Söz(cük)leri/ni ve tutumu/nu değiştir... Dünya/n değişsin!

Bu nedir? | Nasıl kullanılır? | Nasıl okumalı/anlamalı? | Sıkça Sorulan Sorular | Yenilikler | İletişim

E'LERDE

KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!

(SÜREKLİ AYIRDINDA VE FARKINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)



Bugün[ 17 Mayıs 2024 ]
itibariyle 2419 başlık/FaRk ile birlikte,
2707 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.

(4/4)


- ETKİ ile KATKI

( EFFECT vs. CONTRIBUTION )


- ETKİ ile/ve/<> KONTROL

( EFFECT vs./and/<> CONTROL )


- ETKİ ile MANDELA ETKİSİ

( ... İLE Geniş bir kitlenin, gerçekleşmemesine karşın bir olayın yaşandığına inanması durumu. )


- ETKİ ile/ve/> NEDEN

( EFFECT vs./and/> REASON )


- ETKİ ile/ve/<> ÖZELLİK


- ETKİ ile/ve/<> PAY

( EFFECT vs./and/<> PORTION, EQUAL PART )


- ETKİ ile/ve/||/<> REHBİNDER ETKİSİ


- ETKİ ile/ve/<> TEPKİ

( EFFECT vs./and/<> REACTION )


- ETKİ UYGUN/GEREKLİ/YUMUŞAK TEPKİ


- ETKİ ile/ve YANKI


- ETKİ ile/ve/<>/> YANSIMA


- ETKİ ile/ve/||/<> YAPI


- ETKİLEMEYE ÇALIŞMAK (İÇİN) KONUŞMAK/ANLATMAK ile/ve/değil/yerine (SADECE) KENDİNİ ANLATMAK/TANIMLAMAK (İÇİN) KONUŞMAK/ANLATMAK


- ETKİLENMEK = AFFECT[İng.] = AFFECTER[Fr.] = AFFIZIEREN[Alm.] = AFFICERE[Lat.]


- ETKİLENMEK ile ALIMLAMAK

( TO GET IMPRESS vs. TO TAKE )


- ETKİLENMEK ile/ve/> ESİNLENMEK

( TO GET EFFECTION vs./and/> TO BE INSPIRED )


- ETKİLEŞİM


- ETKİLEŞİM ile/ve DEĞİŞİM

( INTERACTION vs./and ALTERATION )


- ETKİLEŞİM ile/ve DÖNÜŞÜM

( INTERACTION vs./and TRANSFORMATION )


- ETKİLEŞİM ile/ve/değil/yerine ETKİNLEŞMEK

( Duygusallık. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Koşulsuz sevgi. )

( Alışveriş. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Veriş. )

( [not] REACTIVE vs./and/but ACTIVE
ACTIVE instead of REACTIVE
[not] Emotional. WITH/AND/BUT Unconditional love. )


- ETKİLEŞİM ile/ve/||/<>/> EYTİŞİM


- Etkileşimli KONUŞ!!!


- ETKİLEŞİMLİ ve/||/<> DEVİNGEN


- ETKİLEŞME ile/ve KAYNAŞMA

( INTERACTION vs./and TO COMBINE )


- ETKİLEYİCİ ile/ve/||/<> "ÇARPICI"


- ETKİLEYİCİ ile "DOKUNAKLI"


- ETKİLEYİCİ ile/ve BELİRLEYİCİ

( IMPRESSIVE vs./and DETERMINER )


- ETKİLEYİCİ ile/ve DÖNÜŞTÜRÜCÜ

( IMPRESSIVE vs./and TRANSFORMER )


- ETKİLEYİŞ ile/değil ETKİLEŞİM


- Etkili KONUŞ!!!


- ETKİLİ ile/ve ETKİLEYİCİ

( EFFECTIVE vs./and IMPRESSIVE )


- ETKİLİLİK ile/ve/<> YERELLİK


- ETKİN ile/ve BASKIN

( AFFECTIVE vs./and DOMINANT )


- ETKİN ile/ve EGEMEN

( Egemen de/bile, egemenliğinin egemenliği altındadır. )

( ... ile/ve ALİİ SİLİ )


- ETKİN ile ETKEN


- ETKİN ile/ve/<> ETKİLİ


- ETKİN = FAAL = ACTIVE[İng.] = ACTIF[Fr.] = AKTIV[Alm.] = ACTIVO[İsp.]


- ETKİN ile/ve İŞLEYEN

( FÂİL ile/ve ÂMİL )


- ETKİNİN:
BULAŞMAMASI ile/ve/||/<> BOZULMAMASI


- ETKİNLİK/FİİL ile/ve DAVRANIŞ ile/ve EYLEM

( İş üretir. Durumu değiştirmektir. İLE/VE Psişik durumların dışavurumu. İLE/VE Bilinçli, amaçlı etkinlik. )


- ETKİNLİK/PERFORMANS =/ve İLETİŞİM =/ve GÜDÜLENME =/ve YETKİNLİK/LER

( NE? ve NEDEN? ve NASIL? )


- ETKİNLİK ile EDİLGENLİK

( Tarihte yerini alır. İLE Yazında[edebiyatta] yer bulur. )


- ETKİNLİK = FAALİYET, FAİLİYET = ACTIVITY[İng.] = ACTIVITÉ[Fr.] = AKTIVITÄT, TÄTIGKEIT[Alm.] = ACTIVIDAD[İsp.]


- ETKİNLİK ile/ve/||/<> NESNELERİN BÜTÜNLÜĞÜ


- ETKİNLİK ile/ve/değil/yerine/> ÜRETİM

( [not] ACTIVITY vs./and/but TO PRODUCE
TO PRODUCE instead of ACTIVITY )


- ETKİNLİK ile/ve ÜRETKENLİK

( ACTIVITY vs./and PRODUCTIVITY )


- ETKIYÂ [< TAKÎ]

( ALLAH KORKUSUYLA GÜNAH İŞLEMEKTEN ÇEKİNENLER )


- ETME-BULMA (DÜNYASI)


- ETMEK ile KILMAK

( TO MAKE/DO vs. TO RENDER )


- ETMEN = ÅMİL = AGENT[İng., Fr.] = AGENS, DAS WIRKENDE[Alm.] = AGENS[Lat.] = AGENTE[İsp.]


- ETMEN ile BİLEŞEN


- ETMEN ile/ve/değil EŞİK


- ETNİK/ETHNIC[İng.] değil/yerine/= BUDUNSAL


- ETOLOJİ

( Hayvan davranışlarını hayvanın doğal çevresi içinde inceleyen bilim dalı. )


- ETOPYA değil ETİYOPYA


- ETOPYA değil ETİYOPYA


- ETRA'[Ar.] ile ETRÂH[Ar. < TERAH]

( Dere gibi akan su. İLE/VE Kaygılar, tasalar, gamlar, kederler. )


- ETRAF[< TARAF] ile UC/LAR


- ETRÂF[Ar. < TARAF] ile ETRÂF[Ar. < TÜRFE]

( Yanlar, uclar, kıyılar. İLE Zarif ve nazik şeyler. )


- ETRAF ile/ve/||/<> EŞRAF


- ETRAFINDA:
"ÇOK KİŞİ" değil/yerine (SADECE) KİŞİ/ADAM


- ETS/EARLY DIAGNOSIS SYSTEM[İng.] değil/yerine/= ERKEN TANILAMA DÜZENİ


- ETÜT/ETÜD[Fr. < ETUDE] değil/yerine/= ÇALIŞMA

( Herhangi bir konuda yapılan inceleme, araştırma. | Ön çalışma. | Belirli bir konuyu inceleyen, araştıran yapıt ya da yazı. | Öğrencilerin, bir belletmenin gözetimi, denetimi altında ders çalışması, mütalaa, müzakere. )


- ETVÂR-I SEB'A

( NEFSİN YEDİ DERECESİNE GÖRE DEĞİŞEN HALLER )


- ETVÂR[< TAV[I]R]

( HAL VE HAREKETLER )


