Söz(cük)leri/ni ve tutumu/nu değiştir... Dünya/n değişsin!

Bu nedir? | Nasıl kullanılır? | Nasıl okumalı/anlamalı? | Sıkça Sorulan Sorular | Yenilikler | İletişim

HU/HÜ... ~ HU/HÜ...
İLE BAŞLAYAN SÖZCÜKLERDE

KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!

(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)



HU... ~ ... / ... ~ HU... ile başlayan FaRkLaR...

- HÛR/HUR[Fars.] ile HÛR[Fars.] ile HÛR[Ar. < AHVER, HAVRA][Fars.]

( Güneş. İLE Güneş. | Yiyecek. İLE Âhû gözlüler, gözlerinin akı karasından çok olanlar. | Cennetteki hûriler. )


- [ne yazık ki] :( ((((((
DENİZ GEZMİŞ ve/||/<> YUSUF ASLAN ve/||/<> HÜSEYİN İNAN

( image )


- ADÂLET ve/||/<>/> HUZUR

( Gücün, "haklı olduğu" yerde bekleme! VE/||/<>/> Güce tapan bireylerin olduğu yerde bekleme! )


- AĞLAMAK ile HÜNGÜRDEMEK

( ... İLE Yüksek sesle ve hıçkırarak ağlamak. )


- AHLÂK ile/ve/<> HUY

( MORALS vs./and/<> HABIT )


- KEFÂRET:
AHLÂKÎ ile/ve/||/<> HUKUKÎ

( [bkz.] Kant. İLE/VE/||/<> Hegel. )


- ALDANMAK/KANMAK ile HÜSRAN


- ALLAH:
LİLAH ve LAH ve AH ve HU


- ANLAM (BULMAK/ARAMAK) ve/<> HUZUR


- ANLAM SANATLARI'NDA:
İLHAM ile/ve/<> TEVRİYE[< VERÂ] ile/ve/<> İSTİHDAM ile/ve/<> MUGALATA-İ MANEVİYE ile/ve/<> TENÂSÜB[< NİSBET] ile/ve/<> LEFF Ü NEŞR ile/ve/<> TECÂHÜL-İ ÂRİF[/ÂNE/ÎN] ile/ve/<> HÜSN-İ TA'LÎL[< İLLET] ile/ve/<> SİHR-İ HELÂL ile/ve/<> İRSÂD ile/ve/<> MÜBALAĞA ile/ve/<> TEZAD ile/ve/<> İSTİĞRÂK[< GARK][GULÜVV] ile/ve/<> TEKRÎR[< KERR] ile/ve/<> RÜCÛ ile/ve/<> TEFRÎK[< FARK] ile/ve/<> KAT' ile/ve/<> TERDÎD[< REDD] ile/ve/<> İLTİFÂT ile/ve/<> TELMİH ile/ve/<> İRSÂL-İ MESEL

( İki ya da ikiden fazla anlamı olan bir sözcüğü, bir mısra ya da beyitte tüm anlamlarıyla kullanma sanatı. İLE/VE
Bir mısra ya da beyitte, birden fazla anlamı olan bir sözcüğü, anlamlarından sadece yakın anlamını söyleyip uzak anlamını kastetme sanatı. İLE/VE
Bir mısra ya da beyitte, bir sözcüğü hem gerçek, hem mecaz anlamlarını kastederek kullanma sanatı. İLE/VE
Anlamı birden fazla olan sözcük ve deyimleri beyitin anlamını değişik biçimlerde açıklanabilecek biçimde kullanma sanatı. İLE/VE
Bir konuyla ilgili birden fazla sözcüğü bir mısra ya da beyitte sıralama amacı gütmeden kullanmak. İLE/VE
Bir beyitte yer alan, birbirleriyle ilgili sözcüklerin sıralanmasıyla yapılan edebî sanat. İLE/VE
Bir anlam inceliği yaratmak ya da bir lâtife yapmak amacıyla, bilinmiyormuş ya da başka türlü biliniyormuş gibi gösterme sanatı. İLE/VE
Nedeni bilinen bir olayı, düşsel ya da gerçekdışı ve güzel bir olaya bağlama yoluyla yapılan edebî sanat. İLE/VE
Bir sözcüğü ya da söz öbeğini hem kendinden önceki sözcüklerin sonunda, hem sözcüklerin başında anlamlı olacak biçimde kullanma. İLE/VE
Bir mısranın secî ya da uyağını bir iki sözcükle ima etme sanatı. İLE/VE
Bir sözün etkisini güçlendirmek için bir şeyi abartılı biçimde az ya da çok göstererek ve lâtifeli bir biçimde anlatma. İLE/VE
İki duygu/düşünce/hayal arasındaki birbirlerine karşıt özellikleri birarada söyleme. İLE/VE
Över gibi görünerek yermek, yerer gibi görünerek övme sanatı. İLE/VE
Söyleyişi güçlendirmek için belirli bir anlamdaki sözcüğü ya da söz öbeğini yineleme sanatı. İLE/VE
Bir sözün anlamını, bir kavramın gücünü pekiştirmek için, o sözden/kavramdan cayar gibi görünüp cayılmış görünen sözü/kavramı daha güçlü biçimde belirtmek. İLE/VE
İki şey arasındaki farkı belirtmek. İLE/VE
Söyleyişin gücünü artırmak için, sözü [mısrayı, satırı] yarıda kesmek. İLE/VE
Sözü, beklenmedik, çarpıcı bir sonuca bağlama sanatı. İLE/VE
Şiirde bir duygulanma ya da duygu değişikliğiyle şiirdeki konuyu değiştirmeden seslenilen kişiyi ya da varolanı değiştirmek. İLE/VE
Bilinen bir olay, kişi ya da nükte, fıkra, atasözünü dolaylı biçimde anlatma, ima etme sanatı. İLE/VE
Bir düşünceyi pekiştirmek amacıyla bir atasözü ya da o değerde bir söz öbeğini alıntılamak/kullanmak. )


- AŞİRET ile/değil/yerine HUKUK


- ATLI KARINCA ile/ve SİYAH KARINCA ile/ve HUBUBAT YİYEN KARINCA

( Tatlı, yağ ve peynir yerler. İLE/VE Üzümün ve meyve ağaçlarının suyunu emerler. Yuvalarındaki çöpler, yapraklar üzerine kusar, katılaşan bu usâreyi kışın emerler. İLE/VE Buğdayın, arpanın sürgün yapacak yerini kesip yerler. )

( PONERA GRANDIS cum ... cum ... )


- "AYIP" OLMAZ/ARANILMAZ!:
TIPTA ile/ve/||/<> HUKUKTA ile/ve/||/<> SÖZLÜKTE ile/ve/||/<>
FELSEFEDE ile/ve/||/<> BİLİMDE ile/ve/||/<> SANATTA ile/ve/||/<> SPORDA ile/ve/||/<>
DOĞADA ile/ve/||/<> HAYVANLARDA ile/ve/||/<> BİTKİLERDE ile/ve/||/<>
NESNELERDE ile/ve/||/<> DİRİMBİLİMDE ile/ve/||/<>
ANLIKTA(ZİHİNDE) ile/ve/||/<> USTA(AKILDA) ile/ve/||/<> TARİHTE ile/ve/||/<>
RIZÂDA ile/ve/||/<> GÜVENLİKTE ile/ve/||/<> İKİ KİŞİ ARASINDA ile/ve/||/<>
EŞEYSELLİKTE ile/ve/||/<> DÖRT DUVAR ARASINDA ile/ve/||/<> BATTANİYENİN ALTINDA


- ÂZÂDE ile HÜRRİYET


- BARAKA ile HUĞ

( ... İLE Saz ya da kamıştan yapılmış baraka. )


- BÂTIL ile HURÂFE/SANAKA

( Vak'a'ya mutabık olmayan/olmama. İLE ... )


- BEBEK CAMİİ değil/< HÜMÂYUN-U ÂBÂD


- BEHCET[Ar.] ile HÜSN[Ar.]


- BEKÂ[Ar.] ile HULÛD[Ar.]


- BESS[Ar.] ile HÜZN[Ar.]


- BİD'AT ile HURÂFE


- BİLİNÇ ile/<> HUKUKUN YAYGINLAŞTIRILMASI


- BİSİKLET ve/<> HUZUR


- BUNAMADA:
VASKÜLER ile/ve/||/<> LEWY CİSİMCİKLİ ile/ve/||/<> FRONTOTEMPORAL ile/ve/||/<> PARKINSON ile/ve/||/<> HUNTINGTON


- BURÇAK ile HÜRLE

( ... İLE Bir cins burçak. )


- BÜSLE[Ar.] ile HULVÂN[Ar.] ile RİŞVET[Ar.]


- CEHL[Ar.] ile HUMK[Ar.]


- CEMÂL[Ar.] ile HÜSN[Ar.]


- CIVILITAS <> HUMANITAS <> VERITAS


- CİZYE ile HUMUS ile FEY


- ÇOCUK HAKLARI'NDA:
FELSEFÎ ile/ve/||/<> HUKUKÎ

( * Refah hakkı
* Korumacı haklar
* Yetişkin hakları
* Ebeveyne yönelik haklar
İLE/VE/||/<>
* Olumsuz durumlarda
* Olumlu durumlarda
* Etkin durumlarda )


- DANS ile HULA


- DELÂLET[Ar.] ile HÜCCET[Ar.]


- DENGE ve/<> HUZUR


- DEVÂM[Ar.] ile HULÛD[Ar.]


- DEVLET DÜZENİ ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<> HÜKÜMET DÜZENİ


- DEVLET ile HÜKÜMET


- DİLEK ve/<> HÜZÜN

( Dilek, hüzün gerektirir. )


- DÖRT DİREK/EVTÂD-I ERBAA:
HÂCE ŞABAN-I VELÎ ve HÂCE BAYRAM-I VELÎ ve HÜNKÂR-I VELÎ ve MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN RUMÎ


- DUYGULARI:
ANLAMA BÜRÜME ile/ve/||/<>/> ANLAMLANDIRMA ile/ve/||/<>/> HUZUR


- EDATLAR/HURÛF:
(HURÛF-U) ATIF ve/||/<> (HURÛF-U) CER ve/||/<> (HURÛF-U) ŞART

( VE | FA[Ar.]/FAYI[Ar.] | SÜMME(SONRA) | BEL[FAKAT, ANCAK, BİLÂKİS] | LÂKİN | EV(YA DA)
ve/||/<>
BA[İLE] | ALÂ[ÜZERİNDE] | İLÂ[...YA KADAR]
ve/||/<>
İN[EĞER] | İZÂ[O/NE ZAMAN Kİ] )

( DES PARTICULES: DES PARTICULES ATTRIBUTIVES avec PARTICULES CREANT RELATION DU GENITIF avec DES PARTICULES CONDITIONNELLES )


- EGEMEN GÜÇ ile/değil "HÜKÜMET"


- ELBİSE/LİBAS ile/değil HÜLLE/HAL

( LİBAS/ELBİSE/İBLİS )

( Hem saklar/perdeler, hem de gösterir. )

( TEBLİS: Yanıltıcı. )


- ELMA ile/değil HÜNLAP


- ES-SURET'UL-HÂSILA ile HUSÛL'ÜS-SURET

( Bilgi(sonuç). İLE Bilme(süreç). )


- EV ile/ve/değil/||/<>/< HÜCERÂT


- İKTİDAR:
"EYLEMSEL" değil/yerine/></< HUKUKÎ


- FARE ile/ve HUŞFARESİ


- FİİLLERDE:
HUKUKULLAH ile/ve/||/<> HUKUK'UL-ABD ADDEDİLEN ile/ve/||/<> İKİSİ BİRDEN ile/ve/||/<> HUKUK'UL-ABD'İN GALİP BULUNDUĞU


- FISK[Ar.] ile HURÛC[Ar.]


- FOUCAULT SARKACI ile HUYGENS DÖNGÜSEL(CYCLOID) SARKACI


- FUNNEL EFFECT[İng.] değil/yerine/= HUNİ ETKİSİ


- GERGİN/LİK ile/ve HUZURSUZ/LUK


- GÜNLÜK DİL ile HUKUK DİLİ


- HABBE ile/ve/||/<>/> HUBUT [>< SUUT]

( Tohum. İLE/VE/||/<>/> Atılma. )


- "HAKLILIK/HAKSIZLIK":
MECAZ değil HUKUK


- HAL <> HULÛL <> MAHAL


- HALKERKİ = HÜKÜMET-İ AMME = DEMOCRACY[İng.] = DÉMOCRATIE[Fr.] = DEMOKRATIE[Alm.] = DEMOKRATIA, DEMOS:HALK, KRATOS:ERK, EGEMENLİK[Yun.] = DEMOCRACIA[İsp.]


- HARAM ve/>/hem de HÜRMET


- HARAM ile/değil/yerine/>< HUZUR

( Haramda huzur ararsan, huzur sana haram olur. )


- HASAN-I FERÂGÂT ile/ve/||/<> HÜSEYİN-İ ŞEHÂDET


- HASRET ve/<> HÜZÜN


- HÂSS[Ar.] ile HUSÛS[Ar.]


- HAT yerine/değil HÜSN-İ HAT


- HAYR(-I MUTLAK) ile/ve/<> SIDDIKİYET ile/ve/<> HÜSN


- HEYBE ile HURÇ

( ... İLE Genellikle yelken bezinden yapılmış büyük heybe. )


- HOMO SAPIENS SAPIENS ile HUMANUS

( Beşer. İLE İnsan. )


- HOYRATLIK[Yun.] ile HUŞÛNET[Ar.]

( Kaba, kırıcı ve hırpalayıcı. İLE Sertlik, kabalık, kırıcılık. )


-

( ALLAH [İSLÂM HARFLERİNDE EN DERİN HA HARFİ, EN SON MAHRECİ VAV HARFİDİR. SON MAHRECİ BU İKİ HARF ARASINDADIR] )


- HUB ile/ve/<> ANAHTAR ile/ve/<> YÖNLENDİRİCİ ile/ve/<> ERİŞİM NOKTASI

( Ayrıntıları için burayı tıklayınız... )


- HUB ile/ve/||/<>/>/< AŞK

( ... İLE/VE/||/<>~>~< Kendi olgunluğuna olan tutku. )


- HUB ile/yerine SWITCH


- HÛB[Ar.] ile ZENB[Ar.]


- HUBB[Ar.] ile/değil/yerine/>< HUBB[Ar.]

( Aldatıcı, kurnaz, hilekâr. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Sevgi. )


- HUBB[Ar.] ile VİDD[Ar.]


- HÜBEL ile/ve/||/<> LÂT ile/ve/||/<> MENAT ile/ve/||/<> UZZA


- HUBER KÖŞKÜ ile/= CUHMURBAŞKANLIĞI KÖŞKÜ

( 1985'ten sonra kamulaştırılarak Cumhurbaşkanlığı Köşkü olarak kullanılmaktadır. )

( Tarabya'da, Mimar Raymondo D'Aranco inşa etmiştir. [XIX. yüzyıl] )


- HUBUB[Ar. < HUBÂB, HUBÂBE] ile HUBÛB[Ar. < HABB]

( Su üzerindeki kabarcıklar. İLE Taneler, tohumlar. )


- HUBÛR[Ar.] ile HUBÛR[Ar. < HABER]

( Sevinç, neşe/sürûr. | Bilginler, âlimler, fakihler, zekiler, anlayışlıklar.[< HİBR: Öğretmen. | Mürekkep. | Yahudi/İsrailoğulları bilgini.] İLE Haberler, havâdisler. )


- HUBÛR[Ar.] ile SÜRÛR[Ar.]


- HUBÛT[Ar.] ile NÜZÛL[Ar.]


- HÜCCET ile DELİL


- HÜCCET ile HÜCCET-ÜL-İSLÂM

( SENET, VESİKA, DELİL | SEÇKİN ÂLİMLERE VERİLEN UNVAN ile İMÂM-I GAZÂLÎ )


- (HÜCCETÜL İSLÂM / İMAM / EBÛ HAMİD) GAZZÂLÎ ile/ve AHMET GAZZÂLÎ

( ... İLE/VE Kardeşi. )


- HÜCERÂT[Ar. < HÜCRE] ile HÜCEYRÂT[Ar. < HÜCEYRE]

( Gözler, odacıklar. Sürü konulan yerler. İLE Küçük delikler ve oyuklar. )


- HÜCRE[Ar.]/CELL[İng.] değil/yerine/= GÖZE


- HÜCRE:
ÖRGÜTLÜ ile/ve/||/<>/> ÖZGÜR

( Örgen. İLE/VE/||/<>/> Sperm. )


- HÜCRE = HÜCRE = CELLULE


- HÜCRE[Ar.] değil/yerine/= YUVAR, GÖZE


- HÜCRE/BEYİN/ZİHİN ile/ve/||/<>/> GÖVDE


- HÜCRELER = HÜCERÂT = CELLULES


- HÜCRELERİ SIKICA BİTİŞİK BİR KÜTLE = HACM-I MÜTELÂSIKA = MASSE COHÉRENTE


- HÜCRE/VÎ değil/yerine/= GÖZE/CİL


- HÜCUM (ETMEK) değil/yerine/= SALDIRI (SALDIRMAK)


- HÜCUM değil/yerine/= İLERİ


- HUD'A[Ar.] ile HUDÂ[Ar.]

( Aldatma, oyun, hile, dalavere, düzen, dek. İLE Tanrı. )


- HUDÂ

( ALLAH | DOĞRU YOL GÖSTERME | KUR'AN-I KERÎM [bkz. HİDÂYET] )


- HÛDÂHUB ile/ve YEK BİR ALLAH YEK

( Kervanların nöbet/nevbet tutarken etrafa [dosta/düşmana] seslendirdikleri sözler. )


- HÜDÂM değil/yerine/= DENİZ TUTMASI


- HUDÂYÎ

( ULÛHİYYET | ALLAH'A MENSUP )


- HUDÂYÎ-NÂBİT

( ALLAH'IN VERDİĞİ [bkz. HÜKM-İ İLÂHİ] | EKİLMEKSİZİN KENDİLİĞİNDEN BİTEN )


- HUDDÂM[< HÂDEM]

( HİZMET EDENLER, HİZMETÇİLER )


- HUDDÂM[Ar. < HÂDEM] ile HÜDÂM[Ar.]

( Hizmetçiler, hizmet edenler. İLE Deniz tutması. )


- HÜDHÜD[çoğ. HEDÂHÎD/İBİBİK/MÜRG-İ SÜLEYMÂN[Fars.] değil/yerine/= ÇAVUŞKUŞU

( Çok renkli, çizgili ve kötü kokan bir kuş. )

( Mezbelede açtığı bir çukur içinde yumurtlar. Yer altında bulunan suları, sanki bir cam içindeymiş gibi gördüğü söylenir. | SÜLEYMAN PEYGAMBER İLE SEBÂ MELÎKESİ BELKİS ARASINDA HABER GETİRİP GÖTÜREN KUŞ | TASARRUF-I İLÂHÎ [bkz. EBÜRREBİ'] )


- HUDÛ'[Ar.] ile HUŞÛ'[Ar.]


- HUDÛ'[Ar.] ile İHBÂT[Ar.]


- HUDÛ'[Ar.] ile ZÜLL[Ar.]


- HUDÛD[Ar. < HADD] ile HUDÛD[Ar. < HADD]

( Sınırlar, uclar, bucaklar. İLE Yanaklar. | Yer kazmalar, yeri yarmalar. )


- HUDUR

( HAZIR [KEŞF GEREK!] )


- HUDURÎ BİLGİ ile/ve KESBÎ BİLGİ


- HUDÛRÎ ile HUSÛLÎ

( Sufi'nin bilgisi. İLE Âlim'in bilgisi. )

( Ancak gaflet vardır/olur. İLE/VE Cehâlet vardır/olabilir. )

( Hata yoktur/olmaz. İLE/VE Hata olabilir. )


- HUDÜS[Ar.] ile İHDÂS[Ar.]

( Sonradan oluşma. İLE Yeni bir şeyin oluşması. )


- HUDUS ile/ve/||/<> ZAMAN ile/ve/||/<> NİSAP ile/ve/||/<> GÜN ile/ve/||/<> RES ile/ve/||/<> KÂBE ile/ve/||/<> NEŞV-Ü-NEMÂ ile/ve/||/<> KAST VE NİYET ile/ve/||/<> HÜKÜMLER ile/ve/||/<> BEKÂ ile/ve/||/<> MEŞRÛ TASARRUF


- HUDUT[Ar.] değil/yerine/= SINIR


- HÜKM[Ar.] ile KADÂ[Ar.]


- HÜKMETMEK değil/yerine/= EGEMENLENMEK


- HÜKM-İ İLÂHİ

( İNSAN ELİYLE AŞILANAN | SUN-U İLÂHİ )


- TÜZE/HUKUK:
BAŞLANGIÇTA ile/ve/değil/||/<>/> GÜNÜMÜZDE


- HUKUK DÜZENİ ile/ve/||/<>/< DÜNYA GÖRÜŞÜ


- HUKUK:
ZORUNLULUK ile/ve/değil/||/<>/< GEREKLİLİK


- HUKUK'UN:
KÖRELTİLMESİ değil/yerine/>< YAYGINLAŞTIRILMASI


- HUKUK'UN YAYGINLAŞTIRILMASI ve/||/<>/> ÖZGÜRLÜĞÜN GÜVENCESİ


- HUKUK ile/ve/||/<>/>/< HUDÛD


- HUKUKSUZLUK ile/ve/||/<> AYIP


- HUKUKSUZ/LUK ve/> KAYITSIZ/LIK


- "HUKUKTA, KARDEŞLİK" değil KARDEŞLİK HUKUKU


- HUKUKU:
DELMEK ile/değil/yerine DEĞİŞTİRMEK


- HÜKÜMDAR[Ar. + Fars.] ile HAKAN[< KAĞAN]

( Padişah, kral, hakan gibi taht sahibi devlet başkanı. İLE Türk, Moğol ve Tatar hanları için "hükümdarlar hükümdarı" anlamında kullanılan bir san. | Osmanlı sultanlarına verilen san. )


- HÜKÜMDAR ile/değil/yerine/=/<> İLHAN

( ... İLE/DEĞİL/YERİNE/=/<> Bir ilhanlığın başında bulunan hükümdar/imparator. | İran Moğollarında hükümdarın sanı. )


- HÜKÜMDAR ile/ve/<>/> VELİAHT

( ... İLE/VE/<>/> Bir hükümdarın ölümünden ya da tahttan çekilmesinden sonra tahta geçmeye aday olan kişi. )


- HÜKÜMDAR["KRAL/PAPA"]:
"YASALARLA BAĞLANMIŞ/SINIRLANDIRILMIŞ DEĞİLDİR" ve/||/<> AKILLA BAĞLANMIŞ/SINIRLANDIRILMIŞ DEĞİLDİR

( LEGIBUS SOLUTUS et/||/<> RATIONE ALLIGATUS )


- "HÜKÜMDARLIK" değil HÜKÜMRANLIK


- HÜKÜMET ile HANEDAN

( GOVERNMENT vs. DYNASTY )


- HÜKÜMETİ/HÜKÜMETLERİ CİDDİYE ALMAK yerine DEVLETİN/VATANIN BÜTÜNLÜĞÜ VE GELECEĞİ İÇİN ÇABA HARCAMAK/ÜRETİMDE BULUNMAYA DEVAM ETMEK


- HÜKÜMET/KABİNE değil/yerine/= YÖNETKE


- HÜKÜMLÜ ile YÜKÜMLÜ


- HÜKÜMRAN[Fars.] değil/yerine/= EGEMEN


- HÜKÜMRANLIK ile/ve/değil/yerine/||/<>/<
DİSİPLİN ile/ve/> YÖNETİMSELLİK


- HÜKÜMSEL NİSPET

( Hükme götürecek biçimde ilişki kurmak. )


- HÜKÜMSÜZ değil/yerine/= GEÇERSİZ


- HÜKÜMSÜZLÜK değil/yerine/= GEÇERSİZLİK


- HULÂSA[Ar.] değil/yerine/= ÖZET [bkz. ZÜBDE] | KISACA )


- HÜLLE ile HÜLLE[Ar.]

( Haller, durumlar. İLE/DEĞİL Yurttaşlar Yasası'nın kabulünden önce, kocasından üç kez boşanan kadının, yine eski kocasıyla evlenebilmesi için yabancı bir erkeğe, bir günlüğüne nikâh edilmesi. )


- HULLE[Ar.] ile SADÂKAT[Ar.]


- HULÛL ile DUHÛL


- HULÛL/OZMOZ[< OSMOS] değil/yerine/= GEÇİŞME/ERİM


- HULÛL[Ar.] ile HULÛL[Ar. < HALL]

( Gelip çatma. | Girme. | Yanaşma. | Geçme. İLE Sirkeler. | Sirkede bulunan kurtçuklar. )


- HULÛL ile/ve İTTİHÂD


- HULÛL ile/değil TAHALLÜL

( Haramdır. İLE/DEĞİL Helâldir. )

( Hz. İbrahim, tahallül ve halildir. )


- HULÛL-İ SERAYANÎ ile HULÛL-İ CİVARÎ


- HULUS[Ar.] ile HULUSKÂR[Ar., Fars.]

( Gönül temizliği. İLE Temiz duygulu, içten. | Dalkavuk, şakşakçı. )


- HULÛS değil/yerine/= SAFLIK, GÖNÜL TEMİZLİĞİ, SAMİMİYET


- HÜMÂ

( Kutluluk simgesi kuş. )


- -HÜMÂ[Ar.] ile HÜMA/Y[Ar.]

( Arapça dilbilgisinde iki kişiyi gösterir. Sürü konulan yerler. İLE Devlet kuşu. | Saâdet, kutluluk. )


- HUMÂM[Ar.] ile KAMKÂM[Ar.]


- HUMAN vs. ANYTHING


- HUMAN vs. HUMAN IN HUMANITY


- HUMAN vs. MIRROR


- HUMAN vs./and ADAM


- "HÜMANİZM/HÜMANİST" değil/yerine/= İNSANCIL

( Bilgelik/hikmet/irfan ile hak arayışı. )


- HUMAR[Ar.] ile/değil/yerine SERSEMLİK

( ... İLE/DEĞİL/YERİNE İçki ya da uyku sersemliği. )


- HUMBARA/HUMBERE[Fars.] ile HUMBARA/KUMBARA[Fars. < HUMBERE]

( Havan topu. İLE Para biriktirmek için kullanılan, bozuk ya da kâğıt para atılan deliği olan, metal, toprak ya da plastikten yapılmış küçük kap. | Humbara. )


- "HUME ÇATALI"NDA:
OLGULAR, OLGU DURUMLARI ile/ve/||/<> DÜŞÜNCELERİN BAĞINTILARI

( MATTERS OF FACT vs./and/||/<> RELATION OF IDEAS )


- HUMHÂNE

( Meyhane. | Şarap fıçısı. )


- HUMMA ile MALTAHUMMASI/KALAAZAR

( ... İLE Akdeniz ülkelerinde görülen, en çok keçi sütü ile bulaşan, ateşli bir hastalık. )


- HUMMA ile SARIHUMMA

( ... İLE Çoğunlukla sıcak ülkelerde görülen, bir cins sivrisinek aracılığı ile bulaşan, tene, sarı bir renk veren, ateşli bir sayrılık. )


- HÜMORAL/HUMORAL[İng.] değil/yerine/= SALGISAL


- HUMÛD[Ar.] ile HÜMÛD[Ar.]


- HUMUS ile/ve FAVA

( Nohuttan yapılan. İLE/VE Bakladan yapılan. )


- HUMUS[Lat.] ile HUMUS[Ar.]

( Organik toprak. İLE Bir tür yemek. İyice ezilmiş nohut, tahin ve baharatla hazırlanan bir yemek. )


- HUMUS ile/ve/||/<> KOMPOST

( Latince, "toprak" ya da "alt, sığ" kökünden türemiştir. Kullanımı konusunda bazı yanlış anlamalar söz konusudur. Humus, kompostun alabileceği son durumdur, yani içinde çürüme sürecini devam ettirecek azot, fosfor bileşikleri kalmamıştır. Kompost ise, etrafındaki bitkilere çeşitli vadelerde farklı besin maddeleri sunan, bu nedenle bol miktarda canlıya ev sahipliği yapan, dolayısıyla çürüme işlemi az da olsa hâlâ devam eden ”canlı” bir oluşumdur. Toprağa serdikten sonra toprak ekosistemine karışır, topraktaki biyolojik süreçleri destekleyerek çeşitliliği arttırır ve zamanla humusa dönüşür. Bildiğimiz tüm yaşam türleri karbon temellidir, yani canlı ya da ölü, her şey organik maddedir. Kuru yapraklar, mantarlar, ağaçlar, canlı bir kedi, ölü bir kunduz; aklınıza yaşayan ya da yaşamış olan ne gelirse, organik madde olarak anılır. Bilimsel olarak, içinde karbon bulunan herhangi bir molekül, organik bir moleküldür.

Humusun içinde parçalanması zor olan karbon molekülleri elektrik yüklenerek mineral parçacıkların kendine yapışmasını sağlar. Dahası, bu moleküller sünger işlevi görerek topraktaki mikro yaşam için barınak oluşturur. Yukarıda sözünü ettiğimiz aşınmış minerallere organik madde eklediğinizde birçok bitkinin yaşamasına olanak tanıyan ortam neredeyse oluşmuştur.

Yaşayıp da ölmüş olan her canlı, organik madde olarak toprağa geri döner ve döngüyü tamamlar. Toprakta yetişen her türlü bitkinin yaprak, sap ve kökleriyle birlikte toprakta yaşayan mikro ve makro hayvan varlığının bu biçimde toprak organik maddesine dönüşmesi humus oluşumunun kaynağıdır. Sentetik kimyasalların etkisiyle yararlı canlıların da zarar gördüğü modern tarım yöntemleri nedeniyle bu döngünün kırılmış olması, günümüz yaygın ziraat anlayışının yol açtığı sorunların başında gelir. )


- HUMUS ile/<> TOPİK

( ... İLE/<> Nohut püresi. )


- HÛN[Fars.]

( Kan. | Kan ağlamak. | Öldürme, öc. )


- HUN ile HUN ile HUN ile HUN[Fars.]

( Küçük parça, bölüm. İLE Hazine. İLE Ottan, çalı-çırpıdan yapılan kulübe. İLE Kan. )


- HÜNER:
BİLMEK ile/ve/değil/<> İÇİNDE YAŞAMAK


- HÜNER değil/yerine/= BECERİ


- HÜNER ile/ve/< MAHÂRET


- HÜNGÜR HÜNGÜR (AĞLAMAK)


- HUNHAR(/CA)[Fars. < HUNHVÂR] değil/yerine/= KAN DÖKÜCÜ, KANA SUSAMIŞ(/ÇA/SINA)


- HUNİ

( FUNNEL[İng.] )


- HUNİ BİÇİMİNDE/HUNİMSİ KOROLLA = TÜVEYC-İ KAM'Î = COROLLE INFUNDIBULÉE, COROLLE INFUNDIBULIFORME


- HUNİ ile AYIRMA HUNİSİ

( ... İLE Birbiri ile karışmayan iki sıvıyı ayırmaya yarayan, alt tarafı musluklu, özel bir huni türü. )


- HUNİ ile BÜHNER HUNİSİ

( ... İLE Üzerine süzgeç kâğıdının olduğu gibi yerleştirileceği tabanı bulunan, porselenden yapılmış huni. )

( FUNNEL vs. BUCHNER FUNNEL )


- HÜNKÂR[Fars.]

( Gönüller sultanı. )


- HÜNKÂR KASRI ile/ve HÜNKÂR KASRI ile/ve HÜNKÂR KASRI

( Sultanahmed Camii'nin bitişiğinde bulunan, Padişah'ın namaz kılma yerine ait bir kasır. [1617] İLE/VE Üsküdar'da, Selimiye Camii'nin bitişinde bulunan kasır. [1979 yılından beri Tarihçi İbrahim Hakkı Konyalı kütüphanesi olarak kullanılmaktadır] İLE/VE Eminönü, Yeni Cami'nin yanında bulunan kasır. )


- HÜNNAP ile TOPALAK

( ... İLE Hünnapgillerden, yapraklarından yeşil boya çıkarılan bir bitki. )


- HÜNSÂ/AMPHOTERIC/HERMAPHRODITE[İng.]/MİZVÂCE

( HEM DİŞİLİK, HEM ERİLLİK ALÂMETİ BULUNAN (HÜNSÂ-Yİ RECÛLÎ/HÜNSÂ-Yİ NİSÂÎ) )


- HÖRMET değil HÜRMET


- HÛR

( TELEZZÜZÜ OLAN HERŞEY. LEZZET ALINAN HERŞEY )


- HURÇ ile HURUÇ[Ar.]

( Genellikle yelken bezinden yapılmış büyük heybe. İLE Çıkma, çıkış. | Göç. )


- HURDACI ile/ve/değil/yerine/<>/>< ANTİKACI

( Bağırır. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<>/>< Bağırmaz. )


- HÛRDE[Fars.] ile HÛRDE[Fars.]

( Yemiş, yenilmiş. İLE Ufak, değersiz şey, kırıntı. | Nükte, dakika. | Yazıya ayrıntı/nüans veren bir tarz. )


- HURİ ile GILMAN

( İkisi de, kendini bil(e)meyen ruhlardır. )


- HURKAT[Ar.] ile HURKAT[Ar.]

( Yanma, yanıklık, çıban. İLE Akılsızlık, bilmezlik. )


- HURMA AĞACI ile/= MAYAAĞACI

( ... İLE/= Meyvelerinden yemek yağı çıkarılan bir tür hurma ağacı. )

( ELAELS )


- HURMA'LARDA:
MEBRUM ile SAFAVİ ile SUFRİ ile SUGAYİ


- HURMA ile HİNTHURMASI

( ... İLE Palmiyegillerden, taze filizleri Hindistan'da sebze gibi yenilen, meyvesinden reçel yapılan çok sert bir ağaç. )

( ... cum BORRASSUS )


- HURMA ile TEMR-İ HİNDÎ

( ... İLE Hind hurması, demirhindi. )


- HURMA[Fars.]/TEMR/NAHL[Ar.] ile ÖTEKİ MEYVELER

( Birlik'in/Tevhid'in meyvesi. [Bulunmadığında erik!] İLE ... )

( Dünyada 600 çeşit hurma vardır. 150 çeşidi Medine'de bulunmaktadır. )

( Bitki ile hayvan arasındaki eşik.[Çekirdeği, hem dişil, hem eril, ne dişil, ne erildir.] )

( PHOENIX DACTYLIFERA cum ... )


- HÜRMET ETMEK ile/ve HİZMET ETMEK

( Bir'e hizmet, bin'e hizmet; bin'e hizmet, bir'e hizmet. )


- HÜRMET ve HADD


- HÜRMET ile/ve/||/<> İTİBAR


- HÜRMETKÂR[Ar.] değil/yerine/= SAYGILI


- HÜRMETTE KUSUR ETMEMEK değil/yerine/= SAYGIYI EKSİK ETMEMEK


- "HURRA"[İng.] değil/yerine/= YAŞA!


- HÜRRİYET ile HÜVİYET


- HURÛF-İ MUKATAA

( MÜSTAKİL HARFLER | KUR'ÂN'IN 29. SÛRESİNDEKİ ELİF, LÂM, MÎM, ELİF LÂM ELİF RÂ, KAF, SÂD, NÛN... GİBİ HARFLER) )


- HURÛFÎ(LÎK) ile/ve/yerine SÜRÛRÎ(LİK)


- HURÛŞ değil/yerine/= COŞMA, TAŞMA, ŞAMATA, TELÂŞ, GÜRÜLTÜ


- KONTRPLAKTA:
HUŞ ile KAVAK


- HUŞ ile HUŞ

( Gürgengillerden, kerestelik bir ağaç cinsi. İLE Yemen'in bir kenti. )

( BETULA cum ... )


- HÛŞENK[Fars.] ile Hûşenk[Fars.]

( Akıl, idrak, iz'an. İLE Siyam bin Kiyumerz'in oğlu ve Câvidân Hurd'un yazarı/müellifi. )


- HÜSEYİN BEY ile/ve/||/<> HÜSEYİN EFENDİ

( ... İLE/VE/||/<> İlk Şehr emini. )

( Hüseyin Efendi'nin oğlu. İLE Hüseyin Bey'in babası. )


- HÜSEYNÎ

( Türk müziğinde, dügâh perdesinde karar kılan bir makam. | Türk müziğinde "mi" notası. )


- HAYDÂRÎ/YE'DE:
HÜSEYNÎ ile/<> HASANÎ

( Uzun olanı. İLE/<> Kollu, cübbe gibi olanı. )

( HAYDÂRİYE: Haydar-ı Kerrâr'ın giydiği giysi/elbise. )


- HÜSN ile/ve/> IŞK ile/ve/> HÜZN

( Güzellik. İLE/VE/> Aşk. İLE/VE/> Tasa. )


- HÜSN[Ar.] ile KASÂMET[Ar.]


- HÜSN[Ar.] ile SABÂHAT[Ar.]


- HÜSN[Ar.] ile VEDÂET[Ar.]


- HÜSN[Ar.] ile VESÂMET[Ar.]


- HÜSNÜ ERTUĞRUL ve/||/<>/> MUHSİN ERTUĞRUL

( )


- HÜSN-Ü HATT:
FAKİR İÇİN ile/ve/||/<> ZENGİN İÇİN ile/ve/||/<> HİKMET SAHİPLERİ İÇİN

( Mal. İLE/VE/||/<> Güzellik. İLE/VE/||/<> Olgunluk. )


- HÜSN-Ü KURUNTU ile/değil HÜSN-Ü ZANN

( HÜSN-Ü ZANN İLE BAK
GÖRDÜĞÜN RAHMAN OLUR )


- HÜSN-Ü KURUNTU ile/değil SÛ-İ ZANN


- HÜSN-Ü MUTLAK/HAYR-I MAHZ/BAHR-I AMÂ


- HÜSN-Ü NİYET değil/yerine/= SAĞİSTEM

( İyi niyet. )


- HÜSNÜHAL KAĞIDI değil/yerine/= İYİ DURUM BELGESİ


- HÜSNÜNİYET değil/yerine/= İYİCİLLİK


- HÜSNÜYUSUF değil/yerine/= GUGUÇİÇEĞİ

( Karanfilgillerden, bazı türleri bahçelere süs olarak dikilen bir bitki. )

( DIANTHUS BARBATUS )


- HÜSRAN ve HASRET


- HÜSRAN[Ar.] değil/yerine/= BATKI, DÜŞ KIRIKLIĞI


- HÜSRANINI BELİRTMEK/BİLDİRMEK:
"TEPKİ" ile/değil PAYLAŞIM


- HÜSREV PAŞA TÜRBESİ ile/ve HÜSREV PAŞA TÜRBESİ

( Eyüp, Bostan İskelesi Sokak'tadır. İLE/VE Fatih, Sarıgüzel semtinde, Balipaşa Camii yakınındadır. )

( Osmanlı Sadrazamı Koca Hüsrev Paşa [1756-1855]'nın türbesidir. İLE/VE Osmanlı Veziri Hüsrev Paşa'nın türbesidir.[öl. 1545] [Mimar Sinan yapıtıdır] )


- Hüsrev[Fars.] ile HÜSREV[Fars.]

( Eserlerini Farsça yazmış bir Türk şairi ve edîbi.[1253-1325, Hindistan] | Hüsrev ü Şîrîn masalının eril kahramanı. İLE Sultan, padişah, hükümdar. )


- HUŞÛ'(-HUZÛ)


- HUŞÛ'[Ar.] ile HUŞÛNET[Ar.]

( Alçakgönüllülük/tevâzu. | Tanrı huzurunda boyun eğme, nefsini hor ve hakir görme. İLE Akılsızlık, bilmezlik. )


- HÜSUL ile/ve KUBUH


- HUSÛL[Ar.] değil/yerine/= ÜREME, TÜREME, ORTAYA/MEYDANA ÇIKIŞ


- HUSÛM[Ar.] ile HUSÛM[Ar. < HASM]

( Uğursuzluk. | Birbiri ardınca devam etmek üzere olma. | Sürekli esen rüzgâr, fırtına. İLE Düşmanlar. )


- HUSÛSEN değil/yerine/= ÖZELLİKLE


- HUSÛSÎ MAHİYET ARZEDEN, EF'AL-İ BEŞERİYE:
ÖLÜYE AİT ile/ve/||/<> DİRİYE AİT

( Miras. İLE/VE/||/<> Ceza hukuku. || Muamelât[Medenî, Borç ve Ticaret Hukuku] || Evlilik/İzdivaç )


- HUSUSİ/MAHSUS/MÜNHASIR değil/yerine/= ÖZEL


- HUSUSİYET değil/yerine/= ÖZELLİK


- HUTBE ile HUTBE İRÂD ETME


- HÜTÛL[Ar.] ve HÜTÛN[Ar.]

( Sürekli yağmur yağma. İLE Sürekli yağmur yağma. )


- HÜVE

( ALLAH | ÜÇÜNCÜ TEKİL(MÜFRET) ŞAHIS ZAMÎRİ [bkz. HÛ] )


- HUVE KAMÎNUN BİHİ[Ar.] ile HUVE HARİYYUN BİHİ[Ar.] ile HALÎKUN BİHİ[Ar.] ile CEDÎRUN BİHİ[Ar.]


- HÜVE ile HÜVE

( O İLE ...dır. )


- HÜVELBÂTIN ile/ve HÜVEZZÂHİR

( Tin. İLE/VE Toplum. )


- HÜVEYZA[Ar.] ve HÜVEYDÂ[Ar.]

( İç sürgünü, ishal. Kolera ishali. İLE Açık, apaçık, belirli, âşikâr. )


- HÜVİYET[Ar.] değil/yerine/= KİMLİK


- HUY MERTEBELERİ

( * İFRAT(ATAKLIK)(Hint'te "Rajas")
* TEFRİT(KORKAKLIK)(Hint'te "Tamas")
* İTİDAL(ŞECAAT/YİĞİTLİK/YÜREKLİLİK:Davranışların dengeli olması)(Hint'te "Satva" )


- HUY değil/yerine/= ALIŞKI/ÂDET[Ar.]


- HUY[Aniden "gelen"/çıkan.] değil/yerine/>< ERDEM


- HUY ile/ve HAL

( Hay âlemine, huy âleminden geçilir. )

( SECİYYE ile/ve ... )


- HUY değil/yerine HUY EDİNMEK

( Bilinçsiz. DEĞİL/YERİNE Farkındalıkla. )


- HUY ile/ve/değil/yerine TUTUM


- HÜYÂM[Ar.] ile HÜYYÂM[Ar. < HÂİM]

( Azgınlık. [HÜYÂM-İ RAHM/NEMFOMANİ: Hanımlarda.] İLE Sevgiden şaşırmış olanlar. )


- HUY-SU


- HUYSUZLAŞMAK ile/değil HUYSUZLANMAK


- HUYU HUYUNA (GÖRE OLMAK)


- HUYU-SUYU (ANLAŞILMAMAK)


- HUYUNU "BİLMEK" ile/ve/ne yazık ki/||/<>/> "SUYUNA GİTMEK"


- HÜZN[Ar.] ile KEÂBET[Ar.]


- HÜZN[Ar.] ile KERB[Ar.]


- HUZÛ'[Ar.] ile HUZÛR[Ar.]

( Alçakgönüllülük. İLE Hazır bulunma. | Rahat/lık. )


- HÜZÜN VE ÜZÜNTÜ ile/ve ÜMİT VE KAYGI

( Geçmişte. İLE/VE Gelecekte. )

( AHZEN: Çok hüzünlü, kederli. )

( In the past. vs./AND In the future. )

( MELANCHOLY AND SORROW/GRIEF vs./and HOPE AND ANXIETY )


- HÜZÜN ve/> ALLAH


- HÜZÜN ve/<> HAZİNE


- HÜZÜN = MELANCHOLY[İng.] = MÉLANCOLIE[Fr.] = MELANCHOLIE[Alm.] = MELANCHOLIA[Lat.]


- HÜZÜN ile/ve/değil MUHABBET

( [not] MELANCHOLY vs./and/but LOVE )


- HÜZÜN ile ÜZÜNTÜ

( Geleceğe yansıması, ümittir. İLE Geleceğe yansıması, kaygıdır/endişedir. )


- HUZUR/BARIŞ/BİRLİK/DİRLİK SAĞLA(T)MAK:
SÖZLERLE ile/ve/<>/> YAPILANLARLA ile/ve/<>/> VAROLUŞLA

( Ne söylemeyeceğini bilerek. İLE/VE/<>/> Ne yapmayacağını bilerek. İLE/VE/<>/> (hiçbir şey söylemesen ve yapmasan bile) Varoluşun, yeterlidir![ve de bunu sürekli anımsayarak!] )


- Huzur için DİNLE!!!


- "HUZUR, İSLÂMDADIR" ile/ve/değil "HUZUR, TESLİMİYETTEDİR"


- "HUZUR" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ANLAM


- HUZUR ve AZAP

( Huzur, el-pençe divân durmak değil, azaptır. )


- HUZUR değil/yerine/= ERİNÇ/DİRLİK


- HUZUR ve/<> MUZIR


- HUZUR ve/<> SEVİNÇ


- HUZUR ile/ve SÜKÛN


- HUZÛR ve/||/<> SÜRÛR


- HUZUR ve/<> YARATICI SÜREÇ


- HUZUR ve/<> ZEVK ve/<> AŞK


- Huzurda DİNLE!!!


- Huzurda SUS!!!


- HUZUREVİ değil/yerine YAŞAMEVİ


- Huzurlu SUS!!!


- HUZURSUZ/LUK ile RAHATSIZ/LIK

( Her insan huzur verir. Kimileri gelince, kimileri gidince. )


- HUZURSUZLUK ile/ve/<> SIKINTI

( Dıştakilerden kaynaklı. İLE/VE/<> İçeride olanlar. )


- HUZURSUZLUK >< UYGARLIK


- Huzursuzsan DİNLE!!!


- HUZURUNDA OLMAK ile/ve HUZURUYLA OLMAK

( HUZURUNA, HUZURUNDAN GÖNDERDİĞİN GİBİ DÖNMEYİ NASİP ET! )


- HUZUVÂNE[Ar.] ile NAHVE[Ar.]


- HÜZZAM[Fars.]

( Türk müziğinde, segâh perdesinde bir makam. )


- HYPERICACEAE = HUFÂFİKÛNÎYE


- İBÂDET ile/ve HÜRMET


- [İNANÇ +] İLİM ile/ve/||/<> İRFAN ile/ve/||/<> HÜZÜN ile/ve/||/<> NEŞE ile/ve/||/<> [bunlar yoksa]

( Hikmet. İLE/VE/||/<> Rahmet. İLE/VE/||/<> Zarâfet. İLE/VE/||/<> Muhabbet. İLE/VE/||/<> Şiddet. )


- İNKILÂP ile HULF


- İNSAN:
HÜVE'L GAYB ve/<> HÜVE'L ÂŞİKÂR


- İNSAN = HUMAN, MAN[İng.] = HOMME[Fr.] = MENSCH[Alm.] = HOMO[Lat.] = ANTHROPOS[Yun.] = HUMANO/NA[İsp.]


- İNSANCILIK = HUMANISM[İng.] = HUMANISME[Fr.] = HUMANISMUS[Alm.] = HUMANUS[Lat.]


