Söz(cük)leri/ni ve tutumu/nu değiştir... Dünya/n değişsin!

Bu nedir? | Nasıl kullanılır? | Nasıl okumalı/anlamalı? | Sıkça Sorulan Sorular | Yenilikler | İletişim

DE... ~ DE...
İLE BAŞLAYAN SÖZCÜKLERDE

KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!

(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)



DE... ~ ... / ... ~ DE... ile başlayan FaRkLaR...

- ... PEŞİNDE ile/ve/değil/<> ... DERDİNDE


- ...'YA:
"RAST GELME" ile/ve/değil/yerine "DENK GELME"


- ... değil DEMİRYOLU


- ... değil DEVETABANI


- ...dir "?" ile ... değildir "?"

( ...is "?" vs. ...is not "?" )


- "... DERLER" ile "... DEMİŞLER"


- "... yerine ..." ile "... değil ..."


- "AÇ TAVUK, KENDİNİ TAHIL AMBARINDA SANAR" ile "DEREYİ GÖRMEDEN PAÇALARI SIVAMAK"


- "ADAM ADAMDIR, OLMASA DA PULU; EŞEK EŞEKTİR, OLMASA DA (ATLASTAN OLSA) ÇULU"
ile/ve
"DEVE HACI OLMAZ, GİTMEKLE MEKKE'YE, EŞEK DERVİŞ OLMAZ, TAŞ TAŞIMAKLA TEKKE'YE"


- "ARMUT, DİBİNE DÜŞER" ile/ve/||/<> "DEDESİ KORUK YEMİŞ, TORUNUN DİŞİ KAMAŞMIŞ"


- "ASLINDA ŞÖYLE DEĞİL!" değil DEĞİL!


- "AYARLAMAK" ile/ve/<>/değil DENK GETİRMEK


- "BİR" ile DENK


- "BÜYÜK ..." ile "DELİ ..."


- "ÇOK SESLİLİK" / "İFADE HAKKI" ile/değil DENSİZLİK

( "Sosyal medya"da. İLE/DEĞİL Günlük yaşamda. )

( Keyfiyette. İLE/DEĞİL Gerçeklikte. )

( "Kendi çıkarlarında." İLE/DEĞİL Ortak alanda, olanaklarda ve koşullarda. )


- "DEDİMSE DE" değil DEDİYSEM DE


- "DEFALARCA DEFALARCA" değil DEFALARCA

( Fazla tekrarın, ne anlatım niteliği, ne mantığı, ne işlevi, ne de gerekliliği yoktur! )


- "DEĞERİ OLMAYAN" ile/ve/değil DEĞERİNİ ÖLÇME OLANAĞI BULUNMAYAN


- "DEĞERLERİ BELİRLEMEK" değil/yerine/< DEĞERLERİN, BİZİM İÇİN DEĞERİ


- "DEĞİLDİRLER" değil DEĞİLLERDİR


- "DEĞİŞİYOR" ile/değil DEĞİŞEBİLİYOR


- "DEMEK İSTEMEK" ile "DEMEYE GETİRMEK"


- "DENGESİZ" ile/değil DENGİ(/N/M) DEĞİL


- "DENK DÜŞMEK/DÜŞÜRMEK" ile/ve "DENK GELMESİ/GETİRMEK"


- "DERT ETMEK" ile DERT EDİNMEK

( Kendinize zulmetmek için yollar icat etmeyin! )

( Don't invent self-inflicted cruelties. )


- "DESEM" ile "DE(EEE)RMİŞİM"


- "DİYECEKSİN Kİ ..." ile "DEMELİSİN Kİ ..."

( "YOU ARE GOING TO SAY ..." vs. "YOU SHOULD SAY ..." )


- "DOĞAL OLANI O/ŞU/BU" ile/ve/değil/yerine "DENGELİ/UYUMLU OLANI O/ŞU/BU"


- "DOĞMAMIŞ ÇOCUĞA DON BİÇMEK" ile/değil "DEREYİ GÖRMEDEN, PAÇALARI SIVAMAK"


- "DUYU/HİS" ile/ve/<> "DEĞER"


- "GELDİLER" ile DELİRMEK


- "GEREK YOK" ile/ve "DEĞMEZ"


- "İŞİNE GELME/GELEN" ile/ve/||/<> DEĞER BİLMEZLİK


- "KALBİN DERİNLİĞİ" ile/ve "DERİNLİĞİN KALBİ"


- "KIRILMA" ve/> DEĞİŞİM ve/> GÜÇLENME ve/> UMURSAMAMA


- "KULLANMAK" ile "DEVREDE TUTMAK"


- "KUTSAL" OLMAZ/DEĞİLDİR!:
DİN ve DİYÂR ve DEM


- "MUTLAK DEĞERLİ" ile/değil/yerine DEĞERLİ


- "MUTSUZLUK" değil/yerine/></> DEĞERİNİ AZALTMAK

( Bir şeyin/kişinin, bize verdiği mutsuzluktan kurtulmak istiyorsak, ona verdiğimiz "değeri/itibarı" azaltmamız gerekiyor. )


- "ÖNEMLİ(ÖNCELİKLİ)" ile/ve/değil/yerine/<>/>< DEĞERLİ

( Siyaset ve ticaretin itibar ettiği. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<>/>< İlim ve irfanın itibar ettiği. )

( [not] IMPORTANT(PRIOR) vs./and/but/<>/>< PRECIOUS/VALUABLE
PRECIOUS/VALUABLE instead of IMPORTANT(PRIOR) )


- "ÖRNEK ALMAK" ile "DERS ALMAK"


- "POLİTİKACI" değil/yerine DEVLET ADAMI

( Seçimleri düşünür. DEĞİL/YERİNE Gelecek kuşakları düşünür. )


- "POMPALAMAK" ile/değil/yerine DESTEKLEMEK


- "RAFİNE TUZ" yerine DENİZ/KAYA TUZU


- "SİYÂSETÇİ/LER" ile/değil/yerine DEVLET ADAMI/ADAMLARI

( Devletin günlük sorunlarıyla uğraşır/lar. İLE/DEĞİL/YERİNE Devletin yüzyıllık sorunlarıyla uğraşır/lar. )


- "ŞÖYLE DÜŞÜNMEK" ve/||/<>/>/< DENEY


- "SUÇLAMAK" ile/değil/yerine DEĞERLENDİRMEK


- "TARTMAK" ile/ve/<> DEĞERLENDİRMEK


- "TEMİN/TEMİNKİ" değil DEMİN/DEMİNKİ


- "TEST ETMEK" değil/yerine DENEMEK


- "UZATMAK"(ITNÂB[Ar.]) ile/ve/değil DEVAM ETTİRMEK


- "UZATMAK" ile/ve/değil "DEVAM ETTİRMEK"

( İTNAP/ITNAP ile ... )


- "UZUN" YAŞAMAK ile/ve/<>/değil/yerine DERİN/DÜRÜST/DOĞRU YAŞAMAK


- "YAN" ile "DERİNLİK"


- "YAŞADIKÇA ..." ile/değil "DENEYİMLEDİKÇE ..."


- "YAŞAMAK" ile DENEYİMLEMEK


- "YUMUŞATMA" ile/ve/<> DENGELEME


- (")BESLEMEK(") ve/||/<> (")DESTEKLEMEK(")


- (")DAĞ(") ile/değil/yerine/>< (")DENİZ(")

( Uzaklaştırır, ayırır. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Yakınlaştırır, birleştirir. )


- (")ŞAİR(") ile/ve/||/<> (")DELİ(") ile/ve/||/<> (")MECNÛN(")


- (")TRAVMA(") ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DENEYİM

( [örüntüsü/bağlamı/öyküsü/anlamı] Yoktur. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Vardır. )


- (")YIKMAK(") ile/ve/<> (")DEVİRMEK(")


- (BİR ŞEYLER) BİLİYOR OLMAK ile/ve/değil/yerine (DERİNLEMESİNE) BİLİYOR OLMAK

( [not] TO KNOW (SOMETHING) vs./and/but TO KNOW (DEEPLY)
TO KNOW (DEEPLY) instead of TO KNOW (SOMETHING) )


- [Ar.] DEVR-İ HİNDÎ ile DEVR-İ HİNDÎ

( Makam. İLE Güzellikler/güzeller. )


- [Ar.] DEVR-İ REVÂN ile DEVR-İ REVÂN

( Usûl. İLE Dünya. | Devir eden devrân. )


- [bazen] [ya/hem]
"KAZANÇ"/"KÂR"
ile/ve/değil/yerine/bazen/hem de/ya da/||/<>
DENEYİM/ÖĞRENME/YARAR

( "Hep mi ben kazanacağım/"kazanmalıyım"?",
Sadece benim mi yolum sürekli açık olacak/"olmalı"?
[eksik/fazla/özensiz] Yapmasam da olmaz mı?
[eksik/fazla/özensiz] Söylemesem/konuşmasam da olmaz mı? )


- [KISMÎ ANLAM BAKIMINDAN] SÖZ/LÂFIZ:
DELÂLET ile/ve/||/<> İŞARETLE DELÂLET ile/ve/||/<> DELÂLETLE DELÂLET ile/ve/||/<> İKTİZÂ ÜZERİNE DELÂLET

( DÂL Bİ'L-İBÂRE ile/ve/||/<> DÂL Bİ'L-İŞÂRE ile/ve/||/<> DÂL Bİ'D-DELÂLE ile/ve/||/<> DÂL Bİ'L-İKTİZÂ )


- [ne yazık ki]
DESPOT[Fr. < DESPOTE] ile/ve/<> DESPOT[Rumca] ile/ve/<> DİKTATÖR ile/ve/<> FAŞİST ile/ve/<> TİRAN

( Bir ülkeyi, zora ve baskıya dayanarak "yöneten" kişi. İLE/VE/<> Ortadoks Rumlar'ın, din başklanlarına verilen ad. İLE/VE/<> Her dediğini ve dilediğini yaptırmak isteyen kişi. İLE/VE/<> Tüm siyasal yetkileri kendinde toplamış kişi. | Zorba. İLE/VE/<> Eski Yunan'da, siyasal erki, tek başına elinde tutan kişi. | Siyasal erki, zorla ele geçiren, onu kötüye kullanan kişi. | Acımasız, gaddar. )

( Hiçbir koşul ya da yasaya bağlı olmadığı/olamayacağı, sınırlandırılamayacağı zannı ve/ya da iddiasıyla davranır. İLE/VE/<> ... İLE/VE/<> "Yasaya" "bağlı" görünümünde, kişisel/keyfî davranır. İLE/VE/<> ... İLE/VE/<> ... )

( İSTİBDAT: Uyruklarına hiçbir hak ve özgürlük tanımayan sınırsız monarşi, despotluk. )

( MÜSTEBİT ile/ve/<> ... )


- [ne yazık ki]
"BİRİLERİNİN EKMEĞİNE YAĞ SÜRMEK" ile/ve/||/<> "HIRSIZA, YOL GÖSTERMEK" ile/ve/||/<> DEĞİRMENİNE SU TAŞIMAK


- [ne yazık ki]
DEVİNİMSİZLİK ile/ve/değil DEĞİŞMEZLİK

( [not] LACK OF MOTION vs./and/but CONSTANTNESS )


- [ne yazık ki]
ISTIRAP:
HAFİF ile DERİN

( Konuşulabilir. İLE Konuşulamaz, dile gel(e)mez/getiril(e)mez. )


- [ne yazık ki]
NİCELİK EGEMENLİĞİ ile/ve/<> DEĞERSİZLİK ile/ve/<> GÖRELİLİK


- [ne yazık ki]
TEZYÎF[Ar. < ZEYF] değil/yerine/= DEĞERSİZ GÖSTERME | ALAY ETME


- [ÖĞRENİYORUZ/ANLIYORUZ]
OKUDUĞUMUZU ile/ve/<> DUYDUĞUMUZU ile/ve/<>
GÖRDÜĞÜMÜZÜ ile/ve/<>
HEM DUYUP, HEM GÖRDÜĞÜMÜZÜ ile/ve/<>
TARTIŞTIĞIMIZI ile/ve/<> DENEYİMLEDİĞİMİZİ ile/ve/<>
ANLATTIĞIMIZI/ÖĞRETTİĞİMİZİ

( %10 ile/ve/<> %20 ile/ve/<> %30 ile/ve/<> %50 ile/ve/<> %70 ile/ve/<> %80 ile/ve/<> %95 )

( [WE LEARN, WHAT WE]:
READ vs./and/<> HEAR vs./and/<> SEE vs./and/<> SEE & HEAR vs./and/<> DISCUSS vs./and/<> EXPERIENCE vs./and/<> TEACH )


- [Yun.] DEKAGRAM ile DEKALİTRE ile DEKAMETRE

( Bir kilonun yüzde biri.[dag] İLE On litrelik oylum ölçü birimi.[dal] İLE On metre uzunluğunda bir ölçü birimi.[dam] )


- A/AN[Yun.] ile/||/<> ANTİ[Yun.] ile/||/<> Bİ/BİS[Lat.] ile/||/<> DE/DES[Fr.] ile/||/<> DİS[Yun.] ile/||/<> EX[Lat.] ile/||/<> EXO[Lat.] ile/||/<> EPİ[Yun.] ile/||/<> FOS[Yun.] ile/||/<> GEO( >JEO)[Yun.] ile/||/<> HETER/O[Yun.] ile/||/<> HYPO(HİPO)[Yun.] ile/||/<> HYPER(HİPER) ile/||/<> HYDRO(HİDRO)[Yun.] ile/||/<> HOMO[Yun.] ile/||/<> İL/İN ile/||/<> İNTER[Lat.] ile/||/<> İZO[Yun.] ile/||/<> COZMO(KOZMO)[Yun.] ile/||/<> KONTRA[İt.] ile/||/<> KO/KOL/KOM/KON[Lat.] ile/||/<> MAKRO[Yun.] ile/||/<> MİKRO[Yun.] ile/||/<> MONO[Yun.] ile/||/<> NEO[Yun.] ile/||/<> OTO[Yun.] ile/||/<> PAN[Yun.] ile/||/<> PAR/PARA[Yun.] ile/||/<> POLİ[Yun.] ile/||/<> PRE[Fr.] ile/||/<> PRO[Yun.] ile/||/<> RE[Lat.] ile/||/<> SYN/SYM/SEM[Yun.] ile/||/<> SÜR[Lat.] ile/||/<> TELE[Yun.]

( Yok/luk. [ametal | amorf | aritmik] [analjezi | anestezi | anonim]

İLE/||/<>

Karşıt. [antibiyotik | antipatik | antitez]

İLE/||/<>

Çift, tekrar. [binok | bisiklet]

İLE/||/<>

Olumsuzluk.[demode | deforme | deşifre]

İLE/||/<>

Olumsuzluk ve güçlük. [diskalifiye | dismorf | disfonksiyon]

İLE/||/<>

Dışı, dışında, ...-dan başka. [exporte | expresyonizm | expresyon]

İLE/||/<>

Dışarıdan, dıştan bakılınca. [exotermik | exotizm]

İLE/||/<>

Üzerinde. [epiderm | epigrafi]

İLE/||/<>

Işık, parıltı. [fosfat | fosfor]

İLE/||/<>

Yerle ilgili ön ek. [jeofizik | jeoloji/jeolog]

İLE/||/<>

Öteki, öbür, başka. [heterojen | heterozigot]

İLE/||/<>

Aşağı, alt, daha alt. [hipoderm | hipotenüs | hipotez]

İLE/||/<>

Üstünde, aşırı, yukarı, dışında. [hipertansiyon]

İLE/||/<>

Su, suyla ilgili. [hidrosefali | hidrografi | hidrojen]

İLE/||/<>

Eş, benzer. [homojen | homonim | homolog]

İLE/||/<>

-dan yoksun. [illegal] [indirekt | inorganik]

İLE/||/<>

Ara, arası. [internasyonal | interpol]

İLE/||/<>

Eşitlik. [izobar | izotop | izoterm]

İLE/||/<>

Evren. [kozmogami | kozmopolit | kozmoloji]

İLE/||/<>

Karşı, aksi yönde. [kontrast | kontgerilla | kontratak]

İLE/||/<>

Birlik, beraberlik. [koalisyon | koleksiyon | konferans

İLE/||/<>

Büyük, geniş. [makrosefal | makrostopi]

İLE/||/<>

Küçük. [mikrofilm | mikrometre | mikrofon]

İLE/||/<>

Bir, tek. [monarşi | monolog | monopol]

İLE/||/<>

Yeni. [neolitik]

İLE/||/<>

Kendi, kendiliğinden. [otobiyografi | otopsi | otokritik]

İLE/||/<>

Bütün, birlik. [panorama | pankreas]

İLE/||/<>

Boyunca, karşı, üstünde, yanında. [paragraf | paralel]

İLE/||/<>

Çok. [poliandri | poliklinik]

İLE/||/<>

İlk, önceki, birinci. [prefabrik | prematüre]

İLE/||/<>

İleride, önde. [prolog | prova | prototip]

İLE/||/<>

Yeniden, tekrar, geri döndürmek. [reaksiyon | redaktör]

İLE/||/<>

Birlikte. [simetri | senfoni | sempati]

İLE/||/<>

Süper, üstünlük. [sürmenaj]

İLE/||/<>

Uzak, ırak. [teleferik | telefon | telepati] )


- ABRAZYON[Lat.] değil/yerine/= DENİZ AŞINDIRMASI


- ADÂLET ile/ve/||/=/<>/< DENGE, ÖLÇÜLÜLÜK/İTİDÂL[< ADL]

( Toplumla olan ilişkide. İLE/VE/||/=/<>/< Kişide. )

( İçte. İLE/VE/||/=/<>/< Dışta. )

( JUSTICE vs./and/||/=/<>/< BALANCE )


- ADANMA ve/<>/> DERİNLEŞME


- ADÂVET/LİYÂKAT değil/yerine/>< DEĞİM


- ÂDET[Ar.] ile DE'B[Ar.]


- ADET ile/ve/değil DEMET


- ADET değil DEMET


- ADIN(İSMİN) DURUMLARI(HALLERİ):
YALIN ile/ve/<> -İ HALLERİ ile/ve/<> -E HALİ ile/ve/<> -DE HALİ ile/ve/<> -DEN HALİ

( Yalın. İLE/VE/<> Belirtme. İLE/VE/<> Yönelme. İLE/VE/<> Bulunma. İLE/VE/<> Ayrılma. )


- AĞIT ile DENGBEJ


- AİDİYET değil/yerine/= DEĞİŞLİK


- AİT değil/yerine/= DEĞİŞLİ


- AKINEZİ/AKINESIA[İng.] değil/yerine/= DEVİNIMSİZLİK


- AKIŞKAN ile/ve DEĞİŞKEN

( FLUID vs./and VARIABLE )


- AKIŞKAN ile DEVİNGEN


- AKREDITASYON/ACCREDITATION[İng.] değil/yerine/= DENKLİK


- AKROMİ[Fr.] değil/yerine/= DERİNİN RENKSİZLEŞMESİ SAYRILIĞI


- AKSON[Yun.] ile/ve/<> DENDRİT[Yun. < DENDRON: Ağaç] ile/ve/<> SİNAPS

( Her bir nöronda 10.000'e kadar dendrit olabilir fakat sadece bir akson vardır. VE/<> Akson ve dendritler arasındaki sinirsel iletilerin gerçekleştiği yerlerdir. )

( İnsan beyninde yaklaşık 5.000.000 km. akson, 1 katrilyon sinaps vardır. )

( Akson, küçük bir nöron hücresinden binlerce kat daha uzun olabilir. [Bazı kişilerde aksonların uzunluğu 1.5 metreyi bulabilmektedir.] [Zürafalarda bulunan en uzun akson 4.5 metre uzunluğundadır.] )

( Sinir gözelerinin uyarımını ileten plazma uzantısı. İLE/VE/<> Sinir gözesinin öteki sinir gözesinden alınan elektrokimyasal uyartının gövdeyeiletilmesini sağlayan, dal benzeri yapılar. İLE/VE/<> Sinir gözelerinin öteki sinir gözelerine, kas ya da salgı bezleri gibi sinir gözesi olmayan gözelere iletim olanağı tanıyan özelleşmiş bağlantı noktaları. )


- ALABALIK ile/değil DENİZALASI

( Alabalıkgillerden, soğuk ve duru sularda yaşayan, bir tatlı su balığı. İLE Kemikli balıklar takımının alabalıkgiller ailesinden, denizlerde yaşayan bir balık türü. )

( TRUTTA FARIS cum SALMO TRUTTA MARINA )


- ALÂMET[Ar.] ile DELÂLET[Ar.]


- ALAY (ETME) = DERISION[İng.] = DÉRISION[Fr.] = SPOTT[Alm.] = IRRISIO[Lat.]


- ÂLÂYİŞ[Fars.] değil/yerine/= DEPDEBE, TANTANA, GÖSTERİŞ[bu anlamı, uydurma olmakla birlikte yaygındır]


- ALENÎ ile/||/<> ÂŞİKÂR ile/||/<> ÂYÂN ile/||/<> BÂRİZ ile/||/<> BEDÎHÎ ile/||/<> DEFİSİTER ile/||/<> MÜSTEHCEN ile/||/<> MUBÎN ile/||/<> MÜNHAL ile/||/<> SARÎH ile/||/<> VÂZIH

( Açık. )


- ALGI DÜZENEĞİ ile/ve DEĞERLER DİZGESİ

( PARADIGM vs./and VALUES SYSTEM )


- ALGI ile/ve/> DEĞER ile/ve/> YARGI


- ALGILAYIŞ ile/ve/<> DENEYİM


- ALIŞVERİŞ/TİCARET ile/ve DEĞİŞTOKUŞ/TAKAS/TRAMPA[İt.]

( ABRA: Değiştokuşta üste verilen. )

( MÜTÂCERE: Birbiriyle ticaret yapma. )

( ŞİRÂUN ile/ve BEY'-İ MUKAYAZA, RÜKN'ÜL BEY )

( TRADE vs./and BARTER )


- ALTERNANS/ALTERNANS[İng.] değil/yerine/= DEĞİŞİMLİ


- AMAÇ ve/||/<>/> DEĞER


- AMERİKA ELMASI ile DAĞ ELMASI/YABANİ ELMA ile DEVE ELMASI ile FİL ELMASI ile KİRAZ ELMASI ile PAMUK ELMASI ile LÜBNAN ELMASI[TUFFÂH-İ LÜBNÂN] ile YER ELMASI/BADAT/TUFFÂH-ÜL-ARZ[Ar.]


- AMERİKA ÜZÜMÜ ile AYI ÜZÜMÜ ile BEKTAŞÎ ÜZÜMÜ ile ÇAVUŞ ÜZÜMÜ ile DENİZ ÜZÜMÜ ile KÖPEK ÜZÜMÜ ile KUŞ ÜZÜMÜ ile TİLKİ ÜZÜMÜ


- AMİRAL[Fr.] değil/yerine/= DENİZHAN


- AMPİRİK/EMPİRİK değil/yerine/= DENEYSEL/DENEYİMSEL / DOLAYSIZCA


- AMPİRİST değil/yerine/= DENEYİMCİ/DENEYCİ


- AMPİRİZM değil/yerine/= DENEYİMCİLİK/DENEYCİLİK


- ANLAK/ZEKÂ ile DENEYİM/TECRÜBE

( Sahip olunan geçmiş eylem bilgilerinin ve sonuçlarının, şimdiki zamanda, uygulanabilir[/pratik] bilgi olarak, hızla ortaya çıkarılabilmesi Zekâ'ya işaret etmez. )

( INTELLIGENCE vs. EXPERIENCE )


- ANLAM ile/ve/||/<>/< DEĞER ile/ve/||/<>/< AMAÇ

( "Herkeste, [zannı] var." İLE/VE/||/<>/< "Herkeste var." İLE/VE/||/<>/< Herkeste yok. )

( MEANING and/< WORTH and/< AIM )


- ANLAM ile/ve/<> DERİNLİK

( Anlam, amaca yönelik olandır/olmalıdır. )

( MEANING vs./and/<> DEEPNESS )


- ANLAMAK ile/ve/> DEĞİŞİM/DÖNÜŞÜM


- ANLAMLANDIRMA ile/ve DENEYİM


- ANLATMAK ile/ve/değil/yerine DEĞİLLE(TTİR)ME

( Anlamasını sağla(t)mak. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Kavramasını sağla(t)mak. )

( Yok. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Var değil. )

( [not] TO EXPLAIN vs./and/but NEGATION
NEGATION instead of TO EXPLAIN )


- ANLAYIŞ ile/ve DEĞİŞİM

( PARADIGM vs./and ALTERATION )


- APARTMAN ile DEPARTMAN

( )


- APTAL/LIK ile DELİ/LİK


- ARAÇ AKILSALLIĞI ile/ve/<> DEĞER AKILSALLIĞI


- ARDIÇ OTU ile AYRIK OTU ile BEŞPARMAK OTU ile BOĞAN OTU ile CANAVAR OTU ile ÇOREK OTU ile DALAK OTU ile DELİCE OTU(RYE GRASS) ile EĞRELTİ OTU[Lat. NEPHRODIUM FILIX MAS] ile ENGEREK OTU ile GEYİK OTU ile GÜZELAVRATOTU[Lat. ATROPA BELLADONNA] ile İDRİS OTU ile KANARYA OTU ile KELEBEK OTU ile KENE OTU/HİNT YAĞI AĞACI ile KÜSTÜM OTU ile MELEK OTU ile MERCAN OTU ile NEVRUZ OTU ile ÖKSE OTU ile PİSİPİSİ OTU ile TAŞKIRAN OTU ile YÜKSÜK OTU[Lat. DIGITALIS PURPUREA] ile ACI OT ile SÜTLÜ OT


- ARI ile DEV JAPON ARISI


- ARİSTOTELES ve/||/<> DEMOKRITOS


- ARMADİLLO ile DEV ARMADİLLO

( ... İLE 60 kg. ağırlığındalardır. )

( ... İLE En fazla sayıda dişe sahip memelilerdir. )

( ... İLE Tırnakları 20 cm. civarındadır. )

( ... cum PRIODONTES MAXIMUS )


- ARTI DEĞER ve DERİNLİK


- ASÂLAR:
KAŞAĞ ile MU'ÎN/İTTİKÂ ile DESTECÛB ile ŞEŞBER ile MÜTTEKÂ ile ZERDESTE ile CEVGÂN


- AŞK ile/ve/> DERT

( Aşkın gıdası, derttir. )

( Söylemem derdimi, hemderde bile! )

( Aşk adamı inletir, dert adamı söyletir. )

( Dinletir. İLE/VE/> Söyletir. )

( FALL IN LOVE vs./and/> TROUBLE )


- AŞK ile/ve DEVAMLILIK

( FALL IN LOVE vs./and CONTINUITY )


- AŞMAK ile/ve/değil/yerine DEĞİŞTİRMEK/DÖNÜŞTÜRMEK


- ASR[Ar.] ile DEHR[Ar.]


- ATEİZM ile DEİZM


- ATMACA ile/değil DELİCE

( ... cum CIRCUS )


- AVRUPA SUSAMURU ile KANADA SUSAMURU ile BREZİLYA SUSAMURU ile HİNT SUSAMURU ile AVUSTRALYA SUSAMURU ile TIRNAKSI SUSAMURU ile KÜÇÜK TIRNAKLI SUSAMURU ile DENİZ SUSAMURU


- AYAR SİMETRİSİ
ile/ve/||/<>
AYAR GRUBU
ile/ve/||/<>
KONFİGÜRASYON UZAYI
ile/ve/||/<>
DENKLİK SINIFI

( Bir kuramın fiziksel olmayan simetrilerine verilen addır. Bir kuramda bazı ayar dönüşümleri yapıyorsak ve gözlemlenebilen fiziksel nicelikler bundan etkilenmiyorsa deriz ki, kuram belirli bir ayar simetrisine sahiptir. [Newton'un klasik mekaniği, tüm evrenin ötelemeleri altında simetriktir. Evrendeki maddeyi bir metre yukarı (bunun yerine kendi favori yönünüzü de seçebilirsiniz) taşıdığımızda evren yine bildiğimiz evrendir. Hiçbir şey değişmemiştir. Bundan dolayı Newton mekaniğinin öteleme simetrisi vardır diyebiliriz.]

İLE/VE/||/<>

Ayar dönüşümlerinin oluşturduğu gruptur. Bunun için ayar dönüşümlerinin bazı özellikleri sağlaması gerekir (bunlara grup belitleri/aksiyomları denir):
– Birim öğe. [Sisteme hiçbir işlem yapmayan bir simetri vardır.]
– Ters öğe. Bir simetri dönüşümünün etkilerini geri alabilecek bir simetri dönüşümü vardır. [Newton mekaniğinde tüm evreni bir metre yukarı kaydırdık. Sonra da bir metre aşağı kaydırdık. Aşağı kaydırma işlemi, yukarı kaydırma işleminin tersidir. Ve birbirine ters olan dönüşümlerin art arda uygulanması birim elemanı verir.]
– Kapalılık. [Art arda uygulanan ayar dönüşümlerinin de bir ayar dönüşümü olması gerekir.]
– Birleşme özelliği. [Birer ayar dönüşümü olsun ve art arda uygulansın. 'dan önce ikilisini uygulamakla 'dan sonra ikilisini uygulamak arasında fark yoktur.]

İLE/VE/||/<>

Bir kuramın izin verdiği tüm hallerin bir kümesidir, uzayıdır.

İLE/VE/||/<>

Bir kümenin birbirine denk [birbirine denk demek bir denklik bağıntısıyla birbirine bağlı olmak demektir] olan öğelerinin oluşturduğu kümedir. )


- AYDINLANMA ile/ve/<>/> DEVRİM


- AYN ile/ve DEYN

( Zat. İLE/VE Sıfat. )


- AYRINTI ile/ve DERİNLİK

( DETAIL vs./and DEEPNESS )


- BABA[Azr.] = DEDE[Tr.]


- BAĞIMLILIK = DEPENDENCE[İng.] = DÉPENDANCE[Fr.] = ANHÄNGIGKEIT, DEPENDENZ[Alm.] = DIPENDENZA[İt.] = DEPENDENCIA[İsp.] = CONIUNCTIO[Lat.] = TO KATANTES, SÜNDESMOS[Yun.] = TAVAKKUF[Ar.] = BASTEGÎ[Fars.] = AFHANKELIJKHEID[Felm.]


- BAHRİ değil/yerine/= DENİZCİL


- BAHRİYE değil/yerine/= DENİZGÜCÜ


- BAHRİYELİ değil/yerine/= DENİZGÜÇLÜ


- BAKI = DENETLEME

( Özellikle dağlık yörelerde bir yamacın güneş ışınlarına, güneye ya da kuzeye karşı konumunu belirleyen, bunun sonucu olarak da doğal koşullarını tespit eden durumu. | Denetleme. | Fal. )


- BALANS[Fr., İng. < BALANCE] değil/yerine/= DENGE


- BALANS/BALANCE değil/yerine/= DENGE


- BANDROL[İt. < BANDEROLE] ile DENETİM PULU

( Denetim pulu. | Bayrak direğinin tepesine süs olarak konulan uzun, kumaş şerit. )


- BAREM[Fr. < BARÈME] değil/yerine/= DERECE ÇİZELGESİ

( Hazır cetvellerin sonucuna dayanılarak yapılan hesaplar için kullanılan terim. | Devlet memurlarının maaşlarının derece ve tutarlarını düzenleyen çizelge. )


- BARIŞ = SULH = PEACE[İng.] = LA PAIX[Fr.] = DER FRIEDEN[Alm.] = LA PACE[İt.] = LA PAZ[İsp.] = PAX[Lat.] = HE EIRENE[Yun.] = SELÂM, SULH[Ar.] = ÂŞTÎ[Fars.] = VREDE[Felm.]