- EUDOS ile/ve/||/<>/> SCHEMA/FORM ile/ve/||/<>/> MORPHE[/FİGÜR/ŞEKİL/BİÇİM]


- EULER ve LAGRANGE ve KANT

( Klâsik mekaniğin matematiğini üretmiştir. VE Klâsik mekaniğe en mükemmel biçimini vermiştir. VE Klâsik mekaniğin felsefesini yapmıştır. )

( Euler sayısı, topolojik değişmezdir. )

( )


- EUNICH ile/değil UNIQUE

( Hadım.[YU:NİK | U'yu uzatarak] İLE/DEĞİL Tek.[YUNİ:K | İ'yi uzatarak] )


- EUPNE ile APNE

( Solunumun normal hali. İLE Solunumun durması. )


- EUS/ENDOSCOPIC ULTRASOUND[İng.] değil/yerine/= ENDOSKOPİK ULTRASON, İÇ GÖREÇLEMEYLE ULTRASON


- EV [PAYLAŞILAMIYOR/PAYLAŞILMIYOR]


- EV [PAYLAŞILAMIYOR/PAYLAŞILMIYOR]


- EV [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]


- EV [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]


- EV HALKI değil/yerine/= EV TUYU


- EV-BARK (SAHİBİ OLMAK)


- EV:
HAZIRYAPIM(PREFABRİK) ile ÇELİK


- EV ve/||/<>/> EVRE


- EV ile/ve/<> HANAY

( ... İLE/VE/<> İki ve daha çok katlı ev. | Sofa, hol. | Avlu. )


- EV ile/ve HÂNE


- EV ile/ve/değil/||/<>/< HÜCERÂT


- EV ile/ve/değil/||/<>/< KOMŞU

( Alma. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Al. )


- EV ile/ve/||/<> KONUT

( Öncelikle "ev" ve "konut" sözcükleri ele alınmalı... Türkçe'de konut sözcüğünün kökeni olan "kon", geçici olarak bir yerde bulunmayı tanımlamaktadır. Edim olarak kon-mak biçiminde kullanılır. Eskiden atlarla bir günde alınan yola de "konak" denilirmiş. Örneğin, "buradan orası 10 konak" denildiğinde arası on gün demekmiş. "Gündüzün şer'i, gecenin hayr'ından evlâdır" denilir. Gece yolculuğu yeğlenmez ve bir yerlerde konaklamak gerekirmiş. O yüzden, geceyi geçirmek için inilen, konaklanılan yerlere de konak denilmiş. Zarif, estetik konaklar, kervansaraylar yapmış eskiler...

Ev sözcüğü, konut sözcüğünün tam tersine, kalıcılığı yani yerleşmeyi simgelemektedir. Örnek olarak, Dîvân-ı Lugâti't-Türk'te, "evlenmek" sözcüğünün karşılığı olarak "ev edinmek, yerleşmek" tanımı kullanılır. "Konut ve ev" sözcüğünün kökenlerine baktığımızda ikisinin arasında anlam bakımından çok önemli bir uçurum olduğu rahatlıkla görülebilir. İlk dikkatimizi çekmesi gereken konu şudur. Konut, bir yer üzerinde geçiciliği tanımlar, ev ise yerleşikliği tanımlamaktadır. Konut üzerinde gerçekleşen konmak eylemi herhangi bir yer üzerinde olanaklıyken, evin toprağa oturduğunu (yerleştiğini) fark etmişizdir. Yani "ev" demek, toprakla bağ demektir.

Geçiciliğin simgesi olan konutlarda anılar yoktur, konutlarda anı bulamayız. Anı yoktur, çünkü 40 - 50 yıl içinde yıkılarak yerine yenisi yapılacak beton yapılarca işgal edilmiş topraklardır. Bahçeleri de yoktur... Bağ bahçe olmadığından da çocukluk anılarımız ol(a)maz. Evde ise anılar vardır. Birliktelik vardır, komşuluk vardır, aidiyet vardır. Evde, dedeimiz ninemiz, anne ve babamızla anılarımız yaşar. Üç kuşak bir arada bulunabilir. Huzur ve heyecanımız olur...

Evde, dallarında salıncak yaptığımız ve mevsimi geldiğine meyvelerini yediğimiz doğal ağaçlar vardır. Konutlarda ise GDO'lu ürünler... Uzun bir süre raflarda bozulmadan dursun diye yapay, GDO'lu, hormonlu ve kimyasal katkılı gıdalar ancak konutlarda bulunmaktadır. Evlerin sokakları araba katliamına da uğramaz; çünkü, daracık alanda yirmi ailenin arabası park etmek zorunda değildir. Dolayısıyla evlerin sokakları/mahalleleri çocuklara aittir. Konutların mahallelerinde sokaklar arabalarca işgal edilir, egzoz dumanı da armağanı. Evlerde sadece anne baba ve çocuklar değil dede ve nineler de kendine yer bulabilir. Konutlar ise yaşlıları, dedeleri ve nineleri birlikte barındırmaya yetmez. Onlar, artık "huzur evine gönderilmek zorundadır"...

Evler, nasıl konut oldu?

Diyelim ki, on katlı bir binada 150 m² konut edindik... Bu bina da 500 m² üzerine oturtulan bir alana sahiptir. Binadaki daire sayısı ise yaklaşık yirmi dolayında. Daire başına düşen toprak miktarı en fazla 25 m² gibi görünse de gerçekte toprakla artık bağınız kalmamıştır. Hayali bir topraktır o... Zira hiçbir dairenin topraktan ve onun üzerindeki üretim gücünden, verimliliğinden ve huzurundan yararlanılması olanaklı değildir. Ailelerin toprakla bağı kesilince onları rahatlıkla her şeyi satın alan/almakta zorunda olan tüketim toplulukları durumuna getirilir. Ev üzerinde yerleştiği toprakla bütünleşir ve üretim aracı olur. Konutlar ise birer borç üretimi, yani borçlanma merkezidir. Konutları hem satın alırken, hem de üzerinde yaşamımızı sürdürmeye çalışırken bağımlı, tüketici ve hasta bireyler durumuna düşeriz. Konutlarda doğanın sunduklarından yararlanamayız. Üstelik bu konutların planlı eskitme nedeniyle "bilimsel" süresi 60 - 70 yıl. Kullanım süreleri de 40 - 50 yıldır. 40 - 50 yaş aralığında sahip olduğunuz konutlarda ortalama yirmi yıl yaşamıyoruz bile... Bize üzerinde geçici olarak konulacak kapitalist düzenin dayattığı borç üreten merkezler değil toprak ile bütünleşik gerçek evler gerek. )


- EV ile KORUGAN

( ... İLE Ağaç gövdeleriyle yapılmış ve çevresinde kazılı çukuru bulunan, korunmaya elverişli, kare biçimindeki ev. | Ateş etmeye olanak verecek biçimde hazırlanmış delik ve mazgalları bulunan yer. )


- EV ile LAGINA

( ... İLE Mali'de, menapoza girmiş kadınların yaşadığı evler. )


- EV ile/ve/değil RAB

( ... İLE/VE/DEĞİL Mısır'da. )


- EVAKÜASYON/EVACUATION[İng.] değil/yerine/= BOŞALTMA


- EVALÜASYON/EVALUATION[İng.] değil/yerine/= DEĞERLEME


- EVALUATE vs. ASSESS vs. APPRAISE

( Değerlendirmek, takdir etmek. İLE Değerlendirmek, takdir etmek. İLE Değerlendirmek, değer biçmek. )


- EVÂN[Ar. çoğ. ÂVİNE] ile EVÂM[Ar.]