- İNSANCILLIK = POLITENESS, COURTESY[İng.] = HUMANITÉ[Fr.] = MENSCHENFEUNDLICHKEIT[Alm.] = HUMANITAS[Lat.]


- İNSANLIK = BEŞERİYET, İNSANİYET = HUMANITY[İng.] = HUMANITÉ[Fr.] = HUMANITÄT, MENSCHHEIT[Alm.] = HUMANITAS[Lat.]


- İRITABILITE/IRRITABILITY[İng.] değil/yerine/= HUZURSUZLUK | TEPKİSELLİK


- IRRITABLE BOWEL SYNDROME[İng.] değil/yerine/= HUZURSUZ BAĞIRSAK BELİRGESİ


- IŞIK ile HUZME[Ar.]

( ... İLE Işın demeti. )


- İSPAT/İSBAT ile/ve HÜCCET ile/ve BURHAN ile/ve DELİL

( BELGİT: Bir kişinin, yapmaya ya da ödemeye borçlu olduğu şeyi göstermek üzere imzaladığı resmi kâğıt, senet. | Bir önermeyi tanıtlamak için gösterilen ve daha önce doğru olarak kabul edilen başka önerme. )


- İSTİKÂMET ve/<> HÜRMET ve/<> KIRAAT


- KADÂ[Ar.] ile HÜKM[Ar.]


- KANT'I ETKİLEYENLER:
LİZBON DEPREMİ(1755)[9.0] ile/ve/||/<> HUME VE NEDENSELLİK SORUNU ile/ve/||/<> ROUSSEAU VE ÖZGÜRLÜK SORUNU


- KAYGI ve/||/<>/> HUYSUZLUK


- KAYGI ile/ve/||/<>/> HUZURSUZ/LUK


- KESİNLİK(YAKÎN) ve/<> HUZUR


- KISKANÇ/LIK ile/ve/değil HUYSUZ/LUK


- KONUŞMA ile HUTBE


- KÜÇÜK HÜCRELER = HÜCERÂT-I SIĞÂR = PETITES LOGES


- KÜP:
KÖP ETMEK[Eski Türkçe]/KOP[Kofti] ile HUMBARA/HUM-PÂRE[Fars.]

( Ayrıca "Copy"[İng.] sözcüğünün de köp ile bağlantılı olduğu düşünülmektedir. İLE Küçük küp. Kumbara. )

( Hititler döneminde kapalı bir alanda büyük küpler yere gömülürdü. Yiyeceklerin aynı ısı ortamında uzun zaman, bozulmadan kalmasını sağlayan bu yöntemde ne kadar çok küpünüz varsa o kadar zenginsinizdir. Baysınız, beysinizdir. En çok küpü olan yani köpetli/kuvvatlı olan şüphesiz ki devletin başı, aynı zamanda Tanrı vekili olan kraldır. )


- KUŞ ile/ne yazık ki HUBARA KUŞU

( ... İLE/NE YAZIK Kİ Soyu tükenmiştir. :( (((((( )


- KUSURLU ile/değil/yerine/>< HUZURLU

( [kişi/kul hakkına] Dikkat etmeyenin "yaşamı". İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Dikkat edenin yaşamı. )


- KUZEY DENİZİNDE:
KOTZEBUE KOYU ile/ve/||/<> ÇUKÇİ DENİZİ ile/ve/||/<> DE LONG BOĞAZI ile/ve/||/<> DOĞU SİBİRYA DENİZİ ile/ve/||/<> LAPTEV BOĞAZI ile/ve/||/<> BOURHAYA KÖRFEZİ ile/ve/||/<> LAPTEV DENİZİ ile/ve/||/<> OLENEKSKİY KÖFREZİ ile/ve/||/<> KATANSKİY KÖRFEZİ ile/ve/||/<> VİLKİTSİ BOĞAZI ile/ve/||/<> YENİSEY KÖRFEZİ ile/ve/||/<> KARA DENİZİ ile/ve/||/<> BAYDARATSKAYA KÖRFEZİ ile/ve/||/<> KARA BOĞAZI ile/ve/||/<> ÇEYŞSKAYA KOYU ile/ve/||/<> BEYAZ DENİZİ ile/ve/||/<> ONEGA KÖRFEZİ ile/ve/||/<> KANDELAŞKA KÖRFEZİ ile/ve/||/<> DİVİNA KOYU ile/ve/||/<> BARENTS DENİZİ ile/ve/||/<> GRÖNLAND DENİZİ ile/ve/||/<> NORVEÇ DENİZİ ile/ve/||/<> KUZEY DENİZİ ile/ve/||/<> DANZİNG KÖRFEZİ ile/ve/||/<> RİGA KÖRFEZİ ile/ve/||/<> FİNLANDİYA KÖRFEZİ ile/ve/||/<> BOTNİ KÖRFEZİ ile/ve/||/<> DANİMARKA BOĞAZI ile/ve/||/<> DAVIS BOĞAZI ile/ve/||/<> BALTIK DENİZİ ile/ve/||/<> LABRADOR DENİZİ ile/ve/||/<> BAFFIN DENİZİ ile/ve/||/<> BAFFIN KÖRFEZİ ile/ve/||/<> SMITH KÖRFEZİ ile/ve/||/<> NARES BOĞAZI ile/ve/||/<> LANCASTER BOĞAZI ile/ve/||/<> ARKTİK KOYU ile/ve/||/<> PR. REGENT BOĞAZI ile/ve/||/<> BOOTHIA KÖRFEZİ ile/ve/||/<> FOXE ÇANAĞI ile/ve/||/<> FOXE KANALI ile/ve/||/<> REPULSE KOYU ile/ve/||/<> CORAL LİMANI ile/ve/||/<> JAMES KOYU ile/ve/||/<> HUDSON BOĞAZI ile/ve/||/<> UNGAVA KÖRFEZİ ile/ve/||/<> FROBISHER KOYU ile/ve/||/<> CUMBERLAND KÖRFEZİ ile/ve/||/<> HOME KÖRFEZİ ile/ve/||/<> JONES BOĞAZI ile/ve/||/<> PEARY KANALI ile/ve/||/<> BARROW BOĞAZI ile/ve/||/<> FRANKLIN BOĞAZI ile/ve/||/<> VISCOUT MELVILLE BOĞAZI ile/ve/||/<> Mc CLURE BOĞAZI ile/ve/||/<> McCLINTOK KANALI ile/ve/||/<> KRALİÇE MAUD KÖRFEZİ ile/ve/||/<> CORONATION KÖRFEZİ ile/ve/||/<> PR. ALBERT KOYU ile/ve/||/<> AMUNDSEN BOĞAZI ile/ve/||/<> GALLER PRENSİ BOĞAZI ile/ve/||/<> BEAUFORT DENİZİ ile/ve/||/<> PRODHOE KOYU ile/ve/||/<> KOTZEBUE KOYU ile/ve/||/<> NORTON KOYU


- LÂ İLÂHE İLLALLÂH ile/ve HÛ

( TEHLÎL: İslâm'ın tevhid akidesini özetleyen "Lâ ilâhe illâllah" sözünü tekrarlama. )


- LIMOUSINE ile/değil HUMVEE

( Uzun, konforlu araç. İLE/DEĞİL Çok uzun, konforlu araç. )


- MAFYA ile/ve/<> (")HÜKÜMET(")

( FaRkLaR'ı değil önemli bir ortak yanları vardır. İkisinde de haktan, hukuktan eser yoktur ve/ya da olmayabilir (ne yazık ki[hükümet için]). )


- MAHİYET ve HAKİKAT ve HÜVİYET(KİMLİK)

( Nedir? VE Mahiyetin dış dünyadaki karşılıkları. VE Kişisel özelliklerle birlikte olan hakikat. )

( Bir kavramın efrâd-ı zihniyesinde olan. VE Bir kavramın efrâd-ı hariciyesinde olan. VE Hakikat mea't-teşahhus. )

( "Anka Kuşu" gibi kavramlarda/örneklerde sadece mahiyet vardır. )

( İnsan/Birey için geçerlidir. )

( Mâhiyet, taksim edilmez. )

( Mâhiyetten istisna yapılmaz. )


- MAHMUD:
AZİZ ve HÜDAİ

( HZ. ÜFTÂDE ve ÖMER FAKİRULLAH )


- MAKAM ile/ve HUZUR


- MAKSAT ile/ve/||/<>/> HÜKÜM


- MAKTA ile/ve HÜSN-Ü MAKTA

( Kasîde ya da gazelin ilk beyiti. İLE/VE Kasîde ya da gazelin sondan bir önceki beyiti. [yazarın mahlası makta beyitinde değilse bu beyittedir] )


- MALVACEAE = HUBBÂZÎYE


- MÂRİFET ile/ve HÜNER


- MECMA-ÜL ESMÂ ile HÛ


- KENDİNİ TANI/BİL!:
HÜRMET ve/<> MUHABBET ve/<> MERHAMET

( Kendini bilen, bilmeyenin kusuruna bakmaz. )

( Küçüğün, büyüğe gösterdiği/göstermesi gereken. VE/||/<> Herkese ve herşeye gösterebildiğimiz kadar gösterebileceğimiz/göstermemiz gereken.[Koşulsuz!] VE/||/<> Büyüğün, küçüğe gösterdiği/göstermesi gereken. )


- MEVEDDET[Ar.] ile/ve/||/<> HUB[Ar.]

( Kişiye özgü sevgi. İLE/VE/||/<> Sevgi. )


- MİZVÂCE ile HÜNSÂ

( Küçük küçük çiçeklerden oluşan ve kendinde hem dişillik, hem de erillik örgeni bulunan çiçek.[Nerkis çiçeği gibi.] )


- MUHABBETİN/AŞKIN DERECELERİ'NDE:
MEYL ile/||/<>/> ARZU ile/||/<>/> SAHÂBET ile/||/<>/> GARÂM ile/||/<>/> VEDÂD ile/||/<>/> ŞEGAF ile/||/<>/> TEFÎN ile/||/<>/> TEABBÜD ile/||/<>/> HULLET ile/||/<>/> IŞK

( Öteki dillerde bizim "muhabbet" gibi çok anlamlı bir sözcük var mıdır bilmem. Ama şu kadarını söyleyeyim... Bizi bilmek demek, biraz da bu sözcüğü tüm anlamlarıyla bilmek demek...

Muhabbeti; sevgi, aşk, sevdâ, dostluk, bağlılık, sohbet, yârenlik etmek anlamlarında kullanıyoruz. Birini sevdiğimizde ona muhabbet besleriz. Sevdiğimizle oturup konuştuğumuzda muhabbet etmiş oluruz. Bir erkek ile bir kadının birbirini tanımasına ve sevmesine vesile olanlara "muhabbet tellâlı" deriz. Ama konu tasavvuf olunca sözcük farklı anlamlar kazanmaya başlar.

Eskiler, muhabbeti, şiddetine göre on dereceye ayırmış. Öncesi ilgi duymak, sonrası muhabbetin şiddetiyle yok olmak olan muhabbet olmaz ise yolculuk da olmaz. Sırayla açıklayalım...

1. MEYL: Sözlükte bir yöne doğru yönelmek, eğilmek, eğik duruma gelmek anlamı verilmiş. Biz ise birine ya da bir şeye yönelmek, sevgi, ilgi göstermek, istek ve arzu duymak anlamlarında kullanıyoruz. Tasavvufta yolun en başındakilere muhib deriz. Muhib, ilgi duyan kişidir. Yolun başı ise ilgi duymaktır. O yüzden;

Âşık oldur kim kılar cânın fedâ cânânına
Meyl-i cânân itmesin her kim ki kıymaz cânına


(Fuzûlî)

İlgi duymaya başladığımız anda yolculuğumuz başlar. Çünkü meyl ile başlayan yolculuğun sonu bu uğurda canını vermektir.

2. ARZU: Meyl, irâdeye yükselirse arzu adını alır. İrâdeye yükselmesi ise yâri istemek ile olur. Ama bunun da bir bedeli vardır.

Cân la’lin eyler arzû yâr içmek ister kanımı
Yârâb ne vâdîdir bu kim cân teşne cânân teşnedir


(Bâkî)

3. SAHÂBET: Benimseyip koruma, kayırma suretiyle sâhiplenme, sâhip çıkma anlamlarında kullandığımız sözcük, Arapça olmasına karşın anlamını Türkçe'de kazanmış. Kişinin arzu ettiği kişiye karşı, gönlünden bir akış, bir eğilim peyda olması sonucunda da korumaya, sahiplenmeye başlar.

4. GARÂM: Olağanüstü sevgi, şiddetli arzu ve iştiyâk, büyük aşk anlamına gelen garâm, sevginin gönle âdeta yapışmasıdır.

Cenap Şehabeddin;

Uyan ey bister-i sînemde yatan tıfl-ı garâm

derken âşık olmaya başladığını ya da âşık olmak arzusunu dile getiriyordu.

5. VEDÂD: Sevgi, dostluk, muhabbet anlamlarına gelen vedâd, muhabbetin saf ve katıksız durumu. Gönülden öteki eşya ve kişilere olan ilginin atılması durumu. Aynı sözcükten türeyen vedûd ise “Kullarını çok seven, onları lûtfa, ihsâna gark eden; sevilmeye lâyık ve müstahak yalnız kendi olan” anlamında Allah’ın adlarındandır.

6. ŞEGAF: Sevginin kalbi istilâ etmesi, aşırı sevgi, mecnûnca, çılgınca sevme. Kalp, sevilen şey dışındakilerden temizlenince bu sefer sevgi coşmaya başlar, kalbin tamamını fetheder, istilâ eder.

7. TEFÎN: Örümcek ağı demek olan tefîn, aşkın bir üst derecesi. Kalbin her yanını istilâ eden sevgi, kalpten taşmaya başlar. Kalpten taşmaya başlaması ise kontrolün aşk sahibinin elinden çıkıp aşkın eline geçmeye başlamasıdır. Öyle ki aşk, örümceğin ördüğü ağ gibi kişinin her tarafını kapsar, örer, onu âdeta sıkı sıkı bağlar.

8. TEABBÜD: Kul köle olmak, tapınmak anlamındaki teabbüd, kişinin artık aşkın elinde oyuncak olduğu haldir. Bu durumdaki âşığı, Hayretî şöyle anlatır:

Gam yeriz kan yutarız kûşe-i mihnette müdâm
Sanma biz kevser-i cennât-ı naîmin kuluyuz


9. HULLET: Gerçek dostluk anlamındaki hullet, sevgiliden başka kimsenin kalmadığı durumu açıklamak için kullanılır. Hullette iki özellik bulunur. Biri sadâkât yani doğruluk, öteki de samimiyet. Aşkın sondan bir önceki durumudur. Artık aşkın gerçek olduğundan, heves ya da yanılsama olmadığından emin olunmuştur.

10. IŞK: Muhabbetin en son hali ve en aşırı derecesidir. Halkanın tamamlandığı son zincir. Zât, sıfata meylettiğinde, kalpte ortaya çıkarak tüm damarlarda akıp tüm organlara yayılan aşırı muhabbet. Hallâc’ın her tarafı kesildiğinde, kanının yerlere Allah Allah diyerek akmasının nedeni de Züleyha’nın kanının Yusuf diye diye akmasının nedeni de budur. Işk öyle bir durumdur ki kişinin nazarında, sevdiğinden başka bir şey olmaz ve tüm ilgisini sevdiğine gösterir. Sadece gözleriyle ve gönlüyle değil baştan ayağa tüm âzâsıyla sevdiğini müşâhede eyler.

Tasavvuf, meyl ile başlayıp ışk ile biten bir yolculuktur. O yüzden,

Muhabbet bir kef-i Dâvud’dur pûlâdı mûm eyler
(Suzî-i Prizrenî)

ve

Muhabbet öyle bir sırdır ki bin setr et nihân olmaz
(Îzzet Molla)

Işk sahipleri nerede olursa olsun hemen bilinir.

Son sözü de Fuzûlî söylesin:

Aşk imiş her ne vâr âlemde
Muhabbetiniz daim, aşkınız bâkî ve dâim olsun.



İsmail Güleç (Prof.Dr.) | www.ismailgulec.net )

( Aşk Merdiveni [Diotima]





6. Basamak: Aşkın kendine duyulan aşktır. Kişi, güzelliği kendi biçiminde görür ve aşkın güzelliğini olduğu gibi sever. Her özel ve güzel olan, bu biçimle bağlantısı nedeniyle güzeldir.

5. Basamak: Genel olarak bilgiye duyulan aşktır.

4. Basamak: Yasalara ve kurumlara duyulan aşktır.

3. Basamak: Nefs sevgisidir. Bu, fiziksel özelliklerin bir kenara bırakıldığı, manevi ve ahlâkî güzelliğin sevgiyi tetiklediği aşamadır. Bu adımda, kişi, nitelikli zihinlere âşık olacaktır.

2. Basamak: Tüm güzel gövdelerin sevgisidir. Kişi, tüm gövdesindeki güzelliği görür ve farklılıkları sevmeyi öğrenir.

1. Basamak: Tek bir gövdenin sevgisidir. Bu aşk, belirli bir gövdeye duyulur. Fiziksel özelliklere duyulan bir istektir. )


- MÜLK DEVLETİ ya da POLİS DEVLETİ ile/değil/yerine HUKUK DEVLETİ


- MÜRŞİD ile/ve HURŞİD

( Aydınlatan [kişi]. İLE/VE Güneş. )

( Kişiye kişiyi gösteriyorsa. Ayna. İLE/VE Kişiye başka bir şeyi gösteriyorsa. )

( BİR MÜRŞİD BUL, OL ONA KUL )


- MUŞ ile/değil HUŞ

( Yemen Türkü'sünde "Burası Muş'tur, yolu yokuştur" DEĞİL!!! "Burası Huş'tur, yolu yokuştur" şeklindedir! )


- MUSICA:
MUNDANA ve/||/<> HUMANA ve/||/<> INSTRUMENTALIS

( Kürelerin uyumu. VE/||/<> Müziğin, insan tiniyle ilişkisi. VE/||/<> "Müzik" dediğimizde, düşündüğümüz. )

( BOETHIUS[M.S. 477 - 524] )


- MÜSTAKİLL[< KILLET] ile/ve/||/<> HÜR

( Başlı başına, kendi başına, kendin kendine, ayrıca, bağımsız. İLE/VE/||/<> Özgür. )


- MUTA NİKÂHI ile/değil NİKÂH-I MUVAKKAT ile/değil HÜLLE

( Hz. Muhammed, savaş zamanı için geçerli kılmıştır. [Hz. Ömer, tamamen kaldırmıştır.] DEĞİL Belirli bir süre için yapılan nikâh. [Caiz değildir.] İLE Yurttaşlar Yasası'nın kabulünden önce, kocasından üç kez boşanan kadının, yine eski kocasıyla evlenebilmesi için yabancı bir erkeğe, bir günlüğüne nikâh edilmesi. )

( "MİSYAR: Seyahat süresince geçerli olan nikah.

MİSFAR: İş gezisi(sefer) süresince geçerli olan nikah.

MİSYAF: Tatil süresince geçerli olan nikah." )


- MÜTEESSİR[< ESR < ESÂRET] değil/yerine/= HÜZÜNLÜ, KEDERLİ, ÜZÜNTÜLÜ | BİRİNİN ACISIYLA ACILANAN | DUYGULANMIŞ


- MUTLULUK ile/ve/değil HUZUR

( Kişi/insan her zaman için mutluluktur fakat asla mutluluk sahibi değildir. )

( Her şeyden çok iç huzuruna gereksiniminiz var -ki bu iç ve dış arasındaki uyumu gerektirir. )

( Huzurlu olmadıkça gerçeği göremezsiniz. )

( Eğer huzur istiyorsanız o yolda çaba göstermelisiniz. )

( İçindeki huzur kişinin felâketlere daha çabuk karşı gelmesini sağlar. )

( Huzuru olan kişi özgür olur ve özgür olan kişi de başkalarını özgürlüğe ulaştırır. )

( Omurgayı hiçbir eylem rahatsız etmediğinde, huzursuz zihin yavaş yavaş rahatlar. )

( Sadece aslî olanda sükûn ve huzur vardır. )

( Ne tür bir huzur? İstediğinize sahip olmanın huzuru mu, yoksa sahip olmadığınızı istememenin huzuru mu? )

( EUDAIMONIA ile/ve/değil ... )

( Takmadığın kadar. İLE/VE/DEĞİL Boşverdiğin kadar. )

( One is always bliss, but never blissful.
You cannot see the true unless you are at peace.
If you want peace you must strive for it.
What kind of peace is it? The peace of having what you want, or not wanting what you do not have? )

( [not] HAPPINESS, BLISS vs./and/but PEACE )


- MUTSUZLUK ya da KAYGILILIK ile/değil/yerine/>< HUZURLULUK

( Geçmişte. YA DA Gelecekte. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Şu anda ve burada/kilerle. )


- NAZARÎ ERDEM ile/ve FİKRÎ ERDEM ile/ve HULKÎ ERDEM ile/ve AMELÎ ERDEM(SANATLAR)


- NÖRON HÜCRE


- NÜZÛL-RÜCÛ ile HUBÛT-SU'ÛD


- ÖFKE yerine HÜZÜN


- ONARARIEAE = HULFAÎYE


- ÖRÜMCEK ile/ve HUNİ ÖRÜMCEK


- ÖZEL = HUSUSİ = SPECIAL[İng.] = SPÉCIAL[Fr.] = BESONDERE[Alm.] = ESPECIAL[İsp.]


- ÖZGÜRLÜK = HÜRRİYET = LIBERTY, FREEDOM[İng.] = LIBERTÉ[Fr.] = FREITHEIT[Alm.] = LIBERTAS[Lat.] = LIBERTAD[İsp.]


- PARKİNSON İLÂCI ile/değil HUZURSUZ BACAK İLÂCI

( Huzursuz Bacak tanısı bulunanlar, yazılan ilâcın, farklı dozda olması ve aynı zamanda Parkinson hastasına da yazılıyor olmasından dolayı, kendilerinin de Parkinson olup olmadığı şüphesine düşmemelidir. [Parkinson için yazılan ilâçtaki ilgili tamamlayıcı kimyasalın dozu, Huzursuz Bacak hastalığı ilâcındakinden 80 kat daha fazla ve ayrı bir yapıdadır.] )


- PRAJNA[Sansk.] = PUNNA[P.] = HUI[Çince]


- RÜKÛN ile/ve/||/<> ŞART ile/ve/||/<> HÜKÜM ile/ve/||/<> SENET

( SUPPORT avec/et/||/<> CONDITION avec/et/||/<> CONSEQUENCE LEGALE avec/et/||/<> PREUVES A L'APPUI )


- RÜYA ile/ve/||/<> HÜLYA


- RÜZGÂR ile HUSÛM

( ... İLE Sürekli esen rüzgâr, fırtına. )


- SAÇ/SAKAL/KIYAFET DÜZELTMEK yerine HUY DÜZELTMEK


- SÂDIR ile HUSÛL


- SAFSATA ile HURÂFE


- SAMAN EV ile/ve/değil/yerine HUĞ EV ile/ve/değil/yerine KERPİÇ EV ile/ve/değil/yerine BAĞDADÎ EV

( HUĞ EV/ÇUKUROVA EVİ: Duvarları murt ya da hayt çubuğu ile sepet örer gibi örülür. Çatısı saz ile kaplanır. İç duvarlarına kerpiç sıva yapılır. Yapımı kolaydır. [Taş duvar ustasına ücret verecek olanağı bulunmayanlar bu tarz evler yapardı.] )


- SARAY ile/ve/değil HÜKÜMET KONAĞI


- SARAY ile/ve/değil HÜKÜMET KONAĞI


- SAYGI = HÜRMET = RESPECT[İng., Fr.] = ACHTUNG[Alm.] = RESPECTO[İsp.]


- SEKB[Ar.] ile SABB[Ar.] ile SÜFÛH[Ar.] ile HÜMÛL[Ar.] ile HETL[Ar.]


- SELÎM/SELÂMET/İSLÂM ve/&lt;&gt;/||/= HUZUR

( Ancak huzurlu isen selimsindir. Huzurlu kişi, selamete de erer. )


- SEVMEK ile/ve HUY

( TO LOVE vs./and HABIT )


- SEYYİD[Ar.] ile HUMÂM[Ar.]


- SOHBET ve HUKUK


- SOYA FASULYESİ ile/ve/||/<> HURMA YAĞI ile/ve/||/<> OKALİPTUS

( )

( Belgeselde altı çizilen bazı önemli(öncelikli) bilgi ve başlıklar...

- Yeryüzünde, her dört kişiden biri[1.5 milyar kişi], 6.000 yıl öncesinin olanaklarıyla yaşıyor. 7.7 milyarlık nüfusun, yarısından çoğu, kentlerde yaşıyor. Dünya nüfusu, 1950'den beri üç katına çıktı. Lagos'ta, nüfus, 1960 yılında 700.000 iken, 2025'te 16 milyona çıkmış olacak.

- Her hafta, bir milyondan fazla kişi, kentlere göç ediyor. Her altı kişiden biri, temel gereksinimlerini gideremeden yaşıyor. Kıtlık, daha fazla yayılarak 1 milyar kişinin aç yaşamasına neden oluyor. Nijerya, Afrika'nın en büyük petrol ihracatçısı olmasına karşın nüfusunun %70'i açlık sınırındadır.

- Kullanılan suyun %70'i hayvan yemi üretmek üzere tarıma yönlendirilmektedir. 1 kilo patates üretmek için 100 litre, 1 kilo pirinç üretmek için 4.000 litre, 1 kilo tavuk eti için 15.000 litre, 1 kilo sığır eti içinse 20.000 litre su tüketilmektedir. Çiftçilerin binlerce yılda oluşturduğu tarım ürünü çeşitliliğinin dörtte üçü, son yüzyılda silinmiş oldu.

- 1950'den bu yana, uluslararası ticaret hacmi, 20 kat arttı. Ticaretin %90'ı deniz üzerinden yapılıyor. Her yıl 500 milyon konteyner, dünyanın en büyük tüketim merkezlerine doğru yola çıkıyor.

- Dünya çapında yapılan tahıl ticaretinin %50'sinden fazlası, hayvan yemi için yapılıyor.

- 1950'den bu yana avlanılan balık sayısı, 5 kat artarak, 18 milyondan, 100 milyona çıktı. Binlerce fabrika gemisi, okyanuslardaki balıkları boşaltıyor. Avlanma bölgelerinin dörtte üçü, ya yok oldu, ya tüketildi ya da tükenmek üzere. Büyük balıkların çoğunun soyu, tekrar üreyebilecek zaman ve koşulları bulamadığından dolayı tükendi.

- Yeryüzündeki on ırmaktan biri, denize kavuşamıyor. Bu nedenle, Ürdün Irmağı'ndan yoksun kalan Lût Gölü'ndeki su seviyesi, her yıl, 1 metre azalmakta.

- Gelecek yüzyılda su kıtlığından en çok zarar görecekler, Hindistan'da yaşayanlar olarak görünüyor. Hindistan'da, son 50 yılda, 21 milyon kuyu kazıldı. (Ülkenin pek çok bölgesinde, ilk kez bu kadar derin kuyu açıldı.) Batı Hindistan'da, açılmış olan kuyuların %30'undan ümit kesilmiş durumda.

- Las Vegas'ta yaşayanlar, dünyanın en çok su tüketen bölgesinden biri.(Kişi başına günlük su tüketimi 800 ilâ 1000 litre.)

- Su kıtlığı, 2025'ten önce, 2 milyar kişiyi etkileyebilecek durumda. Her gün 5.000 kişi, kirli içme suyu nedeniyle ölüyor ve 1 milyar kişinin temiz suya erişimi yok.

- Bataklıklar, yeryüzünün %6'sını oluşturur. Durgun sularının derinliklerinde, pek çok bitki ve mikro organizma suyu süzer ve kirlilikten arındırır, kurak mevsimler için suyu korurlar. Son yüzyılda, otlak, tarım ya da inşaat alanı oluşturmak üzere yeryüzündeki tüm bataklıkların yarısı kurutulmuştur. Bataklıkların bize sunduğu zenginlikten habersiziz ne yazık ki.

- Mercan resiflerinin %30'u yok olmuştur. 2050 yılında, dünya üzerindeki canlı türlerin dörtte birinin yok olabileceği öngörülüyor.

- Ormanlar, yeryüzündeki biyo çeşitliliğin dörtte üçüne ev sahipliği yapar. Ekilebilir toprakların %40'ı, uzun vadeli hasar görmüş durumda. Her yıl, 13 milyon hektar orman yok oluyor.

- Amazon, 40 yılda, %20 oranında küçül(tül)müştür. Kesilen ağaçların alanı, hayvan çiftlikleri ve soya fasulyesi üretimi için tarım alanına dönüştürüldü. Bu soyaların %95'i, Avrupa ve Asya'daki çiftlik ve kümeslerde "et üretmek üzere" hayvanlar için kullanılmaktadır.

- Dünyanın en büyük 4. adası olan Borneo Adası, 20 yıl öncesine kadar geniş ormanla kaplıydı. 10 yıla kadar hiçbir ağaç bırakılmayacak. Bu durum, dünyada en çok tüketilen hurma yağı üretimine karar verilmesiyle ortaya çıktı. Yiyecek olmanın yanı sıra temizlik, kozmetik ürünleri ve alternatif yakıt olarak da kullanılıyor.

- Son 50 yılda kağıda artan ilginin beş kat artması nedeniyle kâğıt hamuru yapımında kullanılan okaliptuslar, toprağa salgıladıkları zehir nedeniyle daha sonra başka hiçbir bitki yetişmiyor. Hızlı yetişseler de su rezervlerini çok hızlı tüketiyor.

Yaşamsal olanlar, gereksiz olanlar için yok ediliyor. - Karayipler'in Haiti adasında da ormanların sadece %2'si kaldı.

- Paskalya Adası'nda yaşayan Rapauliler, burada yetişen, dünyanın en yüksek palmiye ağaçlarını tümünü kereste için keserek kendilerini, adadaki yaşamı ve örnek uygarlıklarını yok ettiler.

- Kıta buzulları, son 40 yılda kalınlığının %40'ını kaybetmiş durumda. Yüzey alanının da 2030'a kadar yok olacağı düşünülüyor. Kuzey kutup bölgesindeki buzul, 30 yıl içinde, yüzey genişliğinin %30'unu kaybetti.

- Grönland'daki buzullar, yeryüzündeki tüm tatlı suyun %20'sine denk geliyor. Bu buzul erirse, deniz seviyesi 7 metre yükselecek. Bu bölgedeki erimenin nedeni de tüm dünyadaki sera gazı salınımından kaynaklanmaktadır.

- Atmosferdeki büyük rüzgâr akımları yön değiştiriyor.

- Dünya nüfusunun %70'i, kıyı düzlüklerinde yaşıyor. En büyük 15 ülkenin 11'i, ya deniz kıyısında, ya da ırmak ağzında kurulu. Göçler kaçınılmaz olacak fakat öngörülemeyen, göçlerin ne kadar büyük olacağı.

- Klimanjero Dağı'ndaki buzulların da %80'i erimiş durumda.

- Avustralya'daki tarım alanlarının yarısı, kuraklıktan yüksek oranda etkilenmiş durumda. 12.000 yıldır gelişimimizi sağlayan iklimsel dengeyi tehlikeye atıyoruz.

- Dünya nüfusunun %20'si, ayrıcalıklı bir güç olarak görülen mineral ve tüm kaynakların %80'ini tüketiyor. Madencilik, yeryüzündeki tüm rezervleri, yüz yıl sona ermeden tüketmiş olacak. İki milyardan fazla kişinin yaşamı kömüre bağımlı olarak sürüyor.

- Dünyada askerî giderlere yapılan harcamalar, gelişmekte olan ülkelere yapılan yardımlardan 12 kat daha fazla.

- Her dört memeliden biri, her sekiz kuştan biri, her üç amfibiden biri yok olma tehlikesi altında. Canlı türleri, normalden bin kat daha fazla yok oluyor.

- Son 15 yılın ortalama sıcaklıkları, bu döneme kadar görülen ve kaydedilen en yüksek sıcaklıklar oldu.

- 2050 yılında, 200 milyonu aşan iklim mültecisi olabilir.

- Temel gereksinimlerimizle beliren "ümit ve hayaller", artık, doyumsuzluk ve savurganlığı da beraberinde getiriyor.

- İnsanlar arasındaki dayanışmayı sağlamak, ötekileştirdiklerinin çektikleri acıdan kaçmak için duvarlar mı öreceğiz?

- Hepimiz, aynı ailenin bireyleriyiz. )

( BORNEO ADASI

)


- SU EKSİKLİĞİ:
KANDA ile/ve/<> OMURLARDA ile/ve/<> KEMİKLERDE ile/ve/<>
AKCİĞERDE ile/ve/<> PANKREASTA ile/ve/<>
MİDEDE ile/ve/<> BAĞIRSAKLARDA ile/ve/<> HÜCREDE

( Yüksek tansiyona neden olur. İLE/VE/<> Bel/boyun fıtığına neden olur. İLE/VE/<> Gut/artrit gibi romatizmal hastalıklara neden olur. İLE/VE/<> Astıma neden olur. İLE/VE/<> Şeker hastalığına neden olur. İLE/VE/<> Ülsere neden olur. İLE/VE/<> Kabızlığa ve kolon kanserine yakalanma olasılığına neden olur. İLE/VE/<> Su eksikliği nedeniyle, beynimiz, hücreye oksijen göndermeyi keserse, oksijen kesilmesi sonucunda da hücre, kanserleşme sürecine girer! )


- SÛ-İ TEDBÎR ile/değil/yerine/>< HÜSN-ÜTEDBÎR

( Yanlış tutulan yol, yanlış tutum. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< İyi düşünülerek tutulan yol, doğru tutum. )


- SÛ-İ ZANN ile/değil/yerine HÜSN Ü ZANN

( Zan gitmeden insan âşık olamaz. )

( HÜSN-Ü ZANN İLE BAK
GÖRDÜĞÜN RAHMAN OLUR )


- SUSMA HAKKI ve/||/<> ÂDİL YARGILANMA HAKKI ve/||/<> KENDİNE YÜKLENİLEN SUÇU ÖĞRENME HAKKI ve/||/<> SAVUNMA HAKKI ve/||/<> İFADE SERBESTLİĞİ ve/||/<> MASUMİYET GÖSTERGESİ ve/||/<> SİLAHLARIN EŞİTLİĞİ ve/||/<> AVUKAT YARDIMI ve/||/<> AYDINLATMA YÜKÜMLÜLÜĞÜ ve/||/<> HUKUK DEVLETİ İLKESİ


- ŞUUR ile/ve HÜRMET

( Kur'an'î akıl ile furkanî aklın birliği. İLE/VE ... )


- TAKVÂ ile HURÂFE


- TASDİK:
ÜÇ TASAVVUR[İNTİKAŞ ile İRTİSAM ile İNTİBÂ] + HÜKÜM


- TATBİKAT-I HUKUKİYE:
MUHTELİF MAHİYET ARZEDEN, EF'AL-İ BEŞERİYE ile/ve/||/<> HUSÛSÎ MAHİYET ARZEDEN, EF'AL-İ BEŞERİYE ile/ve/||/<> DİNÎ VE İCTİMÂÎ MAHİYET ARZEDEN, EF'AL-İ BEŞERİYE


- TENÂSUH[< NESH] ile İTTİHAD[< VAHDET] ile HULÛL

( ... İLE Bir olma, birleşme, aynı düşüncede olma, birlik. İLE Gelip çatma. | Girme. )


- TESİR ile HÜKÜM


- TOPARLAK HÜCRE = HÜCRE-İ MÜDEVVERE = CELLULE RONDE


- TULPA(/YONTRA) ile HÜDDAM


- TÜZE/HUKUK:
BORU GİBİ değil/yerine HUNİ GİBİ


- ULULAMA = HÜRMET = VENERATION[İng.] = VÉNÉRATION[Fr.] = HOCHACTUNG[Alm.] = VENERATIO[Lat.]


- UYGARLIK ve/> HUZURSUZLUĞU


- ÜZÜNTÜ ile/ve HÜZÜN

( Geçmişin olumsuz(luk)larının anımsanması (ile/durumunda). İLE Geçmişin olumlu(luk)larının anımsanması (ile/durumunda). )


- VAAZ ile/ve HUTBE


- VAZÎ'A[Ar.] ile HUSRÂN[Ar.]


- YARGI = HÜKÜM = JUDGEMENT[İng.] = JUGEMENT[Fr.] = URTEIL[Alm.] = IUDICIUM[Lat.] = APOPHASIS[Yun.] = JUICIO[İsp.]


- YASAL/KANUNÎ EHLİYETTE:
EHLİYET-İ HUKUK ve/||/<> MALİKİYET ve/||/<> HÜRRİYET ve/||/<> İSMET


- (")YASALLIK(") ile/ve/değil/yerine/||/<>/< HUKUKÎLİK


- YAŞLANMA ile HUTCHINSON - GILLFORD ERKEN YAŞLANMA SENDROMU / PROGERIA


- YASSI HÜCRELER = HÜCERÂT-I MÜFERTAHA = CELLULES PLATES


- YAYIK HÜCRELER = HÜCERÂT-I MÜNBASİTE = CELLULES LAMINIFORMES


- YEŞİL YOL(THE GREEN MILE) ile/ve/||/<> HÜCRE NO: 7 MUCİZESİ(MIRACLE IN CELL NO: 7)

( Filmlerini izlemenizi salık veririz... )


- YİN-YANG ile/ve HUNAB-KU


- ZARİ ZARİ[Fars.] değil/yerine/= HÜNGÜR HÜNGÜR/İNLEYEREK


- ZÂT ile/ve HUZUR

( Simge, zâtı/sizi gösterir/işaret eder. )

( Huzura varmak için bende tâkat yok deme! Büyüklerle iş görmek zor değildir! Gam yeme! )


- ZİYAN ve HÜSRAN

HU... ~ HU... ile başlayan FaRkLaR...

- HUBB[Ar.] ile/değil/yerine/>< HUBB[Ar.]

( Aldatıcı, kurnaz, hilekâr. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Sevgi. )


- HUBUB[Ar. < HUBÂB, HUBÂBE] ile HUBÛB[Ar. < HABB]

( Su üzerindeki kabarcıklar. İLE Taneler, tohumlar. )


- HUBÛR[Ar.] ile HUBÛR[Ar. < HABER]

( Sevinç, neşe/sürûr. | Bilginler, âlimler, fakihler, zekiler, anlayışlıklar.[< HİBR: Öğretmen. | Mürekkep. | Yahudi/İsrailoğulları bilgini.] İLE Haberler, havâdisler. )


- HÜCCET ile HÜCCET-ÜL-İSLÂM

( SENET, VESİKA, DELİL | SEÇKİN ÂLİMLERE VERİLEN UNVAN ile İMÂM-I GAZÂLÎ )


- HÜCERÂT[Ar. < HÜCRE] ile HÜCEYRÂT[Ar. < HÜCEYRE]

( Gözler, odacıklar. Sürü konulan yerler. İLE Küçük delikler ve oyuklar. )


- HÜCRE = HÜCRE = CELLULE


- HÜCRELER = HÜCERÂT = CELLULES


- HUD'A[Ar.] ile HUDÂ[Ar.]

( Aldatma, oyun, hile, dalavere, düzen, dek. İLE Tanrı. )


- HUDDÂM[Ar. < HÂDEM] ile HÜDÂM[Ar.]

( Hizmetçiler, hizmet edenler. İLE Deniz tutması. )


- HUDÛ'[Ar.] ile HUŞÛ'[Ar.]


- HUDÛD[Ar. < HADD] ile HUDÛD[Ar. < HADD]

( Sınırlar, uclar, bucaklar. İLE Yanaklar. | Yer kazmalar, yeri yarmalar. )


- HUDÛRÎ ile HUSÛLÎ

( Sufi'nin bilgisi. İLE Âlim'in bilgisi. )

( Ancak gaflet vardır/olur. İLE/VE Cehâlet vardır/olabilir. )

( Hata yoktur/olmaz. İLE/VE Hata olabilir. )


- HUDUS ile/ve/||/<> ZAMAN ile/ve/||/<> NİSAP ile/ve/||/<> GÜN ile/ve/||/<> RES ile/ve/||/<> KÂBE ile/ve/||/<> NEŞV-Ü-NEMÂ ile/ve/||/<> KAST VE NİYET ile/ve/||/<> HÜKÜMLER ile/ve/||/<> BEKÂ ile/ve/||/<> MEŞRÛ TASARRUF


- HUKUK ile/ve/||/<>/>/< HUDÛD


- "HÜKÜMDARLIK" değil HÜKÜMRANLIK


- HÜLLE ile HÜLLE[Ar.]

( Haller, durumlar. İLE/DEĞİL Yurttaşlar Yasası'nın kabulünden önce, kocasından üç kez boşanan kadının, yine eski kocasıyla evlenebilmesi için yabancı bir erkeğe, bir günlüğüne nikâh edilmesi. )


- HULÛL[Ar.] ile HULÛL[Ar. < HALL]

( Gelip çatma. | Girme. | Yanaşma. | Geçme. İLE Sirkeler. | Sirkede bulunan kurtçuklar. )


- HULÛL-İ SERAYANÎ ile HULÛL-İ CİVARÎ


- HULUS[Ar.] ile HULUSKÂR[Ar., Fars.]

( Gönül temizliği. İLE Temiz duygulu, içten. | Dalkavuk, şakşakçı. )


- -HÜMÂ[Ar.] ile HÜMA/Y[Ar.]

( Arapça dilbilgisinde iki kişiyi gösterir. Sürü konulan yerler. İLE Devlet kuşu. | Saâdet, kutluluk. )


- HUMBARA/HUMBERE[Fars.] ile HUMBARA/KUMBARA[Fars. < HUMBERE]

( Havan topu. İLE Para biriktirmek için kullanılan, bozuk ya da kâğıt para atılan deliği olan, metal, toprak ya da plastikten yapılmış küçük kap. | Humbara. )


- HUMÛD[Ar.] ile HÜMÛD[Ar.]


- HUMUS[Lat.] ile HUMUS[Ar.]

( Organik toprak. İLE Bir tür yemek. İyice ezilmiş nohut, tahin ve baharatla hazırlanan bir yemek. )


- HUN ile HUN ile HUN ile HUN[Fars.]

( Küçük parça, bölüm. İLE Hazine. İLE Ottan, çalı-çırpıdan yapılan kulübe. İLE Kan. )


- HÜNKÂR KASRI ile/ve HÜNKÂR KASRI ile/ve HÜNKÂR KASRI

( Sultanahmed Camii'nin bitişiğinde bulunan, Padişah'ın namaz kılma yerine ait bir kasır. [1617] İLE/VE Üsküdar'da, Selimiye Camii'nin bitişinde bulunan kasır. [1979 yılından beri Tarihçi İbrahim Hakkı Konyalı kütüphanesi olarak kullanılmaktadır] İLE/VE Eminönü, Yeni Cami'nin yanında bulunan kasır. )


- HÖRMET değil HÜRMET


- HURÇ ile HURUÇ[Ar.]

( Genellikle yelken bezinden yapılmış büyük heybe. İLE Çıkma, çıkış. | Göç. )


- HÛRDE[Fars.] ile HÛRDE[Fars.]

( Yemiş, yenilmiş. İLE Ufak, değersiz şey, kırıntı. | Nükte, dakika. | Yazıya ayrıntı/nüans veren bir tarz. )


- HURKAT[Ar.] ile HURKAT[Ar.]

( Yanma, yanıklık, çıban. İLE Akılsızlık, bilmezlik. )


- HÜRRİYET ile HÜVİYET


- HUŞ ile HUŞ

( Gürgengillerden, kerestelik bir ağaç cinsi. İLE Yemen'in bir kenti. )

( BETULA cum ... )


- HÛŞENK[Fars.] ile Hûşenk[Fars.]

( Akıl, idrak, iz'an. İLE Siyam bin Kiyumerz'in oğlu ve Câvidân Hurd'un yazarı/müellifi. )


- HÜSEYİN BEY ile/ve/||/<> HÜSEYİN EFENDİ

( ... İLE/VE/||/<> İlk Şehr emini. )

( Hüseyin Efendi'nin oğlu. İLE Hüseyin Bey'in babası. )


- HÜSN ile/ve/> IŞK ile/ve/> HÜZN

( Güzellik. İLE/VE/> Aşk. İLE/VE/> Tasa. )


- HÜSN-Ü KURUNTU ile/değil HÜSN-Ü ZANN

( HÜSN-Ü ZANN İLE BAK
GÖRDÜĞÜN RAHMAN OLUR )


- HÜSREV PAŞA TÜRBESİ ile/ve HÜSREV PAŞA TÜRBESİ

( Eyüp, Bostan İskelesi Sokak'tadır. İLE/VE Fatih, Sarıgüzel semtinde, Balipaşa Camii yakınındadır. )

( Osmanlı Sadrazamı Koca Hüsrev Paşa [1756-1855]'nın türbesidir. İLE/VE Osmanlı Veziri Hüsrev Paşa'nın türbesidir.[öl. 1545] [Mimar Sinan yapıtıdır] )


- Hüsrev[Fars.] ile HÜSREV[Fars.]

( Eserlerini Farsça yazmış bir Türk şairi ve edîbi.[1253-1325, Hindistan] | Hüsrev ü Şîrîn masalının eril kahramanı. İLE Sultan, padişah, hükümdar. )


- HUŞÛ'[Ar.] ile HUŞÛNET[Ar.]

( Alçakgönüllülük/tevâzu. | Tanrı huzurunda boyun eğme, nefsini hor ve hakir görme. İLE Akılsızlık, bilmezlik. )


- HUSÛM[Ar.] ile HUSÛM[Ar. < HASM]

( Uğursuzluk. | Birbiri ardınca devam etmek üzere olma. | Sürekli esen rüzgâr, fırtına. İLE Düşmanlar. )


- HUTBE ile HUTBE İRÂD ETME


- HÜTÛL[Ar.] ve HÜTÛN[Ar.]

( Sürekli yağmur yağma. İLE Sürekli yağmur yağma. )


- HUVE KAMÎNUN BİHİ[Ar.] ile HUVE HARİYYUN BİHİ[Ar.] ile HALÎKUN BİHİ[Ar.] ile CEDÎRUN BİHİ[Ar.]


- HÜVE ile HÜVE

( O İLE ...dır. )


- HÜVELBÂTIN ile/ve HÜVEZZÂHİR

( Tin. İLE/VE Toplum. )


- HÜVEYZA[Ar.] ve HÜVEYDÂ[Ar.]

( İç sürgünü, ishal. Kolera ishali. İLE Açık, apaçık, belirli, âşikâr. )


- HUY değil/yerine HUY EDİNMEK

( Bilinçsiz. DEĞİL/YERİNE Farkındalıkla. )


- HÜYÂM[Ar.] ile HÜYYÂM[Ar. < HÂİM]

( Azgınlık. [HÜYÂM-İ RAHM/NEMFOMANİ: Hanımlarda.] İLE Sevgiden şaşırmış olanlar. )


- HUYSUZLAŞMAK ile/değil HUYSUZLANMAK


- HUZÛ'[Ar.] ile HUZÛR[Ar.]