- BAŞ DÖNMESİ ile DENGESİZLİK

( )


- BAŞARI:
SABIR ve/+/x/||/<>/> ÇALIŞMA ve/+/x/||/<>/> İSTİKRAR ve/+/x/||/<>/>
DENEME ve/+/x/||/<>/> KOŞULLAR ve/+/x/||/<>/> ZAMAN, ZEMİN


- BAŞARI ile DEĞER

( Başarılarınızı değerlerinize bağlarsanız, başarısızlıklarınızı da değerlerinize bağlarsınız. )


- BAŞARILI OLMAK İÇİN...:
YUMUŞAK ile/ve/||/<>/> MÂKUL ile/ve/||/<>/> DERİN ile/ve/||/<>/> ile/ve/||/<>/> YETERİNCE ile/ve/||/<>/> ŞIK ile/ve/||/<>/> KORKUSUZ ile/ve/||/<>/> SABIRLA ile/ve/||/<>/> FARKLI ile/ve/||/<>/> HOŞGÖRÜLÜ ile/ve/||/<>/> DÜRÜST ile/ve/||/<>/> DÜZENLİ ile/ve/||/<>/> AKILLI

( Konuş. İLE/VE/||/<>/> Ye. İLE/VE/||/<>/> Soluk al. İLE/VE/||/<>/> Uyu. İLE/VE/||/<>/> Giyin. İLE/VE/||/<>/> Hareket et. İLE/VE/||/<>/> Çalış. İLE/VE/||/<>/> Düşün. İLE/VE/||/<>/> Davran. İLE/VE/||/<>/> Kazan. İLE/VE/||/<>/> Biriktir. İLE/VE/||/<>/> Tüket. )


- BAŞARILI ile/değil/yerine DEĞERLİ

( Verdiğinden, fazlasını alır/almaya çalışır. İLE/DEĞİL/YERİNE Aldığından, fazlasını vermeye çalışır. )


- BASINÇ ile/ve/||/<> DERİNLİK

( Basıncın daha çok olması için derinliğin de daha çok olması gerekir. İLE/VE/||/<> Derinlik azsa, basınç da az olur. )

( 1- Sıvının derinliğine bağlıdır. Sıvının derinliği arttıkça yaptığı basınç da artar.
2- Sıvının yoğunluğuna bağlıdır. Sıvının yoğunluğu arttıkça basıncı da artar.
[Sıvı basıncı, sıvının miktarına göredir, kabın biçimine bağlı değildir.] ) )


- BASİTLEŞTİRME ile DEĞERSİZLEŞTİRME

( TO SIMPLIFY vs. TO LOSE ITS VALUE )


- BAŞKALAŞIM ile/ve DEĞİŞİM

( METAMORPHISM vs./and ALTERATION )

( İSTİHÂLE ile/ve ... )


- BASTON ile DEĞNEK


- BATI/LI(coğrafya) = KEDİN, KURIYAKI = WEST/ERN[İng.] = OUEST, OCCIDENT/AL[Fr.] = DER WESTEN/WESTLICH[Alm.] = OCCIDENTE/OCCIDENTAL(E)[İt., İsp.] = OCCIDENS/OCCIDENTEM[Lat.] = HE DÜZIS/PROS HELION DÜZIN[Yun.] = el-ĞARB/ĞARBÎ[Ar.] = BÂKHTER/Î[Fars.] = HET WESTEN/WESTELIJK[Felm.]


- BATILILAŞMA ile "DEJENERASYON"


- BAZI BÖCEK TAKIMLARI'NDA:
ANOPLURA ile COLEOPTERA ile DERMAPTERA ile DIPTERA ile HEMIPTERA ile HYMENOPTERA ile ISOPTERA ile LEPIDOPTERA ile ODONATA ile ORTHOPTERA ile SIPHONAPTERA ile TRICHOPTERA

( Kanatsız dış parazitlerdir. Ağız parçaları emici tiptedir. Küçük, yassılaşmış gövdeleri vardır. Gözler indirgenmiştir. Bacakların tarsus bölümleri, deriye tutunmak için tırnak şeklindedir. Yarı-başkalaşım geçirirler. Konağa özgü parazitlerdir. İLE İki çift kanatları vardır [bir çifti kalın ve derimsi, bir çifti zarsı]. Zırh şeklinde dış iskeletleri vardır. Ağız parçaları ısırıcı ve çiğneyicidir. Tam başkalaşım görülür. İLE İki çift kanatları vardır [bir çifti derimsi, bir çifti zarsı] ya da kanatsızlardır. Ağız parçaları ısırıcı tiptedir. Gövdenin arkasında kıskaç şeklinde uzantılar vardır. Yarı-başkalaşım görülür. İLE İki çift kanatları vardır [bir çifti kısmen derimsi, bir çifti zarsı]. Ağız parçaları delici ya da emici tiptedir. Yarı-başkalaşım görülür. İLE Zarsı iki çift kanatları vardır. Baş hareketlidir. Ağız parçaları çiğneyici ya da emicidir. Dişillerin arkasında zehir iğnesi vardır. Tam başkalaşım vardır. Birçoğu sosyal yaşam sürer. İLE İki çift zarsı kanatları vardır [bazı evreleri kanatsız]. Ağız parçaları çiğneyici tiptedir. Yarı-başkalaşım görülür. Oldukça sosyal hayvanlardır. İLE Küçük pullarla kaplı iki çift kanatları vardır. Dil şeklinde olan uzun ve kıvrık ağız parçası emici tiptedir. Tam başkalaşım görülür. İLE İki çift zarsı kanatları vardır. Ağız parçaları çiğneyici tiptedir. Yarı-başkalaşım görülür. İLE İki çift kanatları vardır [bir çifti derimsi, bir çifti zarsı]. Ağız parçaları ısırıcı ve çiğneyici tiptedir. Yarı-başkalaşım görülür. İLE Gövde yanlardan basık ve kanatsızdır. Erginleri, kuşlardan ve memelilerden kan emerler. Ağız parçaları delici ve emici tiptedir. Bacakları sıçrayıcı tiptedir. Tam başkalaşım görülür. İLE İki çift, kıllı kanatları vardır. Ağız parçaları çiğneyici ya da yalayıcı tiptedir. Tam başkalaşım görülür. Sucul larvaları ipek ağ örerler ya da ipekle kum, çakıl ve odun parçalarını birleştirerek evcik inşa ederler. )

( Bit. İLE Kıt kanatlılar. İLE Kulağa kaçanlar. İLE Sinekler, sivrisinekler. İLE Gerçek tahtakurusu, kati tahtakurusu. İLE Karıncalar, arılar, eşekarıları. İLE Beyaz karıncalar. İLE Kelebekler, güveler. İLE Kızböcekleri, Teyyare böcekleri. İLE Cırcırlar, Çekirgeler, Peygamberdeveleri. İLE Pireler. İLE Evcikli böcekler. )

( Yaklaşık Tür Sayıları: 2.400 ile 500.000 ile 1.000 ile 120.000 ile 55.000 ile 100.000 ile 2.000 ile 140.000 ile 5.000 ile 30.000 ile 2.000 ile 7.000 )

( Amazonlar'da, 200.000'in üzeri çeşit, böcek bulunmaktadır. )

( ABC Adaları Mercan kayalıklarında, 800 balık türü, 8000 kabuklu ve omurgasız türü bulunmaktadır. )

( Böcekler Belgeseli )


- BEDELMİSİL değil/yerine/= DENK ÖDEŞ


- BEDÎHÎ:
TANIMLANABİLİR YAPIDA OLMAYAN ile/ve DELİL GETİRİLEBİLİR YAPIDA OLMAYAN


- BEKLENTİ ile/ve/=/||/<>/>/< DERT


- BELİRLE/N/ME, BELİRLENİM = DETERMINATION[İng.] = DÉTERMINATION[Fr.] = DAS BESTIMMEN[Alm.] = DETERMINAZIONE[İt.] = DETERMINACION[İsp.] = CONSTITUTIO, DEFINITIO, DETERMINATIO[Lat.] = HO HORISMOS, HE TAKSIS[Yun.] = VUCHA(T), MÂL[Ar.] = TAYÎN[Fars.] = BEPALING[Felm.]


- BELİRLEME ile/ve/>/<> DEĞİLLEME

( TO DETERMINE vs./and/>/<> NEGATION )


- BELİRSİZ/LİK ile/ve/=/||/<> DEĞERSİZ/LİK


- BELLEĞİN AŞAMALARI'NDA:
KODLAMA ile/ve/> DEPOLAMA ile/ve/> ARA-BUL-GERİYE GETİR

( Belleğe yerleştirilir. > Bellekte tutulur. > Bellekten çağrılır. )


- BELLEK(TEKİ KAYITLAR):
ZAMANDAN ve/||/<> DEĞİŞİMDEN
SAKLAMAK/SAKLANILAN


- BENİ ANLAMADIN değil DEDİĞİMİ ANLAMADIN


- BENİ ANLAYIN ile/değil/yerine/< DEDİĞİMİ ANLAYIN


- BESLEMEK ile/ve/<> DESTEKLEMEK


- BESLENME ile/ve/||/<> DEMLENME


- BETİM, BETİMLEME = TASVİR, TAVSİF = DESCRIPTION[İng., Fr.] = BESCHREIBUNG[Alm.] = DESCRIPTIO[Lat.] = DESCRIPCIÓN[İsp.]


- BETİM, BETİMLEME = TAVSÎF = DESCRIPTION


- BETİMLEME ile/ve/||/<> DEĞER VERME/YÜKLEME


- BEYÂN/BEYÂNAT değil/yerine/= DEMEÇ


- BEYÂNAT değil/yerine/= DEMEÇ


- BEYTÜLMAL[Ar.] değil/yerine/= DEVLET HAZİNESİ


- BEZELYE ile DELİ BEZELYE


- BEZGİN/LİK ile/ve DELİ/LİK


- BİLANÇO değil/yerine/= DENGELEM


- BİLENİN/BİLGENİN/USTANIN/HOCANIN, HER:
[hem] YAPTIĞI/NI ile/ve/<>/||/değil/yerine/hem de DEDİĞİ/Nİ

( Yapma. İLE/VE/<>/||/DEĞİL/YERİNE Yap. )


- BİLEREK DENEYİMLEDİKLERİMİZ ile/ve/||/<> DENEYİMLEYEREK BİLDİKLERİNMİZ


- BİLGE KRAL ile/ve/||/<>/> TİMOKRASİ ile/ve/||/<>/> OLİGARŞİ ile/ve/||/<>/> DEMOKRASİ ile/ve/||/<>/> TİRAN


- BİLGİ ve DEĞİŞİM

( KNOWLEDGE and ALTERATION )


- BİLGİ ve/<>/= DENEYİM

( Birine, gökyüzünde 300 trilyon yıldız olduğunu söylerseniz inanır/kabul eder ama "Şu masa, boyalı!" derseniz gidip önce bir eller. )

( ... VE/<>/= Farklı durumları görmek. )

( KNOWLEDGE and/<>/= EXPERIENCE )


- BİLGİ ile/ve/||/<>/> DENEYİM ile/ve/||/<>/> YARATICILIK

( )

( KNOWLEDGE vs./and/||/<>/> EXPERIENCE vs./and/||/<>/> CREATIVITY )


- BİLGİLERİ/DEĞERLERİ:
KAYIP (ETMEK) ile/değil/yerine/>< KAYIT (ETMEK)


- BİLİM DEĞERLERİNDE:
GÖZLEM/VERİ/OLGU ÖBEĞİNDE DESTEKLENME ve/||/<>/> DENEYE DUYARLILIK ve/||/<>/> KURAMA DUYARLILIK ve/||/<>/> MATEMATİKSELLİK ve/||/<>/> YARARLILIK-İŞLEVSELLİK ve/||/<>/> GERÇEKLİĞİ BETİMLEYEBİLME


- BİLİM(LER)DE:
EVRİM ile/ve/değil/||/<>/< DEVRİM


- BİLİNÇ ile/ve/<> DENEYİM/TECRÜBE

( CONSCIOUSNESS vs./and/<> EXPERIENCE )


- BİLİNÇDIŞI:
BİLİNÇ ÖNCESİ ile/ve/||/<> DİNAMİK BİLİNÇDIŞI ile/ve/||/<> DERİN BİLİNÇDIŞI

( )


- BİLMEK ve/<>/= DEĞİŞTİREBİLMEK

( TO KNOW and/<>/= ABLE TO CHANGE )


- BİLMEK ve/=/> DEĞİŞTİRMEK

( TO KNOW and/=/> TO TRANSFORM )


- BİLMEK ile/ve/||/<>/>/< DENEYİMLEMEK

( ERKENNEN mit/und/||/<> ERFAHRUNG )

( TO KNOW vs./and/||/<>/>/< TO EXPERIENCE )


- BİREŞİM ile/ve/||/<> DENGE


- BİREY YÖNETİMİ ile/ve TOPLUMUN YÖNETİMİ ile/ve DEVLETİN YÖNETİMİ

( TEKZİB-İ AHLÂK ile/ve TEDBİR-İ MENZİL ile/ve SİYÂSET-İ MEDENİYE )


- BİSİKLET ve/<> DEĞİŞİM


- BİSİKLET ve/<> DENGE


- BİSİKLET ve/<> DESTEK


- BIVAD/BIVENTRICULAR ASSIST DEVICE BIVENTRİKÜLER değil/yerine/= DESTEK AYGITI, İKİ KARINCIĞA DESTEK AYGITI


- BÖCEK ile DEV SU BÖCEĞİ

( )


- BOŞ SÖZ ile/ve/değil DEDİKODU


- BÖYLE ve/||/<>/> BU DA VAR
ve/||/<>/>
GİBİ ve/||/<>/> OLABİLİR ve/||/<>/> DEĞİL ve/||/<>/> BİLE DEĞİL

( VARLIK - YOKLUK
[ l - O ]


Herhangi bir şeyden bahsedebilmemizin olanaklılığı ve/ya da tüm koşulları, ancak, varoluşla ve varolanların bilgisi ile başlar/başlatılabilir. Herhangi bir verinin de bir değer ya da nitelikli bilgi olabilmesi için varoluş kaynağına ve ilkesine yönelmiş olma zorunluluğu söz konusudur. Varoluştan bağımsız bir bilgi de söz konusu değildir.

Varolan/bilimi[ontoloji] olmadan, bilgi/bilim[epistemoloji] olmaz!

Varolanların değerinin bilinmesi ve anımsanması ise ancak o durumun, olanağın, nesnenin ya da kişinin kaybında ve/ya da yokluğunda söz konusudur. Fakat yaşamımızdaki, gövdemizdeki ve zihnimizdeki varolanların değerini bilmek içinse sahip olduklarımızın ya da ötelediğimiz ilişkilerin kaybını beklememiz gerekmemektedir.
"El duası olmadan, dil duası olmayacağını" anlayarak ve anımsayarak, bir şeylerin yaşanmasında ya da sahip olunmasında, kaygı duymanın anlamsızlığını da fark etmemizi, zamanında, araç ve olanaklarımız yerindeyken harekete geçmemiz sağlar.
İnsanın, kendini tanıma, gelişme ve gerçekleştirme sürecinde, aile, çevre, okul aracılığıyla edindiği eğitim ve öğrenim aşamaları bulunmaktadır. Bu süreçteki tüm bilgi, kayıt ve deneyimlerimizi, ekmek/sandöviç arası malzemesine benzetip, tüm bu süreç boyunca, bu malzemenin, yani bilgi ve deneyimlerimizin etrafında olmazsa olmazlarımız bulunmaktadır.
Bu olmazsa olmazlarımızın, kullanılagelenleri olarak en değerli ve öncelikli olanı, Sağlık ve Özgürlük'tür. İkinci sırada, Zaman ve Enerji'mizdir. Üçüncü sırada da, Bilgi ve Farkındalık'tır.
Uygulanagelenleri olarak, en değerli ve öncelikli olanı, Doğa ve Doğallık, ikinci sırada, Uyum ve Bütünlük'tür. Üçüncü sırada da, Gelişim ve Değişim'dir.

Bunların hepsinin temelinde, kaynağında, kökeninde ise
KOŞULSUZ SAYGI ve SEVGİ
bulunmaktadır.

Büyük çoğunluk için yaşamın tamamı, bu dönemle sınırlı kalmış, bilgi ve (b)ilim süreci olarak, az ya da çok bilgi, kayıt, yorum ve deneyimle tamamlanmış ya da tamamlanacak olmasının yanı sıra, bu süreci aşmak isteyenler için bir sonraki ve üst aşaması/dönemi olan, (d)olgun insan olma ve kendini gerçekleştirmek üzere, bilgelik(irfan/hikmet) ile sürdürme bilincine ve dönemine girilir.

Bilgi ve bilim bilinci ve dönemi, dört şeyi bilme süreci içinde devam eder. Bir şeyin, içini ve dışını, öncesini ve sonrasını [zâhir, bâtın, evvel, âhir] bilmekle tanımlanır. Bilgelik dönemi ise bu dörde ek olarak, iki şeyi daha bilmekle, bilinen her bir şeyin, zaman ve zeminini bilmekle ve İlm-i Siyâset ile gerçekleşir.
[ İlim ile İrfan arasındaki FaRkLaR için...
www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/7688 ]


Bu, dönemsel deneyimlerin ve donanımların temelinde, içinde ve/ya da dışında, paralelinde, ötesinde düşünülmeye ve yaşanmaya çalışıldığında ise ortada, ancak tek bir bilgi ve bilinç söz konusudur. VAR(OLAN) Bilinci ve Deneyimi.

Varolan[mevcud] bilinci, iki ve dört kavramdan oluşan düşünce, bakış, algılama, yorumlama, değerlendirme sürecinde bulunarak, bilinç ve yoğunlaşma isteğine göre değişmek üzere belirlenen ilk iki [Böyle ve Bu da var] ve sonraki dört sözcük/kavram [... gibi. | ... olabilir. | ... değil. | ... bile değil.] aracılığıyla, yaklaşık 3 ilâ 6'şar aylık sürede ve süreçte gerçekleşebileşecek işler kadar, ayrı ayrı çalışılarak gerçekleşebilir.

Zihnin, bu bilince alışması ve yeniden yapılandırılması için 3 ilâ 6 boyunca, gördüğümüz tüm nesnelere ve kişilere, tüm olaylara; duyduğumuz, bildiğimiz ve düşündüğümüz tüm olgu ve kavramlara, sadece, "Böyle" gözlüğü takılarak, Böyle'nin yanına, önüne, ardına, başka hiçbir düşünce, bilgi, sözcük yanaştırılmadan düşünülmesi ve çalışılması gerekmektedir. Çalışılan "Böyle" sözcüğü ve döneminden sonra, yine herşeye, sadece, "Bu da var" gözlüğü takılarak bakılması, düşünülmesi ve çalışılması gerekmektedir.

Bu çalışmalar sonrasında ise dört kavrama daha geçilebilecektir. Öncelikle, gördüğümüz, duyduğumuz, bildiğimiz ve düşündüğümüz her bir şey, kişi, durum, süreç, imge, simge, kavram ya da ad/etiketin yanına, sadece, "... gibi." gözlüğü takılarak çalışılması gerekecektir. Sonrasında ise yine aynı koşullar ve süreyle, "... olabilir." gözlüğü takılarak çalışılması gerekecektir. Bu iki sözcükten sonra yine aynı koşullar ve süreyle fakat daha farklı bir zihin oluşturabilecek olan değilleme sürecinde, herşeyin yanına/sonuna "... değil." gözlüğü takılarak bakılacaktır. Bu sürecin dengelenmesi içinse dördüncü kavram olan "... bile değil." gözlüğü takılarak çalışılacaktır.

Varoluş bilincinin kapsayıcılığının yanı sıra, yetersizliği ya da sınırlılığı da söz konusudur. İşleyişi, "ya, ya da" "0 l" "mantığı/algısı" ya da "Newton Fiziği" ile düşünülebilen varoluş bilinci, doğa, fizik, matematik ve laboratuvarda geçerlidir.

OLuş bilincinde ise bir şeyin, ne ve ne kadar olduğundan çok ve ötesinde, şu/bu/o koşulda/biçimde olabilmesinin yanı sıra, hem belirli bir koşul, zaman ve zeminde olmakla birlikte, hem de belirli bir koşul, zaman ve zeminde olmayarak, ne belirli, ne de belirsiz bir koşul, zaman ve zeminde de bulunmadığı bilgisi ile "hem, hem de | ne, ne de" "mantığı/algısı" ya da "Kuvantum Mekaniği" ile tanımlanmaktadır. Bu bilinçte, sadece, "OLmak, OLan ya da OLuş" söz konusudur.

Tüm varoluşun, insanın, bilincin, süreçlerin ve sonuçların, herşeyin karşısında, Yokluk [O] alanı ve durumu söz konusudur. Dolayısıyla, herşeyin başında ve sonunda, yokluğu düşünmek, yok olmayı, bulun(a)mamayı, göz önünde tutmak durumundayızdır. Fakat bu bilgi ve bilinçle de bunu bilmenin ötesine geçmek zorunda olduğumuzdan dolayı, yokluğu da hem bilip, hem gözardı edebilecek kadarıyla "yok etmek", ne tek bilgi, ne de tüm bilgi ya da gerçeklik olarak kabul etmek isabetli olmayacağından dolayı, yok'un, yokluk ile ilişkisini, kendiyle sağlayamayacağımızdan dolayı da burada, elimizde kalan ve kullanılabilecek tek bilgi, "bile değil" kavramı ve sözcüğüdür. "Bile değil" bile olsa, onu kullanıyor olmak da bir varoluş alanı ve durumu oluşturacağından dolayı, "bile değil"i de "bile değil" ile devam ettirmek, bunları da yine ancak tekrar "bile değil" ile devam ettirmek ve sonsuza kadar, azalarak ve küçülerek, yok olarak gidebilecek tek kavram olan "bile değil", devam ettirilerek ve doğada, durabilerek; insanda ise susabilerek, tüm "süreç ve sonuç", "algı", "yorum", "kavramsallık", "ilkesellik", "evrensellik", "birlik" ve "bütünlük" deneyimlenir.
[Durmayabilmek ve susmayabilmek ise hâlâ insana özgülüğüyle ve ayrıcalığıyla, düşündüğünü düşünebilen, kuvantumsal ve sabit olmayan bir bilinç olmasından dolayı, insanın, zihninde, dilinde ve elinde olmaya, kısır döngü ya da nereye doğru ilerlediği bilinemeyecek eliptik bir döngü şeklinde devam eder durur.]


YOK(LUK)
[ xOx ] [ bile değil ]>[ bile değil ]>[ bile değil ] >[ bile değil ] >[ bile değil ]>[ bile değil ] ~ ]
^
|
|
OL(UŞ)[ hem O[yok] l[var] , hem de l[var] O[yok] ve ne O[yok] , ne de l[var] "mantığı/algısı" ]
( Şu/bu/o, şöyle/böyle/öyle, şu/bu/o kadar, şu/bu/o zamanda, zeminde, koşulda/biçimde, sınırlan(dır)madan ve çerçevelen(dir)meden,
herhangi bir şey(le) olmadan ve olmayan!
Sadece OLMAK, OLAN ya da OLUŞ! )
^
|
|
VAR(OLAN)
[ ya O ya da l "mantığı/algısı"]
[- BÖYLE | BU DA VAR ]
||/>
[ ... GİBİ >
... OLABİLİR >
... DEĞİL >
... BİLE DEĞİL ]

------------------------------------------------
(D)OLGUN/KÂMİL İNSAN
S~ KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME ~S
[OLGUNLUK/KEMÂL]

--------------------------------------
^
|
|

İNSAN
| KENDİNİ TANIMA SÜRECİ |
(GELİŞİM)


-------------------------------------
[OLMAZSA OLMAZLAR]

[Kullanılagelenler]

1.) SAĞLIKÖZGÜRLÜK

2.) ZAMAN ve ENERJİ

3.) BİLGİ ve FARKINDALIK

----------------------------------
| TÜM BİLGİ ve DENEYİMLER |
----------------------------------
[Uygulanagelenler]

1.) DOĞA ve DOĞALLIK

2.) UYUM ve BÜTÜNLÜK

3.) GELİŞİM ve DEĞİŞİM
-------------------------------------------------
|KOŞULSUZ SAYGI ve SEVGİ|
-------------------------------------------------
)

( Sigorta Sözcükler/Kavramlar İLE/VE/||/<>/> Varoluşsal Sözcükler/Kavramlar )


- BOYUT ile/ve/<> DERİNLİK


- BOZMAK ile DEĞİŞTİRMEK

( Tahrife, tarif gerekmez. )


- BOZULMA" ile/ve/değil/> GELİŞİM ile/ve/değil/> DEĞİŞİM


- BUKET değil/yerine/= DEMET


- BÜLBÜL'ÜN:
"SESİ" ile/ve/değil/||/<>/< DERDİ


- BURHÂN[Ar.] ile DELÂLET[Ar.]


- BÜROKRASİ ile "DERİN DEVLET"


- ÇABALAMAK ile/ve/<> DEBELENMEK


- ÇALI DİKENİ ile DEMİR DİKENİ ile DEVE DİKENİ ile EŞEK DİKENİ ile GEYİK DİKENİ

( MÜŞVİKE: Dikenli ağaç. )

( HÂR )


- ÇALIŞMALARI:
YOĞUNLAŞTIRMA ile/ve DERİNLEŞTİRME


- CAMİ ile DEFTERDAR CAMİİ[1541]
(NAZLI MAHMUT EFENDİ)

( )


- CANLI/LIK ile/ve DERİN/LİK

( LIVELINESS/VIGOUR vs./and PROFUNDITY )


- CASTING[İng.] değil/yerine/= DENEME ÇEKİMİ/OYUNCU SEÇİMİ


- CELB-İ MENÂFİ değil/yerine/>< DEF-İ MEFÂSID

( Yanlışları önlemek ve işlememek; çıkarları, iyilikleri getirmek ve işlemekten öncelik kazanır. )

( Def-i mefâsıd, celb-i menâfiden evlâdır. )


- ÇELİK YAPI ile (DEMİRLİ) BETON YAPI(KARKAS[Fr. < CARCASSE]


- CEMİYET değil/yerine/= DERNEK


- ÇEŞİTLERİ BAKIMINDAN ve DELÂLET BAKIMINDAN


- ÇEŞİTLİLİK ile/ve DERİNLİK


- CHECK POİNT[İng.] değil/yerine/= DENETİM NOKTASI


- ÇIKAR ile/değil/yerine DEĞER


- ÇİNGENE ile DENİZ ÇİNGENESİ(BAJAU/BADJAU)


- CİNNET[Ar.] değil/yerine/= DELİLİK


- ÇİYAN ile DEV ÇİYAN


- ÇOK ile DELİM

( ... İLE Çok, fazla, ziyade. )


- CREDO UT INTELLIGAM ile/ve/||/<> NOVETIM TE, NOVETIM ME ile/ve/||/<> TE INVOCO, DEUS VERITAS ile/ve/||/<> DEUS SAPIENTIA ile/ve/||/<> DEUS BEATITUDO


- CÜCE[Fars.] ve/< DEV[Fars. < DÎV]

( MIDGET/DWARF and GIANT )


- CUMHURİYET ile/ve DEMOKRASİ

( Belirli (bir) ideolojide. İLE/VE İdeolojiler arasında. )

( ONAFHANKELIJKHEIDPLEIN
[Paramaribo'daki, Cumhuriyet Meydanı'nın yerel adı.] )


- CURCUNA ile DEBDEBE

( Musikîde hızlı bir usûl. İLE ... )


- DÂHİ ile/ve DEVRİMCİ

( Dâhi kişi, başkasına da dehâ aşılayabilen kişidir. )


- DAİRE[Ar. çoğ. EDVÂR] değil/yerine/= DEĞRE/YÜRÜTKE


- DÂL ile/ve/> DELÂLET


- DAMLA ile/ve/<> DERYA

( Deryanın damlaya gereksinimi yoktur fakat damlayı kurtardım diye sevinir. )

( DAMLAMIZ DERYAYA SALDIK BİZ BUGÜN
DAMLA NİCE ANLAR
DERYA OLAN ANLAR

HAYVAN NİCE ANLAR
HAYRAN OLAN ANLAR )


- DÂVÂ ile/ve DELİL ile/ve İSPAT

( BEYYİNE: Bir olayın doğruluğunu ortaya koyabilen yöntem. | Duruşma sırasında bir savı gerçekleştirmek için başvurulan belge, tanıt, tutamak, delil. )

( TRIAL vs./and PROOF vs./and TO PROVE )


- DBU/DBS DEEP BRAIN STIMULATION[İng.] değil/yerine/= DERİN BEYİN UYARIMI


- de d. in di.[Lat. < DE DIE IN DIEM] değil/yerine/= GÜNDEN GÜNE


- DE FACTO[İng.] değil/yerine/= GERÇEKTE, UYGULAMADA


- DE JURE ile DE FACTO

( Yöntem ve kurallara dayanır. İLE Ötekilerinin inancına dayanır. )


- DE NOVO[İng.] değil/yerine/= YENİDEN


- DEAKTİVE ETMEK değil/yerine/= ETKİNSİZLEŞTİRMEK


- DEAL WITH vs. NOT TO DEAL


- DEB[Ar.] ile 'ÂDET[Ar.]


- DEBDÂB[Ar.] ile DEBDÂB[Ar.]

( Davul. İLE Şöhret, azamet. )


- DEBDEBE[Fars.] değil/yerine/= GÜRÜLTÜ/PATIRTI/TANTANA

( Ululuk, haşmet, büyük bir gösteriş. | Gürültü, tantana. )


- DEBDEBELİ/HAŞMETLİ/İHTİŞAMLI/MUHTEŞEM/ŞAŞAALI/ŞATAFATLI/HACCAL/TANTANALI/LÜKS değil/yerine/= GÖRKLÜ/GÖRKEMLİ/GÖSTERİŞLİ/IŞIGÖRKLÜ/İRİGÖRKLÜ


- DEBORA

( Bir bayan peygamber. )


- DEBT vs. GRATEFULNESS


- DECENTRALIZED[İng.] değil/yerine/= MERKEZİ OLMAYAN


- DECISION TREE[İng.] değil/yerine/= KARAR AĞACI


- DECISION vs. CONSEQUENCE/RESULT


- DECISION vs./and APPROVAL/ACKNOWLEDGEMENT


- DECISION and DIRECTIVE and OPINION and RECOMMENDATION and REGULATION and RESOLUTION

( Karar. VE Yönerge. VE Görüş. VE Tavsiye kararı. VE Tüzük. VE İlke kararı. )


- DECISIVENESS vs. OBSTINACY


- DECLINE vs. OBJECT vs. REFUSE vs. REJECT vs. RESIST vs. REPUDIATE


- DECORATION vs. ADORNMENT


- Dede Efendi Evi'nde DİNLE!!!


- DEDE/NİNE
ile/ve/||/<>/>
ANNE/BABA
ile/ve/||/<>/>
ABLA/AĞABEY
ile/ve/||/<>/>
BEN
ile/ve/||/<>/>
ERKEK/KIZ KARDEŞ

( )

( SOFU/SOBO to/||/<>/> HAHA/ÇİÇİ to/||/<>/> ANİ/ANE to/||/<>/> WATAŞİ to/||/<>/> OTOTO/İMOTO )


- DEDEKTİF/HAFİYE değil/yerine/= İZSÜREN


- DEDEKTÖR değil/yerine/= EYBULUR


- DEDİKODU/GIYBET:
SÖZLE ile/ve HAREKETLE ile/ve DİNLEYEREK


- DEDİKODU/KOĞUCULUK/FİSKOS/GIYBET ile/ve "ÇEKİŞTİRME"

( NEMÎMESÂZ: Dedikoducu. )

( NEMÎME ile/ve ... )

( GOSSIP vs./and BACKBITE )


- DEDİKODU ile/ve/<>/= CEHÂLET

( GOSSIP vs./and/<>/= IGNORANCE )


- DEDİKODU ile/ve GEVEZELİK


- DEDİKODU ile/değil/yerine HATA

( Çalışmayanın "yaptığı". İLE/DEĞİL/YERİNE Çalışanın yaptığı. )


- DEDİKODU ile SÖZ/LÂF TAŞIMA


- DEDİKODU ile/ve/değil/< TEVÂTÜR[Ar. < VİTR]

( Söylenti. [Olumsuz/istenmeyen.] İLE/VE/DEĞİL Bir haberin/bilgi(nin) yayılması. [Olumludur.] )

( [not] GOSSIP [-] vs./and/but RUMOUR [+] )


- DEDİKODUCU/KOVCU ile NEMMÂM

( ... İLE Lâf taşıyan. )


- DEEP ECOLOGY değil/yerine/= DERİN ÇEVREBİLİM


- DEEP SUBJECT vs. SERIOUS SUBJECT


- DEF ETMEK ile/ve DEFN ETMEK


- DEF ETMEK ile/ve DEFN ETMEK


- DEF-İ DEF değil/yerine/= SAVUYA SAVU


- DEF'

( ÖTEYE İTME, SAVMA, UZAKLAŞTIRMA | VERME, ORTADAN KALDIRMA | GİDERME )


- DEF'[Ar.] ile DEFF[Ar.]/DEF[Fars.]/[Ar.]

( Öteye itme, savma, savulma. | Verme, ortadan kaldırma. | Giderme. | Bir dâvâyı savunmak üzere açılan başka bir dâvâ. İLE Tef. Zilli ve pullu bir çembere gerilmiş deriden oluşturulan çalgı, daire. )


- DEF'ATEN[Ar.] ile DEF'ATEYN[Ar.]