( Vakit, zaman, çağ. İLE Borç, ödünç. | Renk, boya. )


- EVANTRASYON/EVENTRATION[İng.] değil/yerine/= KARIN DIŞINA ÇIKMA, EVİSERASYON


- EVAPORASYON/EVAPORATION[İng.] değil/yerine/= BUHARLAŞ(TIR)MA


- EVAR/ENDOVASCULAR AORTIC ANEURYSM REPAIR[İng.] değil/yerine/= ENDOVASKÜLER AORT ANEVRİZMA TAMİRİ, DAMAR İÇİ ANA ATARDAMAR BALONCUĞU ONARIMI


- EVAZE

( Etek ucuna doğru genişleyen giysi. )


- EVC[Ar. çoğ. EVCÂT] ile EVC[Ar.]

( Yüce, yüksek bir şeyin en yüksek noktası, doruk. İLE Segâh dörtlüsünün ırak perdesindeki şeddi ile uşşak dörtlüsünün karışmasından oluşan eski bir makamdır. )


- EVC[Fars.] ile EVC[Ar. | çoğ. EVCÂT]

( Makam. İLE Yüce, yüksek, bir şeyin en yüksek noktası, doruk. )


- EVCÂ'[Ar. < VECÂ] ile EVCÂR[Ar.]

( Ağrılar, sancılar, acılar, sızılar. İLE İçinde gizlenmek üzere oluşturulan çukurlar, siperler. )


- EVCEL[Ar.] ile EVCER[Ar.]

( Çok korkak. İLE Çok çekingen. )


- EVCİL ile/ve/değil/<> İNSANCIL


- EVCİLİK değil EVLİLİK


- EVCİLLEŞME ile/ve/||/<>/>< YABANİLİK


- EVDE BAKIM ile/ve/||/<> HASTAHANEDE BAKIM


- EVELEYİP-GEVELEMEK


- EVENT vs. FACT


- EVENT/RECORDER EVENT RECORDER[İng.] değil/yerine/= OLAY KAYDEDER


- EVEREST ile OLYMPUS MONS

( Dünyadaki en yüksek dağ[8848]. İLE Mars'ta. [Everest'in 3 katı yüksekliğinde] )


- EVEREST ile SAGARMATHA/CHOMOLUNGMA

( ANA TANRIÇA/KRALİÇE/SAGARMATHA[Nepal dilinde]
CHOMOLUNGMA[Tibet dilinde] )

( "Bir Dağın Yüksekliği Matematik Yardımı İle Nasıl Ölçülür?" yazısını okumak için burayı tıklayınız... )


- EVERSİYON/EVERSION[İng.] değil/yerine/= DIŞA DÖNDÜRME


- EVERY THING vs. EVERY THING


- EVERY THING vs. EVERYTHING


- EVERY TIME vs. ALWAYS/FOREVER


- EVERYBODY vs. "EVERYBODY"


- EVERYBODY vs. ALL OF US


- EVERYBODY vs. MANY


- EVERYBODY vs. NOBODY


- EVERYBODY vs. PEOPLE


- EVERYONE vs. "EVERYONE"


- EVERYTHING vs. EVERYTHING


- EVERYTHING vs./and RELIABILITY


- EVERYTIME vs. "EVERYTIME"


- EVET DERİM/DEMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< HAYIR DİYEMEM(EK)

( Özellikle de sevdiğin birinden alabileceğin "evlilik teklifi"ne... )


- Evet! DİNLE!!!


- Evet! SUS!!!


- EVET ile/ve/||/<>/> DEVAM ET


- EVET ile HE


- EVET ile MUTLAKA

( YES vs. ABSOLUTELY )


- EVET = YES[İng.] = OUI[Fr.] = JA[Alm.] = SI[İt.] = SÍ[İsp.]


- EVETLEME, OLUMLAMA = İCAP, TASDİK = AFFIRMATION[İng., Fr.] = BEJAHUNG[Alm.] = AFFIRMATIO[Lat.] = AFIRMACIÓN[İsp.]


- EVHÂ[Ar.] ile VEHÂ[Ar.]


- EVHADU ile VÂHİD[< VAHDET]

( YALNIZ, TEK )


- EVHAM ile VESVESE


- EVİÇ ile HADİD


- EVİNDE YEMEK ile BAŞKASINDA YEMEK

( ... İLE Nedense daha tatlı gelir. )

( Buyurun misafirler, davranın bizimkiler. )


- EVİNİ/MUTFAĞINI/BUZDOLABINI, MARKETE ÇEVİRMEK değil/yerine EVİNİ/ZİHNİNİ, MARKETTE TUTMAK

( İstediğimiz zaman/gerektiğinde, gerektiği kadarını marketten almak varken "her an ve hemen istediğim yerine gelsin" diye onlarca gereksiz/gerekli ürünü evimizde bulundurmamız şart değil! )


- EVİNİ ve/||/<>/< ZİHNİNİ/KALBİNİ

( Konuk gelecekmiş gibi temiz tut! VE/||/<>/< Ölüm gelecekmiş gibi temiz tut! )


- EVİRE-ÇEVİRE


- EVİRME = AKİS = CONVERSION[İng., Fr.] = KONVERSION[Alm.] = CONVERSIO[Lat.]


- EVİSERASYON/EVISCERATION[İng.] değil/yerine/= KARIN DIŞINA ÇIKIM


- EVKAF[< VAKF]

( CÂMİ, MEDRESE, İMÂRET GİBİ HAYRÂTIN İDARESİNE AYRILAN ARAZİ, BİNA VS. | VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ )


- EVKAT[< VAK[İ]T]

( ZAMANLAR, ÇAĞLAR )


- EVLÂ'

( DAHA UYGUN, DAHA İYİ )


- EVLÂD-I BÜTÛN ile/ve EVLÂD-I ZUHÛR

( Kişinin kızının çocukları. İLE/VE Kişinin oğlunun çocukları. )


- EVLÂT[Ar.] değil/yerine/= ÇOCUKLAR


- EVLENECEĞİN KİŞİYİ:
AKŞAM/GECE GÖRMEK ile/ve/yerine SABAH/UYANINCA GÖRMEK


- EVLENMEK ile/ve/||/<>/< EĞLENMEK


- EVLENMEMİŞ ile EVLİ OLMAYAN

( Bekâr(< [Ar. BEKÂRET][Fars. BİKÂR]), evlenmemiş demektir. [Evli olmayan anlamına gelmez!] )


- EVLİ-BARKLI


- EVLİ-DAMLI


- EVLİLİK:
AİLE KARARI(GÖRÜCÜ) ile/ve/<> BEŞİK KERTMESİ ile/ve/<> DEĞİŞ-TOKUŞ

( Sibirya'nın kuzeyinde uygulanan üç çeşit evlilik. Eskiden ve kısmen hâlâ, gençler, 12 - 16 yaş arasında evlendirilirlermiş. İLE/VE/<> ... İLE/VE/<> Bir kızın, bir aileye gelin ve oğlunun da damat olarak gitmesi. )


- EVLİLİK:
GELECEĞİN TAAHHÜDÜ değil İLİŞKİ SÜRESİNCE SÖZLEŞME

( Birlikteliğin toplumsallığı, kurumsallığı ve kuramsallığı olan "evlilik", [dişil ya da eril fark etmeksizin] İNSAN için, koşullara/olanaklara bağlı, itibarî olan ve [doğal koşullarda olmayanlar için ve özellikle kentlerde yaşayanlarda] zorunlu olmayan bir süreç ya da kabul olarak değerlendirilmektedir.

