Söz(cük)leri/ni ve tutumu/nu değiştir... Dünya/n değişsin!

Bu nedir? | Nasıl kullanılır? | Nasıl okumalı/anlamalı? | Sıkça Sorulan Sorular | Yenilikler | İletişim

M'LERDE

KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!

(SÜREKLİ AYIRDINDA VE FARKINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)



Bugün[ 19 Nisan 2024 ]
itibariyle 4466 başlık/FaRk ile birlikte,
4895 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.

(2/6)


- "MÜKEMMELİYETÇİ/LİK" ile/ve/değil/<> "GARANTİCİ/LİK"


- "MÜLKİYET" "HAZZI" değil/yerine VAROLUŞ SEVİNCİ


- "MUM DİBİNE IŞIK VERMEZ" ile "TERZİ KENDİ SÖKÜĞÜNÜ DİKEMEZ"


- "MÜMKÜN MÜ?/OLANAKLI MI?" ile/değil "OLASI MI?"


- "MÜMKÜN MÜ?/OLANAKLI MI?" ile/değil "OLASI/OLASILIKLI MI?"


- "MÜMKÜN OLAMAZ" değil/yerine/= OLANAKSIZ


- "MUMLA ARAMAK" ile/ve "SAMANLIKTA İĞNE ARAMAK"


- "MÜNÜBÜS" değil MİNİBÜS


- "MÜSTEKİL" değil MÜSTAKİL


- "MUTLAK DEĞERLİ" ile/değil/yerine DEĞERLİ


- "MUTLAK ÖZGÜRLÜK" >< EŞİTLİK ile/<> "MUTLAK EŞİTLİK" >< ÖZGÜRLÜK

( Özgürlük ve Eşitlik, genişlediği oranda, birbirini yok eder.
[ "Mutlak Özgürlük" diye bir şeyden söz ettiğimiz oranda "Eşitlik"ten,
"Mutlak Eşitlik" diye bir şeyden bahsettiğimiz oranda da, "Özgürlük"ten söz edemeyiz. ] )


- "MUTLAK" ile/ve/değil/yerine DÜŞÜNME BİÇİMİ


- "MUTLAKA ... OLABILIR" değil MUTLAKA OLUR ya da [sadece] OLABİLİR


- "MUTLAKA" ile/ve/değil/yerine/||/<> "KUŞKUSUZ"


- "MUTSUZLUK" değil/yerine/></> DEĞERİNİ AZALTMAK

( Bir şeyin/kişinin, bize verdiği mutsuzluktan kurtulmak istiyorsak, ona verdiğimiz "değeri/itibarı" azaltmamız gerekiyor. )


- (")MAL(") ve/||/<> (")ARKADAŞLIK(") ve/||/<> (")AŞK(")

( [Değeri yoktur!] Cömertlik yoksa. VE/||/<> Vefâ yoksa. VE/||/<> Karşılık yoksa. )


- (")MALİYET(") ile/ve/<> SONUÇ


- (")MANTIK(") ile/ve/değil/||/<>/< MANTIKSAL ZORUNLULUK


- (")MERCİMEĞİ(") ... :
"FIRINA VERMENİN" HAZZI ve/||/<>
EVSİZ(LER)E VERMENİN HUZURU

( EVSİZLERİ (DE) DÜŞÜN(ELİM)!!! )

( Çorbada Tuzun Olsun!... )

( Aynada gördüğün, ben(evsiz) değil(im)!

Bu işte bir Evsizlik var!

Ne yersek paylaşıyoruz!...
Bu kurda-kuşa, bu bana, bu da bir evsize...

Evlenme teklifime yardım eder misin!?

Ben - Sen - O | Biz - Siz - Evsiz

3 taş oynamak için taşta oturmak/yatmak zorunda değilsin!

Yazın kaşın, kışın taşın! (İşimiz/yaşamımız bu/böyle!)

Düşün, taşın! Ya da kaşın!

"Evde yokuz!" / "Evdeyim!"
( Senin yalanın. / Benim yalanım. )

Benim görmem için pertavsız gerekebilir fakat senin görmen(düşünmen) için bir evsiz görmen gerekmiyor!

Yaşar, ne(rede) yaşar; ne(rede) yaşamaz(. / ?)

Ah bir Çelik kapım olsa...
Evsiz Hercai

Neden, huzurlu evinizde, evsizler için bir Hadise çıkmasın? )


- (")MİKROSKOP(") ile/ve/||/<>/>< (")TELESKOP(")

( [Kişinin] Önemini/"büyüklüğünü" gösterir. İLE/VE/||/<>/>< Önemsizliğini/küçüklüğünü gösterir. )

( Kıskançlığın aracı. İLE/VE/||/<>/>< Sevginin aracı. )


- (")MİLÂD/EŞİK(") ile (")DÖNEMEÇ(")


- (MERZİFON'LU) KARA MUSTAFA PAŞA CAMİSİ ile KARA MUSTAFA MESCİDİ / KASAPLAR MESCİDİ

( Bayezıd'ta, Çarşıkapı karşısında, Yeniçeriler Caddesi'ndedir. [Minaresizdir.] İLE Yedikule'dedir. [Kasaplar kullandığı için Kasaplar Mescidi olarak tanınmıştır.] )

( 1690'da, Sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa tarafından başlatılmış, oğlu Maktûlzâde Ali Paşa tarafından tamamlanmıştır. İLE XVII. yüzyılda, Sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa tarafından. )


- (MUMU/IŞIĞI) YAKMAK yerine (MUMU/IŞIĞI) UYANDIRMAK


- (MUMU/IŞIĞI) YAKMAK yerine (MUMU/IŞIĞI) UYANDIRMAK


- (MUTLAKA) DİŞ İPİ KULLANMALI!


- (not MAKE NOISE) MAKE A NOISE


- (not MARRIED WITH) MARRIED TO


- [Ar.] MEMNUNİYET ile MEMNUİYET

( Kıvanma, kıvanç. İLE Yasak olma, yasak edilme durumu. )


- [Fr. < Yun.] MENİSK ile MENİSK

( Bir yüzü içbükey, öbür yüzü dışbükey olan mercek. İLE Bazı eklemlerde, kemik arasında bulunan kıkırdak bölüm. )


- [Fr. < Yun.] MAYOZ (BÖLÜNME) ile MİTOZ/KARYOKİNEZ (BÖLÜNME)

( ... İLE Çokgözeli canlılarda, gözenin, belirli evrelerden geçerek çoğalması. )

(
ile
)

( image )

( image )


- [Fr.] MİLİMETRE ile MİNİMETRE

( Metrenin binde birine eşit uzunluk ölçü birimi. [mm.] İLE Silindir biçimindeki nesnelerin iç çaplarını denetlemekte kullanılan ölçü aygıtı. )


- [Jap.] MONDO ile KOAN

( Zen öğrencisini, Zen gerçeğine uyandırmak amacı güden Zen Ustası'yla öğrencisi arasında ya da iki Zen Ustası arasında soru-yanıt biçiminde bir söyleşi. İLE Zen'de, aydınlanmak üzere kullanılan bilmece/ler, soru/lar. Paradoksal soru. Çözmesi için bir öğrenciye verilen bir problem. Zen öğrencilerine derin anlamlarını iyice anlayarak bir çözüm bulmaları için verilen bulmaca benzeri tümceler. )


- [Lat.] MINIMUM vs. MAXIMUM

( Bir şey için gerekli en küçük derece, nicelik. | Değişebilen bir niceliğin, varabileceği en küçük olan sınır. İLE Bir şey için gerekli, en büyük derece, nicelik. | Değişebilen bir niceliğin, varabileceği en yüksek olan sınır. )


- [MEDLÛLERİ BAKIMINDAN HAFÎ] SÖZ/LÂFIZ:
HAFÎ ile/ve/||/<> MÜŞKİL ile/ve/||/<> MÜCMEL ile/ve/||/<> MÜTEŞEBBİH

( TERMES LATENTS avec/et/||/<> TERMES DIFFICILES avec/et/||/<> TERMES MYSTERIEUX avec/et/||/<> TERMES COLLECTIFS )


- [MEDLÛLERİ BAKIMINDAN] SÖZ/LÂFIZ:
NAS ile/ve/||/<> ZÂHİR ile/ve/||/<> MUHKEM ile/ve/||/<> MÜFESSER

( TERMES PEREMPOIRES avec/et/||/<> TERMES EVIDENTS avec/et/||/<> TERMES FORTIFIES avec/et/||/<> TERMES ANNOTES )


- [ne yazık ki]
MUHTEKİR[Ar.]/SPEKÜLATÖR[İng.] değil/yerine/= VURGUNCU

( Yolsuz kazanç elde eden, vurguncu, istifçi, ihtikâr yapan. )


- [ne yazık ki]
LÂNET ETMEK, LÂNET OKUMAK ["NALET" değil!]/MELÂNET[Ar. < LA'N] değil/yerine/= BÜYÜK KÖTÜLÜK/İLENÇLİK/KARGIŞLIK, KARGIMAK/UZAKLAŞTIRMA


- [ne yazık ki]
!MÜFSİT[Ar.]/MÜZEVİR[Ar.] değil/yerine/= ARABOZUCU


- [ne yazık ki]
!MÜNÂFIK[< NİFÂK] ile/ve/<> !MÜFSİD[< FESAD]

( Ara bozan, bölücü, karıştırıcı. İLE/VE/<> Ara bozan, karıştırıcı, fesatçı. )


- [ne yazık ki]
!MÜPTELA[Ar. < BELÂ] değil/yerine/= BAĞIMLI | DÜŞKÜN, TUTULMUŞ


- [ne yazık ki]
!MÜSTEHZÎ/SARKASTİK[İng. < SARCASTIC] değil/yerine/= ALAYCI/İĞNELEYİCİ


- [ne yazık ki]
!MÜTECÂVİZ[Ar.] değil/yerine/= SALDIRGAN/SALDIRICI/SATAŞKAN


- [ne yazık ki]
"MUTSUZ/LUK" ile/ve/||/<>/>/< "UMUTSUZ/LUK"

( Ahlâksızlık. İLE/VE/||/<>/>/< Küfür. )


- [ne yazık ki]
MAĞDUR ile/ve/||/<> MAZLUM


- [ne yazık ki]
MUHTEKİR[Ar.]/SPEKÜLATÖR[Fr.,İng] değil/yerine/= VURGUNCU


- [ne yazık ki]
MÜNKER ile/ve/||/<> FAHŞA-YI MÜNKER


- [not] MEANING SPACE vs./and MEANING LOSS


- [Yun.] MATİZ ile MATİZ[argo]

( İki halatı, ek yeri kalınlaşmayacak biçimde birbirine ekleme işi. İLE [argo] Çok sarhoş. )


- [Yun.] MİDYE ile PİNES

( Yassısolungaçlı yumuşakçalardan, kavkıları birbirine eşit, denizlerin kayalık yerlerinde, kümeler durumunda yaşayan, kabuklu bir deniz hayvanı. iLE Yumuşakçalardan, midye biçiminde, ondan daha büyük kavkılı bir deniz hayvanı. )

( MYTILUS cum PINNA NOBILIS )


- AHMET BEDEVİ:
MANİSA "TARZANI" değil MANİSA APAÇİSİ

( 1899 - 31 Mayıs 1963 )


- ALTIN LANGUR ile/değil TEPELİ GRİ LANGUR ile/değil MADRAS GRİ LANGURU


- BAĞIŞIKLIK:
MUTLAK ile/değil/yerine/<>/>< SINIRLI


- BİLFARZ/MİSAL/MESELÂ[Ar.]/ÖRNEĞİN/YANİ ile/değil/yerine SÖZGELİMİ/SÖZGELİŞİ


- ÇANDIR/MELEZ[Ar.]/METİS[Fr.] ile/ve TOPA

( ... İLE/VE Hindistan'daki melezler. )


- DUYULAR'DA:
MEKANİK ile/ve/<> KİMYASAL ile/ve/<> TERMAL ile/ve/<> ELEKTROMANYETİK


- ENGEL/SAKINCA/MAHZUR[Ar.] ile ENGEL/SAKINCA/BEİS[Ar.]


- GEL-GİT/MED-CEZİR:
DÜNYADA ile/ve/<> GÜNEY ÇİN DENİZİ'NDE

( ... İLE/VE/<> Her 6 saatte bir gerçekleşmektedir. Borneo Adası'ndaki, Malezya'nın Sarawak eyaletindeki Sarawak Irmağı'nın akış yönünün bile değişmesine neden olmaktadır. )


- GÜZİDE[Fars.]/MÜMTAZ[Ar.]/ELİT[Fr./İng. < ELITE] değil/yerine/= AYRI/ÜSTÜN | SEÇKİN


- HİLE ile MEKR

( ... İLE Hakikate götürmek için yapılan "hile". )


- KENDİNİ TANI/BİL!:
HÜRMET ve/<> MUHABBET ve/<> MERHAMET

( Kendini bilen, bilmeyenin kusuruna bakmaz. )

( Küçüğün, büyüğe gösterdiği/göstermesi gereken. VE/||/<> Herkese ve herşeye gösterebildiğimiz kadar gösterebileceğimiz/göstermemiz gereken.[Koşulsuz!] VE/||/<> Büyüğün, küçüğe gösterdiği/göstermesi gereken. )


- KÜÇÜM/MİKROP[Yun.] ile GİRMİK/VİRÜS[Fr./İng.]

( )

( MICROBE vs. VIRUS )


- M-HEALTH/MOBILE HEALTH[İng.] değil/yerine/= SAĞLIK, M-SAĞLIK


- M-N-O:
MISIR ile/ve/||/<>/> PROTOSINAİTİK ile/ve/||/<>/> FENİKE ile/ve/||/<>/> ERKEN YUNAN ile/ve/||/<>/> KLASİK YUNAN ile/ve/||/<>/> LATİN

( image )


- M-RNA MESSENGER RİBONUCLEİC ACİD[İng.] değil/yerine/= HABERCİ RİBONÜKLEİK ASIT


- m.[Lat. < MISCE] değil/yerine/= KARIŞTIR, BİRLEŞTİR


- M.Ö. 3200


- M.Ö. 3500 ile M.S. 1550...1750


- M.Ö. ile/ve/değil/||/<>/< G.Ö.

( Milattan önce. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Günümüzden önce. )


- M.S. 1215

( A.D. 1215 )


- M.S. 1453

( A.D. 1453 )


- M.S. 1482

( A.D. 1482
COMMON USING OF INDIAN/ARABIC NUMBERS )


- M.S. 1635

( A.D. 1635 )


- M.S. 1650

( A.D. 1650
USING OF DECIMAL NUMBERS, ASTRONOMY )


- M.S. 1660

( A.D. 1660
COUNCIL OF SCIENCE )


- M.S. 1670

( A.D. 1670
OPTICS )


- M.S. 1687

( A.D. 1687 )


- M.S. 1726

( A.D. 1726 )


- M.S. 1744

( A.D. 1744
ONE GOVERNMENT'S ACCEPTION OF A SCIENCE SYSTEM (WHICH IS FRANCE) )


- M.S. 1789

( A.D. 1789 )


- M.S. 1830

( A.D. 1830
AGRICULTURE )


- M.S. 1872

( A.D. 1872
CHANGING OF THE PARADIGM WHICH IS "THE OLDEST BOOK" (THE DELUGE/FLOOD TEXT) )


- M.S. 1882

( A.D. 1882
ACCEPTION OF COPERNICUS' SYSTEM )


- M.S. 1900

( A.D. 1900 )


- M.S. 1923

( A.D. 1923 )


- M.S. 960

( A.D. 960 )


- M'BORORO ile/ve/<> FULANİ

( Orta Afrika Cumhuriyeti nüfusunun %15'ini oluşturan müslüman kabileler. )


- M/MOLAR[İng.] değil/yerine/= MOL


- MÜSİBET değil MUSİBET


- MÂ HADDUHÛ[Ar.] ile MÂ HUVE[Ar.]

( Onun tanımı/haddi nedir? İLE O nedir? )


- MÂ LEKE LÂ TEF'ALU KEZÂ[Ar.] ile LİME LÂ TEF'ALU[Ar.]

( Sana ne oluyor böyle yapmıyorsun? İLE Neden yapmıyorsun? )


- MÂ-BA'D ile/ve MAK'AD


- MÂ'[Ar. çoğ. MİYÂH] ile MÂ-[Ar.] ile MA'/MAA[Ar.] ile MÂ[Ar.]

( Su. İLE O şey ki, şu nesne, ...daki. | Olumsuzlama/nefi edatı. İLE İle, beraber, birlikte. İLE Biz. )


- MA'A[Ar.] ile 'INDE[Ar.]


- MA'BÛD Bİ HAKKIN[Ar.] ile İLÂH[Ar.]


- MA'KAD ile/değil MAK'AD[Ar.]

( Akd edilecek, sözleşilecek yer. İLE/DEĞİL Oturulacak yer, minder. | Oturak yeri, geri, kıç. )


- MA'LÛM[< İLM (çoğ. MA'LÛMAT)]:
BİLİNEN, BELİRLİ


- MA'NÂ[Ar. çoğ. MAÂNÎ] ile MÂNÂ[Ar.]

( Anlam. | İç, iç yüz. | Düş/rüya. | Akla yakın neden. İLE Eş, benzer. )


- MA'NÂ[Ar.] ile MEVSÛF[Ar.]


- MA'RÂ[Ar.] ile MA'REF[Ar.]

( Gövdenin, çoğu zaman çıplak yeri/yerleri. İLE Yüzün, sürekli açık görünen yeri/yerleri. )


- MA'REC[Ar. çoğ. MAÂRİC] ile MAHREC[Ar. < HURÛC | çoğ. MAHÂR] / ÇIKAK[Ar.]

( Çıkacak yer, merdiven. İLE Dışarı çıkılacak kapı. | Ağızdan harflerin çıktığı yer. Çıkak, boğumlama yeri.[Fr. POINT D'ARTICULATION] | İlmiyye rütbesinden, İstanbul tarîk-i mevleviyetlerinin ilk pâyesi. | [mat.] Payda. )

( ... avec POINT D'ARTICULATION )


- MA'RÛF[Ar.] ile MEŞHÛR[Ar.]


- MA'ŞÛK(A)[< IŞK]:
SEVİLEN, SEVİLMİŞ


- MA'SÛM[Ar. < İSMET] ile MASÛN[Ar. < SAVN]

( Suçsuz, kabahatsiz. | Küçük çocuk. İLE Saklanmış. | Korunmuş, korunan, sıyânet olunmuş. | Sâlim, sağlam. )

( INNOCENT vs. PROTECTED )


- MA'SÛR[Ar. < USRET | çoğ. MA'SÛRÂT] ile MA'SÛR ile MÂSÛR[Fars.]

( Zor, güç. İLE Sıkılmış, suyu ya da yağı alınmış şey. İLE Birbirine katılmış şey. )


- MÂ ile ...

( BİZ )


- MAA-MÂ-FÎH[Ar.] ile BİNÂEN ALEYH[Ar.]

( Bununla birlikte, (b)öyle iken, (b)öyle ise de. İLE Bunun üzerine, bundan dolayı. )


- MAÂBİD[Ar. < MA'BED] ile MAÂBÎD[Ar. < MA'BÛD]

( İbâdet edilecek yerler, tapınaklar. İLE İbâdet edilecek yerler. )


- MAALESEF[Ar.]["MALESEF" değil!]/DERDÂ[Fars.] değil/yerine/= NE YAZIK Kİ


- MAAN[Ar.] ile MAÂN[Ar.]

( Beraber, birlikte. İLE Mekân. )


- MAARİF[Ar.] değil/yerine/= EĞİTİM


- MAARİFÇİ değil/yerine/= EĞİTİMCİ


- MAAŞ/MAHİYE[Fars., Ar.] değil/yerine/= AYLIK


- MAASTRICHT SÜRÜNGENİ

( 1780 )


- MAÂZIR[Ar. < ME'ZER] ile MAÂZIR[Ar. < MA'ZERET] ile MAÂZÎR[Ar. < Mİ'ZÂR]

( Sığınılacak yerler. İLE Mâzeretler. İLE Perdeler. )


- MÂBED'E ÇAĞRIDA:
SUR ile/> ÇAN ile/> EZAN


- MÂBED/MÂBET[Ar.] değil/yerine/= TAPINAK


- MÂBED ile/ve BELDE


- MÂBED ile/ve/değil/||/<>/>/< BETİKLİK


- MÂBED ile/ve/değil EŞİK

( Mâbed, zamanın aşkınlaştırıldığı "ebedî şimdi"dir. )


- MÂBED ile MESCİD-İ DIRAR

( ... İLE Hz. Muhammed zamanında, münâfıkların, fitne ve fesat yuvası ve de silah deposu olarak kullandıkları, Kuba denilen yerde yaptırdıkları mâbed. )


- MÂBED ile/ve/değil/<> MİTOLOJİK MÂBED

( Fiziksel ve mekânsal. İLE/VE/DEĞİL/<> Zihinsel ve içsel merkezli. )

( İntisâb/inisiyasyon, içsel mâbedin oluşturulmasını başlatır/sağlar. )

( Mâbed, ferâgat ahlâkıyla kurulur. )


- MAÇ[Azr.] = ÖPÜCÜK[Tr.]


- MAÇ[İng. MATCH] değil/yerine/= KARŞILAŞMA/EŞLEŞME


- MAÇA[İt.] ile MAÇA[İt.]

( Oyun kâğıtlarında, mızrak ucuna benzer, ayaklı siyah benek, pik. İLE Döküm parçasında, içi boş kopya elde etmek için kullanılan kum, maden ya da ergimiş durumdaki döküm maddesine dayanıklı başka bir maddeden yapılmış dolgu kalıp. )


- MACAR BURNU değil/< MA-İ CÂRÎ BURNU


- MACAR FORİNTİ ile PENGÖ

( ... İLE İkinci Dünya Savaşı sonuna değin kullanılan, Macar para birimi. )


- MACERA[Ar.]/SERÜVEN[Fars. SERVAN]/SERGÜZEŞT[Fars.]/AVANTÜR[Fr. AVENTURE | İng. ADVENTURE] değil/yerine/= OLAYCA


- MACERAPEREST değil/yerine/= OLAYCASEVER


- MACH SAYISI:
SERBEST AKIM HIZI ve/<> SES HIZI

( Akış içindeki serbest akım hızının, ses hızına oranı. )


- macOS'TA:
.pkg ile .dmg


- MAD vs. CRAZY


- MADÂ/MAZÂ[Ar.] ile MÂ-ADÂ[Ar.]

