Söz(cük)leri/ni ve tutumu/nu değiştir... Dünya/n değişsin!

Bu nedir? | Nasıl kullanılır? | Nasıl okumalı/anlamalı? | Sıkça Sorulan Sorular | Yenilikler | İletişim

K'LERDE

KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!

(SÜREKLİ AYIRDINDA VE FARKINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)



Bugün[ 26 Nisan 2024 ]
itibariyle 5820 başlık/FaRk ile birlikte,
6720 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.

(2/7)


- "KAPALI" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BELİRSİZ


- "KAPAT!" ile/ve/||/<> "YARDIR!"

( "Çok hızlı ya da yoğun yapmak/yaşamak" üzere verilen "destek" ve/ya da coşku "sözleri"... )


- "KAPI ÇALINIYOR" değil KAPI ÇALIYOR


- "KAPILANMAK" ile/ve/<> "MAYALANMAK"


- "KAPILANMAK" ve/<> KAPLANMAK


- "KAPISKA" değil KAPUSKA

( Lahana yemeği. )


- "KAPSAMAK" ile/ve "KUCAKLAMAK"


- "KÂR ETMEYE ÇALIŞMAK" ile/değil/yerine/< ZARAR ETMEMEYE ÇALIŞMAK


- "KÂR" değil/yerine AR


- "KARAR VERMEK" ile/ve "KARAR ALMAK"

( Karar vermek, acıyı yok eder. | Karar verebilen, acıyı yener. )


- "KARARIMIZI MANTIKSALLAŞTIRMAK" ile/ve/değil/yerine/>< UYGUN MANTIKTA KARARLILIK GÖSTERMEK


- "KARIŞMA" ile/ve BAŞKALDIRI

( "TO INVOLVE" vs./and REVOLT/UPRISING/REBELLION/MUTING )


- "KARIŞMAK":
NE YAPMAYACAĞI/NA / SÖYLEMEYECEĞİ/NE ile/değil
NE YAPTIĞINA/SÖYLEDİĞİNE

( Birine, ne yapmayacağını söylemek/anlatmak/göstermek karışmak değildir! ["Karışmak", yapılacak yanlış ya da doğru olan eylem/söz için kullanılabilir ancak.] )

( Kişilerin ne söyleyeceğini ya da yapacağını söylemeye, "müdahale" ya da "karışmak" denilebilir (belki ve çoğu şey için). Fakat ortak olan kavram, ifade, durum, davranış ve tutumlarda, toplumsal birlik, düzenlilik ve sürekliliğin sağlanması için gerektiğinde, hepimizin, birbirimize neyi yapamayacağını/yapmayabileceğini söylemesi kabalık ya da karışmak değildir! )


- "KARIŞMAK" ile "BURNUNU SOKMAK"

( "TO INTERFERE/MEDDLE" vs. "TO NOSE INTO" )


- "KARIŞMAK" ile HAKKINDA/ÜZERİNE KONUŞMAK

( Konuşmayı bilmeden, kişileri tanımak olanaksızdır. )

( "TO INVOLVE" vs. TO TALK ABOUT/ON )


- "KARIŞMAK" ile MÜDAHALE (ETMEK)

( "TO INTERFERE/MEDDLE" vs. TO INTERVENE )


- "KARIŞMAK" ile SORGULAMAK

( "TO INTERFERE/MEDDLE" vs. TO INTERROGATE )


- "KARIŞMAK" ile UĞRAŞMAK

( "TO CONFUSE" vs. TO BOTHER )


- "KARMAŞA" değil/yerine/>< SEVGİ

( )

( Bazı noktaları birleştirirsek "karmaşa", görünmez ve (en başta sevgi gibi) bazı (değerli) şeyler görünür olur. )


- "KARMAŞIK/LIK" ile/ve/<>/> "ZOR/LUK"


- "KARNIBAHAR" değil KARNABAHAR


- "KARŞI ÇIKMAK" ile/değil/yerine ELEŞTİRMEK


- "KARŞI ÇIKMAK" ile/ve YASAKLAMAK


- "KARŞI OLMAK" ile/yerine "UZAK OLMAK"


- "KARŞI OLMAK" ile/değil/yerine AŞMAK/AŞMIŞ OLMAK


- "KARŞILAMAK" ile "GÖĞÜSLEMEK"


- "KARŞILIKLI AŞK" ile "KARŞILIKSIZ AŞK"

( Hoş olan aşk şarkılarını dinletir. İLE (Olumlu/olumsuz, üzücü/mutlu edici, yıkıcı/umutlandırıcı) Tüm şarkıların sözleri, bulunduğun duruma karşılık verir. )

( "EQUIVALENT LOVE" vs. "WORTHLESS LOVE" )


- "KARTAL"IN:
SOLA BAKAN TARAFI ile SAĞA BAKAN TARAFI

( Hz. İsa. İLE Hz. Meryem. )


- "KARTOPU" ve/ne yazık ki/||/<>/> ÇIĞ


- "KAS(KALAS)" "KAFALI" OLMAK yerine KASK KAFALI OLMAK

( Bisiklet kullanırken kask takmanın farkının ve öneminin sürekli zihinde tutulması gerekliliğinin yanı sıra, takmakla takmamak arasındaki FaRkLaR, burada gösteremeyeceğimiz kadar kötü görüntülerdir. O istenmeyecek durumlara düşmemek için "Kask takmayı tercih ediyorum/z..." )

( )

( )


- "KAŞIKLA VERİP, KEPÇEYLE ALMAK" değil/yerine KOŞULSUZ VE BEKLENTİSİZ VERMEK/HİZMET


- "KAŞINMAK" değil/yerine/ya da/>< DÜŞÜNÜP TAŞINMAK


- "KASITLI" (OLARAK) ile/ve/değil/yerine ÖZELLİKLE


- "KATOLOG" değil KATALOG


- "KATILMAK" ile "YAPIŞMAK"


- "KAVONOZ" değil KAVANOZ[Yun.]

( Plastik, cam vb. nesnelerden yapılmış ağzı geniş, çeşitli boylarda kap. )


- "KAVRAM ÜRETMEK" ile/ve/değil/||/<> KURAM ÜRETMEK


- "KAYBETME ŞANSI" değil "KAYBETME OLASILIĞI"


- "KAYBETMEK":
(")YENİLİNCE(") değil VAZGEÇİNCE


- "KAYBETMEK" ile/ve/+/||/<>/>< "KAZANMAK"

( Ne yazık ki, doğayla savaş durumundayız. Kazanırsak, kaybedeceğiz. )


- "KAYBETMEK" ile/değil KURTULMAK


- "KAYBOLMAK" ile/ve/değil/yerine/<>/> "KAPILMAK"


- "KAYIP" SANILAN KAZANÇ ile/ve/||/<> "KAZANÇ" SAYILAN KAYIP


- "KAYITLAR" ile/ve "KALIPLAR"


- "KAYSI" değil KAYISI


- "KAZANÇ/KÂR" ile/değil/yerine YARAR(FAYDA)

( Ne denli güzel ve kârlı olsa da, hiçbir şey sonsuza kadar sürmez. )

( Yaptığımız/söylediğimiz/yediğimiz. İLE/DEĞİL/YERİNE Yapmadığımız/söylemediğimiz/yemediğimiz. )

( RİBH/RIBH ile ... )

( PROFIT vs. BENEFIT )


- "KAZANMAK" ile/ve/değil/yerine/||/<> KATILMAK


- "KAZINMA" ile "EZİLME"


- "KELLİ FELLİ" değil KERLİ FERLİ


- "KENARA KOYMAK" ile "YABANA ATMAK"


- "KENDİ BAŞINA" ile/ve/değil "TEK BAŞINA"


- "KENDİ DÜNYANDA YAŞAMAK" ile/ve/değil/yerine KENDİ DÜNYANI YAŞAMAK

( Sizi tutsak etmiş olan, kendi hakkınızda beslediğiniz fikirdir. )

( Sizi içeri kilitlemiş olan kapı aynı zamanda sizi dışarı bırakacak olan kapıdır. )

( The idea you have of yourself that keeps you in bondage.
The door that locks you in, is also the door that lets you out. )

( Bazıları. [Çoğunlukta olsa da herkes değil.] İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Herkes. )

( [not] TO LIVE THE PERSONAL LIFE vs./and/but TO LIVE IN THE PERSONAL LIFE
TO LIVE IN THE PERSONAL LIFE instead of TO LIVE THE PERSONAL LIFE )


- "KENDİ İŞLERİNE KAPTIRIP GİTMEK" değil KENDİ İŞLERİNE KAPILIP GİTMEK


- "KENDİ KENDİNE GELİN-GÜVEY OLMAK" ile "KENDİN ÇALIP, KENDİN OYNAMAK"


- "KENDİ KENDİNE/KENDİNİ" değil KENDİNİ


- "KENDİ KENDİNLE" değil KENDİNLE


- "KENDİ KİŞİSEL ...SI" değil KENDİ DÜŞÜNCESİ/KARARI/EŞYASI VB. ya da KİŞİSEL DÜŞÜNCESİ/KARARI/EŞYASI VB.


- "KENDİMİ AŞMAM GEREK" "DÜŞÜNCESİ"
ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/<
HİZMETİNİ ARTIRMAK VE SÜRDÜRMEK


- "KENDİMİ DÜŞÜNMEM GEREKİYOR" değil DÜŞÜNMEYE, KENDİMDEN BAŞLAMAM GEREKİYOR


- "KENDİMİ/Zİ TATMİN ETMEK/EDEMEMEK" değil "KENDİMİ/Zİ TATMİN ETMEK/EDEMEMEK"


- "KENDİMLE OYNUYORUM" değil "KENDİ KENDİME OYNUYORUM"


- "KENDİNDEN KAÇMAK" ile/değil/yerine/||/<>/< KENDİNİ KOVALAMAK/TANIMAK


- "KENDİNE DÖNÜŞTÜRMEK" ile/değil/yerine KENDİNİ DÖNÜŞTÜRMEK


- "KENDİNE ÖZEL" değil "KENDİNE ÖZGÜ"


- "KENDİNE ÖZGÜN" değil KENDİNE ÖZGÜ ya da ÖZGÜN


- "KENDİNE SAKLAMAK" / "KENDİNDE SAKLI TUTMAK" ile/ve/değil/yerine İÇİNDE TUTMAK


- "KENDİNE YET(E)MEMEK" ile/ve/değil/yerine "KABUĞUNA SIĞ(A)MAMAK"


- "KENDİNİ AŞMAK" ile/ve "KENDİNDEN UZAKLAŞABİLMEK"

( Eyleyerek/yaparak, bilerek. İLE/VE Bütünlükle ve unutabilme becerisiyle. )


- "KENDİNİ SAKLAMAK" >< KIZMAK

( Kimse, kızdığında, kendini/özünü saklayamaz. )


- "KENDİNİ, NESNE KILMAK" değil KENDİNİ KEŞFETMEK

( Alışılmış olana tutunduğunuz sürece keşif gerçekleşemez. )

( Yaşayan her şeyde kendinizi görün, o zaman, davranışlarınız, görüşünüzü ifade edecek. )

( Ne kadar çok keşfederseniz, o kadar daha keşfedilecek olan vardır. )

( Neyi keşfederim? Keşfedecek birşey bulunmadığını keşfedersiniz. )

( Kendini-keşifte ne şiddet vardır ne şiddetsizlik. )

( Özgürleşme, keşfetme özgürlüğü demektir. )

( Zihni sessiz tutun, keşfedeceksiniz! )

( Arzuları, ihtirasları terk edin, zihninizi sessiz tutun, keşfedeceksiniz. )

( Hatanızı keşfedin ve korkudan kurtulun. )

( Siz sadece kendinizsinizdir. )

( Ancak kendi farkındalığınız ve kendi çabanızla keşfettikleriniz sizin işinize her zaman yarayacak olanlardır. )

( Kendinizi düzeltmeye gereksiniminiz yoktur - sadece kendi hakkınızdaki fikirlerinizi düzeltin. )

( Discovery cannot come as long as you cling to the familiar.
See yourself in all that lives and your behaviour will express your vision.
The more you discover, the more there remains to discover.
What do I discover? You discover that there is nothing to discover.
There is neither violence nor non-violence in self-discovery.
Liberation is but the freedom to discover.
Keep your mind silent and you shall discover.
Abandon all desires, keep your mind silent and you shall discover.
Discover your mistake and be free of fear.
You are just yourself.
You need not correct yourself - only set right your idea of yourself. )

( [not] TO MAKE OBJECT THE SELF but DISCOVER THE SELF )


- "KENDİSİNDEN" değil KENDİNDEN

( "Sahibisi" demediğimiz gibi. )


- "KERÂMÂT-I" DİNNİYE ile/ve/değil/yerine/<>/> "KERÂMÂT-I" FENNİYE


- "KESİLMEK" ile "TIKANMAK"


- "KESİN BİLGİ" ile/ve/değil/yerine YETKİN BİLGİ


- "KESİN DÜŞÜNCE" ile/değil/yerine TEMEL DÜŞÜNCE


- "KESİN/LİK" ile/ve/değil/yerine YETKİN/LİK


- "KESİNLİK" değil/yerine/>< YAKLAŞIM / YAKINLIK


- "KESİNLİKLE" ile/ve/değil "TAMAMEN"

( KATİYEN ile/ve/değil KÜLLİYEN )


- "KEŞKE ..." ile "İYİ Kİ ..."

( Geçmiş zamanın olumsuzu. İLE Geçmiş zamanın olumlusu. )

( LEYTE ile ... )

( "I WISH ..." vs. "LUCKILY ..."
Negative of the past. WITH Positive of the past. )


- "KEŞKE ..." değil/yerine/>< FARKINDALIK

( Ne kadar farkında olursak, "keşke"lerimiz de o kadar az olur. )


- "KEŞKE, YAPMAZ OLAYDIM" değil YAPMAZ OLAYDIM / KEŞKE YAPMASAYDIM


- "Keşke!" dememek için SUS!!!


- "KESKİN SİRKE, KÜPÜNE ZARAR" ile/ve/||/<> "ÖFKEYLE KALKAN, ZARARLA OTURUR"


- "KESKİN" ile BASKIN


- "KESKİN" ile/ve/değil/yerine BELİRGİN


- "KESME" ile/ve/||/<> KETLEME


- "KESME" ile/ve/||/<> KETLEME


- "KESMEK" ile/ve/değil/yerine KISMAK


- "KESTİRİP ATMAK" ile/değil/yerine "BAĞLAMAK"


- "KEYFİNE GÖRE TAKILMAK" ile/ve "KAFANA GÖRE TAKILMAK"


- "KEYFİNE/ÇIKARINA GÖRE DAVRANMAK" ile/değil/yerine/>< KENDİN/KİŞİ/ADAM/İNSAN OLMAK

( Kendin olmak, "keyfine/çıkarına göre davranmak/davranabilmek" değildir. )


- "KEYFİNİ SÜRMEK" ile/ve/||/<> "ZEVKİNİ ÇIKARMAK"


- "KEYİF" değil/yerine/>< GEREKSİNİM


- "KEYİF/RAHATLIK" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ÇALIŞMA/HİZMET

( % 3[daha çok] -31[en fazla, azınlıkla/bazen] İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< % 96[daha çok] - 69[en az, çoğunlukla] )


- "KİLİTLE(N)ME" ile/değil "DÜĞÜMLE(N)ME"


- "KILLIK" ile/değil (BİLİNÇLİ) TAVIR/TUTUM


- "KİLO KAYBETMEK" değil/yerine "KİLO VERMEK"


- "KİM KİME, TIM TIMA/DUM DUMA"


- "KİM OLDUĞUMUZ" ile/ve/değil/yerine/< ADAM OLUP OLMADIĞIMIZ


- "KİMİSİ" değil KİMİ

( "Sahibisi" demediğimiz gibi! )


- "KİMLİK" ile/ve/değil/||/<>/< TARİH TORTULARI


- "KİMSE DİKKAT ETMİYOR" yerine/değil BEN NE YAPMAMALIYIM/YAPABİLİRİM?


- "KİMSEYE GÜVENME!" değil KİMSEYE (TAMAMEN) BIRAKMA!


- "KIR ATIN YANINDA YATAN, YA HUYUNDAN, YA SUYUNDAN" ile "KÖRLE YATAN ŞAŞI KALKAR"


- "KIRILMA" ile/ve "SIÇRAMA"


- "KIRILMA" ve/> DEĞİŞİM ve/> GÜÇLENME ve/> UMURSAMAMA


- "KIRILMA" ile/ve/değil EŞİK


- "KIRILMA" ile/></> UMURSAMAZLIK

( Kırıldıkça değişir, değiştikçe güçlenir, güçlendikçe de umursamazsın. )


- "KIRILMAK" ile/ve KIZMAK


- "KIRILMAMA NOKTASINDAKİ" KİŞİ İÇİN SÖYLENİLECEK OLAN:
[ya] "KALPSİZ" ile/ya da "GÜÇLÜ"


- "KİRLENMEMEK" ile/değil/yerine/||/<>/< ARINMAK


- "KIRMAK" ile/ve/değil/yerine/||/<>/> GÖNÜL ALMAYI (DA) BİLMEK

( Herkesin yapabildiği/yapabileceği. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Bazılarının yapabildiği/yapabileceği. )


- "KIRMIZI IŞIK:
HERKESE YANMALI" ve/fakat/ne yazık ki/>/< "BANA YANMASIN"


- "KIRPMA" ile/değil/yerine KOLAYLAŞTIRMA


- "KISA KES, AYDIN HAVASI OLSUN" değil "KISA KES, AYDIN ABASI OLSUN"

( ABA: Kumaştan yapılma giysi.[Aydın efesinin abası, kısa ve dizleri açıktır.] )


- "KISA/KÜÇÜK" ile/değil MİNYON[Fr.]

( ... İLE/DEĞİL İnce, küçük, sevimli, zarif. )


- "KISACA GEÇİŞTİRMEK" değil KISACA GEÇMEK


- "KISACA GEÇMEK" ile "HIZLICA GEÇMEK"


- "KISACASI" değil/yerine "SÖZÜN KISASI"


- "KISALTMA" ve/ya da "HIZLANDIRMA" ile/> GENELLEME ve İNDİRGEME


- "KİŞİ, KÖTÜ" değil İŞİ(PARA DURUMU), KÖTÜ


- "KİŞİ/ADAM/İNSAN OLMAK" ve/||/<>/=/: "72 MİLLETİ", BİR BİLMEK


- "KİŞİ/TOPLUM, DİN İÇİN" değil DİN, KİŞİ/TOPLUM İÇİNDİR!

( DİN: Kendine verdiğin söz. )


- "KİŞİLER ÜZERİNDE" değil/yerine/< KİŞİLER ÜZERİNDEN


- "KİŞİLER, DİN İÇİN" değil/>< DİN/İNSANLIK, İNSANLIK/KİŞİLER İÇİN


- "KİŞİLERİ KONUŞMAK" ile/değil/yerine KİŞİLERLE KONUŞMAK


- "KİŞİLİK BOZUKLUĞU" ile/değil/yerine KİŞİLİK ÖRGÜTLENMESİ


- "KİŞİNİN BAKIŞINDA":
GÖRÜNEN ile/ve/||/<> KENDİ ile/ve/||/<> GÖRÜNMEYEN


- "KİŞİSELLEŞTİRMEK" ile "KARAKTERLEŞTİRMEK"


- "KİŞİYE GÖRE RENK DEĞİŞTİRMEK" ile/değil/>< KİŞİLİĞİNİN, RENKLİ OLMASI


- "KIVIRMAK" ile "BECERMEK"


- "KIVIRMAK" ile "DÖNDÜRMEK"


- "KIYMATARYEN" değil/yerine KIYMETARYEN

( Hayvanlara/canlılara kıyan ya da "kıyma" denilen şeyden yapılan "şeyler" yiyen. DEĞİL/YERİNE Hayvanların değerini bilip tüm canlılara saygı göstererek yaşama olanağı sunmayı yeğleme zihninde/bilincinde, tutum ve davranışında olanlar. )


- "KIZDIRMAK İÇİN" değil TERBİYESİZLİK/DENSİZLİK


- "KIZILDERİLİ" değil/yerine AMERİKA(N) YERLİSİ/ESKİ HİNTLİLER/OLD INDIANS


- "KIZIYOR/LAR" ile/ve/değil/yerine İSTEMİYOR/LAR


- "KIZMAK" ile/ve KINAMAK


- "KLASİK" ile/değil ANTİK/A

( [not] CLASSIC vs. ANTIQUE )


- "KNOWN POINTS" vs. "SOME POINTS"


- "KÖK SÖKTÜRMEK" ile "KAN KUSTURMAK"


- "KOKLATMAK" ile "KORKUTMAK"


- "KÖKTEN" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KALICI


- "KOLANYA" değil KOLONYA[İt. < COLONIA]

( İçinde limon, lavanta vb. bitkilerin yağı bulunan, hafif kokulu alkollü bir nesne. )


- "KOLAY KOLAY" ile/değil HİÇ


- "KOLAY(LIKLA) SÖYLEMEK" ile/ve/değil/<> İNAN(M)IYOR OLMAK


- "KOLAYLIKLA BAŞARABİLMEK" ile/değil "ÜSTESİNDEN GELMEK"


- "KOMİK" ile/ve/değil/<> ZAVALLI


- "KOMPLO TEORİSİ" ile/değil/yerine TEORİ/KURAM

( [düşük/yüksek olasılıklı] Akıl hastalığı içinde. İLE/DEĞİL/YERİNE Akıl[felsefe/bilim/sanat] ile. )


- "KOMŞU, KOMŞUNUN KÜLÜNE "(BİLE)" MUHTAÇTIR" değil "KOMŞU, KOMŞUNUN 'KÜLL'ÜNE MUHTAÇTIR"

( Komşu, komşunun her şeyine muhtaçtır. "Kül"(Küllî, Külliyat), "hepsi, her, tamamı" gibi anlamlarda kullanılır. Eğer yanan şeyden arta kalan anlatılmak istenirse, "bile"(... külüne bile ...) eklenerek kullanılabilir. )


- "KOMŞU" değil KONŞU


- "KONACAK" değil KOYULACAK


- "KONDURAMAMAK" ile/ve/||/<> YAKIŞTIRAMAMAK


- "KONJEKTÖR" değil KONJONKTÖR


- "KONJÖKTÜR/KONJUKTÜR/KONJEKTÜR" değil KONJONKTÜR


- "KONTEKS/T" değil/yerine/= BAĞLAM


- "Konu-konşu ne der?" demeden KONUŞ!!!