Eşeysel birlikteliğin, kentlerde, eskisi gibi belirleyici/bağlayıcı olması ise pek fazla devrede olmayabilmektedir. )


- EVLİLİK:
SONUÇ değil BAŞLANGIÇ VE SÜREÇ


- EVLİLİK ile/ve/değil/<>/< AŞK

( Tanık, rızâ, onay ister. İLE/VE/<>/< Ahde vefâ edecek bir kalp yeterlidir. )

( Akit ile. İLE/VE/DEĞİL/<>/< Ahit ile. )


- EVLİLİK ile/ve/değil KUTSAL EVLİLİK

( Bir başkasıyla. İLE/VE/DEĞİL Kendinle. )

( Gövdeyle. İLE/VE/DEĞİL Zihninde. )

( MÜTEEHHİL[< EHL]: Evlenmiş, evli, teehhül etmiş. )


- EVLİLİKLERİN SONLANMASI:
"AŞKIN BİTMESİ" değil/ne yazık ki/< ARKADAŞLIĞIN OLMAMASI


- EVLİLİKTE/İLİŞKİDE:
(")KÜSME(") ve/<>/>/< (")BAĞIRMA(")


- EVLİYÂ ile/ve BEŞİK EVLİYÂSI


- EVOK POTANSİYEL/EVOKED POTENTIAL[İng.] değil/yerine/= UYARILMIŞ GİZİL GÜÇ


- EVOLÜSYON/EVOLUTION[İng.] değil/yerine/= EVRİM


- EVOLUTION vs. DEVELOPMENT


- EVOLUTION vs. MUTATION


- EVRÂD[< VİRD]

( OKUNMASI ÂDET OLUNAN DÎNÎ DUALAR, HER ZAMAN DİLDE VE AĞIZDA DOLAŞAN SÖZLER )


- EVRÂD[Ar. < VİRD] ile/ve/||/<> EZKÂR[Ar. < ZİKR]

( Okunması âdet olunan dini dualar. | Her zaman, dilde ve ağızda dolaşan sözler. İLE/VE/||/<> Anmalar, anımsamalar/hatırlamalar, bildirmeler, söylemeler. | Zikirler. )


- EVRAK[Ar. < VARAK] değil/yerine/= DEĞERLİ BELGE / İŞBELGE


- EVRAKLAR/LA değil EVRAK/LA

( "Evrak", varak[Ar. yaprak, yazılı kâğıt, varaka] sözcüğünün çoğulu olduğundan, çoğul olana bir "-ler" eki daha olmaz/kullanılamaz. )


- EVRE[Tr.] ile EVRE[Ar.]

( Bir olayda/işte birbiri ardınca görülen/beliren, gelişen değişik durumların her biri. Aşama, safha, merhale, faz. İLE Giysinin/esvabın dış yüzü. )


- EVREN

( Korkunun, fethedilme süreci. )


- EVREN "ANLAYIŞI/KABULÜNDE":
"AÇIK" ile "DÜZ" ile "KAPALI"

( k=-1 İLE k=0 İLE k=1 )

( Ω < 1 İLE Ω = 1 İLE Ω > 1 )


- EVREN:
"SONLU" değil SINIRSIZ-SONLU


- EVREN:
DÜNYA ile/ve/<>/> MUHÎD(OKYANUS/OCEAN)/ATLAS

( Hareket ve ağırlık merkezi. İLE/VE/<>/> En son felek. )


- EVREN:
YAYILIM ve/||/<>/> BÖLÜNEBİLİRLİK


- EVREN'İN İÇ YAPISI ve/<> EVREN'DE, İNSAN'IN YERİ


- EVREN/KAİNAT:
OLUŞ/KEVN ve/||/<> BOZULUŞ/FESAD


- EVREN/KÂİNAT ile DÜNYA

( Varolanların birlik ve bütünlüğü. ( UNIVERSE vs. EARTH )


- EVREN ile/ve BEN/KİŞİ

( UNIVERSE vs./and ME/PERSON )


- EVREN ile/ve BEN/KİŞİ

( UNIVERSE vs./and ME/PERSON )


- EVREN ve/<> BEYİN

( Makro beyin. VE/<> Mikro evren. )


- EVREN = KÂİNAT = COSMOS[İng., Fr.] = KOSMOS[Alm.] = KOSMOS[Yun.]

( VAROLANLARIN HEPSİ | OLANLAR | AYALTI DÜNYA [olarak kabul edilirdi] )


- EVRENBİLİM(KOZMOLOJİ) ve PSİKOLOJİ ve GEOMETRİ/MANTIK


- EVRENBİLİM = KEVNİYAT = COSMOLOGY[İng.] = COSMOLOGIE[Fr.] = KOSMOLOGIE[Alm.] = COSMOLOGIA[Lat.] = KOSMOLOGIA[Yun.]


- EVRENDE:
İKİLEM değil/yerine BÜTÜNLÜK


- EVRENDOĞUM = KİYANİYAT, TEŞEKKÜL-İ ÂLEM = COSMOGONY[İng.] = COSMOGONIE[Fr.] = KOSMOGONIE[Alm.] = KOSMO-GONIA[Yun.]


- EVRENİ ANLAMAK ile/ve YAŞAMAK


- Evreni DİNLE!!!


- EVRENİN MERKEZİ ile/ve DÜNYANIN MERKEZİ


- EVRENİN OLUŞUMUNDA/GELİŞİMİNDE:
İLK PARÇACIKLAR ile/ve/>/> İLK YILDIZLAR [< BUGÜN]

( 400.000'nci yılında. İLE/VE/> 400 milyon yıl sonra. [> 14.7 milyar yıl.] )


- Evrenin sesini DİNLE!!!


- Evrenin sesini duymak için SUS!!!


- EVRENİN, BAŞLANGIÇTAKİ ISISI

( 10¯³² )


- EVRENİN:
BÜYÜMESİ ile/ve/değil GENİŞLEMESİ


- EVRENİN:
KÖKENİ ile/ve/||/<>/> OLUŞU ile/ve/||/<>/> İŞLEYİŞİ


- EVRENİN:GENİŞLEMESİ ile/ve/||/<>/> KARANLIK ENERJİ

( 1965 ile/ve/||/<>/> 1967 )


- Evrenle KONUŞ!!!


- EVRENSEL [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]


- EVRENSEL AKIL ile/ve/<> BİREYSEL AKIL


- EVRENSEL BİLİM ile/ve/||/<> DÜNYA GÖRÜŞÜNÜN BİLİMİ


- EVRENSEL BİLİM ile/değil EGEMEN BİLİM

( Bilim, evrensel olmaz; bilim, egemen olur. Evrensel bilim yoktur, egemen bilim vardır. )


- EVRENSEL DİL ARAYIŞI ile/ve/||/<>/> YETER NEDEN İLKESİ

( LEIBNIZ )


- EVRENSEL FELSEFE ile EGEMEN FELSEFE

( Evren simgelerden, simgeler de noktalardan oluşur. )

( Tanrısal görü evrensellerle olanak bulur. )


- EVRENSEL/KOZMİK ile MİSTİK


- EVRENSEL/LİK ile/ve/değil/yerine/||/<> KALICI/LIK


- EVRENSEL ile KÜRESEL

( ÂLEM-ŞÜMÛL ile ... )

( UNIVERSAL vs. GLOBAL )


- EVRENSEL ile KÜRESEL/KÜREVİ

( ÂLEM-ŞÜMÛL ile ... )

( UNIVERSAL vs. GLOBAL )


- EVRENSEL ile/ve ORTAK

( UNIVERSAL vs./and COMMON )


- EVRENSEL ile ORTAK

( UNIVERSAL vs. COMMON )


- EVRENSEL ile/ve/değil/yerine PAYLAŞILAN

( [not] UNIVERSAL vs./and/but SHARED
SHARED instead of UNIVERSAL )


- EVRENSEL ile/ve/değil/yerine PAYLAŞILAN

( [not] UNIVERSAL vs./and SHARED
SHARED instead of UNIVERSAL )


- EVRENSEL ile/değil TÜMEL


- EVRENSEL = UNIVERSAL[İng., Alm.] = GÉNÉRALE[Fr.] = UNIVERSALIS[Lat.]