( Geçti. İLE Başka, fazla, gayrı. )


- MADALYA[İt.] ile MADALYON[İt.]

( Yararlık gösterenlere, yarışlarda ve sergilerde derece alanlara ödül, bazen de önemli bir olay dolayısıyla, ilgililere, andaç olarak verilen metal nişan. İLE İçine küçük resim, saç teli gibi andaçlar konulan, bona zincirle asılan, genellikle değerli metalden yapılmış, türlü biçimde süs eşyası. )


- MADAM RÉCAMIER KOLTUK ile JOSEPHINE KOLTUK


- MADDE BAĞIMLI/LIĞI ile/ve/||/<> DAVRANIŞSAL BAĞIMLI/LIK


- MADDE VE HAREKET ile/ve MADDE YA DA HAREKET ile/ve MADDE İLE HAREKET


- MADDE/(î) değil/yerine/= ÖZDEK/(SEL)


- MADDE/MÂNÂ:
İŞLEV ile/ve/<> AMAÇ


- MADDE ve/<> BİLİNÇ

( Yayılan/a. VE/<> Kavranılan/a. )

( EXTENTIO et/<> COGITO )


- MADDE ile/ve/||/<>/> CİSİM ile/ve/||/<>/> SÛRET

( Yayılan. İLE/VE/||/<>/> Maddenin biçim almış durumu. İLE/VE/||/<>/> ... )


- MADDE ile EVRENSEL ZİHİN

( "İdrak edilenlerin bütünlüğü/toplamı" denilen. İLE "İdrak edenlerin bütünlüğü" denilen. )

( MADDE: KÜTLE ve HACİM ve EYLEMSİZLİK )

( Her düzeyde berrak bir zihne gereksinim vardır. )

( Zihin ve dünya ayrı değildir! )

( Dünyanın ne olduğunu düşünüyorsanız, o, sizin kendi zihninizdir. )

( Tüm uzay ve zaman, zihindedir. )

( Gerçeğin zihinde yansıması için zihnin berraklığı ve sessizliği gereklidir. )

( Ortak etmeni bulmak için tüm ayrımları terk etmek zorundasınız. Ancak evrensel olan ortaktır. )

( MATTER vs. UNIVERSAL MIND
Mind and the world are not separate.
What you think to be the world is your own mind. )


- MADDE değil/yerine/= EY/ÖZDEK/NESNE


- MADDE ve/> FİKİR ve/> DEĞER

( MATTER and/> IDEA and/> VALUE )


- MADDE ve IŞIĞIN BÜKÜLMESİ/IŞIĞI BÜKTÜRMESİ


- MADDE ile/ve MADDETÜ'N-MUAYYENE MADDE


- MADDE ile/değil MADDÎ

( Görünmez. İLE/DEĞİL Görünür. )


- MADDE ile/ve MÂNÂ

( Mânânın kesifleşmiş hali. İLE/VE Seni senden soyan. )

( Verdikçe "azalan". İLE/VE Verdikçe artan/artar. )

( Mânânın hakimiyeti madde sayesinde olur. )


- MADDE > MEVCUD > VUCUD


- MADDE ile/ve SÛRET

( Cins. İLE/VE Fasıl. )

( MADDE: Olma ve olmama olanağı. )


- MADDE ile/ve/||/<>/> SÛRET ile/ve/||/<>/> CİSİM ile/ve/||/<>/> NEFS ile/ve/||/<>/> AKIL


- MADDE ile/ve/<> YOĞUNLUK


- MADDE ile/ve/<> ZİHİN

( Madde, şekildir; zihin, isimdir. )

( MATTER vs. MIND
Matter is the shape, mind is the name. )


- MADDECİLİK ile/ve ELEYİCİ MADDECİLİK ile/ve İNDİRGEYİCİ MADDECİLİK ile/ve SONSAL İNDİRGEMECİLİK

( ... İLE/VE Zihinsel olguları kabul etmezler. İLE/VE Zihinsel olguları kabul ederler. İLE/VE Kuvantum alanını göz önünde bulundururlar/tutarlar. )


- MADDECİLİK ile FİZİKSELCİLİK


- MADDELERE:
BAĞLILIK değil BAĞIMLILIK


- MADDEN değil MADDETEN


- MADDETEN değil/yerine/= EYCE


- MADDÎ EDİM değil/yerine/= EYCİL EDİM


- MADDİ HAZ ile/ve MANEVİ HAZ

( Zamana bağlı olarak. İLE/VE AN'da. )


- MADDÎ İKRAM ile/ve/<>/|| MANEVÎ İKRAM

( Anımsayamayabiliriz. İLE/VE/<>/|| Unutmayız. )


- MADDÎ KEYİFLER/ZEVKLER ile/ve/değil/yerine MANEVÎ ZEVKLER

( Başta istek, sonrasında bıkkınlık verir. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Başta isteksizlik, sonrasında şevk verir. )


- MADDİ MALLAR değil/yerine/= EYCİL TAVARLAR


- MADDÎ RIZK ile/ve MANEVÎ RIZK

( Anadan doğanlar zamanla büyüdükleri gibi, maneviyet âlemine doğanlar da zamanla büyürler. )

( Altına yok olmak yoktur, maneviyat gibidir. )

( Maneviyat da altın gibi herşeyde gizlidir ve mahvolmaz. )


- MADDÎ ZEKÂT ile/ve MÂNEVÎ ZEKÂT

( Malı temizler. İLE/VE Nefsi temizler. İlim ve sevgiyle verilir. )

( Olgun bir meyve koparılmaz da sapının ya da çöpünün üstünde kalırsa, tevek onu sömürür, meyvenin içindeki gıda, geldiği yere geri gider. )


- MADDÎ değil/yerine/= EYCİL


- MADDÎ ile/ve MÂNEVÎ


- MADDÎ ile/ve MEKANİK

( MATERIAL vs./and MECHANICAL )


- MADDÎ ile/ve/değil/>&lt; MÜCERRED

( ... İLE/VE/DEĞİL/>< Maddî olmayan. )


- MADDİYAT değil/yerine/= EYCİLLİK


- MADEM EĞER ÖYLEYSE" değil ÖYLEYSE (ya da MADEM ÖYLE)


- MADEM Kİ ÖYLE "SÖYLÜYORSA/YAPIYORSA" değil MADEM Kİ ÖYLE SÖYLÜYOR/YAPIYOR


- MADEN İŞÇİSİ İÇİN:
YERÜSTÜ değil/ne yazık ki/<>/>< YERALTI

( Açlık var ve kesin. DEĞİL/NE YAZIK Kİ/<>/>< Ölüm var ve olasılık. )


- MADEN YATAĞI ile/ve/||/<>/> MADEN OCAĞI


- MADEN-İ HÂS ve/||/<> KAVÎ İLTİMAS ve/||/<> DERK-İ TEMAS

( Yaşamda ya da herhangi bir işte, başarılı olabilmek için gerekli olanlar:
Altın(para/sermaye). VE/||/<> Ayrıcalık sağlayan/sunan, güçlü ve güvenilir biri. VE/||/<> Tanıyan/anlayan biriyle ilişki/yakınlık. )

(

)


- MADEN/TAŞ/LİNYİT[Fr. < Lat.] KÖMÜRÜ ile/değil ODUN KÖMÜRÜ

( Madenleri odunla, maden kömürüyle ya da linyit kömürüyle eritmek olanaklı değil/di. İLE/DEĞİL Maden, ancak odun kömürüyle eritilebilir/di. )

( Bileşimindeki karbon oranı %60-70 olan, kahverengi ya da siyah, taşıl kömür. İLE Odunun kömürleştirilmesiyle elde edilen, kalori değeri düşük kömür, mangal kömürü. )

( Jeolojik dönemler boyunca dönüşüme uğrayarak büyük bir kalori gücü kazanan, bitki fosillerinden oluşan doğal yakıt. İLE/DEĞİL Odunun, kömürleştirilmesiyle elde edilen, kalori değeri düşük kömür. )

( ... ile/değil ÂLÂS )


- MADEN ile/ve/<> ERGENE

( ... İLE/VE/<> Maden yeri. )


- MADERŞAHİ[Fars.]/MATRİARKAL[Fr. < Yun.] değil/yerine/= ANAERKİL


- MADIMAK ile/||/<> SİNOP MADIMAĞI

( İlkbaharda, kırlarda yetişen, ufak yeşil yapraklı, yenilebilen bir kır bitkisi. )


- MADREPORLAR

( Mercanlar sınıfının kalkerli hayvanları içine alan bir takımı. )


- MADUR değil MAĞDUR


- MAESTOSO[İt.]

( Bir parçanın, görkemli ve ağır bir tempoyla çalınacağını anlatır. | Bu tempo ile çalınan parça. )


- MAFSAL[Ar.] değil/yerine/= EKLEM


- MAFYA ile/ve/<> (")HÜKÜMET(")

( FaRkLaR'ı değil önemli bir ortak yanları vardır. İkisinde de haktan, hukuktan eser yoktur ve/ya da olmayabilir (ne yazık ki[hükümet için]). )


- MAFYA ile/ve/||/<> CUNTA


- MAGANDA ile MAÇO


- MAGÂNİM[Ar. < MAGNEM] ile MAGÂRİM[Ar. < MAGREM]

( Ganimetler, düşmandan ele geçirilen mallar. İLE Ödenilecek borçlar, diyetler. )


- MAĞARA[Ar.] değil/yerine/= İN

( Bir yamaca ya da kaya içine doğru uzanan, barınak olarak kullanılabilen yer kovuğu. | Karst bölgelerinde, kireçtaşlarının erimesiyle oluşan, büyük, birbirine koridorlarla bağlı yeraltı kovukları. )


- MAĞARA ve/> MAĞAZA


- MAĞARALAR'DA:
BODGAYA ve HİRA

( ... VE HİRA: Arayış. )


- MAĞARUL = AVAR

( )


- MAĞAZA değil/yerine/= KEPİTEY


- MAĞAZA ile/ve/<> REYON[Fr. < RAYON]

( ... İLE/VE/<> Bir mağazanın yalnız bir tür eşya satılan bölümü. )


- MAĞDUR HAKLARI ile/ve/<> SANIK HAKLARI


- MAĞDUR/İYET[Ar.] değil/yerine/= KIYGIN/LIK

( Haksızlığa uğramış kişi. )


- MAĞDUR/İYET ile MAHCUB/İYET


- MAĞDUR ile/ve/||/<> MUZDARİP/MUZTARİB[< DARB]


- MAĞDUR ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/>< ZÂLİM


- MAGIC vs. MAGICAL


- MAĞLOVA SU KEMERİ değil MUALLAK SU KEMERİ

( Alibeyköy Barajı, Taş Ocağı Mevkii'ndedir. )

( 1563'te inşâ edilen, Mimar Sinan yapıtıdır. )

( Kemerlerin Süleymaniye'si denilir. Muallak[boşlukta duran] adıyla bilinmelidir. )

( Uzunluğu 260 m., yüksekliği 36 m.dir. )


- MAĞLUP/MAĞLUBİYET değil/yerine/= YENİK/YENİLEN/YENİLGİ/SIMAK

( Bir savaşta, yarışmada kaybetme, yenilme. | Bir işte, bir uğraşta başarısızlığa uğrama, kaybetme. )


- MAGMA[Yun.] değil/yerine/= ISI/SICAK YUVARI

( Yerin içinde, sıvı ya da hamur kıvamında, uçucu gazlarla doymuş olarak bulunan eriyik. )


- MAGNETOSPHERE değil/yerine/= KAPARYUVAR


- MAGNETOTELLURICS değil/yerine/= KAPARBALKI


- MAGNEZYUM EKSİKLİĞİ ve/||/<>/> KALSİYUM EKSİKLİĞİ

( Magnezyum eksikliği, aynı zamanda kalsiyum eksikliğine neden olur. Çünkü, gövdenin kalsiyumu emmesi için magnezyuma gereksinimi vardır. )


- MAGNEZYUM ile KELİFİT[Fr. < KELYPHITE]

( Atom numarası 12, atom ağırlığı 24,30, yoğunluğu 1,7 olan, gümüş renginde, parlak bir alevle yanan, çok hafif bir öğe. İLE Hidratlı doğal magnezyum silikat. )


- MAGNEZYUM MAGNEZYUM SÜLFAT

( Atom numarası 12, atom ağırlığı 24.30, yoğunluğu 1.7 olan, gümüş renginde, parlak bir alevle yanan, çok hafif bir öğe. [Simgesi: Mg.] İLE Kimyasal formülü MgSO₄ olarak bilinen bir bileşiktir. Magnezyum, kükürt ve oksijen içerir. Yapısı gereği, inorganik bir tuzdur. Genellikle heptahidrat formundaki sülfat minerali olan, "Epsomit" ya da öteki adıyla, "Epsom tuzu" durumunda bulunmaktadır. "Epsom" adını ise, İngiltere'de bulunan bir yerleşim yerinden almıştır. )

( Magnezyum, klasik bir öğedir. İLE Magnezyum sülfat ise, bir bileşik olarak nitelendirilir. Yani, magnezyumun yapısına; kükürt ve oksijen ilavesiyle oluşur. Saf magnezyumdan, daha kompleks yapıda olup; farklı öğelerin magnezyum ile birleşmesinden oluşur. Magnezyum, temel öğe ve metabolizmanın yapı taşlarından biri iken; magnezyum sülfat, onun farklı nesnelerle birleşimidir.

Magnezyum sülfat, endüstri açısından; üst düzey kullanım alanına sahip bir bileşiktir. Epsom tuzu, genellikle magnezyum sülfat olarak bilinmektedir. Epsom tuzu, sofra tuzundan; tümüyle farklı bir bileşiktir. Epsom tuzunun da, magnezyumdan ayrı olarak; belirli işlevleri ve yararları bulunmaktadır.

Sofra tuzuna benzer görünüme sahip epsom tuzu, genellikle banyolarda eritilir. Bu yüzden, "banyo tuzu" olarak da bilinir. Sofra tuzuna benzese de tadı belirgin oranda farklıdır. Epsom tuzu, son derece acı bir tada sahiptir. Tadı nedeniyle, yemeğe ekleme amaçlı olarak pek kullanılmaz. )


- MAGNEZYUM ile TALK[Ar.]

( Atom numarası 12, atom ağırlığı 24,30, yoğunluğu 1,7 olan, gümüş renginde, parlak bir alevle yanan, çok hafif bir öğe. [simgesi Mg] İLE Genellikle açık yeşil, toz durumundayken yağlı bir görünümde, özgül ağırlığı 2,7, sertliği 1 olan, hidratlı doğal magnezyum. )


- MAGNİFİKASYON/MAGNİFICATION[İng.] değil/yerine/= BÜYÜLTME


- MAGNİTÜT/MAGNİTUDE[İng.] değil/yerine/= BÜYÜKLÜK | ÖNEM


- MAGRİB-İ AKSÂ[Ar.] ile MAGRİB-İ EDNÂ[Ar.] ile MAGRİB-İ ESVÂT[Ar.] ile MAGRİB OCAKLARI[Ar.]

( Fas, Marakeş. İLE Trablus ve Berberiye. İLE Tunus, Cezâyir. İLE Trablus, Tunus ve Cezâyir. )


- MAGRİB[Ar. < GARB | çoğ. MAGARİB] ile Magrib[Ar.]

( Batı. | Akşam. İLE Batı tarafında olan ülkeler. | [Afrika için] Mısır ötesindeki kuzey bölümü.[İspanya, Portekiz] )


- MAGRİS[Ar. < GARS | çoğ. MAGARİS] ile MAGRİZ[Ar. çoğ. MAGARİZ]

( Fidanlık, fidan yetiştirilen yer. İLE Bir şeyin dahil edildiği yer, bir şeyin çıktığı, büyüdüğü geliştiği yer, kuyruk dibi. | Büyükayı[Dübb-i Ekber] denilen yıldız takımının dörtgeniyle kuyruğunun birleşme noktasında bulunan, kümenin dördüncü parlak yıldızı. )

( ... cum URSUS MAJORIS )


- MAĞRUR[Ar.] değil/yerine/= GURURLU


- MAĞRUR ile/ve/değil/yerine/||/>< MAĞDUR

( Mağdur olan, mağrur olur. )

( "Mağrurun" değil mağdurun yanında olmayı yeğleriz/yeğlemeliyiz... )


- MAGRÛS/E[Ar. < GARS] ile MAGRÛZ[Ar.]

( Toprağa dikilmiş. İLE Taze. )


- MAĞŞUŞ[Ar.] değil/yerine/= KARIŞIK


- MAGZÂ[Ar.] ile MAGZÂ[Ar. çoğ. MAGAZÎ]

( Amaç, istek, meram. İLE Gazâ, savaş öyküleri. | Savaş. )


- MAHABBET[Ar.] ile İŞK[Ar.]


- MAHABBET[Ar.] ile SADÂKAT[Ar.]


- MAHABBET[Ar.] ile ŞEHVET[Ar.]


- MAHABBET ile ŞİRK


- MÂHÂBİS[Ar. < MAHBES] ile MAHÂBÎS[Ar. < MAHBÛS] ile MAHÂBİZ[Ar. < MAHBEZE]

( Hapishaneler. İLE Hapsedilmiş, bir yere kapatılmış olanlar. İLE Ekmek fırınları/dükkanları. )


- MAHADAKASH ile CHIDAKASH ile PARAMAKASH

( Mahadakash doğadır, var olanlar, okyanusudur, duyular aracılığıyla temas kurulabilen her şeyi ile fiziksel uzaydır. İLE Brahman'ın sınırsız bilgi yönü, farkındalık alanı. Hem bireysel, hem evrensel bilinç anlamında da kullanılır. Zamanın zihinsel uzayıdır, algılama ve idraktir. İLE Paramakash zamansız ve uzaysız (mekânsız) gerçektir, zihinsiz, ayırt edilemez, sonsuz potansiyel güçtür. )

( Mahadakash is nature, the ocean of existences, the physical space vs. all that can be contacted through the senses. WITH Chidakash is the expanse of awareness, the mental space of time, perception and cognition. WITH Paramakash is the timeless and spaceless reality, mindless, undifferentiated, the infinite potentiality. )


- MAHÂFİL[Ar. < MAHFİL] ile MAHÂFİR[Ar. < MİHFER/E]

( Oturulacak, görüşülecek yerler, toplantı yerleri. | Büyük camilerde, sultanlara ya da müezzinlere ayrılmış etrafı parmaklıkla çevrilmiş olan yerler. İLE Hattatların, yanlışı kazımakta kullandıkları, bir çeşit kalemtraş. | Beller. Kazmalar. )


- MAHAL/MEVZİ[Ar.] değil/yerine/= YER/YÖRE


- MAHALL[Ar. < HULÛL | çoğ. MAHÂLL] ile MAHÂLL[Ar. < MAHALL]

( Yer. İLE Yerler. )


- MAHALLÂT


- MAHALLE BASKISI ile/değil ÖRGÜTLÜLÜK


- MAHALLİ[Ar.] değil/yerine/= YÖRESEL/YEREL


- MAHARET/BECERİ ile/ve MEZİYET

( SKILL/ABILITY vs./and MERIT )


- MAHÂRET değil/yerine/= BECERİ


- MAHÂRET ile/ve/||/<> HAMARAT

( Beceri. İLE/VE/||/<> Ev işlerinde, çok çalışkan ve becerikli kadın. )


- MAHATMA GANDHI

( Gandhi'nin yaşamla ilgili sorulara verdiği yanıtlar...

- En hoş gün?
Bugün...

- En kolay olan?
Yanılmak...

- En büyük engel?
Korku...

- En büyük yanlış?
Vazgeçmek...

- Tüm kötülüklerin temeli?
Bencillik...

- En iyi oyalanma biçimi?
Çalışmak...

- En büyük çöküş?
Ümitsizlik...

- En iyi eğitmenler?
Çocuklar...

- En temel olan?
İletişim...

- En çok mutlu eden?
Başkalarına yararlı olmak, iyilik yapmak...

- En büyük gizem?
Ölüm...

- En büyük kusur?
Huysuzluk...

- En tehlikeli kişi?
Yalancı...

- En zararlı düşünce?
Kıskançlık...

- En hoş armağan?
Bağışlama...

- En kısa yol?
Düz, doğru yol...

- En güçlü duygu?
İç huzur...

- En iyi koruyucu?
Iyimserlik, keşfetmek...

- En gerekli kişiler?
Sevgili ve dostlar...

- Yaşamdaki en harika olan?
Sevmek...<3

)


- MAHAYANA (OKULU) ile/ve HİNAYANA (OKULU)

( Büyük yol. İLE/VE Küçük yol. )

( DA CHENG ile/ve XIAO CHENG )


- MAHÂZÎL[Ar. < MAHZÛL] ile MAHÂZÎR[Ar. < MAHZÛR]

( Rezil/rüsva olan kişiler. İLE Sakınılacak, korkulacak, hazer olunacak şeyler, engeller, sakıncalar. )


- MAHBES[Ar. < HABS] ile MAHBEZ[Ar. çoğ. MAHÂBİZ]

( Hapsolunma yeri, hapishane, zindan, cezaevi. İLE Ekmek fırını/dükkanı. )


- MAHCÛB MEKŞUF


- MAHCUBİYET[Ar.] değil/yerine/= UTANGAÇLIK/SIKILGANLIK


- MAHCUBİYET ile/ve İKÂZ


- MAHCUR[Ar.] değil/yerine/= KISITLI


- MAHCUR değil/yerine/= KISITLI


- MAHCUZ değil/yerine/= ELKOYLU


- MAHDUM[Ar.] değil/yerine/= OĞUL/ERKEK ÇOCUK


- MAHDUT[Ar.] değil/yerine/= SINIRLANMIŞ


- MAHDUT değil/yerine/= DAR


- MAHFAZA[Ar.] değil/yerine/= KORUNCAK


- MAHFAZA değil/yerine/= KORUNCAK


- MAHFİL-İ KAZÂ değil/yerine/= ADÂLET MEYDANI


- MAHFİL[Ar.] ile MECLİS[Ar.]


