/yerine/= TABAN | ACIT


- BAZAL/BASAL değil/yerine/= TABAN | TEMEL


- BAZI BİLGİLERİN SUNUMUNDA:
TAÇLANMAK ile/ve/değil/<>/&gt;&lt;/< TAŞLANMAK

( Taşlanılmadan, taçlanılmaz! )


- BEBEK ile TAŞ BEBEK

( ... İLE Genellikle alçı vb. yapılmış oyuncak bebek. | Yaşı ilerlemiş olmasına karşın genç görünen kişi. )


- BECAYİŞ[Ar.] ile TAKAS[Ar.]

( Karşılıklı yer değiştirme. İLE Değişim. | İki ülke arasında yapılan alışverişin, karşılıklı olarak malla ödenmesi. )


- BECERİ ile/ve/||/<> TÂLİ(H)

( Kişide, ikisinin de bulunması gerek. )


- BELÂ'DA:
ŞERİAT ile TARİKAT ile HAKİKAT ile MÂRİFET

( Sabreder. İLE Rızâ gösterir, şükr eder. İLE Nedenini araştırır, ilmini yapar. İLE Hizmet eder. )


- BELGİT/SENET ÇEŞİTLERİ'NDE:
ADİ ile RESMİ ile RE'SEN DÜZENLENMİŞ/TANZİM EDİLMİŞ ile TASDİKLİ ile HATIR ile KIYMETLİ ile TİCÂRÎ ile EMTİA


- BELİRLE/N/ME, BELİRLENİM = DETERMINATION[İng.] = DÉTERMINATION[Fr.] = DAS BESTIMMEN[Alm.] = DETERMINAZIONE[İt.] = DETERMINACION[İsp.] = CONSTITUTIO, DEFINITIO, DETERMINATIO[Lat.] = HO HORISMOS, HE TAKSIS[Yun.] = VUCHA(T), MÂL[Ar.] = TAYÎN[Fars.] = BEPALING[Felm.]


- BELİRLEME ile TARİF

( DESIGNATION vs. DESCRIPTION )


- BELİRLEME ile TARİF


- BELİRME ile/ve/<> TAŞMA


- BELİRSİZ ile/ve TANIMLANAMAZ OLAN

( INDEFINITE vs./and NOT POSSIBLE TO DEFINE )


- BELİRTEN değil/yerine/= TAMLAYAN


- BELLEK ile/ve TARİH

( Bellek, sadece benzerlik ve sürekliliği temel alırken, tarih farklılık ve düzensizlikleri önemser. )

( Bellek, geçmişi sözlü gelenek içinde yaşatırken, tarih, geçmişi, yazıyla sergilemektedir. )

( Collingwood, anılar ile tarih arasında farkı, düzenli ve çıkarımsal olup olmamasına bağlamıştır. Tarih düzenli ve çıkarıma dayanan bilgi çeşididir. Anılar ise çoğu zaman bu özelliğe sahip değildir; dolayısıyla onlar tarih değillerdir.
MEMORY vs./and HISTORY )


- BEŞÂŞET[Ar.] ile TALÂKATU'L-VECH[Ar.]


- BESLENME ÖRGENLERİ = TAĞDİYE ÅLETLERİ = ORGANES DE NUTRITION


- BESLENME = TAGADDİ, TAĞDİYE, İGTİDÂ'[< GIDÂ] = NUTRITION


- BETİK ve/||/<>/< TAMAMLANDIĞI YERDE BAŞLAYAN


- BETİM, BETİMLEME = TASVİR, TAVSİF = DESCRIPTION[İng., Fr.] = BESCHREIBUNG[Alm.] = DESCRIPTIO[Lat.] = DESCRIPCIÓN[İsp.]


- BETİM, BETİMLEME = TAVSÎF = DESCRIPTION


- BETİMLEME ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TANIMLAMA


- BEYÂN:
TAKRİR ve/||/<> TEFSİR ve/||/<> TAĞYİR ve/||/<> ZARURET ve/||/<> TEBDİL

( Doğrudan doğruya beyân. VE/||/<> Tefsir yoluyla beyân. VE/||/<> Tağyir yoluyla beyân. VE/||/<> Mantık sonucu beyân. VE/||/<> Başka bir sözü yerine koyarak beyân. )


- BEZLİ MİDE ile/ve TAŞLI MİDE

( TAŞLIK, KONSA, KATI: Kuşların sindirim kesesi. )


- BIÇAK ile/değil TAHRA

( ... İLE Bir tür eğri budama bıçağı. )


- BİLGİ ve/<> TAMLIK

( KNOWLEDGE and/<> COMPLETENESS )


- BİLGİ ile/ve/||/<>/> TAVTİA

( ... İLE/VE/||/<>/> Anlatılacak amacı destekleyecek biçimde, önceden bazı sözler söylemek. )


- BİLGİDE/BİLİMDE, ALANDA/KONUDA ASLOLAN/ÖNCELİKLİ OLAN:
"BİLMEMİZ GEREKEN" ile/ve/||/değil/yerine/>< TAKİP EDEBİLMEMİZ/ETMEYE ÇALIŞMAMIZ


- BİLGİNİN/VERİNİN:
ÖZDEŞLİĞİ ile/ve/||/<> TEMSİLİ ile/ve/||/<> TASVİRİ ile/ve/||/<> İNŞÂSI


- BİLGİSİZLİK/CEHÂLET ile/ve/<> TAKINTI


- BİLME/İLİM YÖNTEMİNDE:
TARÎK-UL-HAVAS ile/ve/||/<>/> TARÎK-UN-NAZAR

( Doğrudan/zorunlu/doğal ve duyu/lar(ımız) ile. İLE Bilimsel yolla/araçlarla. )


- BİLME/K ile/ve/değil/<>/>< TANIMA/K

( Bazı olay/olgu/bilgi/durum/tutumları sadece biliyor olmak, tanımanın öteki ucudur/olabilir. )


- BİLMEK ile/ve/<> TANIMAK

( TO KNOW vs./and/<> TO RECOGNIZE )


- BİLMEK ile TANIMAK


- BİLMEK ile/ve TANIMAK


- BİLMEK ile TANIMAK

( Bilmek, bilmeyi bilmektir. İLE İrfan + Marifet. )


- BİLMEK ile TANIMAK


- BİLMEK ve/<> TANIMLAMAK ve/<> ANLAMAK

( TO KNOW and/<> TO DEFINE and/<> TO UNDERSTAND )


- BİRBİRİMİZİ:
[ya] TAMAMLAYAMAMAK ile/ve/ya da/<>/< TAM ANLAYAMAMAK


- BİRİNE EĞİLMEK:
İBÂDET değil TÂZİM(SAYGI)


- BİRLEŞTİRMEK ile TAMAMLAMAK

( TO UNITE vs. TO COMPLETE )


- BİSİKLET ve/<> TAKI


- BİSİKLET ve/||/<>/< TARİHİ

( "The History Of The Bicycle" yazısını okumak için burayı tıklayınız... )


- BİSİKLET ve/<> TASARIM


- BİSİKLET ve/<> TAŞIMACILIK


- BİSİKLETTE:
MAYO ile/ve/değil/yerine TAYT


- BİT ile TAHTABİTİ/BAKKA[Ar.]


- BİTİRMEK ile/değil/yerine TAMAMLAMAK

( Yapılan birçok işte/ilişkilerde, "bitirmek" yerine "tamamlamış/tamamlanmış" olduğu düşüncesi/sözcüğü çok daha yerindedir. )

( TO END/FINISH vs. TO COMPLETE )


- BİTİRMEK yerine TAMAMLAMAK


- BİTKİLER ile TALLI BİTKİLER

( ... İLE Kök, gövde, yaprak gibi ana örgenlerden yoksun bulunan ve çoğu asalak ya da çürükçül yaşayan ilkel bitkiler topluluğu. )


- BÖBREK TAŞI ile TARLADAKİ TAŞ

( HASÂT-ÜL-KİLYE ile ...
KİLYE[: Böbrek.] ile ... )

( CALCULUS vs. STONE )


- BÖCEK ile TAKLABÖCEĞİ


- BÖCEK ile TAŞBÖCEĞİ

( ... İLE Kabuğu, katır boncuğuna benzeyen bir yumuşakça. )

( ... cum CYPRAEA )


- BÖLÜNEMEZ/LİK ile/ve/değil TAHLİL EDİLEMEZ/LİK


- BOZULMA ile/değil TAKILMA


- BULUNÇ/VİCDAN ve/||/=/<> TARİH

( Kişide. VE/||/=/<> Toplumda. )


- BÜTÇE YÖNETİMİNDE:
NAKİT ile/ve/<> TAHAKKUK


- BÜTÜNLE(N)MEK ile/ve TAMAMLA(N)MAK

( TO (GET) COMPLETION vs./and TO (BECOME) COMPLETE )


- BÜTÜNLENME ile/ve/||/<> TAMAMLANMA


- BÜTÜNLENME ile/ve/||/<> TAMLANMA

( )


- BÜTÜNLEYİCİ ile TAMAMLAYICI

( INTEGRANT vs. COMPLEMENTARY )


- BÜYÜK OKYANUSTA:
[AVUSTRALYA'DA]
TAZMANYA DENİZİ ile/ve/||/<> BASS BOĞAZI ile/ve/||/<> HALIFAX KÖRFEZİ ile/ve/||/<> PRENSEN CHARLOTTE KÖRFEZİ ile/ve/||/<> PAPUA KÖRFEZİ ile/ve/||/<> CARPENTERIA KÖRFEZİ ile/ve/||/<> MERCAN DENİZİ ile/ve/||/<> BISMARCK DENİZİ ile/ve/||/<> ARAFURA DENİZİ ile/ve/||/<> FLAMINGO KÖRFEZİ ile/ve/||/<> BANDA DENİZİ ile/ve/||/<> MOLUK BOĞAZI ile/ve/||/<> MAKASSAR BOĞAZI ile/ve/||/<> TİMOR DENİZİ ile/ve/||/<> JOSEPH BONAPART KÖRFEZİ ile/ve/||/<> CLARENCE BOĞAZI ile/ve/||/<> FLORES DENİZİ ile/ve/||/<> JAVA DENİZİ ile/ve/||/<> SELEBES DENİZİ ile/ve/||/<> SULU DENİZİ ile/ve/||/<> BALABAC BOĞAZI ile/ve/||/<> GÜNEY ÇİN DENİZİ ile/ve/||/<> TAYLAND KÖRFESİ ile/ve/||/<> VİETNAM KÖRFEZİ ile/ve/||/<> FİLİPİNLER DENİZİ ile/ve/||/<> LUZON BOĞAZI
ile/ve/||/<>
[G. AMERİKA'DA]
PENAS KÖRFEZİ ile/ve/||/<> CORCAVADO KÖRFEZİ ile/ve/||/<> GUAYAQUIL KÖRFEZİ ile/ve/||/<> PANAMA KÖRFEZİ ile/ve/||/<> PANAMA KANALI ile/ve/||/<> TETUANTEPEC KOYU
ile/ve/||/<>
[K. AMERİKA'DA]
KALİFORNİYA KÖRFEZİ ile/ve/||/<> KRALİÇE CHARLOTTE BOĞAZI ile/ve/||/<> HECATE BOĞAZI ile/ve/||/<> COOK KOYU ile/ve/||/<> SHELIKOF BOĞAZI ile/ve/||/<> BRISTOL KÖRFEZİ ile/ve/||/<> KUSKOKWIM KOYU ile/ve/||/<> NORTON KOYU ile/ve/||/<> BERING BOĞAZI


- ÇANTA TAŞIYAN


- ÇARK ile TARTURA

( ... İLE Çıkrıkçı çarkı. )


- ÇARPIŞMAK ile/ve/değil/yerine/>< TARTIŞMAK


- ÇATIŞMA ile "TAKIŞMA"


- CEMÂ'AT[Ar.] ile TÂİFE[Ar.]


- CEMAAT ile TARİKAT

( Sufi ile Zahit Öyküsü - İsmail Güleç )


- ÇERÇEVELENDİRME ve/||/<>/> TANITILABİLİRLİK


- CEZÂ:
HAD ve/||/<> KISAS ve/||/<> ERŞ ve/||/<> TÂZİR

( Beş amaç/makâsıd-ı hamse. VE/||/<> ... VE/||/<> ... VE/||/<> İctihad yoluyladır.[Had ve kefâret cezası konulmamışlar için] )


- CEZBE/CAZİBE ile/ve TAHRİK


- ÇIKAR ile/değil/yerine TAD/ZEVK


- ÇİMENTO değil/yerine/= TAŞÖZÜ


- CİNÂS/TECNİS ile/ve KALB ile/ve İŞTİKAK[< ŞAKK] ile/ve AKİS ile/ve İADE ile/ve TARSÎ'/TERSÎ'

( Söylenişleri ve yazılışları aynı, anlamları farklı iki sözcüğü birarada kullanmaya bağlı bir sanat. İLE/VE Bir sözcükte harflerin yerleri değiştirilerek yapılan cinas. [anlamlı olma koşuluyla] İLE/VE Aynı kökten türemiş sözcükleri aynı mısra ya da beyitin içinde kullanma sanatı. [teslîm, selâmet, selâm] İLE/VE Bir mısranın söz sırasını anlamlı bir biçimde değiştirerek yineleme sanatı. İLE/VE Bir şiirde her beyitin son sözcüğünü (ya da sözcük öbeğini), ondan sonraki beyitin ilk sözcüğü olarak kullanmak. [her beyitin ilk sözcüğü aynı beyitin son sözcüğü olarak yinelenirse ve şiirin uyağını oluşturursa mukaddem ü muahhar[< te'hîr] adını alır.] İLE/VE Bir şiirin mısralarındaki sözcükleri sayı, uyak ve ölçü bakımından birbirine denkleştirme sanatı. [bu sanatın kullanıldığı şiirlere murassa' denilir] )


- CIVADRA[İt. < GIVADERA] ile TALİMAR[İt. < TAGLIAMARE]

( Geminin baş tarafından havaya doğru biraz kalkık olarak uzatılmış bulunan direk. İLE Baş bodoslamasından omurgaya kadar uzanan, cıvadra donanımına destek olması amacıyla konulan ekleme. )


- ÇOK/GERÇEKTEN İSTEMEK ile/ve/<> TAM/DOĞRU İSTEMEK

( REQUEST SO MUCH vs./and/<> ENTIRE/RIGHT REQUEST )


- ÇÖZÜMLEME = TAHLİL[Ar.] = ANALYSIS[İng.] = ANALYSE[Fr.] = ANALYSE[Alm.] = ANALYSIS < ANALYEIN[Yun.] = ANALIZAR[İsp.]


- CURA ile/> ÇÖĞÜR ile/> TAMBURA ile/> DİVAN


- DAĞ NANESİ ile TAŞ NANESİ


- DAI ile/>< TAI

( Dua eden. İLE/VE Tanrı'yı inkâr eden. )


- DALAI LAMA ile TASHI LAMA ile PACHA LAMA


- DALYASAN değil TAYLASÂN


- DANS = DANCE[İng.] = DANSER[Fr.] = TANZEN[Alm.] = BALLARE[İt.] = BAILAR/DANZAR[İsp.]


- DAVUL/GONG ile TAMTAM

( ... İLE Orkestrada yer alan bir tür Çin gongu. | Afrika yerlilerinin çaldığı davul. | Bazı olayları haber vermeye ya da açıklamaya yarayan, davulla yapılan ses. )


- DAYAN(DIR)MAK ile "TAKILMAK"


- DEĞER/LER ile/ve/<> TARİH

( VALUE/S vs./and/<> HISTORY )


- DEĞER/LER ile/ve/<> TARİH

( VALUE/S vs./and/<> HISTORY )


- DEİZM:
(")İNANÇ(") ile/ve/değil/||/<>/< "TAVIR"


- DEMLENME ile "TATLANMA"


- DEMONSTRASYON/DEMONSTRATION[İng.] değil/yerine/= TANITIM GÖSTERİSİ


- DENEYİMSEL TAMAMLIK ile SONUÇLU TAMAMLIK ile TÜMEL TAMAMLIK ile YAKIN GEÇMİŞ TAMAMLIK ile TAMAMLIK GÖRÜNÜŞÜ

( EXPERIENTIAL PERFECT vs. RESULTATIVE PERFECT, PERFECT OF RESULT vs. PERFECT OF PERSISTENT SITUATION vs. ... vs. PERFECT ASPECT )


- DENİZ ASLANI ile/değil TAKLİTÇİ AHTAPOT


- DENİZ YENGECİ ile TATLI SU YENGECİ

( SERETÂN-I BAHRÎ ile ... )


- DENİZ YILANI ile/değil TAKLİTÇİ AHTAPOT


- DERİN DÜŞÜNME ve/<> TAHAMMÜL

( CONTEMPLATION and/<> ENDURANCE )


- DERT[Fars. < DERD] ile TASA

( Dert icat etmek zorunda değiliz! )

( Üzüntü. | Hastalık. | Ağrı. | Sorun, kaygı. | Ur. İLE Üzüntülü düşünce durumu, kaygı, endişe, gam. | Tatmin edici olmayan ya da tedirgin eden durumların ortaya çıkmasını önleyebilmede, güvensizlik içinde bulunulduğunda duyulan tedirgin edici düşünce ve duygu. )

( ... ile TÂSE )

( We need not invent trouble. )


- DEVAM ile/ve TAKİP


- DİDİŞME ile/değil/yerine/>< TARTIŞMA


- DİL ve/<> İLİM ve/<> TEFEKKÜR ve/<> TAKVÂ


- DİL ile/ve TARİH

( Herşeye yayılmış olan en genel temsil. İLE/VE ... )

( Dil, zihin tarafından, zihin için meydana getirilmiştir. )

( Dil, varlığın evidir. )

( Zihin, dili şekillendirir ve dil de zihne şekil verir. )

( Konfüçyüs: "Eğer konuşulan dil doğru değilse o zaman söylenilen söz, söylenilmek istenen şey olmaz. O zaman, yapılması gereken yapılmaz ve eğer işler yapılmadan kalırsa, maneviyat ve sanat bozulur. O zaman, adâlet, sahtekârlıkla yürür. Eğer bu olursa, kişiler, kendilerini umutsuz bir karmaşanın içinde bulur. Bu nedenle, söylenilen şey her şeyden önemlidir ve bu konuda dikkatsizlik yapılmamalıdır." )

( Language is an instrument of the mind. It is made by the mind, for the mind. )

( LANGUAGE vs./and HISTORY )


- DİLBİLİM ve/>/ve/> DİL ve/>/ve/> TÜMELLER ve/>/ve/> TANIM ve/>/ve/>
ÖNERME ve/>/ve/> YARGI ve/>/ve/> ÇIKARIM ve/>/ve/> TASIM/KIYAS


- DİNÎ TERBİYE ile/ve TASAVVUFÎ TERBİYE


- DİNLEMEK ile/ve "TAKİP ETMEK"

( TO LISTEN vs./and "TO FOLLOW UP" )


- DIRAFT[İng. < DRAFT] değil/yerine/= TASLAK


- DİSGUZİ/DYSGEUSIA[İng.] değil/yerine/= TAT ALMA BOZUKLUĞU


- DIŞSAL ile/ve/<> TARİHSEL


- DİVAN DÜZYAZILARINDA:
TEZKİRE ile/ve TARİH ile/ve SEFARETNAME ile/ve SEYAHATNAME ile/ve SİYASETNAME ile/ve MÜNAZARA ile/ve MÜNŞEAT ile/ve EVLİYÂ TEZKİRESİ ile/ve KISAS-I ENBİYÂ


- DÎVÂN EDEBİYATI ile TANZİMAT EDEBİYATI


- DİVAN ŞİİRİ TÜRLERİ [DİNSEL OLMAYAN/LAR]:
BAHÂRİYE ile/ve/<> CEMREVİYE ile/ve/<> FAHRİYE ile/ve/<> IYDİYE ile/ve/<> MEDHİYE ile/ve/<> MERSİYE ile/ve/<> HİCVİYE ile/ve/<> GAZAVATNÂME ile/ve/<> SAKİNÂME ile/ve/<> HAMAMNÂME ile/ve/<> SAHİLNÂME ile/ve/<> KIYÂFETNÂME ile/ve/<> SURNÂME ile/ve/<> LÛGAZ ile/ve/<> MUAMMÂ ile/ve/<> HEZLİYÂT ile/ve/<> TARİH DÜŞÜRME ile/ve/<> ŞEHR-ENGİZ ile/ve/<> DÂRİYE

( XIII. yy.'dan, XIX. yy.'a kadar, 3182 Dîvân Şairi vardır. )

( Bahar nitelemeleriyle başlanarak birini övmek için yazılan kasîde. | Baharın gelişiyle doğanın uyanışını, değişimini, güzelleşmesini konu edinen kasîdeler. İLE/VE/<>
Bayramlar, baharlar gibi cemre vesilesiyle, dönemlerindeki önemli kişiler için yazılan şiirler. İLE/VE/<>
Bir kişinin[devletli, bir başka şair ya da şairin kendinin] övüldüğü şiirler. İLE/VE/<>
Dönem büyüklerinden birini bayramın gelişi dolayısıyla öven kasîde türü. İLE/VE/<>
Bir kişiyi [devlet ya da tasavvuf ileri gelenlerini] övmek için yazılan manzum yapıtlar. İLE/VE/<>
Bir ölenin/vefâtın ardından duyulan acıyı anlatmak, öleni övmek için yazılan manzum yapıtlar. İLE/VE/<>
Bir kişiyi, kurumu, toplumsal olayı, geleneği yeren/taşlayan manzum türü. [Siham-ı Kaza - Nef'î] İLE/VE/<>
Savaşları, kahramanlıkları, zaferleri anlatan manzum ya da mensur yapıtlar. [İlk gazavatnameler XV. yy.'da yazılmaya başlanmıştır] İLE/VE/<>
İçki ve içki âlemlerinin övülerek anlatıldığı manzum yapıtlar. İLE/VE/<>
Hamamları, hamam eğlencelerini ve hamamdaki güzelleri betimlemek üzere yazılan manzum yapıtlar. [ilki: Deli Birader - Gazalî] İLE/VE/<>
İstanbul kıyıları ile buralardaki yerlerinin anlatıldığı şiirlerin genel adı. [Fennî] İLE/VE/<>
Kişilerin karakterlerini, fiziksel görünümlerini [göz rengi, boy uzunluğu/kısalığı vb.] temel alarak açıklamaya çalışan yapıtlar. İLE/VE/<>
Sarayın mutlu günlerini [evlenme, doğum şenlikleri vb.] anlatann manzum yapıtlar. İLE/VE/<>
Hece vezniyle yazılmış manzum bilmece. İLE/VE/<>
Belirli kurallara göre düzenlenip çözülebilen manzum bilmece. İLE/VE/<>
Alaylı bir dille yazılmış manzum türü. [zarif bir nükte ya da güzel bir mazmun kadar kaba şakalara, taşlamalara ve sövgülere de yer verilir] İLE/VE/<>
Önem verilen bir olayın ya da bir yapının kuruluş yılını bildiren bir tümce, bir mısra ya da beyit yazmak. İLE/VE/<>
[Fars.: "Şehir karıştıran"] Bir kenti, o kentin güzelliklerini, doğal ve sosyal özelliklerini anlatan manzum yapıtlar. İLE/VE/<>
Yeni yaptırılmış saray, köşk, yalı benzeri binalar için yazılmış kasîdeler. )


- DİVAN ile/ve/||/<> TAŞRA DİVANLARI


- DİYAGNOSTİK/DİAGNOSTIC[İng.] değil/yerine/= TANISAL


- DİYAGNOZ/DİAGNOSIS[İng.] değil/yerine/= TANI


- DİZAYN/DESİGN[İng.] değil/yerine/= TASARIM


- DOĞA = TABİAT = NATURE[İng., Fr.] = NATUR[Alm.] = NATURA[Lat.] = PHYSIS[Yun.] = NATURALEZA[İsp.]


- DOĞA ile/>< TARİH

( NATURE vs./>< HISTORY )


- DOĞA ile/ve TARİH

( Hepimizin[tüm varolanların] mekânı. İLE/VE Kişinin mekânı. )


- DOĞA ile/ve TARİH/TOPLUM DÜNYASI

( Süreklilik. İLE/VE Süreksizlik. )


- DOĞRU/LUK ile/ve TATMİN EDİCİ/LİK


- DOĞRULAMA, OLUMLAMA = TAHKİK = VERIFICATION[İng.] = VÉRIFICATION[Fr.] = VERIFIKATION[Alm.] = VERIFICACION[İsp.]


- DOLANDIRICI ile TAVCI

( ... İLE Birini kandırarak, yüze gülerek aldatan kişi. | Yurt dışından geldiğini söyleyerek üzerindeki değeri düşük altın ya da mücevherleri çok değerli gösterip dolandırıcılık yapan kişi. )


- DOLU ile TAM

( FULL vs. COMPLETE )


- DÖPİYES[Fr. DEUX-PIÈCES] ile/değil TAYYÖR[Fr. TAILLEUR]

( Yalnızca ceket ve etekten oluşan iki parçalı kadın giysisi. İLE/DEĞİL Ceket, etek ve bluzdan oluşan üç parçalı kadın giysisi. )


- DORUM/KÖŞEK/KÖÇEK/POTUK/TAYLAK/YELEK ile TAYLAN

( Bir yaşına kadar olan deve yavrusu. İLE İki yaşında deve yavrusu. )


- DOYGUNLUK ile/ve/değil/yerine TADINA VARMAK


- DRG/DIAGNOSTIC-RELATED GROUPS[İng.] değil/yerine/= TANI İLİŞKİLİ ÖBEKLER


- DÜN ile/ve TÂR

( Gece. İLE/VE Karanlık. )


- DÜŞÜNCE ile/ve TANRI

( IDEA vs./and THE GOD )


- DÜŞÜNMEK ile TAKILMAK


- DUYU ve/||/<>/> ALGI ve/||/<>/> BETİMLEME ve/||/<>/> TASARIM


- DUYULARDA:
| GÖRME, DUYMA ve DOKUNMA |
ile/ve/değil/||/<>
TATMA ve KOKLAMA


- DUYULARDA:
GÖRME VE DUYMA ile TATMA VE KOKLAMA VE DOKUNMA/LÂMİSE[Ar.]

( Temsil edilebilirlik sağlayan. İLE Temsil edilebilirlik sağlayamayan. )

( "Süreklilik" sağlar. İLE "Geçici"dir. )

( Duyulara açık olan, en örtük olandır! )


- DUYUM ile TAHMİN


- EDEBİYAT ile/ve TARİH

( Bilim olarak görülmese de her âlimin bilmesi gerekir. )


- EDİLGEN/LİK(PASİF/LİK) ile/ve/değil TAM YERİNDE OLMAK


- EKİP/TEAM[İng.] değil/yerine/= TAKIM


- EKİZDE(FOTOĞRAFTA):
TAFK ile/ve/||/<>/> İFSAK ile/ve/||/<>/> TAFK ile/ve/||/<>/> AFSAD ile/ve/||/<>/> AFAD

( [kuruluş yılı] 1950 ile/ve/||/<>/> 1959 ile/ve/||/<>/> 1959 ile/ve/||/<>/> 1977 ile/ve/||/<>/> 1979 )


- EKSİKLİK ile/ve/||/<> TAMAMLANAMAZLIK


- ELDE ETMEK ile/ve/değil TAHSİL ETMEK


- ELE ALMAK ile TARTIŞMA

( DISCUSS vs. ARGUE )


- ELEŞTİRİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/> TARTIŞMA


- ELEŞTİRİ ile/ve TAVIR

( CRITIQUE vs./and MANNER )


- ELEŞTİRMEK ÜZERE BİLGİ TOPLAMAK/CIMBIZLAMAK ile/değil/>< (TAM/DOĞRU/SAMİMİ) DİNLEMEK


- EMİR ile TÂLİMAT


- EN BÜYÜK SORUNLAR:
KENDİNDEN MEMNUN OL(A)MAMA ile/ve/||/<> TATMİN OL(A)MAMA


- EN ile/ve/||/<> TAM


- ENDÛH[Fars.] değil/yerine/= TASA, KAYGI, SIKINTI


- ENGELLERDE/MÂNİ:
ŞER'Î MÂNİ ile/ve/||/<> TABİÎ'Î MÂNİ ile/ve/||/<> ÖRFE DAYANAN MANİÎ ŞER'Î


- EPİGRAF değil/yerine/= TANIMLIK


- EREK ile/ve TAVIR

( AIM vs./and MANNER )


- EROS ve/||/<> LİBİDO
ile/ve/||/<>/<
TANATOS ve/||/<> DESTRUDO

( Eşeysel ve varoluş yönünde dürtü ve güdü. İLE/VE/||/<>/< Varoluşsal dürtü ve güdü. )

( SIGMUND FREUD ile/ve/||/<>/< EDOARDO WEISS )


- EROS ile TANATOS


- EŞ ÖZDEŞİM ile TAMAMLAYICI ÖZDEŞİM


- EŞANTİYON/PROMOTIONAL MATERIAL[İng.] değil/yerine/= TANITMALIK


- ESAS ile TAMAMLAYICI

( BASE vs. COMPLEMENTARY )


- EŞİT OLAMAMA ile/ve/||/<> TAYİN EDİLEMEME


- ESKİZ değil/yerine/= TASLAK


- ESKİZ değil/yerine/= TASLAK


- EŞSÖZ = İADE-İ MÂNÅ = TAUTOLOGY[İng.] = TAUTOLOGIE[Fr., Alm.] = TAUTOLOGIA[Yun.] = COSA FINALIS


- ESTETİK ile/ve/||/<> TARİH


- ETEK ile/ve TARLATAN[Fr.]

( ... İLE Kabarık görüntü vermek için değişik malzemelerle yapılan bir tür iç giysisi. )


- EVRİM:
DİRİMSEL ile/değil TARİHSEL


- EXPENDITURE and PUBLIC EXPENDITURE and TAX EXPENDITURE

( Gider, harcama, masraf. VE Kamu giderleri. VE Vergi gideri. )


- EYTİŞİM/DİYALEKTİK:
DOĞAL ile/ve/||/<> TARİHSEL


- EYTİŞİM/DİYALEKTİK ile/ve/||/<> TARİH


- EZBER ile/ve/||/<> TAKLİT


- FANATİKLEŞ(TİR)ME ile/ve/||/<> TARAFTARLAŞ(TIR)MA


- FARE ile/ve/||/<> TAVŞAN


- FASON ile/ve TAŞERON


- FECİR değil/yerine/= TAN


- FELSEFE TARİHİ ile/ve/=/||/<>/>/< TARİH FELSEFESİ


- FELSEFE ile/ve TASAVVUF

( Akla, biçim verir. İLE/VE Nefse, biçim verir.["Akıl kârı" değildir.] )


- FELSEFE ile/ve/<> TARİH


- FELSEFE ve/<> TASAVVUF

( Aklın hikmetli dilidir. VE/<> Ahlâkın hikmetli dilidir. )


- FELSEFE ve/<> TIP ve/<> TARİH

( Tabakât Literatürü Üzerine Bir İnceleme
[ www.klasikyayinlari.com/ebooks/default.aspx?kitapid=123 ] )


- FETİŞ ile TAPMA/TAPINMA, TAPINCAK

( FETISH vs. TO ADORE/WORSHIP )

( ... cum DEVOTIO )


- FETVÂ ile/ve TAKVÂ


- FEYEZAN/SEYLAP değil/yerine/= TAŞKIN


- FFP/FRESH FROZEN PLASMA | FİLTERING FACE PİECE[İng.] değil/yerine/= TAZE DONMUŞ PLAZMA | YÜZE SÜZGEÇLENEN PARÇA


- Fİ'L[Ar.] ile HALK[Ar.] ile TAĞYÎR[Ar.]