( Alçakgönüllülük. İLE Hazır bulunma. | Rahat/lık. )


- "HUZUR, İSLÂMDADIR" ile/ve/değil "HUZUR, TESLİMİYETTEDİR"


- HUZURUNDA OLMAK ile/ve HUZURUYLA OLMAK

( HUZURUNA, HUZURUNDAN GÖNDERDİĞİN GİBİ DÖNMEYİ NASİP ET! )

HU... ~ ... ile başlayan FaRkLaR...

-

( ALLAH [İSLÂM HARFLERİNDE EN DERİN HA HARFİ, EN SON MAHRECİ VAV HARFİDİR. SON MAHRECİ BU İKİ HARF ARASINDADIR] )


- HUB ile/ve/<> ANAHTAR ile/ve/<> YÖNLENDİRİCİ ile/ve/<> ERİŞİM NOKTASI

( Ayrıntıları için burayı tıklayınız... )


- HUB ile/ve/||/<>/>/< AŞK

( ... İLE/VE/||/<>~>~< Kendi olgunluğuna olan tutku. )


- HUB ile/yerine SWITCH


- HÛB[Ar.] ile ZENB[Ar.]


- HUBB[Ar.] ile/değil/yerine/>< HUBB[Ar.]

( Aldatıcı, kurnaz, hilekâr. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Sevgi. )


- HUBB[Ar.] ile VİDD[Ar.]


- HÜBEL ile/ve/||/<> LÂT ile/ve/||/<> MENAT ile/ve/||/<> UZZA


- HUBER KÖŞKÜ ile/= CUHMURBAŞKANLIĞI KÖŞKÜ

( 1985'ten sonra kamulaştırılarak Cumhurbaşkanlığı Köşkü olarak kullanılmaktadır. )

( Tarabya'da, Mimar Raymondo D'Aranco inşa etmiştir. [XIX. yüzyıl] )


- HUBUB[Ar. < HUBÂB, HUBÂBE] ile HUBÛB[Ar. < HABB]

( Su üzerindeki kabarcıklar. İLE Taneler, tohumlar. )


- HUBÛR[Ar.] ile HUBÛR[Ar. < HABER]

( Sevinç, neşe/sürûr. | Bilginler, âlimler, fakihler, zekiler, anlayışlıklar.[< HİBR: Öğretmen. | Mürekkep. | Yahudi/İsrailoğulları bilgini.] İLE Haberler, havâdisler. )


- HUBÛR[Ar.] ile SÜRÛR[Ar.]


- HUBÛT[Ar.] ile NÜZÛL[Ar.]


- HÜCCET ile DELİL


- HÜCCET ile HÜCCET-ÜL-İSLÂM

( SENET, VESİKA, DELİL | SEÇKİN ÂLİMLERE VERİLEN UNVAN ile İMÂM-I GAZÂLÎ )


- (HÜCCETÜL İSLÂM / İMAM / EBÛ HAMİD) GAZZÂLÎ ile/ve AHMET GAZZÂLÎ

( ... İLE/VE Kardeşi. )


- HÜCERÂT[Ar. < HÜCRE] ile HÜCEYRÂT[Ar. < HÜCEYRE]

( Gözler, odacıklar. Sürü konulan yerler. İLE Küçük delikler ve oyuklar. )


- HÜCRE[Ar.]/CELL[İng.] değil/yerine/= GÖZE


- HÜCRE:
ÖRGÜTLÜ ile/ve/||/<>/> ÖZGÜR

( Örgen. İLE/VE/||/<>/> Sperm. )


- HÜCRE = HÜCRE = CELLULE


- HÜCRE[Ar.] değil/yerine/= YUVAR, GÖZE


- HÜCRE/BEYİN/ZİHİN ile/ve/||/<>/> GÖVDE


- HÜCRELER = HÜCERÂT = CELLULES


- HÜCRELERİ SIKICA BİTİŞİK BİR KÜTLE = HACM-I MÜTELÂSIKA = MASSE COHÉRENTE


- HÜCRE/VÎ değil/yerine/= GÖZE/CİL


- HÜCUM (ETMEK) değil/yerine/= SALDIRI (SALDIRMAK)


- HÜCUM değil/yerine/= İLERİ


- HUD'A[Ar.] ile HUDÂ[Ar.]

( Aldatma, oyun, hile, dalavere, düzen, dek. İLE Tanrı. )


- HUDÂ

( ALLAH | DOĞRU YOL GÖSTERME | KUR'AN-I KERÎM [bkz. HİDÂYET] )


- HÛDÂHUB ile/ve YEK BİR ALLAH YEK

( Kervanların nöbet/nevbet tutarken etrafa [dosta/düşmana] seslendirdikleri sözler. )


- HÜDÂM değil/yerine/= DENİZ TUTMASI


- HUDÂYÎ

( ULÛHİYYET | ALLAH'A MENSUP )


- HUDÂYÎ-NÂBİT

( ALLAH'IN VERDİĞİ [bkz. HÜKM-İ İLÂHİ] | EKİLMEKSİZİN KENDİLİĞİNDEN BİTEN )


- HUDDÂM[< HÂDEM]

( HİZMET EDENLER, HİZMETÇİLER )


- HUDDÂM[Ar. < HÂDEM] ile HÜDÂM[Ar.]

( Hizmetçiler, hizmet edenler. İLE Deniz tutması. )


- HÜDHÜD[çoğ. HEDÂHÎD/İBİBİK/MÜRG-İ SÜLEYMÂN[Fars.] değil/yerine/= ÇAVUŞKUŞU

( Çok renkli, çizgili ve kötü kokan bir kuş. )

( Mezbelede açtığı bir çukur içinde yumurtlar. Yer altında bulunan suları, sanki bir cam içindeymiş gibi gördüğü söylenir. | SÜLEYMAN PEYGAMBER İLE SEBÂ MELÎKESİ BELKİS ARASINDA HABER GETİRİP GÖTÜREN KUŞ | TASARRUF-I İLÂHÎ [bkz. EBÜRREBİ'] )


- HUDÛ'[Ar.] ile HUŞÛ'[Ar.]


- HUDÛ'[Ar.] ile İHBÂT[Ar.]


- HUDÛ'[Ar.] ile ZÜLL[Ar.]


- HUDÛD[Ar. < HADD] ile HUDÛD[Ar. < HADD]

( Sınırlar, uclar, bucaklar. İLE Yanaklar. | Yer kazmalar, yeri yarmalar. )


- HUDUR

( HAZIR [KEŞF GEREK!] )


- HUDURÎ BİLGİ ile/ve KESBÎ BİLGİ


- HUDÛRÎ ile HUSÛLÎ

( Sufi'nin bilgisi. İLE Âlim'in bilgisi. )

( Ancak gaflet vardır/olur. İLE/VE Cehâlet vardır/olabilir. )

( Hata yoktur/olmaz. İLE/VE Hata olabilir. )


- HUDÜS[Ar.] ile İHDÂS[Ar.]

( Sonradan oluşma. İLE Yeni bir şeyin oluşması. )


- HUDUS ile/ve/||/<> ZAMAN ile/ve/||/<> NİSAP ile/ve/||/<> GÜN ile/ve/||/<> RES ile/ve/||/<> KÂBE ile/ve/||/<> NEŞV-Ü-NEMÂ ile/ve/||/<> KAST VE NİYET ile/ve/||/<> HÜKÜMLER ile/ve/||/<> BEKÂ ile/ve/||/<> MEŞRÛ TASARRUF


- HUDUT[Ar.] değil/yerine/= SINIR


- HÜKM[Ar.] ile KADÂ[Ar.]


- HÜKMETMEK değil/yerine/= EGEMENLENMEK


- HÜKM-İ İLÂHİ

( İNSAN ELİYLE AŞILANAN | SUN-U İLÂHİ )


- TÜZE/HUKUK:
BAŞLANGIÇTA ile/ve/değil/||/<>/> GÜNÜMÜZDE


- HUKUK DÜZENİ ile/ve/||/<>/< DÜNYA GÖRÜŞÜ


- HUKUK:
ZORUNLULUK ile/ve/değil/||/<>/< GEREKLİLİK


- HUKUK'UN:
KÖRELTİLMESİ değil/yerine/>< YAYGINLAŞTIRILMASI


- HUKUK'UN YAYGINLAŞTIRILMASI ve/||/<>/> ÖZGÜRLÜĞÜN GÜVENCESİ


- HUKUK ile/ve/||/<>/>/< HUDÛD


- HUKUKSUZLUK ile/ve/||/<> AYIP


- HUKUKSUZ/LUK ve/> KAYITSIZ/LIK


- "HUKUKTA, KARDEŞLİK" değil KARDEŞLİK HUKUKU


- HUKUKU:
DELMEK ile/değil/yerine DEĞİŞTİRMEK


- HÜKÜMDAR[Ar. + Fars.] ile HAKAN[< KAĞAN]

( Padişah, kral, hakan gibi taht sahibi devlet başkanı. İLE Türk, Moğol ve Tatar hanları için "hükümdarlar hükümdarı" anlamında kullanılan bir san. | Osmanlı sultanlarına verilen san. )


- HÜKÜMDAR ile/değil/yerine/=/<> İLHAN

( ... İLE/DEĞİL/YERİNE/=/<> Bir ilhanlığın başında bulunan hükümdar/imparator. | İran Moğollarında hükümdarın sanı. )


- HÜKÜMDAR ile/ve/<>/> VELİAHT

( ... İLE/VE/<>/> Bir hükümdarın ölümünden ya da tahttan çekilmesinden sonra tahta geçmeye aday olan kişi. )


- HÜKÜMDAR["KRAL/PAPA"]:
"YASALARLA BAĞLANMIŞ/SINIRLANDIRILMIŞ DEĞİLDİR" ve/||/<> AKILLA BAĞLANMIŞ/SINIRLANDIRILMIŞ DEĞİLDİR

( LEGIBUS SOLUTUS et/||/<> RATIONE ALLIGATUS )


- "HÜKÜMDARLIK" değil HÜKÜMRANLIK


- HÜKÜMET ile HANEDAN

( GOVERNMENT vs. DYNASTY )


- HÜKÜMETİ/HÜKÜMETLERİ CİDDİYE ALMAK yerine DEVLETİN/VATANIN BÜTÜNLÜĞÜ VE GELECEĞİ İÇİN ÇABA HARCAMAK/ÜRETİMDE BULUNMAYA DEVAM ETMEK


- HÜKÜMET/KABİNE değil/yerine/= YÖNETKE


- HÜKÜMLÜ ile YÜKÜMLÜ


- HÜKÜMRAN[Fars.] değil/yerine/= EGEMEN


- HÜKÜMRANLIK ile/ve/değil/yerine/||/<>/<
DİSİPLİN ile/ve/> YÖNETİMSELLİK


- HÜKÜMSEL NİSPET

( Hükme götürecek biçimde ilişki kurmak. )


- HÜKÜMSÜZ değil/yerine/= GEÇERSİZ


- HÜKÜMSÜZLÜK değil/yerine/= GEÇERSİZLİK


- HULÂSA[Ar.] değil/yerine/= ÖZET [bkz. ZÜBDE] | KISACA )


- HÜLLE ile HÜLLE[Ar.]

( Haller, durumlar. İLE/DEĞİL Yurttaşlar Yasası'nın kabulünden önce, kocasından üç kez boşanan kadının, yine eski kocasıyla evlenebilmesi için yabancı bir erkeğe, bir günlüğüne nikâh edilmesi. )


- HULLE[Ar.] ile SADÂKAT[Ar.]


- HULÛL ile DUHÛL


- HULÛL/OZMOZ[< OSMOS] değil/yerine/= GEÇİŞME/ERİM


- HULÛL[Ar.] ile HULÛL[Ar. < HALL]

( Gelip çatma. | Girme. | Yanaşma. | Geçme. İLE Sirkeler. | Sirkede bulunan kurtçuklar. )


- HULÛL ile/ve İTTİHÂD


- HULÛL ile/değil TAHALLÜL

( Haramdır. İLE/DEĞİL Helâldir. )

( Hz. İbrahim, tahallül ve halildir. )


- HULÛL-İ SERAYANÎ ile HULÛL-İ CİVARÎ


- HULUS[Ar.] ile HULUSKÂR[Ar., Fars.]

( Gönül temizliği. İLE Temiz duygulu, içten. | Dalkavuk, şakşakçı. )


- HULÛS değil/yerine/= SAFLIK, GÖNÜL TEMİZLİĞİ, SAMİMİYET


- HÜMÂ

( Kutluluk simgesi kuş. )


- -HÜMÂ[Ar.] ile HÜMA/Y[Ar.]

( Arapça dilbilgisinde iki kişiyi gösterir. Sürü konulan yerler. İLE Devlet kuşu. | Saâdet, kutluluk. )


- HUMÂM[Ar.] ile KAMKÂM[Ar.]


- HUMAN vs. ANYTHING


- HUMAN vs. HUMAN IN HUMANITY


- HUMAN vs. MIRROR


- HUMAN vs./and ADAM


- "HÜMANİZM/HÜMANİST" değil/yerine/= İNSANCIL

( Bilgelik/hikmet/irfan ile hak arayışı. )


- HUMAR[Ar.] ile/değil/yerine SERSEMLİK

( ... İLE/DEĞİL/YERİNE İçki ya da uyku sersemliği. )


- HUMBARA/HUMBERE[Fars.] ile HUMBARA/KUMBARA[Fars. < HUMBERE]

( Havan topu. İLE Para biriktirmek için kullanılan, bozuk ya da kâğıt para atılan deliği olan, metal, toprak ya da plastikten yapılmış küçük kap. | Humbara. )


- "HUME ÇATALI"NDA:
OLGULAR, OLGU DURUMLARI ile/ve/||/<> DÜŞÜNCELERİN BAĞINTILARI

( MATTERS OF FACT vs./and/||/<> RELATION OF IDEAS )


- HUMHÂNE

( Meyhane. | Şarap fıçısı. )


- HUMMA ile MALTAHUMMASI/KALAAZAR

( ... İLE Akdeniz ülkelerinde görülen, en çok keçi sütü ile bulaşan, ateşli bir hastalık. )


- HUMMA ile SARIHUMMA

( ... İLE Çoğunlukla sıcak ülkelerde görülen, bir cins sivrisinek aracılığı ile bulaşan, tene, sarı bir renk veren, ateşli bir sayrılık. )


- HÜMORAL/HUMORAL[İng.] değil/yerine/= SALGISAL


- HUMÛD[Ar.] ile HÜMÛD[Ar.]


- HUMUS ile/ve FAVA

( Nohuttan yapılan. İLE/VE Bakladan yapılan. )


- HUMUS[Lat.] ile HUMUS[Ar.]

( Organik toprak. İLE Bir tür yemek. İyice ezilmiş nohut, tahin ve baharatla hazırlanan bir yemek. )


- HUMUS ile/ve/||/<> KOMPOST

( Latince, "toprak" ya da "alt, sığ" kökünden türemiştir. Kullanımı konusunda bazı yanlış anlamalar söz konusudur. Humus, kompostun alabileceği son durumdur, yani içinde çürüme sürecini devam ettirecek azot, fosfor bileşikleri kalmamıştır. Kompost ise, etrafındaki bitkilere çeşitli vadelerde farklı besin maddeleri sunan, bu nedenle bol miktarda canlıya ev sahipliği yapan, dolayısıyla çürüme işlemi az da olsa hâlâ devam eden ”canlı” bir oluşumdur. Toprağa serdikten sonra toprak ekosistemine karışır, topraktaki biyolojik süreçleri destekleyerek çeşitliliği arttırır ve zamanla humusa dönüşür. Bildiğimiz tüm yaşam türleri karbon temellidir, yani canlı ya da ölü, her şey organik maddedir. Kuru yapraklar, mantarlar, ağaçlar, canlı bir kedi, ölü bir kunduz; aklınıza yaşayan ya da yaşamış olan ne gelirse, organik madde olarak anılır. Bilimsel olarak, içinde karbon bulunan herhangi bir molekül, organik bir moleküldür.

Humusun içinde parçalanması zor olan karbon molekülleri elektrik yüklenerek mineral parçacıkların kendine yapışmasını sağlar. Dahası, bu moleküller sünger işlevi görerek topraktaki mikro yaşam için barınak oluşturur. Yukarıda sözünü ettiğimiz aşınmış minerallere organik madde eklediğinizde birçok bitkinin yaşamasına olanak tanıyan ortam neredeyse oluşmuştur.

Yaşayıp da ölmüş olan her canlı, organik madde olarak toprağa geri döner ve döngüyü tamamlar. Toprakta yetişen her türlü bitkinin yaprak, sap ve kökleriyle birlikte toprakta yaşayan mikro ve makro hayvan varlığının bu biçimde toprak organik maddesine dönüşmesi humus oluşumunun kaynağıdır. Sentetik kimyasalların etkisiyle yararlı canlıların da zarar gördüğü modern tarım yöntemleri nedeniyle bu döngünün kırılmış olması, günümüz yaygın ziraat anlayışının yol açtığı sorunların başında gelir. )


- HUMUS ile/<> TOPİK

( ... İLE/<> Nohut püresi. )


- HÛN[Fars.]

( Kan. | Kan ağlamak. | Öldürme, öc. )


- HUN ile HUN ile HUN ile HUN[Fars.]

( Küçük parça, bölüm. İLE Hazine. İLE Ottan, çalı-çırpıdan yapılan kulübe. İLE Kan. )


- HÜNER:
BİLMEK ile/ve/değil/<> İÇİNDE YAŞAMAK


- HÜNER değil/yerine/= BECERİ


- HÜNER ile/ve/< MAHÂRET


- HÜNGÜR HÜNGÜR (AĞLAMAK)


- HUNHAR(/CA)[Fars. < HUNHVÂR] değil/yerine/= KAN DÖKÜCÜ, KANA SUSAMIŞ(/ÇA/SINA)


- HUNİ

( FUNNEL[İng.] )


- HUNİ BİÇİMİNDE/HUNİMSİ KOROLLA = TÜVEYC-İ KAM'Î = COROLLE INFUNDIBULÉE, COROLLE INFUNDIBULIFORME


- HUNİ ile AYIRMA HUNİSİ

( ... İLE Birbiri ile karışmayan iki sıvıyı ayırmaya yarayan, alt tarafı musluklu, özel bir huni türü. )


- HUNİ ile BÜHNER HUNİSİ

( ... İLE Üzerine süzgeç kâğıdının olduğu gibi yerleştirileceği tabanı bulunan, porselenden yapılmış huni. )

( FUNNEL vs. BUCHNER FUNNEL )


- HÜNKÂR[Fars.]

( Gönüller sultanı. )


- HÜNKÂR KASRI ile/ve HÜNKÂR KASRI ile/ve HÜNKÂR KASRI

( Sultanahmed Camii'nin bitişiğinde bulunan, Padişah'ın namaz kılma yerine ait bir kasır. [1617] İLE/VE Üsküdar'da, Selimiye Camii'nin bitişinde bulunan kasır. [1979 yılından beri Tarihçi İbrahim Hakkı Konyalı kütüphanesi olarak kullanılmaktadır] İLE/VE Eminönü, Yeni Cami'nin yanında bulunan kasır. )


- HÜNNAP ile TOPALAK

( ... İLE Hünnapgillerden, yapraklarından yeşil boya çıkarılan bir bitki. )


- HÜNSÂ/AMPHOTERIC/HERMAPHRODITE[İng.]/MİZVÂCE

( HEM DİŞİLİK, HEM ERİLLİK ALÂMETİ BULUNAN (HÜNSÂ-Yİ RECÛLÎ/HÜNSÂ-Yİ NİSÂÎ) )


- HÖRMET değil HÜRMET


- HÛR

( TELEZZÜZÜ OLAN HERŞEY. LEZZET ALINAN HERŞEY )


- HURÇ ile HURUÇ[Ar.]

( Genellikle yelken bezinden yapılmış büyük heybe. İLE Çıkma, çıkış. | Göç. )


- HURDACI ile/ve/değil/yerine/<>/>< ANTİKACI

( Bağırır. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<>/>< Bağırmaz. )


- HÛRDE[Fars.] ile HÛRDE[Fars.]

( Yemiş, yenilmiş. İLE Ufak, değersiz şey, kırıntı. | Nükte, dakika. | Yazıya ayrıntı/nüans veren bir tarz. )


- HURİ ile GILMAN

( İkisi de, kendini bil(e)meyen ruhlardır. )


- HURKAT[Ar.] ile HURKAT[Ar.]

( Yanma, yanıklık, çıban. İLE Akılsızlık, bilmezlik. )


- HURMA AĞACI ile/= MAYAAĞACI

( ... İLE/= Meyvelerinden yemek yağı çıkarılan bir tür hurma ağacı. )

( ELAELS )


- HURMA'LARDA:
MEBRUM ile SAFAVİ ile SUFRİ ile SUGAYİ


- HURMA ile HİNTHURMASI

( ... İLE Palmiyegillerden, taze filizleri Hindistan'da sebze gibi yenilen, meyvesinden reçel yapılan çok sert bir ağaç. )

( ... cum BORRASSUS )


- HURMA ile TEMR-İ HİNDÎ

( ... İLE Hind hurması, demirhindi. )


- HURMA[Fars.]/TEMR/NAHL[Ar.] ile ÖTEKİ MEYVELER

( Birlik'in/Tevhid'in meyvesi. [Bulunmadığında erik!] İLE ... )

( Dünyada 600 çeşit hurma vardır. 150 çeşidi Medine'de bulunmaktadır. )

( Bitki ile hayvan arasındaki eşik.[Çekirdeği, hem dişil, hem eril, ne dişil, ne erildir.] )

( PHOENIX DACTYLIFERA cum ... )


- HÜRMET ETMEK ile/ve HİZMET ETMEK

( Bir'e hizmet, bin'e hizmet; bin'e hizmet, bir'e hizmet. )


- HÜRMET ve HADD


- HÜRMET ile/ve/||/<> İTİBAR


- HÜRMETKÂR[Ar.] değil/yerine/= SAYGILI


- HÜRMETTE KUSUR ETMEMEK değil/yerine/= SAYGIYI EKSİK ETMEMEK


- "HURRA"[İng.] değil/yerine/= YAŞA!


- HÜRRİYET ile HÜVİYET


- HURÛF-İ MUKATAA

( MÜSTAKİL HARFLER | KUR'ÂN'IN 29. SÛRESİNDEKİ ELİF, LÂM, MÎM, ELİF LÂM ELİF RÂ, KAF, SÂD, NÛN... GİBİ HARFLER) )


- HURÛFÎ(LÎK) ile/ve/yerine SÜRÛRÎ(LİK)


- HURÛŞ değil/yerine/= COŞMA, TAŞMA, ŞAMATA, TELÂŞ, GÜRÜLTÜ


- KONTRPLAKTA:
HUŞ ile KAVAK


- HUŞ ile HUŞ

( Gürgengillerden, kerestelik bir ağaç cinsi. İLE Yemen'in bir kenti. )

( BETULA cum ... )


- HÛŞENK[Fars.] ile Hûşenk[Fars.]

( Akıl, idrak, iz'an. İLE Siyam bin Kiyumerz'in oğlu ve Câvidân Hurd'un yazarı/müellifi. )


- HÜSEYİN BEY ile/ve/||/<> HÜSEYİN EFENDİ

( ... İLE/VE/||/<> İlk Şehr emini. )

( Hüseyin Efendi'nin oğlu. İLE Hüseyin Bey'in babası. )


- HÜSEYNÎ

( Türk müziğinde, dügâh perdesinde karar kılan bir makam. | Türk müziğinde "mi" notası. )


- HAYDÂRÎ/YE'DE:
HÜSEYNÎ ile/<> HASANÎ

( Uzun olanı. İLE/<> Kollu, cübbe gibi olanı. )

( HAYDÂRİYE: Haydar-ı Kerrâr'ın giydiği giysi/elbise. )


- HÜSN ile/ve/> IŞK ile/ve/> HÜZN

( Güzellik. İLE/VE/> Aşk. İLE/VE/> Tasa. )


- HÜSN[Ar.] ile KASÂMET[Ar.]


- HÜSN[Ar.] ile SABÂHAT[Ar.]


- HÜSN[Ar.] ile VEDÂET[Ar.]


- HÜSN[Ar.] ile VESÂMET[Ar.]


- HÜSNÜ ERTUĞRUL ve/||/<>/> MUHSİN ERTUĞRUL

( )


- HÜSN-Ü HATT:
FAKİR İÇİN ile/ve/||/<> ZENGİN İÇİN ile/ve/||/<> HİKMET SAHİPLERİ İÇİN

( Mal. İLE/VE/||/<> Güzellik. İLE/VE/||/<> Olgunluk. )


- HÜSN-Ü KURUNTU ile/değil HÜSN-Ü ZANN

( HÜSN-Ü ZANN İLE BAK
GÖRDÜĞÜN RAHMAN OLUR )


- HÜSN-Ü KURUNTU ile/değil SÛ-İ ZANN


- HÜSN-Ü MUTLAK/HAYR-I MAHZ/BAHR-I AMÂ


- HÜSN-Ü NİYET değil/yerine/= SAĞİSTEM

( İyi niyet. )


- HÜSNÜHAL KAĞIDI değil/yerine/= İYİ DURUM BELGESİ


- HÜSNÜNİYET değil/yerine/= İYİCİLLİK


- HÜSNÜYUSUF değil/yerine/= GUGUÇİÇEĞİ

( Karanfilgillerden, bazı türleri bahçelere süs olarak dikilen bir bitki. )

( DIANTHUS BARBATUS )


- HÜSRAN ve HASRET


- HÜSRAN[Ar.] değil/yerine/= BATKI, DÜŞ KIRIKLIĞI


- HÜSRANINI BELİRTMEK/BİLDİRMEK:
"TEPKİ" ile/değil PAYLAŞIM


- HÜSREV PAŞA TÜRBESİ ile/ve HÜSREV PAŞA TÜRBESİ

( Eyüp, Bostan İskelesi Sokak'tadır. İLE/VE Fatih, Sarıgüzel semtinde, Balipaşa Camii yakınındadır. )

( Osmanlı Sadrazamı Koca Hüsrev Paşa [1756-1855]'nın türbesidir. İLE/VE Osmanlı Veziri Hüsrev Paşa'nın türbesidir.[öl. 1545] [Mimar Sinan yapıtıdır] )


- Hüsrev[Fars.] ile HÜSREV[Fars.]

( Eserlerini Farsça yazmış bir Türk şairi ve edîbi.[1253-1325, Hindistan] | Hüsrev ü Şîrîn masalının eril kahramanı. İLE Sultan, padişah, hükümdar. )


- HUŞÛ'(-HUZÛ)


- HUŞÛ'[Ar.] ile HUŞÛNET[Ar.]

( Alçakgönüllülük/tevâzu. | Tanrı huzurunda boyun eğme, nefsini hor ve hakir görme. İLE Akılsızlık, bilmezlik. )


- HÜSUL ile/ve KUBUH


- HUSÛL[Ar.] değil/yerine/= ÜREME, TÜREME, ORTAYA/MEYDANA ÇIKIŞ


- HUSÛM[Ar.] ile HUSÛM[Ar. < HASM]

( Uğursuzluk. | Birbiri ardınca devam etmek üzere olma. | Sürekli esen rüzgâr, fırtına. İLE Düşmanlar. )


- HUSÛSEN değil/yerine/= ÖZELLİKLE


- HUSÛSÎ MAHİYET ARZEDEN, EF'AL-İ BEŞERİYE:
ÖLÜYE AİT ile/ve/||/<> DİRİYE AİT

( Miras. İLE/VE/||/<> Ceza hukuku. || Muamelât[Medenî, Borç ve Ticaret Hukuku] || Evlilik/İzdivaç )


- HUSUSİ/MAHSUS/MÜNHASIR değil/yerine/= ÖZEL


- HUSUSİYET değil/yerine/= ÖZELLİK


- HUTBE ile HUTBE İRÂD ETME


- HÜTÛL[Ar.] ve HÜTÛN[Ar.]

( Sürekli yağmur yağma. İLE Sürekli yağmur yağma. )


- HÜVE

( ALLAH | ÜÇÜNCÜ TEKİL(MÜFRET) ŞAHIS ZAMÎRİ [bkz. HÛ] )


- HUVE KAMÎNUN BİHİ[Ar.] ile HUVE HARİYYUN BİHİ[Ar.] ile HALÎKUN BİHİ[Ar.] ile CEDÎRUN BİHİ[Ar.]


- HÜVE ile HÜVE

( O İLE ...dır. )


- HÜVELBÂTIN ile/ve HÜVEZZÂHİR

( Tin. İLE/VE Toplum. )


- HÜVEYZA[Ar.] ve HÜVEYDÂ[Ar.]

( İç sürgünü, ishal. Kolera ishali. İLE Açık, apaçık, belirli, âşikâr. )


- HÜVİYET[Ar.] değil/yerine/= KİMLİK


- HUY MERTEBELERİ

( * İFRAT(ATAKLIK)(Hint'te "Rajas")
* TEFRİT(KORKAKLIK)(Hint'te "Tamas")
* İTİDAL(ŞECAAT/YİĞİTLİK/YÜREKLİLİK:Davranışların dengeli olması)(Hint'te "Satva" )


- HUY değil/yerine/= ALIŞKI/ÂDET[Ar.]


- HUY[Aniden "gelen"/çıkan.] değil/yerine/>< ERDEM


- HUY ile/ve HAL

( Hay âlemine, huy âleminden geçilir. )

( SECİYYE ile/ve ... )


- HUY değil/yerine HUY EDİNMEK

( Bilinçsiz. DEĞİL/YERİNE Farkındalıkla. )


- HUY ile/ve/değil/yerine TUTUM


- HÜYÂM[Ar.] ile HÜYYÂM[Ar. < HÂİM]

( Azgınlık. [HÜYÂM-İ RAHM/NEMFOMANİ: Hanımlarda.] İLE Sevgiden şaşırmış olanlar. )


- HUY-SU


- HUYSUZLAŞMAK ile/değil HUYSUZLANMAK


- HUYU HUYUNA (GÖRE OLMAK)


- HUYU-SUYU (ANLAŞILMAMAK)


- HUYUNU "BİLMEK" ile/ve/ne yazık ki/||/<>/> "SUYUNA GİTMEK"


- HÜZN[Ar.] ile KEÂBET[Ar.]


- HÜZN[Ar.] ile KERB[Ar.]


- HUZÛ'[Ar.] ile HUZÛR[Ar.]

( Alçakgönüllülük. İLE Hazır bulunma. | Rahat/lık. )


- HÜZÜN VE ÜZÜNTÜ ile/ve ÜMİT VE KAYGI

( Geçmişte. İLE/VE Gelecekte. )

( AHZEN: Çok hüzünlü, kederli. )

( In the past. vs./AND In the future. )

( MELANCHOLY AND SORROW/GRIEF vs./and HOPE AND ANXIETY )


- HÜZÜN ve/> ALLAH


- HÜZÜN ve/<> HAZİNE


- HÜZÜN = MELANCHOLY[İng.] = MÉLANCOLIE[Fr.] = MELANCHOLIE[Alm.] = MELANCHOLIA[Lat.]


- HÜZÜN ile/ve/değil MUHABBET

( [not] MELANCHOLY vs./and/but LOVE )


- HÜZÜN ile ÜZÜNTÜ

( Geleceğe yansıması, ümittir. İLE Geleceğe yansıması, kaygıdır/endişedir. )


- HUZUR/BARIŞ/BİRLİK/DİRLİK SAĞLA(T)MAK:
SÖZLERLE ile/ve/<>/> YAPILANLARLA ile/ve/<>/> VAROLUŞLA

( Ne söylemeyeceğini bilerek. İLE/VE/<>/> Ne yapmayacağını bilerek. İLE/VE/<>/> (hiçbir şey söylemesen ve yapmasan bile) Varoluşun, yeterlidir![ve de bunu sürekli anımsayarak!] )


- Huzur için DİNLE!!!


- "HUZUR, İSLÂMDADIR" ile/ve/değil "HUZUR, TESLİMİYETTEDİR"


- "HUZUR" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ANLAM


- HUZUR ve AZAP

( Huzur, el-pençe divân durmak değil, azaptır. )


- HUZUR değil/yerine/= ERİNÇ/DİRLİK


- HUZUR ve/<> MUZIR


- HUZUR ve/<> SEVİNÇ


- HUZUR ile/ve SÜKÛN


- HUZÛR ve/||/<> SÜRÛR


- HUZUR ve/<> YARATICI SÜREÇ


- HUZUR ve/<> ZEVK ve/<> AŞK


- Huzurda DİNLE!!!


- Huzurda SUS!!!


- HUZUREVİ değil/yerine YAŞAMEVİ


- Huzurlu SUS!!!


- HUZURSUZ/LUK ile RAHATSIZ/LIK

( Her insan huzur verir. Kimileri gelince, kimileri gidince. )


- HUZURSUZLUK ile/ve/<> SIKINTI

( Dıştakilerden kaynaklı. İLE/VE/<> İçeride olanlar. )


- HUZURSUZLUK >< UYGARLIK


- Huzursuzsan DİNLE!!!


- HUZURUNDA OLMAK ile/ve HUZURUYLA OLMAK

( HUZURUNA, HUZURUNDAN GÖNDERDİĞİN GİBİ DÖNMEYİ NASİP ET! )


- HUZUVÂNE[Ar.] ile NAHVE[Ar.]


- HÜZZAM[Fars.]

( Türk müziğinde, segâh perdesinde bir makam. )

... ~ HU... ile başlayan FaRkLaR...

- HÛR/HUR[Fars.] ile HÛR[Fars.] ile HÛR[Ar. < AHVER, HAVRA][Fars.]

( Güneş. İLE Güneş. | Yiyecek. İLE Âhû gözlüler, gözlerinin akı karasından çok olanlar. | Cennetteki hûriler. )


- [ne yazık ki] :( ((((((
DENİZ GEZMİŞ ve/||/<> YUSUF ASLAN ve/||/<> HÜSEYİN İNAN

( image )


- ADÂLET ve/||/<>/> HUZUR

( Gücün, "haklı olduğu" yerde bekleme! VE/||/<>/> Güce tapan bireylerin olduğu yerde bekleme! )


- AĞLAMAK ile HÜNGÜRDEMEK

( ... İLE Yüksek sesle ve hıçkırarak ağlamak. )


- AHLÂK ile/ve/<> HUY

( MORALS vs./and/<> HABIT )


- KEFÂRET:
AHLÂKÎ ile/ve/||/<> HUKUKÎ

( [bkz.] Kant. İLE/VE/||/<> Hegel. )


- ALDANMAK/KANMAK ile HÜSRAN


- ALLAH:
LİLAH ve LAH ve AH ve HU


- ANLAM (BULMAK/ARAMAK) ve/<> HUZUR


- ANLAM SANATLARI'NDA:
İLHAM ile/ve/<> TEVRİYE[< VERÂ] ile/ve/<> İSTİHDAM ile/ve/<> MUGALATA-İ MANEVİYE ile/ve/<> TENÂSÜB[< NİSBET] ile/ve/<> LEFF Ü NEŞR ile/ve/<> TECÂHÜL-İ ÂRİF[/ÂNE/ÎN] ile/ve/<> HÜSN-İ TA'LÎL[< İLLET] ile/ve/<> SİHR-İ HELÂL ile/ve/<> İRSÂD ile/ve/<> MÜBALAĞA ile/ve/<> TEZAD ile/ve/<> İSTİĞRÂK[< GARK][GULÜVV] ile/ve/<> TEKRÎR[< KERR] ile/ve/<> RÜCÛ ile/ve/<> TEFRÎK[< FARK] ile/ve/<> KAT' ile/ve/<> TERDÎD[< REDD] ile/ve/<> İLTİFÂT ile/ve/<> TELMİH ile/ve/<> İRSÂL-İ MESEL

( İki ya da ikiden fazla anlamı olan bir sözcüğü, bir mısra ya da beyitte tüm anlamlarıyla kullanma sanatı. İLE/VE
Bir mısra ya da beyitte, birden fazla anlamı olan bir sözcüğü, anlamlarından sadece yakın anlamını söyleyip uzak anlamını kastetme sanatı. İLE/VE
Bir mısra ya da beyitte, bir sözcüğü hem gerçek, hem mecaz anlamlarını kastederek kullanma sanatı. İLE/VE
Anlamı birden fazla olan sözcük ve deyimleri beyitin anlamını değişik biçimlerde açıklanabilecek biçimde kullanma sanatı. İLE/VE
Bir konuyla ilgili birden fazla sözcüğü bir mısra ya da beyitte sıralama amacı gütmeden kullanmak. İLE/VE
Bir beyitte yer alan, birbirleriyle ilgili sözcüklerin sıralanmasıyla yapılan edebî sanat. İLE/VE
Bir anlam inceliği yaratmak ya da bir lâtife yapmak amacıyla, bilinmiyormuş ya da başka türlü biliniyormuş gibi gösterme sanatı. İLE/VE
Nedeni bilinen bir olayı, düşsel ya da gerçekdışı ve güzel bir olaya bağlama yoluyla yapılan edebî sanat. İLE/VE
Bir sözcüğü ya da söz öbeğini hem kendinden önceki sözcüklerin sonunda, hem sözcüklerin başında anlamlı olacak biçimde kullanma. İLE/VE
Bir mısranın secî ya da uyağını bir iki sözcükle ima etme sanatı. İLE/VE
Bir sözün etkisini güçlendirmek için bir şeyi abartılı biçimde az ya da çok göstererek ve lâtifeli bir biçimde anlatma. İLE/VE
İki duygu/düşünce/hayal arasındaki birbirlerine karşıt özellikleri birarada söyleme. İLE/VE
Över gibi görünerek yermek, yerer gibi görünerek övme sanatı. İLE/VE
Söyleyişi güçlendirmek için belirli bir anlamdaki sözcüğü ya da söz öbeğini yineleme sanatı. İLE/VE
Bir sözün anlamını, bir kavramın gücünü pekiştirmek için, o sözden/kavramdan cayar gibi görünüp cayılmış görünen sözü/kavramı daha güçlü biçimde belirtmek. İLE/VE
İki şey arasındaki farkı belirtmek. İLE/VE
Söyleyişin gücünü artırmak için, sözü [mısrayı, satırı] yarıda kesmek. İLE/VE
Sözü, beklenmedik, çarpıcı bir sonuca bağlama sanatı. İLE/VE
Şiirde bir duygulanma ya da duygu değişikliğiyle şiirdeki konuyu değiştirmeden seslenilen kişiyi ya da varolanı değiştirmek. İLE/VE
Bilinen bir olay, kişi ya da nükte, fıkra, atasözünü dolaylı biçimde anlatma, ima etme sanatı. İLE/VE
Bir düşünceyi pekiştirmek amacıyla bir atasözü ya da o değerde bir söz öbeğini alıntılamak/kullanmak. )


- AŞİRET ile/değil/yerine HUKUK


- ATLI KARINCA ile/ve SİYAH KARINCA ile/ve HUBUBAT YİYEN KARINCA

( Tatlı, yağ ve peynir yerler. İLE/VE Üzümün ve meyve ağaçlarının suyunu emerler. Yuvalarındaki çöpler, yapraklar üzerine kusar, katılaşan bu usâreyi kışın emerler. İLE/VE Buğdayın, arpanın sürgün yapacak yerini kesip yerler. )

( PONERA GRANDIS cum ... cum ... )


- "AYIP" OLMAZ/ARANILMAZ!:
TIPTA ile/ve/||/<> HUKUKTA ile/ve/||/<> SÖZLÜKTE ile/ve/||/<>
FELSEFEDE ile/ve/||/<> BİLİMDE ile/ve/||/<> SANATTA ile/ve/||/<> SPORDA ile/ve/||/<>
DOĞADA ile/ve/||/<> HAYVANLARDA ile/ve/||/<> BİTKİLERDE ile/ve/||/<>
NESNELERDE ile/ve/||/<> DİRİMBİLİMDE ile/ve/||/<>
ANLIKTA(ZİHİNDE) ile/ve/||/<> USTA(AKILDA) ile/ve/||/<> TARİHTE ile/ve/||/<>
RIZÂDA ile/ve/||/<> GÜVENLİKTE ile/ve/||/<> İKİ KİŞİ ARASINDA ile/ve/||/<>
EŞEYSELLİKTE ile/ve/||/<> DÖRT DUVAR ARASINDA ile/ve/||/<> BATTANİYENİN ALTINDA


- ÂZÂDE ile HÜRRİYET


- BARAKA ile HUĞ

( ... İLE Saz ya da kamıştan yapılmış baraka. )


- BÂTIL ile HURÂFE/SANAKA

( Vak'a'ya mutabık olmayan/olmama. İLE ... )


- BEBEK CAMİİ değil/< HÜMÂYUN-U ÂBÂD


- BEHCET[Ar.] ile HÜSN[Ar.]


- BEKÂ[Ar.] ile HULÛD[Ar.]


- BESS[Ar.] ile HÜZN[Ar.]


- BİD'AT ile HURÂFE


- BİLİNÇ ile/<> HUKUKUN YAYGINLAŞTIRILMASI


- BİSİKLET ve/<> HUZUR


- BUNAMADA:
VASKÜLER ile/ve/||/<> LEWY CİSİMCİKLİ ile/ve/||/<> FRONTOTEMPORAL ile/ve/||/<> PARKINSON ile/ve/||/<> HUNTINGTON


- BURÇAK ile HÜRLE

( ... İLE Bir cins burçak. )


- BÜSLE[Ar.] ile HULVÂN[Ar.] ile RİŞVET[Ar.]


- CEHL[Ar.] ile HUMK[Ar.]


- CEMÂL[Ar.] ile HÜSN[Ar.]


- CIVILITAS <> HUMANITAS <> VERITAS


- CİZYE ile HUMUS ile FEY


- ÇOCUK HAKLARI'NDA:
FELSEFÎ ile/ve/||/<> HUKUKÎ

( * Refah hakkı
* Korumacı haklar
* Yetişkin hakları
* Ebeveyne yönelik haklar
İLE/VE/||/<>
* Olumsuz durumlarda
* Olumlu durumlarda
* Etkin durumlarda )


- DANS ile HULA


- DELÂLET[Ar.] ile HÜCCET[Ar.]


- DENGE ve/<> HUZUR


- DEVÂM[Ar.] ile HULÛD[Ar.]


- DEVLET DÜZENİ ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<> HÜKÜMET DÜZENİ


- DEVLET ile HÜKÜMET


- DİLEK ve/<> HÜZÜN

( Dilek, hüzün gerektirir. )


- DÖRT DİREK/EVTÂD-I ERBAA:
HÂCE ŞABAN-I VELÎ ve HÂCE BAYRAM-I VELÎ ve HÜNKÂR-I VELÎ ve MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN RUMÎ


- DUYGULARI:
ANLAMA BÜRÜME ile/ve/||/<>/> ANLAMLANDIRMA ile/ve/||/<>/> HUZUR


- EDATLAR/HURÛF:
(HURÛF-U) ATIF ve/||/<> (HURÛF-U) CER ve/||/<> (HURÛF-U) ŞART

( VE | FA[Ar.]/FAYI[Ar.] | SÜMME(SONRA) | BEL[FAKAT, ANCAK, BİLÂKİS] | LÂKİN | EV(YA DA)
ve/||/<>
BA[İLE] | ALÂ[ÜZERİNDE] | İLÂ[...YA KADAR]
ve/||/<>
İN[EĞER] | İZÂ[O/NE ZAMAN Kİ] )

( DES PARTICULES: DES PARTICULES ATTRIBUTIVES avec PARTICULES CREANT RELATION DU GENITIF avec DES PARTICULES CONDITIONNELLES )


- EGEMEN GÜÇ ile/değil "HÜKÜMET"


- ELBİSE/LİBAS ile/değil HÜLLE/HAL

( LİBAS/ELBİSE/İBLİS )

( Hem saklar/perdeler, hem de gösterir. )

( TEBLİS: Yanıltıcı. )


- ELMA ile/değil HÜNLAP


- ES-SURET'UL-HÂSILA ile HUSÛL'ÜS-SURET

( Bilgi(sonuç). İLE Bilme(süreç). )


- EV ile/ve/değil/||/<>/< HÜCERÂT


- İKTİDAR:
"EYLEMSEL" değil/yerine/></< HUKUKÎ


- FARE ile/ve HUŞFARESİ


- FİİLLERDE:
HUKUKULLAH ile/ve/||/<> HUKUK'UL-ABD ADDEDİLEN ile/ve/||/<> İKİSİ BİRDEN ile/ve/||/<> HUKUK'UL-ABD'İN GALİP BULUNDUĞU


- FISK[Ar.] ile HURÛC[Ar.]


- FOUCAULT SARKACI ile HUYGENS DÖNGÜSEL(CYCLOID) SARKACI


- FUNNEL EFFECT[İng.] değil/yerine/= HUNİ ETKİSİ


- GERGİN/LİK ile/ve HUZURSUZ/LUK


- GÜNLÜK DİL ile HUKUK DİLİ


- HABBE ile/ve/||/<>/> HUBUT [>< SUUT]

( Tohum. İLE/VE/||/<>/> Atılma. )


- "HAKLILIK/HAKSIZLIK":
MECAZ değil HUKUK


- HAL <> HULÛL <> MAHAL


- HALKERKİ = HÜKÜMET-İ AMME = DEMOCRACY[İng.] = DÉMOCRATIE[Fr.] = DEMOKRATIE[Alm.] = DEMOKRATIA, DEMOS:HALK, KRATOS:ERK, EGEMENLİK[Yun.] = DEMOCRACIA[İsp.]


- HARAM ve/>/hem de HÜRMET


- HARAM ile/değil/yerine/>< HUZUR

( Haramda huzur ararsan, huzur sana haram olur. )


- HASAN-I FERÂGÂT ile/ve/||/<> HÜSEYİN-İ ŞEHÂDET


- HASRET ve/<> HÜZÜN


- HÂSS[Ar.] ile HUSÛS[Ar.]


- HAT yerine/değil HÜSN-İ HAT


- HAYR(-I MUTLAK) ile/ve/<> SIDDIKİYET ile/ve/<> HÜSN


- HEYBE ile HURÇ

( ... İLE Genellikle yelken bezinden yapılmış büyük heybe. )


- HOMO SAPIENS SAPIENS ile HUMANUS

( Beşer. İLE İnsan. )


- HOYRATLIK[Yun.] ile HUŞÛNET[Ar.]

( Kaba, kırıcı ve hırpalayıcı. İLE Sertlik, kabalık, kırıcılık. )


- HUBB[Ar.] ile/değil/yerine/>< HUBB[Ar.]

( Aldatıcı, kurnaz, hilekâr. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Sevgi. )


- HUBUB[Ar. < HUBÂB, HUBÂBE] ile HUBÛB[Ar. < HABB]

( Su üzerindeki kabarcıklar. İLE Taneler, tohumlar. )


- HUBÛR[Ar.] ile HUBÛR[Ar. < HABER]

( Sevinç, neşe/sürûr. | Bilginler, âlimler, fakihler, zekiler, anlayışlıklar.[< HİBR: Öğretmen. | Mürekkep. | Yahudi/İsrailoğulları bilgini.] İLE Haberler, havâdisler. )


- HÜCCET ile HÜCCET-ÜL-İSLÂM

( SENET, VESİKA, DELİL | SEÇKİN ÂLİMLERE VERİLEN UNVAN ile İMÂM-I GAZÂLÎ )


- HÜCERÂT[Ar. < HÜCRE] ile HÜCEYRÂT[Ar. < HÜCEYRE]

( Gözler, odacıklar. Sürü konulan yerler. İLE Küçük delikler ve oyuklar. )


- HÜCRE = HÜCRE = CELLULE


- HÜCRELER = HÜCERÂT = CELLULES


- HUD'A[Ar.] ile HUDÂ[Ar.]