- MAHFÛZ[Ar. < HIFZ] ile MAHFÛZ[Ar.]

( Saklanmış, hıfz olunmuş. | Korunmuş, gözetilmiş. | Gizlenmiş. | Ezberlenmiş. İLE Alçalmış. )


- MAHFUZ[Ar.] değil/yerine/= SAKLANMIŞ/KORUNMUŞ

( MAHFUZEN: Gözaltında olarak. )


- MAHFUZ değil/yerine/= KORUNAN/KORUNMUŞ/SAKLANMIŞ/SAKLI


- MAHFUZ değil/yerine/= SAKLI/KORUNUK


- MÂHÎ[Ar. < MAHV] ile MÂHÎ[Fars. | çoğ. MÂHİYÂN]

( Yok edici/mahvedici, yok eden/mahveden. İLE Balık. | Güneybalığı'nın a yıldızı. [Fr. FORMALHAUT] | Aylık. )


- MAHİR[Ar.] değil/yerine/= USTA/BECERİKLİ

( MÂHİRÂNE[Ar., Fars.]: Becerikli bir biçimde, becerikli olarak, ustaca. )


- MAHİYET'TE VARLIK:
AYNİYET ile/ve GAYRİYET ile/ve CÜZZİYET


- MAHİYET[Ar.] değil/yerine/= İÇYÜZ


- MAHİYET[Ar.] ile MAİYET[Ar.]

( Öz. İLE Tören alayı. )


- MAHİYET[Ar.] değil/yerine/= ÖZLÜK/İÇYÜZ

( Bir şeyin durumu. | Kişi. )


- MÂHİYET ve/> BEYAN


- MAHİYET ile CEVHER

( Mâhiyet + Suret + Ârazlar. İLE/VE Öz. )

( Mâhiyet, taksim edilmez. )

( Mâhiyetten istisna yapılmaz. )

( CONFIGURATION vs./and QUIDITY/ESSENCE )


- MAHİYET ve HAKİKAT ve HÜVİYET(KİMLİK)

( Nedir? VE Mahiyetin dış dünyadaki karşılıkları. VE Kişisel özelliklerle birlikte olan hakikat. )

( Bir kavramın efrâd-ı zihniyesinde olan. VE Bir kavramın efrâd-ı hariciyesinde olan. VE Hakikat mea't-teşahhus. )

( "Anka Kuşu" gibi kavramlarda/örneklerde sadece mahiyet vardır. )

( İnsan/Birey için geçerlidir. )

( Mâhiyet, taksim edilmez. )

( Mâhiyetten istisna yapılmaz. )


- MAHİYET ile/ve/<> MALİYET


- MAHİYET ile/ve/||/<> MUHTEVÂ


- MAHİYET ile/ve/değil/= VARLIK

( Hiçbir nitelik ve nicelik, mahiyete yüklen(e)mez. )

( [not] QUIDITY/ESSENCE vs./and/but/= EXISTENCE )


- MAHKEME ile/||/<> AREOPAJ[Fr.]

( ... İLE/||/<> Eski Atina'da mahkeme. )


- MAHKEME ile/ve/<> İSTİNAF (MAHKEMESİ)

( ... İLE/VE/<> Mahkemenin verdiği kararı kabul etmeyerek, bir kararı, istinaf mahkemesine götürme. | [eskiden] [MAHKEMESİ]: İlk derecedeki mahkemelerle Yargıtay arasında yer alan mahkeme. )


- MAHKEME ile/ve/||/<>/> UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ


- MAHKÛK[Ar.] değil/yerine/= KAZILMIŞ


- MAHKÛM ETMEK ile/ve/yerine ELEMEK


- MAHKUM İKİLEMİ ile/ve/||/<> NEWCOMB SORUNU


- MAHKÛM OLMAK ile/ve MECBUR OLMAK


- MAHKÛMİYET ile/ve/> MAHRÛMİYET

( İki ucta da olmayacak/kalmayacak biçimde hareket etmek gerek. )


- MAHLAS ile/ve/||/<> TAPŞIRMA

( Şair ya da yazarların kullandığı takma ad. İLE/VE/||/<> Şairin adına son dörtlükte yer vermesi. )


- MAHLEB[Ar. çoğ. MAHÂLİB] ile MAHLEB[Ar.]

( Aslan, kedi, doğan gibi hayvanların çengelli pençeleri. İLE İdris ağacı. | Bal. )


- MAHLEB[Ar.] ile MAHLEB[Ar. çoğ. MAHÂLİB]

( Gülgillerden, 6-10 m. yüksekliğinde bir ağaç. Kokulu kiraz, İdris ağacı. | Bu ağacın, baharat olarak kullanılan, nohut büyüklüğündeki yemişi. | Bal. İLE Aslan, kedi, doğan gibi hayvanların çengelli pençesi. )

( PRUNUS MAHALEB cum ... )


- MAHLÛK[Ar. < HALK] ile MAHLÛK[Ar.]

( Yaratılmış, halk olunmuş. İLE Traş edilmiş baş/yüz. )


- MAHLÛK[Ar.] değil/yerine/= YARATIK


- MAHLÛK/ÂT ile/ve MEVCÛD/ÂT


- MAHLÛL[Ar. < HALL] ile MAHLÛL[Ar.]

( Çözülmüş, dağılmış, hallolunmuş. | Erimiş, eritilmiş, eriyik. | Sahipsiz maaş ya da memurluk. | Mirasçısı bulunmayan ve hükümete kalan miras. İLE Delinmiş, öbür tarafına işlenmiş olan şey. )


- MAHLUL[Ar.] değil/yerine/= ÇÖZÜLMÜŞ/DAĞILMIŞ


- MAHLUL[Ar.] değil/yerine/= HALLOLMUŞ/ÇÖZÜLMÜŞ | ERİYİK


- MAHLUL/SOLÜSYON değil/yerine/= ERİYİK/ÇÖZELTİ


- MAHLUT[Ar.] değil/yerine/= KATIŞIK | KARIŞIM


- MAHLUT ve MÜCERRED ve MUTLAK

( Bİ-ŞARTIN ŞEY ve Bİ-ŞARTIN LÂ ve LÂ Bİ-ŞARTIN ŞEY )


- MAHMUD BEY TÜRBESİ ile MAHMUD PAŞA TÜRBESİ

( Üsküdar'da, Aziz Mahmud Hüdai Sokağı başındadır. İLE Bayezıd'ta, Mahmud Paşa Camisi arkasındadır. )

( Sadrazam Kayseri'li Halil Paşa'nın oğlu Mahmud Bey'in türbesidir. [XVII. yy.] İLE Sadrazam Mahmud Paşa [ö. 1474] ve oğlunun türbesidir. )


- MAHMUD I ÇEŞMESİ ile MAHMUD I ÇEŞMESİ ile MAHMUD I ÇEŞMESİ ile MAHMUD I ÇEŞMESİ ile MAHMUD I ÇEŞMESİ ile MAHMUD I ÇEŞMESİ

( Fatih'te, İskender Paşa Camisi karşısındadır. İLE Nişantaşı, Bayıldım Caddesi'ndedir. İLE Kandilli'dedir. İLE Taksim - İstiklâl Caddesi'nin başındadır. İLE Topkapı Sarayı'nda, 3. bahçedeki Kuşhane Kapısı'nın yanındadır. İLE Tophane Meydanı'nda, Tophane[Nusretiye] Camisi ile Kılıç Ali Paşa Camisi arasındaki meydandadır. )

( 1747'de. [Barok üslûbunda.] İLE 1748'de. İLE 1751'de. İLE 1732'de. İLE 1735'te, Sultan II. Mahmud tarafından. İLE 1732'de, Sultan I. Mahmud emriyle, annesi Saliha Sultan için, Türk Rokoko üslûbunda, Mimar Mehmed Ağa'ya yaptırtılmıştır. [İstanbul'un en yüksek çeşmesidir.][Tophane Çeşmesi olarak da bilinir.] )


- MAHMUD II ÇEŞMESİ ile MAHMUD II ÇEŞMESİ ile MAHMUD II ÇEŞMESİ ile MAHMUD II ÇEŞMESİ ile MAHMUD II ÇEŞMESİ

( Emirgan'ın güneyinde, Boyacıköy'de, Fıstıklı Yokuşu'nun başındadır. İLE Emirgan'ın güneyinde, Boyacıköy Polis Merkezi ilerisindeki meydandadır. İLE Çemberlitaş'ta, Emin Sinan Camisi önündedir. İLE Bostancı'da, Bostancıbaşı Köprüsü yakınındadır. İLE İstinye'dedir. )

( 1838'de. İLE 1837'de. İLE 1819'da. İLE XIX. yüzyıl başında. İLE 1834'te. )


- MAHMUD PAŞA CAMİSİ ile MAHMUD ÇAVUŞ CAMİSİ

( Kapalı Çarşı yakınında, Mahmud Paşa semtindedir. İLE Sütlüce'dedir. )

( 1463'te, Sadrazam Mahmud Paşa emriyle, Mimar Atik Sinan'a yaptırtılmıştır. [Türkler'in İstanbul'da yaptırdığı ilk camilerdendir.] İLE 1538'de, Kızlar Ağası Mahmud Ağa tarafından. [Sütlüce Camisi olarak da bilinir.] )


- MAHMUD:
AZİZ ve HÜDAİ

( HZ. ÜFTÂDE ve ÖMER FAKİRULLAH )


- MAHMÛD[Ar. < HAMD] ile Mahmûd[Ar.] ile Mahmûd (Kaşgarlı)[Ar.]

( Övülmeye değer, hamdolunmuş, senâ edilmiş. | Hz. Peygamber'in adlarından biri. İLE Ebrehe'nin Kâbe'yi yıkmak üzere getirdiği filin adı. İLE Türk bilgini, sözlük yazarı ve edibi. | Dîvân-ü Lügat-it Türk'ün yazarı. )


- MAHMUDE[Ar.]

( Çitsarmaşığıgillerden, yaprakları ok ucu biçiminde, çiçekleri soluk sarı renkte, küçük, otsu bir bitki. | Bu bitkinin köklerinden çıkarılan, tıpta kullanılan, reçineye benzer bir madde. )

( CONVULVULUS SCAMMONIA )


- MAHMUL değil/yerine/= YÜKLETİLMİŞ/YÜKLÜ/DOLU


- MAHMUZ BİÇİMİNDE PETAL = MİHMÂZ = PÉTALE CALCARIFORME


- MAHMUZ BİÇİMİNDE PETAL = VARAK-İ TÜVEYC-Î MİHMÂZÎ = PÉTALE CALCARIFORME


- MAHMUZ[Ar.] değil/yerine/= ÇIKINTI

( Tavukgillerin ve bazı kuşların ayakları ardında bulunan, boynuz yapısındaki sivri uzantı. | Eski tür savaş gemilerinde, su kesimi altında, ileriye doğru uzanan, karşısındaki gemiyi batırabilen uzantı. | Köprü ayaklarında, basıncı azaltmak için suyun geldiği ve gittiği yanlardaki çıkıntı. )


- MAHPUS[Ar.] değil/yerine/= KAPATILMIŞ

( Kapatılmış, hapsedilmiş. | Bir çeşit tavla oyunu. )


- MAHPUS değil/yerine/= KISINIK


- MAHREC değil/yerine/= PAYDA


- MAHREF[Ar.] ile MA'REF[Ar.]

( Yemiş sepeti. İLE Yüzün, sürekli açık görünen yeri/yerleri. )


- MAHREK[Ar. < HAREKET] ile MAHREK[Ar.]

( [mat.] Hareketli bir noktanın güttüğü yol. | Bir gök nesnesinin hareketinde, ağırlık merkezinin geometri bakımından yeri, yörünge. [Fr. ORBITE] İLE Yakacak yer. )


- MAHREK[Ar.] değil/yerine/= YÖRÜNGE

( Yürüyen bir noktanın izlediği ya da çizdiği yol. | Bir gökcisminin, devinme süresince aldığı yol. )


- MAHREM-İ ESRÂR ile/ve/||/<> MAHREM-İ RÂZ

( Kendine sır söylenilen kimse, sırdaş. İLE/VE/||/<> Kendine sır verilmiş kişi. | Allah'ın sırrıan âşinâ olmayan başlayan kişi, velî. )


- MAHREM[Ar. < HARÂM | çoğ. MAHÂRİM] ile MAHREM[Ar.]

( Haram. Şeriatın yasak ettiği şey. | Nikâh düşmeyen, şeriatçe evlenilmesi yasak edilen. | Şeriatçe, kadının kendinden kaçmadığı erkek. | Biriyle çok samimi, içli-dışlı olan. | Gizli olan, herkese söylenilmeyen. | Herkesçe bilinmemesi gereken. | Tanrı'nın sırlarını öğrenmeye başlayan kişi. İLE İki dağ arasındaki yol. )


- MAHREM değil/yerine/= GİZLİ


- MAHREM değil/yerine/= İÇREK, GİZLİ


- MAHREMİYET değil/yerine/= GİZLİLİK


- MAHRUKAT[Ar.] değil/yerine/= YAKIT/YAKACAK


- MAHRUM[Ar.] değil/yerine/= YOKSUN


- MAHRUM/İYET değil/yerine/= YOKSUN/LUK


- MAHRUM ile MAZLUM


- MAHRÛMİYET ile/ve/||/<>/> MAĞDURİYET


- MAHRÛMİYET ile/ve ÖLÇÜ

( DEPRIVATION vs./and MODERATION )


- MAHRUMİYET ve/> SAHTE KENDİLİK


- MAHRUT[Ar.] değil/yerine/= KONİ


- MAHŞER[Ar.] ile MAŞER[Ar.]

( Kıyâmet günü dirilenlerin toplanacaklarına inanılan yer. | Büyük kalabalık. İLE İnsan topluluğu, toplum. )


- MAHSUB[Ar. < HİSÂB | çoğ. MAHÂSİB] ile MAHSÛB[Ar.]

( Hesaba katılmış, hesap edilmiş. | Büyük bir zâta mensup kişi. İLE Kızamık çıkarma. )


- MAHSUBEN değil/yerine/= SAYILCA


- MAHSÛD[Ar. < HASED] ile MAHSÛD[Ar.]

( Kıskanılan, hased olunan/edilen. İLE Ekini biçilmiş, hasad edilmiş. | Biçilmiş ekin. )


- MAHSUL[Ar.] değil/yerine/= ÜRÜN/VERİM


- MAHSUL/HASILAT değil/yerine/= ÜRÜN


- MAHSUM" değil MASUM


- MAHSUN[Ar. < HISN] ile MAHZÛN[Ar. < HAZÎNE] ile MAHZÛN[Ar. < HÜZN]

( Güçlendirilmiş, istihkâmlı. İLE Hazinede saklanılan şey. İLE Hüzünlü, tasalı, kaygılı. )


- MAHSUP değil/yerine/= SAYIŞIK


- MAHSÛR[Ar. < HASR] ile MAHSÛR[Ar.] ile MAHZUR[Ar.]

( Yorulmuş, feri gitmiş göz. İLE Kuşatılmış, muhâsara edilmiş. | Sınırlanmış, belirli edilmiş, hasredilmiş. | Men edilmiş. | Sıkıştırılmış, tazyik edilmiş. İLE Sakınılacak, korkulacak şey. | Engel. | Sakınca. )


- MAHSUR[Ar.] değil/yerine/= KISIĞ


- MAHSUS[< HAS] ile MAHSÜS[< HİS]


- MAHSÛS[Ar. < HİSS] ile MAHSÛS[Ar. < HUSÛS | çoğ. MAHÂSÎS, MAHSÛSÂT] ile MAHZÛZ[Ar. < HAZZ]

( Duyumsanan, hissedilen. İLE Başkasında bulunmayan, sadece bir kişiye ait olan. | Birine ayrılmış olan. | Lâyık. | Ayrı, müstakil, başlı başına. | Özel olarak. | İsteyerek, bile bile. | Şakadan. İLE Hoşlanmış, haz etmiş. )


- MAHSUS[Ar.] değil/yerine/= ÖZELLİKLE


- MAHSUS ile/ve/değil/yerine MÂKUL

( Elimizle/gözümüzle, duyularımızla. İLE/VE/DEĞİL Beyin, akıl ile. )


- MAHSÛSA ile KÜLLİYYE MÜSEVVERE ile CÜZ'İYYE MÜSEVVERE ile MÜHMELE


- MAHÛLE[Ar.] değil/yerine/= DUL

( Kocası ölmüş kadın. İLE Eşi ölmüş ya da eşinden boşanmış kadın ya da erkek. )


- MAHUNYA[< MC MAHON]

( İkiçeneklilerden, çiçekleri sarı renkte, kokulu ve salkım durumunda olan, köklerinden sarı boya çıkarılan bir süs bitkisi. )

( MAHONIA )


- MÂHUR[Fars.]

( Türk müziğinde bir makam. )


- MAHV OLMAK ile MUHAF OLMAK


- MAHYA KURULAMAYAN CAMİ

( BAYEZİD CAMİİ [Minare aralığı en fazla olan cami.] )


- MÂHYA ile MÂHYA

( Ramazan gecelerinde, camilerde, iki minare arasına gerilen ipler üzerine kandil ya da elektrik ampulleriyle yazılan yazı ya da yapılan resim. İLE Çatılarda, iki eğik yüzeyin birleştiği bölüm. )


- MAHYALARDA:
YAZI ile/ve/||/<>/> RESİM

( [Ramazan ayının ...] ... ilk onbeş gününde. İLE/VE/||/<>/> İkinci onbeş gününde. )

( )


- MAHZÛR[Ar. < HAZR] ile MAHZÛR[Ar. < HAZER]

( Haram edilmiş, yanına yaklaşılması yasak edilmiş, haram. İLE Sakınılacak, korkulacak şey. | Engel. | Sakınca. )


- MAİ[Ar.] değil/yerine/= MAVİ


- MAİ ve SİYAH

( İlk romanımız olarak görülmektedir. )


- MAİDE SOFRASI ve/<> SOHBET


- MAİN[Ar.] değil/yerine/= KARE/EŞKENAR DÖRTGEN


- MAİŞET değil/yerine/= GEÇİM


- MAİŞETİ TEMİN değil/yerine/= GEÇİMİNİ SAĞLAMAK


- MÂIZ[Ar.] ile/ve TEYS[çoğ. ETYÂS, TİYESE, TÜYÛS]

( ... İLE/VE Eril keçi. )

( TEKE ile/ve BÜZ )


- MAJESTY vs. GRANDEUR


- MAJOR CROSS MATCH[İng.] değil/yerine/= MAJOR ÇAPRAZ KARŞILAŞTIRMA


- MAJÖR[Fr.] değil/yerine/= BÜYÜK/ÖNEMLİ

( Büyük, önemli. | Bir makam, bir akort ya da bir aralığın oluşma biçimi. | Büyük önerme. )


- MAJÖR/MAJOR[İng.] değil/yerine/= BÜYÜK | ÖNEMLİ


- MAJORITY vs. MINORITY


- MAJORITY vs. PLURAL


- MAJORITY and ABSOLUTE MAJORITY and QUALIFIED MAJORITY and QUORUM and UNANIMITY and UNANIMOUSLY

( Çoğunluk. VE Salt çoğunluk. VE Nitelikli çoğunluk. VE Karar yeter sayısı, nisap. VE Oybirliği. VE Oybirliğiyle. )


- MAK'ÂD[< KUÛD]:
OTURULACAK YER, MİNDER | OTURAK YERİ, GERİ, KIÇ


- MAKABLE TEŞMİL değil/yerine/= GERİ YÜRÜTÜM


- MAKADÎR-İ MÜŞTEREKE[Ar.] ile MAKADÎR-İ MÜTENÂSİBE[Ar.]

( Aynı ölçü ile ölçülebilen miktarlar. İLE Orantılı çokluklar. )


- MAKADÎR[Ar. < MİKDÂR/MAKDÛR] ile MAKADİR[Ar. < MAKDERET]

( Miktarlar, kısımlar. İLE Kudretler, kuvvetler. )


- MAKAK/LAR ile REŞİKEŞ MAKAKLARI


- MAKAK ile ASLAN KUYRUKLU MAKAK

( )

( Uzunluğu 60 cm., kuyruğu 30 cm.'dir. Kuyruğunun ucu püsküllüdür. Hindistan'da yaşarlar. )

( ... cum MACACA SILENUS )


- MAKALE ile DENEME


- MAKALE değil/yerine/= YAZI


- MAKAM [HEM PAYLAŞILABİLİR, HEM DE PAYLAŞILMAZ; NE PAYLAŞILIR, NE DE PAYLAŞILMAZ]


- MAKAM [PAYLAŞILAMIYOR/PAYLAŞILMIYOR]


- MAKAM [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]


- MAKAM ŞÖFÖRÜ değil/yerine/= ORUN SÜRÜCÜSÜ


- MAKAM TAZMİNATI değil/yerine/= ORUN ÖDENEĞİ


- MAKAM-MEVKÎ (PEŞİNDE KOŞMAK)


- MAKAM/MANSIP/MESNET/MEVKİ değil/yerine/= ORUN


- MAKAM ile/ve/<> AYAK

( Şarkılarda. İLE/VE/<> Türkülerde. )


- MAKAM ile/ve HAL


- MAKAM ile/ve HUZUR


- MAKAM ile/ve KİŞİ


- MAKAM ile KÜRDÎ

( ... İLE Klasik Türk müziğinde si bemol notasını andıran perde. | Dügâh perdesindeki bir makam. )


- MÂKAM ile MAHLÂS


- MAKAM ile/ve MERCİ


- MAKAM ile/ve MERTEBE


- MAKAM ile/ve TAHT

( ... ile/ve ERÂİK[< ERÎKE] )


- MAKÂMÂT


- MAKAMDA BULUNMA:
MÂRİFET'TEN ile/ve/değil/||/<>/< TÂLİP ÇIKMAMIŞ OLMASINDAN DOLAYI


- MAKAMDA OLMAK ile/ve/değil MAKAMDAN GÖRÜNMEK


- MAKAMDA OLMAK ile/ve/değil MAKAMDAN GÖRÜNMEK


- MAKAMDA YÜKSELİŞ ile/ve/değil/yerine HİZMETTE YÜKSELİŞ

( Allah'ın kudretiyle bitişen kişi, hepimize ücretsiz ve menfaatsiz olarak hizmet eder. )

( Bir meyve ağacı, uzaktan hep yaprak görünür. Yanına yaklaşınca meyveleri görünmeye başlar. Yaprak olmasa meyve yetişemez. O kadar yaprağın hizmeti o meyveler içindir. )

( Keşkül Dergisi'nden: Hizmet I, Hizmet II )


- MAKAMLAR('I)/DARB

( Makamlar çârdır(dörttür). [BEDRİ DİLŞÂT: XV. yy.] )


- MAKARA-KUKARA


- MAKARA ile ÇARK

( PULLEY vs. WHEEL )


- MAKARA ile MANDAR[Yun.]