- FIBONACCI ile/ve/||/<>/> TARTAN

( ... İLE/VE/DEĞİL/||/<> Aşağıda ve sıkça gördüğünüz kumaş, dönem dönem moda olan, genelde battaniyelerde karşımıza çıkan, geleneksel "İskoç deseni"ni de anımsatıyor. Bu tarz desenlere, "tartan" adı veriliyor.

Geçtiğimiz yıllarda bu tartanlardaki çizgilerin kalınlığının 1,1,2,3,5,8,13,21... biçiminde devam eden Fibonacci sayılarına göre oluşturulduğu fark edildi.

İlk tasarımcıların neden bu biçimde döşeme yaptığıyla ilgili bir bilgimiz olmasa da böyle bir ilişki olduğunu görmek çok heyecan verici... )

( )


- FİİLLERDE:
MEMNÛ ile/ve/||/<> TAVSİYEYE ŞÂYÂN / GAYR-I ŞÂYÂN ile/ve/||/<> MUBAH


- FIKIH ile TARİHÎ BİLGİ

( Olması/Olmaması Gereken İLE "Ne olmuş" olduğu )


- FIKIH ve/> TASAVVUF

( "Tasnif'ul Ulûum" kitabında Tasavvuf: "İmanın meyvesi ve İslâm'ın neticesi."/"Hüve semeretül iman ve neticetü'l-İslâm" )

( İman ve itikadı anlatan geniş ve derin ilim.[Bu ilmi anlatan kitaplara AKÂİD de denilir.] VE Gövde ile yapılacak ahkâm-ı islâmiye'yi bildiren ilim ve kitapları. VE Halk için, tahsili olmayanlar için yazılmış olan ve herkesin bilmesi, inanması ve yapması gereken kelâm, ahlâk ve fıkıh bilgilerini kısaca ve açıkça anlatan ilim ve kitapları. )


- FOSİLBİLİM değil/yerine/= TAŞILBİLİM


- FOSİLLEŞME değil/yerine/= TAŞILLAŞMA


- FULL-TIME[İng.] değil/yerine/= TAM GÜN


- GAYRET ile/ve TAHSİL

( Kişiden. İLE/VE Allah'tan. )


- GAYRİMENKUL değil/yerine/= TAŞINMAZ


- GEÇERLİLİK ve/||/<> TUTARLILIK ve/||/<> TARİHSELLİK


- GELİŞİM ile/ve TAMAMLANMA

( DEVELOPMENT vs./and TO GET COMPLETE, COMPLEMENT )


- GENELLEŞTİRME = TAMİM = GENERALIZATION[İng.] = GÉNÉRALISATION[Fr.] = GENERALISATION[Alm.] = GENERALIS[Lat.]


- GERÇEK "BİR ..." ile/değil "TAM BİR ..."


- GEREKSİNİM/AÇLIK:
UYARILMA ile/ve/||/<>/> TANINMA ile/ve/||/<>/> YAPILANDIRMA


- GEZEGEN ADLARI ve/> TANRI ADLARI


- GİZEMCİLİK(MİSTİSİZM) ile/ve TASAVVUF


- GİZEMCİLİK = TASAVVUF = MYSTICISM[İng.] = MYSTICISME[Fr.] = MYSTIZISMUS[Alm.]


- GNOZİ/GNOSIA[İng.] değil/yerine/= TANIMA


- GÖLGE ile TAM GÖLGE

( Gölge, varolanı gösterir. )

( SHADOW vs. UMBRA )


- GÖLGEBALIĞI ile TAŞLEVREĞİ/MİNAKOP

( Alabalıkgillerden, uzunluğu 20-50 cm., sırt yüzgeci büyük, tatlı su balığı. İLE Gölgebalığıgillerden, büyük, Atlantik, Akdeniz ve Karadeniz'de yaşayan bir balık. )

( THYMALLUS THYMALLUS cum UMBRINA CIRHOSA )


- GÖRÜ:
BÜTÜNSEL ile/ve/=/||/<> TANRISAL


- GÖRÜ ile/ve TANIKLIK


- GÖSTERMEK ile/ve/||/<> TANITMAK


- GÖZLEMLEMEK ile/ve/||/<> "TARTMAK"


- GÖZLEMLEMEK ile TARAMAK

( TO OBSERVE vs. TO SCAN )


- GÖZLÜK İÇİN:
GİYMEK değil TAKMAK


- GÖZYAŞI:
[ACI ile/ve TUZLU] ile/ve/değil/yerine/>< TATLI (ise)

( [ağlama] [ İstekler/in(nefs) içindir. İLE/VE Mal/mülk/çıkar içindir. ] İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/>< Hak/k ile... )


- GRANÜL/GRANULE[İng.] değil/yerine/= TANECİK


- GRANÜLASYON/GRANULATION[İng.] değil/yerine/= TANECİKLENME


- GRANÜLER/GRANULAR[İng.] değil/yerine/= TANECİKLİ


- GÜFTÂR-I ŞİRİN[Fars.] değil/yerine/= "TATLI" SÖZ


- GÜNEŞ/KARANLIK ile/ve/||/<>/< TAN/FECİR

( ... İLE/VE/||/<>/< Güneş doğmadan önceki alaca karanlık. )


- GÜNLÜK "AHLÂK" ile/ve TASAVVUF AHLÂKI

( DAILY MORALS vs./and MORALS OF SUFISM )


- GUSSA[Ar. çoğ. GUSAS] değil/yerine/= TASA, KAYGI, KEDER


- HABERCİ "RÜYA" ile "TAMAMLAYICI RÜYA"


- HADİSTE:
TEDVİN DÖNEMİ ile/ve/||/<>/> TASHİH DÖNEMİ


- HAK ve/||/<> TAŞ

( Yerini bulur. VE/||/<> Gediğini bulur. )


- HAKİKAT >< HURÂFE ile/ve/<> TARİHÇİ

( Hakikat gibi, hurâfelerin de, tarihçinin işine geleni vardır, gelmeyeni de. )


- HAKİKAT ve/||/<>/= TAŞ/BİTKİ/HAYVAN


- HAKK:
DOĞA ve/<> TARİH

( HAKK: Doğa ile tarihin birliği. )


- HAL ve/> MAHAL ve/> TAHALLÜL


- HAL ile/ve/||/<> TAKAT


- HALÂVET[Ar.] ile TATLILIK, ŞİRİNLİK | ZEVK

( TATLILIK, ŞİRİNLİK | ZEVK )


- HALİL < TAHALLÜL


- HÂMİL değil/yerine/= TAŞIYAN


- HAMİLİNE MUHARRER SENET değil/yerine/= TAŞIYANA YAZILI BELGİT


- HARCAMALARINDAN KALANI TASARRUF ETMEK değil/yerine TASARRUFLARINDAN KALANI HARCAMAK


- HARF[Ar.] değil/yerine/= TANIK, KIMSA


- HASAT ile TAHSİLAT

( Ürün kaldırma, ekin biçme işi. | Bu yolla elde edilen ürün. İLE Alacakların toplanması ya da süresi içinde ödenmeyenlerin yasal yollarla alınması. )


- HATM[Ar.] ile TAB'[Ar.]


- HAVL = TÂKAT


- HAYAL ile/ve/değil TAHMİN

( [not] TO IMAGINE vs./and/but ESTIMATE/CONJECTURE )


- HAYSÜ:
TALİL ile TAKYİD ile ITLAK


- HELÂL ile TAYYİP


- HELVA ile/ve TATLI

( Eskiden, tatlının genel adı, Helva idi. )


- HEREKE ile/ve KAYSERİ ile/ve BÜNYAN ile/ve YAHYALI ile/ve TAŞPINAR ile/ve SİVAS ile/ve KARS ile/ve BERGAMA ile/ve LADİK ile/ve MİLAS ile/ve ISPARTA


- HERHANGİ BİR ARKADAŞININ, SENİ, PARA İSTEMEK İÇİN ARAMASI ile TANIDIĞIN VE SEVDİĞİN BİR ARKADAŞININ, SENİ, PARA İSTEMEK İÇİN ARAMASI


- HEVESKÂR ile TALEBE

( İsteme(/eğilimli). İLE Gayret eden, İsteyen(talep eden). )


- HEVESKÂR ile/değil/yerine TALEPKÂR

( Tembel olur. İLE/DEĞİL/YERİNE Gereğini yerine getirebilecek kadar çalışkan olur. )


- HİKMET ve/<> TABİAT

( Ancak, hayvanlar hikmet aramaz. )

( WISDOM and/<> NATURE )


- HİNDİ:
turkey ile/||/<> PERU ile/||/<> ETİYOPYA KUŞU ile/||/<> BUKALEMUN ile/||/<> FRANSIZ KIZI/ĞALOPÛLÂ ile/||/<> TACCHINO[: Kuş.]

( Türkçe'de
İngilizce'de. İLE/VE/||/<> Portekizce'de. İLE/VE/||/<> Arapça'da. İLE/VE/||/<> Farsça'da. İLE/VE/||/<> Yunanca'da. İLE/VE/||/<> İtalyanca'da. )


- HIRPALAMA ile TARTAKLAMA

( Örseleme. | Dövmek. | İtip kakmak, azarlamak ya da yıpratmak. İLE Çekerek ve iterek hırpalamak. )


- HİSSE SENEDİ ile TAHVÎL[< HAVL]

( Ortaklık. İLE Borç/Alacak Senedi. )

( Tüzel(Hukuki) Açıdan FaRkLaR

TAHVİLLER HİSSE SENETLERİ
1 Tahvil, bir borç senedidir.

Hisse senedi ise, bir mülkiyet senedididr.

2 Tahvil sahibi, tahvil çıkaran kuruluşun uzun vadeli alacaklısıdır.

Hisse senedi sahibi, hisse senedini çıkaran kuruluşun ortağıdır.
3 Tahvil sahibinin bir şirkete sağladığı sermaye, yabancı sermayedir. Hisse senedi sahibi, şirkete belirli bir oranda sahiptir. Kullandırdığı sermaye, özsermayedir.
4 Tahvil sahibi, şirketin aktifi üzerindeki alacağından başka hiçbir hakka sahip değildir. Şirketin yönetimine katılamaz. Buna karşılık, şirketin brüt kârından, önce tahvil sahiplerine faiz ödenir. Bundan sonra, bilanço kâr gösterirse, hisse senetlerine temettü ödenir. Tahvil sahipleri, alacaklarını aldıktan sonra, şirketin mal varlığı üzerinde hiçbir hak iddia edemezler. Hisse senedi satın alarak şirketin ortağı olan hak sahipleri, kendilerine tanınan tüm ortaklık haklarından yararlanabilirler.
5 Tahvilde kesin bir vade vardır. Bu vade sonunda, tahvil sahibi ile şirket arasındaki hukuki ilişki sona erer. Hisse senedinde vade olmadığı gibi, hisse senedi sahibi ile şirket arasındaki ilişki ebedidir, sadece hisse senedinin sahibi değişebilir.
6 Tahvilin getirisi belirli ve sabittir. (değişken faizli tahvillerde faiz oranları ancak iktisadi şartlar değiştiğinde mevzuat değişikliği ile değişebilir.) Hisse senedinin getirisi, hisse senedi değerinde meydana gelen artış ve şirketin dağıtacağı kar payıdır. Ancak senet sahibinin hangi yıl ne kadar gelir elde edeceği, hatta gelir elde edip edemeyeceği, belirli değildir.
7 Tahviller, mevzuatta itibari değerinin altında bir değerle (iskontolu olarak) ihraç edilebilir. Hisse senetleri, itibari değerin altında bir fiyatla satılamazlar.
8 Tahviller, şirketler dışında devlet ve belediyeler gibi tüzel kişiliğe sahip kamu kuruluşları tarafından da çıkarılabilir. Birer katılma payını ifade eden hisse senetleri, anonim şirketler tarafından ihraç edilebilirler. (sermayesi paylara bölünmüş komandid şirketler de hisse senedi çıkarabilmekte, ancak bunlar, halka arz yoluyla satılamamaktadır.)
9 Tahviller, bir itfa planı dahilinde itfa edilir. Hisse setlerinde, ilkesel olarak itfa söz konusu değildir. Ancak isteğe bağlı olarak, hisse senetlerinin bir bölümü itfa edilebilir ki, bunun anlamı sermaye azaltımıdır. Hisse senetlerinin tamamen itfası ise, şirketin tasfiyesi demektir.


Ekonomik Açıdan FaRkLaR

Tahvil ile hisse senedi arasındaki en önemli ekonomik fark, risk konusudur. Tahvil sahibi, tahvil ihraç eden şirketin kâr-zarar riskine katılmaz. Tahvil sahibi için risk, ancak şirketin tahvil anapara ve faizlerini ödeyemeyecek duruma gelmesi halinde söz konusudur. Bu durumda da, hisse senedine karşı avantajlı dır. Tahvil bir borç senedi olduğuna göre, borcun anapara ve faizleri gereğinde yargı yollarına başvurmak suretiyle tahsil edilebilir. Şirketin iflası ya da tasfiyesi halinde de, tasfiyeden öncelikle borçlar ödeneceğinden dolayı, tahvil sahipleri hisse senedi sahibinden önce alacaklarını alır. Hisse senedi sahipleri ise, ancak şirketin mal varlığından tüm borçlar ödendikten ve tasfiye masrafları çıktıktan sonra, kalanı, hisseleri oranında paylaşırlar.

Yalnız, tahvil alacaklıları icra, iflas ve tasfiyede yeterince korunmuş değillerdir. TTK, tahvili kıymetli evrak saydığı halde, İcra İflas Kanunu tahvili bono, çek ve poliçe gibi mütalaa etmemiş, öncelik bakımından adi borç senedi gibi ticari senetlerin gerisinde bırakmıştır.

Türkiye'de, Kurul'ca kayda alınan, satışı yapılacak sermaye piyasası araçlarının ihraç değerinin binde üçü tutarında bir ücret Kurul nezdindeki bir "özel hesaba yatırılmaktadır. Bu oran, gerektiğinde Bakanlar Kurulu'nca azaltılabilir. Bu kapsamda, tahvil ihraçları için de bu ücret yatırılmaktadır. Özel hesap, Sermaye Piyasası Kurulu'nun giderlerini karşılamak amacıyla kurulmuştur. Batı ülkelerinde ise, kamu otoritesi tarafından oluşturulan fonlara/hesaplara, her tahvil ihracı dolayısıyla ihraç eden şirketlerce belirli bir oranda prim yatırılmakta, tahvil ihraç eden bir şirket tahvillerinin anapara ya da faizlerini ödeyemediği takdirde, tahvil sahiplerinin alacakları tamamen ya da belirli bir oranda bu sigorta fonundan ödenmektedir.

Hisse senedi sahipleri ise tamamen risk altındadır. Bu risklerden biri temettü alıp almama riskidir. Hisse senedi yatırımı tahvillere nazaran daha riskli bir yatırım konusudur.

Tahvil ve hisse senetlerinin önemli bir ekonomik farkı da, tahvillerin sabit gelirli, hisse senetlerinin de değişken gelirli olmasıdır. Tahvillerde faiz oranlarını devlet tayin eder. Faiz oranlarının enflasyonun altında tutulduğu çok görülmüştür. Bu durumda tahvilin gerçek geliri sıfır olabileceği gibi, 1978-1980 yılları arasındaki dönemde görüldüğü gibi negatif bir duruma da gelebilir. )


- HİZMETÇİ ile/ve/değil/||/<> TABLAKÂR


- HOCALAR İÇİN YAZILAN METİN(KİTAP) ile TALEBELER/TEK BAŞINA OLANLAR İÇİN YAZILAN KİTAP


- HOROZ ile/ve KAZ ile/ve KARGA ile/ve TAVUSKUŞU

( Şehveti simgeler. İLE/VE Hırsı simgeler. İLE/VE Tûle emeli simgeler. İLE/VE Kibri/makamı simgeler. )

( Dışarıdaki değil içteki kuşları kontrol etmek gerek. )

( Eşek de sadece açlık ve şehveti için anırır. )


- HOROZ ile/ve/<> TAVUK

( Şehveti simgeler. İLE/VE/<> ... )

( ... ile/ve/<> TOK[Tuna Bulgarları'na ait kitâbelerde] )

( Horoz ile/ve/<> Tavuk )

( image )

( ... avec/et/<> CRÊTE )

( DÎK/DİYK[çoğ. DİYEKE, EDYÂK] ile/ve/<> DECÂC, DİCÂC/E, DÜCÂC/E[çoğ. DÜCÜC] | DÜCÂCİYYE[: Tavukgiller] )

( HURÛS ile/ve/<> MÂKİYÂN
HÛD-İ/HÛC-İ HURÛS, LÂLEK/Â: Horoz ibiği. )

( ROOSTER vs./and/<> CHICKEN )

( GALLUS cum/et/<> GALLIN/A/E )

( EL GALLO con/y/<> LA GALLINA )


- HOŞGÖRÜ/İYİGÖRÜ = MÜSAMAHA, TESAMUH = TOLERANS[İng. < TOLERANCE] = TOLÉRANCE[Fr.] = TOLERANZ[Alm.] = TALERANTIA < TOLERARE[Lat.]


- HOŞGÖRÜ ile/ve TAHAMMÜL


- HULÛL ile/değil TAHALLÜL

( Haramdır. İLE/DEĞİL Helâldir. )

( Hz. İbrahim, tahallül ve halildir. )


- HURMA[Fars.] ile TRABZON HURMASI/ASYA/JAPON HURMASI/TAZE HURMA/CENNET ELMASI

( Hurma ağacı. | Palmiyegillerin eski çağlardan beri Kuzey Afrika'da kültürü yapılan, yemişlerinden yararlanılan, gövdesi uzun, yaprakları büyük ve dikenli bir ağaç. | Bu ağacın tatlı meyvesi. İLE Abanozgillerden, 15 metre kadar yükselebilen büyük bir ağaç. | Bu ağacın elma büyüklüğünde, turuncu renkte, hamken kekre olan, olgunlaştığında tatlılaşan meyvesi. )

( DATE vs. PERSIMMON )

( PHOENIX DACTYLIFERA cum DIOSPYROS KAKI )


- İ'ÂNE[Ar.] ile TAKVİYE[Ar.]


- İBÂDET ile/ve TAAT ile/ve İTAAT

( SAAT-İ VAHİDEDİR ÖMÜR CİHÂN SAAT-İ TAATE SARF EYLE HEMÂN )

( PUJA ile/ve ... ile/ve ... )


- İBÂDET ile/ve TAPINMA


- İCÂBET[Ar.] ile TÂ'AT[Ar.]


- İÇERME = TAZAMMUN = IMPLICATION[İng., Fr.] = IMPLIKATION[Alm.] = IMPLICATIO[Lat.]


- İÇLEM = TAZAMMUN = COMPREHENSION[İng.] = COMPRÉHENSION[Fr.] = INHALT[Alm.] = COMPREHENSIO[Lat.]


- İCTİHAD >< TAHKÎK


- İDDİA (ETMEK) ile TAAHHÜT (ETMEK)


- IDENTIFIKASYON/IDENTIFICATION[İng.] değil/yerine/= TANIMLAMA | ÖZDEŞLEŞTİRME


- İDRAK ile/ve/= TASAVVUR


- İFTİDA'[Ar. < FİDYE] ile/ve/||/<> TALAK[Ar.]

( [evliliğin sona ermesi] Kadının, kocasını boşaması. İLE/VE/||/<> Evliliğin sona ermesi. Erkeğin, karısını boşaması. )


- İFTİTÂH TEKBİRİ ile/ve/<> İSTİFTÂH TEKBİRİ ile/ve/<> TAHRİME TEKBİRİ ile/ve/<> TEŞRÎK TEKBİRİ

( Namaza başlarken alınan ilk tekbir. İLE/VE/<> Namaza başlarken alınan ilk tekbir. İLE/VE/<> İhrama girmek gibi yapılmaması gerekenlerin başladığı tekbir. İLE/VE/<> Arefe Günü, Sabah namazı ile başlayıp Kurban Bayramı'nın 4. günü ikindi namazına kadar, namazların farzını kılıp selâm verdikten sonra ara vermeden, yerinden kalkmadan, dünya kelâmı konuşmadan yerine getirilir ve vaciptir. )

( ... İLE/VE/<> ... İLE/VE/<> Allah-u Ekber[Allah sözü farzdır, Ekber sözü vacib'tir. El kaldırıp kulağa götürmek ise sünnettir.] İLE/VE/<> Vaciptir. )

( "ALLAHÜ EKBER(ALLAH ULULARIN ULUSUDUR)", "ALLAHÜ EKBER, ALLAHÜ EKBER, LÂİLÂHE İLL'ALLAHÜ V'ALLAHÜ EKBER, ALLAHÜ EKBER VE Lİ-LLÂH-İL HAMD" )


- İHTİYÂR SAHİBİ (OLMAK/OLAN) ile/ve/<>/|| TASARRUF SAHİBİ (OLMAK/OLAN)


- İHTİYÂRÎ/TAHYİRÎ HÜKÜMLER:
CEVAZ ile/ve/||/<> İBÂHE/MUBAH ile/ve/||/<> NEDB ile/ve/||/<> İSTİHSAN ile/ve/||/<> TABİÎYET ile/ve/||/<> HELÂL


- İHVÂN[< ÂH] ile/ve/<> TÂLİB

( Sâdık, samimi, candan dostlar. | Tarîkat yoldaşları/arkadaşları. İLE/VE/<> İsteyen, istekli. )

( Amaçta bir olmak. İLE/VE/<> Aynı amacı arıyor/istiyor olmak. )


- İKİNCİLLEŞTİRME ile/ve/<> TARİHSELLENDİRME


- İKİRCİK ile/ve TARTIŞMA


- İKTİBÂS ile/değil/yerine TAHSİL


- İKTİBÂS ile/ve/<> TAKLİT


- İKTİZÂ ile/ve/||/<> TAHYİR ile/ve/||/<> VAZI


- İLERLEME/TERAKKİ ve/||/<>/< TAKLİT

( Taklit, ilerlemenin/terakkinin motorudur. )


- İLİM ve/+/<> TASAVVUR

( ... VE/+/<> Bir şeyin sûretinin zihinde bulunması/oluşması. )

( Bir ilme başlamak, o ilmi tasavvur etmeye/etmeyi bağlıdır/gerektirir. )

( Bir şeyi, hiçbir yönünden bilmemek olanaksızdır. )

( Bir ilmi bilmek bile ucundan tutmaktır. )


- İLM-İ MUTLAK ve/= TASAVVUR-U MUTLAK


- İLTİMAS ile ŞEFAAT ile İSAR ile TAFDİL[< FADL]

( Haksız yere, yasa ve kurallara uymaksızın kayırma, arka çıkma. | Birine herhangi bir konuda öncelik ve ayrıcalık tanıma. İLE Birinin suçunun bağışlanması ya da dileğinin yerine getirilmesi için o kişiyle Tanrı arasında, peygamberin yaptığı aracılık. İLE İkram; bahşiş. | Cömertlikle verme. | Dökme, saçma, serpme. | Kişinin, kendi, gereksinim duymasına karşın bahşiş vermesi. | Seçme. İLE Birini, ötekilerden üstün tutma. | En üstünlük. )


- İMAN ETMEK ile/ve TÂBİ OLMAK

( İnsan herşeye iman ederse, hiç canı sıkılmaz. )


- İMÂN ve/<> İLİM ve/<> TAKVÂ

( Gövde. VE/<> Koruyucu giysi. VE/<> En dış koruyucu giysi. )


- İMPAKSİYON/IMPACTION[İng.] değil/yerine/= TAKILMA


- İNANÇ ile TAKVÂ


- İNEK ile/değil TAKİN/KEÇİ ANTİLOBU

( ... İLE/DEĞİL Başı keçiye, gövdesi ineğe benzeyen, 4500 metrenin üzerindeki yüksekliklerde, Himalayalar'da [Bhutan, Burma, Nepal ve Myanmar'da] yaşayabilen bir hayvandır.[25 Kasım 1985'te, Bhutan'ın ulusal hayvanı olarak kabul edilmiştir.] )


- İNKOMPLET/INCOMPLETE[İng.] değil/yerine/= TAM OLMAYAN | TAMAMLANMAMIŞ


- İNSAN'IN/KİŞİNİN DÜŞÜNMESİ ile/ve TANRI'NIN DÜŞÜNMESİ

( [mâhiyetçe değil derece olarak!] Bilkuvve'den bilfiil'e doğru. İLE/VE Bilfiil. )


- İNSAN/KİŞİ:
DOĞA ve/<> TARİH

( Dirimsel[biyolojik] yanı, gövdesi itibariyle. VE/<> Zihni, bilgisi, deneyimleri, görgüsü, dili ve kültürü itibariyle. )


- İP ile TARAZ/DARAZ

( ... İLE Taramak. | Düz ve parlak bir kumaşın üzerinde bulunan tel tel iplik. Dokumanın taraktan geçirilirken kopan ipliklerinden oluşan kabartılar. | (Saç için) Dağınık, biçim verilmemiş, kabarık. | Taraz sözcüğü Anadolu halk ağzında daraz biçiminde de söylenir. Bu sözcüğün kökünde daralmak, sıkılmak, dağılmak, kopmak, üşümekten tüyleri dikilmek vb. anlamlar vardır. )


- İPOTEK ile TAŞINMAZ YÜKÜ

( Bir borcun ödenmesini güvence altına almak için borç ödenince ortadan kaldırmak koşuluyla borçlu tarafından belirlenecek bir taşınmaz üzerine alacaklı lehine tapuya işlenen kayıt. İLE Söz konu taşınmaz sahibini başka bir kişiye yükümlü kılar.[Söz konusu olabilmesi için tapu kütüğüne tescil koşulu bulunmaktadır.] )


- İRÂDE[Ar.] ile TAHARRÎ[Ar.]


- İRÂDE[Ar.] ile TAVTÎNU'N-NEFS[Ar.]


- İRÂDE ile/ve/<> ŞEHVET ile/ve/<> TAMAH

( Varoluş ve sürdürme isteği. İLE/VE/<> Dürtü ve/ya da "güdü"ler aracılığıyla isteme. İLE/VE/<> İstemenin aşırılıkları. Açgözlülük, hırs. )

( CONATUS cum/et/<> APETITUS cum/et/<> CUPIDITAS )


- İSPAT değil/yerine/= TANITLAMA


- İSTATİSTİKSEL ANLAM/LILIK / YORUM ile/ve/<> TARİHSEL ANLAM/LILIK / YORUM


- İTAAT ile/ve/değil/yerine/<> "TAPMAK" ile/ve/değil/yerine/<> TESLİMİYET

( [not] OBEY vs./and "WORSHIP" vs./and/but/<> SUBMISSION
SUBMISSION instead of OBEY and "WORSHIP" )


- İTİBAR ile/ve/||/<> TAHAMMÜL


- İTTİBÂ değil/yerine/= TÂBÎ OLMA, UYMA, ARDISIRA GİTME


- İZLEM/STRATEJİ(K)[Fr. < Yun. STRATOS: Ordu. | AGO: Gütmek.] ile/ve/<> TAKTİK

( Üst kuram, kuram kurma kuramı. İLE/VE Stratejinin uygulanması. )

( STRATEGY vs./and TACTICS )


- İZLEME ile/ve/||/<> TARAMA


- İZMİR < TANTALİS


- JENERİK değil/yerine/= TANITIMLIK


- JIT/JUST-IN-TIME[İng.] değil/yerine/= TAM ZAMANINDA


- KABUĞUN, FLOEM TABAKASI = TABAKA-İ KIŞR = LIBER


- KABUL ETMEK ile/ve/değil/yerine TANIMAK


- KABUL ve/< TAHSÎN

( ACCEPTANCE and/< TO SEE NICE )


- KABUL ve TAHSİN


- KABUL ile TAYİN


- KADER[Ar.] ile TAKDÎR[Ar.]


- KADÎM MATEMATİK'TE, ÜÇ SORUNSAL:
TESLÎS-İ ZÂVİYE ile/ve TADÎF-İ MEZBAH ile/ve TERBİ'-İ DÂİRE

( * Dar açının çizimle/geometrik olarak üç eşit parçaya bölünmesi. İLE/VE * Küpün iki katının alınması. İLE/VE * Dairenin kareleştirilmesi. )

( Daha geniş bilgi için burayı tıklayınız... )


- KÂGİR/KÂRGİR[Fars.] değil/yerine/= TAŞ YA DA TUĞLADAN YAPILAN YAPI


- KÂĞITTA:
TERBİYECİ ile/ve/||/<>/> AHERCİ ile/ve/||/<>/> BOYAYICI ile/ve/||/<>/> TAMİRCİ

( [bkz.]
Kâğıtlar ve Su Damgaları - Süheyl Ünver - Türk Tarih Kurumu, Belleten
XVIII. ve XIX. yy.'da, Türkiye'de Kâğıt - Osman Ersoy (Prof.) - Ankara, 1963 )


- KALKÜL/CALCULUS[İng.] değil/yerine/= TAŞ


- KALOMEL[Yun.] değil/yerine/= TATLISÜLÜMEN

( Civa bileşimlerinden, hekimlikte kullanılan, zehirli bir madde. )


- KALSİYUM[Ca] ile TAMANİT[Fr. TAMANITE]

( Atom numarası 20, atom ağırlığı 40,80, yoğunluğu 1,55 olan, 845 °C'de eriyen, kireç ve alçının birleşimine giren, sarımtırak beyaz bir öğe. İLE Doğal kalsiyum ve demir fosfat. )


- KAMYON[Fr. CAMION] ile TANKER[Fr.]