( Aldatma, oyun, hile, dalavere, düzen, dek. İLE Tanrı. )


- HUDDÂM[Ar. < HÂDEM] ile HÜDÂM[Ar.]

( Hizmetçiler, hizmet edenler. İLE Deniz tutması. )


- HUDÛ'[Ar.] ile HUŞÛ'[Ar.]


- HUDÛD[Ar. < HADD] ile HUDÛD[Ar. < HADD]

( Sınırlar, uclar, bucaklar. İLE Yanaklar. | Yer kazmalar, yeri yarmalar. )


- HUDÛRÎ ile HUSÛLÎ

( Sufi'nin bilgisi. İLE Âlim'in bilgisi. )

( Ancak gaflet vardır/olur. İLE/VE Cehâlet vardır/olabilir. )

( Hata yoktur/olmaz. İLE/VE Hata olabilir. )


- HUDUS ile/ve/||/<> ZAMAN ile/ve/||/<> NİSAP ile/ve/||/<> GÜN ile/ve/||/<> RES ile/ve/||/<> KÂBE ile/ve/||/<> NEŞV-Ü-NEMÂ ile/ve/||/<> KAST VE NİYET ile/ve/||/<> HÜKÜMLER ile/ve/||/<> BEKÂ ile/ve/||/<> MEŞRÛ TASARRUF


- HUKUK ile/ve/||/<>/>/< HUDÛD


- "HÜKÜMDARLIK" değil HÜKÜMRANLIK


- HÜLLE ile HÜLLE[Ar.]

( Haller, durumlar. İLE/DEĞİL Yurttaşlar Yasası'nın kabulünden önce, kocasından üç kez boşanan kadının, yine eski kocasıyla evlenebilmesi için yabancı bir erkeğe, bir günlüğüne nikâh edilmesi. )


- HULÛL[Ar.] ile HULÛL[Ar. < HALL]

( Gelip çatma. | Girme. | Yanaşma. | Geçme. İLE Sirkeler. | Sirkede bulunan kurtçuklar. )


- HULÛL-İ SERAYANÎ ile HULÛL-İ CİVARÎ


- HULUS[Ar.] ile HULUSKÂR[Ar., Fars.]

( Gönül temizliği. İLE Temiz duygulu, içten. | Dalkavuk, şakşakçı. )


- -HÜMÂ[Ar.] ile HÜMA/Y[Ar.]

( Arapça dilbilgisinde iki kişiyi gösterir. Sürü konulan yerler. İLE Devlet kuşu. | Saâdet, kutluluk. )


- HUMBARA/HUMBERE[Fars.] ile HUMBARA/KUMBARA[Fars. < HUMBERE]

( Havan topu. İLE Para biriktirmek için kullanılan, bozuk ya da kâğıt para atılan deliği olan, metal, toprak ya da plastikten yapılmış küçük kap. | Humbara. )


- HUMÛD[Ar.] ile HÜMÛD[Ar.]


- HUMUS[Lat.] ile HUMUS[Ar.]

( Organik toprak. İLE Bir tür yemek. İyice ezilmiş nohut, tahin ve baharatla hazırlanan bir yemek. )


- HUN ile HUN ile HUN ile HUN[Fars.]

( Küçük parça, bölüm. İLE Hazine. İLE Ottan, çalı-çırpıdan yapılan kulübe. İLE Kan. )


- HÜNKÂR KASRI ile/ve HÜNKÂR KASRI ile/ve HÜNKÂR KASRI

( Sultanahmed Camii'nin bitişiğinde bulunan, Padişah'ın namaz kılma yerine ait bir kasır. [1617] İLE/VE Üsküdar'da, Selimiye Camii'nin bitişinde bulunan kasır. [1979 yılından beri Tarihçi İbrahim Hakkı Konyalı kütüphanesi olarak kullanılmaktadır] İLE/VE Eminönü, Yeni Cami'nin yanında bulunan kasır. )


- HÖRMET değil HÜRMET


- HURÇ ile HURUÇ[Ar.]

( Genellikle yelken bezinden yapılmış büyük heybe. İLE Çıkma, çıkış. | Göç. )


- HÛRDE[Fars.] ile HÛRDE[Fars.]

( Yemiş, yenilmiş. İLE Ufak, değersiz şey, kırıntı. | Nükte, dakika. | Yazıya ayrıntı/nüans veren bir tarz. )


- HURKAT[Ar.] ile HURKAT[Ar.]

( Yanma, yanıklık, çıban. İLE Akılsızlık, bilmezlik. )


- HÜRRİYET ile HÜVİYET


- HUŞ ile HUŞ

( Gürgengillerden, kerestelik bir ağaç cinsi. İLE Yemen'in bir kenti. )

( BETULA cum ... )


- HÛŞENK[Fars.] ile Hûşenk[Fars.]

( Akıl, idrak, iz'an. İLE Siyam bin Kiyumerz'in oğlu ve Câvidân Hurd'un yazarı/müellifi. )


- HÜSEYİN BEY ile/ve/||/<> HÜSEYİN EFENDİ

( ... İLE/VE/||/<> İlk Şehr emini. )

( Hüseyin Efendi'nin oğlu. İLE Hüseyin Bey'in babası. )


- HÜSN ile/ve/> IŞK ile/ve/> HÜZN

( Güzellik. İLE/VE/> Aşk. İLE/VE/> Tasa. )


- HÜSN-Ü KURUNTU ile/değil HÜSN-Ü ZANN

( HÜSN-Ü ZANN İLE BAK
GÖRDÜĞÜN RAHMAN OLUR )


- HÜSREV PAŞA TÜRBESİ ile/ve HÜSREV PAŞA TÜRBESİ

( Eyüp, Bostan İskelesi Sokak'tadır. İLE/VE Fatih, Sarıgüzel semtinde, Balipaşa Camii yakınındadır. )

( Osmanlı Sadrazamı Koca Hüsrev Paşa [1756-1855]'nın türbesidir. İLE/VE Osmanlı Veziri Hüsrev Paşa'nın türbesidir.[öl. 1545] [Mimar Sinan yapıtıdır] )


- Hüsrev[Fars.] ile HÜSREV[Fars.]

( Eserlerini Farsça yazmış bir Türk şairi ve edîbi.[1253-1325, Hindistan] | Hüsrev ü Şîrîn masalının eril kahramanı. İLE Sultan, padişah, hükümdar. )


- HUŞÛ'[Ar.] ile HUŞÛNET[Ar.]

( Alçakgönüllülük/tevâzu. | Tanrı huzurunda boyun eğme, nefsini hor ve hakir görme. İLE Akılsızlık, bilmezlik. )


- HUSÛM[Ar.] ile HUSÛM[Ar. < HASM]

( Uğursuzluk. | Birbiri ardınca devam etmek üzere olma. | Sürekli esen rüzgâr, fırtına. İLE Düşmanlar. )


- HUTBE ile HUTBE İRÂD ETME


- HÜTÛL[Ar.] ve HÜTÛN[Ar.]

( Sürekli yağmur yağma. İLE Sürekli yağmur yağma. )


- HUVE KAMÎNUN BİHİ[Ar.] ile HUVE HARİYYUN BİHİ[Ar.] ile HALÎKUN BİHİ[Ar.] ile CEDÎRUN BİHİ[Ar.]


- HÜVE ile HÜVE

( O İLE ...dır. )


- HÜVELBÂTIN ile/ve HÜVEZZÂHİR

( Tin. İLE/VE Toplum. )


- HÜVEYZA[Ar.] ve HÜVEYDÂ[Ar.]

( İç sürgünü, ishal. Kolera ishali. İLE Açık, apaçık, belirli, âşikâr. )


- HUY değil/yerine HUY EDİNMEK

( Bilinçsiz. DEĞİL/YERİNE Farkındalıkla. )


- HÜYÂM[Ar.] ile HÜYYÂM[Ar. < HÂİM]

( Azgınlık. [HÜYÂM-İ RAHM/NEMFOMANİ: Hanımlarda.] İLE Sevgiden şaşırmış olanlar. )


- HUYSUZLAŞMAK ile/değil HUYSUZLANMAK


- HUZÛ'[Ar.] ile HUZÛR[Ar.]

( Alçakgönüllülük. İLE Hazır bulunma. | Rahat/lık. )


- "HUZUR, İSLÂMDADIR" ile/ve/değil "HUZUR, TESLİMİYETTEDİR"


- HUZURUNDA OLMAK ile/ve HUZURUYLA OLMAK

( HUZURUNA, HUZURUNDAN GÖNDERDİĞİN GİBİ DÖNMEYİ NASİP ET! )


- HYPERICACEAE = HUFÂFİKÛNÎYE


- İBÂDET ile/ve HÜRMET


- [İNANÇ +] İLİM ile/ve/||/<> İRFAN ile/ve/||/<> HÜZÜN ile/ve/||/<> NEŞE ile/ve/||/<> [bunlar yoksa]

( Hikmet. İLE/VE/||/<> Rahmet. İLE/VE/||/<> Zarâfet. İLE/VE/||/<> Muhabbet. İLE/VE/||/<> Şiddet. )


- İNKILÂP ile HULF


- İNSAN:
HÜVE'L GAYB ve/<> HÜVE'L ÂŞİKÂR


- İNSAN = HUMAN, MAN[İng.] = HOMME[Fr.] = MENSCH[Alm.] = HOMO[Lat.] = ANTHROPOS[Yun.] = HUMANO/NA[İsp.]


- İNSANCILIK = HUMANISM[İng.] = HUMANISME[Fr.] = HUMANISMUS[Alm.] = HUMANUS[Lat.]


- İNSANCILLIK = POLITENESS, COURTESY[İng.] = HUMANITÉ[Fr.] = MENSCHENFEUNDLICHKEIT[Alm.] = HUMANITAS[Lat.]


- İNSANLIK = BEŞERİYET, İNSANİYET = HUMANITY[İng.] = HUMANITÉ[Fr.] = HUMANITÄT, MENSCHHEIT[Alm.] = HUMANITAS[Lat.]


- İRITABILITE/IRRITABILITY[İng.] değil/yerine/= HUZURSUZLUK | TEPKİSELLİK


- IRRITABLE BOWEL SYNDROME[İng.] değil/yerine/= HUZURSUZ BAĞIRSAK BELİRGESİ


- IŞIK ile HUZME[Ar.]

( ... İLE Işın demeti. )


- İSPAT/İSBAT ile/ve HÜCCET ile/ve BURHAN ile/ve DELİL

( BELGİT: Bir kişinin, yapmaya ya da ödemeye borçlu olduğu şeyi göstermek üzere imzaladığı resmi kâğıt, senet. | Bir önermeyi tanıtlamak için gösterilen ve daha önce doğru olarak kabul edilen başka önerme. )


- İSTİKÂMET ve/<> HÜRMET ve/<> KIRAAT


- KADÂ[Ar.] ile HÜKM[Ar.]


- KANT'I ETKİLEYENLER:
LİZBON DEPREMİ(1755)[9.0] ile/ve/||/<> HUME VE NEDENSELLİK SORUNU ile/ve/||/<> ROUSSEAU VE ÖZGÜRLÜK SORUNU


- KAYGI ve/||/<>/> HUYSUZLUK


- KAYGI ile/ve/||/<>/> HUZURSUZ/LUK


- KESİNLİK(YAKÎN) ve/<> HUZUR


- KISKANÇ/LIK ile/ve/değil HUYSUZ/LUK


- KONUŞMA ile HUTBE


- KÜÇÜK HÜCRELER = HÜCERÂT-I SIĞÂR = PETITES LOGES


- KÜP:
KÖP ETMEK[Eski Türkçe]/KOP[Kofti] ile HUMBARA/HUM-PÂRE[Fars.]

( Ayrıca "Copy"[İng.] sözcüğünün de köp ile bağlantılı olduğu düşünülmektedir. İLE Küçük küp. Kumbara. )

( Hititler döneminde kapalı bir alanda büyük küpler yere gömülürdü. Yiyeceklerin aynı ısı ortamında uzun zaman, bozulmadan kalmasını sağlayan bu yöntemde ne kadar çok küpünüz varsa o kadar zenginsinizdir. Baysınız, beysinizdir. En çok küpü olan yani köpetli/kuvvatlı olan şüphesiz ki devletin başı, aynı zamanda Tanrı vekili olan kraldır. )


- KUŞ ile/ne yazık ki HUBARA KUŞU

( ... İLE/NE YAZIK Kİ Soyu tükenmiştir. :( (((((( )


- KUSURLU ile/değil/yerine/>< HUZURLU

( [kişi/kul hakkına] Dikkat etmeyenin "yaşamı". İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Dikkat edenin yaşamı. )


- KUZEY DENİZİNDE:
KOTZEBUE KOYU ile/ve/||/<> ÇUKÇİ DENİZİ ile/ve/||/<> DE LONG BOĞAZI ile/ve/||/<> DOĞU SİBİRYA DENİZİ ile/ve/||/<> LAPTEV BOĞAZI ile/ve/||/<> BOURHAYA KÖRFEZİ ile/ve/||/<> LAPTEV DENİZİ ile/ve/||/<> OLENEKSKİY KÖFREZİ ile/ve/||/<> KATANSKİY KÖRFEZİ ile/ve/||/<> VİLKİTSİ BOĞAZI ile/ve/||/<> YENİSEY KÖRFEZİ ile/ve/||/<> KARA DENİZİ ile/ve/||/<> BAYDARATSKAYA KÖRFEZİ ile/ve/||/<> KARA BOĞAZI ile/ve/||/<> ÇEYŞSKAYA KOYU ile/ve/||/<> BEYAZ DENİZİ ile/ve/||/<> ONEGA KÖRFEZİ ile/ve/||/<> KANDELAŞKA KÖRFEZİ ile/ve/||/<> DİVİNA KOYU ile/ve/||/<> BARENTS DENİZİ ile/ve/||/<> GRÖNLAND DENİZİ ile/ve/||/<> NORVEÇ DENİZİ ile/ve/||/<> KUZEY DENİZİ ile/ve/||/<> DANZİNG KÖRFEZİ ile/ve/||/<> RİGA KÖRFEZİ ile/ve/||/<> FİNLANDİYA KÖRFEZİ ile/ve/||/<> BOTNİ KÖRFEZİ ile/ve/||/<> DANİMARKA BOĞAZI ile/ve/||/<> DAVIS BOĞAZI ile/ve/||/<> BALTIK DENİZİ ile/ve/||/<> LABRADOR DENİZİ ile/ve/||/<> BAFFIN DENİZİ ile/ve/||/<> BAFFIN KÖRFEZİ ile/ve/||/<> SMITH KÖRFEZİ ile/ve/||/<> NARES BOĞAZI ile/ve/||/<> LANCASTER BOĞAZI ile/ve/||/<> ARKTİK KOYU ile/ve/||/<> PR. REGENT BOĞAZI ile/ve/||/<> BOOTHIA KÖRFEZİ ile/ve/||/<> FOXE ÇANAĞI ile/ve/||/<> FOXE KANALI ile/ve/||/<> REPULSE KOYU ile/ve/||/<> CORAL LİMANI ile/ve/||/<> JAMES KOYU ile/ve/||/<> HUDSON BOĞAZI ile/ve/||/<> UNGAVA KÖRFEZİ ile/ve/||/<> FROBISHER KOYU ile/ve/||/<> CUMBERLAND KÖRFEZİ ile/ve/||/<> HOME KÖRFEZİ ile/ve/||/<> JONES BOĞAZI ile/ve/||/<> PEARY KANALI ile/ve/||/<> BARROW BOĞAZI ile/ve/||/<> FRANKLIN BOĞAZI ile/ve/||/<> VISCOUT MELVILLE BOĞAZI ile/ve/||/<> Mc CLURE BOĞAZI ile/ve/||/<> McCLINTOK KANALI ile/ve/||/<> KRALİÇE MAUD KÖRFEZİ ile/ve/||/<> CORONATION KÖRFEZİ ile/ve/||/<> PR. ALBERT KOYU ile/ve/||/<> AMUNDSEN BOĞAZI ile/ve/||/<> GALLER PRENSİ BOĞAZI ile/ve/||/<> BEAUFORT DENİZİ ile/ve/||/<> PRODHOE KOYU ile/ve/||/<> KOTZEBUE KOYU ile/ve/||/<> NORTON KOYU


- LÂ İLÂHE İLLALLÂH ile/ve HÛ

( TEHLÎL: İslâm'ın tevhid akidesini özetleyen "Lâ ilâhe illâllah" sözünü tekrarlama. )


- LIMOUSINE ile/değil HUMVEE

( Uzun, konforlu araç. İLE/DEĞİL Çok uzun, konforlu araç. )


- MAFYA ile/ve/<> (")HÜKÜMET(")

( FaRkLaR'ı değil önemli bir ortak yanları vardır. İkisinde de haktan, hukuktan eser yoktur ve/ya da olmayabilir (ne yazık ki[hükümet için]). )


- MAHİYET ve HAKİKAT ve HÜVİYET(KİMLİK)

( Nedir? VE Mahiyetin dış dünyadaki karşılıkları. VE Kişisel özelliklerle birlikte olan hakikat. )

( Bir kavramın efrâd-ı zihniyesinde olan. VE Bir kavramın efrâd-ı hariciyesinde olan. VE Hakikat mea't-teşahhus. )

( "Anka Kuşu" gibi kavramlarda/örneklerde sadece mahiyet vardır. )

( İnsan/Birey için geçerlidir. )

( Mâhiyet, taksim edilmez. )

( Mâhiyetten istisna yapılmaz. )


- MAHMUD:
AZİZ ve HÜDAİ

( HZ. ÜFTÂDE ve ÖMER FAKİRULLAH )


- MAKAM ile/ve HUZUR


- MAKSAT ile/ve/||/<>/> HÜKÜM


- MAKTA ile/ve HÜSN-Ü MAKTA

( Kasîde ya da gazelin ilk beyiti. İLE/VE Kasîde ya da gazelin sondan bir önceki beyiti. [yazarın mahlası makta beyitinde değilse bu beyittedir] )


- MALVACEAE = HUBBÂZÎYE


- MÂRİFET ile/ve HÜNER


- MECMA-ÜL ESMÂ ile HÛ


- KENDİNİ TANI/BİL!:
HÜRMET ve/<> MUHABBET ve/<> MERHAMET

( Kendini bilen, bilmeyenin kusuruna bakmaz. )

( Küçüğün, büyüğe gösterdiği/göstermesi gereken. VE/||/<> Herkese ve herşeye gösterebildiğimiz kadar gösterebileceğimiz/göstermemiz gereken.[Koşulsuz!] VE/||/<> Büyüğün, küçüğe gösterdiği/göstermesi gereken. )


- MEVEDDET[Ar.] ile/ve/||/<> HUB[Ar.]

( Kişiye özgü sevgi. İLE/VE/||/<> Sevgi. )


- MİZVÂCE ile HÜNSÂ

( Küçük küçük çiçeklerden oluşan ve kendinde hem dişillik, hem de erillik örgeni bulunan çiçek.[Nerkis çiçeği gibi.] )


- MUHABBETİN/AŞKIN DERECELERİ'NDE:
MEYL ile/||/<>/> ARZU ile/||/<>/> SAHÂBET ile/||/<>/> GARÂM ile/||/<>/> VEDÂD ile/||/<>/> ŞEGAF ile/||/<>/> TEFÎN ile/||/<>/> TEABBÜD ile/||/<>/> HULLET ile/||/<>/> IŞK

( Öteki dillerde bizim "muhabbet" gibi çok anlamlı bir sözcük var mıdır bilmem. Ama şu kadarını söyleyeyim... Bizi bilmek demek, biraz da bu sözcüğü tüm anlamlarıyla bilmek demek...

Muhabbeti; sevgi, aşk, sevdâ, dostluk, bağlılık, sohbet, yârenlik etmek anlamlarında kullanıyoruz. Birini sevdiğimizde ona muhabbet besleriz. Sevdiğimizle oturup konuştuğumuzda muhabbet etmiş oluruz. Bir erkek ile bir kadının birbirini tanımasına ve sevmesine vesile olanlara "muhabbet tellâlı" deriz. Ama konu tasavvuf olunca sözcük farklı anlamlar kazanmaya başlar.

Eskiler, muhabbeti, şiddetine göre on dereceye ayırmış. Öncesi ilgi duymak, sonrası muhabbetin şiddetiyle yok olmak olan muhabbet olmaz ise yolculuk da olmaz. Sırayla açıklayalım...

1. MEYL: Sözlükte bir yöne doğru yönelmek, eğilmek, eğik duruma gelmek anlamı verilmiş. Biz ise birine ya da bir şeye yönelmek, sevgi, ilgi göstermek, istek ve arzu duymak anlamlarında kullanıyoruz. Tasavvufta yolun en başındakilere muhib deriz. Muhib, ilgi duyan kişidir. Yolun başı ise ilgi duymaktır. O yüzden;

Âşık oldur kim kılar cânın fedâ cânânına
Meyl-i cânân itmesin her kim ki kıymaz cânına


(Fuzûlî)

İlgi duymaya başladığımız anda yolculuğumuz başlar. Çünkü meyl ile başlayan yolculuğun sonu bu uğurda canını vermektir.

2. ARZU: Meyl, irâdeye yükselirse arzu adını alır. İrâdeye yükselmesi ise yâri istemek ile olur. Ama bunun da bir bedeli vardır.

Cân la’lin eyler arzû yâr içmek ister kanımı
Yârâb ne vâdîdir bu kim cân teşne cânân teşnedir


(Bâkî)

3. SAHÂBET: Benimseyip koruma, kayırma suretiyle sâhiplenme, sâhip çıkma anlamlarında kullandığımız sözcük, Arapça olmasına karşın anlamını Türkçe'de kazanmış. Kişinin arzu ettiği kişiye karşı, gönlünden bir akış, bir eğilim peyda olması sonucunda da korumaya, sahiplenmeye başlar.

4. GARÂM: Olağanüstü sevgi, şiddetli arzu ve iştiyâk, büyük aşk anlamına gelen garâm, sevginin gönle âdeta yapışmasıdır.

Cenap Şehabeddin;

Uyan ey bister-i sînemde yatan tıfl-ı garâm

derken âşık olmaya başladığını ya da âşık olmak arzusunu dile getiriyordu.

5. VEDÂD: Sevgi, dostluk, muhabbet anlamlarına gelen vedâd, muhabbetin saf ve katıksız durumu. Gönülden öteki eşya ve kişilere olan ilginin atılması durumu. Aynı sözcükten türeyen vedûd ise “Kullarını çok seven, onları lûtfa, ihsâna gark eden; sevilmeye lâyık ve müstahak yalnız kendi olan” anlamında Allah’ın adlarındandır.

6. ŞEGAF: Sevginin kalbi istilâ etmesi, aşırı sevgi, mecnûnca, çılgınca sevme. Kalp, sevilen şey dışındakilerden temizlenince bu sefer sevgi coşmaya başlar, kalbin tamamını fetheder, istilâ eder.

7. TEFÎN: Örümcek ağı demek olan tefîn, aşkın bir üst derecesi. Kalbin her yanını istilâ eden sevgi, kalpten taşmaya başlar. Kalpten taşmaya başlaması ise kontrolün aşk sahibinin elinden çıkıp aşkın eline geçmeye başlamasıdır. Öyle ki aşk, örümceğin ördüğü ağ gibi kişinin her tarafını kapsar, örer, onu âdeta sıkı sıkı bağlar.

8. TEABBÜD: Kul köle olmak, tapınmak anlamındaki teabbüd, kişinin artık aşkın elinde oyuncak olduğu haldir. Bu durumdaki âşığı, Hayretî şöyle anlatır:

Gam yeriz kan yutarız kûşe-i mihnette müdâm
Sanma biz kevser-i cennât-ı naîmin kuluyuz


9. HULLET: Gerçek dostluk anlamındaki hullet, sevgiliden başka kimsenin kalmadığı durumu açıklamak için kullanılır. Hullette iki özellik bulunur. Biri sadâkât yani doğruluk, öteki de samimiyet. Aşkın sondan bir önceki durumudur. Artık aşkın gerçek olduğundan, heves ya da yanılsama olmadığından emin olunmuştur.

10. IŞK: Muhabbetin en son hali ve en aşırı derecesidir. Halkanın tamamlandığı son zincir. Zât, sıfata meylettiğinde, kalpte ortaya çıkarak tüm damarlarda akıp tüm organlara yayılan aşırı muhabbet. Hallâc’ın her tarafı kesildiğinde, kanının yerlere Allah Allah diyerek akmasının nedeni de Züleyha’nın kanının Yusuf diye diye akmasının nedeni de budur. Işk öyle bir durumdur ki kişinin nazarında, sevdiğinden başka bir şey olmaz ve tüm ilgisini sevdiğine gösterir. Sadece gözleriyle ve gönlüyle değil baştan ayağa tüm âzâsıyla sevdiğini müşâhede eyler.

Tasavvuf, meyl ile başlayıp ışk ile biten bir yolculuktur. O yüzden,

Muhabbet bir kef-i Dâvud’dur pûlâdı mûm eyler
(Suzî-i Prizrenî)

ve

Muhabbet öyle bir sırdır ki bin setr et nihân olmaz
(Îzzet Molla)

Işk sahipleri nerede olursa olsun hemen bilinir.

Son sözü de Fuzûlî söylesin:

Aşk imiş her ne vâr âlemde
Muhabbetiniz daim, aşkınız bâkî ve dâim olsun.



İsmail Güleç (Prof.Dr.) | www.ismailgulec.net )

( Aşk Merdiveni [Diotima]





6. Basamak: Aşkın kendine duyulan aşktır. Kişi, güzelliği kendi biçiminde görür ve aşkın güzelliğini olduğu gibi sever. Her özel ve güzel olan, bu biçimle bağlantısı nedeniyle güzeldir.

5. Basamak: Genel olarak bilgiye duyulan aşktır.

4. Basamak: Yasalara ve kurumlara duyulan aşktır.

3. Basamak: Nefs sevgisidir. Bu, fiziksel özelliklerin bir kenara bırakıldığı, manevi ve ahlâkî güzelliğin sevgiyi tetiklediği aşamadır. Bu adımda, kişi, nitelikli zihinlere âşık olacaktır.

2. Basamak: Tüm güzel gövdelerin sevgisidir. Kişi, tüm gövdesindeki güzelliği görür ve farklılıkları sevmeyi öğrenir.

1. Basamak: Tek bir gövdenin sevgisidir. Bu aşk, belirli bir gövdeye duyulur. Fiziksel özelliklere duyulan bir istektir. )


- MÜLK DEVLETİ ya da POLİS DEVLETİ ile/değil/yerine HUKUK DEVLETİ


- MÜRŞİD ile/ve HURŞİD

( Aydınlatan [kişi]. İLE/VE Güneş. )

( Kişiye kişiyi gösteriyorsa. Ayna. İLE/VE Kişiye başka bir şeyi gösteriyorsa. )

( BİR MÜRŞİD BUL, OL ONA KUL )


- MUŞ ile/değil HUŞ

( Yemen Türkü'sünde "Burası Muş'tur, yolu yokuştur" DEĞİL!!! "Burası Huş'tur, yolu yokuştur" şeklindedir! )


- MUSICA:
MUNDANA ve/||/<> HUMANA ve/||/<> INSTRUMENTALIS

( Kürelerin uyumu. VE/||/<> Müziğin, insan tiniyle ilişkisi. VE/||/<> "Müzik" dediğimizde, düşündüğümüz. )

( BOETHIUS[M.S. 477 - 524] )


- MÜSTAKİLL[< KILLET] ile/ve/||/<> HÜR

( Başlı başına, kendi başına, kendin kendine, ayrıca, bağımsız. İLE/VE/||/<> Özgür. )


- MUTA NİKÂHI ile/değil NİKÂH-I MUVAKKAT ile/değil HÜLLE

( Hz. Muhammed, savaş zamanı için geçerli kılmıştır. [Hz. Ömer, tamamen kaldırmıştır.] DEĞİL Belirli bir süre için yapılan nikâh. [Caiz değildir.] İLE Yurttaşlar Yasası'nın kabulünden önce, kocasından üç kez boşanan kadının, yine eski kocasıyla evlenebilmesi için yabancı bir erkeğe, bir günlüğüne nikâh edilmesi. )

( "MİSYAR: Seyahat süresince geçerli olan nikah.

MİSFAR: İş gezisi(sefer) süresince geçerli olan nikah.

MİSYAF: Tatil süresince geçerli olan nikah." )


- MÜTEESSİR[< ESR < ESÂRET] değil/yerine/= HÜZÜNLÜ, KEDERLİ, ÜZÜNTÜLÜ | BİRİNİN ACISIYLA ACILANAN | DUYGULANMIŞ


- MUTLULUK ile/ve/değil HUZUR

( Kişi/insan her zaman için mutluluktur fakat asla mutluluk sahibi değildir. )

( Her şeyden çok iç huzuruna gereksiniminiz var -ki bu iç ve dış arasındaki uyumu gerektirir. )

( Huzurlu olmadıkça gerçeği göremezsiniz. )

( Eğer huzur istiyorsanız o yolda çaba göstermelisiniz. )

( İçindeki huzur kişinin felâketlere daha çabuk karşı gelmesini sağlar. )

( Huzuru olan kişi özgür olur ve özgür olan kişi de başkalarını özgürlüğe ulaştırır. )

( Omurgayı hiçbir eylem rahatsız etmediğinde, huzursuz zihin yavaş yavaş rahatlar. )

( Sadece aslî olanda sükûn ve huzur vardır. )

( Ne tür bir huzur? İstediğinize sahip olmanın huzuru mu, yoksa sahip olmadığınızı istememenin huzuru mu? )

( EUDAIMONIA ile/ve/değil ... )

( Takmadığın kadar. İLE/VE/DEĞİL Boşverdiğin kadar. )

( One is always bliss, but never blissful.
You cannot see the true unless you are at peace.
If you want peace you must strive for it.
What kind of peace is it? The peace of having what you want, or not wanting what you do not have? )

( [not] HAPPINESS, BLISS vs./and/but PEACE )


- MUTSUZLUK ya da KAYGILILIK ile/değil/yerine/>< HUZURLULUK

( Geçmişte. YA DA Gelecekte. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Şu anda ve burada/kilerle. )


- NAZARÎ ERDEM ile/ve FİKRÎ ERDEM ile/ve HULKÎ ERDEM ile/ve AMELÎ ERDEM(SANATLAR)


- NÖRON HÜCRE


- NÜZÛL-RÜCÛ ile HUBÛT-SU'ÛD


- ÖFKE yerine HÜZÜN


- ONARARIEAE = HULFAÎYE


- ÖRÜMCEK ile/ve HUNİ ÖRÜMCEK


- ÖZEL = HUSUSİ = SPECIAL[İng.] = SPÉCIAL[Fr.] = BESONDERE[Alm.] = ESPECIAL[İsp.]


- ÖZGÜRLÜK = HÜRRİYET = LIBERTY, FREEDOM[İng.] = LIBERTÉ[Fr.] = FREITHEIT[Alm.] = LIBERTAS[Lat.] = LIBERTAD[İsp.]


- PARKİNSON İLÂCI ile/değil HUZURSUZ BACAK İLÂCI

( Huzursuz Bacak tanısı bulunanlar, yazılan ilâcın, farklı dozda olması ve aynı zamanda Parkinson hastasına da yazılıyor olmasından dolayı, kendilerinin de Parkinson olup olmadığı şüphesine düşmemelidir. [Parkinson için yazılan ilâçtaki ilgili tamamlayıcı kimyasalın dozu, Huzursuz Bacak hastalığı ilâcındakinden 80 kat daha fazla ve ayrı bir yapıdadır.] )


- PRAJNA[Sansk.] = PUNNA[P.] = HUI[Çince]


- RÜKÛN ile/ve/||/<> ŞART ile/ve/||/<> HÜKÜM ile/ve/||/<> SENET

( SUPPORT avec/et/||/<> CONDITION avec/et/||/<> CONSEQUENCE LEGALE avec/et/||/<> PREUVES A L'APPUI )


- RÜYA ile/ve/||/<> HÜLYA


- RÜZGÂR ile HUSÛM

( ... İLE Sürekli esen rüzgâr, fırtına. )


- SAÇ/SAKAL/KIYAFET DÜZELTMEK yerine HUY DÜZELTMEK


- SÂDIR ile HUSÛL


- SAFSATA ile HURÂFE


- SAMAN EV ile/ve/değil/yerine HUĞ EV ile/ve/değil/yerine KERPİÇ EV ile/ve/değil/yerine BAĞDADÎ EV

( HUĞ EV/ÇUKUROVA EVİ: Duvarları murt ya da hayt çubuğu ile sepet örer gibi örülür. Çatısı saz ile kaplanır. İç duvarlarına kerpiç sıva yapılır. Yapımı kolaydır. [Taş duvar ustasına ücret verecek olanağı bulunmayanlar bu tarz evler yapardı.] )


- SARAY ile/ve/değil HÜKÜMET KONAĞI


- SARAY ile/ve/değil HÜKÜMET KONAĞI


- SAYGI = HÜRMET = RESPECT[İng., Fr.] = ACHTUNG[Alm.] = RESPECTO[İsp.]


- SEKB[Ar.] ile SABB[Ar.] ile SÜFÛH[Ar.] ile HÜMÛL[Ar.] ile HETL[Ar.]


- SELÎM/SELÂMET/İSLÂM ve/&lt;&gt;/||/= HUZUR

( Ancak huzurlu isen selimsindir. Huzurlu kişi, selamete de erer. )


- SEVMEK ile/ve HUY

( TO LOVE vs./and HABIT )


- SEYYİD[Ar.] ile HUMÂM[Ar.]


- SOHBET ve HUKUK


- SOYA FASULYESİ ile/ve/||/<> HURMA YAĞI ile/ve/||/<> OKALİPTUS

( )

( Belgeselde altı çizilen bazı önemli(öncelikli) bilgi ve başlıklar...

- Yeryüzünde, her dört kişiden biri[1.5 milyar kişi], 6.000 yıl öncesinin olanaklarıyla yaşıyor. 7.7 milyarlık nüfusun, yarısından çoğu, kentlerde yaşıyor. Dünya nüfusu, 1950'den beri üç katına çıktı. Lagos'ta, nüfus, 1960 yılında 700.000 iken, 2025'te 16 milyona çıkmış olacak.

- Her hafta, bir milyondan fazla kişi, kentlere göç ediyor. Her altı kişiden biri, temel gereksinimlerini gideremeden yaşıyor. Kıtlık, daha fazla yayılarak 1 milyar kişinin aç yaşamasına neden oluyor. Nijerya, Afrika'nın en büyük petrol ihracatçısı olmasına karşın nüfusunun %70'i açlık sınırındadır.

- Kullanılan suyun %70'i hayvan yemi üretmek üzere tarıma yönlendirilmektedir. 1 kilo patates üretmek için 100 litre, 1 kilo pirinç üretmek için 4.000 litre, 1 kilo tavuk eti için 15.000 litre, 1 kilo sığır eti içinse 20.000 litre su tüketilmektedir. Çiftçilerin binlerce yılda oluşturduğu tarım ürünü çeşitliliğinin dörtte üçü, son yüzyılda silinmiş oldu.

- 1950'den bu yana, uluslararası ticaret hacmi, 20 kat arttı. Ticaretin %90'ı deniz üzerinden yapılıyor. Her yıl 500 milyon konteyner, dünyanın en büyük tüketim merkezlerine doğru yola çıkıyor.

- Dünya çapında yapılan tahıl ticaretinin %50'sinden fazlası, hayvan yemi için yapılıyor.

- 1950'den bu yana avlanılan balık sayısı, 5 kat artarak, 18 milyondan, 100 milyona çıktı. Binlerce fabrika gemisi, okyanuslardaki balıkları boşaltıyor. Avlanma bölgelerinin dörtte üçü, ya yok oldu, ya tüketildi ya da tükenmek üzere. Büyük balıkların çoğunun soyu, tekrar üreyebilecek zaman ve koşulları bulamadığından dolayı tükendi.

- Yeryüzündeki on ırmaktan biri, denize kavuşamıyor. Bu nedenle, Ürdün Irmağı'ndan yoksun kalan Lût Gölü'ndeki su seviyesi, her yıl, 1 metre azalmakta.

- Gelecek yüzyılda su kıtlığından en çok zarar görecekler, Hindistan'da yaşayanlar olarak görünüyor. Hindistan'da, son 50 yılda, 21 milyon kuyu kazıldı. (Ülkenin pek çok bölgesinde, ilk kez bu kadar derin kuyu açıldı.) Batı Hindistan'da, açılmış olan kuyuların %30'undan ümit kesilmiş durumda.

- Las Vegas'ta yaşayanlar, dünyanın en çok su tüketen bölgesinden biri.(Kişi başına günlük su tüketimi 800 ilâ 1000 litre.)

- Su kıtlığı, 2025'ten önce, 2 milyar kişiyi etkileyebilecek durumda. Her gün 5.000 kişi, kirli içme suyu nedeniyle ölüyor ve 1 milyar kişinin temiz suya erişimi yok.

- Bataklıklar, yeryüzünün %6'sını oluşturur. Durgun sularının derinliklerinde, pek çok bitki ve mikro organizma suyu süzer ve kirlilikten arındırır, kurak mevsimler için suyu korurlar. Son yüzyılda, otlak, tarım ya da inşaat alanı oluşturmak üzere yeryüzündeki tüm bataklıkların yarısı kurutulmuştur. Bataklıkların bize sunduğu zenginlikten habersiziz ne yazık ki.

- Mercan resiflerinin %30'u yok olmuştur. 2050 yılında, dünya üzerindeki canlı türlerin dörtte birinin yok olabileceği öngörülüyor.

- Ormanlar, yeryüzündeki biyo çeşitliliğin dörtte üçüne ev sahipliği yapar. Ekilebilir toprakların %40'ı, uzun vadeli hasar görmüş durumda. Her yıl, 13 milyon hektar orman yok oluyor.

- Amazon, 40 yılda, %20 oranında küçül(tül)müştür. Kesilen ağaçların alanı, hayvan çiftlikleri ve soya fasulyesi üretimi için tarım alanına dönüştürüldü. Bu soyaların %95'i, Avrupa ve Asya'daki çiftlik ve kümeslerde "et üretmek üzere" hayvanlar için kullanılmaktadır.

- Dünyanın en büyük 4. adası olan Borneo Adası, 20 yıl öncesine kadar geniş ormanla kaplıydı. 10 yıla kadar hiçbir ağaç bırakılmayacak. Bu durum, dünyada en çok tüketilen hurma yağı üretimine karar verilmesiyle ortaya çıktı. Yiyecek olmanın yanı sıra temizlik, kozmetik ürünleri ve alternatif yakıt olarak da kullanılıyor.

- Son 50 yılda kağıda artan ilginin beş kat artması nedeniyle kâğıt hamuru yapımında kullanılan okaliptuslar, toprağa salgıladıkları zehir nedeniyle daha sonra başka hiçbir bitki yetişmiyor. Hızlı yetişseler de su rezervlerini çok hızlı tüketiyor.

Yaşamsal olanlar, gereksiz olanlar için yok ediliyor. - Karayipler'in Haiti adasında da ormanların sadece %2'si kaldı.

- Paskalya Adası'nda yaşayan Rapauliler, burada yetişen, dünyanın en yüksek palmiye ağaçlarını tümünü kereste için keserek kendilerini, adadaki yaşamı ve örnek uygarlıklarını yok ettiler.

- Kıta buzulları, son 40 yılda kalınlığının %40'ını kaybetmiş durumda. Yüzey alanının da 2030'a kadar yok olacağı düşünülüyor. Kuzey kutup bölgesindeki buzul, 30 yıl içinde, yüzey genişliğinin %30'unu kaybetti.

- Grönland'daki buzullar, yeryüzündeki tüm tatlı suyun %20'sine denk geliyor. Bu buzul erirse, deniz seviyesi 7 metre yükselecek. Bu bölgedeki erimenin nedeni de tüm dünyadaki sera gazı salınımından kaynaklanmaktadır.

- Atmosferdeki büyük rüzgâr akımları yön değiştiriyor.

- Dünya nüfusunun %70'i, kıyı düzlüklerinde yaşıyor. En büyük 15 ülkenin 11'i, ya deniz kıyısında, ya da ırmak ağzında kurulu. Göçler kaçınılmaz olacak fakat öngörülemeyen, göçlerin ne kadar büyük olacağı.

- Klimanjero Dağı'ndaki buzulların da %80'i erimiş durumda.

- Avustralya'daki tarım alanlarının yarısı, kuraklıktan yüksek oranda etkilenmiş durumda. 12.000 yıldır gelişimimizi sağlayan iklimsel dengeyi tehlikeye atıyoruz.

- Dünya nüfusunun %20'si, ayrıcalıklı bir güç olarak görülen mineral ve tüm kaynakların %80'ini tüketiyor. Madencilik, yeryüzündeki tüm rezervleri, yüz yıl sona ermeden tüketmiş olacak. İki milyardan fazla kişinin yaşamı kömüre bağımlı olarak sürüyor.

- Dünyada askerî giderlere yapılan harcamalar, gelişmekte olan ülkelere yapılan yardımlardan 12 kat daha fazla.

- Her dört memeliden biri, her sekiz kuştan biri, her üç amfibiden biri yok olma tehlikesi altında. Canlı türleri, normalden bin kat daha fazla yok oluyor.

- Son 15 yılın ortalama sıcaklıkları, bu döneme kadar görülen ve kaydedilen en yüksek sıcaklıklar oldu.

- 2050 yılında, 200 milyonu aşan iklim mültecisi olabilir.

- Temel gereksinimlerimizle beliren "ümit ve hayaller", artık, doyumsuzluk ve savurganlığı da beraberinde getiriyor.

- İnsanlar arasındaki dayanışmayı sağlamak, ötekileştirdiklerinin çektikleri acıdan kaçmak için duvarlar mı öreceğiz?

- Hepimiz, aynı ailenin bireyleriyiz. )

( BORNEO ADASI

)


- SU EKSİKLİĞİ:
KANDA ile/ve/<> OMURLARDA ile/ve/<> KEMİKLERDE ile/ve/<>
AKCİĞERDE ile/ve/<> PANKREASTA ile/ve/<>
MİDEDE ile/ve/<> BAĞIRSAKLARDA ile/ve/<> HÜCREDE

( Yüksek tansiyona neden olur. İLE/VE/<> Bel/boyun fıtığına neden olur. İLE/VE/<> Gut/artrit gibi romatizmal hastalıklara neden olur. İLE/VE/<> Astıma neden olur. İLE/VE/<> Şeker hastalığına neden olur. İLE/VE/<> Ülsere neden olur. İLE/VE/<> Kabızlığa ve kolon kanserine yakalanma olasılığına neden olur. İLE/VE/<> Su eksikliği nedeniyle, beynimiz, hücreye oksijen göndermeyi keserse, oksijen kesilmesi sonucunda da hücre, kanserleşme sürecine girer! )


- SÛ-İ TEDBÎR ile/değil/yerine/>< HÜSN-ÜTEDBÎR

( Yanlış tutulan yol, yanlış tutum. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< İyi düşünülerek tutulan yol, doğru tutum. )


- SÛ-İ ZANN ile/değil/yerine HÜSN Ü ZANN

( Zan gitmeden insan âşık olamaz. )

( HÜSN-Ü ZANN İLE BAK
GÖRDÜĞÜN RAHMAN OLUR )


- SUSMA HAKKI ve/||/<> ÂDİL YARGILANMA HAKKI ve/||/<> KENDİNE YÜKLENİLEN SUÇU ÖĞRENME HAKKI ve/||/<> SAVUNMA HAKKI ve/||/<> İFADE SERBESTLİĞİ ve/||/<> MASUMİYET GÖSTERGESİ ve/||/<> SİLAHLARIN EŞİTLİĞİ ve/||/<> AVUKAT YARDIMI ve/||/<> AYDINLATMA YÜKÜMLÜLÜĞÜ ve/||/<> HUKUK DEVLETİ İLKESİ


- ŞUUR ile/ve HÜRMET

( Kur'an'î akıl ile furkanî aklın birliği. İLE/VE ... )


- TAKVÂ ile HURÂFE


- TASDİK:
ÜÇ TASAVVUR[İNTİKAŞ ile İRTİSAM ile İNTİBÂ] + HÜKÜM


- TATBİKAT-I HUKUKİYE:
MUHTELİF MAHİYET ARZEDEN, EF'AL-İ BEŞERİYE ile/ve/||/<> HUSÛSÎ MAHİYET ARZEDEN, EF'AL-İ BEŞERİYE ile/ve/||/<> DİNÎ VE İCTİMÂÎ MAHİYET ARZEDEN, EF'AL-İ BEŞERİYE


- TENÂSUH[< NESH] ile İTTİHAD[< VAHDET] ile HULÛL

( ... İLE Bir olma, birleşme, aynı düşüncede olma, birlik. İLE Gelip çatma. | Girme. )


- TESİR ile HÜKÜM


- TOPARLAK HÜCRE = HÜCRE-İ MÜDEVVERE = CELLULE RONDE


- TULPA(/YONTRA) ile HÜDDAM


- TÜZE/HUKUK:
BORU GİBİ değil/yerine HUNİ GİBİ


- ULULAMA = HÜRMET = VENERATION[İng.] = VÉNÉRATION[Fr.] = HOCHACTUNG[Alm.] = VENERATIO[Lat.]


- UYGARLIK ve/> HUZURSUZLUĞU


- ÜZÜNTÜ ile/ve HÜZÜN

( Geçmişin olumsuz(luk)larının anımsanması (ile/durumunda). İLE Geçmişin olumlu(luk)larının anımsanması (ile/durumunda). )


- VAAZ ile/ve HUTBE


- VAZÎ'A[Ar.] ile HUSRÂN[Ar.]


- YARGI = HÜKÜM = JUDGEMENT[İng.] = JUGEMENT[Fr.] = URTEIL[Alm.] = IUDICIUM[Lat.] = APOPHASIS[Yun.] = JUICIO[İsp.]


- YASAL/KANUNÎ EHLİYETTE:
EHLİYET-İ HUKUK ve/||/<> MALİKİYET ve/||/<> HÜRRİYET ve/||/<> İSMET


- (")YASALLIK(") ile/ve/değil/yerine/||/<>/< HUKUKÎLİK


- YAŞLANMA ile HUTCHINSON - GILLFORD ERKEN YAŞLANMA SENDROMU / PROGERIA


- YASSI HÜCRELER = HÜCERÂT-I MÜFERTAHA = CELLULES PLATES


- YAYIK HÜCRELER = HÜCERÂT-I MÜNBASİTE = CELLULES LAMINIFORMES


- YEŞİL YOL(THE GREEN MILE) ile/ve/||/<> HÜCRE NO: 7 MUCİZESİ(MIRACLE IN CELL NO: 7)

( Filmlerini izlemenizi salık veririz... )


- YİN-YANG ile/ve HUNAB-KU


- ZARİ ZARİ[Fars.] değil/yerine/= HÜNGÜR HÜNGÜR/İNLEYEREK


- ZÂT ile/ve HUZUR

( Simge, zâtı/sizi gösterir/işaret eder. )

( Huzura varmak için bende tâkat yok deme! Büyüklerle iş görmek zor değildir! Gam yeme! )


- ZİYAN ve HÜSRAN



HÜ... ~ ... / ... ~ HÜ... ile başlayan FaRkLaR...

