Söz(cük)leri/ni ve tutumu/nu değiştir... Dünya/n değişsin!

Bu nedir? | Nasıl kullanılır? | Nasıl okumalı/anlamalı? | Sıkça Sorulan Sorular | Yenilikler | İletişim

DİL'DE
(/DİLBİLGİSİ'nde)

KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!

(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)



EN SON YAPILMIŞ OLAN EKLEMELER
[ 06 Mayıs - 19 Mayıs 2024 arasında... ]

[19 Mayıs 2024]
Bugün itibariyle yapılmış olan eklemeler aşağıdaki gibidir.
[ 06 Mayıs - 19 Mayıs 2024 arasında... ]
( 13 yeni ekleme, 6 katkı(bilgi/açıklama) )

- ... HESABI (İLE) ile/değil ... HASEBİ (İLE)
[Eklenme Tarih ve Saati: 16 Mayıs | 22:45 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/67163(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- BİLEN/DÜŞÜNEN İNSAN[Lat. HOMO SAPİENS] ile/ve/değil/||/<>/> AKILLI/BİLGE İNSAN[Lat. HOMO SAPİENS SAPİENS]
[Eklenme Tarih ve Saati: 16 Mayıs | 20:10 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/67162(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

( "Homo sapiens sapiens" terimi, modern insan türünü belirtmek için kullanılan bir alt tür adıdır. "Homo sapiens", insanın tür adıdır ancak bilim dünyası tarafından modern insan alt türü olarak "Homo sapiens sapiens" olarak sınıflandırılmıştır.

Bu terim, insan türünün daha özel bir alt öbeğini vurgulamak için kullanılır. İlk "Homo sapiens" türü, yaklaşık 200.000 yıl önce ortaya çıktı. Ancak "Homo sapiens sapiens", yaklaşık 50.000 ila 70.000 yıl önce ortaya çıkan ve günümüzdeki insan türünü tanımlayan daha özel bir alt türdür. Bu terim, Homo sapiens'in en yaygın ve günümüzde yaşayan alt türünü belirtmek için kullanılır. )

- ŞUNU ...:
SÖYLER
ile/ve/değil/||/<>/< SÖYLEMİŞ OLUR
[Eklenme Tarih ve Saati: 15 Mayıs | 14:00 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/67158(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- ÜSTENCİL ile/ve/değil/||/<>/< DOĞRUDAN
[Eklenme Tarih ve Saati: 11 Mayıs | 20:29 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/67153(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- PARÇA ve/||/<>/>/< TAMAMLAYICI/LIK
[Eklenme Tarih ve Saati: 10 Mayıs | 14:13 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/67151(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- USSALLIK:
OLUMSUZ
ile/ve/||/<>/> OLUMLU
[Eklenme Tarih ve Saati: 09 Mayıs | 21:03 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/67149(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

( Eytişim. İLE/VE/||/<>/> Kavram. )

- İMGE:
CANLANDIRAN
ile/ve/||/<>/< "CANLI"
[Eklenme Tarih ve Saati: 08 Mayıs | 15:32 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/67148(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- ATIL ile/değil ÂTIL
[Eklenme Tarih ve Saati: 08 Mayıs | 11:52 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/67144(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- İLETİŞİM ile/ve/||/<>/< ULAŞIM
[Eklenme Tarih ve Saati: 06 Mayıs | 15:18 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/67140(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- BİR BİÇİMDE ile/ve/||/<> BENZER BİÇİMDE
[Eklenme Tarih ve Saati: 06 Mayıs | 14:43 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/67136(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- ORIGIN vs. ETYMOS
[Eklenme Tarih ve Saati: 06 Mayıs | 14:41 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/67135(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

- NUTUK/HİTÂBE/DİSKUR değil/yerine/= SÖYLEV/SÖYLERGE
[Eklenme Tarih ve Saati: 19 Mayıs | 09:34 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/47223(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

(

ATATÜRK`ÜN GENÇLİĞE HİTABI

 

 

      Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.

 

      Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur.

Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir.

İstikbalde dahi, seni, bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahili ve harici bedhahların olacaktır.

Bir gün, istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraatini düşünmeyeceksin!

Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir.

İstiklâl ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, tüm dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler.

Cebren ve hile ile aziz vatanın, tüm kaleleri zapt edilmiş, tüm tersanelerine girilmiş, tüm orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.

Tüm bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler.

Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhid edebilirler.

Millet, fakr u zarûret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.

 

      Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen;
Türk istiklâl ve cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda, mevcuttur!

 

 

                                                      ATATÜRK

                                                      ( Nutuk, 20 Ekim 1927 )

)

- KAVRAM ile/ve/||/<>/> KURAM
[Eklenme Tarih ve Saati: 16 Mayıs | 21:10 ]
[www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/2111(Bu başlığa, sürekli/doğrudan erişim ve paylaşım) ]

( Kavram ve kuram, genellikle bilim, felsefe ve öteki akademik alanlarda kullanılan iki temel kavramdır.

Bir kavram, genellikle bir düşüncenin ya da bir şeyin anlıksal[zihinsel] karşılığıdır/temsilidir. Kavramlar, genellikle somut ya da soyut var olanları tanımlamak için kullanılır. "masa", "adâlet", "eşitlik" gibi kavramlar, düşünceleri ya da nesneleri karşılar/temsil eder.

Dilde simgeler ya da sözcükler olarak tanımlanır ve bireylerin düşünme ve iletişim kurma yeteneklerini yönlendirir.

Genellikle bir nesnenin ya da bir durumun temel özelliklerini ya da niteliklerini tanımlamak için kullanılır.

İLE/VE/||/<>/>



Bir kuram, genellikle bir görüngüyü, bir olguyu ya da belirli bir alanı açıklamak ya da açıklamak için geliştirilmiş dizgeli bir açıklamadır.

Genellikle gözlemlere dayanarak olgu ve görüngüleri anlamak, öngörmek ya da açıklamak için kullanılır.

Bilimde, felsefede, matematikte ve öteki alanlarda kullanılır.[evrim, kütleçekim kuramı]

Genellikle bir dizi varsayım, ilke ve kavramın bir araya getirilmesiyle oluşturulur ve denenir. Bilimsel yöntemle desteklenir. Bilişsel karşılıklardır ve genellikle düşünceleri ya da nesneleri tanımlamak için kullanılır ancak dizgeli açıklamalardır. Genellikle gözlemlere dayanarak olgu ve görüngüleri anlamak ya da açıklamak için kullanılır. Ancak kavramları kullanarak tanımlama yapılır. )

( FaRkLaR Kılavuzu içinde daha geniş tarama olarak şu sayfaları da okuyabilirsiniz...

FaRkLaR.net/kavram/kavram

FaRkLaR.net/kavram/kuram )

( CONCEPT vs./and/||/<>/> THEORY )


Bugün[ 19 Mayıs 2024 ]
itibariyle 8655 başlık/FaRk ile birlikte,
9635 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.

(4/10)


- ALLEM KALLEM (ETMEK)

( Bir işi istediği duruma getirmek için her türlü kurnazca çareye başvurma. )


- ALLI-PULLU


- ALMAK ile/yerine EDİNMEK


- ALMANAK değil/yerine/= YILLIK


- ALO ile/ve/||/<> HELLO[İng.] ile/ve/||/<> MOSHI MOSHI[Jap.]


- ALOHA ile/ve BULA

( [Merhaba!] Hawaii'de. İLE/VE Fiji'de. )


- ALT DEĞİŞKE ile/ve ÜST DEĞİŞKE


- ALTA SIRALAMA / ALT DİZİNLEME

( SUBORDINATION )


- ALTERNATİF ile/ve/||/<> TEKABÜLİYET


- ALTI ÜSTÜ


- ALTI[6] ile ARTI[+]


- ALTI ile ALTI

( Rakam. İLE Bir nesnenin tabanı. )


- ALTIN(PARA) ile/ve/değil/yerine/||/<> SÖZ/KELÂM

( Doğada. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Kişide. )


- ALTLI ÜSTLÜ

( FEVKANÎ TAHTÂNÎ )


- ALTTA (KALMAK) ile/değil AŞAĞIDA (BEKLEMEK)


- ALTÜST (ETMEK, OLMAK)


- AMÂ[Ar.] ile A'MÂ[Ar.] ile AMA[Ar.]

( Körlük, görmezlik, manevi körlük, bilgisizlik. | Yağmur bulutları. | Altında ve üstünde hava bulun(may)an bulut. İLE Kör. | Bilgisiz/cahil. İLE Bağlaç, fakat. )


- AMA ile ANCAK


- AMAÇ:
BİRLİK ve/<> BÜTÜNLÜK


- AMAÇ ile/ve/değil/yerine ARAÇ

( Amaç, aracın/araçların devrede oluş süreçlerinin tamamlanmış olduğu sonuç. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Araç, amaca/sonuca yönelik çabanın içinde kullanılanların/ uygulananların her bir ayrı işlev parçası ve/ya da bütünü. )


- AMAÇ ve/||/<>/> DEĞER


- AMATÖR değil/yerine/= ÖZENGEN/İSTEGEN


- AMBLEM[Fr. < EMBLEME] değil/yerine/= SİMGE, BELİRTGE/BELİRTKE


- AMBOLALİ[Fr.] değil/yerine/= BİR KONUŞMA SIRASINDA SÖYLENİLENLERLE HİÇBİR BAĞLANTISI OLMAYAN SÖZCÜKLERİN SIK SIK ORTAYA ATILMASI SAYRILIĞI


- AMCA-DAYI/EMMİ-DAYI


- AMERİKAN İNGİLİZCESİ ile İNGİLİZ İNGİLİZCESİ


- AMİN ile ÂMİN

( Kimya terimi. İLE Dua. )


- AMİNO ASİT ile PEPTİD

( Proteinlerin yapı taşları niteliğindeki organik asit. | Bir ya da birçok amin ve asit işlevi içeren bileşikler. İLE İki ya da daha çok amino asitten oluşan protein bileşiği. )

( AMİNO-[Fr.]: Organik bileşiklerde bir amin görevi bulunduğunu gösteren ön ek. )

( AMINO ACID vs. PEPTIDE )


- AMORE ve/||/<>/< MORE ve/||/<>/< ORE ve/||/<>/< RE

( Sevgi/Aşk. VE/||/<>/< Ahlâk. VE/||/<>/< Söz. VE/||/<>/< Eylem. )


- AMPİRİK/EMPİRİK değil/yerine/= DENEYSEL/DENEYİMSEL / DOLAYSIZCA


- AMPİRİK ile EMPİRİK

( İkisi de aynı anlamda fakat seslendirilişleri kişilerin tercihine göre değişiyor. )


- ÂN ve MEKÂN ile/ve/||/<> ZAMAN ve ZEMİN


- ÂN-BE-ÂN

( Gittikçe, yavaş yavaş. )


- AN'ANE ile/değil ANNEANNE

( Gelenek. İLE/DEĞİL Annenin annesi. )


- AN ile DÖNEM


- ÂN ile/<> ESNÂ

( En kısa zaman birimi. İLE/<> Ara, aralı, vakit, sıra. )


- AN ile/ve NOKTA

( Tek başlarına tanımlanamayan fakat tüm tanımların başlangıcılardır. )

( Kuşatılamaz, kavranamaz, tutulamazlar. )


- ANA ARTER değil ARTER


- ANA ÇELİŞKİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ANA UC


- ANA TÜMCE

( MAIN CLAUSE )


- ANA-BABA (GÜNÜ)

( Bir ortamın çok kalabalık ve hareketli olduğu betimlenir. )


- ANAGLİF[Fr.] ile/ve/||/<> ANAGLİPTİK[Fr.]

( Oymalı bir yapıt ya da kabartma heykel. İLE/VE/||/<> Körler için hazırlanan kabartmalı baskı biçimi. )


- ANAHTAR ile/ve ÜST BAŞLIK


- ANAKİKLİK/PALİNDROM ile AMBİGRAM

( Tersinden okununca da aynı anlamı veren sözcük ya da tümce. İLE Tersine çevirme. Sunulduğu biçimiyle okunabildiği gibi tam tersine çevrildiğinde de okunabilen görseller. )

( SANMA ŞAHIM | HERKESİ SEN | SÂDIKÂNE | YÂR OLUR
HERKESİ SEN | DOST MU SANDIN | BELKİ O | AĞYÂR OLUR
SÂDIKÂNE | BELKİ O | ÂLEMDE BİR | DİLDÂR OLUR
YÂR OLUR | AĞYÂR OLUR | DİLDÂR OLUR | SERDÂR OLUR

YAVUZ SULTAN SELÎM )

( )


- ANAKİKLİK ile AMBİGRAM


- ANALI-KIZLI (DOLAŞMAK)


- ANALİZ[İng.]/TAHLİL[Ar.] yerine ÇÖZÜMLEME/ÇÖZGÜ


- ANALOJİ ile HOMOLOJİ


- ANANE/TRADİSYON değil/yerine/= GELENEK


- ANARTRİ[Fr. < Yun.]

( Dil tutukluğu, konuşma bozukluğu. )


- ANBAR[Fars.] değil/yerine/= AMBAR


- ANCA ile/değil ANCAK


- ANGAJE[Fr./İng < ENGAGE] değil/yerine/= BAĞLAMAK/BAĞLANMAK


- ANHASI-MİNHASI(YLA)

( Tüm ayrıntılarıyla. | Tamam(ıyla)/Hepsi. )


- ANI ile ... ÂNI


- ANİMASYON[Fr.] ile/ve/||/<> ANİMATÖR[Fr.] ile/ve/||/<> ANİMİST[Fr.] ile/ve/||/<> ANİMİZM[Fr.]

( Canlandırma. | Çizgi film. İLE/VE/||/<> Canlandırıcı, harekete geçirici, sunucu. İLE/VE/||/<> Animizm yanlısı, animizm ile ilgili. İLE/VE/||/<> Her nesnenin üst bir imge tarafından yönetildiğini kabul eden düzen ve inanç, canlıcılık. )


- ANIMSAMA ile/ve/değil ÇAĞRIŞIM

( Şimdi'ye getirme. İLE/VE/DEĞİL Şimdi'yi, geçmişe/geçmiştekine taşıma/bağlama. )

( LETHOLOGICA: "Dilimin ucunda fakat söyleyemiyorum" durumu. )

( BERGÜZÂR: Andaç, hatıra, hediye. )

( [not] TO REMEMBER vs./and/but RECALL )


- ANIMSAMA = TAHATTÜR = REMINISCENCE[İng.] = RÉMINISCENCE/RAPPELER[Fr.] = ANAMNESIS/ERINNERN[Alm.] = RECORDOR[Lat.] = ANAMNESIS[Yun.]


- ANLA! ve/||/<>/> TAMAMLA!


- ANLADIN MI? ile/değil/yerine ANLATABİLDİM Mİ?


- ANLAK/ZEKÂ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< US/AKIL/TAPINDIRAK

( Birleştirme/bağlantılandırma üzerine ve becerisi. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Ayırabilme, dışarıda bırakabilme üzerine ve becerisi. )

( Kendini düşünür. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< [Önce kendiyle birlikte] Başkalarını da düşünür. )

( "Savaşta". İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Barış için! )

( Sunulmuş/bahşedilmiş olan. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Kişinin kuracağı. )

( Dün zekiydim, dünyayı değiştirmek isterdim. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Bugün akıllıyım, kendimi değiştiriyorum. )

( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Bağ. | Eskiden, develerin ayağına bağladıkları bağ. | Kendini, gereksinimi duyulan şeyi, kendi aracılığıyla elde edilen özel bir sıfatla kayıtlandırmış zât. )

( Sözel/yazınsal. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Matematik. )

( )

( Dilin becerisi/hüneri. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Dilin freni. )

( Yakını gösteren ışık/huzme. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Uzağı gösteren ışık/huzme. )

( Ne yapacağını "bilmek", istenç/irâde[yapma bilgisi/gücü/isteği]. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Ne yapmayabileceğini bilme[bilgisi/gücü/isteği], direnç/ihtiyâr. )

( Kısa sürede [kazanırsa/belki/kısmen] "kazan[dır]ır". İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Orta ve uzun sürede kazan[dır]ır. )

( )

( [Kişileri ...] Ayrıştırır, uzaklaştırır. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Birleştirir, buluşturur. )

( [öteki ucu] Asalaklık. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Aptallık. )

( Keskinleştirmek üzere. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Yetkinleştirmek üzere. )

( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Hind felsefesindeki temel kavram RTA, Yol (Rota, route, road) anlamına gelmektedir. Ratio'nun kaynağı olan Ratis ise, Lâtince'de, bağ çubuklarını boylarına göre düzlemektir, denk etmektir. Eski Yunan'da, muntazam dizilmiş kolye anlamında, "cosmos", düzenli evren ("Cosmos") ile, akıl, dil, "Logos (uyumlu dil ve Akıl)", "Nomos", "Ethos" [yüce değerlere yönelme] arasındaki eşdeğerlik demektir. Japonların "Kannagara no michi"si, Arapların "Şeria"sı da aynı, doğru yol, anlamındadır. )

( INTELLIGENCE vs./and/but/||/<>/< REASON/RATIO
REASON/RATIO instead of INTELLIGENCE )

( [nicht] INTELLIGENZ mit/und/||/<>/< VERNUNFT )


- ANLAM ARAYIŞI ile/ve/<> ANLAM ÇOKLUĞUNA YÖNELME


- ANLAM ARAYIŞI ile/ve/||/<> ANLAM VERME


- ANLAM BÜTÜNLÜĞÜ ile/ve PARÇA PARÇA ELE ALIŞ

( MEANING INTEGRITY vs./and HANDLE IN PIECE BY PIECE )


- ANLAM ÇOKLUĞU ile/ve/||/<> ÇAĞRIŞIMSALLIK


- ANLAM GENİŞLEMESİ ile/ve/ne yazık ki/||/<>/> ANLAM "ŞİŞ(İRİL)MESİ"


- ANLAM İYİLEŞMESİ ile/>< ANLAM KÖTÜLEŞMESİ


- ANLAM TEKLİĞİ ile/ve/||/<> GÖRÜNÜŞ ÇOKLUĞU


- ANLAM VERMEK ile ANLAM YÜKLEMEK


- ANLAM-ANLAYIŞ ile/ve/<> KAVRAM-KAVRAYIŞ

( MEANING-PARADIGM vs./and/<> CONCEPT-COMPREHENSION )


- ANLAM:
PARÇADA ile/ve/değil/||/<>/> BÜTÜNDE


- ANLAM/LI = MEAN/ING[İng.] = SIGNIFICATION[Fr.] = BEDEUTUNG[Alm.] = SIGNIFICATO[İt.] = SIGNIFICACION[İsp.] = SIGNIFICATIO[Lat.] = HE DIANOIA, HE DÜNAMIS[Yun.] = MEDLÛL, DELÂLET[Ar., Fars.] = BETEKENIS[Felm.]


- ANLAM ve/=/||/<> FARK


- ANLAM ile/ve KAVRAM

( MEANING/SENSE vs./and CONCEPT )


- ANLAM ile KAVRAM


- ANLAM ve/<> TARİH ve/<> DİL

( MEANING/SENSE and/<> HISTORY and/<> LANGUAGE )


- ANLAMA = FEHM, İDRAK = UNDERSTANDING, COMPREHENSION[İng.] = COMPRENDRE[Fr.] = DAS VERSTEHEN, HET VERSTAAN[Alm.] = ENTENDER, COMPRENDER[İsp.] = COMPREHENSIO[Lat.] = HE DIANOIA[Yun.] = MEFHUM[Ar.] = DARK[Fars.]


- ANLAMA ile YORUMLAMA


- ANLAMADAN-DİNLEMEDEN (KONUŞMAK)


- ANLAMADIĞI YA DA "BEĞENMEDİĞİ" KARŞISINDA:
(NE DEMEKSE?)
"BEYNİN YANMASI" ile/ve/||/<> "KULAĞIN TIRMALANMASI" ile/ve/||/<> "GÖZÜN KANAMASI"


- ANLAMAK ile/ve/||/<> "YAKALAMAK"


- ANLAMAK ile/ve KAVRAMAK

( Anlamaya yardımcı olmak, gerçek yardımdır. )

( TO UNDERSTAND vs./and TO COMPREHEND
Helping to understand is real help. )


- ANLAMAK ve/||/<> UYGULAMAK


- ANLAMBİLİM = SEMANTICS[İng.] = SÉMANTIQUE[Fr.] = WORTBEDEUTUNGSLEHRE, SEMANTIK[Alm.] = SEMANTICO[İt., İsp.] = İLM el-DELÂLET[Ar.] = NAMÛGÂRŞİNASÎ[Fars.] = SEMANTIEK[Felm.]


- ANLAMINA GELİYOR ile/yerine ANLAMINA DA GELİYOR


- ANLAMINDADIR/MANÂSINDADIR değil/yerine ANLAMINADIR/MANÂSINADIR


- ANLAMLANDIRMAK ile/ve/<>/> KAVRAMAK


- ANLAMSAL ÖLÇÜT ile BİÇİMBİLİMSEL ÖLÇÜT ile SESBİLİMSEL ÖLÇÜT

( SEMANTIC CRITERIA vs. MORPHOLOGICAL CRITERIA vs. PHONOLOGICAL CRITERIA )


- ANLAMSIZ ile/ve/||/<> GEREKSİZ ile/ve/||/<> OLANAKSIZ


- ANLAMSIZ ile SAÇMA

( Saçma/abes olan bir şeye yönelmek, felsefî olarak olanaksızdır! )

( VÂHİ[< VEHY]: Anlamsız, yararsız, önemsiz.
TÜRREHÂT: Saçmasapan sözler. )

( MEANLESS/NON-SENSE vs. ABSURD )


- ANLAMSIZLIK ve KAVRAMSIZLIK ve İNSANSIZLIK

( Kişi kendi çabalarına yön verecek ışığı hayal gücünün imgelerinden değil, açık seçik düşünülmüş kavramlardan almalıdır. )


- ANLASAN ile ANLARSAN


- ANLAŞARAK, ANTLAŞMAK ile/ve/||/<> ANTLAŞARAK, ANLAŞMAK


- ANLAŞILAN/ANLAŞILIR/DOBRA[Bulg.] ile/ve/||/<>/> AŞILAN/AŞILIR


- ANLAŞMA ile/ve/||/<> UZLAŞMA ile/ve/||/<> ALTINI ÇİZME


- ANLATABİLDİĞİN ile/ve/değil/yerine (ÇOK) İYİ ANLATABİLDİĞİN

( [not] WHICH YOU CAN EXPLAIN vs./and/but WHICH YOU CAN EXPLAIN VERY GOOD
WHICH YOU CAN EXPLAIN VERY GOOD instead of WHICH YOU CAN EXPLAIN )


- ANLATIM/AKTARIM:
YASALARLA ile/ve/<>/> MESELLERLE ile/ve/<>/> MİSALLERLE ile/ve/<>/> MASALLARLA ile/ve/<>/> KAVRAMLARLA

( Hz. Musa ve döneminde/dilinde. İLE/VE/<>/> Hz. İsa ve döneminde/dilinde. İLE/VE/<>/> Hz. Muhammed ve döneminde/dilinde. İLE/VE/<>/> Âriflerin dilinde. İLE/VE/<>/> Filozofların dilinde. )

( Tevrat'ın dili/usûlü/üslûbu. İLE/VE/<>/> İncil'in dili/usûlü/üslûbu. İLE/VE/<>/> Kur'ân-ı Kerîm'in dili/usûlü/üslûbu. İLE/VE/<>/> Âriflerin dili/usûlü/üslûbu. İLE/VE/<>/> Filozofların dili/usûlü/üslûbu. )

( Herkese, herkes için. İLE/VE/<>/> Yetişkinlere, yetişkinler için. İLE/VE/<>/> Gençlere, yetişkinlere, yetişkinler için. İLE/VE/<>/> Çocuklara, gençlere, yetişkinlere, sanatçılara. / Yetişkinler ve sanatçılarla. İLE/VE/<>/> Bilgelik aşkı olan herkese, bilgelerle, filozoflarla. )


- ANLATIM ile/ve/<> AKTARIM


- ANLATIMDA:
...'YI "BİLİYORSUNUZ" değil/yerine ...'YI BİLDİĞİNİZİ VARSAYIYORUM


- ANLATIMDA:
"İKİLEME GİRMEK" ile/değil İKİLEME DÜŞMEK


- ANLATIMDA:
BİRAZ SONRA değil DAHA SONRA


- ANLATIMDA:
"DÜNKÜ" değil "BİR GÜN ÖNCEKİ"


- ANLATIMLARDA:
BİRAZ SONRA değil DAHA SONRA, BİR SÜRE SONRA


- ANLATMAK ile/değil ANIMSATMAK


- ANLATMAK değil NAKL ETMEK


- ANLAYABİLMEK ve/||/<>/</> ANLATABİLMEK

( Bir şeyi anlayabilmenin en iyi yolu, onu, en iyi biçimde anlatabilmeye çalışmaktır. )


- ANLAYAMAMA ile/ve/||/<> YORUMLAYAMAMA


- ANLAYAMAMAK ile/ve/<> AÇIKLAYAMAMAK


- ANLAYAMAMAK ile/ve/<> ANLAM VEREMEMEK


- ANLI ŞANLI


- ANLI-ŞANLI


- ANLI/M/IZ değil ALNI/M/IZ


- ANLIK/ZİHİN > US/AKIL ve/||/<>/> BETİMLEME > KAVRAM ve/||/<>/> OLASILIK > ZORUNLULUK (BİLİNCİ)


- ANNE ile/ve/> MÜREBBÎ ile/ve/> RAB

( [bebeği/çocuğu] 1 yaşına kadar. İLE/VE/> 18 yaşına kadar. İLE/VE/> Ömrünün sonuna kadar. )


- ANOMİ ile HİÇÇİLİK/NİHİLİZM

( ... ile LEYSİYYE )

( ... vs. NIHILISM )

( ... avec NIHILISME )


- ANORMAL ile İLGİNÇ


- ANSİKLOPEDİ ile/ve/<>/yerine INTERNET

( ENCYCLOPEDIA vs./and/<> INTERNET
INTERNET instead of ENCYCLOPEDIA )


- ANTİK ile ARKAİK


- ANTİN KUNTİN (İŞLER)


- ANTİPARANTEZ değil ANTRPARANTEZ[Fr. < ENTRE PARENTHESES] (ya da ARTIPARANTEZ) / İSTİTRAT[Ar.]

( Söz arasında, sırası gelmişken. | Ayrıca. )


- ANTLAŞMA/AHİT/MİSAK ve UYUŞMA/AHENK

( PACT/TREATY and HARMONY )


- ANTROPO-[Yun.] ile/ve/||/<> ANTROPOLOJİ[Yun.] ile/ve/||/<> ANTROPOLOJİK[Fr.] ile/ve/||/<> ANTROPOLOG[Yun.]

( "İnsan" anlamı katan ön ek. İLE/VE/||/<> İnsanın kaynağını, geleneklerini ve ırkları inceleyen bilim insanbilim. İLE/VE/||/<> İnsanbilim ile ilgili. İLE/VE/||/<> İnsanbilim uzmanı. )


- ANTROPO(-)[Yun.] ile[ve/||/<> ANTROPOBİYOLOJİ[Fr.] ile[ve/||/<> ANTROPOCOĞRAFYA[Fr.] ile[ve/||/<> ANTROPOFAJ[Fr.] ile[ve/||/<> ANTROPOFİL[Fr.] ile[ve/||/<> ANTROPOGRAFİ[Fr.] ile[ve/||/<> ANTROPOİT[Fr.] ile[ve/||/<> ANTROPOKİMYA[Fr.] ile[ve/||/<> ANTROPOKLIMATOLOJİ[Fr.] ile[ve/||/<> ANTROPOKRASİ[Fr.] ile[ve/||/<> ANTROPOLOG[Fr.] ile[ve/||/<> ANTROPOLOJİ/K[Fr.] ile[ve/||/<> ANTROPOMETRİ[Fr.] ile[ve/||/<> ANTROPOMORFİZM[Fr.] ile[ve/||/<> ANTROPOMORFOLOJİ[Fr.] ile[ve/||/<> ANTROPONOZ[Fr.] ile[ve/||/<> ANTROPOPLASTİ[Fr.] ile[ve/||/<> ANTROPOSANTRİK[Fr.] ile[ve/||/<> ANTROPOSANTRİZM[Fr.] ile[ve/||/<> ANTROPOTEKNİK[Fr.] ile[ve/||/<> ANTROPOZOİK[Fr.]

( İnsan. | İnsan anlamı katan ön ek. İLE/VE/||/<> Zaman içinde kişilerde görülen dirimbilimsel farklılığın ve çeşitliliğin incelenmesi. İLE/VE/||/<> İnsan topluluklarının yeryüzündeki dağılımını inceleyen coğrafya dalı. İLE/VE/||/<> Yamyam. İLE/VE/||/<> İnsanların yaşadığı yerde yaşayan hayvan ve bitkiler. İLE/VE/||/<> İnsan ırklarının özelliklerini ve yeryüzündeki dağılımlarını inceleyen bilim dalı. İLE/VE/||/<> İnsana çok benzeyen/benzetilen maymun türü. İLE/VE/||/<> İklimin, insan üzerindeki etkilerini inceleyen bilim. İLE/VE/||/<> Sayrılıkların sürecine şiddetle etkide bulunma gereğine inanan sağaltım öğretisi. İLE/VE/||/<> İnsanbilim uzmanı. İLE/VE/||/<> İnsanın kaynağını, geleneklerini ve ırkları inceleyen bilim, insanbilim. | İnsanbilimle ilgili. İLE/VE/||/<> İnsan organizmasının ölçülmesi için kullanılan ölçüm tekniklerinin tümü. İLE/VE/||/<> İnsan biçimcilik. İLE/VE/||/<> İnsan gövdesinin biçimini inceleyen bilim dalı. İLE/VE/||/<> İnsana özgü bulaşıcı sayrılık. İLE/VE/||/<> Fosil insan iskeletinden yola çıkarak anatomik yapılarını yeniden kurma yöntemi. İLE/VE/||/<> Felsefede, insanı, evrenin (")yaratılma nedeni(") sayan. İLE/VE/||/<> İnsanı, evrenin merkezi kabul eden öğreti. İLE/VE/||/<> Bir ya da daha çok işlemcinin çalıştığı kumanda ve yönlendirme düzenlerinde insanla makine arasında kurulabilecek en iyi dengeyi sağlamayı amaçlayan bilim. İLE/VE/||/<> İnsanın belirmesi ve yayılmasını niteleyen dönem. )


- ANTROPOFİL[Fr.] ile/ve/||/<> ANTROPOİT[Fr.] ile/ve/||/<> ANTROPOFAJ[Fr.]

( İnsanların yaşadığı yerde yaşayan hayvanlar ve bitkiler. İLE/VE/||/<> İnsana çok benzeyen maymun türü. İLE/VE/||/<> Yamyam. )


- ANYAYI KONYAYI ('YI GÖRMEK/GÖRÜRSÜN!) değil HANYA-KONYA ('YI GÖRMEK/GÖRÜRSÜN!)

( Neyin ne olduğunu ve nasıl olduğunu/olmadığını görmek/anlamak. )

( Hanya: Girit adasında bir kent. [ANYA değil HANYA!] )


- APAÇIK/LIK = SELFEVIDENCE/SELFEVIDENT[İng.] = ÉVIDENCE/ÉVIDENT[Fr.] = OFFENKUNDIG/OFENKUNDIGKEIT[Alm.] = EVIDENZA[İt.] = EVIDENCIA[İsp.] = EVIDENTA, PERSPICUITAS[Lat.] = ANERGEIA[Yun.] = BEDEHA(T)/BEDİHÎ, BEYYİN[Ar.] = HODPEYDÂ[Fars.] = KLAARBLIJKELIJK/HEID[Felm.]


- APAR TOPAR (TOPLANMAK/KAÇMAK/ÇIKMAK)


- APARTE[Fr.] ile/||/<> APAR[Fr.]

( Sahnedeki oyuncunun kendi kendine konuşması. İLE/||/<> Bir tiyatro oyuncusunun, izleyicilerin duyacağı biçimde sanki öteki oyuncular duymuyormuş gibi konuşması ya da düşüncesini/davranışını izleyiciye açıklaması. )


- APAYRI ile BAMBAŞKA


- APIK-SAPIK (DÜŞÜNCELER/DAVRANIŞLAR)


- APIR-SAPIR (KONUŞMAK)


- APOKALİPTİK[Fr.] ile/||/<> APOKRİF[Fr.]

( Anlaşılmaz, karışık. İLE/||/<> Doğruluğuna güvenilmez söz, yazı. )


- APOSTERİORİ değil/yerine/= SONSAL


- APOSTROF[Yun.] değil/yerine/= KESME (İMİ)


- APRİORİ[LAT./İNG.] ile/ve/||/<>/> APOSTREORİ[LAT./İNG.]

( Deney yapmadan, gelen verilere dayanılarak kabul edilen, önsel. İLE/VE/||/<>/> Yapılan denemelerden sonra benimsenen sonsal soncul. )


- APRİORİ değil/yerine/= İLKSEL


- APTAL ile/değil EFTAL


- APTALA MALUM OLUR" değil ABDALA MALUM OLUR


- AR[Fr. < Lat.] ile AR ile Ar

( Tarım alanları için yüz metrekare değerinde yüzey ölçü birimi. [Bir ar, kenarı on metre olan bir karenin alanıdır.] | Sanat. İLE Utanma, utanç duyma. İLE [kimya] Argon'un simgesi. )


- ARTTIRMA ile/değil ARTIRMA


- ARAÇ-GEREÇ


- ARAÇLAR/BİLGİLER/TUTUMLAR:
KURUCU ile/ve/||/<> TAŞIYICI ile/ve/||/<> ÖĞRETİCİ


- ARADA-DEREDE (KALMAK, İŞ GÖRMEK)


- ARALIK/aralık ile Aralık

( Ara, boşluk. İLE/VE/DEĞİL/||/<> Onikinci/son ay. )


- ARAMA ile/ve/||/<> TARAMA


- ARÂMÎ ile/ve ARABÎ


- ARANIP TARANMA


- ARAPÇA (TERİMLER) ile PEHLEVİCE (TERİMLER)


- ARAPÇA'DA:
GÖZ ile/ve/||/<> KÖR

( )

( Bir noktanın eksikliği, gözü kör eder. )


- ARAPÇA ile FARSÇA

( SİBEVEYN: Arapça dilbilgisini oluşturan kişi. )


- ARAPÇA ile/ve/||/<> FARSÇA ile/ve/||/<> TÜRKÇE

( Felsefe/bilim dili. İLE/VE/||/<> Sanat dili. İLE/VE/||/<> Eylem dili. )

( Fasîh. İLE/VE/||/<> Lâtif. İLE/VE/||/<> Zarif. )


- ARAŞTIRMA ile İNCELEME ile ÇÖZÜMLEME/ANALİZ

( TA'MÎK[Ar. < UMK | çoğ. TA'MÎKÂT]: Derinleştirme, derin kazma. | Esasına varacak biçimde araştırma, inceleme. )


- ARAYAN-SORAN (OLURSA)


- ARAYIP SORMAK


- ARDI ARDINA (DİZİLMEK)


- ARDI ARKASI (GELMEMEK)


- ARDIN ARDIN = GERİ GERİ/ARDI SIRA


- ARDIŞIK/LIK ile/ve/||/<> ÖNSEL/LİK


- ARDIŞIK/LIK ile/ve/||/<> ÖZDEŞ/LİK


- ARGO[Fr.] ile YÜKSEK ARGO ile DÜŞÜK ARGO

( [Türkmen, Gagauz, Özbek, Uygur, Tatar, Başkurt, Kumuk, Karaçay-Malkar, Nogay, Kazak, Kırgız, Altay, Hakas, Tuva, Şor Türkçe'lerinde] ARGO )

( Külhanbeylerin kullandığı söz ve deyimler. | Bir meslekte ya da toplumda kullanılan özel söz. )

( [Çin'de] HSIANG T'AN, HSIANG Ç'ANG )

( [Finlandiya'da] MONGERRUS )

( [Hindistan'da] SÂSÎ, DOM, NATÎ [Çingene dili asıllılardır], BALAÎBALAN )

( [Hollanda'da] BARGOENS )

( [İran'da] LÛTRÂ, ZEBÂN-I ZERGERÎ[kuyumcu dili], LOTİZEBÂNÎ, KURBATÎ/ESSÎM ARGOSU[Ar. İran'ın kuzeyinde] )

( [İspanya'da] CALO, [eskiden] GERMANIA )

( [İtalya'da] FURBESCO, ZERGA[Venedik'te], GERGO[Jargon anlamına] )

( [Macaristan'da] TOLVANJNYELV[hırsız dili] )

( [Mısır'da] HALEBÎ ARGOSU )

( [Norveç'te] FANTESPROG )

( [Portekiz'de] CALAO )

( [Romanya'da] ŞMECHEREASCA, LIMBA CARAITORILOR )

( [Rusça] ARGO [Kril abecesiyle APRO], VOROVSKIY YAZIK[hırsız dili] )

( [Yunanistan'da] MALLIARA GLOSA[bayağı dil anlamına] )

( [Çekoslavakya'da] HANTYRKA )

( SLANG, COCKNEY, CANT vs. HIGH-LIFE SLANG vs. LOW SLANG )

( ARGOT )

( ROTWELSCH [ya da CHESSENLOSCHEN, JENISCHE SPRACHE, KOCHEMER SPRACHE, KALOSCHENSPRACHE] [GAUNERSPRACHE: Hırsız dili] )

( [Türkmen, Gagauz, Özbek, Uygur, Tatar, Başkurt, Kumuk, Karaçay-Malkar, Nogay, Kazak, Kırgız, Altay, Hakas, Tuva, Şor Türkçe'lerinde] ARGO
[Hollanda'da] BARGOENS
[İran'da] LÛTRÂ, ZEBÂN-I ZERGERÎ[kuyumcu dili], LOTİZEBÂNÎ, KURBATÎ/ESSÎM ARGOSU[Ar. İran'ın kuzeyinde]
[İtalya'da] FURBESCO, ZERGA[Venedik'te], GERGO[Jargon anlamına]
[Mısır'da] HALEBÎ ARGOSU
[Rusça] ARGO [Kril abecesiyle APRO], VOROVSKIY YAZIK[hırsız dili] )


- ARGO ile ADİCE/BAYAĞI/ÂMİYÂNE[Ar., Fars.]


- ARGO ile MÜSTEHCEN


- ARGÜMAN[İng. < ARGUMENT] değil/yerine/= (İKNA EDİCİ, YETERLİ/YETKİN) KANIT | SAV

( Denklem, eşitsizlik, gök nesnesinin hareketlerine ait bir öğenin bağlı bulunduğu değer. | Bir cetvelde, öteki bir sayıyı bulmak için yararlanılan sayı. | Kanıt, delil. )


- ARI KAVRAM ve/<> AKIL


- ARI-DURU


- ARINMA ve/||/<>/> AYDINLANMA ve/||/<>/> AŞK


- ARIŞ/İRİŞ ile ARIŞ ile ARIŞ

( Kolun, dirsekten parmaklara kadar olan bölümü. İLE Çözgü. İLE Araba oku. )


- ARKA FON[Fr. < FOND] değil ARKADA[Tr.] ya da FONDA


- ARKA/SINDAKİ ile/değil ARD/INDAKİ


- ARKADAŞIMDAYIM(ANNEMDEYİM) ile "ARKADAŞIMIN(ANNEMİN) EVİNDEYİM"


- ARKAİK[Fr.] ile/||/<> ARKAİZM[Yun.]

( Klasik çağ öncesinden kalma. | Modası geçmiş, eskimiş. İLE/||/<> Konuşulan ve yazılan dilde kullanımdan düşmüş eski sözcük ve deyimleri kullanma. | Geçerliliğini yitirmiş, bir başka çağa özgü şeylerin niteliği. )


- ARKAİK ile KADÎM


- ARPAYI BOL BULMAK ile/ve/||/<> BOSTANI BOŞ BULMAK


- ARŞİV[Fr./İng. < ARCHIVE/S] değil/yerine/= BELGELİK


- ARSLAN değil ASLAN


- ART ZAMANLI/DİYAKRONİK değil/yerine/= ART ZAMANLILIK/DİYAKRONİ

( Evrim açısından ele alınan süre içinde birbirini izleyen. İLE Değişik zaman ve evrim açısından incelenen dil olaylarının özelliği. )


- ARTIK ile ARTIK

( İçildikten, yenildikten ya da kullanıldıktan sonra geriye kalan. | Bir şeyin harcandıktan ya da kullanıldıktan sonra artan bölümü. | Daha çok, daha fazla. | [müzik] Büyük ve tam aralıkların yarım ses artmış durumu. İLE Bundan böyle, bundan sonra. )

( Ad/isim. | Önad/sıfat. İLE İlgeç/zarf. )


- ARTİKÜLASYON[Fr., İng. ARTICULATION] değil/yerine/= BOĞUMLANMA


- ARÛZ:
DİL değil MÜZİK [<>ARÛZ]


- ARÛZ:
DİL değil SADÂ


- ARÛZ ve/<> BELÂGAT


- ARZ ile BEYÂN


- AS- ile AS ile AS ile As

( Ast sıfatının kısaltılmışı. Eklendiği sözcüğün, daha aşağı derecelisini anlatan, yeni sözcükler türetmeye yarayan ön ek. İLE Kutup gelinciği. Sansargillerden, yazın esmer kırmızı, kışın beyaz renkli, etçil bir hayvan. Kakım, ermin. [Lat. MUSTELA ERMINEA] İLE İskambil kâğıtlarında, bir. | Bir işte, başta gelen. [Assolist] İLE Arsenik'in simgesi. )


- AŞ ile AŞ

( Yemek. İLE Geçmenin, aşmanın buyruk kipi. )


- AŞAĞI-YUKARI


- AŞAĞI(SI)-YUKARI(SI) ile ALT(I)-ÜST(Ü)


- ASALAK ile/değil YATALAK

( )


- AŞIK ile/değil ÂŞIK

( Baldır kemiği ile eklemleşerek, bileğin belirli başlı oynak merkezini oluşturan, ayak bileğinde bulunan, küçük kemiklerden biri. | Yapı çatılarında, uzun mertek, aşırma. | AŞIK ATMAK: Yarışmak. İLE/DEĞİL Vurgun, tutkun. )


- ÂŞİKÂR ile/değil ÂŞİNÂ


- ÂŞİKÂRE ile/ve/değil ÂŞIK-ÂNE


- ÂŞIKLAR ARASINDA:
VE ile/değil/yerine İLE

( Bireysellik. İLE/DEĞİL/YERİNE Birliktelik. )

( Batı'da. İLE/DEĞİL/YERİNE Doğu'da. )

( Romeo ve Juliet. İLE/DEĞİL/YERİNE Leylâ ile Mecnun. )


- ASIL ile/değil ÖNCELİKLE


- ASILI ile ASILLI

( Asılmış olan, asma, asık, muallak. | Asılmış bir biçimde. İLE Bir kökene dayanan, kökenli. )


- AŞIM/IZ ile AŞIM/IZ

( Önleyici ilacımız. İLE Yemeğimiz. )


- ASİMİLASYON[Fr. < ASSIMILATION] değil/yerine/= ÖZÜMLEME

( Özümleme. | Benzeşme. | Farklı kökenden gelen azınlıkları ya da etnik öbekleri, bunların kültür birikimlerini, kimliklerini baskın doku ve yapı içinde eriterek yok etme. )


- ASINDA değil ASLINDA


- AŞIRI DERECE yerine İLERİ DERECE


- AŞIRI(") ile/değil/yerine/<> ÖTE


- AŞIRI/LIK ile/ve/değil AYKIRI/LIK


- AŞIRI değil/yerine/>< BAŞARI


- ASİSTAN değil/yerine/= YARDIMCI


- AŞK OLSUN ile/ve/||/<> AŞK OLSUN ile/ve/||/<> AŞK OLSUN

( Beğenilmeyecek bir davranış/tutum karşısında kınama, sitem bildiren söz. | "Aferin" anlamında bir davranışın, bir tutumun çok beğenildiğini bildiren söz. | Dervişler arasında kullanılan merhabalaşma. )


- AŞK:
"SÖZCÜK" değil SÖZLÜK


- AŞK ve/<> AŞKINLIK


- AŞK ve/<> MEŞK


- AŞK ve/||/<>/> ŞAİR/ŞİİR

( Aşkın dokunuşlarıyla herkes şair olur. )


- AŞK ile/ve/||/<>/> ŞİİR

( ... İLE/VE/||/<>/> Birinin unuttuğunu, öbürüne unutturmayan söz. )

( Aşk (bile), şiirin bahanesidir. )


- ASKERÎ ile/değil ASGARÎ


- AŞKINLIK ve/||/<> KUŞATICILIK


- ASLÎ UNSURLAR ile/ve/||/<> KÜLLÎ KAİDELER


- ASLI-ASTARI (BULUNMAMAK)

( DOĞRU OLMAMAK )


- ASLI-ESASI (BULUNMAMAK/OLMAMAK)


- ASLI-FASLI (BULUNMAMA)


- ASLÎ ile ASİL


- ASLINDA ile/değil/yerine AÇIKÇASI


- ASLINDA ile/ve/değil/||/<>/< ÖZÜNDE


- ASMAK ile AŞMAK


- AŞMAK ile/ve/değil/yerine DEĞİŞTİRMEK/DÖNÜŞTÜRMEK


- AŞNA FİŞNE/HAŞNE FİŞNE = GİZLİ DOST/LUK


- AŞŞA değil AŞAĞI


- ASTRONOMİ değil/yerine/= UZAYBİLİM


- AT İZİ ile "İT İZİ"


- ATÂLET ile/değil/yerine/>< ADÂLET

( Eylemsizliğin(atâletin) olduğu yerde, adâlet olmaz. )


- ATASÖZÜ ile/ve BERCESTE

( ... İLE/VE Kolayca hatıra geliveren ve yüksek bir anlam taşıyan mısra ya da beyit. | Sağlam ve lâtif. | Seçme. )


- ATASÖZÜ = PROVERB[İng.] = PROVERBE[Fr.] = SPRICHWORT[Alm.] = PROVERBIO[İt.] = PROVERBIO[İsp.]


- ATELYE/ATÖLYE değil/yerine İŞLİK

( Zanaatçıların ya da resim, yontu gibi sanatlarla uğraşanların çalıştıkları yer. | Gömlek. )


- ATFETMEK ile İTHAF ETMEK ile ADDETMEK

( Bir işi ya da bir sözü bir kimseye mal etmek, yüklemek, isnat etmek. | Yöneltmek, çevirmek. İLE Birinin adına sunmak, armağan etmek. İLE Saymak. )


- ATIF ile TEŞMİL


- ATIK ile/değil KALINTI


- ATIL ile/değil ÂTIL


- ATIP-TUTMA


- ATIŞMA ile/değil/yerine ÇAKIŞMA

( ... İLE/DEĞİL/YERİNE Birbirine geçip kenetlenmek, takılmak. | Söz yarışı etmek. | Doğru, açı, yüzey gibi geometrik biçimler, üst üste konulduklarında, birbirini bütünüyle örterek eşit olmak. )


- ATIYORUM/Z değil ATF EDİYORUM/Z


- ATLA DEVE (DEĞİL)


- ATMIŞ ile/değil ALTMIŞ

( Kişinin eylemi. İLE/DEĞİL Sayı. )


- AVAL AVAL (BAKMAK)


- AVANS[Fr. < AVANCE] değil/yerine/= ÖNDELİK

( Öndelik. | Oyunda zayıf tarafa önceden verilen geçici üstünlük. )


- AVAZ AVAZ (BAĞIRMAK)


- AVUÇ AVUÇ ("GÖTÜRMEK", YEMEK)


- AY AYAKTA, ÇOBAN YATAKTA, AY YATAKTA ÇOBAN AYAKTA" ile/ve "ERKEN KALKAN ERKEN YOL ALIR"


- AY ile AY ile AY

( Birdenbire duyulan acı, ağrı, şaşırma, ürkme ya da sevinç anlatan bir söz. İLE Art arda gelen iki yeni ay arasında geçen süre. | Yılın on iki bölümünden her biri. | Bir ayın herhangi bir gününden ertesi ayın aynı gününe kadar geçen ya da yaklaşık otuz gün olarak kabul edilen süre. İLE Dünyanın uydusu olan gök nesnesi. )


- AYAĞIMI/AYAKLARIMI (ÇIKARAYIM)" değil AYAKKABILARIMI (ÇIKARAYIM)


- AYAK BASMAK" ile/ve/<>/> "ADIM ATMAK"


- AYAK/PA[Fars.]:
PATİ ile/||/<> PATİK ile/||/<> PATİKA ile/||/<> PABUÇ ile/||/<> PAYTAK ile/||/<> PAYİDAR ile/||/<> PİYADE[< PAYADAK] ile/||/<> PİYON[< PEDON]

( Kedi, köpek için ön ayak. İLE/||/<> Küçük çocuk ayakkabısı. İLE/||/<> Keçi yolu. İLE/||/<> Ayakkabı. İLE/||/<> Eğri bacak. İLE/||/<> Ayakta durmak. İLE/||/<> Yaya. İLE/||/<> Yaya. )


- AYAKLARINIZI:
ÜŞÜTMEYİN! ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SICAK TUTUN!


- AYAN-BEYAN (ORTADA OLMAK)

( Kanıt gerektirmemek. )


- AYAN ile ÂYAN

( Belirli, açık. İLE İleri gelenler. )


- AYAR ile AĞYAR

( Bir iş ya da davranışta gereken ölçü. İLE Başkaları, yabancılar/eller. | Dışında/ki, hariç, haricinde/ki. )

( Tanımdaki/ifadedeki gereklilik kuralı: Parçalarını bulunduran, dışındakilere engel olan. [Efrâdını câmi, ağyarını mâni.] )


- ÂYAR değil AYAR


- AYDINLANMA ile/ve/<>/> DEVRİM


- AYDINLANMA ile/ve/||/<>/> SÜKÛNET

( ENLIGHTENMENT vs./and/||/<>/> QUITENESS )


- AYDINLANMIŞ/LIK ve/<> UYANDIRILMIŞ/LIK


- ÂYİN[Fars.] değil/yerine/= DİNSEL TÖREN

( Dinî tören, ritüel. | Mevlevi tekkelerinde okunan bestelerin tamamı. )


- AYIP (OLAN):
(")BİLMEMEK(") ile/ve/değil/||/<>/< ÖĞRENMEMEK


- AYIRIP KAYIRMAK


- AYIRMA ile/ve/||/<> YALINLAŞTIRMA ile/ve/||/<> ARA ÇÖZÜM/LER ARAMA/BULMA

( Düşüncenin, bilgilerin, nesnelerin, kavram, olay ve olgular üzerinde en temel uygulanması gerekenlerin başında, onları bütün olarak görebilmenin yanı sıra ve ötesinde, ayırma bilgisi, becerisi ve oranı bulunmaktadır.

Bilmek ya da bilinebilenler, ancak küçültme ya da ayırma bilgi ve becerisiyle elde edilebilirler. Bu işin ustalığı da, her ustalığın temelinde bulunan çıraklık sürecinde gerçekleşir ve kaynağını, gücünü çıraklık döneminden alır. Bu bilgi, deneyim ve dönem, kalfalıkta ve ustalıkta bile olunsa, tüm sürecin neredeyse tamamıdır.

Birleştirme bilgi ve becerisi olarak tanımlanan ustalık, yetkin çıraklıktır. Hatta ustalık diye bir şeyden bile söz edilemeyecek kadar tek bir bilinç ve beceridir. Kişinin, bisiklet kullanmayı bir kere öğrenmesinden sonra, yaşam boyunca bir daha bisiklet kullanmayı öğrenmeye gerek kalmaması, kendinin değil, suyun kaldırma gücündeki gibi, kendiliğindenliğiyle, doğasıyla sağlanır. Zihnin ya da bilincin devrede olması ile değil, beynin ya da öte bir bilincin devrede olmasıyla, bilinç merdiveninde görülen, bilinçsiz bilinçlilik ya da yeterlilik ile sağlanır.

Karmaşık olan ya da öyle "algılanan" süreçlerin çözümü de, onları, oldukları yapıda değil, küçülterek ya da çok haneli sayıdan oluşan bir bölmenin, tek haneli bir sayıya doğru yalınlaştırılması ile gerçekleşir.

Çözümsüz "görünen" durumların da çözümü, köklü/kökten çözüm arayışı değil ara çözüm üretebilmektir. Yaşamımızda, karşılaşılabilecek sonsuz olumlu ya da olumsuz olasılıktaki durum ve süreçler için bazen ya da çoğunlukla, bir düşünce ya da nesneden, ödün vermeden ya da bir parçasından vazgeçmeden, bir şey elde etmek ya da yetersiz/olumsuz sürecin devam etmesine göz yumarak, bir sonuç ya da çözüm oluşturmak olanaklı değildir.

Ne herhangi bir düşünce ya da bir durum için, ne de kaygının sona erdirilmesi, olumsuz ya da yetersiz koşulların tamamen ortadan kalkma "beklentisi" ya da "dileği" ile sağlanamayacağından dolayı, ayırmayı, yalınlaştırmayı ve ara çözümler üretmeyi bilmek, becermek gerekmektedir.


"Hiçbir sorun, onu yaratan 'bilinç seviyesi'yle çözülemez." )


- AYKIRI ile/ve/değil/yerine/<>/< AYRI


- AYLAK AYLAK (GEZMEK)


- AYMARA ile/ve QUECHUA

( Titicaca Gölü'nün, Bolivya sınırları içinde bulunan adalarında yaşayan yerli halkın kullandığı, eski bir yerli dil. İLE/VE Gölün Peru'da bulunan bölümünde kullanılan, İnka'lardan kalma dil. )


- AYNA ile/ve YANSIMA

( )

( ... ile İNİKÂS )

( MIRROR vs./and REFLECTION )


- AYNEN ile/ve/||/<> HOMOJEN


- AYNEN ile/ve/||/=/<> KESİNLİKLE


- AYNEN ile/ve TAMAMEN

( EXACTLY vs./and COMPLETELY )


- AYNI DİLİ KONUŞMAK ve/||/<> AYNI DURUMU/HÂLİ PAYLAŞMAK


- AYNI ŞEYE, FARKLI ADLAR KOYMAK ya da FARKLI ŞEYLERE, AYNI ADI KOYMAK

( İkisi de, yapılmaması gerekenlerdendir. Kavramlar, durumlar, olay ve olgular arasındaki farkları ya da karıştırılmaması gerekenlerin bilinciyle gerçekleştirilebilir. )


- AYNI YÖNDE ile/ve/||/<> PARALEL


- AYNI ZAMANDA ile/ve/değil AYRICA


- AYNI ZAMANDA ve/||/<> ÇOK


- AYNI ZAMANDA ile/ve/değil/yerine ÜSTELİK


- AYNI ile/ve/||/<> TIRHALLI

( ... İLE Aynı koşullar altında bulunanların, aynı durumda olduklarını anlatmak için kullanılan bir söz. )


- AYRAÇ(/PARANTEZ/KAVS[Ar.]) " ( ) " ile KÖŞELİ AYRAÇ " [ ] "


- AYRI-GAYRI (OLMAMA)


- AYRI ile/ve GAYRI ile/ve ŞEBİH


- AYRI ile/ve/değil/yerine UZAK


- AYRICA ile/ve/||/<> EK OLARAK


- AYRIK ile AYRIM

( Ayrılmış. | Ayrı tutulan, başkalarına benzemeyen. | Kuraldışı, müstesna. İLE Ayırma eylemi. | Bir kişi ya da nesnenin, ötekilerle karış(tırıl)mamasını sağlayan ayrılık, benzer şeyleri birbirinden ayıran özellik, başkalık, fark. | Alt bölüm. | Cinsleri ve türleri birbirinden ayıran ana karakter. | Ayrılma noktası. | Bir ya da daha çok sahne içinde geliştirilip, olayın tamamlanmış bir parçasını veren film bölüğü. )


- AYRILABİLECEK OLAN ile/ve/||/<> AYRI OLABİLECEK OLAN


- AYRILIK/BOZUŞMA değil/yerine/>< BİRLİK

( Ölümdür/memattır. DEĞİL/YERİNE/>< Yaşamdır/hayattır. )

( TEFRİKA[< FARK] değil/yerine/>< İTTİHAD[< VAHDET] )


- AYRILMAK ile/ve UZAKLAŞMAK

( TO LEAVE vs./and TO DIGRESS )


- AYRIM (NOKTASI):
KAVŞAK ile/ya da/||/<> MAKAS ile/ya da/||/<> ÇATAL


- AYRIM/AYRILIK = FASL-I KARİP = DIFFERENCE[İng.] = DIFFÉRENCE/DIVERSITÉ[Fr.] = DIFFERENZ/VERSCHIEDENHEIT[Alm.] = DIFFERENTIA/DIVERSITAS[Lat.] = DIAPHORA[Yun.] = DIFERENCIA[İsp.]


- AYRIM <>/> ÇATIŞKI <>/> BİREŞİM


- AYRIM ile/ve/||/<>/< TANIM

( DIFFERENTATION vs./and/||/<> DEFINITION )


- AYRINCA ile/değil/yerine ÖNCÜL


- AYRINTI ile/ve/değil/yerine/||/<>/< (BİR/ALT) BAŞLIK


- AYRINTI ile AÇIKLAMA

( TEFERRUAT ile TAFSİLAT )


- AYRINTI ile İNCELİK

( DETAIL vs. DELICACY )


- AYRINTILAMA

( ELABORATION )


- AYRIŞTIRICI ile/değil KOPUK


- Ayrık de'leri, ki'leri, mi'leri önemseyerek yaz ve KONUŞ!!!


- AYSBERG[İng. < ICEBERG] değil/yerine/= BUZDAĞI


- Az kullanılması gerekenleri ve kullanırken çok dikkat edilecekleri bil de KONUŞ!!!

( "Demek ki"...
"Zâten", "herşey", "aslında" ve "sadece"
"sonuç" ile başlar/başlamış!



Az kullanılması gerekenleri ve kullanırken çok dikkat edilecekleri bil de KONUŞ!!!
"Zâten" diyerek, her "işine gelene/gelmeyene" bağlamadan KONUŞ!!!
"Aslında/esasında" "öyle/şöyle" (oldu/olacak) ise zamanında düşün de ona göre KONUŞ!!!
"Sadece/sırf" diyerek onca konuşulanı gözardı etmeden KONUŞ!!!

"Sonuçta" diyerek son sözü kendine ait kılmadan KONUŞ!!!
"Son tahlilde" deyince daha bir üst perdeden konuşmadığını bilerek KONUŞ!!!
"Temelde" olanın ne olduğuna iyi bak da ona göre sağlam KONUŞ!!!
"Normalde" diyerek tüm sürecin "anormal olduğu varsayımında ya da iddiasında bulunma"dan KONUŞ!!!
"Allah'tan" ise senin yetersiz diline/sözüne/onayına kalmayacağını anımsa da ona göre KONUŞ!!!
"Demek ki" ile her inancına ve kişisel sonuçlarına bağlamadan KONUŞ!!!
"Nasılsa" diyerek çıkarlarını öncellemeden KONUŞ!!!

"Ona bakarsan" diyerek sözü düşürmeden KONUŞ!!!
"Belki de" olasılıklarını düşünebiliyorsan birine ayrıcalık yapmadan KONUŞ!!!
"İlle de" o ya da öyle değil "koşulu" "koymadan/olmadan" KONUŞ!!!
"Kesinlikle... Kesinlikle..." diyerek kendi yetersizliğinin anlaşılacağını dikkate alarak KONUŞ!!!
"Diyelim ki" diyorsan doğru örnek seçerek KONUŞ!!!

"Ne var?" diyerek, ahmaklık etmeden KONUŞ!!!
"Ne var ki?" diyerek, "saf görünümlü" kurnaz olmadan KONUŞ!!!
"Ne peki?" diye anlaşılması çok basit olanı karmaşıklaştırmadan KONUŞ!!!
"Niye ki?" diyerek, hazırcı değil önce kendin düşün de ona göre KONUŞ!!!