( Motorlu, büyük yük taşıtı. | Bu taşıtın taşıyabildiği miktarda olan. İLE Petrol, benzin gibi akaryakıt ürünleriyle, sanayi ile ilgili yağ vb. sıvı maddeleri taşıyan gemi ya da kamyon. )


- KANAVA[İt. < CANOVACCIO] değil/yerine/= TASLAK

( Kaneviçe. | Bir şekil, resim, plan ya da eserin sonradan üzerinde işlenecek olan basit şekli, taslak. )


- KANIKSAMA ile TAHAMMÜL

( TO BE INURED TO vs. ENDURANCE )


- KANSA/KONSA = TAŞLIK


- KANTAR[Ar. < KİNTÂR]/BASKÜL[Fr. < BASCULE] değil/yerine/= TARTI (ARACI)

( Ağırlık sıfırken yatay duran bir kaldıraç koluna dik olarak tutturulmuş bir ibrenin sapmasıyla kütleleri tartan araç. | Tartılacak kütle alttaki çengele takıldığında sarmal bir yaya bağlı olan ve normal olarak sıfırı gösteren bir okun, yanlarda gösterilmiş ağırlık birimleri hizasına gelmesiyle kütle ağırlığını belirleyen bir tür tartı aracı, el kantarı. | 56,452 kilogram ağırlığında ya da kırk dört okkalık bir ağırlık ve sığa birimi. )


- KAPAK ile/değil/yerine/||/<> TABAK


- KAPLAN ile TAZMANYA KAPLANI/KURDU

( ... İLE Yeni Gine ve Avustralya anakarasına özgüdür.[Yaklaşık 4 milyon yıl önce evrilen, bilinen en büyük etçil keseli hayvanlardan biridir.][Avustralya'nın keşfinden sonra bilinen son Tazmanya kaplanı, 1936 yılında öldürülerek ne yazık ki soyu tüketilmiştir. :(] )

( ... cum THYLACINUS CYNOCEPHALUS )

( TIGER vs. THYLACINE )


- KAPLUMBAĞA/TOSBAĞA ile TATLI SU KAPLUMBAĞASI

( REFŞ: Bir tür ırmak kaplumbağası.[Fırat ve Dicle'de bulunur.] )

( SÜLHAFİYYE[Ar.] | CHÉLONIENS[Fr.]: Kaplumbağalar. )

( Kaplumbağa ile ... )

( SÜLHAFÂ[çoğ. SELÂHİF] ile ATÛM )

( KEŞEF, BÂHE, SENG-PUŞT ile ... )

( TURTLE vs./and ... )

( TESTUDO GRAECA cum EMYS ORBICULARIS )

( LA TORTUGA con ... )


- KAPORTA[İt. < BOCCAPORTA] ile/ve/||/<> KAROSER[Fr. < CARROSSERIE] ile/ve/||/<> TAMPON[Fr. < TAMPON]

( Otomobilde, kaput ya da ön kapak. | Motorlu taşıtları örten, genellikle sacdan yapılmış dış bölüm. | Gemi içinin aydınlanması ve hava alması amacıyla güvertede açılmış bulunan camekânlı yer. | Kişinin yüz, giysi, ayakkabı vb.nden oluşan dış görünümü. İLE/VE/||/<> Otomobilde, mekanizmayı oluşturan motor, makine, tekerlek, şasi vb. bölümlerin dışında kalan, görünen dış bölüm. İLE/VE/||/<> Bir deliği kapamaya yarayan, herhangi bir nesneden yapılmış büyük tıkaç. | Bir darbenin şiddetini azaltmaya yarayan, içi yumuşak nesneyle dolu şey. | Çarpışmaların etkisini azaltmak için vagonların, otomobillerin ön ve arkalarında bulunan donanım. | Kanı silmek, durdurmak için kullanılan gazlı bez yumağı ya da sterilize edilmiş pamuklu özel parça. | Bir darbenin, çatışmanın şiddetini azaltan etken. )


- KARA KAPLUMBAĞASI ile BATAKLIK KAPLUMBAĞASI ile TATLISU KAPLUMBAĞASI ile DENİZ KAPLUMBAĞASI

( Bilinen, 200'den fazla çeşidi bulunmaktadır. Türkiye'de, 10 kaplumbağa türü bulunmaktadır. )

( ... İLE ... İLE ... İLE Türkiye'deki yuvalama kumsalları: Türkiye'nin Akdeniz kıyılarında belirlenmiş ve resmî olarak kabul edilmiş 21 yuvalama kumsalı bulunuyor. Bu kumsallar, Batı'dan Doğu'ya şöyle sıralanmaktadır: Ekincik, Dalyan, Dalaman, Fethiye (Muğla), Patara, Kale, Kumluca, Çıralı, Tekirova, Belek, Kızılot, Demirtaş, Gazipaşa (Antalya), Anamur, Göksu Deltası, Alata, Kazanlı, Davultepe (Mersin), Akyatan, Yumurtalık (Adana) ve Samandağ (Hatay). )

( [yaşam alanları] Dağlık, ormanlık hatta çöl ortamlarında bile rastlanmaktadır. İLE ... İLE Karadan, su yaşamına geçen hayvanlardandır. Tropikal ve alt tropikal iklim bölgelerinde yaşarlar. İLE Hem karada, hem de suda yaşarlar. Dünyanın orta bölgelerinde, tropikal bölgelerine yakın denizlerinde, açık okyanuslarda, kıyı habitatları özellikle tropikal ve ılıman bölgelerde, Hint Okyanusu, Atlantik Okyanusu, Pasifik Okyanusu, Karayipler ve Akdeniz'de yaşarlar. )

( [yaşam süreleri] ... İLE ... İLE ... İLE 25-50 yıldır. )

( ... İLE ... İLE ... İLE Dünya denizlerinde yaşayan yedi deniz kaplumbağası türü:[Dermochelys coriacea, Eretmochelys imbricata, Lepidochelys kempii, Lepidochelys olivacea, Chelonia mydas, Caretta caretta, Natator depressus] )

( Ayaklarında, beş parmak bulunmaktadır. Çiftleşmeyi kolaylaştırabilmek için karın alt kabuğu, erillerde daha güçlü ve içe doğru çöküktür. Erillerin, ön bacak tırnaklarından biri, dişiyi çiftleşme sırasında kavrayabilmek üzere daha uzundur. İLE ... İLE Parmakları arasında yarım perde biçimlenmiştir. Ayakları ve sırt kabukları biraz daha küçülmüş, uzamış ve yüzmeye uygun bir duruma gelmiştir.[Fırat kaplumbağasında, kabuk, tam sertleşmemiş bir yapı gösterir.] İLE Ayakları, yüzmeye uygun palet benzeri biçim almıştır. Tırnaklardan bir ya da ikisi kalmıştır. Kabukları, kayık benzeri, uzun bir biçim almış, baş ve ön ayakların bulunduğu yerden, kabuk, daha geri çekilmiştir. )

( Kaplumbağalar, kıçlarından da soluk alabilirler. )

( SELÂHİF[< SULHAFÂT, SULAHFÂT ]: Kaplumbağalar. )

( TURTLE vs. TORTOISE vs. ... )

( TURÂBİYYE ile ... ile ... )

( TESTUDO avec ... avec ... )


- KARAFATMA ile HAMAMBÖCEĞİ/KAKALAK ile HANIMBÖCEĞİ/GELİNBÖCEĞİ ile TAHTAKURUSU

( Kınkanatlılardan, böcek, kurt ve sümüklüböceklerle beslenen, tarıma yararlı, parlak siyah renkli bir böcek. İLE Hamamböceğigillerden, temiz tutulmayan yerlerde üreyen, zararlı bir böcek. İLE Kınkanatlılardan, kara benekli, kırmızı renkte, kurtçukları yemesinden dolayı yararlı sayılan bir böcek. İLE Yarımkanatlılardan, uzunluğu 3-5 milimetre, gövdesi oval ve yassı, kanatları körelmiş, oturulan, yatılan yerlerde üreyerek insan kanıyla beslenen, pis kokulu böcek. )

( ORIENTAL COCKROACH/BLACK BEETLE vs. COCKROACH/TICK/ACARID vs. CHINCH )

( CARABUS cum BLATTA ORIENTALIS cum COCCINELLA cum CIMEX LECTULARIUS )


- KARANFİL[Ar. < KARANFUL] ile TARÇIN[Fars. < DÂRÇÎN < DÂRÛ-Yİ ÇİN/DÂR-I ÇİN: Çin darısı/ağacı.]

( ... İLE Tarçın bitkisinin kökeninin, Sri Lanka olarak da bilinen Seylan Adası olduğu söylenir. Ne var ki, biz bu bitkiyi Uzakdoğu'dan, Çin ve Malezya gibi ülkelerden almışız. Aslında, bitkinin dilimizdeki adı da, tarihi bu bağa ilişkin bir ipucu verir gibi. Farsça, "dâr" sözcüğü, ağaç anlamına geliyor.[Arapça'da ev anlamına gelen "dâr" sözcüğüyle karıştırılmamalı!] "Dâr-ı Çin" yani "Çin ağacı" sözcüğü, Farsça'dan dilimize girmiş ve başındaki sessiz harf sertleşerek tarçın biçiminde söylenir olmuş.

İngilizce gibi Batı dillerinde, tarçın sözcüğünün karşılığı, "cinnamon". Bu sözcük, Latince, tarçın demek olan "cinnamomum" sözcüğünden kaynaklanıyor. Ama sözcük, Latince'ye gelinceye kadar dilden dile dolaşmış. Tıpkı, İpek Yolu tüccarlarının, mallarını taşımaları gibi, sözcük de dilden dile taşınmış. Sözcük, Latince'ye, eski Yunanca "kinnamomon"dan geçmiş. Yunanlar'sa, bu sözcüğü, İbraniler'in, "kinamom" dedikleri sözcükten alıp dillerine uyarlamışlar. Aramca, "qunimun" olarak söylenilen sözcüğün kökeniyse, Malezya'da ve Endonezya'da konuşulan Malay dili. Bu dilde, "kayu manis" sözcüğü, "tatlı odun" anlamına geliyor. )

( CLOVE vs. CINNAMON )


- KARBON ALAŞIMLI ile/ve/değil/yerine TAMAMI KARBON


- KARİDES ile TAVUSKUŞU, PEYGAMBER DEVESİ KARİDESİ

( ... İLE Endonezya'da denizlerinde yaşarlar. )

( ... İLE En gelişmiş görüşe sahip hayvanlardandır. )


- KARÎHA[Ar.] ile TABÎ'AT[Ar.]


- KARINCAYİYEN ile TAMANDUA

( ... İLE Ağaçta yaşayan, karınca ve termitleri avlarlar. )


- KARTVİZİT değil/yerine/= TANITMA KARTI


- KASARA[İt. < CASSERO] ile/ve TAVLON

( Gemideki kısa güverte. İLE/VE Sintinenin üstündeki güverte. )


- KÂSE[Fars.] değil/yerine/= TAS

( Cam, çini, toprak vb.nden yapılmış derince çanak. | Kalp. )


- KÂSE ile TABAK


- KASIRGA ile TAYFUN[İng. TYPHOON][ŞİDDETLİ KASIRGA]

( Atlantik Okyanusu'nda ve dünyanın dönüş [saat] yönündedir. İLE Okyanuslarda, Çin Denizi ile Hint Denizi'nde görülen, dünyanın dönüş [saat] yönüne zıt olarak, Doğu'dan, Batı'ya doğru oluşan, güçlü kasırga. )

( BÂD-GERD ile BERJ/BEVJ )

( HURRICANE vs. TYPHOON )


- KATMANDU'DAKİ MEYDANLAR:
DURBAR ile/ve/||/<> HANUMAN DHOKA(MAYMUNLAR KRALI) ile/ve/||/<> TAUMADHI ile/ve/||/<> DATTATRAYA


- KAVRAM ile/ve/<> TAM AYIRD EDİCİ (BİLGİ)

( CONCEPT vs./and/<> DISTINGUISHED (INFORMATION) )


- KAVRAM ile/ve TARTIŞMA


- KAVUK ile/ve/<> TÂC

( ... İLE/VE/<> Büyük kavuk. )


- KAYGI/ANKSİYETE ile BUNALIM/DEPRESYON ile TAKINTI/OBSESYON ile KUŞKUCULUK/PARANOYA

( "Ya yanlış yaparsam?" İLE "Hep yanlış yaptım" İLE "Hiç yanlış yapmamalıyım!" İLE "Bana yanlış yapacaklar!" )


- KAZANMAK" ile/değil/yerine/>< TARTIŞMAK

( "Kazanmak için başlanılmış" tartışma, kaybetmenin ilk adımıdır. )


- KEKİK ile/ve TARHANA/EŞEK KEKİĞİ

( ... İLE/VE Daha serttir. )


- KEMÂL[Ar.] ile TAMÂM[Ar.]


- KENDİLİĞİNDENLİK = TAVİYET = SPONTANEITY[İng.] = SPONTANÉITÉ[Fr.] = SPONTANEITÄT[Alm.] = SPONTANEUS[Lat.] = ESPONTANEIDAD[İsp.] = TZU-JAN[Çince]


- KENDİLİK ile/ve/değil/yerine/||/<> TARİHSELLİK


- KENDİN TANIMAK


- KENDİNDE:
"TANRI'YI BULMAK" değil TANRISALLIĞI BULMAK


- KENDİNİ ... OLARAK:
TANIŞTIRMIŞ değil TANITMIŞ


- KEYFİYET ile/değil/yerine TASARRUF


- KİBAR değil/yerine/= TAYLAN


- KİLİM ile/ve TATAMİ

( ... İLE/VE Japon kilimi. )


- KİLO HESABI ile TANE HESABI


- KİNÂYE ÇEŞİTLERİNDE [YAZINDA/EDEBİYATTA]:
MUGÂLATA-İ MANEVİYE ile TEVRİYE ile İSTİHDÂM ile TEVCÎH ile TA'RÎZ ile REMZ

( ... İLE Örtmek, merâmı gizlemek. | [edebiyatta] Nükte yapmak amacıyla birkaç anlamı olan bir sözcüğün, en uzak anlamını kastederek kullanma sanatı.[Anlam sanatlarındandır ve telvîn'in bir bölümüdür.] İLE Hizmet ettirme. | Birden fazla anlamı olan bir sözcüğün, her anlamını, anlama uygun düşecek biçimde kullanma sanatı. [Sözcüğün, mecâz ve gerçek anlamı, başka sözcüklerin etkisiyle kullanım alanına çıkar. Çoğu zaman, aynı sözcüğün yerine özne biçimi kullanılır. Sözcüğün iki anlamı da kendileriyle ilgili yönde ele alınır.] İLE ... İLE "Taş atma." Birini, küçük düşürmek ve onunla alay etmek amacıyla, söylenecek sözü, tam tersi olan bir söz ile nükte yaparak anlatma sanatı. | Zarif bir biçimde, ifadenin yönünü değiştirerek sitemde bulunmak. ["Ne kadar da cömert davranıyorsunuz..."] [Bu sanatta, söz söylenilen kişi, karşılık vermekten yoksun bırakılır.][Kinâye sözcüğe, ta'rîz ise anlama dayandırılır.] İLE ... )


- KİNÂYE[Ar.] ile TARİZ[Ar.]

( Düşünüleni dolaylı olarak anlatan söz. | Üstü kapalı, sitemli, dokunaklı söz. | Bir sözü, gerçek anlamının dışında kullanma sanatı. İLE Kapalı bir biçimde, dolaylı olarak söz söyleme, taşlama. )


- KİPPA ve/<> TALLETH

( Dua takkesi. VE/<> Kutsal şal. )


- KIRIM ile/= TAURIS ile/= TAVRIA/TAVRIDA

( ... İLE/= Kırım'dan, ilk kez Antik Çağ'da, Heredotos söz etmiş ve bu adı vermiştir. İLE/= Roma'lılar da, bu adlarla anmıştır. )


- KİRKİT ile TARAK

( Dokumacılıkta atkı ipliğini sıkıştırmak için kullanılan, demirden ya da ağaçtan yapılmış dişli araç. | Halı dokunurken kullanılan el tarağı. )


- KİŞİ:
"GÖRDÜĞÜMÜZ" ile/ve/değil/yerine TANIDIĞIMIZ


- KİŞİLERİ TANIMAK:
TANIŞIRKEN ile/ve/değil/yerine/>< TARTIŞIRKEN


- KİŞİLERİ TANIMAK:
TANIŞIRKEN ile/ve/değil/||/<>/>/< TARTIŞIRKEN


- KİŞİLERİ:
"DENEMEK" değil/yerine "TARTMAK"


- KISIM ile TARAF

( PART vs. SIDE )


- KIŞKIRTICI ile TAHRİK EDİCİ


- KIVÂM[Ar.] ile/<> TAV[Fars.]

( Koyuluk. | Bir şeyin, en uygun zaman ya da durumu. | Spor çalışmalarında başarılı olabilmek için, fizik ve moral yönünden istenilen iyi durum. İLE/<> İşlenecek bir nesnede bulunması gereken ısının, nemin yeterli olması durumu. | [hayvanlarda] Semizlik. | [mecaz] En uygun durum ve zaman. )


- KIYAS(LAMA)/TASMİM[Ar.] değil/yerine/= TASIM(LAMA)


- KIZMAK ile/ve/<> "TAPASI ATMAK"


- KOKU ile/ve/||/<> TAD/AROMA

( Burundan gelen. İLE/VE/||/<> Damaktan gelen. )

( Ortonazal. İLE/VE/||/<> Retronazal. )


- KÖLELEŞTİRENLER:
"SEVİLME İSTEĞİ/BEKLENTİSİ" ve/||/<>/> "BEĞENİLME İSTEĞİ/BEKLENTİSİ" ve/||/<>/> "TAKDİR EDİLME İSTEĞİ/BEKLENTİSİ"


- KOMPLE değil/yerine TAMAMEN


- KOMPLET/COMPLETE[İng.] değil/yerine/= TAM


- KONFÜÇYANİZM ile/ve TAOİZM

( Konfüçyanizm, toplumsal örgütlenişin, insan aklının ve pratik bilginin felsefesi. İLE/VE Taoizm, doğanın gözlemlenmesi yolu ile doğanın yolunu (Tao) keşfetmeye çalışmak. )


- KONKASÖR değil/yerine/= TAŞKIRAN


- KONSÜLTASYON değil/yerine/= TANI GÖRÜŞÜMÜ


- KONTEYNER değil/yerine/= TAŞIMALIK


- KONU/KAVRAM/DURUM:
TARTIŞILABİLİR ile/ve/değil/yerine/< TARTIŞILMAYA DEĞER


- KONUŞ ve/||/<>/> EĞLEN ve/||/<>/> TARTIŞ ve/||/<>/> KORU

( Arkadaş gibi. VE/||/<>/> Çocuk gibi. VE/||/<>/> Eş gibi. VE/||/<>/> Kardeş gibi. )


- KONUŞMA ile TARTIŞMA

( TALKING vs. ARGUE )


- KÖPEKBALIĞI ile TAŞIL(FOSİL) KÖPEKBALIĞI

( ... İLE 750 yıla kadar yaşayabilmelerinden dolayı. )

( ... ile )


- KOPYA ile TAKLİT

( Nesnelerde. İLE İnsanda ve hayvanda. )


- KORKU ile/ve/değil/yerine TARİH BİLİNCİ

( Ulusların uygarlık seviyesini, tarih incelemelerindeki çaba ve becerilerine göre belirlemek olanaklıdır. )


- KOVUŞTURMA değil/yerine/>< TAKİPSİZLİK


- KÖYLÜ ile TAŞRALI


- KOYUN ile/ve TARGEE


- KROKİ[Fr. < CROQUIS] değil/yerine/= TASLAK


- KRONOLOJİ/CHRONOLOGY[İng.] değil/yerine/= TARİH SIRASI


- KUDRET[Ar.] ile TÂKAT[Ar.]


- KUDRET ile TASARRUF

( CAPABLE vs. SAVING )


- KUKUMAV ile TAPERA

( ... İLE Bir tür küçük kukumav. )


- KÜLLİYEN[Ar.] değil/yerine/= TAMAMEN, TÜMÜYLE


- KÜLT[Fr. < Lat.] değil/yerine/= TAPINÇ/TAPMA | DİN | DİNSEL TÖREN


- KUM ÇÖLÜ ile/ve TAŞ ÇÖLÜ ile/ve KAYA ÇÖLÜ


- KUMAŞ ile TARAZLAMAK

( ... İLE Tezgâhtan çıkan kumaşın tarazlarını ayıklamak. )


- KÜR/CURE[İng.] değil/yerine/= TAM SAĞALTIM


- KURU MEYVE ile/ve TAZE MEYVE

( KAK: Meyve kurusu, dilimlenmeden kurutulmuş meyve. )


- KURU OT ile/ve/değil/||/<>/< TAZE OT


- KURU SARIMSAK ile/ve TAZE SARIMSAK

( ... İLE/VE Yedikten sonraki ağız kokusu daha fazla olabilir. )


- KURUCU/YAPICI SURETLER(ES-SUVERU'L-MUKAVVİME) ile TAMAMLAYICI SURETLER(ES-SUVERU'L-MUTEMMİME)

( Nutkiyet/düşünmenin kişinin faslı/ayrımı olması gibi. İLE ... )


- KURYE[Fr. < COURRIER] değil/yerine/= TAŞIYICI

( Genellikle elçilik postasını yerine ulaştırmakla görevli kişi. | Posta, kargo, mektup vb. gönderileri alıcıya ulaştıran kişi. | Uçakla gönderilen mektup, koli ya da havale. | Düzenli olarak ticari bir hizmet gören taşıt. )


- KUŞ ile TARAGOZ KUŞU

( El Salvador'un simgesi olan yeşil-mavi kuyruklu bir kuş. )


- KUŞLU ve/||/<>/> TAKVİM

( 2021 yılı Kuşlu Takvim için burayı tıklayınız... )

( image )


- KUTSAMA ile TANRISALLAŞTIRMA


- LÂKAP(/B) değil/yerine/= TAKMA AD | SAN/UNVAN["ÜNVAN" değil!]


- LANSE ETME değil/yerine/= TANITMA


- LANSMAN[Fr. < LANCEMENT] yerine TANITIM/SUNUM


- LÂTİF ve/<> TATLI


- LEMUR ile TAÇLI LEMUR [PROSIMIAE]


- LEZZET[Ar.]/TAT ile TATMAK

( Lezzet yeterli miktarda kalarak oluşur. )

( Ağız yoluyla alınan tat. | Herhangi bir şey karşısında duyulan zevk, haz.[mecâz] İLE Canlıların besinlerdeki uçucu olmayan bileşikleri damak, boğaz ve dil yüzeyindeki mukoza noktaları aracılığıyla algıladığı duyum. )

( FLAVOR vs. TO TASTE )

( RASA ile ... )


- LİTOLOJİ[Fr., İng.] değil/yerine/= TAŞBİLİM


- LİTOSFER değil/yerine/= TAŞYUVARI/TAŞKÜRE


- LÛT GÖLÜ ile/ve/<> TABERYA GÖLLERİ

( Deniz seviyesinden 400 m. aşağıda olan Lût Gölü, Ürdün ile İsrail sınırındadır. İLE/VE/<> Dünyanın en alçak ırmağı olan Şeria Irmağı, Lût Gölü ile deniz seviyesinden 210 m. aşağıda bulunan Taberya Gölleri'ni birbirine bağlayan ırmaktır. )


- MÂBED/MÂBET[Ar.] değil/yerine/= TAPINAK


- MAGNEZYUM ile TALK[Ar.]

( Atom numarası 12, atom ağırlığı 24,30, yoğunluğu 1,7 olan, gümüş renginde, parlak bir alevle yanan, çok hafif bir öğe. [simgesi Mg] İLE Genellikle açık yeşil, toz durumundayken yağlı bir görünümde, özgül ağırlığı 2,7, sertliği 1 olan, hidratlı doğal magnezyum. )


- MAHLAS ile/ve/||/<> TAPŞIRMA

( Şair ya da yazarların kullandığı takma ad. İLE/VE/||/<> Şairin adına son dörtlükte yer vermesi. )


- MAKAM ile/ve TAHT

( ... ile/ve ERÂİK[< ERÎKE] )


- MAKAMDA BULUNMA:
MÂRİFET'TEN ile/ve/değil/||/<>/< TÂLİP ÇIKMAMIŞ OLMASINDAN DOLAYI


- MANGA ile/ve/||/<>/> TAKIM ile/ve/||/<>/> BÖLÜK ile/ve/||/<>/> TABUR ile/ve/||/<>/> ALAY ile/ve/||/<>/> TUGAY/LİVA ile/ve/||/<>/> TÜMEN/FIRKA ile/ve/||/<>/> KOLORDU ile/ve/||/<>/> ORDU ile/ve/||/<>/> KUVVETLER ile/ve/||/<>/> GENEL KURMAY

( Onbaşı/çavuş/asteğmen/teğmen yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Üstteğmen yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Yüzbaşı yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Binbaşı/yarbay yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Albay yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Tuğgeneral yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Tümgeneral yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Korgeneral yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Orgeneral yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Orgeneraller yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Genel Kurmay Başkanı yönetiminde. )

( 10 er. İLE/VE/||/<>/> Birkaç[4/5] manga. İLE/VE/||/<>/> Birkaç takım. İLE/VE/||/<>/> Birkaç[dört] bölük. | Küme, yığın, grup. İLE/VE/||/<>/> Birkaç tabur. İLE/VE/||/<>/> Birkaç alay. İLE/VE/||/<>/> Birkaç tugay. İLE/VE/||/<>/> Birkaç tümen. İLE/VE/||/<>/> Birkaç kolordu. İLE/VE/||/<>/> Birkaç ordu. İLE/VE/||/<>/> Birkaç kuvvet. )

( [OSMANLI'da] Mülâzım-ı Sânî yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Mülâzım-ı Evvel yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Yüzbaşı yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Kolağası yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Binbaşı yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Kaymakam yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Miralay yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Mirliva yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Mirliva/Ferik yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Ferik yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Birinci Ferik yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Birinci Ferikler yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Genel Kurmay Başkanı yönetiminde. )

( SECOND LIEUTENANT vs./and/||/<>/> (FIRST) LIEUTENANT vs./and/||/<>/> CAPTAIN vs./and/||/<>/> MAJOR/COMMANDANT vs./and/||/<>/> LIEUTENANT COLONEL vs./and/||/<>/> COLONEL vs./and/||/<>/> BRIGADIER GENERAL vs./and/||/<>/> MAJOR GENERAL vs./and/||/<>/> LIEUTENANT GENERAL vs./and/||/<>/> GENERAL vs./an/||/<>/> GENERALS vs./and/||/<>/> HEAD OFFICER )

( II. Dünya Savaşı "WEHRMACHT", Kara Kuvvetleri (HEER), Deniz Kuvvetleri (KRIEGSMARINE), Hava Kuvvetleri (LUFTWAFFE) ve Özel "SS" Birlikler'inden oluşuyordu. )

( RİYALA[İt.]: Osmanlı donanmasında, Tümgeneral'e eş bir rütbe. )


- MANİK ATAK/MANIC EPISODE[İng.] değil/yerine/= TAŞKINLIK DÖNEMİ


- MANİK-DEPRESİF PSİKOZ değil/yerine/= TAŞKIN-ÇÖKÜMLÜ ÇILDIRI


- MANTIKİYAT ile/ve/> TABİİYAT ile/ve/> RİYÂZİYAT ile/ve/> İLÂHİYAT


- MARUZ KALMAK ile/değil/yerine TÂBÎ OLMAK


- MÂRUZ KALMAK ile/ve/<>/değil TÂBİ TUTULMAK


- MASA'nın Var'ı. ile AĞAÇ'ın Var'ı. ile TANRI'nın Var'ı.


- MASAL ile TANDIRNÂME

( ... İLE Tandır başında oturulurken söylenen ya da okunan masal. | Bilgisiz kişilerin inandığı saçma düşünceler ve bu düşüncelerin yazıldığı sanılan kitap. )


- MASTÜRBASYON:
EL/PARMAK İLE ile ARAÇ İLE ile [tazyikli] SU İLE


- MATBÛ ile/ve TAŞ BASKI/TAŞ BASMASI


- MAYDANOZ ile/ve/<>/> TABULİ

( ... İLE/VE/<>/> İnce bulgurlu, maydanoz salatası. [Lübnan mutfağı mezelerinden] )


- MECÂL[Ar.] ile TÂKAT[Ar. < TÂK]

( Güç, kuvet. | Fırsat, olanak. İLE Güç, dinçlik. | İktidar. )


- MEDH[Ar.] ile TAKRÎZ[Ar.]


- MEFHUM ile/ve TASAVVUR

( Mâhiyeti saf zihni olanlar. İLE/VE Dış dünyada kökü olanlar. )

( MEFHUM: Temsil edilen. | Temsil edilemeyen. )

( TASAVVUR: Resim + kavram. )

( ... İLE/VE Suret. )

( ... cum/et CONCEPT )


- MEME KANSERİNDE:
İLERİ EVRE / ÖLÜM değil/yerine TARAMA

( Memedeki olası kanserleri hücrelerin, 2., 3., 4. evrelerde tespit edilmesi ya da ölümle sonuçlanabilecek çok geç evrelerde tanı koymak. DEĞİL/YERİNE Mamografinin, 40 yaşından sonra her yıl düzenli olarak yaptırılması ve elle takip edilmesiyle gecikmiş olmamak için tarama ve korunmanın önemi/farkı çok büyüktür. )


- MEMNUN (OLMAK) ile/ve/||/<> HOŞNUT (OLMAK) ile/ve/||/<> TATMİN (OLMAK)


- MENKUL değil/yerine/= TAŞINIR


- MERAMET ile/yerine TAMİR ETMEK

( Üstünkörü tamir. İLE/YERİNE ... )

( SUPERFICIAL REPAIR vs. REPAIR )


- MERCİMEK ve/||/<> TARHUN[Ar.]

( ... VE/||/<> Birleşikgillerden, tıpta kullanılan, güzel kokulu bir bitki. )

( ... cum ARTEMISIA DRACUNCULUS )


- MEREMMET/Çİ[Ar.] değil/yerine/= TAMİR/Cİ


- MERIT PTAH ve/||/<> ENHEDUANNA ve/||/<> AGANICE ve/||/<> TAPPUTI-BELATIKALLIM ve/||/<> SONDUK ve/||/<> THEANO ve/||/<> AGLAONIKE ve/||/<> ASPASIA ve/||/<> HIPPARCHIA ve/||/<> PAN CHAO ve/||/<> HYPATIA

( Merit Ptah bilindiği kadarıyla, tarihte kayıtlı en eski kadın hekim ve bilim tarihinde adı geçen ilk kadındır. Krallar Vadisi'ndeki bir Mısır mezarına resmi çizilidir. Burada Merit Ptah, oğlu olan yüksek bir rahip tarafından "başhekim" olarak tasvir edilmiştir.

VE/||/<>

Astronom, matematikçi ve şair. Ay Tanrısı Nanna'nın Ur Kenti'ndeki ana tapınağının başrahibesi Enheduanna, yıldızlar ve ayın döngülerini kaydetmek için gözlemciler görevlendiren ilk rahibedir. Döneminde, gökcisimlerinin hareketlerini gösteren haritalar yapılmıştır. Enheduanna,ilk dinsel takvimlerden biri olan ay takviminin oluşturulmasına katkıda bulunur. Bu takvim, günümüzde hâlâ Paskalya Yortusu, Hamursuz Bayramı gibi dinsel uygulamaları tarihlendirmek için kullanılır. Çalışmalarının ve ilahilerinin yanında, Enheduenna'nın 42 epik şiiri de tabletler üzerinde günümüze ulaşmıştır. Kayıtlı edebiyat tarihinde birinci tekil şahıs kullanarak yazan ilk kişidir. Enheduanna'ya ait taştan bir disk ve iki mühür günümüze kadar ulaşmıştır. Disk üzerinde üç yardımcısıyla birlikte görülen Enheduenna'nın kabartması profildendir. Bu kabartmanın arkasında, Enheduanna, "Nanna'nın (Ay Tanrısı) karısı ve Sargon'un kızı" olarak tanımlanır.

VE/||/<>

Doğa filozofu. Aganice, gezegenlerin hareketlerini tahmin edebilmek için bir sistem geliştirmiştir.