- "KONU" ile "DAVÂ"


- "Konuşacağız da ne olacak?" demeden KONUŞ!!!


- "Konuşma!" ve SUS!!!


- "KONUŞMAK İÇİN SIRA/ZAMAN BEKLEMEK" değil/yerine/>< ÖTEKİNİ DİNLEMEK


- "Konuşmaya ne gerek var?!" demeden KONUŞ!!!


- "KOPUK" ile/ve/değil/yerine/||/<> "İLGİSİZ"


- "KÖPÜRME" ile/ve/||/<> "YÜKSELME"


- "KÖPÜRTME" ile/<> "KÖRÜKLEME"


- "KÖPÜRTME" ile "PARLATMA"


- "KÖR ÖLÜR, BADEM GÖZLÜ OLUR" ile "İYİ OLUR, ALLAH'TAN; KÖTÜ OLUR, SENDEN/ELDEN BİLİRLER"


- "KÖR TALİH" ile "KARAYAZI"


- "KÖR-KÜTÜK ÂŞIK" değil SIRILSIKLAM ÂŞIK


- "KORKARAK SÖYLEMEK" değil/yerine İDDİALI SÖYLEMİŞ OLMAYAYIM


- "KORKMAK" ile/ve "NE DER?" [DÜŞÜNCESİ]


- "KORKMAK" ile/değil HATIRINI KIRMA ÇEKİNCESİ


- "KORKMAK" ile/değil/yerine ONUN SEVİYESİNE İNMEMEK/DÜŞMEMEK


- "KORKMAK" ile/ve/değil UZAK KALMAK


- "KORKULACAK OLAN":
BİZİMLE AYNI DÜŞÜNCEDE OLMAYANLAR ile/değil/yerine AYNI DÜŞÜNCEDE OLMAYIP BUNU SÖYLEME CESÂRETİNDE OLMAYANLAR


- "KORKUTMA" ile "KORKUTMA"

( Engellemek/korumak için olan. İLE Şaşırtmak, gülmek, eğlenmek için olan. )

( Çocukları hiçbir biçimde korkutmayınız! [Belki sadece/ancak savaşta düşmanı olabilir![o da ancak daha fazla zarar görmemek içindir.] İLE Düşmanın bile olsa, ne şaka, ne de başka bir gerekçe ya da koşulla, hiç kimseyi korkutmayınız! )


- "KÖRLÜK":
ZİHİNSEL ile/ve/||/<> İŞLETME ile/ve/||/<> BENCİL

( Kendi eksiklerini "görememe". İLE/VE/||/<> Şirketinde tekrarlayan yanlışlara karşı oluşan "görememe". İLE/VE/||/<> Dost eleştirisine, "niyet okuyarak", inanmamak. )


- "KÖRLÜK/SAĞIRLIK"(IN NEDENİ) ile/ve/||/<> TIKANIKLIK('IN NEDENİ)

( Olanaklar/olanaklılık, rahatlık. İLE/VE/||/<> Yeti/yetenek, becerme, başarı. )


- "KÖŞE" ile/ve/||/<> SEKİ/KÜRSÜ

( Gazetede. İLE/VE/||/<> Üniversitede/fakültede. )


- "KÖTÜ TÜRKÇE" (OLDU) ile/değil KÖTÜ BİR İFADE (OLDU)


- "KÖTÜ" değil FARKLI

( [not] "BAD" but DIFFERENT )


- "KÖTÜ" ile/ve/değil/yerine/||/<> ZOR


- "KÖTÜ/LÜK" ile/ve/değil/||/<> "KABA/LIK"


- "KÖTÜLEMEK" ile/değil/yerine NE OLDUĞUNU BELİRTMEK

( [not] "TO RUN DOWN" vs./but TO STATE
TO STATE instead of "TO RUN DOWN" )


- "KÖTÜLÜK ETMEK" ile/ve/||/<>/< ZARAR VERMEK

( İnsanda. İLE/VE/||/<>/< Kişilerde ve hayvanlarda. )

( ÖNCE, ZARAR VERME!

DO NOT HARM!

PRIMUM NON NOCERE PRIMA NON NOCERE )


- "KÖTÜMSER/LİK" >< "İYİMSER/LİK" ile/değil/yerine/>< GERÇEKÇİ/LİK

( [sadece] Tüneli "görür". >< Tünelin sonundaki ışığı "görür". İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Tünelle birlikte, ışığı ve gelebilecek treni görür. )

( [sadece] Her fırsattaki "zorluğu" "görür". >< Her zorluktaki "fırsatı" "görür". İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Her fırsatla birlikte kolay olmayabilecekleri birlikte değerlendirir. )


- "KÖTÜMSERLİK" değil/yerine/>< KONUŞABİLMEK

( Konuşabilirsek, "kötümserlik" oluşmaz. )


- "KRAL OLMAK" ile/değil/yerine/>< "BABA OLMAK"


- "KRALDAN ÇOK, KRALCI/LIK" ile/ve/değil/yerine/<> "KURALDAN ÇOK, KURALCI/LIK"


- "KRALLIK" ile/ve/değil/||/<>/>/< BİLGELİK

( Davranışla. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/>/< Sessizlikle. )


- "KRİZ YOK" değil/ne yazık ki KERİZ ÇOK


- "KÜÇÜK GÖRMEK" ile/ve/<> "KÜÇÜK DÜŞÜRMEK"


- "KÜÇÜK İŞ" ile/ve/<> "BÜYÜK İŞ"

( [iş/çalışma/etkinlik] Kent içindeyse. İLE/VE/<> Kent dışındaysa. )

( Küçük çocuklara, işe gitmenin ve geri dönüşün ne kadar süreceğini anlatmak üzere kullanılabilecek sözler. )


- "KÜÇÜK ZİHİN" ile/değil/yerine/<>/> "ORTA ZİHİN" ile/değil/yerine/<>/> "İLERİ ZİHİN"

( "Her sorunun" kendince bir yanıtı/açıklaması vardır. İLE/DEĞİL/YERİNE Deneyimlerinden öğrenir. İLE/DEĞİL/YERİNE Herşeyden ve herkesten öğrenir. )

( Kişilerle uğraşır. İLE/DEĞİL/YERİNE Olaylarla uğraşır. İLE/DEĞİL/YERİNE Düzenle/sistemle uğraşır. )

( "Dengini" arar. İLE ... İLE/DEĞİL/YERİNE Kendini arar. )

( "İleri zihinler, kendi çağının ötesindedir, zekiler, kendine bir şeyler çıkarır ve ahmak olan da buna karşı koyar.[The great person is ahead of their time, the smart make something out of it, and the blockhead, sets themselves against it.]" )


- "KÜÇÜLMEK" ile/değil/yerine "İNCELMEK"


- "KUDUR(T)MAK" ile "ÇILDIR(T)MAK"


- "KUDURMAK" ile "FITIK OLMAK"


- "KUDURUK" ile/ve "AZGIN"


- "KÜFÜR ETMEK/EDEN"/ŞATİM[Ar. < ŞETM] ile/değil/yerine/>< ŞÜKÜR ETMEK/EDEN


- "KÜFÜR" ile "PİS"


- "KUL" ile/ve/||/<> KÜL

( Neye "inanıyorsak". İLE/VE/||/<> Neye "yanıyorsak". )


- "KULAK ASMAK" ile "KULAK KABARTMAK"


- "KULAK KABARTMAK" ile/değil/yerine SORMAK

( Ağız aramak, ya da kulak kabartmak yerine doğrudan öğrenmeye yönelik soru sormak gerek. [her ne kadar sorulamayacak/konuşulamayacak şeyler olsa da] )


- "KULLANICI DEĞİŞTİR" ile "OTURUMU KAPAT"


- "KULLANIM" ile MANİPÜLASYON

( USING vs. MANIPULATION )


- "KULLANMA" ile/ve/değil/<> YARARLANMA


- "KULLANMAK" ile "DEVREDE TUTMAK"


- "KULLUK İÇİN" değil İNSANLIK İÇİN/İNSANLIĞINDAN DOLAYI


- "KULVAR AÇMAK" ile "KULVAR YARATMAK"


- "KUMAŞI FARKLI" ile "BAMBAŞKA BİR RENGİ VAR"


- "KURAL KOYMAK" ile/ve/değil/yerine "KURAL/LARI BELİRLEMEK"

( Bilenler kurallar koyar, bilmeyenler kurallara uyar. )

( Kuraldan çok kuralcı, kraldan çok kralcı olmamak gerek! )

( [not] "TO MAKE THE RULE" vs./and/but "TO DETERMINE THE RULE/S"
"TO DETERMINE THE RULE/S" vs./and "TO MAKE THE RULE" )


- "KURALCI/LIK" ile/ve BİLGİSİZ/LİK


- "KURALCILIKTA":
AKILSIZLAŞMA >< ROBOTLAŞMA


- "KURBAN KESMEK" değil KURBAN/YAKINLIK KESBETMEK[: Çalışarak kazanma.]


- "KÜRESELLEŞMENİN ARTMASI" ile/ve/değil/||/<> SINIRLARIN AZALMASI


- "KURGU-BİLİM" değil BİLİM-KURGU


- "KURMAK" ile "UYDURMAK"


- "KURMAK" ile/ve "YÜRÜ(T)MEK"


- "KURMAK" ile/yerine DÜŞÜNMEK

( Kuruntu/vesvese ile zihne düşenler düşünme değildir! [kuruntulardan vazgeçebilmeli!] )

( Bırak, farklı düşünce/duygu kuşları başının üzerinden uçsunlar. Sen ancak başının üzerinde yuva yapmamalarını sağlayabilirsin! )


- "KURNAZ/LIK" ile/değil/yerine ZEKİ/LİK


- "KURNAZLIK" ile/değil/yerine AKIL


- "KURTARMAK" ile TOPARLAMAK


- "KURTULMAK" ile "SIYRILMAK"


- "KUŞKU" ile/değil/yerine FELSEFİ KUŞKU


- "KUŞKUCULUK" ile/değil/yerine GÖRELİLİK


- "KUSURA BAKMA AMA ..." değil/yerine "YANLIŞ ANLAMA AMA ..."


- "KUSURSUZLUK" ile/değil/yerine BÜTÜNLENME


- "KUTSAL" OLMAZ/DEĞİLDİR!:
DİN ve DİYÂR ve DEM


- "KUTSALLAŞTIRMA" ile/ve/<> VAAZ (ETME)


- "KUTSALLIK" ile/ve/değil DUYGU YÜKLÜLÜK


- "KUTSAMA" ile/değil/yerine ANMA/ANLAMA


- "KUTUPLAŞMA" değil/yerine KUCAKLAŞMA


- "KUVVETLER AYRILIĞI" değil/yerine KUVVETLER AYRILIĞI VE BİRLİĞİ


- "KUYRUKLU YILDIZLAR" ile/ve/||/<> NÖTRON YILDIZLARI ile/ve/||/<> MAVİ SÜPER DEV YILDIZLARI


- "KUYUNUN DERİNLİĞİ" değil "İPİN KISALIĞI"


- "KUZU KUZU" ile/ve "SS / S.KE S.KE"


- (")KABARMA(") ile/ve/<> (")KÖPÜRME(")


- (")KABUL EDİLEMEZLİK(") ile/ve/<>/değil/yerine SİNDİRİLEMEZLİK


- (")KADIN/LIK(") ile/ve/||/<>/> (")ANNE/LİK(")

( Bebek doğurabilme olanağı. | Kendini doğurabilme olanağı ve olasılığı. İLE/VE/||/<>/> Bebeği doğurup bakabilme, yetiştirebilme. | Bebeğinden ve kendinden doğabilme, kendini gerçekleştirme. )


- (")KARANLIK(") ile/ve/||/<> (")BULANIK(")


- (")KASILMA(") ile/ve (")TUTULMA(")


- (")KAYIBIN("):
KAYBI ile/ve/||/<> KAYIP OLMAYANI


- (")KAYIP("):
GERİ GEL(E)MEYECEK OLAN ile/ve/||/<> YERİ DOLDURULAMAYACAK OLAN


- (")KAZIMAK(") ile/ve/değil/yerine (")SIYIRMAK(")


- (")KENDİLİK("):
(")KAYITLARIMIZDA(") ile/ve/||/<>/< BELLEĞİMİZDE


- (")KESİNLİK(") ile/ve/değil KESİNLİĞİN OLANAKSIZLIĞI

( [not] CERTAINTY vs./and/but IMPOSSIBILITY OF CERTAINTY )


- (")KIRILMA(") ile/<> (")ÇÖKME(")


- (")KOLAY(") ile/>< (")ZOR(")

( [hiçbir şey ...] Göründüğü kadar kolay değildir. İLE/VE/>< Zannedildiği kadar zor değildir. )


- (")KÖTÜ (OLMAK)(") ile/ve/değil/||/<>/< YAŞAMDA KALACAK KADAR (")KÖTÜ OLABİLMEK(")


- (")KÜLTÜREL(") ile/ve/değil/yerine/||/<> DÖNEMSEL


- (")KURAL(") ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KURUL


- (")KUŞKULU/ŞÜPHELİ İFADE TUTANAĞI(") ile/değil KUŞKULU/ŞÜPHELİ'NİN İFADE TUTANAĞI


- (KANT'IN):
GÖRÜŞLER/İ ile/ve/||/<> ÇÖZÜMLER/İ

( 1. Canlı kuvvetlerin, doğru tahmini üzerine düşünceler[1746]
2. Metafiziksel bilişin ilk ilkeleri üzerine yeni bir açıklama[1755]
3. Evrensel doğa tarihi ve gökler kuramı[1755]
4. Fiziksel monodoloji[1756] )


- (KARŞILAŞMALARDA/BULUŞMALARDA/KÜLTÜRLERDE) HİÇ ÖPÜŞMEMEK ile 2 KEZ ile 3 KEZ ile 4 KEZ YANAKTAN ÖPÜŞMEK


- (KENDİ KENDİNE) HÜKÜM VERMEK değil/yerine İSTİŞÂRE


- (KENDİ/MİZ) İÇİN ile (KENDİ/MİZ) OLARAK


- (KİŞİSEL) YORUM ile/ve/değil/yerine/<> NESNELLİK

( Yorum niteliğindeki hiçbir yaklaşım/açıklama, nesnellik iddiasında bulunamaz. )


- (KOŞULSUZ) SEVGİ:
(EN BÜYÜK) ZAAF ve ERDEM


- (KOŞULSUZ) SEVMELİ!


- (KUSA'LI) NICOLAUS CUSANUS ile/ve/||/<>/> GIORDANO BRUNO ile/ve/||/<>/> HENRY MORE

( 1401 - 11 Ağustos 1464 İLE/VE/||/<>/> Ocak 1548 - 17 Şubat 1600 İLE/VE/||/<>/> 12 Ekim 1614 - 01 Eylül 1687 )


- [Ar.] KADEM[Ar.] ile KADEM[Ar.]

( Kıdem, derece. İLE Yarım arşın uzunluğunda bir ölçü. | Mimari arşının yarısı kadardır ve 12 parmak uzunluğundadır.[Hafriyatlarda kullanılırdı] | Ayak. )


- [Ar.] KEBÂD ile KEBBÂD/KÜBBÂD

( İri limon. İLE Ağaç kavununa benzer bir çeşit büyük ve yumuşak bir limon.[dilim dilim kesilerek tatlısı yapılır] )


- [Ar.] KISSA ile MENKIBE/MENKABE[çoğ. MENÂKIB]

( Fıkra, öykü, rivâyet. | Olay, macera. İLE Din büyüklerinin ya da tarihe geçmiş ünlü kişilerin, yaşamları ve olağanüstü davranışlarıyla ilgili öykü. )


- [bazen] [ya/hem]
"KAZANÇ"/"KÂR"
ile/ve/değil/yerine/bazen/hem de/ya da/||/<>
DENEYİM/ÖĞRENME/YARAR

( "Hep mi ben kazanacağım/"kazanmalıyım"?",
Sadece benim mi yolum sürekli açık olacak/"olmalı"?
[eksik/fazla/özensiz] Yapmasam da olmaz mı?
[eksik/fazla/özensiz] Söylemesem/konuşmasam da olmaz mı? )


- [hem] KİŞİNİN "HATIRI" ile/ve/değil/yerine/hem de/||/<>/< HAKKIN HATIRI


- [KAMUSAL MAL'DA] KÖY ORTA MALLARI:
OTLAK ile/ve/||/<> YAYLAK ile/ve/||/<> KIŞLAK ile/ve/||/<> BALTALIK


- [KANT'TA] KRİTİK:
ELEŞTİRİ ile/ve/değil/||/<>/< SINIR ÇİZMEK


- [KISMÎ ANLAM BAKIMINDAN] SÖZ/LÂFIZ:
DELÂLET ile/ve/||/<> İŞARETLE DELÂLET ile/ve/||/<> DELÂLETLE DELÂLET ile/ve/||/<> İKTİZÂ ÜZERİNE DELÂLET

( DÂL Bİ'L-İBÂRE ile/ve/||/<> DÂL Bİ'L-İŞÂRE ile/ve/||/<> DÂL Bİ'D-DELÂLE ile/ve/||/<> DÂL Bİ'L-İKTİZÂ )


- [ne yazık ki]
"KENDİNDE":
!AYRICALIK/ÖNCELİK ("ARAMAK"/"BULMAK") ile !"ÖLÜMSÜZLÜK" ZANNETMEK ile !EGEMENLİK "KURMAK"

( Adâletten en uzakta olanların, en bilgisiz olanların ve kendinin en yüksekte olduğunu zannedenlerin, "kabul" ya da dayatmaları... )


- [ne yazık ki]
!KEYFÎ "İDÂRE" ile/ve !KEYFÎ "İRÂDE"


- [ne yazık ki]
!KIYIM ile/ve/||/<> !"YIKIM"


- [ne yazık ki]
!KÖLEMEN ile !KARAVAŞ

( Kölelerden kurulan bir asker sınıfı. | Birinin sahip olduğu köle ya da karavaş. İLE Savaşta tutsak edilen ya da satın alınan kadın köle. )


- [ne yazık ki]
"KAYGILARIMIZA" BOYUN EĞMEK
ve/=/||/<>/>
ÖZGÜRLÜĞÜMÜZE SIRT ÇEVİRMEK


- [ne yazık ki]
"KORKUYU, ÖFKE İLE YATIŞTIRMAK" ile/ve/||/<> "ÖFKEYİ, KORKU İLE YATIŞTIRMAK"


- [ne yazık ki]
"KORONA SALAK(KORONASALAK)/COVIDIOT" ile/ve/||/<> "KORONA NARSİST(KORONARSİST)"

( "Bana/bize bir şey olmaz" diyerek çoğu kişiye virüs bulaştıranlar. İLE/VE/||/<> "Kendileri dışında kimseye bulaşıp bulaşmadığını önemsemeyenler." )


- [ne yazık ki]
KALİFORNİYA SENDROMU:
HAZCILIK ile/ve/+/||/<>/> BEN MERKEZCİLİK ile/ve/+/||/<>/> YALNIZLIK ile/ve/+/||/<>/> MUTSUZLUK


- [ne yazık ki]
KANDIRMADA:
"APTAL/LIĞIMIZ" ile/ve/değil/||/<>/< "ONUN/ONLARIN" KARAKTERSİZ/LİĞİ

( Olmuyor. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Oluyor. )


- [ne yazık ki]
KARAMSAR/LIK ve/||/<> KARARSIZ/LIK


- [ne yazık ki]
KARGAŞA ile VURTUT

( ... İLE Silah kullanılan kargaşa. | Uzun uzun çekişerek, sıkı pazarlık ederek. )


- [ne yazık ki]
KAYIP ile KOPUK


- [ne yazık ki]
KEYFÎ "DÜŞÜNMEK"/KONUŞMAK ile/değil/yerine KENDİNE GÖRE "DÜŞÜNMEK/KONUŞMAK/YAŞAMAK"

( [ne yazık ki] Kişiler, (çoğunlukla) yiyecekleri ve yatacakları bir şeyleri olduğu sürece düşünmeyi reddederler. [ya da bu yanılsamadan ve keyfiyetten vazgeçip düşün(ebil)meyi, herşeye yeğlemelilerdir] )


- [ne yazık ki]
KEYİF EHLİ ile/ve İŞİNE GELDİĞİ GİBİ YAŞAYAN


- [ne yazık ki]
KİBİR ile/ve/<> GİZLİ KİBİR


- [ne yazık ki]
KONU(ŞULAN)LARI:
"SULANDIRMA" ile/ve/||/<>/< "ÇOK BİLMİŞLİK"