"Elimde değil" diye kendini/başkalarını "kandır"(a)madığını bilerek KONUŞ!!!
"Ne bileyim" diyorsan düşünüp, öğrenip, bilebileceğini anımsa ve ona göre KONUŞ!!!

"Herkes"i katmadan KONUŞ!!!
"Hiç kimse" demeden KONUŞ!!!
"Hep"siz KONUŞ!!!
"Her zaman"a yaymadan KONUŞ!!!
"Hiçbir zaman" diye kestirip atmadan KONUŞ!!!

"Keşke ..." ile geçmişe dönmeye çalışmadan KONUŞ!!!
"Ya ..." ile belirsiz olanı belirlemeden KONUŞ!!!

"Böyle ... Böyle ..." demeden KONUŞ!!!
"Şey - şey - şey" demeden KONUŞ!!!
"Falan-filan" diye boşluğa bağlamadan KONUŞ!!!
"Bla-bla-bla" diye başka dilde kullanmadan KONUŞ!!!
"Dedi/Dedim" tekrarsız KONUŞ!!!

"Ben" diliyle kendini merkeze koymadan KONUŞ!!!
"Sen" diliyle kişileri katmadan, hedef almadan KONUŞ!!!
"Sen de" diyerek saldırmadan ve savunmadan KONUŞ!!!

www.FaRkLaR.net/KONUS )

( dikkat edilecekleri bil de KONUŞ!!! )

( image











)


- AZ SONRA ile/değil/yerine DAHA SONRA


- AZ-BUÇUK


- AZ-BUZ (UĞRAŞMAMAK)


- AZ ile/değil/yerine ÖZ

( Deme! İLE De! )


- ÂZÂDE, HÜR, SERBEST değil/yerine/= ÖZGÜR


- AZALT ve/değil/yerine/||/<>/>/< BIRAK ve/değil/yerine/||/<>/>/< ÇOĞALT

( Yediğin yemeği...
Yemeğin tuzunu...
Yediğinin/içtiğinin şekerini...
Satın alacağın eşyaları...
Harcadığın parayı...
Boşa geçen zamanı...
Gözyaşlarını...
Kafaya taktıklarını...
Televizyon ve bilgisayar/internet başında harcadığın zamanı.
Telefonla uğraştığın süreyi...
Kişlerden beklentini...

VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/<

Hız yapmayı...
Şikâyet etmeyi...
Ertelemeyi, üşenmeyi ve "vazgeçmeyi"...
Çekingenliği...
Rezil olma "kaygısını"...
Alaycılığı...
Sabırsızlığı...
Çocuğuna taparlığı...
Mazeret üretmeyi...
Başkaları için yaşamayı...
"Yapamam" "düşüncesini"...
Bahaneleri...
Olumsuz düşünmeyi...
Olumsuz söz(cük)leri...
Surat asmayı...
Önyargıyı...
Kişileri ve kişiler üzerinden düşünmeyi/konuşmayı...
"Sen-ben" tartışmasını/davasını...
Herkesi eleştirmeyi...
Herkesi düzeltmeye çalışmayı...

VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/<

Özen göstermeyi...
Saygı göstermeyi...
Sevmeyi...
Selâm vermeyi...
Gülümsemeyi... :)
Olumlu düşünmeyi...
Vermeyi...
Sabrını...
Şükretmeyi...
Teşekkür etmeyi...
Su içme oranını/sıklığını...
Çocuklarla zaman geçirmeyi, oynamayı...
Özür dilemeyi...
Mazur görmeyi...
Alttan almayı...
İstikrarını...
Düş kurmayı...
Ayırmayı...
Yalınlaştırmayı...
Ara çözümleri...
Güzel söz söylemeyi...
Kitap ve sözlük okumayı... )

( )

( )


- AZÂMET ile/ve ZARÂFET


- AZAR AZAR

( CESTE CESTE, REFTE REFTE )


- AZAR ile SAPARTA/ZAPARTA[İt.]

( ... İLE Gemi bordasındaki top çıkarılan dört köşe boşluk ve açıklık. | Bir batarya topun, birden ateş etmesi. | Azar, tersleme. )


- AZDIRMAK ile/ve/değil/||/<>/< "BAŞTAN ÇIKARMAK"


- AZİMLE "SIÇAN" BETONU DELER değil AZİMLİ SIÇAN, BETONU DELER

( Sıçanların kemirme gücü gibi kişinin da uğraştığı oranda elinden hiçbir şeyin kurtulamayacağına işaret eder! )


- B ile P

( B: Bel'in simgesi. [B, b] | Bor'un simgesi. [B] | Elektrik alınganlığın simgesi. [B] | Manyetik akı yoğunluğunun(indüklemenin) simgesi. [B] | Temel tanecik fiziğinde, Baryon sayısının simgesi. [B] | Basınç birimi Bar'ın simgesi. [b] |
Optik gerilme katsayısı brevster'ın simgesi. [b] | Yüzeyce genleşme katsayısının simgesi. [b]

İLE

P: Basıncın simgesi. [P, p] | Dinamik ağdalılık birimi poiz'in simgesi. [P] | Ettingshausen katsayısının simgesi. [P] | Fosforun simgesi. [P] | Gücün simgesi. [P] | Paritenin simgesi. [P] | Poynting vektörünün simgesi. [P] | Atomda, yörüngesel kuvantum sayısı l = 1 'e karşılık gelen elektron tabakalarının simgesi. [p] |
Momentumun simgesi. [p] | Piko [10¯¹2;] 'nun simgesi. [p] | Plank'ın simgesi. [p] | Protaktinyum'un simgesi. [Pa] | Protonun simgesi. [p, ¦p, 1p¹] | Yarı iletken tipinin [p tipi] simgesi. [p]

)


- B ve R


- BABA BABA


- BAĞ-BADEM


- BAĞ-BAHÇE (İÇİNDE YAŞAMAK)


- BAĞ ile BAĞ[Fars.]

( Bir şeyi başka bir şeye ya da çok sayıda olanı topluca birbirine tutturmak için kullanılan ip, sicim, şerit, tel vb. düğümlenebilir nesne. | Sargı. | Bağlam, deste, demet. | İlgi, ilişki, rabıta. | Kemikleri birbirine bağlamaya, iç organları yerinde tutmaya yarayan lif demeti. | Bir halat üzerine atılan sağlam, düzgün ve istendiğinde kolayca çözülebilen her türlü düğüm. | Nota yazarken yan yana gelen aynı ya da farklı değerdeki notaların birbirine bağlanarak çalınacağını belirtmek için yapılan yay biçimindeki işaret. İLE Üzüm kütüklerinin dikili bulunduğu toprak parçası. | Meyve bahçesi. )


- BAĞ ile/ve/<> BAĞINTI


- BAĞ ile/ve/<> İLİŞKİ

( CONNECTION vs./and/<> RELATION )


- BAĞFİİL değil/yerine/= ULAÇ


- BAĞIL ile/ve/||/<> BAĞILLIK/İZÂFİYET/RÖLATİVİTE

( Görece. | Kendine özgü bir kımıldanışı olduğu hâlde başka bir nesneye uyarak sürüklenen nesnenin görünürdeki kımıldanışının niteliği. İLE/VE/||/<> Görece olma durumu. )


- BAĞIMLI BİÇİMBİRİM

( BOUND MORPHEME vs. FREE MORPHEME )


- BAĞINTI ve/||/<> ÖLÇÜT


- BAĞIRA ÇIĞIRA


- BAĞIŞ/HİBE ile/ve/değil/yerine HEDİYE


- BAĞIŞ ile/<> İHSÂN ile/<> LÜTÛF ile/<> HİMMET ile/<> KEREM ile/<>
İNÂYET ile/<> İLTİFAT ile/<> ATÂ ile/<> ATIFET ile/<> HÎBE


- BAĞIŞLAMAK ile/ve/değil BAĞIŞ YAPMAK


- BAĞLAÇ ile BAĞLAM ile BAĞLANTI/BAĞLANAK ile BAĞLAŞIK ile BAĞLAYICI ile BAĞLI

( Eş görevli sözcükleri ya da önermeleri birbirine bağlayan sözcük türü. İLE Deste. | Herhangi bir olguda olaylar, durumlar, ilişkiler örgüsü ya da bağlantısı. | Bir dil birimini çevreleyen, ondan önce ya da sonra gelen, çok sayıdaki durumda söz konusu birimi etkileyen, onun anlamını, değerini belirleyen birim ya da birimler bütünü. | Bent. İLE İki ya da daha çok şeyin birbiriyle bağlı bulunması, ilişki. | İki şey arasında ilişki sağlayan bağ. | Yapılacak işle ilgili sözlü ya da yazılı antlaşma. İLE Aralarında antlaşma ya da sözleşme sağlanmış olan kişi ya da topluluk, müttefik. | Sonuç, neden gibi birbiriyle sıkı sıkıya bağlı ve karşılıklı bağımlı olan nesne, terim. İLE Bağlama niteliği olan. | Bağlamaya ve birleştirmeye yarayan. | Uyulması zorunlu. | Kuruduğu zaman yüzeyde film oluşturan, pigment ve dolgu nesnelerini bir arada tutan, boyanın uçucu olmayan bölümü. İLE Bir bağ ile tutturulmuş olan. | Gerçekleşmesi bir şartı gerektiren, vabeste. | Sınırlanmış, sınırlı. | Kapatılmış olan, kapalı. | Bir kuruluşun yetkisi altında bulunan. | Birine, bir düşünceye, bir anıya saygı, aşk vb. duygularla bağlanan, sâdık, tutkun. | Halk inanışına göre, büyü etkisiyle eşeysel güçten yoksun edilmiş eril. )


- BAĞLAÇ = CONJUNCTION[İng.] = CONJONCTION[Fr.] = KONJUNKTION[Alm.] = CONGIUNZIONE[İt.] = CONJUNCIÓN[İsp.] = COPULA[Lat.]


- BAĞLAM ile/ve BAĞLAÇ

( CONTEXT vs./and CONJUNCTION )


- BAĞLAYICILIK ile/ve/||/<> KANIT NİTELİĞİ


- BAĞLAYICILIK ile/ve/<> ÖTEYE GEÇİLEMEZLİK


- BAĞRİ/BAHRİ değil BARİ[Fars.]

( Öyleyse, hiç olmazsa, hiç değilse, o hâlde. | Keşke. )


- BAHANE[Ar.] = MAHANA/MAHNA

( İleri sürülen, sözde neden. )


- BAHANE ile/ve/||/<> MAKYAJ


- BAHRİ ile BAHRÎ[Ar.]

( Uzun boyunlu, sivri gagalı, boynunun önü ve göğsü parlak beyaz olan, alçaktan ve hızlı uçan, suya bağımlı bir tür kuş. [Lat. PODICEPS CRISTATUS] İLE Denizle ilgili. )


- BAHS[Ar.] (ETMEK) değil/yerine/= SÖZ ETMEK


- BAHTİYÂR ile/>< İHTİYÂR

( Bir söz ki, bir gönlü, bir ömür bahtiyâr eder;
Bir söz ki, bir gönlü, bir günde ihtiyâr eder. )


- BAK-TERİ/LER/İN değil/< BAKTERİ/LER/İN


- BAKA BAKA (ISKALAMAK)


- BÂKÎ ile/ve/||/<> ASLÎ


- BAKICI ile/ve/||/<> BAKAN


- BAKIP BAKIŞTIRMAK


- BAKIŞ AÇISI ile/ve/||/<>/>/< TUTUM


- BAKKAL-ÇAKKAL


- BAKLAVA-BÖREK (YİYEREK YAŞAMIYOR OLMAK)


- BALANS[Fr., İng. < BALANCE] değil/yerine/= DENGE


- BALDIZ ile/değil DALDIZ

( DALDIZ: Marangozların kullandığı, ağaç oymaya yarayan, oluklu demir kepçe, demir bıçak. )

( "Baldız, baldan tatlıdır." DEĞİL Daldız, baldan tatlıdır. )


- BALIK SIRTI değil BALIKSIRTI


- BALLANDIRA BALLANDIRA (ANLATMAK)


- BAM-GÜM


- BANA "HİTAP ETMİYOR" ile/ve "BENİ ÇEKMİYOR/CEZBETMİYOR"


- BANA GÖRE (BİR ŞEY) ile/ve/değil BANA ÖZGÜ / BENİM İÇİN (BİR ŞEY)


- BANA/DÜŞÜNCEME/İNANCIMA:
"TERS" ile/değil/yerine UZAK / AYKIRI


- BANAL[Fr.] değil/yerine SIRADAN

( Herkesin kullandığı/anladığı. | Bayağı, sıradan. İLE ... )


- BANGIR BANGIR (BAĞIRMAK)

( AVAZ AVAZ )


- BARBAR[Fr. < BARBARE] ile/ve/||/<>/< BAR BAR

( Uygarlaşmamış kişi7topluluk. | Kaba saba, ilkel. | Kaba ve kırıcı. İLE/VE/||/<>/< Bağırma eylemiyle kullanılarak bağırışın öfkeli ve yüksek sesle olduğunu anlatan bir söz. | Bağırma eylemiyle "apaçık görünmek, ortada olmak" anlamında kullanılan bir söz. )


- BARDAK-ÇANAK


- BÂRİ[Fars.] değil/yerine/= EN AZINDAN / HİÇ OLMAZSA


- BARINDIRMA ile KAPSAMA


- BARIŞ:
KENDİNLE ve/||/<> DÜNYAYLA

( Kendiyle barışmayan, dünyayla barışamaz.
Kendinde, dünyayla barışmayan, kendiyle barışamaz. )


- BARİYER[< İng. BARRIER] değil/yerine/= ÖNLEÇ/ENGEL


- BÂRİZ[Ar.] değil/yerine/= BELİRGİN


- BARKOD değil/yerine/= TANITKI


- BAS BAS (BAĞIRMAK)


- BAŞ-GÖZ (ETMEK)

( Evlendirmek. )


- BAŞA BAŞ (MÜCADELE ETMEK)


- BAŞARILI OLMAK İÇİN...:
YUMUŞAK ile/ve/||/<>/> MÂKUL ile/ve/||/<>/> DERİN ile/ve/||/<>/> ile/ve/||/<>/> YETERİNCE ile/ve/||/<>/> ŞIK ile/ve/||/<>/> KORKUSUZ ile/ve/||/<>/> SABIRLA ile/ve/||/<>/> FARKLI ile/ve/||/<>/> HOŞGÖRÜLÜ ile/ve/||/<>/> DÜRÜST ile/ve/||/<>/> DÜZENLİ ile/ve/||/<>/> AKILLI

( Konuş. İLE/VE/||/<>/> Ye. İLE/VE/||/<>/> Soluk al. İLE/VE/||/<>/> Uyu. İLE/VE/||/<>/> Giyin. İLE/VE/||/<>/> Hareket et. İLE/VE/||/<>/> Çalış. İLE/VE/||/<>/> Düşün. İLE/VE/||/<>/> Davran. İLE/VE/||/<>/> Kazan. İLE/VE/||/<>/> Biriktir. İLE/VE/||/<>/> Tüket. )


- BASBAYAĞI

( ALE-L-ÂDE )


- BAŞI BAĞLI ile/değil BAŞI BAĞLI

( Baş örtülü. İLE/DEĞİL Eşi/nişanlısı/sözlüsü/sevgilisi olan. )


- BASIP GİTMEK


- BASİT "BİR ŞEKİLDE" ile/ve/değil/yerine KISA BİR ANLATIMLA


- BASİT SÖZCÜK

( SIMPLE / SIMPLEX WORD )


- BASİT ile BASİT

( Kolay, pratİk. İLE Aşağılayıcı, küçümseyici kullanım. )


- BASİT ile MÜREKKEB


- BASİT ile SIRADAN


- BAŞKA (BİR ÇÖZÜM) ile/ve/değil YENİ (BİR ÇÖZÜM)


- BAŞKA (BİR) ALTERNATİF (ÇÖZÜM) değil ALTERNATİF (ÇÖZÜM)


- BAŞKA ALTERNATİF değil ALTERNATİF (ya da BAŞKA ÇÖZÜM)


- BAŞKA'NIN ile BAŞKAN'IN


- BAŞKALAŞIM ile/ve DEĞİŞİM

( METAMORPHISM vs./and ALTERATION )

( İSTİHÂLE ile/ve ... )


- BAŞKALDIRI ile/değil/yerine ELEŞTİRİ


- BAŞKASINA:
BIRAKMA ile/ve/<> "YIKMA"


- BASKI ile/ve/değil/yerine/<> HAKİMİYET


- BASKIN ile BAŞAT


- BASKIN ile/ve/||/<> EGEMEN


- BAŞLANGIÇ ile/ve/||/<> KÖKEN ile/ve/||/<> DOĞUM


- BAŞLANGIÇ ile MAYA

( BEGINNING vs. ORIGIN )


- BAŞLI BAŞINA (ELE ALMAK)


- BAŞLIBAŞINA ile BAMBAŞKA


- BAŞLIK ile TAMLAMA

( TITLE vs. NOUN/PROPOSITIONAL PHRASE )


- BASMAK" ile/ve "TEPELEMEK"


- BAŞTA ile/ve/değil BAŞINDA


- BAŞTACI değil BAŞ TÂCI


- BAŞTAN AŞAĞI/YA


- BAŞTAN BAŞA (SARMAK, DOLAŞMAK)

( SER-Â-PÂ, SER-TE-SER )


- BAŞTAN BAŞA ile BOYDAN BOYA


- BAŞTANKARA ile BAŞTAN KARA

( Kuş. İLE Gitmek, etmek. )


- BAŞUCU ile BAŞ UCU


- BATA-ÇIKA (BUGÜNLERE GELMEK)


- BATI değil BATI/RDI/LAR


- BÂTINÎ >< ZÂHİRÎ değil/yerine/= İÇREK >< DIŞRAK


- BATIRMAK ile BANDIRMAK


- BATTI ÇIKTI


- BAYRAK ile/ve/||/<>/< SANCAK/LİVA[Ar. çoğ. ELVİYE]

( Bir ulusun, belirli bir topluluğun ya da bir örgütün simgesi olarak kullanılan, renk ve biçimle özelleştirilmiş, genellikle dikdörtgen biçiminde kumaş. | Öncü. | Simge. İLE/VE/||/<>/< Bayrak. | Çoğunlukla askeri birliklere verilen, yazı işlemeli, kenarları saçaklı ve gönderli bayrak. | Osmanlı yönetim örgütünde, illerle ilçeler arasında yer alan yönetim bölümü, mutasarrıflık. | Gemilerin sağ yanı. )

( Vatanı simgeler. İLE/VE/||/<>/< Dili(mizi) simgeler. )

( Simgelerin işlevi, anlamı ve değeri çok büyüktür. Bayrak ve Sancak gibi.

Bayrağımız, toprağımızı, vatanımızı ve özgürlüğü simgeler! Sancağımız ise o topraklardaki varlığımızın/birliğimizin göstergesi olan dilimizi!

Bayrak düşerse vatan kaybedilmiş sayılmaz ama Sancak düşmüşse herşey kaybedilmiş demektir! )

( )

( RÂYET/ALEM )


- BAYRAM-SEYRAN


- BAYRAM:
SEVİNDİĞİN KADAR ile/ve/değil/||/<>/< SEVİNDİRDİĞİN KADAR


- BAZAN değil BAZEN


- BAZ değil/yerine/= TABAN | ACIT


- BAZAN değil BAZEN

( Her ne kadar [Ar. "BA'-ZÂN: VAkit vakit, ara-sıra.] gelse de, Türkçe'de BAZEN olarak yazılmakta/kulllanılmaktadır. )


- BAZEN ve BAZI "DURUMLARI/KABULLERİ":
"KURMAK/SÜRDÜRMEK" ile/ve/değil/yerine/||/<>/> YIKMAK/BOZMAK


- BAZEN[Ar.] değil/yerine/= ARA SIRA, ARADA BİR


- BAZEN ile BİR AÇIDAN


- BAZEN ile/ve/||/<> YER YER


- BAZEN ile/ve/değil/yerine YERİ GELDİĞİNDE


- BAZEN ile ZAMAN ZAMAN


- BAZI "SÖZ(CÜK)LERİN/DEYİMLERİN":
"KULLANIMINDA" ve/||/<>
KİŞİLERİN/ÇALIŞANLARIN "DUYDUKLARI/ANLADIKLARI"
ile/değil/yerine/><
DAHA İYİSİ

( "O, benim işim/sorunum değil!":
"Yardım etmeye yanaşmayacağımızı belirtmiş olmak ya da kısaca/doğrudan "Hayır!" demiş olmanın yararı/değeri yoktur. ve/||/<>/> "Sadece, kendim için çalışırım."
İLE/DEĞİL/YERİNE
Yapamayacağımızı söylemek ya da daha sonra yapabileceğimizi, yardım edebileceğimizi söylemek.

"Onu daha önce denemiştik.":
Bir düşünce ya da ara çözüm önermek varken, "tarihi bağlam sunma"nın ya da kişileri dinlememenin kimseye bir yararı yoktur. ve/||/<>/> "Buna katılmak istemiyorum" ya da "Ben herşeyi bilirim", "Sen/siz, hiçbir şeyi bilmezsiniz"
İLE/DEĞİL/YERİNE
Yeni bir yaklaşım için her zaman bir yer vardır.

"Onun için bütçemiz yok/uygun değil.":
Bir düşünce ya da ara çözüm önermek varken, "ekonomik" sıkıntılardan söz etmenin ya da kişileri dinlememenin kimseye bir yararı yoktur. ve/||/<>/> "Başını önüne eğ ve senden beklenileni yap!"
İLE/DEĞİL/YERİNE
Her zaman büyük düşünceler oluşturulabilir/bulunabilir ya da daha düşük bütçelerle de çok fazla şey yapılabilir.[Çalışanların yaratıcılığını ve üretimini engellememek gerekir.]


"Ben (size) söylemiştim.":
Kişiler, düşünce ve girişimlerinin kötü bir düşünce olduğunu düşünür ve o konuda bir daha hiçbir şey yapmamaya başlarlar. ve/||/<>/> "Bugüne kadar bize karşı davranmış olduklarını düşündürür."
İLE/DEĞİL/YERİNE
Çözümü, bu sözü hiçbir zaman, zemin ve koşulda kullanmamaktır ya da sadece susabilmeyi becermektir.

"İşleyişe uygun değil!":
Konuşmaların, gevezelik ya da saçma olduğunu, süreçten uzak kalındığını düşündürtür. ve/||/<>/> "Burada, işlerin yürümesi için tek bir yol bulunmaktadır."
İLE/DEĞİL/YERİNE
Kurallar, kesin sonuçlar anlamına gelmediğinden dolayı, işleyiş, gelişmeyi engelliyorsa o engelleri değiştirmek/düzeltmek gerekir. )


- BAZI "YEL"LERİN, ...:
KAVURMADIĞI GÜL ile/ve/||/<> SAVURMADIĞI KÜL
BIRAKMAMASI


- BAZI DUYGULAR/DURUMLAR:
DİLLENDİR(E)MESEK DE ... ile/ve/değil/||/<>/>/< DİLLENDİRİRSEK

( ... de (")olur("). İLE/VE/DEĞİL/||/<>/>/< Bambaşka[tatlı/değerli/etkil(eşiml)i/karşılıklı/coşkulu/sevimli/sevecen] olur. )


- BAZI KAVRAMLARI:
KOPYALA-YAPIŞTIR değil/yerine TEKRAR TEKRAR DA OLSA YAZMAK


- BAZI ŞEYLERİ:
ÇIRPINARAK SİLMEK ile/değil/yerine/>< BİR ÇIRPIDA SİLMEK


- BAZI[Ar.] ile KİMİ, BİRTAKIM


- BAZI ile BELİRLİ


- BE-HEME[Fars.]-HÂL[Ar.] değil/yerine/= MUTLAKA, ELBETTE

( MUTLAKA, ELBETTE )


- BE-YANI değil/< BEYÂN'I


- BE ile BE ile Be

( Türk abecesinin ikinci harfinin adı, okunuşu. İLE Ünlem. İLE Berilyum öğesinin simgesi. )


- BEBEK YAPALIM MI? ile "BEBEK YAPALIM" MI?

( Bebek sahibi olma ya da sevişme önerisi/sorusu. İLE Bebek semtine gitme önerisi/sorusu. )


- beberuhi ile Beberuhi

( Sevimsiz, budala. İLE Karagöz oyunundaki cüce. )


- BEDAVA[Fars.] değil/yerine/= ÜCRETSİZ/EDERSİZ/CABA

( MÜFT yerine ... )

( MECCÂNEN yerine BİLÂ-BEDEL )


- BEDELİ/HARCAMAYI:
KABUL ETMEK ile/ve/<> GÖZDEN ÇIKARMAK


- BEDEN değil/yerine/= GÖVDE


- BEKAR[Fr. < BÉCARRE] ile BEKÂR[Ar.] ile BÎ-KÂR[Fars.]

( Diyez'li ya da bemol'lü bir sesin eski durumuna getirilmesini gösteren nota imi. İLE Evlenmemiş/evli olmayan kişi. İLE İşsiz, güçsüz.["BEKÂR" değil BÎ-KÂR'lar evi] )


- BEKLENTİ(DE OLMAK) değil/yerine/>< KABUL (ETMEK)

( Hiçbir şey için! DEĞİL/YERİNE/>< Her şeyi. )

( Expect(ation) (for) nothing but accept(ion) (for) everything! )

( not EXPECTATION but/>< ACCEPTION
ACCEPTION instead of EXPECTATION )


- BEL (EVLÂDI) değil/yerine YOL (EVLÂDI)


- BEL ile BEL ile BEL ile BEL

( İm, işaret. İLE İnsan gövdesinde, göğüs ile karın arasında, daralmış bölüm. | Bu bölümün, sırtın altına denk gelen bölgesi. | Hayvanlarda, omuz başı ile sağrı arası. | Dağ sırtlarında, geçit veren çukur yer. | Atmık, meni. | Geminin orta bölümü. İLE Toprağı kazmaya ya da kirizma yapmaya yarayan, uzun saplı, ayakla basılacak yeri tahta, ucu sivri kürek ya da çatal biçiminde bir tarım aracı. İLE Ses şiddetiyle ilgili birim.[< Graham Bell] | İletişim teknolojisinde iki farklı güç ya da şiddet değerini ya da bir gücün, bir referans güce oranını karşılaştırmak için kullanılan bir logaritmik birim. İki güç değeri P1 ve P2 ise aralarındaki fark, N = log10[p2 / p1] kadardır. Simgesi: B, b )


- BELÂ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< AŞK

( Bin. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Bir. )


- BELÂGAT ile/ve/||/<> BEDÂHET

( İyi konuşma, sözle inandırma yeteneği. | Söz sanatlarını inceleyen bilgi dalı. Retorik. | Konuya tüm yönleriyle kavrayarak, hiçbir yanlış ve eksik anlamaya yer bırakmayan, yorum gerektirmeyen, yapmacıklıktan uzak, düzgün anlatma sanatı. | Bir şeyde, gizli olan derin anlam. İLE/VE/||/<> Apaçık olma durumu. | Bir konuda, hazırlıksız konuşabilme yeteneği. )


- BELEK ile/değil BELLEK

( Çocuk bezi. İLE/DEĞİL Yaşantıları, öğrenilen konuları, bunların geçmişle ilişkisini, bilinçli olarak anlıkta saklama olanağı/gücü, hafıza. | Bir bilgisayarda, programı değişmeyen verileri, yapılacak iş için gerekli olan ara sonuçları toplayan bölüm. )


- BELGİ ile/ve/<> BELGİN

( Bir şeyi, benzerlerinden ayıran özellik. | Duyuş, düşünüş ve inanıştaki ayırıcı özellik. İLE Tam ve kesin olarak belirlenmiş olan. )

( ŞİAR/ALÂMET/NİŞAN ile/ve/<> SARİH )


- BELİ[Fars.] ile BELİĞ

( Evet. İLE Belagati olan, belagatli. )


- BELİĞ ile BELİK

( Belagati olan, belagatli. İLE Saç örgüsü. )


- BELİRGİNLEŞTİRME ile/ve/||/<> AÇIĞA ÇIKARMA


- BELİRLE/N/ME, BELİRLENİM = DETERMINATION[İng.] = DÉTERMINATION[Fr.] = DAS BESTIMMEN[Alm.] = DETERMINAZIONE[İt.] = DETERMINACION[İsp.] = CONSTITUTIO, DEFINITIO, DETERMINATIO[Lat.] = HO HORISMOS, HE TAKSIS[Yun.] = VUCHA(T), MÂL[Ar.] = TAYÎN[Fars.] = BEPALING[Felm.]


- BELİRLEME ile TARİF


- BELİRLEYİCİ/LİK ile/ve/<> OYALAYICI/LIK


- BELİRLEYİCİ ile/ve/<> BELİRGİNLEŞTİRİCİ


- BELİRLİ (BİR) BELİRSİZ ile BELİRLİ-BELİRSİZ


- BELİRLİ BİR:
SÜREYLE ile/ve/||/<>/>/< SIRAYLA


- BELİRLİ GEÇMİŞ ile/ve/<> BELİRSİZ GEÇMİŞ

( -di'li geçmiş. İLE/VE/<> -miş'li geçmiş. )

( [Eylemin belirttiği kavramın, içinde bulunulan zamandan önce olup bittiğini]
Belirli ve kesinlikli bildiren kip. İLE/VE/<> Başkasından duyarak ya da belirsiz olarak bildiren kip. )


- BELİRLİ NEDENLER ile/ve/||/<>/> BELİRLİ KOŞULLAR ile/ve/||/<>/> BELİRLİ SONUÇLAR

( Geçmiş. İLE/VE/||/<>/> Şimdi. İLE/VE/||/<>/> Gelecek. )


- BELİRLİ OLMAZ ile BİLİNMEZ


- BELİRLİ-BELİRSİZ


- BELİRLİ ile BAŞAT


- BELİRLİ ile BELİRGİN


- BELİRME ile/ve/<> TAŞMA


- BELİRSİZ SÖZ/MUĞLAK İFADE ile/değil/yerine KAVRAM


- BELİRSİZ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ÖRTÜK


- BELİRSİZLİK SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI:
GÖNDERMELİ ile/ve/||/<> VURGULAMA ile/ve/||/<> ÇOK ANLAMLILIK

( FALLACY OF: EQUIVOCATION vs./and/||/<> ACCENT vs./and/||/<> AMPHIBOLY )


- BELİRSİZLİK ile/ve/değil BULANIKLIK


- BELİRTEN değil/yerine/= TAMLAYAN


- BELİRTİ ile/değil UZANTI


- BELİRTİ ile/ve/<> YANSIMA


- BELİRTKE ile BELİTKE

( Bir özlü sözle birlikte kullanılan im. | Soyut bir şeyin, bir kavramın simgesi olan varolan ya da eşya. AMBLEM | Gösterge. İLE Belitler dizgesi. [BELİT/AKSİYOM: Kendiliğinden, apaçık olan ve böyle olduğundan dolayı öteki önermelerin ön dayanağı olan temel önerme.] )


- BELİRTME DURUMU

( ACCUSATIVE CASE )


- BELİRTME ile BİLDİRME

( TO STATE vs. TO NOTIFY )


- BELİRTMEK ile/ve "ALTINI ÇİZMEK"


- BELİT(AKSİYOM) = MÜTEARİFE = AXIOM[İng.] = AXIOME[Fr.] = AXIOM[Alm.] = AXIOMA[Yun.] = AXIOMA[İsp.]

( Kendiliğinden, apaçık ve bundan dolayı öteki önermelerin ön dayanağı sayılan temel önerme. İLE Bir gücün, maddi bir etkenin, bir düşüncenin ortaya çıkması. | İnsan etkinliğinin ya da iradesinin açığa çıkması. | Hareket, iş. | Anamalın, belirli bir bölümü. | Hisse senedi. | Bir oyuncunun, sahne üzerindeki hareketi. | Oyunun temasını geliştiren, başlıca olay, öykü, gelişim. )


- BELKİ OLABİLİR" değil [sadece] "BELKİ" ya da "OLABİLİR"

( Hem "belki", hem de olasılık yanyana ifade edilmez. Olasılık, "belki"yi kapsar! )


- BELKİ" ile/ve "HER NE KADAR ŞÖYLE ŞÖYLE OLSA DA"


- BELLEĞİN AŞAMALARI'NDA:
KODLAMA ile/ve/> DEPOLAMA ile/ve/> ARA-BUL-GERİYE GETİR

( Belleğe yerleştirilir. > Bellekte tutulur. > Bellekten çağrılır. )


- BELLEK ve/||/<> DİL


- BELLEME ile BELLEME

( Öğrenip akılda tutmak. | Sanmak. İLE Bel denilen araçla toprağı işlemek. )


- BEMBEYAZ APAK

( ... İLE Bembeyaz. | Çok ak bir biçimde. )


- BEN İSTEDİM DİYE değil SEN İSTER İSEN


- BEN-İM:
BENLİK ile/ve/değil ÖZNE

( Kendini merkeze koymak. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Başkalarından/ötekilerden ayrı olan. )


- BEN-SEN-O ile/ve/||/<>/> BİZ-SİZ-ONLAR

( Tekil. İLE/VE/||/<>/> Çoğul. )


- BEN:
"ŞUYUM/BUYUM, BU/ŞU KADARIM!" ile/ve/değil/yerine/||/<>/&gt;&lt;/>/< BEN'İM


- BEN/LİK ile/ve/<>/> KENDİ/LİK


- BEN/SEN ile/ve/<>/değil/yerine O/BİZ

( Kıyameti koparttıracak olan. İLE/VE/<>/DEĞİL/YERİNE Birliğe getirecek/götürecek olan. )


- BEN ve/||/<>/> BEN'İ (NASIL KURTARABİLİRİM?)


- BEN ile/ve/<>/> BİZ ile/ve/<>/> KENDİ/LİK


- ben = me[İng.] = JE[Fr.] = ICH[Alm.] = IO[İt.] = YO[İsp.] = EGO[Lat., Yun.] = ANÂ[Ar.] = MÄN[Fars.] = IK[Felm.]


- BEN = ZÂT = I[İng.] = das SOSEIN[Alm.] = TO TI ESTIN, TO TI ÈN EINAI[Yun.] = ESSENTIA[Ortaçağ Lat.]


- BENCE/BANA GÖRE/BENİM İÇİN değil/yerine SANIRIM


- BENCE ile/değil/yerine "BANA ÖYLE/ŞÖYLE GELİYOR Kİ ..."


- BENCE ile/ve/değil/yerine BENİM/SENİN İÇİN, BANA/SANA GÖRE


- BENCİL/LİK ile/değil/yerine BİREYSEL/LİK


- BENİ ANLAMADIN değil DEDİĞİMİ ANLAMADIN


- BENİ ANLAYIN ile/değil/yerine/< DEDİĞİMİ ANLAYIN


- BENİ/SENİ/ONU:
"ENTERESE ETMEZ" değil
(FAZLA/YETERİNCE) İLGİLENDİRMİYOR


- BENİMSEME ile/ve/değil/yerine/<> İÇSELLEŞTİRME


- BENİMSEMEK ile "TUTMAK"


- BENLE(N) değil BENİMLE


- BENZER ile BENZEŞEN ile BENZEŞİM ile BENZEŞLİK ile BENZEŞME ile BENZETİ ile BENZETME ile BENZEYİŞ


- BENZERLİK ile "YAKINLIK"


- BENZERLİKTE:
AYNILIK ile/ve/||/<> FARKLILIK


- BENZETME:
AYRINTILI ile KISALTILMIŞ ile PEKİŞTİRİLMİŞ ile GÜZEL(BELİĞ)

( )


- BENZETME ile "BENZETME"


- BER-HURDÂR[Fars. < BERHÛR] ile MUTLU

( Hisse, nasip, pay.)] )


- BERÂET ile/ve/<> BERÂET-İ ZİMMET

( Bir dâvâ sonucunda, temiz ve ilişkisiz çıkma, aklık, arılık, aklanma. İLE/VE/<> Zimmetinde bir şey olmayış, aklık. )


- BERHÛD[Fars.] ile/değil/yerine/>< BERFEND[Fars.]

( Saçmasapan söz. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Güzel söz. | Derin yer. )


- BERİ ile GERİ


- BERMUTAT[Fars. BER + Ar. MUTÂD] değil/yerine/= ALIŞILAGELEN BİÇİMDE, HER ZAMAN OLDUĞU GİBİ


- BERRAK[Ar.] ile/ve NET[Fr.]

( Berraklık ve yardımseverlik elele gider - her biri hem öbürüne muhtaçtır, hem de öbürünü güçlendirir. )

( Ayna, güneşi çekmek için hiçbir şey yapamaz. O sadece parlaklığını koruyabilir. )

( Durumunuzu berrak bir biçimde görün, bu berraklık sizi serbest hale getirecektir. )

( Bizi, insan yapacak olan, berraklık ve yardımseverliktir. )

( Clarity and charity go together - each needs and strengthens the other.
The mirror can do nothing to attract the sun. It can only keep bright.
See clearly your condition, your very clarity will release you.
It is 'clarity and charity' that make us human. )

( Aydınlık, açık. | Duru, temiz. İLE Tüm çizgileri belirgin olan, gözün tüm ayrıntılarıyla algılanan, iyi görünen. | İyi duyulan ses. | Kesintilerden sonra geri kalan miktarda olan, safi. | Açık seçik olan, anlaşılmaz yanı bulunmayan. | Tenis, masa tenisi gibi oyunlarda servis atışlarında topun karşı sahaya geçerken fileye değdiğini belirtmek için kullanılan bir söz. )

( LIMPID vs./and CLEAR )


- BERTARAF ile TELÂFİ


- BESBELLİ


- BESLEMEK ile/ve/<> BESTELEMEK


- BESLEMEK ile/ve/<> DESTEKLEMEK


- BET-BENİZ(BETİ-BENZİ)


- BET-BEREKET (ARAMAK)


- BETİ-BENZİ (ATMAK)


- BETİK/KİTAP:
SIRTI ile/ve/||/<> ARKASI


- BETİMLEME ile/ve/||/<> DEĞER VERME/YÜKLEME


- BETİMLEME ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TANIMLAMA


- BETÜL ile/değil BETÛL

( ... İLE/DEĞİL Erkeklerden çekinen, nâmuslu kadın. | Ayrı kök salan fidan. )


- BEYÂN ETMEK ile/ve/değil AKTARMAK/NAKLETMEK


- BEYÂN:
TAKRİR ve/||/<> TEFSİR ve/||/<> TAĞYİR ve/||/<> ZARURET ve/||/<> TEBDİL

( Doğrudan doğruya beyân. VE/||/<> Tefsir yoluyla beyân. VE/||/<> Tağyir yoluyla beyân. VE/||/<> Mantık sonucu beyân. VE/||/<> Başka bir sözü yerine koyarak beyân. )


- BEYÂN(/Î) ile/ve/değil/||/<> Â'YÂN/İYÂN/IYÂN(/Î)


- BEYAN ile/ve/<> İYAN


- BEYAN ile SAVUNMA


- BEYÂN ile/ve/<> ŞEHÂDET


- BEYÂNAT değil/yerine/= DEMEÇ


- BEYÂNNAME değil/yerine/= BİLDİRİ/BİLDİRGE


- BEYHUDE ile/ve/||/<> NÂFİLE ile/ve/||/<> FUZÛLÎ

( Yararsız. | Boşuna. İLE/VE/||/<> Gerekli değilken yapılan iş. | Farzların dışında kılınan namaz. | Boşuna, gereksiz. İLE/VE/||/<> Erdemli/faziletli. | Gerekli, yersiz, boşuna. )


- BEYİN:
YANSITICI değil/yerine YARATICI

( [not] MONITOR but CREATOR
CREATOR instead of MONITOR )


- BEYİN/ZİHİN:
ÜRETİCİ/ÜRETEÇ ile/ve/||/<> YANSITICI


- BEYİN ile/ve/||/<> AKIL

( Donanım/ekran. İLE/VE/||/<> Yazılım[işletim sistemi, program]. )


- BEYİS ile İHTİLÂF


- BEYLİK SÖZLER ve/||/<>/< EZBER SÖZLER


- BEYNE BEYNE[Ar.]

( Ne iyi, ne kötü. İkisinin ortası. )


- BEYZİK[İng. < BASIC] değil/yerine/= TEMEL


- BEZÂ[Ar.]

( Konuşmada, açık-saçıklık. )


- Bİ-HABER[Ar.] değil/yerine/= ÇAVSIZ


- Bİ-Z-ZÂT / BİZZAT[Ar.] ile/değil Bİ-L-Fİ'L / BİLFİİL[Ar.]

( Kendi. İLE/DEĞİL Gerçekten. / İş olarak, eylemli, edimli. )


- BÎ-ZÂD[Ar.] ile Bİ-Z-ZÂT / BİZZAT[Ar.]

( Azıksız, zahiresiz. İLE Kendi. )


- BİBERON değil/yerine/= EMZİK


- BİBLİYOGRAFYA[İng.] değil/yerine/= KAYNAKÇA


- BIÇAK ile/ve/||/<> BİTKİ ile/ve/||/<> SÖZ

( Hem olumlu, hem de olumsuz yönde kullanılabilir. )


- BICI BICI (YIKANMAK)


- BİÇİM ile BİÇEM

( Bir nesnenin dış çizgileri bakımından niteliği, dıştan görünüşü. | Biçme işi. İLE Anlatma, oluş, deyiş ya da yapış biçimi, tarz, üslûp. )


- BİÇİM ile KİP


- BİÇİMBİLİM

( MORPHOLOGY )


- BİÇİMBİLİMSEL KOŞULLANMA

( MORPHOLOGICAL CONDITIONING )


- BİÇİMBİLİMSEL ÖLÇÜT


- BİÇİMBİRİM ile BİÇİMBİRİMSEL

( MORPHEME vs. MORPHEMIC )


- BİÇİMLENDİRME ile/ve/<> İLİŞKİLENDİRME

( TO GIVE SHAPE vs./and/<> TO GET RELATION )


- BİÇİMLENME ile/ve/<> BELİRLENME


- BİÇİMSEL SESBİLİM ile BİÇİMSEL SESBİRİM

( MORPHOPHONOLOGY, MORPHOPHONEMICS vs. MORPHOPHONEME )


- BİÇİMSİZ SAÇMA(LIK)LAR/SAFSATALAR ile/ve/||/<> SAÇMA(LIK)LAR/SAFSATALAR

( INFORMAL FALLACIES vs./and/||/<> FALLACIES )


- BICIR BICIR (KONUŞMAK, HAREKET ETMEK)

( Küçük, şirin çocuklar için söylenilen. )


- BİD'AT ile KÜFÜR


- BÎD[Ar.] ile BİD[Ar.] ile BÎD[Ar.]

( Yok olma. İLE Arapça'daki bi edatının d,t ile başlayan sözcüklere katıldığı zamanki şeklidir. [Sözcüğü zarf yapar. (Bİ-D-DA'VÂ: Dâvâ ederek.)] İLE Söğüt ağacı. )


- BİL(E)MEMEK ile/ve DOĞRU/TAM TANIMLA(YA)MAMAK

( NOT (ABLE) TO KNOW vs./and LACK OF RIGHT/EXACT DEFINITION )


- BİLDİĞİM/İNANDIĞIM ŞEYİ YAPARIM ile/değil BİLDİĞİM/İNANDIĞIM ŞEYİ, YAPARIM


- BİLDİĞİN GİBİ ve/||/<> SEVDİĞİN GİBİ ve/||/<>
DİLEDİĞİN GİBİ
... OLSUN!:

( AS ...:
YOU WISH and/||/<> YOU LIKE and/||/<> YOU WISH )


- BİLDİRME ile/ve/değil/yerine/<> ÖNERME


- BİLDİRMEK ile/ve/değil/yerine/<> UYANDIRMAK


- BİLE BİLE (YAPMAK)

( AN-KASDİN )


- BİLE BİLİRİZ ile/ve/değil/||/<> BİLEBİLİRİZ


- BİLE değil/yerine/= İLE


- BİLEN/DÜŞÜNEN İNSAN[Lat. HOMO SAPİENS] ile/ve/değil/||/<>/> AKILLI/BİLGE İNSAN[Lat. HOMO SAPİENS SAPİENS]

( "Homo sapiens sapiens" terimi, modern insan türünü belirtmek için kullanılan bir alt tür adıdır. "Homo sapiens", insanın tür adıdır ancak bilim dünyası tarafından modern insan alt türü olarak "Homo sapiens sapiens" olarak sınıflandırılmıştır.

Bu terim, insan türünün daha özel bir alt öbeğini vurgulamak için kullanılır. İlk "Homo sapiens" türü, yaklaşık 200.000 yıl önce ortaya çıktı. Ancak "Homo sapiens sapiens", yaklaşık 50.000 ila 70.000 yıl önce ortaya çıkan ve günümüzdeki insan türünü tanımlayan daha özel bir alt türdür. Bu terim, Homo sapiens'in en yaygın ve günümüzde yaşayan alt türünü belirtmek için kullanılır. )


- BİLEREK ile BİLE BİLE


- BİLEŞEN ile BİLEŞİK ile BİLEŞİM ile BİLEŞKE

( Fizikte ve dilde. İLE Kimyada, doğada, dilde, felsefede. İLE Kimyada. İLE Fizikte. )

( Bir bileşke oluşturan güçlerin her biri. | Bir bileşiğin molekülündeki ögeler ya da alt öbeklerden her biri. | Bir karışımın ögeleri. | Bileşim yoluyla bir sözcüğün yapısına giren sözcük. [örn. sivrisinek] İLE Bileşerek oluşmuş, basit olmayan, mürekkep. | Kİmyasal tepkimeler sonucunda, iki ya da daha çok öğeden oluşan ve bunlardan bağımsız, fiziksel, kimyasal nitelikler gösteren özdek/madde. [örn. su] | Ses ve görüntünün birlikte yer aldığı film parçası. İLE İki ya da daha çok ögenin biraraya gelerek yeni bir öğe oluşturması, terkip. | İki ya da daha fazla nesnenin belirli oranlarda tepkimeye girerek oluşturduğu ve özellikleri kendini oluşturan nesnelerden farklı ve bileşenlerinin fiziksel yollarla birbirinden ayrılamadığı nesne. | Bir nesnenin, hangi kimyasal türlerden oluştuğun belirleyen verilerin tümü. | Bileşme sonucu oluşan nesne. İLE Bir nesneye uygulanan birkaç gücün toplam etkisine eşit olan tek güç. | Bir nesneyi oluşturan ögeler ya da bileşikler. )

( CONSTITUENT, COMPONENT vs. COMPOUND vs. COMPOSITION vs. ... )


- BİLEŞEN ile PARAMETRE


- BİLFARZ/MİSAL/MESELÂ[Ar.]/ÖRNEĞİN/YANİ ile/değil/yerine SÖZGELİMİ/SÖZGELİŞİ


- BİLGELİK/HİKMET TAŞIMAYAN SÖZ ile/ve/||/<> DÜŞÜNME BARINDIRMAYAN SESSİZLİK/SÜKÛT

( Gevezeliktir. VE/||/<> Dalgıdır/gaflettir. )


- BİLGELİK ile/ve/||/<>/>/< KALITIMSAL BİLGELİK

( WISDOM vs./and/||/<>/>/< ANCESTRAL WISDOM )


- BİLGİ = (")DÜŞÜNCEDİR(") ile/ve/||/<> (")ERDEMDİR(") ile/ve/||/<> (")DÜZENDİR(") ile/ve/||/<> (")BAĞLAMDIR(")

( [ise | durumu/düşüncesi] Felsefeyi verir. İLE/VE/||/<> Ahlâk'ı verir. İLE/VE/||/<> Toplumu verir. İLE/VE/||/<> Bilgeliği verir. )


- BİLGİ ve/= "DİL"

( KNOWLEDGE and/= "LANGUAGE" )


- BİLGİ ile/ve/||/<> BİLİMLER

( KNOWLEDGE vs./and/||/<> SCIENCES )

( İLM ile/ve/||/<> ULÛM )


- BİLGİ ile/ve/<> BİLME

( Dışarıdan. İLE/VE/<> İçeriden. )

( Hem desteklenebilen hem çürütülebilen iki yaklaşım vardır. [İkisinden birini tercih etmek değil ikisinin de aynı anda ve ayrı ayrı etkin olabileceği ve değerlendirilmesi gerektiği üzerinden yaklaşılmalıdır.] 1. Bilginin dışarıdan alınarak edinildiği. [TABULARASA] 2. Dışarıdan almaya gerek olmadan tüm bilgilerin kişide/özde [çekirdek/tohum gibi] bulunduğu. )

( INFORMATION vs./and TO KNOW )


- BİLGİ ile/ve/||/<>/>/< BİRGİ/BİREŞİM


- BİLGİ ve/||/<>/>/< NEDEN


- BİLGİLİK = KAMUS = ENCYCLOPEDIA[İng.] = ENCYLOPÉDIE[Fr.] = ENZYKLOPÄDIE[Alm.] = ENCICLOPEDIA[İsp.]


- BİLGİNİN:
BAŞLANGICI ile/değil/yerine SÜRECİ

( Uzmanlaştığını ve doruğa çıktığını sanmak. İLE/DEĞİL/YERİNE İşin başında olduğuna inanır. )


- BİLGİNİN:
DAĞITIMI ile/ve/<> DENETİMİ


- BİLGİNİN:
ELDE EDİLİŞİ ile/ve/||/<> İFADE EDİLİŞİ


- BİLGİNİN:
GÜVENİLİRLİĞİ ile/ve/<> ZORUNLULUĞU


- BİLGİSEVER/LİK(/AKILSEVERLİK/DİLSEVERLİK/ÖLÇÜSEVERLİK) ile/ve/||/<>/> BİLGELİKSEVER/LİK

( PHILOLOGOS and/||/<>/> PHILOSOPHIA )


- BİLGİSİZ/LİK / CAHİL/LİK ile/ve/||/<>/>/< "DUYGUSAL/LIK"


- BİLGİYE GİDİŞ ve/||/<> KAYNAĞA DÖNÜŞ


- BİLİ BİLİ

( Tavuk çağırma sesiyle kızdırmaya çalışmak. )


- BİLİM ADAMI yerine BİLİM İNSANI


- BİLİM TERİMİ/KAVRAMINDA:
1924 ve/<>/< 1837

( Kuvantum kuramının ortaya çıkmasıyla, artık, bilim, önü açık, önceden kestirilemeyen bir düşünme tarzı olarak görülmeye başlamıştır. [Burada, büyük oranda, kast edilen, doğa bilimleri, özellikle de fiziktir.] VE/<>/< "Deneysel Bilimlerin Tarihi"(Bilimsel History of Experimental Science) [William Whewels] kitabının yayımlanmasıyla, science[bugünkü anlamdaki bilim] terimi, tarihsel gelişimi de dikkate alınarak artık ayrı bir bilme yöntemi, tarzı olarak tanımlanmış ve kullanılmaya başlanmıştır. )


- BİLİM/SEL ile/ve KAVRAM/SAL


- BİLİM ile/ve/||/<> SANAT ile/ve/||/<> FELSEFE

( İnsan olmayan herşeyden bahseder. İLE/VE/||/<> İnsanı anlatır. İLE/VE/||/<> Kişinin varoluşunu anlatır. )

( Varolan. İLE/VE/||/<> Var olması gereken. İLE/VE/||/<> Hayal ettiğini/n gerçekleştir(il)me(si). )

( Herhangi bir işi: Bilimsellikle başlat, sanatsallıkla destekle, felsefeyle tamamla! )

( Sanatın özü, içsel bir deneyimi iletebilmek için dış formları kullanmaktır. )

( Sanatı olmayan millet, her zaman dilencidir. )

( Sanat: Mekânı/zamanı iyi kullanmak. | Görüp göstermek. )

( Birleştirmek/birlikte tutmak gerekiyor. )

( MİFTÂHÜ'S-SAÂDE ve MİSBÂHÜ'S-SİYÂDE )

( FELSEFE: Aklı kullanma sanatı. )

( The essence of art is to use the outer form to convey an inner experience. )

( Sanat, dekoltedir. )

( Sanatın yolu, sanattır. )

( SANAT: Ben'in, yaratıcı gücünü keşfetmek. )

( Sanat, bir şeyi, başka bir şey olarak görme çabasıdır. | Başka bir şey olma olanağı tanımaktır. )

( Felsefe, kimsenin, itibar edip etmemesine, itibar etmeyendir/etmemektir. )

( Felsefe, olan ile olması gereken arasındaki kavramsal düzendir. )

( Felsefe, düşüncenin merdiveni ve mirâcıdır. )

( Felsefe, ekinin/kültürün bilincine varmaktır. )

( ya, ya da[0 / I] İLE/VE/||/<> hem, hem de İLE/VE/||/<> hem, hem de | ne, ne de )

( "Öğrenilmiş sanat" olmaz! )

( Felsefenin en büyük özelliği, hakikat dışındaki herşeyden uzak tutabilmesidir. )

( Felsefe, üçlülük üzerinedir/üzerindendir. )

( Felsefe, mantık bilimidir. )

( FELSEFE = MUHABBET'ÜL/İSÂR'ÜL HİKMET )

( BİLİM~FELSEFE~SANAT )

( PHILO SOPHOS:
BİLGELİĞİ SEVMEK değil TANRI'YI SEVMEK )

( Her şeyi kaybetmiş sayılmayız. Her şeyi gösteren müziğimizi/sanatımızı kaybetmediğimiz sürece... )

( SCIENCE vs./and/||/<> PHILOSOPHY vs./and/||/<> ART )


- BİLİM ve/||/<> ŞİİR

( Aklın şiiri. VE/||/<> Kalbin bilimi. )


- BİLİMDE YERALAN ile/ve/değil BİLİMDE DE YERALAN


- BİLİMİN UCUNDA ve/||/<>/> DİLİMİN UCUNDA


- BİLİNÇ'TE:
SÖZCÜK ve/<> İMGE

( Bilinç, sözcüklerle imgenin buluşmasıdır. )

( WORD and/<> IMAGE :ON CONSCIOUSNESS )


- BİLİNÇ ile/ve/değil/||/<>/< DOLANIKLIK


- BİLİNCE AÇIK ve/||/<> ANLAŞILIR


- BİLİNÇLİ ile/değil BİLEREK


- BİLİNÇLİ ile/değil/yerine BİLİNÇLENMİŞ


- BİLİNİR/LİK ile/ve/||/<>/>/< BELİRGİN/LİK


- BİLİNMEZ/LİK ile/ve/<>/>/< BELİRSİZ/LİK


- BİLİP BİLMEDEN (KONUŞMAK)


- BİLİŞME ve/=/<> BULUŞMA


- BİLMECE ile/ve/değil/yerine/<> BULMACA


- BİLMEDİĞİMİZ SÖZCÜKLER İÇİN SÖZLÜĞE BAKMAK ile/ve/<>/yerine [ÖZELLİKLE] BİLDİĞİMİZ SÖZCÜKLER İÇİN SÖZLÜĞE BAKMAK

( TO CHECK/LOOK DICTIONARY TO/FOR UNKNOWN WORDS vs./and/<> TO CHECK/LOOK DICTIONARY TO/FOR [ESPECIALLY] KNOWN WORDS
TO CHECK/LOOK DICTIONARY TO/FOR [ESPECIALLY] KNOWN WORDS instead of TO CHECK/LOOK DICTIONARY TO/FOR UNKNOWN WORDS )


- BİLMEK(İLİM):
DİL ile/ve/||/<> KALP ile/ve/||/<> GÖVDE

( Zikreden. İLE/VE/||/<> Şükreden. İLE/VE/||/<> Sabreden. )


- BİLMEK ile/ve "ÇÖZMEK"


- BİLMEK ve/<>/> AKIBET/SON

( Yeterli ve yetkin bilgiyle. VE/<>/> Değiştirilebilir. )


- BİLMEK ile/ve/değil/||/<> BİLDİRİL(ME)MİŞ OLMA(MA)SI


- BİLMEK ile/ve/değil/||/<>/> BİLMENİN SÜREKLİLİĞİ/BİLMEKTE OLMAK


- BİLMEK ile/ve/||/<> KANITLAMAK


- BİLMEK ile/ve/> KAVRAMAK

( TO KNOW vs./and/> TO COMPREHEND )


- BİLMEK ve/||/<>/>< MESAFE


- BİLMEK ile/ve/||/<>/> ÖNGÖRMEK

( TO KNOW vs./and TO ANTICIPATE )


- BİLMEMEK ile/ve/ne yazık ki/<>/> BİLMEYE/DÜŞÜNMEYE YANAŞMAMAK


- BİLMEMEK ile/ve/değil/<> KABUL ETMEMEK/"EDEMEMEK"


- BİLMEYİ BİLMEK ve/||/<> BİLGİ ÜRETİMİ ve/||/<> GÜVENİLİR BİLGİ ve/||/<> BİLGİNİN UYGULANMASI/KULLANIMI


- BİLMEYİ BİLMEK ile/ve/||/<> FELSEFE/SOYUTLAMA


- BİLMEZİN ATTIĞI TAŞ ile/ve/değil DOSTUN ATTIĞI GÜL YAPRAĞI

( [belki/bazen] Canımızı [fazla] acıtmaz. İLE/VE/DEĞİL Can dayanmaz. )


- BİLMİYORUM ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BİLİMYORUM


- BINGIL BINGIL (SALLANMAK)

( Şişmanların ya da yaşlıların sallanan/sarkan yerleri için söylenilen. )


- BİNPİŞMAN


- BİR ...:
SÖZCÜK ve/||/<> DUYGU ve/||/<> KİŞİ

( Kararı/nı değiştirebilir. VE/||/<> Yaşamı/nı değiştirebilir. VE/||/<> Seni/kişiyi değiştirebilir. )


- BİR "KENARIYA" KOYARAK değil BİR KENARA KOYARAK


- BİR ADIM (İLE) ile/ve/<> BİR "SÖZ"(ÜN) (İLE)

( Karşına geçer/geçebilir. İLE/VE/<> Düşmanın olabilir. )


- BİR ANLAMI DA ŞUDUR ile/ve ANLAMLARINDAN BİRİ (DE) ŞUDUR


- BİR BARDAK SUDA FIRTINA KOPARMAK ile/ve/||/<> ORTALIĞI VELVELEYE VERMEK


- BİR BİÇİMDE ile/ve/||/<> BENZER BİÇİMDE


- BİR DE ile HEM DE


- BİR DURUMU:
KONU ETMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> DİLE GETİRMEK


- BİR İŞİN:
"KOLAY GELMESİ" ile/değil/ne yazık ki "KOLAYINA GELMESİ"


- BİR KERE/DE ile BİR ÇIRPIDA


- BİR KEZ DE ile BİR KEZ DAHA


- BİR KOLTUĞA, İKİ KARPUZ SIĞMAZ ve/||/<> BİR İPTE, İKİ CANBAZ YÜRÜMEZ


- BİR KONUNUN/DURUMUN/AYRINTININ:
İŞLEYİŞİ ile/ve/değil/||/<> İŞLENİŞİ


- BİR KONUYU/OLGUYU:
KENDİNE("BANA") GÖRE DÜŞÜNMEK/ÇÖZÜMLEMEK/YORUMLAMAK ile/ve/değil/yerine O KAVRAMI (/N İÇİNDE) KONUŞMAK


- BİR NEBZE ile/ve/<> NİSPETEN


- BİR NESNE/OLAY/OLGU/DURUM/KOŞUL İÇİN:
BİR "AD VEREBİLMEK", BİR ŞEY "DEMEK/DİYEBİLMEK"
ve/||/<>/<
O ...'YI DENEMEK


- BİR ÖNCEKİ HAFTA ile/değil GEÇEN HAFTA


- BİR ÖNCESİ ile/ve ÜSTÜ


- BİR ŞEYİ ...:
YAPARKEN ile/değil YAPMADAN ÖNCE


- BİR ŞEYİN:
"YOK OLMASI" ile/değil YER/BİÇİM DEĞİŞTİRMESİ


- BİR ŞEYİN:
TAKLİDİ ile/değil BENZERİ


- BİR TANE KİŞİ değil BİR KİŞİ


- BİR YERE KADAR ile BİR AÇIDAN


- BİR(1) TANE ile/değil TEK


- BİR/1 ile/ve DİL


- BİR/KAÇ KONUYU/SORUNU:
AÇMAK/AÇMAYA ÇALIŞMAK ile/ve/||/<>/> AŞMAK/AŞMAYA ÇALIŞMAK


- BİR ile/ve/||/<> VAR

( Sonsal sınıflama[kategori] değillerdir. Herşeyde varlardır. )

( Dili olanaklı kılanlar. )

( Transandant terimlerdir. [bkz. KANT] )


- BIRAKMAK ile/ve "SALMAK"


- BİRARAYA GETİRMEK ile/ve BİRARADA TUTMAK

( TO BRING TOGETHER vs./and TO KEEP TOGETHER )


- BİRAZ ile AZCIK


- BİRAZ ile BİRAZ DAHA


- BİRAZ ile/ve/||/<> HATIRI SAYILIR


- BİRBİRİMİZE ...:
"DÜŞMEK" değil/yerine/>< "DÜŞKÜN OLMAK"


- BİRBİRİMİZİ:
[ya] TAMAMLAYAMAMAK ile/ve/ya da/<>/< TAM ANLAYAMAMAK


- BİRBİRİNDEN AYRI DEĞİL! ile/ve/değil/yerine BİRBİRİNE UZAK DEĞİL!