VE/||/<>

Mezopotamyalı kimyager. Tapputi-Belatikallim, çeşitli kimyasallarla çalışmalar yaparak parfüm ve kozmetik malzemeler elde etmiştir. Tapputi Belatikallim'in adı, günümüze bir tablet üzerinde gelmiştir. Parfüm üretimi Mezopotamya'da çok önemliydi. Çünkü aromatik maddeler, kozmetik dışında ilaç ve dinsel amaçlarla da kullanılırdı. Parfümcülük araçları ve tarifleri, aşçılıkta kullanılanlara benzerdi. Parfüm üretiminde kullanabilmek için, bitkilerin özütlerini çıkaracak farklı kimyasal teknikler geliştirilmişti.

VE/||/<>

Silla Krallığı'nın kraliçesi ve astronom. Sonduk, Uzakdoğu'da bilinen ilk gözlemevini inşa ettirmiştir. Hanedanındaki tüm erkeklerin ölmüş olması nedeniyle MÖ 634'de tahta oturan Kraliçe Sonduk, MÖ 647'ye kadar Silla Krallığı'nı (bugünkü Kore) yönetir. Bu krallığa yöneticilik yapacak üç kadından ilkidir. Savaşlarla geçen hükümranlığı sırasında, krallığını bir arada tutabilmeyi başarır ve Çin'le ilişkilerini geliştirir. Sonduk'un yaptırdığı, ay ve yıldızların kulesi (Ch'omsong-dae) adıyla anılan gözlemevi, eski Silla Başşehri Kyongju'da, günümüze kadar ulaşmıştır.

VE/||/<>

Pisagorcu, Antik Ege'li filozof. Pisagor'un yandaşı ve karısı olan Theano, Pisagor'dan sonra Pisagorcu topluluğu yönetmiştir. Onun döneminde Pisagor öğretisi, Antik Ege'nin tümüne ve Mısır'a dek yayılır. Theano, yaşadığı zamanda hastalık sağaltıcı özelliğiyle de tanınmaktadır. Theano başlangıçta, Pisagor'un dinleyicisidir. Ciddi ve sert ahlaklı filozofu, erdemleri ve bilgiye susamışlığıyla etkiler, böylece evlenirler. Yerel yönetim üzerindeki etkileriyle tepki çeken Pisagor'cu topluluk, en sonunda düşmanlarının saldırısına uğrar. Pisagor'un bu saldırıdan sağ çıkıp çıkmadığı bilinmemektedir. Ama bu olaylardan sonra dağılan Pisagor'cu topluluğu tekrar toparlayan Theano olmuştur. Kızları Damo, Mya, Arignote birlikte topluluğu manevi olarak bir arada tutmaya çalışmıştır. Theano'dan bize anlamlı, kısa sözler ve ahlak öğütlerinden oluşan toplu anlatılar kalmıştır. Bir yandan kendi düşüncelerini, ama öbür yandan Pisagor'un düşüncelerini yazmıştır.

VE/||/<>

Antik Egeli, astronom. Aglaonike, ay tutulmalarının zaman ve konumunu tahmin etme konusunda uzmanlaşmıştır. Teselya'da yaşadı. Zamanın insanları Aglaonike'nin istediğinde ayı kaybedebildiğini sanmış; bu niteliğini cinsiyetinden ötürü, bilimsel birikiminden çok güçlü bir büyücü olmasına bağlamışlardır. Tarihin ilk kadın astronomlarından olan Aglaonike'nin adını Venüs gezegeninde bir krater yaşatıyor.

VE/||/<>

Antik Ege'de yaşamış, Milet'li filozof. Aspasia Antik Ege düşüncesinde, özellikle Sokrates üzerinde etkili olmuştur. Sokrates'in Aspasia ile felsefi konuşmalar yaptığı ve bu düşünce alışverişinden çok şeyler öğrendiği bilinir. Hatta Sokratik yöntem olarak bilinen yöntemin, gerçekte Aspasia'nın yöntemi olduğunu ve öğrencisi Sokrates'in bunu gençlik yıllarında ondan öğrendiği tahmin edilmektedir. Aspasia, 20'li yaşlarında Atina'ya gider ve kendinden 30 yaş büyük devlet adamı Perikles'le evlenir. Aspaisa'nın Perikles'in politikaları üzerinde çok etkili olduğu bilinir. Hatta, Perikles'in bazı konuşmalarını Aspasia'nın yazdığına ilişkin kanıtlar vardır. Aspasia Atina'da Anaxagoras, Archimedes, Sophokles ve Sokrates gibi birçok filozofun müdavimleri arasında olduğu, devlet adamları, sanatçılar ve iyi eğitim almış kadınların geldiği, tartışmaların yapıldığı bir salon açar. Böylelikle bir kadın, Atina düşünce yaşamını derinden etkileyen bir oluşumu gerçekleştirmiş olur. Aspasia'nın salonu uzun yıllar açık kalır ve Aspasia "üst düzeyde diyalektik ve retorik hocası" olarak aranan bir kişi olmayı sürdürür. Bugün Aspasia'nın bir büstü, İzmir Arkeoloji Müzesi'nde de yer almaktadır.

VE/||/<>

Kinik okulundan, Antik Ege'li filozof. Hipparchia felsefesiyle, Sokrates'in öğrencisi Antisthenes'in kurduğu Kinik okulundan sayılır. Kadınların geleneksel rollerinden kurtulmaları için de mücadele etmiştir. Ailesi, soylu ve zengindir. Hipparchia erkek kardeşi aracılığıyla, Kinik filozoflardan Krates ile tanışır. Kinizm, gereksinimsizlik öğretisini temsil etmektedir. Bu öğreti, gereksinimlerin insanı toplumun kurallarına ve zorlamalarına bağladığını söylerdi. Hipparchia, Krates'in öğretisinden o kadar etkilenir ki ailesinin karşı çıkmasına rağmen onunla evlenir ve devamında onun yoksul, göçebe hayatına katılır.

VE/||/<>

Çin'li tarihçi ve yazar. Pan Chao, Çin İmparatorluğu'nun tarihini anlatan ve birkaç kuşak tarihçinin üzerinde çalıştığı Han'ın Kitabı'nı tamamlamıştır. Ayrıca 8 adet kronolojik tablo hazırlamış ve astronomi üzerine bir de tez yazmıştır. En ünlü yapıtı ise, Kadınlar İçin Dersler'dir (Nu Jie). Ahlaki öğütler içeren bu kitapta Chao, kadınların erkeklere "mutlak itaatini" önerir. Pan Chao, edebiyatçıların ürünleri üzerine yorumlar ve şiirler de yazmıştır.

VE/||/<>

İskenderiye'li filozof ve matematikçi. Hypatia, Antikçağ'ın son dönemlerinin en etkili ve önemli bilgini, Yeni Platoncu felsefenin temsilcisidir. Üniversitede felsefe, matematik ve astronomi dersleri vermiştir. Hypatia, İskenderiye Üniversitesi'nde matematik dersleri veren ve bu okulun yöneticiliğini de yapan babası Theon tarafından, "yetkin bir insan olması" amacıyla yetiştirilir. Hypatia daha genç yaşlarda, soru sormayı, araştırmayı ve kuşku duymayı öğrenir. Babası onun, el sanatları, şiir, felsefe, din, astronomi, astroloji ve matematik konularında eksiksiz bilgilenmesi için elinden geleni yapar. Hypatia hitabet sanatında da gelişir; güzel ve etkili konuşmasını öğrenir. Hypatia biraz büyüdüğünde, dünyayı dolaşmaya çıkar. Roma'ya ve Atina'ya gider. Yeni Platoncu düşünür Plutarkhos'dan dersler alır. Kimi kaynağa göre 1 yıl, kimine göre 10 yıl sonra İskenderiye'ye döner. Aranan ve sevilen bir öğretmen olur. Avrupa, Asya ve Afrika'nın çeşitli bölgelerinden gelen öğrenciler, sınıfını ve evini doldurur. Hypatia, güzelliği, bilgisi ve zekâsıyla, saygı ve hayran lık uyandırmaktadır. Hypatia matematik üzerine birçok yapıt yazmıştır. Ne yazık ki, çoğu ünlü İskenderiye yangınında zarar gören bu yapıtlardan günümüze parçalar ulaşmıştır. En önemli yapıtı, cebirin babası sayılan Diophantos'un Aritmetica'sına yaptığı 13 ciltlik yorumdur. Hypatia, Diophantos'un eşitliklerine alternatif çözümler üzerinde çalışmıştır. Bunlar sonradan, Diophantos'un yapıtları içine alınmıştır. Hypatia'nın Diophantos'un astronomi üzerine çalışmalarına katkıda bulunan bir yapıtı daha vardır. Yine, Pergeli Apollonius'un konikleri hakkında 8 ciltlik bir çalışma kaleme aldığı bilinmektedir. Bu yapıtında, Apollonius'un teorisini anlaşılır bir biçimde açıklamaya çalışmıştır. Bundan başka babasıyla birlikte, Öklit üzerine en az bir kitap yazdığı sanılmaktadır. MS 4. yüzyılda İskenderiye yeni yeni gelişen Hıristiyanlık ve pagan dinlerin çatışmasına sahne olmaya başlamıştır. İskenderiye Patrikhanesi'nin başına, Kiril adında sofu bir Hıristiyan atanır. Hypatia da pagan olduğu için, Kiril tarafından kışkırtılmış insanların saldırısına uğrar. Saldırganlar üniversitenin önünde, arabasında yakaladıkları Hypatia'yı, önce soyar; sonra bedenini parçalara ayırıp, yakarlar. Hypatia'nın ölümü, Roma'nın Hıristiyanlaştığını ve aynı zamanda antik bilimlerin gerilediğini de gösterir. Hypatia, bugün Antikçağ'ın en çok tanınan bilim kadınlarındandır. )

( M.Ö. 2700

VE/||/<>

M.Ö. 22354

VE/||/<>

M.Ö. 1878

VE/||/<>

M.Ö. 1200

VE/||/<>

M.Ö. 600'ler

VE/||/<>

M.Ö. 500'ler

VE/||/<>

M.Ö. 500'ler

VE/||/<>

M.Ö. 460-401

VE/||/<>

M.Ö. 360-280

VE/||/<>

M.Ö. 50-112

VE/||/<>

M.Ö. 370-415 )


- MERKEZ ile/ve TAHT

( CENTER vs./and THRONE )


- METAL KAŞIK ile/yerine TAHTA KAŞIK


- MEVÂD-ÜL AKLÎSE değil/yerine/= TASIMIN/KIYASIN NESNELERİ[MADDET-ÜL KIYAS]


- MEZE ile TARATOR[Yun.]

( ... İLE Ceviz içi, sarımsak, tuz, ekmek içi ve tahinin, limon suyu ile çırpılmasından sonra kıyılmış maydanozla hazırlanan salça ya da sos. )


- MEZHEB ile TARİKAT


- MİHNET ile/ve/<> TÂKAT


- MIMESIS ile TAKLİT/İMİTASYON/IMITATION

( Mimesis, sözlü sanatlarda etkindir. İLE ... )


- MİNYATÜR ile/yerine/< TASVİR


- MİRÂC ve/=/||/<> TÂLİM


- MİT ile/ve TARİH ÖNCESİ


- MOD/MODE[İng.] değil/yerine/= TARZ


- MODALITE/MODALITY[İng.] değil/yerine/= TARZ


- MONİZM:
MATERYALİZM ile/<> İDEALİZM ile/<> TARAFSIZ MONİZM


- MUAMMA ile/ve TA'MİYE

( Kişi adı üzerine bilmece. İLE/VE Muamma yapmak. )


- MUAREFE[Ar.] değil/yerine/= TANIŞMA, TANIŞIKLIK


- MÜBÂGAME değil/yerine/= TATLI DİLLİLİK


- MÜCERRED[Ar.] ile TAAZZÜB[Ar. < AZEB] ile TE'EBBÜD[Ar.]

( Tek, yalnız. İLE Evlenmeyip bekâr kalma. İLE Ürküp çekinme. | Evlenmeme. )


- MUCİZE[Ar.] değil/yerine/= TANSIK


- MÜCMEL ile/ve/değil/yerine/<> TAFSİL

( Kısa ve öz sözle anlatılmış. İLE/VE/<> Etraflıca, uzun uzun anlatma/açıklama. )


- MÜDAHALE EDEMEMEK ile/değil TAHAMMÜL EDEMEMEK


- MUHAMMES[< HUMS] ile TARDİYE ile TAHMÎS[< HUMS] ile TAŞTÎR[< ŞATR]

( Aynı vezinde beşer mısralık bendlerden oluşan nazım biçimi. İLE Beş mısralık bendlerden oluşan ve az kullanılan musammat türü. İLE Bir gazelin her beyitinin başına aynı ölçüde üç mısra ekleyerek oluşturulan muhammes. | Beşinci mısrası birinci bendin dört mısrasıyla uyaklı olmayan muhammes. [Hüsn-ü Aşk - Şeyh Galip] İLE Gazelin her beyitinin arasına üç mısra eklenerek düzenlenen biçim. [bir gazeli taştir eden şair, mahlasını son beyitte söyler] )


- MUKADDEM ile/ve/+ TÂLÎ

( Mantık ilmini tasavvur etmezsen İLE/VE/+ mutlak mechûlün tâlibi olursun! )

( Tâlî olan bâtılsa, mukaddem de bâtıldır! )

( Öncül. İLE/VE/+ Sonuç. )


- MÜLHİT[Ar.] değil/yerine/= TANRISIZ


- MUMYALAMA ile/ve/<>/değil/yerine TAHNÎT


- MÜSVEDDE ile/ve SEVAD ile/ve RİSÂLE ile/ve FEVAİD ile/ve ŞUKKA ile/ve TAİRE ile/ve KÜLLİYET ile/ve MECMUA ile/ve SEFİNE ile/ve KEŞKÜL ile/ve CÖNK ile/ve DİVÂN ile/ve MURAKKA


- MUTÂBAKAT(Mantık) ile/ve TAZAMMUN ile/ve İLTİZAM

( Hakikat.(Dil) İLE Mecaz. İLE Kinâye. )

( Kuşatma. İLE/VE İçerme. )

( Kavramla nesnenin örtüşmesi. İLE/VE Bir kısmı dışarıda kalırsa. İLE/VE Bir anlamın bir kavrama bitiştirilmesi. )

( Mantık mutabakat üzerine yapılır. İLE/VE Tazammun ve iltizam ile edebiyat yapılır. )

( İnsan: Hayvan-ı Nâtık.(Kök) İLE İnsan: -Hayvan, -Nâtık.(Akıl) İLE Gerekli görme.(Çağrışım ile karıştırılmamalı) (İnsan: "İlim ve yazma kabiliyeti olandır.") )

( Vaz'i Lafzî Delâlet. )

( Vaz: Sesi anlama bitiştirme. )


- MUTATABBİB değil/yerine TABİB

( Hekimlik taslayan. DEĞİL/YERİNE Hekim. )


- MÜTEMMİM CÜZ değil/yerine/= TAMAMLAYICI PARÇA


- MÜTEMMİM[Ar. < TEMÂM] ile TAMAMLAYICI

( Tümleç. Herhangi bir sözcüğün anlamını tamamlayan. | Bütün haline getiren. )


- MUTLAK EŞİK DEĞERLERİNDE:
GÖRME ile/ve İŞİTME ile/ve TAT ALMA ile/ve KOKU ALMA(ŞAMME[Ar.], ODORAT[Fr.], SMELL[İng.]) ile/ve DOKUNMA

( Karanlık bir gecede 50 km.'den bir mum ışığı. İLE/VE Sessiz bir ortamda 5 metreden bir kol saatinin işleyişi. İLE/VE Sekiz litrelik bir suda bir çay kaşığı şeker. İLE/VE Altı odalı büyük bir evde bir damla esans. İLE/VE Bir santimetre yükseklikten yüzüne düşen bir sineğin kanadı. )


- MUTLAK < TALÂK

( Itlak olunmuş, salıverilmiş, başıboş bırakılmış. | Kayıtsız, şartsız. | Yalnız, tek, şart. | Herhangi bir şeye ilişik olmayan. < Evliliğin sona ermesi; eşlerin birbirini boşaması. )


- MUTLU OLABİLMEK ile/ve "TAM OLABİLMEK"


- MUTLULUK ile/ve/değil/||/<>/< TATMİN OLMA


- MÜVECCİBE değil/yerine/= TALKIM

( Ana sapın bir çiçekle sonuçlandığı, büyümeyi yan sapların sürdürdüğü bir tür uzama biçimi. )


- MUZİP değil/yerine/= TAKILGAN


- MYOTIS ile ROUSETTUS ile TADARIDA

( Ufak, kahverengi yarasa. İLE Meyve Yarasası. İLE ... )


- NAKİL[Ar.]/TRANSPORT[Fr.] değil/yerine/= TAŞIMACILIK/AKTARIM


- NAKZ ile/ve/||/<> TAHSİS ile/ve/||/<> TAMİM ile/ve/||/<> İCMÂL ile/ve/||/<> TEFSİR

( ANNULATION avec LA RESTRICTION DU SENS OU DE LA PORTEE avec EXTENSION DU SENS OU DE LA PORTEE avec COLLECTIF avec ANNOTATION )


- NARBÜLBÜLÜ/ARDIÇKUŞU(TURDUS PILARIS[Lat.], ROBIN[İng.], Avrupa ve Asya ormanlarında yaşar.) ile/ve BAYIR KUŞU ile/ve ÇALI KUŞU ile/ve ÇAMURCUN ile/ve DALGIÇ KUŞU ile/ve DEVEKUŞU ile/ve FIRTINA KUŞU ile/ve GELİNKUŞU[Lat. OTOCORIS PENCILLATUS] ile/ve İNCİRKUŞU[Lat. ANTHUS TRIVIALIS] ile/ve İSHAK KUŞU/BATAKLIKBAYKUŞU[Fars. ŞEB-ÂVÎZ][ayağından asılarak başaşağı sarkar ve öter] ile/ve KARDİNALKUŞU ile/ve KARİYAMA(Güney Amerika'da) ile/ve KAŞIK GAGA ile/ve KAŞIKCI KUŞU ile/ve KEDİKUŞU ile/ve KELAYNAK[Sadece bu üç yerde: BİRECİK-URFA, FAS, PALMİRA ÇÖLLERİ-SURİYE][Lat. GERONTICUS EREMITA]17 Şubat, Birecik'te, Kelaynak Günü'dür! ile/ve KUYRUKKAKAN[Afrika ile/ve Asya'da][Lat. SAXICOLA] ile/ve MALURUS[Avustralya'da] ile/ve MAMO[Hawaii'de] ile/ve MANAKİN[Amerika'da] ile/ve MİNO[Asya'da] ile/ve MOA ile/ve MOHO ile/ve MUHABBET KUŞU ile/ve ÖRÜMCEK KUŞU[Lat. LANIUS] ile/ve TARLA KUŞU ile/ve YAĞMUR KUŞU ile/ve ALICI KUŞ ile/ve BOĞMAKLI KUŞ ile/ve MAKARALI KUŞ ile/ve SAKSAĞAN(AK'AK[Ar.], PÎSE[Fars.], PICA PICA[Lat.]) ile/ve SAKARMEKE ile/ve SIĞIRCIK(MÜRG-İ ZÎREK/ZÎREK-SÂR, LÂLESAR[Fars.], STURNUS VULGARIS[Lat.]) ile/ve İBİBİK, ÇAVUŞ KUŞU, HÜDHÜD[çoğ. HEDÂHİD][HÛC-I HÜDHÜD:
İbibik ibiği.](EBÜRREBÎ', UPUPA EPOPS[Lat.]) ile/ve ÖZKUŞU ile/ve PAPUÇGAGA[Afrika'da] ile/ve POTU(Güney Amerika'da) ile/ve POYRAZKUŞU ile/ve SUBAKALI ile/ve TORGU ile/ve TURAKO/MUZCUL(Afrika'da yaşar.) ile/ve UZUNBACAK ile/ve ÜVEYİK(TURTLE DOVE[İng.], STREPTOPELIA TURTUR[Lat.]) ile/ve YEŞİLBAŞ

( Kolombiya'da, dünyadaki tüm ülkelerdeki kuş türlerinden daha fazla kuş türü bulunur. )


- NAZAR ile/ve/||/<>/> TÂMÎK-İ NAZAR

( Bakış. İLE/VE/||/<>/> Derinleş(tiril)miş bakış. )


- NAZIM BİÇİMLERİNDE:
TERKİB-İ BENT ile/<> TERCİ-İ BENT ile/<> TERBİ ile/<> TAHMİS ile/<> TAŞTIR ile/<> TESDİS ile/<> MUHAMMES ile/<> TARDİYE ile/<> MÜSEDDES ile/<> NAZİRE ile/<> TEHZİL

( 7-10 beyit. İLE 7-10 beyit. İLE Gazel + 2 beyit. | Dördün. | Dörtleme. İLE Gazel + 3 beyit. İLE Gazel + 3 beyit. İLE Gazel + 4 beyit. İLE 5 dizelik. İLE 5 dizelik.[Muhammes'in, özel bir biçimi.] İLE 6 dizelik.İLE Beğendiğine benzer. İLE Alay etmek üzere yazılan nazire. )

( )


- NEBZ[Ar.] ile TARH[Ar.]


- NEŞ'ET ve/||/<>/> TEKVÎN ve/||/<>/> TAHDÎD ve/||/<>/> İNTİŞÂR ve/||/<>/> İSTİKRÂR


- NESNE ile/ve TANIM ile/ve KAVRAM


- NESNENİN/ÜRÜNÜN/BESİNİN:
TARİHİ ile/ve/||/<> TARİFİ


- NİŞASTA ile TAPYOKA[Fr. < TAPIOCA]

( ... İLE Manyok kökünden çıkarılan nişasta. )


- OBLITERASYON/OBLITERATION[İng.] değil/yerine/= TAM KAPANMA


- OBSESİF-KOMPÜLSİF BOZUKLUK/OBSESSIVE-COMPULSIVE DISORDER[İng.] değil/yerine/= TAKINTI-ZORLANTI BOZUKLUĞU


- OBSESİF değil/yerine/= TAKINTILI


- OBSESYON/OBSESSION[İng.] değil/yerine/= TAKINTI


- ODUN TABAKASI, KSİLEM = TABAKA-İ HAŞEBÎYE = BOIS


- ÖĞRETİLEMEYEN ile/ve ÖĞÜTLENEMEYEN ile/ve TAVSİYE EDİLEMEYEN

( NOT ABLE TO TEACH vs./and NOT ABLE TO ADVICE vs./and NOT ABLE TO ADVISE )


- OK AÇMAZI ile/ve/||/<> KOŞU YOLU AÇMAZI ile/ve/||/<> UZAY GEMİSİ AÇMAZI ile/ve/||/<> TANRILAR AÇMAZI


- OKUL ile/ve TAPINAK


- OLAY ve/<> TASARIM


- OLİGARŞİ[Fr. < Yun. OLIGOS: Az. | ARKHEIN: Buyurmak.] değil/yerine/= TAKIMERKİ

( Siyasal erkin, birkaç kişilik bir kümenin elinde bulunduğu yönetim. Aristokrasinin, daralmış biçimi. )


- ÖLÜM ile TAN TUN

( ... İLE "Öldürülmek ya da başı belaya uğramak" anlamına gelen tan tuna gitmek deyiminde geçen bir söz. )


- ÖN ÖDEME ile TAKSİT

( ME'HÛZÂT: Alınan para. | Alınan paranın defterde yazıldığı hane. )


- ORANGUTAN ile TAPANULİ ORANGUTANI


- ORANLAMA ile TAHMİN


- ÖRGEN ile/ve/||/<> TAL[Fr. THALLE]

( ... İLE Kök, sap ve yaprak şeklinde farklılaşmamış bir bitkinin yaşama ve büyüme örgeni. )


- ORMAN ile TAYGA

( ... İLE Doğu Sibirya ormanları. )


- ÖRTÜŞME ile/ve/||/<>/> TAMAMLAMA


- ÖRÜMCEK ile TAVUSKUŞU ÖRÜMCEĞİ

( )


- OT ile TARAKOTU

( ... İLE Tarakotugillerden, otsu bir bitki. )

( ... cum DIPSACUS )


- ÖTEKİLEŞTİRME ile/değil TANIYAMAMA


- ÖTÜCÜ KUŞLAR ile/ve TAKLACI KUŞLAR


- ÖVMEK ile/değil/yerine TAKDİR


- ÖVMEK ile TAKDİR ETMEK

( Birini, gıyabında övmek, fitneye neden olur/olabilir. )

( MEDÂR-I İFTİHÂR: Övünme nedeni/vesilesi. )


- ÖYKÜNME = TAKLİT = IMITATION[İng., Fr.] = NACHAHMUNG[Alm.] = IMITATIO[Lat.] = MIMESIS[Yun.] = IMITACIÓN[İsp.]


- OYUN VE OYUNCAKTA:
TON[RENK] ile/ve/||/<> TINI ile/ve/||/<> TANIŞ


- OYUN ile TAMZARA

( ... İLE Doğu Anadolu'da, toplu olarak oynanan bir halk oyunu. | Bu oyunun müziği. )


- OYUNDA:
SU ve/||/<> KUM ve/||/<> TAHTA


- ÖZÜN ÖLÜMSÜZLÜĞÜ ile/ve/||/<> TANRI'NIN "VARLIĞI/YOKLUĞU"


- PAMUK ile TAHTAPAMUK

( ... İLE Döşemecilikte kullanılan bir dolgu ve örtü malzemesi. )


- PARÇA ile/ve TAVIR

( PIECE vs./and MANNER )


- PATATES ile TATLI PATATES

( POTATO vs. YAM/SWEET POTATO )

( SOLANUM TUBEROSUM cum IPOMOEA BATATAS )


- PATENT ile YARARLI/FAYDALI MODEL ile TASARIM

( )


- PATOGNOMİK/PATHOGNOMONIC[İng.] değil/yerine/= TANI KOYDURUCU


- PERDE ile/ve TARABA

( ... İLE/VE Tahta perde. )


- Pİ[Π][3.14] ile/ve/değil/yerine/||/<>/> TAU[τ][6.28]

( Çemberin çevresini çapıyla ilişkilendirir. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Bir çemberin çevresini yarıçapıyla ilişkilendirir. [Tam çemberin radyan cinsinden açı ölçüsü olarak daha kullanışlıdır.] )


- PİLİÇ ile/ve TAVUK

( Dünyadaki tüm piliçlerin kökeni Kırmızı Orman Tavuğu denen Tayland'a özgü bir tür sülüne dayanmaktadır. )

( Amerika kıtasında 1500'lerden önce hiç piliç yoktu. Kıtaya pilici ilk götüren İspanyol'lar oldu. )

( Öteki dillerde GIT GIT GIDAK[Türkçe'de]: * GAK GAK[Almanya'da] * GOK GOK[Danimarka'da] * KOT KOT[Finlandiya ve Macaristan'da] * KOTKOTKODAT[Fransa'da] * TOK TOK[Hollanda'da] * GUK GUK[Tayland'da] )

( HURÛS-BEÇE ile/ve ... )

( PULLET vs./and CHICKEN )


- PLAN[İng.] değil/yerine/= TASARI, TASAR


- POLEN, ÇİÇEK TOZU = TAL' = POLLEN


- PORTABIL/PORTABLE[İng.] değil/yerine/= TAŞINABİLİR


- PORTATİF/SEYYAR değil/yerine/= TAŞINABİLİR/TAŞINIR


- POST ile TAHT


- PROGRAM ile/ve TASARIM

( PROGRAMME vs./and DESIGN )


- PROJE[İng. PROJECT] değil/yerine/= TASARI/İŞ


- PROMOSYON değil/yerine/= TANITIM


- PROSPEKTÜS[Fr./İng. < PROSPECTUS] değil/yerine/= TANITMALIK


- PROSPEKTÜS/PACKAGE INSERT[İng.] değil/yerine/= TANITMALIK


- PROTEZ /PROSTHESIS[İng.] değil/yerine/= TAKMA


- PROTEZ[Fr. PROTHESE] değil/yerine/= TAKMA ...

( Eksik bir örgenin yerini tutmak, bir örgenin sakatlığını örtmek amacıyla yapılan yapay örgen ya da parça. | Bu amaçla yapılıp kullanılan örgen. | [dilb.] Öntüreme. )


- PUDRA ile TAŞPUDRA

( ... İLE Süslenmek için kullanılan pudra ve krem karışımı katı madde. )


- PUT / ŞEYTAN ile TÂGUT["gu" uzun okunur][çoğ. TAVÂGÎ/T]

( ... İLE Kayıptan haber veren, büyücü. | Şeytan. | İslâm'dan önce, Mekke'deki Lât ve Uzzâ putları. )


- RAKUN ile TANUKİ

( ... ile Tanuki )

( ... cum NYCTEREUTES )


- RASTGELELİK:
TANIMLAMADA ile TANIMLAMAMADA


- RASTGELELİK >< TANIM/LAMA


- RECÂ'[Ar.] ile TAMA'[Ar.]