( Bir defada, birden. İLE Şöhret, azamet. )


- DEF değil/yerine/= SAVU


- DEF ile/ve TEF/DAİRE ile/ve MAZHAR/MIZHER/BENDER/BENDİR

( ... İLE/VE Etrafında ziller olan. İLE/VE Tekkelerde zikir esnasında kullanılan ve bazılarının kenarlarında halkalar bulunan, kasnağı çifte kirişli, zilsiz, kasnak çapı 50-60 cm. civarında, def biçimindeki ritim sazı. )


- DEFA/KERE[Ar.] değil/yerine/= KEZ


- DEFAATLE değil/yerine/= KEZLERCE


- DEFAULT[İng.] değil/yerine/= VARSAYILAN


- DEFEKT/DEFECT[İng.] değil/yerine/= KUSUR


- DEFEKTİF/DEFECTIVE[İng.] değil/yerine/= KUSURLU


- DEFENCE vs. DEFENCE OF IGNORANTS


- DEFERENT[İng.] değil/yerine/= GÖTÜRGEN


- DEFETMEK değil/yerine/= SAVMAK/SAVUŞTURMAK


- DEFEYANS/DEFEASANCE[İng.] değil/yerine/= BAYINMA


- DEFICIENCY vs. DISCREPANCY vs. LACK vs. LIMITATION vs. SCARCITY vs. SHORTAGE vs. SHORTCOMING vs. WANT


- DEFICIENCY(IES) vs. DEFECT(S)


- DEFICIENT vs. DEFECTIVE


- DEFİNE değil/yerine/= GÖMÜ


- DEFINITE vs. EXCELLENT


- DEFINITION vs. DIFFERENTATION


- DEFINITION vs. DOMINANT FEATURE


- DEFINITION vs. LIMITING


- DEFINITION vs./and CAUSE/REASON


- DEFINITION vs./and CONSISTENCE


- DEFINITIVE vs. DEFINITE


- DEFİSİT/DEFICIT[İng.] değil/yerine/= EKSİKLİK


- DEFLEKSİYON/DEFLECTION[İng.] değil/yerine/= SAPIŞ


- DEFLEKSİYON/DEFLECTION[İng.] değil/yerine/= SAPIŞ


- DEFNE[Yun.] ile YABANDEFNESİ

( Defnegillerden, yaprakları hoş kokulu ve yaz-kış yeşil olan bir ağaç. İLE İkiçeneklilerden, çiçekleri beyaz, sarı ya da pembe renkli, orman ve çayırlarda yetişen bir süs bitkisi. )

( LAURUS NOBILIS cum DAPHNE PONTICA )


- DEFNE/DEVELİK ile YABAN DEFNESİ ile ARABİSTAN DEFNESİ

( Defnegillerden, yaprakları güzel kokulu ve yaz kış yeşil olan bir ağaç. İLE İki çeneklilerden, çiçekleri beyaz, sarı ya da pembe renkli, orman ve çayırlarda yetişen bir süs bitkisi. İLE Dulaptal otugillerden, Asya ve Afrika'nın sıcak bölgelerinde yetişen, kabukları tıpta kullanılan bir ağaççık. )


- DEFORMASYON/DEFORMATION[İng.] değil/yerine/= BİÇİMSİZLEŞME


- DEFORMASYON değil/yerine BİÇİM BOZULMASI


- DEFORMİTE/DEFORMITY[İng.] değil/yerine/= BİÇİM BOZUKLUĞU


- DEFTER-DÂR[Ar./Fars.]

( İl'de Maliye Bakanlığı'nın en yüksek memuru. )


- DEFTER-İ KEBİR/LEDGER[İng.] değil/yerine/= BÜYÜK DEFTER


- DEFTER[Ar.] ile KİTÂB[Ar.]


- DEFTERDAR değil/yerine/= İLSAYMAN


- DEGAS ile CEZANNE


- DEĞER "YARGISI" ile/değil/yerine/>< DEĞER BİLGİSİ


- DEĞER BAHA değil/yerine/= DEĞER EDER


- DEĞER DÜŞÜKLÜĞÜ ve/< KOLAYLIK


- DEĞER DÜŞÜRÜCÜ/LÜK ile/değil HAYAL KIRIKLIĞI


- DEĞER/İNİ BİLMEK:
SAHİP OLMADAN ÖNCE ile SAHİP İKEN ile KAYBETTİKTEN SONRA

( )

( )

( )

( )


- DEĞER/İNİ BİLMELİ!


- DEĞER/KİŞİ:
KAYBETTİĞİMİZDE ANLAŞILAN değil SAHİPKEN BİLİNMESİ GEREKEN


- DEĞER/LER ile/ve/<> KAVRAM/LAR

( Uğruna yaşanılacak kavramlar. İLE/VE/<> ... )

( VALUE/S vs./and/<> CONCEPT/S )


- DEĞER/LER ile/ve/<> TARİH

( VALUE/S vs./and/<> HISTORY )


- DEĞER/LER ile/ve/<> TARİH

( VALUE/S vs./and/<> HISTORY )


- DEĞER ile ANLAM ile KARŞILIK

( WORTH vs. MEANING vs. EQUIVALENT )


- DEĞER ile/ve/||/<> AYAR


- DEĞER ile/ve/<> BAĞIL DEĞER

( ... İLE/VE/<> Bir aritmetik sayısının, önüne (+) ya da (-) imleri yazıldıktan sonraki değeri. | Bir sayının, rakamlarından her birinin, bulunduğu basamağa göre aldığı değer. )


- DEĞER ve/=/||/<> EMEK


- DEĞER ile/ve/<> GELENEK

( VALUE vs./and/<> TRADITION )


- DEĞER ile/ve GELENEK

( VALUE vs./and TRADITION )


- DEĞER ile/ve/<>/= GEREKSİNİM

( VALUE vs./and/<>/= NEED )


- DEĞER ile KARŞILIK

( VALUE vs. EQUIVALENT )


- DEĞER = KIYMET = VALUE, WORTH[İng.] = VALEUR[Fr.] = WERT[Alm.] = VALOR[Lat., İsp.]


- DEĞER ile KRİTER

( WORTH vs. CRITERION )


- DEĞER ile/ve/<> KULLANIM DEĞERİ

( THE VALUE vs./and/<> THE VALUE IN USE )


- DEĞER ile/ve/<>/< KULLANIM DEĞERİ ile/ve/<>/< PAYLAŞIM DEĞERİ ile/ve/<>/< DEĞİŞİM/SOYUT DEĞERİ ile/ve/<>/< ÜRETİM DEĞERİ ile/ve/<>/< ARTI DEĞERİ


- DEĞER = MERIT[İng.] = MÉRITE[Fr.] = VERDIENST[Alm.] = MERITUS[Lat.]


- DEĞER ile/ve/<> NİYET

( VALUE vs./and/<> INTENTION )


- DEĞER ile/ve/<> SİMGE

( VALUE vs./and/<> SYMBOL )


- DEĞER ile/ve/değil TESPİT


- DEĞER ile/ve/||/<> YARAR


- DEĞER ile/değil YÖN

( [not] VALUE vs./but DIRECTION )


- DEĞERİ, ÜCRETİ yerine EDERİ


- DEĞERİNİ BİLMEK ile ELİNDE TUTMAYA ÇALIŞMAK

( TO KNOW THE VALUE OF ... vs. TRYING TO HOLD )


- DEĞERİNİ:
TAKDİR (ETMEK) ile/ve/||/<>/> TESLİM (ETMEK)


- DEĞERİNİ/Zİ BİLİN!

( DEĞERİNİ/Zİ BİLİN!

Kırlangıç, bir adama âşık olmuş.

Penceresinin önüne konmuş, tüm cesâretini toplamış, tüylerini kabartmış, güzel durduğuna iknâ olduktan sonra...

Küçük, sevimli gagasıyla cama vurmuş.

Tık... tık... tık...

Adam, cama bakmış. Ama içeride kendi işleriyle ugraşıyormuş. Bir meşgulmüş, bir meşgulmüş! Kimmiş, onu işinden alıkoyan?

Minik bir kırlangıç!

Heyecanlı kırlangıç, telâşını bastırmaya çalışarak, deriiin bir soluk almış, şirin gagasını açmış, sözcükler dökülmeye başlamış:

- Hey adam! Ben seni seviyorum. Nedenini, niçinini sorma. Uzun zamandır, seni izliyorum. Bugün, cesâret buldum konuşmaya. Lütfen, pencereyi aç ve beni içeri al. Birlikte yaşayalım.

Adam birden parlamış.

- Yok daha neler?

- Durduk yerde sen de nereden çıktın şimdi? Olmaz alamam! demiş.

Gerekçesi de sersemceymiş:

- Sen kuşsun! Hiç kuş insana aşık olur mu?

Kırlangıç mahçup olmuş. Başını önüne eğmiş. Ama pes etmemiş, bir süre sonra tekrar pencereye gelmiş, gülümseyerek bir kez daha şansını denemiş:

- Adam, adam! Haydi aç artık şu pencereni. Al beni içeri! Ben, sana dost olurum. Hiç canını sıkmam.

Adam, kararlı; adam, ısrarlı:

- "Yok, yok ben seni içeri alamam" demiş. Biraz da kabaymış, sözü kısa kesmiş:

- "İşim gücüm var, git başımdan!"

Aradan bir zaman geçmiş. Kırlangıç, son kez adamın penceresine gitmiş:

- "Bak! Soğuklar da başladı, üşüyorum dışarıda. Aç şu pencereyi, al beni içeri! Yoksa, sıcak yerlere göç etmek zorunda kalırım. Çünkü, ben ancak sıcakta yaşarım. Pişman olmazsın, seni eğlendiririm. Birlikte yemek yeriz, bak hem sen de yalnızsın! Yalnızlığını paylaşırım..." demiş.

Bazıları, gerçekleri duymayı sevmezmiş. Adam, bu yalnızlık sorununa içerlemiş. Pek bir sinirlenmiş.

- "Ben, yalnızlığımdan memnunum!" demiş... Kuştan, onu rahat bırakmasını istemiş. Düpedüz kovmuş. Kırlangıç, son denemesinden de başarısızlıkla çıkınca, başını önüne eğmiş, çekip gitmiş.

Yine aradan zaman geçmiş. Adam, önce düşünmüş, sonra itiraf etmiş:

- "Hay benim akılsız başım" demiş.

- "Ne kadar aptallık ettim! Beklenmedik bir anda karşıma çıkan bir dostluk fırsatını teptim. Niye onun teklifini kabul etmedim ki? Şimdi böyle kös kös oturacağıma, zevkli vakit geçirirdik birlikte."

Pişman olmuş olmasına ama iş işten geçmiş. Yine de kendini rahatlatmayı ihmal etmemiş:

- "Sıcaklar başlayınca, kırlangıcım nasıl olsa yine gelir. Ben de onu içeri alır, mutlu bir yaşam sürerim."

Ve çok uzunca bir süre, sıcakların gelmesini beklemiş. Gözü yollardaymış. Yaz gelmiş, başka kırlangıçlar gelmiş. Ama... Onunki hiç görünmemiş!

Yazın sonuna kadar penceresi açık beklemiş ama boşuna. Kırlangıç, yokmuş!

Gelen başka kırlangıçlara sormuş ama gören olmamış. Sonunda, danışmak ve bilgi almak için bir bilge kişiye gitmiş.

Olanları anlatmış. Bilge kişi, gözlerini adama dikmiş ve demiş ki:

- "Kırlangıçların yaşamı, altı aydır..."

* * * * *

Yaşamda bazı fırsatlar vardır, yalnızca bir kez elimize geçer ve değerlendiremezsek uçup gider.

Yaşamda bazı kişiler vardır, sadece bir kez karşımıza çıkar, değerini bilemezsek kaçıp gider. Ve asla geri gelmezler. )


- DEĞERLENDİRME YAPMAK ve/için/< HAKİKATLERİ BİLMEK


- DEĞERLENDİRME ile/ve/> ANLAMLANDIRMA


- DEĞERLENDİRME ile DEĞER-LENDİRME


- DEĞERLENDİRME ile HESAPLAMA

( TO ESTIMATE vs. TO RECKON )


- DEĞERLENDİRME ile NİTELENDİRME

( TO ESTIMATE vs. TO CHARACTERIZE/TO DESCRIBE )


- DEĞERLENDİRMELİ!


- DEĞERLER [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]


- DEĞERLERİMİZİ, ÇÖP DURUMUNA DÜŞÜRMEK değil/yerine ÇÖPLERİMİZİ, DEĞER DURUMUNA ÇIKARMAK


- DEĞERLİ OLAN BİR ŞEYİ/ŞEYLERİ SEVMEK ile/ve/<>/değil/yerine DEĞERİ SEVMEK

( [not] TO LOVE WHICH ARE VALUED vs./and/<>/but TO LOVE THE VALUE
TO LOVE THE VALUE instead of TO LOVE WHICH ARE VALUED )


- DEĞERLİ OLDUĞUNDAN ÖNEMLİ ile/değil/yerine ÖNEMLİ OLDUĞUNDAN DEĞERLİ


- DEĞERLİ TAŞ/CEVHER ile/ve/<> GANG[Alm.]

( ... İLE/VE/<> Bir maden cevherini, bir değerli taşı saran değersiz madde. )


- DEĞERLİ TAŞ/MÜCEVHER:
YARI DEĞERLİ ile/ve/||/<>/> DEĞERLİ


- DEĞERLİLİK ile/ve/||/<> YARATICILIK


- DEĞERSİZ/"KÜÇÜK" GÖRMEK ile/değil UZAK(LAŞMIŞ) OLMAK

( [not] TO SEE WORTHLESS/LITTLE vs./but TO (HAD) BEEN FARAWAY )


- DEĞERSİZ ile YALIN/BASİT

( KIYTIRIK: Değersiz, bayağı, basit. )

( WORTHLESS vs. SIMPLE )


- DEĞERSİZLEŞİR ile/ve/||/<> YOLDA KALIR ile/ve/||/<> YALNIZLAŞIR ile/ve/||/<> TÜKENİR ile/ve/||/<> BİLGİSİZ SAYILIR

( Her durumunu anlatan. İLE/VE/||/<> Herkese güvenen. İLE/VE/||/<> Her sırrını açığa vuran. İLE/VE/||/<> Her becerisini ortaya döken. İLE/VE/||/<> Her bildiğini söyleyen. )


- DEĞERSİZLEŞTİRMEK ile/değil ÖNCELİK (BELİRLEMEK)


- DEĞİL!!!


- DEĞİL/LİK ile/ve OLAMAZ/LIK

( NEGATION vs./and NOT POSSIBLE, IMPOSSIBILITY )


- DEĞİL ile "YOK"


- DEĞİL ile BİLE DEĞİL

( NOT vs. EVEN NOT )


- DEĞİL ile BİLE DEĞİL


- DEĞİL ile/ve HAYIR!

( NOT vs./and NO )


- DEĞİL ile OLMAMA

( NOT vs. NON-BEING )


- DEĞİL ile OLMAYAN

( NOT vs. UN )


- DEĞİL ile/ve/değil/yerine YERİNE


- DEĞİLLEME ve/> AŞKINLIK


- DEĞİLLEME ve BÜTÜNLÜK

( NEGATION and INTEGRITY )


- DEĞİLLEME ve DEĞİLLEYEREK

( NEGATION and IN NEGATION )


- DEĞİLLEME = NEFİY, İNKÂR, SELB = NEGATION[İng., Fr., Alm.] = NEGATIO[Lat.] = APOPHASIS[Yun.]


- DEĞİLLEMELİ!


- DEĞİLLİK ile ...

( NEGATIVE )


- DEĞİM/LİYÂKAT ile HAK EDİŞ


- DEĞİM/LİYÂKÂT ile/ve/değil LÜTÛF

( Bazı nasip olanlar/olabilecekler, liyâkat ile değil lütûfladır. )


- DEĞİN ile DEĞİN ile DEĞGİN

( "...'ya kadar/dek" gibi bir işin/durumun sona erdiği/ereceği zamanı/yeri gösteren sözcük. İLE Sincap. İLE İlişkin, üstüne, ait, dair. )


- DEĞİN ile DENLİ


- DEĞİNİLEN:
YUKARIDA değil DEMİN

( Okumada. DEĞİL Konuşmada. )


- DEĞİNMEK ile İŞLEMEK

( TO MENTION vs. TO PROCESS )


- DEĞİRMEN ile YELDEĞİRMENİ

( MILL vs. WINDMILL )


- DEĞİŞ(TİR)MEYE ÇALIŞMAK ile/ve/değil/yerine/< ANLAMAYA ÇALIŞMAK


- DEĞİŞEBİLİR/LİK ile KEYFÎ/LİK

( EXCHANGEABLE/NESS vs. ARBITRARY/-I-NESS )


- DEĞİŞEBİLİRLER ile/ve DEĞİŞMEMESİ GEREKENLER


- DEĞİŞEN ile/ve/<> DEĞİŞMEYEN

( Değişmeyen de değişecek olanın/değişmesi gerekenin değişimine etkide/katkıda bulunabilir. )

( Değişme gereksiniminde olan nasılsa değişecektir. )

( İçinizde değişmeyen nedir? )

( Değişmez olan, ancak sessizlik içinde idrak edilebilir. )

( Doğrulukta, değişmez oluruz. )

( Değişmez olan, işimize yaramaz. )

( Değişmeyenin bilincinde olamayız. )

( Değişmez-olanı anlamak, değişmez-olan olmak demektir. )

( Kendinizi değişmek olarak, değişken zihnin tanığı olarak bilin. Bu yeterlidir. )

( Hareket eden'in içinde devinimsiz olan'ı, değişenin içinde değişmez olanı ayırt edebilmeyi öğrenelim, ta ki tüm farkların sadece görünüşte olduğunu ve birliğin gerçek olduğunu idrak edinceye kadar. )

( Değişmez ve mutluluk-verici olanı bulmak için değişen ve acı verici olana sarılmayı bırakmak zorundasınız. )

( TÜREV: Değişkenin değişkeni. )

( What needs changing shall change anyhow.
What is it in you that does not change?
The unchangeable can only be realised in silence.
You become immovable in reticence.
You cannot be conscious of what does not change.
To realise the immovable means to become immovable.
Know yourself to be the changeless witness of the changeful mind. That's enough.
Learn to distinguish the immovable in the movable, the unchanging in the changing, till you realise that all differences are in appearance only and oneness is a fact.
To find the immutable and blissful you must give up your hold on the mutable and painful. )

( DEĞİŞENDE DEĞİŞMEYEN: ORAN )

( IN THE TERM OF CHANGE vs./and/<> NOT IN THE TERM OF CHANGE )


- DEĞİŞEN ile/ve/değil DÖNÜŞEN

( Doğa. İLE/VE/DEĞİL Zekâ. )


- DEĞİŞEREK DEVAM ETMEK ile/ve/||/<>/> DEVAM EDEREK DEĞİŞMEK


- DEĞİŞİK "AÇILARDAN/YÖNLERDEN" değil ÇEŞİTLİ AÇILARDAN/YÖNLERDEN


- DEĞİŞİK/LİK ile/ve/değil/||/<> ÇEŞİTLİ/LİK


- DEĞİŞİK/LİK ile FARKLI/LIK

( CHANGE/ALTERATION vs. DIFFERENCE )


- DEĞİŞİK/LİK ile İLGİNÇ/LİK

( CHANGE/ALTERATION vs. TO BECOME INTERESTED )


- DEGİŞİK/LİK ile ÖZEL/LİK

( CHANGE/ALTERATION vs. SPECIAL/ITY )


- DEĞİŞİM

( ALTERATION )


- DEĞİŞİM ARACI ile/ve/değil/||/<>/< DEĞER


- DEĞİŞİM VE DÖNÜŞÜM:
ZORLUKTA VE ZORLANDIĞIMIZDA ile/ve/||/<> YETERİNCE GÖRDÜĞÜMÜZDE ile/ve/||/<> İSTEYECEK KADAR ÖĞRENDİĞİMİZDE ile/ve/||/<> YAPABİLECEK KADAR ALDIĞIMIZDA


- DEĞİŞİM ve GELİŞİM:
DOĞADA ile/ve/||/<>/> EKİNDE ile/ve/||/<>/> DEVLETTE ile/ve/||/<>/> ALTYAPIDA ile/ve/||/<>/> TİCARETTE ile/ve/||/<>/> MODADA ile/ve/||/<>/> TEKNOLOJİDE

( Milyonlarca yılda. İLE/VE/||/<>/> Binlerce yılda. İLE/VE/||/<>/> Yüzyıllarda. İLE/VE/||/<>/> Onlarca yılda. İLE/VE/||/<>/> Yıllarda. İLE/VE/||/<>/> Aylarda. İLE/VE/||/<>/> Günlerde. )


- DEĞİŞİM:
ESMA'DA değil ESMA'NIN MÂNÂ'SINDA


- DEĞİŞİM:
KARARDA ile/ve/||/<> YAŞAMDA ile/ve/||/<> KİŞİDE

( Bir sözcükle. İLE/VE/||/<> Bir duyguyla. İLE/VE/||/<> Bir kişiyle[seninle/onunla]. )


- DEĞİŞİM:
KİMYASAL ile/ve/||/<> FİZİKSEL

( * Nesnenin molekül yapısı değişir.
* Nesnenin görünür yapısı değişir.
* Hem moleküler yapısı, hem de görünür yapısı itibariyle yeni bir nesne oluşur. [kâğıdın yanması]
* Ortaya çıkan yeni nesne, eski durumuna kesinlikle geri dönemez. [Yanan nesneden [kağıttan vs.] arta kalan küllerle yeni bir nesne [kağıt vs.] oluşturulamaz.]
[Örnekler: Yanıcı nesne olan hidrojen ve oksijen moleküllerinin tepkimeye girerek; yanıcı olmayan suyun ortaya çıkması. | Kâğıdın yakılması. | Un helvası yapımı. | Mumun yanması. | Demirin paslanması. | Odunun yanması. | Sebzelerin çürümesi.

İLE/VE/||/<>

Nesnenin molekül yapısında değişme oluşmaz.
Nesnenin sadece biçimi, görüntüsü değişir.
Sadece görünür yapısı değişen, moleküler yapısı değişim göstermemiş yeni bir nesne ortaya çıkar [Suyun buharlaşması]
Ortaya çıkan bu madde, eski durumuna dönebilir.[Buharlaşan suyun, tekrar suya dönüşebilmesi. Bulut ve yağmur]
[Örnekler: Eriyen mumun tekrar donarak tekrar kullanılması. | Kâğıdın yırtılması. | Çaydanlıkta bulunan suyun kaynaması ve ortaya çıkan buharın tekrar yoğunlaşarak suya dönüşmesi.] )


- DEĞİŞİM:
KIRILINCA ile/ve/||/<> KANDIRILINCA ile/ve/||/<> ÇOK FAZLA ŞEY ÖĞRENİNCE ile/ve/||/<> ÂŞIK OLUNCA


- DEĞİŞİM:
UZAYDA ile/ve DÜNYADA

( Tekil. İLE/VE Türsel. )


- DEĞİŞİM'DE:
ÖZ ile/ve/<> HAL/LER ile/ve/<> HEM ÖZ, HEM HAL/LER

( Başkalaşım [tagayyür]. İLE/VE/<> Değişim [tahavvül]. İLE/VE/<> Gelişim [tekâmül]. )


- DEĞİŞİM ile/ve/değil/||/<> [KÜTLE ve/||/<> AN ve/||/<> ENERJİ]'DEKİ DEĞİŞİMİN ORANI/DEĞİŞİMİ

( d/dt (--->mv )


- DEĞİŞİM ile/ve/||/<>/>/< AÇILIM


- DEĞİŞİM = ALTERATION/VARIATION[İng.] = VARIATION[Fr.] = UNTERSCHIED[Alm.] = VARIAZIONE[İt.] = VARIACIÓN[İsp.]


- DEĞİŞİM ile/ve/> ANLAM KAZANMAK


- DEĞİŞİM ve/||/<> DEĞİŞİMDE DEĞİŞMEYEN ve/||/<> CANLI-CANSIZ ve/||/<> YERÇEKİMİ


- DEĞİŞİM ile DEĞİŞİNİM

( ALTERATION/VARIATION vs. MUTATION )


- DEĞİŞİM ile DEĞİŞİNİM/MUTASYON

( Bir süreç içindeki değişikliklerin tümü. | Yeni döllerin, atalarına tıpatıp benzememesini sağlayan özelliklerin tümü. | Üretilen malların, başka mallar ya da para karşılığı takası. | Bir niceliğin, birbirinden ayrı değerler alması ya da böyle iki değer arasındaki ayrım. | Rüzgârın yön değiştirmesi. İLE Doğada ve toplumda, niteliksel değişmelerin, yavaş yavaş değil birdenbire olması, bir şeyin, ortam ve koşullarını bulduğunda, birdenbire nitelik değiştirmesi. )

( ALTERATION/VARIATION vs. MUTATION )


- DEĞİŞİM ve/< DEĞİŞMEZ/LER


- DEĞİŞİM ile/ve/değil/||/>< DEVİNİM


- DEĞİŞİM ile/ve/||/<>/> DEVRİM


- DEĞİŞİM ile/ve/değil EŞİK


- DEĞİŞİM ile HAREKET


- DEĞİŞİM ile/ve/<>/yerine/değil HEMEN DEĞİŞİM

( Değişmek, acı çekmekten daha kolaydır. )

( Easier to change, than to suffer. )

( [not] ALTERATION vs./and/<>/but ALTERATION IMMEDIATELY
ALTERATION IMMEDIATELY instead of ALTERATION )


- DEĞİŞİM ve/||/<> İLKSELLİĞİN "İÇKİNLİĞİ/AŞKINLIĞI" ve/||/<> CANLILIK ve/||/<> YERÇEKİMİ

( Dünya, düşünce[felsefe/bilim] tarihinin en temel sorun(sal)ları. )


- DEĞİŞİM ile/ve KENDİ KENDİNE DEĞİŞİM

( ALTERATION vs./and ALTERATION SPONTANEOUSLY )


- DEĞİŞİM ile/ve KENDİNDE DEĞİŞİM

( ALTERATION vs./and CHANGING THE SELF )


- DEĞİŞİM ile/değil MAYALANMA


- DEĞİŞİM ile/ve/||/<> SÜREKLİLİĞİ


- DEĞİŞİM ile/ve/<> SÜREKLİLİK

( ALTERATION vs./and/<> CONTINUITY )


- DEĞİŞİM ile/ve/||/<> ZORUNLULUK


- DEĞİŞİMDE:
KATILAŞMIŞLIK değil/yerine AKILLANMIŞLIK

( Canı çok acıyarak. DEĞİL/YERİNE Yeterince/çok şey öğrenerek/bilerek. )


- DEĞİŞİMDE/METABOLE [ARISTOTELES'TE]:
| OLUŞ ile/ve/||/>< BOZULUŞ |
ve/||/<>
| NİCELİK ile/ve/||/<> NİTELİK ile/ve/||/<> YER DEĞİŞTİRME |


- Değişimin için DİNLE!!!


- Değişimin için KONUŞ!!!


- Değişimin için SUS!!!


- DEĞİŞİMİN:
KURBANI OLMAK değil/yerine/>< USTASI OLMAK

( [not] TO BE VICTIM OF CHANGE vs./but BEING MASTER OF CHANGE
BEING MASTER OF CHANGE instead of TO BE VICTIM OF CHANGE )


- DEĞİŞİMLERDE, DEĞİŞMEDEN KALAN ile DEĞİŞMEZ OLANLARIN, DEĞİŞİMLERDE ORTAYA ÇIKMASI

( Hareket eden'in, içinde devinimsiz olan'ı, değişenin içinde değişmez olanı ayırt edebilmeyi öğrenelim, ta ki tüm farkların sadece görünüşte olduğunu ve birliğin gerçek olduğunu idrak edinceye kadar. )

( Yunan Düşüncesi: Değişkenliğin içindeki değişmezliği[subûtiyeti] aramak. )

( Harekete neden olan, hareket etmeyen/ler. )

( LEFT BEHIND THE ALTERATION WITHOUT CHANGE vs. APPEARING OF CONSTANTS IN ALTERATION )


- DEĞİŞKEN/LİK ile/ve AKICI/LIK

( VARIABLE/VARIATION vs./and FLUENT/FLUENCY )


- DEĞİŞKEN/LİK ile/ve GÖRELİ/LİK

( VARIABLE/VARIATION vs./and RELATIVE/NESS )


- DEĞİŞKEN/LİK ile/ve/||/<> NEDENSEL/LİK ile/ve/||/<> UZAKLIK/MESAFE

( INVARIANCE vs./and/||/<> CAUSALITY vs./and/||/<> DISTANCE )


- DEĞİŞKEN ile/ve DEĞİŞKİ

( VARIABLE vs./and ... )

( ... cum/et AFFECTION )


- DEĞİŞKEN ile/ve GİZLİ DEĞİŞKEN

( VARIABLE vs. HIDDEN VARIABLE )


- DEĞİŞME ile/ve/değil BİR BAŞKA OLMA

( Sizi, eskisi gibi kullanamadıklarında, değiştiğinizi "söylerler". )

( [not] ALTERATION vs./and/but BEING AN OTHER )


- DEĞİŞMEK ile DEĞİŞTİRİL(E)ME(ME)K

( TO CHANGE vs. TO GET (NOT) (ABLE TO) CHANGE )


- DEĞİŞMEK ile/ve/değil/||/<>/< FARKINA VARMAK


- DEĞİŞMEYEN TEK ŞEY

( DEĞİŞİM )


- DEĞİŞMEYEN/LER ile/ve DEĞİŞENLERDE DEĞİŞMEYEN


- DEĞİŞMEYEN ile/ve/>/değil/yerine DÖNÜŞÜMDE, DEĞİŞMEYEN


- DEĞİŞMEZ/LİK ile SÜREKLİ/LİK

( Süreklilik, geçmiş-şimdi-gelecek'teki kimlik aynılığını gerektirir. Böyle bir ayrılık olanaklı değildir, çünkü tanımlama vasıtası durmadan dalgalanıp değişir. )

( Süreklilik, kalıcılık, bunlar belleğin yarattığı yanılsamalardır; yalnızca zihnin yansıttığı -aslında var olmayan- bir resim, bir kalıptır. )

( Şehrin yeri değişirse de kuyunun yeri değişmez. )

( INVARIABLE/NESS vs. CONTINUITY
Continuity implies identity in past, present and future. No such identity is possible, for the very means of identification fluctuate and change.
Continuity, permanency, these are illusions created by memory, mere mental projections of a pattern where no pattern can be. )


- DEĞİŞMEZLİK ile/ve/değil/yerine BENZERLİK


- DEĞİŞTİRGEN

( PARAMETER )


- DEĞİŞTİRİCİ ile BELİRLEYİCİ


- DEĞİŞTİRMEK ile/değil/yerine DEĞİŞİM

( [not] TO CHANGE vs./but ALTERATION
ALTERATION instead of TO CHANGE )


- DEĞİŞTİRMEK ile/ve/değil/yerine DEĞİŞİME KATKIDA BULUNMAK

( Değişimin sırrı, tüm enerjini, yeniyi inşâ etmek üzerine odaklamandır! Eskiyle savaşmak üzerine değil! )

( The secret of change is to focus all of your energy, not on fighting the old, but on building the new. )


- DEĞİŞTİRMEK ile/ve DÖNÜŞTÜRMEK

( Dıştakileri. İLE/VE İçtekileri/Kendini. )

( İnsanı. İLE/VE Toplumu. )


- DEĞİŞTİRMEK ile/ve/değil/yerine GÜNCELLEŞTİRMEK


- DEĞİŞTİRMEK ile/ve/değil/yerine ZENGİNLEŞTİRMEK


- deglut.[Lat. < DEGLUTIATUR] değil/yerine/= YUT, YUTUNUZ


- DEĞME ile/değil GERİ TEPME


- DEĞNEK yerine ÂSÂ


- DEĞNEK ile ÇİLİK

( ... İLE Çelik çomak oyununda kullanılan ince değnek. )


- DEĞNEK ile CIRDAVAL

( ... İLE Ucu demirli, uzun, cirit değneği. )


- DEĞNEK ile ÇÖTELE

( Tehlikeyi belirtmek için dikilen değnek. )


- DEĞNEK ile/değil ISTAKA/İSTAKA[İt. < Cerm.]

( ... İLE/DEĞİL Bilardo oyununda kullanılan değnek. | Basımevlerinde, kitap formalarını kırmak, katlamak için kullanılan, tahtadan yapılmış küçük araç. )


- DEĞNEK ile SOPA

( ... İLE Kalın değnek. )


- DEGRADASYON/DEGRADATION[İng.] değil/yerine/= BOZUNMA | YIKILIM


- DEGRADE ile GRADYEN


- DEH[Fars.] ile DEH/DÂH[Fars.]

( İyi, güzel. | Saf, sıra. İLE On[10]. [Ar. AŞR] )


- DEHA-BUDDHİ

( Öz Varlığı fiziksel gövdeyle özdeşleştiren akıl, düşünme yetisi. )


- DEHÂ:
%1 ile/ve/değil/||/<>/< %99

( "İlham." İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Ter/çalışmak. )


- DEHÂ ile/ve/|/<>/>< DELİLİK

( İkisinin arasında, çok ince bir çizgi, aralık vardır. )


- DEHÂ ile/ve/değil/||/<> ODAKLANMA GÜCÜ


- DEHÂ =/||/<> RAB


- DEHÂ ile/ve/değil TUTKU

( [not] GENIUS vs./and/but PASSION )


- DEHÂN[Fars.] ile DEHEN[Fars.]

( Ağız. İLE Ağız. )


- DEHİDRATASYON/DEHYDRATION[İng.] değil/yerine/= SU-YÜKÜN YİTIMİ


- DEHİSANS/DEHISCENCE[İng.] değil/yerine/= DOKU AYRILIM


- DEHLİZ[Fars.]/KORİDOR[Fr. < CORRIDOR] değil/yerine/= GEÇENEK


- DEHR[Ar.] ile EBED[Ar.]


- DEHR[Ar.] ile MÜDDET[Ar.]


- DEHŞ[Ar.] ile HAYRET[Ar.]


- DEHŞET değil/yerine/= YILGI


- DEHÛN[Fars.] ile DEH-ÜM[Fars.]