- BİRBİRİNDEN:
"KOPUK" ŞEYLER ile/ve/<>/değil/yerine AYRI ŞEYLER


- BİRBİRLERİYLE ile/değil BİRBİRİYLE


- BİRÇOK ile BİRKAÇ

( Üçten fazla. İLE İkiden fazla. )


- BİRÇOK ile ÇOĞU


- BİRÇOKLARI/NIZ" değil ÇOĞU/NUZ


- BİRDEN BİRE ile/değil BİRDENBİRE/ANSIZIN/TINGADAK/FÜC'ETEN, Fİ-L-HÂL[Ar.]


- BİRDENBİRE

( FÜC'EH, FÜCÂEH )


- BİREBİR ile BİRE BİR

( Etkili. İLE Ölçü. )

( EFFECTIVE vs. MEASUREMENT )


- BİRER BİRER

( ALE-L-İNFİRÂD )


- BİRER ile HER BİRİ


- BİREŞİM(TEVHİD) ve/||/<>/>/< KUŞKUDAN KURTULMAK


- BİREŞİM/TEVHİD:
AKIL ve/||/<> BEN ve/||/<> GÖNÜL


- BİREYSEL ile/değil ÖZNEL


- BİREYSELLİK ve/<>/>/< EDEB

( Yalnız kalmayı da göze alabilmek. VE/<>/>/< Yapmamayı öncelleyebilmek ve tercih edebilmek. )


- BİRİ BİN PARA" değil "BİNİ BİR PARA"


- BİRİCİK/LİK ile/ve/||/<> EVRENSEL/LİK


- BİRİCİK/LİK ile/ve/<> FARKLI/LIK


- BİRİKTİRMEK ile/ve/||/<>/> DAĞITMAK/ATMAK/VAZGEÇMEK


- BİRİKTİRMEK ile TOPLAMAK

( Ha bir kuru emektir.
"Biriktir de biriktir." )

( TO SAVE UP vs. TO COLLECT )


- BİRİNCİL OLAN(/Olma[ma]sı Gereken) ile İKİNCİL OLAN(/Olma[ma]sı Gereken)


- BİRİNE ÇARPMAK ile/ne yazık ki BİRİNİ "ÇARPMAK"

( ... İLE/NE YAZIK Kİ Yankesicilik, üçkâğıtçılık, hırsızlık. )

( İstemeden, kazayla. İLE/NE YAZIK Kİ Amaçlı, planlı. )


- BİRİNİN ...:
NE DEMEK İSTEDİĞİNİ ANLAMAK(/ANLAMAYA ÇALIŞMAK)
ile/ve/değil/yerine/||/<>/<
NE DEDİĞİNİ ANLAMAK(/ANLAMAYA ÇALIŞMAK)


- BİRKAÇ "BİRŞEY" SÖYLEMEK/AÇIKLAMAK/PAYLAŞMAK değil BİRKAÇ ŞEY SÖYLEMEK/AÇIKLAMAK/PAYLAŞMAK ya da BİR ŞEY SÖYLEMEK/AÇIKLAMAK/PAYLAŞMAK


- BİRKAÇ SAATLİĞİNE ile/değil BİRKAÇ SAAT İÇİN


- BİRLEŞİK TÜMCE

( COORDINATE SENTENCE )


- BİRLEŞİK/BİLEŞİK ile/ve/değil BİTİŞİK


- BİRLEŞİK ile/değil BİLEŞİK

( [not] UNITED vs./but COMPOUND )

( MÜTTEHİT ile/değil MÜREKKEP )


- BİRLEŞME/VAHDANİYET ile BİLEŞME/SENTEZ ile BİREŞME/TEVHİD

( Mekanik. İLE Kimyasal. İLE Organik. )

( (SYNTACTIC) COMPOUNDING vs. (LEXICAL) COMPOUNDING vs. UNITY )


- BİRLEŞTİRİCİ ile AYRIŞTIRICI

( [söz/karar/tutum] Bir kesimi birleştirici olabilir ve fakat hiçbir kesimi ayrıştırıcı olmamalıdır. )


- BİRLEŞTİRME ve/||/<>/> AYDINLATMA


- BİRLEŞTİRME ile/değil BİRLİK


- BİRLİK:
DİLDE ve/||/<> DÜŞÜNCEDE ve/||/<> İŞTE


- BİRLİK ile/ve KAVRAMSALLIK


- BİRLİKTE:
YAŞAMAK ve/||/<>/> YAŞLANMAK


- BİRLİKTE ile/ve BİRLİK'TE


- BİRLİKTE ile/ve/değil KARŞILIKLI


- BİRTAKIM ile/yerine/değil/< BAZI[< Ar. BA'ZI]


- BİTİŞİK "DE/DA" ile AYRIK "DE/DA"

( Yer, yön, nesne ya da kişi belirtiyorsa. İLE Yer, yön, nesne ya da kişi belirtmiyorsa. | Bir koşul ve/ya da durum belirtiyorsa. )

( ÖRNEKLER: Arabada, evde, odada, sinemada, yerde, havada, İstanbul'da, orada/burada, köyde, kentte, bittiğinde, yediğinde, sonuçta. İLE Oda da, sen de, o da, bu da, öyle de, şöyle de, bilse de, bitse de, olsa da, düşünse de, yapsa da, sonuç da.



)

( Ayrık ve bitişik 'de/da'ları, 'ki'leri, "mi'leri, gerektiği gibi yaz(a)mayan/yayınlamayanların, okuyuculara ve dilimize saygısı olmayanların "tutumu", beyaz donla denize girenlerin neden olduğu görüntü kirliliği gibidir. Evet! İstediği biçimde yazmak, beyaz donla girmeyi yanlış gör(e)meyen herkesin hakkıdır. Fakat daha az görüntü kirliliği yaratmak varken, ıslakken üzerlerine yapışan kumaşın ve tutmayan lastiklerinin anlamsızlığını, yetersizliğini ve yanlışlığını görememek de bir kader değil orantısızlığını/ölçüsüzlüğünü bilebilecek kadardır.

)

( )

( )

( )

( )

( )

( )

( )

( )

( Avrupa Yakası'ndaki bölümü izlemek için burayı tıklayınız... )


- BİTİŞİK "Kİ" ile AYRIK "Kİ"

( Yer, yön, nesne ya da kişi belirtiyorsa. İLE Yer, yön, nesne ya da kişi belirtmiyorsa. | Bir koşul ve/ya da durum belirtiyorsa. )

( ÖRNEKLER: Ankara'daki, arabadaki/evdeki, internetteki, süreçteki, dersteki, oradaki, geldiğindeki, incideki, elmadaki, kitaptaki, sendeki/bendeki/ondaki/bizdeki, Elif'teki. İLE Öyle ki, madem ki, sanma ki, oysa ki, geldi ki, yaptı ki, söyledi ki, düştü ki, zevkli ki, yazılı ki, belgeli ki, ispatlı ki, bitti ki. )

( Ayrık ve bitişik 'ki'leri, "mi'leri, 'de/da'ları, gerektiği gibi yaz(a)mayan/yayınlamayanların, okuyuculara ve dilimize saygısı olmayanların "tutumu", beyaz donla denize girenlerin neden olduğu görüntü kirliliği gibidir. Evet! İstediği biçimde yazmak, beyaz donla girmeyi yanlış gör(e)meyen herkesin hakkıdır. Fakat daha az görüntü kirliliği yaratmak varken, ıslakken üzerlerine yapışan kumaşın ve tutmayan lastiklerinin anlamsızlığını, yetersizliğini ve yanlışlığını görememek de bir kader değil orantısızlığını/ölçüsüzlüğünü bilebilecek kadardır. )

( )

( )

( )

( )

( )

( )

( )

( )


- BİTİŞİK | BENZER/HOMOJEN >< AYRIŞIK/HETEROJEN

( JOINT >< DISJOINT )


- BİTİŞİK/LİK ile/ve/||/<> ÖNSEL/LİK


- BİTİŞİK ile BİTİŞKEN

( Birbirine dokunacak kadar yakınlaşmış ya da yan yana olan. | Yandaki ev, komşu. | Yan, yandaki. İLE Sözcük üretim ve çekiminde ekler getirilirken, kökü ya da gövdesi değişikliğe uğramayan dil. )


- BİTİŞKEN ile BÜKÜLGEN

( AGGLUTINANT vs. FLEXIBLE )

( İLTİSÂKÎ ile İNHİNÂÎ )


- BİTMEK ile BİTMEK

( Tükenmek. İLE Yeşermek.[Bitki] )


- BİTMEZ-TÜKENMEZ


- BİTTİ-GİTTİ


- BİYOGRAFİ:
KİŞİ'NİN ÖYKÜSÜ değil CANLININ ÖYKÜSÜ


- BİYOLOJİ değil/yerine/= DİRİMBİLİM


- BİYOLOJİK değil/yerine/= DİRİMSEL


- BİYONİK[İng. < BIONIC] değil/yerine DİRİMKURGU


- BİZ BİZE (KONUŞMAK, EĞLENMEK)


- BİZİ:
KİMİN İNCİTTİĞİ ile/değil/yerine/>< KİMİN GÜLDÜRDÜĞÜ :)


- BIZIRTI değil VIZILTI


- BİZLER(E)/SİZLER(E) değil BİZ(E)/SİZ(E)

( Çoğulun, çoğulu olamıyor. )


- BOĞAZ ÜNSÜZLERİ'NDE:
H ile/ve/||/<> K ile/ve/||/<> G


- BOĞAZ ile BOĞAZ

( Boynun ön bölümü. İLE İki kara arasındaki bölüm. )


- BOĞUM BOĞUM (AĞLAMAK)


- BOK-PİSÜR


- BOLD[İng.] değil/yerine/= KOYU/KALIN


- BÖLMEK ile AYIRMAK

( TO DIVIDE vs. TO SEPARATE )


- BÖLÜK-PÖRÇÜK (İŞ YAPMAK)


- BÖLÜM/KISIM ile SINIF ile TÜR

( İkisi. İLE Araz. İLE Zât. )

( AKSAM ile ASNAF ile ENVÂ )


- BOMBOK


- BOMBOŞ


- BÖN BÖN (BAKMAK)


- BONKÖR değil/yerine/= ELİAÇIK

( NE OLUR!
Arada bir, bonkör/insan ol! )


- BORÇ-HARÇ (İŞİNİ HALLETMEK)


- BORDÜR[Fr. < BORDURE] değil/yerine/= KENARTAŞI


- BOREAN değil/yerine ÖN-TÜRKÇE


- BÖREK-ÇÖREK


- BÖRTÜ-BÖCEK (LERLE UĞRAŞMAK)


- BOŞ BİÇİM

( EMPTY MORPH )


- BOŞ SÖZ:
SÖYLEMEMEK ile/ve/değil SÖYLEME LÜKSÜ BULUNMAMA/OLMAMA


- BOŞ SÖZ ve/||/<>/>/< VAKİT HIRSIZLIĞI


- BOŞ ile/değil/yerine/>< HOŞ

( Yakından bakarsak. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Uzaktan bakarsak. )


- BOŞ ile TENHA


- BOŞA ile/ve/değil/||/<>/< BOŞUNA


- BOSBOL


- BÖSBÜYÜK


- BOŞLUK" ile "KÂBUS"


- BOŞU BOŞUNA (YAPMAK, EYLEMEK)


- BOY BOY ÇARŞAF ÇARŞAF (YAYIMLAMAK)


- BOY-POS


- BOYA-BADANA


- BÖYLE ve/||/<>/> BU DA VAR
ve/||/<>/>
GİBİ ve/||/<>/> OLABİLİR ve/||/<>/> DEĞİL ve/||/<>/> BİLE DEĞİL

( VARLIK - YOKLUK
[ l - O ]


Herhangi bir şeyden bahsedebilmemizin olanaklılığı ve/ya da tüm koşulları, ancak, varoluşla ve varolanların bilgisi ile başlar/başlatılabilir. Herhangi bir verinin de bir değer ya da nitelikli bilgi olabilmesi için varoluş kaynağına ve ilkesine yönelmiş olma zorunluluğu söz konusudur. Varoluştan bağımsız bir bilgi de söz konusu değildir.

Varolan/bilimi[ontoloji] olmadan, bilgi/bilim[epistemoloji] olmaz!

Varolanların değerinin bilinmesi ve anımsanması ise ancak o durumun, olanağın, nesnenin ya da kişinin kaybında ve/ya da yokluğunda söz konusudur. Fakat yaşamımızdaki, gövdemizdeki ve zihnimizdeki varolanların değerini bilmek içinse sahip olduklarımızın ya da ötelediğimiz ilişkilerin kaybını beklememiz gerekmemektedir.
"El duası olmadan, dil duası olmayacağını" anlayarak ve anımsayarak, bir şeylerin yaşanmasında ya da sahip olunmasında, kaygı duymanın anlamsızlığını da fark etmemizi, zamanında, araç ve olanaklarımız yerindeyken harekete geçmemiz sağlar.
İnsanın, kendini tanıma, gelişme ve gerçekleştirme sürecinde, aile, çevre, okul aracılığıyla edindiği eğitim ve öğrenim aşamaları bulunmaktadır. Bu süreçteki tüm bilgi, kayıt ve deneyimlerimizi, ekmek/sandöviç arası malzemesine benzetip, tüm bu süreç boyunca, bu malzemenin, yani bilgi ve deneyimlerimizin etrafında olmazsa olmazlarımız bulunmaktadır.
Bu olmazsa olmazlarımızın, kullanılagelenleri olarak en değerli ve öncelikli olanı, Sağlık ve Özgürlük'tür. İkinci sırada, Zaman ve Enerji'mizdir. Üçüncü sırada da, Bilgi ve Farkındalık'tır.
Uygulanagelenleri olarak, en değerli ve öncelikli olanı, Doğa ve Doğallık, ikinci sırada, Uyum ve Bütünlük'tür. Üçüncü sırada da, Gelişim ve Değişim'dir.

Bunların hepsinin temelinde, kaynağında, kökeninde ise
KOŞULSUZ SAYGI ve SEVGİ
bulunmaktadır.

Büyük çoğunluk için yaşamın tamamı, bu dönemle sınırlı kalmış, bilgi ve (b)ilim süreci olarak, az ya da çok bilgi, kayıt, yorum ve deneyimle tamamlanmış ya da tamamlanacak olmasının yanı sıra, bu süreci aşmak isteyenler için bir sonraki ve üst aşaması/dönemi olan, (d)olgun insan olma ve kendini gerçekleştirmek üzere, bilgelik(irfan/hikmet) ile sürdürme bilincine ve dönemine girilir.

Bilgi ve bilim bilinci ve dönemi, dört şeyi bilme süreci içinde devam eder. Bir şeyin, içini ve dışını, öncesini ve sonrasını [zâhir, bâtın, evvel, âhir] bilmekle tanımlanır. Bilgelik dönemi ise bu dörde ek olarak, iki şeyi daha bilmekle, bilinen her bir şeyin, zaman ve zeminini bilmekle ve İlm-i Siyâset ile gerçekleşir.
[ İlim ile İrfan arasındaki FaRkLaR için...
www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/7688 ]


Bu, dönemsel deneyimlerin ve donanımların temelinde, içinde ve/ya da dışında, paralelinde, ötesinde düşünülmeye ve yaşanmaya çalışıldığında ise ortada, ancak tek bir bilgi ve bilinç söz konusudur. VAR(OLAN) Bilinci ve Deneyimi.

Varolan[mevcud] bilinci, iki ve dört kavramdan oluşan düşünce, bakış, algılama, yorumlama, değerlendirme sürecinde bulunarak, bilinç ve yoğunlaşma isteğine göre değişmek üzere belirlenen ilk iki [Böyle ve Bu da var] ve sonraki dört sözcük/kavram [... gibi. | ... olabilir. | ... değil. | ... bile değil.] aracılığıyla, yaklaşık 3 ilâ 6'şar aylık sürede ve süreçte gerçekleşebileşecek işler kadar, ayrı ayrı çalışılarak gerçekleşebilir.

Zihnin, bu bilince alışması ve yeniden yapılandırılması için 3 ilâ 6 boyunca, gördüğümüz tüm nesnelere ve kişilere, tüm olaylara; duyduğumuz, bildiğimiz ve düşündüğümüz tüm olgu ve kavramlara, sadece, "Böyle" gözlüğü takılarak, Böyle'nin yanına, önüne, ardına, başka hiçbir düşünce, bilgi, sözcük yanaştırılmadan düşünülmesi ve çalışılması gerekmektedir. Çalışılan "Böyle" sözcüğü ve döneminden sonra, yine herşeye, sadece, "Bu da var" gözlüğü takılarak bakılması, düşünülmesi ve çalışılması gerekmektedir.

Bu çalışmalar sonrasında ise dört kavrama daha geçilebilecektir. Öncelikle, gördüğümüz, duyduğumuz, bildiğimiz ve düşündüğümüz her bir şey, kişi, durum, süreç, imge, simge, kavram ya da ad/etiketin yanına, sadece, "... gibi." gözlüğü takılarak çalışılması gerekecektir. Sonrasında ise yine aynı koşullar ve süreyle, "... olabilir." gözlüğü takılarak çalışılması gerekecektir. Bu iki sözcükten sonra yine aynı koşullar ve süreyle fakat daha farklı bir zihin oluşturabilecek olan değilleme sürecinde, herşeyin yanına/sonuna "... değil." gözlüğü takılarak bakılacaktır. Bu sürecin dengelenmesi içinse dördüncü kavram olan "... bile değil." gözlüğü takılarak çalışılacaktır.

Varoluş bilincinin kapsayıcılığının yanı sıra, yetersizliği ya da sınırlılığı da söz konusudur. İşleyişi, "ya, ya da" "0 l" "mantığı/algısı" ya da "Newton Fiziği" ile düşünülebilen varoluş bilinci, doğa, fizik, matematik ve laboratuvarda geçerlidir.

OLuş bilincinde ise bir şeyin, ne ve ne kadar olduğundan çok ve ötesinde, şu/bu/o koşulda/biçimde olabilmesinin yanı sıra, hem belirli bir koşul, zaman ve zeminde olmakla birlikte, hem de belirli bir koşul, zaman ve zeminde olmayarak, ne belirli, ne de belirsiz bir koşul, zaman ve zeminde de bulunmadığı bilgisi ile "hem, hem de | ne, ne de" "mantığı/algısı" ya da "Kuvantum Mekaniği" ile tanımlanmaktadır. Bu bilinçte, sadece, "OLmak, OLan ya da OLuş" söz konusudur.

Tüm varoluşun, insanın, bilincin, süreçlerin ve sonuçların, herşeyin karşısında, Yokluk [O] alanı ve durumu söz konusudur. Dolayısıyla, herşeyin başında ve sonunda, yokluğu düşünmek, yok olmayı, bulun(a)mamayı, göz önünde tutmak durumundayızdır. Fakat bu bilgi ve bilinçle de bunu bilmenin ötesine geçmek zorunda olduğumuzdan dolayı, yokluğu da hem bilip, hem gözardı edebilecek kadarıyla "yok etmek", ne tek bilgi, ne de tüm bilgi ya da gerçeklik olarak kabul etmek isabetli olmayacağından dolayı, yok'un, yokluk ile ilişkisini, kendiyle sağlayamayacağımızdan dolayı da burada, elimizde kalan ve kullanılabilecek tek bilgi, "bile değil" kavramı ve sözcüğüdür. "Bile değil" bile olsa, onu kullanıyor olmak da bir varoluş alanı ve durumu oluşturacağından dolayı, "bile değil"i de "bile değil" ile devam ettirmek, bunları da yine ancak tekrar "bile değil" ile devam ettirmek ve sonsuza kadar, azalarak ve küçülerek, yok olarak gidebilecek tek kavram olan "bile değil", devam ettirilerek ve doğada, durabilerek; insanda ise susabilerek, tüm "süreç ve sonuç", "algı", "yorum", "kavramsallık", "ilkesellik", "evrensellik", "birlik" ve "bütünlük" deneyimlenir.
[Durmayabilmek ve susmayabilmek ise hâlâ insana özgülüğüyle ve ayrıcalığıyla, düşündüğünü düşünebilen, kuvantumsal ve sabit olmayan bir bilinç olmasından dolayı, insanın, zihninde, dilinde ve elinde olmaya, kısır döngü ya da nereye doğru ilerlediği bilinemeyecek eliptik bir döngü şeklinde devam eder durur.]


YOK(LUK)
[ xOx ] [ bile değil ]>[ bile değil ]>[ bile değil ] >[ bile değil ] >[ bile değil ]>[ bile değil ] ~ ]
^
|
|
OL(UŞ)[ hem O[yok] l[var] , hem de l[var] O[yok] ve ne O[yok] , ne de l[var] "mantığı/algısı" ]
( Şu/bu/o, şöyle/böyle/öyle, şu/bu/o kadar, şu/bu/o zamanda, zeminde, koşulda/biçimde, sınırlan(dır)madan ve çerçevelen(dir)meden,
herhangi bir şey(le) olmadan ve olmayan!
Sadece OLMAK, OLAN ya da OLUŞ! )
^
|
|
VAR(OLAN)
[ ya O ya da l "mantığı/algısı"]
[- BÖYLE | BU DA VAR ]
||/>
[ ... GİBİ >
... OLABİLİR >
... DEĞİL >
... BİLE DEĞİL ]

------------------------------------------------
(D)OLGUN/KÂMİL İNSAN
S~ KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME ~S
[OLGUNLUK/KEMÂL]

--------------------------------------
^
|
|

İNSAN
| KENDİNİ TANIMA SÜRECİ |
(GELİŞİM)


-------------------------------------
[OLMAZSA OLMAZLAR]

[Kullanılagelenler]

1.) SAĞLIKÖZGÜRLÜK

2.) ZAMAN ve ENERJİ

3.) BİLGİ ve FARKINDALIK

----------------------------------
| TÜM BİLGİ ve DENEYİMLER |
----------------------------------
[Uygulanagelenler]

1.) DOĞA ve DOĞALLIK

2.) UYUM ve BÜTÜNLÜK

3.) GELİŞİM ve DEĞİŞİM
-------------------------------------------------
|KOŞULSUZ SAYGI ve SEVGİ|
-------------------------------------------------
)

( Sigorta Sözcükler/Kavramlar İLE/VE/||/<>/> Varoluşsal Sözcükler/Kavramlar )


- BÖYLECE ile BÖYLELİKLE

( Tam böyle, bu biçimde. | Sonunda, böylelikle. İLE Bu yolda yürüyerek, sonunda. )


- BOYLU BOYUNCA (UZANMAK/YATMAK)


- BOYUNA ile BOYUNCA

( Ene dik olarak, boyunca, uzunlamasına. | Ara vermeden, durmaksızın. İLE Boyu ya da uzunluğu kadar. | Sürdüğü zaman kadar, süresince. )


- BOZMA değil/yerine/>< DÜZELTME

( İFSÂD[< FESÂD] değil/yerine/>< ISLAH[< SULH] )


- BOZMADAN ile/ve/değil/yerine/<> KORUYARAK


- BRANŞ değil/yerine/= DAL/KOL


- BRICOLAGE DİLLERİ

( Farklı dilden iki uygarlığın karşılaşması sonucu kendiliğinden doğan diller. )


- BRİFİNG değil/yerine/= ÖZETLEM


- BRONZ[Fr.] değil/yerine/= TUNÇ

( Genellikle %1-10 kalay ve %90-99 bakırdan oluşan bir alaşım. [Günümüzde, kalay içermeyen alaşımlar için de bronz adı kullanılmaktadır. Alüminyum/manganez/berilyum bronzu gibi.] )


- BU ÇERÇEVEDEN ..." değil BU ÇERÇEVEDE / BU PENCEREDEN ...


- BU DA VAR ile/ve/||/<>/> YOK ARTIK


- BU YANIYLA ile/ve/değil BU ANLAMIYLA


- BU/ŞU:
"TABLO" ile "SAHNE"


- BU/ŞU/O SÖZ/DÜŞÜNCE/DAVRANIŞ:
DOĞRU MU? ile/ve/değil/yerine/||/<>/< OLANAKLI MI?


- BUCAK BUCAK (KAÇMAK)


- BUGÜN YARIN (HALLETMEK)


- BUHÂR değil/yerine/= BUĞU


- BUJİTERİ değil BİJUTERİ


- BUKALEMUN ile/değil/yerine TRUVA ATI


- BUKET değil/yerine/= DEMET


- BUKLE(T)[Fr.] değil/yerine/= LÜLE[Fars.]

( ... YERİNE Bükülmüş, dürülmüş şey. | Bir akarsu ölçü birimi. | Saç kıvrımı. | Su akan, musluksuz boru. )


- BUKLE değil KUPLE[İng. < COUPLE] [bunların yerine ÇİFT/BEYİT]


- BÜKLÜM BÜKLÜM (OLMAK)

( Eğilmek, katlanmak. )


- BULANIK ANLAM ile BULANIK ANLAMLI

( AMBIGUITY vs. AMBIGUOUS )


- BULANIK DENEYİMDEN BİLGİ ile/ve İMLERDEN VE SÖZCÜKLERDEN BİLGİ

( Birinci türden bilgi. )

( Yanlışın biricik nedenidir. )

( Knowledge of the first kind.
KNOWLEDGE BY FUZZY-EXPERIENCE vs./and KNOWLEDGE BY SIGNS AND WORDS )

( COGNITIO AB EXPERIENTIA VAGA )


- BULUNÇ/VİCDAN[Ar.] ile/ve/<> BİLİNÇ

( CONSCIOUS vs./and/<< CONSCIOUSNESS )


- BULUNÇ/VİCDAN ve/||/=/<> TARİH

( Kişide. VE/||/=/<> Toplumda. )


- BULUNTU ile/değil BULGU


- BULUP BULUŞTURMAK


- BULUŞMA "NOKTASI" ile "KESİŞME NOKTASI"


- BULUŞMA = APPOINTMENT/MEETING[İng.] = RANDEVU/RENDEZ-VOUS[Fr.] = RENDEZVOUS/VERABREDUNG[Alm.] = APPUNTAMENTO[İt.] = CITA[İsp.]


- BULUŞMA ile/ve UZLAŞMA

( TO COME TOGETHER vs./and AGREEMENT )


- BULUŞMAK ile/ve UYUŞMAK

( TO MEET vs./and TO HARMONIZE )


- BUNA BAĞLI OLARAK ile DOLAYISIYLA


- BUNDA, ANLAŞIL(A)MAYACAK ...:
"... BİR ŞEY Mİ VAR?" / ... NE VAR?" ile/değil/yerine/>< ANLAŞIL(A)MAYAN BİR ŞEY VAR MI?

( İkisi de soru değil "soru" "kipinde"/"biçiminde", yukarıdan/dikey bir dille, yargı/yükleme sözleridir. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Anlamaya çalışmak üzere ve anlayışla, yatay bir dille âdil/tarafsız/yüksüz/yargısız/nötr yaklaşım sözü/sorusu. )


- BUNDA değil/yerine/= BURADA


- BUNLARIN "HİÇBİRİSİ" değil BUNLARIN HİÇBİRİ


- BUNLARIN DIŞINDA ile ARTI OLARAK


- BUNLARIN HEPSİ BİR "PAKET" değil BUNLARIN HEPSİ BİR BÜTÜN


- BUNU ile/ve ONU

( THIS vs. THAT )


- BUNUN/ŞUNUN/ONUN GİBİ ile/ve/||/<> BUNA/ŞUNA/ONA BENZER


- BURADAN GİDİLİYOR ile/değil/yerine BURADAN DA GİDİLİYOR


- BURAM BURAM (KOKMAK)


- BURAYA TEŞRİF ETTİ değil BURAYI TEŞRİF ETTİ(ŞEREFLENDİRDİ/ONURLANDIRDI)


- BURCU BURCU


- BURKULMA ile/değil BURULMA


- BURUN BURUNA (ÇARPIŞMAK)


- BURUNDİ'DE:
FRANSIZCA ile/ve/değil/yerine KURUNDİ

( UMUGOFE: Kadın. | IZUBU: Gündüz. | UKWEZI: Gece )


- BÜSBÜTÜN ile/değil/yerine TÜMÜYLE/TAMAMEN


- BÛSE ile ÖPÜCÜK


- BUTON değil/yerine/= DÜĞME


- BÜTÜN CANLI ORGANİZMALAR ile/ve/değil/||/<>/> TÜM VAR OLANLAR


- BÜTÜN/LÜK ve/||/<> GÜVENİLİR/LİK


- BÜTÜN ile/ve/<> BÜTÜNSEL

( ... cum MILVUS MIGRANS )


- BÜTÜN ile/ve/||/<> GÖRÜNMEYEN


- BÜTÜN ile/ve/değil/<> PARÇA

( Bir kavramın, bireylerinin toplamı, bütünü vermez. )

( Bütün, parçaların toplamından daha fazla birşeydir. )

( ZIRNIK[Fars. < ZIRNÎH]: Sıçanotu, arsenik madeni ile kükürt karışığı bir madde. | Herhangi bir şeyin en küçük, önemsiz ve işe yaramaz parçası. )

( PIECE vs./and ENTIRE/WHOLE )

( ... ile/ve/değil/<> BERH: Parça, az şey, hisse, nasip. | Su birikintisi. | Şimşek. | Yaş odunun yanarken çıkardığı yaşlık. | Balık. )

( HOLON ile MEROS )


- BÜTÜN ile/değil/yerine TÜM

( Parçası bulunur. İLE/DEĞİL/YERİNE Parçası bulunmaz. )

( Nitelikse. İLE/DEĞİL/YERİNE Nicelikse. )

( Tekse. İLE/DEĞİL/YERİNE Çoksa. )

( Bütün, ("Parçaların biraradalığı", "Bütünlük", "Entegrasyon/Integration/Integrity") anlamını taşıyan bir sözcüktür. Tüm ise, (ingilizce "Whole/All") ile karşılık bulur. Parça parça olsa da, çeşitli oranlarda eksiklikler de olsa istisnasız ve ayırımsız, tamamıyla/tümüyle kapsamadır.

Bütün elmalar, bütün insanlar, bütün arabalar, bütün kitaplar, olmaz! Parçalarının ayrı ayrı kullanılma durumu olmayanlar için gereksiz/yersiz/fazladan bir sözcüktür "bütün".

Bir saksıdaki çiçeğin tüm yaprakları söz konusuysa, "bütün yapraklar" denildiğinde, --her sözcüğün, kendi anlamını taşıdığı bilgisiyle--, ucu sararmış/kırılmış, bir parçası kopmuş yapraklar devredışı bırakılmış olur, ki biz tamamını, hepsini demek istiyoruzdur.

"Bütün parçalar" diyemeyeceğimiz ve
"Bütünden Gelim/Bütüne Varım" olamayacağı gibi! )


- BÜTÜNLENME ile/ve/||/<> TAMAMLANMA


- BÜTÜNLÜK ile/ve/<> BÜTÜNCÜLLÜK


- BÜTÜNLÜK ve/<> IŞILTI


- BÜTÜNLÜK ve/<> IŞIMA


- BÜTÜNLÜK ile/değil TÜMEL


- BÜTÜNSEL ile BÜTÜNLÜKLÜ


- BÜYÜK DEVLET BAŞKANLARI ile/<> BÜYÜK BİLGİNLER

( Bilginlerle düşüp kalkanlar. İLE/<> Devlet başkanlarıyla düşüp kalkmayanlar. )


- BÜYÜK HATA:
BİR ŞEYE/KİŞİYE, GEREĞİNDEN FAZLA DEĞER VERMEK ile/ve/değil/<> KENDİNE, HAK ETTİĞİNDEN DAHA AZ DEĞER VERMEK


- BÜYÜK TERİM ile/ve ORTA TERİM ile/ve KÜÇÜK TERİM

( Özne. İLE/VE Neden. İLE/VE Sonuç. )

( Kıyasın varlıkbilimi ve fiziği. )


- BÜYÜK YANLIŞLARIN/HATALARIN/SUÇLARIN:
"NEDENİ" ile/ve/<>/> BEDELİ


- BÜYÜK YAZAÇ(İMLEÇ/HARF) ile KÜÇÜK YAZAÇ


- BÜYÜK ile BATTAL

( ... İLE İşe yaramaz, kullanılmaz. | Alışılmış olandan büyük. )


- BÜYÜK ile/ve/değil/yerine/||/<> OYLUMLU/HACİMLİ


- BÜYÜKAYI ile KÜÇÜKAYI

( DÜBBÜEKBER ile DÜBBÜASGAR )

( BIG/GREAT DIPPER vs. LITTLE DIPPER )


- C ile C

( Türk abecesinin üçüncü harfi. | Sınıflama ve sıralamalarda, maddelerin sırası harfle gösterildiğinde, üçüncü maddenin başına getirilen. | Nota imlerini harflerle gösterme yönteminde, "do" sesini gösterir. | Romen rakamlarında, 100 sayısını gösterir. İLE Karbon'un simgesi. | Elektrik sığasının simgesi. )


- C ile Ca ile C.G.S.[İng.][cm. | Gram | Second]

( Abecenin üçüncü harfi.[Sesbilim bakımından, dişeti damak ünsüzlerinin, ötümlüsüdür.] | Sınıflama ve sıralamalarda, maddelerin sırası, harfle gösterildiğinde, üçüncü maddenin başına getirilir. | Nota imlerini, harflerle gösterme yönteminde, "do" sesini gösterir. | Karbon öğesinin simgesi. | Celsius sıcaklık derecesinin simgesi [°C]. | Isınma ısısının simgesi. | Kapasitör ve kapasitesi simgesi. | Elektrik sığasının simgesi. | Elektrik yükü birimi, Kulomb'un simgesi. | Isıl sığanın simgesi. | %1 anlamındaki santi[10¯²] simgesi. | Kritik durum ve kristal duruma işaret etmek için alt indis olarak kullanılan simge. | Işık hızını belirtmek için kullanılan simge. | Romen rakamlarında, 100 sayısını gösterir. İLE Kalsiyum'un simgesi. İLE Santimetre, gram, saniye sözcüklerinin baş harfleri ile gösterilen birim düzeni. )


- ÇABALAMAK ile/ve/<> DEBELENMEK


- CABASI ile ÇABASI


- ÇABUK ile/değil/yerine BİLENMİŞ


- ÇAD'DA:
ARAPÇA ve/<> FRANSIZCA

( İkisi de, Çad'ın resmi dilidir. )


- CADDE değil/yerine/= ANAYOL


- ÇAĞATAY TÜRKÇESİ ile/ve/||/<> OSMANLI TÜRKÇESİ

( )


- ÇAĞIRMAK ile/ve/değil/||/<>/< GELEBİLECEĞİ BİLGİSİNİ/HABERİNİ VERMEK


- ÇAĞRI ile ÇAĞRIM

( Birinin, bir yere gelmesini isteme, davet. İLE Yüksek bir sesin yetişebileceği kadarki uzaklık/mesafe. )


- ÇAĞRIŞIM ile/ve/<> BAĞLAM


- ÇAĞRIŞIM ile/ve/değil/yerine/&gt;/&lt;/||/>< KAVRAM


- ÇAĞRIŞTIRMA ile/ve/<> DÜŞÜNDÜRME


- CAHİL:
BİLMEYEN değil/ne yazık ki BİLMEK İSTEMEYEN, BİLMEMEKTEN "MUTLU OLAN"


- CÂHİL ile/değil/yerine ÂLİM ve ÂRİF

( Kişiyi, hedef yapar. İLE/DEĞİL/YERİNE Kişiye hitap eder. )

( Bilmeyenle/câhille oturup pekmez yiyeceğine, bilenle oturup kuru ekmek ye. )

( "Keser atar." İLE/DEĞİL/YERİNE Temkinli/ihtiyatlı konuşur. )

( [Her sözünde] Kendini aklar. İLE/DEĞİL/YERİNE Kendini yoklar. )

( "Cahil" dediğimizde, mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz. Kastettiğimiz ilim, hakikati bilmektir.

Yoksa, okumuş olanlardan, en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okuma bilmeyenlerden de hakikati gören, gerçek âlimler çıkabilir. )

( [Hatasını gösterdiğinde ...] Küfür ve hakaret eder. İLE/DEĞİL/YERİNE Teşekkür eder. )

( (Kendi) "Sonuçlar"/ı ile hareket eder. İLE/DEĞİL/YERİNE Süreçleri bilir ve takip eder. VE Hem süreç, hem sonuç birliği ve bütünlüğüyle hareket eder. )


- CÂİZ[Ar. < CEVAZ] değil/yerine/= UYGUN / OLABİLİR, OLUR


- ÇAKIR ile ÇAKIR

( Mavi hareli elâ göz. | Çakırdoğan. İLE Şarap. )


- ÇAKIŞ(TIR)MA ile/ve/değil/||/<>/< ÖRTÜŞ(TÜR)ME


- ÇAKMAK ÇAKMAK (BAKMAK)


- ÇAKMAK ile ÇAKMAK ile ÇAKMAK

( Taşa vurulup kıvılcım çıkarılan çelik parçası. | Çelik, taş ve tutuşacak maddeden yapılmış tutuşturma aygıtı. İLE Kuruyunca, kalın kabuk bağlayan, kabarcıklarla beliren ve genellikle yüzde çıkan bir deri hastalığı. İLE Vurarak sokup yerleştirmek. | Çivi ile tutturmak. | [argo] Kabul edilmeyecek bir şeyi, kurnazlıkla kabul ettirmek. | Vurmak. | Bir şeyi, başka bir şeye sürtmek, vurmak ya da çarpmak. | Sezinlemek. | İçki içmek. | Parıldamak, ışık vermek. )


- ÇAL(IN)MA ile/değil KAÇIR(IL)MA

( Nesneler için geçerlidir. İLE/DEĞİL Canlılar[insan ve/ya da hayvan] için geçerlidir. )


- ÇALI-ÇIRPI (TOPLAMAK)


- ÇALIŞMAK:
HİÇ ERİŞEMEYECEKMİŞİZ GİBİ ile/ve/ya da/||/<> HERŞEYİ YİTİRECEKMİŞİZ GİBİ


- ÇALIŞMAMAK değil/yerine/>< (B)AĞ KURMAK

( [not] NOT WORKING but NETWORKING
NETWORKING instead of NOT WORKING )


- ÇALKANTI ile GULGULE


- CALL CENTER[İng.] değil ÇAĞRI MERKEZİ


- ÇAM "DEVİRMEK" ile/ve/<> "CEVİZ KIRMAK"


- CAM KENARI değil PENCERE KENARI


- CAM ile/ve/<>/> AYNA

( Sileriz, "ayna gibi" oldu "denilir". İLE/VE/<> Sileriz, "cam gibi" oldu "denilir". )

( ... İLE/VE/<>/> Camın sırlanmışı. )


- CAM ile/değil CAN

( Yüzünü görmek isteyenin baktığı. İLE/DEĞİL Özünü görmek isteyenin baktığı. )


- CAMBAZ değil CÂN-BÂZ[Fars.]


- CÂMİ ve/||/<> MÂNİ

( [SÖZÜN] Her bir sözcüğünü/parçası(nı)/ferdi(ni)[efrâdı/nı]. VE/||/<> Yabancı/dışta olanları/nı.[ağyârı/nı] )

( Tanımdaki/ifadedeki gereklilik kuralı: Parçalarını bulunduran, dışındakilere engel olan. [Efrâdını câmi, ağyarını mâni.] )


- CAN-CİĞER (ARKADAŞ OLMAK)


- CAN-HIRAŞ (ÇALIŞMAK, UĞRAŞMAK)


- CAN-TEN (DAYANDIRAMAMAK)


- CAN ve/||/<>/>/< KAN


- ÇANAK-ÇÖMLEK


- ÇANGIL ÇUNGUL


- ÇANGIL ÇUNGUL ile ÇANGIR ÇUNGUR

( Kaba ve zevksiz ses çıkaran. İLE Kaba ve zevksiz ses çıkararak. )


- ÇANGIR ÇUNGUR


- CANHIRAŞ[< Fars.] ile CANSİPERÂNE[< Fars.]

( Yürek paralayan, kulak tırmalayan, acı, tüyler ürpertici (durum/ses). İLE Canını verircesine, özveriyle. )


- CANIM-CİCİM


- CANIM-CİĞERİM


- CANINI YAKMA! ve/||/<>/>/< 'AH'INI ALMA!

( Zayıf olanın! VE/||/<>/>/< Hiçkimsenin! )


- CANLA-BAŞLA (ÇALIŞMAK/UĞRAŞMAK)


- CANLI-KANLI


- CANLI:
[ne] BÜYÜK, [ne de] KÜÇÜK değil TEK

( Canlının, (en) "küçüğü" ya da "büyüğü" diye bir şey yoktur/olmaz! Hücreden daha büyük bir canlı yoktur. )


- CANLI ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< BİLİNÇLİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< BİLİNCİNİN BİLİNCİNDE OLAN/OLABİLEN

( Uyurken. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< "Uyurgezer". İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Uyanıkken. )

( Bitki. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Hayvan. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< İnsan. )


- ÇANTA-MANTA


- ÇAPAK ile ÇAPAK

( Göz pınarında ve kirpiklerde birikerek pıhtılaşan ya da kuruyan akıntı. | Madenler dövülürken sıçrayan ince ufak parça. | Metal eşyada bulunan pürüz. İLE Sazan ailesinden, gövdesi yandan basık, boyu yarım metre kadar olabilen bir balık. )

( ... cum ABRAMIS BRAMA )


- ÇAPAR ile ÇAPAR

( Postacı, ulak. | Benekli. [hayvan ve bitkide] | Derisi, kılları ve gözleri, renk özdeği yokluğundan dolayı renksiz olan insan ya da hayvan. AKŞIN, ALBİNO. İLE Takadan büyük bir çeşit Karadeniz kayığı. )


- CAPCANLI


- CAR CAR (KONUŞMAK)


- CAR CAR ile CARCAR

( Çok ve yüksek selenle, gürültülü bir biçimde konuşma. İLE Geveze, yaygaracı. )


- ÇAR ÇUR (ETMEK)[İSRAF ETMEK]


- ÇAR-ÇUR (ETMEK)


- CAR ile CAR

( Çağrı, tellal ile duyurma, ilan. | Tehlike durumu, yardım, imdat. İLE Kadınların, boydan boya örtündükleri çarşaf, zar. )


- ÇARÇABUK

( ALE-L-ACELE )


- CARCUR ile CARCUR

( Gelişigüzel konuşmak. İLE Fermuar. )


- ÇARE değil/yerine/= UMAR


- ÇARIK-ÇÜRÜK


- ÇARPIKLIK ile SAPTIRMA


- ÇARPILAN ile/ve/<> ÇARPAN ile/ve/<> ÇARPIM

( 12 ile/ve/<>/x 8 ile/ve/<>/= 96 )


- ÇARPIM CETVELİ yerine ÇARPIM TABLOSU


- ÇARPIŞMAK ile/ve/değil/yerine/>< TARTIŞMAK


- ÇARPTIRILMIŞ ile/değil ÇARPITILMIŞ


- ÇARPTIRMAK ile/değil ÇARPITMAK


- ÇARŞI-PAZAR (DOLAŞMAK)


- CART CURT (YAPMAK)


- CART-CURT ile/<> ZART-ZURT

( Göz korkutmak ya da övünmek amacıyla abartılı konuşma. İLE/<> Kendini önemli kişi olarak göstermek için yüksekten atıp tutarak çıkışma, kaba kuvvet gösterisi. )


- CASCAVLAK


- ÇAT-PAT


- ÇAT-PAT

( Şöyle böyle. )


- ÇAT ile ÇAT

( Sert bir şeyin, kırılırken çıkardığı ses. İLE İki derenin ya da iki yolun birleştiği yer, kavşak. )


- ÇATAL ile/ve/||/<> AYRIM


- ÇATAL ile/ve/||/<> MAKAS


- ÇATAL ile/ve/||/<> YARIK


- ÇATIR ÇATIR (KIRILMAK | OSURMAK | HARCAMAK)


- ÇATIR ÇUTUR (KIRILMAK)


- ÇATIŞKI ile/ve/<> ÇALKANTI


- ÇATIŞMA ile/değil ÇEKİŞTİRME


- ÇATIŞMA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KESİŞME


- ÇATIŞMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/>< ÇALIŞMAK


- ÇAY ile ÇAY

( Çaygillerden bir ağaççık. | Bu ağaççığın özel işlemlerle kurutulan yaprağı. | Bu yaprakların haşlanması ile elde edilen, sarımtrak kırmızı renkli içecek. | Konukların, çay, börek, çörek gibi yiyeceklerle ağırlandığı toplantı. | Müzikli toplantı. İLE Dereden büyük, ırmaktan küçük akarsu. )


- CAYDIRICILIK ile/ve/||/<> ISLÂH EDİCİLİK


- CAYIR CAYIR (YANMAK)

( Nesnelerde. )


- ÇAYIR-ÇİMEN


- CAZİB ile/ve/<> MUZİB


- CAZİBE[Ar.] değil/yerine/= ALIMLILIK/ALBENİ


- CAZİP değil/yerine/= ÇEKİM


- CAZIR CUZUR (YANMAK)


- CEBEL(LEŞME) değil CEDEL(LEŞME)

( TARTIŞMA, SERT MÜNÂKAŞA | KAVGA )


- CEBR-ÜL es-SÂM:
MATEMATİKTE ile/ve/<> MANTIKTA ile/ve/<> ŞİİRDE

( İrrasyonel [sonu olmayan, aşkın] sayı. İLE/VE/<> Açmaz/çıkmaz[paradoks]. İLE/VE/<> Aşk. )

( CEBR: Kök/köken. | SÂM: Duymak/işitmek. )


- CEBR ile/ve/değil/yerine/<>/< CEZB

( Dışsal. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< İçsel. )


- CEDEL ile/değil/yerine/<> BURHAN

( Bir bilginin, yanlışları göstermesi. İLE/DEĞİL/YERİNE/<> Savını temellendirmek. )


- ÇEKİ-DÜZEN (VERMEK)


- ÇEKİLİŞ ile/değil ÇEKİM


- ÇEKİM ile ÇEKİM EKİ

( NFLECTION vs. INFLECTIONAL AFFIX )


- ÇEKİMSEL BİÇİMBİLİM ile ÇEKİMSEL BİÇİMBİRİM

( INFLECTIONAL MORPHOLOGY vs. INFLECTIONAL MORPHEME )


- ÇEKİP ÇEVİRMEK


- ÇEKİP GİTMEK


- ÇEKİŞME ile ÇELİŞME


- ÇEKİŞMEK" ile "SİDİK YARIŞTIRMAK"

( Akıllı kişi, kimseyle yarışmaz. Böylece, kimse, onunla yarışamaz. )


- ÇELİŞİK = MÜTENAKIZ = CONTRADICTORY[İng.] = CONTRADICTOIRE[Fr.] = KONTRADIKTORISCH, WIDERSPRECHEND[Alm.] = CONTRADICTORIUS[Lat.] = CONTRADECIR[İsp.]


- ÇELİŞKİ ile/ve/değil/||/<>/< ANA ÇELİŞKİ


- ÇELİŞKİLİ ile/ve/<> ÇEKİCİ/CÂZİBELİ


- ÇELİŞKİLİ ile/ve/değil/<> ÖZENSİZ


- CEMÂL:
İNSAN YÜZÜ ile/ve/değil/||/<>/< İNSAN SÖZÜ


- ÇEMBER/ÇENBER[Fars.] değil/yerine/= DÖNGE


- ÇEMREMEK ile/ve/||/<> ÇEMRENMEK

( Kol, paça, etek gibi şeyleri sıvamak. İLE/VE/||/<> Kendi kol, etek ya da paçalarını çemremek. | Bir işe girişmek için hazırlanmak, paçaları sıvamak. )


- ÇEN ÇEN (ÇENE ÇALMAK, GEREKSİZ/FAZLA KONUŞMAK)


- CENÂH ile VECHE[aslı VİCHE]

( Kanat, kuş kanadı. | Kol, pazı. | Yan, kol. | Âhiret. İLE Yüz. | Yan, taraf, semt. )


- CENİN değil/yerine/= DÖLÜT/DÖL


- CENNET'TEN:
"KOVULMA" değil İNDİRİLME


- CENNET ile/ve CEHENNEM/TAMU[< Soğdca]

( İyilerin, iyiliklerin, hayrın tekâbül ettiği yer. İLE/VE/>< Şerlerin, şerlilerin tekabül ettiği yer. )

( CENNET: Kuyu. )

( CENNET: Uçmak[Eski Türkçe]. )

( Cennet, kişinin kendini bu âlemde, herkesten, herşeyden küçük görmesidir. )

( Nefis ölmeden, benlik ve gurur gitmeden, gönül cennet olamaz. )

( Cennet'le Cehennem'in kapıları birdir, aynıdır. Kalbimizi temizlersek o kalp cennet olur, temizlemezsek cehennem kapısı. )

( Cennet kapıcısının adı Rıdvan, yani Allah'ın her yaptığına râzı olmaktır. )

( Cehennem kapıcısının adı ise Malim'dir. Yani herhangi bir şeye sahip çıkmak, "Bu benimdir!" demek. )

( Cennetin ebedî zevk olduğu anlaşılınca o da kalmaz. )

( Cehennemin, cehil olduğunu bilip hazmettikten sonra, cehennem kalmaz. )

( Yusuf makamı, kuyudan, Cehennem'den kurtulma makamıdır. )

( En büyük cehennem cehalet, en büyük cennet de İlâhî zevktir. )

( Bu âlemde kimi haksız görüyorsak, başladı içimizde cehennem. )

( [İbr.] GEHENNA: Çöp yakılan yer. )

( Sevdiklerinin biraradalığı. İLE/VE/>< Vicdan azâbı. )

( ... İLE/VE/>< En "lezzetli." )

( ... İLE/VE/>< Dumansız ateş. )

( ... İLE/VE/>< Saygı ve sevginin bittiği yer. )

( CENNET: Bugünkü "hırslarının", geleceğe yansıtılması. )

( Dünyayı cehenneme çeviren, birilerinin, dünyayı cennete çevirmeye çalışmasıdır. )

( ... ile/ve NÎRÂN, DÂR-ÜS-SAÎR | SİCN/SİCCÎN, SAÎR, SAKAR )

( ... ile/ve DÛZAH )

( HEAVEN vs./and HELL )

( TIAN ile/ve ... )


- ÇEPEÇEVRE


- CERBEZE ile/ve/||/<>/> CEZBE

( Güzel konuşma. | Beceriklilik, girginlik. | Kurnazlık, hilekârlık. İLE Bir duygu ya da bir inanışın etkisiyle ölçüsüzce coşup kendinden geçme. | Çekilme, çekim. )


- ÇERÇEVE ile/ve/değil/||/<> ÜST SINIR


- ÇERÇEVE ile/ve/<> YÖRÜNGE


- CEREYAN değil/yerine/= AKIM


- ÇEŞİT ile TÜR

( KIND vs. TYPE )


- ÇEŞİTLENME/DEĞİŞKE ile/ve/||/<> ÇEVİRİ

( VARIANTE avec/et/||/<> COMENTAIRE )


- ÇEŞİTLERİ BAKIMINDAN ve DELÂLET BAKIMINDAN


- ÇETERE değil ÇETELE

( Çizilerek ya da oyularak açılan kertik. | Esnafın, uzunlamasına ikiye bölüp üzerine kertikler çenterek hesap tuttukları ağaç dalı. )


- ÇETREFİLLİ ile NETAMELİ ile TUMTURAKLI[Fars.]

( Karışıklığı dolayısıyla anlaşılması ya da sonuca bağlanması güç. | Yapı ve ses kurallarına aykırı kullanılan dil. | Sarp, engelli ve engebeli yer. İLE Gizli bir tehlikesi olduğu sanılan, tekin olmayan. | Başına sık sık kaza gelen. İLE Gösterişli. | Anlama bir şey katmayan, bir anlam bildirmeyen ancak kulağa hoş gelen. )


- CEVAP[Ar.] ile YANIT


- CEVHER[Ar.] değil/yerine/= TÖZ


- ÇEVİRİ AMAÇLI METİNDE:
ÇÖZÜMLEME ile/ve/||/<> YORUMLAMA


- ÇEVİRİ:
ÖRTÜK ile/ve/||/<> AÇIK

( COVERT TRANSLATION vs. OVERT TRANSLATION )


- ÇEVİRİ:
SPONTANE değil SİMULTANE


- ÇEVİRİ ile/ve/<> AKTARIM


- ÇEVİRİ ile/değil ÇEVİRME


- ÇEVİRİ ile ÖDÜNÇLEMELİ ÇEVİRİ

( LOAN TRANSLATION / CALQUE )


- ÇEVİRİ ile/ve/yerine TÜRKÇELEŞTİRME


- ÇEVİRİ ile/ve/değil/||/<> UYARLAMA


- ÇEVİRİ ile/ve YALINLAŞTIRMA

( TRANSLATION vs./and TO SIMPLIFY )


- ÇEVİRİ ile/ve YORUM

( Dillerin dili. İLE/VE ... )


- ÇEVRE ile ETRAF


- CHATGPT ile/ve/değil/yerine/||/<>/> TURGPT

( [Dil Desteği]
Çok sayıda dilde, metin anlama ve üretme yeteneğine sahip bir yapıdır. Ancak, özellikle İngilizce odaklıdır.[Öteki dillerdeki etkililiği, İngilizce kadar yüksek olmayabilir.]
İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>
Özellikle Türkçe dilinde üstün performans gösteren ve Türkçe içerik oluşturmak ve anlamak için odaklandırılmış bir yapıdır. )

( [Eğitim verileri ve kaynaklar]
Çok sayıda İngilizce metin kaynağından eğitilmiştir ve İngilizce'ye odaklanır.[Öteki dillerdeki veri kaynaklarına da erişimi vardır.]
İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>
Özellikle Türkçe içeriklerden eğitilmiş ve Türkçe'deki metinleri daha iyi anlayabilen ve yansıtabilen bir yapıdır. )

( [Türkçe kültür ve aktarım anlayışı]
Türk kültürü ve tanımları konusunda sınırlı bilgiye sahip olabilir ve bu nedenle Türkçe içerikleri daha az doğru biçimde işleyebilir.
İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>
Türk kültürünü ve tanımlarını daha iyi anlar ve bu nedenle Türkçe metinleri daha iyi işleyebilir. )

( [Uygulama Alanları]
Genel sohbet, metin oluşturma, soru-yanıt uygulamaları, metin tabanlı oyunlar ve daha fazlası gibi geniş bir uygulama yelpazesi için kullanılabilir.
İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>
Özellikle Türkçe içeriğe sahip web siteleri, müşteri hizmetleri botları, özel Türkçe metin oluşturma görevleri ve Türkçe'deki çeşitli uygulamalar için daha uygundur. )


- CİCİLİ-BİCİLİ


- CİDDİ ANLAMDA ile/ve/değil/||/<> CİDDİ ORANDA


- ÇİFT ANLAMLI/LIK ile/değil ÇOK ANLAMLI/LIK


- ÇİFT ile/ve/||/<> BAĞDAŞIK


- ÇİFTE STANDART ile İKİYÜZLÜLÜK/RİYÂ


- ÇİĞ ile/değil ÇİY/JALE[Fars.]


- ÇIĞLIK ÇIĞLIĞA


- CİK CİK (ÖTMEK)


- ÇIKAR(MENFAAT) ÇATIŞMASI ile/değil/yerine ÇIKAR İLİŞKİSİ


- ÇIKARTMA ile/değil ÇIKARMA


- ÇIKIP GELMEK/GİTMEK


- ÇIKIŞ ile ÇIKIŞ

( Dışarı. İLE Yukarı. )


- ÇİL ÇİL (ALTIN)


- ÇİL ile ÇİL

( Ormantavuğügillerden, ormanlarda yaşayan bir kuş, dağtavuğu. İLE Çoğunlukla yüzde oluşan, kahverengi, küçük benekler. | Aynada oluşan leke. | Köklerdeki kıl gibi ince uzantılar. | Tüyünde, küçük benekler bulunan hayvan. | Yeni ve parlak. )


- ÇILDIR ÇILDIR


- ÇİLE değil/yerine/= SIKINTI/KIRKÇA


- CILIZ/ENEZE/İNEZE ile SISKA


- CİMA' ile/ve CUMA

( Gövdelerin birleşmesi. İLE/VE Gönüllerin birleşmesi. )

( Esre ile. İLE/VE Ötre ile. )


- CIMBIZ ile/değil/yerine BÜYÜTEÇ

( [not] TWEEZERS vs./but MAGNIFYING/BURNING GLASS
MAGNIFYING/BURNING GLASS instead of TWEEZERS )


- CİMRİ/NEKES[Fars. < NÂ+KES]/PİNTİ/MIHSIÇTI[argo] değil/yerine/= KISMIK

( Aşırı derecede tutumlu. )


- ÇİN('Lİ) ile JAPONYA('LI)

( Çin-Tibet dil ailesindedir. İLE Ural-Altay dil ailesindedir.
[İkisinde de Kanji abece kullanılır.] )

( [saçları ve kaşları] Daha seyrek. İLE Daha yoğun. )

( [boy] Daha uzun. İLE Daha kısa. )

( [ten] Daha koyu, buğday. İLE Daha beyaz. )


- CİNÂS[Ar.]

( Sesçe aynı, anlamca farklı olan sözcükleri birarada bulundurma sanatı. )


- ÇİNCE ile JAPONCA

( SİNOLOG: Çince bilen/öğreten. )


- CINGAR değil ÇINGAR


- ÇINGIR ÇINGIR

( Çan ya da bazı eşyaların birbirine sürtünerek ya da çarpışarak çıkardığı seste. )


- CİNSEL/LİK yerine EŞEYSEL/LİK


- ÇIPI ÇIPI

( Suyla oynamak. )


- ÇIPLAK ile/değil BÜRÜNMÜŞ


- CIR CIR (ÖTMEK)


- ÇIRA ile/ve/<> ÇIRAĞ

( Çam gibi reçineli ağaçların, yağlı çabuk yanmaya elverişli bölümü. | Lamba. İLE/VE/<> Mum, kandil, lamba gibi ışık aracı. )


- ÇIRÇIPLAK/ÇIRILÇIPLAK


- ÇIRÇIR ile CIRCIRBÖCEĞİ

( Pamuğu, çekirdeğinden ayırmaya yarayan aygıt. | Küçük pınar. İLE ... )


- ÇİRKİN ile/değil YETERİNCE GÜZEL DEĞİL


- CIRMALAMAK değil TIRMALAMAK


- CIS! ile EE! ile UF!

( Nesnelere dokundurmamak üzere. İLE Pis nesneler için. İLE Can acımasında. )


- CIS! ile EE! ile UF!