( ... İLE Gemilerde kullanılan küçük makara. )


- MAKARA değil/yerine/= SARDIRAÇ


- MAKARA ile TURNO[İt. ]

( ... İLE Tek dilli, bir tekerlekli makara. )


- MAKARAKOMBURU DAĞI

( Solomon Adaları'nın en yüksek noktası.[2447 m.] )


- MAKARNA ile ERİŞTE


- MAKARON[Azr.] = MAKARNA[Tr.]


- MAKAS/SINDI ile AYMAKAS

( ... İLE Üst ve alt başlıkları bir hilâl biçimi oluşturacak biçimde farklı eğrilikte bükülerek düzenlenmiş makas. [Alt ve üst başlıkların arasında köşegenler bulunur.] )


- MAKASLIBÖCEK = BAĞKESEN

( Kınkanatlılardan, başı ve makasları iri bir böcek. )

( LUCANIUS )


- MAKBUL OLAN ile/ve/<> KOLAY OLMAYAN


- MAKBUL ile/ve MERGUB


- MAKBUZ değil/yerine/= ÖDENDİ BELGESİ


- MAKE LOVE vs. SCREW


- MAKE vs. DO


- MAKET HELİKOPTERDE:
4 KANALLI ile/ve/<>/> 6 KANALLI

( )


- MAKİ[İt.] ile MAKİ/LEMUR

( Akdeniz dolaylarında, yaygın, bodur ağaç ve çalılardan oluşan bitki örtüsü. İLE Makigillerden, Madagaskar Adası'nda sık rastlanılan, uzun kuyruklu, yumuşak tüylü bir memeli primat. )


- MAKİNA YAPMAK ile/ve/değil/||/<>/>/< MAKİNA YAPAN MAKİNA YAPMAK ile/ve/değil/||/<>/>/< "YAPAY ZEKÂ" ÜRÜNLERİ/ARAÇLARI GELİŞTİRMEK/OLUŞTURMAK


- MAKİNA ile/ve/değil MEKANİZMA


- MAKİNE'DE:
DÖRT AŞAMA ve/||/<>/> DÖRT KİŞİ

( )


- MAKİNE değil/yerine/= İŞLERGE


- MAKİNİST değil/yerine/= İŞLERGECİ


- MAKİS[Ar. < KIYÂS] ile MÂKİS[Ar.]

( Kıyas edilebilir, benzetilebilir. İLE Duraksayan, mekseden. )


- MAKLÛB-İ MUAVVEC ile/ve/<> MAKLÛB-İ MÜCENNAH

( Bir sözcükteki harflerin, düzensizce yer değiştirmesiyle ortaya başka bir sözcüğün çıkması. İLE Söylenişleri aynı iki sözcükten birini, beytin başında, öbürünü sonunda getirme sanatı.
[Gül ruhun hecriyle lâl olmuş gönül ey gonca-fem
Gel bana ben ağlayayım bülbül gibi sen bak da gül.] )


- MAKOSEN değil MOKASEN


- MAKRO MİNERALLER ile/ve MİKRO MİNERALLER(ESER ÖĞELER/ELEMENTLER)

( Gövdenin günlük gereksiniminin 100 miligramdan fazla olduğu öğeler. İLE/VE Gövdenin günlük gereksiniminin 100 miligramdan az olduğu öğeler. )


- MAKSAT[Ar.] değil/yerine/= AMAÇ


- MAKSAT/MAKSAD[Ar.] ile/ve/değil/||/<> MURAT/MURAD[Ar.]


- MAKSAT ve/||/<>/> ANLAM


- MAKSAT ile/ve/||/<>/> HÜKÜM


- MAKSIMAL[/MAXIMAL[[İng.] değil/yerine/= EN ÇOK | EN YÜKSEK


- MAKSİMİZASYON/MAXIMIZATION[İng.] değil/yerine/= EN ÇOKLAMA, EN ÇOKLAYIM, EN ÇOKLATIM


- MAKSIMUM/MAXIMUM[İng.] değil/yerine/= EN ÇOK | EN YÜKSEK


- MAKSİMUM değil/yerine/= EN ÇOK/YÜKSEK


- MAKSİMUM ile EN GEÇ


- MAKSİMUM değil/yerine/= SON SINIR / EN FAZLA


- MAKSUMUN ALEYH değil/yerine/= BÖLEN


- MAKSÛR/E[Ar. < KASR] ile MAKSÛRE[Ar. çoğ. MAKASÎR]

( Kısalmış/kısaltılmış, kasr olunmuş. | Alıkonulmuş. | Bir şeye ayrılmış. | Bazı Arapça sözcüklerin sonunda bulunan "Y" şeklinde yazılan Elif harfi. İLE Camilerde, etrafı parmaklıklı yüksek yer.[Biraz daha yüksek olursa "mahfil" denilir.] )


- MAKSÛRE[< KUÛD] ile ...

( CAMİLERDE ETRAFI PARMAKLIKLI YÜKSEK YER )


- MAKSÛRE[Ar. çoğ. MAKASÎR] ile MAHFÎL[Ar. çoğ. MAHÂFİL]

( Camilerde, etrafı parmaklıklı yüksek yer. İLE Oturulacak/görüşülecek yer, toplantı yeri. | Büyük camilerde, sultanlara ya da müezzinlere ayrılmış ve etrafı parmaklıkla çevrilmiş olan, yerden ve maksûreden daha yüksek yer. )


- MAKSÛRE ile MAHFİL

( Camilerde etrafı parmaklıklı yüksek yer. İLE Biraz daha yüksek ise mahfil denilir. )


- MAKSÛRE ile/ve ZÜ'VÂR(ZİYARETÇİ) MAKSÛRESİ


- MAKTA'[Ar. < KIYÂS] ile MAKTAA[Ar.]

( Kesilen yer, bir şeyin kesildiği yer, eski kamış kalemlerin, yontulduktan sonra üzerine yatırılıp uclarının kesildiği, sert ağaçtan ya da kemikten yapılan alet. | [mat.] Kesit. | Bir gazel ya da kasîdenin son beyti. İLE Üzerinde kamış kalemin ucu kesilerek düzeltilen kemik, şimşir ya da madenden yapılmış alet. )


- MAKTA ile/ve HÜSN-Ü MAKTA

( Kasîde ya da gazelin ilk beyiti. İLE/VE Kasîde ya da gazelin sondan bir önceki beyiti. [yazarın mahlası makta beyitinde değilse bu beyittedir] )


- MAKTÛ'/MAKTÛA[Ar. < KAT | çoğ. MAKATÎ'] ile MAKTÛA[Ar. < KAT | çoğ. MAKTÛAB]

( Kesilmiş, kat olunmuş. | Değeri biçilmiş, pazarlıksız. | Götürü. İLE Gazete, dergi ve benzeri şeylerden kesilmiş parça. [Fr. COUPURE] )


- MAKTUL[Ar.] değil/yerine/= ÖLDÜRÜLEN


- MAKUL KUŞKU ile YETERLİ KUŞKU ile AĞIRLIKLI KUŞKU

( ... İLE Dava açmadaki belirleyeci. İLE ... )


- MAKUL[Ar. < KAVL]["ku" uzun okunur] ile MA'KUL/MA'KULE[Ar. < AKL]["ku" uzun okunur]

( Söylenilmiş, denilmiş. Söylenilen söz. İLE Akıllıca, akla uygun, akıllıca iş gören, anlayışlı, mantıklı. )


- MAKUL ve/||/<>/> MAKBUL

( Akılcı, akla uygun. VE/||/<>/> Kabul edilir/edilebilir. )


- MÂKUL ile/ve MEŞRÛ

( Usa/akla uygun olan. | Akıllıca iş gören, mantıklı. | Aşırı olmayan, uygun, elverişli. İLE/VE/+/||/<> Yasanın, kamu vicdanının ve dinin doğru bulduğu. )


- MAKULÂT[Ar. < MAKULE]["ku" uzun okunur] ile MA'KULÂT[Ar. < MA'KUL]["ku" uzun okunur] ile ME'KÛLÂT[Ar.]

( Takımlar, çeşitler, sınıflar/kategoriler. İLE Aklın uygun bulduğu, akıl ile bilinen şeyler. [Fr. PRÉDICABLES] İLE Yiyecekler. )


- MÂKULÂT ile MÂHİYET


- MÂKULÂT ile/ve MÂNEVİYAT


- MÂKÛLÂT ile/ve/değil/||/<>/> MEKÛLÂT(DENKÖBEKLER/SONSAL SINIFLAR/KATEGORİLER)

( Akıllar/akledilirler. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Sonsal sınıflar/kategoriler. )


- MAKYAJ[Fr.] değil/yerine SÜSLEM / YÜZ BOYAMA


- MAKYAJ ile/ve/değil BOYA

( [not] MAKE-UP vs./and PAINT )


- MAKYAJLI ile/yerine MAKYAJSIZ


- MAL "TAKASI" ile/ve KÜLTÜR "TAKASI"


- MAL ALMAK ile MAL ÇEKMEK


- MÂL[Ar. çoğ. EMVÂL] ile -MAL[Ar.]

( Bir kişinin tasarrufu altında bulunan değerli ve gerekli şey. | Varlık, servet. | Para, nakit, gelir. | Tüccar eşyası. İLE "Süren, sürülen, takılan, sarılan" anlamlarıyla oluşumlar yapar.[RÛ-MÂL: Yüz süren.] )


- MÂL[Ar.] ile NEŞEB[Ar.]


- MAL/EŞYA [HEM PAYLAŞILABİLİR, HEM DE PAYLAŞILMAZ; NE PAYLAŞILIR, NE DE PAYLAŞILMAZ]


- MAL/EŞYA [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]


- MAL/META ile/değil/yerine CAN


- MAL/MÜLK/MADDİ ZENGİNLİK değil/yerine/= OD OCAK


- MAL ile/ve/||/<> DEĞER/TUTAR/SEMEN[Ar. çoğ. ESMÂN]


- MAL ile/ve/||/<> EMTİA

( Birinin, tüzel kişinin sahip olduğu, taşınır ya da taşınmaz varolanların tümü. İLE/VE/||/<> Alınıp satılabilen, her türlü tecim nesnesi. )


- MAL ile/ne yazık ki/>< KAPAROZ

( ... İLE/NE YAZIK Kİ/>< Yolsuzca ya da zorla elde edilen mal. )


- MAL ile MARDA[Yun.]

( ... İLE Değerini kaybetmiş[ıskarta(İt.)] mal. )


- MALA GÜVENMEK ile/ve/<> AMELE GÜVENMEK

( İkisi de yanlışa/hataya götürür. )


- MALA KEFÂLET ile/ve KİŞİYE KEFÂLET


- MALA[Fars.] değil/yerine/= SÜRGÜ

( Harç alıp sürmeye yarayan, çoğu üçgen biçiminde, yassı, demirden, tahta saplı, duvarcı ve sıvacı aracı. )


- MALABSORPSİYON/MALABSORPTION[İng.] değil/yerine/= EMİLİM BOZUKLUĞU


- MALADJUSTMENT[İng.] değil/yerine/= UYUM BOZUKLUĞU


- MALAK/BALAK ile/ve/||/<>/> MANDA

( Manda yavrusu. İLE/VE/||/<>/> ... )


- MALAKİT[Fr. MALACIHTE < Yun.] değil/yerine/= BAKIRTAŞI

( Yeşil renkli, yontulup parlatılabilen, doğal bakırlı, hidratlı karbonat. )


- MALAKOLOJİ ile/ve/||/<> HELMİNTOLOJİ[Fr. < Yun.]

( Yumuşakçalar bilimi. İLE/VE/||/<> Kurtbilim. )


- MALAWI(MORI-BUANCI) =/< NYASALİND

( Ülkenin bugünkü adı. =/< Önceki adı. )


- MÂLÂYÂNÎ ile/ve "KELLİM KELLİM LÂ YENFÂ'"


- MÂLÂYÂNÎ ile/ve ABES


- MÂLÂYÂNÎ ile/ve GIYBET


- MÂLÂYÂNÎ ile/değil LÂTÎFE(MİZAH)


- MALAYLAR ile/ve/<> DAYAKLAR

( [Borneo Adası'nda yaşayan] Müslüman olan yerel halk. İLE/VE/<> Öteki dinlerden olan yerel halk.[Ada nüfusunun 1/4'ünü oluşturmaktalardır.(Yaklaşık 3.5 milyon)]
[Yerel halkla birlikte, Hint, Çin ve Avrupa'lı topluluklar da yaşamaktadır.] )


- MALDİV ve/<> ADALARI

( 1196 adadan oluşur ve toplam yüzölçümü 298 km²'dir. Başkenti Male'dir. )

( Delikanlı, hırsızlık olayının çok nadir olduğu Maldiv'in ünlü bir plajına vardığında, yine de giysilerinin çalınmasını nasıl engelleyebileceğini düşündü. Denize girmeden önce giysilerinin üzerine, "Bu giysiler, dünya ağır sıklet şampiyonunundur!" diye bir bilgi bıraktı.

Bir süre sonra denizden çıkan delikanlı, giysilerinin çalınmış olduğunu gördü. Yerine ise şöyle bir bilgi bırakılmıştı.

"Bu giysileri çalan, dünya maraton şampiyonudur!" )

( MALODIIP[: Çiçek hevengi.]
[HEVENK[< Fars.]: Bir ipe geçirilmiş ya da birbirine bağlanmış, yaş yemiş ya da sebze bağı.] )

( DİVEHİ: Maldiv dili. )


- MALEZYA BAYRAĞI'NDA:
AY ve/<> YILDIZ ve/<> MAVİ ve/<> SARI

( İslâm'ı simgeler. VE/<> Eyaletleri simgeler. VE/<> Birlik'i simgeler. VE/<> Kraliyeti simgeler. )

( Malezya'yı oluşturan 13 eyalet, Malezya bayrağı ile birlikte kendi eyalet bayrağını kullanmaktadır. )


- MALEZYA'DA:
KENT değil/yerine KÖY

( Malezya halkı, (daha çok) yerleşim ve yaşamak için kent yerine köyleri tercih etmektedir. )


- MALEZYA ve/<> KUALA LUMPUR

( ... VE/<> Malezya'nın başkenti. )

( ... VE/<> Malayca'da, "Çamurlu Irmağın Ağzı"[< Kuala: Ağız. | Lumpu: Çamur] anlamına gelmektedir. )


- MALEZYA ve/<> PALMİYELER

( İlk kez, 1860'da, Sri Lanka'dan getirilerek yetiştirilmeye başlanılan Palmiyeler, Malezya'nın en önemli ihraç kalemlerindendir.[Bir yıl içinde, 2 milyon hektar alandan, 7 milyon ton palmiye yağı elde edilmektedir.] )


- MALFORMASYON/MALFORMATION[İng.] değil/yerine/= OLUŞUM BOZUKLUĞU | BİÇİM KUSURU


- MALI SEVME ile/değil/yerine KENDİNİ SEVME

( Kendini sevemeyenin sevdiği. İLE ... )


- MALİ'DE:
CENNE ile/ve/<> TİMBUKTU ile/ve/<> BANDIAGARA FALEZİ ile/ve/<> ASKİA MEZARI

( Mali'nin, UNESCO Dünya Mirası dizininde bulunan, görülmeye değer dört önemli mekânı. )


- MALİ'DE:
HOŞNUTLUK ve/<> "HAP, HEP, HAP"

( Bir şey hoşlarına gittiğinde kullandıkları söz(cük)ler. )


- MALİ'DE:
PAMUK ve MISIR

( Mısır ve pamukta, dünyanın en önemli (nitelikli) pamuk üreticisi.[Pamuk, ne kadar inceyse o kadar makbuldür.] )


- MÂLÎ[Ar.] ile MÂLÎ[Ar.] ile MALİ[Ar.] ile MÂLİH[Ar.]

( Malla, parayla ilgili. | Devlet, gelir ve giderlerinin yönetimine ait. İLE Çok fazla. | Dolu. İLE Afrika'da bir ülke. İLE Tuzlu. )


- MALİ ve/<> BAMAKO

( ... VE/<> Mali'nin başkenti. [: Timsah havuzu.] )


- MALİ ve/<> BURKİNA FASO

( İkisi de, Batı Afrika müziğinin çıkış noktasıdır.[Mali'nin adını dünyaya duyuran, SALIF KEITEN'in müziğini dinlemenizi salık veririz.] )


- MALICE ile/ve/||/<> SIDE EFFECTS

( Alec Baldwin, Nicole Kidman, Bill Pullman İLE/VE/||/<> Jude Law, Rooney Mara, Catherine Zeta-Jones )

( ile/ve/||/<> )


- MALİGN/MALİGNANT[İng.] değil/yerine/= KÖTÜCÜL


- MALİGNANSİ/MALİGNANCY[İng.] değil/yerine/= KÖTÜCÜLLÜK


- MALİGNİTE/MALIGNITY[İng.] değil/yerine/= KÖTÜCÜLLÜK


- MALİK ASİT ile SİTRİK ASİT/LİMON ASİDİ

( ... İLE Birçok meyve ve sebzede, serbest durumda ya da potasyum, kalsiyum tuzu olarak bulunan, hafifçe mayalanmış limon suyunun, kaynar durumdaki kalsiyum karbonatla işlenmesinden elde edilen asit. )


- MÂLİK[< MÜLK | çoğ. MÜLLEK] ile/ve/değil/yerine/||//<>/>/< SÂLİK[< SÜLÛK]

( Sahip, bir şeye sahip olan. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Bir tarikata girmiş bulunan. | Yolcu, Allah'a giden yolu tutana, seyr hâlinde bulunduğu sürece verilen isim. )


- MÂLİK[Ar. < MÜLK | çoğ. MÜLLEK] ile Mâlik[Ar.] ile Mâlikî[Ar.]

( Sahip, bir şeye sahip olan. İLE Yedi Cehennem'in hâkimi ve kapıcısı olan, Zebânileri idâre eden melek. RIDVÂN )


- MÂLİK[Ar.] ile MELİK[Ar.]


- MÂLİK[Ar.] ile RABB[Ar.]


- MÂLİK ile/ve/değil MUHÂFIZ


- MÂLİYET ile/ve/değil BEDEL


- MALİYET ile KÜLFET


- MALNÜTRİSYON/MALNUTRITION[İng.] değil/yerine/= KÖTÜ BESLENME


- MALOZ değil MOLOZ[Yun.]

( Toprak ve kireçle karışık taş kırıntıları, yapı döküntüsü. | Değersiz, işe yaramaz şey ya da kişi. )


- MALPOZİSYON/MALPOSITION[İng.] değil/yerine/= KÖTÜ KONUM


- MALPRAKTİS/MALPRACTICE[İng.] değil/yerine/= HATALI TIBBİ UYGULAMA


- MALROTASYON/MALROTATION[İng.] değil/yerine/= KUSURLU DÖNÜŞ


- MALTEPE ile MALTEPE

( Küçükyalı - Kartal arasında bulunan bir ilçe. İLE Zeytinburnu'nda, Merkez Efendi mezarlığının kuzeyinde bir semt. )


- MALTIZ[< Malta Adası] ile Maltız

( Çoğunlukla yemek pişirmekte kullanılan, içinde ızgarası bulunan, ayaklı ve taşınır ocak. İLE Malta Adası halkından olan kişi. )


- MALUF ile ...