- RED ile/değil/yerine TAMAMLAMAK

( Duruyorsan. İLE/DEĞİL/YERİNE Yürürsen/yürüyerek. )


- REKLAM[Fr. < RÉCLAME] değil/yerine/= TANITI

( Bir şeyi topluma tanıtmak, beğendirmek ve böylelikle sürümünü sağlamak için denenilen her türlü yol. | Bu amaç için kullanılan yazı, görsel, film vb. )


- RESİF ile TAHİTİ RESİFLERİ

( ... İLE Resiflerin ve balık çeşitliliğinin en etkileyicisidir. )


- RESİM ile/ve/değil/||/<>/> TARİHSEL RESİM


- ROL ile TASLAMAK


- RÜZGÂR ile TALAZ

( ... İLE Dalga, kasırga. )


- SABIR ile/ve TÂKAT


- SABIR ve/<> TAVIR/TUTUM

( Hiçbir şeyin yokken gösterdiğin. VE/<> Her şeyin varken sergilediğin. )


- SABİT[Ar.] değil/yerine/= TANITLI


- SABİTFİKİR ile/ve/> TAKINTI ile/ve/> TAASSUB/NEVROZ

( Bir "düşüncenin", yerinden oynatılamazlığı. İLE/VE/> Sabitfikre, duygunun da katılması (ile). İLE/VE/> Sinirlilik/asabileşme ve çeşitli türlerde tepkisellikler. )


- SAÇMA(LIK)LAR/SAFSATALAR:
BİÇİMSİZ ile/ve/||/<> BELİRSİZLİK ile/ve/||/<> SALDIRI ile/ve/||/<> KONUNUN ÖZÜNÜ KAÇIRMA ile/ve/||/<> TARTIŞMALI NEDEN ile/ve/||/<> İSTATİSTİKSEL HATA ile/ve/||/<> ŞAŞIRTMA ile/ve/||/<> YETKEYE BAŞVURMA ile/ve/||/<> DUYGULARA BAŞVURMA ile/ve/||/<> KIYASLAMA HATALARI ile/ve/||/<> SINIFLANDIRMA HATALARI

( BİÇİMSİZ SAÇMA(LIK)LAR/SAFSATALAR ile/ve/||/<> SAÇMA(LIK)LAR/SAFSATALAR
( INFORMAL FALLACIES vs./and/||/<> FALLACIES )

BELİRSİZLİK SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: GÖNDERMELİ ile/ve/||/<> VURGULAMA ile/ve/||/<> ÇOK ANLAMLILIK
( FALLACY OF: EQUIVOCATION vs./and/||/<> ACCENT vs./and/||/<> AMPHIBOLY )

SALDIRI SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: KARALAMA ile/ve/||/<> NİTELİKSEL ile/ve/||/<> "SEN / SEN DE ..." ile/ve/||/<> DOLDURUŞA GETİRME
( ARGUMENT AGAINST THE MAN vs./and/||/<> CIRCUMSTANTIAL AD HOMINEM vs./and/||/<> FALLACY OF "YOU / YOU ALSO" vs./and/||/<> POISONING THE WELL )

KONUNUN ÖZÜNÜ KAÇIRMA SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: KISIR DÖNGÜ ile/ve/||/<> İLGİSİZ AMAÇ ile/ve/||/<> İLGİSİZ SONUÇ ile/ve/||/<> İDDİAYI ZAYIFLATMA ile/ve/||/<> KONUYU SAPTIRMA
( BEGGING THE QUESTION vs./and/||/<> FALLACY OF IRRELEVANT PURPOSE vs./and/||/<> IRRELEVANT CONCLUSION vs./and/||/<> FALLACY OF STRAW-MAN vs./and/||/<> FALLACY OF RED HERRING )

TARTIŞMALI NEDEN SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: YANLIŞ NEDEN ile/ve/||/<> ÖNCESİNDE ile/ve/||/<> ORTAK ETKİ ile/ve/||/<> GÖZDEN KAÇIRILABİLİR NEDEN ile/ve/||/<> YANLIŞ YÖN ile/ve/||/<> KARMAŞIK NEDENLER
( FALLACY OF FALSE CAUSE vs./and/||/<> FALLACY OF "PREVIOUS THIS" vs./and/||/<> JOINT EFFECT vs./and/||/<> GENUINE BUT INSIGNIFICANT CAUSE vs./and/||/<> WRONG DIRECTION vs./and/||/<> COMPLEX CAUSE )

İSTATİSTİKSEL HATA SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: YETERSİZ ÖRNEK ile/ve/||/<> TEMSİL ETMEYEN ÖRNEK ile/ve/||/<> YANLIŞ BENZETME ile/ve/||/<> YOK SAYMA ile/ve/||/<> SÜMEN ALTI ile/ve/||/<> KUMARBAZ
( FALLACY OF INSUFFICIENT SAMPLE vs./and/||/<> UNREPRESENTATIVE SAMPLE vs./and/||/<> FALSE ANALOGY vs./and/||/<> SLOTHFUL INDUCTION vs./and/||/<> FALLACY OF SLANTING vs./and/||/<> GAMBLER'S FALLACY )

ŞAŞIRTMA SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: DEVEDE KULAK ile/ve/||/<> YA SİYAH, YA BEYAZ ile/ve/||/<> KANITLAMA ZORUNLULUĞU ile/ve/||/<> FELÂKET ÇIĞIRTKANLIĞI ile/ve/||/<> İMÂLI SORU ile/ve/||/<> ÇOK SORULU ile/ve/||/<> SINIRLI SEÇENEK
( FALLACY OF THE BEARD vs./and/||/<> BLACK OR WHITE FALLACY vs./and/||/<> ARGUMENT FROM IGNORANCE vs./and/||/<> FALLACY OF SLIPPERY SLOPE vs./and/||/<> COMPLEX QUESTION vs./and/||/<> FALLACY OF MANY QUESTIONS vs./and/||/<> FALLACY OF LIMITED CHOICES )

YETKEYE BAŞVURMA SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: BİR BİLENE SORMA ile/ve/||/<> YETERSİZ KAYNAK ile/ve/||/<> İNANCA BAŞVURMA ile/ve/||/<> ORTAK TUTUMA BAŞVURMA ile/ve/||/<> ÖBEK BASKISI ile/ve/||/<> YARARCI ile/ve/||/<> BEĞENDİRME ile/ve/||/<> DAYATMA ile/ve/||/<> İÇİNDEKİ DEĞİL DIŞINDAKİ(ZARF-MAZRUF) ile/ve/||/<> GENETİK
( ARGUMENT TO AUTHORITY vs./and/||/<> FALLACY OF UNQUALIFIED SOURCE vs./and/||/<> APPEAL TO BELIEF vs./and/||/<> APPEAL TO COMMON PRACTICE vs./and/||/<> BANDWAGON, PEER PRESSURE vs./and/||/<> PRAGMATIC FALLACY vs./and/||/<> APPEAL TO PERSONAL INTERESTS vs./and/||/<> FALLACY OF "IS" TO "OUGHT" vs./and/||/<> STYLE OVER SUBSTANCE vs./and/||/<> GENETIC FALLACY )

DUYGULARA BAŞVURMA SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI: TEHDİT ile/ve/||/<> DUYGU ile/ve/||/<> ÖNYARGILI DİL ile/ve/||/<> MAZERET
( ARGUMENT FROM FORCE vs./and/||/<> ARGUMENT TO PITY vs./and/||/<> PREJUDICIAL LANGUAGE vs./and/||/<> FALLACY OF SPECIAL PLEADING )

SAÇMA(LIK)LAR/SAFSATALAR ile/ve/||/<> HATALAR
( FALLACIES vs./and/||/<> MISTAKES/WRONGS )

KIYASLAMA HATALARI: GENELLEŞTİRME ile/ve/||/<> ÖZELLEŞTİRME
( FALLACY OF CONVERSE ACCIDENT vs./and/||/<> FALLACY OF ACCIDENT )

SINIFLANDIRMA HATALARI: BÜTÜNLEME ile/ve/||/<> İNDİRGEME
( FALLACY OF COMPOSITION vs./and/||/<> FALLACY OF DIVISION ) )


- ŞAFAK[Ar. < ŞEFAK] değil/yerine/= TAN

( Güneş doğmadan az önce beliren aydınlık. )


- SAFİYE ve/||/<>/> TASFİYE


- SAHÂBE/ASHAB ile/ve/> TÂBİİN ile/ve/> TEBE-İ TÂBİÎN

( Hz. Muhammed'in döneminde yaşamış ve onu görmüş olanlar. İLE/VE/> Hz. Muhammed'i görmüş olanları görenler. İLE/VE/> Hz. Muhammed'i görmüş olanları görenleri görenler. )


- ŞAHİT[Ar.] değil/yerine/= TANIK


- ŞAHS[Ar.] ile TALEL[Ar.]


- ŞAHSİYYE ile TABİYYE


- SAHTE KENDİLİK ile/ve/||/<> TAM NESNE-TAM KENDİLİK


- SAHTE ile/ve/||/<> TAKLİT


- SAKSAĞAN ile TAYVAN MAVİ SAKSAĞANI

( )


- SANAT değil SANATÇI ve/<> TARİH değil TARİHÇİ

( Sanat diye bir şey yoktur, sadece sanatçı/lar vardır. VE/<> Gerçekleri incelemeye başlamadan önce tarihçiyi inceleyin! )


- SANAT ile/ve TASAVVUF SÜZGECİNDEN GEÇMİŞ SANAT


- SANAT ve/< TARİH

( Görünür olanlar. VE/< Okunur/bilinir olanlar. )


- SANAT ile/ve/<> TASARIM

( Sanat kavramda olur, tasarımda değil. )


- SANATÇI ile/değil TASARIMCI


- SANDAL ile TAHLİSİYE

( ... İLE Kurtarma, can kurtarma. | Kazaya uğrayan gemilerin, yolcularını ve gemi adamlarını kurtarma işi. | Kaza sırasında, kurtarma için kullanılan sandal. )


- SANSAR ile TAYRA SANSARI


- SAVAŞMA değil/yerine/<>/> TANIŞMA


- SAYGIN/LIK ile/ve TAKİP EDİLEBİLİR/LİK


- SAYI ile TAM SAYI ile ASAL SAYI

( Sayma, ölçme, tartma vb. işlerin sonunda bulunan birimlerin kaç olduğunu bildiren söz, adet. | Gazete, dergi vb. sürekli yayınların bir bütün oluşturan, değişik tarih, numara taşıyan baskılarından her biri, nüsha. | Bir spor karşılaşmasında, taraflardan her birinin başarı derecesini gösteren nicelik, skor. İLE Bir bütünü oluşturan tekler için kararlaşmış bulunan sayı, aded-i mürettep. | Kesirsiz sayı. )


- SCANNER[İng.] değil/yerine/= TARAYICI


- SCANNING[İng.] değil/yerine/= TARAMA


- SEBİL ile/ve TARÎK ile/ve SIRAT


- SEBR ve TAKSÎM


- SEHER[Ar.] değil/yerine/= TAN AĞARTISI

( TAN YERİ AĞARMADAN BİRAZ ÖNCEKİ ZAMAN )


- ŞEHİR ile/ve/<>/< TANRI


- ŞEKK ile ZAN ile TASDİK

( %50 %50; ne - ne. İLE [Öteki ucu: İlim.] İLE Câzim, sâbit, vakıaya mutabık. )


- ŞEKK ile ZANN ile TAHYİL

( %50 %50; ne o - ne o. İLE [Zıttı İlim.] İLE Câzim değil, sabit değil, vakıaya mutabık değil.[Tasavvur][Tasdikatten değil!] )


- SELÂM[Ar.] ile TAHİYYE[Ar.]


- SEM/SCANNING ELECTRON MICROSCOPY[İng.] değil/yerine/= TARAMA ELEKTRON MİKROSKOBU


- ŞER:
METAFİZİK ile/ve/||/<> TABİÎ ile/ve/||/<> AHLÂKÎ

( Olgunluğun[kemâlin] bulunmaması. İLE/VE/||/<> Elem. İLE/VE/||/<> Günah. )


- ŞERH[Ar.] ile TAFSÎL[Ar.]


- ŞERİAT ile/ve/<>/> TARİKAT ile/ve/<>/> HAKİKAT ile/ve/<>/> MÂRİFET

( Mal/mülk. İLE/VE/<>/> Ben/Benim. İLE/VE/<>/> Ahlâk. İLE/VE/<>/> Gönüllülük. )

( Fedâ. İLE/VE/<>/> Ferâgat. İLE/VE/<>/> Aşk. İLE/VE/<>/> Hizmet. )

( Kişinin elindedir. İLE/VE/<>/> Kişinin elindedir. İLE/VE/<>/> Kişinin elinde değildir. Ancak kişiye iner/nüzûl eder. İLE/VE/<>/> Kişinin gönlünde ve gönüllülüktedir. )

( Hz. Mûsa. İLE/VE/<>/> Hz. Davud. İLE/VE/<>/> Hz. Îsâ. İLE/VE/<>/> Hz. Muhammed. )

( Varoluş/varolanlar. İLE/VE/<>/> Benlik. İLE/VE/<>/> Varlık. İLE/VE/<>/> Oluş. )

( Sabır. İLE/VE/<>/> Rızâ. İLE/VE/<>/> Aşk. İLE/VE/<>/> Hizmet. )

( Şeriatı tut, hakikati yut! )

( Korur. İLE/VE/<>/> Yürütür, ulaştırır. İLE/VE/<>/> Öldürür. İLE/VE/<>/> Diriltir. )


- SEVGİ ile/ve/<> TAKDİR

( LOVE vs./and/<> TO APPRECIATE )


- SEVGİ >< TAKLİT

( Taklitte, sevgi ahlâkı tecellî etmez. )


- SEVİŞME/DÜZÜŞME ile/ve TARTIŞMA/"KAVGA" SONRASI SEVİŞME/DÜZÜŞME


- SEVMEK ve/<>/|| TANIMAK


- SEVMEMEK ve/<>/|| TANIMAMAK


- ŞEY ve/||/<>/> İSTİMÂ[< SEM] ve/||/<>/> TÂAT

( ... VE/||/<>/> Dinleme/dinlenilme, duymalar/işitme. | Dinleyip kabul etme. | Kulak verip dinleme. VE/||/<>/> Allah'ın emirlerini yerine getirme, ibâdet. )


- SEZGİ ile TAHMİN

( INTUITION vs. TO GUESS/ESTIMATE )


- SİBİRYA'DA:
ÖZEL ARAÇ ile/ve/değil/<> TAKSİ


- SICAK/LIK ile/ve/değil/yerine/||/<> TAZE/LİK


- SİFAKA ile TAÇLI SİFAKA


- SIFAT[Ar.] ile TAHLİYE[Ar.]


- sig.[Lat. < SIGNA, SIGNETUR] değil/yerine/= TARİF ET, İLÂCIN KULLANILIŞINI ETİKETE YAZ


- SİNEK ile TABUT SİNEĞİ

( ... İLE İnsan cesedinde yumurtlayarak/çoğalarak cesedi ayrıştıran sinek. [Yerin bir metre derinliğine kadar girerler.] )

( ... İLE Hantal uçuşu nedeniyle "Seğirten Sinek" olarak da bilinir. )

( ... ile [KAMBUR] PHORID [APOCEPHALUS adlı bir cinsi daha vardır] )


- SİNGAPUR'DA RESMÎ DİL:
ÇİNCE ile/ve/<> MALAYCA ile/ve/<> TAMİLCE


- SINIFLANDIRMA = TASNÎF = CLASSIFICATION


- SINIR ve TAŞIYICI


- ŞİRİN[Azr.] = TATLI[Tr.]


- SİSTEMATİK ile TARİHSEL (AÇI/YÖN/DOĞRULTU/BOYUT/AÇILIM)


- SİVRİSİNEK ile/ve TATARCIK/ANOFEL[Yun.]["ANAFEL" değil!]

( ... İLE/VE Sayrılık, sıtma mikrobu bulaştıran sivrisinek. )

( CULEX PIPIENS cum/et ANOPHELES MACULIPENNIS )


- SİYASİ/DİPLOMATİK/ASKERİ TARİH ile/> TARİH

( POLITICAL/DIPLOMATIC/MILITARY HISTORY vs./<> HISTORY )


- SIZAN ile TAŞAN


- SÖĞÜT ile/değil TAVULGA

( ... İLE/DEĞİL Kabuğu kırmızı ya da erguvan renginde olan bir tür söğüt. )


- ŞÖHRET ile TANINMIŞ

( FAMOUS vs. KNOWN )


- SÖMÜRÜ ve/||/<>/< TAHRİK


- ŞORT[İng. SHORT] ile TAYT[İng. TIGHT]

( Paçaları, dizlerin yukarısında olan kısa pantolon. İLE Bacakları sıkı saran özel kumaştan yapılmış bir pantolon türü. | Sızmaz, su geçirmez bir kumaştan yapılmış şort giysi. )


- SÖZ/SAB ile/ve TATLI SÖZ

( Güftâr. İLE/VE Güftâr-ı şirin. )

( "Bir sözü(sırrı) söylediğimde o bana malik olur, ben ona malik olamam". )

( "Sözünde doğru, işinde dakik olmalısın. Sözünde doğru olan kimsenin değeri artar, işinde dakik olan kimsenin de işi neticeye bağlanır". )

( Söz taşıyanların(su'ât) getirdiklerini kabul etmek büyük bir zulümdür. )

( Sözlerin öfkesini gözleyin, ağızdan çıkan sözleri kulaklarınız duysun. Sözlerle hiç kimseye zarar vermeyin. )

( En kolay olmayan şey: Söz Söylemek ve Söz Anlamak. )

( Balcının var bal tası, oduncunun var baltası. )

( Tatlı dil, yılanı bile deliğinden çıkarır. )

( Taşa geçer, kendime geçmez sözüm. )

( Huzur veren tek bir söz, yararı olmayan binlerce sözden daha yeğdir. )

( Bu sözler/şiirler, "Onlar benim!" diyenindir. )

( Sözden suret doğup ölür, dalga kendini tekrar denize götürür. )

( DEKLAMASYON: Sözü güzel söyleme, süslü sözlerle söyleme. )

( Âb-ı Hayat, kulakla içilir. )

( Âb-ı Hayat, su değil, Kâmil'in sözleridir. )

( WORD vs./and SWEET WORD )


- SÖZ ile/ve/<> TALÂKAT

( ... İLE Kolayca, düzgün söz söyleme durumu. )


- SÖZ ve/> TÂLÎK

( ... VE/> Güleryüzlü. :) | Düzgün söz söyleyen. )


- SÖZÜ/DÜŞÜNCEYİ:
"KALDIRMAK" ile/ve "TAŞIMAK"


- SPEKÜLATİF[İng.] değil/yerine/= TARTIŞILIR


- SUBTOTAL[İng.] değil/yerine/= TAM OLMAYAN


- SUDUR ile TAHAVVÜL


- ŞUKKA ile/ve TAİRE

( Küçük kağıt parçalarına yazılan kitaba ilişkin notlar. İLE/VE Küçük kağıt parçalarına yazılan notlar. )


- ŞUMUL ile TAZAMMUN

( Kaplam. İLE İçlem. )


- ŞÜPHE ve/< TASAVVUR

( Tasavvur olmadan şüphe oluşmaz/edilmez. )

( Kuşku söz konusu olduğunda sanığın lehine kullanılır. )


- ŞÜPHE ve/< TASAVVUR

( Tasavvur olmadan şüphe oluşmaz/edilmez. )


- SÜREÇ ile/ve/değil TANIM

( [not] PROCESS vs./and/but DEFINITION )


- SÜREÇ ile/ve/<> TARİHSELLİK


- SÜREÇ ile/ve TARÎK


- SÜREKLİLİK ile/ve/||/<> TANELİLİK


- SÜRGÜ ile TAPAN

( ... İLE Tarlaya atılan tohumu örtmek için gezdirilen, ağaçtan geniş araç, sürgü. )


- SÜSLEMEK ve/> TAÇLANDIRMAK


- SWAP[İng.] değil/yerine/= TAKASLAMA


- SYSTEMATICS ile/ve TAXONOMY

( Bitkiler ve hayvanların sınıflandırma işleriyle uğraşan bilim dalı. İLE/VE Doğal bağlantılarına göre bitkileri ve hayvanları çeşitli sınıflara koymakla uğraşan bilim dalı. )


- TEHDİT ile TAHDİT


- TA'LİL-İSTİKRÂ ile/ve TAHLİL-TERKİP


- TA'LÎM[Ar. < İLM | çoğ. TA'LÎMÂT] ile TA'LÎN[Ar.]

( Öğrenme, öğretme, öğretim, öğretilme. | Okutma, ders verme/verilme. | Meşk ile yetiştirme. | Askerlik idmanı. | İdman, egzersiz. İLE Açığa vurma/vurulma. )


- TA'LİYE[Ar.] ile TAHLİYE[Ar. < HALÂ, HALVET, HALV]

( Bir şeyi yükseltme. İLE Boşaltma, boş bırakma. | Serbest bırakma, salıverme. )


- TA'M[Ar. çoğ. TUÛM] ile TAM'[Ar. < TAM]

( Tama eden. İLE Doymazlık, çok isteme, açgözlülük. )


- TA'M[Ar. çoğ. TUÛM] ile TAMA'[Ar.]

( Yeme. | Tad, lezzet. İLE Doymazlık, çok isteme, açgözlülük. )


- TA'SÎRÂT[Ar. < TA'SÎR] ile TA'SÎRÂT[Ar. < TA'SÎR]

( Güçleştirmeler. İLE Suyunu sıkmalar. )


- TA'TÎS[Ar. < ATSE] ile TA'TÎŞ[Ar. < ATŞ]

( Aksırtma. İLE Susatma/susatılma. )


- TA'VÎZ[Ar. < İYÂZ] ile TA'VÎZ[Ar. < İVÂZ | çoğ. TA'VÎZÂT]

( Nazara ve başka kötülüklere karşı takılan muska. İLE Bedel verme, karşılık olarak bir şey verme/verilme. | [kimya] Bir cismin, bir başkası yerine geçmesi. )


- TA'YÎN[Ar. < AYN] ile TAHÎN[Ar.]

( Ayırma, belirli etme. | Bir memuriyete koyma. | Tayın, asker ekmeği. | Erzak. İLE Öğütülmüş tahıl. | Darı unu. | Şekerle karıştırılarak helvası yapılan öğütülmüş susam. )


- TA'ZÎL[Ar.] ile TA'ZÎL[Ar. çoğ. TA'ZÎLÂT]

( Bir hastanın güzel ve inandırıcı sözlerle teselli edilmesi. İLE Ayıplama. )


- TA'ZÎR[Ar. < ÖZR | çoğ. TA'ZÎRÂT] ile TA'ZÎR[Ar. çoğ. TA'ZÎRÂT]

( Esassız özür bildirme, vesile ve bahane arama. İLE Azarlama. | Suçluyu suçuna göre sözle azarlama. )


- TÂ[Ar.] ile TÂ'[Ar.] ile TÂ[Ar.] ile TÂ[Ar.] ile TI[Ar.]

( Eski Türkçe'deki "te" ve "tı" harflerinin Arapça'daki adı. İLE "tı" harfinin bir adı. İLE Kat, büklüm. İLE Kadar, dek, değin. İLE Osmanlı abecesinin 19. harfi olup ebced hesabında, 9 sayısının karşılığıdır. T harfini karşılar. )


- TABİİ ile TÂ


- TA ile Ta ile Th ile Ti ile Tl ile Tm/Tu ile TU/TÜ/TÜH

( Dek, değin, kadar ya da beri gibi ilgeçlerle birlikte kullanılarak, bir eylemin, bir hareketin, bir yerin, bir şeyin başladığı ya da sona erdiği noktayı, zaman ve uzaklık bakımından abartmalı bir biçimde anlatır. İLE Tantal'ın simgesi. İLE Toryum'un simgesi. İLE Bir tören sırasında, askerleri biraraya toplamak, törenin başladığını bildirmek vb. amaçlarla çalınan borazanın çıkardığı ses. İLE Talyum'un simgesi. İLE Tulyum'un simgesi. İLE "Yazıklar olsun" anlamında kullanılır. )


- TAAB ile TAB' ile TÂB[Fars.] ile -TÂB[Fars.]

( Yorgunluk. | Sıkıntı, zahmet, eziyet, meşakkat. | Sinirlerin zayıflığından dolayı kaslarda ve çeşitli yerlerde duyulan şiddetli sancı. | Tabiat, huy. | Damga, mühür basma. | Kitap basma. İLE Güç, kuvvet, tâkat. | Işık, parlaklık. | Harâret. | Tazelik. | Kıvrım, büklüm. | Sıkıntı, eziyet. | Öfke. | Kılıcın keskinliği. İLE "parlayan, parlatan, aydınlatan" anlamlarına gelerek birleşik sözcükler yapar. [ÂLEM-TÂB: Dünyayı aydınlatan.] )


- TAABBÜS[Ar.] ile TAABBÜS[Ar. çoğ. TAABBÜSÂT]

( Sayıklama ya da havadaki bir şeyi tutmaya çalışır gibi ellerini sallayarak hareket ettirme. İLE Yüz ekşitme, surat asma. )


- TAADDÜD[Ar.] ile TAAHHÜD[Ar. < AHD | çoğ. TAAHHÜDÂT]

( Birden çok olma, çoğalma, sayısı artma. İLE Üzerine alma, yapılması için söz verme. | Bir işin yapılması için resmî olarak sözleşme. | Postaya verilen bir şeyin yerine ulaşmasını sağlama. )


- TAALÎ/TEÂLÎ[Ar. < ULÜVV] ile TAALLÎ/TEÂLLÎ[Ar. < ULÜVV | çoğ. TEALLÜYÂT]

( Yükselme, ululanma. İLE Yükselme, yüksek olma. )


- TAAM" değil TAMAM


- TAAMMÜD[Ar. < AMD] ile TAANNÜD[Ar. < İNÂD | çoğ. TAANNÜDÂT]

( Bir işi bilerek ve isteyerek yapma. İLE İnad etme, direnme, ayak direme. )


- TAAMMÜDEN değil/yerine/= TASARLAYIP/TASARLICA


- TAAMMÜT[Ar.] ile/<> TAAMMÜDEN

( Bir işi ya da suçu bile bile, tasarlayarak yapma. | İşlenecek bir suçun, daha önceden tasarlanması. İLE/<> Kasten. )


- TAAMMÜT değil/yerine/= TASARLAMA


- TAARRUS/TAARRÜS[Ar. çoğ. TAARRUSÂT] ile TAARRUZ[Ar. çoğ. TAARRUZÂT] ile TAÂRUZ/TEÂRUZ[Ar. < ARAZ | çoğ. TEÂRUZÂT]

( Kocanın, karısına sevgi göstermesi. İLE İlişme, sataşma, takılma. | Düşmana saldırma. İLE Birbirine zıt olma. )


- TAASSÎ[Ar. < İSYÂN] ile TAAŞŞÎ[Ar.]

( Ayaklanma, boyun eğmeme, isyân etme. İLE Akşam yemeği yeme. )


- TAASSUB ile TASALLUT

( Taassub, tasalluta dönüşmemelidir! )


- TAASSUB değil/yerine/>/>< TASAVVUF

( TASAVVUF: Taassubu yok eden neyse, o! )


- TÂAT[Ar.] ile TÂÂT[Ar. < TÂAT]

( Allah'ın emirlerini yerine getirme, ibâdet. İLE İbâdetler. )


- TAATTUL[Ar.] ile TAATTUR[Ar. < ITR]

( İşsiz kalma, işlemez olma. İLE Güzel kokular sürünme. )


- TAAZZÜL[Ar. < AZL] ile TAAZZÜR[Ar. < ÖZR]

( Bir tarafa çekilme. | İşten çekilme. | Ehl-i sünnet'ten Vâsıl b. Atâ'nın kurduğu mu'tezile mezhebi. | Takımdan ayrılma. İLE Özür bildirme. | Güçleşme, güç olma, olanak bulunmama. )


- TAB-HÂNE[Ar., Fars.] ile TABH-HÂNE[Ar., Fars.] ile TÂB-HÂNE[Ar.]

( Matbaa. İLE Mutfak. | Lokanta. İLE Ocak ya da soba ile ısıtılan kışlık yer, çiçek sobası. | Nekahethâne.[DÂR-ÜŞ-ŞİFÂ] )


- tab.[Lat. < TABELLA, TABLETTA] değil/yerine/= TABLET


- TAB'AN[Ar. < TAB] ile TÂBÂN[Fars.] ile TABAN[Tr.][>< TAVAN}[Ar.]

( Doğal/tabiî olarak, kendiliğinden. İLE Işıklı, parlak. İLE Ayağın alt yüzü, aya. | Üstü kapalı bir yerin gezinilen, ayakla basılan yüzü, tavan karşıtı. | Ayakkabının alt bölümü. | Kaide. | Bir şeyin en alt bölümü. | Değerlendirmede en alt derece. | Bir toplumu, bir kuruluşu oluşturan, yönetime katılmadan etkili olan kitle. | Temel. | Bir ırmağın en derin olan orta yeri. | Dikey duran direk, çubuk, seren vb.nin alt bölümü. | Bir cismin ya da bir biçimin yüksekliğini ölçmek için aşağıdan yukarıya doğru başlama noktası olarak alınan yüzey ya da çizgi, kaide. | Üslü sayılarda kuvveti alınan sayı. | Tarlanın düz ve verimli kesimi. | Kılıç vb. yapımında kullanılan iyi cins demir. )

( AS NATURE vs. BRIGHT vs. BASE )


- TÂBE[Ar. < TAYYİB] ile TÂBE[Fars.] ile TÂ-BE[Fars.]

( "İyi ve temiz olsun" anlamınadır. İLE "-e kadar" anlamına gelerek sözcüklerin başına getirilir. [TÂ-BE-SABAH: Sabaha kadar. | TÂ-BE-KEY: Ne zamana kadar, niceye dek.] İLE Tava. | Geniş, düz yüzlü tuğla. )


- TÂBİ'[< TEB] ile TÂBİ'[< TAB]

( Birinin arkası sıra giden, ona uyan; Boyun eğen, bağlı kalan; birinin emri altında bulunan. İLE Kitap basan/bastıran; Matbaacı. )


- TÂBİ'[Ar. < TEB | çoğ. TÂBİÎN, TÂBİÛN, TEBEA, TEVÂBİ'] ile TÂBİ'[Ar. < TAB] ile TABÎÎ[Ar.] ile TABHÎ[Ar.]

( Birinin ardı sıra giden, ona uyan. | Boyun eğen, bağlı kalan, birinin emri altında bulunan. | [Ar. dilb.] Kendinden önceki sözcüğe göre hareke alan sözcük. | Hz. Muhammed'i görmüş olanları(eshâbı) görüp kendinden hadîs dinlemiş olan. İLE Kitap basan/bastıran. | Matbaacı, düzenleyici(editör). İLE Doğayla/tabîatle ilgili. | Doğa gereği/îcâbı olan. | Olağan, alışılmış, her zamanki gibi. İLE Pişirmekle/pişirilmekle ilgili. )


- TÂBİ'[Ar.] ile TÂLÎ[Ar.]


- TABİ(İ) ile TÂBİ ile TÂBİ

( Elbette; Doğal(/doğal olarak). İLE Bağımlı. İLE Basıcı. | Yayımcı. )


- TÂBİ ile/değil TABİÎ


- TABİÎYYUN ile/ve TALİMÎYYUN

( Aristotelesciler. İLE/VE Platoncular. )


- TABİL[Ar. çoğ. TEVÂBİL] ile TA'BÎR[Ar. < UBUR | çoğ. TA'BÎRÂT]

( Nane, biber, tarçın, karanfil gibi baharatlar. İLE Anlatma, ifade. | Bir anlamı olan söz. | Deyim. | Terim. | Rüya yorma. [HÜSN-İ TABÎR: Edep ve terbiye içinde anlatma.] )


- TABLA ile/<> TABLAKÂR

( Satıcı vb.nin kullandığı tahtadan tepsi. | Soba, mangal vb. şeylerin altına konulan metalden ya da tahtadan yapılan tepsiye benzer altlık. | Bir şeyin düz ve geniş bölümü. | Ağaçtan ya da ağaç ürünlerinden hazırlanmış, büyük yüzeyli düzgün parça. | Genellikle Hindistan, Pakistan'da kullanılan, darbukaya benzer bir çalgı türü. | Denizcilikte, makaraların yüzlerini oluşturan dış bölümleri. İLE/<> Tablacı. | Büyük konaklarda mutfaktan yemek tablalarını götürüp getiren görevli. )


- TABU[Fr. < TABOU] ile/ve/<> TAPU

( Kutsal sayılan bazı insanlara, hayvanlara, nesnelere dokunulmasını, kullanılmasını yasaklayan, aksi yapıldığında zararı dokunacağı düşünülen dinî inanç. | Tekinsiz. | Yasaklanarak korunan [nesne, sözcük, davranış] İLE Bir taşınmazın üstündeki mülkiyet hakkını gösteren belge. | Tapu işlerinin yürütüldüğü kuruluş. )


- TABULA RASA ile ...