- EVRENSELLER ile/ve/<> KENDİN

( Filozoflar. İLE/VE/<> Peygamberler. )

( Genel/e. İLE/VE/<> Özel/e. )

( Evrensellere katılmayanlar, özelin sofrasına da oturamaz. )


- EVRENSELLERİN:
ŞEYLERDEN ÖNCELİĞİ ile/ve ŞEYLERİN İÇİNDELİĞİ ile/ve ŞEYLERDEN SONRALIĞI

( UNIVERSALIS ANTE REM cum/et UNIVERSALIS IN REBUS cum/et UNIVERSALIS POST REM )


- EVRENSELLEŞTİRME ile/ve SONSUZLAŞTIRMA

( UNIVERSALIZATION vs./and TO GET INFINITE )


- EVRENSELLEŞTİRME ile/ve SONSUZLAŞTIRMA

( UNIVERSALIZATION vs./and TO GET INFINITE )


- EVRENSELLİK ile/ve/<>/< ZORUNLULUK


- EVRİK ile/ve/<> EVRİŞİK

( [başka bir önermeye, kurama göre] Terimleri ters durumda olan. [önerme, kuram]
"Üçün altıya oranı, altının onikiye oranı gibidir" ve "onikinin altıya oranı, altının üçe oranı gibidir" önermeleri, birbirinin evriğidir.
"Aydınlığın yeğinlği, ışıklı cismin uzaklığıyla evrik olarak orantılıdır. Uzaklık çok olunca aydınlık azalır, az olunca aydınlık çoğalır."
İLE/VE/<>
Evirme yoluyla elde edilen önerme.
"Her kişi, gülendir." önermesinin evrişiği,
"Her gülen, insandır." biçiminde olur. )


- EVRİLME ile/ve/değil ÇEVRİLME


- EVRİM YASASI ile/ve/||/<> EVRİM KURAMI ile/ve/||/<> EVRİMSEL BİYOLOJİ

( )

( )


- EVRİM:
DİRİMSEL ile/değil TARİHSEL


- EVRİM:
DOĞAL SEÇİLİM KURAMI/ÖRNEĞİ ile/ve/değil/yerin/<>/>< DAYANIŞMA(SYMBIOSIS) KURAMI/ÖRNEĞİ

( Ekvator bölgesinde. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<>/>< Sibirya'da. )

( CHARLES DARWIN ile/ve/değil/yerine/<>/>< PYOTR KROPOTKIN[09 Aralık 1842 - 08 Şubat 1921] )


- EVRİM/EVOLASYON[İng. < EVOLUTION] ile DEĞİŞİNİM/MUTASYON

( Canlının tür olarak gelişmesi, bir canlıyı ötekilerden ayırt eden morfolojik ve fizyolojik karakterlerin gelişmesi yolunda geçirilen bir seri değişim. İLE Genetik yapıda, kendiliğinden ya da bir dış etken aracılığı ile ortaya çıkan değişiklik. | Doğada ve toplumda, niteliksel değişmelerin, yavaş yavaş değil birdenbire olması, bir şeyin, ortam ve koşullarını bulduğunda, birdenbire nitelik değiştirmesi. )

( 1500 milyon yıl ilâ 2 milyar yıl gerekir. )

( )

( )

( )

( EVOLUTION vs. MUTATION )


- EVRİM/SEL/LİK ve/<> EVREN/SEL/LİK


- EVRİM/SEL ile/ve/||/<> GELİŞİM/SEL

( )

( EVOLUTION vs./and/||/<> PROGRESS/DEVELOPMENT )


- EVRİM ile/ve/değil/||/<>/> ÇEŞİTLENDİRICİ/LIK


- EVRİM ile/ve/değil/yerine DEĞİŞİKLİK

( [not] EVOLUTION vs./and/but ALTERATION
ALTERATION instead of EVOLUTION )


- EVRİM ile/ve/değil/yerine DEĞİŞİM

( [not] EVOLUTION vs./but ALTERATION
ALTERATION instead of EVOLUTION )


- EVRİM ile/ve/değil/<> DOĞAL SEÇİLİM


- EVRİM ile/ve/<> ESKİME


- EVRİM ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İLERLEME


- EVRİM ile/ve/||/<> MOZAİK EVRİM


- EVRİM = TEKÂMÜL = EVOLUTION[İng.] = ÉVOLUTION[Fr.] = ENTWICKLUNG, EVOLUTION[Alm.] = EVOLUTIO[Lat.] = EVOLUCIÓN[İsp.]


- EVRİŞİM

( CONVERSION )


- EVSA'[Ar. < VÂSÎ] ile EVSÂH[Ar. < VESAH]

( Dahe/pek geniş/açık/enli/bol. İLE Kirler, pislikler. )


- EVSÂM[Ar. < VESM/VEŞM] ile EVSÂM[Ar. < VASM]

( Gövde üzerine bir iğne ile kara bir tozdan yapılan resimler, şekiller ya da yazılan yazılar, döğmeler. İLE Ayıplar, utanmalar, arlar, hayâlar. )


- EVSÂT[Ar. < VASAT] ile EVSAT[Ar. çoğ. EVÂSİT]

( Ortalar. İLE Bir şeyin ortası. | Ortadaki. | Orta, orta halli. | Yüksek ile alçak arası. | Türk müziğinin büyük usûllerindendir. )


- EVTÂD[< VETED]

( ZÜMRE-İ RİCÂLULLAHTAN DÖRT KİŞİ | DÖRT MENZİLİ VARDIR )

( ŞARK, GARB, ŞİMAL, CENÛB | AĞAÇ YA DA DEMİR KAZIKLAR, DİREKLER )


- EVTÂR[Ar. < VATAR] ile EVTÂR[Ar. < VETER]

( Gereksinimler, gerekli olanlar. İLE Yaya gerilmiş ipler, kirişler, teller. | Bir eğimin iki ucuna bağlanan düz çizgiler. )


- EVVÂB

( ALLAH'A RÜCÛ EDEN FENÂFİLLAH MAKAMI )


- EVVEL[Ar.] ile KABLE[Ar.]


- EVVEL ile/ve ÂHİR

( Bâtın. İLE/VE Zâhir. )


- EVVELA değil/yerine/= ÖNCE/İLKİN/ÖNCELİKLE/İLK ÖNCE


- EVVELDEN değil/yerine/= ÖNCEDEN/ÖNCELERİ/ESKİDEN


- EVVELİ değil/yerine/= ESKİDEN/ÖNCEKİ


- EVVELİYÂT ile MÜŞÂHEDÂT ile MÜCERREBÂT ile HADSİYÂT ile MÜTEVÂTİRÂT ile FITRÎYÂT(KIYASI KENDİNDE ÖNERMELER)

( Aksiyomlar. Bir ikinin yarısıdır. Bütün parçadan daha büyüktür. İLE Gözlemler. Güneş aydınlatıcıdır. Ateş yakıcıdır. İLE Deneyimler. Sakmunya safra gidericidir. İLE Sezgiler. Ay, ışığını Güneşten alır. İLE Doğru haberler. Hz. Muhammed peygamberlik iddia etti ve mûcize gösterdi. İLE Zihinde mevcut "iki eşit parçaya bölünme" ilkesine dayanan "Dört çifttir" önermesi gibi. )


- EVVELİYAT değil/yerine/= ÖNCESİ


- EVZÂ'[Ar. < VAZ] ile EVZAH[Ar. < VÂZIH]

( Durumlar/haller, duruşlar, tavırlar, vaziyetler. İLE Çok açık. )


- EVZÂR[Ar. < VEZER] ile EVZÂR/EFZÂR[Fars.]