( Fasulye ezmesi. [Lübnan mutfağı mezelerinden] )


- MALUL GAZİ değil/yerine/= SÖKEL BATUR


- MALÛL[Ar.] değil/yerine/= SÖKEL/SAKAT | GÜÇSÜZ


- MALUL değil/yerine/= SÖKEL


- MALULEN değil/yerine/= SÖKELCE/SÖKELLİKTEN


- MALUM/AKTİF değil/yerine/= ETKEN


- MÂLUM ile/ve ÂŞİKÂR


- MÂLÛM değil/yerine/= BİLİNEN


- MALUM ile/||/<> MÂLUM

( Elma. İLE/||/<> Bilgi. )

( Latince. İLE/||/<> Arapça. )

( ELEMA: Gizli, gizlenmiş. )


- MÂLUM ile/ve MEÇHUL

( Etken. İLE/VE Edilgen. )

( Parmak/el açık. İLE/VE Parmak bükülü.[başparmakla birleştirerek!] )


- MALUMAT NAKLİ ile/ve SOHBET

( ... İLE/VE Kalplerin buluşması. )


- MALUMAT ile/ve/yerine FEYZ


- MALÛMÂT ile/ve/değil HAL

( Hâlsiz ilim, ihyâ edeyim derken imhâ eder. )


- MALÛMAT ile/ve/değil HAL


- MALUMAT ile İLİM


- MALUMUN ...:
İLÂNI değil İLÂMI


- MALVACEAE = HUBBÂZÎYE


- MALZEME[Ar.]/MATERYAL[İng. < MATERIAL / Fr. < MATERIEL] değil/yerine/= GEREÇ


- MALZEME[Ar.] değil/yerine/= GEREÇ


- MALZEME ile/ve/değil/||/<> BAHARAT


- MALZEME ile/ve/||/<> MAL

( Ara ürün ve kullanım. İLE/VE/||/<> Sonsal ürün ve kullanım. )


- MALZEME ile/ve POTANSİYEL

( MATERIAL/SUPPLIES vs./and POTENTIAL )


- MALZEME ile/ve VERİ


- MAMOGRAFİ ÇEKİMİ!:
YILDA BİR KEZ ve/<> ÂDET SONRASINDA

( Kanser durumunda/olasılığında, tedavi süresinin yeterli olabilmesi için 40 yaşından sonra her yıl çekilmesinde yarar vardır.[Kişisel/yetersiz yorum, "ağrı" ya da radyasyon nedeniyle çektirmeme tutumu yersizdir/isabetsizdir.] VE/<> Âdet öncesi ya da süresince çektirmek yerine âdet sonrasında, olası "ağrı/acı" daha azdır ve bu dönem daha uygundur. )


- MAMÜL değil MAMUL


- MAMUR[Ar.] değil/yerine/= BAYINDIR

( Gelişip güzelleşmesi, yaşayış koşullarının uygun duruma getirilmesi için üzerinde çalışılmış olan. )


- MAMUT ile ASYA FİLİ/ELEPHAS

( )

( )

( MÂMUUT ile ... )

( MAMMOTH vs. ELEPHAS )

( ELEPHAS PRIMIGENIUS cum ... )


- MAMUT ile MASTADON

( ... İLE Sadece fosili bulunan Mamut'a benzer bir fil. )

( MAMMOTH vs. MASTADON )


- man. pr.[Lat. < MANE PRIMO] değil/yerine/= SABAH ERKENDEN


- MANTIK ile/ve MATEMATİK

( Matematiksel olan ilişkileri verir, mahiyeti vermez. )

( "Doğruluk Tablosu" yazısı için burayı tıklayınız... )


- MÂNÂ ÂLEMİ ile/ve ŞEHÂDET ÂLEMİ


- MANA, MANAS ile ...

( Zihin, anlayış. Manas, düşünme, ayırt edebilme yetisidir. Nyaya felsefesinde manas, Atman'dan(ruhtan) farklı bir cevher olarak kabul edilir. | Duygular. )


- MÂNÂ[< A'NÎ] ve/< KASD


- MÂNÂ[Ar.] değil/yerine/= ANLAM


- MÂNÂ/ANLAM ile/ve MEFHUM ile/ve MUSTALAH ile/ve MA'SADAK/MİSDAK ile/ve DELÂLET

( Sözcüğe aittir. Demek istenilen. Her sözcükte konuşanın irâdesi içkindir; bu iradeye anlam denilir. Nesnenin anlamı olmaz. İLE/VE Nesneyi anlamayı olanaklı kılan kavram. Tekil olarak zihne, tümel olarak akla yöneliktir. Nesnenin mefhumu olur. İLE/VE Belirli bir alana ilişkin kavramlar. İLE/VE Mefhumun nesnesine mutabakatı; referansı. İLE/VE Bir şeyin bilgisinin başka bir şeyin bilgisini gerektirmesi. )


- MÂNÂ ile ...

( SENİ SENDEN TAMAMIYLA SOYAN )


- MÂNÂ ile/ve MADDE

( Seni senden soyan. İLE/VE ... )


- MÂNÂ ile/ve/> MAHMUL ile/ve/> HADD ile/ve/> RÂBITA ile/ve/> İLLET


- MÂNÂ ile MÂKULÂT


- MANAGE(MENT) vs. MÉNAGE


- MANAGER vs. LEADER


- MANANA ile ...

( Meditasyon, tefekkür. )


- MANASTIR[Yun.] ile/ve/değil/>< KİLİSE

( Bazı kesin kurallara bağlı rahip ya da rahibelerin, dünya ile ilgilerini keserek yaşadıkları yapı. İLE ... )


- MANAT/MANET ile ...

( Rus parası, ruble. )


- MANATİ:
KARAYİP ile AMAZON ile BATI HİNT ile BATI AFRİKA

( image )

( TRICHECHUS MANATUS cum TRICHECHUS INUNGUIS cum TRICHECHUS SENEGALENSIS cum TRICHECHUS SENEGALENSIS )


- MANCA[İt.] değil/yerine/= YİYECEK


- MANCANA[İt.] değil/yerine/= FIÇI

( Gemilerde, içme suyu konulan, büyük, yassı fıçı. )


- MANCELINA[İsp.]

( Sütleğengilleren, Antil Adaları'nda yetişen, çok zehirli bir ağaç. )

( MANZENILLA )


- MANCINIK[Ar. < MANCANIK] ile SCORPIONE

( Top yapımının bilinmediği çağlarda, kale kuşatmalarında, ağır taş gülle fırlatmakta kullanılan basit bir savaş aracı. | Çıkrık. İLE ... )


- MANDA ile AFRİKA MANDASI


- MANDA ile/ve EVERE

( ... İLE/VE Dört yaşına kadar dişil manda. )

( CAMIZ ile ... )


- MANDA ile/ve KORABO

( ... İLE/VE Malezya'da yaşar. )


- MANDA ile MANDA[Fr.]

( Susığırı. İLE Birinci Dünya SAvaşı'ndan sonra, bazı azgelişmiş ülkeleri, kendilerini yönetebilecek bir düzeye eriştirip, bağımsızlığa kavuşturuncaya kadar Uluslar Birliği adına yönetmek için bazı büyük devletlere verilen vekillik. )


- MANDAL[Ar.] ile MANDAL[Ar.]

( Kapı, pencere kanadı, dolap kapağı gibi şeyleri kapalı tutmaya yarayan, döner tahta ya da metal parça. | İpe serilen çamaşırı tutturmak için kullanılan yaylı kıskaç. İLE Ud, keman gibi çalgıların tellerini geren düğme. )


- MANDALALAR ile ...

( Kendi vasıtasıyla meditasyon yapılan resimler. )


- MANDALİN ÇİNCESİ ile/ve ÇEŞİTLİ ÇİNCELER

( Pekin'de kullanılan temel/esas/geçerli/ağırlıklı Çince. İLE/VE Öteki bölgelerde kullanılan Çince'ler. )


- MANDALİNA / PORTAKALDA:
ÇÖP/FAZLALIK değil LİFLERİ

( Sırtlarındaki lifleri ayırmayıp/atmayıp meyvenin şekerini dengeleyici işlevleri nedeniyle dış kabuğun içindeki mandalina ya da portakalın tamamını yemek gerekmektedir. )


- MANDALİNA ile PORTAKAL

( Kabuğu soyulduktan sonra meyvenin etrafındaki/üstündeki ince kabuk "kalıntılarını"(/beyaz lifleri) soymadan, birlikte yemekte yarar vardır! )

( [kökeni/etimolojisi] MANDARİN PORTAKALI: Mandarin denen ülkede yetişen yemişli ağaç. İLE ... )

( TANGERINE vs. ORANGE )

( CITRUS NOBILIS cum CITRUS AURANTIUM )

( ÇİN TURUNCU ile ... )

( MANDARINA con ... )


- MANDALİNADA:
SATSUMA ile AKDENİZ ile KRAL ile NORMAL

( 10 ay boyunca bakım gerektirir. İnce kabuklu, sulu ve çekirdeksizdir. Kuytu bölgelerde yetişir. Edremit'te 240.000 ağacı bulunur. Ülkemizde Satsuma mandalina, adıyla bilinen Owari çeşidi ilk kezJaponya'dan, Batum yolu ile Doğu Karadeniz bölgesine gelmiş ve buradan Ege Bölgesi ve öteki bölgere yayılmıştır. Meyve kabuğu, hasat döneminde açık sarı portakal renginde ve hafif pürüzlüdür. Kabuğun meyve etine bağlılığı gevşektir. Depolamaya, taşımaya elverişli bir çeşittir. Olgunlaştıktan sonra kabuğun meyve etinden ayrılması yani putlaşmaya eğilimi oldukça fazladır. Orta büyüklükte, basık biçimlidir. Meyve eti, koyu portakal rengindedir. Meyveler, aromalı, yüksek nitelikli ve çekirdeksizdir. Bu gibi özelliklerinden dolayı mandalina çeşitleri arasında en çok yeğlenendir. İLE ... İLE ... İLE ... )

( Mandalina[mandarin], Rutaceae ailesinin, Aurantioideae alt ailesinde, Citrus cinsi içinde yer alan bir türdür. )

( CITRUS UNSHIU, MARC vs. CITRUS DELICIOSA vs. CITRUS NOBILIS vs. CITRUS RETICULATA BLANCO )


- MANDELBROT FRAKTALİ ve DENİZ KIYISI


- MANDELBROT KÜMESİ ile/ve/<>/< JULIA KÜMESİ

( f(x) = z² + c )

( Zn+1 = Zn² + C )


- MANDREN/MANDRİN[İng.] değil/yerine/= DALGI KILAVUZU


- MANDRIL/KÖPEKBAŞLI ile KAPUŞİN

( Eski dünya maymunu. İLE Yeni dünya maymunu. )

( Tehlikeli bir maymun. İLE Orta ve Güney Amerika'da yaşarlar. )

( Kuyrukları yoktur. İLE Saran/uzun kuyruğu vardır. )

( Burun kılları birbirine yakın ve biraradadır. İLE Burun kılları taşar ve yayılır. )

( ... İLE Parmak uclarıyla tutunabilirler. )

( MANDRILL vs. CAPUCHIN )

( MANDRILLUS SPHINX cum ... )


- MANEN değil/yerine/= ÖZCE


- MANET ile VAN GOGH


- MÂNEVÎ MADDÎ


- MANEVİ SOHBET ile/ve DÜNYEVÎ SOHBET ile/ve LÂTÎFE(MİZAH)


- MANEVİ TAZMİNAT değil/yerine/= ÖZCÜL ÖDENCE


- MANEVÎ[< MÂNÂVÎ] ile METAFİZİK

( MORAL vs. METAPHYSICS )


- MANEVİ değil/yerine/= ÖZCÜL


- MANEVÎLEŞTİRİLMİŞ ŞEY ile/ve/değil MANEVÎ ŞEY


- MANEVİYÂT:
KABALIKTAN > ZARÂFET'E


- MANEVİYAT =/<> İHLÂS

( Her an taze olmak. =/<> ... Her durumda arı/doğru/yakın olmak. )


- MANEVİYAT değil/yerine/= ÖZCÜLLÜK


- MANEVRA YETENEĞİ EN YÜKSEK KUŞ

( ÇAKIRDOĞAN/BÛHE )


- MANEVRA[Fr.] değil/yerine/= DÖNÜŞ/HAREKET

( Bir aygıtın işleyişini düzenleme, yönetme eylemi ya da biçimi. | Geminin bir yere yanaşmak ya da bir yerden çıkmak için yaptığı hareket. | Lokomotifin, katar katmak ya da katar dağıtmak için ileri geri giderek hattan hasa geçmesi. | Hareket, gidiş-geliş. | Asker birliklerini, savaşa hazırlamak amacıyla, arazi üzerinde yapılan geniş ölçüde savaş denemesi, tatbikat. | İstenilen amaca ulaşmak için tutulması gereken yol. )


- MANGA ile/ve/||/<>/> TAKIM ile/ve/||/<>/> BÖLÜK ile/ve/||/<>/> TABUR ile/ve/||/<>/> ALAY ile/ve/||/<>/> TUGAY/LİVA ile/ve/||/<>/> TÜMEN/FIRKA ile/ve/||/<>/> KOLORDU ile/ve/||/<>/> ORDU ile/ve/||/<>/> KUVVETLER ile/ve/||/<>/> GENEL KURMAY

( Onbaşı/çavuş/asteğmen/teğmen yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Üstteğmen yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Yüzbaşı yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Binbaşı/yarbay yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Albay yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Tuğgeneral yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Tümgeneral yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Korgeneral yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Orgeneral yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Orgeneraller yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Genel Kurmay Başkanı yönetiminde. )

( 10 er. İLE/VE/||/<>/> Birkaç[4/5] manga. İLE/VE/||/<>/> Birkaç takım. İLE/VE/||/<>/> Birkaç[dört] bölük. | Küme, yığın, grup. İLE/VE/||/<>/> Birkaç tabur. İLE/VE/||/<>/> Birkaç alay. İLE/VE/||/<>/> Birkaç tugay. İLE/VE/||/<>/> Birkaç tümen. İLE/VE/||/<>/> Birkaç kolordu. İLE/VE/||/<>/> Birkaç ordu. İLE/VE/||/<>/> Birkaç kuvvet. )

( [OSMANLI'da] Mülâzım-ı Sânî yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Mülâzım-ı Evvel yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Yüzbaşı yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Kolağası yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Binbaşı yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Kaymakam yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Miralay yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Mirliva yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Mirliva/Ferik yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Ferik yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Birinci Ferik yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Birinci Ferikler yönetiminde. İLE/VE/||/<>/> Genel Kurmay Başkanı yönetiminde. )

( SECOND LIEUTENANT vs./and/||/<>/> (FIRST) LIEUTENANT vs./and/||/<>/> CAPTAIN vs./and/||/<>/> MAJOR/COMMANDANT vs./and/||/<>/> LIEUTENANT COLONEL vs./and/||/<>/> COLONEL vs./and/||/<>/> BRIGADIER GENERAL vs./and/||/<>/> MAJOR GENERAL vs./and/||/<>/> LIEUTENANT GENERAL vs./and/||/<>/> GENERAL vs./an/||/<>/> GENERALS vs./and/||/<>/> HEAD OFFICER )

( II. Dünya Savaşı "WEHRMACHT", Kara Kuvvetleri (HEER), Deniz Kuvvetleri (KRIEGSMARINE), Hava Kuvvetleri (LUFTWAFFE) ve Özel "SS" Birlikler'inden oluşuyordu. )

( RİYALA[İt.]: Osmanlı donanmasında, Tümgeneral'e eş bir rütbe. )


- MANGANEZ[Fr. < Lat.] ile/ve/<> MANGANİN[Fr.]

( Atom numarası 25, atom ağırlığı 54,93, yoğunluğu 7,39 olan, 1244 °C'de ergiyen, doğada oksit durumunda bulunan, çeliği sertleştirmek üzere kullanılan, çok sert ve kırılgan bir öğe. Simgesi: Mn. İLE/VE/<> Manganezin, bakır ve nikelle yaptığı alaşım. )


- MANGIR ile MANGİZ[Romence]

( İki buçuk para değerinde, bakırdan yapılmış sikke. | Para. İLE [argo] Para. )


- MANGUST ile ...

( Zehirli yılanları avlayan memeli bir hayvan. )


- MANHATTAN ile/değil SANHATTAN

( ... İLE/DEĞİL Şili'nin başkenti Santiago'da, yüksek binaların bulunduğu bölgeye verdikleri ad. )

( İLE/DEĞİL )


- MÂNİ OLMAK değil/yerine/= ÖNLEMEK


- MÂNİ'[Ar. < MEN | çoğ. MENEA] ile MA'NÎ/MÂNÂ[Fars.] ile Mânî[Fars.] ile MANİ[Ar.]

( Geri bırakan, alıkoyan, engel olan, men eden. | Engel, özür. İLE Eş, benzer. İLE Ünlü Çin'li nakkaşın adı. Behram Şâpûr zamanında İran'a gelip Zerdüşt ve Îsâ dinlerinin karışımı olan bâtıl mezhebini yaymaya başlamış olmasından dolayı idam edilmiştir. [Erteng/Erjeng adlı yapıtı ünlüdür.] )


- MÂNİ[Ar.] değil/yerine/= ENGEL


- MÂNİ/MÂNİA[Ar.] ile MÂNİ[Ar.] ile MANİ[Fr. < Yun. MANİA]

( Engel. İLE 1.,2. ve 4. mısraları uyaklı(kâfiyeli) halk şiiri. İLE Tutku, düşkünlük, saplantı, taşkınlık. )


- MANİ ile/ve/değil/||/<>/< HİPOMANİ


- MÂNİ değil/yerine/= ÖNLEYİCİ/ENGEL


- MANİATÜ'L HULÛV ile MANİATÜ'L CEM

( "Hem, hem de" ol(a)mayanlar için. İLE "Ne, ne de" ol(a)mayanlar için. )


- MANİCİLİK ile MAZDEKÇİLİK


- MANİFATURA[İt. < Lat.] değil/yerine/= KUMAŞ/DOKUMA

( Fabrika yapımı her türlü kumaş ve bez gibi dokumalar. )


- MANİFEST OCCULT


- MANİFESTASYON/MANIFESTATION[İng.] değil/yerine/= GÖRÜNÜR BELİRTİ-BULGU


- MANİFESTO[İt. < Lat.] değil/yerine/= BİLDİRİ


- MANİK ATAK/MANIC EPISODE[İng.] değil/yerine/= TAŞKINLIK DÖNEMİ


- MANİK-DEPRESİF PSİKOZ değil/yerine/= TAŞKIN-ÇÖKÜMLÜ ÇILDIRI


- MANİKA[İt. < MANICA] değil/yerine/= BACA[Fars. < BÂCE]

( Gemilerde, ambarlara ve makine bölümüne hava vermek için güverteye açılan baca. )


- MANİKÜR[Fr.] değil/yerine/= EL/TIRNAK BAKIMI


- MANİPLE[Fr.] ile/ve/=/<> MANİPÜLATÖR[Fr.]

( Telgraf imlerini göndermek için bir devredeki akımı kesmekte ya da yeniden vermekte kullanılan aygıt. | Roma ordusunda, 60 ya da 120 erden ibaret bölük. | Bazı papazların ayinlerde sol kolun bileğine yakın taktıkları süslü şerit. İLE/VE/=/<> Manipleyi kullanan kişi/görevli. | Maniple. )


- MANİPÜLASYON/MANİPULATION[İng.] değil/yerine/= YÖNLENDİRME | GÜDÜMLEME | HİLEYLE YÖNLENDİRME | KARŞIDAKİYLE OYNAMA, KARŞIDAKINİ ÇIKARI İÇİN KULLANMA. | ELLE KULLANMA


- MANİPÜLASYON değil/yerine/= YÖNLENDİRİM


- MANİPÜLATİF değil/yerine/= YÖNLENDİRİMLİ


- MANİPÜLATÖR/MANİPLE değil/yerine/= YÖNLENDİREÇ/YÖNLENDİRİMCİ/YÖNLENDİREÇÇİ


- MANİPURİF ile ...

( Hindistan'a özgü bir dans. )


- MANİSALÂLESİ ile MANİSA LÂLESİ

( ... ile )

( Düğünçiçeğigillerden, korularda, kırlarda yetişen bir bitki. İLE ... )

( ANEMONE PULSATILLA cum TULIPA ORPHANIDEA )


- MANİTA[İt., argo] ile MANİTA[Yun., argo]

( Tanışıyormuş gibi yaparak para sızdırma. Dolandırıcı. İLE Sevgili. )


- MANİVELA[İt.] değil/yerine/= KALDIRAÇ

( Bir ucunun bağlı bulunduğu bir nokta çevresinde dönen kol. | Kaldıraç. )


- MANİVELA değil/yerine/= KALDIRAÇ


- MANKURTLAŞMA ile/<> KÖZ/KÖS-KAMANLAŞMA ile/<> KANARALAŞMA

( MANKURT EFSANESİ

Efsaneye göre, Kazakistan'ın uçsuz-bucaksız Sarı-Özek bozkırının yerlisi olan Kazaklar, eski tarihlerde, onların su kuyularına ve otlaklarına göz diken Juan-Juanlar'ın zaman zaman baskınlarına maruz kalmaktalardır. Baskınlarda bazen Kazaklar, bazen de Juan-Juanlar gâlip gelmektedir. Juan-Juanlar savaşı kazandıklarında, alıp götürdükleri esirlerin bazılarını başka kabilelere satmaktalardır ki bunlar oldukça şanslı sayılırlar. Çünkü hiç olmazsa, köle olarak da olsa, sağ kalmaktalardır. Güçlü kuvvetli esirleri ise satmamakta, akıl almaz işkencelerle, belleklerini kaybettirerek, adeta delirtmekte ve onları, kendilerinin sadık köleleri olarak en önemli işlerde çalıştırmaktalardır.

Juan-Juanlar'ın işkencesini dinlemek bile acı vericidir: Önce, esirin başını, bir tane bile saç bırakmamacasına tamamen tıraş etmektelerdir. Hemen o anda, bir deve kesmekte, devenin derisinin en kalın yeri olan boynundan parçalar keserek, kanlı kanlı, esirin tıraşlı başına sımsıkı sarmaktalardır. -Aytmatov, bu deri başlığı, bugün yüzme sporunda kafaya takılan kauçuk başlığa benzetmektedir.-

Bu işkenceye maruz kalan esir, bazen acılar içinde kıvranarak ölmektedir (ki onlar da şanslı sayılmalıdır!), ölmeyenlerin boynuna, kafasını yerlere sürtmesin diye bir boyunduruk takılmaktadır. Bu haliyle esiri götürüp, çığlıklarının da duyulmayacağı ıssız bir yere, elleri kolları bağlı, aç ve susuz, kızgın güneşin altında günlerce bırakmaktalardır. Tabiî, güneşte kavrulan deri kurudukça, kafayı bir mengene gibi sıkmakta, işkence, dayanılmaz hale gelmektedir. Fakat işkenceyi asıl dayanılmaz yapan, sadece bu değildir. Kafadaki saçlar, bir taraftan uzamaya çalışmaktadır. Fakat dışarıya doğru büyüyemediği için, kafa derisinin içine doğru büyümeye çalışmaktadır. Sonunda esir, aklını yitirmekte, belleği iyice sıfırlanmaktadır. Adeta, içine saman doldurulmuş bir post (korkuluk) haline gelmektedir. İşkencenin beşinci günü Juan-Juanlar gelip sağ kalan esirleri almakta, boynundaki engeli çıkarmakta, kendine yiyecek-içecek vermektelerdir. Böylece, köle, beden gücünü yeniden toplayıp kendine gelmektedir. Fakat bundan böyle o normal bir insan değildir, o artık bir mankurttur!