- HÛR/HUR[Fars.] ile HÛR[Fars.] ile HÛR[Ar. < AHVER, HAVRA][Fars.]

( Güneş. İLE Güneş. | Yiyecek. İLE Âhû gözlüler, gözlerinin akı karasından çok olanlar. | Cennetteki hûriler. )


- [ne yazık ki] :( ((((((
DENİZ GEZMİŞ ve/||/<> YUSUF ASLAN ve/||/<> HÜSEYİN İNAN

( image )


- ADÂLET ve/||/<>/> HUZUR

( Gücün, "haklı olduğu" yerde bekleme! VE/||/<>/> Güce tapan bireylerin olduğu yerde bekleme! )


- AĞLAMAK ile HÜNGÜRDEMEK

( ... İLE Yüksek sesle ve hıçkırarak ağlamak. )


- AHLÂK ile/ve/<> HUY

( MORALS vs./and/<> HABIT )


- KEFÂRET:
AHLÂKÎ ile/ve/||/<> HUKUKÎ

( [bkz.] Kant. İLE/VE/||/<> Hegel. )


- ALDANMAK/KANMAK ile HÜSRAN


- ALLAH:
LİLAH ve LAH ve AH ve HU


- ANLAM (BULMAK/ARAMAK) ve/<> HUZUR


- ANLAM SANATLARI'NDA:
İLHAM ile/ve/<> TEVRİYE[< VERÂ] ile/ve/<> İSTİHDAM ile/ve/<> MUGALATA-İ MANEVİYE ile/ve/<> TENÂSÜB[< NİSBET] ile/ve/<> LEFF Ü NEŞR ile/ve/<> TECÂHÜL-İ ÂRİF[/ÂNE/ÎN] ile/ve/<> HÜSN-İ TA'LÎL[< İLLET] ile/ve/<> SİHR-İ HELÂL ile/ve/<> İRSÂD ile/ve/<> MÜBALAĞA ile/ve/<> TEZAD ile/ve/<> İSTİĞRÂK[< GARK][GULÜVV] ile/ve/<> TEKRÎR[< KERR] ile/ve/<> RÜCÛ ile/ve/<> TEFRÎK[< FARK] ile/ve/<> KAT' ile/ve/<> TERDÎD[< REDD] ile/ve/<> İLTİFÂT ile/ve/<> TELMİH ile/ve/<> İRSÂL-İ MESEL

( İki ya da ikiden fazla anlamı olan bir sözcüğü, bir mısra ya da beyitte tüm anlamlarıyla kullanma sanatı. İLE/VE
Bir mısra ya da beyitte, birden fazla anlamı olan bir sözcüğü, anlamlarından sadece yakın anlamını söyleyip uzak anlamını kastetme sanatı. İLE/VE
Bir mısra ya da beyitte, bir sözcüğü hem gerçek, hem mecaz anlamlarını kastederek kullanma sanatı. İLE/VE
Anlamı birden fazla olan sözcük ve deyimleri beyitin anlamını değişik biçimlerde açıklanabilecek biçimde kullanma sanatı. İLE/VE
Bir konuyla ilgili birden fazla sözcüğü bir mısra ya da beyitte sıralama amacı gütmeden kullanmak. İLE/VE
Bir beyitte yer alan, birbirleriyle ilgili sözcüklerin sıralanmasıyla yapılan edebî sanat. İLE/VE
Bir anlam inceliği yaratmak ya da bir lâtife yapmak amacıyla, bilinmiyormuş ya da başka türlü biliniyormuş gibi gösterme sanatı. İLE/VE
Nedeni bilinen bir olayı, düşsel ya da gerçekdışı ve güzel bir olaya bağlama yoluyla yapılan edebî sanat. İLE/VE
Bir sözcüğü ya da söz öbeğini hem kendinden önceki sözcüklerin sonunda, hem sözcüklerin başında anlamlı olacak biçimde kullanma. İLE/VE
Bir mısranın secî ya da uyağını bir iki sözcükle ima etme sanatı. İLE/VE
Bir sözün etkisini güçlendirmek için bir şeyi abartılı biçimde az ya da çok göstererek ve lâtifeli bir biçimde anlatma. İLE/VE
İki duygu/düşünce/hayal arasındaki birbirlerine karşıt özellikleri birarada söyleme. İLE/VE
Över gibi görünerek yermek, yerer gibi görünerek övme sanatı. İLE/VE
Söyleyişi güçlendirmek için belirli bir anlamdaki sözcüğü ya da söz öbeğini yineleme sanatı. İLE/VE
Bir sözün anlamını, bir kavramın gücünü pekiştirmek için, o sözden/kavramdan cayar gibi görünüp cayılmış görünen sözü/kavramı daha güçlü biçimde belirtmek. İLE/VE
İki şey arasındaki farkı belirtmek. İLE/VE
Söyleyişin gücünü artırmak için, sözü [mısrayı, satırı] yarıda kesmek. İLE/VE
Sözü, beklenmedik, çarpıcı bir sonuca bağlama sanatı. İLE/VE
Şiirde bir duygulanma ya da duygu değişikliğiyle şiirdeki konuyu değiştirmeden seslenilen kişiyi ya da varolanı değiştirmek. İLE/VE
Bilinen bir olay, kişi ya da nükte, fıkra, atasözünü dolaylı biçimde anlatma, ima etme sanatı. İLE/VE
Bir düşünceyi pekiştirmek amacıyla bir atasözü ya da o değerde bir söz öbeğini alıntılamak/kullanmak. )


- AŞİRET ile/değil/yerine HUKUK


- ATLI KARINCA ile/ve SİYAH KARINCA ile/ve HUBUBAT YİYEN KARINCA

( Tatlı, yağ ve peynir yerler. İLE/VE Üzümün ve meyve ağaçlarının suyunu emerler. Yuvalarındaki çöpler, yapraklar üzerine kusar, katılaşan bu usâreyi kışın emerler. İLE/VE Buğdayın, arpanın sürgün yapacak yerini kesip yerler. )

( PONERA GRANDIS cum ... cum ... )


- "AYIP" OLMAZ/ARANILMAZ!:
TIPTA ile/ve/||/<> HUKUKTA ile/ve/||/<> SÖZLÜKTE ile/ve/||/<>
FELSEFEDE ile/ve/||/<> BİLİMDE ile/ve/||/<> SANATTA ile/ve/||/<> SPORDA ile/ve/||/<>
DOĞADA ile/ve/||/<> HAYVANLARDA ile/ve/||/<> BİTKİLERDE ile/ve/||/<>
NESNELERDE ile/ve/||/<> DİRİMBİLİMDE ile/ve/||/<>
ANLIKTA(ZİHİNDE) ile/ve/||/<> USTA(AKILDA) ile/ve/||/<> TARİHTE ile/ve/||/<>
RIZÂDA ile/ve/||/<> GÜVENLİKTE ile/ve/||/<> İKİ KİŞİ ARASINDA ile/ve/||/<>
EŞEYSELLİKTE ile/ve/||/<> DÖRT DUVAR ARASINDA ile/ve/||/<> BATTANİYENİN ALTINDA


- ÂZÂDE ile HÜRRİYET


- BARAKA ile HUĞ

( ... İLE Saz ya da kamıştan yapılmış baraka. )


- BÂTIL ile HURÂFE/SANAKA

( Vak'a'ya mutabık olmayan/olmama. İLE ... )


- BEBEK CAMİİ değil/< HÜMÂYUN-U ÂBÂD


- BEHCET[Ar.] ile HÜSN[Ar.]


- BEKÂ[Ar.] ile HULÛD[Ar.]


- BESS[Ar.] ile HÜZN[Ar.]


- BİD'AT ile HURÂFE


- BİLİNÇ ile/<> HUKUKUN YAYGINLAŞTIRILMASI


- BİSİKLET ve/<> HUZUR


- BUNAMADA:
VASKÜLER ile/ve/||/<> LEWY CİSİMCİKLİ ile/ve/||/<> FRONTOTEMPORAL ile/ve/||/<> PARKINSON ile/ve/||/<> HUNTINGTON


- BURÇAK ile HÜRLE

( ... İLE Bir cins burçak. )


- BÜSLE[Ar.] ile HULVÂN[Ar.] ile RİŞVET[Ar.]


- CEHL[Ar.] ile HUMK[Ar.]


- CEMÂL[Ar.] ile HÜSN[Ar.]


- CIVILITAS <> HUMANITAS <> VERITAS


- CİZYE ile HUMUS ile FEY


- ÇOCUK HAKLARI'NDA:
FELSEFÎ ile/ve/||/<> HUKUKÎ

( * Refah hakkı
* Korumacı haklar
* Yetişkin hakları
* Ebeveyne yönelik haklar
İLE/VE/||/<>
* Olumsuz durumlarda
* Olumlu durumlarda
* Etkin durumlarda )


- DANS ile HULA


- DELÂLET[Ar.] ile HÜCCET[Ar.]


- DENGE ve/<> HUZUR


- DEVÂM[Ar.] ile HULÛD[Ar.]


- DEVLET DÜZENİ ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<> HÜKÜMET DÜZENİ


- DEVLET ile HÜKÜMET


- DİLEK ve/<> HÜZÜN

( Dilek, hüzün gerektirir. )


- DÖRT DİREK/EVTÂD-I ERBAA:
HÂCE ŞABAN-I VELÎ ve HÂCE BAYRAM-I VELÎ ve HÜNKÂR-I VELÎ ve MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN RUMÎ


- DUYGULARI:
ANLAMA BÜRÜME ile/ve/||/<>/> ANLAMLANDIRMA ile/ve/||/<>/> HUZUR


- EDATLAR/HURÛF:
(HURÛF-U) ATIF ve/||/<> (HURÛF-U) CER ve/||/<> (HURÛF-U) ŞART

( VE | FA[Ar.]/FAYI[Ar.] | SÜMME(SONRA) | BEL[FAKAT, ANCAK, BİLÂKİS] | LÂKİN | EV(YA DA)
ve/||/<>
BA[İLE] | ALÂ[ÜZERİNDE] | İLÂ[...YA KADAR]
ve/||/<>
İN[EĞER] | İZÂ[O/NE ZAMAN Kİ] )

( DES PARTICULES: DES PARTICULES ATTRIBUTIVES avec PARTICULES CREANT RELATION DU GENITIF avec DES PARTICULES CONDITIONNELLES )


- EGEMEN GÜÇ ile/değil "HÜKÜMET"


- ELBİSE/LİBAS ile/değil HÜLLE/HAL

( LİBAS/ELBİSE/İBLİS )

( Hem saklar/perdeler, hem de gösterir. )

( TEBLİS: Yanıltıcı. )


- ELMA ile/değil HÜNLAP


- ES-SURET'UL-HÂSILA ile HUSÛL'ÜS-SURET

( Bilgi(sonuç). İLE Bilme(süreç). )


- EV ile/ve/değil/||/<>/< HÜCERÂT


- İKTİDAR:
"EYLEMSEL" değil/yerine/></< HUKUKÎ


- FARE ile/ve HUŞFARESİ


- FİİLLERDE:
HUKUKULLAH ile/ve/||/<> HUKUK'UL-ABD ADDEDİLEN ile/ve/||/<> İKİSİ BİRDEN ile/ve/||/<> HUKUK'UL-ABD'İN GALİP BULUNDUĞU


- FISK[Ar.] ile HURÛC[Ar.]


- FOUCAULT SARKACI ile HUYGENS DÖNGÜSEL(CYCLOID) SARKACI


- FUNNEL EFFECT[İng.] değil/yerine/= HUNİ ETKİSİ


- GERGİN/LİK ile/ve HUZURSUZ/LUK


- GÜNLÜK DİL ile HUKUK DİLİ


- HABBE ile/ve/||/<>/> HUBUT [>< SUUT]

( Tohum. İLE/VE/||/<>/> Atılma. )


- "HAKLILIK/HAKSIZLIK":
MECAZ değil HUKUK


- HAL <> HULÛL <> MAHAL


- HALKERKİ = HÜKÜMET-İ AMME = DEMOCRACY[İng.] = DÉMOCRATIE[Fr.] = DEMOKRATIE[Alm.] = DEMOKRATIA, DEMOS:HALK, KRATOS:ERK, EGEMENLİK[Yun.] = DEMOCRACIA[İsp.]


- HARAM ve/>/hem de HÜRMET


- HARAM ile/değil/yerine/>< HUZUR

( Haramda huzur ararsan, huzur sana haram olur. )


- HASAN-I FERÂGÂT ile/ve/||/<> HÜSEYİN-İ ŞEHÂDET


- HASRET ve/<> HÜZÜN


- HÂSS[Ar.] ile HUSÛS[Ar.]


- HAT yerine/değil HÜSN-İ HAT


- HAYR(-I MUTLAK) ile/ve/<> SIDDIKİYET ile/ve/<> HÜSN


- HEYBE ile HURÇ

( ... İLE Genellikle yelken bezinden yapılmış büyük heybe. )


- HOMO SAPIENS SAPIENS ile HUMANUS

( Beşer. İLE İnsan. )


- HOYRATLIK[Yun.] ile HUŞÛNET[Ar.]

( Kaba, kırıcı ve hırpalayıcı. İLE Sertlik, kabalık, kırıcılık. )


-

( ALLAH [İSLÂM HARFLERİNDE EN DERİN HA HARFİ, EN SON MAHRECİ VAV HARFİDİR. SON MAHRECİ BU İKİ HARF ARASINDADIR] )


- HUB ile/ve/<> ANAHTAR ile/ve/<> YÖNLENDİRİCİ ile/ve/<> ERİŞİM NOKTASI

( Ayrıntıları için burayı tıklayınız... )


- HUB ile/ve/||/<>/>/< AŞK

( ... İLE/VE/||/<>~>~< Kendi olgunluğuna olan tutku. )


- HUB ile/yerine SWITCH


- HÛB[Ar.] ile ZENB[Ar.]


- HUBB[Ar.] ile/değil/yerine/>< HUBB[Ar.]

( Aldatıcı, kurnaz, hilekâr. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Sevgi. )


- HUBB[Ar.] ile VİDD[Ar.]


- HÜBEL ile/ve/||/<> LÂT ile/ve/||/<> MENAT ile/ve/||/<> UZZA


- HUBER KÖŞKÜ ile/= CUHMURBAŞKANLIĞI KÖŞKÜ

( 1985'ten sonra kamulaştırılarak Cumhurbaşkanlığı Köşkü olarak kullanılmaktadır. )

( Tarabya'da, Mimar Raymondo D'Aranco inşa etmiştir. [XIX. yüzyıl] )


- HUBUB[Ar. < HUBÂB, HUBÂBE] ile HUBÛB[Ar. < HABB]

( Su üzerindeki kabarcıklar. İLE Taneler, tohumlar. )


- HUBÛR[Ar.] ile HUBÛR[Ar. < HABER]

( Sevinç, neşe/sürûr. | Bilginler, âlimler, fakihler, zekiler, anlayışlıklar.[< HİBR: Öğretmen. | Mürekkep. | Yahudi/İsrailoğulları bilgini.] İLE Haberler, havâdisler. )


- HUBÛR[Ar.] ile SÜRÛR[Ar.]


- HUBÛT[Ar.] ile NÜZÛL[Ar.]


- HÜCCET ile DELİL


- HÜCCET ile HÜCCET-ÜL-İSLÂM

( SENET, VESİKA, DELİL | SEÇKİN ÂLİMLERE VERİLEN UNVAN ile İMÂM-I GAZÂLÎ )


- (HÜCCETÜL İSLÂM / İMAM / EBÛ HAMİD) GAZZÂLÎ ile/ve AHMET GAZZÂLÎ

( ... İLE/VE Kardeşi. )


- HÜCERÂT[Ar. < HÜCRE] ile HÜCEYRÂT[Ar. < HÜCEYRE]

( Gözler, odacıklar. Sürü konulan yerler. İLE Küçük delikler ve oyuklar. )


- HÜCRE[Ar.]/CELL[İng.] değil/yerine/= GÖZE


- HÜCRE:
ÖRGÜTLÜ ile/ve/||/<>/> ÖZGÜR

( Örgen. İLE/VE/||/<>/> Sperm. )


- HÜCRE = HÜCRE = CELLULE


- HÜCRE[Ar.] değil/yerine/= YUVAR, GÖZE


- HÜCRE/BEYİN/ZİHİN ile/ve/||/<>/> GÖVDE


- HÜCRELER = HÜCERÂT = CELLULES


- HÜCRELERİ SIKICA BİTİŞİK BİR KÜTLE = HACM-I MÜTELÂSIKA = MASSE COHÉRENTE


- HÜCRE/VÎ değil/yerine/= GÖZE/CİL


- HÜCUM (ETMEK) değil/yerine/= SALDIRI (SALDIRMAK)


- HÜCUM değil/yerine/= İLERİ


- HUD'A[Ar.] ile HUDÂ[Ar.]

( Aldatma, oyun, hile, dalavere, düzen, dek. İLE Tanrı. )


- HUDÂ

( ALLAH | DOĞRU YOL GÖSTERME | KUR'AN-I KERÎM [bkz. HİDÂYET] )


- HÛDÂHUB ile/ve YEK BİR ALLAH YEK

( Kervanların nöbet/nevbet tutarken etrafa [dosta/düşmana] seslendirdikleri sözler. )


- HÜDÂM değil/yerine/= DENİZ TUTMASI


- HUDÂYÎ

( ULÛHİYYET | ALLAH'A MENSUP )


- HUDÂYÎ-NÂBİT

( ALLAH'IN VERDİĞİ [bkz. HÜKM-İ İLÂHİ] | EKİLMEKSİZİN KENDİLİĞİNDEN BİTEN )


- HUDDÂM[< HÂDEM]

( HİZMET EDENLER, HİZMETÇİLER )


- HUDDÂM[Ar. < HÂDEM] ile HÜDÂM[Ar.]

( Hizmetçiler, hizmet edenler. İLE Deniz tutması. )


- HÜDHÜD[çoğ. HEDÂHÎD/İBİBİK/MÜRG-İ SÜLEYMÂN[Fars.] değil/yerine/= ÇAVUŞKUŞU

( Çok renkli, çizgili ve kötü kokan bir kuş. )

( Mezbelede açtığı bir çukur içinde yumurtlar. Yer altında bulunan suları, sanki bir cam içindeymiş gibi gördüğü söylenir. | SÜLEYMAN PEYGAMBER İLE SEBÂ MELÎKESİ BELKİS ARASINDA HABER GETİRİP GÖTÜREN KUŞ | TASARRUF-I İLÂHÎ [bkz. EBÜRREBİ'] )


- HUDÛ'[Ar.] ile HUŞÛ'[Ar.]


- HUDÛ'[Ar.] ile İHBÂT[Ar.]


- HUDÛ'[Ar.] ile ZÜLL[Ar.]


- HUDÛD[Ar. < HADD] ile HUDÛD[Ar. < HADD]

( Sınırlar, uclar, bucaklar. İLE Yanaklar. | Yer kazmalar, yeri yarmalar. )


- HUDUR

( HAZIR [KEŞF GEREK!] )


- HUDURÎ BİLGİ ile/ve KESBÎ BİLGİ


- HUDÛRÎ ile HUSÛLÎ

( Sufi'nin bilgisi. İLE Âlim'in bilgisi. )

( Ancak gaflet vardır/olur. İLE/VE Cehâlet vardır/olabilir. )

( Hata yoktur/olmaz. İLE/VE Hata olabilir. )


- HUDÜS[Ar.] ile İHDÂS[Ar.]

( Sonradan oluşma. İLE Yeni bir şeyin oluşması. )


- HUDUS ile/ve/||/<> ZAMAN ile/ve/||/<> NİSAP ile/ve/||/<> GÜN ile/ve/||/<> RES ile/ve/||/<> KÂBE ile/ve/||/<> NEŞV-Ü-NEMÂ ile/ve/||/<> KAST VE NİYET ile/ve/||/<> HÜKÜMLER ile/ve/||/<> BEKÂ ile/ve/||/<> MEŞRÛ TASARRUF


- HUDUT[Ar.] değil/yerine/= SINIR


- HÜKM[Ar.] ile KADÂ[Ar.]


- HÜKMETMEK değil/yerine/= EGEMENLENMEK


- HÜKM-İ İLÂHİ

( İNSAN ELİYLE AŞILANAN | SUN-U İLÂHİ )


- TÜZE/HUKUK:
BAŞLANGIÇTA ile/ve/değil/||/<>/> GÜNÜMÜZDE


- HUKUK DÜZENİ ile/ve/||/<>/< DÜNYA GÖRÜŞÜ


- HUKUK:
ZORUNLULUK ile/ve/değil/||/<>/< GEREKLİLİK


- HUKUK'UN:
KÖRELTİLMESİ değil/yerine/>< YAYGINLAŞTIRILMASI


- HUKUK'UN YAYGINLAŞTIRILMASI ve/||/<>/> ÖZGÜRLÜĞÜN GÜVENCESİ


- HUKUK ile/ve/||/<>/>/< HUDÛD


- HUKUKSUZLUK ile/ve/||/<> AYIP


- HUKUKSUZ/LUK ve/> KAYITSIZ/LIK


- "HUKUKTA, KARDEŞLİK" değil KARDEŞLİK HUKUKU


- HUKUKU:
DELMEK ile/değil/yerine DEĞİŞTİRMEK


- HÜKÜMDAR[Ar. + Fars.] ile HAKAN[< KAĞAN]

( Padişah, kral, hakan gibi taht sahibi devlet başkanı. İLE Türk, Moğol ve Tatar hanları için "hükümdarlar hükümdarı" anlamında kullanılan bir san. | Osmanlı sultanlarına verilen san. )


- HÜKÜMDAR ile/değil/yerine/=/<> İLHAN

( ... İLE/DEĞİL/YERİNE/=/<> Bir ilhanlığın başında bulunan hükümdar/imparator. | İran Moğollarında hükümdarın sanı. )


- HÜKÜMDAR ile/ve/<>/> VELİAHT

( ... İLE/VE/<>/> Bir hükümdarın ölümünden ya da tahttan çekilmesinden sonra tahta geçmeye aday olan kişi. )


- HÜKÜMDAR["KRAL/PAPA"]:
"YASALARLA BAĞLANMIŞ/SINIRLANDIRILMIŞ DEĞİLDİR" ve/||/<> AKILLA BAĞLANMIŞ/SINIRLANDIRILMIŞ DEĞİLDİR

( LEGIBUS SOLUTUS et/||/<> RATIONE ALLIGATUS )


- "HÜKÜMDARLIK" değil HÜKÜMRANLIK


- HÜKÜMET ile HANEDAN

( GOVERNMENT vs. DYNASTY )


- HÜKÜMETİ/HÜKÜMETLERİ CİDDİYE ALMAK yerine DEVLETİN/VATANIN BÜTÜNLÜĞÜ VE GELECEĞİ İÇİN ÇABA HARCAMAK/ÜRETİMDE BULUNMAYA DEVAM ETMEK


- HÜKÜMET/KABİNE değil/yerine/= YÖNETKE


- HÜKÜMLÜ ile YÜKÜMLÜ


- HÜKÜMRAN[Fars.] değil/yerine/= EGEMEN


- HÜKÜMRANLIK ile/ve/değil/yerine/||/<>/<
DİSİPLİN ile/ve/> YÖNETİMSELLİK


- HÜKÜMSEL NİSPET

( Hükme götürecek biçimde ilişki kurmak. )


- HÜKÜMSÜZ değil/yerine/= GEÇERSİZ


- HÜKÜMSÜZLÜK değil/yerine/= GEÇERSİZLİK


- HULÂSA[Ar.] değil/yerine/= ÖZET [bkz. ZÜBDE] | KISACA )


- HÜLLE ile HÜLLE[Ar.]

( Haller, durumlar. İLE/DEĞİL Yurttaşlar Yasası'nın kabulünden önce, kocasından üç kez boşanan kadının, yine eski kocasıyla evlenebilmesi için yabancı bir erkeğe, bir günlüğüne nikâh edilmesi. )


- HULLE[Ar.] ile SADÂKAT[Ar.]


- HULÛL ile DUHÛL


- HULÛL/OZMOZ[< OSMOS] değil/yerine/= GEÇİŞME/ERİM


- HULÛL[Ar.] ile HULÛL[Ar. < HALL]

( Gelip çatma. | Girme. | Yanaşma. | Geçme. İLE Sirkeler. | Sirkede bulunan kurtçuklar. )


- HULÛL ile/ve İTTİHÂD


- HULÛL ile/değil TAHALLÜL

( Haramdır. İLE/DEĞİL Helâldir. )

( Hz. İbrahim, tahallül ve halildir. )


- HULÛL-İ SERAYANÎ ile HULÛL-İ CİVARÎ


- HULUS[Ar.] ile HULUSKÂR[Ar., Fars.]

( Gönül temizliği. İLE Temiz duygulu, içten. | Dalkavuk, şakşakçı. )


- HULÛS değil/yerine/= SAFLIK, GÖNÜL TEMİZLİĞİ, SAMİMİYET


- HÜMÂ

( Kutluluk simgesi kuş. )


- -HÜMÂ[Ar.] ile HÜMA/Y[Ar.]

( Arapça dilbilgisinde iki kişiyi gösterir. Sürü konulan yerler. İLE Devlet kuşu. | Saâdet, kutluluk. )


- HUMÂM[Ar.] ile KAMKÂM[Ar.]


- HUMAN vs. ANYTHING


- HUMAN vs. HUMAN IN HUMANITY


- HUMAN vs. MIRROR


- HUMAN vs./and ADAM


- "HÜMANİZM/HÜMANİST" değil/yerine/= İNSANCIL

( Bilgelik/hikmet/irfan ile hak arayışı. )


- HUMAR[Ar.] ile/değil/yerine SERSEMLİK

( ... İLE/DEĞİL/YERİNE İçki ya da uyku sersemliği. )


- HUMBARA/HUMBERE[Fars.] ile HUMBARA/KUMBARA[Fars. < HUMBERE]

( Havan topu. İLE Para biriktirmek için kullanılan, bozuk ya da kâğıt para atılan deliği olan, metal, toprak ya da plastikten yapılmış küçük kap. | Humbara. )


- "HUME ÇATALI"NDA:
OLGULAR, OLGU DURUMLARI ile/ve/||/<> DÜŞÜNCELERİN BAĞINTILARI

( MATTERS OF FACT vs./and/||/<> RELATION OF IDEAS )


- HUMHÂNE

( Meyhane. | Şarap fıçısı. )


- HUMMA ile MALTAHUMMASI/KALAAZAR

( ... İLE Akdeniz ülkelerinde görülen, en çok keçi sütü ile bulaşan, ateşli bir hastalık. )


- HUMMA ile SARIHUMMA

( ... İLE Çoğunlukla sıcak ülkelerde görülen, bir cins sivrisinek aracılığı ile bulaşan, tene, sarı bir renk veren, ateşli bir sayrılık. )


- HÜMORAL/HUMORAL[İng.] değil/yerine/= SALGISAL


- HUMÛD[Ar.] ile HÜMÛD[Ar.]


- HUMUS ile/ve FAVA

( Nohuttan yapılan. İLE/VE Bakladan yapılan. )


- HUMUS[Lat.] ile HUMUS[Ar.]

( Organik toprak. İLE Bir tür yemek. İyice ezilmiş nohut, tahin ve baharatla hazırlanan bir yemek. )


- HUMUS ile/ve/||/<> KOMPOST

( Latince, "toprak" ya da "alt, sığ" kökünden türemiştir. Kullanımı konusunda bazı yanlış anlamalar söz konusudur. Humus, kompostun alabileceği son durumdur, yani içinde çürüme sürecini devam ettirecek azot, fosfor bileşikleri kalmamıştır. Kompost ise, etrafındaki bitkilere çeşitli vadelerde farklı besin maddeleri sunan, bu nedenle bol miktarda canlıya ev sahipliği yapan, dolayısıyla çürüme işlemi az da olsa hâlâ devam eden ”canlı” bir oluşumdur. Toprağa serdikten sonra toprak ekosistemine karışır, topraktaki biyolojik süreçleri destekleyerek çeşitliliği arttırır ve zamanla humusa dönüşür. Bildiğimiz tüm yaşam türleri karbon temellidir, yani canlı ya da ölü, her şey organik maddedir. Kuru yapraklar, mantarlar, ağaçlar, canlı bir kedi, ölü bir kunduz; aklınıza yaşayan ya da yaşamış olan ne gelirse, organik madde olarak anılır. Bilimsel olarak, içinde karbon bulunan herhangi bir molekül, organik bir moleküldür.

Humusun içinde parçalanması zor olan karbon molekülleri elektrik yüklenerek mineral parçacıkların kendine yapışmasını sağlar. Dahası, bu moleküller sünger işlevi görerek topraktaki mikro yaşam için barınak oluşturur. Yukarıda sözünü ettiğimiz aşınmış minerallere organik madde eklediğinizde birçok bitkinin yaşamasına olanak tanıyan ortam neredeyse oluşmuştur.

Yaşayıp da ölmüş olan her canlı, organik madde olarak toprağa geri döner ve döngüyü tamamlar. Toprakta yetişen her türlü bitkinin yaprak, sap ve kökleriyle birlikte toprakta yaşayan mikro ve makro hayvan varlığının bu biçimde toprak organik maddesine dönüşmesi humus oluşumunun kaynağıdır. Sentetik kimyasalların etkisiyle yararlı canlıların da zarar gördüğü modern tarım yöntemleri nedeniyle bu döngünün kırılmış olması, günümüz yaygın ziraat anlayışının yol açtığı sorunların başında gelir. )


- HUMUS ile/<> TOPİK

( ... İLE/<> Nohut püresi. )


- HÛN[Fars.]

( Kan. | Kan ağlamak. | Öldürme, öc. )


- HUN ile HUN ile HUN ile HUN[Fars.]

( Küçük parça, bölüm. İLE Hazine. İLE Ottan, çalı-çırpıdan yapılan kulübe. İLE Kan. )


- HÜNER:
BİLMEK ile/ve/değil/<> İÇİNDE YAŞAMAK


- HÜNER değil/yerine/= BECERİ


- HÜNER ile/ve/< MAHÂRET


- HÜNGÜR HÜNGÜR (AĞLAMAK)


- HUNHAR(/CA)[Fars. < HUNHVÂR] değil/yerine/= KAN DÖKÜCÜ, KANA SUSAMIŞ(/ÇA/SINA)


- HUNİ

( FUNNEL[İng.] )


- HUNİ BİÇİMİNDE/HUNİMSİ KOROLLA = TÜVEYC-İ KAM'Î = COROLLE INFUNDIBULÉE, COROLLE INFUNDIBULIFORME


- HUNİ ile AYIRMA HUNİSİ

( ... İLE Birbiri ile karışmayan iki sıvıyı ayırmaya yarayan, alt tarafı musluklu, özel bir huni türü. )


- HUNİ ile BÜHNER HUNİSİ

( ... İLE Üzerine süzgeç kâğıdının olduğu gibi yerleştirileceği tabanı bulunan, porselenden yapılmış huni. )

( FUNNEL vs. BUCHNER FUNNEL )


- HÜNKÂR[Fars.]

( Gönüller sultanı. )


- HÜNKÂR KASRI ile/ve HÜNKÂR KASRI ile/ve HÜNKÂR KASRI

( Sultanahmed Camii'nin bitişiğinde bulunan, Padişah'ın namaz kılma yerine ait bir kasır. [1617] İLE/VE Üsküdar'da, Selimiye Camii'nin bitişinde bulunan kasır. [1979 yılından beri Tarihçi İbrahim Hakkı Konyalı kütüphanesi olarak kullanılmaktadır] İLE/VE Eminönü, Yeni Cami'nin yanında bulunan kasır. )


- HÜNNAP ile TOPALAK

( ... İLE Hünnapgillerden, yapraklarından yeşil boya çıkarılan bir bitki. )


- HÜNSÂ/AMPHOTERIC/HERMAPHRODITE[İng.]/MİZVÂCE

( HEM DİŞİLİK, HEM ERİLLİK ALÂMETİ BULUNAN (HÜNSÂ-Yİ RECÛLÎ/HÜNSÂ-Yİ NİSÂÎ) )


- HÖRMET değil HÜRMET


- HÛR

( TELEZZÜZÜ OLAN HERŞEY. LEZZET ALINAN HERŞEY )


- HURÇ ile HURUÇ[Ar.]

( Genellikle yelken bezinden yapılmış büyük heybe. İLE Çıkma, çıkış. | Göç. )


- HURDACI ile/ve/değil/yerine/<>/>< ANTİKACI

( Bağırır. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<>/>< Bağırmaz. )


- HÛRDE[Fars.] ile HÛRDE[Fars.]

( Yemiş, yenilmiş. İLE Ufak, değersiz şey, kırıntı. | Nükte, dakika. | Yazıya ayrıntı/nüans veren bir tarz. )


- HURİ ile GILMAN

( İkisi de, kendini bil(e)meyen ruhlardır. )


- HURKAT[Ar.] ile HURKAT[Ar.]

( Yanma, yanıklık, çıban. İLE Akılsızlık, bilmezlik. )


- HURMA AĞACI ile/= MAYAAĞACI

( ... İLE/= Meyvelerinden yemek yağı çıkarılan bir tür hurma ağacı. )

( ELAELS )


- HURMA'LARDA:
MEBRUM ile SAFAVİ ile SUFRİ ile SUGAYİ


- HURMA ile HİNTHURMASI

( ... İLE Palmiyegillerden, taze filizleri Hindistan'da sebze gibi yenilen, meyvesinden reçel yapılan çok sert bir ağaç. )

( ... cum BORRASSUS )


- HURMA ile TEMR-İ HİNDÎ

( ... İLE Hind hurması, demirhindi. )


- HURMA[Fars.]/TEMR/NAHL[Ar.] ile ÖTEKİ MEYVELER

( Birlik'in/Tevhid'in meyvesi. [Bulunmadığında erik!] İLE ... )

( Dünyada 600 çeşit hurma vardır. 150 çeşidi Medine'de bulunmaktadır. )

( Bitki ile hayvan arasındaki eşik.[Çekirdeği, hem dişil, hem eril, ne dişil, ne erildir.] )

( PHOENIX DACTYLIFERA cum ... )


- HÜRMET ETMEK ile/ve HİZMET ETMEK

( Bir'e hizmet, bin'e hizmet; bin'e hizmet, bir'e hizmet. )


- HÜRMET ve HADD


- HÜRMET ile/ve/||/<> İTİBAR


- HÜRMETKÂR[Ar.] değil/yerine/= SAYGILI


- HÜRMETTE KUSUR ETMEMEK değil/yerine/= SAYGIYI EKSİK ETMEMEK


- "HURRA"[İng.] değil/yerine/= YAŞA!


- HÜRRİYET ile HÜVİYET


- HURÛF-İ MUKATAA

( MÜSTAKİL HARFLER | KUR'ÂN'IN 29. SÛRESİNDEKİ ELİF, LÂM, MÎM, ELİF LÂM ELİF RÂ, KAF, SÂD, NÛN... GİBİ HARFLER) )


- HURÛFÎ(LÎK) ile/ve/yerine SÜRÛRÎ(LİK)


- HURÛŞ değil/yerine/= COŞMA, TAŞMA, ŞAMATA, TELÂŞ, GÜRÜLTÜ


- KONTRPLAKTA:
HUŞ ile KAVAK


- HUŞ ile HUŞ

( Gürgengillerden, kerestelik bir ağaç cinsi. İLE Yemen'in bir kenti. )

( BETULA cum ... )


- HÛŞENK[Fars.] ile Hûşenk[Fars.]

( Akıl, idrak, iz'an. İLE Siyam bin Kiyumerz'in oğlu ve Câvidân Hurd'un yazarı/müellifi. )


- HÜSEYİN BEY ile/ve/||/<> HÜSEYİN EFENDİ

( ... İLE/VE/||/<> İlk Şehr emini. )

( Hüseyin Efendi'nin oğlu. İLE Hüseyin Bey'in babası. )


- HÜSEYNÎ

( Türk müziğinde, dügâh perdesinde karar kılan bir makam. | Türk müziğinde "mi" notası. )


- HAYDÂRÎ/YE'DE:
HÜSEYNÎ ile/<> HASANÎ

( Uzun olanı. İLE/<> Kollu, cübbe gibi olanı. )

( HAYDÂRİYE: Haydar-ı Kerrâr'ın giydiği giysi/elbise. )


- HÜSN ile/ve/> IŞK ile/ve/> HÜZN

( Güzellik. İLE/VE/> Aşk. İLE/VE/> Tasa. )


- HÜSN[Ar.] ile KASÂMET[Ar.]


- HÜSN[Ar.] ile SABÂHAT[Ar.]


- HÜSN[Ar.] ile VEDÂET[Ar.]


- HÜSN[Ar.] ile VESÂMET[Ar.]


- HÜSNÜ ERTUĞRUL ve/||/<>/> MUHSİN ERTUĞRUL

( )


- HÜSN-Ü HATT:
FAKİR İÇİN ile/ve/||/<> ZENGİN İÇİN ile/ve/||/<> HİKMET SAHİPLERİ İÇİN

( Mal. İLE/VE/||/<> Güzellik. İLE/VE/||/<> Olgunluk. )


- HÜSN-Ü KURUNTU ile/değil HÜSN-Ü ZANN

( HÜSN-Ü ZANN İLE BAK
GÖRDÜĞÜN RAHMAN OLUR )


- HÜSN-Ü KURUNTU ile/değil SÛ-İ ZANN


- HÜSN-Ü MUTLAK/HAYR-I MAHZ/BAHR-I AMÂ


- HÜSN-Ü NİYET değil/yerine/= SAĞİSTEM

( İyi niyet. )


- HÜSNÜHAL KAĞIDI değil/yerine/= İYİ DURUM BELGESİ


- HÜSNÜNİYET değil/yerine/= İYİCİLLİK


- HÜSNÜYUSUF değil/yerine/= GUGUÇİÇEĞİ

( Karanfilgillerden, bazı türleri bahçelere süs olarak dikilen bir bitki. )

( DIANTHUS BARBATUS )


- HÜSRAN ve HASRET


- HÜSRAN[Ar.] değil/yerine/= BATKI, DÜŞ KIRIKLIĞI


- HÜSRANINI BELİRTMEK/BİLDİRMEK:
"TEPKİ" ile/değil PAYLAŞIM


- HÜSREV PAŞA TÜRBESİ ile/ve HÜSREV PAŞA TÜRBESİ

( Eyüp, Bostan İskelesi Sokak'tadır. İLE/VE Fatih, Sarıgüzel semtinde, Balipaşa Camii yakınındadır. )

( Osmanlı Sadrazamı Koca Hüsrev Paşa [1756-1855]'nın türbesidir. İLE/VE Osmanlı Veziri Hüsrev Paşa'nın türbesidir.[öl. 1545] [Mimar Sinan yapıtıdır] )


- Hüsrev[Fars.] ile HÜSREV[Fars.]

( Eserlerini Farsça yazmış bir Türk şairi ve edîbi.[1253-1325, Hindistan] | Hüsrev ü Şîrîn masalının eril kahramanı. İLE Sultan, padişah, hükümdar. )


- HUŞÛ'(-HUZÛ)


- HUŞÛ'[Ar.] ile HUŞÛNET[Ar.]

( Alçakgönüllülük/tevâzu. | Tanrı huzurunda boyun eğme, nefsini hor ve hakir görme. İLE Akılsızlık, bilmezlik. )


- HÜSUL ile/ve KUBUH


- HUSÛL[Ar.] değil/yerine/= ÜREME, TÜREME, ORTAYA/MEYDANA ÇIKIŞ


- HUSÛM[Ar.] ile HUSÛM[Ar. < HASM]

( Uğursuzluk. | Birbiri ardınca devam etmek üzere olma. | Sürekli esen rüzgâr, fırtına. İLE Düşmanlar. )


- HUSÛSEN değil/yerine/= ÖZELLİKLE


- HUSÛSÎ MAHİYET ARZEDEN, EF'AL-İ BEŞERİYE:
ÖLÜYE AİT ile/ve/||/<> DİRİYE AİT

( Miras. İLE/VE/||/<> Ceza hukuku. || Muamelât[Medenî, Borç ve Ticaret Hukuku] || Evlilik/İzdivaç )


- HUSUSİ/MAHSUS/MÜNHASIR değil/yerine/= ÖZEL


- HUSUSİYET değil/yerine/= ÖZELLİK


- HUTBE ile HUTBE İRÂD ETME


- HÜTÛL[Ar.] ve HÜTÛN[Ar.]

( Sürekli yağmur yağma. İLE Sürekli yağmur yağma. )


- HÜVE

( ALLAH | ÜÇÜNCÜ TEKİL(MÜFRET) ŞAHIS ZAMÎRİ [bkz. HÛ] )


- HUVE KAMÎNUN BİHİ[Ar.] ile HUVE HARİYYUN BİHİ[Ar.] ile HALÎKUN BİHİ[Ar.] ile CEDÎRUN BİHİ[Ar.]


- HÜVE ile HÜVE

( O İLE ...dır. )


- HÜVELBÂTIN ile/ve HÜVEZZÂHİR

( Tin. İLE/VE Toplum. )


- HÜVEYZA[Ar.] ve HÜVEYDÂ[Ar.]

( İç sürgünü, ishal. Kolera ishali. İLE Açık, apaçık, belirli, âşikâr. )


- HÜVİYET[Ar.] değil/yerine/= KİMLİK


- HUY MERTEBELERİ

( * İFRAT(ATAKLIK)(Hint'te "Rajas")
* TEFRİT(KORKAKLIK)(Hint'te "Tamas")
* İTİDAL(ŞECAAT/YİĞİTLİK/YÜREKLİLİK:Davranışların dengeli olması)(Hint'te "Satva" )


- HUY değil/yerine/= ALIŞKI/ÂDET[Ar.]


- HUY[Aniden "gelen"/çıkan.] değil/yerine/>< ERDEM


- HUY ile/ve HAL

( Hay âlemine, huy âleminden geçilir. )

( SECİYYE ile/ve ... )


- HUY değil/yerine HUY EDİNMEK

( Bilinçsiz. DEĞİL/YERİNE Farkındalıkla. )


- HUY ile/ve/değil/yerine TUTUM


- HÜYÂM[Ar.] ile HÜYYÂM[Ar. < HÂİM]

( Azgınlık. [HÜYÂM-İ RAHM/NEMFOMANİ: Hanımlarda.] İLE Sevgiden şaşırmış olanlar. )


- HUY-SU


- HUYSUZLAŞMAK ile/değil HUYSUZLANMAK


- HUYU HUYUNA (GÖRE OLMAK)


- HUYU-SUYU (ANLAŞILMAMAK)


- HUYUNU "BİLMEK" ile/ve/ne yazık ki/||/<>/> "SUYUNA GİTMEK"


- HÜZN[Ar.] ile KEÂBET[Ar.]


- HÜZN[Ar.] ile KERB[Ar.]


- HUZÛ'[Ar.] ile HUZÛR[Ar.]

( Alçakgönüllülük. İLE Hazır bulunma. | Rahat/lık. )


- HÜZÜN VE ÜZÜNTÜ ile/ve ÜMİT VE KAYGI

( Geçmişte. İLE/VE Gelecekte. )

( AHZEN: Çok hüzünlü, kederli. )

( In the past. vs./AND In the future. )

( MELANCHOLY AND SORROW/GRIEF vs./and HOPE AND ANXIETY )


- HÜZÜN ve/> ALLAH


- HÜZÜN ve/<> HAZİNE


- HÜZÜN = MELANCHOLY[İng.] = MÉLANCOLIE[Fr.] = MELANCHOLIE[Alm.] = MELANCHOLIA[Lat.]


- HÜZÜN ile/ve/değil MUHABBET

( [not] MELANCHOLY vs./and/but LOVE )


- HÜZÜN ile ÜZÜNTÜ

( Geleceğe yansıması, ümittir. İLE Geleceğe yansıması, kaygıdır/endişedir. )


- HUZUR/BARIŞ/BİRLİK/DİRLİK SAĞLA(T)MAK:
SÖZLERLE ile/ve/<>/> YAPILANLARLA ile/ve/<>/> VAROLUŞLA

( Ne söylemeyeceğini bilerek. İLE/VE/<>/> Ne yapmayacağını bilerek. İLE/VE/<>/> (hiçbir şey söylemesen ve yapmasan bile) Varoluşun, yeterlidir![ve de bunu sürekli anımsayarak!] )


- Huzur için DİNLE!!!


- "HUZUR, İSLÂMDADIR" ile/ve/değil "HUZUR, TESLİMİYETTEDİR"


- "HUZUR" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ANLAM


- HUZUR ve AZAP

( Huzur, el-pençe divân durmak değil, azaptır. )


- HUZUR değil/yerine/= ERİNÇ/DİRLİK


- HUZUR ve/<> MUZIR


- HUZUR ve/<> SEVİNÇ


- HUZUR ile/ve SÜKÛN


- HUZÛR ve/||/<> SÜRÛR


- HUZUR ve/<> YARATICI SÜREÇ


- HUZUR ve/<> ZEVK ve/<> AŞK


- Huzurda DİNLE!!!


- Huzurda SUS!!!


- HUZUREVİ değil/yerine YAŞAMEVİ


- Huzurlu SUS!!!


- HUZURSUZ/LUK ile RAHATSIZ/LIK

( Her insan huzur verir. Kimileri gelince, kimileri gidince. )


- HUZURSUZLUK ile/ve/<> SIKINTI

( Dıştakilerden kaynaklı. İLE/VE/<> İçeride olanlar. )


- HUZURSUZLUK >< UYGARLIK


- Huzursuzsan DİNLE!!!


- HUZURUNDA OLMAK ile/ve HUZURUYLA OLMAK

( HUZURUNA, HUZURUNDAN GÖNDERDİĞİN GİBİ DÖNMEYİ NASİP ET! )


- HUZUVÂNE[Ar.] ile NAHVE[Ar.]


- HÜZZAM[Fars.]

( Türk müziğinde, segâh perdesinde bir makam. )


- HYPERICACEAE = HUFÂFİKÛNÎYE


- İBÂDET ile/ve HÜRMET


- [İNANÇ +] İLİM ile/ve/||/<> İRFAN ile/ve/||/<> HÜZÜN ile/ve/||/<> NEŞE ile/ve/||/<> [bunlar yoksa]

( Hikmet. İLE/VE/||/<> Rahmet. İLE/VE/||/<> Zarâfet. İLE/VE/||/<> Muhabbet. İLE/VE/||/<> Şiddet. )


- İNKILÂP ile HULF


- İNSAN:
HÜVE'L GAYB ve/<> HÜVE'L ÂŞİKÂR


- İNSAN = HUMAN, MAN[İng.] = HOMME[Fr.] = MENSCH[Alm.] = HOMO[Lat.] = ANTHROPOS[Yun.] = HUMANO/NA[İsp.]


- İNSANCILIK = HUMANISM[İng.] = HUMANISME[Fr.] = HUMANISMUS[Alm.] = HUMANUS[Lat.]


- İNSANCILLIK = POLITENESS, COURTESY[İng.] = HUMANITÉ[Fr.] = MENSCHENFEUNDLICHKEIT[Alm.] = HUMANITAS[Lat.]