( Nesnelere dokundurmamak üzere. İLE Pis nesneler için. İLE Can acımasında. )


- CİSİM ile/ve/||/<>/> CİRİM ile/ve/||/<>/> CESED

( Yeryüzünde. İLE/VE/||/<>/> Gökte/uzayda. İLE/VE/||/<>/> Ölmüş olan. )

( BODY vs./and/||/<>/> ... vs./and/||/<>/> CORPUS )


- ÇIT ÇIT (ÇITLATMAK)


- ÇITI PITI

( Şirin. )


- ÇITI-PITI


- ÇITIR ÇITIR (YEMEK)


- CİVATA değil CIVATA


- CIVIK (CIVIK) VICIK (VICIK)

( Hareket etmek. | Konuşmak. )


- CIVIL CIVIL

( Canlı, hareketli bir his yansıtmada. )


- CİYER değil CİĞER


- CIZIR CIZIR (PİŞMEK)


- ÇİZMEK:
ÜSTÜNÜ ile/ve/||/<> ALTINI


- Çıfıt ile çıfıt

( Yahudi. İLE Hileci, düzenbaz. )


- CLUB yerine KULÜP


- ÇOCU-KEN değil/< ÇOCUKKEN


- ÇOCUĞA İFADEDE/HİTAPTA:
"KIRARSIN/KIRACAKSIN" / "DÖKERSİN/DÖKECEKSİN" / "DÜŞERSİN/DÜŞECEKSİN" değil/yerine SIKI TUT! / DİKKAT ET!


- ÇOCUĞA, "GELECEK HAZIRLAMAK" değil ÇOCUĞU, GELECEĞE HAZIRLAMAK


- ÇOCUK YETİŞTİRMEDE:
"OLDUĞU KADAR" ile/ve/değil/yerine/ ||/<>/> OLABİLDİĞİ KADAR


- ÇOCUK:
"BİZE AİT/BİZİM" değil BİZDEN


- ÇOCUKLARA:
KONUŞMAYI "ÖĞRETMEK" ile/ve/değil/yerine DİNLEMEYİ GÖSTERMEK/ÖĞRETMEK


- çoğ. ile coğ.

( "Çoğul"un kısaltması. İLE "Coğrafya"nın kısaltması. )


- ÇOĞALTMAK ile/ve ARTIRMAK

( TO INCREASE vs./and SAVING/ECONOMIZING )


- ÇOĞALTMAK ile/ve/<>/> YAYMAK


- ÇOĞUL TANIMLARIN ÖNÜNE/ÖNCESİNE "BİR" (SÖZCÜĞÜ) KONULMAZ/SÖYLENİLMEZ!


- ÇOĞUL ile/ve/||/<> ÇOKLU


- ÇOĞUL ile TEKİL


- ÇOĞUNLUK" ile "AĞIRLIK"


- ÇOĞUNLUKÇULUK ile/değil/yerine ÇOĞULCULUK


- ÇOĞUNLUKLA ile/ve/değil/yerine BAZEN


- ÇOĞUSU değil ÇOĞU


- ÇOK "ŞEYLER" değil ÇOK ŞEY


- ÇOK "YUKARI" değil ÇOK YÜKSEK


- COK COK (EMMEK)


- ÇOK İSTEMEK ile/yerine GERÇEKTEN İSTEMEK

( REQUEST SO MUCH vs. REALLY REQUEST/WANT
REALLY REQUEST/WANT instead of REQUEST SO MUCH )


- ÇOK KONUŞMAK değil/yerine/>< AZ KONUŞMAK

( Sık sık pişman olunur. DEĞİL/YERİNE/>< Pek az pişman olunur. )


- ÇOK KULLANIM ile/ve/değil/||/<> KÖTÜ KULLANIM


- ÇOK SÖZ ile/ve/<> ÇOK MAL

( Yalansız olmaz. İLE/VE/<> Haramsız olmaz. )


- ÇOK SÖZ ile/yerine TOK SÖZ

( Sözü çoğaltan, perdeyi kalınlaştırır. )

( MANY WORD vs. FULL WORD
FULL WORD instead of MANY WORD )


- ÇOK YEMİŞİM/YEDİM ile/ve/değil/yerine/||/<>/< YEDİKLERİM ÇOK GELDİ


- ÇOK/GERÇEKTEN İSTEMEK ile/ve/<> TAM/DOĞRU İSTEMEK

( REQUEST SO MUCH vs./and/<> ENTIRE/RIGHT REQUEST )


- ÇOK ile/ve/değil ÇOĞUL


- ÇOK ile FURYA[İt. < FURIA]

( ... İLE Olağandan çok fazla bulunma durumu. )


- ÇOK ile/ve/||/<>/> ŞOK


- ÇÖKELTME/K ile/değil ÇÖKERTME/K


- ÇÖKMEK ile/ve/değil ÇÖMELMEK


- ÇOKTAN ile/ve/<> ZÂTEN


- ÇOLPAN değil ÇULPAN

( ... DEĞİL Venüs / Zühre / Çoban Yıldızı / Akşam Yıldızı / Ak Yıldız / Kervankıran / Kervan Yıldızı )


- ÇOLUK-ÇOCUK EŞ-DOST


- ÇÖR/ÇER-ÇÖP


- ÇÖREKOTU değil ÇÖREOTU

( ... DEĞİL Düğünçiçeğigillerden bir bitki ve susam iriliğindeki siyah tohumu. )


- COŞMAK ile/ve/<> KOŞMAK


- ÇOTİRA ile ÇOTRA

( Çotiragillerden, dikenli, sert pullu, kısa ve geniş, siyaha yakın esmer bir balık. BALISTES CAPRISCUS[Lat.] İLE Ağaçtan yapılmış küçük su kabı. )


- ÇÖZÜLME ile/değil ÇÖZÜM/LEME


- ÇÖZÜM "BULMAK" ile ÇÖZÜM "YARATMAK"


- ÇÖZÜM ile/ve/||/<> DÜZENLEME


- ÇÖZÜMLEME ile/ve/||/<> AÇIKLAMA


- ÇÖZÜMLEME = TAHLİL[Ar.] = ANALYSIS[İng.] = ANALYSE[Fr.] = ANALYSE[Alm.] = ANALYSIS < ANALYEIN[Yun.] = ANALIZAR[İsp.]


- ÇÖZÜMSEL ile/ve/değil/||/<> ÇÖZÜMLEYİCİ


- ÇUF ÇUF


- ÇUKULOTA değil ÇİKOLATA


- CUMBADAK/CUP/CUPPADAK ile CUMBURLOP ile CUMBURTU

( Suya düşen bir özdeğin çıkardığı sesi anlatmak için kullanılır. İLE Ağır bir özdeğin, suya düştüğü zaman çıkardığı sesi anlatmak için kullanılır. İLE Suya düşen bir özdeğin ya da çalkalanan suyun çıkardığı ses. )


- CÜMBÜR-CEMAAT değil CUMHUR-CEMAAT (GİTMEK)


- CUMBURLOP (DİYE ATLAMAK/DALMAK)


- CÜMLE/TÜMCE ile KAZİYE

( Dilbilimde. İLE Mantıkta. )


- CÜMLE yerine TÜMCE/SÖZEY


- CÜMLETEN yerine HERKESE


- ÇÜNKİ değil ÇÜNKÜ


- ÇÜNKÜ, NEDEN? değil NEDEN? ÇÜNKÜ ...


- ÇÜNKÜ < İÇİN Kİ


- CUP CUP (YÜZMEK)


- CÜRET ile/ve/değil/||/<> BİLGİSİZLİK


- ÇÜRÜK-ÇARIK (MALZEMELER KULLANMAK)


- CÜRÜM ile/değil CİRİM(ECRÂM)

( Suç. İLE/DEĞİL Kütle/oylum[hacim]. )


- ÇÜRÜTÜLEBİLİR ile/değil AŞILABİLİR


- DELALET ile DALÂLET


- DAĞ/DA BAYIR/DA


- DAĞILMA/SI ile/ve/<> UZAKLAŞMA/SI


- DAĞLARA-TAŞLARA


- DAHA "İYİ"/"KÖTÜ" değil/yerine NEŞE


- DAHA "STERİL ZAMAN/DA" değil/yerine/= DAHA UYGUN BİR ZAMAN/DA (DİYELİM)


- DAHA DEĞİL değil HENÜZ DEĞİL


- DAHA GÜZEL değil/yerine BAŞKA/AYRI BİR GÜZEL


- DAHA ÖTE ile/ve/değil/yerine DAHA FARKLI


- DAHA ile/değil/yerine HÂLÂ


- DAHA yerine HÂLÂ


- DAHA ile/ve/değil/yerine/=/||/<> HENÜZ ile/ve/değil/yerine/=/||/<> HÂLÂ ile/ve/değil/yerine/=/||/<> ARTIK


- DAHA ile/yerine KERE


- DAHİ ile DÂHİ

( Bile. İLE Yaratıcı gücü olan kişi. )

( ... İLE Bir Milletin Bekâsı - Teoman Duralı... )


- DÂHİLÎ değil/yerine/= İÇSEL


- DAİM ile BÂKÎ


- DAİMA yerine SÜREKLİ


- DAİREVİ değil/yerine/= DAİRESEL

( ... DEĞİL/YERİNE/= Daire ile ilgili. | Daire biçiminde olan. )


- DAKİK DİL ve/||/<>/> SAHİH TASAVVUR


- DAKKA" değil DAKİKA


- DAKTİLODA/KLAVYEDE:
A KLAVYE/DVORAK ile F KLAVYE ile E KLAVYE ile Q KLAVYE

( Klavyede, harflerin bulunduğu sol üst köşeye göre ad alırlar. )

( Hiyeroglif klavyesi... http://discoveringegypt.com/egyptian-hieroglyphic-writing/hieroglyphic-typewriter )

( Marcin Wichary'nin, "Sadece Türkçe bir daktiloya bakarak diller hakkında öğrendiklerim" yazısı için burayı tıklayınız... )

(

ile

)

( What I learned about languages just by looking at a Turkish typewriter )

( İHSAN SITKI YENER KİMDİR?

Liseyi, 1942 yılında, İzmir Ticaret Lisesi'nde bitirdi. Ortaokul yıllarında, daktiloda on parmak yazı yazmaya başlayan İhsan Sıtkı Yener, 1940'lı yıllardan itibaren standart klavye konusunda çalışmaya başladı.

Yüksek öğrenimini, 1946 yılında, İstanbul'da Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'nde tamamladı. Aynı yıl, Sultanahmet Lisesi'nde daktilografi öğretmenliği yaptı. Yüksek Lisans için ABD'ye giderek New York Üniversitesi'nde “Ölçme ve Değerlendirme” konusunda yüksek lisans yaptı ve aynı yıl doktorasını tamamladı.

Yener, 1946 yılında öğretmenliğe başladığı sırada, Türk dilinin özelliklerine göre yapılmış bir daktilo icat etme çalışmalarına başladı. "On parmak için ideal Türk Klavyesi"ni, 1955 yılında kabul ettirdi ve 1974 yılında tüm daktiloların F klavye olmasını sağladı. )

( Ümit Kıvanç'ın, "F klavye, Türkiye'de yapılmış tek düzgün iştir" yazısı için burayı tıklayınız... )

( )

( Bilgisayarınızda klavyeler tanımlanmışsa "Alt + Shift" komutu ile direkt olarak geçiş yapabilirsiniz. Aynı klavyeyi ister F, ister Q olsun, hem F, hem Q olarak kullanabilirsiniz. )

( F klavyenin mucidi İhsan Sıtkı Yener, yaşamını kaybetti - 02 Eylül 2016 )

( )

( )

( Q klavyeyi oluşturan: Christopher Latham Sholes (1867) )

( "Neden Q (QWERTY) Klavye Kullanmaktan Vazgeçemiyoruz?" yazısı için burayı tıklayınız... )


- DAL-BUDAK

( BERG Ü ŞÂH )


- DAL-BUDAK


- DAL-TAŞAK (GEZMEK, DOLAŞMAK, ORTALIKTA GEZİNMEK)


- DAL ile DAL ile DAL ile DAL

( Ağacın gövdesinden ayrılan kollardan her biri. | Kol, bölüm. | Canlıların bölümlenmesinde, sınıfların biraraya gelmesiyle oluşan birlik, şube. İLE Arka, sırt. | Kol. | Boyun, ense. İLE Çıplak, yalın. İLE Zaman belirten sözcüklerin karşısına getirildiğinde sözcüğün anlamını güçlendirir. )


- DALDAN DALA (ZIPLAMAK)


- DALDIRMAK ile/ve/<> BATIRMAK


- DALEVERE değil DALAVERE

( OROSTOPOLLUK[argo]: Kurnazca iş, dalavere, dolap. )


- DALGA-DÜMEN


- DALGI/GAFLET ile/ve YANILGI/SAPKI/SAPINÇ/DALÂLET

( Tembih ile giderilir. İLE/VE Tâlim ile giderilir. )

( CARELESSNESS vs./and ABERRATION )


- DALGI/GAFLET ile YANLIŞ(HATÂ) ile YANILGI/SAPKI/SAPINÇ/DALÂLET

( Kişi, yanlışları olup da bunları düzeltmezse, bunları benimsemiş demektir. )

( Gaflet de bir nimettir. )


- DALINÇ/İSTİĞRAK ile KONSANTRASYON


- DALLANDIRIP BUDAKLANDIRMAK


- DAN DUN (VURMAK)


- DAN-DUN (KOŞMAK/YÜRÜMEK)


- DANGIL-DUNGUL (KONUŞMAK)


- DANS:
YATAY İSTEK ve/||/<>/> DİKEY ANLATIM


- DAPDAR


- DAR ile DÂR[Ar.] ile DÂR[Fars.]

( Ensiz. İLE Ev, yurt. İLE İdam mahkûmlarını asmak için dikilen direk. )


- DARI DARINA


- DARILMA ile/değil/yerine/>< DAYANMA


- DARMA DUMAN (OLMAK, HİSSETMEK)


- DARMADAĞIN (OLMAK)


- DARMADUMAN


- DAVÂ ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< MÂNÂ

( Bilmezler mânâsını, ederler dâvâsını. )


- DAVÂ ile ŞEKVÂ

( ... İLE Şikâyetin, mahkemelik olmadan, dava haline getirilmesi. )


- DAYAN(AMA)MAK" ile "KALDIR(AMA)MAK


- DAYANAK = MABİH-İL-KIVAM = SUBSTRATUM[İng.] = SUBSTRAT[Fr., Alm.] = SUBSTSRATUM[Lat.] = HYPOKEIMENON[Yun.] = LECHO[İsp.]


- DAYANÇ/SABIR:
SÜREYE ile/ve/değil SÜRECE


- DAYANMA ile KATLANMA


- DAYATMA değil/yerine/>< DAYANIŞMA


- DAYATMA ile/değil/yerine ZORUNLULUK


- DAYAYIP DÖŞEMEK


- DEBDEBE[Fars.] değil/yerine/= GÜRÜLTÜ/PATIRTI/TANTANA

( Ululuk, haşmet, büyük bir gösteriş. | Gürültü, tantana. )


- DEFA/KERE[Ar.] değil/yerine/= KEZ


- DEFAULT[İng.] değil/yerine/= VARSAYILAN


- DEFORMASYON değil/yerine BİÇİM BOZULMASI


- DEĞER/İNİ BİLMEK:
SAHİP OLMADAN ÖNCE ile SAHİP İKEN ile KAYBETTİKTEN SONRA

( )

( )

( )

( )


- DEĞER/LER ile/ve/<> KAVRAM/LAR

( Uğruna yaşanılacak kavramlar. İLE/VE/<> ... )

( VALUE/S vs./and/<> CONCEPT/S )


- DEĞER = MERIT[İng.] = MÉRITE[Fr.] = VERDIENST[Alm.] = MERITUS[Lat.]


- DEĞERİ, ÜCRETİ yerine EDERİ


- DEĞERLENDİRME ile DEĞER-LENDİRME


- DEĞİL ile/ve/değil/yerine YERİNE


- DEĞİLLEME ve/> AŞKINLIK


- DEĞİLLEME = NEFİY, İNKÂR, SELB = NEGATION[İng., Fr., Alm.] = NEGATIO[Lat.] = APOPHASIS[Yun.]


- DEĞİM/LİYÂKAT ile HAK EDİŞ


- DEĞİN ile DEĞİN ile DEĞGİN

( "...'ya kadar/dek" gibi bir işin/durumun sona erdiği/ereceği zamanı/yeri gösteren sözcük. İLE Sincap. İLE İlişkin, üstüne, ait, dair. )


- DEĞİN ile DENLİ


- DEĞİNİLEN:
YUKARIDA değil DEMİN

( Okumada. DEĞİL Konuşmada. )


- DEĞİŞEBİLİR/LİK ile KEYFÎ/LİK

( EXCHANGEABLE/NESS vs. ARBITRARY/-I-NESS )


- DEĞİŞEBİLİRLER ile/ve DEĞİŞMEMESİ GEREKENLER


- DEĞİŞEN ile/ve/değil DÖNÜŞEN

( Doğa. İLE/VE/DEĞİL Zekâ. )


- DEĞİŞİK "AÇILARDAN/YÖNLERDEN" değil ÇEŞİTLİ AÇILARDAN/YÖNLERDEN


- DEĞİŞİM:
KARARDA ile/ve/||/<> YAŞAMDA ile/ve/||/<> KİŞİDE

( Bir sözcükle. İLE/VE/||/<> Bir duyguyla. İLE/VE/||/<> Bir kişiyle[seninle/onunla]. )


- DEĞİŞİM:
KIRILINCA ile/ve/||/<> KANDIRILINCA ile/ve/||/<> ÇOK FAZLA ŞEY ÖĞRENİNCE ile/ve/||/<> ÂŞIK OLUNCA


- DEĞİŞİM:
UZAYDA ile/ve DÜNYADA

( Tekil. İLE/VE Türsel. )


- DEĞİŞİM ile DEĞİŞİNİM

( ALTERATION/VARIATION vs. MUTATION )


- DEĞİŞİM ile/ve/<>/yerine/değil HEMEN DEĞİŞİM

( Değişmek, acı çekmekten daha kolaydır. )

( Easier to change, than to suffer. )

( [not] ALTERATION vs./and/<>/but ALTERATION IMMEDIATELY
ALTERATION IMMEDIATELY instead of ALTERATION )


- DEĞİŞİM ile/ve KENDİ KENDİNE DEĞİŞİM

( ALTERATION vs./and ALTERATION SPONTANEOUSLY )


- DEĞİŞİM ile/ve KENDİNDE DEĞİŞİM

( ALTERATION vs./and CHANGING THE SELF )


- DEĞİŞİM ile/değil MAYALANMA


- DEĞİŞKEN ile/ve GİZLİ DEĞİŞKEN

( VARIABLE vs. HIDDEN VARIABLE )


- DEĞİŞME ile/ve/değil BİR BAŞKA OLMA

( Sizi, eskisi gibi kullanamadıklarında, değiştiğinizi "söylerler". )

( [not] ALTERATION vs./and/but BEING AN OTHER )


- DEĞİŞMEK ile DEĞİŞTİRİL(E)ME(ME)K

( TO CHANGE vs. TO GET (NOT) (ABLE TO) CHANGE )


- DEĞİŞTİRGEN

( PARAMETER )


- DEĞİŞTİRİCİ ile BELİRLEYİCİ


- DEĞİŞTİRMEK ile/ve/değil/yerine DEĞİŞİME KATKIDA BULUNMAK

( Değişimin sırrı, tüm enerjini, yeniyi inşâ etmek üzerine odaklamandır! Eskiyle savaşmak üzerine değil! )

( The secret of change is to focus all of your energy, not on fighting the old, but on building the new. )


- DEĞİŞTİRMEK ile/ve DÖNÜŞTÜRMEK

( Dıştakileri. İLE/VE İçtekileri/Kendini. )

( İnsanı. İLE/VE Toplumu. )


- DEĞİŞTİRMEK ile/ve/değil/yerine GÜNCELLEŞTİRMEK


- DEĞİŞTİRMEK ile/ve/değil/yerine ZENGİNLEŞTİRMEK


- DEJENERASYON ile ASİMİLASYON


- DEJENERASYON değil/yerine/= YOZLAŞMA


- DEJENERE ile DEFORME


- DEJENERE değil/yerine/= YOZ

( Doğada olduğu gibi kalarak işlenmemiş olan. | Kaba, adi, bayağı. | Yozlaşmış. | Kısır. )


- DEK ile DEK[Fars.] ile DEK/TEK

( "...ya kadar" gibi, bir eylemin sona erdiği noktayı ya da zamanı anlatır. Bir işin, bir durumun sona erdiği zamanı ya da yeri gösteren bir söz; kadar, değin. | Belirtilen zamanı, yeri vb.ni içine almayacak bir biçimde; kadar, değin. İLE Düzen, hile, desise, entrika. | Dilenci. | Tokuşma, çatışma. | Sağlam. İLE Tek. )


- DEKLARASYON değil/yerine/= BİLDİRİM


- DELÂLET-İ LAFZİYE ile DELÂLET-İ GAYR-I LAFZİYE

( Sesli/Sözlü delâlet. İLE Sessiz/Sözlü delâlet. )

( Tabii | Vazî | Aklî İLE/VE Tabii | Vazî | Aklî )

( İkisi de; Tabiiye, Akliye, Vaz'iye olarak 3'e ayrılır. )

( Delâlet-i Gayr-ı Lafziye'ye örnekler; * Tabiiye(Aşık, maşuku rüyet zamanında(gördüğünde), vech-i aşıkta zuhur eden kırmızılık) * Akliye[Kardaki (ayak/dal vs.) iz(i)] * Vaz'iye[ (-Duman işaretleri, -Trafik lambaları) (uylaşım(sal)) (muvadaa/karşılıklı konmak) (dil) (mantık)] )

( Delâleti(rehberi) olmayan, dalâlete düşer. )


- DELÂLET ile DALÂLET

( Delil. İLE Yanılgı/sapınç. )

( Delâleti(rehberi) olmayan, dalâlete düşer. )

( Ben istiyorum delâlet
"Gönül" istiyor dalâlet )


- DELÂLET ve HİDÂYET


- DELÂLETEN ile/ve/<> İŞÂRETEN

( Doğrudan. İLE Dolaylı. )


- DELHİZ değil DEHLİZ[Fars.]

( ... DEĞİL Üstü kapalı, dar ve uzun geçit, koridor. )


- DELİ DOLU


- DELİ ile DÎVÂNE

( Dîvan'dan, bir söz çıkar, âleme sığmaz. Dîvâne'den bir söz çıkar, Dîvân'a sığmaz. )

( "Ârifim ben!" diye hiçbir kimseye ta'n etme sen,
Defter-ü-divâna sığmaz söz gelir, dîvâneden!
[ Bâyezîd-i Bistâmî, bir tımarhanenin önünden talebeleriyle birlikte geçiyormuş.

Onlara ders vermek üzere hekime sorar:
"Sen akıl hastalıklarına çare buluyorsun, günah derdine de bir çâre var mı?"

Hekim, başını kaşıya dursun,
bir deli yanıt verir:
"İstiğfar kökünü tövbe yaprağıyla karıştırmalı,
gönül havanına koyup tevhid tokmağıyla dövmeli,
insaf eleğinden eleyip gözyaşıyla hamur etmeli,
aşk ateşinde pişirip muhabbet balıyla karıştırmalı
ve kanaat kaşığıyla da gece gündüz yemeli!"

Delinin bu sözü bittikten sonra, Bâyezid-i Bistâmi şöyle der:

"Ârifim ben!" diye hiçbir kimseye ta'n etme sen,
Defter-ü-divâna sığmaz söz gelir, dîvâneden!] )

( Harabât ehlini hor görme şâkir
Defîneye mâlik vîrâneler var )

( Defter-i irfâna sığmaz söz gelir divâneden - İsmail Güleç )


- DELİK DEŞİK (ETMEK)


- DELİL değil/yerine/= TUTAMAK


- DEM[Ar.] ile DEM[Fars.]

( Kan. İLE An. | Zaman, çağ. | Soluk/nefes. | İçki. | Hazırlanan çayın renk ve koku bakımından, istenilen durumu. | Koku. | Pişirilen yemeklerin, yenilecek kıvama gelmesi. )


- DEM ile DEHR


- DEM ve/||/<> GAM ve/||/<> SERENCÂM[Fars.]

( Olsun! VE/||/<> Olmasın! VE/||/<> Hayrolsun! )


- DEMAGOJİ ile POLEMİK

( ... İLE Yazarak/yazılı tartışma.[söz dalaşı vs. değildir!] [İSTİŞ'ÂR: Yazı ile bildirilmesini isteme.] )


- DEMAGOJİ ile TOTOLOJİ


- DEMEK ile SÖYLEMEK

( Sözün aktarımı/seslendirilişi. İLE Düşüncenin/kavramın/olgunun/durumun bildirimi/paylaşımı. )


- DEMOKRASİ değil/yerine/= ELERKİ


- DENDİĞİNDE ile DENİLDİĞİNDE


- DENENEBİLİR/LİK ile/ve/||/<>/> DENETLENEBİLİR/LİK


- DENEY BİLİMLERİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BİLİM


- DENEY VE GÖZLEM ve/||/<> ÖLÇÜ VE YÖNTEM


- DENEYİM ile/ve BİRİKİM

( Doğrudan deneyim, tek geçerli doğrulamadır. )

( Geçmiş deneyimlere göre davranmayalım, yeniden deneyelim. )

( Tüm deneyim, imgelemeden doğmuştur. )

( Direct experience is the only valid confirmation.
All experience is born of imagination. )

( EXPERIENCE vs./and ACCUMULATION )


- DENEYİM ile/ve/değil/||/<>/< DENEYEYİM


- DENEYİM ile/ve/değil/||/<>/< YÖNTEM

( Bireysel. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Bilimsel. )


- DENEYİMLEMEK ile/ve/<>/>/< DEYİMLEMEK


- DENGE ve/||/<> SÜKÛNET


- DENGELİ ile/ve/||/<> BÜTÜNLÜKLÜ


- DENGİNİ BULMAK ile/ve/||/<>/> DENGENİ BULMAK


- DENİR ile DENİLİR


- DENİZ OTOBÜSLERİNDE:
AUTHORISED PERSONNEL ONLY yerine ANCAK YETKİLİ KİŞİ GİREBİLİR


- DENİZ ve/||/<> DALGA

( Enerji. VE Etki eden enerji. )


- DENİZKIZI ile DENİZ KIZI

( Balık. İLE Mitoloji. )


- DEPAR[Fr.] değil/yerine ÇIKIŞ


- DEPARTMAN değil/yerine/= BÖLÜM


- DEPOLANANIN DİLİ ile/ve/değil/yerine KULLANILANIN DİLİ


- DERE TEPE (YÜRÜMEK)


- DERECELENDİRİLEBİLİR ile DERECELENDİRİLEBİLİRLİK

( GRADABLE )


- DERGİ ile/değil BELLETEN

( ... İLE/DEĞİL Bilim kurumlarının çalışmaları ile ilgili yazı ve haberlerin yayımlandığı dergi, bilim dergisi. )


- DERİ/CİLT/CİLD[Ar.] ile CİLT

( Ten, deri. İLE Kitap kaplaması. )


- DERİN DERİN (DÜŞÜNMEK)


- DERİN DÜŞÜNMEK(TEFEKKÜR) ile/ve UYUMAK

( Uykunun karanlığı bile tazeleyici ve gençleştiricidir. )

( Uyanıkken bilinçlisiniz; uyurken sadece canlısınız. )

( FİKR-İ AMÎK[Ar. < UMK]: DERİN DÜŞÜNCE )

( CONTEMPLATION vs./and TO SLEEP
Even the darkness of sleep is refreshing and rejuvenating. )


- DERLEME ile KOLAJ


- DERLEYİP TOPARLAMA ile/ve/<> ANIMSATMA


- DERLEYİP TOPARLAMAK


- DERLİ TOPLU (OLMAK, HALE GETİRMEK/SOKMAK)


- DERLİ-TOPLU


- DERME-ÇATMA (BİR YERDE YAŞAMAK)


- DERS YAPMAK ile/değil/yerine DERS(İ) İŞLEMEK


- DERS[Ar.] değil/yerine/= ÖĞRENCE/ÖĞREŞ


- DERSİM ile Dersim

( Yapmam gereken ders. İLE Tunceli'nin önceki ya da eş adı. )


- DERT ile/değil/yerine UĞRAŞ


- DERTLİ ile/ve/<> EDİP ile/ve/<> ÂŞIK ile/ve/<> ÂRİF

( [Derdini] Yalın anlatan. İLE/VE/<> Hoş anlatan. İLE/VE/<> Haliyle anlatan. İLE/VE/<> Gülümseyişiyle örterek anlatan. )


- DERTSİZ KİŞİ ile/ve/<> AŞSIZ KİŞİ

( İnsan değil. [Bunu anlayın!] İLE/VE/<> Hayvan cinsi. [Bunu dinleyin!] )


- DERYA DENİZ (BİLGİ SAHİBİ OLMAK)


- DESTEKLEME ile/ve/||/<> PEKİŞTİRME


- DETAY[İng./Fr. < DETAIL]/TEFERRUAT[Ar.] değil/yerine/= AYRINTI/LAR


- DEVÂ ile DERMAN


- DEVAMLI değil/yerine/= SÜREKLİ


- DEVİM ile/ve/<> DEVİNİM

( Hareket. İLE/VE/<> Çeşitleri. )


- DEVİNİM ile DEVİR

( Organik. İLE Mekanik. )


- DEVİNİM = HAREKET = MOVE, MOTION, MOVEMENT[İng.] = MOUVEMENT[Fr.] = BEWEGUNG[Alm.] = MOTUS[Lat.] = KINESIS[Yun.] = MOVIMIENTO[İsp.]


- DEVİR/DEVRE değil/yerine/= ÇEVRİM

( ... DEĞİL/YERİNE/= Sürekli ve düzenli değişme, devir. | Bir elektrik akımının, iletken üzerinde aldığı yol, devre. )


- DEVİR değil/yerine/= ÇAĞ/DÖNEM


- DEVİR ile DEVİR

( Çağ. İLE Dönme, dönüş. | Dolaşma. | Aktarılma. | Bir malın iyeliğini ya da bir mal üzerindeki hakkı, bir başkasına geçirme. | Bir görevin, bir kişiden, bir başkasına geçmesi. | Sürekli ve düzenli değişme, çevrim. | Bir devinim, birbirinin aynı olan ve eşit zamanlarda yapılan başka devinimlerden oluştuğunda, devinimlerin her biri ya da bunların yapılması için geçen her zaman aralığı, periyot. )


- DEVLET ESKİ BAKANI değil ESKİ DEVLET BAKANI

(

)


- DEVLET-İ OSMÂNİYE ile/ve/||/<> KAVÂİD-İ OSMÂNİYE

( Osmanlı Devleti. İLE/VE/||/<> Osmanlı Türkçesi dilbilgisi. )


- DEVLETİN SÜREKLİLİĞİ/KALICILIĞI ile/ve/||/<> TOPLUMUN SÜREKLİLİĞİ/KALICILIĞI

( Siyaset ile. İLE/VE/||/<> Bilgi ve dil ile. )

( [simgesi/değeri/ölçütü] Bayrak. İLE/VE/||/<> Sancak. )

( BEKÂ-İ DEVLET ile/ve/||/<> BEKÂ-İ MİLLET )


- DEVRİK TÜMCE(/CÜMLE) ile/değil PARANTEZ BİLGİ


- DEVRİK TÜMCE/CÜMLE ile/ve/yerine (DÜZGÜN/DOĞRU) TÜMCE/CÜMLE


- DEVRİLE DEVRİLE ile/değil/yerine/||/<>/></> EVRİLE EVRİLE


- DEVRİM "YAPMAK" ile/ve/<>/değil/yerine DEVRİM "YARATMAK"


- DEVRİM "YARATMAK" ile "ÇIĞIR AÇMAK"


- DEYİ ile DEYİM ile DEYİŞ

( Dil, söz, im, mimik gibi anlatım araçlarının tümü. | Hristiyan felsefesinde, Tanrı kelâmını, kişilere ulaştıran oğul [Hz. İsa], logos. İLE Genellikle, gerçek anlamından az çok ayrı bir anlam taşıyan, kalıplaşmış anlatım. İLE Söyleme/anlatım biçimi. | Halk koşuğu/türküsü. | Bir kişinin, bir konuyla ilgili anlattıkları. )

( KELÂM ile TÂBİR ile ÜSLÛP | İFÂDE )


- DEYİM ile ATASÖZÜ

( * Kavram ve durum bildirirler. İLE Bir yargı ifade ederler.
* Mecazlı anlamı vardır. İLE Bu, koşul değildir.
* Deyimlerde kesin hüküm, öğüt, yol göstericilik yoktur.[Bu yüzden genel kural oluşturmazlar.] İLE Kesin bir yargı bildirirler.
* Genellikle, öyküsü, efsanesi ve kaynağı vardır. İLE Anonimdir, söyleyenleri belirli değildir.
* Anlatım kalıbı olarak görebiliriz. İLE Tek başlarına bir tümcedir. )

( * İkisinde de sözcüklerde, mecaz, istiare ve kinâye vardır.
* Sözcük dizilişleri değiştirilemez.
* Sözcüklerin eş anlamlısını, sözcüğün yerine getirmek, olumlu bir sonuç vermez, sözü bozar.
* Biçim yönünden, birbirine benzerler. )

( TÂBİR/VECÎZE ile DARB-I MESEL )


- DEYİM ile DEĞİM

( Genellikle gerçek anlamından az çok ayrı, kendine özgü bir anlam taşıyan kalıplaşmış söz öbeği, tabir. İLE Liyâkat. )


- DEYİM ile/değil DİYEYİM


- DEYİM ile/ve/||/<> TERİM


- DEYİRMEN değil DEĞİRMEN


- DEYİŞ ile/ve DEYİM


- DEYİŞ ile/ve/değil/<> DOĞUŞ

( Yaşanmamış olan. İLE/VE/DEĞİL/<> Yaşanmış olan. )

( KELÂM ile/ve/değil/<> VAHİY-KELÂM )


- DEZAVANTAJ SAĞLAMAK değil DEZAVANTAJ YARATMAK


- L ile/ve İNSANBİLİM(ANTROPOLOJİ)

( LANGUAGE vs./and ANTHROPOLOGY )


- L ve/<>/= KİŞİ/İNSAN


- NAYET değil DİYANET


- DİDİK DİDİK (ARAMAK, ARAŞTIRMAK, KURCALAMAK, İNCELEMEK)


- DİDİŞME ile DİDİŞİM

( El ya da sözle birbirini hırpalamak. | Geçimini sağlamak amacıyla güç koşullarda çalışmak, uğraşmak. İLE Konuşma ve tartışmayı, bir araç değil bir amaç sayan felsefe yöntemi. )

( ... avec ERİSTİK[< Yun.] )


- DİFÜZYON ile YAYINIM


- DİĞER değil/yerine/= ÖTEKİ/ÖTE/ÖBÜR/BAŞKA


- DİKİŞ-NAKIŞ


- DİKİT ile/ve/<> SARKIT

( Mağaraların tabanında, yukarıdan damlayan kireçli suların katılaşmasıyla oluşan kolonlardan her biri. İLE/VE/<> Mağaraların tavanında oluşan, genel olarak koni biçiminde olan, kalker birikintisi, damlataş. )

( STALAGMİT[< Fr. < Yun.] cum/et/<> STALAKTİK[< Fr. < Yun.] )


- DİKKAT ÇEKMEK ile/ve/değil/yerine/<> DİKKAT ETMEK


- DİKKAT:
KENDİMİZE ile/ve/||/<> SÖZÜMÜZE

( Yalnızken. İLE/VE/||/<> Yalnız değilken. )


- DİKKATE ALMAK ile/ve/<> GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURMAK


- DİL - NESNE İLİŞKİSİ!


- DİL (BİLGİSİ) YAZIP KONUŞMAK ile/ve/değil KONUŞUP, DİL (BİLGİSİ) YAZMAK

( TASHÎF[Ar. < SAHF | çoğ. TASHÎFÂT]: Yazı yazarken sözcüğü yanlış yazma, yanılıp yanlış sözcük yazma. )


- DİL AİLELERİ ile/ve ANTROPOLOJİ


- DİL BİLİM(db.) ile/ve/<> DİL BİLGİSİ(dbl.)

( Dil konularında inceleme yoluyla toplum kültürünü araştırma bilimi. İLE ... )

( DİLBİLİM: * Dilin ne olduğu. * Dilin işleyişi. * Dilin edinimi. * Eğitim-Öğretim. İLE/VE/<> DİLBİLGİSİ: * Kuralcılık. * Doğru/yanlış kullanım. * Eğitim-Öğretim. )

( PHILOLOGY vs. GRAMMAR )


- DİL FELSEFESİ'NDE:
NAHİV ve/<> MANTIK ve/<> BELÂGAT ve/<> USUL-Ü FIKIH


- DİL ÖBEKLERİ'Nİ(GRUPLARI'NI)

( KÖKEN BAKIMINDAN:

* HİNT-AVRUPA DİLLERİ
A. AVRUPA KOLU
1. Cermen Dilleri:
Almanca, Felemenkçe, İngilizce, İskandinav dilleri.
2. Roman Dilleri: Bu grubun ana dili Lâtince'dir. Bugün yaşayan kolları Fransızca, İspanyolca, Portekizce, İtalyanca ve Rumence'dir.
3. İslâv Dilleri: Rusça, Bulgarca, Sırpça ve Lehçe.
4. Yunanca, Arnavutça, Keltçe.

B. ASYA KOLU
Hint - İran Dilleri(Arî Dilleri)

a. Hintçe(Eski-Orta, Yeni Hintçe). Bu alt kol, Sanskrit ve bugünün başlıca Hint dilleri olarak da gösterilebilir.
b. Farsça: Ölü dil olan Avesta, Eski, Orta ve Yeni Farsça.
c. Ermenice: Eski, Orta ve Yeni Ermenice.
d. Eski Anadolu: Hititçe (ölü dildir)
e. Toharca: Asya kolunun en doğuda kalan dalıdır ve ölü dildir.

* HAMİ - SAMİ DİLLERİ
Bu dil ailesinde Akkadça, Aramca, İbranice, Arapça ile Libya-Berber dilleri yer almaktadır. Akkadça ölü bir dildir.

* BANTU DİLLERİ
Orta ve Güney Afrika'da konuşulan Bantu dillerini içine alan geniş bir dil ailesidir.

* ÇİN - TİBET DİLLERİ
Çin ve Tibet dilleri bu aile içinde yer alır.

* KAFKAS DİLLERİ
Bu gruba giren başlıca diller Kartvel koluna giren Gürcüce ile Abhaz - Çerkeş, Lezgi - Çeçen kollarıdır. Bu diller fonem sistemleri ve iç yapıları bakımından öteki dil ailelerine göre büyük ayrılıklar taşır.

* ALTAY DİLLERİ
Bu aile, Ural - Altay dil grubunun Altay kolunu oluşturmaktadır. Türkçe, Moğolca, Mançuca ve Tunguzca Altay Dil Ailesi içindedir.

* URAL DİLLERİ
Ural - Altay dil grubunun Ural kolunu oluşturmaktadır.
a. Fin - Ugur Kolu
b. Samoyet Kolu

2. YAPI BAKIMINDAN:
A. TEK HECELİ DİLLER

(Yalınlayan Diller, Ayrımlı Diller)
(Isolating Languages, Monosyllabic Languages)

B. EKLEMELİ DİLLER
(Bağlantılı Diller, İltisaklı Diller)
(Agglutinative Languages)

C. ÇEKİMLİ DİLLER
(Bükümlü Diller, Tasrifli Diller)
(Inflected Languages)

)


- DİL ÖBEKLERİNDE:
KENGER ile/ve/<> KHEIN ile/ve/<> KHOISAN

( 15.000 yıl önce. )


- DİL ÖĞRENME ile/ve/||/<>/> YABANCI DİL KONUŞMA

( )


- DİL OLUŞTURMAK ile/değil DİLİN, DİLBİLGİSİNİ(GRAMERİNİ) OLUŞTURMAK


- DİL OYNAMAZ ile/ve DUDAK OYNAMAZ


- DİL SÜRÇMESİ" ile "AYAK TAKILMASI"

( Bir sözcüğü, istemeden, yanlış söyleme durumu. İLE Yürürken, yanlış adım atıp dengeyi yitirmek. | Dalgınlıkla yanlış bir iş yapmak, yanılmak. )


- DİL SÜRÇMESİ/LÂĞZ[Ar.] ile GAF


- DİL, DOĞRU KULLANILMAZSA...

( Öğrenciler, bir gün, hocasına sorar...

- Eğer elinizde, ülkenin işlerini düzeltecek bir güç ve olanak bulunsaydı, işe nereden başlardınız?

Hoca, düşünmeden, şu yanıtı verir:

- Dilin, doğru kullanılmasına çalışırdım.

Öğrenciler, hocalarının yüzüne şaşkın şaşkın bakar:

- Fakat bu küçük bir şey. Niçin çok önemli olduğunu söylüyorsunuz?

Bilge hoca, başını sallar ve şöyle devam eder:

- Eğer dil doğru kullanılmazsa, ağızdan çıkan sözcükler, ifade edilmek istenilenleri vermez. Söylenilen sözler ve kullanılan sözcükler, ifade edilmek istenilen amacı anlatamayınca da, yapılması gereken işler yapılamaz. Yapılması gereken işler yapılamayınca da ahlâk ve sanat, soysuzlaşır. Ahlâk ve sanat soysuzlaşınca da adâletsizlik başlar. Bu durumda, halk ne yapacağını bilemez ve çaresizlik içinde bocalar, durur... )


- DİL:
GÖNÜL "KARIŞTIRAN" ile/ve/||/<> ZİHİN KARIŞTIRAN


- DİL'DE:
BİÇİMCE ile/ve SOYCA


- DİL'İ KULLANMAK ve VAROLMAK


- DİL'İN:
ÇEŞİTLERİ ile/ve
LEHÇELERİ ile/ve ŞİVELERİ ile/ve AĞIZLARI

( ŞİVE[Fars.]: Söyleyiş özelliği. | Naz, eda, cilve. | Ağız. )

( ... İLE/VE Bir dilin, bilinmeyen, çok eski dönemlerinde, kendinden ayrılmış kolları. İLE/VE Bir dilin, izlenebilen tarihi dönemlerinde ayrılmış kolu. İLE/VE Herhangi bir şivenin, daha çok, söyleyiş(telaffuz) özelliklerine bağlı olarak oluşan yerel kolları. )

( VARIANTES vs. DIALECTE vs. PATOIS vs. ACCENT )


- DİL'İN:
DOĞUŞU ile/ve/<>/> KURULUŞU ile/ve/<>/> KULLANILIŞI


- DİL'İN:
KÖKENİ ile/ve/yerine KULLANILIŞI


- DİL[Fars.] ile DÎL[Fars.] ile | [Tr.] DİL[Fars.] ile DİL[Fars.]

( Gönül, yürek/kalb. İLE Nokta. | Gönül, kalb. | Mandıra, ağıl. İLE | Ağız boşluğunda, tatmaya, yutkunmaya, sesleri boğumlamaya yarayan, etli, uzun, hareketli örgen. Tat alma örgeni. İLE Kişilerin, düşündüklerini ve duyduklarını bildirmek için sözcüklerle ya da işaretlerle yaptıkları anlaşma. Lisan. )


- DİL[Fars.] ve/= GÖNÜL


- DİL/İ ile/ve/değil/||/<>/> ANLATIM/I


- DİL/TIL ile/ve/||/<> SÖZCÜK/KELİME

( Sözcükler, anlamları taşıyan at gibidir. )

( Küçücük bir sözü/kelâmı bile küçümsemeyeceksin! )

( Sözün/Kelâmın değerini bilmek, duymakla olur. )

( Sözcükler, işaret eder ama açıklayamaz. )

( Words indicate, but do not explain. )

( LANGUAGE vs./and WORD )


- DİL/TÜRKÇE ile GÜNLÜK DİL


- DİL ile "Dİ:L"[< DEĞİL]


- DİL ile/ve İLETİŞİM


- DİL ile/ve/||/<> VARLIK

( Dilin düzeni varlığın düzenidir, varlığın düzeni dilin düzenidir. )

( Ülkesinin yüksek istiklâlini korumasını bilen Türk ulusu, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır. )

( LANGUAGE vs./and/||/<> EXISTENCE )


- DİL ve SANAT


- DİL ile/ve/||/<>/= AKIL


- DİL ile/ve/<> AKIL

( Lâl. İLE/VE/<> Mat. )


- DİL ile/ve/<>/değil ARAÇ


- DİL ile/ve AYNA


- DİL ve/||/<> BELLEK ve/||/<> YAŞAM


- DİL ile/ve BİÇİM


- DİL ile/ve BİLDİRİŞİM


- DİL ve/<> BİLİNÇ


- DİL ile/ve/<> BİLİNÇLENME


- DİL ve/<> BİRLİK


- DİL ile/ve/<> DİL ile/ve/<> DİL[Fars.]

( Ağızdaki, tad alma örgeni/aracı. İLE/VE/<> Konuşma(sesli aktarım/paylaşım) aracı. İLE/VE/<> Gönül/kalp. )


- DİL ile/ve DİN

( Dilini kaybeden, dinini de kaybeder. )

( Who loose the language, loose the religion, either. )

( LANGUAGE vs./and RELIGION )


- DİL ve DİN ve MUSİKÎ


- DİL ve/||/<> DİŞ

( DİL VE DİŞ

“Dişler, tüm organların aynasıdır” sözünü anımsayarak, “Dil neyin aynasıdır?” sorusuna bir yanıt arasak, hepimizin buluşma noktası “ÖZ” olacaktır.

“Dil, özümüzün aynasıdır”

“ÖZ <–> GÖZ <–> SÖZ” bağlantısı, nereden hareket edecek olursak olalım, üzerinde en çok durulması gereken ilişkidir. “Öz”ün üzerine fazla eğilmeye gerek kalmaksızın bizleri nereye ulaştırdığını biliyoruz. “Göz” üzerine de aynı ortak duygu ve düşüncelere sahip olarak, özümüzün kapısı olduğu noktasına ulaşıyoruz. “Söz” ise geçmiş, şimdi ve geleceğin; usumuzun, bilimin, felsefenin ve sanatın; iş ve özel yaşamın ve günlük yaşamdaki tüm sürecin en büyük aracıdır. Simge diliyle “Söz”, yazı diliyle “Söz”, sözün diliyle “Söz”, günlük yaşamımızın, düşünce ve duygularımızın ve tüm ilişkilerimizin aracı “Söz”.

Sevgili Yunus Emre’nin güzel sözü ile...

Keleci[sözü] bilen kişinün yüzünü ağ[ak] ede bir söz,
Sözü pişirip diyenin işini sağ ede bir söz.

Söz ola kese savaşı, söz ola kese başı,
Söz ola ağılı[zehirli] aşı bal ile yağ ede bir söz.




Psikoloji, 3D/6D temelli, "Düşünce, Duygu ve Davranışlar"ımızı anlamaya, incelemeye ve altında yatan nedenleri bulmaya çalışan bir bilim dalıdır. Hiçbiri birbirinden bağımsız olmadığı gibi ayrı ayrı düşünmek de pek olanaklı değildir. Bu doğrultuda, son zamanlarda çok yoğun ilgi gören Sinir Dili Programlaması(SDP ya da NLP), çalışmalarının da en büyük aracı olan söz -ve her bir sözcük- ile, tüm hücrelerimizin ve beynimizin programlanabilmesi yoluyla yaşamımıza katacağı gelişmişliği, derinliği, kolaylığı ve rahatlığı sağlatan bir disiplin. SDP tüm eylemlerimiz ile ağzımızdan çıkan her sözün nasıl ve ne kadar bağlantısının olabileceğini anlatır. Ayağını sürüyerek yürüyen bir kişinin, sözlerinin de ağzından uzata uzata, yayılarak çıktığını görebilirsiniz (ya da tam tersi). Yüzü asık birinin, her ne kadar hoş sözler kullansa bile sesinden psikolojik durumunu anlayabilirsiniz. Aynı bağlantılar dilimiz ve dişimize verdiğimiz önem için de geçerlidir. Diş fırçalama alışkanlığımız ile kullanacağımız sözcüklerin de bağlantısı vardır ve de dile, sözlerimize gösterdiğimiz özen ile diş fırçalama alışkanlığımızın. Dişimizin ne kadar önemli olduğunu biliriz fakat maalesef yeteri kadar özeni göstermeyiz.

Dile ve sözlerimize verdiğimiz önem ve duyarlılığımız nedir? Dilimizin de durumu aynı mı acaba? Aynı mı olmalı? Olmamalı mı? Peki nasıl? Bu durumu ne, kim, nasıl değiştirebilir? Tüm bu sorular ve benzerleri gibi daha birçok soruya verebileceğimiz yanıt aynıdır! KENDİMİZ!

Yaşamımızda pek dikkat edilmeyen, çok fazla karıştırılan fakat hiçbir zaman karıştırılmaması gereken bazı noktalar vardır. Bunların en çok yaşandığı altı hassas nokta ve şu oniki kavramın da ayrıntılarına sahip olmalı ve önemine çok dikkat etmeliyiz.

- GENEL ile ÖZEL;

- BİRİNCİL OLAN(/Olma[ma]sı Gereken) ile
İKİNCİL OLAN (/Olma[ma]sı Gereken);

- AMAÇ ile ARAÇ;

- SÜREÇ ile SONUÇ (Merkezlilik);

- KURAM(TEORİ) ile UYGULAMA(PRATİK);

- KORGU ile KAYGI


Konuşmalarımız, değerlerimiz ve tutumlarımız bazen Genel'den hareket ederek Özel'e, bazen de Özel'den hareket ederek Genel'e giderek devam eder. Fakat farkında olunması gereken bu ikisinin arasındaki geçiştir. Geçişteki dikkatsizlikler çok büyük sorunlara dönüşebilirler. Konu ve kavramları ele alışımızdaki sıralamada neyin öncelikli olduğu ve olmadığı bilinci, durumun ya da konunun bir Araç mı, Amaç mı? olduğu sorusunun her an farkındalığımızda olması en dikkat edilmesi gereken noktalardandır. Süreç ve Sonuç’un birbirinden ayrı olmadığı, dengeli bir durumda olması, herhangi birinin üzerinde yoğunlaşmama gerekliliği de üzerinde titizlikle durulması gereken noktalardır. Kuram ile uygulamanın arasındaki farkların ve derecelerinin atlanmaması gerekir. Korku ve Kaygı arasındaki farkların (Belirginlik, Şiddet ve Süre) da bilincinde olarak korku ve kaygı yönetiminin elde tutulması, geleceğin olumsuzu “YA … [olursa]” üzerine değil, olumlu gelecek “… [’nın olmasını] İSTİYORUM” üzerinde durulması gerekmektedir.

Doğru, yerinde ve zamanında kullanım için yeğlenebilecek her sözcüğün değeri çok yüksektir. Kişisel ve toplumsal birliğimiz olan sözlükleri daha çok kullanmak, kitap okumak, düşünmek, araştırmak; sözcüklerin, terimlerin günlük hayatımızda, dilimizde yer almasını sağlamak en önemli sorumluluklarımızdandır. Toplumların en büyük serveti dilleri olduğu gibi, kişinin de en büyük değeri ve serveti dilidir.

Dil ile, söz ile başlayan serüvenin çeşitli dönüşümler ile yaşamımızın en büyük parçası ve kaderimize bile dönüşebileceğini vurgulayan şu sözleri sürekli anımsamak gerekir!

Söylediklerinize dikkat edin,
düşüncelere dönüşür...

Düşüncelerinize dikkat edin,
duygularınıza dönüşür...

Duygularınıza dikkat edin,
davranışlarınıza dönüşür...

Davranışlarınıza dikkat edin,
alışkanlıklarınıza dönüşür...

Alışkanlıklarınıza dikkat edin,
değerlerinize dönüşür...

Değerlerinize dikkat edin,
karakterinize dönüşür...

Karakterinize dikkat edin,
Kaderinize dönüşür...
)


- DİL ile/ve DOĞA

( Yorumlanmış varolan. VE Verili varolan. )

( Akıl, dil ve doğadır. )


- DİL ile/ve DOĞANIN DİLİ

( Doğada varolan hiçbir şey yoktur ki, dışsal olarak içsel biçimini göstermesin. )


- DİL ve/<>/= DÜŞÜNCE

( Düşünceyi sınırlandırarak gelişir ve kişiyi geliştirir. VE/<>/= Dili geliştirerek gelişir ve kişiyi geliştirir. )

( Birlikte tutmak/birleştirmek gerekiyor. )

( Zihin - Dil, Beyin - El ilişkisi! )

( Dilin tıkandığı yerde düşünce, dili, düşüncenin tıkandığı yerde dil, düşünceyi geliştirir. )

( Dil, düşünceyi, geliştirir de, ketler de. )


- DİL ve/<> DÜŞÜNCE ve/<> KÜLTÜR

( Birbirinden ayrılamaz bir bütündür. )


- DİL ile/ve/<>/= DÜŞÜNME

( LANGUAGE vs./and/<>/= TO THINK )


- DİL ve/=/||/<>/>/< EDEB


- DİL ve/<> EGEMENLİK


- DİL ile/ve/<> FELSEFE

( Aklın dilbilgisi. İLE/VE/<> Dilin dilbilgisi. )

( STOACILIK/REVÂKİYE )


- DİL ile/ve GÖSTERGE


- DİL ile/ve GÜNLÜK/KONUŞULAN DİL

( Papua Yeni Gine'de, dünyanın başka herhangi bir yerinde olduğundan daha fazla dil vardır. )

( Dil, dile değmeden, dil öğrenilmez! )

( LANGUAGE vs./and SPOKEN LANGUAGE, VERNACULAR )

( ... ile/ve BAIHUA )


- DİL ve/||/<>/= GÜVENİLİRLİK


- DİL ile/ve/değil/<> HAL

( Sözcüklerle. İLE/VE/DEĞİL/<> Kendi. )


- DİL ile KASTANYOLA[İt. < CASTAGNOLA]

( ... İLE Bir çarkın dişlerine takılıp geriye doğru dönmesini önleyen dil. | Akan gemi zincirini sıkarak durdurmak için kullanılan, güverte locasının altına konmuş, hareketli demir kol. )


- DİL ile KAYIŞ DİLİ

( ... İLE Kaba ve çirkin sözler kullanılarak konuşulan dil. )


- DİL ile/ve KÜÇÜK DİL

( Çin'li doktorlar, binlerce yıl öncesinden beri, hastalıkları saptamak için dil inceleme yöntemini kullanıyor. Günümüzde de doktorlar, teşhis için hastanın önce dilini muayene etmek istiyor. Dil, çok hızlı bir biçimde yeni hücreler üretir. Eğer gövdenin herhangi bir bölgesinde bir sorun varsa, dili inceleyen doktor bunu anlayabilir.

Çin'li doktorlar, dilin renginde ve görünüşündeki bazı değişikliklerin, bazı hastalıkların habercisi oldukları kanısında.

Örneğin, dilin ucundaki değişiklik, bir kalp sorununun habercisidir.

Dilin sağ kenarı, safra kesesiyle ilgili değişiklikleri simgeler.

Sol kenarı ise karaciğerdeki sorunların habercisidir.

Arka kısmı, böbrekler ve bağırsaklarla ilgili sorunları haber verir.

Aynanın karşısına geçin ve dilinizi alıcı gözüyle inceleyin. Size yardımcı olmak için bazı ipuçları verelim:
Dilinizin rengi soluksa, bu, kansızlık[anemi] işaretidir.

Dilin rengi koyu pembe olmuşsa, kan dolaşımında sorun var demektir.

Dilin ucu kırmızıysa kalp yangısı(iltihabı) var demektir.

Dilin kenarları kırmızıysa, alkolik olduğunuz anlaşılır.

Dilin üzerinde beyaz lekeler varsa, soğuk algınlığına işarettir.

Dilin kuruması, menapoz başlangıcını belirtir.

)

( TONGUE vs./and UVULA )


- DİL = LANGUAGE[İng.] = LANGUE[Fr.] = SPRACHE[Alm.] = LINGUA[İt.] = LENGUA[İsp.]


- DİL ve/<> MANEVİYAT


- DİL ve/+ MANTIK ve/+ GEOMETRİ


- DİL ve/||/<> MANTIK ve/||/<> MATEMATİK

( ... VE/||/<> ... VE/||/<> Kavramı, kavramla göstermek. )


- DİL ile/ve META DİL


- DİL ve NİYET


- DİL ve ÖZNE


- DİL ve/||/<> SANAT ve/||/<> AHLÂK

( Kişilerin, düşündüklerini ve duyduklarını bildirmek üzere, işaret ya da sözcüklerle yaşadıkları anlaşma. VE/||/<> Kişinin, hem kendine, hem de hemcinslerine yönelik 'iyilik' ülküsüne yaklaşma çabası ile hak-ödev bağlantısı çerçevesinde kurduğu ilişkiler manzumesini ve bunları belirleyen kurallar düzeni. VE/||/<> Yarar kaygısından git gide uzaklaşıp 'güzellik' değerlendirişine, elden geldiğince uygun ürün ortaya koymanın anlamını dışavurmanın yolu yordamıdır. )

( Dilde, mucize olmaz. )


- DİL ve/<> SEYİR


- DİL ve/<> SEYRÂN


- DİL ile/ve/<>/= SİMGE


- DİL ve/||/<> SÖYLEM

( Toplumsal. VE/||/<> Bireysel. )


- DİL ile/ve/<> SÖZ

( ... ile/ve/<> SEHUN/SÜHÂN/SUHAN )


- DİL ve SÖZ/SÖZCÜK:
Ölçü eşikleri.


- DİL ile/ve TARİH

( Herşeye yayılmış olan en genel temsil. İLE/VE ... )

( Dil, zihin tarafından, zihin için meydana getirilmiştir. )

( Dil, varlığın evidir. )

( Zihin, dili şekillendirir ve dil de zihne şekil verir. )

( Konfüçyüs: "Eğer konuşulan dil doğru değilse o zaman söylenilen söz, söylenilmek istenen şey olmaz. O zaman, yapılması gereken yapılmaz ve eğer işler yapılmadan kalırsa, maneviyat ve sanat bozulur. O zaman, adâlet, sahtekârlıkla yürür. Eğer bu olursa, kişiler, kendilerini umutsuz bir karmaşanın içinde bulur. Bu nedenle, söylenilen şey her şeyden önemlidir ve bu konuda dikkatsizlik yapılmamalıdır." )

( Language is an instrument of the mind. It is made by the mind, for the mind. )

( LANGUAGE vs./and HISTORY )


- DİL ve/< TÜM ÖRGENLER

( Tüm örgenler dilin peşinden gider. )


- DİL ile/ve TUTARLILIK


- DİL ve ÜRETİM

( Toplumları ayakta tutacak ve devam ettirebilecek en önemli iki değer. )

( 21 Aralık, Üretim Günü'dür! [Tabii sadece 21 Aralık değil her gün, her an!] )

( 10 Aralık, Tarımsal Üretim Günü'dür! )


- DİL ve/< US/AKIL ve/< DENEYİM/TECRÜBE

( Dil, akıl ve deneyimde temellenir. )


- DİL ile/ve/<>/değil/yerine ÜSLÛB

( Üslûb-u beyân/lisân, aynıyla insan. )


- DİL ile/ve YANSIMA


- DİLBAZ[Fars.] ile/ve/||/<> DİLBER[Fars.] ile/ve/||/<> DİLRUBA[Fars.]