( Ezber okuma, anımsama. İLE Onuncu. )


- DEIOUS ile DEMIORGUS


- DEITY

( Meleksi varlık. )


- DEİZM:
(")İNANÇ(") ile/ve/değil/||/<>/< "TAVIR"


- DEİZM ile PANTEİZM


- DEİZM ile/ve SEKÜLERİZM


- DÉJÀ ENTENDU[İng.] değil/yerine/= SANKİ İŞİTTIM SANISI


- DÉJÀ PENSÉ[İng.] değil/yerine/= SANKİ DÜŞÜNDÜM SANISI


- DÉJÀ VU[Fr./İng.] değil/yerine/= SANKİ GÖRDÜM SANISI


- DEJENERASYON/DEGENERATION[İng.] değil/yerine/= BOZUNMA


- DEJENERASYON ile ASİMİLASYON


- DEJENERASYON değil/yerine/= YOZLAŞMA


- DEJENERATİF/DEGENERATIVE[İng.] değil/yerine/= BOZUNDURAN


- DEJENERE ile DEFORME


- DEJENERE değil/yerine/= YOZ

( Doğada olduğu gibi kalarak işlenmemiş olan. | Kaba, adi, bayağı. | Yozlaşmış. | Kısır. )


- DEK ile DEK[Fars.] ile DEK/TEK

( "...ya kadar" gibi, bir eylemin sona erdiği noktayı ya da zamanı anlatır. Bir işin, bir durumun sona erdiği zamanı ya da yeri gösteren bir söz; kadar, değin. | Belirtilen zamanı, yeri vb.ni içine almayacak bir biçimde; kadar, değin. İLE Düzen, hile, desise, entrika. | Dilenci. | Tokuşma, çatışma. | Sağlam. İLE Tek. )


- DEKADANS[Fr., İng. < DECADENCE] değil/yerine/= ÇÖKÜŞ


- DEKAN değil/yerine/= YETİLBEY

( Mâlî Papaz. DEĞİL/YERİNE ... )


- DEKAT/DECADE[İng.] değil/yerine/= ON YIL


- DEKLARASYON değil/yerine/= BİLDİRİM


- DEKLARE (ETMEK) değil/yerine/= BİLDİRMEK


- DEKODER[İng. < DECODER] değil/yerine/= ÇÖZÜCÜ


- DEKOLMAN/DETACHMENT[İng.] değil/yerine/= DOKU AYRILMASI


- DEKOMPANSE/DECOMPENSATED[İng.] değil/yerine/= DENGELENEMEMIŞ | DAĞILMIŞ


- DEKOMPANZASYON/DECOMPENSATION[İng.] değil/yerine/= DENGELENEMEME | DAĞILMA


- DEKOMPRESYON/DECOMPRESSION SİCKNESS[İng.] değil/yerine/= BASI GİDERME | VURGUN


- DEKOR[İng.] değil/yerine/= KURULGU


- DEKOVİL[Fr. < DECAUVILLE] değil/yerine/= KÜÇÜK DEMİRYOLU

( Ray aralığı 60 santimetre ya da daha az olan, araçları buhar ya da insan gücüyle yürütülen küçük demiryolu. )


- DEKREŞENDO/DECRESCENDO[İng.] değil/yerine/= GİDEREK AZALAN


- DEKSTER/DEXTER[İng.] değil/yerine/= SAĞ


- DELÂLÂT[Ar.] ile DELÂLET[Ar.]

( Yol göstermeler, kılavuzluklar. İLE Gösterme, yol gösterme, kılavuzluk. | İz, işâret. )


- DELÂLET-İ LAFZİYE ile DELÂLET-İ GAYR-I LAFZİYE

( Sesli/Sözlü delâlet. İLE Sessiz/Sözlü delâlet. )

( Tabii | Vazî | Aklî İLE/VE Tabii | Vazî | Aklî )

( İkisi de; Tabiiye, Akliye, Vaz'iye olarak 3'e ayrılır. )

( Delâlet-i Gayr-ı Lafziye'ye örnekler; * Tabiiye(Aşık, maşuku rüyet zamanında(gördüğünde), vech-i aşıkta zuhur eden kırmızılık) * Akliye[Kardaki (ayak/dal vs.) iz(i)] * Vaz'iye[ (-Duman işaretleri, -Trafik lambaları) (uylaşım(sal)) (muvadaa/karşılıklı konmak) (dil) (mantık)] )

( Delâleti(rehberi) olmayan, dalâlete düşer. )


- DELÂLET:
AKLÎ/ZÂTÎ ile/ve TABİÎ ile/ve VAZ'Î

( Lafzî. | Gayr-ı lafzî. İLE/VE Lafzî. | Gayr-ı lafzî. İLE/VE Lafzî. | Gayr-ı lafzî. )


- DELÂLET[Ar.] ile 'ILLET[Ar.]


- DELÂLET[Ar.] ile DELÎL[Ar.]


- DELÂLET[Ar.] ile EMÂRE[Ar.]


- DELÂLET[Ar.] ile HÜCCET[Ar.]


- DELÂLET[Ar.] ile İSTİDLÂL[Ar.]


- DELÂLET[Ar.] ile ŞÜBHE[Ar.]


- DELÂLET ile DALÂLET

( Delil. İLE Yanılgı/sapınç. )

( Delâleti(rehberi) olmayan, dalâlete düşer. )

( Ben istiyorum delâlet
"Gönül" istiyor dalâlet )


- DELÂLET ve HİDÂYET


- DELÂLET ile/ve/<> MUTABAKAT


- DELÂLETEN ile/ve/<> İŞÂRETEN

( Doğrudan. İLE Dolaylı. )


- DELÂLETU'L-ÂYET[Ar.] ile DELÂLETU'L-TAZMÎNU'L-ÂYET[Ar.]


- DELÂLETU'L-KELÂM[Ar.] ile DELÂLETU'L-BURHÂN[Ar.]


- DELAY vs. LATE


- DELFİ(DELPHOI) TAPINAĞI

( Atina'nın 130 km. kuzeybatısındadır. )


- DELGEÇ/ZIMBA[Ar.] ile DELGİ/MATKAP

( Mukavva, kâğıt, kayış, maden gibi şeylerde delik açmaya yarayan araç. İLE Maden, tahta, taş vb. üzerinde delik açmaya yarayan araç. )


- DELGİ(MATKAP[Ar. < MİSKAB]): DARBESİZ ile/değil/yerine/> DARBELİ

( Delme işlemi yapılırken darbe uygulamaz. Delme işlemi yalnızca dönerek yapılır. Genelde basit tadilat işlemleri için kullanılır. Basit delik açma işlemleri ya da vidalama işlemleri için kullanımı yaygındır. [Eğer yüksek devire sahipse o zaman sert malzemelerin delinmesinde de kullanılabilir.] İLE/DEĞİL/YERİNE/> Sert malzemelerin delinmesi işleminde kullanılır. Delme işlemi dönerek ve aynı zamanda ileri geri hareketler ile gerçekleştirilir. Delme işlemi daha hızlı biçimde gerçekleştirilir. Delme işlemi çok daha kolay yapılır. [Beton ya da metal gibi oldukça sert malzemelerin delinmesinde darbeli matkap yeğlenilmelidir. Hem profesyonel, hem de basit tadilatlarda kullanılabilen araçlardır. Farklı watt gücünde olanları bulunur.] )


- DELHİ SARANGİSİ ile/ve NEPAL SARANGİSİ

( Çalınışı zordur. İLE/VE Yalnızca gelir düzeyi yüksek eriller çalar. Ses rengi nedeniyle "yüz renkli çalgı" adı da verilir. )


- DELHİZ değil DEHLİZ[Fars.]

( ... DEĞİL Üstü kapalı, dar ve uzun geçit, koridor. )


- DELİ DOLU


- DELİ OLMAK ile/ve/değil ZIRVA BULABİLMEK

( "Deliyim" demek bir şey değil. Önemli olan, zırva bulabilmek. )


- DELİ/LER ile/değil/yerine/>< DELİL/LER


- DELİ/LİK ile/ve/değil/||/&gt;&lt;/ne yazık ki BİLGİSİZ/LİK / CAHİL/LİK

( Akıl, kişiyi terk etmişse. İLE/VE/DEĞİL/||/>


- DELİ/LİK ile ÇILGIN/LIK

( MAD/NESS vs. CRAZY/NESS )


- DELİ/LİK ile ÇILGIN/LIK

( INSANE vs. CRAZY )


- DELİ/LİK ile VELİ/LİK

( Deli, kendi deli olduğu gibi başkasını da delirten. İLE Veli, başkasını ihyâ eden. )

( İnsan aklı bırakırsa Deli, akıl insanı bırakırsa Veli. )

( "Deliyim!" demek, bir şey değil. Maharet, zırva bulabilmekte! )

( Velîlik, altın; nebîlik, gümüş kerpiçtir. İlâhî zevk ve saltanat makamına "Altın kerpiç", Peygamber'in, kişileri davet etmek için indiği tenezzül makamına da "Gümüş kerpiç" denilmiştir. )


- DELİ ile/değil/yerine "AKLI DALGALI"


- DELİ ile AKILSIZ


- DELİ ile/ve/değil ÂŞIK


- DELİ ile/değil DENÎ


- DELİ ile DÎVÂNE

( Dîvan'dan, bir söz çıkar, âleme sığmaz. Dîvâne'den bir söz çıkar, Dîvân'a sığmaz. )

( "Ârifim ben!" diye hiçbir kimseye ta'n etme sen,
Defter-ü-divâna sığmaz söz gelir, dîvâneden!
[ Bâyezîd-i Bistâmî, bir tımarhanenin önünden talebeleriyle birlikte geçiyormuş.

Onlara ders vermek üzere hekime sorar:
"Sen akıl hastalıklarına çare buluyorsun, günah derdine de bir çâre var mı?"

Hekim, başını kaşıya dursun,
bir deli yanıt verir:
"İstiğfar kökünü tövbe yaprağıyla karıştırmalı,
gönül havanına koyup tevhid tokmağıyla dövmeli,
insaf eleğinden eleyip gözyaşıyla hamur etmeli,
aşk ateşinde pişirip muhabbet balıyla karıştırmalı
ve kanaat kaşığıyla da gece gündüz yemeli!"

Delinin bu sözü bittikten sonra, Bâyezid-i Bistâmi şöyle der:

"Ârifim ben!" diye hiçbir kimseye ta'n etme sen,
Defter-ü-divâna sığmaz söz gelir, dîvâneden!] )

( Harabât ehlini hor görme şâkir
Defîneye mâlik vîrâneler var )

( Defter-i irfâna sığmaz söz gelir divâneden - İsmail Güleç )


- DELİ ile/değil MECZUB

( "Deliyim!" demek, bir şey değil. Önemli olan, zırva bulabilmekte! )

( Delileri, zihinlerini yorarak sınarlardı. Zihin yorulunca kendini bırakır, delilik hali varsa böylece meydana çıkardı. )

( Delilerin sınavı, posteki saymaktı. )

( Akl-ı maaş'tan kayan. İLE Akl-ı maad'dan kayan. )

( Maddî ve siyasi iradedeki boşluk artırır. İLE Manevî alandaki boşluk artırır. )


- DELİ ile MİSTİK

( Zihnin altında ezilirsek. İLE Zihni aşabilirsek. )


- DELİ ile SUÇLU


- DELİ ile VELÎ ile ÖLÜ

( Kendini kurtarmış. İLE Kendini kurtarmışlıkla birlikte bir başkasını daha kurtarabilme olanağı/kudreti bulunan. İLE ... )

( [Sürekli] Anlaşılmaya çalışan. İLE/VE Anlamaya çalışan. İLE Anlayabileceği bir şeyi kalmayan. )

( ... İLE Ermiş, seven, dost, sahip. | Tüm işlerini, Allah'a sunan kişi. İLE ... )

( Akıl, baştan çıkarsa. İLE Dünya, senden çıkarsa. İLE Sen, dünyadan çıkarsan. )


- DELİCE

( Buğdaygillerden, genellikle buğday tarlalarında yetişen, tohumu zehirli, yabani bir bitki. [Lat. LOLIUM TEMULENTUM] )


- DELİK DEŞİK (ETMEK)


- DELİK[Tr.] ile DELÎK[Ar.]

( Dar/küçük açıklık. İLE Gül tohumu. )


- DELİK/YIRTIK ile/değil İLİK


- DELİK ile/değil/yerine AÇIKLIK


- DELİK ile AVGIN

( ... İLE Duvarda, suyun geçmesine yarayan delik. | Üstü kapalı su yolu. )


- DELİK ile AYRIK


- DELİK ile/değil BARBAKAN

( ... İLE/DEĞİL Kale duvarlarında, düşmana ok atmak üzere açılmış delik. )


- DELİK ile BASTİKA[İt. < PASTECA]

( ... İLE Bir yelken serenine ya da herhangi bir ağaca açılan delik. )


- DELİK ile CIRNIK

( ... İLE Set duvarlarında, su akacak delik. )


- DELİK ile ÇİZİK


- DELİK ile/ve/değil/< GEDİK/RAHNE[Fars.]


- DELİK ile GÖZENEK

( HOLE vs. PORE )


- DELİK ile KESİK


- DELİK ile LOMBAR[İt.]

( ... İLE Gemi bordalarına, küpeştelerine açılan, dörtgen biçiminde delik. )


- DELİK ile OYUK


- DELİK ile YARIK


- DELİK ile YURDU

( ... İLE İğne deliği. )


- DELİKLİ KURUŞ ile/ve/||/<> KIRTILLI KURUŞ

( )


- DELİL:
İZHAR EDİCİ ile/ve/||/<> İSPAT EDİCİ


- DELİL ile/ve DAYANAK


- DELİL ile/ve GEREKÇE

( PROOF vs./and JUSTIFICATION )


- DELİL ile/ve İSPAT/İSBAT

( Önermeleri, kıyası sağlayacak biçimde düzenlemek. İLE/VE ... )

( PROOF vs./and TO PROVE )


- DELİL ile/ve/||/<> MÜLHAK DELİL

( … İLE/VE/||/<> 16 delil çeşidi bulunmaktadır. bkz. İslâm Hukuku Nazariyatı - Sava Paşa] )


- DELİL ile/ve SONUÇ

( Her delilden, her sonuç çıkarılamaz! )


- DELİL değil/yerine/= TUTAMAK


- DELİLİK ile AMOK

( ... İLE Öldürücü delilik. [Malezya'da] )


- DELİLİK ile/değil/yerine GÜVENİLİR "DELİLİK"


- DELİLİK ile/ve/değil İNANÇ/İMAN


- DELİLLER [HEM PAYLAŞILABİLİR, HEM DE PAYLAŞILMAZ; NE PAYLAŞILIR, NE DE PAYLAŞILMAZ]


- DELİLLER [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]


- DELÎLU'L-HİTÂB[Ar.] ile FEHVA'L-HİTÂB[Ar.]


- DELİOTU ya da KUDUZOTU

( Turpgillerden, bahçelere süs olarak dikilen bir bitki. )

( ALYSSUM )


- DELİSİ OLMAK ile/ve/ne yazık ki/||/<>/> NANKÖRÜ OLMAK

( Ulaşamadıklarının. İLE/VE/NE YAZIK Kİ/||/<>/> Ulaştıklarının. )


- DELIVERANCE vs. TO BECOME FREE


- DELK[Ar.] ile DELK[Ar.]

( El ile ovma, sürtme, ovuşturma/ovuşturulma. İLE Eski giysi, yamalı dilenci hırkası. | Dervişlerin giydiği eski aba ve yırtık cübbe. )


- DELV[Ar.] ile ZENÛB[Ar.]


- DEM'ÂN[Ar.] ile DEMÂN[Ar.]

( İçi pek dolu, ağzına kadar dolu kap. İLE Heyecanlı, hiddetli. | Kükremiş. | Bağırıp çığırma. | Heybetli, zorlu. | Vakit, zaman. )


- DEM[Ar. çoğ. DİMÂ'] ile DEM'[Ar.] ile DEM[Ar.]

( Kan. İLE Gözyaşı. Gözyaşı dökme. İLE Soluk/nefes. | İçki. | An, vakit, saat, zaman. )


- DEM[Ar.] ile DEM[Fars.]

( Kan. İLE An. | Zaman, çağ. | Soluk/nefes. | İçki. | Hazırlanan çayın renk ve koku bakımından, istenilen durumu. | Koku. | Pişirilen yemeklerin, yenilecek kıvama gelmesi. )


- DEM ile DEHR


- DEM ile/ve DEHR

( An. İLE/VE An. | Gökkubbenin tamamı. | Felek. | Çağ. )


- DEM ve/||/<> GAM ve/||/<> SERENCÂM[Fars.]

( Olsun! VE/||/<> Olmasın! VE/||/<> Hayrolsun! )


- DEMAGOJİ ile POLEMİK

( ... İLE Yazarak/yazılı tartışma.[söz dalaşı vs. değildir!] [İSTİŞ'ÂR: Yazı ile bildirilmesini isteme.] )


- DEMAGOJİ ile TOTOLOJİ


- DEME, NEFES: Alevî ve Bektâşî şiiri.


- DEME!
"TARLADA HASADIM VAR" ve/||/<> "EVLÂDIM VAR"

( Eline geçmedikçe. VE/||/<> El koynuna girmedikçe. )


- DEMEDİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DENİLMEDİ

( Karl Marx, "Din, halk için afyondur" demedi!
Adam Smith, "Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler" demedi!
Thomas Hobbes, "İnsan, insanın kurdudur" demedi!
Niccolò Machiavelli, "Her şey mübahtır" demedi!
İbn Haldun, "Coğrafya, kaderdir" demedi!!! )


- DEMEDİKLERİMİZİ DEMESİNLER ile/değil/yerine/||/<>/< "İSTEDİKLERİNİ DESİNLER"


- DEMEK ile SÖYLEMEK

( Sözün aktarımı/seslendirilişi. İLE Düşüncenin/kavramın/olgunun/durumun bildirimi/paylaşımı. )


- DEMET ile SALKIM

( BUNCH vs. WISTERIA/WISTARIA )

( BÂKA ile UNKUD[çoğ. ANÂKID] )


- DEMETER

( Bereket tanıçası. )


- DEMİR KİLİSE:
İSTANBUL'DA ile/ve/<> ARJANTİN'DE ile/ve/<> AVUSTURYA'DA


- DEMİR(Fe) DEMİR

( Ferrum )


- DEMİR ile BAKIR/TUÇ

( ... İLE Atom numarası: 29 | Atom ağırlığı: Cu = 63,54 )

( Bakır/Bronz/Demir üretimin tarihsel gelişimi: M.Ö. 20.000: Cilâlı Taş Devri M.Ö. 10.000: Buzul çağının sona ermesi. M.Ö. 6.000: TÜRKİSTAN/ANO'da bakır devri. M.Ö. 5.500: ELAM'da bakır devri. M.Ö. 5.000: MISIR'da bakır devri. M.Ö. 4.500: TÜRKİSTAN/ULU-KEM'de bronz devri. M.Ö. 2.000: MISIR'da bronz devri. M.Ö. 1.200: MISIR'da demir devri. M.Ö. 1.200: TRUVA'da demir devri. )

( IRON vs. COPPER )


- DEMİR ile/ve ATEŞ


- DEMİR ile/ve ATEŞ


- DEMİR ile ÇELİK

( ... İLE Demire, %2 karbon katılarak. / Karbon oranının azaltılmasıyla. )

( HESPAIDOS: Demir tanrısı. )

( LAHOR ÇELİĞİ )

( IRON vs. STEEL )

( ... ile PULAT )


- DEMİR ile EKŞİ

( ... İLE Ateş karıştırmaya yarayan demir. )


- DEMİR ile/ve/değil/||/<>/< EMİR

( "Emir, demiri keser." )


- DEMİR ile GLOKONİ[Fr.]

( ... İLE Koyu yeşil renkli, hidratlı doğal demir ve potasyum silikat. )


- DEMİR ile/değil HEME DEMİR


- DEMİR ile HERDA

( ... İLE Hurda demir. )


- DEMİR ile İĞDEMİR

( ... İLE Marangozlukta, ağaç delmek için kullanılan çelik araç. )


- DEMİR ile METAL


- DEMİR ile/ve/<> NALÇA[Ar., Fars.]

( ... İLE/VE/<> Ayakkabıların altına çakılan demir. )


- DEMİR ile ŞERİTLİ DEMİR KAYALARI


- DEMİRHİNDİ ile

( Baklagillerden, sıcak iklimlerde yetişen bir ağaç. | Bu ağacın meyvesi. | Bu meyveden yapılan şerbet. | Pinti, hasis. )


- DEMİRKAPI ile DEMİRKAPI ile DEMİRKAPI

( Sarayburnu'nda bulunan deniz surları kapılarından biriydi. [Demiryolu yapımı sırasında yıkılmıştır.] İLE Eyüp'te bir semt. İLE Hoca Paşa mahallesi. )

( Haçlılar ile Osmanlılar'ın İstanbul'u alırken kente girdikleri kapılardan biri. İLE ... İLE ... )


- DEMİRYOLU ile/ve/<> HİCAZ DEMİRYOLU

( ... İLE/VE/<> 2666 taş/kâgir köprü ve menfez, 7 demir köprü, 9 tünel, 96 istasyon, 7 gölet, 37 su deposu, 2 hastahane ve 3 atölye yapılmıştır. [8 yılda tamamlanmıştır.] )


- DEMLENME ile "TATLANMA"


- DEMOGRAFİ/DEMOGRAPHY[İng.] değil/yerine/= NÜFUS BİLİMİ


- DEMOGRAFİ değil/yerine/= ÇOĞABİLİM


- DEMOGRAFİK/DEMOGRAPHİC[İng.] değil/yerine/= NÜFUS BİLİMSEL


- DEMOGRAFİK değil/yerine/= ÇOĞABİLİMSEL/ÇOĞASAL


- DEMOKRASİ:
DEMOS ve/+/||/<>/> KRATOS

( Halk. VE/+/||/<>/> Tanrısal güç. )


- DEMOKRASİ:
DİSİPLİN REJİMİ ile/değil DİSİPLİNLİ REJİM


- DEMOKRASİ:
DOĞRUDAN ile TEMSİLİ ile LİBERAL ile SOSYALİST ile SOSYAL


- DEMOKRASİ ile/ve/değil !SIRA


- DEMOKRASİ değil/yerine/= ELERKİ


- DEMOKRASİ ve/||/<> GÜVENLİK ve/||/<> EKONOMİ ve/||/<> İKLİM


- DEMOKRASİ ile/ve/değil/||/<>/> PİYASA DEMOKRASİSİ


- DEMOKRASİ ile SANDIK

( Her demokrasi olan yerde/ülkede sandık vardır fakat her sandık olan yerde/ülkede "demokrasi vardır" diyemeyiz. )


- DEMOKRASİ ile/ve TEMSİLÎ DEMOKRASİ

( 500 kişiye kadar uygulanabilen. İLE/VE Temsilcilerle uygulanabilen. )


- DEMOKRATİK MEŞRÛİYET / KARİZMATİK MEŞRÛİYET

( Kedigillerden, enine siyah çizgili, koyu sarı postu olan, Asya'da yaşayan çevik ve yırtıcı hayvan (Felis tigris). )


- DEMOKRATİK TOPLUMUN GEREĞİNDE:
ÖLÇÜLÜLÜK ve/||/<> ZORLAYICI TOPLUMSAL GEREKSİNİM ve/||/<> SON ÇÖZÜM İLKESİ


- DEMOKRİTOS ATOMCULUĞU ile/ve/||/<> PLATON KOZMOLOJİSİ

( Fiziğin, Pisagor'cu süreksiz nicelik üzerinden, Zaman Paradoksları'na göre yeniden kuruluşu. İLE/VE/||/<> ... )


- DEMON ile DAIMON


- DEMONSTRASYON/DEMONSTRATION[İng.] değil/yerine/= TANITIM GÖSTERİSİ


- DEMORALİZASYON değil/yerine/= ÖZCÜL GÜÇ YİTİMİ


- DEMORALİZE OLMAK/ETMEK değil/yerine/= ÖZCÜL GÜCÜNÜ YİTİRMEK/BOZMAK


- DEMOS ile ETNOS

( Ülkü birliği. Bir düşünce üzerinde buluşan topluluk. İLE Kan birliği. Aynı gen havuzunu paylaşan bireylerin oluşturduğu topluluk. )


- DENDENE[Ar.] ile DENDENE[Ar.]

( Sözü, açık söyleme. İLE Ağır ağır, dudak kıpırtısıyla söylenilen söz, mırıltı, homurdanma. )


- DENDİĞİNDE ile DENİLDİĞİNDE


- DENDROGAM

( Soyağacı. )


- DENEME SÜRECİ ile DEMLENME SÜRECİ


- DENEME-YANILMA ile/ve/bazen/ne yazık ki DENEME-"YAMULMA"


- DENEME ile DENETLEME


- DENEME ile/değil DENEYİM


- DENEME ile/ve/değil SAĞLAMA

( [not] TO TEST vs./and/but TO CHECK )


- DENEMEK > TAKLİT ETMEK değil/yerine/></> DÜŞÜNMEK

( En acı olan. > En kolay olan. DEĞİL/YERİNE/<>/> En akıllıca olan. )


- DENEMEK ile/ve SINAMAK

( TO TEST vs./and TO EXAMINE )


- DENENEBİLİR/LİK ile/ve/||/<>/> DENETLENEBİLİR/LİK


- DENETİM/KONTROL ile/ve DENEME

( En önemli sözcük "Denemek"tir. )

( Başarıncaya kadar denemeye devam edin! )

( CONTROL vs./and TEST )


- DENETİMCİ/LİK ile/ve/<> KATILIMCI/LIK


- DENETİMLİ SİNİRCE/NEVROZ ile DENETİMSİZ SİNİRCE/NEVROZ ile ÇILDIRI/PSİKOZ

( İdeoloji. İLE Psikiyatrik. İLE Kendi sınırlarını da aşarsa. )


- DENETLEME

( CONTROL )


- DENETLEME:
ÜRETİM ÜZERİNDEN ile/ve/değil/||/<>/< TÜKETİM ÜZERİNDEN


- DENETLEME ile/ve TEKRAR

( INSPECTION vs./and REPETITION )


- DENETLENEMEZLİK ve/<> DÖNÜŞÜM


- DENETLEYEBİLMEK ile/ve/= BİLMEK

( ABLE TO INSPECT vs./and/= TO KNOW )


- DENEY [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]


- DENEY [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]


- DENEY BİLİMLERİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BİLİM


- DENEY VE GÖZLEM ve/||/<> ÖLÇÜ VE YÖNTEM


- DENEY ile/ve/değil DENEME


- DENEY ile/ve/||/<>/> DENETIMLİ DENEY


- DENEY ile/ve DENEYİM

( Dışta. İLE/VE İçte. )

( En önemli sözcüklerden biri, "Denemek"tir. )

( Yoğun bir deneyim yaşayan kişi, güven ve cesâret yayar. )

( Geçmiş deneyimlere göre davranmayalım, yeniden ve tekrar tekrar deneyelim. )

( Doğrudan deneyim, en son kanıttır. )

( Deneyim eşsizdir/benzersizdir, kuşku götürmez ve yanlış anlaşılmaz. )

( Sürekli olan deneyimlenemez, çünkü onun sınırları yoktur. )

( Tüm deneyim, zihindedir. )

( Denemezsek, saplanıp kalırız. )

( Deneyelim! Her seferinde, bir adım daha kolaydır. )

( Deneyin ve yine deneyin! )

( Tekrar deneyin! Denemeye devam edersek, bir şey olabilir. )

( Başarıncaya kadar, denemeye devam edelim! )

( Laboratuvarda. İLE/VE Kişi(ler)de/ki. )

( Outside. VS./AND Inside.
Experiment anew, don't go by past experience.
Direct experience is the final proof.
The experience is unique and unmistakable.
The continuous cannot be experienced, for it has no borders.
All experience is in the mind.
If you don't try, you are stuck.
Try. One step at a time is easy.
Try and try again.
Try again. If you keep on trying, something may happen.
You just keep on trying until you succeed. )

( Nesnel. İLE/VE Öznel. )

( EXPERIMENT vs./and EXPERIENCE )


- DENEY ile/ve DÜZENEK


- DENEY ile/ve/değil/yerine/||/<>/< GİRİŞİM


- DENEY ile/ve GÖZLEM

( EXPERIMENT vs. OBSERVATION )


- DENEY ile/ve/<> SORU

( EXPERIMENT vs./and/<> QUESTION )


- DENEY = TECRÜBE = EXPERIENCE, EXPERIMENT[İng.] = EXPÉRIENCE[Fr.] = ERFAHRUNG[Alm.] = EXPERIENTIA[Lat.] = EMPEIRIA[Yun.] = EXPERIENCIA[İsp.]


- DENEY ile TEST

( Bilimsel bir gerçeği göstermek, bir yasayı doğrulamak, bir varsayımı kanıtlamak amacıyla yapılan işlem. İLE Birinin, bir topluluğun doğal ya da sonradan kazanılmış yeteneklerini, bilgi ve becerilerini ölçmeye ve anlamaya yarayan sınama. | Doğru yanıtın, seçenekler arasından bulunmasına dayanan bir sınav türü. | Biyolojik bir işlevi ya da değişmez bir niteliği incelenen bireyin tepkisini, örnek olarak alınan normal bireyinkiyle karşılaştırarak ölçmeye ve değerlendirmeye yarayan yoklama. | Bir hastalığın varoluşunu ve niteliğini anlamak için yapılan laboratuvar araştırması. )

( EXPERIMENT vs. TEST )


- DENEY ve YASA


- DENEYCİLİK ile DUYUMCULUK/HİSÇİLİK

( AMPRISM vs. SENSUALISM )


- DENEYCİLİK = İHTİBARİYE = EMPIRICISM[İng.] = EMPIRISME[Fr.] = EMPIRISMUS[Alm.]


- DENEYCİLİKTE:
SAYMAYA YÖNELİK ile VARSAYIMA YÖNELİK

( Bacon. İLE Galileo. )


- DENEYEN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< GÖZLEMLEYEN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DİNLEYEN

( "Aptal/ahmak". İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< "Yarı akıllı". İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Akıllı. )

( DİNLEYEN, DİNLENİR [DİNLEYENİ, DİNLERLER]
DİNLEYEN, DİNLENİR [DİNLEYEN, RAHAT EDER]
DİNLEYEN, DİNLENİR [DİNLEYEN, DİN SAHİBİ OLUR] )


- DENEYEREK DENEYİMLEDİKLERİMİZ ile/ve/||/<> DENEYİMLEYEREK DENEDİKLERİMİZ


- DENEYİM [HEM PAYLAŞILABİLİR, HEM DE PAYLAŞILMAZ; NE PAYLAŞILIR, NE DE PAYLAŞILMAZ]


- DENEYİM [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]


- DENEYİM YAŞAYAN BENLİK ile/ve/<> GÖZLEMLEYEN BENLİK

( Yoğun bir deneyim yaşayan kişi, güven ve cesâret yayar. )

( Gerçek benliğin bulunabilmesi için sahte olanın terk edilmesi zorunludur. )

( Düşüncelerinizi, duygularınızı, sözlerinizi ve eylemlerinizi gözleyin. )

( A man who is intense in his experience will radiate confidence and courage.
The false self must be abandoned before the real self can be found.
Watch over your thoughts, feelings, words and actions. )

( SELF IN EXPERIENCE vs./and/<> SELF IN OBSERVATION )


- DENEYİM:
YAŞLANARAK değil YAŞAYARAK


- DENEYİM ile/ve/<> ANI


- DENEYİM ve ANIMSATMA

( Deneyimi aktaramazsınız fakat yol gösterebilir ve anımsatabilirsiniz. )

( EXPERIENCE and REMIND )


- DENEYİM ile/ve BİRİKİM

( Doğrudan deneyim, tek geçerli doğrulamadır. )

( Geçmiş deneyimlere göre davranmayalım, yeniden deneyelim. )

( Tüm deneyim, imgelemeden doğmuştur. )

( Direct experience is the only valid confirmation.
All experience is born of imagination. )

( EXPERIENCE vs./and ACCUMULATION )


- DENEYİM ile/ve/değil/||/<>/< DENEYEYİM


- DENEYİM ile/ve/||/<> DENEYİMLENİLEN


- DENEYİM ile/ve/||/<>/> DÜZENLEYİCİ DENEYİM


- DENEYİM ile İLM-İ LEDÜN

( Kendi öğrendiğin. İLE Allah'ın öğrettiği. )


- DENEYİM ve/||/<>/> KENDİLİK


- DENEYİM ile KULLANIM

( Deneyim, kişinin başına gelen değil, başına gelenle ne yaptığıdır. )


- DENEYİM ile/ve PAYLAŞIM

( EXPERIENCE vs./and SHARING )


- DENEYİM = TECRİP = EXPERIMENT, EXPERIENCE[İng.] = ERFAHRUNG, EXPERIMENT[Alm.] = EXPÉRIMENTATION, EXPÉRIENCE[Fr.] = EXPERIENTIA


- DENEYİM ile/değil/yerine/> ÜMİT

( Ümit, her zaman, deneyimi yener. )


- DENEYİM ile/ve/||/<> ZİHİNSEL/OLGUSAL DENEYİM


- DENEYİMCİ MATEMATİK ile/ve METAFİZİK MATEMATİK

( Newton. İLE/VE Leibniz. )


- DENEYİME AÇIK/LIK ile/ve/<> DIŞADÖNÜK/LÜK


- DENEYİMLEME ile İÇSELLEŞTİRME

( TO EXPERIENCE vs. INTERNALIZATION )


- DENEYİMLEMEK ile/ve/<>/>/< DEYİMLEMEK


- DENEYİMLEMEK ile/ve/<> GÖZLEMLEMEK


- DENEYİMLENİLEBİLECEK OLANIN "İSTENİLMESİ/BEKLENİLMESİ" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DENEYİMLEMEKTE OLUNAN


- DENEYİMLER:
NİTELİKSEL ile/ve/||/<> YÖNELİMSEL


- DENEYİMLEYEN ile/ve/||/<> DENEYİMLEME BAĞI ile/ve/||/<> DENEYİMLENİLEN


- DENEYİMSEL TAMAMLIK ile SONUÇLU TAMAMLIK ile TÜMEL TAMAMLIK ile YAKIN GEÇMİŞ TAMAMLIK ile TAMAMLIK GÖRÜNÜŞÜ

( EXPERIENTIAL PERFECT vs. RESULTATIVE PERFECT, PERFECT OF RESULT vs. PERFECT OF PERSISTENT SITUATION vs. ... vs. PERFECT ASPECT )


- DENEYLENEBİLİR BİLGİ ile/ve/değil/<> DENEYİMLENEBİLİR BİLGİ


- DENEYSEL ile/ve/değil DENEYİMSEL


- DENEYSEL ile/ve/<>/değil/yerine RASTLANTISAL


- Denge için DİNLE!!!