- [ne yazık ki]
KÖR ŞİDDET ile NEDENSİZ ŞİDDET


- [ne yazık ki]
KÜÇÜK HESAP ile/ve/||/<>/>/< BİLGİSİZLİK

( İkirciğe neden olur. İLE/VE/||/<>/>/< Hesapsızlığa ve fazla/yersiz "atılganlığa" neden olur. )


- [ne yazık ki]
KÜFÜR ile/ve/değil/||/<> İNKÂR


- [ne yazık ki]
KULLANILMAYAN METİN/KİTAP ||/<>/> MEZAR


- [ne yazık ki]
KURUCU ŞİDDET ile/ve/||/<>/> KORUYUCU ŞİDDET


- [ne yazık ki]
KÜSTAH/LIK ile/ve/değil/||/<>/< ÖZENSİZ/LİK


- [ne yazık ki]
KÜSTAHLIK ile/ve/||/<>/< "ÖZGÜVEN"


- [ne yazık ki]
KATLANMAK" ile/ve/||/<>/> "KANIKSAMAK" ile/ve/||/<>/> "KABULLENMEK" ile/ve/||/<>/> "ONAYLAMAK"

( Çoğu soruna "tanık olmaktan" dolayı. [ve giderek ...] İLE/VE/||/<>/> Çoğu soruna "katlanmaktan" dolayı. [ve giderek ...] İLE/VE/||/<>/> Çoğu sorunu "kanıksamaktan" dolayı. [ve giderek ...] İLE/VE/||/<>/> Çoğu sorunu "kabullenmekten" dolayı. )


- [ne]
([ne yazık ki] [ya]) "KÂR" ne de/ya da İNKÂR


- KORKU ile HAVF ile İTTİKÂ

( ... İLE Sevdiğini gücendirme korkusu. İLE Sakınma, Allah'tan korkma. )


- KORSAN ile/yerine ORJİNAL


- | "KAS KAFA" ile/ve/||/<> "BOŞ KAFA" ile/ve/||/<> "MAN KAFA" |
ile/değil/yerine
HOŞ KAFA

( Duyduğundan bir şey al(a)mayan. İLE/DEĞİL/YERİNE Duyduğunu çabuk unutan, etki etmeyen. İLE/DEĞİL/YERİNE Duyduğunu herkese anlatan. İLE/DEĞİL/YERİNE Duyduğunu içinde tutan. )

( Üç/dört heykel masalını okumanızı/dinlemenizi salık veririz. )


- | (")KÜLTÜRLÜ(") ya da (")HOCA(") |
ile/değil/yerine/<>/>
BİLGE

( | Öğrenmeyi seven. YA DA Öğretmeyi seven. |
İLE/DEĞİL/YERİNE/<>/>
Hem öğrenmeyi seven, hem de öğretmeyi seven. )


- | KAÇMAK ile/ve/ya da/||/<>/> SAVAŞMAK |
ile/ve/ya da/||/<>/>
DONAKALMAK

( [Olanaklar(ımız)/koşullar(ımız)/araçlar(ımız)]
| Yetmiyorsa, uygun değilse. İLE/VE/YA DA/||/<>/> Yetiyorsa, uygunsa. |
İLE/VE/YA DA/||/<>/>
İkisi arasında kalmış ya da hiçbir karar veremiyorsak. )

( | Sempatik. VE Sempatik. |
İLE/VE/YA DA/||/<>/>
Parasempatik. )


- | KAFTAN ve CÜBBE | ile/ve/değil/yerine/||/<>/< HIRKA

( | Sultan'da. VE Yargıç'ta. | İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Derviş'te. )


- | KARATE[Jp.] ile/ve/||/<> TEKVANDO[Korece] ile/ve/||/<> JUDO[Fr. < JIUJITSU(Jp.)] ile/ve/||/<> KUNGFU |
ile/ve/değil/yerine/||/<>/<
AIKIDO

( Ayak ve yumruk vuruşları üzerine kurulu, Japon kökenli bir dövüş yöntemi. İLE/VE/||/<> El ve kol vuruşlarından çok, ayak ve tekme tekniklerine önem veren, Uzak Doğu'ya özgü dövüş sanatı. İLE/VE/||/<> Jiujitsudan gelişmiş, tutmalara, fırlatmalara, hareketsiz bırakmalara dayanan, Japon kökenli silahsız yapılan dövüş sporu. İLE/VE/||/<> Kendini savunma temeline dayalı Çin kökenli spor.

İLE/VE/||/<>

Anatomi ve fizyoloji bilgisiyle saldırganın hareketini ve enerjisini kendine yansıtarak ve etkisiz duruma getirerek savunma bilgisi, felsefesi ve sporu.[AI-KI-DO: Evrensel enerjiyle uyumlanma yöntemi.] )


- | KENDİNDE ile/ve/+ KENDİ İÇİN | ile/ve/+/||/<>/> KENDİNDE VE KENDİ İÇİN


- | KESER ya da RENDE | ile/değil/yerine/>< KOL HIZARI

( | Kendine yontar. YA DA Ötekine/dışarıya yontar. | İLE/DEĞİL/YERİNE/>< İki tarafa da yontar. )


- | KORKU ile/ve/||/<> KIZMA/ÖFKE ile/ve/||/<> ÜZÜNTÜ/ÜZÜLME ile/ve/||/<> UTANMA/UTANÇ[>< AÇGÖZLÜLÜK] ile/ve/||/<> İĞRENME/TİKSİNTİ | ile/ve/||/<> SEVİNÇ(NEŞE)/COŞKU ile/ve/||/<> ŞAŞIRMA/ŞAŞKINLIK/HAYRET

( Farklı coğrafyalarda yaşayıp farklı dilleri konuşsa da yeryüzünde yaşayan tüm bireyler, şu 6 ya da 7 duygu-durum için aynı yüz ifadesi ve mimikleri kullanıyor. )

( )

( )


- ADCILIK/NOMİNALİZM:
KAVRAMSAL/LIK ve/||/<> TERİMSEL/LİK


- ALERJİ:
"KEDİYE" değil KEDİ TÜYÜNE


- AT:
KENTTE değil/yerine TAŞRADA


- BAĞLANMA:
KAYGILI ile KAÇINGAN ile GÜVENLİ


- BARIŞ:
KENDİNLE ve/||/<> DÜNYAYLA

( Kendiyle barışmayan, dünyayla barışamaz.
Kendinde, dünyayla barışmayan, kendiyle barışamaz. )


- BETİK/KİTAP:
SIRTI ile/ve/||/<> ARKASI


- BORSA:
KRİPTO ile HİSSE SENEDİ

( [süresi] 24 saat. İLE 8 saat. )

( Daha zor. İLE Daha kolay. )


- ÇÖZÜMLER:
KÜÇÜK ile/ve/||/<> ARA ile/ve/||/<> YALIN


- DEFA/KERE[Ar.] değil/yerine/= KEZ


- EKİN, ÖZGEN, "KÜLTÜR" = HARS = CULTURE[İng., Fr.] = KULTUR[Alm.] = CULTURA < COLERE:BAKMAK, ÖZENMEK[Lat.] = CULTURA[İsp.]


- FIRSAT VERMEK:
KENDİNE ve/||/<>/> ÖTEKİLERE ve/||/<>/> YAŞAMA ve/||/<>/> GELECEĞE


- GÜÇ/KUVVET ile DİRÂYET[İNCELİK, FARKINDALIK, YETENEK]


- HAIR STYLER[İng.]/KUAFÖR[Fr. < COIFFEUR]/BERBER[Fars.]/PERUKAR[İt. < PARRUCCHIERE] değil/yerine/= SAÇ BAKIMCISI

( Saç ve sakalın kesilmesi, taranması ve yapılması işiyle uğraşan ya bunu meslek edinen kişi. | Bu işin yapıldığı dükkân, güzellik salonu. )


- HEYET[Ar.]/COUNCIL[İng.]/KONSEY[Fr. < CONSEIL] değil/yerine/= KURUL


- HIZIR/KLOROFİL değil/yerine/= YEŞERMİK, YEŞİLİZ


- HURMA[Fars.] ile TRABZON HURMASI/ASYA/JAPON HURMASI/TAZE HURMA/CENNET ELMASI

( Hurma ağacı. | Palmiyegillerin eski çağlardan beri Kuzey Afrika'da kültürü yapılan, yemişlerinden yararlanılan, gövdesi uzun, yaprakları büyük ve dikenli bir ağaç. | Bu ağacın tatlı meyvesi. İLE Abanozgillerden, 15 metre kadar yükselebilen büyük bir ağaç. | Bu ağacın elma büyüklüğünde, turuncu renkte, hamken kekre olan, olgunlaştığında tatlılaşan meyvesi. )

( DATE vs. PERSIMMON )

( PHOENIX DACTYLIFERA cum DIOSPYROS KAKI )


- İNSÜLİN:
KISA SÜRE ETKİLİ ile/ve UZUN SÜRE ETKİLİ


- K ile G


- K ile K ile KA/KE ile KU

( Türk abecesinin on dördüncü harfi. İLE Potasyumun simgesi. İLE Türk abecesinin on dördüncü harfinin okunuşu. İLE Kurçatovyumun simgesi. )


- KA

( Astral Nur, Kalp. )


- KÂ'BE

( MÜSLÜMANLARIN HACI OLMAK ÜZERE BELİRLİ ZAMANDA GİDİP ZİYÂRET ETTİKLERİ YER | MÜSLÜMANLARIN NAMAZA BAŞLARKEN YÖNELDİKLERİ TARAF | KÜP TAŞ )


- KA'DE[Ar.] ile KADEH[Ar. çoğ. AKDÂH]

( Bir kere oturma, oturuş. İLE Bardak, küçük bardak, içki bardağı. | [botanik] Kadeh. )


- KANPANYA değil KAMPANYA


- KAABE KAVSEYN

( İki yay, iki kaş arası. )


- KAB[Ar.] ile KÂ'B[Ar.]

( Uzaklık, mesafe. İLE Topuk kemiği, aşık kemiği. | Tavla zarı. | Sekiz köşeli, sekiz yüzlü cisim. | Küp. )


- KABA (DİL) ile/ve/değil ORTALAMA (DİL)


- Kaba değil argo KONUŞ!!!


- KABA-SABA (KONUŞMAK)


- KABA/LIK ile/ve/ya da ÇIKARCI/LIK

( GALÎZ[< GILZET] ile/ve/ya da ... )


- KABA/LIK ile/ve SAÇMA/LIK


- KABA/LIK ile/ve/değil/<> SAF/LIK


- KABA ile/değil/yerine ENGİN


- KABA ile/ve/değil/<> GELİP GEÇİCİ


- KABA ile/ve/||/<>/> KUBAT

( ... İLE/VE/||/<>/> Kaba, biçimsiz. | Davranışları kaba olan. )


- KABACA ile/değil/yerine ÖZETLE


- KABADAYI ile PALİKARYA[Yun.]

( ... İLE Kabadayı Rum delikanlısı. | [yererek] Yunan. )


- KABAHAT, ...:
SENDE ile/ve/değil/yerine/ne yazık ki/||/<>/< SENİ SEVENDE


- KABÂHAT ile/değil/yerine/= SUÇ

( Uygunsuz hareket, çirkin, yakışıksız davranış, suç, kusur, töhmet. | Hafif hapis, para cezası ya da meslek ve sanattan alıkonulma ile cezalandırılan suç. İLE Törelere, ahlâk kurallarına aykırı davranış. | Yasalara aykırı davranış. )


- KABAK ile ARMUT KABAĞI

( Kabakgillerden, sürüngen gövdeli, sarı çiçekli, birçok türü olan bir bitki. | Bu bitkinin türlerine göre yemeği ve tatlısı yapılan ürünü. | Kabak kemane. | Ham, tatsız kavun, karpuz. | Tüysüz, dazlak. | Dişleri aşınarak yüzeyi düzleşmiş olan taşıt lastiği. | Bilgisiz, görgüsüz, kaba. | Kısa boynuzlu hayvan. İLE Ürünü, armut biçiminde olan bir süs kabağı. )

( CUCURBITA cum ... )


- KABAK ile ASMA KABAĞI

( Kabakgillerden, sürüngen gövdeli, sarı çiçekli, birçok türü olan bir bitki. İLE Kabakgillerden, sürüngen ya da sarılgan, mevsimlik bir tür kabak. | Bu kabağın ince uzun, sebze olarak kullanılan ürünü. )

( CUCURBITA cum LAGENERIA VULGARIS )


- KABAK ile BALKABAĞI/HELVACIKABAĞI/KESTANEKABAĞI

( Kabakgillerden, sürüngen gövdeli, sarı çiçekli, birçok türü olan bir bitki. | Bu bitkinin türlerine göre yemeği ve tatlısı yapılan ürünü. | Kabak kemane.Ham, tatsız kavun, karpuz. | Tüysüz, dazlak. | Dişleri aşınarak yüzeyi düzleşmiş olan taşıt lastiği. | Bilgisiz, görgüsüz, kaba. | Kısa boynuzlu hayvan. İLE Kabakgillerden, tatlısı yapılan, dışı boz, içi sarı renkli, iri bir kabak türü. )

( SQUASH vs. PUMPKIN, WINTER SQUASH )

( CUCURBITA cum CUCURBITA MAXIMA/PEPO )


- KABAK ile İTHIYARI/ACIHIYAR/ACIELMA/EBUCEHİLKARPUZU

( ... İLE Kabakgillerden, elma büyüklüğündeki meyvesi çok acı ve iç sürdürücü bir bitki. )

( ... cum CITRULLUS COLOCYNTHIS )


- KABAK ile JACKFRUIT

( ... İLE Tayland'da yetişen, iri kabağa benzeyen bir meyve.[Dünya üzerinde ağaçta yetişen en büyük meyvedir.] )


- KABAK ile SAKIZKABAĞI

( CUCURBITA cum CUCURBITA PEPO )


- KABAK ile SU KABAĞI

( Kabakgillerden, sürüngen gövdeli, sarı çiçekli, birçok türü olan bir bitki. | Bu bitkinin türlerine göre yemeği ve tatlısı yapılan ürünü. | [müzik] Kabak kemane. | Ham, tatsız (kavun, karpuz). | Tüysüz, dazlak. | Dişleri aşınarak, yüzeyi düzleşmiş olan (taşıt lastiği). | Bilgisiz, görgüsüz, kaba. | Kısa boynuzlu hayvan. İLE Kabakgillerden, alt bölümü şişkin, birçok yerde kurutulup su kabı olarak kullanılan, bir tür asma kabağı, kantar kabağı. )

( CUCURBITA cum LAGENARIA VULGARIS )


- KABAK ile VEZİRKÜLÂHI

( Kabak kızartılmamalıdır. [Tüm özellikleri nitelikleri kaybolur.] )


- KABAKLAMAK ile KABAKLAŞMAK ile KABAKLIK

( Ağaçların gençleşmesi için dallarını budamak. İLE Saçları dökülmek, dazlaklaşmak. | Taşıt lastiklerinin, dişleri aşınıp yüzeyi düz bir duruma gelmesi. İLE Karpuz ya da kavunun ham olma durumu. | Başın tüysüz ya da dazlak olma durumu. | Bilgisizlik, görgüsüzlük. )


- KABALA'DA:
SEFAR ile/ve SİPUR ile/ve SEFER

( Kabala'da üç temel kavram vardır: Sefar, Sipur, Sefer. Sefar: Sayı, nicelik demektir. Sefar ya da nicelik varolanların birbirleriyle ilişkisinde birinci durumda rol oynar, bu da sayıyla belirtilir. Daha sonra devinimi ve öteki nitelikleri gelir ki bunlar da sayıyla belirtilir.
Sipur: Söz ya da Logos anlamına gelir. Her harf bir kuvveti işaret eder ve var olanlar, harflerden oluşan sözcüklerdir.
Sefer: Yazı demektir. Tanrının yazısından da evrende varolanları anlamak gerekir. Tanrının düşüncesi bu varolanların anlamıdır. )

( Kabala İşlemleri: Themuria, Gematria, Notaria. Themuria: Kutsal sayılan sözcüklerdeki harflerin yerini değiştirerek yeni sözcükler elde etme yöntemidir. Gematria: Sözcükleri oluşturan harflerin sayısal değerlerinin toplamının hesaplanmasıdır. Notaria: Sözcüklerin kökeni olan harflerden sayı değerleri yoluyla yeni sözcükler türetmektir. )

( Kabala'da varlığın en genel ve bütünsel biçimlerine ise Sefirot(Sephirot) adı verilir. )

( Zohar Nur anlamına gelir ve Zohar öğretisi mistik tefekkür ve deneyim yoluyla nura kavuşma, varlık birliğinin insanda gerçekleştirilmesidir. Kabala, bu öğretinin kabul edilmesi, içselleştirilmesi anlamına gelir. )

( Kabala'da harfler sayılarla eşleştirilmiş ve birtakım tanrısal isimlerin harflerinin yerleri değiştirilerek belirli matematiksel kurallara göre anlam türetmelerine gidilmiştir. )


- KABALA[İng.] ile KABALA[Ar.]

( Doğaüstüyle ilişki kurma. | Yahudilerde, yazılı olarak konulmuş olan Tanrı kanunlarının yanında, ağızdan ağıza geçen din buyruklarının, İbrani felsefesinin ve efsane yazılarının tamamı. | Bu öğretinin yandaşlarının tamamı. İLE Götürü, toptan. )


- KABALA = CABALA[İng.] = CABALE[Fr.] = KABBALA[Alm.] = KABBALAH:ALINMIŞ ŞEYLER, GELENEK[İbr.]


- KABALA ile/ve STEGANOGRAFİ

( Yahudi bilgeliği, mistisizmi. İLE/VE Gizli yazı. )


- KABALAK ile KABALAK

( Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı ordusunda kullanılmış olan, şapkaya benzeyen bir başlık türü. İLE Kabak yaprakları biçiminde etli ve tüylü yaprakları olan, kırlarda ve su kenarlarında yetişen bir bitki. )


- KABALIK ve/||/<>/< GÜÇLÜ TAKLİDİ

( Kabalık, zayıf kişinin, güçlü taklididir. )


- KABAN[Erm.] ile KABAN[Fr. < CABAN]

( Dik yokuş. | Tepe. İLE Çeşitli kumaşlardan yapılmış, kalçaya kadar inen ve paltoya benzeyen üst giysisi. )


- KABARCIK ile İSİLİK/ISIRGIN

( PUSTULE vs. PRICKLY HEAT )


- KABARTI ile KABARTMA

( Tümsek, çıkıntı, kabarmış yer. İLE Kabartma işi. | Bir biçimin ya da bir süslemenin düz yüzey üzerindeki çıkıntısı. | Kil, alçı, taş vb. işlenebilir gereçleri girintili çıkıntılı yüzeyler durumunda biçimlendirerek yapılan yapıt, rölyef. | Kabartılarak yapılan. )


- KABARTMA TOZU ile SODYUM BİKARBONAT

( BAKING POWDER vs. BAKING SODA )


- KABBALAH:
KABIN İLMİ ile/ve/<> KABUL İLMİ


- KÂBE ile/ve/= ANITKABİR


- KÂBE ve/<> KALP


- KÂBE ve/||/<> KIBLE

( ... VE/||/<> Etrafında tavaf eden/ler varsa. )


- KÂBETULLAH

( GÖNÜL )


- KABÎH[Ar.] ile VAHŞ[Ar.]


- KÂBİL-İ DEVİR değil/yerine/= GEÇİRİLEBİLİR


- KABÎL[< KABL]:
SOY, NEVİ, SINIF | TÜRLÜ, GİBİ | AZ ÖNCE


- Kâbil[aslı KÂBÜL] ile Kabîl["ka" uzun okunur] ile KABÎL[Ar. < KABL] ile KABİL[Ar. < KABUL]["ka" uzun okunur]

( Afganistan'ın başkenti. İLE Hz. Âdem'in büyük oğlu olup kardeşi Hâbîl'i öldürmüştür. İLE Sınıf, tür/nev. | Türlü, gibi. | Az/biraz önce. İLE Kabul eden/edici. | Olan/olabilir. )


- KÂBİL ile/ve/<> FAİL


- KÂBİL ve KABUL


- KABİLE MENSUBİYETİ ile/ve YER MENSUBİYETİ


- KABÎLE[Ar. çoğ. KABÂİL] ile KABİLE["ka" uzun okunur]

( Boy. İLE Hanım ebe. )


- KABİLE ile/ve/değil/||/<>/> KÖY


- KABİLİ RÜCÛ değil/yerine/= DÖNÜLEBİLİR


- KÂBİLİY(Y)ET değil/yerine/= YETENEK


- KÂBİLİYET-İ TAKSİM değil/yerine/= BÖLÜNEBİLME


- KABİLİYET[Ar.] değil/yerine/= YETENEK/BECERİ


- KABİLİYET değil/yerine/= YETENEK


- KABİN[Fr. < CABINE] değil/yerine/= BÖLÜM

( Küçük, özel bölme. | Gemilerde, uçaklarda, uzay gemilerinde, küçük bölme. | Uçakta, yolcuların oturduğu bölüm. | Plajda, soyunma yeri. )


- KABİN[Fr. < CABINE] ile KABİNE[Fr. < CABINET]

( Küçük, özel bölme. | Gemilerde, uçaklarda, uzay gemilerinde, küçük bölme. | Uçakta, yolcuların oturduğu bölüm. | Plajda, soyunma yeri. İLE Bakanlar Kurulu, hükûmet. | Hekim muayenehanesi. | Bölüm/kabin. | Tuvalet/helâ. )


- KÂBİR[Ar.] ile KABİR/KABR[Ar. çoğ. KUBÛR] ile KABL[Ar.]