( Güzel söz söyleyen, konuşkan. | Konuşmasıyla kandıran. İLE/VE/||/<> Alımlı, güzel kadın. İLE/VE/||/<> Gönül çalan, gönül hırsızı. )


- DİLBİLGİSEL ile DİLBİLGİSEL BİÇİMBİRİM ile DİLBİLGİSEL CİNS ile DİLBİLGİSEL DURUM ile DİLBİLGİSEL GÖRÜNÜŞ ile DİLBİLGİSEL KOŞULLAMA

( GRAMMATICAL vs. GRAMMATICAL MORPHEME vs. GRAMMATICAL GENDER vs. GRAMMATICAL CASE vs. GRAMMATICAL ASPECT vs. GRAMMATICAL CONDITIONING )


- DİLBİLGİSİ/VERİ/BİLGİ/INPUT ile/ve/||/<>/> MANTIK/ANLAYIŞ/İŞLEM ile/ve/||/<>/> SÖZ SÖYLEME SANATI/BİLGELİK/ÇIKIŞ

( Klasik. İLE/VE/||/<>/> İçrek[ezoterik]. İLE/VE/||/<>/> Modern. )

( GRAMMAR/DATA/KNOWLEDGE/INPUT vs./and/||/<>/> LOGIC/COMPREHENSION/PROCESS vs./and/||/<>/> RHETORIC/WISDOM/OUTPUT )


- DİLBİLGİSİ ve DÜZEN


- DİLBİLİM/LİNGUİSTİK ile/ve/||/<> ÖRÜBİLİM/FİLOLOJİ

( ... İLE/VE/||/<> Yazına[edebiyata] dayalı dilbilgisi. )


- DİLBİLİM ile/ve/||/<>/&lt;/&gt; MANTIK


- DİLBİLİM ve/>/ve/> DİL ve/>/ve/> TÜMELLER ve/>/ve/> TANIM ve/>/ve/>
ÖNERME ve/>/ve/> YARGI ve/>/ve/> ÇIKARIM ve/>/ve/> TASIM/KIYAS


- DİLDE:
KAYMA ile/ve/||/<> "ESNEME"


- DİLDEN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< TELDEN


- DİLEMMA/KIYAS-I MUKASSEM değil/yerine/= İKİLEM


- DİLENCİ ile CERRAR

( .. İLE Çekici, sürükleyici. | Zorla para alan. | Savaş araçlarıyla donatılmış, kalabalık ordu. | Dilenci. )

( GEDA ile ... )


- DİLİ FARKLI OLSA DA KAVRAMLARI AYNI OLANLARI


- DİLİ KULLANMA(MIZ) ile/ve/<>/değil DİLİ KULLANAMAMA(MIZ) / DİLİN BİZİ KULLANMASI

( Belirli olanlarda. İLE/VE/<>/DEĞİL Belirsizlikle oluşan / belirsizlikte bırakılan durumlarda. )


- DİLİ ÖĞRENMEK/ÖĞRETMEK ile/ve/değil/||/<>/>/< DİLİ KULLANMAYI ÖĞRENMEK/ÖĞRETMEK


- DİLİ-DAMAĞI (KURUMAK)


- DİLİ, DOĞRU KULLANMAK:
HER VATANDAŞIN/KİŞİN GÖREVİ ve/||/<>/> KENDİNE VE TOPLUMA YAPTIĞI YATIRIM


- DİLİ(ZİHNİ) (DOĞRU/YETKİN) KULLANMAK ile/ve/<> TÜRKÇE'Yİ (DOĞRU/YETKİN) KULLANMAK


- DİLİ/Nİ ARINDIRMAK ve/<> DÜŞÜNCENİ/ZİHNİNİ ARINDIRMAK


- DİLİM DİLİM (KESMEK)

( ŞERHA ŞERHA )


- DİLİM ile DİLİM ile DİLİM

( Ağzımdaki dil. İLE Kullandığım/konuştuğum dil. İLE Bir bütünden kesilmiş ya da ayrılmış ince, yassı parça. | Radyatör parçalarından her biri. | Belirli ölçülere göre oluşmuş bölüm. | Değişik anlatı türü, masal, efsane, bilmece vb. bir metnin, bir yapıtın, aslından az çok ayrılan değişik biçimli olanı, epizot. )


- DİLİM ile KATMAN

( SLICE vs. LAYER )


- DİLİN İŞLEVLERİ ve/||/<> KİMLİK


- DİLİN KULLANIMI ile/ve DİLİN AKLI


- DİLİN, FARKINDALIKLI KULLANIMI ile/ve FELSEFÎ BİLİNÇ


- DİLİN:
BELİRLENMESİ ile/ve/||/<>/> YALINLAŞTIRILMASI


- DİLİN:
KÖKENİ ile/ve/||/<> YAPISI

( KÖKEN BAKIMINDAN:

* HİNT-AVRUPA DİLLERİ
A. AVRUPA KOLU

1. Cermen Dilleri: Almanca, Felemenkçe, İngilizce, İskandinav dilleri.
2. Roman Dilleri: Bu grubun ana dili Lâtince'dir. Bugün yaşayan kolları Fransızca, İspanyolca, Portekizce, İtalyanca ve Rumence'dir.
3. İslâv Dilleri: Rusça, Bulgarca, Sırpça ve Lehçe.
4. Yunanca, Arnavutça, Keltçe.

B. ASYA KOLU
Hint - İran Dilleri(Arî Dilleri)

a. Hintçe(Eski-Orta, Yeni Hintçe). Bu alt kol, Sanskrit ve bugünün başlıca Hint dilleri olarak da gösterilebilir.
b. Farsça: Ölü dil olan Avesta, Eski, Orta ve Yeni Farsça.
c. Ermenice: Eski, Orta ve Yeni Ermenice.
d. Eski Anadolu: Hititçe (ölü dildir)
e. Toharca: Asya kolunun en doğuda kalan dalıdır ve ölü dildir.

* HAMİ - SAMİ DİLLERİ
Bu dil ailesinde Akkadça, Aramca, İbranice, Arapça ile Libya-Berber dilleri yer almaktadır. Akkadça ölü bir dildir.

* BANTU DİLLERİ
Orta ve Güney Afrika'da konuşulan Bantu dillerini içine alan geniş bir dil ailesidir.

* ÇİN - TİBET DİLLERİ
Çin ve Tibet dilleri bu aile içinde yer alır.

* KAFKAS DİLLERİ
Bu gruba giren başlıca diller Kartvel koluna giren Gürcüce ile Abhaz - Çerkeş, Lezgi - Çeçen kollarıdır. Bu diller fonem sistemleri ve iç yapıları bakımından öteki dil ailelerine göre büyük ayrılıklar taşır.

* ALTAY DİLLERİ
Bu aile, Ural - Altay dil grubunun Altay kolunu oluşturmaktadır. Türkçe, Moğolca, Mançuca ve Tunguzca Altay Dil Ailesi içindedir.

* URAL DİLLERİ
Ural - Altay dil grubunun Ural kolunu oluşturmaktadır.
a. Fin - Ugur Kolu
b. Samoyet Kolu

2. YAPI BAKIMINDAN:
A. TEK HECELİ DİLLER

(Yalınlayan Diller, Ayrımlı Diller)
(Isolating Languages, Monosyllabic Languages)

B. EKLEMELİ DİLLER
(Bağlantılı Diller, İltisaklı Diller)
(Agglutinative Languages)

C. ÇEKİMLİ DİLLER
(Bükümlü Diller, Tasrifli Diller)
(Inflected Languages)

- TÜRKÇE YAZI DİLLERİ
A. Batı Türkçesi
(Güney-Batı Türkçesi)
* Türkiye Türkçesi
* Gagauz Türkçesi
* Azerbaycan Türkçesi
* Türkmen Türkçesi

B. Kuzey - Doğu Türkçesi(Doğu Türkçesi)
* Özbek Türkçesi
* Uygur Türkçesi
* Kazak Türkçesi
* Karakalpak Türkçesi
* Kırgız Türkçesi
* Kazan(Tatar) Türkçesi
* Başkurt Türkçesi
* Kırım Türkçesi
* Nogay Türkçesi
* Karaçay Türkçesi
* Malkar Türkçesi
* Kumuk Türkçesi
* Altay Türkçesi
* Hakas(Abakan) Türkçesi
* Tuva Türkçesi )

( image )


- DİLİNİ ANLAMAK ile/ve/<>/||/değil ZEVKİNİ ANLAMAK


- DİLLE ANLATMAK ile/yerine DİLDE YANSITMAK


- DİLLENME ile/değil DİLLENDİRME


- DİLLER ile/ve/değil/||/<>/> ÖBEKLERİ

( image )

( image )


- DILTHEY ve/<> GADAMER


- DİMDİK ile/ve/||/<> DÜMDÜZ


- DIMDIZLAK


- DİMİ ile/değil "Dİ Mİ?" [DEĞİL Mİ?]

( Sıkı dokunmuş, bir tür pamuklu kumaş. İLE/DEĞİL Soru kipi olduğunu gösteren ayrık mi'lere, hangi zaman, zemin ve koşul olursa olsun, yazımlarımızda, boşlukların önemine ve okuyuculara gösterilmesi gereken saygının olmazsa olmazlığı! )


- DİN DERSİ ile/ve/||/<> DÜN DERSİ


- DİN ile DİN ile DIN[Fr. < Yun.]

( ... İLE Bir şeyin en yüksek ve sivri noktası. | İlmek. İLE C.G.S. dizgesinde, bir gramlık bir kütlenin hızını, saniyede bir santimetre artıran güç birimi. [Bir Newton, 10[üssü]5 DIN'e eşittir.] )


- DİNAYET değil DİYÂNET


- DİNAZOR değil DİNOZOR


- DİNİN DİLİ ile/ve İLMİN DİLİ ile/ve EDEBİYATIN DİLİ


- DİNLE! ve/||/<> YÜZLEŞ! ve/||/<> ANLA!

( [yoksa] Dilin, seni sağır eder. VE/||/<> Kalbin, seni esir eder. VE/||/<> Zihnin, seni deli eder. )


- DİNLEMEK ve/||/<>/> DİNLENMEK


- DİNLENMEK ile/ve/||/<>/< ANA DİLİNDE DİNLENMEK


- DİNLEYEN ile/ve/||/<> OKUYAN

( Ne düşüneceğini öğrenir. İLE/VE/||/<> Nasıl düşüneceğini öğrenir. )


- DİNSEL ile/ve/değil/yerine DİLSEL

( Sınırlayıcı olabilir. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Birleştirici, buluşturucu, uzlaştırıcı[dır]. )


- DİPDİBE (OTURMAK, YAŞAMAK)


- DİPDİRİ


- DİPFRİZ[İng. < DEEP FREEZE] değil/yerine DONDURAÇ / DERİN DONDURUCU


- DİPNOT ile PARANTEZ

( FOOTNOTE vs. PARENTHESIS )


- DİPTIRNAK (TEMİZLEMEK)


- DIR-DIR (ETMEK)


- DIRAFT[İng. < DRAFT] değil/yerine/= TASLAK


- DİREKT ile DİREK


- DİREKTİF/TÂLİMAT değil/yerine/= YÖNERGE/BUYURU


- DİRETMEK ile/değil/yerine/>< DİRİLTMEK


- DİRLİK ile DİRİLİK


- DIŞ DUYULAR ile/ve/||/<>/+/ve İÇ DUYULAR

( Görme, İşitme, Koklama, Tatma, Dokunma. İLE/VE/<>/+ Hiss-i Müşterek, Hayal[Hissî Suretler], Vehim[Tikel Anlamlar], Hafıza, Kuvve-i Mutasarrıfa[Hayalhane'ye dayanırsa: Muhayyile; Vehim'e dayanırsa: Müdrike.] )

( BEŞ DUYU ile/ve/<>/+ BULUNÇ/VİCDAN[Ar. < VUCUD < CÛD: Taşma, bulunma, görünme.] )

( İÇ DUYULAR:
* ORTAK DUYU/HİSS-İ MÜŞTEREK
* HAYALHANE

(TEKİL BİÇİM)
* VÂHİME
(TEKİL/TİKEL ANLAMLAR)
* HÂFIZA
(TEKİL ANLAMLAR)
* KUVVE-İ MUTASARRIFA (İŞLEMCİ)
KUVVE-İ MUTASARRIFA + HAYALHÂNE = MUHAYYİLE
KUVVE-İ MUTASARRIFA + HÂFIZA = MÜVEHHİME
KUVVE-İ MUTASARRIFA + AKIL = MÜFEKKİRE
AKIL = MÜDRİKE )


- DIŞAVURUM = İFADE = EXPRESSION[İng., Fr.] = AUSDRUCK[Alm.] = EXPRESIÓN[İsp.]


- DIŞAVURUM ile/ve/||/<> UZANTI


- DİŞE DİŞ (MÜCADELE)


- DİSFAZİ ile DİSFEMİ/REKÂKET[Ar.]

( Söz yitimi. İLE Tutukluk/kekemelik/pepemelik. )


- DİŞİL ile/değil/yerine ANAÇ


- DIŞINDA OLAN ile/ve/değil DIŞSALLAŞMIŞ OLAN

( [not] EXTERIOR vs./and/but WHICH TO BECOME EXTERIORED )


- DİŞİNDEN-TIRNAĞINDAN (ARTIRMAK)


- DİSİPLİN(LER):
INTER ile/ve/||/<>/> MULTI ile/ve/||/<>/> TRANS ile/ve/||/<>/> OMNI ile/ve/||/<>/> HOLİSTİK

( İkili. İLE/VE/||/<>/> Çoklu. İLE/VE/||/<>/> Çeşitli. İLE/VE/||/<>/> Karışık. İLE/VE/||/<>/> Bütüncül. )


- DİSKUR değil/yerine/= SÖYLEM


- DIŞLAMA(MA) ile/ve/<> HOR GÖRME(ME)


- DIŞLAMA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DIŞARIDA BIRAKMA


- DIŞLAŞIM ile DIŞAVURUM


- DIŞLAŞMA ve/||/<>/> AÇIĞA ÇIKMA


- DIŞLAŞMA ile/ve/||/<> DIŞSALLAŞ(AMA)MA


- DİSLEKSİ ile DİSGRAFİ ile DİSKALKULİ ile PARAFAZİ[Fr. < Yun.]

( Okuma becerilerindeki güçlükler. İLE Yazma becerilerindeki güçlükler. İLE Matematik becerilerindeki güçlükler. İLE Sözcük karışıklığı. )

( "10 Maddeyle Disleksi" [okumak için burayı tıklayınız...] )


- DIŞSAL ile/ve/<> TARİHSEL


- DİSTİLLASYON ile DAMITMA


- DİSTRİBÜTÖR[İng.][DİSPÜTÖR değil!] değil/yerine/= DAĞITICI/DAĞITIM


- DİVAN DÜZYAZILARINDA:
TEZKİRE ile/ve TARİH ile/ve SEFARETNAME ile/ve SEYAHATNAME ile/ve SİYASETNAME ile/ve MÜNAZARA ile/ve MÜNŞEAT ile/ve EVLİYÂ TEZKİRESİ ile/ve KISAS-I ENBİYÂ


- DİVAN-I LÛGAT-I TÜRK ile/ve ESKİ UYGUR YAZITLARI

( 7000 sözcük. İLE/VE 9000 sözcük. )


- DİYAGRAM[Fr. < Yun.] ile DİYAGRAM[Fr. < Yun.]

( Herhangi bir olayın değişimini gösteren grafik. İLE Bir çiçeğin, tüm ayrıntılarını gösteren taslak. )


- DİYE BİLİYOR/UM ile/ve/||/<> DİYEBİLİYOR/UM


- DİYEBİLİYORUZ ile DİYE BİLİYORUZ


- DİYOR ile DEMEK İSTİYOR


- DİZ DİZE (OTURMAK)

( ZÂNÛ-BE-ZÂNÛ / ZÂNÛ-BER-ZÂNÛ )


- DİZAYN/DESİGN[İng.] değil/yerine/= TASARIM


- DİZE GELMEK" ile/ve/||/<> DİZ ÇÖKMEK

( Bilgi ve zekâ karşısında. İLE Sevgide. )


- DİZİ-NİN ile DİZİ-NİN ile DİZİN-İN

( Bacakların ortasındaki onun dizi. İLE Bölümleriyle izlenilenin. İLE Sıralamanın. )


- DİZİLİM/SÖZDİZİMİ ile/ve ANLAM(BİLİM)

( NAHİV ile/ve ... )

( SYNTAX vs./and SEMANTICS )


- DİZİSEL ile DİZİMSEL

( PARADIGMA ile SYNTAGMA )


- DOGMA ile DOĞMA


- DOKANIR değil DOKUNUR


- DODUR DODUR (DODURDANMAK, SÖYLENMEK)


- DODURDA(N)MAK ile HOMURDAMAK


- DOĞA ile/ve/||/<>/> EKİN

( Uzam/mekân. Döngüseldir.[zaman yoktur] İLE/VE/||/<>/> Süreç ve zaman üzerinedir. )

( Uzam. İLE/VE/||/<>/> Dönüştürülmüş doğa. )

( NATURE vs./and/||/<>/> CULTURE )


- DOĞA ile/ve GEREKSİNİM

( Kişileri, dilin seslerini çıkarmaya iten, doğadır. İLE/VE Şeylerin adlarının ortaya çıkmasını sağlayan, gereksinimlerdir. )

( CIK CIK ile/ve IH IH )


- DOĞADA, "BÜTÜN VARLIKLAR" değil TÜM VAROLANLAR

( Vucud = Varlık ve Mevcud = Varolan ayrımı. )


- DOĞADA/BİLİMDE:
ÖMRÜ değil YARI ÖMRÜ


- DOĞAL DEĞİŞİM ile YAPAY/SUNİ DEĞİŞİM

( NATURAL ALTERATION vs. ARTIFICIAL ALTERATION )


- DOĞAL DİLLER ile BİÇİMSEL/FORMEL DİLLER ile ALAN DİLLERİ


- DOĞAL OLARAK ile/ve/değil/yerine KENDİLİĞİNDEN


- DOĞAL/LIK ile/ve/değil/yerine/||/<> KENDİLİĞİNDEN/LİK


- DOĞANIN:
"YARATMASI" değil BARINDIRMASI


- DOĞANIN/NESNELERİN OKUNMASINDA:
DİL ile/ve/<> MATEMATİK ile/ve/<> İLİŞKİSEL ile/ve/<> DİL-MATEMATİK KESİŞİMİNDEN


- DOĞAYA DOĞAN ile/ve/değil YAŞAMA DOĞAN

( Behaim("hayvan"). İLE/VE/DEĞİL Beşer/İnsan. )

( Yaşam, yaşamla beslenir. [Doğada bu süreç zorunluludur, toplumda ise gönüllü olmalıdır.] )

( Yaşamın tamir edemediğine ölüm son verir. )

( [not] TO BORN IN NATURE vs./and/but TO BORN IN LIFE
What life cannot mend, death will end. )


- DOGMA[Yun.] değil/yerine/= İNAK


- DOĞRU İŞİN YAPILMASI ile/ve/<> İŞİN, DOĞRU YAPILMASI

( Etkililik. İLE/VE/<> Etkinlik. )


- DOĞRU SÖYLÜYORSUN yerine SÖYLEDİĞİN SÖZ DOĞRU


- DOĞRU-DÜRÜST


- DOĞRU-DÜZGÜN


- DOĞRU ile/ve/||/<>/>< EĞRİ


- DOĞRU ile/ve/değil/yerine/||/<> KISMEN DOĞRU


- DOĞRU ile/değil SABİT(E)

( [not] RIGHT vs./but CONSTANT )


- DOĞRU ile/ve/<> TÜMEL


- DOĞRUCU ile DOĞURUCU


- DOĞRUDA DOĞRUYA


- DOĞRUDANLIK ile/ve/<> BİRE BİR


- DOĞRUDUR" ile/değil/yerine "ÖYLEDİR"


- DOĞRUDUR ile DOĞRU DUR!


- DOĞRULAMAK ile/ve/<> DOLDURMAK


- DOĞRULAMAK = VERIFY[İng.] = VÉRIFIER[Fr.] = VERIFIZIEREN[Alm.]


- DOĞRUYSA ile/ve/değil/yerine NE KADAR DOĞRUYSA


- DOĞRUYU BİLMEK/BULMAK:
...'DAN DOLAYI ile/ve/değil/yerine/||/<> ...'YA KARŞIN


- DOĞU SÜRYANİCESİ ile/ve BATI SÜRYANİCESİ

( Sözcüklerin sonundaki harf, O harfiyle tamamlanır. )


- DOĞU TOPLUMU ile/değil/yerine DOĞULU TOPLUM


- DOĞUM VE ÖLÜM:
1'ER KERE ile/ve/değil/<>/> 2'ŞER KERE

( [doğum] Anadan. İLE/VE/DEĞİL/<>/> Babadan. )

( [ölüm] Ölünce. İLE/VE/DEĞİL/<>/> Ölmeden önce. )

( Beşer. İLE/VE/DEĞİL/<>/> İnsan. )


- DOĞUŞ ile/ve/<> BİÇİMLENİŞ

( BIRTH vs./and/<> TO SHAPE UP )


- DOĞUŞTAN/LIK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KENDİLİĞİNDEN/LİK


- DOKANMAK" değil DOKUNMAK


- DOKTRİN değil/yerine/= ÖĞRETİ


- DOKÜMAN[Fr., İng. < DOCUMENT]["DÖKÜMAN" da değil!] değil/yerine/= BELGE


- DOKUNMA ve/||/<>/> YOĞRULMA


- DOKUNMAK ile/ve/||/=/<> ANMAK


- DOKUNMAK ile/ve/değil DEĞİNMEK

( Fiziksel. İLE/VE/DEĞİL Zihinsel/kavramsal. | Bağlantı kurmak, ilişkiye geçmek. )


- DOLANDIRMAK ile DOLANDIRMAK

( Üçkağıt. İLE Uzatmak. )


- DOLAŞIM ile/değil DOLAYIM


- DOLAŞMAK ile/ve/değil BAKINMAK

( CEVELÂN ile/ve/değil SEYR )


- DOLAYIM(LI/SIZ) ile DÜŞÜNÜLMÜŞ


- DOLAYISIYLA ile/ve/değil/yerine ARACILIĞIYLA/VESİLESİYLE


- DOLAYISIYLA ile BU/O NEDENLE


- DOLAYISIYLA ile ÖYLE İSE


- DOLAYLILIKTA:
ALGISALLIK ile/ve/||/<> ÇIKARIMSALLIK ile/ve/||/<> AKTARIMSALLIK

( PERCEPTION and/||/<> INFERENCE and/||/<> HEARSAY (in) :INDIRECTIVITY )


- DÖLLENME ile MAYALANMA

( ZYGOSIS vs. ZYMOSIS )


- DOLUDİZGİN (İLERLEMEK, YOL ALMAK)


- DOLUP TAŞMAK


- DOMESTİK[İng./Fr. < DOMESTIC/DOMESTIQUE] değil/yerine/= YEREL/İÇ, ÜLKE İÇİ


- DOMİNANT değil/yerine/= BAŞAT/BASKIN


- DOMİNO ETKİSİ ile/ve/||/<> ZİNCİRLEME ETKİ


- DON-GÖMLEK ([ORTALIKTA] DOLAŞMAK)


- DON-PAÇA ([ORTALIKTA] DOLAŞMAK)


- DONAKALMAK değil/yerine/>< ODAKLANMAK


- DÖNDERMEK değil DÖNDÜRMEK


- DONE[Fr.] değil/yerine/= VERİ


- DONMA ile/değil/yerine KRİSTALİZE OLMA


- DÖNÜP DOLAŞMAK

( Dönüp dolaşıp aynı yere gelmek. Başlanılan noktaya geri dönmek zorunda kalmak. )


- DÖNÜŞTÜRME ile DEVŞİRME


- DOORU/DORU değil DOĞRU


- DÖRT ETRAFI değil/yerine DÖRT BİR YANI/TARAFI


- DOSLUK" değil DOSTLUK


- DOST:
ACI SÖYLEYEN değil ACIYI, TATLI SÖYLEYEN


- DOST:
KOLAY KAZANILMAZ ve KOLAY KAYBEDİLEBİLİR


- DOYA DOYA (YEMEK/İÇMEK, SEVMEK/ÖPMEK)


- DOYMAK ile "KESİLMEK"


- DOZAJ değil/yerine DÜZEM

( Bir bileşiğe ya da bir karışıma girecek madde miktarlarının belirtilmesi. )


- DUALİTE değil/yerine/= EŞLEKLİK/İKİLİK/İKİLLİK/İKİLEM


- DUBLÖR ile/değil DUBLÜR

( Çıkrık. İLE/DEĞİL Büyük perdelerin astarı. )

( Yanlışı. >< Doğrusu. )

( DOUBLEUR avec DOUBLURE )


- DUDAK/MİDE ORUCU ile/ve/değil/||/< DİL ORUCU


- DUDAKSIL HARFLER ile/ve YARI DUDAKSIL HARFLER

( B | M | P ile/ve V | F )

( Bugünkü B harfi, Etrüsk abecesinden alınmıştır. )

( B harfi, EYEF'i [OB tamgasını] işaret etmektedir. )

( B: Bel'in simgesi. [B, b] | Bor'un simgesi. [B] | Elektrik alınganlığın simgesi. [B] | Manyetik akı yoğunluğunun(indüklemenin) simgesi. [B] | Temel tanecik fiziğinde, Baryon sayısının simgesi. [B] | Basınç birimi Bar'ın simgesi. [b] | Optik gerilme katsayısı brevster'ın simgesi. [b] | Yüzeyce genleşme katsayısının simgesi. [b] | ...'LI V

M: Baş kuvantum sayısı n = 3 'e karşılık gelen elektron tabakasının simgesi. [M] | Kuvvet momentinin simgesi. [M] | Mach sayısının simgesi. [M] | Madelung sabitinin simgesi. [M] | Milyon anlamındaki Mega [10&sup6;]'nın simgesi. [M] | Kütlenin simgesi. [m] | Manyetik kuvantum sayısının simgesi. [m] | Manyetik momnetin simgesi. [m] | Metrenin simgesi. [m]

P: Basıncın simgesi. [P, p] | Dinamik ağdalılık birimi poiz'in simgesi. [P] | Ettingshausen katsayısının simgesi. [P] | Fosforun simgesi. [P] | Gücün simgesi. [P] | Paritenin simgesi. [P] | Poynting vektörünün simgesi. [P] | Atomda, yörüngesel kuvantum sayısı l = 1 'e karşılık gelen elektron tabakalarının simgesi. [p] | Momentumun simgesi. [p] | Piko [10¯¹2;] 'nun simgesi. [p] | Plank'ın simgesi. [p] | Protonun simgesi. [p, ¦p, 1p¹] | Yarı iletken tipinin [p tipi] simgesi. [p]

İLE/VE

F: Fahrenheit derecesinin simgesi. [ºF] | Faraday sabitinin simgesi. [F] | Farad'ın simgesi. [F] | Flor'un simgesi. [F] | Kuvvetin simgesi. [F] | Coriolis parametresinin simgesi. [f] | Fanning sürtünme katsayısının simgesi. [f] | femto'nun simgesi. [f] | Frekans'ın simgesi. [f] | Odak uzaklığının simgesi. [f] | Yörüngesel kuvantum sayısı l = 3 'e karşılık gelen elektron alt tabakasının simgesi. [f]

V: Elektrik potansiyel farkı, gerilim ve voltajın simgesi. [V] | Hacmin simgesi. [V] | Vanadyum öğesinin simgesi. [V] | Hızın simgesi. [v] )

( HURÛF-İ ŞEFE )


- DUDAKTAN/AĞIZA GİREN ile/ve/<> DUDAKTAN/AĞIZDAN ÇIKAN

( İnsan/kişi, iki dudağı arasındadır.
1. İçeri ne gireceğini [yiyeceğini/içeceğini] bilen.
2. Dışarı ne [söz] çıka(ra)cağını bilen. )

( Dudak ise beşer'i, İnsan yapan/yapabilendir! [Dudağın altı doğadır.[doğanın/düzenin parçasıdır, doğayla ve doğada varolanlarla ortaktır.] )

( İnsan/kişi, yediğini bilen/tanıyan, doğasına uygun olanları dudağından geçirendir/geçirebilendir. )

( BİR ŞEY Kİ...
YAPMASAN DA OLUR! YAPMA!!!

BİR ŞEY Kİ...
SÖYLEMESEN DE OLUR! SÖYLEME!!!

 

BİR ŞEY Kİ...
YEMESEN DE OLUR! YEME!!!

BİR ŞEY Kİ...
İÇMESEN DE OLUR! İÇME!!!
[Özellikle abur-cuburlar, et ve tüm hayvansal ürünler, kahve ve de özellikle sigara gibi...] )


- DUDU DUDU (KONUŞMAK)


- DÜĞÜM ile/ve BOĞUM


- DÜĞÜM ile/değil KÖRDÜĞÜM

( ... İLE/DEĞİL Çözülemeyen, ilmiksiz düğüm. | Çözülmesi hemen hemen olanaksız olan sorun. )


- DÜĞÜN-DERNEK


- DÜMDÜZ ile/ve/||/<> TEKDÜZE


- DÜN-YADA değil DÜNYADA


- DÜNYA VATANDAŞI ile/ve/<> DÜNYA BİREYİ


- DÜNYA VATANDAŞLIĞI ile/ve/||/<>/> EKİN(KÜLTÜR) VATANDAŞLIĞI

( 11. aya kadar. İLE/VE/||/<>/> 11. ay sonrası boyunca. )


- DÜPEDÜZ


- DÜPEDÜZ ile BASBAYAĞI


- DUR-DURAK (BİLMEMEK)


- DURAKLAMAK ile/ve/değil DURAKSAMAK


- DURANDA, DÖNEN ile/ve/<> DÖNENDE, DURAN

( Doğa. İLE/VE/<> İnsan/kendi. )


- DURMAK ve/<> DURU BAKMAK


- DÜRTMEK ile/değil/yerine UYARMAK


- DÜRÜLÜ-BÜKÜLÜ


- DÜRÜM DÜRÜM (KATLAMAK)


- DURUM/HAL ve/<>/|| GENİŞ/GELECEK ZAMAN


- DURUM/VAZ:
TAHKİKÎ ile/ve/||/<>/> TEVİLÎ


- DURUP DURURKEN (AĞLAMAK, GÜLMEK VS.)


- DÜŞ(ÜR)ME ile/değil DEVİRME/DEVRİLME


- DÜŞE-KALKA/ÜFTÂN Ü HİZÂN[Fars.] (BÜYÜMEK)

( ÜFTÂN Ü HÎZÂN )


- DÜŞMAN ve DELİ ile/değil/yerine/||/>< DOST ve ÂŞIK

( İşine geleni söyler. VE Ağzına geleni söyler. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Gerçekleri söyler. VE Gönlünden geçeni söyler. )


- DÜŞMAN:
KARŞINDAKİ ile/ve/değil/||/<> "YANINDAKİ" ile/ve/değil/||/<> "İÇİNDEKİ"

( Elindeki kılıçla. İLE/VE/DEĞİL/||/<> Arkasına sakladığı hançerle. )


- DÜŞMAN/LIK ile/değil/yerine FARKLI/LIK


- DÜSTÛR[Ar.] değil/yerine/= KURAL/ÖKKURAL

( KANUN, KAİDE, KURAL )


- DÜŞÜNCE ile/ve/||/<> DUYGU ile/ve/||/<> DAVRANIŞ/TUTUM ile/ve/||/<> DENEYİM ile/ve/||/<> DEĞER ile/ve/||/<> DİL

( Akıl[doğru bağ/lar] ve ilim ile yapılandırılır. İLE/VE/||/<> Çeşitli fizyolojik ve psikolojik isteklerle ve eğlencelerle doyurulur. İLE/VE/||/<> Çalışarak, iş yaparak, kazanarak ve kazandırarak dengelenir. İLE/VE/||/<> ... İLE/VE/||/<> ... İLE/VE/||/<> ... )

( Düşünceler, duygulardan önce gelir. )

( %80 İLE/VE/||/<> %20 İLE/VE/||/<> ... İLE/VE/||/<> ... İLE/VE/||/<> ... İLE/VE/||/<> ... )

( Duygu yok fakat [çeşitli oranlarda/yoğunluklarda] etkisi olabilir. İLE/VE/||/<> Düşünce var. İLE/VE/||/<> Düşünce ve duygu var. İLE/VE/||/<> Öncenin, kendimizin ve başkalarının düşünceleri var. İLE/VE/||/<> Tümü var. )

( Saniyelerde. İLE/VE/||/<> Milisaniyelerde. İLE/VE/||/<> ... İLE/VE/||/<> ... İLE/VE/||/<> ... )

( Zihnimizin konuşma dili. İLE/VE/||/<> Gövdemizin konuşma dili. İLE/VE/||/<> ... İLE/VE/||/<> ... İLE/VE/||/<> ... İLE/VE/||/<> ... )


- DÜŞÜNCE ile/ve/değil/yerine HESABINI VEREBİLECEĞİN DÜŞÜNCE

( Her düşündüğünü seslendirmemeli/söylememelisin! )


- DÜŞÜNCE ve/||/<>/> KİP


- DÜŞÜNCEME" değil DÜŞÜNMEK


- DÜŞÜNCENİN, GELİŞİGÜZEL "KULLANILIŞI" ile/değil/yerine/>/>< FELSEFE


- DÜŞÜNDÜREN(/"ÜZEN/KIRAN"):
DÜŞMANIN ...
SALDIRILARI ile/ve/değil/||/<>/< AKIL VE ZEKÂ DIŞI "SÖZ VE DAVRANIŞLARI"


- DÜŞÜNME ve/||/<>/= AYIRMA


- DÜŞÜNME ile/ve/<> DİL

( Düşünme, sözcüklerle gerçekleşmez. İLE/VE/<> Düşünme, sözcükleri kullanır! )

( Beyin-el ilişkisi ve zihin-dil ilişkisi sürekli akılda tutulmalı! )

( Bir şey ki, söylemesen de olur! SÖYLEME! )

( Düşünme/düşünce, dil kullanımıdır. )

( Kişi, dilinin ardında gizlidir. )

( İNTÂK[< NUTK]: Dile getirme, söyletme. | Akledilen şeyleri idrak etmek. )

( Türk dilinin kökenlerini araştırmanın birinci koşulu sağlıklı bir dil felsefesi bilgisi edinmek, bu felsefenin ışığında yürümeyi bilmek, araştırılan sorunlara bu felsefenin yöntemiyle yaklaşmaktır.

Bir topluluğun dilinde, o topluluğun yaşama anlayışını, yaşama biçimini, olaylara, doğaya bakışını yansıtmayan sözcüklerin hepsi yabancı kökenlidir.

Kavramlarının üretirken somuttan soyuta yönelmeyi başaramayan bir toplumun dilinde soyut var olanları içeren sözcüklerin bulunması bir olasılıktan öteye geçemez.

Bir toplumun düşünce ortamında bulunmayan şeyin kavramı da yoktur.

Kavramlar düşünsel içeriklerin taşıyıcısıdır.

Dilcinin bilge olması kaçınılmazdır.

Dilin gerçeğini ancak bilge dilci kavrayabilir.

Bir aydın başka dillerden aldığı kavramlarla düşünemez, üretemez, ancak aktarır, bellekten belleğe gönderir.

Doğal yapısı ağacın yetişmesine elverişli olmayan bir ülkede orman ürünleriyle ilgili kavramlar üretilebilir mi? Kişi bilmediği bir nesneye bildiği bir adı verebilir mi?

Düşünsel alanda yeri olmayan bir kavram içeriğinin sözcüğe girmesi sözkonusu değildir.

Soyut var olanlar üretemeyen bir topluluğun dilinde soyutu yansıtan kavramın yeri yoktur.

Anlamsal içerik, o sözcüğü konuşan topluluğun düşünsel çevresiyle bağlantılıdır.

Bir dille konuşup yazmak o dili bilmek değildir, önemli olan o dille düşünmek, üretmek, düşünsel bir alan yaratmaktır.

Dilin yüzeysel özellklerine bakarak kökenine inmeye çalışmak yanıltıcıdır, saptırıcıdır. Kökte bulunmayan anlamı sözcükte aramak da dil bilincinden yoksunluk demektir.

Dilin ayakta durmasını, yaşamasını, yayılmasını sağlayan yazıdır.

Dil insanla, insan dille vardır.

Dili yaşatan, geçmişten geleceğe taşıyan yazıdır. )

( TO THINK vs./and/<> LANGUAGE )


- DÜŞÜNME ile/ve/||/<>/>/< DUYUMSAMA


- DÜŞÜNME =/<> İÇ KONUŞMA

( İKİ BEN: İç konuşma, düşünme.
KONUŞMA: RUBÛBİYET )


- DÜŞÜNME ile/ve/||/<>/> İLERLEME


- DÜŞÜNMEDEN KONUŞMAK ve/ne yazık ki/||/<>/> SONRADAN DÜŞÜNMEK ZORUNDA KALMAK


- DÜŞÜNMEK/TEFEKKÜR ile/ve ÖLÇÜNMEK/TEEMMÜLL[< EMEL]

( ... İLE/VE Gerek bir olayın sebeplerini daha çok çözümleme ve daha doğru anlamak gerekse bir hareket tarzının sonuçlarını, özellikle de yarar ile sakıncalarını irdelemek amacıyla, oluşmuş/oluşturulmuş 'yargı'nın, eleştirilmek üzere, 'askı'ya alınmasıdır. Aklın benzer addettiği duyuları, dolayısıyla da 'olaylar'ı belirli bir 'kavram şemsiyesi' altında 'düşünmek'tir. O belirli 'kavram' altında düşünülen duyulardan, böylelikle de 'olaylar'dan biriyle karşılaşıldığında 'olay'a denk düşen 'kavram'ı 'akıl'da 'uyandırmak'tır. )

( Fikir yürütme, düşünme. İLE/VE Katlanmalı, iyice, etraflıca düşünme, idrak. )

( Kişi, herşeyin tohumudur. Neyi tefekkür ederse onun tohumudur. )

( Kişiyi kurtaracak ilâçlar, aşk ve düşünmektir. )


- DÜŞÜNMEK ve/<>/>/< BOŞ KONUŞMAMAYI BECERMEK

( Düşünmeden konuşmanın cezası, sonradan düşünmeye mahkûm olmaktır. )

( Bir şey ki, yapmasan da olur. YAPMA! Bir şey ki, söylemesen de olur. SÖYLEME! )

( Konuşulacak bir kişi olduğunda, onunla konuşamamak, onu yitirmek demektir. Konuşulamayacak bir kişiyle konuşmaksa sözlerin boşuna harcanması demektir. )

( Bazı şeyleri konuşmuyoruz diye aklımız/sözümüz yok zannedilmesin! )

( TO THINK and/<> MANAGE TO NOT VAIN/WASTE TALKING )


- DÜŞÜNMEK ile/ve/değil/<> DÜŞÜNDÜĞÜNÜ DÜŞÜNMEK


- DÜŞÜNMENİN/KONUŞMANIN (OLASI) SONUÇLARINI:
"ÖNGÖRMEK" ile/ve/değil/yerine/<> "GÖZE ALMAK"


- DÜŞÜNMEYİ BECEREMEMEK ve/||/<>/>/< DÜŞÜNMEYİ SEV(E)MEMEK


- DÜŞÜNMEYİ BİLMEMEK ile/ve/<>/= KONUŞMAYI BİLMEMEK

( Düşünmeyi bilmeyen, [sürdürmeyen ve geliştirmeyen] konuşmayı da bilemez! )


- DÜŞÜNSEL ile/ve/||/<> UZAMSAL


- DÜŞÜNÜLEBİLİR ile/ve/||/<> BİLGİNİN KONUSU OL(A)MAMA ile/ve/||/<> DİLE GETİRİLEMEME


- DÜŞÜNÜP TAŞINMAK


- DÜŞÜP-KALKMAK


- DUVARI-DİREĞİ (OLMAK)


- DUYARLIK ile/değil DUYARLILIK

( Duyma/işitme aracının/durumunun/sürecinin ve olanağının var olması ya da sürmesi. İLE/DEĞİL Çevresinde ve odağında olanı saygı, ölçü ve özenle anlamaya[düşünmeye ve sorgulamaya] öncelik verme çabası. )


- DUYARLILIK = HASSASİYET = SENSIBILITY[İng.] = SENSIBILITÉ[Fr.] = SENSIBILITÄT, SINNLICHKEIT[Alm.] = SENSIBILIDAD[İsp.]


- DUYGULARA BAŞVURMA SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI:
TEHDİT ile/ve/||/<> DUYGU ile/ve/||/<> ÖNYARGILI DİL ile/ve/||/<> MAZERET

( ARGUMENT FROM FORCE vs./and/||/<> ARGUMENT TO PITY vs./and/||/<> PREJUDICIAL LANGUAGE vs./and/||/<> FALLACY OF SPECIAL PLEADING )


- DUYGUSAL DÜŞÜNMEK değil DÜŞÜNMEK


- DUYMAK/DUYUMSAMAK ile/ve/||/<>/< ÖNEMSEMEK


- DUYULAR ile/ve/<>/değil FARKINDALIK

( [not] SENSES vs./and/<>/but AWARENESS )


- DÜYÜM değil DÜĞÜM


- DÜYÜN değil DÜĞÜN


- DUYURMAK ile/ve/değil DİNLETMEK


- DUYURUMUZA/DAVETİMİZE:
"GERİ DÖNÜŞÜMLER OLUYOR" değil "GERİ DÖNÜŞLER OLUYOR"


- DÜZ ANLAM ile TERS ANLAMLANDIRMA


- DÜZ YAZI ile DANS

( Yürümeye benzetilebilir.[Kendi dışında bir amacı vardır.] İLE Şiire benzetilebilir.[Amacı, kendidir.] )


- DÜZELSİN/DÜZELTİN/DÜZELTELİM ile/ve/değil/yerine DÜZELTİYORUM(DEĞİŞİME ŞİMDİ/ŞU AN BAŞLIYORUM!)


- DÜZELTME ile (")ÜTÜLEME(")


- DÜZELTME ile/ve/değil/<>/> GELİŞTİRME


- DÜZEN-TAKAN (SAĞLAMAK)


- DÜZEN ile/ve KAVRAM

( Örgütlenmiş bir bütünlüğü oluşturacak biçimde karşılıklı olarak birbirine bağlı maddî ya da maddî olmayan unsurların tamamı. İLE/VE ... )

( SYSTEM vs./and CONCEPT )


- DÜZENLEME ile TOPARLAMA

( TO ORGANIZE vs. SUMMARIZE )


- DÜZENLEYİCİ KAVRAMLAR ile/ve/<> VAROLUŞSAL KAVRAMLAR

( ORGANIZER/REGULATOR CONCEPTS vs./and/<> ONTOLOGICAL CONCEPTS )


- DÜZENLİ/LİK ile/ve/<> BÜTÜNLÜK/LÜ/LÜK


- DÜZENSİZLİK İÇİNDE/Kİ DÜZEN ile/ve DÜZEN İÇİNDE/Kİ DÜZENSİZLİK

( REGULARITY IN DISORDER vs./and DISORDER IN REGULARITY )


- E-CEL değil ECEL


- E-MAIL yerine E-POSTA


- EDEBİ ile EBEDİ


- EKZOZ değil EGZOZ


- EŞKİ değil Eİ


- EBAD-I SELÂSE değil/yerine/= ÜÇ BOYUT


- EBED ile/değil SONRA


- ECİRGAT ile AMELE


- ECİŞ-BÜCÜŞ


- EDÂ ile EDÂ

( Davranış, tavır. | Naz, işve. | Anlatış yolu. İLE Verme, ödeme. | Namazı kılma, yerine getirme. )


- EDÂLI-İŞVELİ


- EDAT/ZARF/ADPOSITION(PREPOSITION / POSTPOSITION) değil/yerine/= İLGEÇ/BELİRTEÇ(ADVERB) [dilbilgisinde]


- EDATLAR/HURÛF:
(HURÛF-U) ATIF ve/||/<> (HURÛF-U) CER ve/||/<> (HURÛF-U) ŞART

( VE | FA[Ar.]/FAYI[Ar.] | SÜMME(SONRA) | BEL[FAKAT, ANCAK, BİLÂKİS] | LÂKİN | EV(YA DA)
ve/||/<>
BA[İLE] | ALÂ[ÜZERİNDE] | İLÂ[...YA KADAR]
ve/||/<>
İN[EĞER] | İZÂ[O/NE ZAMAN Kİ] )

( DES PARTICULES: DES PARTICULES ATTRIBUTIVES avec PARTICULES CREANT RELATION DU GENITIF avec DES PARTICULES CONDITIONNELLES )


- EDEB ve/<>/= DİL

( BREEDING and/<>/= LANGUAGE )


- EDEB ile/ve/<> HAYÂ

( : ZİNNÛREYN )


- EDEB ile/ve USÛL


- EDEBÎ (OLAN) ile/ve/||/<>/>/< EBEDÎ (OLAN)


- EDEBİYAT ile YAZIN


- EDENLİ EDİLGEN ile EDENSİZ EDİLGEN

( PERSONAL PASSIVE vs. IMPERSONAL PASSIVE )


- EDEPSİZLİK" ile/değil/yerine COŞKU


- EDİLGEN ile/ve/değil/||/<>/< ETKİN OL(A)MAYAN


- EDİLGEN ile ETTİRGEN

( PASSIVE vs. CAUSATIVE )


- EDİLGEN ile GAİB


- EDİLGİN = MÜNFAİL = PASSIVE[İng.] = PASSIF[Fr.] = PASSIV[Alm.] = PASSIVUS[Lat.] = PASIVO[İsp.]


- EDİMSELLİK ve/||/<>/> OLUMSUZLAMA


- EDİSYON/EDİT yerine DÜZENLEME


- EFENDİSİ ve/||/<>/< KÖLESİ

( Bilginin. VE/||/<>/< Çalışmanın. )


- EFİL EFİL (ESMEK)


- EFRÂDINI CÂMÎ ve/<> ÂĞYÂRINI MÂNÎ

( Bir kavramın tüm bireylerini kuşatıp ötekileri dışarıda bıraktığında kullanılan bir deyim. )

( "İnsan düşünen bir canlıdır" tanımı verildiğinde bu tanımın içine tüm insan bireylerini içerir. Girmeyen hayvan(behaim) vs. dışarıda bırakır. )


- EFSANE[Ar.] değil/yerine/= GÜZELLEME


- EFSANE değil/yerine/= SÖYLENCE


- EFTEN-PÜFTEN (KONULARA DEĞİNMEK/TAKILMAK)


- EGEMEN ile/değil/yerine YAYGIN


- EĞEREK-BÜKEREK (SÖYLEMEK/ANLATMAK)


- EĞİLMEK ile "EĞİLMEK"

( Fiziksel. İLE Yönelmek. )


- EĞİP BÜKME


- EĞİTİLMİŞ/LİK ile/ve/||/<>/< ADANMIŞ/LIK


- EĞİTİM ile/ve/||/<> GÖRGÜ


- EĞRİ-BÜĞRÜ(İVİCAÇLI)

( A'VEC )


- EĞRİSİ/YLE DOĞRUSU/YLA


- EHVEN-İ ŞER[Ar.] değil/yerine/= KÖTÜNÜN İYİSİ


- EK

( AFFIX )


- EK ile/ve/<> İÇEK

( ... İLE/VE/<> Bazı dillerde, sözcük kökünün içine giren ek.[Arapça'da: Münteşir, intişar gibi.] )


- EK ile/ve/değil İKİNCİL


- EK ile KÖK

( ADDITIONAL vs. ROOT )


- EK ile/ve/<> ÖRNEK


- EK ile ZAM


- EKİP ve/||/<>/> BİÇMEK


- EKLEKTİK değil/yerine/= DERLENMİŞ


- EKLEMEK ile/ve YÜKLEMEK

( TO ADD vs./and TO LOAD )


- EKLENEBİLİR/LİK ile/ve/değil/||/<> EKLEMLENEBİLİR/LİK


- EKMEĞİN:
"KÖŞESİ" değil UCU


- EKMEK/EKİP ile/ve/||/<> DİKMEK

( Tohum, ekilir. İLE/VE/||/<> Ağaç, dikilir. )


- EKMEK ile EKMEK

( Undan yapılan yiyecek. İLE Bir tohumu/bitkiyi toprağa gömmek/dikmek. )


- EKMEK ve/||/<> KÂĞIT

( Gövdenin beslenmesinde. VE/||/<> Zihnin/gönlün beslenmesinde. )


- EKO/AKS/AKSİSEDÂ/İNİKÂS[Ar. < AKS (çoğ. İN'İKÂSÂT)] değil/yerine/= YANKI/YANSI

( Işığın, parlak bir yere çarpıp geriye doğru yön değiştirerek kaynağını göstermesi. | Tepke. )


- EKSEN/MİHVER[Ar. çoğ. MAHÂVİR] ile/<> ORTAY

( Bir cismi, iki eşit parçaya bölen, gerçek ya da sanal çizgi. | Üzerinde bir pozitif yön varsayılan sonsuz doğru. | Dingil. İLE/<> [mat.] Bir düzlem şeklin aynı yöndeki koşut tüm kirişlerini eşit parçalara bölen çizgi. | Bir uzayı, bir yüzeyi, iki eşit parçaya bölen çizgi/düzlem. )

( MİHVER ile/<> ... )


- EKSİK-GEDİK (GİDERMEK)


- EKSİK/LİK ile/değil/yerine FARKLI/LIK


- EKSİK/LİK ile/ve/değil/yerine ÖRTÜK/LÜK


- EKSİKLİKLERİN:
KABULÜ değil/yerine/>< GİDERİLMESİ


- EKSİKSİZLİK = PERFECTION[İng., Fr.] = VOLLKOMMENHEIT[Alm.] = PERFECTIO[Lat.]


- EKSTRA/DAN ile FAZLA/DAN


- EKSTREM[İng., Fr. < EXTREME] değil/yerine/= UC/AŞIRI/SIRADIŞI


- EL BEBEK, GÜL BEBEK (BAKMAK, YETİŞTİRMEK)


- EL ELE (VERMEK)


- EL ELE, GÖZ GÖZE


- EL YAZISI ile RİKA[Ar.]

( ... İLE Arap harflerinin en çok kullanılan el yazısı biçimi. )


- EL-ÂLEM


- EL-AYAK (ÇEKİLİNCE)


- EL-BURHÂN ile CEDEL ile HATÂBE(T) ile ŞİİR ile MUĞÂLATA/SAFSATA

( İspat. Kesin sonuç olmak amacıyla kesinlik taşıyan öncüllerden oluşturulan kıyas. İLE Diyalektik. Yaygın olarak bilinen önermelerden oluşan kıyas. İLE Retorik. Güvene bağlı olarak kabullenilen(makbûlât) önermelerden oluşan kıyas. İLE Poetik. İnsan ruhunu mutluluğa ya da mutsuzluğa yöneltici etkisi olan önermelerden oluşan kıyas. İLE Sofistik. Gerçeğe benzer ya da yaygınlık kazanmış yalan ya da kuruntudan oluşan önermelerden oluşan kıyas. )

( Safsata Türleri )


- EL-ENSE


- EL-ETEK (ÇEKMEK)


- EL-KOL (HAREKETİ)


- EL-PENÇE (DİVÂN)


- EL ve/||/<> DUDAKLAR

( Eller, zihnin/beynin uzantısıdır. VE/||/<> Kişi/kişi, iki dudağında saklıdır.[1- Ne girmeyeceğini[Beslenme!]; 2- Ne çıkmayacağını[dilini/sözünü!] bilmelidir!] )


- EL ile EL

( Parmakların bulunduğu örgen. İLE Yabancı. )


- ELASTİK ile ESNEK


- ELBETTE ile/ve/||/<> GÖRÜNDÜĞÜ/BİLİNDİĞİ GİBİ


- ELBİSE/URBA[İt.] değil/yerine/= GİYECEK/GİYSİ


- ELÇİ/HABERCİ değil/yerine/= ULAK


- ELDE AVUÇTA (KALMADI)


- ELDE EDERSEK["ELDE EDİNİRSEK" değil!] ile EDİNİRSEK


- ELDE ETMEK ile/ve/değil EDİNMEK


- ELDE ETMEK ile/değil/yerine YAŞAMAK


- ELDEN ELE (VERMEK)


- ELDEN-AYAKTAN (DÜŞMEK)


- ELDEN-AYAKTAN DÜŞME ile ELİNİ-AYAĞINI ÇEKMEK


- ELE "GEÇİRME" ile "EL KOYMA"


- ELE "GEÇİRMEK" ile/değil/yerine "ELDE ETMEK"


- ELE-AVUCA (SIĞMAMAK)


- ELEM-KEDER


- ELEŞTİRİ:
REDDETMEK değil/yerine/>< GÖZDEN GEÇİRMEK


- ELEŞTİRİ/TENKİD:
OLUMSUZ/MENFÎ ile/değil/yerine/>< OLUMLU/MÜSPET


- ELEŞTİRİ ile "ALT-ÜST ETME"


- ELEŞTİRİ ile "DİL UZATMA"


- ELEŞTİRİ ile/ve/<>/> ÇOĞALMA

( Eleştiril(e)meyen şey, çoğal(a)maz. )


- ELEŞTİRİ ile/ve/değil/yerine/<>/> DAYANIŞMA


- ELEŞTİRİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DEĞİNİ


- ELEŞTİRİ ile/değil/yerine/< GERİBİLDİRİM


- ELEŞTİRİYİ "SAĞLAMAK/SAĞLAYAN" değil ELEŞTİRİYE NEDEN OLMAK/OLAN


- ELİ-AYAĞI (KARIŞMAK)


- ELİ-KOLU (BAĞLI KALMAK)


- ELİBBÂ[Ar. < LEBÎB] ile ELİFBÂ/ELİFBE[Ar.]

( Akıllı, olgun, kâmil kişiler. İLE 33 harften oluşan Osmanlı abecesi. | Bir şeyin başlangıcı. | Bir örgü motifi. )


- ELİF:
GÖVDE değil AKIL


- ELİF:
İBTİDÂ[Ar.] ile/ve/||/<> İSTİVÂ[Ar.] ile/ve/||/<> İNFİRÂD[Ar. < FERD] ile/ve/||/<> İNKITÂ[Ar.] ile/ve/||/<> İSTİĞNÂ[Ar.] ile/ve/||/<> ÜLFET[Ar.]


- ELİF ile ELÎF[< ÜLFET]


- ELİMİNE[Fr.] (ETMEK) değil/yerine/= ELEMEK/AYIKLAMAK


- ELİN KİRİ ile/ve/||/<>/>/< KALBİN KİRİ

( Sabun ile su temizler. İLE/VE/||/<>/>/< Dost ile sohbet temizler. )


- ELİNİ ETEĞİNİ (ÇEKMEK)


- ELLİ BİN ile/değil YEDİ BİN


- ELZEM[Ar.] değil/yerine VAZGEÇİLMEZ


- EMÂNETİ:
TESLİM ETMEK ile/ve/değil/<> TEVDÎ ETMEK


- EMÂRE[Ar.] ile ALÂMET[Ar.]

( Belirti, iz, ipucu. İLE Belirti, işaret, iz, nişan. | Büyüklük, irilik bakımından şaşılacak durumda olan nesne. )


- EMÂRE[Ar.] ile/ve/||/<> ESAM/E[< ESÂM/İ][Ar.]

( Belirti. İLE/VE/||/<> Adlar. )


- EMÂRE ile EMMÂRE


- EMÂRE ile REMZ


- EMEK ve/||/<> SEVİNÇ


- EMEK ve/<> YAŞATMAK


- EMEL/GAYE değil/yerine/= İSTEK/ÜMİT/UMUT/ÜLKÜ


- EMİN değil/yerine/= GÜVENLİ


- EMİR[Ar.] değil/yerine/= BUYRUK/KOMUT

( Askerlere, izcilere, öğrencilere, gövde eğitimi çalışmalarında ya da bir tören sırasında, bir durumdan başka bir duruma geçmeleri için bildirilen/söylenilen söz. )


- EMİR ile/değil KOŞUL


- EMİR değil/yerine/= BUYRUK/BUYURU


- EMİR ile/ve/||/<>/< CEBİR


- EMİR ile/ve/değil/<> DEVİR


- EMİR ile EMİR

( Buyruk. | Bir orundan öbürüne geçerken, görevliye verilen belge. İLE Araplarda ve öteki müslüman ülkelerde bir kavim, kent ya da ülkenin başı. )


- EMOJİ/SMILEY[İng.] değil/yerine/= DUYGUCUK


- EMPATİ[İng. < Yun. EM-PATHY] yerine EŞDUYUM/DUYGUDAŞLIK


- EMPOZE (ETMEK) değil/yerine/= DAYATMAK


- EMSÂL ile NUMUNE

( BENZER ile ÖRNEK )


- EN ... değil/yerine DAHA ...

( "Ya, ya da" düşüncesi/zannı/yüklemesi. DEĞİL/YERİNE "Hem, hem de | Ne, ne de" düşüncesiyle/mantığıyla. )

( Durağan. DEĞİL/YERİNE Hareketli. )

( Yapay. DEĞİL/YERİNE Doğal. )

( Sahte. DEĞİL/YERİNE Gerçek. )

( Konfor temelli/odaklı. DEĞİL/YERİNE Yaşam temelli/odaklı. )

( İnorganik. DEĞİL/YERİNE Organik. )


- EN ... değil/yerine YETERİNCE ...


- EN ANLAMLI YEMİN ile EN BÜYÜK İNTİKAM ile EN ADİ SÖZ ile EN İYİ YANIT

( Söz vermek. İLE Affetmek. İLE "Seni hiç sevmemiştim." İLE Gülüp geçmek. )


- EN AZINDAN ... değil EN AZ ...


- EN AZINDAN ile BAŞLANGIÇ OLARAK


- EN BÜYÜK ile/ve/değil/yerine/||/<> TEK


- EN DAYANILMAZ/LAR

( * EDEPSİZLİK )

( * DENSİZLİK )

( * PATAVATSIZLIK )

( * İŞGÜZARLIK )


- EN DORUK/ZİRVE değil DORUK/ZİRVE


- EN İYİ ile/ve/<>/>< EN KÖTÜ

( Çalışmaz. İLE/VE/<>/>< İşlemez. )

( Ümit et! İLE/VE/<>/>< Hazırlıklı ol! )

( Not works. VS./AND/<>/>< Not runs. )

( THE BEST vs./and/<>/>< THE WORST )


- EN KÖTÜ KARAR ...

( KARARSIZLIKTAN DAHA İYİDİR )


- EN KÖTÜ/LER

( Kişinin başına gelebilecek en kötü şey,
başına gelenin en kötü şey olduğunu anlayamamasıdır. )


- EN ÖNEMLİ/LER ve/ya da OLMAZSA OLMAZ/LAR

( KULLANILAGELENLER [DRIVEN/USEFUL]

( 1.) SAĞLIKÖZGÜRLÜK [HEALTHFREEDOM] )

( 2.) ZAMAN ve ENERJİ [TIME & ENERGY]

( 3.) BİLGİ ve FARKINDALIK [INFORMATION & AWARENESS] )

( UYGULANAGELENLER [APPLIED/PRACTICAL]

( 1.) DOĞA ve DOĞALLIK [NATURE & NATURALNESS] )

( 2.) UYUM ve BÜTÜNLÜK [HARMONY & INTEGRITY] )

( 3.) GELİŞİM ve DEĞİŞİM [PROGRESS/DEVELOPMENT & ALTERATION/CHANGING] )

( "EĞER"SİZ, "ÇÜNKÜ"SÜZ, "AMA"SIZ; "KARŞIN/RAĞMEN"Lİ SAYGI VE SEVGİ! )

( Sevgi, hiçbir zaman durmaz ve dinlenmez. )

( Sevgide, "bir" bile yoktur, "iki" nasıl olabilsin? )

( SEVGİ: BÜTÜNÜN DUYUMU )

( İVAZSIZ, GARAZSIZ, ÇIKARSIZ, AİDİYETSİZ, SAHİPSİZ SEVGİ )

( Gelişim ve Değişim, ani ve süreksiz adımlarla gerçekleşir. )

( UNCONDITIONAL RESPECT & UNCONDITIONAL LOVE [WITHOUT "IF", "BECAUSE", "BUT"] )

( While love will never stops or rest.
In love there is not the one even, how can there be two? )

( THE MOST IMPORTANT/S
CONDITIO SINE QUA NON
DRIVEN/USEFUL vs./or APLLIED/PRACTICAL
INFORMATION & AWARENESS )


- EN-DAM


- EN ile/ve/||/<> TAM


- ENCÂM[Ar.] ile/ve/<>/> SERENCÂM[Fars.]

( Son, nihayet. İLE/VE/<>/> Bir işin sonu. | Başına gelen. | Olay/vak'a. )


- ENDER / NÂDİR/EN[Ar.] ile İSTİSNÂ/Î[Ar.]