- İNSANLIK = BEŞERİYET, İNSANİYET = HUMANITY[İng.] = HUMANITÉ[Fr.] = HUMANITÄT, MENSCHHEIT[Alm.] = HUMANITAS[Lat.]


- İRITABILITE/IRRITABILITY[İng.] değil/yerine/= HUZURSUZLUK | TEPKİSELLİK


- IRRITABLE BOWEL SYNDROME[İng.] değil/yerine/= HUZURSUZ BAĞIRSAK BELİRGESİ


- IŞIK ile HUZME[Ar.]

( ... İLE Işın demeti. )


- İSPAT/İSBAT ile/ve HÜCCET ile/ve BURHAN ile/ve DELİL

( BELGİT: Bir kişinin, yapmaya ya da ödemeye borçlu olduğu şeyi göstermek üzere imzaladığı resmi kâğıt, senet. | Bir önermeyi tanıtlamak için gösterilen ve daha önce doğru olarak kabul edilen başka önerme. )


- İSTİKÂMET ve/<> HÜRMET ve/<> KIRAAT


- KADÂ[Ar.] ile HÜKM[Ar.]


- KANT'I ETKİLEYENLER:
LİZBON DEPREMİ(1755)[9.0] ile/ve/||/<> HUME VE NEDENSELLİK SORUNU ile/ve/||/<> ROUSSEAU VE ÖZGÜRLÜK SORUNU


- KAYGI ve/||/<>/> HUYSUZLUK


- KAYGI ile/ve/||/<>/> HUZURSUZ/LUK


- KESİNLİK(YAKÎN) ve/<> HUZUR


- KISKANÇ/LIK ile/ve/değil HUYSUZ/LUK


- KONUŞMA ile HUTBE


- KÜÇÜK HÜCRELER = HÜCERÂT-I SIĞÂR = PETITES LOGES


- KÜP:
KÖP ETMEK[Eski Türkçe]/KOP[Kofti] ile HUMBARA/HUM-PÂRE[Fars.]

( Ayrıca "Copy"[İng.] sözcüğünün de köp ile bağlantılı olduğu düşünülmektedir. İLE Küçük küp. Kumbara. )

( Hititler döneminde kapalı bir alanda büyük küpler yere gömülürdü. Yiyeceklerin aynı ısı ortamında uzun zaman, bozulmadan kalmasını sağlayan bu yöntemde ne kadar çok küpünüz varsa o kadar zenginsinizdir. Baysınız, beysinizdir. En çok küpü olan yani köpetli/kuvvatlı olan şüphesiz ki devletin başı, aynı zamanda Tanrı vekili olan kraldır. )


- KUŞ ile/ne yazık ki HUBARA KUŞU

( ... İLE/NE YAZIK Kİ Soyu tükenmiştir. :( (((((( )


- KUSURLU ile/değil/yerine/>< HUZURLU

( [kişi/kul hakkına] Dikkat etmeyenin "yaşamı". İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Dikkat edenin yaşamı. )


- KUZEY DENİZİNDE:
KOTZEBUE KOYU ile/ve/||/<> ÇUKÇİ DENİZİ ile/ve/||/<> DE LONG BOĞAZI ile/ve/||/<> DOĞU SİBİRYA DENİZİ ile/ve/||/<> LAPTEV BOĞAZI ile/ve/||/<> BOURHAYA KÖRFEZİ ile/ve/||/<> LAPTEV DENİZİ ile/ve/||/<> OLENEKSKİY KÖFREZİ ile/ve/||/<> KATANSKİY KÖRFEZİ ile/ve/||/<> VİLKİTSİ BOĞAZI ile/ve/||/<> YENİSEY KÖRFEZİ ile/ve/||/<> KARA DENİZİ ile/ve/||/<> BAYDARATSKAYA KÖRFEZİ ile/ve/||/<> KARA BOĞAZI ile/ve/||/<> ÇEYŞSKAYA KOYU ile/ve/||/<> BEYAZ DENİZİ ile/ve/||/<> ONEGA KÖRFEZİ ile/ve/||/<> KANDELAŞKA KÖRFEZİ ile/ve/||/<> DİVİNA KOYU ile/ve/||/<> BARENTS DENİZİ ile/ve/||/<> GRÖNLAND DENİZİ ile/ve/||/<> NORVEÇ DENİZİ ile/ve/||/<> KUZEY DENİZİ ile/ve/||/<> DANZİNG KÖRFEZİ ile/ve/||/<> RİGA KÖRFEZİ ile/ve/||/<> FİNLANDİYA KÖRFEZİ ile/ve/||/<> BOTNİ KÖRFEZİ ile/ve/||/<> DANİMARKA BOĞAZI ile/ve/||/<> DAVIS BOĞAZI ile/ve/||/<> BALTIK DENİZİ ile/ve/||/<> LABRADOR DENİZİ ile/ve/||/<> BAFFIN DENİZİ ile/ve/||/<> BAFFIN KÖRFEZİ ile/ve/||/<> SMITH KÖRFEZİ ile/ve/||/<> NARES BOĞAZI ile/ve/||/<> LANCASTER BOĞAZI ile/ve/||/<> ARKTİK KOYU ile/ve/||/<> PR. REGENT BOĞAZI ile/ve/||/<> BOOTHIA KÖRFEZİ ile/ve/||/<> FOXE ÇANAĞI ile/ve/||/<> FOXE KANALI ile/ve/||/<> REPULSE KOYU ile/ve/||/<> CORAL LİMANI ile/ve/||/<> JAMES KOYU ile/ve/||/<> HUDSON BOĞAZI ile/ve/||/<> UNGAVA KÖRFEZİ ile/ve/||/<> FROBISHER KOYU ile/ve/||/<> CUMBERLAND KÖRFEZİ ile/ve/||/<> HOME KÖRFEZİ ile/ve/||/<> JONES BOĞAZI ile/ve/||/<> PEARY KANALI ile/ve/||/<> BARROW BOĞAZI ile/ve/||/<> FRANKLIN BOĞAZI ile/ve/||/<> VISCOUT MELVILLE BOĞAZI ile/ve/||/<> Mc CLURE BOĞAZI ile/ve/||/<> McCLINTOK KANALI ile/ve/||/<> KRALİÇE MAUD KÖRFEZİ ile/ve/||/<> CORONATION KÖRFEZİ ile/ve/||/<> PR. ALBERT KOYU ile/ve/||/<> AMUNDSEN BOĞAZI ile/ve/||/<> GALLER PRENSİ BOĞAZI ile/ve/||/<> BEAUFORT DENİZİ ile/ve/||/<> PRODHOE KOYU ile/ve/||/<> KOTZEBUE KOYU ile/ve/||/<> NORTON KOYU


- LÂ İLÂHE İLLALLÂH ile/ve HÛ

( TEHLÎL: İslâm'ın tevhid akidesini özetleyen "Lâ ilâhe illâllah" sözünü tekrarlama. )


- LIMOUSINE ile/değil HUMVEE

( Uzun, konforlu araç. İLE/DEĞİL Çok uzun, konforlu araç. )


- MAFYA ile/ve/<> (")HÜKÜMET(")

( FaRkLaR'ı değil önemli bir ortak yanları vardır. İkisinde de haktan, hukuktan eser yoktur ve/ya da olmayabilir (ne yazık ki[hükümet için]). )


- MAHİYET ve HAKİKAT ve HÜVİYET(KİMLİK)

( Nedir? VE Mahiyetin dış dünyadaki karşılıkları. VE Kişisel özelliklerle birlikte olan hakikat. )

( Bir kavramın efrâd-ı zihniyesinde olan. VE Bir kavramın efrâd-ı hariciyesinde olan. VE Hakikat mea't-teşahhus. )

( "Anka Kuşu" gibi kavramlarda/örneklerde sadece mahiyet vardır. )

( İnsan/Birey için geçerlidir. )

( Mâhiyet, taksim edilmez. )

( Mâhiyetten istisna yapılmaz. )


- MAHMUD:
AZİZ ve HÜDAİ

( HZ. ÜFTÂDE ve ÖMER FAKİRULLAH )


- MAKAM ile/ve HUZUR


- MAKSAT ile/ve/||/<>/> HÜKÜM


- MAKTA ile/ve HÜSN-Ü MAKTA

( Kasîde ya da gazelin ilk beyiti. İLE/VE Kasîde ya da gazelin sondan bir önceki beyiti. [yazarın mahlası makta beyitinde değilse bu beyittedir] )


- MALVACEAE = HUBBÂZÎYE


- MÂRİFET ile/ve HÜNER


- MECMA-ÜL ESMÂ ile HÛ


- KENDİNİ TANI/BİL!:
HÜRMET ve/<> MUHABBET ve/<> MERHAMET

( Kendini bilen, bilmeyenin kusuruna bakmaz. )

( Küçüğün, büyüğe gösterdiği/göstermesi gereken. VE/||/<> Herkese ve herşeye gösterebildiğimiz kadar gösterebileceğimiz/göstermemiz gereken.[Koşulsuz!] VE/||/<> Büyüğün, küçüğe gösterdiği/göstermesi gereken. )


- MEVEDDET[Ar.] ile/ve/||/<> HUB[Ar.]

( Kişiye özgü sevgi. İLE/VE/||/<> Sevgi. )


- MİZVÂCE ile HÜNSÂ

( Küçük küçük çiçeklerden oluşan ve kendinde hem dişillik, hem de erillik örgeni bulunan çiçek.[Nerkis çiçeği gibi.] )


- MUHABBETİN/AŞKIN DERECELERİ'NDE:
MEYL ile/||/<>/> ARZU ile/||/<>/> SAHÂBET ile/||/<>/> GARÂM ile/||/<>/> VEDÂD ile/||/<>/> ŞEGAF ile/||/<>/> TEFÎN ile/||/<>/> TEABBÜD ile/||/<>/> HULLET ile/||/<>/> IŞK

( Öteki dillerde bizim "muhabbet" gibi çok anlamlı bir sözcük var mıdır bilmem. Ama şu kadarını söyleyeyim... Bizi bilmek demek, biraz da bu sözcüğü tüm anlamlarıyla bilmek demek...

Muhabbeti; sevgi, aşk, sevdâ, dostluk, bağlılık, sohbet, yârenlik etmek anlamlarında kullanıyoruz. Birini sevdiğimizde ona muhabbet besleriz. Sevdiğimizle oturup konuştuğumuzda muhabbet etmiş oluruz. Bir erkek ile bir kadının birbirini tanımasına ve sevmesine vesile olanlara "muhabbet tellâlı" deriz. Ama konu tasavvuf olunca sözcük farklı anlamlar kazanmaya başlar.

Eskiler, muhabbeti, şiddetine göre on dereceye ayırmış. Öncesi ilgi duymak, sonrası muhabbetin şiddetiyle yok olmak olan muhabbet olmaz ise yolculuk da olmaz. Sırayla açıklayalım...

1. MEYL: Sözlükte bir yöne doğru yönelmek, eğilmek, eğik duruma gelmek anlamı verilmiş. Biz ise birine ya da bir şeye yönelmek, sevgi, ilgi göstermek, istek ve arzu duymak anlamlarında kullanıyoruz. Tasavvufta yolun en başındakilere muhib deriz. Muhib, ilgi duyan kişidir. Yolun başı ise ilgi duymaktır. O yüzden;

Âşık oldur kim kılar cânın fedâ cânânına
Meyl-i cânân itmesin her kim ki kıymaz cânına


(Fuzûlî)

İlgi duymaya başladığımız anda yolculuğumuz başlar. Çünkü meyl ile başlayan yolculuğun sonu bu uğurda canını vermektir.

2. ARZU: Meyl, irâdeye yükselirse arzu adını alır. İrâdeye yükselmesi ise yâri istemek ile olur. Ama bunun da bir bedeli vardır.

Cân la’lin eyler arzû yâr içmek ister kanımı
Yârâb ne vâdîdir bu kim cân teşne cânân teşnedir


(Bâkî)

3. SAHÂBET: Benimseyip koruma, kayırma suretiyle sâhiplenme, sâhip çıkma anlamlarında kullandığımız sözcük, Arapça olmasına karşın anlamını Türkçe'de kazanmış. Kişinin arzu ettiği kişiye karşı, gönlünden bir akış, bir eğilim peyda olması sonucunda da korumaya, sahiplenmeye başlar.

4. GARÂM: Olağanüstü sevgi, şiddetli arzu ve iştiyâk, büyük aşk anlamına gelen garâm, sevginin gönle âdeta yapışmasıdır.

Cenap Şehabeddin;

Uyan ey bister-i sînemde yatan tıfl-ı garâm

derken âşık olmaya başladığını ya da âşık olmak arzusunu dile getiriyordu.

5. VEDÂD: Sevgi, dostluk, muhabbet anlamlarına gelen vedâd, muhabbetin saf ve katıksız durumu. Gönülden öteki eşya ve kişilere olan ilginin atılması durumu. Aynı sözcükten türeyen vedûd ise “Kullarını çok seven, onları lûtfa, ihsâna gark eden; sevilmeye lâyık ve müstahak yalnız kendi olan” anlamında Allah’ın adlarındandır.

6. ŞEGAF: Sevginin kalbi istilâ etmesi, aşırı sevgi, mecnûnca, çılgınca sevme. Kalp, sevilen şey dışındakilerden temizlenince bu sefer sevgi coşmaya başlar, kalbin tamamını fetheder, istilâ eder.

7. TEFÎN: Örümcek ağı demek olan tefîn, aşkın bir üst derecesi. Kalbin her yanını istilâ eden sevgi, kalpten taşmaya başlar. Kalpten taşmaya başlaması ise kontrolün aşk sahibinin elinden çıkıp aşkın eline geçmeye başlamasıdır. Öyle ki aşk, örümceğin ördüğü ağ gibi kişinin her tarafını kapsar, örer, onu âdeta sıkı sıkı bağlar.

8. TEABBÜD: Kul köle olmak, tapınmak anlamındaki teabbüd, kişinin artık aşkın elinde oyuncak olduğu haldir. Bu durumdaki âşığı, Hayretî şöyle anlatır:

Gam yeriz kan yutarız kûşe-i mihnette müdâm
Sanma biz kevser-i cennât-ı naîmin kuluyuz


9. HULLET: Gerçek dostluk anlamındaki hullet, sevgiliden başka kimsenin kalmadığı durumu açıklamak için kullanılır. Hullette iki özellik bulunur. Biri sadâkât yani doğruluk, öteki de samimiyet. Aşkın sondan bir önceki durumudur. Artık aşkın gerçek olduğundan, heves ya da yanılsama olmadığından emin olunmuştur.

10. IŞK: Muhabbetin en son hali ve en aşırı derecesidir. Halkanın tamamlandığı son zincir. Zât, sıfata meylettiğinde, kalpte ortaya çıkarak tüm damarlarda akıp tüm organlara yayılan aşırı muhabbet. Hallâc’ın her tarafı kesildiğinde, kanının yerlere Allah Allah diyerek akmasının nedeni de Züleyha’nın kanının Yusuf diye diye akmasının nedeni de budur. Işk öyle bir durumdur ki kişinin nazarında, sevdiğinden başka bir şey olmaz ve tüm ilgisini sevdiğine gösterir. Sadece gözleriyle ve gönlüyle değil baştan ayağa tüm âzâsıyla sevdiğini müşâhede eyler.

Tasavvuf, meyl ile başlayıp ışk ile biten bir yolculuktur. O yüzden,

Muhabbet bir kef-i Dâvud’dur pûlâdı mûm eyler
(Suzî-i Prizrenî)

ve

Muhabbet öyle bir sırdır ki bin setr et nihân olmaz
(Îzzet Molla)

Işk sahipleri nerede olursa olsun hemen bilinir.

Son sözü de Fuzûlî söylesin:

Aşk imiş her ne vâr âlemde
Muhabbetiniz daim, aşkınız bâkî ve dâim olsun.



İsmail Güleç (Prof.Dr.) | www.ismailgulec.net )

( Aşk Merdiveni [Diotima]





6. Basamak: Aşkın kendine duyulan aşktır. Kişi, güzelliği kendi biçiminde görür ve aşkın güzelliğini olduğu gibi sever. Her özel ve güzel olan, bu biçimle bağlantısı nedeniyle güzeldir.

5. Basamak: Genel olarak bilgiye duyulan aşktır.

4. Basamak: Yasalara ve kurumlara duyulan aşktır.

3. Basamak: Nefs sevgisidir. Bu, fiziksel özelliklerin bir kenara bırakıldığı, manevi ve ahlâkî güzelliğin sevgiyi tetiklediği aşamadır. Bu adımda, kişi, nitelikli zihinlere âşık olacaktır.

2. Basamak: Tüm güzel gövdelerin sevgisidir. Kişi, tüm gövdesindeki güzelliği görür ve farklılıkları sevmeyi öğrenir.

1. Basamak: Tek bir gövdenin sevgisidir. Bu aşk, belirli bir gövdeye duyulur. Fiziksel özelliklere duyulan bir istektir. )


- MÜLK DEVLETİ ya da POLİS DEVLETİ ile/değil/yerine HUKUK DEVLETİ


- MÜRŞİD ile/ve HURŞİD

( Aydınlatan [kişi]. İLE/VE Güneş. )

( Kişiye kişiyi gösteriyorsa. Ayna. İLE/VE Kişiye başka bir şeyi gösteriyorsa. )

( BİR MÜRŞİD BUL, OL ONA KUL )


- MUŞ ile/değil HUŞ

( Yemen Türkü'sünde "Burası Muş'tur, yolu yokuştur" DEĞİL!!! "Burası Huş'tur, yolu yokuştur" şeklindedir! )


- MUSICA:
MUNDANA ve/||/<> HUMANA ve/||/<> INSTRUMENTALIS

( Kürelerin uyumu. VE/||/<> Müziğin, insan tiniyle ilişkisi. VE/||/<> "Müzik" dediğimizde, düşündüğümüz. )

( BOETHIUS[M.S. 477 - 524] )


- MÜSTAKİLL[< KILLET] ile/ve/||/<> HÜR

( Başlı başına, kendi başına, kendin kendine, ayrıca, bağımsız. İLE/VE/||/<> Özgür. )


- MUTA NİKÂHI ile/değil NİKÂH-I MUVAKKAT ile/değil HÜLLE

( Hz. Muhammed, savaş zamanı için geçerli kılmıştır. [Hz. Ömer, tamamen kaldırmıştır.] DEĞİL Belirli bir süre için yapılan nikâh. [Caiz değildir.] İLE Yurttaşlar Yasası'nın kabulünden önce, kocasından üç kez boşanan kadının, yine eski kocasıyla evlenebilmesi için yabancı bir erkeğe, bir günlüğüne nikâh edilmesi. )

( "MİSYAR: Seyahat süresince geçerli olan nikah.

MİSFAR: İş gezisi(sefer) süresince geçerli olan nikah.

MİSYAF: Tatil süresince geçerli olan nikah." )


- MÜTEESSİR[< ESR < ESÂRET] değil/yerine/= HÜZÜNLÜ, KEDERLİ, ÜZÜNTÜLÜ | BİRİNİN ACISIYLA ACILANAN | DUYGULANMIŞ


- MUTLULUK ile/ve/değil HUZUR

( Kişi/insan her zaman için mutluluktur fakat asla mutluluk sahibi değildir. )

( Her şeyden çok iç huzuruna gereksiniminiz var -ki bu iç ve dış arasındaki uyumu gerektirir. )

( Huzurlu olmadıkça gerçeği göremezsiniz. )

( Eğer huzur istiyorsanız o yolda çaba göstermelisiniz. )

( İçindeki huzur kişinin felâketlere daha çabuk karşı gelmesini sağlar. )

( Huzuru olan kişi özgür olur ve özgür olan kişi de başkalarını özgürlüğe ulaştırır. )

( Omurgayı hiçbir eylem rahatsız etmediğinde, huzursuz zihin yavaş yavaş rahatlar. )

( Sadece aslî olanda sükûn ve huzur vardır. )

( Ne tür bir huzur? İstediğinize sahip olmanın huzuru mu, yoksa sahip olmadığınızı istememenin huzuru mu? )

( EUDAIMONIA ile/ve/değil ... )

( Takmadığın kadar. İLE/VE/DEĞİL Boşverdiğin kadar. )

( One is always bliss, but never blissful.
You cannot see the true unless you are at peace.
If you want peace you must strive for it.
What kind of peace is it? The peace of having what you want, or not wanting what you do not have? )

( [not] HAPPINESS, BLISS vs./and/but PEACE )


- MUTSUZLUK ya da KAYGILILIK ile/değil/yerine/>< HUZURLULUK

( Geçmişte. YA DA Gelecekte. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Şu anda ve burada/kilerle. )


- NAZARÎ ERDEM ile/ve FİKRÎ ERDEM ile/ve HULKÎ ERDEM ile/ve AMELÎ ERDEM(SANATLAR)


- NÖRON HÜCRE


- NÜZÛL-RÜCÛ ile HUBÛT-SU'ÛD


- ÖFKE yerine HÜZÜN


- ONARARIEAE = HULFAÎYE


- ÖRÜMCEK ile/ve HUNİ ÖRÜMCEK


- ÖZEL = HUSUSİ = SPECIAL[İng.] = SPÉCIAL[Fr.] = BESONDERE[Alm.] = ESPECIAL[İsp.]


- ÖZGÜRLÜK = HÜRRİYET = LIBERTY, FREEDOM[İng.] = LIBERTÉ[Fr.] = FREITHEIT[Alm.] = LIBERTAS[Lat.] = LIBERTAD[İsp.]


- PARKİNSON İLÂCI ile/değil HUZURSUZ BACAK İLÂCI

( Huzursuz Bacak tanısı bulunanlar, yazılan ilâcın, farklı dozda olması ve aynı zamanda Parkinson hastasına da yazılıyor olmasından dolayı, kendilerinin de Parkinson olup olmadığı şüphesine düşmemelidir. [Parkinson için yazılan ilâçtaki ilgili tamamlayıcı kimyasalın dozu, Huzursuz Bacak hastalığı ilâcındakinden 80 kat daha fazla ve ayrı bir yapıdadır.] )


- PRAJNA[Sansk.] = PUNNA[P.] = HUI[Çince]


- RÜKÛN ile/ve/||/<> ŞART ile/ve/||/<> HÜKÜM ile/ve/||/<> SENET

( SUPPORT avec/et/||/<> CONDITION avec/et/||/<> CONSEQUENCE LEGALE avec/et/||/<> PREUVES A L'APPUI )


- RÜYA ile/ve/||/<> HÜLYA


- RÜZGÂR ile HUSÛM

( ... İLE Sürekli esen rüzgâr, fırtına. )


- SAÇ/SAKAL/KIYAFET DÜZELTMEK yerine HUY DÜZELTMEK


- SÂDIR ile HUSÛL


- SAFSATA ile HURÂFE


- SAMAN EV ile/ve/değil/yerine HUĞ EV ile/ve/değil/yerine KERPİÇ EV ile/ve/değil/yerine BAĞDADÎ EV

( HUĞ EV/ÇUKUROVA EVİ: Duvarları murt ya da hayt çubuğu ile sepet örer gibi örülür. Çatısı saz ile kaplanır. İç duvarlarına kerpiç sıva yapılır. Yapımı kolaydır. [Taş duvar ustasına ücret verecek olanağı bulunmayanlar bu tarz evler yapardı.] )


- SARAY ile/ve/değil HÜKÜMET KONAĞI


- SARAY ile/ve/değil HÜKÜMET KONAĞI


- SAYGI = HÜRMET = RESPECT[İng., Fr.] = ACHTUNG[Alm.] = RESPECTO[İsp.]


- SEKB[Ar.] ile SABB[Ar.] ile SÜFÛH[Ar.] ile HÜMÛL[Ar.] ile HETL[Ar.]


- SELÎM/SELÂMET/İSLÂM ve/&lt;&gt;/||/= HUZUR

( Ancak huzurlu isen selimsindir. Huzurlu kişi, selamete de erer. )


- SEVMEK ile/ve HUY

( TO LOVE vs./and HABIT )


- SEYYİD[Ar.] ile HUMÂM[Ar.]


- SOHBET ve HUKUK


- SOYA FASULYESİ ile/ve/||/<> HURMA YAĞI ile/ve/||/<> OKALİPTUS

( )

( Belgeselde altı çizilen bazı önemli(öncelikli) bilgi ve başlıklar...

- Yeryüzünde, her dört kişiden biri[1.5 milyar kişi], 6.000 yıl öncesinin olanaklarıyla yaşıyor. 7.7 milyarlık nüfusun, yarısından çoğu, kentlerde yaşıyor. Dünya nüfusu, 1950'den beri üç katına çıktı. Lagos'ta, nüfus, 1960 yılında 700.000 iken, 2025'te 16 milyona çıkmış olacak.

- Her hafta, bir milyondan fazla kişi, kentlere göç ediyor. Her altı kişiden biri, temel gereksinimlerini gideremeden yaşıyor. Kıtlık, daha fazla yayılarak 1 milyar kişinin aç yaşamasına neden oluyor. Nijerya, Afrika'nın en büyük petrol ihracatçısı olmasına karşın nüfusunun %70'i açlık sınırındadır.

- Kullanılan suyun %70'i hayvan yemi üretmek üzere tarıma yönlendirilmektedir. 1 kilo patates üretmek için 100 litre, 1 kilo pirinç üretmek için 4.000 litre, 1 kilo tavuk eti için 15.000 litre, 1 kilo sığır eti içinse 20.000 litre su tüketilmektedir. Çiftçilerin binlerce yılda oluşturduğu tarım ürünü çeşitliliğinin dörtte üçü, son yüzyılda silinmiş oldu.

- 1950'den bu yana, uluslararası ticaret hacmi, 20 kat arttı. Ticaretin %90'ı deniz üzerinden yapılıyor. Her yıl 500 milyon konteyner, dünyanın en büyük tüketim merkezlerine doğru yola çıkıyor.

- Dünya çapında yapılan tahıl ticaretinin %50'sinden fazlası, hayvan yemi için yapılıyor.

- 1950'den bu yana avlanılan balık sayısı, 5 kat artarak, 18 milyondan, 100 milyona çıktı. Binlerce fabrika gemisi, okyanuslardaki balıkları boşaltıyor. Avlanma bölgelerinin dörtte üçü, ya yok oldu, ya tüketildi ya da tükenmek üzere. Büyük balıkların çoğunun soyu, tekrar üreyebilecek zaman ve koşulları bulamadığından dolayı tükendi.

- Yeryüzündeki on ırmaktan biri, denize kavuşamıyor. Bu nedenle, Ürdün Irmağı'ndan yoksun kalan Lût Gölü'ndeki su seviyesi, her yıl, 1 metre azalmakta.

- Gelecek yüzyılda su kıtlığından en çok zarar görecekler, Hindistan'da yaşayanlar olarak görünüyor. Hindistan'da, son 50 yılda, 21 milyon kuyu kazıldı. (Ülkenin pek çok bölgesinde, ilk kez bu kadar derin kuyu açıldı.) Batı Hindistan'da, açılmış olan kuyuların %30'undan ümit kesilmiş durumda.

- Las Vegas'ta yaşayanlar, dünyanın en çok su tüketen bölgesinden biri.(Kişi başına günlük su tüketimi 800 ilâ 1000 litre.)

- Su kıtlığı, 2025'ten önce, 2 milyar kişiyi etkileyebilecek durumda. Her gün 5.000 kişi, kirli içme suyu nedeniyle ölüyor ve 1 milyar kişinin temiz suya erişimi yok.

- Bataklıklar, yeryüzünün %6'sını oluşturur. Durgun sularının derinliklerinde, pek çok bitki ve mikro organizma suyu süzer ve kirlilikten arındırır, kurak mevsimler için suyu korurlar. Son yüzyılda, otlak, tarım ya da inşaat alanı oluşturmak üzere yeryüzündeki tüm bataklıkların yarısı kurutulmuştur. Bataklıkların bize sunduğu zenginlikten habersiziz ne yazık ki.

- Mercan resiflerinin %30'u yok olmuştur. 2050 yılında, dünya üzerindeki canlı türlerin dörtte birinin yok olabileceği öngörülüyor.

- Ormanlar, yeryüzündeki biyo çeşitliliğin dörtte üçüne ev sahipliği yapar. Ekilebilir toprakların %40'ı, uzun vadeli hasar görmüş durumda. Her yıl, 13 milyon hektar orman yok oluyor.

- Amazon, 40 yılda, %20 oranında küçül(tül)müştür. Kesilen ağaçların alanı, hayvan çiftlikleri ve soya fasulyesi üretimi için tarım alanına dönüştürüldü. Bu soyaların %95'i, Avrupa ve Asya'daki çiftlik ve kümeslerde "et üretmek üzere" hayvanlar için kullanılmaktadır.

- Dünyanın en büyük 4. adası olan Borneo Adası, 20 yıl öncesine kadar geniş ormanla kaplıydı. 10 yıla kadar hiçbir ağaç bırakılmayacak. Bu durum, dünyada en çok tüketilen hurma yağı üretimine karar verilmesiyle ortaya çıktı. Yiyecek olmanın yanı sıra temizlik, kozmetik ürünleri ve alternatif yakıt olarak da kullanılıyor.

- Son 50 yılda kağıda artan ilginin beş kat artması nedeniyle kâğıt hamuru yapımında kullanılan okaliptuslar, toprağa salgıladıkları zehir nedeniyle daha sonra başka hiçbir bitki yetişmiyor. Hızlı yetişseler de su rezervlerini çok hızlı tüketiyor.

Yaşamsal olanlar, gereksiz olanlar için yok ediliyor. - Karayipler'in Haiti adasında da ormanların sadece %2'si kaldı.

- Paskalya Adası'nda yaşayan Rapauliler, burada yetişen, dünyanın en yüksek palmiye ağaçlarını tümünü kereste için keserek kendilerini, adadaki yaşamı ve örnek uygarlıklarını yok ettiler.

- Kıta buzulları, son 40 yılda kalınlığının %40'ını kaybetmiş durumda. Yüzey alanının da 2030'a kadar yok olacağı düşünülüyor. Kuzey kutup bölgesindeki buzul, 30 yıl içinde, yüzey genişliğinin %30'unu kaybetti.

- Grönland'daki buzullar, yeryüzündeki tüm tatlı suyun %20'sine denk geliyor. Bu buzul erirse, deniz seviyesi 7 metre yükselecek. Bu bölgedeki erimenin nedeni de tüm dünyadaki sera gazı salınımından kaynaklanmaktadır.

- Atmosferdeki büyük rüzgâr akımları yön değiştiriyor.

- Dünya nüfusunun %70'i, kıyı düzlüklerinde yaşıyor. En büyük 15 ülkenin 11'i, ya deniz kıyısında, ya da ırmak ağzında kurulu. Göçler kaçınılmaz olacak fakat öngörülemeyen, göçlerin ne kadar büyük olacağı.

- Klimanjero Dağı'ndaki buzulların da %80'i erimiş durumda.

- Avustralya'daki tarım alanlarının yarısı, kuraklıktan yüksek oranda etkilenmiş durumda. 12.000 yıldır gelişimimizi sağlayan iklimsel dengeyi tehlikeye atıyoruz.

- Dünya nüfusunun %20'si, ayrıcalıklı bir güç olarak görülen mineral ve tüm kaynakların %80'ini tüketiyor. Madencilik, yeryüzündeki tüm rezervleri, yüz yıl sona ermeden tüketmiş olacak. İki milyardan fazla kişinin yaşamı kömüre bağımlı olarak sürüyor.

- Dünyada askerî giderlere yapılan harcamalar, gelişmekte olan ülkelere yapılan yardımlardan 12 kat daha fazla.

- Her dört memeliden biri, her sekiz kuştan biri, her üç amfibiden biri yok olma tehlikesi altında. Canlı türleri, normalden bin kat daha fazla yok oluyor.

- Son 15 yılın ortalama sıcaklıkları, bu döneme kadar görülen ve kaydedilen en yüksek sıcaklıklar oldu.

- 2050 yılında, 200 milyonu aşan iklim mültecisi olabilir.

- Temel gereksinimlerimizle beliren "ümit ve hayaller", artık, doyumsuzluk ve savurganlığı da beraberinde getiriyor.

- İnsanlar arasındaki dayanışmayı sağlamak, ötekileştirdiklerinin çektikleri acıdan kaçmak için duvarlar mı öreceğiz?

- Hepimiz, aynı ailenin bireyleriyiz. )

( BORNEO ADASI

)


- SU EKSİKLİĞİ:
KANDA ile/ve/<> OMURLARDA ile/ve/<> KEMİKLERDE ile/ve/<>
AKCİĞERDE ile/ve/<> PANKREASTA ile/ve/<>
MİDEDE ile/ve/<> BAĞIRSAKLARDA ile/ve/<> HÜCREDE

( Yüksek tansiyona neden olur. İLE/VE/<> Bel/boyun fıtığına neden olur. İLE/VE/<> Gut/artrit gibi romatizmal hastalıklara neden olur. İLE/VE/<> Astıma neden olur. İLE/VE/<> Şeker hastalığına neden olur. İLE/VE/<> Ülsere neden olur. İLE/VE/<> Kabızlığa ve kolon kanserine yakalanma olasılığına neden olur. İLE/VE/<> Su eksikliği nedeniyle, beynimiz, hücreye oksijen göndermeyi keserse, oksijen kesilmesi sonucunda da hücre, kanserleşme sürecine girer! )


- SÛ-İ TEDBÎR ile/değil/yerine/>< HÜSN-ÜTEDBÎR

( Yanlış tutulan yol, yanlış tutum. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< İyi düşünülerek tutulan yol, doğru tutum. )


- SÛ-İ ZANN ile/değil/yerine HÜSN Ü ZANN

( Zan gitmeden insan âşık olamaz. )

( HÜSN-Ü ZANN İLE BAK
GÖRDÜĞÜN RAHMAN OLUR )


- SUSMA HAKKI ve/||/<> ÂDİL YARGILANMA HAKKI ve/||/<> KENDİNE YÜKLENİLEN SUÇU ÖĞRENME HAKKI ve/||/<> SAVUNMA HAKKI ve/||/<> İFADE SERBESTLİĞİ ve/||/<> MASUMİYET GÖSTERGESİ ve/||/<> SİLAHLARIN EŞİTLİĞİ ve/||/<> AVUKAT YARDIMI ve/||/<> AYDINLATMA YÜKÜMLÜLÜĞÜ ve/||/<> HUKUK DEVLETİ İLKESİ


- ŞUUR ile/ve HÜRMET

( Kur'an'î akıl ile furkanî aklın birliği. İLE/VE ... )


- TAKVÂ ile HURÂFE


- TASDİK:
ÜÇ TASAVVUR[İNTİKAŞ ile İRTİSAM ile İNTİBÂ] + HÜKÜM


- TATBİKAT-I HUKUKİYE:
MUHTELİF MAHİYET ARZEDEN, EF'AL-İ BEŞERİYE ile/ve/||/<> HUSÛSÎ MAHİYET ARZEDEN, EF'AL-İ BEŞERİYE ile/ve/||/<> DİNÎ VE İCTİMÂÎ MAHİYET ARZEDEN, EF'AL-İ BEŞERİYE


- TENÂSUH[< NESH] ile İTTİHAD[< VAHDET] ile HULÛL

( ... İLE Bir olma, birleşme, aynı düşüncede olma, birlik. İLE Gelip çatma. | Girme. )


- TESİR ile HÜKÜM


- TOPARLAK HÜCRE = HÜCRE-İ MÜDEVVERE = CELLULE RONDE


- TULPA(/YONTRA) ile HÜDDAM


- TÜZE/HUKUK:
BORU GİBİ değil/yerine HUNİ GİBİ


- ULULAMA = HÜRMET = VENERATION[İng.] = VÉNÉRATION[Fr.] = HOCHACTUNG[Alm.] = VENERATIO[Lat.]


- UYGARLIK ve/> HUZURSUZLUĞU


- ÜZÜNTÜ ile/ve HÜZÜN

( Geçmişin olumsuz(luk)larının anımsanması (ile/durumunda). İLE Geçmişin olumlu(luk)larının anımsanması (ile/durumunda). )


- VAAZ ile/ve HUTBE


- VAZÎ'A[Ar.] ile HUSRÂN[Ar.]


- YARGI = HÜKÜM = JUDGEMENT[İng.] = JUGEMENT[Fr.] = URTEIL[Alm.] = IUDICIUM[Lat.] = APOPHASIS[Yun.] = JUICIO[İsp.]


- YASAL/KANUNÎ EHLİYETTE:
EHLİYET-İ HUKUK ve/||/<> MALİKİYET ve/||/<> HÜRRİYET ve/||/<> İSMET


- (")YASALLIK(") ile/ve/değil/yerine/||/<>/< HUKUKÎLİK


- YAŞLANMA ile HUTCHINSON - GILLFORD ERKEN YAŞLANMA SENDROMU / PROGERIA


- YASSI HÜCRELER = HÜCERÂT-I MÜFERTAHA = CELLULES PLATES


- YAYIK HÜCRELER = HÜCERÂT-I MÜNBASİTE = CELLULES LAMINIFORMES


- YEŞİL YOL(THE GREEN MILE) ile/ve/||/<> HÜCRE NO: 7 MUCİZESİ(MIRACLE IN CELL NO: 7)

( Filmlerini izlemenizi salık veririz... )


- YİN-YANG ile/ve HUNAB-KU


- ZARİ ZARİ[Fars.] değil/yerine/= HÜNGÜR HÜNGÜR/İNLEYEREK


- ZÂT ile/ve HUZUR

( Simge, zâtı/sizi gösterir/işaret eder. )

( Huzura varmak için bende tâkat yok deme! Büyüklerle iş görmek zor değildir! Gam yeme! )


- ZİYAN ve HÜSRAN

HÜ... ~ HÜ... ile başlayan FaRkLaR...

- HUBB[Ar.] ile/değil/yerine/>< HUBB[Ar.]

( Aldatıcı, kurnaz, hilekâr. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Sevgi. )


- HUBUB[Ar. < HUBÂB, HUBÂBE] ile HUBÛB[Ar. < HABB]

( Su üzerindeki kabarcıklar. İLE Taneler, tohumlar. )


- HUBÛR[Ar.] ile HUBÛR[Ar. < HABER]

( Sevinç, neşe/sürûr. | Bilginler, âlimler, fakihler, zekiler, anlayışlıklar.[< HİBR: Öğretmen. | Mürekkep. | Yahudi/İsrailoğulları bilgini.] İLE Haberler, havâdisler. )


- HÜCCET ile HÜCCET-ÜL-İSLÂM

( SENET, VESİKA, DELİL | SEÇKİN ÂLİMLERE VERİLEN UNVAN ile İMÂM-I GAZÂLÎ )


- HÜCERÂT[Ar. < HÜCRE] ile HÜCEYRÂT[Ar. < HÜCEYRE]

( Gözler, odacıklar. Sürü konulan yerler. İLE Küçük delikler ve oyuklar. )


- HÜCRE = HÜCRE = CELLULE


- HÜCRELER = HÜCERÂT = CELLULES


- HUD'A[Ar.] ile HUDÂ[Ar.]

( Aldatma, oyun, hile, dalavere, düzen, dek. İLE Tanrı. )


- HUDDÂM[Ar. < HÂDEM] ile HÜDÂM[Ar.]

( Hizmetçiler, hizmet edenler. İLE Deniz tutması. )


- HUDÛ'[Ar.] ile HUŞÛ'[Ar.]


- HUDÛD[Ar. < HADD] ile HUDÛD[Ar. < HADD]

( Sınırlar, uclar, bucaklar. İLE Yanaklar. | Yer kazmalar, yeri yarmalar. )


- HUDÛRÎ ile HUSÛLÎ

( Sufi'nin bilgisi. İLE Âlim'in bilgisi. )

( Ancak gaflet vardır/olur. İLE/VE Cehâlet vardır/olabilir. )

( Hata yoktur/olmaz. İLE/VE Hata olabilir. )


- HUDUS ile/ve/||/<> ZAMAN ile/ve/||/<> NİSAP ile/ve/||/<> GÜN ile/ve/||/<> RES ile/ve/||/<> KÂBE ile/ve/||/<> NEŞV-Ü-NEMÂ ile/ve/||/<> KAST VE NİYET ile/ve/||/<> HÜKÜMLER ile/ve/||/<> BEKÂ ile/ve/||/<> MEŞRÛ TASARRUF


- HUKUK ile/ve/||/<>/>/< HUDÛD


- "HÜKÜMDARLIK" değil HÜKÜMRANLIK


- HÜLLE ile HÜLLE[Ar.]

( Haller, durumlar. İLE/DEĞİL Yurttaşlar Yasası'nın kabulünden önce, kocasından üç kez boşanan kadının, yine eski kocasıyla evlenebilmesi için yabancı bir erkeğe, bir günlüğüne nikâh edilmesi. )


- HULÛL[Ar.] ile HULÛL[Ar. < HALL]

( Gelip çatma. | Girme. | Yanaşma. | Geçme. İLE Sirkeler. | Sirkede bulunan kurtçuklar. )


- HULÛL-İ SERAYANÎ ile HULÛL-İ CİVARÎ


- HULUS[Ar.] ile HULUSKÂR[Ar., Fars.]

( Gönül temizliği. İLE Temiz duygulu, içten. | Dalkavuk, şakşakçı. )


- -HÜMÂ[Ar.] ile HÜMA/Y[Ar.]

( Arapça dilbilgisinde iki kişiyi gösterir. Sürü konulan yerler. İLE Devlet kuşu. | Saâdet, kutluluk. )


- HUMBARA/HUMBERE[Fars.] ile HUMBARA/KUMBARA[Fars. < HUMBERE]

( Havan topu. İLE Para biriktirmek için kullanılan, bozuk ya da kâğıt para atılan deliği olan, metal, toprak ya da plastikten yapılmış küçük kap. | Humbara. )


- HUMÛD[Ar.] ile HÜMÛD[Ar.]


- HUMUS[Lat.] ile HUMUS[Ar.]

( Organik toprak. İLE Bir tür yemek. İyice ezilmiş nohut, tahin ve baharatla hazırlanan bir yemek. )


- HUN ile HUN ile HUN ile HUN[Fars.]

( Küçük parça, bölüm. İLE Hazine. İLE Ottan, çalı-çırpıdan yapılan kulübe. İLE Kan. )


- HÜNKÂR KASRI ile/ve HÜNKÂR KASRI ile/ve HÜNKÂR KASRI

( Sultanahmed Camii'nin bitişiğinde bulunan, Padişah'ın namaz kılma yerine ait bir kasır. [1617] İLE/VE Üsküdar'da, Selimiye Camii'nin bitişinde bulunan kasır. [1979 yılından beri Tarihçi İbrahim Hakkı Konyalı kütüphanesi olarak kullanılmaktadır] İLE/VE Eminönü, Yeni Cami'nin yanında bulunan kasır. )


- HÖRMET değil HÜRMET


- HURÇ ile HURUÇ[Ar.]

( Genellikle yelken bezinden yapılmış büyük heybe. İLE Çıkma, çıkış. | Göç. )


- HÛRDE[Fars.] ile HÛRDE[Fars.]

( Yemiş, yenilmiş. İLE Ufak, değersiz şey, kırıntı. | Nükte, dakika. | Yazıya ayrıntı/nüans veren bir tarz. )


- HURKAT[Ar.] ile HURKAT[Ar.]

( Yanma, yanıklık, çıban. İLE Akılsızlık, bilmezlik. )


- HÜRRİYET ile HÜVİYET


- HUŞ ile HUŞ

( Gürgengillerden, kerestelik bir ağaç cinsi. İLE Yemen'in bir kenti. )

( BETULA cum ... )


- HÛŞENK[Fars.] ile Hûşenk[Fars.]

( Akıl, idrak, iz'an. İLE Siyam bin Kiyumerz'in oğlu ve Câvidân Hurd'un yazarı/müellifi. )


- HÜSEYİN BEY ile/ve/||/<> HÜSEYİN EFENDİ

( ... İLE/VE/||/<> İlk Şehr emini. )

( Hüseyin Efendi'nin oğlu. İLE Hüseyin Bey'in babası. )


- HÜSN ile/ve/> IŞK ile/ve/> HÜZN

( Güzellik. İLE/VE/> Aşk. İLE/VE/> Tasa. )


- HÜSN-Ü KURUNTU ile/değil HÜSN-Ü ZANN

( HÜSN-Ü ZANN İLE BAK
GÖRDÜĞÜN RAHMAN OLUR )


- HÜSREV PAŞA TÜRBESİ ile/ve HÜSREV PAŞA TÜRBESİ

( Eyüp, Bostan İskelesi Sokak'tadır. İLE/VE Fatih, Sarıgüzel semtinde, Balipaşa Camii yakınındadır. )

( Osmanlı Sadrazamı Koca Hüsrev Paşa [1756-1855]'nın türbesidir. İLE/VE Osmanlı Veziri Hüsrev Paşa'nın türbesidir.[öl. 1545] [Mimar Sinan yapıtıdır] )


- Hüsrev[Fars.] ile HÜSREV[Fars.]

( Eserlerini Farsça yazmış bir Türk şairi ve edîbi.[1253-1325, Hindistan] | Hüsrev ü Şîrîn masalının eril kahramanı. İLE Sultan, padişah, hükümdar. )


- HUŞÛ'[Ar.] ile HUŞÛNET[Ar.]

( Alçakgönüllülük/tevâzu. | Tanrı huzurunda boyun eğme, nefsini hor ve hakir görme. İLE Akılsızlık, bilmezlik. )


- HUSÛM[Ar.] ile HUSÛM[Ar. < HASM]

( Uğursuzluk. | Birbiri ardınca devam etmek üzere olma. | Sürekli esen rüzgâr, fırtına. İLE Düşmanlar. )


- HUTBE ile HUTBE İRÂD ETME


- HÜTÛL[Ar.] ve HÜTÛN[Ar.]

( Sürekli yağmur yağma. İLE Sürekli yağmur yağma. )


- HUVE KAMÎNUN BİHİ[Ar.] ile HUVE HARİYYUN BİHİ[Ar.] ile HALÎKUN BİHİ[Ar.] ile CEDÎRUN BİHİ[Ar.]


- HÜVE ile HÜVE

( O İLE ...dır. )


- HÜVELBÂTIN ile/ve HÜVEZZÂHİR

( Tin. İLE/VE Toplum. )


- HÜVEYZA[Ar.] ve HÜVEYDÂ[Ar.]

( İç sürgünü, ishal. Kolera ishali. İLE Açık, apaçık, belirli, âşikâr. )


- HUY değil/yerine HUY EDİNMEK

( Bilinçsiz. DEĞİL/YERİNE Farkındalıkla. )


- HÜYÂM[Ar.] ile HÜYYÂM[Ar. < HÂİM]

( Azgınlık. [HÜYÂM-İ RAHM/NEMFOMANİ: Hanımlarda.] İLE Sevgiden şaşırmış olanlar. )


- HUYSUZLAŞMAK ile/değil HUYSUZLANMAK


- HUZÛ'[Ar.] ile HUZÛR[Ar.]

( Alçakgönüllülük. İLE Hazır bulunma. | Rahat/lık. )


- "HUZUR, İSLÂMDADIR" ile/ve/değil "HUZUR, TESLİMİYETTEDİR"


- HUZURUNDA OLMAK ile/ve HUZURUYLA OLMAK

( HUZURUNA, HUZURUNDAN GÖNDERDİĞİN GİBİ DÖNMEYİ NASİP ET! )

HÜ... ~ ... ile başlayan FaRkLaR...