( Büyük, ulu. İLE Gömüt, sin, mezar/lık, kabristan[Fars.]. İLE Ön, önce, öndeki, evvel/evvelki. )


- KABIZ[Ar. < KABZ]["ka" uzun okunur] ile KABIZA["ka" uzun okunur] ile KABZ[Ar.] ile KABZA[Ar.]

( Alan, tutan, kabzeden. | Peklik/kabızlık veren. | [anatomide] Sıkan, çeken. [KABZ >< BAST] İLE [anatomide] Büken.[: Oynak kemikler arasındaki açıları daraltan kasların genel adı.] İLE El ile tutma. | Avuç içine alma, kavrama. | Azrâil tarafından ruh teslim alınma, ölme. | Peklik, amelsizlik, kabız. İLE Tutacak/tutamak yeri, sap. )


- KABIZLIK ve/ne yazık ki/||/<>/> ANAL ÇATLAK/YIRTIK

( CONSTIPATION and/unfortunately/||/<>/> ANAL FISSURE )


- KABIZLIKTA:
PRE-BİYOTİK ile/ve/<> PRO-BİYOTİK

( SEMBİYOTİK: İkisinin de biraradalığı. )


- KABLELMİLAT değil/yerine/= MİLÂTTAN ÖNCE


- KABOTAJ[Fr. < CABOTAGE] değil/yerine/= GEMİ İŞLETME

( Bir ülkenin iskele ya da limanları arasında gemi işletme işi. )


- KABOTAJ değil/yerine/= GEMİ-İŞLETİM


- KABUĞUN, FLOEM TABAKASI = TABAKA-İ KIŞR = LIBER


- KABUK ile/ve/<> BADIÇ

( .. İLE/VE/<> Bakla, fasulye, bezelye gibi taze sebzelerde, içinde tohumların sıralanmış bulunduğu kabuk. )


- KABUK ile BAĞA

( ... İLE Deniz kaplumbağasının kabuğu. | Kaplumbağa kabuğu. | Ur. )


- KABUK ile/ve/||/<>/> KABUKLU

( Bir şeyin üstünü kaplayan ve onu dış etkilere karşı koruyan, kendiliğinden oluşmuş sertçe bölüm, kışır/kışr. | Ekmeğin, pişme sırasında içinden daha çok sertleşen dış bölümü. | Bir sıvı ya da gazı dıştan saran, sert katman. | Deri üzerinde bir yaranın ya da sivilcenin kurumasıyla oluşan sertçe bölüm. | Bir hayvanı dıştan örten kitinli, kalkerli, silisli, kemiksi ya da boynuzsu örtü, kavkı. İLE/VE/||/<>/> Kabuğu olan. )


- KABUK = KIŞR = ÉCORCE


- KABUK ile KUKUÇ

( ... İLE Şeftali, kayısı gibi meyvelerin çekirdeklerinin sert kabuğu. )


- KABUK ile/ve ÖZ

( KIŞR ile/ve CEVHER )

( COVER vs./and ESSENCE )


- KABUK ile ŞEYTANMİNARESİ

( ... İLE Bazı deniz böceklerinin koni biçimindeki kavkısı. )


- KABUK ile TOPUR

( ... İLE Kestanenin dikenli olan dış kabuğu. | Fındığın dışındaki yeşil kabuk. )


- KABUK ile/<> YALAMUK

( ... İLE/<> Çam ağacının reçineli kabuğu, soymuk. | Çam ağacının reçineli kabuğundan çıkan özsuyu. )


- KABUKİ ile/ve BUNRAKU

( Geleneksel Japon tiyatrosu. İLE/VE Kukla tiyatrosu. )


- KABUKİ ile/ve BUNRAKU

( Geleneksel Japon tiyatrosu. İLE/VE Kukla tiyatrosu. )


- KABUKLULAR:
İSTİRİDYE(SELCE[Ar.], SADEF[Fars.], OYSTER[İng.], OSTREA EDULIS[Lat.]) ile MİDYE/BELEHU'L-BAHR[Ar.]/MUSSEL[İng.] ile SHELL ile KTENIA ile LANGUST(İN)[Lat. PALINURUS VULGARIS] ile KARAVİDES(/KEREVİT) ile KRILL ile PAVURYA ile KARİDES[Yun.](SHRIMP) ile KREOPEK

( MISRÂ': İstiridye gibi deniz kabuklularından kabuklarının her biri. )

( İstiridyeler, doğal ortamlarında 80 yıla kadar yaşayabilirler. )

( İstiridyelerin bir inciyi tamamlamaları 15 - 20 yıllarını alır. [1 ton istiridyeden ancak 3 inci çıkar. Mükemmel küre şeklinde olma olasılıkları ise milyonda birdir.] )

( İstiridye )


- KABUL EDERSE/NİZ ile/ve/değil/yerine UYGUNSA/NIZ, UYGUN GÖRÜRSENİZ


- KABUL EDİLMEK ve/> KAYBOLMAK


- KABUL EDİLMESİ GEREKEN:
[ya] RASTGELELİK ya da/>< BİLİN(E)MEYEN/GİZLİ DEĞİŞKENLER

( Θ - φ )


- KABUL ETME(ME)K ile KATILMA(MA)K

( TO [NOT] ACCEPT vs. TO [NOT] AGREE WITH )


- KABUL ETME(ME)K ile ÖN PLANDA TUTMA(MA)K

( TO (NOT) ACCEPT vs. TO (NOT) TO (NOT) STAND/KEEP AT FRONT )


- KABUL ETMEK ile "BOYUN EĞMEK"


- KABUL ETMEK ile/ve/değil/yerine "GÖZE ALMAK"


- KABUL ETMEK ile GÜZEL GÖRMEK(TAHSÎN[< HÜSN])

( TO ACCEPT vs. TO SEE NICE )


- KABUL ETMEK ile/ve KATLANMAK

( ACCEPTANCE vs./and TO BEAR THE CONSEQUENCES )


- KABUL ETMEK ile/ve/değil/yerine TANIMAK


- KABUL ETMEMEK ile/ve/değil DAHA ÇOK YAKLAŞMASINI SAĞLAMAK


- KABUL ETMEMEK ile/değil/yerine/< FARKINDA OLMAK


- KABUL GÖRME ile/ve/değil/||/<> ÖNDE YER ALMA


- KABUL:
EDERSEN ile "ETMEZSEN"

( Ahbab. İLE Garib. )


- KABUL/LER ile/ve/değil/<> GELENEK/LER


- KABUL ile/ve/<> DESTEK


- KABUL ile/ve EZBER

( Dönüştürücü. [Kalb/tekallüb] İLE/VE Kalbe yazmak. )

( ... ile/ve BERM[: Ezberleme, hatırda tutma.] )

( ACCEPTANCE vs./and MEMORIZING )


- KABUL ile/ve/değil/<> İÇSELLEŞTİRME


- KABUL ile/ve İNANCA

( ACCEPTANCE vs./and ASSURANCE )


- KABUL ile/ve/||/<>/>/< İTİBAR

( ... İLE/VE/||/<>/>/< Saygı gösterme. | Önem verme. | Onur/şeref, haysiyet. | Bir şeyin, gerçek değil kararlaştırılan değeri. | İbret alma. | [ticaret] Söz ya da imzanın değeri. [İng./Fr. CREDIT] | Değer. )


- KABUL ile İTİRAF

( ACCEPTANCE vs. CONFESS )


- KABUL ile/ve/<> KALIB


- KABUL ile/ve/||/<>/< MAKBUL


- KABUL ile/ve MERHAMET

( ACCEPTANCE vs./and MERCY )


- KABUL ile/ve/değil OYUN

( [not] ACCEPTANCE vs./and/but GAME )


- KABUL ile/ve/<> SIRADÜZEN/HİYERARŞİ


- KABUL ile SÖYLEM

( ACCEPTANCE vs. DISCOURSE, DISSERTATION )


- KABUL ile SÖYLEM


- KABUL ve/< TAHSÎN

( ACCEPTANCE and/< TO SEE NICE )


- KABUL ve TAHSİN


- KABUL ile TAYİN


- KABUL ve/<> UYGUN DAVRANIŞ

( ACCEPTANCE and/<> APPROPRIATE BEHAVIOUR )


- KABUL ile/ve YADSIMA

( ACCEPTANCE vs. TO DENY/REJECT )


- KABULLEN(E)MEMEK ile DAYAN(A)MAMAK

( NOT (ABLE) TO ACCEPT vs. NOT TO WITHSTAND )


- KABULLEN(EBİL)MEK ile DAYANMAK/DAYANABİLMEK

( Her ne gelirse, sarsılmadan dayanmanın soyluluğu ve erdemi vardır fakat anlamsız işkence ve aşağılanmayı reddetmenin onurluluğu[vakarı] da vardır. )

( (ABLE) TO ACCEPT vs. (NOT ABLE) TO WITHSTAND
There is noble virtue in unshakable endurance of whatever comes, but there is also dignity in the refusal of meaningless torture and humiliation. )


- KABULLEN(ME)MEK ile "KATLAN(MA)MAK"

( TO (NOT) ACCEPT vs. TO (NOT) BEAR/STAND )


- KABULLENMEK değil/yerine DÜŞÜNMEK


- KABULLENMEK ile/ve/<> KOŞULLANMAK


- KABULLER ile/ve/||/<> SINIRLAMALAR


- KABURGA ile GEĞREK

( ... İLE Yumuşak kaburga kemikleri. | Kaburganın alt yanında bulunan boşluklardan her biri. )


- KABURGALAR ile/ve UCLARI SERBEST OLAN 11. 12. KABURGALAR

( ADLÂ'[< DIL]: Kaburgalar. | Geometrik şekillerin kenarları. İLE/VE ... )

( RIBS/BREAST BONES vs./and FLOATIN RIBS )


- KÂBUS[Ar.] değil/yerine/= KARABASAN

( Sıkıntılı ve korkulu düş. | Birinin, içinde bulunduğu karmakarışık, sıkıntılı durum. | Acı, sıkıntı, korku veren olay. )


- KABUS değil/yerine/= KARADÜŞ/KARABASAN


- Kabut et! ve DİNLE!!!


- Kabut et! ve SUS!!!


- KABZ/KONSTİPASYON değil/yerine/= PEKLİK


- KABZ değil/yerine/>< FERÂGAT


- KABZ ile HABS

( El ilet tutma. | Avuç içine alma, kavrama. | Azrail tarafından ruh teslim alınma, ölme. | Peklik, kabız. İLE Hapis, alıkoyma, bir yere kapama, salıvermeme. | Tutma, zaptetme. )


- KABZ ile KABZ

( AVUÇ İÇİNE ALMA, EL İLE TUTMA, KAVRAMA | GÖNLE GELEN SIKINTI | HAK VÂRİDÂTINDAN KESİLEN ile AZRAİL TARAFINDAN RUH TESLİM ALINMA, ÖLME )


- KABZA ile/ve/||/<> BARÇAK

( ... İLE/VE/||/<> Kılıç kabzasının siperi. )


- KABZA değil/yerine/= TUTAK/SAP


- KABZIMAL[Ar.] ile MADRABAZ[Fars.]

( Meyve sebze üreticileri ile satıcılar arasında, aracılık eden kişi. İLE Sebze, meyve gibi yiyecekleri, yerinden getirterek, toptan satan kişi. | Hile yapan, hileci. )


- KABZİYET ile GAZAP

( Allah'ın verdiği sıkıntı. İLE Kuldan kaynaklanan sıkıntı. )


- KAÇ TANESİYLE değil KAÇIYLA


- KAÇ YAŞINDASIN? yerine BÖYLE BİR SORU SORMA! (DAHA İYİ)

( Kişilerin yaşı, sorulmaması gereken sorulardan biridir.(Bay/Bayan farketmez). Kişi kendi paylaşmak istediğinde öğrenilecek bir konudur. Kişiler, sorulduğu için yanıtlamak zorunluluğunda bırakılmamalıdır. )


- KAÇAK-GÖÇEK (YAŞAMAK)


- KAÇAK ile GİZLİ ile YERALTI

( ILLEGAL vs. SECRET/HIDDEN )


- KACAK ile KAÇAK

( Mutfak araçları, kap kacak. İLE Bir kapalı kaptan, bir borudan sızan gaz ya da sıvı. | Gizlice kaçırılmış olan mal ya da nesne. | Bağlı bulunduğu yerden ya da yasadan kaçan, uzaklaşan. | Yasaca yapılması yasak olan ya da yapılması için gerekli izin alınmayan. | Yasaca belirtilmiş gerekli gümrük ve vergileri ödenmeden bir yere sokulan ya da bir yerden çıkarılan. | Yasalara, kurallara uymayarak, gizlice. )


- KAÇAK ile KAÇIK ile KAÇINTI ile KAÇKIN

( Bir kapalı kaptan, bir borudan sızan gaz ya da sıvı. | Gizlice kaçırılmış olan mal ya da nesne. | Bağlı bulunduğu yerden ya da yasadan kaçan, uzaklaşan. | Yasaca yapılması yasak olan ya da yapılması için gerekli izin alınmayan. | Yasaca belirtilmiş gerekli gümrük ve vergileri ödenmeden bir yere sokulan ya da bir yerden çıkarılan. | Yasalara, kurallara uymayarak, gizlice. İLE İlmeği kaçmış (çorap vb.). | Bir yana kaçmış, kaymış. | Bazı davranışları dengesiz olan, zıvanasız. | Çorabın ilmeği kaçmış yeri. İLE Erken doğan kuzu. | Sızıntı, kaçak. İLE Bir yerden ya da bir işten kaçmış kişi. | Toplumdan uzak duran, toplum içine çıkmak istemeyen kişi. )


- KAÇAK ile KAÇKIN


- KAÇAMAK ile KAÇAMAK

( Hoş görülmeyen bir şeyi, ara sıra yapma. | Bir şeyi, belirli etmeden, gizlice yapmaya çalışma. | Bir şeyden kaçınma yolu. | Kaçılacak yer. | Başkalarına belirli etmeden, gizlice yapılan. İLE Mısır unundan yapılan yağlı bir yemek. )


- KAÇAN/LAR ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KALAN/LAR


- KAÇAN ile/değil/yerine/>< KAZANAN

( Kazanamaz. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Kaçmaz. )


- KAÇAR/I TUTAR/I (OLMAMAK)


- KAÇINMA ile/ve/||/<>/> HOŞGÖRÜ ile/ve/||/<>/> TOPARLANMA


- KAÇINMA ile KAÇGÖÇ

( ... İLE Dinî bir yaklaşımla, müslüman kadınların, erkeklere görünmemeleri, birarada oturup konuşmaktan kaçınmaları. )


- KAÇIRMAK ile "ISKALAMAK" ile "ES GEÇMEK"


- KAÇIRMAK ile KAYBETMEK

( TO MISS vs. TO LOSE )


- Kaçırmamak için DİNLE!!!


- Kaçırmamak için SUS!!!


- KAÇKAR DAĞLARI ile/ve KÜRE DAĞLARI


- KAÇKAR ile/değil KAŞKAR


- KAÇKARLAR ile/ve/||/<> KALÇARLAR


- KAÇMA ile/ve/<> KENDİNDEN KAÇMA

( Geçenlerde, bir şair arkadaşımla konuşuyordum. İlk kez yurtdışına çıkmıştı. İzlenimlerini sorduğumda, kestirme bir yanıt verip "Dünyam daraldı" dedi. Bu sözüne şaşırdığımı görünce sözlerini sürdürdü. "Eskiden, kaçıp gideceğim yerlerin var olduğunu bilmek, bir ölçüde rahatlatıyordu beni. Fakat şimdi anladım ki, kaçıp gidilecek bir yer yokmuş." )


- Kaçmak için DİNLE!!!


- Kaçmak için SUS!!!


- KAÇMAK/KAÇIŞ ile/değil/yerine/>< ÖZGÜRLÜK


- KAÇMAK ile "KAÇMAK"

( Kendi anlamı. İLE İzin istemek/izin isteyerek/bildirerek ayrılma.(Deyim/argo). )

( Hızla koşup bir yere saklanmak. | Kimseye bildirmeden bulunduğu yerden ayrılmak, firar etmek. | Kendini göstermemek, rastlaşmamaya çalışmak. | Kaçınmak. | Gaz, sıvı vb. şeylerin sızması. | İpinin kopması. | Girmek. | Bir yana doğru kaymak. | Görünmeden gitmek, savuşmak, sıvışmak. | Hızlı koşmak. | Yok olmak. | Benzemek, andırmak. | Kaçgöçe uymak. | Kadının, yasalara ve aile isteklerine karşı gelerek evlenmek için evinden ayrılması. | Rengi ağarmak, uçmak. | Yarışçının ötekilerden hızla ayrılıp arayı açması. | Futbol ve basketbolda, engelleyen adamdan kurtulmak ya da pas alabilmek için boş alana koşmak. İLE ... )


- KAÇMAK ile/ve/değil/yerine (GERİ) ÇEKİLMEK


- KAÇMAK ile/değil HIZLI YÜRÜMEK/KOŞMAK

( ... ile/değil BESBESE )


- KAÇMAK ile/değil/yerine/>< KALMAK


- KAÇMAK ile/ve/değil/ne yazık ki KOLAYINA KAÇMAK


- KAÇMAK ile/ve SAKLANMAK


- KAÇMAK ile SIVIŞMAK/TÜYMEK/FIYMAK


- KAÇMAK ile/ve/değil/yerine UZAK DURMAK

( UZAK DUR!
* Karnı tokken sızlanandan
* Zevk sürerken sıkılandan
* El içinde ağlayandan
* Dost sözünden gocunandan
* Kuşkusuyla buz tutandan
* Düşmanına dost durandan
* Suretiyle kandırandan
* Aynalardan kovulandan
* Şeytanıyla yarışandan
* Sevabını anlatandan
* Günahına kulp takandan

Mete Özgencil )


- KAÇMAK ile/değil/yerine UZAK DURMAK


- KAÇMAK ile/değil/yerine VAZGEÇMEYİ BİLMEK/BECERMEK


- KÂD[Ar.] ile KADD[Ar.] ile KÂD[Ar.]

( Mahzûn olma. İLE Boy. İLE Hırs. )


- KADÂ İLEYHİ[Ar.] ile KADÂ BİHÎ[Ar.]


- KADÂ[Ar.] ile HÜKM[Ar.]


- KADÂ[Ar.] ile KADER[Ar.]


- KADAR değil/yerine/= ... DEK/... DEĞİN


- KADAR değil/yerine/= DENLİ


- KADAVERİK/CADAVERIC[İng.] değil/yerine/= KADAVRA KAYNAKLI


- KADAVRA DONÖR/CADAVERIC DONOR[İng.] değil/yerine/= ÖLÜ GÖVDESİNİ BAĞIŞLAYAN


- KADAVRA/CADAVER[İng.] değil/yerine/= ÖLÜ GÖVDE


- KADAYIF[Ar. < KATAİF] ile TEL KADAYIF ile KÜNEFE

( Undan yapılan, tatlı olarak tüketilen türlü biçimlerde yiyecek. )


- KADD[Ar.] ile KATT[Ar.]

( Uzunlamasına kesmek. İLE Enine kesmek. )


- KADDERA LEHÛ KEZÂ[Ar.] ile MENÂ LEHÛ KEZÂ[Ar.]


- KADEH[Ar.] ile KE'S[Ar.]


- KADEH[çoğ. AKDÂH] ile KADEH

( MÜRŞİDİN SÖZLERİ | İÇKİ BARDAĞI ile KALB )


- KADEH ile/ve/değil/yerine PİSAGOR'UN KADEHİ

( ... İLE Ölçüyü kaybedersen, herşeyi/ni kaybedersin. )

( ... İLE İçine konulan şarabın, kadehin ortasındaki çıkıntının seviyesini geçmesiyle, fazla olanı değil kadehin içindeki tüm sıvıyı, altındaki deliklerden akıtır. [Nerede duracağını ve ne kadar içmesi gerektiğini bilmeyenler için ve sınırlarını öğrenmeleri için yapılmıştır.] )

( | )

( )


- KADEM ve/<> HATEM


- KADER-KISMET


- KADER:
TESÂDÜF değil YEĞLEME/TERCİH


- KADER[Ar.] ile TAKDÎR[Ar.]


- KADER ile/ve/değil/||/<>/< AKIBET


- KADER ile/ve BUYRUK

( DESTINY vs./and ORDER )


- KADER ile/ve/<> FITRAT


- KADER ile/ve/||/<> KARMA

( ... ile/ve/||/<> )

( Karma ve Kader kavramlarını, kapsamlı bir biçimde anlamak ve görmek üzere "My name is Earl" dizisini baştan sona izlemenizi öneririz... )

( Karma'nın etkileyici ve ilham verici 10 yasası )


- KADER ile/ve RASTLANTI/TESADÜF

( DESTINY vs./and COINCIDENCE )


- KADER ile/değil YAZGI


- KADER ile/değil YAZGI/"ALINYAZISI"

( [not] DESTINY vs./but ONE'S FATE )

( ... ile/değil MING )


- KADERDEN KAÇMAK değil BİR KADERDEN, BAŞKA BİR KADERE GİTMEK/GEÇMEK


- KADERİYE ile/değil CEBRİYE


- KADÎ/KADI[Ar. < KAZÂ | çoğ. KUZÂT]["ka" uzun okunur] ile KADİH[Ar. < KADH]["ka" uzun okunur]

( Yapan, yerine getiren. İLE Kötüleyici, zemmedici. )


- KÂDI/LIK ile/değil NAİB/LİK


- KÂDI ile MÜÇTEHİT[Ar.]