- ENDİREKT/İNDİREKT/INDIRECT[İng.]/BİLVÂSITA[Ar.] değil/yerine/= DOLAYLI


- ENGEL OLMAK ile ARAYA GİRMEK


- ENGEL OLMAK değil/yerine TEŞVİK ETMEK


- ENGEL/EMİR değil (KAVRAMSAL) OLUMSUZLUK BELİRTİMİ


- ENGEL/SAKINCA/MAHZUR[Ar.] ile ENGEL/SAKINCA/BEİS[Ar.]


- ENGEL değil/yerine/>< DEVRİM

( Boş konuşan kişiler arasında, dilsizlik(susmak), engel değil devrimdir. )


- ENGELLEYİCİ ile/ve/değil/yerine/<> ÖNLEYİCİ


- ENİNE BOYUNA (DÜŞÜNMEK, DEĞERLENDİRMEK)


- ENKAZ[Ar.] değil/yerine/= YIKINTI/ÇÖKÜNTÜ/KALINTI


- ENSELEMEK" ile "TEPELEMEK"


- ENTERESAN[Fr. INTÉRESSANT / İng. < INTERESTING] değil/yerine/= İLGİNÇ


- ENTERNASYONAL değil/yerine/= ULUSLARARASI


- EPİGRAF değil/yerine/= TANIMLIK


- EPİLOG değil/yerine/= SONDEYİŞ


- EQUUS ile AEQUUS

( At. İLE Düz, yatay, eşit; uygun, elverişli, dost, haklı, haktanır; sakin. )

( Pegaus'a işaret eder. İLE İnsana işaret eder. )


- ERDEM ile/ve/||/<> ÖVGÜ


- EREK = GAYE = PURPOSE, END[İng.] = FIN[Fr.] = ZWECK[Alm.] = FINIS[Lat.] = TELOS[Yun. < TELEUTE]


- EREZYON değil EROZYON


- ERGEN ile ERKEN


- ERİN ve ERİŞKİN ile/ve/||/<>/> ERGİN

( 13-15 yaş civarına gelmiş, bülûğa ermişler. VE 18-21 yaşlarını doldurmuşlar. İLE/VE/||/<>/> İhtiyârını devrede tutanlar, nelere, ne kadar HAYIR! diyeceğini ve istencini/irâdesini neye, ne kadar yönelteceklerini bilenler/uygulayanlar. )


- ERİNÇ/HUZUR ve/||/<> BARIŞ

( İç/içte. VE/||/<> Dış/dışta. )


- ERİNME ile UTANMA


- ERK ile ERKE


- ERMENİCE ile/ve/değil/<> KRAPAR ERMENİCESİ

( ... İLE/VE/DEĞİL/<> Kilise mensuplarının ya da "Aristokrat"ların bildiği/kullandığı Ermenice. )


- EROR[İng. < ERROR] değil/yerine/= HATA


- EŞ ANLAMLI/LIK ile/ve ÇİFT ANLAMLI/LIK


- EŞ ANLAMLI/LIK ile/ve ÇOK ANLAMLI/LIK


- EŞ ANLAMLI/LIK ile/ve EŞ ZAMANLI/LIK

( SYNONYM vs./and SYNCHRONIZE )


- EŞ ANLAMLI/LIK ile/ve/değil YAYGIN ANLAMLI/LIK


- EŞ ANLAMLI ile EŞ KÖK ANLAMLI

( SYNONYM ile PARONYM )

( MÜTERADİF[< RİDF]: Birbirine bağlı olan, birbirinin ardı sıra giden. | Yazılışı ayrı, anlamı bir olan sözcük. İLE ... )


- EŞ ANLAMLI ile/ve/değil YAKIN ANLAMLI


- EŞ-DOST(LA GÖRÜŞMEK)


- GAL ile EŞL


- EŞADLI = HOMONYM[İng., Alm.] = HOMONYMIE[Fr.] = HOMONYMIA[Yun.]


- ESÂRET[Ar.]/YÛG[Fars.] değil/yerine/= TUTSAKLIK/BOYUNDURUK(/YÜK)


- ESAS/ASIL ile/ve/||/<> DAYANAK


- ESAS ile/ve/< USÛL/YÖNTEM

( Temel, öz. İLE/VE/||/< Yöntem, yol, uygulayım, metot. )

( Usûl olmadan vusûl olmaz.[Yöntem olmazsa kavuşulmaz/ulaşılmaz.] )

( Anayasa ve bazı/çoğu önemli davalar, önce usûlden sonra esastan ele alınır. )

( Kızgın tencere, bir kulpundan tutulmaz. )

( [öncelik ve simge/benzetme olarak]
Dere. İLE/VE/||/< Okyanus.
"Okyanus". İLE/VE/||/< "Dere".

[örnek ve deyim olarak]
Okyanus[u geçmek]. İLE/VE/||/FAKAT/NE YAZIK Kİ Dere[de boğulmak][usûlün öncelikli tutulması ve/ya da bulunmaması durumunda]. )

( BASE vs./and/||/< METHOD )


- ESASINDA ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ESNASINDA


- EŞDEĞERLİLİK ile/ve/||/<> BÜTÜNLÜK


- ESER değil/yerine/= YAPIT; İZ


- EŞİ-BENZERİ (BULUNMAMAK/OLMAMAK)


- EŞİ-MENENDİ/MÂNENDİ (BULUNMAMA/OLMAMA)


- EŞİK ile/ve/||/<> KURUCU UNSUR


- ESİP GÜRLEMEK


- ESÎR[Ar.] değil/yerine/= TUTSAK


- EŞİT/LİK ile BAĞDAŞIK/LIK


- EŞİT/LİK ile/ve/<> UYUMLU/LUK


- EŞİTLİK ADÂLETİ ve/||/<> ONUR ADÂLETİ


- EŞİTLİK ile/ve/değil/||/<>/< EŞİTLEYEN


- EŞİTLİK = MÜSÂVÂT = EQUALITY[İng.] = ÉGALITÉ[Fr.] = GLEICHHEIT[Alm.] = AEQUALITAS[Lat.] = IGUALDAD[İsp.]


- ESKİ DİL ile TEMEL DİL


- ESKİ EŞYA ve/||/< ESKİ DÜŞÜNCE

( At! VE/||/<> At! )


- ESKİ PÜSKÜ (GİYİNMEK, EŞYA)


- ESKİ TÜRKÇE ile/ve GÜNÜMÜZ TÜRKÇESİ

( Yakut/Saka Türkçe'si, eski ile günümüz Türkçe'si arasında bir köprüdür. )


- ESKİZ değil/yerine/= TASLAK


- EŞLEME ile/ve/||/<> EŞLEŞTİRME ile/ve/||/<> EŞİTLEME


- EŞLEŞTİRME ile/değil/yerine İLİŞKİLENDİRME


- ESNEK/LİK ile/ve/<> GENİŞ/LİK


- ESNEK ile/ve GENİŞ


- ESNETMEK ile SÜNDÜRMEK

( ... İLE Bir şeyi çekerek uzatmak, esnetmek. )


- ESPERANTO ile/ve POLİGRAFİ

( 1887'de, Polonya'lı Zamenhof (Dr.) tarafından ortaya atılan ve dünyadaki tüm bireylerin anlaşabilmeleri için düzenlenmiş, 16 kurala dayanan, kolay bir yapma dil. İLE/VE ... )


- ESRE[Ar.] ile ESRE[Ar.] ile ÖTRE[Ar.]

( Arap yazısında/harflerinde bir ünsüzün, dar, düz ve kısa okunacağını gösteren im. İLE Eski zamanlardan söylenilegelen bilgi ve haberlerin sonucu. İLE Arap yazısında, bir sesin yuvarlak, dar ve kalın[u], Türkçe'de de yuvarlak[o, ö, u, ü] okunacağını gösteren im. )


- EŞSESLİ = EQUIVOCAL[İng.] = ÉQUIVOQUE[Fr.] = ÄQUIVOK[Alm.] = AEQUIVOCUS < AEQUUS[Lat.]


- EŞSÖZ


- ESTEK-KÖSTEK


- ESTETİK ÖNERME/YARGI ile/ve MANTIKSAL ÖNERME/YARGI


- ESTETİK ile/ve/||/<> BAKIŞIM(SİMETRİ)


- ET-TIRNAK ile/ve/||/<> "ET-KEMİK"


- ETİKET[Fr. < Alm.] ile/= YAFTA[Fars. < YAFTE]

( Bir malın, tür, miktar vb. niteliklerini ya da kitap, defter vb. şeylerin, kime ait olduğunu belirtmek, belirli kılmak için üzerlerine konulan küçük kâğıt. | Toplum içindeki davranışlarda izlenecek yol.TEŞRİFAT İLE/= Üzerine asıldığı ya da yapıştırıldığı şeylerle ilgili herhangi bir bilgi veren, yazılı kâğıt parçası. )


- ETİMOLOJİK MEŞRÛLAŞTIRMA ile MİMOLOJİK MEŞRÛLAŞTIRMA


- ETİYOPYA ile/ve/<> AMAHARİ

( ... İLE/VE/<> 83 farklı dilin konuşulduğu Etiyopya'da, resmî abece olarak kullanılmaktadır. )


- ETKEN/ETMEN = ÂMİL = FACTOR[İng., İsp.] = FACTEUR[Fr.] = FAKTOR[Alm.]


- ETKEN ile/ve/değil/||/<> DEĞİŞKEN


- ETKİ ile/ve/||/<> GEÇİŞ


- ETKİ ile/ve/||/<>/> İZ


- ETKİ ile/ve/<>/> YANSIMA


- ETKİLEYİŞ ile/değil ETKİLEŞİM


- ETKİN ile/ve BASKIN

( AFFECTIVE vs./and DOMINANT )


- ETKİN ile/ve/<> ETKİLİ


- ETKİNLİK ile EDİLGENLİK

( Tarihte yerini alır. İLE Yazında[edebiyatta] yer bulur. )


- ETME-BULMA (DÜNYASI)


- EV-BARK (SAHİBİ OLMAK)


- EVELEYİP-GEVELEMEK


- EVET DERİM/DEMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< HAYIR DİYEMEM(EK)

( Özellikle de sevdiğin birinden alabileceğin "evlilik teklifi"ne... )


- EVET ile/ve/||/<>/> DEVAM ET


- EVET ile HE


- EVET = YES[İng.] = OUI[Fr.] = JA[Alm.] = SI[İt.] = SÍ[İsp.]


- EVİRE-ÇEVİRE


- EVLÂT[Ar.] değil/yerine/= ÇOCUKLAR


- EVLİ-BARKLI


- EVLİ-DAMLI


- EVRAKLAR/LA değil EVRAK/LA

( "Evrak", varak[Ar. yaprak, yazılı kâğıt, varaka] sözcüğünün çoğulu olduğundan, çoğul olana bir "-ler" eki daha olmaz/kullanılamaz. )


- EVRENİN:
BÜYÜMESİ ile/ve/değil GENİŞLEMESİ


- EVRENSEL DİL ARAYIŞI ile/ve/||/<>/> YETER NEDEN İLKESİ

( LEIBNIZ )


- EVRENSEL/LİK ile/ve/değil/yerine/||/<> KALICI/LIK


- EVRENSEL = UNIVERSAL[İng., Alm.] = GÉNÉRALE[Fr.] = UNIVERSALIS[Lat.]


- EVRENSELLİK ile/ve/<>/< ZORUNLULUK


- EVRİK ile/ve/<> EVRİŞİK

( [başka bir önermeye, kurama göre] Terimleri ters durumda olan. [önerme, kuram]
"Üçün altıya oranı, altının onikiye oranı gibidir" ve "onikinin altıya oranı, altının üçe oranı gibidir" önermeleri, birbirinin evriğidir.
"Aydınlığın yeğinlği, ışıklı cismin uzaklığıyla evrik olarak orantılıdır. Uzaklık çok olunca aydınlık azalır, az olunca aydınlık çoğalır."
İLE/VE/<>
Evirme yoluyla elde edilen önerme.
"Her kişi, gülendir." önermesinin evrişiği,
"Her gülen, insandır." biçiminde olur. )


- EVRİM/SEL/LİK ve/<> EVREN/SEL/LİK


- EYEF ile/ve EYER

( İp yayı. İLE/VE İnsan yayı. )

( M.Ö. 6000-8000 zamanlarının en önemli teknolojik buluşlarından biridir. İLE/VE ... )

( Yük taşımaya yarayan urganın ayrılmaz parçası olan oval iki uçlu bir aygıt. İLE/VE ... )

( Teknik özellikleri:
* Eyef olmazsa ekin sapı, budanmış bağ çubukları, okluk ve yaylık gibi çubukların yakacak için çalı çırpının taşınması neredeyse olanaksızdır. Çubukların kayıp düşmelerine engel olur.
* Eyef'te düğüm yoktur. Karda-kışta, düğüm donduğundan dolayı yük boşaltılamaz. İple bağlanmış olsa ipi kesmek zorunda kalınır. Bu da yapılması zor ve zahmetli olan bir malzemenin kaybıdır.
* Ağır bir yükü, ikinci bir kişinin yardımına gerek kalmadan sırtınıza alabilir ve indirebilirsiniz.
* Düğüm olmadığından, yükü indirmek ve boşaltmak çok kolaydır. İpin/eyefin ucunu salıvermek yeterlidir.
* Yüklerin devrilmesi söz konusu olmadığından, kervanın sağlıklı akışını sağlar. Kesinti ve duraklamaya neden olmaz.
* Çalı-çırpının ve kişilerin, düzgün, tertipli bir disiplinle A noktasından, B noktasına ulaşmasını sağlar.
* Düğüm yapmak ve ipi kesmek gibi bir sorunu, temelli ortadan kaldırmıştır.
* Âlet, yetişkin bir kişinin, açık eli kadardır.
* Oval biçimlidir.
* Ucları dışarı taşarak üst üste oturur, gerektiğinde uclar aralanabilir. )

( BU/BUU/BUĞ ile/ve ... )


- EYER değil EĞER


- EYİLİM değil EĞİLİM


- EYİM değil EĞİM


- EYLEM ile/değil EYLEME(K)


- EYLEMCİL ÇEKİM

( VERBAL INFLECTION )


- EYLEMSİ

( GERUND, PARTICIPLE )


- EYLEMSİZ "ÖNGÖRÜ" ile/ve/<> ÖNGÖRÜSÜZ "EYLEM"

( Hayal görmek. İLE/VE/<> Karabasan görmek. )


- EYLENCE değil EĞLENCE


- EYMEK değil EĞMEK


- EYRİ değil EĞRİ


- EYTİŞİM/DİYALEKTİK ile/ve DEVİM/DİNAMİK

( DIALECTIC vs./and DYNAMIC )


- EYTİŞİM = FENN-İ MÜNAZARA, İLMİ- CEDEL, İLM-İ HİLAF Ü CEDEL = DIALECTIC[İng.] = DIALECTIQUE[Fr.] = DIALEKTIK[Alm.] = DIALEKTIKE[Yun.] = DIALECTO[İsp.]


- EYTİŞİM ile/ve KAVRAMSAL EYTİŞİM


- EYVALLAH ile/ve ESTAĞFİRULLAH


- EZBER ile !EZBERCİLİK


- EZBER değil/yerine/= BELLEME


- EZBER ve/||/<> İTİRAZ


- EZBER ile/ve/||/<> TAKLİT


- EZBERCİ/LİK ile/değil/yerine HAZIRCI/LIK


- EZCÜMLE/HÜLÂSA değil/yerine/= ÖZETLE/KISACA


- EZGİ/NAĞME[Ar.]/MELODİ[Fr. < MÉLODIE] ile ARA NAĞME

( Güzel, uyumlu ses. | Birinin yalandan ve nazlanarak söylediği söz. İLE Şarkı, türkü, köçekçe vb. küçük güfteli bestelerde, güftenin iki kıtası arasına ya da başına, sonuna da gelebilen, sözsüz çalınan parça. | Sık sık söylenilen söz ya da açılan sorun. )


- EZİLE BÜZÜLE (İSTEMEK, SÖYLEMEK, SORMAK)


- EZİYET ile/değil/yerine ZAHMET


- EZOTERİK ile/değil/yerine BÂTINÎ


- EZZA değil ECZA


- F ve/||/<> S ve/||/<> T ve/||/<> K ve/||/<> Ç ve/||/<> Ş ve/||/<> H ve/||/<> P
[FISTIKÇI ŞAHAP]

( Bu harfler, ayrık de'lerin kullanımı dışında, ancak, buradaki öteki harflerle kullanılır.
Levent'te | Erdinç'te | Sınıfta | Geçitte, Geçişte | Sancak'ta | Sehpada | Edip'te | Sevinçte, Sevinç'te | Eletkrikçi )


- FAAL FİİL ve AYNEL FİİL ve LÂ'MEL FİİL

( SAĞDAN SOLA!: Birinci/baştaki harf. VE İkinci/ortadaki harf. VE Üçüncü/sondaki harf. )

( VEZİN - MEVZUN )


- FAALİYET yerine ETKİNLİK


- FABL değil/yerine/= ÖYKÜNCE


- FACEBOOK ile TWITTER ile YOUTUBE ile LINKEDIN ile INSTAGRAM ile PINTEREST ile BLOG ile FOUR SQUARE

( Kurabiye yemeyi seviyorum. İLE Kurabiye yiyorum. İLE Bakın nasıl da yiyorum kurabiyeyi. İLE Nasıl kurabiye canavarı oldum? İLE Buyurun, kurabiye yerkenki fotoğrafım. İLE Kurabiye tarifimi de paylaşayım. İLE Kurabiye yapma/yeme anılarım. İLE Şurada, kurabiye yiyorum. )

( I like eating cookie. VS. I'm eating cookie. VS. This is how I eat my cookie. VS. My skills include eating cookie. VS. Here's a photo of the cookie I eat. VS. Here's my recipe for the cookie. WITH Here's my cookie eating experience. VS. This is where I am eating the cookie. )


- FAHRî değil/yerine/= ONURSAL


- FAİZ değil/yerine/= ÜREM


- FAKAT ile/yerine/değil AYNI ZAMANDA


- FAKAT değil AYNI ZAMANDA


- FAKİR-FUKARA (YA DESTEK OLMAK)


- FAKİR[Ar.] değil/yerine/= YOKSUL


- FAKTÖR[İng.] değil/yerine/= ETKEN/ETMEN


- FALAN FEŞMEKAN


- FALANCA ..., FİLANCA ...


- FÂNÎ:
YOK değil GEÇİCİ


- FÂNİ[Ar.] ile FANİ[Yun.]

( Ölümlü, gelip geçici, kalımsız. İLE İnsan gözünün algıladığı ışık şiddeti. )


- FANTEZİ değil/yerine/= DÜŞLEM


- FARAZÎ ile AFÂKÎ


- FARK:
"ÜSTÜNLÜK"/"OLUMSUZLUK"/"YIKICI"
değil
AYRIM/ARTI/EK/ÖZELLİK/YAPICI


- FARK ile AYKIRILIK(PARADOKS)

( "Ben, her zaman yalan söylerim." [Epimenides] )

( DIFFERENCE vs. PARADOX )


- FARK ile/ve/||/<> AYRIM


- FARK ile ÇELİŞKİ

( DIFFERENCE vs. DISCREPANCY )


- FARK ile/ve/||/<> MÜBÎN[Ar. BEYN/BEYÂN]

( ... İLE/VE/||/<> İyiyi, kötüyü [hayr'ı, şer'i] ayıran/ayırabilen. | Açık, apaçık, belirli. )


- FARK ile/ve/değil/yerine/en azından ORTAK NOKTA

( [not] DIFFERENCE vs./and/but COMMON POINT
COMMON POINT instead of DIFFERENCE )


- FARKINDALIK ile/ve/<> İÇ GERİLİM


- FARKINDALIK ile/ve/<> SORUNSALLIK


- FARKLAR ile/ve/değil/> FARKLILIK

( Farkın olumlu ya da olumsuz bir yönde olması/değerlendirilmesi gerekmeden sadece fark olarak! )

( TEFÂVÜT[< FEVT]: İki şeyin birbirinden farklı olması. | İki şey arasındaki fark.
BÎ-TEFÂVÜT/BİLÂ-TEFÂVÜT: Farksız. )

( [not] DIFFERENCES vs./and/but/> DIFFERENCE )


- FARKLI BİR BAKIŞ AÇISI ile/ve/değil/||/<> FARKLI BİR TANIM


- FARKLI DÜŞÜNMEK" ile/ve "GENİŞ DÜŞÜNMEK"


- FARKLI FARKLI ile ÇEŞİT ÇEŞİT


- FARKLI ile BAMBAŞKA


- FARKLILAŞMA ve/||/<> ANLAMIN OLUŞMASI


- FARS ABECESİ ile/ve ARAP ABECESİ

( BÜYÜK KAPI ile/ve KÜÇÜK KAPI )

( BÂB-I KEBİR ile/ve BÂB-I SAGÎR )


- Fars ile FARS[Fr.]

( İran'ın güneybatısında oturan halk ya da bu halktan olan kişi. İLE İlkel, yalın güldürme öğelerinden yararlanan, kimi kez inanılırlığın sınırını aşan, güldürmeyi amaç edinen oyun. )


- FARZ-I MAHAL değil FARZIMUHAL(OLMAYACAK ŞEY YA!)


- FARZÂ

( FARZEDELİM Kİ, DİYELİM Kİ, OLA Kİ [FARAZÂ yanlıştır!] )


- FASÂHAT[Ar.] ile FAZÂHAT[Ar.]

( İyi ve açık konuşma, iyi söz söyleme becerisi, uzdillilik. İLE Alçaklık, edepsizlik. )


- FASÂHÂT[FESÂHÂT değil!]

( GÜZEL VE AÇIK KONUŞMA, UZDİLLİLİK, İYİ SÖZ SÖYLEME BECERİSİ )


- FASARYA ile GÜRÜLTÜ/PATIRTI/KARIŞIKLIK


- FASİKÜL/CÜZ ile BÖLÜM


- FÂSILA:
SUGRÂ ile/ve/<> KÜBRÂ

( 3 harekeli ve 1 sakin. İLE/VE/<> 4'lü ya da üzeri. )

( [örnek] Kelebek. İLE/VE/<> Otomatik. )


- FAŞIR FAŞIR

( Su ya da başka sıvıların bol ve çok akmasını anlatır. )


- FASİT DAİRE[Ar.] değil/yerine/= KISIR DÖNGÜ


- FASL-VASL ile/ve HAŞR-NEŞR


- FASO FİSO

( Sıradan. Anlamsız. )


- FASO-FİSO


- FAŞTAK FIŞTAK ([ÖZENSİZ] YIKAMAK/YIKANMAK)


- FAVORİ[Fr.] ile FAVORİ[Fr.]/DULUK[Tr.]

( Gözde. İLE Sakal. )


- FAYDA(LI) değil/yerine/= YARAR(LI)


- FAZ değil/yerine/= EVRE


- FAZÎLET[Ar.] değil/yerine/= ERDEM


- FAZLA FAZLA ile/değil FASLA FASLA

( ... İLE/DEĞİL Yer yer. )


- FEDÂ(KÂRLIK) ile FERÂGAT

( Sadakat. İLE Sevgi. )

( Mal/dan vermek. İLE "Can vermek" ve candan vermek. )

( Babadan gelen. İLE Anneden gelen. )


- FEDARASYON değil FEDERASYON


- FEDERASYON[Fr./İng. < FEDERATION] değil/yerine/= ÜSTBİRLİK


- FEL FECRİ/FECİR değil VEL FECRİ/FECİR

( "Gözleri fel fecri okuyor." DEĞİL Gözleri vel fecri okuyor. )


- FELLİK FELLİK (ARAMAK)


- FELSEFE:
BETİMLEME > KAVRAM

( Felsefe, betimlemeden, kavrama geçiştir. )


- FELSEFE:
"YAPILAN/YAPMAK" değil İNŞÂ EDİLEN/ETMEK


- FELSEFE:
AKLIN SORUNLARINA YANIT ARAMAK ve/<>/>
SORU(N)LARINA YANIT ARAMAK ve/<>/>
ETKİNLİK

( FELSEFE: Aklı kullanma sanatı. )


- FELSEFE:
DÜŞÜNMEK ve/||/<>/> BİLMEK ve/||/<>/> YAŞAMAK


- FELSEFE:
ELEŞTİREL ile/ve/<> YARATICI ile/ve/<> ETKİN


- FELSEFE:
NİTELİKLİ SORU, SORMA "SANATI" ile/ve/||/<>
NİTELİKLİ, SORU SORMA "SANATI"


- FELSEFE:
ZEKÂYI ve/||/<>/> AKLI

( Keskinleştirmek amacıyla. VE/||/<>/> Yetkinleştirmek amacıyla. )


- FELSEFE/KAVRAM ANSİKLOPEDİSİNDE:
ARİSTOTELES ile/ve HEGEL


- FELSEFE ve BİLDİRİŞİM


- FELSEFE ile DEMAGOJİ


- FELSEFE ve DİLİN EVRENSELLEŞTİRİLMESİ


- FELSEFÎ SÖZLÜK ile/ve/değil/yerine FELSEFÎ ANSİKLOPEDİK SÖZLÜK


- FELSEFÎ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KAVRAMSAL


- FELSEFÎ ile/değil/yerine YORUMSAL


- FELSEFİ yerine YORUMSAL


- FELSEFİ değil YORUMSAL


- FEODAL < VIEH[Alm.][:
Mal = Davar]


- FERAH FEZA (OTURMAK)


- FERDÎ değil/yerine/= BİREYSEL/KİŞİSEL


- FERFECİ


- FERMAR değil FERMUAR


- FERSAH FERSAH (UZAKTA OLMAK)


- FERYÂD-FİGÂN (ETMEK)


- FERYAT[Fars.]/SAYHA[Ar.]/VAVEYLA[Ar.] değil/yerine/= ÇIĞLIK/HAYKIRMA


- FESAHAT(FASİH) ile BELAĞAT(BELİĞ)


- FESÂHÂT değil FASÂHÂT


- FESTİVAL[İng.] değil/değil/yerine/= ŞENLİK/ŞÖLEN


- FETÂ[Ar. çoğ. FİTYÂN] ile FETHA[çoğ. FETEHÂT]

( Genç, delikanlı, yiğit, mert. | Cömert. Eli açık. İLE Arapça sözcüklerin üzerine konulan üstün işareti. | Delik. )


- FETİH:
İŞGAL değil AÇMA


- FEVK[Ar.] değil/yerine/= ÜST / YUKARI


- FEVKALADE SIKINTILI değil FAZLASIYLA SIKINTILI


- FEVKÂLÂDE ile/ve HARİKULÂDE

( FEVK' el-ÂDE(T) ile/ve HARİK'UL ÂDE(T) )

( Doğanın ötesi. İLE/VE Doğanın dışı. )


- FEYZ ile BEREKET


- FİAT değil FİYAT

( Alım ya da satımda bir nesnenin/hizmetin para karşılığındaki değeri. [bedel, eder, armağan/hediye, kemal, paha] | Bir mal ya da hizmet için uygun görülen para karşılığı. | Bir değer ile para birimi arasındaki ilişki. )


- FİGAN[Fars.] değil/yerine/= ÇIĞLIK/HAYKIRIŞ; İNLEME


- FİİL ile EYLEM


- FİİL değil/yerine/= EYLEM/EDİM; YÜKLEM


- FİKİR ...:
"TEATRİSİ" değil TEATİSİ


- FIKIR FIKIR (KAYNAMAK)(FOKURDAMAK/TOKURDAMAK)


- FİKİR değil/yerine/= DÜŞÜNCE


- FIKRA/ESPRİ:
BELDEN AŞAĞI ile/değil/||/<>/= DİZ ÜSTÜ


- FİKRÎ değil/yerine/= DÜŞÜNSEL


- FÎKRÎ ile LAFZÎ(MANTIK/NUTK(Düşünme-Konuşma)'da)

( Lafzî nutk, insan gövdesinin bir örgeni olan dilden kaynaklanarak, gövdenin öteki bir örgeni olan kulağa ulaşan ses ve yazaçlardan(hecelerden) oluşur; dolayısıyla cisim ve duyularla ilgilidir. Bu yüzden kelâmın ne olduğu, nasıl oluştuğu, anlamı nasıl gösterdiği(delâlet) vb. konuların mantık çerçevesinde incelenmesine Dil Mantığı(İlmu'l-Mantıki'l-luğavî) adı verilir. İLE Fikrî nutk ise, insan zihninin(nefs) var olanların anlamını özleri itibariyle tasavvurundan başka bir şey olmayıp ruh ve akılla ilgilidir. Bu bağlamda zihnin varlıkların anlamlarını özleri itibariyle idrâki, ilham ve vahyin keyfiyeti gibi konuların mantık çerçevesinde ele alınıp incelenmesine de Felsefî Mantık (İlmu'l-Mantıki'l-felsefî) denilir. )


- FİKS[İng. < FIX] değil/yerine/= DURAĞAN/DEĞİŞMEZ, SABİT


- FİL DİŞİ ile FİLDİŞİ

( Filin dişi. ile Renk. )


- FİLAN FEŞMEKÂN


- FİLAN FISTIK


- FILDIR FILDIR (DÖNMEK | DOLAŞMAK)


- FİLOLOJİ değil/yerine/= ÖRÜBİLİM


- FİLOZOF:
ANLAŞABİLEN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< UZLAŞABİLEN


- FİNAL[İng.] değil/yerine/= SON/LAMA, BİTİM


- FIR FIR (DÖNMEK)


- FIR FIR ile FIRFIR

( Fırıl fırıl. İLE Giysi, perde gibi nesnelerin kenarına dikilen, kırmalı ya da büzgülü süs, farba, farbala. )


- FİRE değil/yerine/= EKSİNTİ


- FIRIL FIRIL (DÖNMEK)


- FIRINCI değil EKMEKÇİ


- FIRT FIRT (KAÇMAK)


- FIŞ FIŞ


- FIS FIS (KONUŞMAK)


- FIS FIS ile FISFIS

( Gizli ve yavaş konuşulurken çıkan seleni anlatır. İLE Koku, ilaç vb. sıvıları püskürtmek için kullanılan araç. )


- FISIL FISIL (FISILDAMAK)


- FIŞIR FIŞIR

( Naylon gibi çeşitli maddelerle çıkartılan seslerde. )


- FISIR FISIR (FISILDAMAK)


- FİSKİYE değil FISKIYE


- FİTİL FİTİL (BURNUNDAN GETİRMEK)

( Hesabını ödetmek, öcünü almak. )


- FİZİBİLİTE değil/yerine/= YAPILABİLİRLİK/UYGULANABİLİRLİK


- FİZİK ve/<> KİMYA ile/ve/değil/<> ORGANİK

( Etkileş(tir)ir. VE/<> Dönüştürür. İLE/VE/DEĞİL/<> Örgütlenir. )


- FİZYOLOJİK ile FİZİKSEL


- FOBİ ile/değil/yerine/>< HOBİ


- FOKUR FOKUR (KAYNA(T)MAK)


- FOLKLOR[Fr. < FOLKLORE] değil/yerine/= HALKBİLİM


- FONEM ile MORFEM

( Sesbirim, harf. İLE Biçimbirim, hece. )


- FONETİK:
DİLBİLİMSEL ile/ve/||/<> GENEL


- FONETİK[Fr. < Yun.] değil/yerine/= SESBİLGİSİ | SESÇİL


- FONKSİYON[İng. FUNCTION] değil/yerine/= İŞLEV


- FONOLOJİ[Fr., İng. < Yun.] değil/yerine/= SESBİLİM


- FONT[Fr.] ile FONT[İng.]

( Dökme, demir, pik. İLE Yazı tipi. )


- FORM değil/yerine/= BİÇİM


- FORM ile/ve/değil MORF

( SURET ile/ve/değil ŞEKİL )

( Biçimden soyutlanmış suret'in kalıcılığı olanaklı değildir.[Şekil'den mücerred suret'in bekâsı mümkün değildir.] )

( [not] FORM vs./and/but MORPH )


- FORUM[Lat.] değil/yerine/= TOPLU TARTIŞI/TARTIŞMA


- FOŞ FOŞ (AKMAK)


- FOŞET değil POŞET


- FOŞUR FOŞUR (YIKA(N)MAK)


- FOTOĞRAF "ÇEKİLMEK/ÇEKİNMEK" değil FOTOĞRAF ÇEKTİRMEK


- FRAGMAN/TAL yerine PARÇA GÖRÜNTÜ/LER


- FULTAYM değil/yerine/= TÜM GÜN/TÜM SÜRE


- FUZÛLÎ:
BOŞUNA değil/değil/= ERDEMLİ/FAZİLETLİ


- FUZÛLÎ[Ar.] değil/yerine/= ERDEMLİ | GEREKSİZ/YERSİZ/BOŞUNA


- GAF ile "POT KIRMAK"


- GAF ile LÂF


- GAG[Fr.] değil/yerine/= GÜLÜT


- GAK GUK (ETMEK)


- GAK GUK (ETMEK)

( Sözü ağızda gevelemek. Söylenilecek olanı bir türlü söyle(ye)memek. )


- GALAT-I MEŞHUR ile/değil GALAT-I FÂHİŞ

( Yanlış anlama geldiği ve yanlış kullanıldığı halde çoğunluğun benimseyip kullandığı sözcükler. İLE/DEĞİL Hiçbir biçimde kullanımı uygun görülmeyen sözcükler. )


- GALETE değil GALETA


- GALİ-BA değil GALİBA


- GALİBA[Ar.] ile SANIRIM/ANLAŞILAN/GÖRÜNÜŞE GÖRE/BAKILIRSA


- GALİBA ile SANKİ


- GALİP BAŞLAMAK ile/değil ÖNDE BAŞLAMAK


- GALİSİZM

( Kuraldışı olarak Fransızca'da yapılan bazı dil özellikleri. )


- GAM-KEDER (İÇİNDE)


- GANİ GANİ


- GANÎ GANÎ[Ar.] (RAHMET EYLESİN!)

( Bol bol, çok çok. )


- GARÂBET[Ar.] ile KARABET

( Yadırganacak yönü olma, gariplik, tuhaflık. | Ne demek olduğu herkesçe anlışılmayacak sözcük ve tâbirlerin söz arasında kullanılması. İLE Yakınlık. | Hısımlık. )


- GARAMAFON değil GRAMOFON


- GARAZ değil GAREZ


- GARC-GURC

( Gıcırdamada. )


- GARİZ değil GALİZ

( Kaba ve çirkin. )


- GASTE değil GAZETE


- GAYE değil/yerine/= AMAÇ/EREK


- GAYRET[Ar.]/EFOR[Fr./İng. < EFFORT] (ETMEK) değil/yerine/= ÇABA/LAMAK


- GAYRET ve/||/<>/< HAYRET


- GAYRI ... ile/ve/||/<> NA...


- GAYRİ İHTİYARİ ile DİRENÇ/İSTEM/İSTENÇ DIŞI/KENDİLİĞİNDEN


- GAYRI ile GAYRİ

( Artık. İLE Başka. )


- GAYYÛR değil GAYÛR


- GEBE/LİK ve/||/<> GEBERMEK[< KABARMAK/GABARMAK]

(

)


- GEÇ TANIMA/ANLAMA! değil/yerine GENÇKEN TANI/ANLA!


- GEÇ ile GEÇ

( Zamanın sarkması, erken olmayan. İLE Geçmenin buyruk kipi. )


- GECE-GÜNDÜZ (DÜŞÜNMEK, ÇALIŞMAK)


- GEÇEBİLEMEZ değil GEÇEMEZ


- GEÇERLİ BİLGİ ile GEÇERSİZ BİLGİ

( Bilginin yanlış olduğu yerde yorumun doğruluğu yanlışlığı konuşulmaz. / Usûlü yanlışın füruğu tartışılmaz. )

( VALID KNOWLEDGE/INFORMATION/DATA vs. INVALID KNOWLEDGE/INFORMATION/DATA )


- GEÇERLİ ile/ve/||/<> İŞLEYEN


- GEÇERLİLİK ile/ve/<> BAĞLAYICILIK


- GEÇERLİLİK ve/||/<> TUTARLILIK ve/||/<> TARİHSELLİK


- GECESİ-GÜNDÜZÜ (BELİRLİ OLMAMAK)


- GEÇİCİ/LİK ile/ve/<> GEÇİŞLİ/LİK


- GEÇİCİ ile/ve/değil ÖZEL


- GEÇİRİMLİ / BİRLEŞİMSEL ile/>< GEÇİRİMSİZ

( TRANSPARENT / COMPOSITIONAL vs./>< OPAQUE )


- GEÇİRMEK ile GEÇİŞTİRMEK


- GEÇİŞKEN/LİK ile/ve/||/<> İLİŞKİLİ/LİK


- GEÇİŞLİ ile/>< GEÇİŞSİZ

( TRANSITIVE vs./>< INTRANSITIVE )


- GEÇİŞTİRMEK ile/ve/<> "İDARE ETMEK"


- GEÇİŞTİRMEK ile/değil/yerine DİNDİRMEK


- GEÇİŞTİRMEK ile/ve/<> ÖTELEMEK


- GEÇİT ile GEÇİŞ


- GEÇMİŞ ANLATIMINDA:
DÜN değil BİR ÖNCEKİ GÜN


- GEÇMİŞ ile/ve/<>/> ŞİMDİ ile/ve/<>/> GELECEK

( Anılardadır. İLE/VE/<>/> Hayal gücündedir. )

( Değişmezdir. İLE/VE/<>/> Belirsizdir. )

( Değiştiremeyiz fakat bilebiliriz. İLE/VE/<>/> Bilemeyiz fakat değiştirebiliriz. )

( Constant. vs./AND/<>/> Unknown/indefinite.
In memory. vs./AND/<>/> In imagination.
We cannot change but we can/should know. vs./AND/<>/> We cannot know but we can/might/should change. )

( PAST vs./and/<>/> FUTURE )


- GEÇMİŞE YÜRÜMEZLİK/TEK YÖNDE DEĞİŞİM ile/ve/=/||/<> TERSİNEMEZLİK


- GELDİ GELİYOR/GELECEK


- GELEN-GEÇEN


- GELEN-GİDEN


- GELEN ile/ve/||/<> GEÇEN


- GELENEK-GÖRENEK


- GELENEKSEL ile/ve/değil/yerine/||/<> KAVRAMSAL


- GELGELELİM


- GELİN! yerine GELMEK İSTEYENE DUYURULUR


- GELİNİLMEZ değil GELİNMEZ


- GELİP-GEÇİCİ


- GELİRLERSE BULMAZLARSA değil GELİRLER DE BULMAZLARSA


- GELİŞ(TİR)ME ile/ve/değil/yerine/||/<> İYİLEŞ(TİR)ME


- GELİŞİGÜZEL "ÇOK ANLAMLILIK" ile/değil/yerine ÇOK ANLAMLILIK


- GELİŞİM/DEĞİŞİM:
YUKARIDAN, AŞAĞI ile/ve/değil/yerine/||/<> İÇTEN, DIŞA

( image

image )


- GELİŞİM ve/||/<> ARINMA ve/||/<> YOZLAŞMAMA


- GELİŞİM ile/ve DÖNÜŞÜM

( DEVELOPMENT/IMPROVEMENT/PROGRESS vs./and TRANSFORMATION )


- GELİŞİM ile/ve OLUŞUM

( DEVELOPMENT vs./and FORMATION/CONSTITUTION )


- GELİŞİM ile/ve TAMAMLANMA

( DEVELOPMENT vs./and TO GET COMPLETE, COMPLEMENT )


- GELİŞME ile/ve/<>/> YAYGINLAŞMA


- GELİŞMİŞ/LİK ve/||/<>/> YALINLAŞ(TIRIL)MIŞ/LIK

( Yalınlaşmak/yalınlaştırabilmek, gelişmişliğin, en son durumudur. )


- GELİŞTİREBİLMEMİŞ değil GELİŞTİREMEMİŞ


- GELMEK ile "GELMEK"

( Ulaşmak. İLE Eşeysel Boşalma(bazı kültürlerde "Gitmek" olarak da geçiyor). )


- GELMİŞ-GEÇMİŞ


- GEN ile GEN[Yun.]

( Geniş. | Üçgen, dörtgen gibi geometri terimlerinde, "kenarlı" anlamıyla kullanılan ek sözcük. | İşlenmemiş, boş bırakılmış tarla. İLE İçinde bulunduğu göze ya da organizmada özel bir etkisi olan, kuşaktan kuşağa ve gözeden gözeye geçen kalıtımsal öğe. )


- GENC[Ar.] ile GENÇ[Ar.]

( Hazine, define. İLE Yaşı, ilerlememiş olan. )


- GENE-LİKLE değil/< GENELLİKLE

( Vurgu ve harfi tam/doğru seslendirerek! [Dudak ve bilgi tembelliği yapmadan!] [Harfleri biraraya getirerek değil kulak dolgunluğuyla, doğrusu nasıl söyleniyorsa o biçimde söyleyerek!] )


- GENE değil/yerine/= YİNE


- GENEL "PLANDA" ile "GENİŞ PLANDA"


- GENEL BİR "YAKLAŞIMLAR" değil GENEL YAKLAŞIMLAR


- GENEL-GEÇER


- GENEL-GEÇER ile/ve/değil/||/<> DEĞİŞMEZ


- GENEL ile/ve/değil/yerine/||/<> "AĞIRLIKLI"


- GENEL ile ÖZEL

( GENERAL vs. REAL )


- GENELDE ile/ve/değil TEMELDE


- GENELLEME ile/ve/<> EZBERİNİ SÖYLEMEK


- GENELLEŞTİRME ile/değil ÖRNEKLENDİRME


- GENELLEŞTİRME = TAMİM = GENERALIZATION[İng.] = GÉNÉRALISATION[Fr.] = GENERALISATION[Alm.] = GENERALIS[Lat.]


- GENELLİKLE ile GENEL-GEÇER


- GENELME ile GENELEME ile GENELLEME

( Genişleme. İLE Bir düşüncenin, farklı sözlerle, yeniden/tekrar anlatılması. İLE Bir ya da birkaç özel/tekil veriyi/durumu, herşeyi/herkesi katarak ve tek bir şeye indirgeyerek açıklamaya çalışma "iddiası"/zayıflığı.[Tüm genellemeler, yanlıştır! Bu bile!] )

( ... ile ... ile TAMİM )


- GENİŞ KAVRAM" ile "DERİN KAVRAM"

( "WIDE CONCEPT" vs. "DEEP CONCEPT" )


- GENİŞ KAVRAM ile DERİN KAVRAM

( WIDE CONCEPT vs. DEEP CONCEPT )


- GENİŞ ZAMAN ile/ve/<> GENELLEŞTİRME


- GENİŞLEME" ile/ve "GÜÇLENME"


- GENİŞLEME ile/ve/<> SEYRELME


- GERÇEK "BİR ..." ile/değil "TAM BİR ..."


- GERÇEK" ile/ve/değil/yerine "SAĞLAM"


- GERÇEK/LİK ile/ve/değil/<> SABİT/LİK


- GERÇEKLEŞME ile/ve/||/<> EKSİKSİZLEŞME


- GERÇEKLİK ve/||/<> EYLEM


- GERÇEKLİK ve/||/< SONLULUK


- GEREĞİ ile GEREKLİLİĞİ


- GEREĞİ ile/değil GÖSTERGESİ


- GEREĞİNDE ile/ve YERİNDE


- GEREK NEDEN ile/ve/||/<>/> EREK NEDEN


- GEREKÇE/DAYANAKÇA ile/ve/||/<> ORAN/TI

( Gerekçe/dayanakça göstermeden, "karar almak/vermek"; oran(orantı) vermeden, "söz söylemek"; olanaksız, yetersiz ve değersizdir. )


- GEREKÇE ile/ve DAYANAK/ÇA

( REASON vs./and SUPPORT/BASE )


- GEREKÇE ile/ve MEŞRÛİYET ZEMİNİ


- GEREKİRSE yerine YERİ/ZAMANI GELDİĞİNDE


- GEREKSİNİR değil GEREKİR/GEREKTİRİR


- GEREKSİZ TEKRAR(TOTOLOJİ) ile SAÇMALAMAK

( TAUTOLOGY vs. TO BULLSHIT )


- GERGİN/LİK ile/ve/değil ŞİŞKİN/LİK


- GERİBİLDİRİM'DE:
"HIIIIII" ile/değil/>< HMMM

( Dinleyenin, küçümseyici/reddedici, kinâyeli bir tutum göstererek çıkardığı ses. İLE/DEĞİL/>< Dinleyenin, sözü/konuyu, tam olarak anlamasıyla çıkardığı ses. )


- GERİLİM ile/ve/değil/yerine SALINIM


- GERİLİYOR/UZ[< GERİLEMEK] ile GERİLİYOR/UZ[< GERİLMEK]


- GERUNDIUM[Lat.] değil/yerine ULAÇ

( Belirteç olarak kullanılan, eylem kökenli sözcükler. [Koşa koşa / güle güle vb...] )


- GETİR-GÖTÜR (İŞLERİ)


- GEVEZE/YANŞAK ile ÇAÇARON[< İt.]

( ... İLE Karşısındakini susturacak biçimde ve çok konuşan, çenesi güçlü, geveze. )


- GEVEZELİK ve/||/<> GAFLET

( Bilgelik/hikmet/irfan bulunmayan söz. VE/||/<> Düşünce ve bilgi bulunmayan susma/sükût. )


- GEVEZELİK ile/değil/yerine/>< KENDİNİ GELİŞTİRMEK


- GEVREK GEVREK (GÜLMEK)


- GEZGİNCİ değil GEZGİN


- gezi ile/ve/değil/<> Gezi

( ... İLE/VE/DEĞİL/<> Türkiye'mizin/İstanbul'umuzun, Taksim'deki, akıl, değerler ve diriliş simgesi olan parkımız. )


- GEZİP-TOZMAK


- GİBİ GİBİ ile/değil/yerine GİBİ


- GİBİ ile/ve/değil/yerine AYNI TÜR


- GICIR GICIR (SÜRTMEK)

( Kapı sesleri gibi sürtünmelerde. | Yepyeni. )


- GIDA[Ar.] değil/yerine/= BESİN

( ZÂD[Ar.]: Erzak, azık, yiyinti. )

( )


- GİDE GİDE

( Bir olay ya da olgunun artması ya da eksilmesinde. )


- GİDERMEK ile "AŞMAK"


- GİDERMEK değil BULMAK


- GIDI GIDI (GIDIKLAMAK)


- GIDIM GIDIM (VERMEK)

( Mal ya da parayı gerektiğinden çok daha küçük/az biçimde vermek. )


- GINÂÎ[Ar.]/LİRİK[Fr.] değil/yerine/= KOŞUK

( LİRİK: Coşkun, esinle dolu. | Eski Yunan yazısında, lir eşliğinde söylenilen. Koşuk. | Çok etkili, coşkun, genellikle kişisel duyguları dile getiren yazın. )


- GIPGICIR


- GIPTE değil GIPTA


- GIPTA (ETMEK) değil/yerine/= İMRENMEK/İMRENİ


- GİRİNTİ-ÇIKINTI


- GİRİP-ÇIKMAK


- GİRİŞ-GELİŞME-SONUÇ ile/ve/değil/yerine/||/<> SÜREÇ-SONUÇ / USÛL-ESAS

( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Süreç olmadan(düşünülmeden/konuşulmadan), sonuca; yöntem(usûl) olmadan, asıl(esas) konuya geçilemez/değinilemez! )

( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Konuşuruz[konuşmalıyız!], etkin susmak üzere; susarız[susabilmeliyiz!], yetkin konuşmak üzere! ["Söyleyerek" değil söyleşerek/konuşarak!] )

( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Tümdengelim yapabilmek için tümevarımsal düşünmüş olmak gerekir! )

( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Anlamak için konuşmak; konuşmak için dinlemek; dinlemek için de susabilmek gerekir! [Anlamanın iki temel koşulu: 1. Nötr olmak/olabilmek. | 2. (Nitelikli) Soru sormak.] )

( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Algı düzenimizi (paradigmamızı) düzeltmek/değiştirmek/geliştirmek üzere, zaman zaman/sık sık "fabrika ayarlarımıza" dönmek gerekir. [Yaşamın ve özellikle de gündelik yaşamın/konuların hızına/yoğunluğuna (fazla) kapılmamak için!] )

( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Çıkarlarımıza yönelik/uygun olarak, "kazanın" "doğurduğuna" inanma eğilimi gösterirken; sonuç odaklı/merkezli olmamak üzere, "kazanın" "öldüğünü" kabul edebilme ve düşünme gücünü kullanmaya cesâret etmemiz gerekir. )


- GİRİŞ ile/ve/||/<> ALTYAPI


- GİRİZGÂH değil/yerine/= GİRİŞ


- GİRMEK ile/ve "SIZMAK"


- GİTGİDE

( REFTE REFTE )


- GİTME/Sİ ile/değil/yerine UZAKLAŞMA/SI


- GİTTİ GİDİYOR


- GİYİM-KUŞAM ('A ÖNEM VERMEK)


- GİYİNMEK ile/ve KUŞANMAK


- GİYSİ ile YAPIK

( ... İLE Belleme. | Yeniçeriler'in giydikleri üstlük. )


- GİZ/SIR[Ar.] ile SIR

( Varlığı ya da bazı yönleri açığa vurulmak istenmeyen, gizli kalan, gizli tutulan şey. | İnsan usunun, yeterince açıklık getiremediği şey. | Bir işin, bir şeyin, dikkat, yetenek, deneyim ve sezgi yardımıyla kavranabilen, en zor, en ince yanı. | Bir amaca ulaşmak için kullanılan, başvurulan, özel ve gizli yazılar yazdırılan kişi. İLE Bazı nesnelere parlaklık vermek, dış etkilerden korumak, sızmalarını önlemek gibi amaçlarla sürülen, saydam ya da donuk vernik. | Aynaların arkasına ve kaplam metal eşyanın yüzüne sürülen, ince, metal tabaka. )


- GİZLEMEK ile/ve/değil (AÇMAYA/PAYLAŞMAYA) GEREK GÖRMEMEK

( [not] TO HIDE vs./and/but NOT TO SEE NECESSITY (TO OPEN/SHARE) )


- GİZLEMEK ile/ve/değil/yerine/||/<> TERSİYLE GÖSTERMEK


- GİZLİ-KAPAKLI (İŞLER ÇEVİRMEK)


- GİZLİ-SAKLI (İŞLER ÇEVİRMEK)


- GİZLİ ile/ve/değil GİZLİCE/UĞRUN


- GİZLİ ile/değil İÇTE


- GLOBAL/LEŞ(TİR)ME değil/yerine/= KÜRESEL/LEŞ(TİR)ME


- GLOTOGONİ ile/ve ETİMOLOJİ

( Dilin kökeni. İLE/VE Sözcüklerin/kavramların kökenini inceleyen bilim dalı. )

( NOMOTHETES: Dilin ilk yaratıcısı olarak kabul edilen. )

( Türk dilinin kökenbilim sözlüğünün eksiksiz olarak ortaya konulması, önceleyin Türk düşüncesinin kaynağını, gelişim aşamalarını, içeriğini bilmeyi gerektirir. Türk insanı, hangi koşullar altında doğaya yönelmiş, hangi ilkelere göre yaşamını biçimlendirmiş, hangi kurallara dayanarak çevresini kuşatan nesnel var olanları adlandırmıştır? Bu soruların yanıtını felsefe ışığından yararlanamayan bir bilginin, bir uzmanın bulması olanaksızdır. Bir sözcüğün Türkçe olduğunu söyleyebilmek için önce o sözcüğün içeriğini bilmek, o içerikle Türk kişininın düşünsel eğilimlerini açıklamak temel koşuldur.

Bir sözcüğün yapısına, ses düzenine bakarak Türkçe olup olmadığını söylemek kolaydır. Güç olan, sözcüğün kavrama dönüşürken oluşan içeriğini açıklamaktır.

Türkçe'nin Balkan dilleriyle ilişkisi vardır. Ancak, bu ilişki, çok dar bir alana değindir. Türk dilinin kökeninin araştırırken, Balkanlar'a, çok sonralara giden kimi sözcükleri (Türkçe sayılanları) örnek almak, onları kesin kanıt diye göstermek yanıltıcıdır.)

"Türk" sözcüğünün yeni olmasından, ilk kez VIII. yüzyılda Orkun Yazıtları'nda görülmesinden, sonra bu adı alana ulusun tarihi boyunca belirli bir yerde değil de çok dağınık ülkelerde, birbirinden uzak bölgelerde yaşamasından kaynaklanır. Kimi tarihçilere göre Türk topluluğu, Orta Asya'da M.Ö. 3000 dolaylarında vardı, düzenli bir yaşama biçimi, uyumlu bir topluluk içinde var oluşunu sürdüyordu. Ancak, böylesine eskilere giden görüşlere karşın, elimizde bulunan yazılı kaynaklar, yazıyla saptanan belgeler "Türk" sözcüğünü VIII. yüzyıldan öteye götüremiyor pek.

Türk dili üzerinde çalışan bilginlerin ortaya attıkları değişik görüşlere göre, Türk dilinin kaynağı Orta Asya'dır.

Günümüzde Asya Türkçesi, Anadolu Türkçesi (tüm komşu ağızlarla bütünlük içinde) diyebileceğimiz iki büyük öbek vardır.

Türkçe'nin kökenbilimi üzerinde çalışırken, iki ilke benimsiyoruz.
1- Doğal var olanların çıkardığı seslerden kurulu sözcükler (Türkçe sözcükler)
2- Başka dillerden Türkçe'ye geçerek değişen ya da olduğu gibi kalan sözcükler
(yabancı kaynaklı sözcükler)

Üzerinde durulması gereken konu Türk dilinin yapısıdır. Araştırıcılar, Türk dilinin Ural-Altay dilleri öbeğinden olduğunu öne sürerler. Bu dil öbeğinin başlıca özelliği, sözcük köklerinin çekimle değişmemesi, tüm çekimlerin köke getirilen eklerle sürdürülmesidir. Oysa Hind-Avrupa dillerinde, sözcük kökleri çekimle değişir, başka bir biçime girer. Durum Arapça'nın içinde bulunduğu dillerde de öyledir.

 

TÜRK DİLİNİN ETİMOLOJİ SÖZLÜĞÜ
İSMET ZEKİ EYÜBOĞLU - SOSYAL YAYINLARI )

( "Kökenin Kökeni" başlıklı yazıyı okumak için burayı tıklayınız... )


- KÜYOR değil GÖNÜYOR


- GÖÇ TERİMLERİ SÖZLÜĞÜ ile/ve/||/<> İLTİCA TERİMLERİ SÖZLÜĞÜ


- GÖÇME ile (")GÖÇME(")

( Mekânlarda/"insanda"[bölge/yer değiştirme]. İLE/VE/<> Nesnelerde/"insanda[yaşlanma, sağlığını kaybetme].". )


- GÖĞÜS KASI "GELİŞTİRMEK" ile/ve/değil/yerine/||/<> GÖZ KASI GELİŞTİRMEK


- GÖKTÜRK ABECESİNDE:
34 ve/+/<> 4

( Sesli harf. VE/+/<> Sessiz harf. )


- GÖKTÜRK TÜRKÇESİ ile/ve/<> OĞUZ TÜRKÇESİ ile/ve/<> ANADOLU TÜRKÇESİ


- GÖLGE ile/ve/||/<> İKİNCİL/LİK


- GÖLGELEMEK ile/ve/||/<> KAPATMAK


- GÖMÜLÜ ile/ve/||/<> ÖRTÜK


- GÖNDERGE ile GÖSTEREN ile GÖSTERİLEN

( ... İLE Biçim. İLE Anlam. )

( Görüntü/simge. ile Harflerle. [E.V] ile Sözcük olarak[EV] )

( ... vs. SIGNIFIER vs. SIGNIFIED )


- GÖNDERİM

( REFERENCE )


- GÖNDERME" ile/ve/değil/yerine BAŞVURU


- GÖNDERME ile/ve/değil/yerine/<> KATKI


- GÖNDERME ile/yerine UĞURLAMA


- GÖRDÜĞÜNÜ "SEVMEK" ile/değil/yerine/>< SEVDİĞİNİ GÖRMEK


- GÖRECE/Lİ/LİK" ile/ve/değil GÖRELİ/LİK


- GÖRELİ/İZÂFÎ[Ar.] ile ÎTİBÂRÎ


- GÖRELİ/LİK ile/>< AHLÂK


- GÖRELİ ile/ve/||/<> DURUMA GÖRE


- GÖRELİ ile/ve/||/<> İLİŞKİSEL


- GÖREMEZSİN ile/değil GÖRÜNMEZ


- GÖRERSİN değil GÖRÜRSÜN


- GÖREV ile/ve ROL


- GÖRMESİN! ile/ve/değil/yerine/<> GÖSTERME!


- GÖRMEZLİKTEN GELMEK ile/değil GÖRMEMEZLİKTEN GELMEK


- GÖRMÜŞ-GEÇİRMİŞ (OLMAK)

( BÂRÂN-DÎDE )


- GÖRÜNTÜ ile GÖRÜNÜM


- GÖRÜŞ ile/ve/değil/yerine KAVRAM

( [not] OPINION vs./and/but CONCEPT
CONCEPT instead of OPINION )


- GÖRÜŞ ile/ve/||/<> YORUM


- GÖRÜŞME/EYLEME:
"UYGUN OLDUĞUN(UZ)DA ..."
ile/ve/değil/yerine/<>/>
"UYGUN OLURSAN(IZ) ..."


- GÖRÜŞMEDEN ÇIKTIM:
"GÖRÜŞMEDEN ÇIKTIM" ile "ÇIKTIM, GÖRÜŞMEDEN"

( Görüşmenin yapıldığı yeri ve/ya da görüşmeyi merkeze aldığını vurgular. İLE Bulunduğun yerden çıktığını ve görüşmediğini vurgular. )


- GÖSTERGE ile/ve BELİRTİ

( INDICATOR vs./and SIGN )


- GÖSTERGE = İŞARET = SIGN[İng.] = SIGNE[Fr.] = ZEICHEN[Alm.] = SIGNUM[Lat.] = SENAL[İsp.]


- GOSTERGE ile/ve/değil/||/<> ÖLÇÜT


- GÖSTERGEBİLİM = SEMIOTIC[İng.] = SÉMIOTIQUE, SÉMIOLOGIE[Fr.] = SEMIOTIK[Alm.] = SEMA, SEMEION[Yun.]


- GÖSTERİMSEL

( DEICTIC )


- GÖSTERME ile/ve/değil/yerine İMLEMEK/İŞARET (ETME)

( [not] TO SHOW vs./and/but TO INDICATE
TO INDICATE instead of TO SHOW )


- GÖSTERMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ÖRTEREK GÖSTERMEK

( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>< Sanat. )


- GÖSTERMEK ile/ve/değil/yerine/<> SİMGELERLE/ÖYKÜLERLE/MASALLARLA ANLATMAK


- GÖSTERMEK ile/ve/||/<> TANITMAK


- GÖT-GÖBEK (SALMAK, BÜYÜTMEK)


- GÖTÜ-BAŞI (AÇIKTA GEZMEK)


- GÖTÜN GÖTÜN (UZAKLAŞMAK/KAÇMAK)


- GÖYA değil GÜYA


- GÖZ GÖZE (GELMEK)


- GÖZ ve/||/<>/>/< AKIL

( Göz, odur ki; dağın arkasını göre! VE/||/<>/>/< Akıl, odur ki; başına geleni/geleceği bile! )


- GÖZ ve/||/<> KALP

( Gülmek için!... :) VE/||/<> Sevmek için!... )


- GÖZDEN GEÇİRMEK ile/ve ELDEN GEÇİRMEK


- GÖZE GÖZ


- GÖZLEM = MÜŞAHEDE = OBSERVATION[İng., Fr.] = BEOBACHTUNG[Alm.] = OBSERVAR, MIRAR[İsp.]