-

( ALLAH [İSLÂM HARFLERİNDE EN DERİN HA HARFİ, EN SON MAHRECİ VAV HARFİDİR. SON MAHRECİ BU İKİ HARF ARASINDADIR] )


- HUB ile/ve/<> ANAHTAR ile/ve/<> YÖNLENDİRİCİ ile/ve/<> ERİŞİM NOKTASI

( Ayrıntıları için burayı tıklayınız... )


- HUB ile/ve/||/<>/>/< AŞK

( ... İLE/VE/||/<>~>~< Kendi olgunluğuna olan tutku. )


- HUB ile/yerine SWITCH


- HÛB[Ar.] ile ZENB[Ar.]


- HUBB[Ar.] ile/değil/yerine/>< HUBB[Ar.]

( Aldatıcı, kurnaz, hilekâr. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Sevgi. )


- HUBB[Ar.] ile VİDD[Ar.]


- HÜBEL ile/ve/||/<> LÂT ile/ve/||/<> MENAT ile/ve/||/<> UZZA


- HUBER KÖŞKÜ ile/= CUHMURBAŞKANLIĞI KÖŞKÜ

( 1985'ten sonra kamulaştırılarak Cumhurbaşkanlığı Köşkü olarak kullanılmaktadır. )

( Tarabya'da, Mimar Raymondo D'Aranco inşa etmiştir. [XIX. yüzyıl] )


- HUBUB[Ar. < HUBÂB, HUBÂBE] ile HUBÛB[Ar. < HABB]

( Su üzerindeki kabarcıklar. İLE Taneler, tohumlar. )


- HUBÛR[Ar.] ile HUBÛR[Ar. < HABER]

( Sevinç, neşe/sürûr. | Bilginler, âlimler, fakihler, zekiler, anlayışlıklar.[< HİBR: Öğretmen. | Mürekkep. | Yahudi/İsrailoğulları bilgini.] İLE Haberler, havâdisler. )


- HUBÛR[Ar.] ile SÜRÛR[Ar.]


- HUBÛT[Ar.] ile NÜZÛL[Ar.]


- HÜCCET ile DELİL


- HÜCCET ile HÜCCET-ÜL-İSLÂM

( SENET, VESİKA, DELİL | SEÇKİN ÂLİMLERE VERİLEN UNVAN ile İMÂM-I GAZÂLÎ )


- (HÜCCETÜL İSLÂM / İMAM / EBÛ HAMİD) GAZZÂLÎ ile/ve AHMET GAZZÂLÎ

( ... İLE/VE Kardeşi. )


- HÜCERÂT[Ar. < HÜCRE] ile HÜCEYRÂT[Ar. < HÜCEYRE]

( Gözler, odacıklar. Sürü konulan yerler. İLE Küçük delikler ve oyuklar. )


- HÜCRE[Ar.]/CELL[İng.] değil/yerine/= GÖZE


- HÜCRE:
ÖRGÜTLÜ ile/ve/||/<>/> ÖZGÜR

( Örgen. İLE/VE/||/<>/> Sperm. )


- HÜCRE = HÜCRE = CELLULE


- HÜCRE[Ar.] değil/yerine/= YUVAR, GÖZE


- HÜCRE/BEYİN/ZİHİN ile/ve/||/<>/> GÖVDE


- HÜCRELER = HÜCERÂT = CELLULES


- HÜCRELERİ SIKICA BİTİŞİK BİR KÜTLE = HACM-I MÜTELÂSIKA = MASSE COHÉRENTE


- HÜCRE/VÎ değil/yerine/= GÖZE/CİL


- HÜCUM (ETMEK) değil/yerine/= SALDIRI (SALDIRMAK)


- HÜCUM değil/yerine/= İLERİ


- HUD'A[Ar.] ile HUDÂ[Ar.]

( Aldatma, oyun, hile, dalavere, düzen, dek. İLE Tanrı. )


- HUDÂ

( ALLAH | DOĞRU YOL GÖSTERME | KUR'AN-I KERÎM [bkz. HİDÂYET] )


- HÛDÂHUB ile/ve YEK BİR ALLAH YEK

( Kervanların nöbet/nevbet tutarken etrafa [dosta/düşmana] seslendirdikleri sözler. )


- HÜDÂM değil/yerine/= DENİZ TUTMASI


- HUDÂYÎ

( ULÛHİYYET | ALLAH'A MENSUP )


- HUDÂYÎ-NÂBİT

( ALLAH'IN VERDİĞİ [bkz. HÜKM-İ İLÂHİ] | EKİLMEKSİZİN KENDİLİĞİNDEN BİTEN )


- HUDDÂM[< HÂDEM]

( HİZMET EDENLER, HİZMETÇİLER )


- HUDDÂM[Ar. < HÂDEM] ile HÜDÂM[Ar.]

( Hizmetçiler, hizmet edenler. İLE Deniz tutması. )


- HÜDHÜD[çoğ. HEDÂHÎD/İBİBİK/MÜRG-İ SÜLEYMÂN[Fars.] değil/yerine/= ÇAVUŞKUŞU

( Çok renkli, çizgili ve kötü kokan bir kuş. )

( Mezbelede açtığı bir çukur içinde yumurtlar. Yer altında bulunan suları, sanki bir cam içindeymiş gibi gördüğü söylenir. | SÜLEYMAN PEYGAMBER İLE SEBÂ MELÎKESİ BELKİS ARASINDA HABER GETİRİP GÖTÜREN KUŞ | TASARRUF-I İLÂHÎ [bkz. EBÜRREBİ'] )


- HUDÛ'[Ar.] ile HUŞÛ'[Ar.]


- HUDÛ'[Ar.] ile İHBÂT[Ar.]


- HUDÛ'[Ar.] ile ZÜLL[Ar.]


- HUDÛD[Ar. < HADD] ile HUDÛD[Ar. < HADD]

( Sınırlar, uclar, bucaklar. İLE Yanaklar. | Yer kazmalar, yeri yarmalar. )


- HUDUR

( HAZIR [KEŞF GEREK!] )


- HUDURÎ BİLGİ ile/ve KESBÎ BİLGİ


- HUDÛRÎ ile HUSÛLÎ

( Sufi'nin bilgisi. İLE Âlim'in bilgisi. )

( Ancak gaflet vardır/olur. İLE/VE Cehâlet vardır/olabilir. )

( Hata yoktur/olmaz. İLE/VE Hata olabilir. )


- HUDÜS[Ar.] ile İHDÂS[Ar.]

( Sonradan oluşma. İLE Yeni bir şeyin oluşması. )


- HUDUS ile/ve/||/<> ZAMAN ile/ve/||/<> NİSAP ile/ve/||/<> GÜN ile/ve/||/<> RES ile/ve/||/<> KÂBE ile/ve/||/<> NEŞV-Ü-NEMÂ ile/ve/||/<> KAST VE NİYET ile/ve/||/<> HÜKÜMLER ile/ve/||/<> BEKÂ ile/ve/||/<> MEŞRÛ TASARRUF


- HUDUT[Ar.] değil/yerine/= SINIR


- HÜKM[Ar.] ile KADÂ[Ar.]


- HÜKMETMEK değil/yerine/= EGEMENLENMEK


- HÜKM-İ İLÂHİ

( İNSAN ELİYLE AŞILANAN | SUN-U İLÂHİ )


- TÜZE/HUKUK:
BAŞLANGIÇTA ile/ve/değil/||/<>/> GÜNÜMÜZDE


- HUKUK DÜZENİ ile/ve/||/<>/< DÜNYA GÖRÜŞÜ


- HUKUK:
ZORUNLULUK ile/ve/değil/||/<>/< GEREKLİLİK


- HUKUK'UN:
KÖRELTİLMESİ değil/yerine/>< YAYGINLAŞTIRILMASI


- HUKUK'UN YAYGINLAŞTIRILMASI ve/||/<>/> ÖZGÜRLÜĞÜN GÜVENCESİ


- HUKUK ile/ve/||/<>/>/< HUDÛD


- HUKUKSUZLUK ile/ve/||/<> AYIP


- HUKUKSUZ/LUK ve/> KAYITSIZ/LIK


- "HUKUKTA, KARDEŞLİK" değil KARDEŞLİK HUKUKU


- HUKUKU:
DELMEK ile/değil/yerine DEĞİŞTİRMEK


- HÜKÜMDAR[Ar. + Fars.] ile HAKAN[< KAĞAN]

( Padişah, kral, hakan gibi taht sahibi devlet başkanı. İLE Türk, Moğol ve Tatar hanları için "hükümdarlar hükümdarı" anlamında kullanılan bir san. | Osmanlı sultanlarına verilen san. )


- HÜKÜMDAR ile/değil/yerine/=/<> İLHAN

( ... İLE/DEĞİL/YERİNE/=/<> Bir ilhanlığın başında bulunan hükümdar/imparator. | İran Moğollarında hükümdarın sanı. )


- HÜKÜMDAR ile/ve/<>/> VELİAHT

( ... İLE/VE/<>/> Bir hükümdarın ölümünden ya da tahttan çekilmesinden sonra tahta geçmeye aday olan kişi. )


- HÜKÜMDAR["KRAL/PAPA"]:
"YASALARLA BAĞLANMIŞ/SINIRLANDIRILMIŞ DEĞİLDİR" ve/||/<> AKILLA BAĞLANMIŞ/SINIRLANDIRILMIŞ DEĞİLDİR

( LEGIBUS SOLUTUS et/||/<> RATIONE ALLIGATUS )


- "HÜKÜMDARLIK" değil HÜKÜMRANLIK


- HÜKÜMET ile HANEDAN

( GOVERNMENT vs. DYNASTY )


- HÜKÜMETİ/HÜKÜMETLERİ CİDDİYE ALMAK yerine DEVLETİN/VATANIN BÜTÜNLÜĞÜ VE GELECEĞİ İÇİN ÇABA HARCAMAK/ÜRETİMDE BULUNMAYA DEVAM ETMEK


- HÜKÜMET/KABİNE değil/yerine/= YÖNETKE


- HÜKÜMLÜ ile YÜKÜMLÜ


- HÜKÜMRAN[Fars.] değil/yerine/= EGEMEN


- HÜKÜMRANLIK ile/ve/değil/yerine/||/<>/<
DİSİPLİN ile/ve/> YÖNETİMSELLİK


- HÜKÜMSEL NİSPET

( Hükme götürecek biçimde ilişki kurmak. )


- HÜKÜMSÜZ değil/yerine/= GEÇERSİZ


- HÜKÜMSÜZLÜK değil/yerine/= GEÇERSİZLİK


- HULÂSA[Ar.] değil/yerine/= ÖZET [bkz. ZÜBDE] | KISACA )


- HÜLLE ile HÜLLE[Ar.]

( Haller, durumlar. İLE/DEĞİL Yurttaşlar Yasası'nın kabulünden önce, kocasından üç kez boşanan kadının, yine eski kocasıyla evlenebilmesi için yabancı bir erkeğe, bir günlüğüne nikâh edilmesi. )


- HULLE[Ar.] ile SADÂKAT[Ar.]


- HULÛL ile DUHÛL


- HULÛL/OZMOZ[< OSMOS] değil/yerine/= GEÇİŞME/ERİM


- HULÛL[Ar.] ile HULÛL[Ar. < HALL]

( Gelip çatma. | Girme. | Yanaşma. | Geçme. İLE Sirkeler. | Sirkede bulunan kurtçuklar. )


- HULÛL ile/ve İTTİHÂD


- HULÛL ile/değil TAHALLÜL

( Haramdır. İLE/DEĞİL Helâldir. )

( Hz. İbrahim, tahallül ve halildir. )


- HULÛL-İ SERAYANÎ ile HULÛL-İ CİVARÎ


- HULUS[Ar.] ile HULUSKÂR[Ar., Fars.]

( Gönül temizliği. İLE Temiz duygulu, içten. | Dalkavuk, şakşakçı. )


- HULÛS değil/yerine/= SAFLIK, GÖNÜL TEMİZLİĞİ, SAMİMİYET


- HÜMÂ

( Kutluluk simgesi kuş. )


- -HÜMÂ[Ar.] ile HÜMA/Y[Ar.]

( Arapça dilbilgisinde iki kişiyi gösterir. Sürü konulan yerler. İLE Devlet kuşu. | Saâdet, kutluluk. )


- HUMÂM[Ar.] ile KAMKÂM[Ar.]


- HUMAN vs. ANYTHING


- HUMAN vs. HUMAN IN HUMANITY


- HUMAN vs. MIRROR


- HUMAN vs./and ADAM


- "HÜMANİZM/HÜMANİST" değil/yerine/= İNSANCIL

( Bilgelik/hikmet/irfan ile hak arayışı. )


- HUMAR[Ar.] ile/değil/yerine SERSEMLİK

( ... İLE/DEĞİL/YERİNE İçki ya da uyku sersemliği. )


- HUMBARA/HUMBERE[Fars.] ile HUMBARA/KUMBARA[Fars. < HUMBERE]

( Havan topu. İLE Para biriktirmek için kullanılan, bozuk ya da kâğıt para atılan deliği olan, metal, toprak ya da plastikten yapılmış küçük kap. | Humbara. )


- "HUME ÇATALI"NDA:
OLGULAR, OLGU DURUMLARI ile/ve/||/<> DÜŞÜNCELERİN BAĞINTILARI

( MATTERS OF FACT vs./and/||/<> RELATION OF IDEAS )


- HUMHÂNE

( Meyhane. | Şarap fıçısı. )


- HUMMA ile MALTAHUMMASI/KALAAZAR

( ... İLE Akdeniz ülkelerinde görülen, en çok keçi sütü ile bulaşan, ateşli bir hastalık. )


- HUMMA ile SARIHUMMA

( ... İLE Çoğunlukla sıcak ülkelerde görülen, bir cins sivrisinek aracılığı ile bulaşan, tene, sarı bir renk veren, ateşli bir sayrılık. )


- HÜMORAL/HUMORAL[İng.] değil/yerine/= SALGISAL


- HUMÛD[Ar.] ile HÜMÛD[Ar.]


- HUMUS ile/ve FAVA

( Nohuttan yapılan. İLE/VE Bakladan yapılan. )


- HUMUS[Lat.] ile HUMUS[Ar.]

( Organik toprak. İLE Bir tür yemek. İyice ezilmiş nohut, tahin ve baharatla hazırlanan bir yemek. )


- HUMUS ile/ve/||/<> KOMPOST

( Latince, "toprak" ya da "alt, sığ" kökünden türemiştir. Kullanımı konusunda bazı yanlış anlamalar söz konusudur. Humus, kompostun alabileceği son durumdur, yani içinde çürüme sürecini devam ettirecek azot, fosfor bileşikleri kalmamıştır. Kompost ise, etrafındaki bitkilere çeşitli vadelerde farklı besin maddeleri sunan, bu nedenle bol miktarda canlıya ev sahipliği yapan, dolayısıyla çürüme işlemi az da olsa hâlâ devam eden ”canlı” bir oluşumdur. Toprağa serdikten sonra toprak ekosistemine karışır, topraktaki biyolojik süreçleri destekleyerek çeşitliliği arttırır ve zamanla humusa dönüşür. Bildiğimiz tüm yaşam türleri karbon temellidir, yani canlı ya da ölü, her şey organik maddedir. Kuru yapraklar, mantarlar, ağaçlar, canlı bir kedi, ölü bir kunduz; aklınıza yaşayan ya da yaşamış olan ne gelirse, organik madde olarak anılır. Bilimsel olarak, içinde karbon bulunan herhangi bir molekül, organik bir moleküldür.

Humusun içinde parçalanması zor olan karbon molekülleri elektrik yüklenerek mineral parçacıkların kendine yapışmasını sağlar. Dahası, bu moleküller sünger işlevi görerek topraktaki mikro yaşam için barınak oluşturur. Yukarıda sözünü ettiğimiz aşınmış minerallere organik madde eklediğinizde birçok bitkinin yaşamasına olanak tanıyan ortam neredeyse oluşmuştur.

Yaşayıp da ölmüş olan her canlı, organik madde olarak toprağa geri döner ve döngüyü tamamlar. Toprakta yetişen her türlü bitkinin yaprak, sap ve kökleriyle birlikte toprakta yaşayan mikro ve makro hayvan varlığının bu biçimde toprak organik maddesine dönüşmesi humus oluşumunun kaynağıdır. Sentetik kimyasalların etkisiyle yararlı canlıların da zarar gördüğü modern tarım yöntemleri nedeniyle bu döngünün kırılmış olması, günümüz yaygın ziraat anlayışının yol açtığı sorunların başında gelir. )


- HUMUS ile/<> TOPİK

( ... İLE/<> Nohut püresi. )


- HÛN[Fars.]

( Kan. | Kan ağlamak. | Öldürme, öc. )


- HUN ile HUN ile HUN ile HUN[Fars.]

( Küçük parça, bölüm. İLE Hazine. İLE Ottan, çalı-çırpıdan yapılan kulübe. İLE Kan. )


- HÜNER:
BİLMEK ile/ve/değil/<> İÇİNDE YAŞAMAK


- HÜNER değil/yerine/= BECERİ


- HÜNER ile/ve/< MAHÂRET


- HÜNGÜR HÜNGÜR (AĞLAMAK)


- HUNHAR(/CA)[Fars. < HUNHVÂR] değil/yerine/= KAN DÖKÜCÜ, KANA SUSAMIŞ(/ÇA/SINA)


- HUNİ

( FUNNEL[İng.] )


- HUNİ BİÇİMİNDE/HUNİMSİ KOROLLA = TÜVEYC-İ KAM'Î = COROLLE INFUNDIBULÉE, COROLLE INFUNDIBULIFORME


- HUNİ ile AYIRMA HUNİSİ

( ... İLE Birbiri ile karışmayan iki sıvıyı ayırmaya yarayan, alt tarafı musluklu, özel bir huni türü. )


- HUNİ ile BÜHNER HUNİSİ

( ... İLE Üzerine süzgeç kâğıdının olduğu gibi yerleştirileceği tabanı bulunan, porselenden yapılmış huni. )

( FUNNEL vs. BUCHNER FUNNEL )


- HÜNKÂR[Fars.]

( Gönüller sultanı. )


- HÜNKÂR KASRI ile/ve HÜNKÂR KASRI ile/ve HÜNKÂR KASRI

( Sultanahmed Camii'nin bitişiğinde bulunan, Padişah'ın namaz kılma yerine ait bir kasır. [1617] İLE/VE Üsküdar'da, Selimiye Camii'nin bitişinde bulunan kasır. [1979 yılından beri Tarihçi İbrahim Hakkı Konyalı kütüphanesi olarak kullanılmaktadır] İLE/VE Eminönü, Yeni Cami'nin yanında bulunan kasır. )


- HÜNNAP ile TOPALAK

( ... İLE Hünnapgillerden, yapraklarından yeşil boya çıkarılan bir bitki. )


- HÜNSÂ/AMPHOTERIC/HERMAPHRODITE[İng.]/MİZVÂCE

( HEM DİŞİLİK, HEM ERİLLİK ALÂMETİ BULUNAN (HÜNSÂ-Yİ RECÛLÎ/HÜNSÂ-Yİ NİSÂÎ) )


- HÖRMET değil HÜRMET


- HÛR

( TELEZZÜZÜ OLAN HERŞEY. LEZZET ALINAN HERŞEY )


- HURÇ ile HURUÇ[Ar.]

( Genellikle yelken bezinden yapılmış büyük heybe. İLE Çıkma, çıkış. | Göç. )


- HURDACI ile/ve/değil/yerine/<>/>< ANTİKACI

( Bağırır. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<>/>< Bağırmaz. )


- HÛRDE[Fars.] ile HÛRDE[Fars.]

( Yemiş, yenilmiş. İLE Ufak, değersiz şey, kırıntı. | Nükte, dakika. | Yazıya ayrıntı/nüans veren bir tarz. )


- HURİ ile GILMAN

( İkisi de, kendini bil(e)meyen ruhlardır. )


- HURKAT[Ar.] ile HURKAT[Ar.]

( Yanma, yanıklık, çıban. İLE Akılsızlık, bilmezlik. )


- HURMA AĞACI ile/= MAYAAĞACI

( ... İLE/= Meyvelerinden yemek yağı çıkarılan bir tür hurma ağacı. )

( ELAELS )


- HURMA'LARDA:
MEBRUM ile SAFAVİ ile SUFRİ ile SUGAYİ


- HURMA ile HİNTHURMASI

( ... İLE Palmiyegillerden, taze filizleri Hindistan'da sebze gibi yenilen, meyvesinden reçel yapılan çok sert bir ağaç. )

( ... cum BORRASSUS )


- HURMA ile TEMR-İ HİNDÎ

( ... İLE Hind hurması, demirhindi. )


- HURMA[Fars.]/TEMR/NAHL[Ar.] ile ÖTEKİ MEYVELER

( Birlik'in/Tevhid'in meyvesi. [Bulunmadığında erik!] İLE ... )

( Dünyada 600 çeşit hurma vardır. 150 çeşidi Medine'de bulunmaktadır. )

( Bitki ile hayvan arasındaki eşik.[Çekirdeği, hem dişil, hem eril, ne dişil, ne erildir.] )

( PHOENIX DACTYLIFERA cum ... )


- HÜRMET ETMEK ile/ve HİZMET ETMEK

( Bir'e hizmet, bin'e hizmet; bin'e hizmet, bir'e hizmet. )


- HÜRMET ve HADD


- HÜRMET ile/ve/||/<> İTİBAR


- HÜRMETKÂR[Ar.] değil/yerine/= SAYGILI


- HÜRMETTE KUSUR ETMEMEK değil/yerine/= SAYGIYI EKSİK ETMEMEK


- "HURRA"[İng.] değil/yerine/= YAŞA!


- HÜRRİYET ile HÜVİYET


- HURÛF-İ MUKATAA

( MÜSTAKİL HARFLER | KUR'ÂN'IN 29. SÛRESİNDEKİ ELİF, LÂM, MÎM, ELİF LÂM ELİF RÂ, KAF, SÂD, NÛN... GİBİ HARFLER) )


- HURÛFÎ(LÎK) ile/ve/yerine SÜRÛRÎ(LİK)


- HURÛŞ değil/yerine/= COŞMA, TAŞMA, ŞAMATA, TELÂŞ, GÜRÜLTÜ


- KONTRPLAKTA:
HUŞ ile KAVAK


- HUŞ ile HUŞ

( Gürgengillerden, kerestelik bir ağaç cinsi. İLE Yemen'in bir kenti. )

( BETULA cum ... )


- HÛŞENK[Fars.] ile Hûşenk[Fars.]

( Akıl, idrak, iz'an. İLE Siyam bin Kiyumerz'in oğlu ve Câvidân Hurd'un yazarı/müellifi. )


- HÜSEYİN BEY ile/ve/||/<> HÜSEYİN EFENDİ

( ... İLE/VE/||/<> İlk Şehr emini. )

( Hüseyin Efendi'nin oğlu. İLE Hüseyin Bey'in babası. )


- HÜSEYNÎ

( Türk müziğinde, dügâh perdesinde karar kılan bir makam. | Türk müziğinde "mi" notası. )


- HAYDÂRÎ/YE'DE:
HÜSEYNÎ ile/<> HASANÎ

( Uzun olanı. İLE/<> Kollu, cübbe gibi olanı. )

( HAYDÂRİYE: Haydar-ı Kerrâr'ın giydiği giysi/elbise. )


- HÜSN ile/ve/> IŞK ile/ve/> HÜZN

( Güzellik. İLE/VE/> Aşk. İLE/VE/> Tasa. )


- HÜSN[Ar.] ile KASÂMET[Ar.]


- HÜSN[Ar.] ile SABÂHAT[Ar.]


- HÜSN[Ar.] ile VEDÂET[Ar.]


- HÜSN[Ar.] ile VESÂMET[Ar.]


- HÜSNÜ ERTUĞRUL ve/||/<>/> MUHSİN ERTUĞRUL

( )


- HÜSN-Ü HATT:
FAKİR İÇİN ile/ve/||/<> ZENGİN İÇİN ile/ve/||/<> HİKMET SAHİPLERİ İÇİN

( Mal. İLE/VE/||/<> Güzellik. İLE/VE/||/<> Olgunluk. )


- HÜSN-Ü KURUNTU ile/değil HÜSN-Ü ZANN

( HÜSN-Ü ZANN İLE BAK
GÖRDÜĞÜN RAHMAN OLUR )


- HÜSN-Ü KURUNTU ile/değil SÛ-İ ZANN


- HÜSN-Ü MUTLAK/HAYR-I MAHZ/BAHR-I AMÂ


- HÜSN-Ü NİYET değil/yerine/= SAĞİSTEM

( İyi niyet. )


- HÜSNÜHAL KAĞIDI değil/yerine/= İYİ DURUM BELGESİ


- HÜSNÜNİYET değil/yerine/= İYİCİLLİK


- HÜSNÜYUSUF değil/yerine/= GUGUÇİÇEĞİ

( Karanfilgillerden, bazı türleri bahçelere süs olarak dikilen bir bitki. )

( DIANTHUS BARBATUS )


- HÜSRAN ve HASRET


- HÜSRAN[Ar.] değil/yerine/= BATKI, DÜŞ KIRIKLIĞI


- HÜSRANINI BELİRTMEK/BİLDİRMEK:
"TEPKİ" ile/değil PAYLAŞIM


- HÜSREV PAŞA TÜRBESİ ile/ve HÜSREV PAŞA TÜRBESİ

( Eyüp, Bostan İskelesi Sokak'tadır. İLE/VE Fatih, Sarıgüzel semtinde, Balipaşa Camii yakınındadır. )

( Osmanlı Sadrazamı Koca Hüsrev Paşa [1756-1855]'nın türbesidir. İLE/VE Osmanlı Veziri Hüsrev Paşa'nın türbesidir.[öl. 1545] [Mimar Sinan yapıtıdır] )


- Hüsrev[Fars.] ile HÜSREV[Fars.]

( Eserlerini Farsça yazmış bir Türk şairi ve edîbi.[1253-1325, Hindistan] | Hüsrev ü Şîrîn masalının eril kahramanı. İLE Sultan, padişah, hükümdar. )


- HUŞÛ'(-HUZÛ)


- HUŞÛ'[Ar.] ile HUŞÛNET[Ar.]

( Alçakgönüllülük/tevâzu. | Tanrı huzurunda boyun eğme, nefsini hor ve hakir görme. İLE Akılsızlık, bilmezlik. )


- HÜSUL ile/ve KUBUH


- HUSÛL[Ar.] değil/yerine/= ÜREME, TÜREME, ORTAYA/MEYDANA ÇIKIŞ


- HUSÛM[Ar.] ile HUSÛM[Ar. < HASM]

( Uğursuzluk. | Birbiri ardınca devam etmek üzere olma. | Sürekli esen rüzgâr, fırtına. İLE Düşmanlar. )


- HUSÛSEN değil/yerine/= ÖZELLİKLE


- HUSÛSÎ MAHİYET ARZEDEN, EF'AL-İ BEŞERİYE:
ÖLÜYE AİT ile/ve/||/<> DİRİYE AİT

( Miras. İLE/VE/||/<> Ceza hukuku. || Muamelât[Medenî, Borç ve Ticaret Hukuku] || Evlilik/İzdivaç )


- HUSUSİ/MAHSUS/MÜNHASIR değil/yerine/= ÖZEL


- HUSUSİYET değil/yerine/= ÖZELLİK


- HUTBE ile HUTBE İRÂD ETME


- HÜTÛL[Ar.] ve HÜTÛN[Ar.]

( Sürekli yağmur yağma. İLE Sürekli yağmur yağma. )


- HÜVE

( ALLAH | ÜÇÜNCÜ TEKİL(MÜFRET) ŞAHIS ZAMÎRİ [bkz. HÛ] )


- HUVE KAMÎNUN BİHİ[Ar.] ile HUVE HARİYYUN BİHİ[Ar.] ile HALÎKUN BİHİ[Ar.] ile CEDÎRUN BİHİ[Ar.]


- HÜVE ile HÜVE

( O İLE ...dır. )


- HÜVELBÂTIN ile/ve HÜVEZZÂHİR

( Tin. İLE/VE Toplum. )


- HÜVEYZA[Ar.] ve HÜVEYDÂ[Ar.]

( İç sürgünü, ishal. Kolera ishali. İLE Açık, apaçık, belirli, âşikâr. )


- HÜVİYET[Ar.] değil/yerine/= KİMLİK


- HUY MERTEBELERİ

( * İFRAT(ATAKLIK)(Hint'te "Rajas")
* TEFRİT(KORKAKLIK)(Hint'te "Tamas")
* İTİDAL(ŞECAAT/YİĞİTLİK/YÜREKLİLİK:Davranışların dengeli olması)(Hint'te "Satva" )


- HUY değil/yerine/= ALIŞKI/ÂDET[Ar.]


- HUY[Aniden "gelen"/çıkan.] değil/yerine/>< ERDEM


- HUY ile/ve HAL

( Hay âlemine, huy âleminden geçilir. )

( SECİYYE ile/ve ... )


- HUY değil/yerine HUY EDİNMEK

( Bilinçsiz. DEĞİL/YERİNE Farkındalıkla. )


- HUY ile/ve/değil/yerine TUTUM


- HÜYÂM[Ar.] ile HÜYYÂM[Ar. < HÂİM]

( Azgınlık. [HÜYÂM-İ RAHM/NEMFOMANİ: Hanımlarda.] İLE Sevgiden şaşırmış olanlar. )


- HUY-SU


- HUYSUZLAŞMAK ile/değil HUYSUZLANMAK


- HUYU HUYUNA (GÖRE OLMAK)


- HUYU-SUYU (ANLAŞILMAMAK)


- HUYUNU "BİLMEK" ile/ve/ne yazık ki/||/<>/> "SUYUNA GİTMEK"


- HÜZN[Ar.] ile KEÂBET[Ar.]


- HÜZN[Ar.] ile KERB[Ar.]


- HUZÛ'[Ar.] ile HUZÛR[Ar.]

( Alçakgönüllülük. İLE Hazır bulunma. | Rahat/lık. )


- HÜZÜN VE ÜZÜNTÜ ile/ve ÜMİT VE KAYGI

( Geçmişte. İLE/VE Gelecekte. )

( AHZEN: Çok hüzünlü, kederli. )

( In the past. vs./AND In the future. )

( MELANCHOLY AND SORROW/GRIEF vs./and HOPE AND ANXIETY )


- HÜZÜN ve/> ALLAH


- HÜZÜN ve/<> HAZİNE


- HÜZÜN = MELANCHOLY[İng.] = MÉLANCOLIE[Fr.] = MELANCHOLIE[Alm.] = MELANCHOLIA[Lat.]


- HÜZÜN ile/ve/değil MUHABBET

( [not] MELANCHOLY vs./and/but LOVE )


- HÜZÜN ile ÜZÜNTÜ

( Geleceğe yansıması, ümittir. İLE Geleceğe yansıması, kaygıdır/endişedir. )


- HUZUR/BARIŞ/BİRLİK/DİRLİK SAĞLA(T)MAK:
SÖZLERLE ile/ve/<>/> YAPILANLARLA ile/ve/<>/> VAROLUŞLA

( Ne söylemeyeceğini bilerek. İLE/VE/<>/> Ne yapmayacağını bilerek. İLE/VE/<>/> (hiçbir şey söylemesen ve yapmasan bile) Varoluşun, yeterlidir![ve de bunu sürekli anımsayarak!] )


- Huzur için DİNLE!!!


- "HUZUR, İSLÂMDADIR" ile/ve/değil "HUZUR, TESLİMİYETTEDİR"


- "HUZUR" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ANLAM


- HUZUR ve AZAP

( Huzur, el-pençe divân durmak değil, azaptır. )


- HUZUR değil/yerine/= ERİNÇ/DİRLİK


- HUZUR ve/<> MUZIR


- HUZUR ve/<> SEVİNÇ


- HUZUR ile/ve SÜKÛN


- HUZÛR ve/||/<> SÜRÛR


- HUZUR ve/<> YARATICI SÜREÇ


- HUZUR ve/<> ZEVK ve/<> AŞK


- Huzurda DİNLE!!!


- Huzurda SUS!!!


- HUZUREVİ değil/yerine YAŞAMEVİ


- Huzurlu SUS!!!


- HUZURSUZ/LUK ile RAHATSIZ/LIK

( Her insan huzur verir. Kimileri gelince, kimileri gidince. )


- HUZURSUZLUK ile/ve/<> SIKINTI

( Dıştakilerden kaynaklı. İLE/VE/<> İçeride olanlar. )


- HUZURSUZLUK >< UYGARLIK


- Huzursuzsan DİNLE!!!


- HUZURUNDA OLMAK ile/ve HUZURUYLA OLMAK

( HUZURUNA, HUZURUNDAN GÖNDERDİĞİN GİBİ DÖNMEYİ NASİP ET! )


- HUZUVÂNE[Ar.] ile NAHVE[Ar.]


- HÜZZAM[Fars.]

( Türk müziğinde, segâh perdesinde bir makam. )

... ~ HÜ... ile başlayan FaRkLaR...

- HÛR/HUR[Fars.] ile HÛR[Fars.] ile HÛR[Ar. < AHVER, HAVRA][Fars.]

( Güneş. İLE Güneş. | Yiyecek. İLE Âhû gözlüler, gözlerinin akı karasından çok olanlar. | Cennetteki hûriler. )


- [ne yazık ki] :( ((((((
DENİZ GEZMİŞ ve/||/<> YUSUF ASLAN ve/||/<> HÜSEYİN İNAN

( image )


- ADÂLET ve/||/<>/> HUZUR

( Gücün, "haklı olduğu" yerde bekleme! VE/||/<>/> Güce tapan bireylerin olduğu yerde bekleme! )


- AĞLAMAK ile HÜNGÜRDEMEK

( ... İLE Yüksek sesle ve hıçkırarak ağlamak. )


- AHLÂK ile/ve/<> HUY

( MORALS vs./and/<> HABIT )


- KEFÂRET:
AHLÂKÎ ile/ve/||/<> HUKUKÎ

( [bkz.] Kant. İLE/VE/||/<> Hegel. )


- ALDANMAK/KANMAK ile HÜSRAN


- ALLAH:
LİLAH ve LAH ve AH ve HU


- ANLAM (BULMAK/ARAMAK) ve/<> HUZUR


- ANLAM SANATLARI'NDA:
İLHAM ile/ve/<> TEVRİYE[< VERÂ] ile/ve/<> İSTİHDAM ile/ve/<> MUGALATA-İ MANEVİYE ile/ve/<> TENÂSÜB[< NİSBET] ile/ve/<> LEFF Ü NEŞR ile/ve/<> TECÂHÜL-İ ÂRİF[/ÂNE/ÎN] ile/ve/<> HÜSN-İ TA'LÎL[< İLLET] ile/ve/<> SİHR-İ HELÂL ile/ve/<> İRSÂD ile/ve/<> MÜBALAĞA ile/ve/<> TEZAD ile/ve/<> İSTİĞRÂK[< GARK][GULÜVV] ile/ve/<> TEKRÎR[< KERR] ile/ve/<> RÜCÛ ile/ve/<> TEFRÎK[< FARK] ile/ve/<> KAT' ile/ve/<> TERDÎD[< REDD] ile/ve/<> İLTİFÂT ile/ve/<> TELMİH ile/ve/<> İRSÂL-İ MESEL

( İki ya da ikiden fazla anlamı olan bir sözcüğü, bir mısra ya da beyitte tüm anlamlarıyla kullanma sanatı. İLE/VE
Bir mısra ya da beyitte, birden fazla anlamı olan bir sözcüğü, anlamlarından sadece yakın anlamını söyleyip uzak anlamını kastetme sanatı. İLE/VE
Bir mısra ya da beyitte, bir sözcüğü hem gerçek, hem mecaz anlamlarını kastederek kullanma sanatı. İLE/VE
Anlamı birden fazla olan sözcük ve deyimleri beyitin anlamını değişik biçimlerde açıklanabilecek biçimde kullanma sanatı. İLE/VE
Bir konuyla ilgili birden fazla sözcüğü bir mısra ya da beyitte sıralama amacı gütmeden kullanmak. İLE/VE
Bir beyitte yer alan, birbirleriyle ilgili sözcüklerin sıralanmasıyla yapılan edebî sanat. İLE/VE
Bir anlam inceliği yaratmak ya da bir lâtife yapmak amacıyla, bilinmiyormuş ya da başka türlü biliniyormuş gibi gösterme sanatı. İLE/VE
Nedeni bilinen bir olayı, düşsel ya da gerçekdışı ve güzel bir olaya bağlama yoluyla yapılan edebî sanat. İLE/VE
Bir sözcüğü ya da söz öbeğini hem kendinden önceki sözcüklerin sonunda, hem sözcüklerin başında anlamlı olacak biçimde kullanma. İLE/VE
Bir mısranın secî ya da uyağını bir iki sözcükle ima etme sanatı. İLE/VE
Bir sözün etkisini güçlendirmek için bir şeyi abartılı biçimde az ya da çok göstererek ve lâtifeli bir biçimde anlatma. İLE/VE
İki duygu/düşünce/hayal arasındaki birbirlerine karşıt özellikleri birarada söyleme. İLE/VE
Över gibi görünerek yermek, yerer gibi görünerek övme sanatı. İLE/VE
Söyleyişi güçlendirmek için belirli bir anlamdaki sözcüğü ya da söz öbeğini yineleme sanatı. İLE/VE
Bir sözün anlamını, bir kavramın gücünü pekiştirmek için, o sözden/kavramdan cayar gibi görünüp cayılmış görünen sözü/kavramı daha güçlü biçimde belirtmek. İLE/VE
İki şey arasındaki farkı belirtmek. İLE/VE
Söyleyişin gücünü artırmak için, sözü [mısrayı, satırı] yarıda kesmek. İLE/VE
Sözü, beklenmedik, çarpıcı bir sonuca bağlama sanatı. İLE/VE
Şiirde bir duygulanma ya da duygu değişikliğiyle şiirdeki konuyu değiştirmeden seslenilen kişiyi ya da varolanı değiştirmek. İLE/VE
Bilinen bir olay, kişi ya da nükte, fıkra, atasözünü dolaylı biçimde anlatma, ima etme sanatı. İLE/VE
Bir düşünceyi pekiştirmek amacıyla bir atasözü ya da o değerde bir söz öbeğini alıntılamak/kullanmak. )


- AŞİRET ile/değil/yerine HUKUK


- ATLI KARINCA ile/ve SİYAH KARINCA ile/ve HUBUBAT YİYEN KARINCA

( Tatlı, yağ ve peynir yerler. İLE/VE Üzümün ve meyve ağaçlarının suyunu emerler. Yuvalarındaki çöpler, yapraklar üzerine kusar, katılaşan bu usâreyi kışın emerler. İLE/VE Buğdayın, arpanın sürgün yapacak yerini kesip yerler. )

( PONERA GRANDIS cum ... cum ... )


- "AYIP" OLMAZ/ARANILMAZ!:
TIPTA ile/ve/||/<> HUKUKTA ile/ve/||/<> SÖZLÜKTE ile/ve/||/<>
FELSEFEDE ile/ve/||/<> BİLİMDE ile/ve/||/<> SANATTA ile/ve/||/<> SPORDA ile/ve/||/<>
DOĞADA ile/ve/||/<> HAYVANLARDA ile/ve/||/<> BİTKİLERDE ile/ve/||/<>
NESNELERDE ile/ve/||/<> DİRİMBİLİMDE ile/ve/||/<>
ANLIKTA(ZİHİNDE) ile/ve/||/<> USTA(AKILDA) ile/ve/||/<> TARİHTE ile/ve/||/<>
RIZÂDA ile/ve/||/<> GÜVENLİKTE ile/ve/||/<> İKİ KİŞİ ARASINDA ile/ve/||/<>
EŞEYSELLİKTE ile/ve/||/<> DÖRT DUVAR ARASINDA ile/ve/||/<> BATTANİYENİN ALTINDA


- ÂZÂDE ile HÜRRİYET


- BARAKA ile HUĞ

( ... İLE Saz ya da kamıştan yapılmış baraka. )


- BÂTIL ile HURÂFE/SANAKA

( Vak'a'ya mutabık olmayan/olmama. İLE ... )


- BEBEK CAMİİ değil/< HÜMÂYUN-U ÂBÂD


- BEHCET[Ar.] ile HÜSN[Ar.]


- BEKÂ[Ar.] ile HULÛD[Ar.]


- BESS[Ar.] ile HÜZN[Ar.]


- BİD'AT ile HURÂFE


- BİLİNÇ ile/<> HUKUKUN YAYGINLAŞTIRILMASI


- BİSİKLET ve/<> HUZUR


- BUNAMADA:
VASKÜLER ile/ve/||/<> LEWY CİSİMCİKLİ ile/ve/||/<> FRONTOTEMPORAL ile/ve/||/<> PARKINSON ile/ve/||/<> HUNTINGTON


- BURÇAK ile HÜRLE

( ... İLE Bir cins burçak. )


- BÜSLE[Ar.] ile HULVÂN[Ar.] ile RİŞVET[Ar.]


- CEHL[Ar.] ile HUMK[Ar.]


- CEMÂL[Ar.] ile HÜSN[Ar.]


- CIVILITAS <> HUMANITAS <> VERITAS


- CİZYE ile HUMUS ile FEY


- ÇOCUK HAKLARI'NDA:
FELSEFÎ ile/ve/||/<> HUKUKÎ

( * Refah hakkı
* Korumacı haklar
* Yetişkin hakları
* Ebeveyne yönelik haklar
İLE/VE/||/<>
* Olumsuz durumlarda
* Olumlu durumlarda
* Etkin durumlarda )


- DANS ile HULA


- DELÂLET[Ar.] ile HÜCCET[Ar.]


- DENGE ve/<> HUZUR


- DEVÂM[Ar.] ile HULÛD[Ar.]


- DEVLET DÜZENİ ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<> HÜKÜMET DÜZENİ


- DEVLET ile HÜKÜMET


- DİLEK ve/<> HÜZÜN

( Dilek, hüzün gerektirir. )


- DÖRT DİREK/EVTÂD-I ERBAA:
HÂCE ŞABAN-I VELÎ ve HÂCE BAYRAM-I VELÎ ve HÜNKÂR-I VELÎ ve MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN RUMÎ


- DUYGULARI:
ANLAMA BÜRÜME ile/ve/||/<>/> ANLAMLANDIRMA ile/ve/||/<>/> HUZUR


- EDATLAR/HURÛF:
(HURÛF-U) ATIF ve/||/<> (HURÛF-U) CER ve/||/<> (HURÛF-U) ŞART

( VE | FA[Ar.]/FAYI[Ar.] | SÜMME(SONRA) | BEL[FAKAT, ANCAK, BİLÂKİS] | LÂKİN | EV(YA DA)
ve/||/<>
BA[İLE] | ALÂ[ÜZERİNDE] | İLÂ[...YA KADAR]
ve/||/<>
İN[EĞER] | İZÂ[O/NE ZAMAN Kİ] )

( DES PARTICULES: DES PARTICULES ATTRIBUTIVES avec PARTICULES CREANT RELATION DU GENITIF avec DES PARTICULES CONDITIONNELLES )


- EGEMEN GÜÇ ile/değil "HÜKÜMET"


- ELBİSE/LİBAS ile/değil HÜLLE/HAL

( LİBAS/ELBİSE/İBLİS )

( Hem saklar/perdeler, hem de gösterir. )

( TEBLİS: Yanıltıcı. )


- ELMA ile/değil HÜNLAP


- ES-SURET'UL-HÂSILA ile HUSÛL'ÜS-SURET

( Bilgi(sonuç). İLE Bilme(süreç). )


- EV ile/ve/değil/||/<>/< HÜCERÂT


- İKTİDAR:
"EYLEMSEL" değil/yerine/></< HUKUKÎ


- FARE ile/ve HUŞFARESİ


- FİİLLERDE:
HUKUKULLAH ile/ve/||/<> HUKUK'UL-ABD ADDEDİLEN ile/ve/||/<> İKİSİ BİRDEN ile/ve/||/<> HUKUK'UL-ABD'İN GALİP BULUNDUĞU


- FISK[Ar.] ile HURÛC[Ar.]


- FOUCAULT SARKACI ile HUYGENS DÖNGÜSEL(CYCLOID) SARKACI


- FUNNEL EFFECT[İng.] değil/yerine/= HUNİ ETKİSİ


- GERGİN/LİK ile/ve HUZURSUZ/LUK


- GÜNLÜK DİL ile HUKUK DİLİ


- HABBE ile/ve/||/<>/> HUBUT [>< SUUT]

( Tohum. İLE/VE/||/<>/> Atılma. )


- "HAKLILIK/HAKSIZLIK":
MECAZ değil HUKUK


- HAL <> HULÛL <> MAHAL


- HALKERKİ = HÜKÜMET-İ AMME = DEMOCRACY[İng.] = DÉMOCRATIE[Fr.] = DEMOKRATIE[Alm.] = DEMOKRATIA, DEMOS:HALK, KRATOS:ERK, EGEMENLİK[Yun.] = DEMOCRACIA[İsp.]


- HARAM ve/>/hem de HÜRMET


- HARAM ile/değil/yerine/>< HUZUR

( Haramda huzur ararsan, huzur sana haram olur. )


- HASAN-I FERÂGÂT ile/ve/||/<> HÜSEYİN-İ ŞEHÂDET


- HASRET ve/<> HÜZÜN


- HÂSS[Ar.] ile HUSÛS[Ar.]


- HAT yerine/değil HÜSN-İ HAT


- HAYR(-I MUTLAK) ile/ve/<> SIDDIKİYET ile/ve/<> HÜSN


- HEYBE ile HURÇ

( ... İLE Genellikle yelken bezinden yapılmış büyük heybe. )


- HOMO SAPIENS SAPIENS ile HUMANUS

( Beşer. İLE İnsan. )


- HOYRATLIK[Yun.] ile HUŞÛNET[Ar.]

( Kaba, kırıcı ve hırpalayıcı. İLE Sertlik, kabalık, kırıcılık. )


- HUBB[Ar.] ile/değil/yerine/>< HUBB[Ar.]

( Aldatıcı, kurnaz, hilekâr. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Sevgi. )


- HUBUB[Ar. < HUBÂB, HUBÂBE] ile HUBÛB[Ar. < HABB]

( Su üzerindeki kabarcıklar. İLE Taneler, tohumlar. )


- HUBÛR[Ar.] ile HUBÛR[Ar. < HABER]

( Sevinç, neşe/sürûr. | Bilginler, âlimler, fakihler, zekiler, anlayışlıklar.[< HİBR: Öğretmen. | Mürekkep. | Yahudi/İsrailoğulları bilgini.] İLE Haberler, havâdisler. )


- HÜCCET ile HÜCCET-ÜL-İSLÂM

( SENET, VESİKA, DELİL | SEÇKİN ÂLİMLERE VERİLEN UNVAN ile İMÂM-I GAZÂLÎ )


- HÜCERÂT[Ar. < HÜCRE] ile HÜCEYRÂT[Ar. < HÜCEYRE]

( Gözler, odacıklar. Sürü konulan yerler. İLE Küçük delikler ve oyuklar. )


- HÜCRE = HÜCRE = CELLULE


- HÜCRELER = HÜCERÂT = CELLULES


- HUD'A[Ar.] ile HUDÂ[Ar.]