( Tanzimata kadar her türlü davaya, Tanzimat ile Medeni Kanun arasındaki dönemde ise yalnız evlenme, boşanma, nafaka, miras davalarına bakan mahkemelerin başkanları. İLE Ayet ve hadislere dayanarak yargıya varan, karar veren din düşünürü. )


- KADİFE/VELUR[Fr.] ile/ve ÇATMA

( Yüzeyi belirli uzunlukta bırakılmış, ham madde lifleriyle kaplı, parlak, yumuşak kumaş. İLE Bir tür döşemelik kumaş. )


- KADİFE/VELUR[Fr.] ile PELÜŞ[Fr.]

( ... İLE Bir yüzü uzun tüylü, yumuşak ve parlak, kadifeye benzer bir kumaş türü. )


- KADIKÖY İSKELE CAMİSİ ile KADIKÖY CAMİSİ / OSMANAĞA CAMİSİ

( Kadıköy (Mustafa III) İskele Camisi. İLE Söğütlüçeşme Caddesi'nde iskele tarafında, çarşı önündedir. )

( 1741'de, Sultan III. Mustafa tarafından. İLE 1713'te, Bâbüssaâde Ağası Osman Ağa tarafından. [1813'te ve 1880'de yangın sonrası onarılmıştır.] )


- KADÎM BİLGELİK:
DOLAYLI değil DOĞRUDAN


- KADÎM BİLGELİK:
TOPLUMSAL değil BİREYSEL


- KADÎM BİLGELİK ile/ve/<> KADÎM GELENEK

( ... İLE/VE/<> Kadîm Gelenek, hiçbir kültürün, milletin ve/ya da egemenliği altında değildir! Evrenseldir ve bu geleneğe ulaşmak, hünerdir. )


- KADÎM MATEMATİK'TE, ÜÇ SORUNSAL:
TESLÎS-İ ZÂVİYE ile/ve TADÎF-İ MEZBAH ile/ve TERBİ'-İ DÂİRE

( * Dar açının çizimle/geometrik olarak üç eşit parçaya bölünmesi. İLE/VE * Küpün iki katının alınması. İLE/VE * Dairenin kareleştirilmesi. )

( Daha geniş bilgi için burayı tıklayınız... )


- KADÎM SANAT değil KADÎM KÜLTÜRLERİN SANATI

( Tiyatro[< değişim] )


- KADÎM-İ ZÂTÎ ile/ve KADÎM-İ ZAMANÎ


- KADÎM'İN KIDEMİ ile/ve CEDÎD'İN VAADİ

( Geçmişte. İLE/VE Gelecekte. )

( Klasik geleneklerde esas olan. İLE/VE Modern zamanlarda ve arayışlarda. )

( Geçmiş dönemlerde, tarihin oluşması[tekâmülü], geçmiş üzerine/üzerindendi. )

( MA el-MÂHÛD )


- KADÎM[Ar. < KIDEM | çoğ. KUDEMÂ]["ka" uzun okunur] ile KADİM[Ar. < KADEM]["ka" uzun okunur]

( Eski. | Öncesini bilir kimse bulunmayan, öncesi bilinmeyen şey. | Başlangıcı olmayan, öteden beri varolan. | Eski zaman. İLE Ayak basan, varan/ulaşan. )


- KADÎM ile/ve ATİK


- KADÎM değil/yerine/= ESKİL


- KADÎM ile HÂDÎS

( Başlangıcı ve sonu olmayan. İLE Oluşta olan. )


- KADÎM ve/<> KABUL


- KADÎM ve/<> ŞİMDİ

( Bugüne, şu AN'a (da) etki ediyorsa, kadîmdir. )


- KADIN

( PARTHENOS )


- KADIN DOĞUM değil KADIN, DOĞUM


- KADIN ve ERKEK:
EŞİT ile/ve/değil/||/<>/>/< EŞ

( Eşitlik, ancak hak ve koşullar/olanaklar itibariyle, tüze ve tıpta geçerli olmak üzere, hâkim ve hekim önünde söz konusudur.

Hiçkimse de kimseyle kıyaslanamaz ve ölçülendirilemezdir. Kadın ve erkek "farkı/ayrımı" ise anlamsız bir genelleme sonucunda oluşan gereksiz, yersiz, karşılıksız, anlamsız ve boş bir "çabadır"/zorlamadır. )


- KADIN, ...:
..., SEVMEDİĞİ KİŞİYE[ERKEK/KADIN] ...
ile/><
..., SEVDİĞİ KİŞİ[ERKEK/KADIN] İÇİN ...

( ... hiç acımaz. İLE/>< ... kendine hiç acımaz. )


- KADIN değil/yerine DİŞİ/L

( Erkek, dişi sorulmaz, muhabbetin dilinde,
Hakkın yarattığı her şey yerli yerinde.
Nazarımızda kadın, erkek farkı yok.
Noksanlıkla senin görüşlerinde. )


- KADIN ile/değil KADINLIK/KADINLAR

( MER'A ile/değil NİSÂ )


- KADIN ile KARI

( HÜRRE: Cariye(eme) ya da esir olmayan kadın. )


- KADININ ... ile KÂDI'NIN ...


- KADINLAR ve/ne yazık ki/||/<>/> ÖLDÜRÜLEN KADINLAR :( ((((((

( Anıt Sayaç :( (((((( )


- KADINLARIN SEÇME VE SEÇİLME HAKKI:
BELEDİYE SEÇİMLERİ/NDE ile/ve/||/<>/> MILLETVEKİLLİĞİ/NDE

( 03 Nisan 1930 İLE/VE/||/<>/> 05 Aralık 1934 )


- KADINLARIN:
KORUNMASI ile/yerine/değil ANLAŞILMASI/EĞİTİLMESİ


- KADİR GECESİ ile/ve/değil/<> KADİR-KIYMET BİLDİĞİN GECE


- KADİR-KIYMET (BİLME(ME)K)


- KADÎR[Ar. < KUDRET] ile KADİR["ka" uzun okunur] ile KADR[Ar.]

( Tükenmez kudret sahibi olan Allah.[Allah'ın adlarından] İLE Güçlü, kuvvetli, kudretli, kudret sahibi. | Allah. İLE Değer, itibar. | Onur, şeref, haysiyet, meziyet. | Derece, rütbe. | Yıldızları, parlaklık derecelerine göre birbirinden ayırdetmek için yapılan sınıflandırmada her dereceden biri.[Birinci kadirden(en parlak) altıncı kadire kadar olan yıldızlar gözle görülebilir; teleskobun kuvveti arttıkça daha küçük kadirdeki yıldızları görmek olanaklıdır.][Güneşin parlaklığı sıfırıncı kadirdendir.] )


- KADÎR[Ar.] ile KAVÎ[Ar.]


- KÂDİR[Ar.] ile MUKÎT[Ar.]


- KÂDİR[Ar.] ile MÜTEMEKKİN[Ar.]


- KADÎR[Ar.] ile RABB[Ar.]


- KADİR ile/ve/||/<> HIZIR


- KÂDİR ile/ve MÂLİK


- KADIRGA ile BAŞTARDE/BASTARDA[İt.]

( ... İLE Osmanlı donanmasında kullanılan, kadırga türünden bir savaş gemisi. )


- KADIRGA ile/ve/<> KALYON

( Hem yelken, hem de kürekle yol alan, özellikle Akdeniz'de kullanılmış bir savaş gemisi. İLE/VE/<> Yelkenle ve kürekle yol alan savaş gemilerinin en büyüğü olan yelkenli gemi. )


- KADİRŞİNAS[Ar. + Fars.] değil/yerine/= DEĞERBİLİR


- KADİRŞİNAS/LIK değil/yerine/= DEĞERBİLİR(LİK)/İYİLİKBİLİR(LİK)


- KADÎRUN 'ALEYHİ[Ar.] ile KADÎRUN 'ALÂ Fİ'LİHÎ[Ar.]


- KADIZÂDE MEHMET EFENDİ ile/değil KADIZÂDE AHMET EFENDİ


- Kadını DİNLE!!!


- KADR


- KADR ile/ve KADER/KADAR ile/ve KADER

( Parlaklık. İLE/VE Ölçü. | Ölçüsünde, derecesinde. | Büyüklüğünde, genişliğinde. | Dek. | Gibi. | Denli. | Süre belirten bir söz. | Miktarda, derecede. | Bir sayıdan sonra geldiğinde, kesinlikle belirli olmayan bir niceliği belirten söz. İLE/VE Özgürlük. )


- KADRAJ[Fr. CADRAGE] değil/yerine/= ÇERÇEVEYE ALMAK

( Sinema ve fotoğrafçılıkta, görüntüyü, çerçeve içine alma. )


- KADRAJ değil/yerine/= DÖRDEN


- KADRAN[Fr. < CADRAN] ile/ve/||/<> KADRAJ[Fr. < CADRAGE]

( Saat, pusula vb. araçlarda, üzerinde yazı, rakam ya da başka işaretler bulunan düzlem. | Ölçek. İLE/VE/||/<> Sinema ve fotoğrafçılıkta, görüntüyü, çerçeve içine alma. )


- KADRAN/QUADRANT[İng.] değil/yerine/= DÖRTTE BİR


- KADRAN değil/yerine/= ÖLÇEK


- KADRO[İt. QUADRO] ile KADRO[İt. QUADRO]

( Bir kamu kuruluşunun, bir işletmenin, denetim ya da yönlendirme işlerini gerçekleştirenler ve bunların taşıdığı ödev, yetki ve sorumlulukların hepsi. | Bir işte görev alan kişi ya da kişiler, ekip. | Bu kişi ve sorumlulukları sayı, nitelik ve aşamalarıyla gösteren çizelge. | Bu çizelgedeki yer. İLE Bisiklet ve motosiklette, iskeleti oluşturan metal bölüm. )


- KADROLU ile SÖZLEŞMELİ


- KADÜK[Fr. < CADUC] değil/yerine/= DEĞERİNİ/ÖNEMİNİ YİTİRMİŞ, GEÇERLİLİĞİ KALMAMIŞ, ESKİMİŞ


- KAF "DAĞI" ile/değil BUZ DAĞI


- KAF (DAĞI) ve/<> ANKA (KUŞU)

( İnsan beyni/zihni. VE Yeğleme/tercih.[kılma/kılamama | yapma/yapamama] )


- KAF[Ar.] ile KÂF[Ar., Fars.] ile Kaf[Ar.] ile KÂF[Ar.]

( Osmanlı abecesinin yirmidördüncü harfidir.[ebced hesabında 100 sayısının karşılığıdır.] İLE kef harfinin başka bir okunuşu. İLE Masallarda, zümrüd-i anka kuşunun yaşadığı söylenilegelen dağ. | [Doğu budunları/kavimleri kozmolojisinde] Arz'ın etrafını çepeçevre kuşatan dağın adı. İLE Yaran/yarıcı. )


- KAF/CUFF[İng.] değil/yerine/= SARGAN


- KAFA SESİ ile/ve/||/<> FALSETTO[İt.]


- KAFA/BAŞ ve/<> AYAK

( Serin tutulmalı. VE/<> Sıcak tutulmalı. )

( Kafa, tüm gövdenin 1/8'i oranındadır. [Altın Oran!] )

( Kopan bir kafanın bilincinin ne kadar süre yerinde kaldığını (kalıyorsa) sınamak olanaksızdır. En iyi tahminle 5 ila 13 saniye arasında olduğudur. )

( Akılsız başın cezasını, ayaklar çeker. )

( SEDİR AĞACI: Kafatası. )

( )


- KAFA/KELLE[Fars.] değil/yerine/= BAŞ


- KAFADÂR[Ar. + Fars.] değil/yerine/= İYİ/YAKIN ARKADAŞ

( Görüş ve anlayışları birbirine uyan kişilerden her biri, kafadaş, kafa dengi. )


- KAFAMIZIN KARIŞMASI ile/ve/değil/||/<>/< EZBERİMİZİN BOZULMASI


- KAFANIN KARIŞMASI değil ZİHNİN BULANIKLAŞMASI


- KAFATASI/OMURGA YARALANMALARINDA:
SAÇLI DERİDE ile/ve/||/<> KAFATASI/BEYİN ile/ve/||/<> YÜZ ile/ve/||/<> OMURGA

( Saç derisi kafatası yüzeyi üzerinde kolaylıkla yer değiştirebilir ve herhangi bir darbe sonucu kolayca ayrılabilir. Bu durumda çok fazla miktarda kanama olur, bu nedenle öncelikle kanamanın durdurulması gereklidir. İLE/VE/||/<> Kafatası kırıklarında beyin zedelenmesi, kemiğin kırılmasından daha önemlidir. Bu nedenle, beyin hasarı bulguları değerlendirilmelidir. İLE/VE/||/<> Ağız ve burun yaralanmalarında solunum ciddi biçimde etkilenebilir ve duyu organları zarar görebilir. Bir yüz yaralanması sonucunda burun, çene kemiği kemiklerinde yaralanma görülebilir. İLE/VE/||/<> En çok zarar gören bölge bel ve boyun bölgesidir ve çok ağrılıdır. Kazalarda en çok boyun etkilenir. )

( [Kafatası ve omurga yaralanmalarının nedenlerinde]
- Yüksek bir yerden düşmek.
- Baş ve gövde yaralanması.
- Otomobil ya da motosiklet kazaları.
- Spor ve iş kazaları.
- Yıkıntı altında kalmak. )

( [Kafatası ve omurga yaralanmalarında belirtiler]
- Bilinç düzeyinde değişmeler, bellek değişiklikleri ya da bellek kaybı.
- Başta, boyunda ve sırtta ağrı.
- Elde ve parmaklarda karıncalanma ya da duyu kaybı.
- Gövdenin herhangi bir yerinde, tam ya da kısmî hareket kaybı.
- Baş ya da bel kemiğinde biçim bozukluğu.
- Burun ve kulaktan, beyin omurilik sıvısı ve kan gelmesi.
- Baş, boyun ve sırtta dış kanama.
- Sarsıntı.
- Denge kaybı.
- Kulak ve göz çevresinde morluk. )

( [Kafatası ve omurga yaralanmalarında ilkyardım]
- Bilinç kontrolü yapılır,yaşam bulguları değerlendirilir.
- Hemen tıbbî yardım istenir[112].
- Bilinci açıksa hareket etmemesi sağlanır.
- Tehlike söz konusu ise düz pozisyonda sürüklenir.
- Baş-boyun-gövde ekseni bozulmamalıdır.
- Sarsıntıya maruz kalmaması gerekir.
- Bilgiler kaydedilmeli ve gelen ekibe bildirilmelidir.
- Asla yalnız bırakılmamalıdır. )


- KAFATASI ile/ve/||/<>/> FRENOLOJİ

( ... İLE/VE/||/<>/> Kafatası bilimi. )


- KAFATASI = SCULL, CRANIUM[İng.] = LE CRÂNE[Fr.] = SCHÄDEL[Alm.] = TESCHIO[İt.] = CRANEO[İsp.] = CALVA[Lat.] = TO KRANION[Yun.] = CUMCUME(T)[Ar.] = KÂSEH-İ SER[Fars.] = SCHEDEL[Felm.]


- KAFATASININ DIŞ ZARI ile KALP DIŞ ZARI

( PERICRANIUM vs. PERICARDIUM )


- KAFATASININ DIŞ ZARI ile KEMİK DIŞ ZARI

( PERICRANIUM vs. PERIOSTEUM )


- KAFAYI:
SAĞA SOLA SALLAMAK ile AŞAĞI YUKARI SALLAMAK


- KAFES değil/yerine/= KISLAK


- KÂFFE/Sİ[Ar.] değil/yerine/= TÜMÜ, HEPSİ, TAMAMI


- KÂFİ değil/yerine/= YETERLİ


- KÂFİ değil/yerine/= YETERLİ


- KÂFİL[Ar. < KEFÂLET] ile KÂFİR[Ar. < KÜFR, KÜFRÂN(:
örten, setr eden) | çoğ. KÂFİRÛN, KEFERE, KÜFFÂR] ile KAFR[Ar. çoğ. KUFÂR]

( Üstüne alan, kefâlet eden. | Ödeyen, kefil olan. İLE Hakk'ı tanımayan/bilmeyen. | Allah'ın varlığına ve birliğine inanmayan. | Küfreden/küfredici. | İyilik bilmeyen, nankör. | [mecaz] Zeki, becerikli, kurnaz, yaman, cana yakın, sevimli. İLE Susuz, otsuz, ıssız çöl. )


- KÂFİLE[Ar.] değil/yerine/= TOPLULUK


- KAFİLE değil/yerine/= YOLCUBİRLİK


- KÂFİR ile FÂSIK

( Farzlara inanmayan. İLE Farzları tembellikle yerine getirmeyen. | Allah'ın emirlerini tanımayan, sapkın, günah işleyen, fesatçı, kötülük eden. )


- KÂFİR ile GAFİL


- KÂFİR ile HERETİK


- KÂFİR ile KÂFİR

( GURBETTE OLDUĞUNU BİLMEYEN | KARA )


- KÂFİR ile MÜLHİD[< LÂHD]

( ... İLE Allah'ı inkâr eden, dinsiz. )


- KAFİRLİK

( Simgeleri, put edinmek. )


- KÂFİYE değil/yerine/= UYAK


- KAFKASLAR'DA YAŞLAR:
0-40 ile/ve 40-70 ile/ve 70-110 ile/ve 110 - >

( Çocuk. İLE/VE Delikanlı. İLE/VE Olgun. İLE/VE Yaşlı/ihtiyar. )

( Özellikle cirit oyunlarında uygulanır. )


- KAFKASYA'DA:
KISLOVODSK ile/ve MINERALNIY VODO

( Sıcak su. İLE/VE Mineral su. )


- KAFTAN ile HİL'AT[çoğ. HİLA']


- KAFTAN ile/ve/değil/||/<> HİLAT

( ... İLE/VE/DEĞİL/||/<> Sultanların, gönül almak, ödüllendirmek için birine giydirdikleri değerli kumaştan yapılmış kaftan. )


- KÂFÛR

( Uzakdoğu'da yetişen, bir çeşit taflandan elde edilen ve hekimlikte kullanılan, beyaz ve yarı saydam, kolaylıkla parçalanan, ıtırı güçlü bir nesne. )


- KÂGİR/KÂRGİR[Fars.] değil/yerine/= TAŞ YA DA TUĞLADAN YAPILAN YAPI


- KÂĞIT BALIĞI ile/||/<> KAYIŞ BALIĞI

( ... İLE/||/<> Kâğıt balığıgillerden, Kuzey Avrupa denizleriyle Akdeniz'in derinliklerinde yaşayan kemikli bir balık. )

( ... cum/||/<> REGALECUS GLESNE )


- KÂĞIT BOYAMADA:
KINA ile/ve/||/<> CEVİZ KABUĞU ile/ve/||/<> SOĞAN KABUĞU

( XV. yy.'da uygulanan boyama teknikleri ve araçları. )


- KAĞIT ÖLÇÜLERİ


- KÂĞIT PARA:
HÜKÜMDARIN BORCU ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/< HALKIN BORCU


- KÂĞIT PARA:
KÂĞITTAN değil PAMUKTAN

( 1950'den önce, kenevir ve ağaç kabuğu kullanılarak yapılırdı. )


- KAĞIT PARANIN BASIMI ile/ve MADENÎ PARANIN BASIMI

( Merkez Bankası tarafından. İLE/VE Maliye Bakanlığı tarafından. )


- KAĞIT PARAYLA ÖDEME ile/ve MADENÎ PARAYLA ÖDEME


- KAĞIT-KÜREK


- KÂĞIT:
DOĞU'DA ile/ve/||/<>/> BATI'DA

( M.Ö. 100 - M.S. 650 arasında Semerkand'da. İLE/VE/||/<>/> XIII. yy.'dan sonra Avrupa'da. )


- KÂĞIT:
PAPİRÜS ile/ve/||/<> BAĞDÂDÎ ile/ve/||/<> SEMERKANDÎ ile/ve/||/<> HİNDÎ


- KÂĞIT ile ABADİ[Fars.]

( ... İLE Kalınca ve açık saman renginde, yarı mat bir kâğıt türü. )


- KÂĞIT ile AYDINGER[< EIDINGER özel adından]

( ... İLE Parlak yüzeyli, saydam, mimarlıkta çizim için kullanılan özel bir kâğıt. )


- KÂĞIT ve/||/<>/> GAZETE ve/||/<>/> ROMAN

( [olmasaydı, ...] Kapitalizm olmazdı. VE/||/<>/> Ulus olmazdı. VE/||/<>/> Birey olmazdı. )

( "Kitap, Kütüphane, Yazı, Okuma Kültürü, Yayıncılık" Konulu Kitaplar )


- KÂĞIT ve/||/<>/> KİTAP

( Gibi sessiz. VE/||/<>/> Gibi dolu. [olmayı yeğle(yebil)menin önemi/önceliği] )


- KÂĞIT ile KONÇİNA[Yun.]