( Kaleler, hisarlar, sığınılacak yerler. | Galebeler, üstünlükler. | Dağlar. İLE Sanat/zanaat sahiplerinin kullandıkları aletler. )


- EWALD von KLEIST ve/||/<> PIETER VAN

( LEIDEN ŞİŞESİ - 1745 )


- EX ANTE PREVIOUSLY[İng.] değil/yerine/= ÖNCEDEN


- EX POST FROM BEHİND[İng.] değil/yerine/= GERÇEKLEŞEN


- EX VIVO[İng.] değil/yerine/= CANLI DIŞI


- EXACTLY vs. COMPLETELY


- EXAMPLE vs. SAMPLE vs. INSTANCE vs. SPECIMEN


- EXCEEDINGLY vs. EXCESSIVELY

( ÇOK FAZLA vs. AŞIRI DERECEDE ÇOK )


- EXCEPT vs. ACCEPT


- EXCEPTIONAL vs. EXCEPTIONABLE


- EXCESS vs. MANY


- EXCESS vs./and PROBLEM


- EXCESS vs./and STATE OF BELONGING


- EXCHANGEABLE(NESS) vs. ARBITRARY(-I-NESS)


- EXCITABILITY[İng.] değil/yerine/= UYARILGANLIK


- EXCITABLE EJACULATION vs. SEXUAL EJACULATION


- EXCITEMENT vs./and ENERGY


- EXCITEMENT vs./and ENTHUSIASM


- EXCITEMENT vs./and HASTE


- EXCURSION[İng.] değil/yerine/= AÇILMA | GEZİNIM


- EXECUTION vs. DEATH PENALTY


- EXECUTION vs. TO BEAR


- EXECUTION vs. TO FASTEN


- EXISTENCE and UNITY


- EXISTENCE AT OUT vs. EXISTENCE AT MIND vs. EXISTENCE AT LANGUAGE vs. EXISTENCE IN WRITTEN


- EXISTENCE IN SELF vs. EXISTENCE FOR SELF vs. EXISTENCE IN SELF AND FOR SELF


- EXISTENCE vs. INSTRUMENT


- EXISTENCE vs. PRESENCE


- EXISTENCE vs. QUANTITY OF EXISTENCE


- EXISTENCE vs./and UNITY


- EXIT[Tr.] değil/yerine/= ÇIKIŞ


- EXPANDER[İng.] değil/yerine/= GENİŞLETICİ (DOKU, YAPI VB.)


- EXPANSION vs. EVOLUTION


- EXPENDITURE and PUBLIC EXPENDITURE and TAX EXPENDITURE

( Gider, harcama, masraf. VE Kamu giderleri. VE Vergi gideri. )


- EXPERIENCE vs. ACCUMULATION


- EXPERIMENT vs. EXPERIENCE

( Outside. vs. Inside. )


- EXPERIMENT vs. OBSERVATION


- EXPERIMENT vs. TEST


- EXPLAINING vs./and SHARING


- EXPLANATION [OF ...] vs. THE NAME [OF ...]


- EXPLANATION vs. METAPHOR


- EXPLANATION vs. SUMMARY


- EXPLICIT vs. IMPLICIT


- EXPLOITATION vs. ABUSE vs. MANIPULATION


- EXPORT PROMOTION and EXPORT RESTRICTIONS and EXPORT SUBSIDY and EXPORT VOLUME and TEMPORARY EXPORT

( İhracatın teşviki. VE İhracat sınırlamaları. VE İhracat sübvansiyonu. VE İhracat hacmi. VE Geçici ihracat. )


- exsic.[Lat. < EXSICCATUS] değil/yerine/= KURU, KURUTULMUŞ


- ext. sup. alut.[Lat. < EXTENDE SUPER ALUTEM] değil/yerine/= DERİ ÜZERİNE YAYINIZ


- ext.[Lat. < EXTERNUS] değil/yerine/= DIŞTAN KULLANILIR


- ext./EKSTRE[Lat. < EXTRACTUM] değil/yerine/= ÖZ, HULÂSA,


- EXTEND vs. WIDEN


- EXTERIOR vs. EX


- EXTERIOR vs. EXTERNAL


- EXTERNALIZE vs. TO CONCRETIZE


- EXTERNALIZED POWER vs./and THE POWERS WHICH EXTERNALIZED


- EXTREME DEVOTION vs. SELF-SACRIFICE


- EXTREME DEVOTION vs. TO BEAR


- EY-V-ALLAH ile/ve/||/<> EY-V-ALLAH

( HAKK'A TESLİMİYET ile PEKÎ, ÖYLE OLSUN | ALLAH'A ISMARLADIK | HİÇ İTİRAZ ETMEMEK )


- EYÂLÂT[Ar. < EYÂLET] ile EYÂLET[Ar.]

( Vâlîlerin yönetimi altında bulunan bölgeler. İLE Bir vâlînin yönetimi altında bulunan bölge. )


- EYALET ile/ve/değil COMMONWEALTH

( ... İLE/VE/DEĞİL Ortak rızayla oluşturulmuş siyasi topluluk. ["İngiliz Uluslar Topluluğu" değil!] )

( Amerika'da 46 eyalet vardır. İLE/VE/DEĞİL Virginia, Kentucky, Pennsylvania ve Massachusetts birer Commonwealth'tir.
Virginia [(Virgin: Bakire) Kraliçe I. Elizabeth'ten] Amerika'nın kuruluşundaki 13 eyaletten [Amerikan bayrağındaki 13 çizgi] biriydi. Kendisini Commonwealth olarak ilân eden ilk bölgeydi. )


- EYDÜR

( Söylemek. )


- EYE vs. FACE


- EYEBROW vs. EYELASH


- EYEF ile/ve EYER

( İp yayı. İLE/VE İnsan yayı. )

( M.Ö. 6000-8000 zamanlarının en önemli teknolojik buluşlarından biridir. İLE/VE ... )

( Yük taşımaya yarayan urganın ayrılmaz parçası olan oval iki uçlu bir aygıt. İLE/VE ... )

( Teknik özellikleri:
* Eyef olmazsa ekin sapı, budanmış bağ çubukları, okluk ve yaylık gibi çubukların yakacak için çalı çırpının taşınması neredeyse olanaksızdır. Çubukların kayıp düşmelerine engel olur.
* Eyef'te düğüm yoktur. Karda-kışta, düğüm donduğundan dolayı yük boşaltılamaz. İple bağlanmış olsa ipi kesmek zorunda kalınır. Bu da yapılması zor ve zahmetli olan bir malzemenin kaybıdır.
* Ağır bir yükü, ikinci bir kişinin yardımına gerek kalmadan sırtınıza alabilir ve indirebilirsiniz.
* Düğüm olmadığından, yükü indirmek ve boşaltmak çok kolaydır. İpin/eyefin ucunu salıvermek yeterlidir.
* Yüklerin devrilmesi söz konusu olmadığından, kervanın sağlıklı akışını sağlar. Kesinti ve duraklamaya neden olmaz.
* Çalı-çırpının ve kişilerin, düzgün, tertipli bir disiplinle A noktasından, B noktasına ulaşmasını sağlar.
* Düğüm yapmak ve ipi kesmek gibi bir sorunu, temelli ortadan kaldırmıştır.
* Âlet, yetişkin bir kişinin, açık eli kadardır.
* Oval biçimlidir.
* Ucları dışarı taşarak üst üste oturur, gerektiğinde uclar aralanabilir. )

( BU/BUU/BUĞ ile/ve ... )


- EYELINER[İng.] değil/yerine/= GÖZ KALEMİ


- EYER değil EĞER


- EYFEL KULESİ ve PISA KULESİ


- EYİLİM değil EĞİLİM


- EYİM değil EĞİM


- Eyle ve KONUŞ!!!


- EYLE! ve/||/<> GÖSTER! ve/||/<> KANITLA!

( Konuşmak yerine. VE/||/<> Söylemek yerine. VE/||/<> Söz vermek yerine. )

( Instead of talk! AND/||/<> Instead of say! AND/||/<> Instead of promise! )

( ACT! and/||/<> SHOW! and/||/<> PROVE! )


- EYLEM:
KARINCA[< KARIŞTIRARAK] ve/||/<> KARARINCA/KARARINDA


- EYLEM:
[hem/ne] SONLULUK ile/ve/||/<>/hem de/ne de SONSUZLUK

( w/hem de/ne de )


- EYLEM:
ÖZEN ve/||/<> DİSİPLİN


- EYLEM/FİİL ile/ve ETKİNLİK/FAALİYET

( Tek. İLE/VE Çok. )

( Somut. İLE/VE Soyut. )

( Fizikteki simgesi: S )

( ACTION vs./and ACTIVITY )


- EYLEM/FİİL ve/> KEMÂL


- EYLEM/HAREKET ve/||/<>/>/< SAĞALTIM/TEDAVİ/ŞİFÂ


- EYLEM ve/||/<>/> ANDA OLMAK ve/||/<>/> KENDİLİĞİNDENLİK ve/||/<>/> YARATICILIK


- EYLEM ve BİRLİK

( ACTION and UNITY )


- EYLEM ile/ve/değil/yerine BÜTÜNLÜK İÇİNDE EYLEM

( [not] ACTION vs./and/but ACTION IN THE INTEGRITY
ACTION IN THE INTEGRITY instead of ACTION )


- EYLEM ile/ve/değil/||/=/<>/< DİRENME


- EYLEM ve/<>/>< DÜŞÜNME


- EYLEM ile/ve/||/<>/> ETKİ


- EYLEM ile/değil EYLEME(K)


- EYLEM ile/ve/değil/||/<>/< EYLEMİN DEĞERİ

( Bilim. | Sanat. | Fizik/doğa. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Felsefe. )


- EYLEM = FİİL = ACTION, ACTIVITY[İng.] = ACTION[Fr.] = AKTION, HANDLUNG[Alm.] = ACTION[Lat.] = ACCIÓN[İsp.]