Böyle bir mankurt, köle pazarlarında, güçlü-kuvvetli on esirin fiyatına satılabilmektedir. Eğer aralarındaki bir savaşta bir mankurt öldürülürse, Juan-Juanlar karşılık olarak, hür bir kişinin bedelinin üç katını almaktalardır. Bir mankurtu, ailesinden birileri gerek kaçırmak, gerekse fidye vermek suretiyle vb. geri almak istemezmiş. Çünkü o artık aileden biri değildir, aksine, zararlı biri olmuştur. Belleği iyice boşaltılan mankurt, babasını, çocukluğunu vs. asla anımsamamakta, hatta insan olduğunu bile bilmemektedir. Yani ağzı var ama dili yoktur. Efendisine mutlak koşulda itaat eden, gayet evcil bir hayvana benzemektedir. Kaçmayı bilmediği için böyle bir riski de yoktur mankurtun... Sadece karnının acıktığını hissetmekte o kadar...

Efendisinin emir ve komutlarına bir köpek sadakatiyle bağlıdır. Mankurtlaşan köleler, en kötü ve en zor işleri gık demeden yapmaktalardır. Sarı-Özek'in ucsuz-bucaksız çöllerinde, kavurucu sıcak altında deve sürüleri otlatmak ancak onların yapabileceği bir iştir. Ölmeyecek kadar yiyecek, donmayacak kadar giysi vermek yeterlidir onlar için.

İşte, Juan-Juanlar, tutsak kişilere, bu en ağır işkenceyi, belleğini yitirme, anılarını elinden alma, kimliğini unutturma işkencesini tatbik etmektelerdir. Nayman Ana öyküsü, oğlu Colaman böyle bir mankurtlaşmaya maruz kalan bir ananın dramıdır.

Nayman Ana, oğlu Kolaman [Colaman: Yol aydınlığı.] kaçırıldıktan sonra yıllarca ondan hiçbir haber alamamıştır. Öldü mü, kaldı mı, mankurt mu yapıldı, bilmemektedir. Derken, bir gün, Naymanlar bölgesine gelen tüccarlar, Juan-Juanlar'ın, su kuyuları yanından geçerken, deve sürüleri güden genç bir çobanla karşılaştıklarından söz eder. Çobanın hiçbir şey anımsamadığını, sorulan sorulara 'evet' ya da 'hayır' gibi kısa yanıtlar verdiğini vs. anlatırlar. Tüccarlar, onunla biraz da alay etmişlerdir. Nayman Ana, anlatılanları sessizce dinlemiş, fakat hiç oralı olmamış, sanki bir şey duymamış gibi davranmıştır. Fakat birden içine bir kor düşmüştür; sanki bu anlatılanın, oğlu Kolaman olduğuna dair birden bir aydınlık belirmiştir içinde. Tabiî aydınlıkla beraber de bir korku...

Nayman Ana, gördüğü böyle bir ışık karşısında daha fazla duramaz, derhal hazırlıklara koyulur, hiçkimseye sezdirmeden, devesine biner ve sabahın erken saatinde, çobanların söz ettiği, Juan-Juanlar'ın su kuyularına doğru yola koyulur. Kilometrelerce gider Sarı-Özek bozkırında ve binbir türlü korkunun sarmalında, sonunda, oğlunu bulur. Evet, Nayman Ana, deve sürüsünün başında, oğlu Kolaman'ı, başındaki deri şapkasıyla yapayalnız bulur. Herşeye karşın oğlunu tanımakta zorlanmaz.

Kolaman, gözlerine kadar indirdiği şapkasının altından durgun gözlerle anasına bakmaktadır. Sanki, o ıssız çölde, yanına bir kişinin gelmiş olması, onu, hiç ama hiç ilgilendirmemektedir. Hiçbir heyecan, depreşme, o geleni bilme, tanıma arzusu görülmemektedir. Kolaman'a, oğluna yaklaşan Nayman Ana, gerçeği artık iyice anlamıştır: Hıçkırıklar arasında varır sarılır oğlunun boynuna. "Oğlum, oğlum Kolaman! Benim, bak ben geldim, ben annen, Nayman Ana! Sen benim oğlumsun!" derse de, bu sözler, Kolaman için hiçbir anlam ifade etmemektedir. Nayman Ana, tekrar tekrar dener, kendini oğluna tanıtabilmeyi, ondan bir söz olsun yanıt alabilmeyi; adının Kolaman olduğunu anımsamasını, kendi memleketini, babasını, anasını anımsasın ister ama heyhât...

Kolaman, boş ve anlamsız gözlerle bakmaktadır. Karşısındaki kadının niçin ağladığını, neden burada, bu ıssız çölde, karşısında bulunduğunu, ondan ne istediğini hiç mi hiç düşünemiyor, hiçbir şey hissetmiyordur. Anası, bir girişim daha yapar ve bu sefer, Kolaman, adının 'Mankurt' olduğunu söyler. Anası çırpınmakta, hüngür hüngür ağlamakta, bir taraftan da bu zulmü yapanların akıllarına nasıl olup da böyle işkence yöntemlerini getirdiği için Tanrı'ya sitem etmektedir...

Nayman Ana, Sarı-Özek'te söylenen bir ağıdı anımsar:
"Ben, öldürülen, derisine saman doldurulan yavru devenin anasıyım. Buraya, saman dolu yavrumun tulumunu koklamaya, yavrumun kokusunu almaya geldim."

Nayman Ana, tekrar tekrar oğluna bir mankurt olmadığını, kendinin bir Nayman, asıl adının, Colaman olduğunu söylerse de sonuç alamaz. O anda, uzaktan gelen bir Juan-Juan'ı fark eder ve kaçar. Juan-Juan da onu fark etmiştir fakat Nayman Ana gizlenir ve Juan-Juan'ın eline geçmekten kurtulur. Nayman Ana geceyi orada geçirir. Sabahleyin etrafı kolaçan ederek yeniden sokulur, "içine saman doldurulan yavrusunun tulumunun" yanına...

Kararı, ne pahasına olursa olsun oğlunu alıp buralardan götürmek, onu kaçırmaktır. Bu sefer yine Juan-Juanlar gelmektelerdir, o yine kaçar. Juan-Juanlar kadının kim olduğunu öğrenmek için Kolaman'ı iyice sorguya çekerler. Tabiî ki konuyu anlamışlardır ve Kolaman'a emir verir, o kadın yine gelirse, onu öldürmesini sıkı sıkıya tembihlerler.

Kolaman'ın efendileri gittikten sonra son bir ümitle yanına gelen annesi bir an oğlunu göremez. Göremez, çünkü o anda, Kolaman, bir devenin arkasına sinmiş, elindeki oku annesine nişan almakla meşguldür. Annesi, oğlunu fark ettiğinde ok yaydan çıkmıştır ve öldürücü darbeyle Nayman Ana, devesinden yere yığılır. Düşerken, son sözleri, "Adını anımsa, adını anımsa!" olmuştur.

Kolaman, yani Mankurt, öz anasını düşman evinde, düşmanın sürüsünün başında ve düşmanın talimatına bağlı kalarak öldürmüştür. Nayman Ana'nın düşüp öldüğü bu yere, "Ana-Beyit Mezarlığı" denilmiştir. Yani "Ana'nın yattığı yer"...

İLE/<>

KÖZKAMANLAŞMAK

Destana göre, Manas, Alma Ata ıramağının gözesinde, Sungur'da oturan, hiç oğlu olmamış Yakup (Cakıp) Han'ın, duasından sonra Tanrı'nın verdiği yiğit oğludur. Manas birçok olağanüstülükler göstermiş, İslâm yolunda mücadele etmiş biri olarak takdim edilmektedir. Manas'ın, küçükken Kalmuklar'a esir düşen ve Moğolistan'a götürülüp orada büyütülen Köz-Kaman adında bir amcası vardır. Köz-Kaman, Moğolistan'da, Kalmuklar arasında büyütülür, bir Kalmuk kızıyla evlendirilir, oğulları olur ve bir gün oğullarıyla birlikte ata yurduna geri döner. Fakat o artık Kalmukça konuşmaktadır. Manas, daha önce amcasını hiç görmemiştir, dolayısıyla onu tanımamaktadır. Üstelik de Kalmukça konuştuğu için, amcasını casus zannetmektedir. Manas amcasını yakalar ve zincire vurur. Bu arada Manas, babasına mektup yazarak, amcası hakkında bilgi sağlar. Babası, amcasına iyi davranmasını söyler. Manas, babasının sözüne uyarak amcasını salıverir. Hatta bir de onun onuruna şölen verir fakat işte Köz-Kaman'lık gerçek yüzünü ortaya koymuştur: Köz-Kaman'ın oğulları şölende arbede çıkarır ve Manas'ı döver. Manas, ileride Kalmuklar'a karşı sefere çıktığında da Köz-Kaman ve oğullarının ihanetinden kurtulamaz.

[Manas Destanı ve Köz-Kaman: Köz-Kaman, Manas Destanı, kahramanlarından birinin adıdır. Adını, bir Kırgız yiğidinden alan, 400 bin dizelik Manas Destanı, bir Kırgız destanı olup, Müslüman Kırgızlar'la, putperest Kalmuklar arasındaki mücadeleyi anlatmaktadır. Manas'ın tarihî bir kişilik olmadığını ileri sürenler varsa da, onun bir Kırgız beyi ya da bir Kırgız yiğidi olma olasılığı yüksektir. Bu destanda, Kırgızlar'ın tüm örf-âdet ve gelenekleri, inanç ve dünya görüşleri işlenmiştir.]

İLE/<>

KANARALAŞMAK

Bir köyde, yaşlı bir adam ve oğulları yaşamaktadır. Bir gün, adamın sürüsünden esrarengiz bir biçimde koyunlar eksilmeye başlar. Oğullar, eksilen koyunların ölüsünü ya da dirisini aramadık yer bırakmazlar ama ne yazık ki bulunamamaktadır. Babaları, bu duruma epeyce kafa yormakta fakat akıl erdirememektedir. Adamın, en sonunda aklına yatan düşünce şudur: Koyunları evin köpekleri, yani bizzat sürüyü korumakla görevli olan "bekçi" köpekler yemektelerdir. Bu demektir ki, köpekler kanaralaşmıştır!

Yaşlı adam, çocuklarına talimat verir, der ki, "Gidin, evdeki tüm köpekleri öldürün. Hiçbir eniği de sağ bırakmayın! Daha sonra başka köylerden yeni enikler bulur getirir ve onları yeni baştan eğitirsiniz."

Oğullar, babalarının dediği gibi yapar ve fakat birkaç yıl sonra yine aynı durum görülmeye başlanır. Bu sefer, adam, çocuklarını başına toplar ve onlara, birkaç yıl önce kendilerine verdiği talimatı aynen yapıp yapmadıklarını sorar. Küçük oğul, o gün küçük bir eniği, acıdığı için öldürmemiş olduğunu itiraf eder. Evet, konu anlaşılmıştır: O küçük enik, anasından-babasından kanaralaşmayı öğrenmiştir, kanaralaşmak bir biçimde ona da bulaşmıştır. Büyüdükçe o da bu "ahlâkı" öteki köpeklere öğretmiştir. )


- MANNER vs. ASSUMPTION


- MANOLYA[MAGNOL'un adından(bitkibilimci)] ile ...

( Koklanmaz! [Sadece izlenir!] )

( Manolyagillerden, yaprakları almaşık, iri ve parlak yeşil renkte bir süs ağacı. | Bu ağacın, çok iri, beyaz ve limon kokusunda, güzel çiçeği. )

( MAGNOLIA GRANDIFLORA )


- MANOMETRE[Fr. < Yun. MANOS: Seyrek, yumuşak. | METRON: Ölçü.] değil/yerine/= BASIÖLÇER


- MANŞET[Fr.] ile MANŞET[Fr.]

( Bir gömleğin kol ağzına geçirilen, genellikle çift katlı kumaştan bölüm, kolluk. İLE Gazetelerin ilk sayfalarının üst bölümüne, iri harflerle konulan başlık. )


- MANŞET değil/yerine/= ÖNBAŞLIK


- MANSIB[< NASB] ile ...

( Büyük memurluk makamı. | Devlet hizmeti, memuriyet. | Onun, derece, rütbe, makam. )


- MANSİYON[Fr.] değil/yerine/= ÖZENDİRME ÖDÜLÜ

( Bir yarışmada, konulan ödüle yeterli nitelikte görülmemekle birlite, anılmaya değer bulunan kişiye ya da yapıta verilen derece. )


- MANŞON/CUFF[İng.] değil/yerine/= SARGAN


- MANSÛS/A ile ...

( Kur'ân-ı Kerîm'de, açıkça anlatılmış, hakkında âyet bulunan. )


- MANTAR[Azr.] = TIPA[Tr.]


- MANTAR[Yun.] ile KÖK MANTAR

( Mantarlardan, içinde zehirlileri de bulunan, silindir bir gövde ve üst tarafı şapka biçiminde olan ilkel canlıların genel adı. [Lat. FUNGI] | Esnek ve sudan hafif olduğundan şişe tapası, cankurtaran simidi, cankurtaran yeleği, ayakkabı tabanı ve daha birçok şeyin yapımında kullanılan, su geçirmeyen, meşe ağacı tabakası. | Bu tabakadan yapılan şişe tapası. | Kaldırıma araçların park edilmesini engellemek amacıyla zemine gömülmüş mantar biçiminde beton yükselti. | Çocukların özel tabanca ile patlattıkları barutlu nesne. | Hayvanların burun ucu. | Uydurma söz, yalan. | Mantar hastalığı. | Mantar hastalığına neden olan mikroskobik canlı. İLE Meşe, çam ve fındık vb. ağaçların köklerinde yerleşen, iplik görünüşünde bir mantarın emeciyle, kökün ortak yaşama biçimindeki birleşmesinden oluşan mantar. )


- MANTAR ile AĞ MANTARLAR

( ... İLE İnsan ve hayvanlarda hastalığa yol açan ve çok sayıda türü içine alan ilkel bitkiler topluluğu. )


- MANTAR ile AĞBENEK

( ... İLE Ağ görünüşünde olan, arpa yapraklarına yerleşerek oldukça önemli zararlara yol açan, açık ya da koyu kahverengi asklı mantar. | Bu mantarın yol açtığı ekin hastalığı. )


- MANTAR ile AKPAS

( ... İLE Lahana, turp, şalgam, karnabahar gibi bitkilerin kök dışındaki tüm bölgelerine yerleşebilen, özellikle semizotugillerde karşılaşılan, yosunumsu mantar. )


- MANTAR ile BAZİDİYOSPOR[Fr. < BASIDIOSPORE]

( ... İLE Bazitli mantarların sporları. )


- MANTAR ile CADISÜPÜRGESİ

( ... İLE Emeçleri, özellikle dal uclarındaki kabuk altında, sıkı bir ağ örerek, çekirdekli yemiş ağaçlarının çiçeklenmesine, dolayısıyla meyve verimine engel olan askılı mantar. | Bu mantarın neden olduğu bitki hastalığı. )

( TAPHRINA CERASI )


- MANTAR ile ÇAVDARMAHMUZU

( ... İLE Buğdaygillerin ve en çok da çavdarın başağı üzerinde türeyip koyu mor renkte bir horoz mahmuzunu andıran, tıpta kullanılan, asklı mantarlardan biri. )

( ... cum CLAVICEPS PURPUREA )


- MANTAR ile/ve/<> CIVIKMANTARLAR

( ... İLE/VE/<> Bakterilerle ortak yaşayan, ilkel ve hayvanımsı yapılı, peltemsi mantarlar. )

( Vegan beslenenler de, hayvansal yapıları nedeniyle mantar yememeyi yeğlemektedir. )


- MANTAR ile/değil ESMERKÜF

( ... İLE Esmerküfler ailesinin asalak yaşama uyabilen örnek türü. Özellikle arılarda öldürücü gelişmeler doğuran, ilkel mantar. )

( ... cum MUCOR MUCEDO )


- MANTAR ile IŞILKÜF

( ... İLE Sığır, domuz ve insana ışılküflüce etkeni, ışılküflerin örnek türü olan asalak mantar. )

( ... cum ACTINONYCES BOVIS )


- MANTAR ile İSLİKÜF

( ... İLE Toprakta ve gübreliklerde, çürükçül yaşamakla birlikte, kulak, burun, akciğer asalağı olarak da gelişebilen, asklı mantar. )


- MANTAR ile KARABACAK

( ... İLE Pancar fidelerinde gelişerek fidenin ölümüne ya da cılız kalmasına yol açan ve yerleştiği bölgeleri kara beneklerle örten asklı mantar. | Bu mantarın neden olduğu hastalık. )


- MANTAR ile KATRANKÖPÜĞÜ

( ... İLE Çayır mantarlarından, şapkasının alt yüzü dilim dilim ve bir halka ile çevrili bulunan bir cins mantar. )


- MANTAR ile KUZUGÖBEĞİ

( ... İLE Çam ormanlarında, yol ve akarsu kenarlarında, meşe, akçaağaç, kayın gibi yaprak döken ağaçların altında, kireçli, kumlu topraklarda tek tek ya da gruplar hâlinde yetişen, şapkası kalın ve etli, bir tür mantar. )


- MANTAR ile MANTAR BAŞI

( LİKEN: Mantar ve alglerin morfolojik ve fizyolojik bir bütün halinde meydana getirdikleri simbiyotik organizmalar. )

( MUSHROOM vs. PILEUS )


- MANTAR ile MANTAR ile MANTAR ile MANTAR ile MANTAR

( Bitkilerde koruyucu doku olarak görev yapan ve ana maddesi süberin olan ölü hücrelerden oluşan tabaka. İLE Mikroskobik ya da makroskobik olan parazit, saprofit ya da simbiyoz olarak yaşayan, klorofilsiz, öteki canlılar için zehirli ya da zehirsiz olan canlı yapı. İLE Esnek ve hafif olduğundan, şişe tıpası, cankurtaran simidi/yeleği, ayakkabı tabanı ve daha birçok şeyin yapımında kullanılan, geçirimsiz, meşe ağacı tabakası. | Bu tabakadan yapılan şişe tıpası. İLE [hayvanlar] Burun ucu. İLE Çoğunlukla yüzde, deri üzerinde, koyu kızıl ya da mor renkte oluşan bir cilt hastalığı. | Bazı mantarların yol açtığı bitki ya da hayvan hastalığı. )

( LİKEN: Mantar ve alglerin morfolojik ve fizyolojik bir bütün halinde meydana getirdikleri simbiyotik organizmalar. )

( [argo] MANTARLAMAK: Aldatmak, yalan söylemek. )

( MUSHROOM vs. PILEUS )

( FUNGİ cum ... )


- MANTAR ile PASMANTARI

( ... İLE Pasmantarıgillerden, buğdaygillerde ve baklagillerde pas hastalığına neden olan mantar. )

( ... cum UROMYCES )


- MANTAR ile PERONOSPORA[Yun.]

( ... İLE Patates, pancar, asma ve daha başka bitkilerde, milduyuya yol açan mikroskobik mantar. )


- MANTAR ile/ve/değil PİŞİK

( ... İLE/VE/DEĞİL Apış yeri, koltukaltı gibi tenin birbirine sürtünen yerlerinde, terin yakmasıyla oluşan kızartı. )


- MANTAR ile/değil PİYAN

( ... İLE/DEĞİL Mantara benzeyen kabarcıklarla ortaya çıkan, ciltte yaralar yapan, bulaşıcı sıcak bölge sayrılığı. )


- MANTAR ile ŞİŞE MANTARI

( MUSHROOM vs. CORK )


- MANTAR ile UCKURUTAN

( ... İLE Turunçgillerde, özellikle limonlarda gelişerek, dal uclarının kurumasına neden olan ve birkaç yıl içinde ağacın ölmesine neden olan bir tür mantar. )


- MANTAR ile YERMANTARI/KEME


- MANTARDOĞURAN ile MANTARÖZÜ

( Mantarlaşmış gözeler oluşturacak mantar tabakası doğuran, büyültkendoku. İLE Karbon, hidrojen ve oksijenden oluşan, bazı bitki gözelerinin çeperlerini kaplayarak, sıvı ve gazların geçmesini önleyen, bu nedenle gözenin ölümüne ya da mantar oluşumuna yol açan madde. )


- MANTIK ile EYTİŞİM


- MANTIK ile ORGANİZASYON


- MANTIK ile YÖNTEM


- MANTI ile/<> HALUJ


- MANTI ile MANTI[İt.]