( ... İLE İkiliden altılıya kadar olan oyun kâğıtları. )


- KÂĞIT ile KUŞEKÂĞIDI/PAPYEKUŞE[Fr. < COUCHE]

( ... İLE Kalın, ağır gramajlı parlak, düzgün, pürüzsüz, kaygan bir tür kâğıt. )


- KAĞIT ile PAPİRÜS[Yun. < Lat.]

( Hiçbir kağıt parçası, 7 kezden fazla ikiye katlanamaz. )

( ... İLE Papirüsgillerden, Nil kıyılarında yetişen bir bitki. | Eski Mısır'lıların, papirüs saplarından yaptıkları kâğıt. | Bu kâğıda yazılmış el yazması. )

( PAPER vs. PAPYRUS )

( ... cum CYPERUS PAPIRUS )


- KÂĞIT ile PELÜR[Fr.]

( ... İLE Daktiloda, yazıyı çoğaltmak için kullanılan için kâğıt. )


- KAĞITTA:
A0 ile/ve/<>/>/< A1 ile/ve/<>/>/< A2 ile/ve/<>/>/< A3 ile/ve/<>/>/< A4 ile/ve/<>/>/< A5

( Ayrıntılarını izlemek için burayı tıklayınız... )

( [kapladığı alan] 1 m² İLE/VE/<>/>/< 1 m²'nin yarısı. [1/2] İLE/VE/<>/>/< 1 m²'nin dörtte biri [1/4] ]İLE/VE/<>/>/< 1 m²'nin sekizde biri. [1/8] İLE/VE/<>/>/< 1 m²'nin onaltıda biri. [1/16] İLE/VE/<>/>/< 1 m²'nin otuzikide biri. [1/32] )


- KÂĞITTA:
TERBİYECİ ile/ve/||/<>/> AHERCİ ile/ve/||/<>/> BOYAYICI ile/ve/||/<>/> TAMİRCİ

( [bkz.]
Kâğıtlar ve Su Damgaları - Süheyl Ünver - Türk Tarih Kurumu, Belleten
XVIII. ve XIX. yy.'da, Türkiye'de Kâğıt - Osman Ersoy (Prof.) - Ankara, 1963 )


- KAĞNI MESCİDİ

( Sultanahmet'tedir. )


- KAĞŞAK = ESKİMİŞ, GEVŞEMİŞ, DAĞILMAYA YÜZ TUTMUŞ (EŞYA, YAPI)


- KAGU ile/ve/<> BENZERİ

( Yeni Kaledonya'da. İLE/VE/<> Yeni Zelanda'da. )

( Uçamayan, kocaman bir kuş. Kanatlarını kullanarak ağaçlara tırmanabiliyor. )


- KÂHİL[Ar. < KÜHÛLET | çoğ. KEVÂHİL] ile KAHİR[Ar. < KAHR]["ka" uzun okunur] ile KAHR[Ar.]

( Olgun, orta yaşlı, erişkin, kühûlet sahibi, 30 - 50 yaş arasında bulunan. | Hareketi ağır, çabasız, tembel, durgun, râkid. İLE Zorlayan, kahreden. | Üstün gelen, ezen/ezici. | Yok eden, ortadan kaldıran. İLE Zorlama, zorla bir iş gördürme. | Batırma, ezme, üstün gelerek mahvetme. | Çok üzüntü duyma, çok kederlenme. )


- KÂHİN ile REMMAL

( ... İLE Çakıl taşları atarak geleceğe ait olaylardan bahseden. )


- KAHİR EKSERİYET[Ar.] değil/yerine/= EZİCİ ÇOĞUNLUK


- KÂHİR[Ar.] ile 'AZÎZ[Ar.]


- KAHIR değil/yerine/= EZER


- KAHIR ile HELÂK

( Kalıcı/bâki kılmak için fâni kıl(ın)mak. | Yıkıp da yapmak. İLE Yokluğa/fâniliğe mahkum etmek/olmak. )


- KAHIR ile/ve LÜTÛF


- KAHİRE ile KAHİRE

( Mars gezegeninin Arapça'sı. İLE Mısır'ın başkenti. )


- KAHPE[Ar. < KAHBE] ile DÖNEK/CAYGIN/KAYPAK

( Fahişe/orospu. İLE İnanç ve düşüncesini değiştiren, sözüne güvenilmeyen kişi. )


- KAHR[Ar.] ile KUDRET[Ar.]


- KAHR ile GADAP


- KAHRAMAN/ALP ile ERMİŞ

( Halkı için öleni, halkı yaşatır. )


- KAHRAMAN >< KURBAN


- KAHRAMANLIK ve/||/<> AŞK

( Nasıl yaşayacağım? VE/||/<> Nasıl öleceğim? )


- KAHVE değil/yerine ELMA

( Elma, kahveden daha fazla uyku açıcıdır. )


- KAHVE ile/ve/||/<>/> KAHPE/KAHBE


- KAHVERENGİ PELİKAN ile/ve/||/<> PERU PELİKANLARI

( Ayrıntıları okumak için burayı tıklayınız... )


- KAHVERENGİ[Ar.] değil/yerine/= KULA


- KAHVERENGİ ile BAKIR RENGİ

( ... İLE Kızıla yakın kahverengi. )


- KAHYA değil/yerine/= EVBAŞ


- KAİD["ka" uzun okunur] ile KAİD[Ar. < KUÛD]["ka" uzun okunur]

( Yedeğine alan, yedekte çeken. | Komutan/kumandan. İLE Oturucu/oturan/oturmuş. )


- KAİDE[Ar.] değil/yerine/= KURAL


- KAİDE değil/yerine/= DURAÇ/TABAN/AYAKLIK


- KAİDE değil/yerine/= KURAL


- KAİL[Ar. < KAVL]["ka" uzun okunur] ile KAÎR[Ar.]

( Söyleyen, diyen. | Boyun eğmiş, razı olmuş. | Aklı yatmış, inanmış. İLE Daha/pek/çok derin. )


- KAILASH (DAĞI)

( KAR MÜCEVHERİ [Tibet dilinde] )


- KAİM[< KIYÂM] ile/ve/<> DAİM

( Kaimse daim de olur. )

( Daim değilse kaim de değildir. )

( Var. | Ayakta duran/bulunan. | Birinin yerini tutan, birinin yerine geçen. | Bir işte sebât eden. | Her zaman var olan [Tanrı]. İLE/VE/<> Sürekli/daima, sonsuz. )


- KÂİN[Ar.] ile SÂBİT[Ar.]


- KÂİN ile KÂHİN

( Bulunan, olan. İLE Doğaüstü yollardan gizli, bilinmeyen şeyleri, geleceği bilme iddiasında bulunan kişi. | Yahudilerin din reisi. )


- KAİNAT:
EVREN ile/ve/değil/<> YERYÜZÜ


- KÂİNAT[Ar.] ile/ve/değil/yerine/<>/= EVREN

( Ay altı [olan/lar(/kâin)]. İLE/VE/<> Ay üstü. )


- KAİNAT/KOZMOS değil/yerine/= EVREN


- KÂİNÂT ile/ve/||/<> ÂLEM

( Ol(un)an. İLE/VE/||/<> Bil(in)en. )

( (B)ilim. İLE/VE/||/<> Bilinen kainat. )


- KÂİNAT ve/<> KANAAT


- KÂİNÂT ile/ve MEVCÛDÂT


- KAİNÂT ve MÜVELLEDÂT


- KAK ile KAK

( Elma, armut vb. meyvelerin kurutulmuşu. İLE Zayıf ve kuru olan kişi. )


- KAKAFONİ[Fr.]/TENÂFÜR[Ar.] değil/yerine/= KAKIŞMA, DÜRTÜŞME, İTİŞME


- KAKAO/HİNTBADEMİ ve/<> SU

( Kakaoyu suyla karıştırıp içen ilk kişiler, Mayalar'dır. )

( THEOBROMA CACAO et/<> ... )


- KAKAO ||/<> BAMYA ||/<> PAMUK


- KAKARA KİKİRİ (GÜLMEK)


- KAKAVAN = KENDİNİ BEĞENMİŞ, SEVİMSİZ, DÜŞÜNCESİZ, BİLGİSİZ, BUDALA


- KAKIMAK = ÖFKELENMEK


- KAKINÇ = ÖFKE, KIZGINLIK


- KAKIR KAKIR

( "Kakırtı" sesi çıkararak. )


- KAKMAK ile/değil ÇAKMAK


- KAKNÜS

( Küllerinden yeniden doğan kuş. )


- KAKTÜS[Fr., İng. CACTUS] ile SÜTLEĞEN/JAPON KAKTÜSÜ

( Kaktüsgillerden, yaprakları yayvan ve dikenli, güzel, parlak renkte çiçekler açan bir bitki, atlas çiçeği. İLE Sütleğengillerden, yaprak sap ve köklerinde süt görünüşlü, kekre ve yakıcı bir öz su bulunan, verdiği öz su türlerine göre tıpta ve sanayide kullanılan, yediyüz kadar türü bilinen, bir ya da çok yıllık bir bitki. )

( CACTUS cum EUPHORBIA )


- KAKTÜS/ATLASÇİÇEĞİ ile/ve FESTAN

( ... İLE/VE Dikensiz kaktüs. )

( GÜLÂYÂN ile/ve ... )


- KAKTÜS ile/değil BEKTAŞİKAVUĞU

( ... İLE Büyük ve güzel çiçekler veren, ılık iklimlerde yetişen bir kaktüs. )

( ... cum ECHINOCACTUS )


- KAKTÜS ile/ve/değil SUKKULENT


- KÂKÜL[Fars.] ile PERÇEM[Fars.]

( Alna düşen, kısa kesilmiş saç. İLE Başlarını traş edenlerin, tepede bıraktıkları saç tutamı. | Yele. | Kâkül. )


- KÂL

( SÖZ, LÂF )


- Kâl ehline SUS!!!


- Kâl ehliyle bol bol KONUŞ!!!


- Kâl için DİNLE!!!


- KAL["ka" uzun okunur] ile KAL'[Ar.]

( Söz, lâf. İLE Koparma/koparılma, sökme/sökülme, yerindne çıkarma/çıkarılma, temelinden çekip atma. )


- KÂL ile HÂL


- KÂL ve/> HÂL ve/> SÜKÛT


- KAL ile KÂL[Ar.]

( Bir alaşımdaki madenlerin erime derecesi farkından yararlanarak bunları birbirinden ayırma işlemi. İLE Söz. )


- KALA KALA (ONA MI KALMIŞ?)


- KÂLÂ[Fars.] ile KÂLE[Fars.] ile KAL'A[Ar. çoğ. KILÂ'][Fars.]

( Kumaş. | Anamal, sermaye. | Ev eşyası. İLE Kumaş. | Kelek, ham kavun. İLE Kale, hisar. | Bir şeyin aslının, temelinin, güvenliğinin sürdürüldüğü nesne.[O eser, ilmin kal'asıdır.] )

( SUIDAS[Σοῦδα]/SOUDA(SUDA):

10. yüzyılda Bizans'ta yazılmış Antik Akdeniz dünyası ile ilgili bilgi veren dev ansiklopedidir. 30.000 tanım içerip, ansiklopedik sözlük biçiminde yazılmıştır; pek çok eskiz kaybolmasına rağmen kimi kısımlar Ortaçağ Hristiyan derleyicileri tarafından muhafaza edilmiştir. Suda isminin kökeninin muhtemelen[1] Bizans Yunancasında "kale", "hisar" manasına gelen souda kelimesinden geldiği düşünülmektedir. )


- KALA ile BEYAZ KALA

( Papua Yeni Gine'nin Kundiava kasabasında bulunan bir çiçek. )


- KALA ile KALA[>< GEÇE]

( Zaman. )


- KALAALLİTLER ile/ve İNUVİALUİTLER ile/ve İNUPİATLAR, YUPİGETLER, YUPLİTLER, ALUTİİTLER ile/ve YUPİKLER[:
Gerçek kişi]

( Grönland'daki eskimolar. İLE/VE Kanada'daki eskimolar. İLE/VE Alaska'daki eskimolar. İLE/VE Alaska'nın güneybatısında ve Sibirya'daki eskimolar.[İnuit sözünün ne olduğunu bilmezler.] )


- KALABALIK ile/ve/değil DOLU


- KALABALIKLAŞTIKÇA:
"AKILLANAN/LAR" ne yazık ki APTALLAŞAN/LAR

( Hayvanlar. İLE/NE YAZIK Kİ Kişiler. )


- KALAK ile KALAK

( Gelin tâcı. İLE Tezek yığını. )


- KALAKALMAK


- KALAMİN[Fr. < CALAMINE] ile KALAMİT[Fr. < CALAMITE]

( Doğada az bulunan, güç işlenen, hidratlı çinko silikat. | Havada, yüksek ısıda işlenen metal parçaların yüzeyinde oluşan oksit katmanı. İLE Piroksenlere yakın siyah, esmer, yeşil renkli bir silikat grubu. )


- KALAN SAĞLAR ile/ve/||/<> KALAN SAHALAR
(BİZİMDİR)


- KALAN YEMEĞİ:
BİTİRMEK/"TEMİZLEMEK" yerine SÜNNETLEMEK


- Kalanla(rla) KONUŞ!!!


- KALANTOR[İt.] / KELÂNTER[Fars.]


- KALASTRA[İt. < CALASTRA] ve/||/<> FİLİKA[İt. < FELUCA]

( Gemilerde cankurtaran filikalarını oturtmak için güvertelere konulan sehpa. İLE Cankurtaran sandalı. )


- KALAY ile/ve/||/<>/> KALAYLAMA

( Atom numarası 50, atom ağırlığı 118,7, yoğunluğu 7,29 olan, 232 °C'de eriyen, gümüş beyazlığında, kolay işlenebilen, yumuşak bir öğe. [simgesi Sn] | Kalaylanmış bir kabın üzerindeki alaşım tabakası. | Aldatıcı görünüş. | Sövme, küfür. İLE Oksitlenmeden korumak için bir metal parçasını ya da kabı kalay tabakası ile kaplamak. | Eksiklikleri, kusurları görünüşte gizlemeye çalışmak. | Sövmek. )


- KALB-İ SELÎM ile KALB-İ SAKİM

( Temiz gönül. İLE Temiz olmayan gönül. )

( Ne mal istenir, ne ilim Kalb-i Selîm istenir! )


- KALB ile KALB ile KALB[çoğ. KULÛB]


- KALB ve/<> LÂTİF/E


- KALBİMİZ ile/ve/<> KALBİMİZDEKİ


- Kalbin için DİNLE!!!


- Kalbin için SUS!!!


- KALBİN YEDİ TAVRI (*) ile/ve/||/<> KALBİN YEDİ TAVRI (**)

( (*)
1. SADIR
2. KALB
3. ŞEFFAF
4. FUÂD
5. CENNETÜ'L-KULÛB
6. SEVDÂ
7. CENNETÜ'L-KULÛB

ile/ve/||/<>

(**)
1. Kalb-i vesvese
2. Kalb-i İslâm
3. Kalb-i rü'yet
4. Kalb-i muhabbet
5. Kalb-i mir'âtül gayb
6. Kalb-i ma'denü'l-mükâşefat
7. Kalb-i mevlüd-i tecellî )


- KALBİN YOLU ile/ve/||/<> ZİHNİN YOLU

( Hoştur fakat tehlikelidir. VE/||/<> Sıradandır fakat güvenlidir. )


- KALBUR[Ar. < GİRBAL] ile SARAT

( Tahıl ve başka iri taneli maddeleri elemek için kullanılan, büyük delikli ya da seyrek telli elek. İLE Büyük delikli kalbur. )


- KALBURA ile/ve/||/<> KEVGİRE DÖNMEK/ÇEVİRMEK


- KALÇA KEMİĞİ ile PALDIM KEMİĞİ

( HARKAFA ile ... )

( PELVIS vs. COCCYX )


- KALÇA/PELVİS ile KIÇ/BÜZÜK(GÖT[< GÖDEN]/DÜBÜR,DÜBR/VERÂ'/MAKAT/ŞERC/ANÜS/REKTUM)

( TEDBİR[< DÜBÛR]: Bir şeyi te'min edecek ya da önleyecek yol, çare. | Kul iradesi. )

( HIP/HAUNCH/HUCKLE/NATES vs. BUTTOCK(/ASS/ARSE) )


- KALÇIN[İt. < CALZINO] ile KAMARÇİN

( Üstüne başka bir şey giyilmek için abadan yapılan, çizme biçiminde ayak giyeceği. İLE Mestin üzerine giyilen plastik ayakkabı. )


- KALDIRAÇ/MANİVELA[İt. < MANOVELLA] ile KALDIRAN ile KALDIRICI ile KALDIRIM ile KALDIRIŞ ile KALDIRMAK

( Az bir kuvvet ile büyük bir yükü kaldırmaya yarayan, bir dayanma noktası üzerinde hareket edebilen, inip kalkabilen sert çubuk. İLE Bazı organları yukarıya doğru hareket ettiren kas. İLE Kriko. İLE Yaya kaldırımı. | Yollarda taşlarla yapılan döşeme. İLE Kaldırma işi. İLE Bulunduğu yerden almak. | Yukarı doğru hareket ettirmek. | Yükseltmek. | Ürün toplamak, taşımak. | Çekmek, taşımak. | Bir kuruluşun çalışmasına son vermek, feshetmek, lağvetmek. | Hastayı hastaneye götürmek. | Tören yaparak ölüyü gömmek. | Toplamak. | Alıp başka yere götürmek. | Uyandırmak. | Piyasadan çekmek. | Elin ulaşamayacağı yere koymak, saklamak. | Kaçırmak. | İyi etmek, iyileştirmek. | Bir şeyden çokça satın almak. | Tayin etmek, atamak. | Yok etmek, ortadan silmek. | Uygun gelmek, yakışmak. | Çalmak, aşırmak. )


- KALDIRIL(A)MAZ DUYGU ile/ve/||/<> DÖNÜŞTÜRÜLEMEZ DUYGU


- KALDIRIM ile ARNAVUT KALDIRIMI

( Özellikle yayaların kullanımına ayrılmış ve yükseltilmiş yol. | Yollarda taşlarla yapılan döşeme. İLE Yollarda irili ufaklı taşlarla gelişigüzel yapılan kaldırım. )


- KALDIRMA:
KORUMA ile/ve/||/<> YOK ETME

( KATERGEIN )


- KALDIRMAK/BİTİRMEK ile/ve/<>/değil/yerine DARALTMAK


- KALDIRMAK ile/değil/yerine İYİLEŞTİRME


- KALDIRMAK ile KAYDIRMAK


- KÂLE ALMAMAK değil/yerine/= ÖNEMSEMEMEK/ÖNEM VERMEMEK/SÖZ ETMEYE DEĞER BULMAMAK


- KALE[Ar. < KAL'A]/KERMEN ile KALEBENT

( Düşmanın gelmesi beklenilen yollar üzerinde, askerî önem taşıyan şehirlerde, geçit ve dar boğazlarda güvenliği sağlamak için yapılan kalın duvarlı, burçlu, mazgallı yapı, kermen. | Satranç tahtasının dört köşesine dikilen, tahtanın bir tarafından öteki tarafına kadar düz olarak boş hanelerde gidebilen kale biçiminde taş. | Genellikle bir düşüncenin savunulduğu, sürdürüldüğü yer. | Takımla oynanan bazı top oyunlarında topun sokulmasına çalışılan yer. | Denizli iline bağlı ilçelerden biri. | Malatya iline bağlı ilçelerden biri. İLE Kale dışına çıkmamaya hüküm giyen suçlu. )


- KALE ile/ve/||/<> AHMEDEK

( ... İLE/VE/||/<> Bir kalede, dıştaki sur duvarına bitişik, iç kale. )


- KALE ile/değil KÂLE (ALMAK/ALMAMAK)


- KALE değil/yerine/= KORGAN


- KALEDONYA ile/ve/<> YENİ KALEDONYA

( İskoçya. İLE/VE/<> Kaptan Cook, bu coğrafyaya ilk vardığında, doğasını ve yeşilini çok beğendiğinden, vatanı İskoçya'ya benzeterek, Yeni Kaledonya olarak adlandırdı. )


- KALEM TÜKETMEK ile/ve/değil/daha çok/+/||/<>/&gt;&lt;/< SİLGİ TÜKETMEK


- KALEM ile/ve DOLMA KALEM

( HÂME ile/ve ... )

( PENCIL vs./and PEN )


- KALEM ile KAMIŞ


- KALEM ile KEÇİTIRNAĞI

( ... İLE Kesici ağzı üçgen biçiminde olan oyma kalemi. )


- KALEM ile KURŞUN KALEM

( ... İLE İçi grafitli, yazısı kolayca silinebilen, değişik biçimleri olan bir kalem türü. )

( PEN vs. PENCIL )


- KALEVÎ[Ar.] = ALKALİK


- KALFA ile/ve/<> YARDAK

( Aşaması çırakla usta arasında bulunan zanaatçı.| Mimar yardımcısı. | Saraylarda ve büyük konaklarda, halayıkların başında bulunan kadın. | İptidailerde, hoca yardımcısı. | Çocukları evlerinden alarak okula, okuldan evlerine götüren yardımcı. İLE/VE/<> Karagöz ustasının yardımcısı. )


- KALİBRASYON/CALİBRATION[İng.] değil/yerine/= ÖLÇÜMLEME. | ÇAP


- KALİBRASYON ve SENKRONİZASYON


- KALİBRATÖR/CALIBRATOR[İng.] değil/yerine/= ÖLÇÜMLEMECİ


- KALICI/LIK ile/ve/||/<>/> SÜRDÜRÜLEBİLİR/LİK


- KALICI/LIK ile/ve/değil/yerine SÜREKLİ/LİK

( [not] PERMANENCE vs./and/but CONTINUOUS/NESS
CONTINUOUS/NESS instead of PERMANENCE )


- KALICI/LIK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< UZUN SÜRELİ/LİK


- KALICI ile/ve/değil/||/<>/< GEÇERLİ


- KALICILIK ile/ve/değil/||/<>/> BAĞLAYICILIK


- KALICILIK =/< KENDİNDEN KAYBOLUŞ


- KALICILIK = SUBSISTENCE[İng., Fr.] = SUBSISTENZ[Alm.] = SUBSSISTENTIA[Lat.]