- EYLEM ile/ve/değil/||/<> İŞLEM


- EYLEM ile/ve ÖZGÜRLEŞTİRİCİ EYLEM

( O, ırmağa götürür fakat geçiş size aittir. )

( It will take you to the river, but the crossing is your own. )

( ... ile/ve SATSANG )


- EYLEM ile ÖZGÜRLEŞTİRİCİ EYLEM(SATSANG)

( O, ırmağa götürür ama geçiş size aittir. )


- EYLEM ile/ve UYGULAMA

( Doğruluk ve eylemin birliği! )

( Bencil olmayan ve arzudan arınmış eylem! )

( ACTION vs./and TO APPLY
Union of righteousness and action!
Unselfish and desireless action! )


- EYLEM ve/||/<>/> YOL GÖSTERİCİ/LİK


- EYLEMCİL ÇEKİM

( VERBAL INFLECTION )


- EYLEME = ACT, OPERATE[İng.] = AGIR[Fr.] = HANDELN[Alm.] = AGERE[Lat.] = OBRAR[İsp.]


- Eylemle KONUŞ!!!


- Eylemli KONUŞ!!!


- EYLEMSİ

( GERUND, PARTICIPLE )


- EYLEMSİZ "ÖNGÖRÜ" ile/ve/<> ÖNGÖRÜSÜZ "EYLEM"

( Hayal görmek. İLE/VE/<> Karabasan görmek. )


- EYLEMSİZ DÜŞÜNME/DÜŞÜNCE ile/değil/yerine EYLEMLİ DÜŞÜNME/DÜŞÜNCE

( El duası olmadan, dil duası olmaz. )

( Yaparak başarırsınız, tartışıp çekişerek değil. )

( Kalbi değiştiren eylemdir. )

( Herşey yapıldığında zihin sessiz kalır. )

( Sağlam bir anlayışa sahip bir kişi, eylemden sakınmaz. )

( İnandığınızı yapın ve yaptığınıza inanın. Başka her şey enerji ve zaman savurganlığıdır. )

( Evinizin eşiğini temizlemeden, komşunuzun damındaki kardan şikâyet etmeyiniz. )

( [not] THOUGHT/TO THINK WITHOUT ACTION vs./but THOUGHT/TO THINK IN ACTION
THOUGHT/TO THINK IN ACTION instead of THOUGHT/TO THINK WITHOUT ACTION
By doing you succeed, not by arguing.
A change of heart is action.
When all is done, the mind remains quiet. )


- EYLEMSİZ HAREKET ile/ve/||/<> KÜTLE ÇEKİMİ ALTINDAKİ NESNENİN HAREKETİ


- EYLENCE değil EĞLENCE


- EYMEK değil EĞMEK


- EYR KONDİŞIN/AIR CONDITION değil/yerine/= ISI DENGELER


- EYRİ değil EĞRİ


- EYTİŞİM(DİYALEKTİK) ile/ve/||/<> ÇEKİŞENLERİN EYTİŞİMİ(AMPHETESIS[Yun.])


- EYTİŞİM(DİYALEKTİK) ve/||/<> GÖRELİLİK ve/||/<> HOLOGRAFİK EVREN ve/||/<> SİBERNETİK ve/||/<> KUVANTUM


- EYTİŞİM(DİYALEKTİK) ile SÜREÇ(VETÎRE)

( DIALECTIC vs. PROCESS )


- EYTİŞİM(DİYALEKTİK) ile ZITLIK

( DIALECTIC vs. CONTRARINESS )


- EYTİŞİM/DİYALEKTİK:
DOĞAL ile/ve/||/<> TARİHSEL


- EYTİŞİM/DİYALEKTİK ile/ve/değil/yerine ile/ve/değil/yerine ÇOKLU EYTİŞİM / POLİ-DİYALEKTİK


- EYTİŞİM/DİYALEKTİK ile/ve/||/<>/> ÇATIŞKI[ANTİNOMİ] (VE GELİŞTİRİLMESİ)


- EYTİŞİM/DİYALEKTİK ile/ve/||/<>/> ÇOKLU EYTİŞİM


- EYTİŞİM/DİYALEKTİK ile/ve DEVİM/DİNAMİK

( DIALECTIC vs./and DYNAMIC )


- EYTİŞİM/DİYALEKTİK ile/ve/||/<> TARİH


- EYTİŞİM = FENN-İ MÜNAZARA, İLMİ- CEDEL, İLM-İ HİLAF Ü CEDEL = DIALECTIC[İng.] = DIALECTIQUE[Fr.] = DIALEKTIK[Alm.] = DIALEKTIKE[Yun.] = DIALECTO[İsp.]


- EYTİŞİM ile/ve KAVRAMSAL EYTİŞİM


- EYTİŞİM ve UZAKDOĞU KÜLTÜRÜ


- EYTİŞİM ve/||/<> YÖNTEMSEL KUŞKU


- EYVALLAH ile/ve ESTAĞFİRULLAH


- EYVAH" ile/değil/yerine EYVALLAH

( Temel, yerde bir muz kabuğu görmüş...

- "Eyvah! Yine düşeceğim." demiş. )


- EZ-BER[Fars.] ile EZ-DİL[Fars.]

( Zihinde tutma, unutmamaya çalışma. [EZ: -den. | BER: Göğüs. EZ-BER: Göğüsten.(Kalpten/kalbe anlamına!)]["ezberden" değildir/yanlıştır!] İLE Gönülden. )


- EZ'AF[Ar. < ZAÎF] ile EZ'ÂF[Ar. < ZI'F]

( Daha/pek zayıf, dermansız, kuvvetsiz. İLE Bir şeyi, iki katı yapan fazlalıklar, katlar. )


- EZÂ ile/ve/||/<> CEZÂ


- EZÂLEHU 'AN MEVZİ'İHÎ[Ar.] ile EZELLEHÛ[Ar.]


- EZAN değil/yerine/= ÇAĞRAN


- EZAN ile SALÂ

( Ezan, günde beş vakit olarak kılınan namaza davet içindir. Sabah ezanı Sabâ Dilkeşhâverân, öğle ve ikindi namazı Hicaz/Hüseynî, akşam namazı Rast, yatsı namazı ise Nevâ, Beyâti, Rast ya da Hicaz makamlarından biriyle okunur. )

( BÂNG-İ NEMÂZ ile ... )


- EZBER ile !EZBERCİLİK


- EZBER değil/yerine/= BELLEME


- EZBER ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< BİLGİ


- EZBER ve/||/<> İTİRAZ


- EZBER ile/ve/||/<> TAKLİT


- EZBERCİ/LİK ile/değil/yerine HAZIRCI/LIK


- Ezberden konuşuyorsan SUS!!!


- EZCÜMLE/HÜLÂSA değil/yerine/= ÖZETLE/KISACA


- Ezdirmemek için DİNLE!!!


- Ezdirmemek için SUS!!!


- EZECC[Ar.] ile EZEBB[Ar.]