- Denge için SUS!!!


- DENGE ve ADÂLET


- DENGE ile/ve/||/<> DENETİM


- DENGE ile/ve/<> DİNGİNLİK


- DENGE ve/=/< DÖNGÜ

( BALANCE and/=/< TRANSFORMATION )


- DENGE ile EŞİTLİK


- DENGE ve/<> HUZUR


- DENGE ve/||/<>/> KONFOR[=> ÇÜRÜME] ve/||/<>/> SORUN ve/||/<>/> KARMAŞA ve/||/<>/> ÇÖZÜMLER/ÇARELER

( En "dengeli" ya da eşit durum, ölümdür. VE/||/<>/> En konforlu durum, çürümedir ve mezarlıktadır. VE/||/<>/> En büyük/ciddi "sorunlar" ile harekete geçilir. VE/||/<>/> En hareketli ortamlarda karmaşa ve kargaşa oluşur. VE/||/<>/> Daha iyi/nitelikli/isabetli çözümler oluş(tur)maya başlarız. )


- DENGE ve/||/<> SÜKÛNET


- DENGELEYİCİLİK ile/ve BÜTÜNLÜK


- Dengeli KONUŞ!!!


- DENGELİ ile/ve/||/<> BÜTÜNLÜKLÜ


- DENGELİ ile/ve/||/<> İYİLEŞTİRİCİ


- DENGİ ile/ve GUARDIA

( Sivrisinekten geçer. İLE/VE Sudan geçen bir parazit. [Bağırsaklara yerleşiyor. 3-4 gün ateş yapıyor. İshal ve gaz çıkışı en önemli işaretleri. Bir hapla bu parazitin yok edilmesi gerekiyor.]
[Papua Yeni Gine'de sıkça karşılaşılan hastalıklar] )


- DENGİNİ ARAMAK/ARAYAN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KENDİNİ ARAMAK/ARAYAN

( "Küçük zihinliler". DEĞİL/YERİNE İleri zihinliler. )


- DENGİNİ BULMAK ile/ve/||/<>/> DENGENİ BULMAK


- DENİR ile DENİLİR


- DENİZ ASLANI/FOK ile DENİZ AYISI/İNEĞİ (MANAT)

( Gebelik süreleri 11 aydır. Her seferinde tek bir yavru doğurur. Doğurunca hemen bir yenisine gebe kalır. İLE 1.5 - 2 m. boyunda, bitkiyle beslenen bir deniz memelisi. )

( SEA LION/SEAL vs. SEA COW )

( PHOCA cum TRICHECHUS MANATUS / ARCTOCEPHALUS URSINUS )


- DENİZ ASLANI ile AVUSTRALYA DENİZ ASLANI

( )


- DENİZ ASLANI ile/değil TAKLİTÇİ AHTAPOT


- DENİZ ASLANI ile YELELİ DENİZ ASLANI

( ... İLE Güney kutbunda yaşarlar. )


- DENİZ BÖRÜLCESİ PİŞİRMEK/KAYNATMAK:
SOĞUK SUDA değil KAYNAR SUDA

( Fokurdayan kaynar suda, ateşi ve haşlama süresini iyi ayarlamak, yumuşamasını sürekli takip etmek gerekir. Saplarından da titizlikle sıyırmayı gerektirir. Üzerine de (sızma) zeytinyağı ve limon sıkarak yemeye hazırdır. [Bitkinin kendi tuzlu olduğundan dolayı da, tuz atmamak gerekir.] )


- DENİZ FOKU ile/ve GÖL FOKU

( ... İLE/VE Sadece Baykal Gölü'nde yaşar. )


- DENİZ KAPLUMBAĞALARI ALT SINIFLARINDA:
SİNİ ile D.KAPLUMBAĞASIGİLLER ile ZEYTİN RENKLİ ile ARCHELON ile PROTOSTEGA ile TOXOCHELYIDAE ile THALASSEMYDIDAE ile PROTOSTEGIDAE

( İki yılda bir çiftleşirler.[Altı yuvaya kadar, her yuvaya yüzden fazla yumurta bırakabilir.][Yavrular, yaklaşık altmış günde yumurtalarından çıkar.] İLE ... İLE ... İLE ... İLE ... İLE ... İLE ... )


- DENİZ KAPLUMBAĞALARINDA:
CARETTA CARETTA/KUTU KAPLUMBAĞASI ile YEŞİL KAPLUMBAĞA/CHELONIA MYDAS

( Caretta Caretta Kaplumbağa'larının yumurtlama dönemi: 25 Mayıs - 30 Temmuz arasında yumurtlama, 01 - 30 Ağustos arasında yumurtadan çıkışlar!!! )

( Özellikle Çıralı - Antalya sahilinde onları izleyerek ve bu ilgi sayesinde sahilin talan edilme girişimlerini engellemeye destek olmanızı rica ederiz!!! )

( Ayakların dış tarafında, iki tırnak bulunur.[Ön ayakları, palet biçimini almıştır. Ön ayaklar, arka ayaklardan daha büyüktür.] İLE Ön ayaklarında, bir tırnak bulunur. )

( Kabukların arkası, kalp biçimindedir. Kabuk, açık renkli; sırt, kırmızı ve kahverengidir. İLE Kabukları daha koyu kahverengidir. )

( Büyüklükleri, 1 m.'dir. 40-150 kg. ağırlığında olabilirler. İLE Büyüklükleri, 1.40 cm. olabilir. 30-100 kg. olanlarına rastlanılabilmektedir. )


- DENİZ KAPLUMBAĞASI ile DERİ SIRTLI DENİZ KAPLUMBAĞASI


- DENİZ KAPLUMBAĞASI ile ŞAHİN GAGALI/GÖKKUŞAĞI PARLAYAN DENİZ KAPLUMBAĞASI

( ... ile Şahin Gagalı Deniz Kaplumbağası )

( ... cum ERETMOCHELYS IMBRICATA )


- DENİZ KULAĞI ile/<> DENİZ KESTANESİ

( Deniz kulağı yavruları, deniz kestanesinin koruması altında olabilir. )


- DENİZ ÖRDEĞİ ile YABAN ÖRDEĞİ/ANGUT ile PEKİN ÖRDEĞİ


- DENİZ OTOBÜSLERİNDE:
AUTHORISED PERSONNEL ONLY yerine ANCAK YETKİLİ KİŞİ GİREBİLİR


- DENİZ SALYANGOZU ile/ve KÖPEK DENİZ SALYANGOZU


- DENİZ SEVİYESİ ile/ve/değil EŞİK


- DENİZ TAŞITLARINDA:
SANCAK ile/ve İSKELE


- DENİZ ÜSTÜ ile/ve DENİZ ALTI


- DENİZ YENGECİ ile TATLI SU YENGECİ

( SERETÂN-I BAHRÎ ile ... )


- DENİZ YILANI ile ÇİZGİLİ DENİZ YILANI ile MERCAN YILANI ile OK YILANI ile MIZRAK YILANI ile SU YILANI

( Hint Okyanusu'ndan Büyük Okyanus'a kadar ılık sahil sularında bulunurlar. Tamamının yüzgeç benzeri bir kuyruğu bulunur ve çoğu onlara yılan balığı benzeri bir görüntü kazandıran yandan basık bir gövdeye sahiptir. Solungaçları bulunmaz ve soluk alabilmek için düzenli olarak yüzeye çıkmak zorunda kalırlar. Bazıları tüm yılanlar arasındaki en güçlü zehire sahiptir. Bazıları uysal yaradılışlı ve sadece uğraşıldıklarında ısırırlarken iken bazıları da daha fazla saldırgandır. 62 türü kapsayan 17 cins bulunmaktadır. İLE Kırmızı olan gövdesinde, halka biçiminde siyah lekeler bulunan bir Amerikan yılanı. İLE Başı pullu, boyu iki metre kadar olan, zehirli ve tehlikeli bir yılan. İLE Andlar'ın doğusunda, Güney Amerika'nın kuzey kesimlerindeki tropik alçak bölgelerinde bulunan bir çukur engerek türüdür. Tanımlanmış herhangi bir alt türü bulunmamaktadır. İLE Suyılanıgillerden, uzunluğu 50 cm. olan, su kenarlarında ve bağlarda yaşayan bir yılan. )

( 50'den fazla deniz yılanı türü bulunmaktadır. )

( Deniz yılanlarının bazıları, en zehirli kara yılanı olan kara mambalar kadar zehirli olabilir. )

( PELAMIS PLATURUS cum ELAPS CORALLINUS cum ZAMENIS GAMONENSIS cum BOTHROPS ATROX cum CERASTES HASSELQUISTII, NATRIX NATRIX )


- DENİZ YILANI ile/değil TAKLİTÇİ AHTAPOT


- DENİZ/GÖL/IRMAK ile/ve/||/<> BALIKLAVA

( ... İLE/VE/||/<> Deniz, göl ve ırmaklarda balık yatağı olan yer. )


- DENİZ/OKYANUS ile/değil BATYAL[< Fr. < Yun.]

( ... İLE/DEĞİL 200 ilâ 1.000 m. arasında derinliği olan deniz. )


- DENİZ ile ARA DENİZ

( ... İLE Okyanuslardan dar ve az derin boğazlarla ayrılan, karaların arasına sokulmuş deniz. )


- DENİZ ve/||/<> DALGA

( Enerji. VE Etki eden enerji. )


- DENİZAĞZI/AHMEZ

( Suyun içinde sürekli açılıp kapanan bir deniz canlısı. )


- DENİZALTI ile BATİSKAF[Fr. < BATHYSCAPHE]

( Deniz yüzeyinin altında ve üstünde yol alabilen savaş ya da araştırma gemisi. İLE Deniz diplerinde inceleme yapmak için kullanılan araç. )


- DENİZALTININ:
SOL KANADI ile/ve/||/<> SAĞ KANADI

( Dışbükey. İLE/VE/||/<> İçbükey. )

( Ön tarafta bulunan sol kanat açılarak, basıncın, alttan itmesi ve motor/pervâne desteğiyle yüzeye çıkılır. İLE/VE/||/<> Ön tarafta bulunan sağ kanat açılarak, basıncın, üstten bastırması ve motor/pervâne desteğiyle dalış yapılır. )


- DENİZANASI ile/ve KUTU DENİZANASI

( ... İLE/VE En zehirlisidir. [Tek bir kerede çıkan zehir, aynı anda 60 yetişkini öldürebilir.] )

( ... İLE/VE Pasifik sularında yaşarlar. )

( ... ile Kutu Denizanası )

( FERC-ÜL-BAHR ile/ve ... )

( JELLYFISH vs./and ... )

( COTYLORHIZA TUBERCULATA cum/et JELLY-FISHUS STIGALOTUS )

( MEDÜZ ile/ve ... )


- DENİZANASI ile PUSULA DENİZANASI


- DENİZASLANI ile AVUSTRALYA DENİZASLANI

( SEA LION vs. AUSTRALIAN SEA LION )


- DENİZASLANI ile FOK

( Daha kalın kürkü vardır. İLE Daha yağlıdır. )

( Kulakları gözle görülür. İLE Arka kanatları arkaya doğru bakar. )

( Fokların gözleri deniz altında bulanık görmez. )

( Fok ile Denizaslanı iskeletlerinin farkları )

( Alttaki. İLE Üstteki. )

( SEA LION vs. SEAL
Denizaslanı ile Fok )

( ZALOPHUS CALIFORNIANUS cum PHOCA )


- DENİZASLANI ile GÜNEY DENİZASLANI


- DENİZATI ile KÜÇÜK/CÜCE DENİZATI

( Denizatlarının dişileri, sırtlarındaki şeritlerden anlaşılmaktadır. )

( ... İLE Endonezya resiflerinde yaşarlar. )


- DENİZATI ile YAPRAKSI DENİZ EJDERİ


- DENİZATI ile YOSUN BİÇİMİNDE DENİZATI

( SEA HORSE vs. SEA HORSE IN THE SHAPE OF MOSS )

( HIPPOCAMPUS HIPPOCAMPUS cum ... )


- DENİZAYGIRI/MORS[Laponca] ile FOK

( ... İLE Tüm memeliler arasında, sütü, en yağlı olandır. [Yavrusunun hızlı büyümesinin zorunluluğundan dolayı][Birkaç hafta içinde sütten kesilirler] )

( Mors/Denizaygırı ile Fok )

( ... ile FUKME )

( WALRUS vs. SEAL[< Sami dilinden] )

( ODOBENUS ROSMARUS cum PHOCA )

( LA MORSA con ... )


- DENİZAYGIRI/MORS ile PASİFİK DENİZAYGIRI

( ... İLE Alaska'da ve Kuzey Kutbu'nda yaşarlar. )


- DENİZÇAKISI

( Kuma, dikine gömülerek yaşayan, çakı diye de adlandırılan, 20 cm. boyunda, ikiçenetli yumuşakça. [Lat. SOLEN] )


- DENİZÇAKISI ile DENİZDANTELİ ile DENİZGERGEDANI ile DENİZHIYARI[HOLOTÜRİT (Yun.)] ile DENİZISIRGANLARI ile DENİZİĞNESİ ile DENİZİNEĞİ/MANATİ[MANATEE] ile DENİZKADAYIFI ile DENİZKAZI ile DENİZKEDİSİ/DENİZMAYMUNU ile DENİZKESTANESİ ile DENİZKIRLANGICI ile DENİZKOZALAĞI ile DENİZKÖPÜĞÜ ile DENİZKULAĞI ile DENİZMARULU ile DENİZMENEKŞESİ ile DENİZÖRDEĞİ ile DENİZÖRÜMCEĞİ ile DENİZPALAMUDU ile DENİZREZENESİ ile DENİZŞAKAYIĞI ile DENİZTARAĞI ile DENİZTAVŞANCILI/BALIKKARTALI ile DENİZTAVŞANI ile DENİZYILANI ile DENİZYILDIZI

( Kuma, dikine gömülerek yaşayan, çakı diye de adlandırılan, 20 cm. boyunda, ikiçenetli yumuşakça. İLE Sıcak denizlere özgü, taşımsı bir tür polip birikintisi oluşturan deniz hayvanı. İLE Balinagillerden, 8-10 m. uzunluğunda, erilinin üst çenesinde iki uzun diş bulunan bir deniz memelisi. İLE Denizhıyarlarından, boyu 25 cm. kadar olabilen, yuvarlak ve yumuşak gövdeli derisidikenli. İLE Salgıladıkları sıvılarla insan derisinde, ısırgan etkisi uyandıran, iri medüzleri içine alan selentereler sınıfı. İLE Yuvarlak somaklı, gövdesi ince ve uzun bir deniz balığı. İLE Amerika ve Afrika'nın tropikal kıyı sularında yaşayan, 2-3 m. uzunluğunda deniz memelisi. İLE Esmer suyosunlarından bir deniz bitkisi. İLE Denizde yaşayan, ayakları yüzgeç biçimindeki tüm kaplumbağalara verilen genel ad. İLE Yazın, kutup bölgelerinde yaşayan, kışın, ılık kıyılara göçen, kısa ve ince gagalı, siyah bacaklı, yabani bir tür kuş, akbaş. İLE Tümbaşlılar takımından, gövdesi ince uzun, büyük başlı, derin ve büyük denizlerde yaşayan bir balık. İLE Hareket edebilen dikenlerle örtülü, yuvarlak kalker kabuklu, derisidikenlilerden bir yumuşakça. İLE Balıkçın. İLE Konik biçimli, kavkısında bir yarık bulunan karındanbacaklı yumuşakça. İLE Lületaşı. İLE Yassı kavkılı, içi sedefli, 10 cm. uzunluğunda bir deniz yumuşakçası. | Açık denizden bir kum setiyle ayrılmış ya da kıyı dilinin gelişmesiyle göl biçimini almış, sığ koy ya da körfez, lagün. İLE Sığ sularda bulunan, ince, levhaya benzeyen yaprakları olan yeşil suyosunu. İLE Çançiçeğinin bir türü. İLE Perdeayaklılardan, kıvrık gagalı, açık denizlerde yaşayan bir kuş, denizördeği, fırtınakuşu. İLE Kabuklu bir böcek türü. İLE Kıyı kayalarının üzerinde, yapışık olarak yaşayan, beyaz kalkerli plakalarla çevrili, koni biçiminde, küçük, kabuklu bir böcek. İLE Maydanozgillerden, deniz kumsallarında bol olarak yetişen, ıtırlı bir bitki. İLE Kayalıklara yapışık olarak yaşayan, dokunaçları çok ve uzun, güzel renkli bir polip türü. İLE İkiçenetli kabuklu bir yumuşakça türü. İLE Ağız dokunaçları geniş ve etli, uzun, çıplak gövdeli deniz yumuşakçası. İLE Yılanlar takımından, çok zehirli, kürek biçiminde, yassı kuyruklu, Hint ve Pasifik Okyanuslarında yaşayan bir hayvan. İLE Denizyıldızlarından, yıldız biçiminde, beş kolu olan, kayalıklar üzerinde yaşayan derisidikenli. )

( SOLEN cum MİLLE POROS cum MONODON MONOCEROS cum HOLOTHURION cum ... cum SYNGNATHUS ACUS cum HYDRODAMALIS GIGAS cum ALARIA ESCULENTA cum BERNICLA cum CHIMAERA MONSTROSA cum ECHINUS ESCULENTUS cum STERNA HIRUNDO cum CONUS cum ... cum HALLOTIS cum ULVA LACTUCA cum ... cum THALASSSIDROMA PELAGICA cum MAJA SQUINADO cum BALANUS cum CRITHMUM MARITIMUM cum ANEMONIA ACTINIA cum PECTEN cum PANDION HALIATAETUS cum CYCLOPTERUS LUMPUS cum HYDROPH'S cum ASTER )


- DENİZCİLİK ile/ve ASTRONOMİ


- DENİZCİLİK ile GEMİCİLİK


- DENİZCİLİK ile ÜSKÜDAR VAPURU FACİASI

( )


- DENİZE EN UZAK BAŞKENT:
ULAN BATUR

( Dünyanın en soğuk başkenti olarak görenler de vardır. )

( 1778 yılında kurulmuştur. Halha dilinde, "Kızıl Kahraman" anlamına geliyor. Deniz seviyesinden yüksekliği 1350 m. Dört dağın çevrelediği kentte, yazın sıcaklık 30 dereceye yükselirken, kışın -30 dereceye kadar düşebiliyor. Pekin ile St. Petersburg arasındaki "Çay yolu" üzerinde yer almaktadır. )


- DENİZFİLİ ile GÜNEY DENİZFİLİ

( ... İLE Erilleri, dişillerinden 6 kat daha büyüktür.[4 ton ağırlığındalardır.] )

( Suyun altında, 2 saat kalabilirler. [1.5 km. derine inebilirler.][Vurgundan kaçınabilmek için ciğerlerindeki tüm havayı boşaltırlar ve damarlarındaki emilmiş olan oksijeni kullanırlar.][Daldıklarında, kalp atışları dakikada 94'e kadar düşer.] )

( Gövdelerinde, çoğu memelinin 2 katı kadar kan vardır. )

( ELEPHANT SEAL vs. SOUTH ELEPHANT SEAL
Deniz Fili ile Güney Deniz Fili Deniz Fili )

( ... cum MIROUNGA LEONINA )


- DENİZİN:
"KABARMASI" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DALGALANMASI


- DENİZİNEĞİ ile DUGONG


- DENİZİNEĞİ ile STELLER DENİZİNEĞİ

( ... İLE Ne yazık ki, soyu tükenmiştir. :( )


- DENİZKIZI ile DENİZ KIZI

( Balık. İLE Mitoloji. )


- DENİZLİ ile/ve VAN ile/ve MALATYA ile/ve NİĞDE ile/ve UŞAK ile/ve ISPARTA


- DENİZYILDIZI ile GÜNEBAKAN DENİZYILDIZI

( Kevgire benzeyen ve Madreporite adı verilen açıklıklarından içeri deniz suyunu alır ve içerideki mekanizmayla ayak tüplerine dağıtır. [Suyu sürekli alıp vererek şaşırtıcı biçimde hızlı hareket eder. (Bazı türleri dakikada 1 metre gidebilmektedir.)] )

( Alt kısımlarını kaplayan çok görevli yüzlerce tüp bacak bulunur. [Soluk almak, hareket etmek ve kendini avına yapıştırmak üzere] )

( Bacaklarının ucunda ışık algılayıcısı görevi gören "göz noktaları" bulunur. )

( Her bir bacak üstünde büyük eşeysel örgenler bulunur fakat bu örgenlerini açamadıkları için erili dişilden ayırmak olanaksızdır. )

( Yumurtlarken öbekler oluştururlar. [Eril olanlar yumurta görürse spermlerini suya bırakır. Dişiller etrafta sperm görürse bir seferde 2.5 milyon kadar yumurta salabilir. ] ( Derilerindeki duyu hücreleri sayesinde avlarının etrafa saldığı kokular, koku tüyleri aracılığıyla algılanır ve kimyasal değişime tepki verilir. )

( "Ön"leri ya da "arka"ları yoktur. [Yıldız şeklinde olmalarından dolayı] )

( Bir ağzı ve bir kloak'ı bulunur. [Ağız altta, kloak üstte!] )

( Bir parçaları kopsa bile yeniden oluşturabilmektelerdir. [Linckia türü, büyük bir bölümünü bile tekrar oluşturabilir. (Büyük bir kol, küçük bir gövde ve dört küçük kol olarak başlar.)] )

( Olgunlaşmış olanlarının dikenli derileri kendilerini kızdıracak herşeyi sokabilecek küçük kıymıklarla kaplıdır. )

( Asalaklardan korunmak için kendi derilerini tımar edebilirler. [Luidia adlı türü, yakalandığı zaman bir anda kendini parçalara ayırabilir.] )

( İstiridyelere yaklaşık 30 dk. boyunca uyguladığı düşük basınçla kabuklarını açtırırlar. )

( 1600 kadar türü bilinir. )

( ASTER )

( NECM-ÜL-BAHR ile ... )

( STARFISH vs. ... )


- DENİZYILDIZI ile GÜNEŞ DENİZYILDIZI


- DENİZYILDIZI ile TRİTON DENİZYILDIZI


- DENK/LİK ile/ve ÖZDEŞ/LİK


- DENK ile KÜFÜV

( ... İLE Birbirine benzeyen ya da yakışan. )


- DENKLEM DERECELERİ/TİPLERİ


- DENKLEM ile/ve ÇOK BİLİNMEYENLİ DENKLEM/LER

( EQUATION vs./and POLYNOMIAL EQUATION/S )


- DENKLEMLERDE EŞİKLER:
PİSAGOR ile/ve/||/<>/> LOGARİTMA ile/ve/||/<>/> TÜREV ile/ve/||/<>/> KARMAŞIK SAYI

( )

( )


- DENKLİK ile/ve/<> BÜTÜNLÜK


- DENKLİK ile İZDÜŞÜM


- DENKÖBEK/SONSAL SINIFLAMA = CATEGORY[İng.] = CATEGORIE[Fr.] = KATEGORIE[Alm.] = PRAEDICAMENTUM[Lat.] = KATEGORIA[Yun.] = CATEGORÍA[İsp.]


- DENKÖBEKLER/SONSAL SINIFLAMALAR/KATEGORİLER:
ARİSTOTELES'TE ile/ve/<>/> FARABÎ'DE ile/ve/<>/> KANT'TA

( * TÖZ/CEVHER
* NİCELİK/KEMMİYET
* NİTELİK/KEYFİYET
* GÖRELİLİK/İZÂFET
* MEKÂN
* ZAMAN
* KONUM
* MÜLKİYET
* FİİL
* İNFİAL

ile/ve/<>/>

* TÖZ/CEVHER [ALİ]
* GÖRELİLİK/İZÂFET
* NİCELİK/KEMMİYET [KISA]
* NİTELİK/KEYFİYET [SARIŞIN]
* ZAMAN/METÂ [BUGÜN]
* YER/EYN [ÇARŞIDA]
* DURUM/KONUM(VAZ'I) [AYAKTA DURUYOR]
* SAHİP/MÂLİK OLMA(LE) [AHMET'İN KALEMİ]
* ETKİNLİK(EN YEF'AL) [BÜKÜYOR]
* EDİLGİNLİK(EN YENFA'AL) [BÜKÜLÜYOR]

ile/ve/<>/>

* NİCELİK: BİRLİK | ÇOKLUK | TÜMEL
* NİTELİK: GERÇEKLİK | YOKSUNLUK | SINIRLILIK
* BAĞINTI: NESNE VE ÖZELLİĞİ | NEDEN VE ETKİ | TOPLULUK
* MODALİTE: OLASILIK | VARLIK | ZORUNLULUK )


- DENOUNCE/DISSOLUTION >< RATIFICATION

( Fesih. >< Onay. )


- DENSE vs. "HEAVY"


- DENSE vs. BUSY


- DENSITY vs./and SHARING


- DENSİZ/LİK ile/ve/<> DANGALAK/LIK ile/ve/<> DALYARAK/LIK


- DENSİZ/LİK ile/ve/<> PATAVATSIZ/LIK


- DENTROLOJİ

( Ağaç bilimi. )


- DENY vs. REJECTION vs. OBJECTION


- DEONDROKRONOLOJİ

( İklim değişikliklerini inceleyen bilim dalı. )


- DEONTOLOJİ(ÖDEV BİLİMİ) = İLM-İ VEZAİF = DEONTOLOGY[İng.] = DÉONTOLOGIE[Fr.] = DEONTOLOGIE[Alm.]


- DEONTOLOJİ/DEONTOLOGY[İng.] değil/yerine/= MESLEK AHLÂKI BİLİMİ


- DEONTOLOJİ/K değil/yerine/= ÖDEVBİLİM/SEL / ÖDEVSEL


- DEONTOLOJİST değil/yerine/= ÖDEVBİLİMCİ


- DEONTOLOJİZM değil/yerine/= ÖDEVBİLİMCİLİK


- DEPAR[Fr.] değil/yerine ÇIKIŞ


- DEPARTMAN değil/yerine/= BÖLÜM


- DEPENDENCE vs. ATTACHMENT


- DEPENDENT vs. DEPENDANT


- DEPLASMAN/DISPLACEMENT[İng.] değil/yerine/= YER DEĞİŞTİRME


- DEPLAZMOLİZ değil/yerine/= SU ALMA/YUTMA


- DEPLESYON/DEPLETION[İng.] değil/yerine/= TÜKENME | SİLINME


- DEPO[Fr. < DÉPÔT] ile HANGAR[Fr. < Cerm.]

( Korunmak, saklanmak ya da gerektiğinde kullanılmak için bir şeyin konulduğu yer, ardiye. | Bir malın toptan satıldığı ve çokça bulunduğu yer. | Ordu mallarının saklandığı, bakımlarının yapıldığı yer, debboy. İLE Uçak, araba, tarım aracı, eşya gibi nesneleri barındırmaya yarayan, kapalı yer. )


- DEPO/KÖMÜRLÜK değil/yerine EV/OFİS/APARTMAN/PARK


- DEPO değil/yerine/= YIĞ


- DEPOLANANIN DİLİ ile/ve/değil/yerine KULLANILANIN DİLİ


- DEPOLARİZASYON/DEPOLARIZATION[İng.] değil/yerine/= KUTUPSUZLAŞMA


- DEPOZİT değil/yerine/= GÜVENCE AKÇESİ


- DEPREM / ZELZELE/ZİLZÂL/ZELZAL/ZÜLZAL[Ar.] değil/yerine/= YER SARSINTISI/YER SARSAN


- DEPREM, ÖLDÜRMEZ ve/||/<> KUSURSUZ CİNAYET YOKTUR

( [ne yazık ki]/[fakat] Kötü yapı öldürür. VE/||/<> Kusurlu soruşturmalar vardır. )


- DEPREM ve/||/<> YANGIN

( )


- DEPREMDE:
ÇÖKMEK ile/ve/||/<> KAPANMAK ile/ve/||/<> TUTUNMAK

(



)


- DEPREMDE:
P DALGASI ile/ve/> S DALGASI


- DEPREMDE:
RICHTER ÖLÇÜMÜ ile/ve/yerine MMS[Moment Magnitude Scale-Moment Büyüklüğü Ölçeği]

( 600 km.lik mesafede meydana gelen sismik dalgaları ya da titreşimi ölçer. İLE/VE/YERİNE Depremin açığa çıkardığı enerjinin ifade edilmesidir. Fayın iki parçası arasındaki kayma mesafesini etkilenen toplam alanla çarpar. )

( Depremde İlk 72 Saat )

( Deprem nedir?
Yer kabuğu içindeki kırılmalar nedeniyle ani olarak ortaya çıkan titreşimlerin dalgalar halinde yayılarak geçtikleri ortamları ve yer yüzeyini sarsma olayına denir.

Deprem, insanın hareketsiz kabul ettiği ve güvenle ayağını bastığı toprağın da oynayacağını ve üzerinde bulunan tüm yapılarında hasar görüp, can kaybına uğrayacak biçimde yıkılabileceklerini gösteren bir doğa olayıdır.

Depremin nasıl oluştuğunu, deprem dalgalarının yer yuvarı içinde ne biçimde yayıldıklarını, ölçü aletleri ve yöntemlerini, kayıtların değerlendirilmesini ve deprem ile ilgili öteki konuları inceleyen bilim dalına "sismoloji" denir.

Magnitüd(büyüklük) ve şiddet arasındaki fark nedir?
Magnitüd(büyüklük), depremin kaynağında açığa çıkan enerjinin bir ölçüsü; şiddet ise depremin yapılar ve insanlar üzerindeki etkilerinin bir ölçüsüdür. Depremlerin ardından açıklanan 4.1, 5.6, 3.2 gibi sayılar, depremin büyüklüğüdür.

Depremin magnitüdü (büyüklüğü) nasıl ölçülür?
Depremin magnitüdü, belirli bir zaman diliminde kaydedilen sismogram üzerindeki deprem dalgalarının genliğinin logaritması olarak tanımlanır.

ML (Richter Ölçeği): 1930 yılında Charles Richter tarafından geliştirilmiştir ve dalga genliğinin logaritması olarak tanımlanır. Açıklanan ölçümlerde depremin farklı dalgalarına göre MB, MS, MW ve MD olarak verilen büyüklükler Richter ölçeğine göre hesaplanan diğer büyüklük birimleridir.

Depremin şiddeti nedir?
Depremin yer yüzeyindeki etkileri depremin şiddeti olarak tanımlanır. Şiddetin ölçüsü, kişilerin deprem sırasında uykudan uyanmaları, mobilyaların hareket etmesi, bacaların yıkılması ve toplam hasar gibi çeşitli kıstaslar göz önüne alınarak yapılır. Şiddeti tanımlamak için birçok ölçek geliştirilmiştir. Bunlardan en yaygın olarak kullanılanı Değiştirilmiş Mercalli Şiddet Ölçeğidir (Modified Mercalli (MM) Intensity Scale). Bu ölçek, Romen rakamları ile belirlenen 12 düzeyden oluşur. Hiçbir matematiksel temeli olmayıp tamamen gözlemsel bilgilere dayanır.

P ve S dalgası nedir?
P dalgası: Kayıtçılara ilk ulaşan deprem dalgasıdır. Hızı kabuğun yapısına göre 1.5 ile 8 km/sn arasında değişir. Tanecik hareketleri yayılma doğrultusundadır (boyuna dalga). Yıkım etkisi düşüktür.
S dalgası: Kayıtçılara ikincil olarak ulaşan deprem dalgasıdır. Hızı P dalgası hızının yüzde 60'ı ile yüzde 70'i arasında değişir. Tanecik hareketleri yayılma doğrultusuna dik ya da çaprazdır (enine dalga). Yıkım etkisi yüksektir.