- KALİFİKASYON değil/yerine/= NİTELİKLİLİK


- KALİFİYE/VASIFLI değil/yerine/= NİTELİKLİ


- KALİFORNİYA ile KALİFORNİYUM[Cf]

( ... İLE Atom numarası 98, atom ağırlığı 244 olan, aktinit grubundan yapay bir radyoaktif öğe. )


- KALİKS DİŞLERİ = ESNÂN-I KE'S = DENTS DU CALICE


- KALİKS TÜBÜ = ÜNBÛBE-İ KE'S = TUBE DU CALICE


- KALİKS'İN KENARI, KALİKS AĞZI = HÂFFE-İ KE'S = BORDURE DU CALICE


- KALIN A ile İNCE A ile UZUN A

( Adam, akıl, ak, sakın, taka.
İLE
Lâla, lâstik, hâl, hâlbuki, lâf, lâkırdı, lâle, lâl, kâse, lânet, lâzım, kâzım, dükkân, kâtip, Hakkâri, zekâ, helâl, hattâ, sıhhât.
[Lâla, Lâtif lâleli lâmbasını, lâcivert lâke lâvabodan, nâzik ve nâdide Şefkâte verdi.]
İLE
Nâne, nâdir, nâme, câhil, câhit, sâdık, sâbit, kâtil, nâzik, târih, mâvi, hatâ, nâmus, mütevâzı, nâmert, âfet, gâye.
[Kısa okunacak sözcükler: Bakiye, yarın, hayır demokrasi, laik, hakem, sait, rakip, fakir, tarikat] )

( ALIŞTIRMA: "Aptallar, abdalın ibadethanesinde, aptallıklarını, abdallardan ayrımlaştırırken, adlarının anlamsızlaştırılmasını anlamlandıramadı." )

( - Hâkim hakem, yarın, rakiplerimizle demokrasi ve laiklik dersine devam edecek.
- Nalan, nahoş namesiyle hakemlere, nane verdi.
- Cahit'in kâsesine, Nadir’in kâtibi, kağıt koyuyordu.
- Halit, Sait’e, "Hayır!" diyemedi. )


- KALIN BAĞIRSAK ile/ve/>/> GÖDEN[< GÖD/GÖT]/REKTUM

( ... İLE/VE/> Kalınbağırsağın son bölümü. )

( MAYASIL/BÂSÛR[Ar.]/HEMAROİD/HÉMORROÏDES[Fr.]: Kalın bağırsakta ve makadın etrafındaki siyah kan damarlarının şişmesinden ve bazen yangılanmasından dolayı, makadın içinde ve dışında oluşan memeler yüzünden, makattan, kan ya da cerahat gelmesi. )


- KALIN O ile İNCE O

( Ot, ova, ocak, ordu, orman, ortak, bando, solo, fono, foto, biblo. İLE Lokomotif, Lodos, Gol, Lokanta, Londra, Psikolog, Sosyolog, Alkol, Mentol, Meteoroloji. )

( Lobutları, loş locasında notalayan normal lort, losyoncusunun lokantasında, nohutları, lokumlarla karıştırdı. )

( - Londra yolundaki loş evlerde, nohut, noksan lokmadır.
- Alkolik lort, lokantanın locasında, lokumları, lokma lokma yuttu.
- Hollanda’da, psikolog olan lokomotifçi, orduda, bandocu oldu.
- Doğramacı oğlu, doğduğu zaman, doğru, yoğurtçuya koşmuş. )


- KALIN OYLUMLU/HACİMLİ değil GENİŞ OYLUMLU/HACİMLİ


- KALIN U ile İNCE (UZUN) U

( Uçak, ucuz, uçurum, uykucu, ufak, kutu.
İLE
Rûya, rûzgar, hûlya, gûya, lûtfen, lûgat, mahkûm, sükûnet, hükûmet. )


- KALIN ile/ve GENİŞ


- KALIN ile/ve/<> KABA


- KALIN ile KALIN ile KALIN

( Nesnelerde, uzunluk ve genişlik dışında üçüncü boyutu çok olan. | Enli ve gür kaş. | Yoğun, akıcılığı az olan. | Etli, dolgun. | Pes ses. İLE Gelin olacak kıza erkek tarafından verilen para ya da armağan, ağırlık. İLE Mayalı hamurun parçalara ayrılıp tandırda pişirilmesiyle elde edilen ekmek türü. )


- KALIN ile KALINCA

( ... İLE Kalına yakın. )


- KALİNİS ile KALİNOS

( Bir tür yağmur kuşu, su tavuğu. İLE Levreğe benzer bir balık. )


- KALINTI ile/ve/||/<> BULUNTU


- KALINTI ile/ve/<>/değil İZ


- KALIP[Ar.] ile SAÇULA[İt.]

( ... İLE Dökümcülerin kullandığı, ağaçtan yapılmış kalıp. )


- KALIP/LAR ile/ve/<> KABUL/LER

( Az bilenlerde/okumuşlarda. İLE/VE/<> "Çok" "bilenlerde"/"okumuşlarda". )


- KALIP ile/ve/<>/> KALP

( Görevi, aynıdır. İLE/VE/<>/> Görevleri, çeşitli ve farklıdır. )

( Kalbi değiştiren, eylemdir. )

( Kalıbımız, neye/kime benzerse, kalbimiz de ona benzer. )


- KALIP ile/ve KİSVE


- KALIPLAŞMA ile DÜZLEŞME


- KALIT/MİRAS[Ar.] ile/ve/||/<> METRUKÂT[Ar.]

( Ölen kişiden kalanlar. İLE/VE/||/<> Ölen birinin bıraktığı şeyler. )


- KALIT/MİRAS ile/ve/||/<> KALITÇILAR/MİRASÇILAR/VERESE[Ar.]


- KALITATİF ARAŞTIRMA/QUALITATIVE RESEARCH[İng.] değil/yerine/= NİTEL ARAŞTIRMA


- KALITATİF/QUALITATIVE[İng.] değil/yerine/= NİTEL


- KALİTE/Lİ[Fr./İng. < QUALITY] değil/yerine/= NİTELİK/Lİ


- KALITIM/SOYAÇEKİM ile DOĞAL

( HEREDITY/HERITAGE vs. NATURAL )


- KALKAN ile KALKAN

( Ok, kılıç vb.nden korunmak için savaşçıların kullandığı korunmalık. | Toplum olaylarında güvenlik görevlilerinin çeşitli saldırı araçlarından kendilerini ve başkalarını korumak için kullandıkları, özel olarak yapılmış korumalık. | Koruyucu. İLE Yan yüzergillerden, büyük, yassı, derisi düğme ya da çivi denilen birtakım sivri kemiklerle örtülü balık. )


- KALKAN ve/<> PARPA

( ... VE/<> Kalkan balığının yavrusu. )


- KALKER TAŞI ile/ve/||/<> KİL ile/ve/||/<> DEMİR CEVHERİ

( Çimento yapımında kullanılırlar. )


- KALKIN(DIR)MA ile UYGARLAŞMA


- KALKMA ile KALKINIŞ ile KALKINMA ile KALKIŞMA ile KALKIK

( Kalkma işi. İLE Kalkınma işi. İLE Kalkınma işi. | İyileşme, şifa bulma. İLE Kalkışmak işi. | İsyan, ayaklanma, kıyam. İLE Düzeyine göre yüksekte olan. | Kabararak yerinden ayrılmış. | Dik durumda, ucu yukarı doğru olan. )


- KALKMAK ile/ve/||/<> KALGIMAK

( ... İLE Sıçramak, fırlamak, şaha kalkmak. | Öfkeyle kalkmak. | Çapkınlık, serserilik yapmak. )


- KALKOJEN[Fr. < CHALCOGENE] ile KALKOLİTİK[Fr. < CHALCOLITIQUE]

( Periyodik dizgede, altıncı öbekteki oksijen, kükürt, selenyum, tellür, polonyum öğelerinin genel adı. İLE Bakırın kullanılmaya başlamasıyla nitelenen [tarih öncesi dönem]. )


- KALKÜL/CALCULUS[İng.] değil/yerine/= TAŞ


- KALLEŞ/LİK ile/değil/yerine KARDEŞ/LİK


- KALLUS/CALLUS[İng.] değil/yerine/= KEMIK İYİLEŞİMİ | NASIR


- KALMA DURUMU

( LOCATIVE CASE )


- KALMA!:
KÖR ve/||/<> SAĞIR ve/||/<> DİLSİZ

( Geçmiş(in)e. VE/||/<> Şimdi'(n/y)e. VE/||/<> Geleceğ(in)e. )


- KALOMA

( Gemi zincirinin su içinde kalan bölümü. )


- KALOMEL[Yun.] değil/yerine/= TATLISÜLÜMEN

( Civa bileşimlerinden, hekimlikte kullanılan, zehirli bir madde. )


- KALORİ[Lat. < CALERE] değil/yerine/= ISIN

( Bir kilogram suyun sıcaklığını, bir derece yükseltmek için gereken ısı miktarı. Normal atmosfer basıncında, ısınma ısısı 15 °C'lik suyunkine eşit olan bir nesnenin, bir gramının sıcaklığını 10 °C yükseltmek için gerekli ısı miktarına eşit olan ısı birimi. | Besinlerin, dokular içinde yanarak gövdenin sıcaklık ve enerjisini sağlama değerlerini gösteren ölçü. )


- KALORİFER[Fr.] ile RADYATÖR[Fr.]

( Merkez ve depo durumunda olan bir kazandan çıkan sıcak hava, su ya da buharı, borularla dolaştırmak yoluyla bir yapının her yanını ısıtan aygıt. İLE Bir akaryakıtın yanmasından ya da sıcak bir akışkandan aldığı ısıyı dışarı ileten, dilimli borulardan oluşan ısıtma aygıtı. )


- KALORİFER değil/yerine/= ISITAŞIR


- KALORİMETRE[Fr.] değil/yerine/= ISIÖLÇER

( Cisimlerin ısınma ısısını ölçmeye yarayan alet. )


- KALORİMETRE/CALORIMETER[İng.] değil/yerine/= KALORİÖLÇER


- KALORİMETRİ[Fr.] değil/yerine/= ISIÖLÇÜM


- KALP


- KALP (İLE) ve/||/<> DİL (İLE)

( İkrar. VE/||/<> Tekrar. )


- KALP GÖZÜ(FUAD, BASİRET) ile/ve GÖZ

( ... İLE/VE Can alıp, veren. [Azrail] )

( Göz açık olmalı, aklını bulunduğu yere almalı. )


- KALP HASTALIKLARININ NEDENİ:
KAN YAĞLARI değil İNSÜLİN DİRENCİ

( ahmetrasimkucukusta.com/2017/07/15/yazilar/tip-yazilari/kolesterol/kalp-krizi-ve-felclerin-sebebi-insulin-direncidir

www.haberx.com/post/301969/kalp-hastaliklarinin-sebebi-kan-yaglari-degil-insulin-direncidir )

( )


- KALP KRİZİ ile KANSER

( Kısmen ya da büyük oranda, elimizdedir. İLE Kanser olasılığını %45 azaltan üç şey vardır: 1- Hayvansal ürünlerden uzak durmak. | 2- Yeterli miktarda lifli yiyecekler, bakliyat, tam tahıllı ürünler, sebze ve meyve yemek. | 3- Hareket etmek.[Şişmanlamamak.] )


- KALP SPAZMI ile/||/<> KALP KRİZİ

( - Sıkıntı ya da soluk darlığı olur.
- Ağrı duyusu, boyuna, sırta ve çeneye doğru ilerler.
- Sıklıkla fiziksel hareket, fiziksel zorlanma, heyecan, üzüntü ya da fazla yemek yeme sonucu ortaya çıkar.
- Ağrı, yaklaşık 5-10 dakika kadar sürer.
- Ağrı, istirahat ile durur, istirahat halindeyken görülmesi ciddi bir durumu gösterir.
- Soluk alıp vermekle ağrının biçimi ve şiddeti değişmez.

İLE/||/<>

- Ölüm korkusu ve yoğun sıkıntı duyar, terleme, mide bulantısı, kusma.
- Ağrı, göğüs ya da mide boşluğunun herhangi bir yerinde, sıklıkla kravat bölgesinde görülür, omuzlara, boyuna, çeneye ve sol kola yayılır.
- Kalp spazmı ağrısına benzemekle birlikte daha şiddetli ve uzun sürelidir.
- En çok hazımsızlık, gaz sancısı ya da kas ağrısı biçiminde belirti verir ve bu nedenle bu tür rahatsızlıklarla karıştırılır.[Bu tür gaz ya da kas ağrıları, aksi ispat edilinceye kadar kalp krizi olarak düşünülmelidir].
- Soluk alıp vermekle ağrının biçimi ve şiddeti değişmez. )

( ANGINA PEKTORIS cum/||/<> MİYOKART ENFARKTÜS )


- KALP ZARI YANGISI ile/ve KARIN ZARI(PERİTON) YANGISI ile/ve BAĞIRSAK YANGISI ile/ve MESANE YANGISI

( İLTİHAB-I ŞEGAF ile/ve PERİTONİT ile/ve ENTERİT ile/ve ZATÜLMESANE )


- KALP-DAMAR HASTALIKLARI ile/ve/||/<> BÖBREK HASTALIKLARI


- KALP[Ar.] değil/yerine/= YÜREK


- KALP ile/ve GÖNÜL


- KALP değil/yerine/= GÖNÜL/YÜREK


- KALP ve/<> KABUL

( Kalp/b, kabul edendir. )

( Kalbi değiştiren eylemdir. )

( Mumyalamada kalp gövdenin içinde bırakılır. [Bok Böceği de, döngünün simgesi olarak kalbin üzerine konulur.] )

( BULUN, BUT-AĞI, OG, ALTIN KAZIK )

( Bir kişinin kalbi, günde yaklaşık 100 bin kez atar. )


- KALP ve/<> KABUL

( Kalp/b, kabul edendir. )

( Herşeyi terk edip, bomboş, gidenleri kabul. )


- KALP ile KALP ile KALP

( Göğüs orta boşluğunda, iki akciğer arasında, gövdenin her yanından gelen kirli kanı akciğerlere ve oradan gelen temiz kanı da gövdeye dağıtan organ, yürek. | Kalp hastalığı. | Sevgi, gönül. | Bir ülkenin, bir kuruluşun işleyiş, yönetim ve varlığını sürdürme bakımından en önde gelen yeri. | Duygu, his. İLE Bir durumdan başka bir duruma çevirme, dönüştürme. İLE Düzme, sahte, geçmez para. | İşe yaramaz, tembel. | Yalancı, kendine güvenilmeyen. )


- KALP ve/||/<> KULAKÇIK/KULACIK

( ... VE/||/<> Kalbin üst bölümünde bulunan, sağdaki ana toplardamarlardan ve soldaki akciğer toplardamarlarından kanı alıp karıncıklara veren iki boşluğun adı. )


- KALP ile/<> MİTRAL[Fr.]

( ... İLE/<> Yürekte, sol kulakçık ile sol karıncık arasını kapayan. )


- KALP ve/+/<> OMURGA

( İhtiyâr. VE/+/<> İrâde. )

( [ebced] 66 VE/+/<> 33 )


- KALP ve SES

( İkisini de yumuşatmak gerekiyor. )


- KALP ve/<> TEKALLÜB(DÖNÜŞÜM)


- KALP ile/ve ZAMÎR

( ... İLE/VE İç, içyüz. | Vicdan. | Gönlün içi. Gönülde geçen şey. Gönülde gizli olan sır. | [dilb.] Adın yerini tutan sözcük. )


- KALPAK ile/ve PAPAK

( ... İLE/VE Uzun, tüylü kalpak. )


- KALPAK ile/ve ŞUBARA


- KALPANA

( İmgeleme, hayal, fantezi. )


- KALPSİ YAPRAK = VARAK-I KALBÎ = FEUILLE CORDIFORME


- KALSEDON/KALKEDON TAŞI değil/yerine/= KADIKÖY TAŞI

( Genellikle mavi renkte bulunan bir taş. )


- KALSEDUAN = KADIKÖY TAŞI


- KALSIFIKASYON/CALCIFICATION[İng.] değil/yerine/= KİREÇLENME


- KALSİNOZİS/CALCINOSIS[İng.] değil/yerine/= DOKU KALSİYUM BİRİKİMİ


- KALSİYUM[Ca] ile TAMANİT[Fr. TAMANITE]

( Atom numarası 20, atom ağırlığı 40,80, yoğunluğu 1,55 olan, 845 °C'de eriyen, kireç ve alçının birleşimine giren, sarımtırak beyaz bir öğe. İLE Doğal kalsiyum ve demir fosfat. )


- KALSİYUM / KALSEMİ

( ... İLE Kandaki kalsiyum miktarı. )


- KALTABAN[Fars.] değil/yerine/= NAMUSSUZ | ŞARLATAN, YALANCI, HİLECİ


- KALTAK ile KALTAK

( ... İLE İffetsiz, namussuz kadın. )


- KALUBELA

( Allah'ın, "Ben, Tanrı'nız değil miyim?" sorusuna verdiğmiz "Evet" yanıtı. | Çok eski zaman. )


- KALYA

( Sade yağ ile pişirilen bir tür kabak ya da patlıcan yemeği. )


- KAM' değil/yerine/= EZME, KIRMA; ZAPTETME


- KÂM[Ar.] ile/ve/değil/yerine/<>/< GAM[Ar.]

( Ağzın üstü, damak. | Meram, arzu, emel, istek. | Lezzet, zevk. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<>/< Tasa, kaygı, üzüntü. )


- KÂM[Fars.] ile/ve/değil/yerine/||/<> RÂM[Fars.]

( Ağzın üstü, damak. | Meram, arzu, emel, istek. | Lezzet, zevk. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Boyun eğen, kendini başkasının buyruğuna bırakan. )


- KAM/ŞAMAN[Ar.] ile KAM'[Ar.] ile KÂM[Ar.]

( Şamanlığa katılan kişi. İLE Ezme, kırma, zapetme. İLE Ağzın üstü, damak. | Meram, arzu, emel, istek. | Lezzet, zevk. )


- KAM ile KÂM[Fars.]

( Şaman. İLE Zevk, mutluluk, tat. )


- KAMA ile KAVELA[İt. < CAVIGLIA]

( Silah olarak kullanılan, ucu sivri, iki ağzı da keskin uzun bıçak. | Açılmış olan boşluklarda tavan ve yanlardan taş ya da cevher parçalarının düşmesini önlemek amacıyla tahkimat elemanları üstüne ya da arkasına yerleştirilen bir tahkimat parçası. | Kütüğü yarmak için kullanılan ucu sivri, yassı, enli çivi, takoz, kıskı. | Topun gerisini kapayan kapak. | Oyunda kazanılan her parti. | Oyunda sayı. İLE Halatların dikişlerinde kullanılan demir ya da ağaç kama. )


- KAMANÇO[İt. < CANGIA] değil/yerine/= YÜKLEME, AKTARMA, ELDEN ELE GEÇİRME


- KAMARA/CHAMBER[İng.] değil/yerine/= ODACIK


- KAMARÇİN ile ÇEDİK

( ... İLE Eskiden, mest üzerine giyilen sarı pabuç. )


- KAMARİLLA[İsp. < CAMARILLA ] ile AZMETTİRİCİ

( Bir büyük güç sahibini perde arkasından yöneten "kişi". İLE Suç işlemeye iten/yönlendiren/zorlayan "kişi". )


- KAMAROT[İt. < CAMAROTO] ile HİZMET GÖREVLİSİ/HİZMETÇİ

( Gemilerde yolcuların hizmetine bakan görevli. İLE ... )


- KAMBİYO[İt. < CAMBIO] değil/yerine/= ÇAPRAZ PARA DEĞİŞ-TOKUŞU

( İki ayrı ülke parasının birbiriyle değiştirilmesi. | Herhangi bir yerdeki bir alacağın tahsili, bir borcun ödenmesi ya da bir yerden toplanan para ve para yerine geçen taşınabilir değerlerin başka bir yere aktarılması için yapılan işlemin bedeli. | Bu işlemin yapıldığı yer. )


- KAMBRİYEN

( Birinci Çağın ilk dönemi ve bu dönemde oluşmuş yer katmanları. )


- KAMBRİYUM

( En eski jeolojik tabaka. )


- KAMBRİYUM ile ARKEEN[Fr. ARCHÉEN < Yun.]