( İnce ve uzun kaşlı, kalem kaşlı. İLE Kaşlarının kılı çok ve saçı uzun olan. )


- EZEL[Ar.] ile EZELL[Ar. < ZELÎL]

( Başlangıcı olmayan geçmiş zaman, öncesizlik. İLE Daha/pek/çok aşağılık kişi. )


- EZEL ile KADÎM


- EZEL değil/yerine/= ÖNCESİZLİK


- EZELDE ve/||/<>/> GÜZELDE

( Nokta. VE/||/<>/> Saklı. )


- EZELİ REKABET[Ar.] değil/yerine/= ESKİLİ ÇEKİŞKİ


- EZELİ değil/yerine/= BİTİMSİZ


- EZELİ değil/yerine/= ESKİLİ/ÖNCESİZ


- EZGİ/NAĞME[Ar.]/MELODİ[Fr. < MÉLODIE] ile ARA NAĞME

( Güzel, uyumlu ses. | Birinin yalandan ve nazlanarak söylediği söz. İLE Şarkı, türkü, köçekçe vb. küçük güfteli bestelerde, güftenin iki kıtası arasına ya da başına, sonuna da gelebilen, sözsüz çalınan parça. | Sık sık söylenilen söz ya da açılan sorun. )


- EZHÂR[Ar. < ZAHR] ile EZHÂR[Ar. < ZEHRE/ZEHERE]

( Arkalar, sırtlar. | Yüzler, satıhlar. İLE Çiçekler. )


- EZHEL[Ar.] ile EZHER[Ar.]

( Pek dalgın ve unutkan. Gaflette çok bulunan. İLE Pek beyaz, güzel ve parlak. )


- EZİCİ "GÖRÜŞ/KANAAT" ile/ve/değil/yerine/||/<>/> ORANTILI/ORANTISIZ "GÜÇ"


- EZİK ile ÇÜRÜK


- EZİLE BÜZÜLE (İSTEMEK, SÖYLEMEK, SORMAK)


- Ezilmemek için DİNLE!!!


- Ezilmemek için SUS!!!


- EZİNÇ ile EZİNTİ

( Korku ya da heyecan nedeniyle duyulan, şiddetli acı ya da sıkıntı. İLE Açlık etkisiyle midede duyulan tedirginlik, acıkma duyusu. )


- EZİYET(CEVR) ile ISTIRAP


- EZİYET değil/yerine/= İNCİTİM


- EZİYET değil RAHMET


- EZİYET ile/değil/yerine ZAHMET


- EZKÂ[Ar.] ile EZKÂ[Ar.]

( Daha/pek lekesiz, temiz, hâlis, erdemli. İLE Daha anlayışlı, çok zeki. )


- EZKÂR[< ZİK[İ]R]:
ZİKİRLER | ANMALAR, ANIMSAMALAR, SÖYLEMELER


- EZKİYÂ'[Ar. < ZEKÎ] ile EZKİYÂ[Ar. < ZEKÎ]

( Lekesizler, hâlisler, erdemliler. İLE Keskin fikirliler, anlayışlılar. )


- Ezmek için DİNLE!!!


- Ezmek için SUS!!!


- EZMEK ile YEDİRMEK


- EZOTERİK RİTÜEL ile/ve/<> DİNSEL RİTÜEL

( İçselliği geliştirici. İLE/VE/<> Dışsallaştırıcı. )


- EZOTERİK ile/değil/yerine BÂTINÎ


- EZOTERİK ile EKZOTERİK

( Ezoterik: 1.İçsel/Lâtif olan; 2. Üyelerine açık, halka kapalı. İLE Ekzoterik: Dışsal/Kesif olan, herkese açık olan. )

( Yeraltı suları. İLE Yerüstü suları. )


- EZRA'[Ar.] ile EZRÂ'[Ar.]

( Pek düzgün/fasih. Sözü düzgün kişi. İLE Beyaz kulaklı siyah at. )


- EZZA değil ECZA


- HEYET[Ar.]/ENCÜMEN/KOMİTE[Fr. < COMITE]/KOMİSYON değil/yerine/= YARKURUL/ALT KURUL

( Meclis ya da herhangi bir kurultayda, bazı konuları inceleyerek, varılan sonuçları tartışılmak için genel kurula getirmekle görevli, üyeler arasından oluşturulan altkurul. )


- İKTİDAR:
"EYLEMSEL" değil/yerine/></< HUKUKÎ


- KAYGI/ENDİŞE ile SIKINTI

( ANXIETY vs. BOREDOM/DISTRESS/DEPRESSION )


- KELEBEK(PAPILLON)[1973] ve/<>/> ESARETİN BEDELİ(SHAWSHANK REDEMPTION) ve/<>/> OZ ve/<>/> PRISON BREAK ve/<>/> KELEBEK(PAPILLON)[2018]


- RUH:
ETKİSİYLE/SONUÇLARIYLA BİLİNEN ile/ve/<> İÇERİĞİYLE/KAPSAMIYLA BİLİN(E)MEYEN


- SEVGİDE:
[Yun.] EROS ile/ve/||/<>/> PHILOS ile/ve/||/<>/> STORGE ile/ve/||/<>/> LUGUS ile/ve/||/<>/> MANIA ile/ve/||/<>/> PRAGMA ile/ve/||/<>/> PHILAUTIA ile/ve/||/<>/> AGAPE

( Eşeysellikteki sevgi. İLE/VE/||/<>/> Etkileyici sevgi, dostluk sevgisi. İLE/VE/||/<>/> Aile/akraba sevgisi. İLE/VE/||/<>/> Oyun sevgisi. İLE/VE/||/<>/> Takıntılı sevgi. İLE/VE/||/<>/> Kalıcı sevgi. İLE/VE/||/<>/> ["]Benlik["] sevgisi. İLE/VE/||/<>/> Tanrısal/Aşkın sevgi. )


- ÜRETİM:
ENDÜSTRİYEL ile/ve/<> ÖZEL

( Özel üretim yapan işletmelerde, ürünler sıfırdan tasarlanarak ya da siparişe özel olarak mühendislik çalışmaları sonucunda ortaya çıkar. Sipariş için gerçekleştirilen tasarım, ürünün sonucuna aktarılacağından dolayı ve hazırda bulunan pek çok tahmin nedeniyle, tüm üretim sürecinde esnek bir yapı olmasını gerektirmektedir. Varolan süreçlerin esnekliği dolayısıyla da, özel üretim yapan işletmeler, ERP sistemlerinden temel olarak esneklik ve çeviklik beklemektelerdir. Endüstriyel üretim yapan işletmeler tarafında ise ürünler, sipariş bazlı olarak ayarlanır. Müşteriler, stokta bulunan bir ürünü sipariş edebilecekleri gibi, önceden tasarlanmış ve katalogda yer alan bazı özellikler ve seçenekleri de satın alınacak ürüne katarak sipariş verebilirler ancak değişiklik istekleri, kataloglar ile sınırlıdır.

Özel üretim yapan firmalar, esneklik ve çevikliğe önem verirken, endüstriyel üretim yapan firmalar daha çok operasyonel verimliliğe odaklanmaktadır. Aynı zamanda, endüstriyel üretim yapan firmalar, üretim süreçlerinde, özel üretim sürecindeki her bir projenin değiştiği durumun aksine, tahmin edilebilirlik ve süreklilikten gelen avantajlara da sahip olurlar. Tahminler ve yansıtmalar sayesinde de, yöneticiler, sonuçları ölçebilirler ve gerektiğinde yönlerini değiştirebilirler. Bu değerler de bulunulan süreçlerin gelişmesini ve tüm zincirin bütünleşmesinin güçlenmesini sağlar. )


- V ve/||/<> P ve/||/<> T ve/||/<> E

( Hız. VE/||/<> Basınç. VE/||/<> Zaman. VE/||/<> Enerji. )


- YAPIT/ESER ile KİTAP

( ... ile PİTAKA )



(4/4)




Bu sayfa 01 Ocak 2024 itibariyle 146 kez incelenmiş/okunmuştur.