Artçı Deprem(Aftershock) nedir?
Ana depremi izleyen daha küçük sarsıntılar dizisidir.

Artçı Depremler(Aftershocklar) ne kadar süre ile devam eder?
Belirli bir süresi yoktur, 1 ay da olabilir 2 yıl da...
Depremin süresi ne kadardır?
Bir ile doksan saniye arasında değişir.

Depremler önceden belirlenebilir mi?
Var olan koşullarda depremin önceden belirlenmesi olanaksızdır.

Fay nedir?
Yer kabuğunu oluşturan kayaçların bir yüzey boyunca kırılması ve oluşan iki parçanın birbirine göre göreceli olarak yer değiştirmesidir.

Kuzey Anadolu Fay Hattı nedir?
Doğu'da Karlıova ile Batı'da Mudurnu vadisi arasında Doğu-Batı doğrultusunda bir yay gibi uzanır. Dünyanın en etkin ve en önemli kırık hatları arasında yer alan Kuzey Anadolu fay hattının uzunluğu yaklaşık 1200 km.'dir; genişliği ise 100 m ile 10 km arasında değişir.

Deprem olan her yerde fay var mıdır?
Eğer yoksa bile yeni bir tane oluşmuştur.

Deprem nerelerde oluşur?
Deprem herhangi bir yerde ve herhangi bir zamanda oluşabilir. Genel olarak depremlerin kabuğu oluşturan levhaların sınırlarında oluştuğu söylenilebilir. Dünyanın çeşitli yerlerinde benzer nitelikte depremlerin tekrarlandığı gözlemlenmiştir ve bu kesiler hep levha sınırlarıdır. Depremlerin yoğun olarak gözlendiği bölgeler yeryüzünde üç ana kuşak oluşturur.

Kuşak (Pasifik Deprem Kuşağı): Şili’den kuzeye doğru Güney Amerika kıyıları, Orta Amerika, Meksika, ABD’nin batı kıyıları ve Alaska’nın güneyinden Aleutian Adaları, Japonya, Filipinler, Yeni Gine, Güney Pasifik Adaları ve Yeni Zelanda’yı içine alan en büyük deprem kuşağıdır. Yeryüzündeki büyük depremleri %81'i bu kuşak üzerinde gerçekleşir.

Kuşak (Alpine): Endonezya'dan (Java-Sumatra) başlayıp Himalayalar ve Akdeniz üzerinden Atlantik Okyanusu’na ulaşan kuşaktır. Yeryüzündeki büyük depremlerin %17'si bu kuşakta oluşur.

Kuşak (Atlantik): Bu kuşak, Atlantik Okyanusu ortasında yer alan levha sınırı (Atlantik Okyanus Sırtı) boyunca uzanır.

Türkiye’de kaydedilen en büyük deprem hangisidir?
Aletsel dönemde ülkemizde kaydedilen en büyük deprem 26 Aralık 1939 Erzincan'da olmuştur. Gece yarısı olan depremde yaklaşık 33 bin kişi yaşamını kaybetmiştir.

Dünyada kaydedilen en büyük deprem hangisidir?
1900'den bu yana kaydedilen en büyük deprem, 22 Mayıs 1960'ta, Şili'de olmuştur (Magnitud= 9.5 Mw).

Yeryüzünde en az sallanan kıta hangisidir?
Depremi en az olan kıta, Antarktika'dır. )

( image

image

image )


- DEPREMİN:
BÜYÜKLÜĞÜ ile/ve/||/<> ŞİDDETİ

( Depremin büyüklüğü:

Kırılan yerkabuğu yüzeyinin büyüklüğünü ve dolayısıyla ortaya çıkan enerjinin düzeyini belirten bir ölçüdür. Batı dillerinden aktarımla "magnitüd" olarak da adlandırılır ve bu nedenle M harfiyle gösterilir.

Büyüklük; aritmetik değil logaritmik olarak artar. Yani her bir tam sayı arasında 10 kat fark vardır. Örneğin M = 2,0 büyüklüğünde bir deprem, yeryüzünün derinliklerinde yaklaşık bir futbol sahası büyüklüğünde bir kırığın meydana geldiğini gösterir. Büyüklük bir birim artarsa, yani 3,0 büyüklüğünde bir deprem oluşmuş ise yaklaşık 10 futbol sahasına eşit bir alanın kırılmış olduğu anlaşılır. Aynı biçimde 4,0 büyüklüğü 100 futbol sahasına, 5,0 büyüklüğü 1.000 futbol sahasına denk düşer.

Deprem büyüklüğü, sismometre ile ölçülür. Birçok farklı ölçüm yöntemi vardır. ABD'li mucidi Charles Francis Richter’in soyadıyla anılan Yerel (Lokal) Büyüklük (Ml) bunlardan biridir.

Richter gibi görece eski yöntemlerde kullanılan ölçekler, sismografın merkez üssüne uzaklığı ve depremin büyüklüğü gibi değişkenlerden etkilenir. Bu değişkenlere göre hata payları artıp azalabilir.

İLE/VE/||/<>

Depremin şiddeti:

Büyüklük(magnitüd) depremin kaynağında açığa çıkan enerjinin bir ölçüsü iken; şiddet ise depremin yapılar ve bireyler üzerindeki etkilerinin bir ölçüsüdür.

Bu nedenle büyüklük, her yerde geçerli, nesnel, tekil bir göstergedir. Depremin şiddeti ise konuma göre değişir ve ölçüm özneldir.

Bir bölge, merkez üssünden daha uzak olduğu hâlde, örneğin zemin yapısı nedeniyle depremi daha şiddetli deneyimleyebilir. Son İzmir depreminde dereler arasındaki alüvyonlu bölgede birçok binanın yıkıldığı Bayraklı buna bir örnektir.

Deprem şiddetinin ölçüsü, bireylerin sarsıntı sırasında uykudan uyanması, mobilyaların hareket etmesi, bacaların yıkılması ve toplam hasar gibi çeşitli kıstaslar göz önüne alınarak belirlenir.

Şiddeti tanımlamak için de birçok ölçek geliştirilmiştir. Bunlardan en yaygın olarak kullanılanı, Değiştirilmiş Mercalli Şiddet Ölçeği diye adlandırılmıştır. Bu ölçek, Romen rakamları ile belirlenen 12 düzeyden oluşur. Hiçbir matematiksel temeli olmayıp bütünü ile gözlemsel bilgilere dayanır.



)


- DEPRESİF ile MELANKOLİK

( [günümüzde] Hem erilde, hem dişilde. İLE [eskiden][daha çok] Dişilde. )


- DEPRESÖR/DEPRESSOR[İng.] değil/yerine/= AŞAĞI ÇEKEN


- DEPRESSION vs./and DISTRESS/BOREDOM


- DEPRESYON/KRİZ değil/yerine/= BUNALIM, ÇÖKÜNTÜ


- DEPRESYON ile MELANKOLİ ile HİSTERİ

( Modern çağda. İLE Ortaçağda. İLE Antik çağda. )

( Daha çok kadınlarda görülen ortak hastalıklardan. )

( Dünyada her yıl, kadınların %10'u, beylerin %3-4'ü ciddi boyutta depresyona girmektedir. )


- DEPRESYON ile MUTSUZ OLMA

( )


- DER-MİYÂN[Fars.] ile DER-NİYÂM[Fars.]

( Ortada, arada. İLE Kında, kılıfta, kına sokulmuş. )


- DER-UHDE[Fars.] değil/yerine/= ÜSTÜNE ALMA, YÜKLENME


- DER[Fars.] ile -DER[Fars.] ile DERR[Ar.]

( -de, içinde.[DER-ANBAR: Anbarda. | DER-HÂTIR: Hatırda.] | Kapı.[DER-SAADET: İstanbul.] | Mağara. | Kere, defâ. | Cins, çeşit, kısım, nevi. İLE "Yırtan, yırtıcı, yaran, delen" anlamlarına sözcükleri sıfatlaştırır.[PERDE-DER: Perde yırtıcı, edepsiz.] İLE Kimse, kişi. | Güzel iş/eser. )


- DERÂ[Fars.] ile -DERÂ/DERÂY[Fars.]

( Çan, çıngırak. İLE "Durmadan söylenen" anlamına sıfat yapar.[HERZE-DERÂY/YÂVE-DERÂY: Saçma sapan şeyler söyleyen.] )


- DERB

( Sur kapısı. )


- DERBENT[Fars. < DERBEND] ile DERBENT

( Geçit. | Sınırda bulunan küçük kale. İLE Konya iline bağlı ilçelerden biri. )


- DERC[Ar.] (ETMEK) ile/ve/||/<> CEM[Ar.] ETMEK

( Sokma, arasına sıkıştırma. | Gazeteye yazma. | Toplama, biriktirme. İLE/VE/||/<> Toplamak. | Bir araya getirmek. )

( Hattatların yazdığı meşk tomarı. )

( Nakışlı kâğıda yazılmış yazı. )


- DERDE DEVÂ ile/ve/değil DERDE TESELLİ


- DERDE:
DERMAN ile/ve/değil/yerine/||/<> TESELLİ


- DERDE:
DEVÂ ile/ve/değil/yerine/<> TESELLİ

( Gövdede. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<> Zihinde. )


- DERDEME = YEDİ GEZEGEN


- DERDEST[Fars.] (ETMEK) ile BERTARAF[Fars. BER + Ar. TARAF] (ETMEK)

( Tutma, elde etme. | Elde olan, yapılmakta olan. İLE Kaldırılmış, giderilmiş. )


- DERDİN DERMANI(NA) ile KALBİN FERMANI(NIN YETME[ME]Sİ)


- DERDİNİ SÖYLEMEYENE, DERMAN BULUNMAZ ile/ve/||/<> AĞLAMAYAN ÇOCUĞA MAMA VERİLMEZ


- DERE KENARI ile DERE YATAĞI


- DERE TEPE (YÜRÜMEK)


- DERE ile/ve/<> ÇATAK

( Genellikle, yazın kuruyan küçük akarsu ve bunların yatağı. | İki dağ arasındaki uzun çukur. | Damlarda, yağmur sularını toplayarak oluğa veren çinko ya da kiremit yol. İLE/VE/<> İki dağ yamacının kesişmesi ile oluşmuş dere yatağı. | Yapışık, ikiz meyve. | Kavgacı. )


- DERE ile ÇAY ile IRMAK

( BROOK vs ... vs. RIVER )


- DERE ile/ve/<> IĞIL

( ... İLE/VE/<> Belirli olmayacak kadar yavaş akan su. )


- DERE ile KÜÇÜK DERE

( BROOK vs. RILL )


- DEREBEYCİLİK/FEODALİZM ile/ve/||/<>/< YAŞLILARIN YÖNETİMİ/GERONTOKRASİ


- DEREBEYLİK ile/değil/yerine/<>/> DEVLET


- DERECE[Ar.]/DEGREE[İng.] değil/yerine/= DİZİL


- DERECE/TERMOMETRE değil/yerine/= DİZİLGE/SICAKLIKÖLÇER


- DERECE ile/ve DEĞER/LENDİRME

( DEGREE vs./and VALUE/EVALUATION )


- DERECE ile/ve DEREKE


- DERECE ile/ve/değil EŞİK


- DERECE ile GRADO[İt.]

( ... İLE Bir sıvının içindeki alkol derecesi. )


- DERECE ile KERE/KEZ

( DEGREE vs. TIMES )


- DERECE ile KERTE/KERTİ/RADDE[Ar.]

( DEGREE vs. LEVEL )


- DERECE ile SEVİYE

( DEGREE vs. LEVEL )


- DERECELENDİRİLEBİLİR ile DERECELENDİRİLEBİLİRLİK

( GRADABLE )


- DEREOTU ile YABANTIRAK

( ... İLE Sulak yerlerde yetişen, bir tür dereotu. )

( ... cum ANETHUM GRAVEOLENS )


- DERGÂH - KOLHOS - KİBUTS


- DERGİ/GAZETE OKUMAK ZAMANINI VE YERİNİ BİLMEK[ARKADAŞ VE YAKINLARIN YANINDA değil!]


- DERGİ ile/değil BELLETEN

( ... İLE/DEĞİL Bilim kurumlarının çalışmaları ile ilgili yazı ve haberlerin yayımlandığı dergi, bilim dergisi. )


- DERGİ ile/ve DERGİ-KİTAP

( ... İLE/VE "COGITO", "US DÜŞÜN VE ÖTESİ" dergileri gibi. )


- DERGİ ile/ve KİTAP


- DERGİ ile/ve KİTAP DERGİ

( MEVKUTE: Süreli yayın. )


- DERHÛR[Fars.] ile DER-HÛR[Fars.]

( Uygun, lâyık, münasip. İLE Lâyık. )


- DERİ ALT TABAKASI

( SUBCUTANEOUS LAYER )


- DERİ KARARMASI/DİFTERİ[Fr. < Yun.] değil/yerine/= KUŞPALAZI

( Çoğunlukla çocuklarda görülen, boğaz, yutak çeperine yerleşen mikropların yol açtığı bulaşıcı hastalık. )


- DERİ KAYDIRMA/GREFT ile/ve/||/<> DOKU KAYDIRMA/FLEP

( Kan dolaşımsız, damarsız. İLE/VE/||/<> Kan dolaşımlı, damarlı. )


- DERİ KIRIŞIKLIĞI ile YAŞ

( ÂJENG[Fars.]: Yaşlılıktan ya da öfkeden dolayı beliren kırışıklık. )

( WRINKLE vs. AGE )


- DERİ[Tr.] ile DERÎ[Ar.]

( İnsan ve hayvan gövdesini kaplayan, tüy/kıl ya da pulla kaplı örtü. İLE Farsça'nın düzgünü/fasîhi/sahîhi. | Havası iyi, yeşilliği bol olan dağ eteği. )


- DERİ/CİLT/CİLD[Ar.] ile CİLT

( Ten, deri. İLE Kitap kaplaması. )


- DERİ ile/değil !KÖSELE[Fars. < GOSÂLE]


- DERİ ile İMPETİGO

( Bir tür deri hastalığı. )


- DERİ ile KORUN

( ... İLE Üst derinin en dış tabakası. )


- DERİ ile/ve/değil PUL

( ... ile/ve/değil SEFAT )


- DERİMİZİN "RENGİ" değil/yerine DEĞERLERİMİZİN RENGİ


- DERİN BİR SOLUK ve/||/<> DERİN BİR ŞÜKÜR


- DERİN DERİN (DÜŞÜNMEK)


- DERİN DÜŞÜNME ve/<> TAHAMMÜL

( CONTEMPLATION and/<> ENDURANCE )


- DERİN DÜŞÜNMEK(TEFEKKÜR) ile/ve UYUMAK

( Uykunun karanlığı bile tazeleyici ve gençleştiricidir. )

( Uyanıkken bilinçlisiniz; uyurken sadece canlısınız. )

( FİKR-İ AMÎK[Ar. < UMK]: DERİN DÜŞÜNCE )

( CONTEMPLATION vs./and TO SLEEP
Even the darkness of sleep is refreshing and rejuvenating. )


- Derin kalın değil! KONUŞ!!!


- DERİN KONU ile CİDDİ KONU

( DEEP SUBJECT vs. SERIOUS SUBJECT )


- Derin KONUŞ!!!


- DERİN/LİK ile/değil ABİS

( ... İLE/DEĞİL Okyanusların çok derin yeri ve daha özel olarak, güneş ışığının erişemediği bölüm. )


- DERİN/LİK ile/ve TUTARLI/LIK

( Derinlik, kişinin en kapsamlı gereksinimlerine olan duyarlılığında oluşturulan dengeden söz eder. Tutarlılıksa güvenilirliğe değinir. )

( DEEP/NESS vs./and CONSISTENCY )


- DERİN/LİK ile/ve UZAK/LIK

( DEEP/NESS vs./and DISTANT/DISTANCE )


- DERİN/YOĞUN/GENİŞ DÜŞÜN(E)MEMEK ile/değil/<> BİLGİSİZLİK/DÜŞÜNCESİZLİK

( Bilgisizlik de, bilgi de zihindedir, gerçekte değil. )

( Bilgisiz olup, doğruyu savunacağına; bilgili olup, yanlışı savun! )

( [not] TO NOT (ABLE TO) THINK DEEP/INTENSIVE/WIDE vs./but/<> IGNORANCE/THOUGHTLESSNESS
Ignorance and knowledge are in the mind, not in the real. )


- DERİN ile/ve/değil SAKİN

( [not] DEEP vs./and/but CALM )


- Derinlemesine KONUŞ!!!


- DERİNLEŞME ile/ve/||/<> KALICILAŞMA


- DERİNLEŞMEK ile/ve UZAKLAŞMAK/YAKINLAŞMAK

( TO DEEPEN vs./and TO DIGRESS/TO APPROACH )


- DERİNLEŞTİRME ile/ve/||/<> DUYARLILAŞTIRMA


- DERİNLEŞTİRMEK ile/ve/<> BESLEMEK

( TO MAKE DEEPEN vs./and/<> TO FEED )


- DERİNLEŞTİRMEK ile OTURTMAK

( TO MAKE DEEPEN vs. TO FIT WELL )


- Derinliği DİNLE!!!


- DERİNLİK ile/ve/değil EVRE


- DERİNLİK ve/||/<>/> İSKANDİL[İt.]

( ... VE/||/<>/> Denizin derinliğini ölçme. | Bu iş için kullanılan araç. )


- DERİNLİK ile/ve SERİNLİK

( DEEPNESS vs./and COOLNESS )


- DERİNLİK ile/ve/<> YAYILIM


- Derinlikli KONUŞ!!!


- DERİŞİK >< SEYRELTİK

( KONSANTRE avec ... )

( MÜTEMERKİZ / MÜTEKÂSİF ile ... )


- DERİVASYON/DERIVATION[İng.] değil/yerine/= ELEKTRİK GERILIM FARKI | TÜRETME


- DERİVATİF/DERIVATIVE[İng.] değil/yerine/= TÜREMIŞ


- DERİVE/DERIVED[İng.] değil/yerine/= TÜREMIŞ


- DERKENAR

( Bir metnin hâmişlerine(kenarlarına) konuyla ilgili düşülen notlar. )


- DERLEME ile KOLAJ


- DERLEMELİ!


- DERLEYİP TOPARLAMA ile/ve/<> ANIMSATMA


- DERLEYİP TOPARLAMAK


- DERLİ TOPLU (OLMAK, HALE GETİRMEK/SOKMAK)


- DERLİ-TOPLU


- DERM[İng.] değil/yerine/= DERİ | KATMAN | YAPRAK


- DERMAN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DEVRÂN


- DERMAN ile ŞİFÂ


- Dermanlı KONUŞ!!!


- DERME-ÇATMA (BİR YERDE YAŞAMAK)


- DERNEKLER [HEM PAYLAŞILABİLİR, HEM DE PAYLAŞILMAZ; NE PAYLAŞILIR, NE DE PAYLAŞILMAZ]


- DERNEKLER [HEM PAYLAŞILABİLİR, HEM DE PAYLAŞILMAZ; NE PAYLAŞILIR, NE DE PAYLAŞILMAZ]


- DERNEKLER [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]


- DERNEKLER [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]


- DERPİŞ ETMEK değil/yerine/= ÖNGÖRMEK/GÖZ ÖNÜNDE TUTMAK/USUNDAN GEÇİRMEK


- DERS

( LESSON/EXAMPLE )


- DERS ÇALIŞMAK ile/ve/> (NİTELİKLİ/AYRICALIKLI) ÇALIŞMAK

( STUDY vs./and/> WORKING )


- DERS YAPMAK ile/değil/yerine DERS(İ) İŞLEMEK


- DERS[Ar.] değil/yerine/= ÖĞRENCE/ÖĞREŞ


- DERS ile/ve DERS-İ AAM


- DERS ile/ve MÜTÂLAA

( Camide. İLE/VE Medresede. )


- DERS ile/ve MÜTÂLAA


- DERS ile/ve/<> ÖDEV

( İşlenen/alınan dersleri üşünmeden, ertelemeden, gereksiz görmeden sıcağı sıcağına ödevlerle tekrarlamak gerekir! )


- DERS ile/yerine SOHBET


- DERSİM ile Dersim

( Yapmam gereken ders. İLE Tunceli'nin önceki ya da eş adı. )


- Dersten sonra KONUŞ!!!


- DERT HALİ ile ZEVK HALİ


- DERT SAHİPLİĞİ ile/ve/değil ADANMIŞLIK


- DERT[Fars. < DERD] ile TASA

( Dert icat etmek zorunda değiliz! )

( Üzüntü. | Hastalık. | Ağrı. | Sorun, kaygı. | Ur. İLE Üzüntülü düşünce durumu, kaygı, endişe, gam. | Tatmin edici olmayan ya da tedirgin eden durumların ortaya çıkmasını önleyebilmede, güvensizlik içinde bulunulduğunda duyulan tedirgin edici düşünce ve duygu. )

( ... ile TÂSE )

( We need not invent trouble. )


- DERT ile/ve ADANMA


- DERT ve/<> DERMAN

( DERMAN ARARDIM, DERDİME
DERDİM, BANA DERMAN İMİŞ

BURHAN ARARDIM, ASLIMA
ASLIM, BANA BURHAN İMİŞ )

( SÖYLEMEM KİMSEYE DERDİMİ,
DERMANIM OLMASIN DİYE! )

( Derdini bilen, dermanını bulmuş demektir. )

( Derdine derman olmayacak ortamda derdini konuşmak edepsizliktir! )

( I was seeking the recipe to my trouble...
I saw that, my trouble was the recipe...

I was seeking the evidence to my essense...
I saw that, my essense was the evidence... )


- DERT ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< DERS


- DERT ile KONU

( TROUBLE vs. SUBJECT/ISSUE )


- DERT ile MERAM


- DERT ile/ve MUHABBET


- DERT ile/ve/yerine NEŞE

( Paylaştıkça, azalır. İLE/VE Paylaştıkça, artar. )


- DERT ile/ve/= NİTELİK

( Baki olan bir dert edin! Bu fâni dünyada. )

( Ehl-i derdin sohbetine mahrem et! )

( Söylemem derdimi hemderde bile! )

( Allah derdinizi artırsın! )


- DERT ile SIKINTI

( Kendinize zulm etmek için yollar icat etmeyin! )

( TROUBLE vs. DISTRESS/BOREDOM )


- DERT ile SORUN

( TROUBLE vs. PROBLEM )


- DERT ile/değil/yerine UĞRAŞ


- DERTLERİ "ÇOK/BÜYÜK" OLAN ve/||/<>/> GÜLÜŞÜ SICAK OLAN :)


- DERTLERİN ARTMASI ile/değil GERÇEKLERİN ANLAŞILMASI


- DERTLEŞME ile/ve "DERS" (ÇIKARMAK)


- DERTLİ ile/ve/<> EDİP ile/ve/<> ÂŞIK ile/ve/<> ÂRİF

( [Derdini] Yalın anlatan. İLE/VE/<> Hoş anlatan. İLE/VE/<> Haliyle anlatan. İLE/VE/<> Gülümseyişiyle örterek anlatan. )


- DERTSİZ KİŞİ ile/ve/<> AŞSIZ KİŞİ

( İnsan değil. [Bunu anlayın!] İLE/VE/<> Hayvan cinsi. [Bunu dinleyin!] )


- DERÛN/Î

( İÇ ÂLEMİNE İLİŞKİN )


- DERÛN/Î

( İÇ ÂLEMİNE İLİŞKİN )

( GÖNÜL, KALP )


- DERVÂ/DERVÂH[Fars.] ile DERVÂ[Fars.]

( Şaşkın, hayran. | Başaşağı asılmış, ters. | Gerekli/lâzım, zorunlu/zarûrî. İLE Hastalıktan yeni kurtulup yeterince kendine gelemeyen. | Sağlam, muhkem. | Doğru, gerçek. | Ayıp, utanma. | Cesâret, şecâat. | Sertlik, kabalık. )


- DERVİŞ:
DÜNYA ve/||/<> İKİYÜZLÜLÜK ve/||/<> VARLIK ve/||/<> YALAN ve/||/<> KÖSNÜ/ŞEHVET

( DERVİŞ: DAL ve/||/<> RA ve/||/<> VAV ve/||/<> YE ve/||/<> ŞIN )


- DERVİŞ'İN:
DIŞI ile/ve/||/<>/< İÇİ

( Şeriat. İLE/VE/||/<>/< Hakikat. )


- DERVİŞ/LİK ve/||/<>/> KENDİNİ "YOK ETMEK"


- DERVİŞ ile/ve ABDAL/TORLAK

( ... İLE/VE Gezgin derviş. )


- DERVİŞ ile/ve ÂŞIK

( Önce nefsini yok etmeye çabalar. İLE/VE Önce aklını yok etmeye çabalar. )

( Âşık'ın uykusu: Hâl-i istiğrak. Gözü uyur ama, özü uyumaz. )

( Âlimlerin uykusu ibâdettir. )

( DERVİŞ: Başına gelmiştir ve fakat anlamamıştır. )

( Tüm tarikatlerde bazı (hal üzere) yol alanlar. İLE/VE (Alevi-)Bektaşî'likte. )


- DERVİŞ =/||/<>/< DÜŞMANI OLMAYAN


- DERVİŞ ile/ve/değil EŞİK


- DERVİŞ ve/||/<>/< İŞ


- DERVİŞ ile/ve IŞIK

( ... İLE/VE Bektâşî dervişi. )

( Erenler adama bir iş ederler, evirir-çevirir, ederler derviş. )

( Bir iş ederler, adamı derviş ederler. )


- DERVİŞ = MURABUT[Ar.]

( ... = Kuzey Afrika'da, dervişlere verilen ad. )


- DERVİŞ ile/ve SÂLİK

( Dervişlik çok kolay, âsân bir yoldur, söz dinleyene; Dervişlik çetin ve pek müşkil yoldur, söz dinlemeyene. )

( Dervişe gizli olmaz. )


- DERVİŞ ile UPASAKA[Hint]

( Sûfî, mutasavvıf, mürid. | Aranıldığı yerde, aranıldığında bulunan. İLE Bazı belirli kurallara göre yaşayan, sıradan bir insan. [Bir tür Derviş, Fakir] )


- Dervişçe sus, dervişçe KONUŞ!!!


- Dervişlik için DİNLE!!!


- Dervişlik için SUS!!!


- Dervişlikte DİNLE!!!


- Dervişlikte SUS!!!


- DERYA DENİZ (BİLGİ SAHİBİ OLMAK)


- DERZLEME ile/ve/değil/||/<> İNCE DERZLEME


- DESANDAN/DESCENDING[İng.] değil/yerine/= INEN, AZALAN


- DEŞARJ/DISCHARGE[İng.] değil/yerine/= BOŞALIM


- DEŞARJ ile/ve/değil/yerine ORGAZM

( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Küçük ölüm. )


- DESCARTES ile/ve/||/<>/< VIETE

( ... İLE/VE/||/<>/< Descartes'in hocası. )


- DESCRIPTION vs./and EXPECTATION


- DESELERASYON/DECELERATION[İng.] değil/yerine/= YAVAŞLAMA


- DESEN ile/ve DAİRE/GEOMETRİ/NESNE

( NOKTA-ÇİZGİ ile/ve NOKTA-ALAN )


- DESEN ile/ve/değil/<> RENK


- DESENSİTİZASYON/DESENSITIZATION[İng.] değil/yerine/= DUYARSIZLAŞTIRMA


- DESERT vs. DESSERT


- DEŞİFRE değil/yerine/= GİZİ ÇÖZÜLMÜŞ


- DESIGNATION vs. LIMITING


- DESIRE / REQUEST / WANT vs. CHOOSING FREEDOM


- DESIRE vs. THOUGHT


- DEŞMEK ile/ve/değil/||/<>/> KAZMAK


- DEST

( EL )


- DEST-GÂH

( Tezgah, dokuma alet, atölye. | Zenginlik. )


- DESTAN:
YAPAY ile DOĞAL


- DESTÂN[Fars.] ile DESTÂN[Fars.]

( Eller. İLE Öykü/hikâye, kıssa. | Hîle, mekr, tezvîr. [Fr. ÉPOPÉE] )


- DESTAN/EPOPE değil/yerine/= OZYIR


- DESTAN > HALK ÖYKÜSÜ > MESNEVÎ > ROMAN


- DESTANÎ/EPİK değil/yerine/= OZYIRSI


- DESTÂR

( SARIK, TÜLBENT, İMÂME )


- DESTE ile DÜZİNE

( 10 ile 12 )


- DESTEK VERMEK ile REKLÂMINI YAPMAK

( Yap fakat tapma! )

( TO SUPPORT vs. TO ADVERTISE )


- DESTEK ile/ve/<> DAYANIŞMA

( SUPPORT vs./and/<> SOLIDARITY )


- DESTEK ile/ve/<> PAYLAŞIM

( Ölçü, aynı şeye gülmek değil, aynı şeye ağlamaktır. )

( SUPPORT vs./and/<> SHARING )


- DESTEK ile/ve/<> SEFERBERLİK

( SUPPORT vs./and/<> MOBILIZATION )


- DESTEK ile/ve/<> TEŞVİK

( SUPPORT vs./and/<> ENCOURAGEMENT )


- DESTEK ile TUZAK


- DESTEKLEME ile/ve/||/<>/> BÜTÜNLEŞTİRME


- DESTEKLEME ile/ve/||/<> DENGELEME


- DESTEKLEME ile/ve/||/<> KOLLAMA


- DESTEKLEME ile ÖNCELLEME

( TO SUPPORT vs. TO PRECEDE )


- DESTEKLEME ile/ve/||/<> PEKİŞTİRME


- DESTEKLEMELİ!


- DESTINY vs./and COINCIDENCE


- DESTRÜKSİYON/DESTRUCTION[İng.] değil/yerine/= YIKIM


- DESTRÜKTİF/DESTRUCTIVE[İng.] değil/yerine/= YIKICI


- DESTÛR

( İZİN, MÜSÂADE, RUHSAT )


- det.[Lat. < DETUR] değil/yerine/= VERİLSİN


- DETAIL vs. DELICACY


- DETAIL vs. DIFFERENTIATION


- DETAIL vs. NUANCE


- DETAŞMAN/DETACHMENT[İng.] değil/yerine/= AYRILMA


- DETAY[İng./Fr. < DETAIL]/TEFERRUAT[Ar.] değil/yerine/= AYRINTI/LAR


- DETERIORATE vs. DEGENERATE


- DETERMINAN/DETERMINANT[İng.] değil/yerine/= BELİRLEYİCİ


- DETERMİNASYON/DETERMINATION[İng.] değil/yerine/= BELİRLEME


- DETERMINATION vs. INSISTENCE


- DETERMINATION vs./and OBLIGATION


- DETERMINING vs. DETERMINED


- DETERMİNİZM/DETERMINISM[İng.] değil/yerine/= BELİRLEYİMCİLİK


- DETERMINUS ile/ve/değil/||/<>/< PERIAKTEON

( Karadakileri[sabitleri] ayırmada. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Kara[sabit] ile denizi[değişkeni] ayırmada. [sahne değiştirme] )


- DETOKSİFİKASYON/DETOXIFICATION[İng.] değil/yerine/= ARINDIRMA


- DETONE ile/ve/değil SURTONE

( Eşik altına düşürmek. İLE/VE/DEĞİL Eşik üstüne çıkarmak. )


- DETRACT vs. DISTRACT


- DEV KAPLUMBAĞA ile ALDABRA KAPLUMBAĞASI

( 20 türü bulunur. [Yok olma tehlikesi altındalardır.] [1750'lerde ise 250 tür bulunuyordu.] İLE Toplam dev kaplumbağa nüfusunun %90'ıdır. [Günümüzde 152.000 civarındalardır.] )

( ... İLE Her 10 yumurtadan sadece biri erişkinliğe ulaşır. )

( ... İLE Eşeysel olgunluğa ulaşmaları 30 yıldır. )

( ... İLE 250 kg. ağırlıkları vardır. )

( ... İLE "Adwaitya" adlı Aldabra kaplumbağası, 2006 yılına kadar 255 yıl yaşamıştır. )

( COLOSSOSCHELYS ATLAS cum GEOCHELONE GIGANTES )


- DEVA

( Doğaüstü güçleri olan varlık. Tanrıların egemen olduğu alan. Bir göksel varlık. Deity. )


- DEVÂ ile DERMAN


- DEVAKANYA

( İkinci dereceli bir dişi tanrıça. )


- DEVALÜASYON/DEVALUATION[İng.] değil/yerine/= DEĞERSİZLEŞTİRME


- DEVALÜASYON değil/yerine/= DEĞER DÜŞÜRÜMÜ


- DEVAM EDEN değil/yerine/= SÜREGELEN


- DEVAM ETMEK değil/yerine/= SÜRDÜRMEK / SÜRMEK/SÜRÜP GİTMEK


- DEVAM ETMELİ!
YAŞAMAYA ve/||/<>/> SEVMEYE ve/||/<>/> GÜLMEYE :)


- DEVAM ETTİRME ile SÜREKLİLİK


- DEVAM ETTİRMEK/İDAME("İTAM/İTAME" değil!) ETTİRMEK değil/yerine/= SÜRDÜRMEK/SÜRMESİNİ SAĞLAMAK


- DEVÂM[Ar.] ile DEVÂN[Ar.]