( ... İLE Kambriyumlardan önce oluşan, en eski yer katı. )


- KAMBUR ile KAMBUR

( Bel ya da göğüs kemiğinin eğrilmesi, raşitizm sonucu, sırtta ve göğüste oluşan tümsek. | Bazı hayvanların sırtındaki çıkıntı. | Gövdesinde bu tümsek bulunan kişi. | Sıkıntı, dert. İLE Yapı ya da eşyada dışarıya doğru eğrilme. | Ütü yastığı. )


- KAMBURLAŞMA değil/yerine/>< DİK/DÜZGÜN DURMA/OTURMA/YÜRÜME


- KAMBURLUK/KİFOZ ile/ve/||/<> DOWAGER KAMBURLUĞU


- KAMÇILAMAK değil/yerine TETİKLEMEK


- KAMÇILILAR

( Haşlamlılar sınıfından, kamçı biçiminde bir örgenle hareket eden, denizlerde, tatlı sularda ya da asalak durumunda, insan ve hayvanlarda yaşayan, mikroskobik, tek hücreli hayvanlar ailesi. )


- KAMER BALIĞI değil/yerine/= AY BALIĞI


- KAMERA[Fr.] ile KAMARA[İt.]

( Görüntüleme aracı. | Görüntülerin filme alınmasını sağlayan araç, alıcı. | Kameraman. | Bir çekime başlanırken, yönetmenin alıcıyı çalıştırmaları için verdiği buyruk. İLE Gemi Odası. | İngiltere yasama meclisi. )


- KAMET:
YASSI NAMAZININ KAMETİ ile/ve/<> TERAVİH NAMAZI VE CUMA GECESİ[PERŞEMBE AKŞAMI] KAMETİ

( İsfehan makamında okunur. İLE/VE/<> Hüseynî makamında [Cumhur Müezzinliği'nde] okunur. [HAYYE ALE'S-SALÂH'a kadar, [bir müezzin]; HAYYE ALE'S-SALÂH'ta da, [tüm müezzinler ayakta olmak üzere] cemaatle birlikte.] )


- KAMET[Ar.] ile GAMET[Fr. < Yun.]

( Boy. | Camide, namaza kalkmak için okunan ezan. İLE Eril ya da dişil üreme gözesi. )


- KÂMET[Ar.] ile KÂMET[Ar.]

( Boy, endam. İLE Farz olan namazdan önce okunan iç ezan. )


- KAMET ve KIYÂMET


- KAMİ ve/||/<> KAZE

( Tanrı. VE/||/<> Yel/rüzgâr. )


- KÂMİL DİN değil DİNİN KÂMİLİ/KEMÂLİ


- KÂMİL'İN SABRI ile ÂRİF'İN SABRI ile AVAM'IN SABRI


- KÂMİL/MUKAYYEDÂT ile EKSİK/MUTLÂKÂT

( Vurmalı sazlar dışındaki telli ve nefesli sazlar için geçerlidir. )


- KÂMİL ile HATEM


- KAMİNETO[İt. < CAMINETTO] değil/yerine/= KÜÇÜK İSPİRTO OCAĞI


- KAMÎS

( UZUN GÖMLEK )


- KAMÎS[Ar.]

( Dölyatağını kaplayan ince deri. )


- KAMIŞ ile ARAROT KAMIŞI/MARANTA[bitkibilimci MARANTA'nın adından]

( Buğdaygillerden, sulak, nemli yerlerde yetişen, boğumlu, sert gövdesi olan bitkilere verilen ad. | Bu bitkiden yapılmış olan. | Erillik örgeni, penis. İLE Birçenekliler sınıfından, Antillerde ve tüm tropikal bölgelerde yetiştirilen, kökündeki yumrulardan un[ararot] çıkarılan bir kamış çeşidi. )

( ARUNDO DONAX cum MARANTA ARUNDINACA )


- KAMIŞ ile BAGAS

( ... İLE Ezilip suyu çıkarılmış, kâğıt ve yakıt yapımında kullanılan kamış. )


- KAMIŞ ile SU KAMIŞI/HASIR OTU/KOFA/KİLİZ

( Buğdaygillerden, sulak, nemli yerlerde yetişen, boğumlu, sert gövdesi olan bitkiler. | Bu bitkiden yapılmış olan. | Sıvı içecekleri, bardak ya da şişeden kolayca içmek için kullanılan ince, plastik boru, pipet. İLE ... )

( PHRAGMITES AUSTRALIS cum ... )


- Kamma phala, Kamma vipaka

( Bir edimin meyvesi ya da sonucu. )


- KAMPANA[İt. CAMPANA] ile/değil/yerine/= ÇAN

( Çan. | Tekerleğin dingil üzerindeki fren mekanizması. İLE/DEĞİL/YERİNE/= İçinden sarkan tokmağının kenarlara vurmasıyla ses çıkaran, madenden araç. )


- KAMPANYA < CAMPAGNA[İt.]

( Politika, ekonomi, kültür vb. alanlarda belirli bir süredeki etkinlik dönemi. | Tüketiciyi özendirmek için belirli sürelerde düzenlenen indirimli ya da taksitli satış. )


- KAMPİMETRİ/CAMPİMETRY[İng.] değil/yerine/= GÖRME ALAN ÖLÇÜMÜ


- KAMPİNG < CAMPING[Fr./İng.]

( Kamp kurma yeri. )


- KAMPÜS[Fr./İng. < CAMPUS] değil/yerine/= YERLEŞKE


- KAMU

( Tüm, hep, hepsi. )


- KAMU DENETÇİ/LİĞİ/MUHTESİB(OMBUDSMAN/LIK) ile/ve/||/<> ARABULUCU/LUK

( ... ile/ve/||/<> MUSLİHÛN )


- KAMU TÜZESİ/HUKUKU ile/ve/||/<>/> DEVLETLER TÜZESİ/HUKUKU ile/ve/||/<>/> DÜNYA VATANDAŞLIĞI TÜZESİ/HUKUKU


- KAMU ile/ve/||/<>/> ÖZEL ile/ve/||/<>/> VAKIF


- KAMUFLAJ[Fr./İng. < CAMOUFLAGE] değil/yerine/= GİZLEME/ÖRTME


- KAMUFLAJ değil/yerine/= GİZLEYİ


- KAMUFLE ETMEK değil/yerine/= ALALAMAK


- KAMUFLE ETMEK değil/yerine/= GİZLEYİLEMEK


- KAMUOYU ile KAMU VİCDANI


- KÂMUS ve/<> NÂMUS

( Kâmus, namustur. )


- KAMUSAL/LIK ile/ve/<> KURUMSAL/LIK


- KAMUTAY ile/ve/||/<> KURULTAY[Moğolca]

( Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin genel kurulu. İLE Ulusal ya da uluslararası bilimsel toplantı. | Bir kuruluşun, gündemindeki sorunları, temel konuları konuşmak ve yeni kurullar seçmek üzere belirli sürelerle ya da gerektikçe yaptığı genel toplantı. | Eski Türkler'de, devlet işlerinin görüşülüp karara bağlandığı kurul/meclis. )


- KAMUTAY ile/ve/||/<>/> OĞUŞLUK KAMUTAYI ile/ve/||/<>/> ULUS KAMUTAYI ile/ve/||/<>/> URAY KAMUTAYI

( MECLİS ile/ve/||/<>/> AİLE MECLİSİ ile/ve/||/<>/> MİLLET MECLİSİ ile/ve/||/<>/> BELEDİYE MECLİSİ )


- KAMYON[Fr. CAMION] ile TANKER[Fr.]

( Motorlu, büyük yük taşıtı. | Bu taşıtın taşıyabildiği miktarda olan. İLE Petrol, benzin gibi akaryakıt ürünleriyle, sanayi ile ilgili yağ vb. sıvı maddeleri taşıyan gemi ya da kamyon. )


- KAMYON ile KAMYONET

( Motorlu büyük yük taşıtı. | Bu taşıtın taşıyabildiği miktarda olan. İLE Yük taşıyan küçük kamyon, pikap. )


- KAMYON ile KAPTIKAÇTI

( ... İLE Kamyonla otomobil arası motorlu yolcu taşıma aracı. | İskambille oynanan bir oyun. )


- KÂN

( Değerli madenlerin çıkarıldığı ocak. )


- KAN BAĞIŞI ve ÖRGEN BAĞIŞI

( )

( )


- KAN ÖBEKLERİ(GRUPLARI): İNSANDA ile HAYVANDA

( Başlıca, 4 kan öbeği vardır. Bunlar (A), (B), (AB) ve (0)'dır. Bunlara ek olarak, bazı alt öbekler de vardır. Ayrıca, kanda, Rh etmenleri de bulunmaktadır.

Bunlar (Rh pozitif) ve (Rh negatif) olarak adlandırılırlar. Kan naklinde, verilecek kanın ve alacak kişinin kan öbeğinin bilinmesi çok önemlidir. Yanlış kan verilmesi, ölüme dahi yol açabilir.

Bazı durumlarda (0) öbeği kan, (A), (B) ve (AB) öbeklerine verebilir. Bu bakımdan (0) öbeğine, "genel kan verici" denilir. (AB) öbeği ise her öbekten kan alabileceğinden dolayı "genel kan alıcı" olarak adlandırılır. İLE
Domuzlarda 16, ineklerde 12, köpeklerde 7, kedilerde ise 2 kan öbeği vardır. )

( KAN VERMENİN YARARLARI

Kan vermenin hiçbir zararı ya da tehlikesi olmadığı gibi, tam aksine insan sağlığına yararı vardır.

18-65 yaş arası sağlıklı her kişi, 3 ayda bir kan verebilir. Gövdede, 300-400 ml. kan eksikliğinde, bünye bunu kapatmak için derhal çalışmaya başlar. Kemik iliği, kana döktüğü hücrelerin sayısını artırır. Bir yandan, taze kan, organlara oksijen taşınmasını kolaylaştırır. Kişi, canlılık kazanır. KAN VEREN, kendi sağlığına hizmet ederken, çok daha önemlisi YAŞAM KURTARIR. )

( SIKÇA SORULAN SORULAR

* Kimler kan bağışlayabilir?
18 - 65 yaş arası önemli bir sağlık sorunu olmayan, gövde ağırlığı 50 kg.'ın üzerinde olan kişiler.

* Ne sıklıkla kan verilebiilir?
Bağışlar arasında üç ay ara olacak biçimde yılda dört kez kan bağışlanabilir.

* Kan bağışlamaya gelirken yanımda neler getirmeliyim?
Resmi kimlik belgesi yeterlidir. (Yasal zorunluluk)

* Kan bağışı ne kadar zaman alır?
Kayıt, muayene, kan verme ve ikram işlemlerinin tamamı 30 - 35 dakika sürer.

* Acı hisseder miyim?
Evet çok az ama büyük acılar yaşamaktansa küçük acılara katlanmak gerekir.

* Her bağışımda formu doldurmam gerekli mi?
Evet. Formdaki sorulara vereceğiniz samimi ve doğru yanıtlar yapılacak tüm tarama testlerinden daha değerlidir.

* Gövdemizde ne kadar kan vardır?
Erişkin bir insanda, uygun kilonun %8'i kadar kan vardır. Yaklaşık olarak, 5.000 - 6.000 ml. olarak hesaplanmaktadır.

* Ne kadar kan alınıyor?
1 ünite. (450 ml. +/- 10 ml.)

* Sarılık geçirdim, kan bağışlayabilir miyim?
B ve C tipi geçirenler hiçbir zaman kan bağışı yapamazlar.

* Kan bağışlandıktan sonra herhangi bir değişiklik hisseder miyim?
Tavsiyelere uymuş iseniz yarım saat içinde günlük etkinliklerinize dönebilirsiniz. Ancak, aşırı dikkat gerektiren; uçak pilotu, iş makinesi operatörü, sürücülük gibi mesleklerde çalışanlar ve sporcuların kan bağışladıkları gün dinlenmeleri önerilir.

* Kanım kullanılmadan önce test ediliyor mu?
Mutlaka!
HIV[AIDS], HCV[C tipi sarılık], HBV[B tipi sarılık], Frengi[Sfilis] ve kan öbeği testi her bağışta yapılır. Lütfen (herhangi bir kuşkunuz nedeniyle) test sonucunuzu öğrenmek için kan bağışlıyorsanız, bunu yapmaktan vazgeçiniz.

* Test sonuçları pozitif (+) bulunmuşsa?
Paniğe kapılmayın, bu durumda doğrulama testleriniz yapılarak kan merkezi doktoru tarafından size bilgi verilecektir.

* Kansız kalır mıyım?
Hayır, bağış öncesi yapılan test sonucu kan düzeyi düşük [anemik] kişilerden kan alınamaz.

* Kilo alır mıyım / verir miyim?
Hayır. Kan bağışının bilimsel olarak kanıtlanmış bu tür yan etkileri yoktur.

* İlâç kullanıyorum, kan bağışlayabilir miyim?
Bazı ilâçlar kan bağışı için engel oluşturabilirler, bu durum tüm ilâçlar için geçerli değildir. Lütfen kullandığınız tüm ilâçları kan merkezi doktoruna bildiriniz.

* Kan bağışlamak alışkanlık ya da bağımlılık yapar mı?
Bilimsel olarak kan bağışının bağımlılık yaptığını gösteren bir çalışma yoktur.

* Kan bağışladığım zaman, AIDS ya da herhangi bir hastalık bulaşır mı?
Kan alım işlemlerinde kullanılan iğneler tek kullanımlık ve sterildir. Bu nedenle, AIDS gibi herhangi bir hastalığın bulaşma olasılığı yoktur. )

( )


- KAN BİRLİĞİ ile/ve/yerine/değil CAN BİRLİĞİ


- KAN NAKLİ değil/yerine/= KAN AKTARIMI


- KAN ÖBEKLERİNDE:
0- ile AB+

( Herkese[tüm kan öbeklerine] verebilir ve sadece kendi kan öbeğinden alabilir. İLE Herkesten[tüm kan öbeklerinden] alabilir ve sadece kendi kan öbeğine verebilir. )

( )


- KAN ÖBEKLERİNDE:
0 ile/değil BOMBAY

( ... İLE/DEĞİL 250 bin kişide bir görüldüğü tahmin edilmektedir. Beklenilenden farklı bir kan öbeğiyle olan doğumda, Bombay olabilir şüphesiyle yaklaşılabilir. Yani, çiftlerin her birinin kanı 0 öbeği olduğu durumda, çocuğun kan öbeğininin A ya da B olması pek beklenmez, ancak bu tarz bir durumda çiftlerden herhangi birinin kan öbeğinin Bombay olma olasılığı üzerinde durulabilir. )


- KAN TÜKÜRÜP ve/fakat/||/<>/> "KIZILCIK ŞERBETİ İÇTİM" DEMEK


- KAN:
ACİL GEREKSİNİM ile/ve/<>/değil SÜREKLİ GEREKSİNİM


- KÂN(OLUŞ) ||/>
MEKÂN ile/ve/||/<>/> DUYU ile/ve/||/<>/> DUYGU ile/ve/||/<>/> HAL ile/ve/||/<>/> MAHAL ile/ve/||/<>/> MAKAM
||/> AKIL/KAVRAM


- KAN ile DEM-İ NİFÂS[Ar.]

( ... İLE Doğum sırasında gelen kan. )


- KAN ile/ve İLİK

( BLOOD vs./and BONE MARROW )


- KAN ile KAN

( Gövdemizde dolaşan yaşamsal sıvı. İLE İnanmak. )


- KAN ile KAN DOKU

( ... İLE Plazması ve taşıdığı yuvarlar bakımından bir doku gibi görünen kan. )


- KAN ile KİRLİ KAN

( ... İLE Toplardamarların kalbe götürdüğü kan. )


- KAN ile PIHTI/PIHTILAŞMA

( ... ile ALAK: Pıhtılaşmış kan. | ALAK-I DEM: Kan pıhtısı. )

( BLOOD vs. BLOOD CLOT/CLOTTING/COAGULATION )

( ... ile PUHTÎ )


- KAN ile PIHTILAŞMIŞ KAN(ALAK/ALEKA[Ar.])


- KAN ile/ve/<> PLAZMA[Yun.]

( ... İLE/VE/<> Kanda alyuvarla akyuvarların içinde bulunduğu sıvı. | Elektrik yükü yansız olan gaz moleküllerinden, pozitif iyonlardan ve negatif elektronlardan oluşan akışkan. )

( NEZF: Kanama. )

( HÛN ile/ve/<> ... )

( BLOOD vs./and/<> PLASMA )


- KAN ile/ve/||/<>/> TEMİZ KAN

( ... İLE/VE/||/<>/> Atardamarlarda dolaşan, akciğerlerden aldığı oksijeni taşıyarak gövdenin her yanına giden kan. )


- KANA KANA (İÇMEK)


- KANÂ'AT[Ar.] ile KASD[Ar.]


- KANAAT değil/yerine/= KANI/KANIKLIK


- KANAAT ile/ve/değil/yerine KANIT


- KANAAT ile/değil/yerine/||/<>/< KAVRAM


- KANAAT ile/ve/<>/değil/yerine YEĞLEME/TERCİH


- KANAATBAHŞ değil/yerine/= İNANDIRICI


- KANAATKAR/KANAATLİ değil/yerine/= KANIK/YETİNGEN


- KANAATKÂR değil/yerine/= YETİNGEN

( Kazandığı ile meşgul olup, başkasının kazandığı ile meşgul olmamak. )


- KANADA

( BÜYÜK KÖY [Amerika yerlilerinin dilinde] )


- KANADI OLMAK/ÇIRPMAK ile/ve/fakat/||/<>/> UÇAMAMAK


- KANAKLAR

( Yeni Kaledonya yerli halkı. )


- KANAL değil/yerine/= ARK/HARK

( İçinden su akıtmak için toprağı kazarak yapılan açık oluk. )


- KANAL ile KANALCIK

( Bazı bölgeleri sulamak, kurutmak amacıyla ya da gemilerin işlemesine elverişli, insan eliyle açılmış su yolu. | Telefon, telgraf, radyo, televizyon vb. araçlarla iletişimi sağlayan yol, hat. | Tahtanın liflerine dik yönde açılan kırlangıç kuyruğu biçimli girinti. | İçinden damar, sinir ya da bir sıvı geçen yol. | İki kıyı arasındaki dar ve derin deniz. İLE Küçük kanal. | Bir organizmadaki küçük kanal. )


- KANAL ile LAĞIM[Yun.]/GERİZ/KERİZ/KEHRİZ/KARIZ[Fars.]

( ... İLE Bir yerleşim merkezinde, kirli suların akıp gitmesi için yeraltında açılmış ark. | Düşmanın kale duvarlarını yıkmak ya da düşmesi ordugâhına zarar vermek amacıyla, düşman siperlerine doğru yer altından açılan yol. )

( TURFAN KARIZLARI: Yeraltı su kanalları.
Lağım ya da yer altından giden su kanalı anlamındadır. Burada kullanılan lağım sözcüğü ilk anda bugün büyük şehirlerde kullanılan atık su yollarını çağrıştırsa da asıl anlamı yer altına açılan tünel, kanaldır. Osmanlı ordusunda, fethedilmek istenen kalelerin etrafı sarıldığında, yer altından tüneller açarak kale duvarı altına ve girişine patlayıcı yerleştirip, kale duvarlarının ya da kapısının yıkılmasını sağlayan asker grubuna "lağımcı" denirdi. "Karız" sözcüğü; kehriz, lağım ve yeraltı su yolu demektir. Suyun aktığı yeraltı kanalı anlamına gelen "teşme" olarak da geçmektedir. )

( [argo] KARIZ/KEHRİZ: Bugün Anadolu'da "keriz" olarak kullanılan bu sözcük, sebil, herkesin kullanımına açık çeşme anlamındadır. Malını mülkünü herkesin kullanmasında sakınca görmeyen, malını sebil gibi dağıtan kişiler için kullanılmaktadır. )

( KARİZÇİ: Kuyu kazan kişi. )


- KANAL ile MİDİ KANALI

( Akdeniz ve Atlantik Okyanusu'nu birbirine bağlayan, bugün dünya miras dizininde bulunan Midi Kanalı'nın inşasını 1667'de Paul Riquet adlı bir iş adamı başlattı. Kral XIV. Luis'in desteklediği, su, para ve insan gücünün uyumlu bir karışımı olan 240 km.lik bu proje ancak 1680'de tamamlanabildi. )


- KANAL ile SU KANALI

( Doğal su yolu. İLE İnsan eliyle açılmış su kanalı. )

( CHANNEL vs. CANAL )

( CANALI: 1887'de İtalyan gökbilimci Giovanni Schiaparelli, Mars üzerinde uzun düz çizgiler olduğunu söyledi ve bunlara canali adını koydu. İngilizce'ye "channel" olarak değil "canal" olarak çevrilmesinden dolayı Mars'ta kayıp bir uygarlık olduğu söylentilerini başlatmıştır. )


- KANAL ile/ve TÜNEL


- KANAL ile/ve YOL


- KANALİZASYON ve/||/<> HAMAM ve/||/<> KÜTÜPHANE

( Kentin kirini alır götürür. VE/||/<> Gövdenin kiri temizlenir. VE/||/<> Aklın boşlukları/"tozları" alınır. )

( Pis ve atık suların özel kanallar aracılığıyla belirli merkezlerde toplanıp atılmasını sağlayan düzen, lağım döşemi. VE/||/<> Yıkanılacak yer, yunak, ısıdam. | Para karşılığında yıkanma işinin yapıldığı yer. VE/||/<> Betiklik/kitaplık. | Betik satılan dükkân, betikevi. )


- KANALİZE ETMEK/OLMAK değil/yerine/= YÖNLEMEK/YÖNLENMEK



(2/7)

FaRkLaR'ın devamı için burayı tıklayınız...
( Click here to see further differences!... )




Bu sayfa 01 Ocak 2024 itibariyle 155 kez incelenmiş/okunmuştur.