( Aldatma, oyun, hile, dalavere, düzen, dek. İLE Tanrı. )


- HUDDÂM[Ar. < HÂDEM] ile HÜDÂM[Ar.]

( Hizmetçiler, hizmet edenler. İLE Deniz tutması. )


- HUDÛ'[Ar.] ile HUŞÛ'[Ar.]


- HUDÛD[Ar. < HADD] ile HUDÛD[Ar. < HADD]

( Sınırlar, uclar, bucaklar. İLE Yanaklar. | Yer kazmalar, yeri yarmalar. )


- HUDÛRÎ ile HUSÛLÎ

( Sufi'nin bilgisi. İLE Âlim'in bilgisi. )

( Ancak gaflet vardır/olur. İLE/VE Cehâlet vardır/olabilir. )

( Hata yoktur/olmaz. İLE/VE Hata olabilir. )


- HUDUS ile/ve/||/<> ZAMAN ile/ve/||/<> NİSAP ile/ve/||/<> GÜN ile/ve/||/<> RES ile/ve/||/<> KÂBE ile/ve/||/<> NEŞV-Ü-NEMÂ ile/ve/||/<> KAST VE NİYET ile/ve/||/<> HÜKÜMLER ile/ve/||/<> BEKÂ ile/ve/||/<> MEŞRÛ TASARRUF


- HUKUK ile/ve/||/<>/>/< HUDÛD


- "HÜKÜMDARLIK" değil HÜKÜMRANLIK


- HÜLLE ile HÜLLE[Ar.]

( Haller, durumlar. İLE/DEĞİL Yurttaşlar Yasası'nın kabulünden önce, kocasından üç kez boşanan kadının, yine eski kocasıyla evlenebilmesi için yabancı bir erkeğe, bir günlüğüne nikâh edilmesi. )


- HULÛL[Ar.] ile HULÛL[Ar. < HALL]

( Gelip çatma. | Girme. | Yanaşma. | Geçme. İLE Sirkeler. | Sirkede bulunan kurtçuklar. )


- HULÛL-İ SERAYANÎ ile HULÛL-İ CİVARÎ


- HULUS[Ar.] ile HULUSKÂR[Ar., Fars.]

( Gönül temizliği. İLE Temiz duygulu, içten. | Dalkavuk, şakşakçı. )


- -HÜMÂ[Ar.] ile HÜMA/Y[Ar.]

( Arapça dilbilgisinde iki kişiyi gösterir. Sürü konulan yerler. İLE Devlet kuşu. | Saâdet, kutluluk. )


- HUMBARA/HUMBERE[Fars.] ile HUMBARA/KUMBARA[Fars. < HUMBERE]

( Havan topu. İLE Para biriktirmek için kullanılan, bozuk ya da kâğıt para atılan deliği olan, metal, toprak ya da plastikten yapılmış küçük kap. | Humbara. )


- HUMÛD[Ar.] ile HÜMÛD[Ar.]


- HUMUS[Lat.] ile HUMUS[Ar.]

( Organik toprak. İLE Bir tür yemek. İyice ezilmiş nohut, tahin ve baharatla hazırlanan bir yemek. )


- HUN ile HUN ile HUN ile HUN[Fars.]

( Küçük parça, bölüm. İLE Hazine. İLE Ottan, çalı-çırpıdan yapılan kulübe. İLE Kan. )


- HÜNKÂR KASRI ile/ve HÜNKÂR KASRI ile/ve HÜNKÂR KASRI

( Sultanahmed Camii'nin bitişiğinde bulunan, Padişah'ın namaz kılma yerine ait bir kasır. [1617] İLE/VE Üsküdar'da, Selimiye Camii'nin bitişinde bulunan kasır. [1979 yılından beri Tarihçi İbrahim Hakkı Konyalı kütüphanesi olarak kullanılmaktadır] İLE/VE Eminönü, Yeni Cami'nin yanında bulunan kasır. )


- HÖRMET değil HÜRMET


- HURÇ ile HURUÇ[Ar.]

( Genellikle yelken bezinden yapılmış büyük heybe. İLE Çıkma, çıkış. | Göç. )


- HÛRDE[Fars.] ile HÛRDE[Fars.]

( Yemiş, yenilmiş. İLE Ufak, değersiz şey, kırıntı. | Nükte, dakika. | Yazıya ayrıntı/nüans veren bir tarz. )


- HURKAT[Ar.] ile HURKAT[Ar.]

( Yanma, yanıklık, çıban. İLE Akılsızlık, bilmezlik. )


- HÜRRİYET ile HÜVİYET


- HUŞ ile HUŞ

( Gürgengillerden, kerestelik bir ağaç cinsi. İLE Yemen'in bir kenti. )

( BETULA cum ... )


- HÛŞENK[Fars.] ile Hûşenk[Fars.]

( Akıl, idrak, iz'an. İLE Siyam bin Kiyumerz'in oğlu ve Câvidân Hurd'un yazarı/müellifi. )


- HÜSEYİN BEY ile/ve/||/<> HÜSEYİN EFENDİ

( ... İLE/VE/||/<> İlk Şehr emini. )

( Hüseyin Efendi'nin oğlu. İLE Hüseyin Bey'in babası. )


- HÜSN ile/ve/> IŞK ile/ve/> HÜZN

( Güzellik. İLE/VE/> Aşk. İLE/VE/> Tasa. )


- HÜSN-Ü KURUNTU ile/değil HÜSN-Ü ZANN

( HÜSN-Ü ZANN İLE BAK
GÖRDÜĞÜN RAHMAN OLUR )


- HÜSREV PAŞA TÜRBESİ ile/ve HÜSREV PAŞA TÜRBESİ

( Eyüp, Bostan İskelesi Sokak'tadır. İLE/VE Fatih, Sarıgüzel semtinde, Balipaşa Camii yakınındadır. )

( Osmanlı Sadrazamı Koca Hüsrev Paşa [1756-1855]'nın türbesidir. İLE/VE Osmanlı Veziri Hüsrev Paşa'nın türbesidir.[öl. 1545] [Mimar Sinan yapıtıdır] )


- Hüsrev[Fars.] ile HÜSREV[Fars.]

( Eserlerini Farsça yazmış bir Türk şairi ve edîbi.[1253-1325, Hindistan] | Hüsrev ü Şîrîn masalının eril kahramanı. İLE Sultan, padişah, hükümdar. )


- HUŞÛ'[Ar.] ile HUŞÛNET[Ar.]

( Alçakgönüllülük/tevâzu. | Tanrı huzurunda boyun eğme, nefsini hor ve hakir görme. İLE Akılsızlık, bilmezlik. )


- HUSÛM[Ar.] ile HUSÛM[Ar. < HASM]

( Uğursuzluk. | Birbiri ardınca devam etmek üzere olma. | Sürekli esen rüzgâr, fırtına. İLE Düşmanlar. )


- HUTBE ile HUTBE İRÂD ETME


- HÜTÛL[Ar.] ve HÜTÛN[Ar.]

( Sürekli yağmur yağma. İLE Sürekli yağmur yağma. )


- HUVE KAMÎNUN BİHİ[Ar.] ile HUVE HARİYYUN BİHİ[Ar.] ile HALÎKUN BİHİ[Ar.] ile CEDÎRUN BİHİ[Ar.]


- HÜVE ile HÜVE

( O İLE ...dır. )


- HÜVELBÂTIN ile/ve HÜVEZZÂHİR

( Tin. İLE/VE Toplum. )


- HÜVEYZA[Ar.] ve HÜVEYDÂ[Ar.]

( İç sürgünü, ishal. Kolera ishali. İLE Açık, apaçık, belirli, âşikâr. )


- HUY değil/yerine HUY EDİNMEK

( Bilinçsiz. DEĞİL/YERİNE Farkındalıkla. )


- HÜYÂM[Ar.] ile HÜYYÂM[Ar. < HÂİM]

( Azgınlık. [HÜYÂM-İ RAHM/NEMFOMANİ: Hanımlarda.] İLE Sevgiden şaşırmış olanlar. )


- HUYSUZLAŞMAK ile/değil HUYSUZLANMAK


- HUZÛ'[Ar.] ile HUZÛR[Ar.]

( Alçakgönüllülük. İLE Hazır bulunma. | Rahat/lık. )


- "HUZUR, İSLÂMDADIR" ile/ve/değil "HUZUR, TESLİMİYETTEDİR"


- HUZURUNDA OLMAK ile/ve HUZURUYLA OLMAK

( HUZURUNA, HUZURUNDAN GÖNDERDİĞİN GİBİ DÖNMEYİ NASİP ET! )


- HYPERICACEAE = HUFÂFİKÛNÎYE


- İBÂDET ile/ve HÜRMET


- [İNANÇ +] İLİM ile/ve/||/<> İRFAN ile/ve/||/<> HÜZÜN ile/ve/||/<> NEŞE ile/ve/||/<> [bunlar yoksa]

( Hikmet. İLE/VE/||/<> Rahmet. İLE/VE/||/<> Zarâfet. İLE/VE/||/<> Muhabbet. İLE/VE/||/<> Şiddet. )


- İNKILÂP ile HULF


- İNSAN:
HÜVE'L GAYB ve/<> HÜVE'L ÂŞİKÂR


- İNSAN = HUMAN, MAN[İng.] = HOMME[Fr.] = MENSCH[Alm.] = HOMO[Lat.] = ANTHROPOS[Yun.] = HUMANO/NA[İsp.]


- İNSANCILIK = HUMANISM[İng.] = HUMANISME[Fr.] = HUMANISMUS[Alm.] = HUMANUS[Lat.]


- İNSANCILLIK = POLITENESS, COURTESY[İng.] = HUMANITÉ[Fr.] = MENSCHENFEUNDLICHKEIT[Alm.] = HUMANITAS[Lat.]


- İNSANLIK = BEŞERİYET, İNSANİYET = HUMANITY[İng.] = HUMANITÉ[Fr.] = HUMANITÄT, MENSCHHEIT[Alm.] = HUMANITAS[Lat.]


- İRITABILITE/IRRITABILITY[İng.] değil/yerine/= HUZURSUZLUK | TEPKİSELLİK


- IRRITABLE BOWEL SYNDROME[İng.] değil/yerine/= HUZURSUZ BAĞIRSAK BELİRGESİ


- IŞIK ile HUZME[Ar.]

( ... İLE Işın demeti. )


- İSPAT/İSBAT ile/ve HÜCCET ile/ve BURHAN ile/ve DELİL

( BELGİT: Bir kişinin, yapmaya ya da ödemeye borçlu olduğu şeyi göstermek üzere imzaladığı resmi kâğıt, senet. | Bir önermeyi tanıtlamak için gösterilen ve daha önce doğru olarak kabul edilen başka önerme. )


- İSTİKÂMET ve/<> HÜRMET ve/<> KIRAAT


- KADÂ[Ar.] ile HÜKM[Ar.]


- KANT'I ETKİLEYENLER:
LİZBON DEPREMİ(1755)[9.0] ile/ve/||/<> HUME VE NEDENSELLİK SORUNU ile/ve/||/<> ROUSSEAU VE ÖZGÜRLÜK SORUNU


- KAYGI ve/||/<>/> HUYSUZLUK


- KAYGI ile/ve/||/<>/> HUZURSUZ/LUK


- KESİNLİK(YAKÎN) ve/<> HUZUR


- KISKANÇ/LIK ile/ve/değil HUYSUZ/LUK


- KONUŞMA ile HUTBE


- KÜÇÜK HÜCRELER = HÜCERÂT-I SIĞÂR = PETITES LOGES


- KÜP:
KÖP ETMEK[Eski Türkçe]/KOP[Kofti] ile HUMBARA/HUM-PÂRE[Fars.]

( Ayrıca "Copy"[İng.] sözcüğünün de köp ile bağlantılı olduğu düşünülmektedir. İLE Küçük küp. Kumbara. )

( Hititler döneminde kapalı bir alanda büyük küpler yere gömülürdü. Yiyeceklerin aynı ısı ortamında uzun zaman, bozulmadan kalmasını sağlayan bu yöntemde ne kadar çok küpünüz varsa o kadar zenginsinizdir. Baysınız, beysinizdir. En çok küpü olan yani köpetli/kuvvatlı olan şüphesiz ki devletin başı, aynı zamanda Tanrı vekili olan kraldır. )


- KUŞ ile/ne yazık ki HUBARA KUŞU

( ... İLE/NE YAZIK Kİ Soyu tükenmiştir. :( (((((( )


- KUSURLU ile/değil/yerine/>< HUZURLU

( [kişi/kul hakkına] Dikkat etmeyenin "yaşamı". İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Dikkat edenin yaşamı. )


- KUZEY DENİZİNDE:
KOTZEBUE KOYU ile/ve/||/<> ÇUKÇİ DENİZİ ile/ve/||/<> DE LONG BOĞAZI ile/ve/||/<> DOĞU SİBİRYA DENİZİ ile/ve/||/<> LAPTEV BOĞAZI ile/ve/||/<> BOURHAYA KÖRFEZİ ile/ve/||/<> LAPTEV DENİZİ ile/ve/||/<> OLENEKSKİY KÖFREZİ ile/ve/||/<> KATANSKİY KÖRFEZİ ile/ve/||/<> VİLKİTSİ BOĞAZI ile/ve/||/<> YENİSEY KÖRFEZİ ile/ve/||/<> KARA DENİZİ ile/ve/||/<> BAYDARATSKAYA KÖRFEZİ ile/ve/||/<> KARA BOĞAZI ile/ve/||/<> ÇEYŞSKAYA KOYU ile/ve/||/<> BEYAZ DENİZİ ile/ve/||/<> ONEGA KÖRFEZİ ile/ve/||/<> KANDELAŞKA KÖRFEZİ ile/ve/||/<> DİVİNA KOYU ile/ve/||/<> BARENTS DENİZİ ile/ve/||/<> GRÖNLAND DENİZİ ile/ve/||/<> NORVEÇ DENİZİ ile/ve/||/<> KUZEY DENİZİ ile/ve/||/<> DANZİNG KÖRFEZİ ile/ve/||/<> RİGA KÖRFEZİ ile/ve/||/<> FİNLANDİYA KÖRFEZİ ile/ve/||/<> BOTNİ KÖRFEZİ ile/ve/||/<> DANİMARKA BOĞAZI ile/ve/||/<> DAVIS BOĞAZI ile/ve/||/<> BALTIK DENİZİ ile/ve/||/<> LABRADOR DENİZİ ile/ve/||/<> BAFFIN DENİZİ ile/ve/||/<> BAFFIN KÖRFEZİ ile/ve/||/<> SMITH KÖRFEZİ ile/ve/||/<> NARES BOĞAZI ile/ve/||/<> LANCASTER BOĞAZI ile/ve/||/<> ARKTİK KOYU ile/ve/||/<> PR. REGENT BOĞAZI ile/ve/||/<> BOOTHIA KÖRFEZİ ile/ve/||/<> FOXE ÇANAĞI ile/ve/||/<> FOXE KANALI ile/ve/||/<> REPULSE KOYU ile/ve/||/<> CORAL LİMANI ile/ve/||/<> JAMES KOYU ile/ve/||/<> HUDSON BOĞAZI ile/ve/||/<> UNGAVA KÖRFEZİ ile/ve/||/<> FROBISHER KOYU ile/ve/||/<> CUMBERLAND KÖRFEZİ ile/ve/||/<> HOME KÖRFEZİ ile/ve/||/<> JONES BOĞAZI ile/ve/||/<> PEARY KANALI ile/ve/||/<> BARROW BOĞAZI ile/ve/||/<> FRANKLIN BOĞAZI ile/ve/||/<> VISCOUT MELVILLE BOĞAZI ile/ve/||/<> Mc CLURE BOĞAZI ile/ve/||/<> McCLINTOK KANALI ile/ve/||/<> KRALİÇE MAUD KÖRFEZİ ile/ve/||/<> CORONATION KÖRFEZİ ile/ve/||/<> PR. ALBERT KOYU ile/ve/||/<> AMUNDSEN BOĞAZI ile/ve/||/<> GALLER PRENSİ BOĞAZI ile/ve/||/<> BEAUFORT DENİZİ ile/ve/||/<> PRODHOE KOYU ile/ve/||/<> KOTZEBUE KOYU ile/ve/||/<> NORTON KOYU


- LÂ İLÂHE İLLALLÂH ile/ve HÛ

( TEHLÎL: İslâm'ın tevhid akidesini özetleyen "Lâ ilâhe illâllah" sözünü tekrarlama. )


- LIMOUSINE ile/değil HUMVEE

( Uzun, konforlu araç. İLE/DEĞİL Çok uzun, konforlu araç. )


- MAFYA ile/ve/<> (")HÜKÜMET(")

( FaRkLaR'ı değil önemli bir ortak yanları vardır. İkisinde de haktan, hukuktan eser yoktur ve/ya da olmayabilir (ne yazık ki[hükümet için]). )


- MAHİYET ve HAKİKAT ve HÜVİYET(KİMLİK)

( Nedir? VE Mahiyetin dış dünyadaki karşılıkları. VE Kişisel özelliklerle birlikte olan hakikat. )

( Bir kavramın efrâd-ı zihniyesinde olan. VE Bir kavramın efrâd-ı hariciyesinde olan. VE Hakikat mea't-teşahhus. )

( "Anka Kuşu" gibi kavramlarda/örneklerde sadece mahiyet vardır. )

( İnsan/Birey için geçerlidir. )

( Mâhiyet, taksim edilmez. )

( Mâhiyetten istisna yapılmaz. )


- MAHMUD:
AZİZ ve HÜDAİ

( HZ. ÜFTÂDE ve ÖMER FAKİRULLAH )


- MAKAM ile/ve HUZUR


- MAKSAT ile/ve/||/<>/> HÜKÜM


- MAKTA ile/ve HÜSN-Ü MAKTA

( Kasîde ya da gazelin ilk beyiti. İLE/VE Kasîde ya da gazelin sondan bir önceki beyiti. [yazarın mahlası makta beyitinde değilse bu beyittedir] )


- MALVACEAE = HUBBÂZÎYE


- MÂRİFET ile/ve HÜNER


- MECMA-ÜL ESMÂ ile HÛ


- KENDİNİ TANI/BİL!:
HÜRMET ve/<> MUHABBET ve/<> MERHAMET

( Kendini bilen, bilmeyenin kusuruna bakmaz. )

( Küçüğün, büyüğe gösterdiği/göstermesi gereken. VE/||/<> Herkese ve herşeye gösterebildiğimiz kadar gösterebileceğimiz/göstermemiz gereken.[Koşulsuz!] VE/||/<> Büyüğün, küçüğe gösterdiği/göstermesi gereken. )


- MEVEDDET[Ar.] ile/ve/||/<> HUB[Ar.]

( Kişiye özgü sevgi. İLE/VE/||/<> Sevgi. )


- MİZVÂCE ile HÜNSÂ

( Küçük küçük çiçeklerden oluşan ve kendinde hem dişillik, hem de erillik örgeni bulunan çiçek.[Nerkis çiçeği gibi.] )


- MUHABBETİN/AŞKIN DERECELERİ'NDE:
MEYL ile/||/<>/> ARZU ile/||/<>/> SAHÂBET ile/||/<>/> GARÂM ile/||/<>/> VEDÂD ile/||/<>/> ŞEGAF ile/||/<>/> TEFÎN ile/||/<>/> TEABBÜD ile/||/<>/> HULLET ile/||/<>/> IŞK

( Öteki dillerde bizim "muhabbet" gibi çok anlamlı bir sözcük var mıdır bilmem. Ama şu kadarını söyleyeyim... Bizi bilmek demek, biraz da bu sözcüğü tüm anlamlarıyla bilmek demek...

Muhabbeti; sevgi, aşk, sevdâ, dostluk, bağlılık, sohbet, yârenlik etmek anlamlarında kullanıyoruz. Birini sevdiğimizde ona muhabbet besleriz. Sevdiğimizle oturup konuştuğumuzda muhabbet etmiş oluruz. Bir erkek ile bir kadının birbirini tanımasına ve sevmesine vesile olanlara "muhabbet tellâlı" deriz. Ama konu tasavvuf olunca sözcük farklı anlamlar kazanmaya başlar.

Eskiler, muhabbeti, şiddetine göre on dereceye ayırmış. Öncesi ilgi duymak, sonrası muhabbetin şiddetiyle yok olmak olan muhabbet olmaz ise yolculuk da olmaz. Sırayla açıklayalım...

1. MEYL: Sözlükte bir yöne doğru yönelmek, eğilmek, eğik duruma gelmek anlamı verilmiş. Biz ise birine ya da bir şeye yönelmek, sevgi, ilgi göstermek, istek ve arzu duymak anlamlarında kullanıyoruz. Tasavvufta yolun en başındakilere muhib deriz. Muhib, ilgi duyan kişidir. Yolun başı ise ilgi duymaktır. O yüzden;

Âşık oldur kim kılar cânın fedâ cânânına
Meyl-i cânân itmesin her kim ki kıymaz cânına


(Fuzûlî)

İlgi duymaya başladığımız anda yolculuğumuz başlar. Çünkü meyl ile başlayan yolculuğun sonu bu uğurda canını vermektir.

2. ARZU: Meyl, irâdeye yükselirse arzu adını alır. İrâdeye yükselmesi ise yâri istemek ile olur. Ama bunun da bir bedeli vardır.

Cân la’lin eyler arzû yâr içmek ister kanımı
Yârâb ne vâdîdir bu kim cân teşne cânân teşnedir


(Bâkî)

3. SAHÂBET: Benimseyip koruma, kayırma suretiyle sâhiplenme, sâhip çıkma anlamlarında kullandığımız sözcük, Arapça olmasına karşın anlamını Türkçe'de kazanmış. Kişinin arzu ettiği kişiye karşı, gönlünden bir akış, bir eğilim peyda olması sonucunda da korumaya, sahiplenmeye başlar.

4. GARÂM: Olağanüstü sevgi, şiddetli arzu ve iştiyâk, büyük aşk anlamına gelen garâm, sevginin gönle âdeta yapışmasıdır.

Cenap Şehabeddin;

Uyan ey bister-i sînemde yatan tıfl-ı garâm

derken âşık olmaya başladığını ya da âşık olmak arzusunu dile getiriyordu.

5. VEDÂD: Sevgi, dostluk, muhabbet anlamlarına gelen vedâd, muhabbetin saf ve katıksız durumu. Gönülden öteki eşya ve kişilere olan ilginin atılması durumu. Aynı sözcükten türeyen vedûd ise “Kullarını çok seven, onları lûtfa, ihsâna gark eden; sevilmeye lâyık ve müstahak yalnız kendi olan” anlamında Allah’ın adlarındandır.

6. ŞEGAF: Sevginin kalbi istilâ etmesi, aşırı sevgi, mecnûnca, çılgınca sevme. Kalp, sevilen şey dışındakilerden temizlenince bu sefer sevgi coşmaya başlar, kalbin tamamını fetheder, istilâ eder.

7. TEFÎN: Örümcek ağı demek olan tefîn, aşkın bir üst derecesi. Kalbin her yanını istilâ eden sevgi, kalpten taşmaya başlar. Kalpten taşmaya başlaması ise kontrolün aşk sahibinin elinden çıkıp aşkın eline geçmeye başlamasıdır. Öyle ki aşk, örümceğin ördüğü ağ gibi kişinin her tarafını kapsar, örer, onu âdeta sıkı sıkı bağlar.

8. TEABBÜD: Kul köle olmak, tapınmak anlamındaki teabbüd, kişinin artık aşkın elinde oyuncak olduğu haldir. Bu durumdaki âşığı, Hayretî şöyle anlatır:

Gam yeriz kan yutarız kûşe-i mihnette müdâm
Sanma biz kevser-i cennât-ı naîmin kuluyuz


9. HULLET: Gerçek dostluk anlamındaki hullet, sevgiliden başka kimsenin kalmadığı durumu açıklamak için kullanılır. Hullette iki özellik bulunur. Biri sadâkât yani doğruluk, öteki de samimiyet. Aşkın sondan bir önceki durumudur. Artık aşkın gerçek olduğundan, heves ya da yanılsama olmadığından emin olunmuştur.

10. IŞK: Muhabbetin en son hali ve en aşırı derecesidir. Halkanın tamamlandığı son zincir. Zât, sıfata meylettiğinde, kalpte ortaya çıkarak tüm damarlarda akıp tüm organlara yayılan aşırı muhabbet. Hallâc’ın her tarafı kesildiğinde, kanının yerlere Allah Allah diyerek akmasının nedeni de Züleyha’nın kanının Yusuf diye diye akmasının nedeni de budur. Işk öyle bir durumdur ki kişinin nazarında, sevdiğinden başka bir şey olmaz ve tüm ilgisini sevdiğine gösterir. Sadece gözleriyle ve gönlüyle değil baştan ayağa tüm âzâsıyla sevdiğini müşâhede eyler.

Tasavvuf, meyl ile başlayıp ışk ile biten bir yolculuktur. O yüzden,

Muhabbet bir kef-i Dâvud’dur pûlâdı mûm eyler
(Suzî-i Prizrenî)

ve

Muhabbet öyle bir sırdır ki bin setr et nihân olmaz
(Îzzet Molla)

Işk sahipleri nerede olursa olsun hemen bilinir.

Son sözü de Fuzûlî söylesin:

Aşk imiş her ne vâr âlemde
Muhabbetiniz daim, aşkınız bâkî ve dâim olsun.



İsmail Güleç (Prof.Dr.) | www.ismailgulec.net )

( Aşk Merdiveni [Diotima]





6. Basamak: Aşkın kendine duyulan aşktır. Kişi, güzelliği kendi biçiminde görür ve aşkın güzelliğini olduğu gibi sever. Her özel ve güzel olan, bu biçimle bağlantısı nedeniyle güzeldir.

5. Basamak: Genel olarak bilgiye duyulan aşktır.

4. Basamak: Yasalara ve kurumlara duyulan aşktır.

3. Basamak: Nefs sevgisidir. Bu, fiziksel özelliklerin bir kenara bırakıldığı, manevi ve ahlâkî güzelliğin sevgiyi tetiklediği aşamadır. Bu adımda, kişi, nitelikli zihinlere âşık olacaktır.

2. Basamak: Tüm güzel gövdelerin sevgisidir. Kişi, tüm gövdesindeki güzelliği görür ve farklılıkları sevmeyi öğrenir.

1. Basamak: Tek bir gövdenin sevgisidir. Bu aşk, belirli bir gövdeye duyulur. Fiziksel özelliklere duyulan bir istektir. )


- MÜLK DEVLETİ ya da POLİS DEVLETİ ile/değil/yerine HUKUK DEVLETİ


- MÜRŞİD ile/ve HURŞİD

( Aydınlatan [kişi]. İLE/VE Güneş. )

( Kişiye kişiyi gösteriyorsa. Ayna. İLE/VE Kişiye başka bir şeyi gösteriyorsa. )

( BİR MÜRŞİD BUL, OL ONA KUL )


- MUŞ ile/değil HUŞ

( Yemen Türkü'sünde "Burası Muş'tur, yolu yokuştur" DEĞİL!!! "Burası Huş'tur, yolu yokuştur" şeklindedir! )


- MUSICA:
MUNDANA ve/||/<> HUMANA ve/||/<> INSTRUMENTALIS

( Kürelerin uyumu. VE/||/<> Müziğin, insan tiniyle ilişkisi. VE/||/<> "Müzik" dediğimizde, düşündüğümüz. )

( BOETHIUS[M.S. 477 - 524] )


- MÜSTAKİLL[< KILLET] ile/ve/||/<> HÜR

( Başlı başına, kendi başına, kendin kendine, ayrıca, bağımsız. İLE/VE/||/<> Özgür. )


- MUTA NİKÂHI ile/değil NİKÂH-I MUVAKKAT ile/değil HÜLLE

( Hz. Muhammed, savaş zamanı için geçerli kılmıştır. [Hz. Ömer, tamamen kaldırmıştır.] DEĞİL Belirli bir süre için yapılan nikâh. [Caiz değildir.] İLE Yurttaşlar Yasası'nın kabulünden önce, kocasından üç kez boşanan kadının, yine eski kocasıyla evlenebilmesi için yabancı bir erkeğe, bir günlüğüne nikâh edilmesi. )

( "MİSYAR: Seyahat süresince geçerli olan nikah.

MİSFAR: İş gezisi(sefer) süresince geçerli olan nikah.

MİSYAF: Tatil süresince geçerli olan nikah." )


- MÜTEESSİR[< ESR < ESÂRET] değil/yerine/= HÜZÜNLÜ, KEDERLİ, ÜZÜNTÜLÜ | BİRİNİN ACISIYLA ACILANAN | DUYGULANMIŞ


- MUTLULUK ile/ve/değil HUZUR

( Kişi/insan her zaman için mutluluktur fakat asla mutluluk sahibi değildir. )

( Her şeyden çok iç huzuruna gereksiniminiz var -ki bu iç ve dış arasındaki uyumu gerektirir. )

( Huzurlu olmadıkça gerçeği göremezsiniz. )

( Eğer huzur istiyorsanız o yolda çaba göstermelisiniz. )

( İçindeki huzur kişinin felâketlere daha çabuk karşı gelmesini sağlar. )

( Huzuru olan kişi özgür olur ve özgür olan kişi de başkalarını özgürlüğe ulaştırır. )

( Omurgayı hiçbir eylem rahatsız etmediğinde, huzursuz zihin yavaş yavaş rahatlar. )

( Sadece aslî olanda sükûn ve huzur vardır. )

( Ne tür bir huzur? İstediğinize sahip olmanın huzuru mu, yoksa sahip olmadığınızı istememenin huzuru mu? )

( EUDAIMONIA ile/ve/değil ... )

( Takmadığın kadar. İLE/VE/DEĞİL Boşverdiğin kadar. )

( One is always bliss, but never blissful.
You cannot see the true unless you are at peace.
If you want peace you must strive for it.
What kind of peace is it? The peace of having what you want, or not wanting what you do not have? )

( [not] HAPPINESS, BLISS vs./and/but PEACE )


- MUTSUZLUK ya da KAYGILILIK ile/değil/yerine/>< HUZURLULUK

( Geçmişte. YA DA Gelecekte. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Şu anda ve burada/kilerle. )


- NAZARÎ ERDEM ile/ve FİKRÎ ERDEM ile/ve HULKÎ ERDEM ile/ve AMELÎ ERDEM(SANATLAR)


- NÖRON HÜCRE


- NÜZÛL-RÜCÛ ile HUBÛT-SU'ÛD


- ÖFKE yerine HÜZÜN


- ONARARIEAE = HULFAÎYE


- ÖRÜMCEK ile/ve HUNİ ÖRÜMCEK


- ÖZEL = HUSUSİ = SPECIAL[İng.] = SPÉCIAL[Fr.] = BESONDERE[Alm.] = ESPECIAL[İsp.]


- ÖZGÜRLÜK = HÜRRİYET = LIBERTY, FREEDOM[İng.] = LIBERTÉ[Fr.] = FREITHEIT[Alm.] = LIBERTAS[Lat.] = LIBERTAD[İsp.]


- PARKİNSON İLÂCI ile/değil HUZURSUZ BACAK İLÂCI

( Huzursuz Bacak tanısı bulunanlar, yazılan ilâcın, farklı dozda olması ve aynı zamanda Parkinson hastasına da yazılıyor olmasından dolayı, kendilerinin de Parkinson olup olmadığı şüphesine düşmemelidir. [Parkinson için yazılan ilâçtaki ilgili tamamlayıcı kimyasalın dozu, Huzursuz Bacak hastalığı ilâcındakinden 80 kat daha fazla ve ayrı bir yapıdadır.] )


- PRAJNA[Sansk.] = PUNNA[P.] = HUI[Çince]


- RÜKÛN ile/ve/||/<> ŞART ile/ve/||/<> HÜKÜM ile/ve/||/<> SENET

( SUPPORT avec/et/||/<> CONDITION avec/et/||/<> CONSEQUENCE LEGALE avec/et/||/<> PREUVES A L'APPUI )


- RÜYA ile/ve/||/<> HÜLYA


- RÜZGÂR ile HUSÛM

( ... İLE Sürekli esen rüzgâr, fırtına. )


- SAÇ/SAKAL/KIYAFET DÜZELTMEK yerine HUY DÜZELTMEK


- SÂDIR ile HUSÛL


- SAFSATA ile HURÂFE


- SAMAN EV ile/ve/değil/yerine HUĞ EV ile/ve/değil/yerine KERPİÇ EV ile/ve/değil/yerine BAĞDADÎ EV

( HUĞ EV/ÇUKUROVA EVİ: Duvarları murt ya da hayt çubuğu ile sepet örer gibi örülür. Çatısı saz ile kaplanır. İç duvarlarına kerpiç sıva yapılır. Yapımı kolaydır. [Taş duvar ustasına ücret verecek olanağı bulunmayanlar bu tarz evler yapardı.] )


- SARAY ile/ve/değil HÜKÜMET KONAĞI


- SARAY ile/ve/değil HÜKÜMET KONAĞI


- SAYGI = HÜRMET = RESPECT[İng., Fr.] = ACHTUNG[Alm.] = RESPECTO[İsp.]


- SEKB[Ar.] ile SABB[Ar.] ile SÜFÛH[Ar.] ile HÜMÛL[Ar.] ile HETL[Ar.]


- SELÎM/SELÂMET/İSLÂM ve/&lt;&gt;/||/= HUZUR

( Ancak huzurlu isen selimsindir. Huzurlu kişi, selamete de erer. )


- SEVMEK ile/ve HUY

( TO LOVE vs./and HABIT )


- SEYYİD[Ar.] ile HUMÂM[Ar.]


- SOHBET ve HUKUK


- SOYA FASULYESİ ile/ve/||/<> HURMA YAĞI ile/ve/||/<> OKALİPTUS

( )

( Belgeselde altı çizilen bazı önemli(öncelikli) bilgi ve başlıklar...

- Yeryüzünde, her dört kişiden biri[1.5 milyar kişi], 6.000 yıl öncesinin olanaklarıyla yaşıyor. 7.7 milyarlık nüfusun, yarısından çoğu, kentlerde yaşıyor. Dünya nüfusu, 1950'den beri üç katına çıktı. Lagos'ta, nüfus, 1960 yılında 700.000 iken, 2025'te 16 milyona çıkmış olacak.

- Her hafta, bir milyondan fazla kişi, kentlere göç ediyor. Her altı kişiden biri, temel gereksinimlerini gideremeden yaşıyor. Kıtlık, daha fazla yayılarak 1 milyar kişinin aç yaşamasına neden oluyor. Nijerya, Afrika'nın en büyük petrol ihracatçısı olmasına karşın nüfusunun %70'i açlık sınırındadır.

- Kullanılan suyun %70'i hayvan yemi üretmek üzere tarıma yönlendirilmektedir. 1 kilo patates üretmek için 100 litre, 1 kilo pirinç üretmek için 4.000 litre, 1 kilo tavuk eti için 15.000 litre, 1 kilo sığır eti içinse 20.000 litre su tüketilmektedir. Çiftçilerin binlerce yılda oluşturduğu tarım ürünü çeşitliliğinin dörtte üçü, son yüzyılda silinmiş oldu.

- 1950'den bu yana, uluslararası ticaret hacmi, 20 kat arttı. Ticaretin %90'ı deniz üzerinden yapılıyor. Her yıl 500 milyon konteyner, dünyanın en büyük tüketim merkezlerine doğru yola çıkıyor.

- Dünya çapında yapılan tahıl ticaretinin %50'sinden fazlası, hayvan yemi için yapılıyor.

- 1950'den bu yana avlanılan balık sayısı, 5 kat artarak, 18 milyondan, 100 milyona çıktı. Binlerce fabrika gemisi, okyanuslardaki balıkları boşaltıyor. Avlanma bölgelerinin dörtte üçü, ya yok oldu, ya tüketildi ya da tükenmek üzere. Büyük balıkların çoğunun soyu, tekrar üreyebilecek zaman ve koşulları bulamadığından dolayı tükendi.

- Yeryüzündeki on ırmaktan biri, denize kavuşamıyor. Bu nedenle, Ürdün Irmağı'ndan yoksun kalan Lût Gölü'ndeki su seviyesi, her yıl, 1 metre azalmakta.

- Gelecek yüzyılda su kıtlığından en çok zarar görecekler, Hindistan'da yaşayanlar olarak görünüyor. Hindistan'da, son 50 yılda, 21 milyon kuyu kazıldı. (Ülkenin pek çok bölgesinde, ilk kez bu kadar derin kuyu açıldı.) Batı Hindistan'da, açılmış olan kuyuların %30'undan ümit kesilmiş durumda.

- Las Vegas'ta yaşayanlar, dünyanın en çok su tüketen bölgesinden biri.(Kişi başına günlük su tüketimi 800 ilâ 1000 litre.)

- Su kıtlığı, 2025'ten önce, 2 milyar kişiyi etkileyebilecek durumda. Her gün 5.000 kişi, kirli içme suyu nedeniyle ölüyor ve 1 milyar kişinin temiz suya erişimi yok.

- Bataklıklar, yeryüzünün %6'sını oluşturur. Durgun sularının derinliklerinde, pek çok bitki ve mikro organizma suyu süzer ve kirlilikten arındırır, kurak mevsimler için suyu korurlar. Son yüzyılda, otlak, tarım ya da inşaat alanı oluşturmak üzere yeryüzündeki tüm bataklıkların yarısı kurutulmuştur. Bataklıkların bize sunduğu zenginlikten habersiziz ne yazık ki.

- Mercan resiflerinin %30'u yok olmuştur. 2050 yılında, dünya üzerindeki canlı türlerin dörtte birinin yok olabileceği öngörülüyor.

- Ormanlar, yeryüzündeki biyo çeşitliliğin dörtte üçüne ev sahipliği yapar. Ekilebilir toprakların %40'ı, uzun vadeli hasar görmüş durumda. Her yıl, 13 milyon hektar orman yok oluyor.

- Amazon, 40 yılda, %20 oranında küçül(tül)müştür. Kesilen ağaçların alanı, hayvan çiftlikleri ve soya fasulyesi üretimi için tarım alanına dönüştürüldü. Bu soyaların %95'i, Avrupa ve Asya'daki çiftlik ve kümeslerde "et üretmek üzere" hayvanlar için kullanılmaktadır.

- Dünyanın en büyük 4. adası olan Borneo Adası, 20 yıl öncesine kadar geniş ormanla kaplıydı. 10 yıla kadar hiçbir ağaç bırakılmayacak. Bu durum, dünyada en çok tüketilen hurma yağı üretimine karar verilmesiyle ortaya çıktı. Yiyecek olmanın yanı sıra temizlik, kozmetik ürünleri ve alternatif yakıt olarak da kullanılıyor.

- Son 50 yılda kağıda artan ilginin beş kat artması nedeniyle kâğıt hamuru yapımında kullanılan okaliptuslar, toprağa salgıladıkları zehir nedeniyle daha sonra başka hiçbir bitki yetişmiyor. Hızlı yetişseler de su rezervlerini çok hızlı tüketiyor.

Yaşamsal olanlar, gereksiz olanlar için yok ediliyor. - Karayipler'in Haiti adasında da ormanların sadece %2'si kaldı.

- Paskalya Adası'nda yaşayan Rapauliler, burada yetişen, dünyanın en yüksek palmiye ağaçlarını tümünü kereste için keserek kendilerini, adadaki yaşamı ve örnek uygarlıklarını yok ettiler.

- Kıta buzulları, son 40 yılda kalınlığının %40'ını kaybetmiş durumda. Yüzey alanının da 2030'a kadar yok olacağı düşünülüyor. Kuzey kutup bölgesindeki buzul, 30 yıl içinde, yüzey genişliğinin %30'unu kaybetti.

- Grönland'daki buzullar, yeryüzündeki tüm tatlı suyun %20'sine denk geliyor. Bu buzul erirse, deniz seviyesi 7 metre yükselecek. Bu bölgedeki erimenin nedeni de tüm dünyadaki sera gazı salınımından kaynaklanmaktadır.

- Atmosferdeki büyük rüzgâr akımları yön değiştiriyor.

- Dünya nüfusunun %70'i, kıyı düzlüklerinde yaşıyor. En büyük 15 ülkenin 11'i, ya deniz kıyısında, ya da ırmak ağzında kurulu. Göçler kaçınılmaz olacak fakat öngörülemeyen, göçlerin ne kadar büyük olacağı.

- Klimanjero Dağı'ndaki buzulların da %80'i erimiş durumda.

- Avustralya'daki tarım alanlarının yarısı, kuraklıktan yüksek oranda etkilenmiş durumda. 12.000 yıldır gelişimimizi sağlayan iklimsel dengeyi tehlikeye atıyoruz.

- Dünya nüfusunun %20'si, ayrıcalıklı bir güç olarak görülen mineral ve tüm kaynakların %80'ini tüketiyor. Madencilik, yeryüzündeki tüm rezervleri, yüz yıl sona ermeden tüketmiş olacak. İki milyardan fazla kişinin yaşamı kömüre bağımlı olarak sürüyor.

- Dünyada askerî giderlere yapılan harcamalar, gelişmekte olan ülkelere yapılan yardımlardan 12 kat daha fazla.

- Her dört memeliden biri, her sekiz kuştan biri, her üç amfibiden biri yok olma tehlikesi altında. Canlı türleri, normalden bin kat daha fazla yok oluyor.

- Son 15 yılın ortalama sıcaklıkları, bu döneme kadar görülen ve kaydedilen en yüksek sıcaklıklar oldu.

- 2050 yılında, 200 milyonu aşan iklim mültecisi olabilir.

- Temel gereksinimlerimizle beliren "ümit ve hayaller", artık, doyumsuzluk ve savurganlığı da beraberinde getiriyor.

- İnsanlar arasındaki dayanışmayı sağlamak, ötekileştirdiklerinin çektikleri acıdan kaçmak için duvarlar mı öreceğiz?

- Hepimiz, aynı ailenin bireyleriyiz. )

( BORNEO ADASI

)


- SU EKSİKLİĞİ:
KANDA ile/ve/<> OMURLARDA ile/ve/<> KEMİKLERDE ile/ve/<>
AKCİĞERDE ile/ve/<> PANKREASTA ile/ve/<>
MİDEDE ile/ve/<> BAĞIRSAKLARDA ile/ve/<> HÜCREDE

( Yüksek tansiyona neden olur. İLE/VE/<> Bel/boyun fıtığına neden olur. İLE/VE/<> Gut/artrit gibi romatizmal hastalıklara neden olur. İLE/VE/<> Astıma neden olur. İLE/VE/<> Şeker hastalığına neden olur. İLE/VE/<> Ülsere neden olur. İLE/VE/<> Kabızlığa ve kolon kanserine yakalanma olasılığına neden olur. İLE/VE/<> Su eksikliği nedeniyle, beynimiz, hücreye oksijen göndermeyi keserse, oksijen kesilmesi sonucunda da hücre, kanserleşme sürecine girer! )


- SÛ-İ TEDBÎR ile/değil/yerine/>< HÜSN-ÜTEDBÎR

( Yanlış tutulan yol, yanlış tutum. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< İyi düşünülerek tutulan yol, doğru tutum. )


- SÛ-İ ZANN ile/değil/yerine HÜSN Ü ZANN

( Zan gitmeden insan âşık olamaz. )

( HÜSN-Ü ZANN İLE BAK
GÖRDÜĞÜN RAHMAN OLUR )


- SUSMA HAKKI ve/||/<> ÂDİL YARGILANMA HAKKI ve/||/<> KENDİNE YÜKLENİLEN SUÇU ÖĞRENME HAKKI ve/||/<> SAVUNMA HAKKI ve/||/<> İFADE SERBESTLİĞİ ve/||/<> MASUMİYET GÖSTERGESİ ve/||/<> SİLAHLARIN EŞİTLİĞİ ve/||/<> AVUKAT YARDIMI ve/||/<> AYDINLATMA YÜKÜMLÜLÜĞÜ ve/||/<> HUKUK DEVLETİ İLKESİ


- ŞUUR ile/ve HÜRMET

( Kur'an'î akıl ile furkanî aklın birliği. İLE/VE ... )


- TAKVÂ ile HURÂFE


- TASDİK:
ÜÇ TASAVVUR[İNTİKAŞ ile İRTİSAM ile İNTİBÂ] + HÜKÜM


- TATBİKAT-I HUKUKİYE:
MUHTELİF MAHİYET ARZEDEN, EF'AL-İ BEŞERİYE ile/ve/||/<> HUSÛSÎ MAHİYET ARZEDEN, EF'AL-İ BEŞERİYE ile/ve/||/<> DİNÎ VE İCTİMÂÎ MAHİYET ARZEDEN, EF'AL-İ BEŞERİYE


- TENÂSUH[< NESH] ile İTTİHAD[< VAHDET] ile HULÛL

( ... İLE Bir olma, birleşme, aynı düşüncede olma, birlik. İLE Gelip çatma. | Girme. )


- TESİR ile HÜKÜM


- TOPARLAK HÜCRE = HÜCRE-İ MÜDEVVERE = CELLULE RONDE


- TULPA(/YONTRA) ile HÜDDAM


- TÜZE/HUKUK:
BORU GİBİ değil/yerine HUNİ GİBİ


- ULULAMA = HÜRMET = VENERATION[İng.] = VÉNÉRATION[Fr.] = HOCHACTUNG[Alm.] = VENERATIO[Lat.]


- UYGARLIK ve/> HUZURSUZLUĞU


- ÜZÜNTÜ ile/ve HÜZÜN

( Geçmişin olumsuz(luk)larının anımsanması (ile/durumunda). İLE Geçmişin olumlu(luk)larının anımsanması (ile/durumunda). )


- VAAZ ile/ve HUTBE


- VAZÎ'A[Ar.] ile HUSRÂN[Ar.]


- YARGI = HÜKÜM = JUDGEMENT[İng.] = JUGEMENT[Fr.] = URTEIL[Alm.] = IUDICIUM[Lat.] = APOPHASIS[Yun.] = JUICIO[İsp.]


- YASAL/KANUNÎ EHLİYETTE:
EHLİYET-İ HUKUK ve/||/<> MALİKİYET ve/||/<> HÜRRİYET ve/||/<> İSMET


- (")YASALLIK(") ile/ve/değil/yerine/||/<>/< HUKUKÎLİK


- YAŞLANMA ile HUTCHINSON - GILLFORD ERKEN YAŞLANMA SENDROMU / PROGERIA


- YASSI HÜCRELER = HÜCERÂT-I MÜFERTAHA = CELLULES PLATES


- YAYIK HÜCRELER = HÜCERÂT-I MÜNBASİTE = CELLULES LAMINIFORMES


- YEŞİL YOL(THE GREEN MILE) ile/ve/||/<> HÜCRE NO: 7 MUCİZESİ(MIRACLE IN CELL NO: 7)

( Filmlerini izlemenizi salık veririz... )


- YİN-YANG ile/ve HUNAB-KU


- ZARİ ZARİ[Fars.] değil/yerine/= HÜNGÜR HÜNGÜR/İNLEYEREK


- ZÂT ile/ve HUZUR

( Simge, zâtı/sizi gösterir/işaret eder. )

( Huzura varmak için bende tâkat yok deme! Büyüklerle iş görmek zor değildir! Gam yeme! )


- ZİYAN ve HÜSRAN




Bu sayfa 01 Ocak 2024 itibariyle 9 kez incelenmiş/okunmuştur.