( BOŞ LEVHA )


- TAC KAPI değil TÂK(ZAFER) KAPI

( ... DEĞİL Bayram gibi özel kutlamalarda kullanılan kapı. Orta kapı. Devlet erkânının kullandığı kapı. )


- TAÇ[Ar. < TÂC] ile TAÇ[İng. TOUCH]

( Soyluluk, iktidar, güç ya da hükümdarlık simgesi olarak başa giyilen, değerli taşlarla süslü başlık. | Gelinlerin başlarına takılan süs. | Genellikle göz düzeyinden yüksek mobilyaların üstlerindeki kabartmalı, oymalı, süslü bölüm. | Çiçeğin dıştan ikinci halkasında bulunan yaprakların hepsi. | Bazı tarikatlarda, şeyhlerin giydikleri başlık. İLE [futbol] Yan, dokunma. )


- TÂC ile TÂC-I ŞERÎF

( Meşâyihin giydikleri. Kavuk. İLE TERK-İ DÜNYA > TERK-İ UKBÂ > TERK-İ HESTÎ > TERK-İ TERK )


- TAÇ ile/ve/<> TAÇYAPRAĞI

( ... İLE/VE/<> Tâcı oluşturan yaprakçıklardan her biri. )


- TÂCİL ile TÂCİR

( Hızlandırma, çabuklaştırma, tezleştirme. İLE Ticaretle uğraşan kişi. )


- TÂCİZ ile/değil TAVIR


- TAÇLI VİRÜS ile/ve/||/<>/< TAÇSIZ VİRÜS/LER

( Covid 19 İLE/VE/||/<>/< Yaşamımızdaki ve zihnimizdeki çoğu (olası) "sorun". )


- TADACCU'[Ar.] ile TADACCU[Ar. < DUCRET]

( Üşenme, gevşek davranma. İLE İç sıkılması, sıkıntı. )


- TÂDİLAT ile/ve TAMİRAT


- TADINI BİLMEK ile TADINI YAŞAMAK

( Deneyimlemiş olmak. İLE Deneyimin, zaman, zemin ve dengesini/dozunu doğru belirleyerek sürdürebilmek. )


- TADLANDIRMA/K ve/<> TAÇLANDIRMA/K


- TAFSÎL[Ar.] ile TAKSÎM[Ar.]


- TAFSİL ile TASNİF


- TAGVİYE[<> İGVÂ, çoğ. GAVÂYE] ile/değil TAKVİYE[< KUVVET]

( Baştan çıkarma, azdırma. İLE/DEĞİL Güçlendir(il)me. )


- TAHADDÜS[Ar. < HADS/HUDÛS] ile TAHADDÜŞ[Ar.]

( Sezgi. | Yok iken ortaya/meydana çıkma. İLE Tırmalanma. | Üzüntü duyma. )


- TAHÂDU'[Ar. < HUD'A] ile TAHADDU'/TAHAZZU'[Ar. < HUDÛ'/HUZÛ'] ile TAHADDUR[Ar. < HIDR/HIZR] ile TAHAZZUR[Ar. < HÂZIR] ile TAHADDÜR[Ar. < HADER] ile TAHADDÜR[Ar. < HADR] ile TAHAZZÜR[Ar. < HAZER] ile TAHATTUR[Ar. çoğ. TAHATTURÂT]

( Aldanmış gibi görünme. İLE Alçakgönüllülük gösterme. İLE Yeşilleşme, yeşil renk bağlama. İLE Hazır olma/bulunma. İLE Örtünmek, tesettür. | Uyuşma, uyuşturulma. İLE Yokuş aşağı inme. | Yukarıdan aşağı akıp gitme. İLE Sakınma, korunma, çekinme. İLE Anımsama, hatıra getirme/getirilme, unutulduktan sonra anımsanan şey. )


- TAHALLÎ[Ar. < HÂLÂVET/HULVÂN | çoğ. TAHALLİYÂT] ile TAHALLÎ[Ar. < HALÂ]

( Kendi kendini donatma, süsleme. İLE Boşalma, boş kalma. | Tenhaya çekilme, yalnız kalma. )


- TAHALLÜL[< HALEL | çoğ. TAHALLÜLÂT] ile/değil/< TAHALLÜL[< HALL | çoğ. TAHALLÜLÂT]

( Bozulma, halel bulma. | Ekşime, sirkeleşme. | Araya girme. İLE Hallolma, parçaları birbirinden ayrılma. | [kimya] Ayrışma. )

( [ile] TAHALHUL[< HALHAL]: Ayağa bilezik/halhal takma. | Hava cereyânı olması. | Bir nesnenin, hacminin kabarıp şişmesi. )


- TAHALLÜL ile/ve/> TAHAKKUK


- TAHAMMÜL[Ar. < HAML | çoğ. TAHAMMÜLÂT] ile TAHAMMÜR[Ar. < HAMR | çoğ. TAHAMMÜRÂT]

( Yüklenme, bir yükü üstüne alma. | Dayanma, katlanma. | Kaldırma. İLE Mayalanma, ekşime. )


- TAHAMMÜL ile TÂVİZ


- TAHAMMÜLÜN/ÜN:
"DÜŞÜKLÜĞÜ" ile/ve/<>/değil YETERSİZLİĞİ


- TAHAMMUS[Ar.] ile TAHAMMUZ[Ar. < HAZM | çoğ. TAHAMMUZÂT]

( Büzülme, büzülüp buruşma. İLE Ekşime, oksitlenme. )


- TAHÂNET[Ar.] ile TAHÂRET[Ar.]

( Değirmencilik. İLE Temizlik. | Temizlenme. )


- TAHARRÜS[Ar.] ile TAHARRÜZ[Ar.] ile TAHARRÜŞ[Ar. çoğ. TAHARRÜŞÂT]

( Çekinme, sakınma.[maddiyatta kullanılır] İLE Çekinme, sakınma.[maneviyatta kullanılır] İLE Tırmalanma, örselenme. )


- TAHAŞŞU'[Ar. < HUŞÛ] ile TAHAŞŞUB[Ar.]

( Alçakgönüllülük. İLE Odunlaşma. )


- TAHASSÜR[Ar.] ile TAHASSÜR[Ar. < HASRET | çoğ. TAHASSÜRÂT] ile TAHASSUL[Ar. < HUSÛL]

( Kanın pıhtılaşması.[TAHASSÜR-İ DEM] İLE Hasret çekme. | Çok istenilen ve ele geçirilemeyen şeye üzülme. İLE Sonuç olarak çıkma, hâsıl olma. | Ürüme, üretme. )


- TAHATTÜM[Ar. < HATM] ile TAHAŞŞUB[Ar. < HATEM]

( Gerekme, gerekli olma. İLE Yüzük takınma, hatem. | Âriflerin gönüllerine Allah'ın koyduğu işaret. )


- TAHAVVÜL[Ar. < HÂL] ile/ve/<> TAGAYYÜR[Ar. < GAYR]

( [değişim] Biçimde/sıfatta. İLE/VE/<> Öz'de/zât'ta. )


- TAHAVVÜL ile/ve TAHVÎL[< HAVL]

( Değişim. | Niteliksel hareket. İLE/VE Değiştirme, değiştirilme, çevirme, döndürme. | Borç senedi, aksiyon. )


- TAHAYYÜL[Ar. < HAYAL | çoğ. TAHAYYÜLÂT] ile TAHAYYÜR[Ar. < HAYRET | çoğ. TAHAYYÜRÂT]

( Hayale getirme, hayale dalma, hayalde canlandırma. İLE Hayran olma, hayrete düşme, şaşakalma, şaşırma. )


- TAHDÎB/TAHZÎB[Ar. < HİDAB] ile TAHDİB[Ar. < HADEB]

( Saç/sakal boyama. İLE Kamburlaştırma, kamburlaştırılma, kubbelendirme. )


- TAHDÎD[Ar. < HADD | çoğ. TAHDÎDÂT] ile TAHTÎT[Ar. < HATT]

( Sınırlama, sınır çizme. İLE Çizme, çizilme, çizgi ile belirli kılma. | Çizgi. )


- TAHDÎR[Ar. < HADER] ile TAHDÎR/TAHZÎR[Ar.]

( Örtülendirme, örtülü bulundurma. İLE Hazırlama. | İlâç hazırlama. | Yeşillendirme, yeşil renk verme. )


- TAHFÎF[Ar. < HİFFET] ile/ve TEŞDÎD[Ar. < ŞİDDET] ile/değil/yerine/>< TAKDÎR[Ar.]

( Hafifletme, yükünü azaltma. İLE/VE Şiddetlendirme, güç verme. | Şeddeleme. | Bir harfi çift okunan ve şedde işaretinin adı. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Beğenme, değer biçme, değer verme/verilme. | Değerini/önemini anlama. )


- TAHFİF değil/yerine/>< TÂZİM


- TAHIL[Ar.] ile TÂHIL[Ar.]

( Buğday, arpa, mısır, yulaf, çavdar, pirinç vb. hasat edilen ürünler ile tohumlarının genel adı, hububat. İLE Bayat su, bekleyerek bozulmuş su. )


- TAHIL ile TÂHIL

( Buğday, arpa, mısır, yulaf, çavdar, pirinç vb. hasat edilen ürünler ile tohumlarının genel adı, hububat. İLE Bayat su, bekleyerek bozulmuş su. )


- TÂHİR ile/ve/değil/yerine/||/<>/</> TAYYİB

( Temiz. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/ İyi, güzel, hoş. )


- TAHİR ve/ TAYYİB ve/ KUDDÜS ve/ SUBBUH

( Kirlerden. VE Ayıplardan. VE Kalpten. VE Nefsten. )

( SUBBUH: Yüzmek. )


- TAHKİK[< HAKK] ile/ve/<>/> TAHRİR ile/ve/<>/> TAKRİR ile/ve/<>/> TAKRİB ile/ve/<>/> TÂLİM ile/ve/<>/> TEDKİK

( Doğru olup olmadığını araştırma. | Kanıt ile bilmek. [Mantıksal ve felsefi alan.] İLE/VE/<>/> İlgisi olmayanları bilmek. İLE/VE/<>/> Kanıtların iç tutarlılığı araştırma. İLE/VE/<>/> Kanıt ile sonuç arasındaki tutarlılığı araştırma. İLE/VE/<>/> Öğrenme. İLE/VE/<>/> Kanıtlamayı bilmek. )


- TAHKİK ile/ve/||/<>/> TAHRİK


- TAHKİR ile/ve/> TAHRİK

( Aşağılama, onur kırma, onuruna dokunma. İLE/VE/> Eşeysel isteği, duyguları uyandırma, artırma. | Bir kişiyi, kötü bir iş yapması için harekete geçirme, kışkırtma. | Yola çıkarma, hareket ettirme, kımıldatma. )


- TAHLÎF[< HALEF] ile TAHLÎF[< HALF]

( Birini kendi yerine bırakma. İLE Yemin ettirme. | Yargıcın, taraflardan birine yemin ettirmesi. )


- TAHLÎF[Ar. < HALEF] ile TAHLÎF[Ar. < HALF | çoğ. TAHLÎFÂT]

( Birini kendi yerine bırakma. İLE Yemin ettirme, yemin verme, andiçme/andiçirilme.[RESM*İ TAHLÎF: Andiçme töreni.] )


- TAHLÎL[Ar. < HALL] ile TAHLÎL[Ar. < HALL | çoğ. TAHLÎLÂT]

( Ekşitme, sirkeleştirme. İLE Çözümleme, analiz. Bütünleşik/birleşik(mürekkep) bir nesneyi belirlemek üzere bölümlere ayırma. )


- TAHLİL ile TÂ'LİL

( Kavramların, tanımı/tahlili yapılır. İLE Olguların, tâlili(tümdengelimi) yapılır, nedenleri gösterilir. )

( ANALYSIS vs. EXPLANATION )


- TAHLİYE[Ar. < HALY] ile TAHLİYE[Ar. < HALÂ, HALVET, HALV]

( Süsleme, donatma, bezeme. | Bir madde içine, özelliğini ya da kokusunu değiştirmek üzere şeker, baharat vb. gibi şeyler katma. İLE Boşaltma, boş bırakma. | Serbest bırakma, salıverme. )


- TAHMÎNEN[Ar.] ile TAHMÎNÎ[Ar.]

( Aşağı yukarı. İLE Tahmine ait, tahminle ilgili, aşağı yukarı hesaplanan. )


- TAHMİNİ ile TAKRİBİ


- TAHMÎR[Ar. < HAMR | çoğ. TAHMÎRÂT] ile TAHMÎR[Ar. < HİMÂR | çoğ. TAHMÎRÂT]

( Yuğurma, yuğrulma. | Mayalandırma. İLE Birine "eşek" deme. )


- TAHMÎS[Ar. < HUMS | çoğ. TAHMÎSÂT] ile TAHMÎS[Ar. < HAMS] ile TAHMÎS[Ar.] ile TAHMÎZ[Ar.]

( Bir şeyi beş kat ya da beş köşeli yapma. | Bir şiirin her beytinin üstüne üçer mısrâ katarak her beyti beşer mısrâya çıkarma.[bkz. TEŞTÎR] İLE Ateşte kızdırıp kavurma. İLE Beşte bir cezâ. İLE Humuzlandırma, oksitlendirme. )


- TAHRÎC[< HURÛC] ile TA'LÎL

( Çıkarma. | Diploma verme. | Hz. Peygamber'in sözünü ilk rivâyet edeni ortaya çıkarma. İLE Tümdengelim. | Neden, bahane gösterme/gösterilme. )


- TAHRÎF[Ar. < HAREF] ile TAHRÎF[Ar. < HARF | çoğ. TAHRÎFÂT]

( Genç birine bunaklık isnâd etme. İLE Harflerin yerini değiştirme, bozma, kalem oynatma, değiştirme. | Bir tanımın anlamını değiştirme. )


- TAHRÎK[Ar. < HAREF] ile TAHRÎK[Ar. < HARK] ile TAHRÎK[Ar. < HAREKET | çoğ. TAHRÎKÂT]

( Yırtma, yırtılma, yarma, yarılma. İLE Çok yakma/yakılma. | Susatma/susatılma. İLE Kımıldatma, oynatma. | Kışkırtma, azdırma. | Yola çıkarma. | Uyandırma. | Meczum(cezimli) bir harfi hareke ile okuma.[İLM sözcüğünü İLİM olarak okuma.] )


- TAHRİP ile TAHRİŞ


- TAHRÎR ile TAKRÎR

( Yazma, kitabet, kompozisyon. İLE Yerleştirme, yerleştirilme. | Anlatma, ders verme. | Önerge. | Tapu dairesinde taşınmaz malını başkasına sattığını ya da ipotek ettiğini söyleme. )

( Bilginin tarihselleştirilmesi. İLE ... )


- TAHRİRAT ile TAHRİREN

( Resmî bir daire tarafından yazılan yazılar ve mektuplar. İLE Yazıyla, yazılı olarak. )


- TAHRÎREN[Ar.] ile TAHRÎRÎ[Ar.]

( Yazı ile, yazarak. İLE Yazı ile, yazı ile ilgili. )


- TAHRÎS[Ar.] ile TAHRÎS[Ar. < HIRS | çoğ. TAHRÎSÂT] ile TAHRÎZ[Ar. < HIRZ | çoğ. TAHRÎZÂT] ile TAHRÎŞ[Ar. çoğ. TAHRÎŞÂT]

( İçinde bir şey saklanılan nesne. Ambar. İLE Hırslandırma/hırslandırılma. İLE Kışkırtma, kışkırtılma. İLE Tırmalama, tırmalanma. | Yakış kaşındırma, azdırma. )


- TAHSÎN[< HÜSN] ile TAHSÎN[< HISN]

( Güzel bulup takdir etme, beğenip alkışlama. | Güzelleştirme, güzel kılma. İLE Kale gibi sağlamlaştırma. )


- TAHSÎN[Ar. < HÜSN | çoğ. TAHSÎNÂT] ile TAHSÎN[Ar. < HISN] ile TAHZİN[Ar.]

( Güzel bulup takdir etme, beğenip alkışlama. | Güzelleştirme, güzel kılma. İLE Kale gibi sağlamlaştırma. İLE ... )


- TAHSÎN[Ar.] ile TASHÎN[Ar. < SAHN]

( ... İLE Sahneye koyma, sahnede oynanacak şekle koyma. )


- TAHSÎR[Ar. < HASRET] ile TAHSÎR[Ar. < HASÂR] ile TAHZÎR[Ar.]

( Özlem duyma, duydurma. İLE Zarara uğratma. İLE ... )


- TAHŞİYE[Ar. < HAŞY] ile TAHŞİYE[Ar. < HAŞYET]

( Hâşiye yazma. | Dipnot yazma, çıkma yapma. İLE Ürperme, ürpertilme. )


- TAHT ile TAHT[Fars.] ile TAHT[Fars.]

( Alt, aşağı. [>< FEVK] İLE Hükümdarların oturduğu büyük koltuk. | Hükümdarlık makamı. İLE Yağma, çapul, soygun, talan. )


- TAHTA ile TALAZLIK

( ... İLE Dalga serpintilerini önlemek için kayıkların küpeştesine, baştan kıça doğru yerleştirilen tahta. )


- TAHTABOŞ[Fars. < TAHTEPÛŞ] = TARAÇA[İt. < TERRAZZA] = TERAS[Fr. < TERRASSE]

( Teras. = Teras. | Toprak ya da başka malzemeyle elde edilen, bir duvarla desteklenen yüksek düzlük. | Seki. = Bir yapının damında, çevresi, üstü açık yer, ayazlık, taraça. | Damın, genellikle çamaşır sermeye yarayan ve üstü çinko ile döşeli bulunan düz bölümü, tahtaboş. | Seki. )


- TAHTACI ile TAHTACI

( Orman işletmelerinin izni doğrultusunda ağaçları işleyen, budayan, doğrayan kişi. İLE Özellikle Toroslarda yaşayan Aleviler'e verilen ad. )


- TAHTAKURDU ile TAHTAKURUSU

( Tahtadan yapılma eşyayı kemirerek delik deşik eden kın kanatlı böcek. İLE Yarım kanatlılardan, uzunluğu 3-5 milimetre, vücudu oval ve yassı, kanatları körelmiş, oturulan, yatılan yerlerde üreyen, kan emerek beslenen, pis kokulu böcek, tahta biti. )

( ANOBIUM PUNCTATUM cum CIMEX LECTULARIUS )


- TAHTAKURUSU ile TAHTA BÖCEĞİ/ANOBİUM[Lat.]

( Yarımkanatlılardan, uzunluğu 3-5 milimetre, gövdesi oval ve yassı, kanatları körelmiş, oturulan, yatılan yerlerde üreyerek insan kanıyla beslenen, pis kokulu böcek. İLE Değişik türleri olan anabium, kesik ya da ölmüş ağaçta yaşar ve çürümeye yol açar. "ANOBIUM STRIATUM", ahşap mobilyada, yuvarlak delikler açar. "XESTOBIUM RUFOVILOLSUM", tahtaya başıyla vurarak ahşap evlerde duyulan karakteristik bir ses çıkarır. )


- TAHTE ile TAHTE[Fars.] ile TAHTE[Fars.]

( Alt, altta, altında. İLE Tahta. İLE Yağmalanmış, talanlanmış. )


- TAHTEREVALLİ[Ar.]/ÇÖĞÜNCEK değil/yerine/= TAHTIREVAN[Fars.]

( İki ucuna, birer kişi oturup karşılıklı olarak havada yükselip inerek eğlenmeyi sağlayan, ortasından bir yere dayalı tahta ya da metal araç. İLE Omuzda götürülen, üstü örtülü, insan taşınan araç. )


- TAHYÎL[Ar. < HAYÂL | çoğ. TAHYÎLÂT] ile TAHYÎR[Ar. < HAYR | çoğ. TAHYÎRÂT]

( Akla/fikre getirme/getirilme. İLE Birini, iki şey arasından birini tercih etmek durumunda bırakma, istediğini tercih etmeyi teklif etme. )


- TAHZÎB[Ar. < HİZB] ile TAHZÎB[Ar. < HİZAB]

( Takım takım toplama. İLE Saç/sakal boyama. )


- TAHZÎL[Ar.] ile TAHSÎL[Ar. < HUSÛL] ile TAHZÎR[Ar.]

( Alçaltma, bayağılaştırma. İLE Ele geçme/geçirilme, hâsıl etme. | Vergi toplama. | İlim öğrenme. İLE ... )


- TAHZÎN[Ar. < HÜZN] ile TAHZÎN[Ar.] ile TAHSÎN[Ar.]

( Kederlendirme, tasalandırma. | Hazin hazin Kur'an-ı Kerîm okuma. İLE Hazinede saklama. İLE ... )


- TAHZÎR[Ar.] ile TAHZÎR[Ar.] ile TAHZÎR[Ar. < HAZER | çoğ. TAHZÎRÂT]

( Hazırlama. | İlâç hazırlama. | Yeşillendirme, yeşil renk verme. İLE Önleme, men etme. İLE Sakındırma. | Men etme. )


- TÂÎ[Ar.] ile Tâî[Ar.]

( T harfine ait, T ile ilgili. İLE Tayy boyundan olan, Tayy boyuna ait, onunla ilgili. )


- TÂİB[Ar. < TEVBE] ile TAYYİB/E[Ar.]

( Tövbe eden. | XVIII. yüzyılda, Lâle Devri'nde, şairlerin önderi sayılan şair. İLE İyi, güzel, hoş. | Hz. Muhammed'in, annesi Âmine'ye verdiği bir ad. )


- TÂİL[Ar.] ile TÂİR[Ar. < TAYERÂN]

( Yarar. İLE Uçucu, uçan. | Kuş. )


- TÂK[Ar. çoğ. TÂKAT, ETVÂK, TÎKAN] ile TÂK[Ar.]

( Bina kemeri. | Yarım daire şeklinde kapı ve pencere üstü. | Kubbe, künbet. İLE Asma, üzüm kütüğü. )


- TAKTİR ile TAKDİR


- TAK ile TAK

( Tahta vb. bir şeye vurulduğunda ya da silah patlayınca çıkan tok ve sert ses. İLE Millî bayramlarda ya da önemli bir olayı anmak için düzenlenen şenliklerde, geçit yapılacak caddelere geçici olarak kurulan, yazılar ve çiçeklerle süslenen kemer. )


- TÂKA[Ar.] ile TÂKA/TÂKAT[Ar. < TÂK] ile TAKA[Ar.]

( Kubbeli mahfe. | Pencere. İLE Güç, kuvvet. | Taklar. | Güçler, tâkatler. İLE Duvarın içindeki kapaksız dolap. | Doğu Karadeniz bölgesine özgü yelkenli bir tür kıyı teknesi. | Bozuk, zor çalışan ya da eski kara taşıtları için kullanılan bir söz. )


- TAKAŞŞU'/TEKAŞŞU'[Ar. < KAŞ] ile TAKAŞŞUR[Ar. < KIŞR]

( Balgam çıkarma. İLE Kabuklanma, kabuk atma. )


- TAKATTUR[Ar. < KATR, KUTÛR, KATARAN] ile TAKATUR/TEKATUR[Ar. < KATRE]["ka" uzun okunur]

( Damlama, damla damla akma. İLE ... )


- TAKAYYUH/TEKAYYUH[Ar. < KAYH] ile TAKAYYÜ'[Ar.]

( İrinlenme. İLE Kusar gibi olup kusamama. )


- TAKDİM[Ar.] değil/yerine/= TANITMA

( Bir şeyi, karşılıksız olarak birine verme, sunma. | Tanıtma, tanıştırma. | Öne alma, önceye alma. )


- TAKDİR-İ İLÂHÎ ile/değil/ne yazık ki TAKDİR-İ "İDÂRÎ/SİYÂSÎ"


- TAKDÎR-İ SEMEN ile/ve/||/<> TAYÎN-İ SEMEN

( Değer biçme. İLE/VE/||/<> Değerini belirtme. )


- TAKDİR ile/ve/<> TALTİF


- TAKDİR ile/ve/||/<> TASARRUF


- TAKDİR ile/ve TAYİN


- TAKDİR ile/ve/||/<> TEBRİK ile/ve/||/<> TALTİF


- TAKDİS ile/ve/değil/yerine/<>/< TAKDİR

( Sadece, Allah içindir. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<>/< ... )


- TAKI ile TAKI

( Çoğunlukla evlenen ya da nişanlanan birine armağan olarak verilen küpe, bilezik, yüzük, zincir gibi şeylerin tümü. | Kadınların ziynet eşyası, asım takım. İLE Adın, başka bir sözcük ile ilgi kurmak üzere aldığı durum eki. | Tümceler ile sözcükler arasında ilişki kurmaya yarayan sözcükler. )


- TAKİM[Ar.] ile TAKİMETRE[Fr. TACHYMETRE]

( Verimsiz duruma getirme, sonuçsuz bırakma, kısırlaştırma. | Mikrobundan arıtma. İLE Hareket durumundaki bir nesnenin hızını ölçmeye yarayan aygıt. )


- TAKINTI ile TAKINAK

( Bir durum ve sorunla ilişkisi olan başka durum ya da sorun. | Bütünlemeye kalınan ders. | Küçük, önemsiz borç. | Bir şeye hastalık derecesinde düşkünlük. | İlişki kurulan kişi. İLE Bilince takılarak korku ve bunalım yaratan, kişinin çabalarına karşın kurtulamadığı düşünce. )


- TAKİPÇİ ile/ve TAKLİTÇİ


- TAKIYYE[Ar.] ile TAKIYYE[Ar.]

( Sakınma, çekinme. | Birinin, bağlı olduğu mezhebi gizlemesi. İLE Takke. )


- TAKLÎDEN[Ar.] ile TAKLÎDÎ[Ar.]

( Tıpkısını, benzerini yaparak. | Gülünç tarafını belirterek. İLE Taklitle yapılan.[SAVT-İ TAKLÎDÎ | Fr. ONOMATOPÉE] )


- TAKLİDÎ "İMAN" ile/değil/yerine TAHKİKÎ İMAN


- TAKLİT[Ar.] ile/ve/<> TAGŞÎŞ[Ar.]


- TAKLİT ile/ve/değil TAKİP

( [not] COPYING vs./and/but FOLLOW-UP )


- TAKRÎBEN ile TAKRÎBÎ

( Aşağı yukarı, yaklaşık olarak. İLE Yaklaşık. )


- TAKRÎBÎ ile/değil/yerine/>< TAHKÎKÎ


- TAKRÎZ[Ar. < KARZ] ile TAKRÎZ[Ar.]

( Ödünç verme. | Bir kitabın başına konulmak üzere tanınmış bir kişiden istenilen takdim ve takdir yazısı. İLE Bir kitabı tenkid etme. )


- TAKSİ[Fr. TAXI] ile TAKSİ[Fr. < Yun. TAXIE]

( Belirli bir ücret karşılığı yolcu taşıyan, taksimetresi olan otomobil. İLE Göçüm. )


- taksîm[< kısm] ile/ve/değil/<> Taksim

( [mat.] Bölme, parçalara ayırma. | Bölüm. | Bölü. İLE/VE/DEĞİL/<> İstanbul'un ve Gezi Parkı'mızın merkezi, değerlerimizin simgesi. [Her yer Taksim! Her yer diriliş!] )


- TAKSİM ile/ve/||/<> TAKDİM

( Böl[ümle]mek. İLE/VE/||/<>/> Sunmak. )


- TAKSÎM ile/ve/||/<>/> TAKSİT


- TAKTÎR[Ar. < KAT, KUTUR, KATARÂN | çoğ. TAKTÎRÂT] ile/değil/< TAKDÎR[Ar. < KADER | çoğ. TAKDÎRÂT]

( Damla damla akıtma, dökülme, damlama. | Damıtma, inbikten çekme. İLE Beğenme, değer biçme, değer verme/verilme. | Değerini/önemini anlama. | Ezelde Allah'ın olmasını istediği şeyler. )


- TAKYECİ CAMİSİ / MEŞELİ MESCİD ile TAKYECİ/TAKKECİ CAMİSİ

( Kocamustafapaşa'dadır. İLE Topkapı dışında, Eski Edirne yolu üzerindedir. )

( XVI. yüzyılda, Arakiyeci(Takkeci) Ahmed Çelebi tarafından Mimar Sinan'a yaptırılmıştır. İLE 1591'de, Arakiyeci İbrahim Çavuş tarafından. )


- TAL'Î[Ar.] ile/>< TÂLİ'[Ar. < TULÛ] ile/>< TÂLÎ[Ar. < TÜLÜVV] ile/>< TÂLİH[Ar. < SÂLİH]

( Çiçek tozuna ait, çiçektozu ile ilgili. İLE Hedefin arkasına düşen ok. | Doğan, tulû eden. | Tâlih, kısmet, baht. İLE Sonradan gelen, bir şeyin arkası sıra giden. | İkinci derecede olan. | Kur'ân okuyan. | [mantıkta] Sonurtu.[Fr. CONSÉQUENT] İLE Yaramaz, yararsız. )


- TAL[Fr. THALLE] ile TÂL[Ar.]

( Kök, sap ve yaprak şeklinde farklılaşmamış bir bitkinin, yaşama ve büyüme örgeni. | Çiçeklerin üreme örgeni olan sarı toz. İLE Zil.[parmaklara takılan] | Gümüş ya da bakır tepsi. )


- TALEB[Ar.] ile TALÂB[Ar.]

( İsteme/istenme, dileme. | İstek. İLE Göl, büyük havuz. )


- TALEBE ile TAKİPÇİ


- TÂLİB ile/ve/||/<>/>/< TÂBİ


- TALİH ile/ve/= TA'Lİ(İKİNCİL)


- TALÎK[Ar.] ile TA'LÎK[Ar. < ALAK | çoğ. TÂ'LÎKAT]

( Güleryüzlü. | Düzgün söz söyleyen. İLE Asma/asılma. | Bir şeye bağlı gösterme. | Geciktirme, askıda bırakma/bırakılma. | Belirli bir zamana bırakma, te'hîr. | Hat sanatında bir yazı biçimi. )


- TÂLİK ile TÂLİK'UT TÂLİK(ÂT)


- TÂLİK ile TÂLİK'UT TÂLİK(ÂT)


- TALİKAT ile TARİKAT


- TALİMAT ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TALEP


- TÂLİMGÂH ile/ve/<> TÂLİMHÂNE

( Çeşitli uzmanlık dallarına gerekli olan uzman, öğretici vb.ni yetiştirmek amacıyla uygulamalı olarak eğitim ve öğretim vermek için oluşturulmuş askerî kuruluş. İLE/VE/<> Eğitim/alıştırma alanı. )


- TALİP[< TALEP] ile/ve/||/<>/> TALİM


- TAM MÜREKKEB ile/ve TAM OLMAYAN MÜREKKEB

( Haber | İnşa İLE/VE ... )

( Doğru ve yanlışa olasılığı olanlar.[tam haber tümceleridir!] İLE/VE ... )


- TAM OLAN SÖZ ile/ve TAM OLMAYAN SÖZ

( el-KAVLU'T-TÂM ile/ve el_KAVLU ĞAYRU'T-TÂM )

( FÂRÂBÎ )


- TAMAMEN "BOMBOŞ" değil TAMAMEN BOŞ (ya da BOMBOŞ)


- TAMÂMEN[Ar.] ile TAMÂMÎ[Ar.]

( Büsbütün. | Tam ve eksiksiz olarak, tümüyle. İLE Eksik tamamlamaya özgü, onunla ilgili. Tamamlayan, bölünmeyen. )


- TÂMÂT-I CÜHELÂ[Fars.] ile TÂMÂT/SÖZ

( Cahillerin, saçmasapan sözleri. )


- TAMBUR[Ar. < TANBUR] ile TAMBUR[Fr.]

( Klasik Türk müziğinin başlıca çalgılarından biri olan, yay ya da mızrapla çalınan, uzun saplı, telli çalgı. İLE Silindir biçiminde kap. )


- TAMBURACI ile TAMBURÎ/TANBURÎ[Ar.]