( Sürekli/daim olma, bir halde bulunma, sürme. | Sebat. | Bir işe, bir me'muriyete gidip gelme. İLE Koşan, seğirten, hızlı yürüyen. | Koşarak, hızla/sür'atle. )


- DEVÂM[Ar.] ile HULÛD[Ar.]


- DEVAM değil/yerine/= SÜREY


- DEVAM ile/ve TAKİP


- DEVAMEN değil/yerine/= SÜREYİNDE


- DEVAMLI değil/yerine/= SÜREKLİ


- DEVAMLILIK değil/yerine/= SÜREYLİK


- DEVÂT[Ar.] ile/ve/=/||/<> DEVÎT[Ar.]

( Divit. Hokkadaki mürekkebe batırılarak yazı yazmaya yarayan ve değişik ucları olan bir kalem türü. )


- DEVE-CÜCE OYUNU ile/değil/yerine AŞURE OYUNU


- DEVE ile ÂNİS[Ar.]

( ... İLE Büyük ve şişman deve. [Yaşlı kız. | Yaşlı bekâr.] )


- DEVE ve AT

( HUFF Ü HÂFİR )


- DEVE ile BERCÎS[Ar./Fars.]/BİRCÎS[Ar.]

( ... İLE Sütü çok olan deve. | Müşterî[Sakıt, Erendiz, Jüpiter, Mars] denilen yıldız. )


- DEVE ile DEHN

( ... İLE Az süt veren deve. )


- DEVE ile ENBÜRE

( ... İLE Tüyü dökülmüş deve. )


- DEVE ile GUNAKO

( ... İLE Patagonya devesi. )


- DEVE ile/ve/değil HALAT


- DEVE ile KAYGIN

( ... İLE Gebe deve. )


- DEVE ile LÛK[Fars.]

( ... İLE Kısa tüylü, yük devesi. )


- DEVE ile/ve MUT

( 20 Teneke. İLE/VE 20 Kile. 50 şiniklik[8 kilo] tahıl ölçeği. )

( ... İLE/VE MÜDD: Mut, kara mut, batman türünden bir ölçek. )


- DEVE ile NÂB[Ar.]

( ... İLE Yaşlı deve. )


- DEVE ile SÂİBE[Ar.]

( ... İLE Başıboş bırakılmış hayvan, dişil deve. )


- DEVE ile SAMBURU DEVESİ


- DEVE ile TÜLÜ

( ... İLE Güreşçi eril deve. )

( Afrika ve Arap çöllerinin simgeleri olsa da deve, Amerika kökenlidir. Atlar ve köpekler gibi, develer de 20 milyon yıl önce Amerika'nın otlaklarında evrildi. Bu hayvanlar, o zamanlar, bildiğimiz haliyle hörgüçlü yük hayvanları olmaktan çok zürafaya ya da ceylana benziyordu. Bering kara köprüsünden Asya'ya 4 milyon yıl önce geçtiler. )

( CAMELUS cum ... )


- DEVECİ ARMUDU ile AHLAT ARMUDU ile ANKARA ARMUDU ile ST. MARIA ARMUDU


- DEVEDİKENİ / KARAYANDIK / MUGAYLÂN[Fars.] ile DEVETABANI

( Bileşikgillerden, yaprakları dikenli, çeşitli türleri içine alan bir kır bitkisi. İLE Bileşikgillerden, geniş yapraklı bir süs bitkisi. )

( CARDUUS / CIRCIUM / ONOPORDEN cum PHLODENTRON )


- DEVEDİKENİ ile EŞEKDİKENİ

( ... İLE Devedikeni türünden bir bitki. )


- DEVEDİKENİ ile YABANENGİNARI

( ... İLE Devedikeninin bir türü. )


- DEVEKUŞU ile EMU

( Dünyadaki en büyük kuştur. Erilleri, 2,7 metreye kadar ulaşabilir. İLE ... )

( Ceviz büyüklüğünde olan beyinleri, göz yuvalarından küçüktür. İLE ... )

( Saatte, 65 km.'ye kadar, 30 dakika boyunca koşabilirler. İLE ... )

( Devekuşları, kafalarını kuma gömmezler! [Yuvaları, genelde yere kazılmış sığ bir delik şeklindedir.] ["Kafalarını kuma gömmeleri" yanlış/kötü örneği, boyunlarını, yere dümdüz uzatıp görüş alanında bir tehlike olup olmadığını yokladıkları için ortaya çıkmış olabilir.] )

( Sindirime yardımcı olması için yuttukları taşın yanısıra demir, bakır, tuğla ve cam da yiyebilirler. )

( Namibya'daki devekuşları, elmas yemeleriyle ünlüdür. )

( Devekuşu, en küçük yumurtayı yumurtlar. )

( ... İLE Günde 6 lt. su içmeleri gerekmektedir. )

( NEÂME[çoğ. NEÂİM, NEÂMÂT] ile ... )

( ŞÜTÜR-MÜRG/ÜŞTÜR-MÜRG ile ... )

( OSTRICH vs. EMU )

( STRUTHIO CAMELUS[: Serçe deve.] cum ... )

( HO MEGAS STROUTHOS(: Büyük serçe) ile ... )


- DEVEKUŞU ile FİL KUŞU

( ... İLE XIII. ve XVII. yy. arasında yaşamış, XIX. yy.'da fosilleşmiş olarak bulunmuştur. Şimdiye kadar yaşamış en büyük kuş türüdür. Keşfedilmiş kuşların arasında en büyük yumurtaya sahip olan kuştur.[Tavuk yumurtasının 120 katı büyüklüğündedir.] [Fosilleri ve yumurtaları, Madagaskar'da bulunmuştur.] )

( ... İLE )


- DEVEKUŞU ile/değil GÜNEYLİ KASUARİ


- DEVEKUŞU ile/değil HİNDİBAŞ

( Papua Yeni Gine'nin Avi Köyü'nde bulunan, hindi başlı ve devekuşu gövdeli, ilginç bir hayvan. )


- DEVEKUŞU ile MOA

( )


- DEVEKUŞU ile REA/DARWIN NANDUSU

( STRUTHIO CAMELUS cum RHEA DARWINII )


- DEVEKUŞU ile TEPELİ DEVEKUŞU / (AVUSTRALYA) CASSOWARY KUŞU

( )

( ... İLE Yeni Gine'de, çevresindeki bazı adalarda ve Avustralya'nın kuzey ucunda yaşarlar. )

( ... cum CASUARIUS CASUARIUS )


- DEVELOPMENT vs. PROGRESS


- DEVELOPMENT vs. TO STRENGTHEN


- DEVELOPMENT vs./and FORMATION/CONSTITUTION


- DEVICE vs. DEVISE


- DEVİM DEVİNİM


- DEVİM/DİNAMİK ile/ve ÇELİŞKİ

( DYNAMIC vs./and CONTRADICTION )


- DEVİM/DİNAMİK ile/ve İLİŞKİ

( DYNAMIC vs./and RELATION )


- DEVİM/DİNAMİK ile/ve KİNETİK

( DYNAMIC vs./and KINETICS )


- DEVİM/DİNAMİK ile/ve SINIR

( DYNAMIC vs./and LIMIT )


- DEVİM ile/ve/<> DEVİNİM

( Hareket. İLE/VE/<> Çeşitleri. )


- DEVİM = MOTION[İng.] = MOUVEMENT[Fr.] = BEWEGUNG[Alm.] = MOTUS[Lat.]


- DEVİMSEL/LİK[DİNAMİK(LİK)] ve VAR/LIK

( DYNAMIC and EXISTENCE )


- DEVİMSEL = DYNAMISCH[Alm.] = DYNAMIS TEN[Yun.]


- DEVİNİM/HAREKET[Ar.] ile/ve/değil/||/<>/> DAVRANIŞ

( ... İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Bilinçsiz/bilinçli hareket. )

( [not] MOVEMENT vs./and/but/||/<>/> BEHAVIOUR )


- DEVİNİM ile DEVİR

( Organik. İLE Mekanik. )


- DEVİNİM ile DEVİR

( Organik. İLE Mekanik. )


- DEVİNİM = HAREKET = MOVE, MOTION, MOVEMENT[İng.] = MOUVEMENT[Fr.] = BEWEGUNG[Alm.] = MOTUS[Lat.] = KINESIS[Yun.] = MOVIMIENTO[İsp.]


- DEVİNİM ile/ve HIZ

( MOVEMENT vs./and SPEED )


- DEVİR[Ar.] ile TESELSÜL[Ar.]

( Dönme, dönüş. | Aktarılma. | Bir malın mülkiyetini ya da bir mal üzerindeki hakkı bir başkasına geçirme. | Bir görevin birinden bir başkasına geçmesi. | Sürekli ve düzenli değişme, çevrim. | Bir hareket, birbirinin aynı olan ve eşit zamanlarda yapılan başka hareketlerden oluştuğunda hareketlerin her biri ya da bunların yapılması için geçen her zaman aralığı, periyot. | Dolaşma. İLE Zincirleme. | Birbirine bağlı, birbiri ile ilgili şeylerin oluşturduğu dizi, sıra, silsile. | Birden fazla kimsenin bir borçtan dolayı sorumlu olması. )


- DEVİR/ASIR değil/yerine/= ÇAĞ/DÖNEM


- DEVİR/DEVİR TESLİM değil/yerine/= GÖREV GEÇİŞ


- DEVİR/DEVR ile/değil/yerine BEREKET


- DEVİR/DEVRE değil/yerine/= ÇEVRİM

( ... DEĞİL/YERİNE/= Sürekli ve düzenli değişme, devir. | Bir elektrik akımının, iletken üzerinde aldığı yol, devre. )


- DEVİR/PERİYOT değil/yerine/= GEÇİSÜRE


- DEVİR/TEMLİK değil/yerine/= GEÇİRİ


- DEVİR değil/yerine/= ÇAĞ/DÖNEM


- DEVİR ile DEVİR

( Çağ. İLE Dönme, dönüş. | Dolaşma. | Aktarılma. | Bir malın iyeliğini ya da bir mal üzerindeki hakkı, bir başkasına geçirme. | Bir görevin, bir kişiden, bir başkasına geçmesi. | Sürekli ve düzenli değişme, çevrim. | Bir devinim, birbirinin aynı olan ve eşit zamanlarda yapılan başka devinimlerden oluştuğunda, devinimlerin her biri ya da bunların yapılması için geçen her zaman aralığı, periyot. )


- DEVİR ile DÖNEM

( CYCLE/ERA vs. PERIOD )


- DEVİR değil/yerine/= DÖNME/DÖNÜŞ


- DEVİR ile/ve/değil EŞİK


- DEVİR değil/yerine/= GEÇİRİLME


- DEVİR ile NÖBET

( ... vs. SHIFT )

( ... con VARDİYA: Gemilerde beklenen nöbet. | Gemide nöbet yeri. | Nöbetleşe çalışma. [VARDA: Dikkat et!(Denizcilik terimidir)] )

( DEVR ile MÜNÂVEBE )


- DEVİR ile SİLSİLE


- DEVİRLER:
GELİŞME ve OLGUNLUK ve ORTA YAŞLILIK ve YAŞLILIK

( Yaklaşık 30 yaşa kadar olan devir. VE Yaklaşık 35'lerden 40'a kadar olan devir. VE Yaklaşık 60 yaşlarına kadar uzanan devir. VE Hayat merkezlerinin tedricen zayıflamaya başladığı ölüme kadarki devir. )


- DEVLET DÜZENİ ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<> HÜKÜMET DÜZENİ


- DEVLET ESKİ BAKANI değil ESKİ DEVLET BAKANI

(

)


- DEVLET HAZİNESİ değil/yerine/= GENERK AĞIŞI


- DEVLET İDARESİ değil/yerine/= GENERK YÖNETİMİ


- DEVLET TAHVİLİ değil/yerine/= GENERK ÇEVRİLİ


- DEVLET TEŞKİLÂTI değil/yerine/= GENERK ÖRGÜTÜ


- DEVLET-İ OSMÂNİYE ile/ve/||/<> KAVÂİD-İ OSMÂNİYE

( Osmanlı Devleti. İLE/VE/||/<> Osmanlı Türkçesi dilbilgisi. )


- DEVLET:
ÖZGÜRLÜK ve/||/<> TUTKU ve/||/<> GENEL ve/||/<> ÖZEL ve/||/<> NESNEL ve/||/<> ÖZNEL

( Devlet, özgürlükle tutkunun, genelle özelin, nesnelle öznelin bireşimini[/tevhîdini] sağlar. [Devlet, sadece, bürokratik ve politik bir örgüt değildir!] )


- DEVLET:
TÜZE/HUKUK ile/ve/||/<> İKTİSAT ile/ve/||/<> SİYASET


- DEVLET[Ar.] ile MÜLK[Ar.]


- DEVLET ile/ve/<> BAHÇE


- DEVLET değil/yerine/= GENERK


- DEVLET ile HÜKÜMET


- DEVLET ve ÖMÜR


- DEVLET ile/ve/||/<> VATANDAŞ

( Sadece yükümlülükleri vardır. [Hak sahipliği söz konusu değildir.] İLE/VE/||/<> Hakları ve yükümlülükleri vardır. )


- DEVLET ile/ve/||/<> YÖNETİM/İDARE


- DEVLETİN (ÖNCELİKLİ/ZORUNLU) SORUMLULUKLARI:
EĞİTİM ve/||/<> SAĞLIK ve/||/<> GÜVENLİK ve/||/<> YARGI GÜVENCESİ


- DEVLETİN SÜREKLİLİĞİ/KALICILIĞI ile/ve/||/<> TOPLUMUN SÜREKLİLİĞİ/KALICILIĞI

( Siyaset ile. İLE/VE/||/<> Bilgi ve dil ile. )

( [simgesi/değeri/ölçütü] Bayrak. İLE/VE/||/<> Sancak. )

( BEKÂ-İ DEVLET ile/ve/||/<> BEKÂ-İ MİLLET )


- DEVLETİN YÜKÜMLÜLÜKLERİ V GÖREVLERİNDE:
OLUMSUZ ile/ve/||/<> OLUMLU

( Saygı gösterme, karışmama. İLE/VE/||/<> Geliştirme, yayma. | Koruma. | Yerine getirme, ortam hazırlama. )


- DEVLETİN/DİN'İN:
SAĞLADIKLARI VE KORUDUKLARI
ve/+/||/<>/>/<
TEMEL GÜVENCELERİ

( * CAN GÜVENLİĞİ
* AKIL SAĞLIĞI
* NESİL SÜREKLİLİĞİ
* MAL GÜVENLİĞİ
* DİN GÜVENCESİ

ve/+/||/<>/>

* SAĞLIK GÜVENCESİ
* EĞİTİM GÜVENCESİ
* GÜVENLİK GÜVENCESİ
* YARGI GÜVENCESİ )

( Giderdim, gönülden kini,
Kini olanın, olmaz dini! )

( ZARÛRİYÂT-I DİNİYYE / MAKÂSID-I HAMSE )


- DEVLETLÜ RE'FETLÜ ile RİF'ATLÜ ile SAÂDETLÜ

( Seraskerelere verilen unvan. İLE Askerlikte binbaşılarla, mülkiyede üçüncü rütbe sahiplerinin unvanı.[SÂLİSE] İLE Askerlikte albay/miralay ile korgeneral[birinci ferik], sivilde vezir ile mîrülümerâlık rütbeleri arasındaki kişilerin resmî unvanı. )


- DEVLETLÜ ile DEVLETLÜ İNÂYETLÜ ile DEVLETLÜ NECÂBETLÜ ile DEVLETLÜ RE'FETLÜ ile DEVLETLÜ SEMÂHATLİ ile DEVLETLÜ SİYÂDETLÜ ile DEVLETLÜ UTÛFETLÜ[< UTÛF: Şefkât göstermek.]

( Sultanlara hitapta kullanılan unvan. | Refâh, saâdet ve nîmet sahibi, vezir ve müşir gibi büyük rütbe sahiplerine verilen unvan. İLE Sarayın kızlarağasına verilen unvan. İLE Şehzâdeler hakkında kullanılan unvan. İLE Seraskerelere verilen unvan. İLE Şeyhülislâmlar hakkında kullanılan unvan. İLE Mekke şerîfine, Hz. Muhammed'e intisâb şerefinde bulunan kişilere hitapta kullanılan unvan. İLE Vezirlere, müşirlere, sultan damatlarına verilen unvan. )


- DEVLETLÜ ile/ve ŞEVKETLÜ ile/ve ASÂLETLÜ ile/ve İSMETLÜ

( Sultanlara hitapta kullanılan unvan. | Refâh, saâdet ve nîmet sahibi, vezir ve müşir gibi büyük rütbe sahiplerine verilen unvan. İLE/VE Azamet ve heybet sahibi sultanlar için kullanılırdı. İLE/VE Yabancı elçilere verilen unvan. İLE/VE Derece bakımından yüksek kimselere, sultan ve şehzâdelerin hanımlarıyla kızlarına verilen bir unvan. )


- DEVR

( DENGE SİLSİLESİ )


- DEVR-İ DAİM değil/yerine/= SÜRER GİDER


- DEVR-İ TEFRÎH

( Kuluçka devri. )


- DEVR[Ar.] ve/||/<> DAİM[Ar.]


- DEVRALMAK değil/yerine/= GEÇİRALMAK


- DEVRAN ile/ve/||/<> SEYRAN ile/ve/||/<> HAYRET ile/ve/||/<> MERAK ile/ve/||/<> İLİM


- DEVRE-İ ARŞİYE ile DEVRE-İ FERŞİYE


- DEVRE-İ FERŞİYE ile DEVRE-İ ARŞİYE

( Topraktan toprağa. İLE Manâdan manâya. )


- DEVRE-İ ÛLÂ 1 - 1. SINIF


- DEVRE değil/yerine/= DÖNEM


- DEVREDİLMEK/DEVROLMAK değil/yerine/= GEÇİRİLENMEK


- DEVREMÜLK HAKKI değil/yerine/= DÖNEMEV ÜLEVİ


- DEVREMÜLK değil/yerine/= DÖNEMEV


- DEVRETME ile/ve/||/<> EL DEĞİŞTİRME


- DEVRETMEK değil/yerine/= GEÇİRİLEMEK


- DEVRİK ANTİKLİNAL ile DEVRİK KANAT ile DEVRİK KATMAN ile DEVRİK KIVRIM ile DEVRİK SENKLİNAL ile DEVRİK (STRATİGRAFİK) İSTİF

( Kanatlarından birinin eğim açısının 90 dereceyi aşarak bu kanattaki katmanların devrik konum kazandığı antiklinal. İLE Kıvrımlanma sürecinde, eğim açısı 90 dereceyi aşarak devrik konum kazanan bir istif ya da katmanlardan oluşan, öteki kanat ve kıvrım eksen düzlemi ile aynı yönde eğimli olan kıvrım kanadı. İLE Çökel kayaçlarda istiflenme kuramına uymayan, daha yaşlı olan alt yüzeyi üstte, daha genç olan üst yüzeyinin altta olacak biçimde ters yüz olmuş katman. İLE Kıvrımlanma sürecinde, kanatlarından biri, eğim açısının 90 dereceyi aşmasıyla devrik konum kazanan ve dolayısıyla iki kanadı ve eksen düzlemi aynı yönde eğimli olan jeolojik kıvrım. İLE Kanatlarından birinin eğim açısının 90 dereceyi aşarak bu kanattaki katmanların devrik konum kazandığı senklinal. İLE Üst üstelik ilkesine göre yatay olarak çökelmiş ancak sonraki jeolojik süreçlerde aynı yönde artarak 90 dereceyi aşan bir eğim açısı kazanmış, yaşlı üstte, genç altta olacak biçimde ters yüz olmuş istif. )

( OVERTURNED ANTICLINE vs. OVERTURNED LIMB vs. OVERTURNED BED vs. INVERTED FOLD/OVERFOLD/OVERTURNED FOLD/REVERSED FOLD vs. OVERTURNED SYNCLINE vs. INVERTED STRATIFICATION/OVERTURNED STRATIFICATION )

( ANTICLINAL DEVERSÉ/ANTICLINAL RENVERSÉ avec FLANC INVERSE avec STRATIFICATION RENVERSÉE avec PLI DéVERSÉ/PLI OBLIQUE/PLI RÉNVERSÉ avec SYNCLINAL DEVERSÉ/SYNCLINAL RENVERSÉ avec STRATIFICATION RENVERSÉE )

( GEKIPPTE ANTIKLINE mit INVERSSCHENKEL/LIEGENDSCHENKEL/ÜBERKİPPTER FALTENFLÜGEL/ÜBERKIPPTER FALTENSCHENKEL/VERKEHRT SCHENKEL mit ÜBERKIPPTES BETT mit GEKIPPTE FALTE/ÜBERKIPPTE FALTE mit GEKIPPTE SYNKLINE mit ÜBERKIPPTE AUFSCHICHTUNG )


- DEVRİK TÜMCE(/CÜMLE) ile/değil PARANTEZ BİLGİ


- DEVRİK TÜMCE/CÜMLE ile/ve/yerine (DÜZGÜN/DOĞRU) TÜMCE/CÜMLE


- DEVRİLE DEVRİLE ile/değil/yerine/||/<>/></> EVRİLE EVRİLE


- DEVRİM "YAPMAK" ile/ve/<>/değil/yerine DEVRİM "YARATMAK"


- DEVRİM "YARATMAK" ile "ÇIĞIR AÇMAK"


- DEVRİM ve/ne yazık ki/||/<>/> !KIYIM


- DEVRİM ile BAŞKALDIRI

( Sürekli devrim, sürekliliği ortadan kaldırır. )

( Baskıya/dayatmalara başkaldırmayan kişi, en başta, kendine karşı adâletsizdir. )

( REVOLUTION vs. REBELLION )


- DEVRİM ile/ve/değil DARBE


- DEVRİM ile/ve/değil/yerine/<> DEĞİŞİKLİK


- DEVRİM ile/ve/değil/yerine/<>/> DEVİNİM

( [not] REVOLUTION vs./and/but/<>/> MOVEMENT
MOVEMENT instead of REVOLUTION )


- DEVRİM ile/ve/değil EŞİK


- DEVRİM ile/ve/>/değil/yerine EVRİM

( Nedenlerini bilmediğimiz olaylara verdiğimiz ad. İLE/VE/>/DEĞİL/YERİNE Nedenlerini/nasıllarını, süreçlerini ve sonuçlarını bildiklerimiz. )


- DEVRİM = İNKILÂP = REVOLUTION[İng.] = RÉVOLUTION[Fr.] = REVOLUTION UMWÄLZUNG[Alm.] = REVOLUCION[İsp.]


- DEVRİM ile/değil KEŞİF


- DEVRİMLER/DE:
FRANSIZ ile/ve/||/<> ALMAN ile/ve/||/<> İTALYAN ile/ve/||/<> BOLŞEVİK ile/ve/||/<> ANADOLU/TÜRK

( [ağırlıklı/yoğunluklu olarak]
Siyaset/te. İLE/VE/||/<> Eğitim/de. İLE/VE/||/<> Sanat/ta. İLE/VE/||/<> Ekonomi/de. İLE/VE/||/<> Kültür/de. )


- DEVRİYE değil/yerine/= GEZENKOL


- DEVRİYE değil/yerine GEZGE


- DEVŞİRME ile/değil/yerine ÖZÜMSEME


- DEVŞİRMEK ile/ve DENŞİRMEK

( Biraraya getirmek, derlemek, toparlamak. | Katlamak, düzgün duruma getirmek. | Asker olarak yetiştirilmek üzere Yeniçeri Ocağı'na alınacak çocukları seçip, toplama. İLE/VE Bir şeyin doğasını ya da niteliğini bozmak. )


- DEVVÂNÎ >< DEŞTEKÎ


- DEYİ ile DEYİM ile DEYİŞ

( Dil, söz, im, mimik gibi anlatım araçlarının tümü. | Hristiyan felsefesinde, Tanrı kelâmını, kişilere ulaştıran oğul [Hz. İsa], logos. İLE Genellikle, gerçek anlamından az çok ayrı bir anlam taşıyan, kalıplaşmış anlatım. İLE Söyleme/anlatım biçimi. | Halk koşuğu/türküsü. | Bir kişinin, bir konuyla ilgili anlattıkları. )

( KELÂM ile TÂBİR ile ÜSLÛP | İFÂDE )


- DEYİM ile ATASÖZÜ

( * Kavram ve durum bildirirler. İLE Bir yargı ifade ederler.
* Mecazlı anlamı vardır. İLE Bu, koşul değildir.
* Deyimlerde kesin hüküm, öğüt, yol göstericilik yoktur.[Bu yüzden genel kural oluşturmazlar.] İLE Kesin bir yargı bildirirler.
* Genellikle, öyküsü, efsanesi ve kaynağı vardır. İLE Anonimdir, söyleyenleri belirli değildir.
* Anlatım kalıbı olarak görebiliriz. İLE Tek başlarına bir tümcedir. )

( * İkisinde de sözcüklerde, mecaz, istiare ve kinâye vardır.
* Sözcük dizilişleri değiştirilemez.
* Sözcüklerin eş anlamlısını, sözcüğün yerine getirmek, olumlu bir sonuç vermez, sözü bozar.
* Biçim yönünden, birbirlerine benzerler. )

( TÂBİR/VECÎZE ile DARB-I MESEL )


- DEYİM ile DEĞİM

( Genellikle gerçek anlamından az çok ayrı, kendine özgü bir anlam taşıyan kalıplaşmış söz öbeği, tabir. İLE Liyâkat. )


- DEYİM ile/değil DİYEYİM


- DEYİM ile/ve/||/<> TERİM


- DEYİMSEL ile/ve/&lt;/değil DENEYİMSEL


- DEYİNMƏK[Azr.] = SÖYLENMEK[Tr.]


- DEYİRMEN değil DEĞİRMEN


- DEYİŞ ile/ve DEYİM


- DEYİŞ ile/ve/değil/<> DOĞUŞ

( Yaşanmamış olan. İLE/VE/DEĞİL/<> Yaşanmış olan. )

( KELÂM ile/ve/değil/<> VAHİY-KELÂM )


- DEYN[Ar.] ile KARZ[Ar.]


- DEZAVANTAJ SAĞLAMAK değil DEZAVANTAJ YARATMAK


- DEZENFEKSİYON/DISINFECTION[İng.] değil/yerine/= BULAŞ SAVMA


- DEZENFEKTAN/DISINFECTANT[İng.] değil/yerine/= BULAŞSAVAR


- DEZENFORMASYON değil/yerine/= BİLGİ ÇARPITMA


- DEZENTEGRASYON/DISİNTEGRATION[İng.] değil/yerine/= PARÇALANMA | BENLİK DAĞILMA


- DEZORYANTASYON/DISORIENTATION[İng.] değil/yerine/= YÖNELIM BOZUKLUĞU


- DİBAGAT/ANTİLOP ile DEMİRKIR


- DİĞER ile/ve/değil/yerine/||/<>/&gt;&lt;/< DEĞER

( "DEĞER"lerimizi, "DİĞER"lerimizden ayıramıyorsak;
"MEĞER"lerimizi bir cebimize, "KEŞKE"lerimizi öteki cebimize koymak durumunda kalırız. )


- DİL ve/< US/AKIL ve/< DENEYİM/TECRÜBE

( Dil, akıl ve deneyimde temellenir. )


- DİNAMİK/DYNAMIC[İng.] değil/yerine/= DEVINGEN


- DİNAMİK değil/yerine/= DEVİMBİLİM


- DİNAMİK değil/yerine/= DEVİMLİ/DEVİNGEN/DİRİMLİ/ETKİN/DEVİMSEL


- DİNAMİZM değil/yerine/= DEVİMSELLİK / DEVİMSELCİLİK


- DİNÇ/LİK ile/ve DEVİMSEL/LİK[DİNAMİK/LİK]


- DİNDAR ile DERVİŞ


- DİNGİNLİK ve DENGE


- DİNLEMEK ile/ve/> DENEMEK

( TO LISTEN vs./and/> TO TRY )


- DİNSİZ ile/ve/değil/||/<>/< DENSİZ


- DİRİMSEL/CANLI ile/ve/<> DEVİNGEN


- DİŞ = TOOTH[İng.] = DENT[Fr.] = ZAHN[Alm.] = DENTE[İt.] = DIENTE[İsp.]


- DİSEKİLİBRIUM/DYSEQUİLİBRIUM[İng.] değil/yerine/= DENGESİZLEŞME


- DİSKİNEZİ/DYSKINESIA[İng.] değil/yerine/= DEVİNIM BOZUKLUĞU


- DİSPRAKSİ/DYSPRAXIA[İng.] değil/yerine/= DEVİNIMSEL BECERİ BOZUKLUĞU


- DÎVÂN değil/yerine/= DERLEM


- DİYOR ile DEMEK İSTİYOR


- DİZARTRİ/DYSARTHRIA[İng.] değil/yerine/= DEVİNIMSEL KONUS¸MA BOZUKLUGˆU


- DİZGEYE SIĞMAMA ile/ve/||/<> DENKLEME GELMEME


- DL/DEEP LEARNING[İng.] değil/yerine/= DERİN ÖĞRENME


- DNN/DEEP NEURAL NETWORK[İng.] değil/yerine/= DERİN SİNİR AĞI


- DOĞA ve/<> DENGE


- DOĞAN ile DELİCE DOĞAN

( ... İLE Ağaçlı açık arazilerde yaşarlar. )

( ... vs. HOBBY )

( ... cum FALCO SUBBUTEO )


- DOĞRU SEÇİM ile/ve/<> DENGELİ TÜKETİM


- DOĞRULAMAK ile/değil DESTEKLEMEK

( [not] TO VERIFY vs./but TO SUPPORT )


- DOKUNMAK ile/ve/değil DEĞİNMEK

( Fiziksel. İLE/VE/DEĞİL Zihinsel/kavramsal. | Bağlantı kurmak, ilişkiye geçmek. )


- DOLAŞIM(SİRKÜLÂSYON) ile DEVİNİM

( Hiçbir şey kendi başına devinmez ve durmaz. )

( By itself nothing moves, nothing rests. )

( CIRCULATION vs. MOVEMENT )


- DONANIM ile/ve/<> DENEYİM

( RIGGING vs./and/<> EXPERIENCE )


- DÖNGÜ ile/ve/||/<> DEVİNİM


- DÖNÜŞTÜRME ile DEVŞİRME


- DÖNÜŞÜM ile/ve/<> DEĞİŞİM

( Değişimi kavrayan kişi, işaretleri farkeder ve bu belirtilerin ardındaki zamansal beklentileri karşılar. )

( Değişim, ancak şimdi olabilir. Gelecekte değil! )

( Bilinç, tümüyle değişimin bilincidir. )

( Emek ve çaba harcayarak değişebileceğimizi düşlemeyelim! )

( Olgun kişi, bir panter gibi farkettirmeden değişir. )

( Kişisel arzularınızı terk edin ve böylece tasarruf edilen gücü dünyanın değişmesi yolunda kullanın! )

( Sessizlik bir kez idrak edildiğinde, o, değişebilir olanı derin biçimde etkiler, kendi etkilenmeden kalarak. )

( Değişmez olan, işimize yaramaz. )

( Ancak değiştirebileceklerinizden sorumlusunuz. Tüm değiştirebileceğiniz ise kendi tavrınızdır. Sorumluluğunuz oradadır. )

( Sadece değişebilir olan üzerine düşünülüp konuşulabilir. )

( Çevremizi o kadar değiştirdik ki, şimdi bu yeni çevreye uyabilmek için kendimizi değiştirmemiz gerekiyor. )

( İSTİDÂRE[Ar. < DEVR]: Daire biçimine girme, değirmi olma, değirmilenme. )

( All consciousness is consciousness of change.
Do not imagine that you can change through effort.
Abandon every personal desire and use the power thus saved for changing the world!
Once realised of silence, it will deeply affect the changeable, itself remaining unaffected.
The unchangeable is of no use to you.
You are responsible only for what you can change. All you can change is only your attitude. There lies your responsibility.
Only the changeable can be thought of and talked about. )

( TRANSFORMATION vs./and/<> ALTERATION )


- DÖNÜŞÜM ile/ve/||/<> DEĞİŞKEN DÖNÜŞÜMÜ


- DOST ve/>< DERT

( Dostu olanın, derdi olmaz. )


- DUÂ ile/ve/||/<>/> DEVÂ


- DURAĞAN TOPLUM ile/değil/yerine/>< DEVİNGEN TOPLUM


- DURAĞAN ile/ve/değil/yerine/||/>< DEVİNGEN


- DURAĞANLIK ile/ve/değil/yerine/||/>< DEVİNİMSEL/LİK


- DURUK DİN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DEVİMSEL/DİRİMSEL DİN


- DÜŞ(ÜR)ME ile/değil DEVİRME/DEVRİLME


- DÜŞÜNCE ile/ve/||/<> DUYGU ile/ve/||/<> DAVRANIŞ/TUTUM ile/ve/||/<> DENEYİM ile/ve/||/<> DEĞER ile/ve/||/<> DİL

( Akıl[doğru bağ/lar] ve ilim ile yapılandırılır. İLE/VE/||/<> Çeşitli fizyolojik ve psikolojik isteklerle ve eğlencelerle doyurulur. İLE/VE/||/<> Çalışarak, iş yaparak, kazanarak ve kazandırarak dengelenir. İLE/VE/||/<> ... İLE/VE/||/<> ... İLE/VE/||/<> ... )

( Düşünceler, duygulardan önce gelir. )

( %80 İLE/VE/||/<> %20 İLE/VE/||/<> ... İLE/VE/||/<> ... İLE/VE/||/<> ... İLE/VE/||/<> ... )

( Duygu yok fakat [çeşitli oranlarda/yoğunluklarda] etkisi olabilir. İLE/VE/||/<> Düşünce var. İLE/VE/||/<> Düşünce ve duygu var. İLE/VE/||/<> Öncenin, kendimizin ve başkalarının düşünceleri var. İLE/VE/||/<> Tümü var. )

( Saniyelerde. İLE/VE/||/<> Milisaniyelerde. İLE/VE/||/<> ... İLE/VE/||/<> ... İLE/VE/||/<> ... )

( Zihnimizin konuşma dili. İLE/VE/||/<> Gövdemizin konuşma dili. İLE/VE/||/<> ... İLE/VE/||/<> ... İLE/VE/||/<> ... İLE/VE/||/<> ... )


- DÜŞÜNME ile/ve/<> DENETLEME


- DÜŞÜNME = TEFEKKÜR = THINK[İng.] = PENSÉE[Fr.] = DENKEN[Alm.] = COGITARE, COGITATIO[Lat.] = NOEIN, DIANOIA[Yun.] = PENSAR[İsp.]