( İçine malzeme konularak, küçük pohçalar biçiminde dürülmüş hamur parçalarıyla hazırlanan yemek. İLE Gabya serenini kaldıran halat ve makara. )


- MANTIK (DİLİ) ile/ve MATEMATİK (DİLİ)

( Mantık, bütüncül bir yapı içerisinde kavramların ilişkisini inceler. İLE/VE Matematik, mekân, zaman ve kuvvet kavramları içerisindeki olgu/olayları bu kavramlarla inceler. )

( Mantıktaki kavram, matematikte formül olur. Mantıktaki önerme, matematikte bağıntı olur. Mantıktaki çıkarım, matematikte işlem olur. )

( Mantık bilmeyenin ilmine itibar edilmez; geometri/matematik bilmeyen fetvâ veremez. )

( Evrendeki düzenliliği ya mantık ya da matematik içinde yakalarız. )

( Matematikte yasalar tekil bir şekil'de incelenir; ama tüm şekiller için geçerli/tümel oldukları kabul edilir. )


- MANTIK EYTİŞİMİ ile/ve/değil/yerine YAŞAM EYTİŞİMİ


- MANTIK KALIPLARI ile/ve/değil/yerine MANTIK


- MANTIK SİLSİLESİ ile/ve/<> DİZGE


- MANTIK, MANTIKLI/LIK ile/ve/<>/değil/yerine TUTARLI/LIK

( LOGIC, LOGICAL/NESS vs./and/<> CONSISTENCY
CONSISTENCY instead of LOGIC, LOGICAL/NESS )


- MANTIK'TA:
ARİSTOTELES ile/ve/değil KANADA

( Yunan. İLE/VE/DEĞİL Hint. )


- MANTIK(SAL) ile/ve MATEMATİK(SEL)


- MANTIK/SAL ile/ve/<> KAVRAM/SAL

( LOGIC/AL vs./and/<> CONCEPT/UAL )


- MANTIK ile/ve "HESAP ETMEK"


- MANTIK ile "SİYASET"


- MANTIK ile/ve/||/<>/> "YANILSAMA MANTIĞI"


- MANTIK ile/ve DİL

( Mantık, dili düzeltmez ve fakat güçlendirir. )


- MANTIK ve ARISTOTELES


- MANTIK ile/ve BİÇİMSEL MANTIK

( MANTIK: Biçimsel düşünmenin kurallarını tespit eden alan. | Tanım yapma bilimi. | Zihni, fikirde hatadan koruyan alet. )

( Düşüncenin iskeletidir. )

( Nutkiyetin biçimsel yapısının incelenmesi. )

( Mantık aklın kurallılığını aramaktır. )

( Mantık belirsizliği kaldırmaz. )

( EDEB-ÜL AKL )

( ESEME )


- MANTIK ile/ve/<> BİÇİMSELLEŞTİRİLMİŞ MANTIK

( LOGIC vs./and/<> SHAPED LOGIC )


- MANTIK ile/ve BULANIK MANTIK

( LOGIC vs./and FUZZY LOGIC )


- MANTIK ve/<> BÜTÜN/LÜK


- MANTIK ile/ve ÇIKARIM

( LOGIC vs./and INFERENCE )


- MANTIK ile/ve DAİRESEL MANTIK

( LOGIC vs. UROBORIC LOGIC )


- MANTIK ile/ve DÜZEN

( İLM-ÜN MİZÂN )


- MANTIK değil/yerine/= ESTEM


- MANTIK ile/ve ESTETİK

( İdrakin/düşüncenin kurallarını inceler. İLE/VE Vicdanın/duygunun kurallarını inceler. )

( ... İLE/VE Duyarlılık Bilimi[Cognitio Sensitiva] | Güzel üzerine düşünme sanatı ve felsefesi. | İlm-i his/tahassüs. )


- MANTIK ile/ve EYTİŞİM/DİYALEKTİK


- MANTIK ile/ve/||/<>/> FELSEFE

( )


- MANTIK ve FIKIH


- MANTIK ile/ve FİZİK

( LOGIC vs./and PHYSICS )


- MANTIK ve/||/<>/> FİZİK ve/||/<>/> ETİK

( Bahçenin sınırı/duvarı/çiti. VE/||/<>/> Bahçedeki ağaç. VE/||/<>/> Bahçedeki ağacın meyvesi. )

( )


- MANTIK ve/||/<> FİZİK ve/||/<> ETİK

( Çit. VE/||/<> Ağaç. VE/||/<> Meyve. )


- MANTIK ve/<> GEOMETRİ(HENDESE)

( ... VE Aksiyomatik olarak kurulan ilk ilim. )

( Mantık bilmeyenin ilmine itibar edilmez; geometri/matematik bilmeyen fetvâ veremez. )

( Kavramlarla uğraşır. VE/<> Niceliklerle uğraşır. )


- MANTIK ile/ve/<> HAL EHLİ OLMAK


- MANTIK ile/ve/<>/< HAYAL GÜCÜ

( A[/B/C/...Y/Z] noktasından, B[C/D.../Y/Z] noktalarına [belki/bazen/biraz] götürür. İLE/VE/<>/< Her yere götürür. )

( Çeperdeki 360 dereceden, birine/birkaçına götürür. İLE/VE/< 360 dereceyle, eşit aralıkta bulunan merkez(in)e götürür. )


- MANTIK ve İBNİ SİNÂ


- MANTIK ile/ve/||/<> İDEA ile/ve/||/<> DOĞA


- MANTIK ile/ve/||/<> İNDİRGEME


- MANTIK ile/ve İŞLEYİŞ


- MANTIK ve MATEMATİK ve METAFİZİK


- MANTIK ile/ve/||/<> NİTELEME/YÜKLEMLER MANTIĞI


- MANTIK ile/değil OLASILIK


- MANTIK ile/ve ÖLÇÜ

( LOGIC vs./and MODERATION )


- MANTIK ile/ve/||/<> ORGANON


- MANTIK ile/ve/||/<> OUROBORİK MANTIK


- MANTIK ve PERSPEKTİF


- MANTIK ve TÜMDENGELİM


- MANTIK ile/ve TUTARLILIK

( İdrakin/düşüncenin kurallarını inceler. İLE/VE Vicdanın/duygunun kurallarını inceler. )

( LOGIC vs./and CONSISTENCY
LOGIC vs./and SHAPED LOGIC
LOGIC vs. INFERENCE )


- MANTIK ve USÛL


- MANTIK ile/ve VARLIK

( LOGIC vs./and ONTOLOGY )


- MANTIK ile/ve YÖNTEM

( ... İLE/VE Gelecekte olacak bir şeyi yakalamak. )

( ... İLE/VE Modern bilimlerin mantığı. )

( Yöntemi bilen bilgiyi elde eder. )


- MANTIK ile/ve/değil/yerine YÖNTEM


- MANTIKÇA DÜŞÜNMEK ile/ve/<> VARLIKÇA DÜŞÜNMEK


- MANTIKEN değil/yerine/= ESTEMCE


- MANTIKÎ MÂKULÂT ile/ve FELSEFÎ MÂKULÂT

( Dışarıda/hariçte tahakkuku yoktur. İLE/VE Nitelenmesi/ittisafı dışta/hariçte, bildirimleri/uruzu zihindedir. )


- MANTIKÎ/MANTIKSAL değil/yerine/= ESTEMLİ


- MANTIKİYAT ile/ve/> TABİİYAT ile/ve/> RİYÂZİYAT ile/ve/> İLÂHİYAT


- MANTIKLI DÜŞÜNMEK ile/ve MANTIK BİLMEK


- MANTIKLI ile ANLAMSIZ DEĞİL


- MANTIKLI ile MANTIKSAL

( Mantığa uygun, usa/akla uygun. | Mantığa uygun davranan. İLE Mantıkla ilgili olan. )


- MANTIKSAL İLİŞKİ ile/ve KRONOLOJİK İLİŞKİ


- MANTIKSAL KANIT ile/ve/<> MATEMATİKSEL KANIT


- MANTIKSAL OLAN ile/ve ONTOLOJİK OLAN ile/ve EPİSTEMOLOJİK OLAN


- MANTIKSAL ÖNCELİK ile/ve VAROLUŞSAL ÖNCELİK


- MANTIKSIZ" ile/değil/yerine TUHAF


- MANTIKSIZ ile USDIŞI


- MANTIKTA:
TASAVVUR ile/ve MEVZÛ ile/ve MAKSAT


- MANTIKTA:
TRANSANDANTAL ANALİTİK ile/ve/||/<> TRANSANDANTAL DİYALEKTİK


- MANTİS[Fr. < Lat.] ile MANTİS

( Bir sayının logaritmasının ondalık bölümü. İLE Karides. )


- MANTO[Fr. < MANTEAU] ile TRUVAKAR/TRUAKAR[Fr. < TROIS-QUARTS]

( Kadın paltosu. İLE Kısa manto. | Kol boyu dirsek ile bilek arasında olan kadın giysisi. )


- MANTRA[Sansk.](SHİNGON[Jap.]) ile ...

( İlâhi, bir düşünce aracı, harfler halinde göz önüne getirilen ve telaffuz edilen ideal sesler. Mantra, sürekli tekrarlanışı kendine özgü sonuçlar doğuran bir sözcükler topluluğudur. Sihirli bir gücü olduğuna inanıldığı için ya da zihinde etkin bir değişim yapmak amacıyla aralıksız tekrarlanan bir sözcük, bir hece ya da bir harf. (Tasavvuf'ta ile ABCDEF ( Zikir) )


- MANTRA[Sansk.] = SHİNGON[Jap.]


- MANTRA ile BİJA-MANTRA

( ... İLE Tohum mantrası ya da tek sözcükten oluşan bir güç çığlığı. )


- MANUEL/MANUAL[İng.] değil/yerine/= EL KITABI | ELLE YAPILAN


- MANY/MUCH vs. VERY/QUITE


- MANYAK ile/değil GÜVENİLİR "MANYAK"


- MANYETİK ETKİLEŞİM ile/ve/<> ZAYIF ETKİLEŞİM


- MANYETİK[Fr. < Yun.] =/<>/< MANYETİT[Fr. < Yun.] =/<>/< MIHLADIZ/MIKNATIS[Yun.]

( Mıknatısla ilgili., kendinde mıknatıs özellikleri bulunan. =/<>/< Mıknatıs özelliği olan doğal demir oksidi. [Fe3O4] =/<>/< Demiri ve daha başka bazı metalleri çeken demir oksit. | Demiri çekme özelliği taşıyan ya da sonradan bu özelliği kazanan her türlü madde. )


- MANYETİK değil/yerine/= KAPGILI


- MANYETİZMA değil/yerine/= KAPGIBİLİM | KAPGILAMA/KAPGILIK


- MANYETİZMA ile MEKANİZMA


- MANYETO[Fr. < Yun.] ile/ve/<> MANYETOMETRE[Fr.]

( Sürekli bir mıknatısın manyetik alanıyla indüklenen elektrik üreteci. İLE/VE/<> Manyetik momentleri ve manyetik alanların momentlerini ölçmeye, karşılaştırmaya yarayan aygıt. )


- MANYEZİ[Fr. < Yun.] = MÜSHİL[Ar. < SEHL]

( Tıpta, iç sürdürücü olarak kullanılan, beyaz renkli, suda az eriyen, hiçbir tadı olmayan, magnezyum oksidinin başka bir adı. = Kolaylaştıran. | İshal veren, bağırsakları temizleyen, dışkıyı kolaylıkla dışarı çıkarttıran ilâç. )


- MANYEZİT[Fr. < Lat.] = LÜLETAŞI/ESKİŞEHİRTAŞI/DENİZKÖPÜĞÜ

( Doğal magnezyum silikat. = Kolayca yontulup işlenen, beyaz renkli doğal magnezyum silikat. )


- MANZARA değil/yerine/= GÖRÜNÜM/GÖREY


- MARA ile ...

( Mitolojik bir varolan. )


- MARABA/RENÇBER[Fars.]/IRGAT[Yun.] değil/yerine/= ÇİFTÇİ/ORTAKÇI


- MARAQLI[Azr.] = İLGİNÇ[Tr.]


- MARASMUS[İng.] değil/yerine/= ZAFİYET, ARIKLIK


- MARATON değil/yerine/= UZUN KOŞU


- MARAZ[Ar. çoğ. EMRÂZ] ile MA'RAZ/MA'RIZ[Ar. < ARZ | çoğ. MAÂRIZ]

( Hastalık. | [mecaz] Dert, belâ, dayanılması güç durum. İLE Bir şeyin göründüğü, çıktığı yer. | Bir şeyin bildirildiği yer. | Sergi, meşher. )

( ... vs. EXPOSITION )

( ... avec EXPOSITION )


- MARCEL CAMUS ile ALBERT CAMUS

( [21 Nisan] 1912 - [13 Ocak] 1982 ile 1913 - 1960 )


- MARCOS:
MARGARITAS ve/||/<> ALTAMIRANO ve/||/<> RANCHONUEVO ve/||/<> COMITAN ve/||/<> OCOSINGO ve/||/<> SAN CRISTOBAL

( Zapatist Ulusal Kurtuluş Örgütü'nün, altı kentin başharflerinden oluşan Meksika yerlilerinin önderi. )


- MARCUS TULLIUS TIRO ile/ve/||/<>/> LUCIUS ANNAEUS SENECA ile/ve/||/<>/> JOHN WILIS ile/ve/||/<>/> SAMUEL TAYLOR

( Romalı hatip Cicero'nun azatlı kölesi olan Marcus Tullius Tiro, efendisinin gerek senatodaki söylevlerini ve gerekse hazırladığı konuşmaları steno ile yazmıştı. İLE/VE/||/<>/> Seneca, Tiro'nun kısaltmalarını geliştirmiş ve bunların sayısı 8.000'e kadar çıkmıştır. İLE/VE/||/<>/> Günümüzde kullanılan stenografi tekniğinin temeli ise XVII. yüzyıla dayanmaktadır. [XVII. yüzyılda yeniden gündeme gelmesinin nedeni ise parlamentonun siyasi yaşama girişidir. Artan meclis oturumları ve alınması gereken önemli notlar arttıkça yazı dili yeniden kullanıma girmiştir. Wilis, bu yazı diline geometrik biçimleri katmasının yanı sıra stenografi terimini de ilk kez kullanmıştır. İLE/VE/||/<>/> Yazdığı makale ile 1792 yılında bu yazı dilini dünyaya tanıtmayı başarmıştır. )

( Nicolas Steno[11 Ocak 1638 - 25 Kasım 1686] ile bir ilgisi yoktur. )


- MARDİN ÇÖREĞİ ile/ve/<> PAYLAŞIM


- MAREŞAL/MÜŞİR değil/yerine/= SAVAŞHAN


- MAREŞAL ile FELDMAREŞAL

( ... İLE Almanya, Avusturya, İngiltere, Rusya ve İsveç askeri sıradüzeninin en yüksek rütbesi. )


- MARGA ile ...

( Yol. )


- MARGARET MAHLER ile/ve/||/<> JAMES F. MASTERSON


- MARGARET MAHLER ile/ve/||/<> JOHN BOWLBY


- MARGARİN yerine ZEYTİNYAĞI!


- MARIE CURIE ile/ve/||/<> PIERRE CURIE


- MÂRİFE(T) >< NEKRE


- MÂRİFET:
İÇTENLİK ile/ve/||/<> NEZÂKET ile/ve/||/<> ZARÂFET


- MÂRİFET ile/ve HÜNER


- MÂRİFET ile/ve/||/<>/>/< İLİM

( Özel ya da genel. İLE/VE/||/<>/>/< Tümel. )

( [bilgelik/irfan/hikmet'te] Tanımak.[deneyimle] İLE/VE/||/<>/>/< Bilmek.[zihinsel çözümlemeyle] )


- MÂRİFET ile/ve/||/<>/>/< İLTİFAT

( Mârifet, iltifata tâbidir; müşterisiz meta, zâyidir. )


- MÂRİFET ile/ve/<>/> MAHÂRET

( Uygulanan, kullanılan bilgi. İLE/VE/<>/> Beceri. )


- MÂRİFET ve/<> MUHABBET


- MARİFET VERİ

( KNOWLEDGE
DATA )


- MÂRİFET ile/ve/||/<> ZARÂFET

( Bilgi ve uygulamanın, uygun/isabetli zaman ve zeminde buluşmasıyla açığa çıkar. İLE/VE/||/<> İçtenlik ve inceliğin buluşmasıyla açığa çıkar. )


- MARİFETİYLE değil/yerine/= ELİYLE/ARACILIĞIYLA


- MARIN MERSENNE ve/||/<> THOMAS HOBBES ve/||/<> PIERRE GASSENDI

( 1588 - 1648 ile 1588 - 1679 ile 1592 - 1655 )


- MARİNERA ile ...

( Portekiz ve Şili'ye özgü bir dans. )


- MARJ[Fr.] değil/yerine/= PAY

( Ticari bir işlemde zarar tehlikesine karşı ayrılan pay. | Yazılmış ya da basılı bir kâğıdın kenarında bırakılmış boşluk. )


- MARJ/MARGIN[İng.] değil/yerine/= SINIR


- MARJİNAL FAYDA değil/yerine/= SONBİRİM YARARI


- MARJİNAL/MARGINAL[İng.] değil/yerine/= SINIRDA | SIRA DIŞI


- MARJİNAL değil/yerine/= AYKIRI/SIRADIŞI


- MARKA PARÇA/BİLGİSAYAR ile OEM PARÇA/BİLGİSAYAR


- MARKA YARATMAK ile/ve MARKA YAŞATMAK


- MARKA YÖNETİMİ ile/ve/||/<> MARKA İLETİŞİMİNİ YÖNETMEK


- MARKA ile/ve/||/<>/> FİLİGRAN


- MARKAJ[Fr.] ile/=/<> MARKE[Fr.]

( Bazı takım oyunlarında, ayakla ya da gövdeyle, karşı takım oyuncusunun davranışına engel olma. İLE/=/<> Bazı takım oyunlarında, karşı takımdaki oyuncuyu yakından izlemek, tutmak. )


- MARKER[İng.] değil/yerine/= BELİRTEÇ


- MARKER değil/yerine/= BELİRTİCİ


- MARKETING vs. TRICK


- MARKETİNG[İng.] yerine PAZARLAMA


- MARMALAD[Azr.] = ŞEKERLEME[Tr.]


- MARMOT ile OBUR


- MARN[Fr.] değil/yerine/= PEKMEZTOPRAĞI

( Çok ince taneli kil minerallerinden ve kalsitin değişik oranlardaki karışımından oluşan tortul kayaç. | Üzüm şırasının tortularını çöktürmek için kullanılan, kil ile karışık kireçli toprak. )

( MARNLAMAK: Kireci az olan toprağın içine marn katarak daha iyi duruma getirmek. )


- MARON[Fr. < MARRON] değil/yerine/= KESTANE RENGİ


- MAROVO LAGÜNÜ ile/ve/||/<> EAST RENNELL GÖLÜ

( Dünyanın en büyük tuzlu su lagünü Marovo, Solomon Adaları'nın New Georgia adasında bulunmaktadır. İLE Dünyanın en yüksek seviyedeki gölü, Solomon Adaları'nın East Rennell Adası'nda bulunmaktadır. )


- MÂRR-ÜL-BEYÂN[Ar.] ile MÂRR-ÜZ-ZİKR[Ar.]

( Beyânı, yukarıda geçmiş olan. İLE Zikri, yukarıda geçmiş olan. )


- MÂRR[Ar. < MÜRÛR] ile MÂR[Fars. < MÂRÂN]

( Geçen, mürûr eden. İLE Yılan. )


- MARRIAGE vs. WEDDING


- MARS'TA:
SU BUZU ile/ve/<> KARBONDİOKSİT BUZU


- MARŞ[Fr. < Cerm.] değil/yerine/= ÇIĞIRI


- MARS ile/ve/||/<> AREOGRAFİ[Fr.]

( ... İLE/VE/||/<> Mars'ın yüzeyini inceleyen astronomi dalı. )


- MARS değil/yerine/= MERÎH[Ar.]/SAKIT[Ar.]

( Güneşe olan uzaklığı, Yer'in Güneş'e olan uzaklığından daha çok olan dış gezegenlerin ilki. )

( Mars gezegeninde bulunan Olympus Mons, Güneş Sistemi'nde bilinen en yüksek volkan ve dağdır. Dağın yüksekliği, 26.4 km. olup Everest ile karşılaştırılırsa üç kat daha yüksektir. )

( el-KAHİRE[Ar.](al-QAHIRAH )


- MARSIVAN[Fars.] ile MARSIVANOTU

( Sınır beyi. | Eşek. İLE Bileşikgillerden, bir cins ıtırlı bitki. )

( EQUUS ASINUS cum TANACETUM BALSAMITA )


- MARTAVAL (OKUMAK) ile/ve/değil/yerine MASAL (ANLATMAK)


- MARTI[İt.] ile ALBATROS[Fr.]