( Tambura çalan ya da yapan kişi. İLE Tambur çalan kişi. )


- TAMİR ile TELÂFİ ile TASHİH[< SIHHAT]


- TAMİRAT ile/değil TADİLAT


- TAMLAMA ile TAMLAYAN ile TAMLANAN

( Bir adın, başka bir ad, adıl[zamir] ya da ön adla[sıfat] birlikte oluşturduğu sözcük öbeği, düzenleme[terkip]. İLE Tamlamalarda temel olan bir adın anlamını açıklayan ad, adıl[zamir] ya da adıl[sıfat], belirten. İLE Tamlamada anlamı belirtilen, açıklanan ad, belirtilen, mevsuf. )

( (SYNTACTIC) COMPOUND )


- TAMLAMA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TANIMLAMA


- TAMLAYAN ile TAMLANAN

( DETERMINING vs. DETERMINED )


- TAMMÂ'[Ar. < TAMA] ile TAMA'[Ar.]

( Son derece tamah eden. İLE Doymazlık, çok isteme, açgözlülük. )


- TAMMÂT[Ar.] ile TÂMMÂT[Ar.]

( Anlamsız, uygunsuz, saçma sözler. İLE Kıyâmet. )


- TAMS[Ar.] ile TAMS[Ar.]

( Âdet görme, aybaşı. İLE Yok etme, belirsiz kılma. )


- TAN YELİ ile TAN YERİ

( Sabaha doğru çıkan hafif yel/rüzgâr. İLE Güneşin doğmak üzere olduğu sırada, ufukta hafifçe aydınlanan yer. )


- TAN[Ar.] (ETMEK) ile TANLAMAK/TANMAK

( Sövme, yerme, ayıplama. İLE Şaşmak, şaşırmak. )


- TANBÛRÎ/TANBÛRÂNÎ[Ar.] ile TANBÛR-ZEN[Ar.]

( Tamburu çok güzel çalan mûsikî üstadı. İLE Tambur çalan. )


- TANBÛRÎ/TANBÛRÂNÎ ile TANBÛR-ZEN

( Tamburu çok güzel çalan mûsikî üstadı. İLE Tambur çalan. )


- TANGIR-TUNGUR ile TANGIRDAMA ile TANGIRTI

( ... İLE Nesnelerde/n kuru ve gürültülü ses çık(ar)ma. İLE Nesnelerden çıkan kuru ve gürültülü sesin adı. )


- TANI(N)MAK ile/ve TANI(N)MAK

( Bilmek/bilinmek. İLE/VE Kabul etmek/edilmek. )


- TANIDIĞIM (BİRİ) ile TANIYABİLDİĞİM (BİRİ) ile TANINABİLECEK (BİRİ)


- TANIDIK ile TANINAN

( Benim/senin [tanıdığı]. İLE Bizim [tanıdığımız]. )


- TANIM, TARİF = TA'RÎF = DÉFINITION


- TANIM(HADD) ile TANIMLANAN(MAHDÛD)


- TANIM(HADD) ile TANITIM(RESM)

( DEFINITION vs. DESCRIPTION )


- TANIM ile/ve/||/<>/< TANIMIN TANIMI

( Bir kavramın niteliklerini eksiksiz olarak belirtme ya da açıklama. İLE/VE/||/<>/< Her parçasını içinde barındırabilen/birleştiren, dışında kalanlara engel olan.[Efrâdını câmî, ağyârını mânî.] )


- TANIM = TARİF = DEFINITION[İng., Alm.] = DÉFINITION[Fr.] = DEFINITIO[Lat.] = HOROS, HORISMOS[Yun.] = DEFINICIÓN[İsp.]


- TANIMAK ile/ve TANIMLAMAK

( TO RECOGNIZE vs./and TO DEFINE )

( REN ile/ve ... )


- TANIMAZLIK ile TANIMAMAZLIK

( NOT DEFINITION vs. NO DEFINITION )


- TANIMLAMA ile/ve/> TAMAMLAMA

( TO DEFINE vs./and/> TO COMPLETE )


- TANIMLAYAN ile/ve/değil/yerine TANIYAN


- TANIMLAYICI ile/ve/||/<>/> TAMAMLAYICI


- TANİN[Fr.] değil/yerine/= TANEN

( Birçok bitkide bulunan, tıpta kullanılan, tadı buruk bir nesne. )


- TANINMIŞ/BİLİNMİŞ MELÂMET NEŞELİ ile/ve/değil/yerine TANINMAMIŞ/BİLİNMEYEN MELÂMET NEŞELİ


- TANITIM(RESM) ile TANITILAN(MERSÛM)


- TANITLAMA ile/ve/||/<> TANITLAMAK

( Tanıtlamak işi, ispatlama. | Öne sürülen bir iddianın doğruluğunu mantıksal yöntemle gösterme. İLE/VE/||/<> Bir iddianın gerçekliğini inkâr edilmeyecek bir kesinlikle göstermek, ispatlamak. | Muhakeme etme yoluyla ya da tanık göstererek bir şeyin doğruluğunu ortaya koymak. )


- TANITMA ile/ve/değil/yerine TAKDİM ETMEK


- TANRI APOLLON'A BAĞLANAN SANATLAR
ile/ve/||/<>/>
TANRI DIANISOS'A BAĞLANAN SANATLAR

( Plastik sanatlar. İLE/VE/||/<>/> Şiir, müzik, dans. )

( Birey. İLE/VE/||/<>/> Birleşme. )


- TANRI'NIN VARLIĞI ile/değil TANRI'NIN BİRLİĞİ


- TANRI'NIN VARLIĞI ile/değil TANRI'NIN BİRLİĞİ


- TANRI'NIN:
BİLİNMESİ ile/değil KENDİNİ BİLDİRMESİ


- TANRI'YI İDRAK ile/ve TANRI'YA İMAN ile/ve TANRI'YI FARK ETME

( Taabbüd/ibâdet ile. İLE/VE Düşünme/tefekkür ile. İLE/VE Dilde/zihinde tekrar, zikr ile. )


- TANRI ile/ve/değil TANRI ANLAYIŞI


- TANRI ile Tanrı

( Çok tanrıcılıkta var olduğuna inanılan, insanüstü varolanlardan her biri, ilâh. İLE Evrende var olan her şeyi yaratan, koruyan, tek ve yüce varlık, Yaradan, Allah, Rab, İlâh, Mevlâ, Hâlik, Hüdâ, Hû, Oğan. )

( İYİ VE ADÂLET | Varolmanın olmazsa olmaz niteliklerinin birliği. )


- TANRININ YABANCILAŞMASI ile/ve TANRININ KENDİNE DÖNMESİ

( Doğa. İLE/VE İnsan. )


- TANSÎF[Ar. < NISF] ile TASNÎF[Ar. < SINIF | çoğ. TASNÎFÂT]

( Yarı yarıya bölme, iki eşit bölüme ayırma. İLE Sınıf sınıf, takım takım ayırma, sınıflama, bölümleme. | Eser ve kitap haline getirme. )


- TANTANA[Ar.] ile/ve/||/<> TATAVA
ile/değil/yerine
TERÂNE[Fars.]

( Görkem. | Gürültü patırtı, kuru gürültü. | Gereksiz, boş söz. İLE/VE/||/<> Çok fazla söz. İLE/DEĞİL/YERİNE Ezgi, nağme, uyum, makam. | Dört dizeden oluşan, birinci, ikinci ve dördüncü dizeleri, birbirleriyle uyaklı olan şiir. | Tekrarlana tekrarlana, usanç verici bir durum alan söz. )


- TANZANYA ile TAZMANYA

( Afrika'da bir ülke. [Afrika'nın zirvesi olan [5895 m.] Klimanjaro Dağı'nın bulunduğu] İLE Yeni Zelanda'nın alt kısmında bir ada. [Tazmanya Canavarı'nın yaşadığı] [ABEL TASMAN'ın bulması nedeniyle.] )


- TANZİMAT ile TANZİMAT

( İdari işlerin düzeltilmesi için alınan önlemlerin ve uygulamaların tamamı. İLE Sultan Abdülmecit döneminde, 1839'da, Gülhane Hat-ı Hümâyunu adıyla anılan bir buyrukla duyurulan, yönetimi iyileştirme tasarısı ve bu iyileştirmenin yapıldığı dönem. )


- TANZÎR[Ar.] ile TANZÎR[Ar. < NEZÂRET | çoğ. TANZÎRÂT]

( Tazelendirme, tazeleştirme. İLE Benzetme/benzetilme. | Bir şiirin anlamca, şekilce benzerini yapma. )


- TAPI ile TAPİ[Fr. TAPIS]

( Tapınılan nesne. İLE ... )


- TAPIRDAMAK ile TAPIRTI

( "Tapırtı" sesi çıkarmak. İLE Yürürken çıkan ayak sesini andırır sesin adı. )


- TAPIŞLAMAK = TAPIKLAMAK

( Hamurun üzerini düzeltmek için hafif hafif vurarak elle sıvamak. )


- TAPMAQ[Azr.] ile TAPMAK[Tr.]

( Arama sonucunda meydana çıkarmak, bulmak. İLE "Tanrı" diye tanımak, kulluk etmek. )


- TARAF OLMAK ile/ve TARAF TUTMAK


- TARAFTAR (OLMAK) ile/değil/yerine TARAF (OLMAK)

( Bedeli/sorumluluğu yok. İLE Bedeli/sorumluluğu çok. )


- TARAFTAR ile/değil/yerine TAKİPÇİ


- TARAMA ve/||/<>/> TANIMA


- TARAŞ ile/ve/||/<> TARAŞLAMAK

( Tarla, bağ, bahçe vb. yerlerden toplanan üründen artakalanlar. İLE/VE/||/<> Tarla, bağ, bahçe vb. yerlerden kaldırılan üründen artakalanları toplamak. )


- TARÂVET[Ar.] değil/yerine/= TAZELİK, TAZE OLMA, KÖRPELİK


- TARDION ile/ve FOTON/LUXON ile/ve TACHION

( Işık hızı altı. İLE/VE Işık hızı üstü/ötesi. )


- TARH ile TARH ile TARH

( Bahçelerde çiçek dikmeye ayrılmış yer. İLE Vergi koyma. İLE Çıkarma. )


- TÂRÎ[Ar. < TARÂVET] ile TÂRÎ[Ar. < TARÂ]

( Taze, tarâvetli. İLE Ansızın çıkan, birdenbire görünen. )


- TÂRİD[Ar. < TARD] ile TARÎD[Ar.]

( Kovan, tardeden. İLE Kovulmuş, çıkartılmış, matrûd. )


- TARİF-İ LAFZÎ ile TARİF-İ İSMÎ ile TARİF-İ HAKİKÎ


- TÂRİF[Ar.] değil/yerine/= TANIM


- TÂRİF[Ar.] ile TARÎF[Ar. < TURFA] ile TA'RÎF[Ar. < İRFÂN | çoğ. TA'RÎFÂT] ile TAHRÎF[Ar.]

( Yeni. İLE Az bulunan, nadir, zarif şey. | Etraflıca anlatma, bildirme. | Bir maddeyi tüm gerekli noktalarını içine alır biçimde bir ibâre ile anlatma. İLE ... )


- TARİF[Ar.] ile/ve/||/<> TASVİR[Ar.]

( Ne[< kavram.] İLE/VE/||/<> Nasıl[< bilim]. )

( DEFINITION vs./and/||/<> DESCRIPTION )


- TARİF ile TAVZİH


- TARİH TARİH BİLGİSİ


- TARİH AŞKI/TARİH NEFRETİ değil/yerine TARİH BİLGİSİ

( [not] THE LOVE/HATE OF HISTORY vs. INFORMATION/KNOWLEDGE OF HISTORY
INFORMATION/KNOWLEDGE OF HISTORY instead of THE LOVE/HATE OF HISTORY )


- TARİH AŞKI/TARİH NEFRETİ değil/>< TARİH BİLGİSİ

( Yanlışı. >< Doğrusu. )


- TARİH DÜŞÜRMEDE:
TARİH-İ TAM ile TARİH-İ MÜCEVHER ile TARİH-İ MÜHMEL ile TA'MİYELİ TARİH

( Bir mısranın tüm harflerinin toplanmasıyla. İLE Sadece noktalı harflerin toplanmasıyla. İLE Sadece noktasız harflerin toplanmasıyla. İLE Çözülecek bilmece gibi düzenlemelerle yapılan. )


- TARİH METAFİZİĞİ ile/ve/<> TARİH EPİSTEMOLOJİSİ

( Büyük oranda, tarihin belirli bir amaca, hedefe göre okunmasıdır. İLE/VE/<> Tarihsel bilginin kaynakları, yapısı, yöntemleri üzerinde durur. )

( Büyük oranda, Alman tarih-felsefe okulunun etkisini taşır. İLE/VE/<> Anglo-sakson merkezli bir okuldur. )

( Tarihi, daha çok, bir milletin gelecek hedefi açısından ele alır. İLE/VE/<> Tarihî bilginin çözümlemesini yapar. )


- TARÎH[Ar.] ile/değil/< TÂRİH[Ar. < ERH | çoğ. TEVÂRÎH]

( İşe yaramadığından dolayı bir yana atılmış şey. İLE/DEĞİL Tarih. )


- TARİH ve TAHİR


- TARİH ve TAHİR


- TARİH ile/ve/||/<> TAHRİK


- TARİH ile/ve/değil/||/<>/< TARİH YAZIMI


- TARİHİ DEĞER/LER ile/ve/<> TARİHİ OLAY/LAR

( HISTORICAL VALUE/S vs./and/<> HISTORICAL PHENOMENON/S )


- TARİHSİZ/LİK ile/ve/||/<>/= TALİHSİZ/LİK

( Tarihsizlik, talihsizliktir. )

( LACK OF HISTORY vs./and/||/<>/= UNLUCKY/NESS )


- TARİHTEN DERS ALMAK ile/ve/<> TARİHTEN GÜÇ ALMAK

( TO TAKE LESSONS FROM HISTORY VALUE/S vs./and/<> TO TAKE POWER FROM HISTORY )


- TARİHTEN DERS ALMAK ile/ve/<> TARİHTEN GÜÇ ALMAK

( TO TAKE LESSONS FROM HISTORY VALUE/S vs./and/<> TO TAKE POWER FROM HISTORY )


- TARİHTEN İBRET ALMAK ile TARİHTEN KUVVET ALMAK


- TARÎK el-TAKVÎM ile/ve/<> TARÎK el-LUZÛM ile/ve/<> TARÎK el-KIYÂM ile/ve/<> TARÎK el-NİSBE

( Osmanlı dönemi Türk filozofu Taşköprülüzâde'ye (ö. 1561) göre ayıklama/soyutlama eylemi açısından bir önermede, konu ile yüklem ilişkisinin türleri:

"X, Y'dir." denildiğinde, bir yüklem olarak Y,

1. Ya bizâtihi yüklendiği X'ten
2. Ya da X'in dışındaki başka bir nesneden ayıklanır/soyutlanır.

Birinci durumda Y
i. ya X'in kurucu unsurlarından;
ii. ya da X ile Y arasındaki zâtî gereklilikten/zorunluluktan ayıklanır/soyutlanır.

İkinci durumda ise Y
i. ya dış-dünyada, X ile var olan
ii. ya da dış-dünyada, X'e nispet edilen bir durumdan ayıklanır/soyutlanır.

1. i.'ye "Kurucu unsurlarına ayırma yöntemi"[Tarîk el-takvîm];
1. ii.'ye "Gereklilik(zorunluluk) yöntemi"[Tarîk el-luzûm]

2. i.'ye "Kâim olma yöntemi"[Tarîk el-kıyâm]
2. ii.'ye ise "Nispet yöntemi"[Tarîk el-nisbe] adı verilir. )


- TARİK-İ AHYÂR ile TARİK-İ EBRÂR ile TARİK-İ ŞUDDÂR


- TARÎK[çoğ. TURUK] ile TÂRİK[Ar. < TERK] ile TA'RÎK[Ar. < ARAK] ile TA'RÎK ile TÂRÎK[Fars.] ile TAHRİK[Ar.]

( Yol. | Usûl. | Meslek. | Vasıta, neden. | [tas.] Bir velînin Allah'a ulaşması için tuttuğu yol. İLE Terk eden, bırakan, vazgeçen. İLE Terlet(il)me, tere yatırılma. İLE Uğma. İLE Karanlık. İLE ... )


- TÂRİYE[Ar.] ile TA'RİYE[Ar.] ile TARİYY/TARİYYE[Ar.]

( Ansızın gelen belâ. İLE Soyma, soyulma, çıplaklaştırma. İLE Körpe, yaş, taze. | Yumuşak ekmek. )


- TART[Fr. < TARTE] ile/||/<> TARTÖLET ile/||/<> TURTA[İt. < TORTE] ile/||/<> PAY[İng. < PIE] ile/||/<> KİŞ[< QUICHE] ile/||/<> GALETTE

( Tatlı ya da tuzlu olabilir. [Modern tartlar, genellikle meyve tabanlıdır, bazen de koyu krema ile olabilir.] İLE/||/<> Üzeri açık ve içinde dolgu kreması olan tartın küçük çeşididir. Genellikle tek kişilik minik kalıplarda pişirilir. İLE/||/<> Altı hamur, arası dolgu[meyve/sebze] üzeri ise hamurla kapatılarak yapılan ve genellikle tuzlu olabilen bir hamur çeşididir. İLE/||/<> Altı hamur, arası meyve dolgulu, üzeri rende hamur ya da kafes şeklinde hamur parçalarıyla kapatılan bir pasta çeşididir. İLE/||/<> Tart gibi altı hamur üzeri ise tamamen tuzlu olarak hazırlanan sebze dolgulu bir hamur çeşididir. İLE/||/<> Tarta benzeyen bir tatlı türüdür.[Hamurundaki farklılıklar nedeniyle tart ile birbirinden ayrılmaktadır. Galetta hamuru, pizza hamuru gibi açılır ve tart kalıbı yerine bir yuvarlak fırın kabının içine, dışarı taşacak biçimde fırın kağıdı serilip üzerine açılan hamur yerleştirilir. İçine meyveleri dizildikten sonra hamurun fazla kalan kenarları meyvelerin üzerine doğru kapatılır.] )


- TART/TARD[Ar.] ile TART[Fr.]

( Kovma, çıkarma. İLE Kalıpta pişen, bir tür meyveli pasta. )


- TARTAR ile TARTAR

( Dişte. İLE Tartma aracı, kantar/terazi. | Sürekli tartan kişi. )


- TARTARİK[Fr. < TARTARIQUE] ile TARTARAT[Fr. < TARTRATE]

( Yapısında, iki alkol ve iki asit bulunan. İLE Tartarik asit tuzu. )


- TARTI ile TARTIM

( Ağırlık. | Tartma aleti, çeki. | Oran, ölçü, karar. | Yelkenleri indirip kaldırmaya yarayan ip. İLE [müzik] Dizem. )


- TARTIŞILABİLENLER ile TARTIŞILAMAZLAR/TARTIŞILAMAYANLAR


- TARTIŞILAMAZLAR ile/ve TARTIŞILAMAYANLAR


- TARTIŞILMASI "GEREK" ile/ve/değil/||/<>/< TARTIŞILABİLİR


- TARTIŞMAK GEREKİR ile/değil TARTIŞMA GEREKTİRİR


- TARZ ile TAVIR

( STYLE vs. MANNER )


- TAS'ÎR[Ar.] ile TA'SİR[Ar. < USR | çoğ. TA'SÎRÂT] ile TA'SÎR[Ar. < ASR | çoğ. TA'SÎRÂT] ile TA'SÎL[Ar. < ASEL]

( Kibirlilik yüzünden konuşurken, yüzünü başka tarafa çevirip karşısındakinin yüzüne bakmama. İLE Güçleştirme/güçleştirilme. İLE Suyunu sıkma. İLE Tadlandırma. )


- TAS[Ar.] ile TA'S[Ar.]

( Su kabı. İLE Yok olma, kaybolma. )


- TAŞ ile TAŞIL/FOSİL[Fr.] ile TAŞÇIL

( ... İLE ... İLE Taşı andıran, taş gibi. | Taşlar ve kayalar üzerinde ya da taşlı topraklarda yetişen. )


- TAŞ ile/ve/||/<>/> TAŞİLİĞİ

( ... İLE/VE/||/<>/> Taşların, yapraklar durumunda ayrılmasını sağlayan ara katmanı. )


- TASARI ile/ve/||/<>/> TASARIM

( Olması ya da yapılması istenilen bir şeyin, zihinde aldığı biçim. | Tüzel bir işlemin, o işlemi yapmakla yetkili kurul ya da organ önüne getirildiği andaki durumu, üstünde görüşme ve oylama yapılabilir durumdaki metin, layiha. İLE Zihinde canlandırılan biçim, tasavvur. | Bir sanat yapıtının, yapının ya da teknik ürünün ilk taslağı, tasar çizim, dizayn. | Bir araştırma sürecinin çeşitli dönemlerinde izlenecek yol ve işlemleri tasarlayan çerçeve, tasar çizim, dizayn. | Daha önce algılanmış olan bir nesne ya da olayın bilinçte sonradan ortaya çıkan kopyası. )


- TASARIM/TASAR ÇİZİM = TASAVVUR = REPRESENTATION[İng.] = REPRÉSENTATION[Fr.] = VORSTELLUNG[Alm.] = REPRAESENTATIO[Lat.] = REPRESENTAR[İsp.]


- TAŞARON değil TAŞERON


- TASARRUF ile/ve/< TASADDUK


- TASAVVUF ile/ve/<> TARİKAT

( Şuurla ilgilidir. İLE/VE/<> Temrinlerle, alıştırmalarla ilgilidir. )

( Tantra. İLE/VE/<> Yoga. )


- TASAVVUF ve/||/<> TASARRUF

( ... VE/||/<> Sahip olma. | İdâre ile kullanma, tutum, ekonomi. | Artırma, artırılma. )


- TASAVVUF < TASFİYE


- TASAVVUR Bİ VECHİN MA ve TASAVVUR Bİ-RESMİHİ

( Mutlak ve mechul. VE Basiret üzere taleb. )


- TASAVVUR(KAVRAM) ile TASDİK(YARGI)

( Yargısız kavram. İLE Yargı ile birlikte bulunan kavram. Yargı/hüküm içermesi gereken kavram/tasavvur. )

( Kavram. İLE/VE Önerme + Çıkarım. )

( NEDİR? - HANGİ? ile/ve HEL - LİME )

( MA - EYYU ile/ve -MIDIR? - NİÇİN? )

( Felsefecilere(hukemaya) göre Tasavvur:
* Tasavvur-ı sazic[çıplak/salt/yargısız tasavvur]
* Tasavvur mea hükm(in)[Yargıyla birlikte bulunan tasavvur]
Kelâmcılara(mütekellime) göre Tasavvur:
Tasavvurat-ı Selâse + Hüküm = Kaziye = Tasdik )


- TASAVVUR ile TAHAYYÜL


- TASAVVUR ile/ve/değil TASAVVUF


- TASAVVURLU DÜŞÜNME ile TASAVVURSUZ DÜŞÜNME


- TASDİK ile TAKDİR


- TASDİKNÂME ile/>< TAKDİRNÂME

( Verilen onayı gösteren belge. | Okulunu bitirmeden ayrılan öğrenciye okul yönetimi tarafından verilen, son öğrenim düzeyini gösteren belge. | Başka bir öğrenim kurumuna geçen öğrenciye okul yönetimi tarafından verilen, son öğrenim düzeyini gösteren belge. İLE/>< Yapılan bir işin beğenildiğini belirtmek amacıyla verilen yazılı belge, takdir. | Okullarda belirli bir başarı düzeyinin üzerine çıkan öğrenciye karnesiyle birlikte verilen belge, takdir. )


- TASDİYE[Ar.] ile TASFÎH[Ar. < SAFH | çoğ. TASFÎHÂT]

( El çırpma, alkış. İLE El çırpma, alkışlama. | Yassıltma, yufka haline getirme, yaprak yaprak yapma. )


- TASFÎH[Ar. < SAFH | çoğ. TASFÎHÂT] ile TASFÎR[Ar. < SAFÎR | çoğ. TASFÎRÂT]

( El çırpma, alkışlama. | Yassıltma, yufka haline getirme, yaprak yaprak yapma. İLE Islık çalma, ıslıkla seslenme. | Sarartma, sarıya boyama. )


- TASFÎR[Ar. < SAFÎR | çoğ. TASFÎRÂT] ile/değil TASVÎR[Ar. < SÛRET | çoğ. TASVÎRÂT, TESÂVÎR]

( Islık çalma, ıslıkla seslenme. | Sarartma, sarıya boyama. İLE/DEĞİL Resmini yapma. | Resim, şekil, sûret. | Yazıyla tarif etme. )


- TASFİR değil TASVİR


- TASFİYE-İ DERÛN ile TASFİYE-İ KALB

( Özü saflaştırma. İLE Yüreğini temizleme. )


- TASFİYE ile/ve/||/<> TAKDİS ile/ve/||/<> TEZKİYE

( Nefsi. İLE/VE/||/<> Kalbi. İLE/VE/||/<> Aklı. )


- TASHİH[< SIHHAT] ile/ve/<> TÂDİL


- TAŞKAPI / PETRİ KAPISI ile ...

( Haliç deniz suru kapılarından biridir. Topkapı adıyla da bilinir. )


- TAŞKIRANÇİÇEĞİ ile TAŞKIRANOTU

( Taşkırangillerden, 2500 metreden yukarı yerlerde sert kayaları yarıp yetişen bir çiçek. İLE Taşkırangillerden, bazı türleri süs bitkisi olarak yetiştirilen, saplarının parçalanmasıyla üreyen bir bitki, taşkıran. )

( LEONTOPODIUM ALPINUM cum SAXIFRAGA )


- TAŞLAMAK ile/ve/||/<> TASLAMAK


- TASLAMAK ile TAVIR TAKINMAK


- TAŞLIK ile TAŞOCAĞI

( Taşı bol, taşlı (yer). | Taşla döşenmiş avlu, sofa, merdiven altı vb. | Kuş vb. hayvanların sindirim kanalları üzerinde bulunan kaslı, öğütücü mide, katı, konsa. İLE Yapı işlerinde kullanılacak taşların çıkarıldığı yer. )


- TAŞMA ile TAŞIM ile TAŞKIN

( Taşma durumu. | Akarsu yatağından çıkarak çevresini kaplama, su baskını. İLE Yemeğin, taşacak kadar kaynaması. İLE Taşmış bir durumda olan. | Su baskını, seylap, feyezan. | Aşırı. )


- TASMÎT[Ar. < SEMT] ile TASMÎT[Ar.]

( Gazel ya da kasideyi, musammat denilen tarzda düzenleme. Uyaklı/kafiyeli beyitleri dört bölüm olarak düzenleme. İLE Susturma. )


- TASNİF'UL ULÛM:
KELÂM ve/> FIKIH ve/> TASAVVUF

( "Tasnif'ul Ulûum" kitabında Tasavvuf: "İmanın meyvesi ve İslâm'ın neticesi."/"Hüve semeretül iman ve neticetü'l-İslâm" )


- TASNİF ile/ve TAKSİM

( Tüm tasnifler, aklîdir. Çünkü, doğada, tasnif(sınıflandırma) diye bir şey yoktur/olmaz. )


- TASNİF ile/ve/||/<>/> TANZİM


- TASTİK değil TASDİK


- TASVİP/ONAMA ile/ve TASDİK/ONAY


- TASVİR ile/ve/||/<> TASAVVUR


- TAT ile TAT ile Tat

( İran'lılara verilen bir ad. )

( Canlıların, besinlerdeki uçucu olmayan bileşikleri damak, boğaz ve dil yüzeyindeki mukoza noktaları aracılığıyla algıladığı duyum. | Tatlılık. | Hoşa giden durum, lezzet, zevk. İLE Dilsiz. İLE Türklerin egemen olduğu yerlerde yaşayan Arap ya da İran'lılar. | Hazar Denizi kıyısında, İran Azerbaycanı sınırında yaşayan, İran soyundan olan bir topluluğun adı. )


- TATAR ile Tatar

( Postayı süren kişi. İLE Tataristan'da, Batı Sibirya'da ve Rusya Federasyonu'nun değişik bölgelerinde yaşayan, Türk bir halk ve bu halktan olan kişi. )


- TATARCIK ile TATARCIK

( Türlü hastalıkları taşıyan, insanda, asalak olarak yaşayan böcek. İLE Şiddetli karın ağrısı. )

( PHLEBOTOMUS cum ... )


- TATBÎKAN[Ar.] ile TATBÎKÎ[Ar.]

( Uygulayarak. İLE Tatbikata ait, tatbik, uygulama ile ilgili. )


- TATHAGATA ile TATHAGATA-DHYANA ile ...

( 1. Buda'yı ifade eden bir terim. 2. Tüm Dharmaların böyleliği. 3. Zihin-özü. 4. Ebedi Mevcudiyet. 5. Ebedi Şimdi. İLE Aydınlanmış Meditasyon. )


- TATİL ile/ve TAHSİL

( HOLIDAY vs. TO STUDY )


- TAVA ile TAVA ile TAVA ile TAVA

( Yağ kızdırma, yiyecek kızartma vb. işlere yarayan, uzun saplı yayvan kap. | Bu kapta pişmiş yemek. | Maden eritilen saplı pota. | Kireç karıştırılan tekne. İLE Deniz ya da göllerde suların geri çekilmesiyle kuruyan bölüm. İLE Gemilerde borda iskelesinin alt başındaki sahanlık. İLE Fide yetiştirmek için ayrılmış toprak bölümü. )


- TAVÂHİN[Ar. < TÂHİNE] ile TAVÂHÎN[Ar. < TÂHÛN, TÂHÛNE]

( Öğütücü dişler, azı dişleri. İLE Su değirmenleri. | Öğütülmüş şeyler. )


- TAVAN ile/ve TABAN

( SEMÂNE ile/ve ... )

( SAKF[çoğ. SUKUF] ile ... )


- TAVAZZÛ'[Ar. < VUZÛ] ile TAVAZZUH[Ar. < VUZÛH]

( Abdest alma. İLE Açıklanma, açıklığa kavuşma, aydınlanma. )


- TAVÎL/TAVÎLE[Ar. < TÛL | çoğ. TIVÂL] ile TAVÎLE[Ar.]

( Uzun. | Çok süren. İLE Hayvan katarı, birbiri ardına bağlanmış bir sıra hayvan. | At ahırı. | Çayıra koyuverilen hayvanın ayağına bağladıkları ip, tavla ipi. )


- TAVIR ile/ve TARZ


- TAVLA[Ar. < TAVÎLE] ile TAVLA[İt. < TAVOLA]

( At ahırı. | Hayvan katarı, birbiri ardına bağlanmış bir sıra hayvan. | Çayıra koyuverilen hayvanın ayağına bağladıkları ip, tavla ipi. İLE Bölümlere ayrılmış iki yanlı tahta üzerinde on beşerden, otuz pul ve iki zarla iki kişinin karşılıklı oynadığı oyun. | Bu oyunun üzerinde oynandığı, iki iç yüzü bölme desenli, dikdörtgen biçimindeki tahta kutu. )


- TAVŞAN ile TAVŞAN

( Tavşangillerden, hızlı koşan, kemirgen, bir tür memeli. | Atletizm yarışlarında rekor kırılabilmesi için tempoyu yüksek tutup belirli bir mesafeyi öteki yarışmacıların önünde koşan atlet. İLE Değerli ağaçlar üzerine, ince oymalar işleyen sanatçı, tahta oymacısı. )


- TAVŞANCILOTU ile TAVŞANKULAĞI

( Maydanozgillerden, nemli yerlerde yetişen, körpesi bazı yerlerde hayvan yemi olarak kullanılan bir bitki. İLE Çuha çiçeğigillerden, kalp biçiminde geniş yapraklı, beyaz, pembe rengi çiçekli bir bitki, buhur-u meryem, siklamen. )

( HERACLEUM cum CYCLAMEN COUM )


- TAVUKLAR ile TAVUKSULAR

( Tavuksular takımının bir alt takımı. İLE Tavukları ve tepeli tavukları içine alan bir takım. )


- TAY ile TAY[Fars.]