- GÖZLEMEK ile/değil GÖZLEMLEMEK


- GÖZLERİM "YAŞLANDI" değil GÖZLERİM "YAŞARDI"


- GÖZLÜK İÇİN:
GİYMEK değil TAKMAK


- GÖZLÜK ve/||/<>/>/< SÖZLÜK


- GÖZÜM/ÜZ GÖNLÜM/ÜZ (AÇILSIN)


- GÖZÜNE-DİZİNE (DURSUN)


- GÖZÜNÜ:
"SEVİM" değil SEVEYİM


- GRAFOLOJİ değil/yerine/= YAZIBİLGİSİ

( El yazısından, yazanın karakter ve duygularını anlamayı amaç edinen inceleme yöntemi. )


- GRAMER ile/ve LOCUTIO SECUNDARIA

( Birincil dil. İLE/VE İkincil dil. )

( Skolastik Latince. İLE/VE Latince. )

( Doğal. İLE/VE Yapay. )

( Halk dili. Çocukların annelerini taklit ederek, herhangi bir kurala gereksinim duymadan edindikleri sesleri çıkarmaya başladıklarında kullanmayı öğrendikleri dil. İLE/VE Belirli kuralları olan, uzun çalışmalarla öğrendiğimiz ve alışkanlık kazandığımız dil. )

( De vulgari eloyerineuentia - Dante )


- GRUP OLMAK ile GRUP YAPMAK


- GÜÇ BELÂ (HALLETMEK, ÇARE BULMAK)


- GÜÇ-KUDRET


- GÜÇ-KUVVET (BULMAK)


- GÜÇ:
SIÇRAYIŞ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SARSILMAZ DURUŞ


- GÜÇ ile GİZİL GÜÇ


- GÜÇLENDİRME ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< SAĞLAMLAŞTIRMA/BERKİTME


- GÜÇLEŞTİRME ile/değil GÜÇLENDİRME


- GÜFTÂR-I ŞİRİN[Fars.] değil/yerine/= "TATLI" SÖZ


- GÜFTÂR[Fars.] ile SÖZ

( SÖZ )


- GÜL BAHÇESİ ile/ve/değil/yerine ÇİÇEK BAHÇESİ


- GÜL GİBİ ve/||/<> GÜN GİBİ


- GÜL ile GÜL | ile GÜL

( | Çiçeklere verilen genel ad. İLE En güzel çiçeğe[çiçek olan güle] verilen ad. | İLE Gülmenin buyruk kipi. )

( Cins ad. İLE Özel ad. İLE ... )

( Genel. İLE Özel. İLE ... )


- GÜL ile/<> NİLÜFER(LOTUS)

( Dikenlikte. İLE/<> Bataklıkta. )


- GÜLDÜR GÜLDÜR (AKMAK)


- GÜLDÜRÜ/KOMEDİ[Fr.] ile GÜLMECE/MİZAH[Ar.]/HUMOR[Fr. < HUMOUR]

( Gövdeyle ilgili, gövde üzerine. İLE Zihin/akıl yürütmeyi gerektiren. )

( Gördüğü üzerinden ve doğrudan. İLE Olumsuz olanı, olumluya çevirme. )

( GARGANTUA - Francois RABELAIS )


- GÜLE-OYNAYA (GİTMEK, KABUL ETMEK)


- GÜLLÜK-GÜLİSTANLIK


- GÜM GÜM (VURMAK)


- GÜMBÜR GÜMBÜR (GELMEK | KOŞMAK)

( Daha çok, çocukların çıkardığı seslerde. )


- GÜN BE GÜN


- GÜN GÖRMEMİŞ (KONULAR) ile YAKASI AÇLMAMIŞ (KONULAR)


- GÜNAHI-VEBÂLİ (ÜZERİNE)


- GÜNAYDIN ve/<> ZİHNAYDIN


- GÜNCELLİK/GÜNLÜK/ŞİMDİKİ/AKTÜEL[Fr.] yerine GÜNCELLİK/AKTÜALİTE[Fr.] yerine GÜNCELLEŞTİRME/AKTÜALİZASYON[Fr.]


- GÜNDEN-GÜNE (İYİLEŞMEK/KÖTÜLEŞMEK)


- GÜNEŞ ile/ve/<>/> AY

( Arı bilinç. İLE/VE/<>/> Süreçteki bilinç. )

( Özbilinç. İLE/VE/||/<>/> Nefs/ego. )

( Tümel, kavramsal. İLE/VE/<>/> Kavramsal. )

( Ziyâ saçar. İLE/VE/<>/> Nur saçar. )

( [görselde/çizimde] "Okları"[ışınım gösterimi] olan. İLE/VE/<>/> "Okları" olmayan. )

( YÛH/YÛHÂ ile/ve/<>/> KAMER )

( SUN vs./and/<>/> MOON )

( AHÛ-Yİ FELEK/HÂVERİ/ZERÎN ile/ve/<>/> MÂH )


- GÜNEŞTE:
YANMAK ile/ve/değil/yerine KARARMAK

( 11:00 ile 16.00 arası güneş altında kalınmamalı! [yaz saati uygulamasına göre] )


- GÜNLÜK DİL ile HUKUK DİLİ


- GÜNLÜK KONUŞMALARIN SIRADANLIĞINDA/YALINLIĞIYLA:
AMAÇLI ile/ve/||/<> BİLEREK ile/ve/||/<> BİLMEDEN ile/ve/||/<> BÜTÜNLÜKLÜ

( Reklam. İLE/VE/||/<> Evlilik. İLE/VE/||/<> Dostluk. İLE/VE/||/<> Sanat. )

( Kitlelere "oynanıyorsa". İLE/VE/||/<> Saygıyla bütünleşilecekse. İLE/VE/||/<> Sevgiyle yaklaşılıyorsa. İLE/VE/||/<> Susulabiliyorsa. )

( )


- GÜNLÜK-GÜNEŞLİK


- GÜNÜ GÜNÜNE (NOT ALMAK, ÇALIŞMAK)


- GÜNÜBİRLİK ... ile/değil GÜNLÜK ...


- GÜNÜMÜZDEKİ ENTELEKIA ile/değil/yerine KAVRAMSAL ENTELEKIA

( ... İLE/DEĞİL/YERİNE Ereğe bağlı nedenin bilgisi. Aynı ilke altında donanmışlık. )


- GÜPEGÜNDÜZ


- GÜPGÜZEL


- GURBET ile/ve KURBET


- GÜRBÜZ ile GÜRBÜZ

( Cerbezeli. | Kahraman. | Anlayışlı. İLE Hilekâr. )


- GÜRÜL GÜRÜL (AKMAK)


- GÜRÜLTÜ-PATIRTI (ÇIKARMAK)


- GÜVEN ve/||/<> DERİNLİK ve/||/<> SEVGİ

( Söz ile yapılan iyilik. VE/||/<> Düşünce ile yapılan iyilik. VE/||/<> Vererek yapılan iyilik. )


- GÜVEN ile/ve/||/<>/< ÖZGÜVEN

( Özgüveni olmayana, kimse güvenmez. )


- GÜVENLİK ile/ve/||/<>/>/< GÜVEN


- GÜVERTE ile PALAVRA[İsp. < PALABRA]

( ... İLE [eskiden] Genellikle posta vapurlarında, üst güvertenin altındaki güverte. | [argo] Herhangi bir konuda, gerçeğe aykırı, uydurma söz ya da haber. Uzun ve boş konuşma. )


- GÛYÂ değil/yerine/= SÖZDE/SANKİ/SÖZÜMONA


- GÜZEL GÜZEL (ÇALIŞMAK, KONUŞMAK, OYUN OYNAMAK)


- GÜZEL/LİK >< ÇİRKİN/LİK

( HÜSN >< KUBH )


- GÜZEL/LİK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DÜZGÜN/LÜK


- GÜZEL/LİK ile/ve/değil/yerine/||/<> İLGİNÇ/LİK


- GÜZELLİĞİN:
İDRAKİ ile/ve/<> İFADESİ

( Ancak sendeki güzellik kadar. İLE/VE/<> Ancak sendeki güzellik kadar. )


- GÜZELLİK:
İZLENİLEN ile/ve/değil/yerine/||/<>/> YAŞANILAN


- GÜZELLİK = BEAUTY[İng.] = BEAUTÉ[Fr.] = SCHÖNHEIT[Alm.] = PULCHRITUDO[Lat.]


- GÜZELLİK ile/ve/||/<> BÜTÜNSEL KAVRAYIŞ


- GÜZELLİK ve/||/<>/> ÖZGÜRLÜK

( Güzellik, özgür kılar. )


- GÜZERGÂH/[Fars.]/ROTA[İt.]/DESTİNASYON[İng. < DESTINATION] değil/yerine GEÇEKYOL, İZLENİLEN YOL


- GÜZİDE[Fars.]/MÜMTAZ[Ar.]/ELİT[Fr./İng. < ELITE] değil/yerine/= AYRI/ÜSTÜN | SEÇKİN


- HÖRMET değil HÜRMET


- HAMMAL değil HAMAL


- HABABAM-DEBABAM (ÇALIŞMAK)


- HABER ALIRSAM ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< HABER ALINCA


- HABER ALMA GEREKSİNİMİ ile/ve/değil/<> HABER ALMA HAKKI


- HABER ile/ve/= VERİ

( NEWS vs./and/= DATA )


- HAÇ ile HAC(C)


- HÂCET[çoğ. HÂCÂT] ile HÂCET

( Dilek. İLE Gerek, gereklilik. )


- HAD ile/ve/<> ÖLÇÜ

( Bilgelik, aklın;
Cesaret, kalbin;
Ölçülülük, duyguların denetimidir. )

( Wisdom is reason's;
Courage is heart's;
Moderation is control of feelings. )

( LIMITING vs./and/<> MODERATION )


- HADD-İ ZÂTINDA ile AYNI ZAMANDA

( Özünde, merkezinde, gerçeğinde, doğrusu şu ki. İLE Bununla birlikte. )


- HADDİ'Nİ BİLDİRMEK ile HADDİNİ "BİLDİRMEK"

( Bir şeyin/durumun. İLE Bir kişinin/tutumun. )

( Sınırların bilgisini belirtmek/anlatmak. İLE Haddini aşanı engellemek.[bedelini ödetmek üzere ya da öncelikli olmamalı!] )


- HADDİNİ BİLMEK ile/ve HAKKINI BİLMEK

( Olgunlaşmayan meyveye, el uzanmaz. )

( TO KNOW THE LIMIT vs./and TO KNOW THE RIGHTS )


- HADDİNİ-HESABINI (BİLMEMEK)


- HADESE(HUDÛS) ile HADESE(HADS)

( Olmak. İLE Sezgi./Sürat-i intikal. )


- HADİS ile HÂDİS(E)

( Peygamber sözü. İLE Meydana gelen. )


- HÂDİSE değil/yerine/= OLAY | DURUM


- HAF değil HAV[Ar.]

( Kadife, çuha vb.'nin yüzeyindeki ince tüy. )


- HÂFIZA[Ar.] değil/yerine/= BELLEK


- HAĞTIRAĞ/HAATIRAA değil HATIRA/ANI


- HAK-HUKUK (SAHİBİ OLMAK, PEŞİNDE KOŞMAK)


- HAK:
KESİNLİK ve/||/<> DOĞRULUK ve/||/<> GENELLİK


- HAK ve/||/<>/> GÜÇ


- HAKİKA-TEN değil/< HAKİKATEN


- HAKİKAT:
ÖĞRENİLEBİLİR fakat ÖĞRETİLEMEZ

( Belki. FAKAT Asla! )


- HAKİKAT/İ ile/ve/değil/<> OLGUSALLIK/I


- HAKİKAT ile/ve/||/<> EVRENSEL/LİK


- HAKİKAT ile HAKİKAT

( Temel. İLE Ayrım. )

( HAKİKAT: İlkesel tutum/bakış. )


- HAKİKAT ile/ve/||/<>/< İTİBAR


- HAKİKAT ile/ve KEMÂLÂT

( İzi yoktur ki izinden biline, Dahi tozmaz ki tozundan biline, Sen anı sanma sözünden biline, Hakikat ehlinin olmaz nişanı. )

( GÜZELLİK/KEMÂL: * TENASÜB-Ü ÂZÂ(ÖRGENLERİN UYUMU) * AKIL * AHLÂK * ÇÖZÜM ÜRETEBİLMEK )

( Kemâlâtın en büyüğü, kişinin kendini herkesten küçük görmesidir. )

( Hakikat, tüm âleme değil ancak ehline gösterilir. )

( Hakikat karşılığında ne para alınır, ne de bir şey. )

( Hakikati biliyorsan ölümü iste! )

( Kelâmı, hakikati zamanından önce kulağımıza çalsalar, zeytinyağıyla şişirilen ve çürüyen incire benzeriz. )


- HAKİKAT ile/<> UPUYGUNLUK


- HAKİKATEN[Ar. + Fars.] ile HAKİKATTEN[Ar. + Tr.]

( Arapça olan Hakikat sözcüğünün, Farsça olan -en eki kullanılarak hakikate ilişkin/ait olarak. İLE Hakikat sözcüğüne, Türkçe "-den" eki kullanılarak temel/esas/öz ile ilgili, oradan[hakikatten] olan[bilgi/haber/durum/(")deneyim(")]. )


- HAKİM OLMAK" ile/ve "SAHİP ÇIKMAK"


- HÂKİM OLMAK ile/ve/<> VÂKIF OLMAK


- HAKİM ile HÂKİM

( Hikmet sahibi. İLE Yargıç. )


- HÂKİM değil/yerine/= YARGIÇ


- HAKÎR ile/değil HAKİR


- HAKKATEN" değil HAKİKATEN


- HAKLI OLARAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< HALİYLE


- HAKLI OLARAK ile/ve/değil/||/<>/< YERİNDE/GEREKLİ/İSABETLİ OLARAK


- HAL-HATIR (SORMAK)


- HÂL-İ HAZIRDA ... ile HÂLEN ...


- HAL-YOL (ETMEK)


- HAL ve/< ÂSÂN[Fars.]

( Durum. VE/< Kolaylık. )


- HÂL ile HAL

( Durum. İLE Sebze-Meyve toptan satış yeri. )


- HAL ile HAL/GÖVEÇLİK ile HAL[Fr. < Cerm.] ile HAL

( Bir şeyin içinde bulunduğu koşulların ya da taşıdığı niteliklerin tümü, durum. | Davranış. | Şimdiki zaman, içinde yaşanılan zaman. | Güç, kuvvet, takat. | Kötü durum, sıkıntı, dert. İLE Genellikle üstü kapalı pazaryeri. İLE Çözme, çözülme eritme, karışık bir sorunun içinden çıkma, sonuca varma. İLE Tahttan indirme. )


- HALA değil HÂLÂ


- HÂLÂ ile HÂLEN


- HÂLÂ ile/ve/değil/||/<> HER ZAMAN


- HÂLÂ değil/yerine/= ŞİMDİYE DEK


- HALÂKA ile/ve/||/<> İBDÂ'

( Bir şey aracılığıyla yaratmak. İLE/VE Örneksiz, malzemesiz yaratmak. )

( Gelenek. İLE/VE/||/<> Örneksiz olarak bir şey meydana getirme, yaratma. | Yeni ve güzel bir yapıt oluşturma. | Yoktan ortaya koyma, icâd. )


- HÂLBUKİ değil/yerine/= OYSA


- HALDIR HALDIR (ÇALIŞMAK)


- HALDUR HULDUR (HAREKET ETMEK)


- HALEL ile/değil/yerine/>< HELÂL


- HÂLEN değil/yerine/= ŞİMDİ/ŞİMDİLİK


- HALİ-VAKTİ (YERİNDE OLMAK)


- HALİL < TAHALLÜL


- HALÎM-SELÎM (BİR KİŞİ)


- HALK YÖNETİMİ ile/ve/||/<> ÜNİVERSİTE ile/ve/||/<> TİYATRO ile/ve/||/<> SPOR

( İyonya'lıların, insanlığın gelişimindeki önemli katkı eşikleri. )


- HALK ile/ve/değil KAMU


- HALK ile/değil/yerine/= TOPLUM/KAMU


- HALT[< HALATA]:
KARIŞTIRMAK


- HÂM değil/yerine/= ÇİĞ/OLMAMIŞ/OLGUNLAŞMAMIŞ


- HAMİLE[Ar.] değil/yerine/= GEBE/YÜKLÜ


- HAN-HAMAM (SAHİBİ OLMAK)


- HANEDÂN değil/yerine/= SOY


- HANEDANLIK değil HANEDAN


- HANEK[Ar. :
Damak.] değil/yerine SÖZ/KONUŞMA


- HANİ ile BARİ


- HANIM HANIMCIK


- HANIM-HANIMCIK (OTURMAK, HAREKET ETMEK)


- HAPUR HUPUR/HAPPURU HUPPURU (YEMEK, "GÖTÜRMEK")


- HAPUR-HUPUR (YEMEK)


- HAR HAR (YAKMAK)


- HARAKET değil HAREKET


- HARALA-GÜRELE (YAŞAMAK, UĞRAŞMAK)


- HARÂRET değil/yerine/= SICAKLIK; ISI; SUSUZLUK


- HARCAMA değil/yerine/= GİDER


- HAREKET ile/ve/değil/||/<>/> HARARET


- HAREKET ile SES ile KONUŞMA

( MOVEMENT vs. VOICE vs. SPEECH/TO TALK )


- HAREKETSİZLİK ve/||/<>/> ÇÜRÜME


- HARF (KULLANIMI) ile/ve RAKAM (KULLANIMI)

( Sürekli nicelik ve süreksiz nicelik farkını karşılayabilmeye yarar. )

( Rakamların, değerlerle karışmamasını da sağlar. )

( NAKŞ ETMEK )

( Türk abecesinde en yüksek dereceye sahip olan yani en sık kullanılan yazaçlar, A, E, İ, N, R, L; üst-orta derecede olanlar, I, D, K, M; alt-orta derecede olanlar, U, Y, T, S, B, O; düşük dereceli olanlar, Ü, Ş, Z, G, Ç, H, Ğ, V, C, Ö, P, F, J'dir.

Gazete köşe yazıları ve 9 yazara ait 37 kitaptan elde edilmiş, 11 milyon karakterden oluşan 13.4 MB boyutundaki metin seti üzerinden elde edilmiş Türkçe yazaçlara ait kullanım sıklıkları aşağıdaki adreste belirtilmiştir. Türk abecesindeki yazaçların kullanım sıklıkları )

( İngilizce'de:
E T A O I N S H R D L C U M W F G Y P B V K J X Q Z

Almanca'da:
E N I S R A T D H U L G C O M W B F K Z Ü V P Ö Ä ß J Y X Q

İspanyolca'da:
E A O S R N I D L C T U M P B G V Y Q H F Z J X W K

Fransızca'da:
E S A I T N R U L O D C P M É V Q F B G H J À X Y È Ê Z W Ç Ù K Î Œ Ï Ë

Çekçe'de:
O E A N T I V L S R D K U P Í M C H Á Z Y J B Ř Ě É Č Ž Ý Š Ů G F Ú Ň W Ď Ó X Ť (Q) (časopis, 2500 besed)

Lehçe'de:
A I E O N Z W S C R Y T K D P M J U L Ł G B H Ą Ę Ó Ź Ś Ć Ń F Ż X V (Q) (časopis, 11.000 besed)

Rusça'da:
О Е А И Н Т С В Л Р К Д М П У Ы Я Г Б З Ч Й Х Ж Ш Ю Ц Щ Э Ф Ё (Solženicin, 86.000 besed)
О Е А И Н Т С Р В Л К М Д П У Ы Я Г З Б Ч Й Ж Х Ю Ш Ц Щ Э Ф Ё (časopis 25.000 besed) )

( FaRkLaR Kılavuzu'ndaki sözcüklerin yazaçlara göre kayıt oranı )


- HARF ABECESİ ile/ve/||/<>/< HECE ABECESİ


- HARF-İ MUKATTA

( AYN SİN KAF )


- HARF[Ar.] yerine KIMSA/YAZAÇ/İMCE


- HARF[Ar.] değil/yerine/= TANIK, KIMSA


- HARF ile/ve/<> ANTROPOMORF HARF

( ... İLE/VE/<> İnsan yüzü şeklinde büyük harf. [Bu harfleri, özellikle VIII. - XI. yy.lar arasında, minyatürcüler kullanmışlardır.] )


- HARF ile/ve/<>/> HECE ile/ve/<>/> CÜZ ile/ve/<>/> TEFİLE ile/ve/<>/> VEZİN ile/ve/<>/> BAHRİ


- HARF değil/yerine/= İMCE


- HARF ile/ve/<>/> SESLEM/HECE

( HARF ile/ve el-MAKTA )


- HARFİYAT değil HAFRİYAT

( ... DEĞİL Toprağı kazma, kazı. )


- HARFLER:
"SICAK" ile/ve/+/||/<> "SOĞUK"

( Sağ. İLE/VE/+/||/<> Sol. )

( 14 harf. İLE/VE/+/||/<> 14 harf. )


- HARFLER:
MUHKEM ile/ve/||/<> MUKATTA


- HARFLER'DE:
ARAP ile/ve İBRÂNÎ

( Ayn, Ba, Cim, Dad, Dal, Elif, Fa, Gayın, Ha, Kaf, Kha, Lam, Mim, Nun, Ra, Sat, Sin, Şın, Ta, Tha, Vav, Ya, Za, Zay İLE/VE He, Kapt, Koph, Lamedh, Mem, Neth, Nun, Pe, Resh, Sadhe, Shin, Sin, Tav, Teth, Vav, Yodh, Zayın )


- HARİÇ değil/yerine/= DIŞINDA


- HÂRİCÎ ile/ve ZİHNÎ ile/ve LİSÂNÎ ile/ve LUGÂVÎ/KİTÂBÎ


- HARİKULÂDE ve/<> MÛCİZE


- HARIL HARIL (ÇALIŞMAK)


- HARIL HARIL ile HALDIR HALDIR


- HAS/MAHSUS[Ar.] değil/yerine/= ÖZE/ÖZGÜ

( Bir cinste ya da bireyde bulunan, aynı cinsten başka hiçbir türde ya da bireyde rastlanılmayan. )


- HAŞA ile HÂŞÂ

( Kalın kumaş parçası. İLE Asla. )


- HASAT ile TAHSİLAT

( Ürün kaldırma, ekin biçme işi. | Bu yolla elde edilen ürün. İLE Alacakların toplanması ya da süresi içinde ödenmeyenlerin yasal yollarla alınması. )


- HASBELKADER ile/ve/<> TESADÜFEN

( Rastlantı sonucu olarak. )


- HASEN[Ar.] değil/yerine/= GÜZEL


- HAŞERE değil/yerine/= BÖCEK


- HASIL ile HÂSIL[Ar.]

( Yeni başak tutmaya başlamış ekin. İLE Olan, ortaya çıkan, görünen. )


- HÂSILA[Ar.] ile/ve/<> HÂSILAT[Ar.]

( Bir işten elde edilen sonuç. Elde edilen kazanç. | Sonuç, netice. İLE/VE/<> Herhangi bir işten husûle gelen şeyler, temettü', yarar/fayda, îrât, vâridat, gelir, kazanç. | Ürün. )


- HAŞIR-NEŞİR


- HAŞIR-NEŞİR ile/ve MED-CEZİR


- HAŞİV[Ar.] değil/yerine DOLDURMA

( Doldurma. | Yazıyı ya da konuşmayı gereksiz ayrıntılarla uzatma. )


- HAŞMET[Ar.] yerine GÖRKEM


- HASSAS (KONU) ile ÖZEL (KONU)


- HASSAS değil/yerine/= DUYARLI


- HASSATEN[Ar.] değil/yerine AYRICA, ÖZELLİKLE


- HASTA NAKİL AMBULANSI değil HASTA TAŞIMA ARACI


- HASTA/LIK değil/yerine/= SAYRI/LIK


- HASTALIKLARDA:
GEÇTİ ile DÜZELDİ ile İYİLEŞTİ


- HAŞV değil/yerine SÖZ

( Uzun ve yararsız, dolma/doldurma söz. DEĞİL/YERİNE ... )


- HÂT ile/değil HATT


- HATA-SEVAP değil HATA-SAVAB


- HATA ile/ve/değil/||/<>/> (YÜKSEK) BEDEL


- HATA ve/||/<>/< DENEME

( Hata yapmış olman, denediğin anlamına gelir. Denemeden, vazgeçme! )


- HATA ile/ve/<>/değil/yerine İSABETSİZLİK


- HATÂ değil/yerine/= YANLIŞ


- HATAR ile/ve/> HAVF

( Tehlike. İLE/VE/> Korku. )


- HATİP değil/yerine/= SÖZEN


- HATIR HATIR (KAŞINMAK)


- HATIRA[Ar.]/BERGÜZAR[Fars.]/YÂDİGÂR[Fars.] değil/yerine/= ANMALIK, ARMAĞAN


- HATIRA[Ar.] ile ANI


- HÂTIRÂ değil HÂTIRA


- HATIRLAMAK[Ar.] ile/değil/yerine/= ANIMSAMAK


- HAVA ATMAK" ile "SİDİK YARIŞTIRMAK" ile "KÖR DÖVÜŞÜ"


- HAVA-CIVA

( Değersiz, etkisiz. )


- HAVADAN-CIVADAN (KONUŞMAK)


- HAVALE ile İHÂLE


- HAVALİMANI değil HAVAALANI

( ... değil PERVÂZ-GÂH )


- HAVAS ile HAVÂS

( Nitelikler. İLE Duygular. )


- HAVLU ile/değil AVLU[Yun.]/HANAY/SAHN[Ar.]/HAYAT[Ar. < HIYÂT]

( Gövdenin çeşitli yerlerinin kurulanmasına yarayan dokuma bez. İLE Bir yapının ya da yapı öbeğinin ortasında kalan, üstü açık, duvarla çevrili alan. )


- HAYA[Fars.] ile HAYÂ'[Ar.] ile AYA

( Erbezi, husye/husâ, testis. İLE Utanma, utanç. | Namus, edep. | Günahtan kaçınma. İLE Avuç içi. )


- HAYAL-MEYAL (ANIMSAMAK)


- HAYÂL değil/yerine/= DÜŞ(LEM)/SAYIK


- HAYAL ile VEHİM


- HAYALÎ yerine İMGESEL


- HAYÂT[Ar.] değil/yerine/= YAŞAM


- HAYATÎ[Ar.]/SURVIVAL[İng.]/VITAL[İng.] değil/yerine YAŞAMSAL


- HAYDA ile HAYDA

( Hayvanları, harekete geçirmek için kullanılan söz. İLE Şaşkınlık belirten ünlem. )


- HAYIR HASENÂT


- HAYIR ile/ve DEĞİL ile/ve YOK ile/ve HİÇ

( Hiç, yoktan iyidir. )

( NO vs./and NOT vs./and NON-EXISTENT/ABSENT/THER IS/ARE NOT vs./and NOTHING )


- HAYIR ile HAYIR!

( "Yarar", iyilik, doğruluk, hoşluk. İLE Yanıt niteliği. )


- HAYIRLI ile/ve/<>/değil/yerine VERİMLİ


- HAYIT değil AYIT

( Mineçiçeğigillerden, Akdeniz çevresinde yetişen, mavi, beyaz ya da menekşe renginde çiçekler açan, 1-2 metre boyunda bir ağaççık. )

( V. AGNUS CASTUS )


- HAYLİ HAYLİ (YETMEK/YETMESİ)

( "HAYDİ HAYDİ" değil HAYLİ HAYLİ )


- HAYR:
SÖZ (İLE) ile/ve/||/<> SÜKÛT (İLE) ile/ve/||/<> NAZAR (İLE) ile/ve/||/<> AMEL (İLE)


- HAYR ile/ve/||/<> TEVHÎD


- HAYRET değil/yerine/= ŞAŞMA, ŞAŞIRMA, ŞAŞA KALMA


- HAYSİY(Y)ET değil/yerine/= ONUR


- HAYSİYET ile/değil HASİYET/HASSA

( Kişilik, onur. İLE/DEĞİL Özgülük. | Yarar, etki. )


- HAYVAN:
"RİYÂKÂR DEĞİLDİR" değil İKİYÜZLÜLÜK/RİYÂKÂRLIK YAPAMAZ


- HAYVAN yerine BEHAİM


- HAZ ile/ve/<>/< HAD


- HAZ ile/değil/yerine HAS


- HAZIM değil/yerine/= SİNDİRİM/SİNDİRME


- HAZIRLIKSIZ ... ile/değil/yerine/>< HAZIRLIKLI ...


- HEBÂ değil/yerine/>< ÇABA


- HEBÂ ile/değil/yerine FEDÂ


- HECCAV[Ar.] değil/yerine YERGİCİ


- HECE:
KAPALI/UZUN ile/ve/<> AÇIK/KISA ile/ve/<> UZATILMIŞ

( 1 harekeli, 1 sakin harf. İLE/VE/<> Harekeli harf. + 1 harf. )

( Son sadâ/hece, kısa kalamaz. )

( Sakin bitmeyen hiçbir hece, uzun hece olamaz! )

( LATİN'DE (KAPALI)
[ İz. İLE Biz. İLE Bâ. ]
[ Sesli > sessiz. İLE Sessiz > sesli > sessiz. İLE Sessiz > uzun sesli. ]
[ 1 harekeli, 1 sakin ] )

( Bir kere bakıp gülse, ölürüm, konuşamam.
[ Hafif-sakîl-veted-i mecmû ] gülse, ölürüm, konuşamam. )

( DAİRE [1]
[ 1 açık/kısa, 3 uzun heceden oluşan. ]
[ Veted-i mecmû, 2 sebeb-i hafiften oluşan. ] )


- HECE:
VURGULU ile/ve/||/<> VURGUSUZ


- HECE[Ar.] yerine SESLEM


- HECE ile/ve/değil/yerine/=/||/<> OCAK


- HECE ve/||/=/<> SADÂ


- HECELEME ile BÖLME


- HECELEME ile İMÂLE

( ... İLE Heceyi uzun okuma. | Meylettirme, bir tarafa doğru eğme. )


- HEDEF değil/yerine/= EREK/AMAÇ


- HEDEF ile/değil HİTAP

( "Ben" ve "Sen" sözcükleri ve kullanımı, bir hedef değil hitap aracıdır!
Yaşamımızdaki bazı/birçok şey (bu/şu/o),
"benim/senin/onun için böyle/şöyle/öyle!"
"bana/sana/ona göre böyle/şöyle/öyle!"
ya da
ben/sen/o,
"öyle istiyorsa öyledir"
"öyle düşünmüyorsa öyle değildir"
gibi ne yazık ki çokça kullanılan zırva ifadelerle hareket noktası oluşturulamaz! Yani kişi(kendi ya da başkaları), kendinden ve/ya da başkalarından hareket ederek bir sonuç alamaz, yargıda bulunamaz/bulunmamalıdır.

Bu tür, "ben/sen/o" ifadeleri, hitap için kullanılmak yerine bir hedef olarak hiçbir biçimde kullanılamaz. Bu "yaklaşım" ya da "ifade tarzı", öznellikle, demokratlıkla ya da "faşizmle" hiçbir şekil ve koşulda bağlantılandırılamaz/bağdaştırılamaz ya da indirgenemez de!

Son yıllarda, özellikle de sinema/dizi, kitap ve internetin, bilimsel ve/ya da kişisel araştırma ve yayınların, ülkemizde ve dünyada hızla yaygınlaşmasıyla, Amerika/Avrupa zihni ve diliyle yazılmış kitaplarda/filmlerde çokça kullanılan "Ben/Sen" sözcüklerinin etkisiyle de, ülkemizde, bazı/çoğu kişi tarafından yanlış/yamuk bir biçimde düşünsel çabası/becerisi yetersiz ya da benmerkezci kişilerin zihnine ve diline yerleşmiştir ne yazık ki. Toplum olarak bir anda düzeltilemeyecek olsa da, bireysel olarak yeterli bilgi ve bilinçle çok şey değişebilir/değiştirebiliriz. )

( Düşüncenin üstesinden gelemeyen, düşünenin üstesinden gelmeye çalışır. )

( [not] TARGET vs./but ADDRESSING )


- HEGEL'İN:
"DİYALEKTİK FELSEFESİ" değil
KURGUL FELSEFESİ


- HELÂ/HALÂ[Ar.]/KENEF[Ar. < KENİF]/KERİZ[Fars. < KARIZ]/AYAKYOLU/WC/TOILET[İng.]/00[Fr.]/TUVALET[Fr.] ile TUVALET

( Ayakyolu. İLE Gece giysisi. )


- HELOZON değil HELEZON


- HEMEN DEĞİŞİM ile/ve ÂNÎ DEĞİŞİM

( IMMEDIATELY ALTERATION vs./and SUDDEN ALTERATION )


- HEMEN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SICAĞI SICAĞINA


- HEMFİKİR değil/yerine/= OYDAŞ


- HENDEK değil/yerine/= ÇUKUR


- HEP ile İKİDE BİR


- HEP ile/değil/yerine OLABİLDİĞİ KADAR


- HEP ile/ve/<> SADECE


- HEPİMİZ(İN), ... ile/değil HER BİRİMİZ(İN), ...


- HEPİMİZ(İN) ile HERKES(İN)


- HER ... ile/değil HİÇBİR ...


- HER "SORUNLARINI" (ÇÖZMEK) değil HER SORUNUNU (ÇÖZMEK)


- HER "VARLIK" değil HER VAROLAN


- HER AN ile/ve/||/<>/> SÜREKLİ


- HER BABAYİĞİDİN HARCI DEĞİL ile HER BABAYİĞİDİN KÂRI DEĞİL


- HER BİR/BEHER[Fars.] ile BEHER/BEHERGLAS[Alm. < BECHER/GLAS]

( Her bir. İLE Silindir biçiminde cam deney çubuğu. )


- HER HAFTA ile AYDA DÖRT KERE


- HER HALÜKÂRDA değil/yerine/= HER DURUMDA


- HER KAVRAM ve/<> HER KAHRAMAN(/KİŞİ)


- HER NE KADAR ŞÖYLE OLMASINA KARŞIN/RAĞMEN değil HER NE KADAR ŞÖYLE OLSA DA ya da ŞÖYLE OLMASINA KARŞIN


- HER ŞEY(DE)/YER(DE) ile/ve HİÇBİR ŞEY(DE)/YER(DE)

( Herşeyin, zihnimizde olduğunu, bizim, zihinden öte olduğumuzu ve gerçekten yalnız başımıza olduğumuzu, ne zaman anlarsak, işte o zaman, herşey biziz. )

( When we realise that all is in our mind and that we are beyond the mind, that we are truly alone; then all is us.
Nothing is me, so I am nothing. )

( Hiçbir "şey", ben değildir; böylece, ben, hiçbir şeyim. )

( Herhangi bir şey, sadece o şey değildir. )

( Herhangi bir şey, bütünün bir yanını göstererek gizleyendir. )

( Herşey, kendi olmayanı da işaret etmektedir. )

( Can sıkmanın sırrı, herşeyi anlatmaktır. )

( [ON] EVERYTHING/PLACE vs./and [ON] NOTHING/PLACE )


- HER ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< BAZI

( [kitap] Okunmaz. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Bazılarına başvurulur. )

( [eşya] Kullanılmaz. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Bazıları saklanır. )

( [yazar] Sevilmez. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Bazıları (sadece) beğenilir. )


- HER ile TÜM

( EACH/EVERY vs. ALL )


- HERHALDE["HERALDE" değil!] ile/değil/yerine SANIRIM


- HERHALDE değil/yerine BÜYÜK OLASILIKLA


- HERKEZ değil HERKES


- HERKES ile/değil/yerine ÇOĞUNLUK


- HERKES ile/ve/değil/||/<> HERHANGİ BİRİ


- HERKESİN:
"BEYNİ" değil ZİHNİ
:FARKLI ÇALIŞIR


- HERŞEY ile/ve/değil/yerine ÇOK ŞEY


- HERŞEYİ İÇİNE ALAN ile/ve HERŞEYİN İÇİNDE OLAN

( INCLUDES EVERYTHING vs./and IN EVERYTHING )


- HERŞEYİ KAPSAYICI/LIK ile/ve/değil/<> HİÇBİR ŞEYE İNDİRGENEMEZ/LİK


- HESABI:
"YIKMAK" ile/ve/değil/yerine "YÜKLEMEK"


- HESABINI TUTMAK ile HESABINI YAPMAK


- HESAP MAKİNESİ ile/ve/||/<>/><//> TELEFON

( )

( "Telefon ve Hesap Makinesinin Tuş Dizilimi Neden Farklıdır?" yazısını okumak için burayı tıklayınız... )


- HESAP SORMAK ile/değil/yerine ÇÖZÜM/KATKI SUNMAK


- HESAP-KİTAP (YAPMAK, ORTADA)


- HESAPLAMA ile/ve/<> AÇIKLAMA


- HEVÂ-HEVES


- HEY ... ile EY ...


- HEYACAN değil HEYECAN


- HÎBE değil HİBE


- HİÇ ..." ile/değil "HENÜZ ..."


- HİÇ KAÇINILMAZ değil KAÇINILMAZ


- HİÇ Mİ HİÇ (DÜŞÜNMEMEK, UĞRAŞMAMAK)


- HİÇBİRİMİZ ile HİÇKİMSE


- HİCİV/HİCV[Ar. < (aslı) HECV]/SATİR değil/yerine/= YERGİ/TAŞLAMA[Ar. TÂRÎZ]

( Birini, bir toplumu, bir düşünceyi, bir nesneyi ya da bir göreneği yermek için yazılmış yazı/şiir ya da söylenmiş söz. İLE "Taşlamak." | Sert madenleri aşındırıcı bir taşla parlatma ve yerine uymasını sağlama. | Alaylı halk şiiri. | Kapalı bir biçimde, dolaylı olarak söz söyleme, târîz. | Hakâret. )

( Terbiyesize, terbiyesizliğini, terbiyesizlik yapmadan ve onun seviyesine inmeden söylemek/yazmak. )


- HİCİV ile MİZAH


- HİÇKİMSE ile/ve HERKES

( Kimse beni sevmek zorunda değil fakat ben herkesi sevmek durumundayım. )

( Herkes, er ya da geç, bazı düşünce ve tutumlarından dönüş yapar. )


- HİÇKİMSEMİZ" değil HİÇBİRİMİZ


- HİÇKİMSEYLE KONUŞ(A)MAYACAĞIN/PAYLAŞ(A)MAYACAĞIN DÜŞÜNCELER/SÖZLER[KONULAR, OLAYLAR, OLGULAR, KAVRAMLAR] ile/ve/<> KENDİNİN (BİLE) DÜŞÜNMEK İSTEMEYECEĞİN DÜŞÜNCELER/SÖZLER[KONULAR, OLAYLAR, OLGULAR, KAVRAMLAR]


- HİJYEN ile/ve/||/<> STERİL

( Sağlıklı, temiz. İLE/VE/||/<> Mikropsuz, fazlalıktan arın(dırıl)mış. )


- HİKÂYE değil/yerine/= ÖYKÜ


- HİKMET ve/||/<> DENGE/İTİDAL


- HİLÂL değil/yerine/= YENİAY/AYÇA

( Hilâl. | Bayrak ve sancak direklerinin tepesindeki pirinçten yapılmış ay yıldızlı süs, alem. )


- HİLE-HURDA


- HİLM ile MÜLÂYİM


- HİMÂYE ile/değil/yerine İDÂRE


- HİMMET ile/ve TEŞVİK


- HINCA HINÇ (DOLU)


- HİNDİSTAN'DA ÖTEN HOROZUN SESİ KULAĞIMIZDADIR ile/ve/<> BİR YILDIZ KAYSA DİŞİM AĞRIR


- HİNDİSTAN ve/<> SRİ LANKA[< SEYLAN]

( Hindistan Yarımadası'ndan, Palk Boğazı ile ayrılan Sri Lanka, yarımadaya, "Âdem'in Köprüsü" denilen mercan adalarıyla bağantılıdır. VE/<> Önceki adı Seylan olan Sri Lanka, Sinhala dilinde, "pırıl pırıl parıldayan ülke" anlamına gelmektedir. )

( ... VE/<> Budizm'in önemli hac merkezlerinden biridir. )

( ... VE/<> Yakut'u ile de ünlüdür. )


- HIPHIZLI


- HIR-GÜR (ÇIKARMAK)

( Kavga çıkarmak/etmek. )


- HIRIL HIRIL (HIRILDAMAK)

( Ciğerleri üşütmede. )


- HİS (ETMEK) ile/değil KABUL


- HİS (ETMEK) ile/değil ZAN


- HISIM-AKRABA


- HIŞIR HIŞIR

( Naylon gibi çeşitli maddelerle çıkartılan seslerde. )


- HİSSETTİRİYOR ile/ve/değil/||/<>/< YANSITIYOR


- HİTÂB/EN ile/değil İTHÂF/EN


- HİTAP ile/ve "ÇAĞRI"


- HİTAP ile İTAP


- HİTÂR[Ar.] ile HİTR[Ar.]

( Saçma söz, herze. İLE Anlamsız/yararsız söz, yalan, kıtır. )


- HİYEROGLİF ile/ve ABECE

( Temsil. İLE/VE Çözümleme. )

( Abece hiyerogliften daha üst bir aşamayı temsil eder. Temsil etmekten çok çözümler. )

( Abece, seyahat etmek ve değişik diller zorunda olan tüccar halklar tarafından bulunmuştur. )

( ŞAMPOLYON: 1822 yılında, hiyeroglifleri başarılı bir biçimde çözen kişi. [1790-1832] )

( Hiyeroglif abecesi... http://discoveringegypt.com/egyptian-hieroglyphic-writing/hieroglyphic-typewriter )


- HİYEROGLİF ile/ve/<> İKONOGRAFİ

( Doğa. İLE/VE/<> İnsan. )


- HİYEROGLİF ve ÖZET

( Nasıl, iyi bir ilkokul öğretmeni, dersini daha açık duruma getirmek için tebeşiri eline alıyorsa mağaralarda yaşayanlar da konuşmalarının arasına, açıklayıcı küçük resimler koyuyordu. Sözgelimi, "bir karga uçup bir ağacın tepesine kondu" demek istediğinde, önce kuşun ötüşünü taklit ediyor, uçuşu "frrr!" frrr!" ile dile getiriyor, sonra bir odun parçası alarak bir ağaç ile ağacın üzerinde bir kuş çiziyordu. )

( BROSSES )


- HIZ değil/yerine/>< DAYANÇ/SABIR


- HIZ ile/ve/||/<> SIKLIK


- HIZLANMA ile ARTMA


- HIZLI GİTMESİNE NEDEN OLMAK ile/değil/yerine YAVAŞ GİTMESİNİ SAĞLAMAK


- HIZLI GİTMESİNİ SAĞLAMAK ile YAVAŞ GİTMESİNE NEDEN OLMAK


- HIZLI KONUŞMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< AKICI KONUŞMAK


- HIZLI ile KISA

( FAST vs. SHORT )


- HİZMET ile/ve/||/<> İZZET

( ... İLE/VE/||/<> Büyüklük, yücelik, ululuk. )


- HOBİ[İng. < HOBBY] değil/yerine DÜŞKÜ/OYNAÇ


- HOD

( Kendi, esasen, bizzat. )


- HOLDİNG değil/yerine/= ÜSTORTAKLIK


- HOMOJENLEŞME" değil/yerine/= BENZEŞME/BAĞDAŞIK


- HOMONİM[Fr. < Yun.] değil/yerine/= SESTEŞ/EŞSESLİ/EŞADLI


- HOMOS[Yun.] ile/değil HOMO[Lat.]

( Eş, benzer, aynı. İLE/DEĞİL İnsan. )


- HOP HOP (OTURUP-KALKMAK)


- HOPLAYA ZIPLAYA (GİTMEK, KABUL ETMEK)


- HORLAMA ile HORLAMA


- HORUL HORUL (HORULDAMAK, UYUMAK)


- HOŞ GELMEK/GİTMEK ile/ve/<> SAFÂ GETİRMEK/GÖTÜRMEK


- HOŞ VE ETKİLİ KONUŞMAK:
"FEDÂKÂRLIK" değil GEREKLİLİK


- HOŞ-BEŞ (ETMEK)


- HOŞAF < HOŞ AB[Fars.]


- HOŞÇAKAL ile/ve/||/<>/> KOŞÇAKAL


- HOŞGELDİNİZ! KAĞIDINIZ KIRIK, KALEMİNİZ değil HOŞGELDİNİZ! KAĞIDINIZ, KIRIK KALEMİNİZ


- HOŞGÖRÜ ile/ve/değil/yerine BAĞDAŞMA


- HOŞT ile HÖST

( Köpekleri ürkütüp kaçırmak için çıkarılan ses. İLE At, katır gibi hayvanları, özellikle öküzü durdurmak için çıkarılan ses. | Birini uyarmak için kullanılan kaba seslenme. )


- HÜCCET ile DELİL


- HUDÛD[Ar. < HADD] ile HUDÛD[Ar. < HADD]

( Sınırlar, uclar, bucaklar. İLE Yanaklar. | Yer kazmalar, yeri yarmalar. )


- HUDUT[Ar.] değil/yerine/= SINIR


- HUKUK ile/ve/||/<>/>/< HUDÛD


- HÜKÜMRAN[Fars.] değil/yerine/= EGEMEN


- HULÛL ile DUHÛL


- HULÛL ile/ve İTTİHÂD


- HUMAR[Ar.] ile/değil/yerine SERSEMLİK

( ... İLE/DEĞİL/YERİNE İçki ya da uyku sersemliği. )


- HUMUS[Lat.] ile HUMUS[Ar.]

( Organik toprak. İLE Bir tür yemek. İyice ezilmiş nohut, tahin ve baharatla hazırlanan bir yemek. )


- HÜNER değil/yerine/= BECERİ


- HÜNGÜR HÜNGÜR (AĞLAMAK)


- HÜSN-Ü NİYET değil/yerine/= SAĞİSTEM

( İyi niyet. )


- HÜSRAN ve HASRET


- HÜSRANINI BELİRTMEK/BİLDİRMEK:
"TEPKİ" ile/değil PAYLAŞIM


- HUSÛSEN değil/yerine/= ÖZELLİKLE


- HUY-SU


- HUY değil/yerine/= ALIŞKI/ÂDET[Ar.]


- HUYU HUYUNA (GÖRE OLMAK)


- HUYU-SUYU (ANLAŞILMAMAK)


- HÜZÜN VE ÜZÜNTÜ ile/ve ÜMİT VE KAYGI

( Geçmişte. İLE/VE Gelecekte. )

( AHZEN: Çok hüzünlü, kederli. )

( In the past. vs./AND In the future. )

( MELANCHOLY AND SORROW/GRIEF vs./and HOPE AND ANXIETY )


- HUZURSUZLUK ile/ve/<> SIKINTI

( Dıştakilerden kaynaklı. İLE/VE/<> İçeride olanlar. )


- î EKİ ile -sel EKİ


- İ'TİZÂL[Ar. < AZL] ile İ'TİZÂR[Ar. < ÖZR | çoğ. İ'TİZÂRÂT]

( Bir tarafa çekilme. | İşten çekilme. | Ehl-i sünnet'ten Vâsıl b. Atâ'nın kurduğu mu'tezile mezhebi. | Takımdan ayrılma. İLE Özür dileme. )


- İNSİYATİF değil İNİSİYATİF


- İZHAR ile İHZAR


- î ile -î


- î ile -i


- I ve/<> B

( İçeriden çıkmaya başlayan ilk harf. VE İçeriden en son çıkan/çıkacak harf. )


- I ve B

( İçeriden çıkmaya başlayan ilk harf. VE/<> İçeriden en son çıkan/çıkacak harf. )


- I ile l/L


- İADE[Ar. < AVD] >< MÜSÂDERE[Ar. < SUDÛR | çoğ. MÜSÂDERÂT]

( Geri gönderme/çevirme. | Eski/önceki durumuna getirme. | Karşılık yapma. | Birinci dizenin son sözcüğünü, ikinci dizenin başında tekrarlayarak yazılan şiir. >< Tanzimat'tan önce, herhangi suçlu birinin malının, hükümetçe, sultan adına alıkonulması. | Yasak bir şeyin, yasaya uygun olarak alıkonulması/zabtı, zoralım. )

( CONVERSION/RETURN >< CONFISCATION )


- İADE ve/> İKÂME


- İÂNE ile İÂRE ile İÂŞE ile İBÂTE

( Yardım. | Yardım amacıyla toplanan para. İLE Eğreti verme, ödünç verme. İLE Yedirip içirme, besleme, bakma. İLE Barındırma. )


- İBÂRET ile/ve/<> İBRET


- İBRE değil/yerine/= GÖSTERGE/İĞNE


- İBRET (ALMAK) ile DERS (ALMAK)

( Kötü sonuç veren bir olgudan alınan ders. İLE İzlenmesi gereken bir durum. )

( İBRET/TÂBİR < UBÛR[: Dar geçit.] İLE ... )

( Görülenden. İLE Duyulandan. )


- İÇ > DIŞ ile/ve/||/<> DIŞ > İÇ

( Dışlaş(tır)ma, zuhurat. İLE/VE/||/<> İçselleştirme, hayalat. )


- İÇ VE DIŞ (BİLİNCİ):
HAYVANDA ile İNSAN'DA

( Yoktur. [Birdir!] İLE Vardır. )


- İÇ ile İÇ

( Bir nesnenin/yerin dışı olmayan. İLE Sıvıların ağız yoluyla mideye sokulması/indirilmesinin öneri/buyruk kipi. )


- ÎCÂB[< VÜCÛB][çoğ. ÎCÂBÂT]

( GEREK, LÂZIM GELME | BİR SÖZLEŞME İÇİN İLK SÖYLENEN SÖZ | OLUMLAMA/AFFIRMATION[İng.] )


- İCÂBEN ile ALÇAKGÖNÜLLÜLÜKLE


- İCÂD ile İMÂL


- İCAP/îCÂB değil/yerine/= GEREK/GEREKLİLİK


- İCAT/ÎCÂD değil/yerine/= BULGU; BULUŞ/YARATMA; TÜRETİ


- İCAT ile/ve/değil/<>/> YAYGINLAŞTIRMA

( Abecenin icadı, FİNİKE'liler değil/< UGARİT'ler üzerindendir. Finike'liler, yaygınlaştırmıştır. )


- İCAZ ile/ve/||/<> İCÂZET

( Az sözle çok şey anlatma. İLE/VE/||/<> İzin, onay, onaylama. )


- İÇERİK ile/ve ANLATIM

( Süreklilik | Töz | Biçim İLE/VE Biçim | Töz | Süreklilik )

( Doğal dilin göstergebilimsel bir közü/modeli. )

( Avrupa Kültüründe Kusursuz Dil Arayışı - Umberto Eco )


- İÇİN İÇİN (AĞLAMAK)


- İÇİN İÇİN (AĞLAMAK/GÜLMEK/ÜZÜLMEK/DÜŞÜNMEK)


- İÇİN ile ÜZERİNE


- İÇİNDE ile/ve/değil/||/<>/>/< İÇİNDEKİ İÇİNDE(FİH-İ MA FİH)


- İÇİNİ DOLDURMAK ve/||/<>/> ARDINI GETİRMEK


- İÇLİ-DIŞLI (OLMAK)


- İCRAAT[Ar.] değil/yerine/= İŞ YAPMA; UYGULAMALAR


- İÇSELLEŞTİRME ile/ve/||/<>/> KAVRAMA/KAVRAMSALLAŞTIRMA


- İÇSELLEŞTİRME ile/ve/||/<>/>/< KAYNAĞINA YÖNELME/KAYNAĞINDAN YARARLANMA


- İÇTEN İÇE (ÜZÜLMEK)


- İCTİMÂ-İ ŞERÂİT ve/||/<> İMTİNÂ-İ MEVÂNİ

( Koşulların, biraraya gelmesi. VE/||/<> Engellerin, ortadan kalkması. )


- İDÂRE değil/yerine/= YÖNETİM/YÖNETME


- İDDİA ile DAYANAK

( İddiaya itiraz edilmez! Ancak "delil"lerine edilebilir. )

( UMDE: Dayanılacak, güvenilecek şey/kişi/yer, destek. | İlke. | Herkesin güvendiği kişi. )

( CLAIM vs. BASE )


- İDDİA ile/ve/||/<>/> GEREKÇE

( ASSERTION vs./and/||/<>/> JUSTIFICATION )


- İDDİA ve/> İSPAT

( İddia ettin mi, ispat isterler. )

( HALLAC-I MANSUR )


- İDDİÂ değil/yerine/= SAV


- İDEAL değil/yerine/= DÜŞÜNSEL


- İDEAL yerine ÜLKÜ


- İDEOGRAM ile PİKTOGRAM

( Trafik işaretleri gibi. İLE Tuvaletleri gösteren simgeler gibi. )


- IDISI-DIDISI(YLA) (ANLATMAK)


- İDMÂN değil/yerine/= ALIŞTIRMA


- İDRAK:
DERK ile/ve/<> EDREKE

( Kovayı, suya atıp su almak. İLE/VE/<> Koşarak ulaşıp elde etmek. )


- İDRAK ve/||/<> İHYÂ


- İDRAK ve/=/||/<>/>/< İTİBÂR


- İDRÂR[Ar.] değil/yerine/= SİDİK

( OURON )


- İFADE ETMEK ile DİLE GETİRMEK


- İFADE[Ar.] değil/yerine/= DEYİŞ/SÖYLEYİŞ


- İFADE değil/yerine/= DIŞAVURUM


- İFADE ile/ve/||/<>/> EDEBİ İFADE


- İFÂDE ile/ve/<> İBÂRE


- İFADE ve/<> İÇGÖRÜ


- İFÂDE ile İFŞÂ


- İFADEDE:
KARIŞMA(MA)K ile AÇMA(MA)K


- İFNÂ / İCBÂR değil/yerine İKNÂ


- İFŞÂ ile İMÂ

( Gizli bir şeyi yayma, ortaya dökme, açığa vurma. İLE İşaret. | İşaretle/dolaylı anlatma. )


- İFŞÂ ile/ve/<> KEŞF

( Varoluş. İLE/VE/<> Şuur. )

( Yukarıdan aşağı.[İNZAL] İLE/VE/<> Aşağıdan yukarı.[URÛC] )


- İFŞALAMAK değil İFŞA ETMEK


- İFTİHÂR (ETMEK)/MEMNUNİYET değil/yerine/= KIVANÇ (DUYMAK)/ÖVÜNÇ, ÖĞÜNMEK


- İĞFÂL ile/değil/yerine/>< İFÂ

( Bir kadını aldatma, baştan çıkarma. | Bir ya da kadının ırzına geçme; tecavüz etme. | Aldatma, ayartma, kandırma, baştan çıkarma. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Bir işi yapma, yerine getirme. | Ödeme. )


- İĞRETİ ile/değil EĞRETİ


- İĞTİLÂF[Ar.] ile İHTİLÂF[Ar. < HİLÂFET, çoğ. İHTİLÂFÂT] ile İTİLÂF[Ar. < ÜLFET, çoğ. İTİLÂFÂT]

( Kılıf içine girme. İLE Ayrılık, uymayış/uymama, anlaşmazlık, aykırılık. İLE Alışma, ülfet etme. | Uyuşma, uygunluk. )


- İHÂTA değil/yerine/= KAVRAYIŞ/ANLAYIŞ

( Bir şeyin etrafını çevirme, sarma, kuşatma. | Tam kavrayış, anlayış, geniş bilgi. )


- İHBAR ile/ve/değil İKAZ


- İHBÂRÎ ÖNERME ile İNŞÂÎ ÖNERME


- İHMAL ETMEK ile/ve/değil/yerine İMAL ETMEK


- İHMÂLÎ ile/ve/<> İCRÂÎ


- İHTİLAÇ ile İHTİYAÇ

( Çırpınma. İLE Gereksinim. )


- İHTİLÂF ile İTİRAZ


- İHTİMÂL değil/yerine/= OLASILIK


- İHTİMAM[< HEMM] ile/ve/||/<> İTİNÂ[< UNİYY]

( Dikkatle, çabayla çalışma, özenle iş görme. İLE Çok dikkat etme. )


- İHTİMÂM[Ar.] değil/yerine/= ÖZEN


- İHTİRÂS değil/yerine/= TUTKU


- İHTİŞÂM değil/yerine/= GÖRKEM/GÖZALICILIK


- İHTİSÂR[Ar. < HASR]/İKTİSÂR/SIMPLIFICATION[Fr., İng.] ile KISALTMA

( Kısaltma tekniği. )


- İHTİVA(EDEN) değil/yerine/= İÇERME/İÇEREN


- İHTİVÂ değil/yerine/= KAPSAMA


- İHTİYAÇ ile/yerine GEREKSİNİM


- İHTİYÂR ve/||/<> EDEBİ KORUMA/MUHAFAZA, SÜRDÜRME


- İHTİYÂR ile İHTİYÂR

( Yaşlı. İLE Seçmek, üstün tutmak, katlanmak. )


- İHTİYAR ile/ve/< ISTIFÂ'[< SAFVET]


- İHTİYÂR ile/değil/yerine/=/<>/> YAŞLI


- İHTİYARLAMA ile/değil/yerine YAŞLANMA


- İHTİYAT/Î[Ar.] değil/yerine/= SAKINTI/L


- İHTİYÂT ile TEMKİN


- İHTİYATEN ile İHTİYATÎ

( Her duruma, her olasılığa karşı, ileriyi düşünerek. İLE İlerisi düşünülerek yapılan. )


- İHTİYATÎ TEDBİR değil/yerine/= SAKINTIL ÖNLEM


- İHTİZAZ[Ar.]/VİBRASYON[Fr./İng.]/REZONANS[Fr./İng. < RESONANCE] değil/yerine/= TİTREŞİM/SESELİM/TINLAŞIM


- İHTİZÂZ[Ar.] ile İHTİZÂZ[Ar.] ile İHTİZÂZ[Ar.]

( Hazzetme, gönlü ferahlama. İLE Kendini alçak tutma, alçalma. İLE Titreme. | Sıçrayıp oynama, sallanma. )


- II. MAHMUT ve/||/<>/> ABDÜLAZİZ ve/||/<>/> FEYZİ PAŞA/FEYZULLAH İZMİDÎ

( )


- İKAL ile/ve/||/<> AKIL

( İçten. İLE/VE/||/<> Dıştan. )


- İKÂME ETME değil/yerine/= ORNATMA

( Bir türün yerine onun değişik bir biçiminin geçmesi. | [kimya] Molekülün geri kalan bölümünde değişikliğe yol açmadan, bir atom ya da bir kök yerine bir başka atom ya da kökün geçmesi. | [mat.] Bir cebirsel ifadenin yerine bir başkasını koyma işlemi. )


- İKÂME ile/ve/<> İDÂME


- ÎKÂZ[Ar.] değil/yerine/= UYARI


- İKİ AYRI ŞEYİN BULUŞMASI ile/ve/değil VAROLANIN ALGILANMASI


- İKİ KELİME LÂF ETMEK değil İKİ KELÂM LÂF ETMEK


- İKİ TERAZİNİN KEFESİ GİBİ" değil "TERAZİNİN İKİ KEFESİ GİBİ"


- İKİ YAN ile/ve/||/<> İKİ UC


- İKİ/LEME ile TEKRAR/LAMA


- İKİLEM ile/değil İLİŞKİ


- İKİLEMLİ ile/değil İKİLİ


- İKİLİK/İKİLEM ile ÇELİŞKİ

( İkiliğin geçerli olmadığı âlemde her şey tamam, kendi kendinin kanıtı, anlamı ve amacıdır. )

( DICHOTOMY/DUALITY vs. CONTRADICTION
In the realm of non-duality everything is complete, its own proof, meaning and purpose. )


- IKINA-SIKINA (ANLATMAK)


- İKİNCİLLEŞTİRME ile/ve/<> TARİHSELLENDİRME


- İKİŞER İKİŞER ile TEKRAR TEKRAR


- İKİSİ DE ile/ve/değil/yerine İKİSİ BİRLİKTE


- İKNA OLMA(MA) ile "AKLINA YATMA(MA)"

( Kişileri kandırmak, kandırılmış olduklarına ikna etmekten daha kolaydır. )


- İKSÂ'[< KİSVET(KİSVE değil!)] ile İKSÂ'

( Giydirme, giydirilme. İLE Kasvet, sıkıntı ver[il]me. )


- İKTİBÂS ve MEHAZ[< AHZ | çoğ. MEÂHİZ]

( Ödünç alma. | Bir sözcüğü, tümceyi ya da bunların anlamlarını, olduğu gibi alma/aktarma. VE Bir şeyin alındığı, çıkarıldığı yer; kaynak. [Bir yapıt yazılırken başvurulan.] )


- İKTİDAR[Ar.] değil/yerine/= ERK


- İKTİDÂR ile/ve İHTİYÂR


- İKTİFÂ' (ETMEK) ile/ve/<> KÂFÎ

( İkisi de, [< KİFÂYET] kökünden gelmektedir. )


- İKTİFA'[Ar. < KİFÂYET] değil/yerine/= YETİNME


- İKTİSAR ile İKTİSAD ile İSTİKSA

( Başlangıç. İLE Orta. İLE İleri. )


- İLÂ[Ar.] ile ÎLÂ'[Ar.] ile İ'LÂ[Ar. < ULÜVV] ile ÎLÂ'[Ar.]