( ... İLE 20 Albatros türü bulunmaktadır. )

( ... İLE En uzun süre ve en uzağa uçan kuşlardır. [Kanatlarını çırpmadan 6 gün boyunca süzülebilirler.] )

( ... İLE Çok büyük kanatları vardır. [Kanatlarını sabitleyen özel bir omuz kilidi sayesinde fazla kas enerjisi harcamadan açık tutabilirler.] )

( ... İLE Uyurken bile hareket halindelerdir. [Beyin yarımküreleri bu uykuya sırayla eşlik eder.] )

( ... İLE Üremeleri çok yavaştır. [İki yılda bir, tek bir kez yumurtlarlar.][Yok olma tehlikesiyle karşı karşıyalardır.] )

( ... İLE 60 yıla kadar yaşayabilirler. )

( ... ile TUBINARES[Tüp burunlu], PROCELLARIIFORMES )

( MARTI [Richard Bach] kitabını okumanızı salık veririz. )

( Martı ile Albatros )

( BÜRKE ile ... )

( SEA GULL vs. ALBATROS )

( LARUS cum DIOMEDEA EXULANS )


- MARTI ile (TEPELİ) KUTUP MARTISI / MAVİ-YEŞİL MARTI

( ... cum LARUS HYPERBOREUS )


- MARTI ile ADA MARTISI

( ... vs. AUDOUIN'S GULL )

( ... cum LARUS AUDOUINII )


- MARTI ile AKDENİZ MARTISI

( ... vs. MEDITERRANEAN GULL )

( ... cum LARUS MELANOCEPHALUS )


- MARTI ile ARAP MARTISI

( ... vs. SOOTY GULL )

( ... cum LARUS HEMPRICHII )


- MARTI ile ÇATAL KUYRUKLU MARTI

( ... vs. SABINE'S GULL )

( ... cum LARUS SABINI )


- MARTI ile DOĞU MARTISI

( ... cum LARUS ARMENICUS )


- MARTI ile GÜMÜŞ MARTI ile KÜÇÜK GÜMÜŞ MARTI


- MARTI ile İNCE GAGALI MARTI

( ... vs. SLENDER-BILLED GULL )

( ... cum LARUS GENEI )


- MARTI ile KARA AYAKLI MARTI


- MARTI ile KARABATAK

( ... İLE Karabatakgillerden, balıkla beslenen, gagası uzun ve sivri, kara tüylü bir deniz kuşu. | Borcunu ödemeyen kişi. )

( ... cum PHALACROCORAX )


- MARTI ile/ve/<> KIRLANGIÇ KUYRUKLU MARTI

( ... İLE/VE/<> Galapagos Adaları'nda yaşamaktalardır. )


- MARTI ile KIZILDENİZ MARTISI

( ... vs. WHITE-EYED GULL )

( ... cum LARUS LEUCOPHTHALMUS )


- MARTI ile MAKAS GAGALI MARTI

( ... İLE Alt gagaları, üsttekinden uzun olan tek kuştur. )

( )


- MARTI ile NORVEÇ MARTISI

( ... İLE Kargaları avlayabilirler. [İnsana da saldırabiliyorlar.] )


- MARTI ile SORGUÇLU MARTI

( ... İLE Kuzey Pasifik Okyanusu'nda yaşarlar. )

( Batı Pasifik'te yaşayanlar, Doğu Pasifik'te yaşayanlara göre daha büyüktür. )


- MARTI ile/değil SUMRU


- MARTI ile VAN GÖLÜ MARTISI


- MARTIGİLLER ile KORSANMARTILAR

( LARIDAE cum STERCORARIIDAE )


- MARTIN LUTHER ile MARTIN LUTHER KING

( 10 Kasım 1483 - 18 Şubat 1546 İLE 15 Ocak 1929 - 04 Nisan 1968 )


- MARUF değil/yerine/= SANLI


- MARUL[Yun.] ile ACIMARUL

( ... İLE Bileşikgillerden, tadı acı, dişli yapraklı, sürgününden çıkan sütü, uyuşturucu ve yatıştırıcı olarak kullanılan iki yıllık bir bitki. )

( LACTUCA SATIVA cum LACTUCA VIROSA )


- MARUL ile EŞEKMARULU

( ... İLE Bir marul türü. )


- MARUL ile/<> KIVIRCIK ile/<> GÖBEK ile/<> LOLOROSSO ile/<> ÇİN MARULU


- MARUL ile/ve/<> YABANİ MARUL


- MARUNİ ile

( Lübnan ve Suriye'de oturan, Katolik Süryani topluluğu. | Bu topluluktan olan kişi. İLE ... )


- MARUZ KALMAK ile/değil/yerine TÂBÎ OLMAK


- MÂRUZ KALMAK ile/ve/<>/değil TÂBİ TUTULMAK


- MÂRUZ[Ar.] değil/yerine/= EDİK


- MARUZ ile MAZUR

( Bir olayın, bir durumun etkisinde ya da karşısında bulunan. | Arz edilen, sunulan, verilen. İLE "Mazereti/özrü/açıklaması" olan, "mazeretli". )


- MÂRUZAT[Ar.] değil/yerine/= SUNUŞLUK


- MARX ve FREUD

( Toplumsallık üzerine. VE Birey üzerine. )

( )


- MAS[Ar.] değil/yerine/= SOĞURMA/EMME


- MÂŞ[Fars.] ile MAAŞ[Ar. < AYŞ]

( Börülceye benzeyen fasulyenin iki türü. İLE Yaşayış, dirlik. | Geçinilecek şey. | Çalışanlara, memurlara, emeklilere, dul ve yetimlere verilen aylık. )


- MASA'nın Var'ı. ile AĞAÇ'ın Var'ı. ile TANRI'nın Var'ı.


- MASA ile/ve/değil EŞİK


- MAŞA ile GELBERİ

( ... İLE Büyük ocaklardan, ateşi dışarı çekmek için kullanılan uzun saplı demir araç. | Tırmık. | Ağaç dallarını budamak için kullanılan ağır demir. )


- MAŞA ile ÖLÇER

( ... İLE Ateşi karıştıracak demir kol. )


- MASÂD[Ar.] ile MAS'AD[Ar. çoğ. MASÂİD]

( Dağ yamacının yüksek bir bölümü. | Yüksek ve sarp kıyı. İLE Yukarı çıkacak yer. | Merdiven. | Aşama, rütbe. )


- MASADA ile/ve/değil/yerine YERDE

( Daha çok yenilir. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Yeterince, gerektiği kadarı yenilir. )


- MASAFF[Ar. çoğ. MASÂFF] ile MASÂFF[Ar. çoğ. MASAFF]

( Saf, taburun toplandığı yer. İLE Savaş. )


- MASÂHİF[Ar. çoğ. MUSHAF] ile MASÂİF[Ar. çoğ. MASÎF]

( Mushaflar. İLE Yazlıklar, yazın oturulacak yerler, sayfiyeler. )


- MASAJ[Fr.] ile/değil/yerine/||/<> OVMAK

( ... ile/değil/yerine/||/<> DELK )


- MASAL/SI değil/yerine/= DÜŞÇE/MSİ


- MASAL ile DESTAN


- MASAL ile/ve/<> MESEL ile/ve/<> MİSAL ile/ve/<> HAKİKAT

( Tevrat'ta/Mesnevî'de. İLE/VE/<> İncil'de. İLE/VE/<> Kur'an'da. İLE/VE/<> Hikmet'te. )


- MASAL ile TANDIRNÂME

( ... İLE Tandır başında oturulurken söylenen ya da okunan masal. | Bilgisiz kişilerin inandığı saçma düşünceler ve bu düşüncelerin yazıldığı sanılan kitap. )


- MASALLAR:
ÇOCUKKEN ile/değil/yerine BÜYÜYÜNCE

( Uyuyana kadar. İLE/DEĞİL/YERİNE Uyanana kadar. )


- MASALLAR:
ÇOCUKLARA ile/ve/||/<> YETİŞKİNLERE

( Uyutmak için. İLE/VE/||/<> Uyandırmak için. )


- MASDAR ile HASIL MİNEL MASDAR ile HASIL BİL MASDAR


- MASERASYON ile ...

( Su içinde kalma sonucu, suda kalan uzvun aldığı durum. | Katı cismi su içinde bırakarak, eriyecek maddelerini ayırma. )


- MAŞERÎ[Ar.] değil/yerine/= ORTAK US/AKIL

( Topluluğun olan, ortaklaşa. )

( Hiçkimse, birlikte olduğumuz kadar akıllı değildir/olamaz. )


- MÂŞÎ-ALEL-ESÂBİ'[Ar.] ile MÂŞÎ-ALEL-KEFF[Ar.]

( Parmaklarının ucları üzerinde yürüyen ve etobur sınıfında bulunan hayvanlar.[köpek, sırtlan vb.] İLE Ayaklarının tabanına basan ve etobur sınıfında bulunan hayvanlar.[ayı vb.] )


- MÂŞÎ-ALEL-ESÂBİ[Ar.] ile MÂŞÎ-ALEL-KEFF[Ar.] ile ...

( Parmaklarının ucları üzerinde yürüyen ve et yiyen sınıfında bulunan hayvanlar.[köpek, sırtlan vb.] İLE Ayaklarının tabanına basan ve et yiyen sınıfında bulunan hayvanlar.[ayı vb.] )


- MASİF[Fr.] değil/yerine/= SOM

( Kütlesi, görünürdeki tüm oylumu kaplayan, kaplama ya da doldurma olmayan. )


- MASİVA ile/ve MÂLÂYÂNÎ


- MÂŞİYE[Ar. | çoğ. MEVÂŞÎ] ile ...

( Deve, koyun, keçi gibi hayvan. )


- MASKARA[Ar., İt.] ile SOYTARI/KAŞMER

( Eğlendirici, sevimli, güldürücü. | [söz] "Onursuz, rezil!" | Şölen maskesi. | Kirpik boyası, rimel. İLE Söz ve davranışlarıyla halkı güldürüp eğlendiren kişi. | Hileci, yaltak kişi. )


- MASKARALIK ile/değil/yerine/>< REKÂBET


- MASKE ile/ve/||/<> SAHTE KİŞİLİK


- MASKE değil/yerine/= YAPAY YÜZ

( Boyalı karton, kumaş, plastikten yapılmış olan, tanınmamak için kullanılan yapma yüz. | Korunmak için özel olarak yapılmış, yüze geçirilen şey. | Yüz ve boyun güzelliği için cilde sürülen krem, macun vb. | Gerçek duyguları ya da bir şeyin gerçek görünüşünü gizleyen, aldatıcı görünüş, davranış. | Kişinin oynadığı rol ya da hem kendine, hem de çevresine yönelik takındığı davranış. )


- MASKOT[Fr.] değil/yerine/= "UĞURLU" EŞYA

( Uğur getireceğine inanılan şey. | Uğur sayılan kişi ya da hayvan. )


- MAŞKÛK-ÜR-RİCL[Ar.] ile ...

( Yarıkayaklılar. )


- MASLAHAT[< SULH] >< MEFSEDET[< FESÂD]

( İş, emir, husus, madde, keyfiyet. | Önemli iş. | Barış, dirlik, düzen. >< Bozgunculuk, fesatlık, münâfıklık. )


- MASLAHAT ile/ve MENFAAT ile/ve MAKSAT ile/ve GARAZ


- MASLAHAT ve/||/<>/> SANAT


- MASLAHATGÜZAR[Ar., Fars.] değil/yerine/= İŞGÜDER

( Bir büyükelçinin temsilci olarak bulunduğu ülke dışına çıkması durumunda ya da o ülkeye gelmesinden önce, ona vekâlet eden diplomat. )


- MASLAHATGÜZAR değil/yerine/= İŞGÜDER


- MASLAK ile/ve MAKSEM[<> TAKSİM <> KISIM]

( Sürekli su akan boru. | Su yolu üzerindeki su haznesi. | Büyük yalak. İLE Suyu dağıtma noktası/alanı. )


- MASMAVİ


- MASRAF[Ar.] değil/yerine/= GİDER


- MASRAF değil/yerine/= GİDER


- MAŞRAPA/MAŞRABA[< MEŞÂRİB)(aslı MİŞREBE] ile KAP

( Metal, toprak vb.'den yapılmış, ağzı açık, kulplu, küçük kap. [bkz. MEŞREB, MEŞREBE] )


- MAŞRIK[Ar. < ŞARK] ile DOĞU

( DOĞU, GÜNEŞİN DOĞDUĞU TARAF )


- MASTAR BİNAYI MERRE(KERE) ile/ve NEVÎ

( SAĞDAN SOLA! )

( NASARÂTÜN | NASRETÂNİ | NASRETEN ile/ve NİSRÂTÜN | NİSRATÂNÎ | NİSRATEN )


- MASTAR MİMİ ile/ve İSM-İ ÂLET

( SAĞDAN SOLA! )

( MENASİRU | MENSARÂNÎ | MENSARUN ile/ve MENASİRU | MİNSARÂNÎ | MİNSARUN )


- MASTAR değil/yerine/= DÜZCÜ


- MASTER değil/yerine/= UNGAN


- MASTIÇİÇEĞİ = ÖKÜZGÖZÜ


- MASTÜRBASYON [HEM PAYLAŞILABİLİR, HEM DE PAYLAŞILMAZ; NE PAYLAŞILIR, NE DE PAYLAŞILMAZ]


- MASTÜRBASYON [PAYLAŞILAMIYOR/PAYLAŞILMIYOR]


- MASTÜRBASYON:
EL/PARMAK İLE ile ARAÇ İLE ile [tazyikli] SU İLE


- MASTÜRBASYON/İSTİMNÂ[Ar.]/ATTIRMA[argo]/ONANİZM ile/ve KARŞILIKLI MASTÜRBASYON

( )


- MASTÜRBASYON ile DÜZÜŞME

( ["argo/kaba"] 31 ÇEKMEK[Ar. İSTİMNÂ Bİ-L-YED] ile SİKİŞME )

( İSTİ'MÂL[< AMEL], İSTİMNÂ'[< MENÎ'] ile CİMÂ' )

( MASTURBATION vs. SCREW )

( 31 ÇEKMEK[Ar. İSTİMNÂ Bİ-L-YED] ile SİKİŞME )


- MASTÜRBASYON ile/ve SEVGİLİ/EŞ ÜZERİNDE MASTÜRBASYON

( Eşeysellik, zihinde başlayan ve yaşanılan bir süreç olduğundan, sevişmek de eş üzerinde/n ve/ya da eşle birlikte yapılan bir mastürbasyon olarak değerlendirilebilmektedir. )


- MASTURİ[Yun.] ile/ve SİNTİNE[İt.]

( Geminin en geniş yeri. İLE/VE Geminin içinde, en alt bölüm. )


- MÂŞUK(ÂŞIK OLUNAN)


- MASUM ile/değil DOKUNULMAMIŞ


- MÂSUM ile MAHFUZ


- MASUM ile/ve/||/<> MAZLUM


- MASUMİYET KARİNESİ/PRESUMPTION OF İNNOCENCE değil/yerine/= SUÇSUZLUK İLKESİ


- MASUMİYET ile/ve/||/<> İLK DURUM


- MASUMİYET ile/ve/||/<>/>/< SESSİZLİK/SUSKUNLUK


- MASUMLAR APARTMANI ile/ve/değil/||/<>/< MADALYONUN İÇİ (KİTABI)


- MASÛNİYET-İ ŞAHSİYE ile MASÛNİYET-İ TEŞRÎİYE

( Kişi dokunulmazlığı. İLE Yasama dokunulmazlığı. [Milletvekili dokunulmazlığı değil!] [Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının sadece meclisteki sözleri üzerine sınırlandırılmasını bekliyoruz en kısa sürede!] )

( MASÛNİYET: Eminlik, sağlamlık, mahfuzluk. | Korunma. | Dokunulmazlık. )


- MASURA[Fars. < Yun.] ile ...

( Karton, tahta ya da plastikten yapılan, üzerine şerit, iplik vb. sarılan koni ya da silindir. | Çeşme zıvanası. | Bir akarsu ölçü birimi. )


- MAT'ÛM[Ar. çoğ. MAT'ÛMÂT] ile MAT'ÛN[Ar. < TA'N]

( Yenilecek yemek. İLE Ayıplanmış, ta'n olunmuş. | Vebâ'ya(taûn'a) yakalanmış. )


- MÂT[Fars.] ile MAT[Fr.]

( Satranç oyununda yenilme. İLE Parlak olmayan, donuk. )


- MÂT[Fars.] ile MAT[Fr.] ile MAT[İng.] ile MAT.

( Oyunlarda, taraflardan birinin yenilgisi. İLE Parlak olmayan, donuk. İLE Keçe, hasır. Üzerinde yatmaya/yer hareketleri yapmaya yarayan sağlam ve yumuşaklaştırıcı nesne. İLE Matematiğin kısaltması. )


- MAT değil/yerine/= DONUK


- MAT ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ŞİŞME YATAK


- MATÂBİ'[Ar. < MATBAA] ile MATÂBÎH[Ar. < TABH] ile MATÂBİH/METÂBİH[Ar. < MATBAH]

( Basımevleri. İLE Pişirilmiş, tabh olunmuş şeyler. İLE Mutfaklar. )


- MATAFORA[İt.] ile ...

( Sandalları asmaya yarayan ve gemilerin bordalarında bulunan dikmelere verilen ad. İLE ... )


- MATAFYON[İt.] ile ...

( Yelkenlere ve tentelere açılan delik. )


- MATAFYON[İt.] değil/yerine/= DELİK

( Yelkenlere ve tentelere açılan delik. )


- MATAH değil BATAK


- MATÂİM[Ar. < MAT'AM] ile MATÂİM[Ar. < MIT'ÂM]

( Yemek yenilecek yerler, yemek odaları. İLE Başkalarını beslemeler. | Doymak bilmezler, oburlar. )


- MATÂİN[Ar. < MATÎN] ile MATÂİN[Ar. < MAT'AN] ile MATÂÎN[Ar. < MIT'ÂN]

( Balçıkla sıvanmış yerler. İLE Ta'n edilecek, sövülecek yerler. İLE Mızrakla vurmakta becerikli olan. )


- MATARA[Ar. < MİTHARE] ile MADARA[Fars.]

( Yolculukta kullanılan, boyna ya da bele asılı olarak taşınan, genellikle metalden yapılmış su kabı. İLE Kötü, sevimsiz. )


- MATBAA[Ar. < TAB | çoğ. MATÂBI'] ile MATBAH[Ar. < TABH | çoğ. MATÂBİH]

( Basımevleri. İLE Mutfak. )


- MATBAA[Ar.] değil/yerine/= BASIMEVİ


- MATBAACILAR:
ERMENİ ile/ve/||/<>/> ACEM


- MATBAADA:
ÇİN ile/ve/||/<>/> UYGURLAR ile/ve/||/<>/> MOĞOLLAR

( ... İLE/VE/||/<>/> ... İLE/VE/||/<>/> Altınorda üzerinden, Batı'ya doğru. )


- MATBAH[Ar. < TABH | çoğ. MATÂBİH], TÂB-HÂNE:
MUTFAK

( Yemek pişirilen yer. | Yiyecekleri hazırlama sanatı. )


- MATBÛ[Ar.] değil/yerine/= BASILI/BASILMIŞ


- MATBÛ ile/ve TAŞ BASKI/TAŞ BASMASI


- MATBUÂT ile/ve/> MAHSUSÂT ile/ve/> MAKULÂT ile/ve/> MENKULÂT


- MÂTEM[Ar.] değil/yerine/= YAS


- MATEM değil/yerine/= YAS


- MATEMATİĞİN:
TEMELDELİĞİ ve/||/<> ARAÇSALLIĞI


- MATEMATİK İKLİM KUŞAKLARI ile SICAKLIK KUŞAKLARI

( )


- MATEMATİK SAATLERİ:
1-9 ile/ve/||/<> İKİ TABANLI ile/ve/||/<> Pİ ile/ve/||/<> EULER ile/ve/||/<> ÇİN ile/ve/||/<> MAYA

( İlgili yazıyı okumak ve görseller için burayı tıklayınız... )


- MATEMATİK YÜCE ile/ve/||/<> DAĞ YÜCE

( Dağ. İLE/VE/||/<> Kasırga. )


- MATEMATİK:
İLKOKULDA ile/ve/||/<>/> ORTAOKULDA ile/ve/||/<>/> LİSEDE ile/ve/||/<>/> ÜNİVERSİTEDE

( )


- MATEMATİK:
MEZOPOTAMYA'DA - M.Ö. 2300


- MATEMATİK'TE:
KÜÇÜKTÜR["<"] ile BÜYÜKTÜR[">"]

( İşaretin sol tarafına, zihinden dikey bir çizgi çizildiğinde ilk/baş imleçten anımsanabilir. )


- MATEMATİK[Fr.]/RİYAZİYE[Ar.] ile/ve/< GEOMETRİ[Fr. < Yun. GEO: Yer. | METRON: Ölçü.]

( Sayın İhsan Fazlıoğlu'nun yazılarını okumak için burayı tıklayınız... )

( GONİOMETRİ CETVELLERİ )

( )


- MATEMATİK/BİLİM EŞİKLERİ

( )

( "Dünyayı Değiştiren Kadın Matematikçiler"i görmek ve okumak için burayı tıklayınız... )


- MATEMATİK/SEL/LİK:
DEĞERLİ ile/ve/fakat/||/<>/> YETERLİ DEĞİL


- MATEMATİK ile FİZİK


- MATEMATİK ile/ve ARİTMETİK


- MATEMATİK ve ASTRONOMİ

( MATHEMATICS and ASTRONOMY )


- MATEMATİK ile/ve/||/<> ASTRONOMİ ile/ve/||/<> BİYOLOJİ

( image )


- MATEMATİK ile BAYEZYEN MATEMATİK

( )


- MATEMATİK ve/=/||/<>/: BİLGELİK

( "Matematiğin Aydınlık Dünyası" (- Sinan Sertöz - TÜBİTAK) adlı kitabı özellikle okumanızı salık veririz. )


- MATEMATİK ile/ve BİLİM

( Mutlakı dikkate alarak kurguda bulunur. İLE/VE Tekil ve tikel olanı dikkate alır. )

( Olanaklı zorunlu bağlantılar. İLE/VE ... )

( Matematik, modern bilimin metafiziğidir. )

( EL-ULUM'UN İNTİZAİYYE ile/ve ... )

( A'MÂL-İ ERBAA[Ar.]: Dört işlem. [Toplama, çıkarma, çarpma, bölme] )

( EIDOKSOS )

( MATHEMATICS vs./and SCIENCE )


- MATEMATİK ve/=/||/<>/>/< BÜTÜN/LÜK


- MATEMATİK ile/ve DENEY

( MATHEMATICS vs./and EXPERIMENT/TEST )


- MATEMATİK ve/<> FİZİK ve/<> ASTRONOMİ


- MATEMATİK ile/ve GEOMETRİ ile/ve ASTRONOMİ ile/ve MÛSİKÎ

( RİYÂZÎ İLİMLER )


- MATEMATİK ile KURAMSAL/TEORİK FİZİK


- MATEMATİK ile MANTIK

( Niceliklerle iş görür. İLE Kavramlarla iş görür. )


- MATEMATİK ve/||/<> MARX

( )


- MATEMATİK ile/ve/||/<> MATEMATİK

( )

( Tanımlar/ilkeler ve doğaya dair bilgimize hizmet eden. İLE/VE/||/<> Varlık hakkında/dair konuşma olanağına sahip "ikinci felsefe". )

( Nesin Matematik Köyü Youtube Kanalı )

( )

( )


- MATEMATİK ile/değil MATHEMATA


- MATEMATİK ve METAFİZİK

( MATHEMATICS and METAPHYSICS )


- MATEMATİK ile MİSTİSİZM

( MATHEMATICS vs. MYSTICISM )


- MATEMATİK ile/ve/||/<>/> MÜHENDİSLİK ile/ve/||/<>/> TOPLUMSAL/SOSYAL BİLİMLER

( Çocuk bilimi. İLE/VE/||/<>/> Genç bilimi. İLE/VE/||/<>/> Yetişkin bilimleri. )



(2/6)

FaRkLaR'ın devamı için burayı tıklayınız...
( Click here to see further differences!... )




Bu sayfa 01 Ocak 2024 itibariyle 164 kez incelenmiş/okunmuştur.