( Üç yaşına kadar olan at yavrusu. İLE Denk, eşit, eş. | Hayvanın bir yanındaki yük. )


- TAYFÖLÇER ile/ve/||/<> TAYFÖLÇÜMÜ

( Işın tayflarını incelemeye yarayan alet, spektroskop. İLE/VE/||/<> Işın tayflarının incelenmesi, spektroskopi. )


- TAYİN ile/ve TAHSİS

( Ne olduğunu anlama, gösterme, belirtme, kararlaştırma. | Atama. İLE Bir şeyi, bir kişiye ya da bir yere ayırma. )


- TAYİN ile TAKDİR


- TAYIN ile TAYİN

( Asker azığı. | Asker ekmeği. | Savaş ya da seferberlik dönemlerinde, vatandaşlara karneyle dağıtılan ekmek. İLE Ne olduğunu anlama, gösterme, belirtme, kararlaştırma. | Atama. )


- TAZACCU'[Ar.] ile TAZACCUR[Ar.]

( Üşenme, gevşek davranma. İLE İç sıkılması, sıkıntı. )


- TAZİYE[Ar.] ile TARZİYE[Ar.]

( Ölen kişinin yakınlarına üzüntünü paylaştığını belirtme/bildirme. İLE Yapılan kötü bir davranış için özür dileme, gönül alma. )


- TAZLÎL/TADLÎL[Ar.] ile TAZLÎL[Ar. < ZILL]

( Dalâlete düşürme, doğru yoldan çıkarma, azdırma, ayartma. İLE Gölgelendirme, gölgelendirilme. )


- TAZMİNAT ile TANZİMAT


- TAZZİK değil TAZYİK


- TDP/FRESH FROZEN PLASMA[İng.] değil/yerine/= TAZE DONMUŞ PLAZMA


- TE'LÎF[Ar.] ile TASNÎF[Ar.]


- TE'LÎF[Ar.] ile TERTÎB[Ar.] ile TANZÎM[Ar.]


- TEALİMİYYÛN ile/ve/||/<> TABİÎYYÛN ile/ve/||/<> İŞRAKİYYÛN ile/ve/||/<> MENAZİRÛN

( Matematikçiler. İLE/VE/||/<> Fizikçiler. İLE/VE/||/<> Aydınlanmacılar. İLE/VE/||/<> İbn Heysem'ciler. )


- TECDİT/TECDİD[Ar.] değil/yerine/= TAZELEME


- TECELLİ[Ar.] ile/ve/||/<> TAHAKKUK[Ar.]


- TECVÎZ[Ar. CEVÂZ | çoğ. TECVÎZÂT] ile/ve TAKDİR

( Olanaklıları kabul eder. İLE/VE ... )


- TEDBİR[< DÜBÛR] ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TAKDİR

( Bir şeyi temin edecek ya da önleyecek yol, çare. | Kişinin ihtiyâr ve istenci/irâdesi. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< ... )

( Tedbir, takdirin parçasıdır. )

( Yaptığın şeyin tedbirini, takdir-i Hüdâ'dan bekle. )

( Takdirden gelene, tedbir kılınmaz
Ne kılayım çare, ben, şimdiden geri
Yaram türlü türlü, merhem bulunmaz
İstersen merhemi, çal, şimdiden geri
( Tecellim böyleymiş, kime, ne diyeyim )

Geçti elden, gitti muhabbet çağı
Rakip, bahçeye kurmuş otağı
Yıkılsın çevresi, bostanı bağı
El girsin bağına, var, şimdiden geri
( Seher yeli, sevdiğimden bir haber )

Sen bir gonca gülsün, istife karış
İstersen gül oyna, dilersen sarış
Gönlün kimi isterse, ülfet et konuş
Yârim, sana destur var, şimdiden geri
( Tecellim böyleymiş, kime, ne diyeyim )

Kul Abdal'ım, bir sultanam ayılım
Yüz sür beni, eşiğinde sayılım
Hakk'tan gelen tecellime, kayılım

Kul Abdal'ım, yalan dünya, vefâsız
Âlemde bir yâre düştüm, devâsız
Sen bana yâr olmazsın, be hey vefâsız
Var kime olursan ol, şimdiden geri
( Seher yeli, sevdiğimden bir haber )

[ Veysel (Âşık) 'tan
dinlemek üzere burayı tıklayınız... ]

[ Sürekli erişim adresi...
www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/19854 ]

2023
VEYSEL (ÂŞIK) yılıdır.
Madem görüyorsunuz... O zaman, hoş görün! - Veysel (Âşık)
)


- TEDBİR ile/ve/değil/yerine/<>/< TAKDİR

( Tedbir, takdirin parçasıdır. )


- TEFEKKÜR ile/ve/> TAAKKUL

( Her kişinin becerisidir. [kendince ve kabı kadar] İLE/VE/> Er kişinin becerisidir. )


- TEFERRUAT[Ar.] ile TAFSİLAT[Ar.]


- TEFSİR ile/ve MUHTASAR ile/ve TELHİS ile/ve TAHRİR ile/ve TEHZİB, TECRİD, TENKİH, MUNTAHAB ile/ve ZEYL ile/ve TERCÜME


- TEFSİR ile TÂBİR


- TEKİL/LİK ile TANIMSIZ/LIK

( SINGULAR )


- TEKLEME ile/ve/||/<> TAKILMA

( Sık fideleri seyrekleştirmek. | Motorda pistonun birinin çalışmaması. | Nesnenin bozulup tutukluk yapması. | Kalbi düzenli çalışmama. | Kekelemek. İLE/VE/||/<> ... )


- TEKLÎF[Ar.] ile TAHMÎL[Ar.]


- TEKNİK ile/ve/değil/<> TAKTİK


- TEKRARLAYAN/TEKERRÜR EDEN:
TARİH değil TARİHÇİ


- TELKÎN[Ar.] ile/değil/yerine/= TALKIN

( Bir duyguyu, bir düşünceyi aşılama. İLE/DEĞİL/YERİNE/= Ölü gömüldükten sonra, mezar başında, imamın söylediği (dinî) sözler. )


- TELKİN ile TAVSİYE

( TO INSPIRE/INCULCATE vs. RECOMMENDATION )


- TEMEL ile/ve/||/<>/> TAMAMLAYICI


- TEMSİL ile TAKLİT


- TENKİH ile TAHRİR


- TENKİT[Ar.] ile/değil/yerine/>< TAKDİR[Ar.]


- TENZİH ile TAKDİS

( Soyutlayarak yüceltme. İLE Somutlaştırarak yüceltme. )


- TENZİH ile/ve TAKYİD/TAKYİT

( Arılama, kusur kondurmama. | Allah'ın tüm kusurlardan uzak olduğuna inanma. İLE Bağlı kılma, kısıtlama, kayıtlama. )


- TENZİH ile TATİL


- TERBİYE(EĞİTİM) ile/ve/> TÂLİM(ÖĞRETİM/ALIŞTIRMA) ile/ve/> TE'DİB(EDEB)(DAVRANIŞ/TUTUM)

( Davranış-eylem. İLE/VE Düşünce-bilgi. VE/> Terkib. )

( Göze dayanır. İLE/VE Kulağa dayanır. VE/> Davranıştır. )

( İyi-kötü. İLE/VE Doğru-yanlış. VE/> Güzel. )

( Örnek gerektirir. İLE/VE Bilen/hoca gerektirir. VE/> "Kişi kendin bilmek", haddini bilmek gerektirir. )

( Her yerdedir. İLE/VE Belirli bir yerdedir. VE/> Her yer ve zamandadır. )

( Bütüncüldür. İLE/VE Sıradüzenseldir. VE/> Estetiktir. )

( Kalb-i selîm. İLE/VE Akl-ı selîm VE/> Zevk-i selîm. )

( TO TRAIN vs./and PRACTICE/EXERCISE/DRILL and/> MANNER
Behaviour-action. VS./AND Idea-knowledge. AND/> Compound.
Base on eye. VS./AND Base on ear. AND/> Behaviour.
Good-bad. VS./AND Right-wrong. AND/> Beautiful.
Needed example. VS./AND Needed teacher. AND/> To know the self.
Everywhere. VS./AND Define place. AND/> Everywhere and anytime.
Integral. VS./AND Hierarchical. AND/> Aesthetical. )


- TERBİYE[< RÜBÜV) ile TA'LÎM[< İLM]

( Besleyip, bütütme; Eğitim; Görgü; Alıştırma; Bedeni eğitmek. İLE Aklı eğitmek, öğrenme, öğretim. )


- TERBİYE ile/ve/||/<> TASFİYE ile/ve/||/<> TEZKİYE


- TERENNÜM[çoğ. TERENNÜMÂT] ile/ve/||/<> TAGANNÎ[< GINÂ | çoğ. TAGANNİYÂT]

( Yavaş ve güzel bir sesle şarkı söyleme. | Kuşun şakıması, ötmesi. | İLE/VE/||/<> Zenginleşme. | Muhtaç olmama, yetinme. | Makamla okuma. )


- TERK[Ar.] ile TAHLİYE[Ar.]


- TERKİB ile TARAF

( Üst dile sahip olunur. İLE Tek bir dille sınırlı kalınır. )


- TERTİP ile/ve TANZİM

( Üstüste. İLE/VE Yanyana. )


- TESADÜF ile/değil TAKDİR


- TEŞBÎH[< ŞİBH](/BENZETME) ile/ve/< İSTİÂRE ile/ve/< MECÂZ[< CEVÂZ] ile/ve/< MECÂZ-I MÜRSEL(/DÜZ DEĞİŞMECE) ile/ve/< TÂ'RÎZ[< ARZ] ile/ve/< TEŞHÎS[< ŞAHS] VE İNTÂK[< NUTK]

( Ortak nitelikleri bulunan nesne ya da kavramlar arasında benzerlik kurma sanatı. İLE/VE Bir sözcüğü kendi anlamı dışında kullanarak, bir şeyi benzediği başka şeylerin adıyla anma sanatı. İLE/VE Sözcükleri gerçek anlamları dışında kullanma sanatı. İLE/VE Bir sözcüğü, benzetme amacı gütmeden, başka bir sözcük yerine kullanma sanatı. [iki nesne/kavram arasında çok çeşitli ilişkiler kurulmasıyla] İLE/VE Bir sözü, hem gerçek, hem de mecâzî anlamıyla kullanma sanatı. [Söylenilen sözün gerçek anlamından bir sonuç çıksa da geçerli olan mecâzî anlamıdır][alay, sitem, şaka gibi kullanımlarda] İLE/VE Birini eleştirme, küçük düşürme ya da alay etmek amacıyla söylenilmek istenileni tam tersi bir anlamda bir sözle, incelikle ve lâtîfeyle[espriyle] anlatma sanatı. İLE/VE Teşhis, cansız varolanları ya da hayvanları kişileştirme sanatı. [FABL] | İntak, nesneleri konuşturma sanatı. )


- TEŞBİH/İ YOKTUR ile/değil TARİH/İ YOKTUR


- TEŞBİH ile/ve/<> TAHAYYÜL


- TESCİL/LEMEK ile/ve/değil TASDİK/LEMEK

( Herhangi bir şeyi resmî olarak kaydetme, kütüğe geçirme. | Bir taşınmazın üzerinde bir aynî hakkın kurulması için tapu kütüğüne yapılması gerekli kayıt. İLE/VE/DEĞİL Doğrulama. | Onay, onaylama. )


- TESDÎD[Ar.] ile TAKVÎM[Ar.]


- TEŞEKKÜL ile/ve TASAVVUR


- TEŞEKKÜR ETMEK ile/ve TAKDİR ETMEK

( TO THANK vs./and TO APPRECIATE )


- TESHÎR ile/ve/> TAHRİK

( Söz/kelâm ile. İLE/VE/> Bakış/nazar ile. )


- TEŞHİS[Ar.] değil/yerine/= TANI/TANIMLAMA

( Hastalığın ne olduğunu araştırıp ortaya koyma. Kim ve ne olduğunu anlama, tanıma, seçme. | Belirleme. | Kişileştirme. )


- TEŞHİS/DIAGNOSIS[İng.] değil/yerine/= TANI


- TESVİYE[< SEVÎ] ile/ve/<> TASFİYE[< SAFV]

( Beraber etme, düz etme, düzleme, düzeltme, düz duruma getirme. | Ödeme, verme. | Hükûmetçe bir yere gönderilen erlere verilen ve bilet yerine geçen kâğıt. İLE/VE/<> Saf kılma, saflaştırma, arıtma, ayıklama, temizleme. | Özleştirme. | Bir ticaret kuruluşunun batması, kapanması vb. nedenler üzerine hesapların kesilmesi, alacaklılara, ortada kalan mal ve paradan paylarına düşen miktarın verilmesi, likidasyon. | Türlü nedenlerle çok sayıda çalışanın görevine son verme. )


- TEVÂZÜN[< VEZN] değil/yerine/= TARTIDA BİR OLMA, DENK OLMA, DENGEDE BULUNMA


- TEVHîD ve/||/<> TAKVÂ ve/||/<> TEZKİYE


- TEYİD ile TASDİK


- TEZ ile TAVIR


- TEZAD ile TAHDE TEZAD


- TEZAD ile TAHT-EL-TEZAD


- TEZENELİ SAZLARDA:
[büyükten küçüğe] MEYDAN SAZI ile/ve DİVAN SAZI ile/ve KARA DÜZEN SAZ(BOZUK DÜZEN) ile/ve TAMBURA/DÜNBÜRE/DÜNBÛRE[Fars.] ile/ve BAĞLAMA ile/ve CURA ile/ve TAR


- TEZHÎP[< ZEHEB] ile/ve TASVİR/MİNYATÜR

( Altın sürme. | Yaldızlama. | Süsleme. İLE/VE .... )


- TİG/DİAGNOSTIC-RELATED GROUPS[İng.] değil/yerine/= TANI İLİŞKİLİ ÖBEKLER


- TİN ile/ve TARİHSEL/LİK

( SPIRIT vs./and HISTORICAL/NESS )


- TİNSEL/LİK ile/ve/<> TARİHSEL/LİK

( SPIRITUAL/NESS vs./and/<> HISTORICAL/NESS )


- TİT/URINALYSIS[İng.] değil/yerine/= TAM İDRAR TAHLİLİ


- TÖKEZLEMEK ile TAKILMAK


- TOPARLAMAK ile/ve/değil TAMAMLAMAK


- TOPLANMA ÇADIRI:
HAYME ile TABERNACLE

( ... İLE Gönül. )


- TOPLUM BİLİMLERİ yerine TARİH / TİN / EKİN(KÜLTÜR) BİLİMLERİ


- TOPLUMSAL/LIK ile/ve TARİHSEL/LİK

( SOCIAL/NESS vs./and HISTORICAL/NESS )


- TOPLUMSALLIK:
TANIMA ve/||/<> TANINMA


- TOTAL SITUS INVERSUS, SITUS INVERSUS TOTALIS[İng.] değil/yerine/= TAM TERS KONUM


- TRAFİK'TE:
SİLECEKLERLE SÜRÜCÜ EMNİYETİ ve LASTİK PATLARSA ve TAŞITI EKONOMİK KULLANMAK


- TRANSPORT[İng.] değil/yerine/= TAŞINIM, TAŞIMA


- TRISHA[Sansk.] = TANHA[Palice]


- TÜKETMEK ile TAMAMLAMAK


- TÜMDENGELİM = TÂLİL = DEDUCTION[İng.] = DÉDUCTION[Fr.] = DEDUKTION[Alm.] = DEDUCTIO[Lat.]


- TÜMÜ ile TAMAMI


- TURNA ile TAÇLI TURNA

( ... İLE Barışçıl, sevimli ve nazik olan bu kuş, Uganda'nın bayrağında da yer alan simgesidir. [Bu kuşu öldürmenin 7 yıllık hapis cezası vardır.] )

( ... cum BALEARICA PAVONINA )


- TUT fakat TAPMA!


- TUTARLI/LIK ile/ve/<>/değil TAMAMLANMIŞ/LIK


- TUTUM TAVIR


- UC ile TARAF

( Uclar, güdülenmeyi engeller! )

( TARAFEYN: Uclar. )

( Tips interrupts the motivation!
TIP vs. SIDE )


- UC ile TARAF


- UMMAK ile TAHMİN ETMEK

( TO HOPE vs. TO GUESS )


- ÜN/ŞÖHRET ile/ve/değil/yerine TANINMA

( Tanımadıklarının seni tanıması. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Tanıdığın ya da tanıyabileceğin sayıda kişinin seni tanıması. )

( [yaklaşık olarak] 100.000 - 500.000 üzeri kişi tarafından tanınmak. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE 100.000 - 500.000 altında kişi tarafından tanınmak. )

( [not] FAME vs./and/but TO BE WELL-KNOWN
TO BE WELL-KNOWN instead of FAME )


- UNLARDA:
BUĞDAY ile/||/<> TAM BUĞDAY ile/||/<> KARABUĞDAY/GREÇKA ile/||/<> KIRMIZI BUĞDAY ile/||/<> KEPEKLİ ile/||/<> SİYEZ ile/||/<> KAVILCA ile/||/<> KUNDUR ile/||/<> YULAF ile/||/<> ÇAVDAR ile/||/<> ARPA ile/||/<> MISIR ile/||/<> KİNOA ile/||/<> TEFF ile/||/<> AMARANT ile/||/<> NOHUT ile/||/<> KESTANE ile/||/<> KEÇİBOYNUZU ile/||/<> BADEM ile/||/<> CEVİZ ile/||/<> FINDIK ile/||/<> ANTEPFISTIĞI ile/||/<> ARAROT ile/||/<> DİNKEL[Alm.]/FARRO[İt.]

( Kabuğundan ve kepeğinden ayrılarak kullanılan, işlenmiş buğday unundan [beyaz ekmek] yapılır. İLE/||/<> Buğday tanesinin kabuğuyla birlikte öğütülerek elde edilir. Besin değerleri, öteki rafine unlara göre daha yüksektir.[Glüten içerir.] İLE/||/<> ... İLE/||/<> Anadolu'nun, en eski çeşitlerindendir.[Genetiği bozulmamış, nitelikli bir undur.] Ekmek yapımına çok uygundur.[Kepeği ile öğütülmüş olanını yeğlenmelidir.][Glüteni düşüktür.] İLE/||/<> Kepeğinden ayrılmamış undur. İLE/||/<> Kastamonu bölgesinin unudur. Tüm unlarla karıştırılabilir. Aroması "keskin" gelebilir.[Genetiği bozulmamış, nitelikli bir undur.][Glüteni çok düşüktür. Çok sağlıklıdır.] İLE/||/<> Kars'ta yetişen bir buğdaydır. Kökeni, Kastamonu'dur. [Genetiği bozulmamış, nitelikli bir undur.][Her türlü iklime dayanıklı, güçlü bir yapısı olduğundan, kabuk bölümü kalındır. Kabuk bölümünün kalınlığı, tanelerinin ufak kalmasına ve glüten içeriğinin, öteki buğday türlerine göre daha olmasını sağlamıştır ve bu nedenle de glisemik indeksi düşüktür.] İLE/||/<> Güneydoğu Anadolu bölgesi buğdayıdır. İLE/||/<> Glüten alerjisi olanlar için iyi bir seçenektir. [Deri ve bağırsak sorunu olanların, yulaf ununu yeğleyebilir.][Yüksek besin değerine sahip ve glisemik indeksi düşüktür.] İLE/||/<> Bol proteinlidir.[Yüksek glüten içerir.][Soğuk iklime dayanıklıdır.] İLE/||/<> Çok eski bir buğday türüdür. İLE/||/<> ... İLE/||/<> Güney Amerika'da, And Dağları'nda, doğal olarak yetişen, otumsu bir bitkinin, kurutulmuş tohumudur.[Unu da, tohumları gibi yüksek demir ve besin değerlerine sahiptir ve çok lezzetlidir.][Tek başına ya da tüm unlarla karıştırılabilir.] İLE/||/<> ... İLE/||/<> Amarant[horozibiği] bitkisinin tohumlarından elde edilir.[Tüm unlar içinde, en yüksek proteine sahiptir.][Glüten içermez ve glisemik indeksi düşüktür.][Tadı, ekşi ve keskin olduğundan, lezzeti görecelidir.] İLE/||/<> ... İLE/||/<> ... İLE/||/<> ... İLE/||/<> ... İLE/||/<> ... İLE/||/<> ... İLE/||/<> ... İLE/||/<> Sıcak iklimlerde yetişen maranta adlı kamıştan ve başka bitkilerin kökünden çıkarılan un. [Çocuk maması yapılan un.] İLE/||/<> Siyez ile benzerlik taşır.[İçeriğindeki protein yapısı daha kırılgan ve çözünebilir olduğundan, tüm tahıl unları içinde, siyez kadar düşük glütene sahiptir.][Genetiği değişmemiş bir çeşittir.][Her türlü hamur işinde kullanılabilir.] )

( ... İLE/||/<> Glüten içerir. İLE/||/<> ... İLE/||/<> Glüteni düşüktür. İLE/||/<> ... İLE/||/<> Glüteni çok düşüktür. İLE/||/<> Glüteni düşüktür. İLE/||/<> ... İLE/||/<> Glüten alerjisi olanlar için iyi bir seçenektir. İLE/||/<> Yüksek glüten içerir. İLE/||/<> ... İLE/||/<> ... İLE/||/<> ... İLE/||/<> Glüten içermez. İLE/||/<> ... İLE/||/<> ... İLE/||/<> ... İLE/||/<> ... İLE/||/<> ... İLE/||/<> ... İLE/||/<> ... İLE/||/<> ... İLE/||/<> ... İLE/||/<> Düşük glütene sahiptir. )


- ÜNLÜ/ANGIN/MEŞHUR/ŞÖHRET ile/ve/değil/yerine TANINMIŞ/LIK

( Ün/şöhret, âfettir. )

( [not] FAMOUS vs./and/but KNOWN
KNOWN instead of FAMOUS )


- ÜSLÛP ile TAVIR

( [ne yazık ki] Doğruyu dile getirmenin üslûbundan dem vuranlar, yanlışı en kaba biçimde ifade etmekten kaçınmıyorlar... )


- USUL değil/yerine/= TARTIM


- ÜVEY ile/ve/<> TAYGELDİ

( ... İLE/VE/<> İkinci kez evlenen kadının, beraberinde getirdiği çocuk/lar. )


- UYAK(KAFİYE) ÇEŞİTLERİNDE:
YARIM ile/ve/<> TAM ile/ve/<> ZENGİN ile/ve/<> TUNÇ ile/ve/<> CİNASLI

( )


- UZLAŞIM ile/ve/<> TANIŞIKLIK


- VAAD ile TAAHHÜT/D


- VAGON değil/yerine/= TAŞIR


- VAGONET değil/yerine/= TAŞIRCIK


- VAKİT NAMAZI ile TATAVVÛ

( Farz. İLE Sünnet ve teravih namazları. )


- VALLÂHİ ile/ve BİLLÂHİ ile/ve TALLÂHİ

( Üçüncü derece yemin/kasem. İLE/VE İkinci derece yemin/kasem. İLE/VE Birinci derece yemin/kasem. )


- VARLIK ile/ve TAHSİL EDİLEN VAROLUŞ


- VAROLAN:
SÜREKSİZ OLAN ile/ve/||/<> TANE ÜZERİNDEN DÜŞÜNME


- VAROLUŞ ile/ve/||/<> TARİH


- VASITA değil/yerine/= TAŞIT


- VASITA ile TAŞIT ile ARAÇ


- VATAN:
MEZAR ve/<> İNSAN ve/<> DİL ve/<> DÜZEN/NİZAM ve/<> TARİH ve/<> DESTAN/LAR ve/<> GAZÂVATNÂME ve/<> TÜRKÜ VE AĞIT ve/<> NİNE VE NİNNİ ve/<> ROMAN ve/<> HATIRAT


- VESAİT değil/yerine/= TAŞITLA


- VESAİT değil/yerine/= TAŞITLIK


- VÜS'AT ile/ve TÂKAT


- WEBER KATSAYILARI'NDA:
GÖRME/PARLAKLIK ile/ve KİNESTEZİ ile/ve ACI [ısıyla ortaya çıkan] ile/ve İŞİTME [orta frekanslar] ile/ve BASINÇ [deri] ile/ve KOKU ile/ve TAD [tuz]

( 1/60 ile/ve 1/50 ile/ve 1/30 ile/ve 1/10 ile/ve 1/7 ile/ve 1/4 ile/ve 1/3 )


- YABLO AÇMAZI ile/ve/||/<> TANRILAR AÇMAZI


- YADIRGAMAK ile/ve/değil/||/<>/< TANIMLAYAMAMAK


- YAKLAŞIK DEĞER ile TAM DEĞER


- YALIN DÜŞÜNCE ve/||/<>/> SEZGİ ve/||/<>/> TASARIM ve/||/<>/> KAVRAM


- YANLIŞ/KÖTÜ/AŞIRI/ABARTILI KULLANILANLAR:
"SIKINTI YOK!" ve/<> "AYNEN" ve/<> "KESİNLİKLE" ve/<>
"HAYIRLISI" ve/<> "KISMET" ve/<> "TABİİ Kİ DE" ve/<>
"YAPILACAK BİR ŞEY YOK" ve/<> "BENCE DE"

( )

( )


- YANLIŞLIKLA ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/< TANIMADAN


- YANSITMA ile/ve/değil/yerine TAŞIMA


- YAPINTI = TASNİ = FICTION[İng., Fr.] = FIKTION[Alm.] = FICTIO[Lat.] = FICCIÓN[İsp.]


- YARASA ile TARSIUS

( BAT vs. TARSIUS )

( CHIROPTER, PIPISTRELLUS PIPISTRELLUS cum ... )


- YARGILAMA SÜRECİNDE:
İTHAM ile/ve/||/<> TAHKİK ile/ve/||/<> İŞBİRLİĞİ


- YAŞAM VE ÇOĞU ŞEY:
DOYUMLUK ile/ve/değil/yerine TADIMLIK


- YAŞANTI ve İMGE ve/||/<>/> TASARIM ve SİMGE


- YAVAŞLAMAK ile TAVSAMAK

( ... İLE Bir iş, bir durum vb. gücünü, hızını kaybetmek, yavaşlamak, gevşemek. )


- YAY ile TATAR YAYI/ÇELİK YAY/ARBALET[Fr.]


- YAZININ KALICILIĞI ile/ve TAŞIN KALICILIĞI


- YEMEK:
TENCEREDEN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TABAKTAN


- YEMİN ve/< TAHLÎF/TEHÂLÜF[< HALF]

( ... VE Yemin ettirme. | Yargıcın, taraflardan birine yemin ettirmesi. )


- YENİ-ESKİ ile/değil TAZE-BAYAT


- YER YUVARI:
UÇUTYUVAR/KATMAN ile/ve/<> SU YUVARI/KATMANI ile/ve/<> TAŞ YUVARI/KATMANI(YER KABUĞU) ile/ve/<> SICAK YUVARI(MAGMA KATMANI) ile/ve/<> AĞIR YUVAR(ÇEKİRDEK KATMANI)

( 30.000 km. İLE/VE/<> 12 km. İLE/VE/<> 150 km. İLE/VE/<> ... İLE/VE/<> 5.000 km. )


- YERÇEKİMİNE:
"MÂRUZ KALMAK" ile/ve/değil/yerine/||/<> TÂBİ OLMAK


- YEREL AĞIZ ile TAŞRA AĞZI ile KÖY AĞZI ile KÜLTÜRSÜZLER AĞZI ile ŞEHİR AĞZI

( PARLER LOCAL ile PROVINCIALISME ile RUSTICISME ile PATUA ile URBANISME )


- YERGİ, SUÇLAMA = BLAME[İng.] = BLÂME[Fr.] = TADEL[Alm.] = VITUPERIUS[Lat.]


- YETENEK ile/ve/||/<>/> TAKIM OYUNU

( Maçı kazandırır. İLE/VE/||/<>/> Şampiyonluğu getirir. )


- YETERLİ ile/ve/değil/yerine/<>/< TATMİN EDİCİ


- YETKİNLEŞ(TİR)MEK ile/ve/<> TAMAMLA(N)MAK

( KEMÂL/TEKÂMÜL )


- YETKİNLİK ile/ve/<> TAMAMLANMA


- YILAN ile TAYPAN

( ... İLE Zehirli bir yılan. )


- YILDIZ ile TAKIMYILDIZ

( )

( STAR vs. CONSTELLATION )


- YILKI ile/ve/||/<> TAKHİ(PRZEWALSKI ATI)

( Açıklamaları için burayı tıklayınız... )

( ... cum EQUUS FERUS PRZEWALSKII / EQUUS PRZEWALSKII )


- YOK/LUK ile/ve TANIMSIZ/LIK


- YOLDAŞ ile/ve TARİKAT

( Önce refîk, sonra tarîk. )

( Yolda kalma! Gel! [Gelince de yola takılıp kalma!] )


- YONCA ile TAVŞANBIYIĞI

( ... İLE Bir tür yonca. )


- YÖNETİM ve/||/<> TAKIM

( )


- YÖNTEM, METOD, SİSTEM = TARÎK = MÉTHODE, SYSTÈME


- YÖNTEM ile/ve TARZ

( METHOD vs./and STYLE )


- YUNUS ile TATLI SU YUNUSU

( ... İLE Bolivya'da, Amazon Nehri'nde ve Çin'de, Yangtze Irmağı'nda yaşarlar.[Baiji Yunusu] )


- YÜRÜMEK:
TOPUĞA BASARAK ile/değil/yerine TABANI BASARAK


- YÜRÜTMEK ile/ve/||/<> TAKİP ETMEK


- YÜZLEŞME ile/ve/değil/yerine TANIŞMA


- ZAMANSALLIK ile TARİHSELLİK


- ZANN[Ar.] ile TASAVVUR[Ar.]


- ZARÛRÎYAT ile/ve HACİYAT ile/ve TAHSİNİYAT


- ZEMİN[Ar.] değil/yerine/= TABAN/YER


- ZEMİN ile/ve TAŞIYICI


- ZIA[Ar.] değil/yerine/= TARLA


- ZİKİR ile/ve TASDİK


- ZİRÂAT değil/yerine/= TARIM


- ZIT/LIK ile/ve/değil/yerine TAMAMLAYICI/LIK

( [not] ANTONYM vs./and/but COMPLEMENTARY
COMPLEMENTARY instead of ANTONYM )


- ZORUNLULUK ile TANITLAMA


- ZÜHD ve TAKVÂ ve MÜCÂHEDE




Bu sayfa 01 Ocak 2024 itibariyle 34 kez incelenmiş/okunmuştur.