( ...ye (kadar), ... dek. İLE Yemin etme. İLE Yükseltme, yükseltilme, yüceltilme; şöhretini artırma. İLE Çok istekli kılma. )


- İLÂÇ/I YEMEK değil İLÂÇ/I YUTMAK


- İLÂM[Ar.] değil/yerine/= YARGI BELGESİ


- İLÂN[Ar.]/ANONS[Fr. < ANNONCE] değil/yerine/= DUYURU/DUYURMAK/DUYUT

( Söz ve yazı yoluyla verilen kısa haber. )

( ANONSE[Fr.]: Bildirilmiş, ilân edilmiş. )


- İLÂVE (ETMEK) değil/yerine/= EK/KATKI, ULAMA


- İLE yerine/değil VE


- İLERİ-GERİ (KONUŞMAK)


- İLERİDE ile ARADA


- İLERİDE ile SONRA


- İLERİYE "DÖNELİK" değil İLERİYE DÖNÜK / İLERİYE YÖNELİK


- İLERLEME ile ÇOĞALMA


- İLETİŞİM KURAMADIK" ile/değil/||/<>/> ANLAŞAMADIK


- İLETİŞİM:
AÇIK ile/ve/||/<> ÖRTÜK

( EXPLICIT vs./and/||/<> IMPLICIT :ON COMMUNICATION )


- İLETİŞİM = COMMUNICATION[İng., Fr.] = KOMMUNIKATION[Alm.] = COMUNICAZIONE[İt.] = COMUNICACIÓN[İsp.]


- İLETİŞİM ile/ve/||/<>/< ULAŞIM


- İLGA ile LAĞV


- İLGEÇ/BELİRTEÇ/EDAT ile/ve/<> BAĞLAÇ

( Yalnız, ancak, sadece, sade, tek, bir, için, diye, üzere, kadar, denli, gibi, ile, değil, -e dair, -e doğru, -e değin, -e dek, -e göre, -e kadar, -e karşın, -e rağmen, -den başka, -den beri, -den dolayı, -den ötürü, -den sonra, -den önce, -den evvel vb.

İLE/VE/<>

Ama, fakat, lakin, ancak, yalnız, oysa, oysaki, hâlbuki, ve, ile, ki, de, çünkü, zira, madem, mademki, ya dahut, yahut, ya da, ya da, şayet, eğer, ise, öyleyse, o hâlde, kısacası, demek ki, nitekim, yoksa, anlaşılan, ne (...) ne (de), ya (…) ya (da), gerek (...) gerek (se), ha (…) ha, ister (…) ister (se), kâh (...) kâh, de (…) de, hatta, üstelik, ayrıca, hem, hem de, yine, gene, meğer vb. )

( Edatlar, tümcenin bir öğesi durumuna gelirken, bağlaçlarda ise bir öğe özelliği yoktur. Edatlar, tümceden çıkarıldığında tümce/cümle anlamsızlaşabilir. Bağlaçlar ise tümceden çıkarıldığında, tümcede en fazla anlam daralabilir, tümce anlamsızlaşmaz.

Örneğin:
"Onun gibisi çıkmadı."

"Gibisi" çıkarıldığında, anlamda bir bozulma oluşur. Dolayısıyla, bu bir edattır.

"Sevdim ama sevilmedim."

"Ama" çıkarıldığında, anlamda daralma olsa da tümcenin yapısı değişmediğinden, bağlaç özelliği taşır.

"Ancak" ve "yalnız" yerine "sadece" sözcüğü getirilebilirse bu sözcükler edat, "ama" bağlacı getirilebilirse bu sözcükler bağlaçtır. "İle" yerine "ve" getirilemez ise buradaki "ile" edat, getirilebilir ise "ile" bağlaçtır. )


- İLGİNÇ (OLAN) ile ESRARENGİZ (OLAN)


- İLGİNÇ/LİK ile/ve/değil/yerine/||/<> SIRADIŞI/LIK


- İLGİNÇ ile ACAYİP


- ILGIT ILGIT

( Yavaş yavaş. [Esinti ve akış için] )


- İLHÂM değil/yerine/= ESİN(LENME)/İÇE DOĞMA


- İLİM-İRFAN (SAHİBİ OLMAK)


- İLİM ve/<>/>/< İRFAN ve/<>/>/< BURHAN ve/<>/>/< BEYAN

( Başkası. VE/<>/>/< Kendi. VE/<>/>/< Özü. VE/<>/>/< Bunların da merkezi/kaynağı. )


- İLİNEK = ARAZ = ACCIDENT[İng., Fr.] = AKZIDENZ[Alm.] = ACCIDENS[Lat.] = SYMBEBEKOS[Yun.] = ACCIDENTE[İsp.]


- İLİŞKİ/Lİ ile İLİNTİ/Lİ

( RELATION vs./and CONNECTION )


- İLİŞKİ ile/ve/<> "GEÇİŞ"


- İLİŞKİ ile/ve BAĞLANTI

( RELATION vs./and CONNECTION )


- İLİŞKİLENDİRMEK ile/ve/değil/yerine/<>/> AN'A GETİRMEK


- İLİŞKİLENDİRMEK ile/ve/<> DERİNLEŞTİRMEK

( TO GET RELATION vs./and/<> TO DEEPEN )


- İLİŞKİLERDE:
DEVRİLMEK değil/yerine EVRİLMEK


- İLK DİL ile/ve EVRENSEL DİL

( Tüm dillerde ortak dilbilgisel ilkeler arayabiliriz ancak bu, zorunlu olarak bir ilk dile dönmemizi gerektirmez. )


- İLK PARAŞÜT VE KRAVAT:
HIRVATLAR

( Otuz Yıl[1618 - 1648] Savaşları'na katılan Hırvat askerler, Fransız'lardan boyunalarına bağladıkları atkılarla ayırt edilince Fransızlar, bu boyun bağına "Cravate" demişler. Kravat sözcüğünün kökeni de buradan geliyor. )


- İLK SÖZLER ile SONRAKİ SÖZLER


- İLK ile/değil İLKSEL


- İLKE/LER ile/ve/<> KAVRAM/LAR

( Olmayanı oldurmak üzere/için. İLE/VE/<> ... )

( İlkelerle düşünürüz. İlkeler bizi birliğe getirir. )

( İlke'li düşünmek, niyettir. )

( Niyet, davranışları birleştiriyorsa ilkedir. )

( PRINCIPLE/S vs./and/<> CONCEPT/S )

( LI ile/ve/<> ... )


- İLKE ile/ve/||/<> DAYANAK


- İLKE ve/||/<>/= ÜST SOYUTLAMA


- İLKELER ile/ve/||/<>/>< KOŞULLAR

( İlkeler, koşullara göre oluşmazlar ve belirlenemezler! )


- İLKELLİK değil/yerine/>< İLKELİLİK

( Kişiyi ayakta tutan, iskelet ve kas sistemi değil ilkeliliğidir. )

( )

( İlkel olmak istemiyorsak ilkeli olmak durumundayız. )


- İLKESELLİK ve/||/<>/< ZORUNLULUK


- İLKİNDİ değil İKİNDİ


- İLKLER ve/<>/> İZLER


- İLKOKUL FİŞLERİ:
ALMANYA'DA ile İNGİLTERE'DE ile JAPONYA'DA ile [ne yazık ki]
TÜRKİYE'DE

( Üretim ve yaşam, disiplinle başlar. İLE Geçmişini bilmeyen, geleceğini belirleyemez. İLE Yaşamak için üreteceksin. İLE Ali, ata bak! )


- İLKOKUL değil İLKÖĞRETİM (OKULU)


- İLLEGAL değil/yerine/= YASADIŞI


- İLLET ile İLLET

( Sayrılık. | Sayrılık derecesine varan alışkanlık. | Bozukluk. | Kızdıran, sinirlendiren şey ya da kişi. İLE Neden. )


- ILLUSTRE ile/ve CARDINALE ile/ve REGALE ile/ve CURIALE

( Işık saçan dil. İLE/VE Kılavuz ve kural işlevi gören dil. İLE/VE Ulusal bir hükümdarlığın sarayında yer almaya lâyık dil. İLE/VE Hükümetin, yargının, bilgeliğin dili. )


- İLLÜZYON değil/yerine/= YANILSAMA


- İLM-İ KELÂM ve İLM-İ FIKIH ve İLM-İ HÂL

( İman ve itikadı anlatan geniş ve derin ilim.[Bu ilmi anlatan kitaplara AKÂİD de denilir.] VE Gövde ile yapılacak ahkâm-ı islâmiye'yi bildiren ilim ve kitapları. VE Halk için, tahsili olmayanlar için yazılmış olan ve herkesin bilmesi, inanması ve yapması gereken kelâm, ahlâk ve fıkıh bilgilerini kısaca ve açıkça anlatan ilim ve kitapları. )


- İLTİFAT ve/+/||/<>/> CESÂRET VERMEK


- İLTİFAT ile/ve/<>/>/< İTİBAR


- İLTİFAT ile/ve KİNÂYE


- İLTİHAP[Ar. değil/yerine/= YANGI


- İLÜSTRASYON ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SANAT

( Yöntemli. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Yöntemsiz. )


- İLZÂM ile/ve/<> İCBÂR


- İM ile/ve/<> HAREKE[Ar.]

( ... İLE/VE/<> Arap yazısında, kısa ünlü yerine kullanılan im. )


- İM ile İNDİS[Fr. < Lat.]

( ... İLE Bir harf üzerine konulan im. | Bir harf, benzer fakat yine de değişik biçimlerde iki ya da daha çok kez kullanılmak istenildiğinde, harfin üstüne ya da altına eklenen ayırıcı im. | Bir kökün derecesini göstermek için kök iminin kolları arasına konulan sayı. )


- İMAJ değil/yerine/= İMGE/GÖRÜNTÜ


- İMÂL(ÂT) değil/yerine/= YAPIM(İŞLERİ)


- İMALÂT ile HASAT


- İMALE ile İMALE

( Bir tarafa yatırma, eğme. İLE Kısa okunması gerekirken, ölçüye uydurmak için heceyi uzun okuma. )


- İMÂLE ve ZİHÂF

( ... VE İbarede uzun okunması gereken bir sesli harfin vezin zorunluluğuyla kısa okunması. )


- İMAN ve/||/<> EF'AL ve/||/<> İTMİNÂN


- İMÂR değil/yerine/= BAYINDIRLIK


- İMGE:
CANLANDIRAN ile/ve/||/<>/< "CANLI"


- İMGELEM ile/ve/= HAYAL GÜCÜ


- İMGELEM = MUHAYYİLE = IMAGINATION[İng., Fr.] = EINBILDUNGSKRAFT[Alm.] = IMAGINATIO[Lat.] = PHANTASIA[Yun.] = IMAGINACIÓN[İsp.]


- İMGESEL ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KAVRAMSAL

( Bireysel. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Toplumsal. )


- İMKÂN değil/yerine/= OLANAK


- İMLÂ ile/değil/yerine/= YAZIM


- İMLEÇLERİN ÖZELLİKLERİ


- İMPULS[İng. < IMPULSE] değil/yerine/= UYARIM/UYARAN


- İMTİHÂN[Ar. < MEHN] değil/yerine/= DENEME, SINAMA | SINAV


- İMTİHAN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< İMKÂN


- İMTİNÂ-İ ÂDÎ ile/ve/<> İMTİNÂ-İ HAKİKÎ

( Bir şeyin, varoluşunun olanaksızlığı. İLE/VE/<> Bir şeyin, yokluğunun, akılsal olarak olanaksızlığı. )

( Birinin, başka birinin çocuğu olduğu bilinen biri için, "benim çocuğumdur" demesi gibi. İLE/VE/<> Birinin, kendinden yaşça büyük biri için, "benim çocuğumdur" demesi gibi. [davası edil(e)mez/dinlenmez] )


- İMTİNA[Ar.] ile İMTİSAL[Ar. < MİSL]

( Kaçınma, sakınma, çekinme. İLE Gerekeni yapma. | Bir örneğe göre davranma, uyma, benzemeye çalışma. | Alınan buyruğa tümüyle uyma. [İNKIYÂD] )


- İMTİNÂ ile/ve/||/<> İHTİYAT

( Feragat edip geri durma. İLE/VE/||/<> İleriyi düşünürek/görerek davranma. | Sakınma. | Yedek. )


- İMTİNÂ değil/yerine/= KAÇINMA/SAKINMA/ÇEKİNME/GERİ DURMA


- İMTİYÂZ değil/yerine/= AYRICALIK


- İMTİYÂZ değil/yerine/= AYRICALIK | FARKLI OLMA


- İMTİZÂC[< MEZC] ile KARIŞABİLME | BİRBİRİNİ TUTMA, UYGUNLUK | UYUM SAĞLAMAK, İYİ GEÇİNME


- İNAN / İNANCA ile/ve/<>/> İNANÇ

( Süreç. İLE/VE/<>/> Sonuç. )

( Bireysel. İLE/VE/<>/> Toplumsal. )


- İNANÇ ile/ve/değil/yerine/<>/>/< İTİBAR


- İNANÇ ile/ve/değil/||/<>/< KURUNTU/VEHİM


- İNANMAK ile/değil/yerine KABUL ETME(ME)K


- İNANMAKLA değil İNANARAK


- İNBİR değil İMBİK


- İNCE "ELEYİP" SIK DOKUMAK değil İNCE EĞİRİP SIK DOKUMAK


- İNCE ile/ve/<> SEYREK


- İNCE ile/ve/<> ZAYIF


- İNCEDEN İNCEYE (LAF SOKMAK, ARAŞTIRMAK)


- İNCELİK:
DÜŞÜNCEDE ile/ve/||/<> DUYGUDA ile/ve/||/<> DİLDE

( Derinlik yansıtır. İLE/VE/||/<> Sevgi oluşturur. İLE/VE/||/<> Güven yansıtır. )


- İNCELİK/KALINLIK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ARALIK


- İNCELİK ile/ve/||/<> DOĞRULUK ile/ve/||/<> GÜZELLİK

( Belde değil dilde. İLE/VE/||/<> Sözde değil özde. İLE/VE/||/<> Yüzde değil yürekte. )


- İNCELİK ve/||/<>/> İNCİNME


- İNCELME ile/ve/<> SİLİKLEŞME


- İNCELTME (SİMGESİ) ile/ve/||/<>/< İNCELİK

( İzlemek için burayı tıklayınız... )


- İNCİK CİNCİK


- İNCİK-BONCUK


- INCIK-CINCIK

( CINCIK: Bardak, kadeh, tabak gibi sırçadan ya da porselenden yapılan şeyler, züccaciye. )


- İNCİNMEK ve/||/<>/> GELİŞMEK


- İNCİTMEMEK ile/ve/||/<>/> İNCİNMEMEK

( Dilin susturulmasıyla. İLE/VE/||/<>/> Zihin ve kalbin susmasıyla. )


- İNDEKS/LEME / ENDEKS/LEME / INDEX[İng.] değil/yerine/= DİZİNLEME | LİSTE | İŞARET | GÖSTERGE


- İNDİRGEME ile/ve/değil/yerine/>< DAYANDIRMA


- İNDİRGEME = İRCA = REDUCTION[İng.] = RÉDUCTION[Fr.] = REDUKTION[Alm.] = REDUCTIO[Lat.] = REDUCCION[İsp.]


- İNDİRGEME ile/ve/<>/> KALIPLAŞ(TIR)MA


- İNDİRGEME ile/ve/değil/yerine MODELLEME


- İNDİRGEMEK ile/ve/<> "DÜŞÜRMEK"


- İNDİRGEMEK ile/değil İNDİRMEK

( TENZİH ile/değil TENZİL )


- İNFÂK ile/ve/||/<> İBZÂL

( ... İLE/VE/||/<> Esirgemeden, bol bol verme, kullanma, yapma ya da söyleme. )


- INFANTUS ile PUER

( Konuşamayan çocuk, bebek, bala. İLE Konuşan çocuk. )

( İki yaşındaki çocuk, ortalama 50 kadar sözcük bilir. Üç yaşındayken çocuğun bildiği sözcük sayısı 1.000 civarındadır. Beş yaşındaki bir çocuk 2.000 kadar sözcük bilir. 19 aylık çocuğun 5-10 civarındaki iki sözcüklük tümce kullanımının, 20 aylıkken 25, 21 aylıkken 50, 22 aylıkken 75, 23 aylıkken 150, 24 aylıkken 1425, 25 aylıkken 2425 olduğu ortaya çıkmıştır. [Braine - 1963] )


- İNFÂZ[Ar. < NÜFÛZ | çoğ. İNFÂZÂT]/EXECUTION[İng.] değil/yerine/= YÜRÜTÜM, YERİNE GETİRME, UYGULAMA


- İNFİLÂK[Ar.] (ETMEK) değil/yerine/= PATLAMA


- INFIXATION değil/yerine/= İÇEKLEME


- İngilizce'de Sıklıkla Yanlış Söylenilen 100 Sözcük ve Deyimler

( Bütün, ("Parçaların biraradalığı", "Bütünlük", "Entegrasyon/Integration/Integrity") anlamını taşıyan bir sözcüktür.

Tüm ise, (ingilizce "Whole/All") ile karşılık bulur. Parça parça olsa da, çeşitli oranlarda eksiklikler de olsa istisnasız ve ayırımsız, tamamıyla/tümüyle kapsamadır.

Bütün elmalar, bütün bireyler, bütün arabalar, bütün kitaplar, bütün örnekler, bütün ayrıntılar, bütün parçalar olmaz! Parçalarının ayrı ayrı kullanılma durumu olmayanlar için gereksiz/yersiz/fazladan bir sözcüktür "bütün".

Bir saksıdaki çiçeğin tüm yaprakları söz konusuysa, "bütün yapraklar" dendiğinde, --her sözcüğün, kendi anlamını taşıdığı bilgisiyle--, ucu sararmış/kırılmış, bir parçası kopmuş yapraklar devredışı bırakılmış olur, ki biz tamamını, hepsini demek istiyoruzdur.

Fransızca'da "sans" ve "cent" sözcükleri "san" diye okunur. Fransızca'yı iyi bilmeyen birinin/birilerinin zamanında "sans numero"yu numarasız ["sans" = -sız] değil de 100 olarak zannetmiş olmasından kaynaklanmıştır tuvaletlere yüz numara denmesi. II. Dünya Savaşı sonrası da Amerikan kültürü ve deyimleri bizi çok etkilediğinden dolayı bu iki sıfır da kalktı onun yerine -"çok değerli bir tanımmış gibi"- WC kullanıldı. )

( DOUBLEUR avec DOUBLURE
[ne pas] CENT NUMERO ! SANS NUMERO )


- İNGİLİZCE'NİN TARİHÇESİ...

( )


- İNGİLİZCE'Yİ:
İng.-TÜRKÇE SÖZLÜKTEN ÇALIŞMAK ile/ve/<>/||/değil/yerine TÜRKÇE-İng. SÖZLÜKTEN ÇALIŞMAK


- İNGİLİZCE ile/ve/değil/<> BİSLAMA

( ... İLE/VE/<> Vanuatu'da, 115 ayrı kültür ve dil oluşmuş. İki komşu köy bile birbiriyle anlaşamıyormuş. Daha sonra, dil olarak bozuk bir İngilizce olan "Bislama" kabul edilmiş. )


- İNİKÂS/AKİS değil/yerine/= YANSI


- İNİM İNİM (İNLEMEK)


- İNİSİYATİF[Fr./İng. < INITIATIVE] değil/yerine/= ÖNCE(Cİ)LİK, ÖNCÜLÜK


- İNKÂR değil BİLDİĞİNİZ GİBİ


- İNKÂR ile/değil İTİRAF


- İNKÂR ile KABUL ETMEME


- İNKÂR ile/ve/değil/yerine OLUMSUZLAMA

( İnkârın inkârı yapılarak ikrâra varılır. )

( [not] TO DENY vs./and/but NEGATORY
NEGATORY instead of TO DENY )


- İNKİLAP[Ar. < KELB] ile/değil İNKILÂP[Ar. < KALB]

( Köpekleşme. İLE/DEĞİL Toplum düzenini ve yapısını daha iyi duruma getirmek için yapılan köklü değişiklik, iyileştirme, devrim. | Bir durumdan başka bir duruma geçiş, dönüşüm. )


- İNKILÂP değil/değil/yerine/=/= DEVRİM


- İNKILÂP ile HULF


- İNORGANİK[İng.]/ANORGANİK[Fr.] ile/||/<>/> KİMYASAL ile/||/<>/> ORGANİK

( )


- İNŞÂ ile/ve/<> İHYÂ


- İNŞAALLAH ile ALİMALLAH


- İNŞAAT YÜKSEK MÜHENDİSİ değil YÜKSEK İNŞAAT MÜHENDİSİ

(

)


- İNŞAAT ile İNŞAT

( Yapı işleri. | Yapmak, yapım. İLE Koşuk okuma. | Bir koşuğu, bir yazın yapıtını, topluluk önünde, yüksek sesle ve gerektiği biçimde okuma. )


- İNSÂK[< NESAK]

( SECİ'Lİ VE KARİYELİ SÖZ SÖYLEME )


- İNSAN ADINI:
"... DİYE" ile/değil "... OLARAK" (KAYDETMEK/BELİRTMEK vs.)


- İNSAN YAŞAMI değil/yerine YAŞAM


- İNSAN/KİŞİ ile/ve "AYNA"

( Ayna, görüntüyü yansıtır fakat görüntü, aynayı düzeltmez. )

( Kendinizi, aynadan ve görüntüden ayırd etmeyi öğrenin. )

( HUMAN vs./and MIRROR
The mirror reflects the image, but the image does not improve the mirror.
Learn to separate yourself from the image and the mirror. )


- İNSAN/LAR ile/değil/< KİŞİ/LER / BİREY/LER

( İnsan olmayanların[hayvan/bitki/nesne] bulunduğu yerde. İLE/DEĞİL/< Hayvan/bitki/nesnenin bulunmayıp sadece insanın bulunduğu ya da konu edildiği yerde. )

( Soyut, kümeleme ve kümenin "adı/etiketi/rengi". İLE/DEĞİL/< Kümenin öğeleri. )

( "İnsanlar" ve "kişiler" sözcükleri, birbirine benzer anlamları taşısa da önemli bir farkı gösterir. Genel olarak, "insan" ya da "insanlar" sözcüğü daha geniş bir kapsama sahiptir ve tüm insan kümesini, insan olmayanları yani tüm hayvan, bitki ve nesneleri dışarıda bırakacak biçimde tanımlar. "kişiler" sözcüğü daha özel bir anlam taşır ve "insan" kümesinin içinde bulunan bireyleri ya da çoğul olması durumunda belirli bir ya da birkaç topluluğu karşılar.

"İnsanlar doğayı kirletiyor." tümcesi, 8 milyarın tamamının doğayı kirlettiğini yansıtır ya da varsayarken,
"Kişiler, doğayı kirletiyor." tümcesi, belirli bireylerin ya da topluluğun doğayı kirlettiğini tam olarak ya da daha yetkin ve doygun tanımlar.

Bu nedenle, anlamın doğru biçimde aktarılabilmesi için nasıl kullanıldığına olabildiğince özen göstermek gerekir. )

( [not] HUMAN vs./but/< PERSON/PEOPLE )

( REN ile/değil/< MIN )


- İNSANIN "DOĞASI" değil İNSANIN YAPISI(ya da GÖVDE/BEDEN/BİREYİN GÖVDESİ/DOĞA)


- İNSANIN:
"VARLIĞI" ile/değil/||/<> VAROLUŞU

( "Varlık" sözcüğü, en üst soyutlama olarak felsefî bir kavram olmakla birlikte amacımızı karşılayan kavram ve sözcük ise mevcudiyeti yani "varoluşu" olarak kullanmak durumundayız. )

( VUCUDU ile/değil MEVCUDİYETİ )


- İNSANLAŞMA ve/||/<>/>/< "DERTLİLİK"


- İNSANLIKTA, GELİŞİMİNDE VE (NESNEYİ/DÜŞÜNCEYİ) KAVRAMADA ...:
BAŞ PARMAĞIN GELİŞİMİ/KULLANIMI ve/||/<> ÇENENİN ÜÇÜNCÜ(İLERİ-GERİ) HAREKETİ (VE GÜCÜ/YETİSİ)


- İNSANSIZLAŞTIRMA ile/ve/<> DİLSİZLEŞTİRME


- İNSİ-CİNSİ (BELİRLİ OLMAMAK)


- İNSİCÂM ve/> İNTİZÂM


- İNSİCÂM ile MERBÛTİYET

( Yağmurun sürekli yağması. | Gitme, gidiş. | Düzgün söz. İLE Bağlılık, eklilik, ilinti. )


- İNSİYÂK[Ar.] değil/yerine/= İÇGÜDÜ | ARDI SIRA GİTME | BİR GÜCÜN ETKİSİYLE ÇEKİLİP GİTME


- İNTAÇ ile İNTİHA

( Bir işi sonuçlandırma, sona erdirme, bitirme. İLE Son, sona erme, sonu gelme. )


- İNTERAKTİF yerine ETKİLEŞİMLİ


- İNTERMEZZO

( Bir bütün oluşturan parçalar. )


- INTERNAL STRUCTURE değil/yerine/= İÇYAPI


- İNTIBÂ[Ar. < TAB] ile İNTİBÂH[Ar.] ile İNTIBÂH[Ar.]

( Basılma, matbû olma. | Zihinde iz bırakma. | İzlenim. İLE Uyanma, uyanış. İLE Pişme. )


- İNTIBÂ[Ar.] değil/yerine/= İZLENİM


- İNTİBAK ve İTTİFAK


- İNTİKAL ile/ve SEVK


- İNTİZAM[Ar.] değil/yerine/= DÜZEN/ÇEKİDÜZEN


- İNTİZÂR[< NAZAR] ile/ve/<> İNKİSÂR[< KESR]

( Bekleme, gözleme. | İlenme, beddua. İLE/VE/<> Kırılma. | Gücenme. | İlenme, ilenç. )


- İNZÂL[Ar. < NEZR | çoğ. İNZÂLÂT] ile İNZÂR[Ar.] ile İNZÂR[Ar. < NEZF | çoğ. İNZÂRÂT] ile İNŞÂR[Ar.]

( İndirme/indirilme. | Tanrı buyruklarının peygamberlere inmesi. | Uykuda düş azması, meni boşalması. İLE Geciktirme, te'hîr etme. İLE Sonunun kötü olacağını haber vererek korkutma, uyarıda/ihtarda bulunma. İLE Ölüyü diriltme. )


- İPE-SAPA (GELMEZ İŞ/SÖZ/HAREKET/DAVRANIŞ)

( BÎ-SER Ü BÛN )


- İPİL-İPİL

( Parlak-parlak. )


- İPİNCE


- İPSİZ SAPSIZ


- İPTİDAİ[Ar.]/PRİMİTİF[Fr./İng.] değil/yerine/= İLK(S)EL


- IQ[AYKÜU] değil/yerine ZEKÂ


- İRÂDE DIŞI ile/ve/değil İHTİYÂR DIŞI


- İRÂDE ile/ve/<> ŞEHVET ile/ve/<> TAMAH

( Varoluş ve sürdürme isteği. İLE/VE/<> Dürtü ve/ya da "güdü"ler aracılığıyla isteme. İLE/VE/<> İstemenin aşırılıkları. Açgözlülük, hırs. )

( CONATUS cum/et/<> APETITUS cum/et/<> CUPIDITAS )


- IRAK ile/yerine UZAK


- İRCÂ[Ar.] ile İLCÂ[Ar.]

( Dönmek. İLE Zorlama, zorunda bırakma. )


- İRCÂ ve/||/<>/>/< İCRÂ

( Dönmek. VE/||/<>/>/< Uygulamak/eylemek/işlemek/yürütmek. )


- İRİLİ UFAKLI


- İRİYARI


- IRK değil/yerine/= SOY


- IRKÎ ŞUUBİYE ile/değil LİSÂNÎ ŞUUBİYE


- İRTİBÂ[Ar.] ile İRTİBÂT[Ar. < RABT]

( Baharda, güzel bir yerde oturma. İLE Bağlanış, rabtedilme. | İlgi, ilgili olma. | Bağlantı, belirtilerin birbirini tutması. )


- İRTİBAT ile ALÂKA


- İRTİBATLANDIRARAK yerine BAĞLANTILANDIRARAK


- İRTİCA/EN ile İRTİCAL/EN

( Geri. İLE Düşünmeden, ağzına geldiği gibi söyleme. )


- İRTİCALEN değil/yerine/= DOĞAÇLAMA


- İRTİHÂL ile/değil İNTİHÂL

( Ölüm. İLE/DEĞİL Alıntı. )


- İŞ YAPMAK ile ÇALIŞMAK


- İŞ-GÜÇ


- İŞ-GÜÇ

( HERC Ü MERC
SER-Â-PÂ, SER-TE-SER
BERG Ü ŞÂH
ZÂNÛ-BE-ZÂNÛ / ZÂNÛ-BER-ZÂNÛ
ÜFTÂN Ü HÎZÂN
REFTE REFTE
BÂRÂN-DÎDE
BÎ-SER Ü BÛN
ÇÂR-NÂ-ÇÂR, HÂH NÂ HÂH, KÂM-U NÂ-KÂM )


- İSABETSİZ/LİK ile/ve/değil/yerine HEDEFİ TUTTURAMAMA


- İŞALLAH değil İNŞAALLAH


- İSÂR ile İS'ÂR ile îSÂR ile İS'ÂR/İSGAR ile İ'SÂR ile İ'SÂR ile İ'SÂR ile İSÂR

( Bağ, sargı; Esirlik. İLE
Narh koyma, fiyat biçme. İLE
İkram; bahşiş. | Cömertlikle verme. | Dökme, saçma, serpme. | Kişinin, kendi, gereksinim duymasına karşın bahşiş vermesi. | Seçme. İLE
Çocuğun diş çıkarması. İLE
Sürçtürme, ayak kaydırma; birini büyüklere kötüleme. İLE
Güçleştirme; Fakirleşme. İLE
İkindi zamanında bulunma; Gelin olma çağına gelme; Kasırga. İLE
Keçi memesine takılan kese, torba. )


- İŞARET ETMEK ile DİKKATLERİ ÇEKMEK/ÇEKMEYE ÇALIŞMAK


- İŞARET PARMAĞIYLA GÖSTERMEK ile/ve/değil/yerine/|| AYAK İZİ


- İŞARET değil/yerine/= İM/BELİRTİ/İZ, SİM


- İŞARET ile İŞMAR

( ... İLE El, göz ya da baş ile yapılan işaret. )


- İSBA[Ar.] ile İSBÂH[Ar. < SEBH] ile İŞBÂ'[Ar. < ŞİB]

( Arapların uzunluk ölçüsü.[kadem'in 1/12'si] İLE Suda yüzdürme/yüzdürülme. İLE Karnını doyurma, doyrulma. | Doyma. | Çoğalma, çoğaltılma. | Arap nazımında, vezin ve kâfiye zorunluluğundan dolayı sözcüğe bir harf katma. )


- İŞE YARAYAN ile/ve/değil/||/<>/< İŞ GÖREN


- İŞGAL[Ar. < ŞUGL] ile İSTÎLÂ'[Ar. < VELY]


- İŞGAL ile/değil/yerine ETKİLEME


- İSHAL ile/değil ISHAL


- ISHAL ile/ve/<> ISLAH


- ISHAL ile İZHÂR


- İŞİ İŞ


- IŞIK ile/ve/değil/yerine/||/&gt;&lt;/< KARANLIK

( Görmek isteyenler için. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/>


- IŞIL IŞIL (PARLAMAK/PARILDAMAK)


- İSİM CÜMLESİ ile/ve FİİL CÜMLESİ

( İsim + İsim'den ya da İsim + Fiil'den oluşur. İLE/VE Fiil + İsim'den oluşur. )

( Örnek: Hasan kaim. İLE/VE Nasara Hasan. )

( CÜMLE: Yargı bildiren sözcükler/kelimeler bütünü. )


- İSİM değil/yerine/= AD


- İSİM ile/ve/<> CİSİM/RESİM


- İSİM ile/ve/||/<> SIFAT ile/ve/||/<> FİİL

( İşaret. İLE/VE/||/<> Nitelik. İLE/VE/||/<> Gerçekleşme. )


- ISIRMAK ile/değil/yerine "DİŞLERİNİ GÖSTERMEK"


- ISLÂH[Ar.] değil/yerine/= DÜZELTME/İYİLEŞTİRME


- İSLÂM/MÜSLÜMANLIK ve/<> KAVRAMAK


- İŞLEK

( PRODUCTIVE )


- İŞLEMEK ile/ve/||/<>/> GELİŞTİRMEK


- İŞLEMEK ile/ve/<> İZLEMEK


- İŞLEYİŞ ile İŞLEV


- İSMİ-CİSMİ (BELİRLİ OLMAMAK)


- İSNÂD ile İSTİNÂD

( Bir şeyi, biri için "yaptı" demek. | İftira etmek. | Hadislerin sırasıyla kimler tarafından söylenilegeldiğini bildirme. | Yüklem[müsned] ile özne[müsnediileyh] arasındaki ilgi.[Türkçe'de; "-im, -şim, -dim, -dik" gibi] İLE İnat etme. | Direnme. |/| Dayanma. | Güvenme. | Senet, delil, hüccet sayma. | Avcı zinciri gerisinde arka olmak üzere toplu bir durumda bulundurulan asker. )


- İSPANYOLCA ile İTALYANCA


- İSPANYOLCA ile/ve/<>/< LATİNCE


- İSPAT değil/yerine/= TANITLAMA


- İSRAR/LA değil ISRAR/LA


- ISRÂR değil/yerine/= DİRENME | ÜSTELEME


- ISRAR ile/değil/yerine TEKLİF

( Teklif et fakat ısrar etme! )

( Yok. İLE/DEĞİL/YERİNE Var. )

( [not] INSISTENCE vs./but PROPOSAL/OFFER
PROPOSAL/OFFER instead of INSISTENCE )


- ISRARLA ile/değil "ALTINI ÇİZEREK"


- İŞTAH değil/yerine/= İSTEK


- İSTANBUL ve/<>/> TEBRİZ

( Türkçe'nin en çok konuşulduğu kent. VE/<>/> Türkçe'nin en çok konuşulduğu ikinci kent. )


- ISTARAH[Ar.] ile/değil/= ISTAHAR[Ar.]

( ... İLE/DEĞİL/= İran'da, bir kent adı. | Su birikintisi, havuz, göl. )


- İSTASYON[İng. < STATION] değil/yerine/= DURAK


- İSTATİSTİK değil/yerine/= SAYIMBİLİM/SAYIMLAMA


- İSTATİSTİKSEL HATA SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI:
YETERSİZ ÖRNEK ile/ve/||/<> TEMSİL ETMEYEN ÖRNEK ile/ve/||/<> YANLIŞ BENZETME ile/ve/||/<> YOK SAYMA ile/ve/||/<> SÜMEN ALTI ile/ve/||/<> KUMARBAZ

( FALLACY OF INSUFFICIENT SAMPLE vs./and/||/<> UNREPRESENTATIVE SAMPLE vs./and/||/<> FALSE ANALOGY vs./and/||/<> SLOTHFUL INDUCTION vs./and/||/<> FALLACY OF SLANTING vs./and/||/<> GAMBLER'S FALLACY )


- İSTEK/TALEP değil/yerine ADÂLET


- İSTEK ile/ve/<> GAYRET

( YISA[İt.]: Gayret vermek için söylenilen söz. )

( REQUEST vs./and/<> EXERTION )


- İSTEMEDEN ..." ile YANLIŞLIKLA ...


- İSTEMEDEN VERMEK ile/değil İSTENİLMEDEN VERMEK


- İSTEMEDEN ile KENDİLİĞİNDEN


- İSTEMEK ile "SULANMAK"


- İSTEMEK ile/ve/değil/yerine/hem de/+/||/<>/> GERÇEKTEN İSTEMEK

( Zihindeki günlük 40-50.000 düşüncenin büyük bir bölümünün tanımlanmamış/netleşmemiş, pasif temelli, sıradan, dayanaksız, isteme eylemi. İLE Sıradan isteğin bir üst aşaması olan gerçekten istemenin, gerekeni yaparak ve istenenin umudu ve çabası, içtenliği, samimiyeti ve ciddiyeti ile istemek. )

( İstemekle tamamına ve daha da fazlasına sahip olabilirsiniz. )

( EĞİNİK: İçten istemek. )

( İSTİD'Â'[Ar. < DUA]: Yalvararak isteme. | Dilekçe. )

( You can have the whole of it and more for the mere asking. )

( [not] TO ASK/REQUIRE vs./and/but/also REALLY/DEEPLY WANT/REQUEST
REALLY/DEEPLY WANT/REQUEST instead of TO ASK/REQUIRE )

( [nicht] FORDERN/WOLLEN mit/und TATSÄCHLICH FORDERN/WOLLEN )


- İSTENÇ/İRÂDE:
UZAK ile/ve/||/<>/> ORTA ile/ve/||/<>/> YAKIN

( El. İLE/VE/||/<>/> Dil. İLE/VE/||/<>/> Bakış. )


- İSTER İSTEMEZ (DÜŞÜNMEK)

( Bİ-Z-ZARÛRE, Bİ-L-İSTİRAR / TAV'AN VE KERHEN[hem isteyerek, hem istemeyerek] )

( ÇÂR-NÂ-ÇÂR, HÂH NÂ HÂH, KÂM-U NÂ-KÂM )


- İSTER İSTEMEZ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KENDİLİĞİNDEN


- İSTER İSTEMEZ ile/ve/değil/||/<>/>< NE YAZIK Kİ


- İŞTEŞLİKTE/:
SÜREKLİLİK ile/ve/<> KARŞILIKLILIK


- İSTİARE değil/yerine EĞRETİLEME


- İSTİÂRE ile/ve/değil MECÂZ[< CEVAZ | çoğ. MECÂZÂT]

( Bir sözcüğü kendi anlamı dışında kullanarak, bir şeyi benzediği başka şeylerin adıyla anma sanatı. İLE/VE Sözcükleri gerçek anlamları dışında kullanma sanatı. )


- ISTIFÂ'[< SAFVET] ile/ve/< İSTİ'FA'[< AFV]

( Bir şeyin hâlisini, temizini seçip alma. | Ayıklama. | Seçme, seçkinlik. İLE/VE Affını isteme. | Bir işten, kendi isteğiyle çekilme. )


- ISTIFÂ' değil/yerine/= AYIKLAMA, AYIKLANMA | BİR ŞEYİN HÂLİSİNİ, TEMİZİNİ SEÇİP ALMA | SEÇME, SEÇKİNLİK


- İSTİFÂ[Ar.] ile/ve/değil ÇEKİLME

( Görevden. İLE/VE/DEĞİL Önderlikten. )

( Siyasette. İLE/VE/DEĞİL Dinde. )


- İSTİFÂDE ile/ve/<>/< İSTİFÂ

( İstifâ etmediğimizden, istifâde edemeyiz. )


- İSTİFÂZA[< FEYZ] ile İSTİFÂDE


- İSTİFSÂR[Ar. < FESR] değil/yerine/= SORGULAMA

( Bir şeyin açıklanmasını, aydınlığa kavuşmasını isteme, anlamaya çalışma, sorma. )


- İSTİHÂRE[Ar. < HAYR] ile İSTİÂRE[Ar. çoğ. İSTİÂRÂT] ile İSTİŞÂRE[< ŞÛRÂ | çoğ. İSTİŞÂRÂT]

( Bir işin hayırlı olup olmayacağını öngörmek üzere abdest alıp dua edip uykuya yatma. | Hayırlı olmayı arzu etme.[Fr. ONIROMANCIE] İLE Ödünç alma, birinden eğreti bir şey alma. | Bir sözcüğün anlamını geçici/eğreti olarak başka bir sözcük üzerine kullanma. İLE Düşünce sorma, danışma. )


- İSTİHDAM değil/yerine/= İŞLENDİRME


- İSTİHKAK[Ar. < HAKK]["ka" uzun okunur] ile İSTİKÂK[Ar.] ile İŞTİKAK[Ar. < ŞAKK]

( Hakkı olma, hak kazanma. | Hak kazanılan şey. İLE Bitkilerin çokluktan dolayı birbirine dolaşık/sarmaşık olması. İLE Yarılmış bir şeyin bir bölümünü alma. | Aynı kökten çıkma, türeme. | Aynı kökten türemiş sözcükleri aynı mısra ya da beyitin içinde kullanma sanatı. [teslîm, selâmet, selâm] )


- İSTİHKÂM ile İSTİHDAM

( Düşman saldırısını durdurmak, düşmana karşı savunma yapmak amacıyla düzenlenmiş yer. | İstihkam işleriyle uğraşma. İLE Bir görevde/işte kullanma. )


- İSTİHZA ile/değil İSTİHSA


- İŞTİKAK[Ar.]/ETİMOLOJİ[Fr./İng.] ile İHTİRÂ[Ar.]

( Ad ve fiillerin kök ya da gövdelerine yapım eki getirilerek sözcük kurma. | Aynı kökten gelen fakat ayrı anlamları olan sözcüklerle yapılan benzetme/cinas. İLE Bilinen bazı şeylerden yararlanarak düşünce gücüyle yeni bir şey bulma. | Benzeri görülmemiş bir şey oluşturma. )


- İŞTİKÂK[Ar.] ile TÜREME | [Edebiyatta, aynı kökten türemiş olan sözcükleri bir arada bulundurma sanatı.]


- İSTİKÂMET[Ar.] değil/yerine/= YÖN, DOĞRULTU


- İSTİKLÂL[Ar.] değil/yerine/= BAĞIMSIZLIK


- İSTİKŞÂF[< KEŞF | çoğ. İSTİKŞÂFÂT][İSTİŞKÂF değil!] ile/ve/<>/> İSTİŞÂRE

( Keşfetmeye çalışma, ne olup bittiğini öğrenmek için araştırmada bulunma. | [coğr.] Açınsama. İLE Fikir sorma, danışma. )


- ISTILAH[< SULH] değil/yerine/= TERİM, İLİM SÖZÜ, TÂBİR


- İSTİNABE[Ar.] değil/yerine/= DAYANAKÇA


- İSTİRÂHAT[Ar.] değil/yerine/= DİNLENME


- İŞTİRAK[Ar.] yerine ORTAKLIK, KATILMAK/KATILIM


- İSTİŞÂRE[< ŞÛRÂ | çoğ. İSTİŞÂRÂT] ile TEÂTÎ[< ATÂ]


- İSTİSÂRE[Ar.] ile İSTİŞÂRE[Ar. < ŞÛRÂ (çoğ. İSTİŞÂRÂT)]

( Tozutma, toz savurma. | Fitnecilik, fesatçılık etme. İLE Fikir sorma, danışma. )


- İSTİŞHÂD[Ar.] ile İSTİŞHÂD[Ar.]

( Tanık getirme, tanık gösterme. | Şehit olma. İLE Edebî bir düşüncenin sağlamlığını kanıtlamak için, değerli yapıtlardan örnek gösterme. )


- İSTİSMÂR[Ar. < SEMERE] ile/ve/<>/değil SÛ-İ İSTİ'MÂL[Ar. < AMEL | çoğ. İSTİ'MÂLÂT]

( İşletme, yararlanma. | Sömürme. İLE/VE/<>/DEĞİL Kötü/yersiz/yolsuz kullanma. )

( )


- İSTİSMAR ile/ve RİYÂ


- İSTİSNA OLMAK" değil/yerine/>< İNSAN/KİŞİ/ADAM OLMAK

( [istiyorsan] "Egemen olmak." DEĞİL/YERİNE Özgür olmak. )


- İSTİSNA ile KAİDE

( İstisnalar kaideyi bozmaz, kuvvetlendirir! )

( İstisnalar bilinmedikçe, kaide bilinmiyor demektir. )


- İŞTİYÂK[< ŞEVK] değil/yerine/= ÖZLEM, HASRET | YOĞUN İSTEK/ARZU


- İSYAN ile/ve/değil/yerine FERYAD


- İSYÂN ile/ve/<> İNTİZÂR

( Emre boyun eğmeme, itaatsizlik. | Başkaldırı, ayaklanma. İLE/VE/<> Bekleme, gözleme. | İlenme, beddua. )


- İT-KOPUK


- İT'ÂB[< TAAB] ile İTÂB ile İTÂB

( Yorma, yorulma, zahmet verme. İLE Azarlama, tersleme, paylama. | Darılma. İLE Kolsuz, yakasız kadın gömleği, dekolte gömlek. )


- İT ile BİT

( İt ile yatan, bit ile kalkar. )


- İT ile İT

( Köpek. İLE İleri doğru devinim kazandırmanın buyruk kipi. )


- İTALYANCA ile/ve/<>/< LATİNCE


- İTAP[Ar.] ile AZAR, PAPARA, SAPARTA, ZILGIT[< ZIL yansıma sesine GIT eki ile]

( Paylama, azarlama. İLE Korkutma, çıkışma, gözdağı, azarlama. )


- İTE KAKA


- İTİ, AN; ÇOMAĞI HAZIRLA!" ile/değil/yerine "İYİ KİŞİ, SÖZÜNÜN ÜZERİNE GELİR"


- İTİBÂR/LI değil/yerine/= SAYGIN/LIK


- İTİBAR/PRESTİJ değil/yerine/= SAYGINLIK


- İTİBÂRÎ ile/ve/değil/yerine UZLAŞIMSAL


- İTİKAT ile İNANÇ


- İTİMÂD[Ar. < AMD] ve/> İ'TİKAD[Ar. < AKD]

( Dayanma, güvenme. | Güven, emniyet. VE/> Düğümlenip kalma, bir şeye bağlanma. | İnanma, gönülden onaylayarak inanma. )


- İTİMAT değil/yerine/= GÜVEN/GÜVENÇ


- İTİMAT ve İTİKAT


- İTİNÂ[Ar.] değil/yerine/= ÖZEN


- İTİP ile/ve/||/<> KAKMAK

( Bir şeyi güç uygulayarak ileri götürmek. | Kapı, pencere vb.ni güç uygulayarak açmak ya da kapamak. | Bulunduğu yerden aşağı düşürmek. | Sürüklemek, sevk etmek. | Bir nesne ile belirli bir yakınlıktaki başka bir nesneyi kendinden uzaklaşmaya zorlamak, "çekme"nin karşıtı. İLE/VE/||/<> İtmek, vurmak. | Kakma yapmak. | Vurarak dar bir yere sokmak. )


- İTİRAF EDELİM Kİ ..." değil "KABUL EDELİM Kİ ..."


- İTİRAF ETMEK ile/değil KABUL ETMEK


- İTİRAF ile/ve/değil/yerine/||/<>/< AÇIKLAMA


- İTİRAZ ETMEK ile/ve/||/<> KARŞI ÇIKMAK


- İTİRAZ ile/ve/<> İTİZAL


- İTİŞ-KAKIŞ


- İTMİNAN değil/yerine/= İNANMA, GÜVENME


- İTMÎNÂN değil/yerine/= KESİN OLARAK BİLME | EMİN OLMA | BİRİNE İNANMA, GÜVENME )


- ITNÂB-I MAKBÛL ile ITNÂB-I MUHİLL ile ITNÂB-I MÜMİLL

( Konuyu iyice açıklamak/anlatmak gibi bir yarar düşünülerek yapılan. İLE Fazlalıklar yüzünden istenilen anlamı vermeyen söz. İLE Bıktıracak, usanç verecek kadar sözü uzatma. )


- İTTAFEN değil İTHAFEN


- İTTİFAK ile/ve MUTABAKAT


- İTTİKAN değil/yerine/= İYİ VE SAĞLAM BİLME


- İTTİSAL ile/ve VUSLAT


- İTTİZAL[Ar.] değil/yerine/= BİTİŞME, DOKUNMA/DEĞME


- İVAZ/AVAZ değil/yerine/= KARŞILIK, BEDEL


- İVAZSIZ-GARAZSIZ


- IVIR ZIVIR/KIVIR ZIVIR


- İYİ ANLAMAK ile/ve/||/<>/< YALIN ANLATABİLMEK

( Yalın anlatamıyorsak, yeterince / iyi anlamamışız demektir. )

( If we cannot explain simply, we don't understand it enough well. )


- İYİ DÜŞÜN!:
KALBİ ve/||/<>/>/< KAPIYI ve/||/<>/>/< SON SÖZÜNÜ

( Kırmak yerine. VE/||/<>/>/< Çarpmak yerine. VE/||/<>/>/< Söylemeden önce. )


- İYİ KULLANMAK ile/ve/||/<> YARARLANMAK


- İYİ ŞEYLER ile/ve/||/<>/> DAHA İYİ ŞEYLER ile/ve/||/<>/> EN İYİ ŞEYLER

( İnanırsak gelir. İLE/VE/||/<>/> Sabredersek gelir. İLE/VE/||/<>/> Vazgeçmezsek gelir. )


- İYİ-KÖTÜ (BİR ŞEYLER YAPMAK)


- İYİDEN İYİYE (ŞIMARMAK, HADDİNİ AŞMAK)


- İYİLİĞE GEREKSİNİMİ OLANLAR ile/ve/||/<> İYİLİK YAPMAYA GEREKSİNİMİ OLANLAR

( )

( The Last Bookstore (Son Kitapçı) adlı şu kısa belgesel, Los Angeles'ta bulunan 'Son Kitapçı' adlı kitapçının sahibi ve işletmecisi Josh Spencer'ın yaşamına odaklanıyor. Belgesel, Spencer'ın bir baba, koca, küçük işletme sahibi ve paraplejik olarak yaşamını gözler önüne sererken, fiziksel kitaplardan vazgeçemeyenler için bir çekim merkezi haline gelen dükkanının da öyküsünü anlatmış oluyor.

http://lastbookstorela.com

)

( Çok sevgili arkadaşım,
Ramazan Baş’ın (Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği Başkanı),
koronavirüs nedeniyle yaşamını kaybettiğini öğrendik.

Çok çok üzüldüm/üzüldük.

Ne yazacağımı ve ne kadar yazacağımı bilemiyorum. Ben/biz de tüm Türkiye de en başta engelliler olmak üzere yakın bir dostumuzu kaybetmenin çok büyük üzüntüsü içinde...

Türkiye de, dünya da çok büyük bir değerini, başarısını, çok önemli bir gönüllüsünü çok erken kaybetti. Hepimizin başı[yarası] sağılsın[iyileşsin].

Çok sevgili Ramazan Baş'la 2006 yılında, her ayın ilk Çarşamba'sı gezi anıları ve sunumlarımızı paylaşmak üzere buluştuğumuz Gezginler Derneği toplantımıza katılmasıyla tanıştık. Onu ve yanındakileri tekerlekli sandalyesiyle sahnede görünce çok mutlu olmuştum.

Dernek başkanımız Orhan Kural ve yönetim kurulu üyeleri, düşünce, öneri, istek ve beklentilerini dinlemek üzere yılda bir kez de tüm gezgin üyelerimizi davet ediyorduk. 2000'den beri katılabildiğim bu toplantıların birinde gezi ve gezginlik dışında dernek olarak daha etkin, topluma da yararlı çalışma ve dayanışmalarımızın olması gerektiğine değinmiştim. Her ne kadar gezme olanağı buluyorsak da engellilerin bu olanağa pek de sahip olmadığına, hepimizin çeşitli nedenlerle her an bir kaza geçirerek engelli kalabileceğine, gücümüz ve olanaklarımız yerindeyken engellilerin sorunlarına çok daha fazla katkı ve destek vermemiz gerektiğini paylaşmıştım. Bu konudaki ilk adımımızın da engelli dernekleriyle olan ilişki ve işbirliğiyle gerçekleşebileceğine de değinmiştim.

2006'daki toplantılarımızın birinde bu düşünce ve dileklerimin ekonomik gücü yerinde olan kişilerin/gezginlerin önüne daha yakından ulaşabildiğini görmekten, az da olsa bir katkım olması ve aracı olabilmekten çok mutlu oldum. (Kendimi değil bu tür düşünce, adım, aracılık ve çabaların önemini pekiştirme ve yayılması dileğiyle bu deneyimimi paylaşıyorum.)

Ben de kendi olanaklarım içinde daha fazla neler yapabileceğimi düşünerek Ramazan Baş ile daveti üzerine Ataköy'deki dernek merkezine gitmeye başladım. İnternet ve bilgisayarla ilgili olanaklarımı seferber ederek birkaç yıl derneğin web sitesiyle ilgili çalışmalar yürüttüm. Sevgili Ramazan Baş, tüm çalışanlar, gönüllüler ve engelliler ile daha yakından iletişim ve paylaşım fırsatı bularak tekerlekli sandalye dağıtımı başta olmak üzere çoğu etkinliğin mutfağında yer almaya çalıştım.

Derneğin başarılarından çoğunuzun haberdar olduğunu bildiğim her süreç ve ayrıntıda çeşitli gereksinimleri olan engelliler için çok önemli olanaklar sağlandı. Boynundan aşağısı felç kalmış, çoğunlukla yattığı yerden hizmet vermeye çalışan sevgili Ramazan Baş'ın, en başta annesi olmak üzere çevresindeki tüm dostların, üstün, özverili emek, çaba ve başarılarıyla dolu yaşamında, yazmak ve paylaşmakla bitmeyecek Türkiye ve dünya çapında örnek hizmet ve katkıları için ne kadar teşekkür etsek azdır. Yıllarca dernek çalışmalarına ve engellilere sürekli destek veren binlerce tanınmış/tanınmamış gönüllü, siyasetçi, sanatçı ve sporcuya da ayrıca çok teşekkür ederim/z...

Tüm emek, çaba, katkı, aracılık ve çalışmalarından dolayı tekrar tekrar milyonlarca minnet ve teşekkür ediyorum/z çok sevgili Ramazan Baş. Her zaman, hepimizleydin, her zaman da öyle olacaksın. Yaşamımız, gönlümüz ve zihnimizdeki yerin apayrı!

(Dileklerimiz, tek başına bazı sorunların gelişmesi, değişmesi ve düzelmesi için yeterli olmuyor biliyorsunuz. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da hem doğrudan, hem de dolaylı olarak gereksinimi çok fazla olan birey ve derneklere her türlü maddi ve manevi yardımı sürekli kılarak gerçekleşiyor. Eğer bugüne kadar katkı ve desteğiniz olmuş ya olamamışsa da bundan sonra daha fazla olabileceğini de tekrar ve sürekli anımsayalım istiyorum. Bu doğrultuda da TOFD'ye cep telefonu üzerinden aylık 10 TL.'lik düzenli bağışına siz de katılabilirsiniz. Ayrıca, plastik şişelerin kapaklarını biriktirerek ve dernek merkezine ulaşmasını sağlayarak da destekte bulunabiliyoruz. Tüm ayrıntılarını TOFD.org.tr adresinden görebilir ve takip edebilirsiniz. Şimdiden tüm katkı ve desteklerinizden dolayı tebrik ve teşekkür ediyorum/z...)

Ancak bu kadarıyla sınırlandırabildiğim, ne kadar yazsam ve anlatsam da onu tanı(t)maya yetmeyecek sevgili Ramazan Baş'ı, kısmen de olsa daha yakından tanıyabilmeniz için aşağıdaki bağlantıdan TEDx konuşmasını kesinlikle izlemenizi rica ediyorum...

İYİLİĞE GEREKSİNİMİ OLANLAR ile/ve/||/<>
İYİLİK YAPMAYA GEREKSİNİMİ OLANLAR

Mutluluğun Anahtarı; Köprü Olmak | Ramazan Baş

youtube.com/watch?v=wA4wK6Kby2Q

instagram.com/TOFDgenelmerkez
instagram.com/ramazanbastofd
instagram.com/semracetinkaya__

(Sürekli erişim ve paylaşım adresleri...
FaRkLaR.net/sozluk/fark/37462
instagram.com/p/CODS7iwAJcg )


- İYİLİK YAPAR GİBİ GÖRÜNMEK ile/değil/>< İYİLİK YAPIP GÖRÜNMEMEK


- İYİLİK-SAĞLIK


- İYİLİK:
BAŞKASINA YAPTIĞIMIZ ile/ve/||/<> BİZE YAPILAN

( Unutalım! İLE/VE/||/<> Unutmayalım! )


- İYİLİK:
SÖZ İLE ve/||/<> VERMEK İLE ve/||/<> DÜŞÜNCE İLE

( Güven oluşturur. VE/||/<> Sevgi oluşturur. VE/||/<> Derinlik oluşturur. )


- İYİLİKTE:
[ne yazık ki]
!"NEDEN ARAYIŞI" ve/<> !"ÖDÜL BEKLENTİSİ"

( Herhangi bir nedeni de olmaz/olmamalıdır ve hiçbir ödül beklentisi de oluşmamalıdır. İyilik, neden-sonuç ilişkisinin tamamen dışındadır ve ancak dışındaysa iyiliktir. )


- İYİMSER/LİK ile/ve/||/<>/> SAKINGAN/İHTİYATLI İYİMSER/LİK


- İYRENÇ/İRENÇ/İİRENÇ değil İĞRENÇ


- İZ-İZ'AN


- İZ-TUZ (BIRAKMAMAK)


- İZ ile/ve/||/<>/> İZLENİM


- İZAÇ[Ar.] değil/yerine/= BUNALTMA

( Bunaltma, tedirgin etme. )


- İZÂFÎ yerine GÖRELİ


- İZÂFİ ile MECÂZİ


- İZÂH değil/yerine/= AÇIKLAMA


- İZAH ve/<> HİZA


- İZAHAT ile/ve NASİHAT


- İZÂHÎ ile/ve/<> İZÂFÎ


- İZALE [< ZEVAL] değil/yerine/= GİDERME, GİDERİLME; YOK ETME


- İZAM ile İZAM

( Birini, gönderme, yollama. İLE Olduğundan büyük gösterme, büyütme, abartma. )


- İZÂN ve/<> FERÂSET


- İZDÜŞÜM ile/ve/<> UZANTI


- İZİN VERMEK(/"VERİRSENİZ) ile/değil/yerine UYGUN GÖRMEK(/"GÖRÜRSENİZ)

( [not] TO ALLOW vs./but TO SEE FIT
TO SEE FIT instead of TO ALLOW )


- İZİN ile/ve/değil/yerine/< RIZÂ


- İZOLASYON/ISOLATION[İng./Fr.]/TECRİT[Ar.] değil/yerine/= YALITIM | AYIRMA | YALNIZLAŞTIRMA

( Elektrik akımının olumsuz etkilerini önlemek için, iletkeni kauçuk, lastik, porselen vb. ile kaplama, yalıtma. )


- JAPONCA'DA (KANJİ):
AĞAÇ ile/ve/||/<>/> KİTAP/KÖK ile/ve/||/<>/> KORU ile/ve/||/<>/> ORMAN

( ile ile ile )


- JAPONCA'DA:
HİRAGANA ABECESİ/HARFLERİ ile/ve KATAGANA ABECESİ/HARFLERİ ile/ve KANJI ABECESİ/HARFLERİ

( Japonca kökenli sözcükler için. İLE/VE Dışarıdan girmiş kavramları Japonca harflerle yazmak için. İLE/VE ... )


- JARGON ile ARGO



(4/10)

FaRkLaR'ın devamı için burayı tıklayınız...
( Click here to see further differences!... )




Bu sayfa 01 Ocak 2024 itibariyle 350 kez incelenmiş/okunmuştur.