- DÜŞÜNMEK ile DEĞERLENDİRMEK

( TO THINK vs. TO APPRECIATE/EVALUATE )


- DÜŞÜNMEK ile DEĞERLENDİRMEK

( TO THINK vs. EVALUATE )


- DUYGU ve/||/<>/= DEĞİŞKİ


- DUYGUSALLIK ve/> DENETİMSİZLİK/KONTROLSÜZLÜK


- DÜZEN ve SIRADÜZEN/HİYERARŞİ ile/ve/||/<>/> DEĞİŞİM ve EŞİTLİK

( Modern öncesindeki öncelikler. İLE/VE/||/<>/> Modern dönemdeki öncelikler. )


- DÜZEN ile/ve DENGE ile/ve UYUM

( Düzenli bir hayat yaşayın ama onu kendi içinde bir amaç haline getirmeyin. )

( SETTING/ORDER/REGULARITY vs. BALANCE
Live an orderly life, but don't make it a goal by itself. )


- DÜZENLİ/LİK ile/ve DEĞİŞMEZ/LİK

( REGULAR/ITY vs./and STABLE/NESS )


- DÜZEY ile DERECE


- DVM/SUPPORT VECTOR MACHINES[İng.] değil/yerine/= DESTEK VEKTÖR MAKİNELERİ


- ECR-İ MİSİL değil/yerine/= DENK ÖDENÇ


- EĞİTİM ile/ve/||/<>/> DENETİM


- EKLEKTİK değil/yerine/= DERLENMİŞ


- EKLEMEK/ÇIKARMAK ile DEĞİŞTİRMEK

( TO ADD/EXTRACT vs. TO CHANGE )


- EKSPERİMENT/EXPERİMENT[İng.] değil/yerine/= DENEY


- EKSPERİMENTAL/EXPERİMENTAL[İng.] değil/yerine/= DENEYSEL


- EKSPERİMENTALİZM/EXPERİMENTALISM[İng.] değil/yerine/= DENEYİMCİLİK


- ELEŞTİRİ ile/ve/değil/yerine DEĞERLENDİRME

( Eleştiri, bulunduğun durumu tespit ile başlamalıdır. )

( İNTİKÂD/TENKİD ile/ve/değil/yerine ... )

( [not] CRITIQUE vs./and/but EVALUATION
EVALUATION instead of CRITIQUE )


- ELEŞTİRİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DEĞİNİ


- ELEŞTİRİ ve DEVİM/DİNAMİK

( CRITIQUE and DYNAMICS )


- EMİR ile/ve/değil/<> DEVİR


- ENDERÛN ile/ve/||/<> DEHTERÛN


- ENERJİ ile DEVİNGENLİK/CANLILIK/HAREKETLİLİK

( ENERGY vs. DYNAMISM )


- ENGEL değil/yerine/>< DEVRİM

( Boş konuşan kişiler arasında, dilsizlik(susmak), engel değil devrimdir. )


- ENGELLEYİCİ ile/değil/yerine DENGELEYİCİ


- EPOPE[Fr. < Yun.] değil/yerine DESTAN


- ERDEM ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DEĞER


- EŞEK ve/<> DEVE

( İkisi de birbirini takip eder/miş. :) )


- EŞELEMEK ile DEŞMEK

( TO SCRATCH vs. TO DIG UP )


- EŞEYSELLİK/SEKS:
"GÜÇ KAYBETMEK" ile/değil/yerine DENGELENMEK/UYUMLANMAK/FABRİKA AYARLARINA GERİ DÖN(DÜR)MEK


- EŞİT ile DENK

( MÜSÂVÎ[< SEVİYY] ile MÜTEKABİL[< KABL] )


- EŞİTSİZLİK ile/ve DENGESİZLİK


- ESSAY[İng.] değil/yerine/= DENEME


- ESTETİK ÖZNE ile/ve/> ESTETİK NESNE ile/ve/> ESTETİK TAVIR ile/ve/> ESTETİK HAZ ile/ve/> ESTETİK YARGI ile/ve/> DEĞER


- ETKEN ile/ve/değil/||/<> DEĞİŞKEN


- ETKİ ALANI ile/ve/<> DENETİM/KONTROL ALANI

( EFFECT FIELD vs./and/<> CONTROL FIELD )


- ETKİLEŞİM ile/ve DEĞİŞİM

( INTERACTION vs./and ALTERATION )


- ETKİLEŞİMLİ ve/||/<> DEVİNGEN


- EVALÜASYON/EVALUATION[İng.] değil/yerine/= DEĞERLEME


- EVET ile/ve/||/<>/> DEVAM ET


- EVLİLİK:
AİLE KARARI(GÖRÜCÜ) ile/ve/<> BEŞİK KERTMESİ ile/ve/<> DEĞİŞ-TOKUŞ

( Sibirya'nın kuzeyinde uygulanan üç çeşit evlilik. Eskiden ve kısmen hâlâ, gençler, 12 - 16 yaş arasında evlendirilirlermiş. İLE/VE/<> ... İLE/VE/<> Bir kızın, bir aileye gelin ve oğlunun da damat olarak gitmesi. )


- EVRAK[Ar. < VARAK] değil/yerine/= DEĞERLİ BELGE / İŞBELGE


- EVRİM/EVOLASYON[İng. < EVOLUTION] ile DEĞİŞİNİM/MUTASYON

( Canlının tür olarak gelişmesi, bir canlıyı ötekilerden ayırt eden morfolojik ve fizyolojik karakterlerin gelişmesi yolunda geçirilen bir seri değişim. İLE Genetik yapıda, kendiliğinden ya da bir dış etken aracılığı ile ortaya çıkan değişiklik. | Doğada ve toplumda, niteliksel değişmelerin, yavaş yavaş değil birdenbire olması, bir şeyin, ortam ve koşullarını bulduğunda, birdenbire nitelik değiştirmesi. )

( 1500 milyon yıl ilâ 2 milyar yıl gerekir. )

( )

( )

( )

( EVOLUTION vs. MUTATION )


- EVRİM ile/ve/değil/yerine DEĞİŞİKLİK

( [not] EVOLUTION vs./and/but ALTERATION
ALTERATION instead of EVOLUTION )


- EVRİM ile/ve/değil/yerine DEĞİŞİM

( [not] EVOLUTION vs./but ALTERATION
ALTERATION instead of EVOLUTION )


- ext. sup. alut.[Lat. < EXTENDE SUPER ALUTEM] değil/yerine/= DERİ ÜZERİNE YAYINIZ


- EYTİŞİM/DİYALEKTİK ile/ve DEVİM/DİNAMİK

( DIALECTIC vs./and DYNAMIC )


- FARK ile/ve DEĞER

( DIFFERENCE vs./and VALUE )


- FARK ile/ve DERİNLİK

( DIFFERENCE vs./and DEEPNESS )


- FARKINDALIK ve/||/<>/>/< DENEYİMLEME


- FARKLI ile/ve DEĞİŞİK

( DIFFERENT vs./and VARIOUS )


- FASİKÜL/FASCICLE[İng.] değil/yerine/= DEMETÇİK


- FATE FAITH DESTINY


- FEHVA'L-HİTÂB[Ar.] ile DELÎLU'L-HİTÂB[Ar.]


- FELSEFE ile DEMAGOJİ


- FELSEFE ve/||/<> DEVLET

( Aklın/düşüncenin, gelişmişlikteki son seviyesi. VE/||/<> Kurumların/toplumun, gelişmişlikteki son seviyesi. )


- FELSEFÎ SORU/SORGULAMA ile/ve/= DEĞERLENDİRME


- FEODAL/İZM değil/yerine/= DEREBEYCİ/LİK


- FEODALİTE değil/yerine/= DEREBEYLİK


- FERRUM[İng.] değil/yerine/= DEMIR


- FİLOZOF ile/ve/||/<>/> DERVİŞ

( Bildikçe, ölür. İLE/VE/||/<>/> Öldükçe, bilir. )


- FİYAT/I ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DEĞER/İ

( Nesnelere verilen. İLE/VE İnsana/kişiye verilen. )

( [... olmayana]
"Çöp" denilir. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< "Çıkarken kapıyı kapat" denilir. )

( Her şeyin olur. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Bazı şeylerin ve kişilerin olur. )

( ... ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SEMEN )

( [not] PRICE vs./and/but/||/<>/< VALUE
VALUE instead of PRICE )


- FİZİK ve/||/<>/>/< DENEYİM


- FORAMEN[İng.] değil/yerine/= DELİK


- FREKANS ile DERECE


- GELİŞİM ile/ve/<> DERİNLEŞME

( DEVELOPMENT vs./and/<> DEEPEN )


- GELİŞİM = DEVELOPMENT[İng.] = DÉVELOPPEMENT[Fr.] = ENTWICKLUNG[Alm.] = SVILUPPO[İt.] = DESARROLLO[İsp.]


- GELİŞİP BÜYÜME = NEŞV Ü NEMÂ = DÉVELOPPEMENT


- GENEL-GEÇER ile/ve/değil/||/<> DEĞİŞMEZ


- GENELLEME ile/ve/değil/yerine DEĞİLLEME

( [not] GENERALIZATION vs./and/but NEGATION
NEGATION instead of GENERALIZATION )


- GENİŞ KAVRAM" ile "DERİN KAVRAM"

( "WIDE CONCEPT" vs. "DEEP CONCEPT" )


- GENİŞ KAVRAM ile DERİN KAVRAM

( WIDE CONCEPT vs. DEEP CONCEPT )


- GERÇEĞİN BİLGİSİ:
DENEYLE BAŞLAR ve/||/<> DENEYLE BİTER


- GERÇEKLER:
DEMİ ve/||/<> DEVRANI"NA... HÛ


- GEREKSİNİM/LER/İMİZ ve/<>/>< DEĞER/LER/İMİZ


- GEREKSİNİMLER ile/ve/||/<> DEĞERLER ile/ve/||/<> ANLAMLAR


- GEREKTİĞİ KADAR DÜŞÜNMEK/KONUŞMAK/YAPMAK ile/ve DEĞERİ/DEĞDİĞİ KADAR DÜŞÜNMEK/KONUŞMAK/YAPMAK


- GERİLİM ile/ve/değil/yerine/||/<>/> DENGE


- GERİLLA ile DEVLET

( Kaybetmediği sürece kazanır. İLE Kazanmadığı sürece kaybeder. )


- GİRDİLER DÖRTLÜSÜ ile/ve/<> YAŞAM DÖRTLÜSÜ ile/ve/<> UYUM DÖRTLÜSÜ ile/ve/<> DEĞERLER DÖRTLÜSÜ

( Sayın Gökçen ADAR'ın, "Yaşamla Flört" adlı kitabını okumanızı salık veririz. )

( Olumlu/Pozitif | Olumsuz/Negatif | Nötr | X [Belirsiz, merak uyandıran]. İLE/VE/<>
İş | Sosyal | Aile | Özel. İLE/VE/<>
Beklenti | Ortam | Olanak | Zaman. İLE/VE/<>
Vizyon | Misyon | Nosyon | Gusto[Zevk ve heyecan niteliği, estetik değerler]. )

( INPUT QUARTET vs./and/<> LIFE QUARTET vs./and/<> HARMONY QUARTET vs./and/<> VALUES QUARTET
Positive | Negative | Neuter | X [Indefinite]. WITH/AND/<> Business | Social | Family | Private. WITH/AND/<> Expectation | Environment/Ambience | Possibility | Time. WITH/AND/<> Vision | Mission | Notion | Gusto. )


- GÖL ile/ve DENİZKULAĞI/LAGÜN[Fr.]

( ... İLE/VE Denizden bir resifle ayrılmış göl. )


- GÖRÜ AKSİYONLARI ile/ve/||/<> ALGI ÖNGÖRÜLERİ ile/ve/||/<> DENEYİM ANALOJİLERİ ile/ve/||/<> AMPİRİK DENEYİMİN POSTULATLARI[genel]


- GÖVDE = BEDEN = BODY[İng.] = CORPS[Fr.] = DAS LEIB, DER KÖRPER[Alm.] = IL CORPO[İt.] = EL CUERPO[İsp.] = CORPUS[Lat.] = TO SOMA, HO KHROS[Yun.] = CİSM, CESED, CURM[Ar.] = BEDEN[Fars.] = HET LICHAAM[Felm.] = DEHA[Sansk.]


- GÖZETİM ile/ve/<> DENETİM


- GÖZLEM ve/||/<>/> DENEY ve/||/<>/> ÖLÇÜM


- GRADE[İng.] değil/yerine/= DERECE


- GÜCÜN:
YETERLİLİĞİ(/YETERSİZLİĞİ) ile/ve/<>/değil/yerine DEVREDE OLMASI


- GÜDÜLENMEDE:
UYARILMA ve/||/<>/> MERAK ve/||/<>/> DENETİM ve/||/<>/> OLGUNLAŞMA


- GÜĞÜM ile DEBBE


- GÜRÜLTÜ/DAĞDAĞA ve/<>/= DEDİKODU


- GÜVEN ve/||/<> DERİNLİK ve/||/<> SEVGİ

( Söz ile yapılan iyilik. VE/||/<> Düşünce ile yapılan iyilik. VE/||/<> Vererek yapılan iyilik. )


- GÜZERGÂH/[Fars.]/ROTA[İt.]/DESTİNASYON[İng. < DESTINATION] değil/yerine GEÇEKYOL, İZLENİLEN YOL


- HAKKINDA KONUŞMAK ile DEDİKODU

( Çocukların ağzı fakat "büyüklerin" içi konuşur. )

( Konuştuğunda hayır söyle ya da sus! )

( "Bir Dedikodu Ne Kadar Hızlı Yayılabilir?" yazısı için burayı tıklayınız... )

( TO TALK ABOUT vs. GOSSIP )


- HALKA[Ar.] değil/yerine/= DEĞREK/DOLANGI


- HALKERKİ = HÜKÜMET-İ AMME = DEMOCRACY[İng.] = DÉMOCRATIE[Fr.] = DEMOKRATIE[Alm.] = DEMOKRATIA, DEMOS:HALK, KRATOS:ERK, EGEMENLİK[Yun.] = DEMOCRACIA[İsp.]


- HANNÂN ile/ve/+ MENNÂN ile/ve/+ DEYYÂN ile/ve/+ SÜBHÂN

( Hakk yönünden. İLE/VE/+ Halk yüzünden. İLE/VE/+ ... İLE/VE/+ Hakikatte. )

( FİRAVUN ile/ve/+ KÂRUN ile/ve/+ BELÂM ile/değil/yerine KENDİN )


- HAREKET EDEN/ETTİREN ile/ve DEĞİŞEN

( Bir cismin belirli konumlarda belirli aralıklarda bulunması. İLE/VE ... )

( * Hareket nedir? * Şey nedir? * İlke nedir? * Aralarındaki ilişki nedir? İLE/VE Değişenin bilgisi elde edilebilen şey değildir, kesin olarak elde edilemez. )

( ACTIVATOR vs./and ALTERATION )


- HAREKET ETMEK değil/yerine/= DEVİNMEK/KIMILDA(N)MAK/KIPIRDA(N)MAK


- HAREKET ETTİRİLMEK değil/yerine/= DEVİNDİRİLMEK/KIMILDATILMAK/KIPIRDATILMAK


- HAREKET ETTİRMEK değil/yerine/= DEVİNDİRMEK/KIMILDATMAK/KIPIRDATMAK


- HAREKET/AKSİYON değil/yerine/= DEVİM/DEVİNİM


- HAREKET ile/ve/değil DEĞİŞİM

( [not] MOVEMENT vs./and/but ALTERATION )

( GAMANA ile/ve/yok/değil VIPARINAMA )


- HATA ve/||/<>/< DENEME

( Hata yapmış olman, denediğin anlamına gelir. Denemeden, vazgeçme! )


- HATA ile/ve/||/<> DENEYİM

( Hatalarımız, deneyimimizi artırır; deneyimlerimiz de hatalarımızı azaltır. )


- HATALARI/NI ...:
KABUL ET! ve/||/<>/> DERS AL! ve/||/<>/> TEKRARLAMA!


- HATIR ile DEĞER

( INFLUENCE/CONSIDERATION vs./and WORTH )


- HAYDÂRÎ ile/ve DESTEGÜL[KEMER]

( Dervişlerin giydiği, kolsuz, kısa, aba hırka. İLE/VE ... )


- HAYIR ile/ve DEĞİL ile/ve YOK ile/ve HİÇ

( Hiç, yoktan iyidir. )

( NO vs./and NOT vs./and NON-EXISTENT/ABSENT/THER IS/ARE NOT vs./and NOTHING )


- HAYRÂN ile/ve/> DEVRÂN ile/ve/> SEYRÂN


- HAYRET[Ar.] ile DEHŞ[Ar.]


- HAYVAN SOKMALARINDA:
KARA CANLILARI ile/ve/||/<> DENİZ CANLILARI

( Soğuk uygulaması yapılır. İLE/VE/||/<> Sıcak uygulaması yapılır. )

( bkz. 52814 İLE/VE/||/<> Kızarma, şişme, iltihaplanma, sıkıntı, huzursuzluk, havale, baş ağrısı görülebilir.[İlk yardımı: Batan diken varsa görülüyorsa çıkarılır. Yaralı bölge hareket ettirilmez. Sıcak su ile yıkanır. Yara yerine herhangi bir müdahale yapılmaz, ovulmaz! 112 aranır.] )


- HAYVANLAR:
YEMEK ve/||/<> BİNEK ve/||/<> DENEK
DEĞİLDİR!


- HAZ:
DEĞİŞKEN ile/değil/yerine DEVİNGEN

( Gövdede ve gövdeye yönelik.[keyif] İLE/DEĞİL/YERİNE Zihinde ve zihne yönelik.[zevk] )


- HAZ ile/ve DEĞER

( PLEASURE vs./and VALUE )


- HAZİNE ile DEFİNE

( Divan şiirinde birçok güzellik unsuru hazineye benzetilmiştir. )

( GENC )


- HEKTAR ile DESYATİNA[Rusça]

( ... İLE Eski Rusya'da, 1,09 hektara eşit arazi ölçüsü. )


- HER SEFERİNDE değil/yerine/= DEĞME KEZ


- HİÇ/LİK ile/ve/değil/<> DEĞERSİZ/LİK

( NOTHINGNESS vs./and WORTHLESS/NESS )


- HİKMET ve/||/<> DENGE/İTİDAL


- HİLE[Ar.] ile/ve/<> DESİSE[Ar.]

( ... İLE/VE/<> Hile, oyun, el altından yapılan iş. )

( FENT )


- HİNT OKYANUSUNDA:
ANDAMAN DENİZİ ile/ve/||/<> MALAKKA BOĞAZI ile/ve/||/<> MARTABAN KÖRFEZİ ile/ve/||/<> BENGAL KÖRFEZİ ile/ve/||/<> KANBAY KÖRFEZİ ile/ve/||/<> KUÇ KÖRFEZİ ile/ve/||/<> UMMAN DENİZİ ile/ve/||/<> UMMAN KÖRFEZİ ile/ve/||/<> BASRA KÖRFEZİ ile/ve/||/<> YEMEN DENİZİ ile/ve/||/<> ADEN KÖRFEZİ ile/ve/||/<> KIZILDENİZ ile/ve/||/<> MOZAMBİK KANALI ile/ve/||/<> SOFALA KÖRFEZİ ile/ve/||/<> DELAGOA KÖRFEZİ


- HİZMET ile/ve DESTEK

( SERVICE vs./and SUPPORT )


- HİZMET ile/ve/<> DEVİNİM

( Hizmet etmek/edebilmek, devindirici ve dönüştürücüdür. )

( TO SERVE vs./and/<> MOVEMENT )


- HOMEOSTAZ/HOMEOSTASIS[İng.] değil/yerine/= DENGELENİM, İÇ ORTAM KARARLILIĞI


- HÜCCET ile DELİL


- HÜDÂM değil/yerine/= DENİZ TUTMASI


- HUKUKU:
DELMEK ile/değil/yerine DEĞİŞTİRMEK


- HÜKÜMETİ/HÜKÜMETLERİ CİDDİYE ALMAK yerine DEVLETİN/VATANIN BÜTÜNLÜĞÜ VE GELECEĞİ İÇİN ÇABA HARCAMAK/ÜRETİMDE BULUNMAYA DEVAM ETMEK


- İBRET (ALMAK) ile DERS (ALMAK)

( Kötü sonuç veren bir olgudan alınan ders. İLE İzlenmesi gereken bir durum. )

( İBRET/TÂBİR < UBÛR[: Dar geçit.] İLE ... )

( Görülenden. İLE Duyulandan. )


- İÇERİK ile/ve/||/<> DEĞER


- İFADE[Ar.] değil/yerine/= DEYİŞ/SÖYLEYİŞ


- İFŞÂ ile DEŞİFRE[Fr. < DÉCHIFFRÉ]

( Gizli bir şeyi açığa çıkarma, yayma. İLE Çözülmüş, açıklanmış. )


- İGUANA ile/ve/<> DENİZ İGUANASI

( ... İLE/VE/<> Galapagos Adaları'nda yaşamaktalardır. )

( Kara iguanaları, rengârenktir. İLE/VE/<> Koyu renktedir. )


- İHBAR ile/ve/değil DEDİKODU

( [not] DENUNCIATION vs./and/but GOSSIP )


- İHTİLÂL değil/yerine/= DEVİRİ/DEVRİM


- İHTİYÂR ile/ve DENGELİ(İTİDALİ/İTİDALLİ) İHTİYÂR


- İHVÂN ile DERVİŞÂN ile MÜRÎDÂN


- İLÂCIN:
ETKİN DOZU ile/ve/<> DEVAM DOZU


- İLERLEME ile DERİNLEŞME


- İLERLEME ile/ve/<> DEVAMLILIK

( Devam etmek, fırsatlar doğurur. )

( Gökgürültüsü ve rüzgâr, devamlılığı simgeler. )

( Genellikle, gerçek devamlılık, görünüşten anlaşılır. )

( Yalnızca dikkatli, hassas ve becerikli çabalar, devamlılık gösterecek sonuçlara ulaşır. )

( Kişi, yolunda devam ederse iyiye doğru belirtiler oluşur. )

( IMPROVEMENT vs./and/<> CONTINUITY )


- İLERLEME ile GELİŞME ile DEĞİŞME

( İlerlemenin yolu sakin bir ısrarlılıkta yatar. )

( ADVANCE vs. PROGRESS/DEVELOPMENT/IMPROVEMENT vs. CHANGE )


- İLHAM ile DEHÂ


- ILIMLI ile/ve DENGELİ


- İLİŞKİLENDİRMEK ile/ve/<> DERİNLEŞTİRMEK

( TO GET RELATION vs./and/<> TO DEEPEN )


- İLKELERİN:
VAROLMA SORUNSALI ile/ve İŞLEVSELLİĞİ ile/ve DEĞİŞİMİ ile/ve OLMAMASI ile/ve BİRLİĞİ ile/ve İNKÂRI


- İLMİNE, İRFÂN (İSTEYEN/ARAYAN) ile/ve DERDİNE, DERMÂN (İSTEYEN/ARAYAN)


- IMMUTABLE[İng.] değil/yerine/= DEĞİŞMEZ


- İNANÇ ile DEĞER

( FAITH/BELIEF vs. WORTH/VALUE )


- İNANMIŞ ile DELİ


- İNKILÂP değil/değil/yerine/=/= DEVRİM


- İNSANLAŞMA:
KARADA ile/ve/değil/||/<>/>/< DENİZDE


- İNSANLAŞMA ve/||/<>/>/< "DERTLİLİK"


- INSTABIL/INSTABLE[İng.] değil/yerine/= DENGESİZ


- INSTABILITE/INSTABILITY[İng.] değil/yerine/= DENGESİZLİK


- İNTİKAM ile/ve/değil/yerine/<> DENGE


- İNTRADERMAL[İng.] değil/yerine/= DERİ İÇİ


- IRMAK ile/ve GÖL ile/ve DENİZ ile/ve ANADENİZ/OKYANUS

( OKYANUS: BAHR-İ MUHİT/LEBLÂYE[KARA VE YEŞİL DENİZ] )

( ÂB-I REVÂN: Akarsu, ırmak. )

( KOKYTOS ve STYKS, yeraltı ırmaklarıdır. )

( En uzun ırmaklar:
Nil (Afrika) - 6,690
Amazon (Güney/South Amerika) - 6,570
Mississippi (Missouri) (ABD/US) - 6,212
Yangtze (Çin/China) - 5,520
Irtysh (Rusya/Russia) - 5,410
Hwang Ho (Çin/China) - 4,672
Congo (Afrika) - 4,667
Amur (Asya/Asia) - 4,509
Lena (Rusya/Russia) - 4,296
Mackenzie (Kanada/Canada) - 4,241 )

( ŞEH-RÛD ile/ve İSTEL ile/ve DERYÂ ile/ve ... )

( NEHİR[çoğ. ENHÂR] ile/ve BUHAYRA ile/ve BAHR[çoğ. BİHÂR] ile/ve UMMÂN/UKYÂNUS )


- İŞARET ile DELİL

( SIGN vs. PROOF )


- İŞBİRLİĞİ/ÇÖZÜM ORTAKLIĞI ile/ve/||/<> DESTEK ALMA ile/ve/||/<> YARDIM ALMA ile/ve/||/<> YARARLANMA

( %60-70[kendin] - %30-40[öteki]. İLE/VE/||/<> %40-50[kendin] - %50-60[öteki]. İLE/VE/||/<> %70-80[öteki] - %20-30[kendin]. İLE/VE/||/<> %80-90[öteki] - %10-20[kendin]. )


- İŞE YARARLILIK ile/ve DEĞİM/LİYÂKAT

( Ne kadar yararlıysan, o kadar adamsındır. )

( USEFULNESS vs. MERIT )


- İŞE YARARLILIK ile/ve DEĞİM/LİYÂKAT


- İŞGAL ile/ve/<> DEĞERSİZLEŞTİRME


- IŞINIMA(RADYASYON) EN DAYANIKLI CANLI(HAYVAN):
KARAFATMA değil DEINOCOCCUS RADIODURANS BAKTERİSİ

( ... DEĞİL 1.5 milyon rad'a kadar dayanabilirler. Dondurulurlarsa bu sınır, iki katına çıkar. )


- İSPAT/İSBAT ile/ve HÜCCET ile/ve BURHAN ile/ve DELİL

( BELGİT: Bir kişinin, yapmaya ya da ödemeye borçlu olduğu şeyi göstermek üzere imzaladığı resmi kâğıt, senet. | Bir önermeyi tanıtlamak için gösterilen ve daha önce doğru olarak kabul edilen başka önerme. )


- İSPAT ile DELİL ile BURHAN

( ... İLE ... İLE Kendine uygun ilkeleri olan, ne'liği ve neden'liği belirli olan. )


- İSPAT ile/ve DESTEK

( TO PROVE vs./and SUPPORT )


- İSTEK = DESIRE[İng.] = DÉSIR[Fr.] = BEGIERDE[Alm.] = CUPIDITAS[Lat.]


- İZLEMEK ile/ve/<> DESTEKLEMEK


- KABUL ile/ve/<> DESTEK


- KADAR değil/yerine/= ... DEK/... DEĞİN


- KADAR değil/yerine/= DENLİ


- KADİRŞİNAS[Ar. + Fars.] değil/yerine/= DEĞERBİLİR


- KADİRŞİNAS/LIK değil/yerine/= DEĞERBİLİR(LİK)/İYİLİKBİLİR(LİK)


- KADÜK[Fr. < CADUC] değil/yerine/= DEĞERİNİ/ÖNEMİNİ YİTİRMİŞ, GEÇERLİLİĞİ KALMAMIŞ, ESKİMİŞ


- KALİKS DİŞLERİ = ESNÂN-I KE'S = DENTS DU CALICE


- KALKER TAŞI ile/ve/||/<> KİL ile/ve/||/<> DEMİR CEVHERİ

( Çimento yapımında kullanılırlar. )


- KAMU TÜZESİ/HUKUKU ile/ve/||/<>/> DEVLETLER TÜZESİ/HUKUKU ile/ve/||/<>/> DÜNYA VATANDAŞLIĞI TÜZESİ/HUKUKU


- KAN ile DEM-İ NİFÂS[Ar.]

( ... İLE Doğum sırasında gelen kan. )


- KANAMALAR:
DIŞ ile/ve/||/<> İÇ ile/ve/||/<> DELİKLERDEN[doğal] ile/ve/||/<> ATAR DAMAR ile/ve/||/<> TOPLAR DAMAR ile/ve/||/<> KILCAL DAMAR

( [Burun Kanaması]
- Hasta/yaralı sakinleştirilir, oturtulur.
- Başı hafifçe öne eğilir.
- Burun kanatları, 5 dk. süre ile sıkılır.
- Uzman bir doktora gitmesi sağlanır.
)

( [Kulak Kanaması]
- Hasta/yaralı, sakinleştirilir.
- Kanama hafifse kulak, temiz bir bezle temizlenir.
- Kanama ciddi ise kulağı tıkamadan temiz bir bezle kapanır.
- Bilinci yerindeyse hareket ettirmeden sırtüstü yatırılır, bilinçsiz ise kanayan kulak üzerine yan yatırılır.
- Kulak kanaması, kan kusma, anüs, üreme organlarından gelen kanamalarda hasta/yaralı, kanama örnekleri ile uzman doktora sevk edilir.
)


- KANIT = DELİL = ARGUMENT[İng., Fr., Alm.] = ARGUMENTUM, ARGUERE[Lat.] = ARGUMENTO[İsp.] = APODEIXIS[Yun.]


- KAPI ile DERVAZE

( ... İLE Şehir ve kale kapısı. )


- KARA ASTRONOMİSİ ile/ve DENİZ ASTRONOMİSİ


- KARA KAPLUMBAĞASI ile BATAKLIK KAPLUMBAĞASI ile TATLISU KAPLUMBAĞASI ile DENİZ KAPLUMBAĞASI

( Bilinen, 200'den fazla çeşidi bulunmaktadır. Türkiye'de, 10 kaplumbağa türü bulunmaktadır. )

( ... İLE ... İLE ... İLE Türkiye'deki yuvalama kumsalları: Türkiye'nin Akdeniz kıyılarında belirlenmiş ve resmî olarak kabul edilmiş 21 yuvalama kumsalı bulunuyor. Bu kumsallar, Batı'dan Doğu'ya şöyle sıralanmaktadır: Ekincik, Dalyan, Dalaman, Fethiye (Muğla), Patara, Kale, Kumluca, Çıralı, Tekirova, Belek, Kızılot, Demirtaş, Gazipaşa (Antalya), Anamur, Göksu Deltası, Alata, Kazanlı, Davultepe (Mersin), Akyatan, Yumurtalık (Adana) ve Samandağ (Hatay). )

( [yaşam alanları] Dağlık, ormanlık hatta çöl ortamlarında bile rastlanmaktadır. İLE ... İLE Karadan, su yaşamına geçen hayvanlardandır. Tropikal ve alt tropikal iklim bölgelerinde yaşarlar. İLE Hem karada, hem de suda yaşarlar. Dünyanın orta bölgelerinde, tropikal bölgelerine yakın denizlerinde, açık okyanuslarda, kıyı habitatları özellikle tropikal ve ılıman bölgelerde, Hint Okyanusu, Atlantik Okyanusu, Pasifik Okyanusu, Karayipler ve Akdeniz'de yaşarlar. )

( [yaşam süreleri] ... İLE ... İLE ... İLE 25-50 yıldır. )

( ... İLE ... İLE ... İLE Dünya denizlerinde yaşayan yedi deniz kaplumbağası türü:[Dermochelys coriacea, Eretmochelys imbricata, Lepidochelys kempii, Lepidochelys olivacea, Chelonia mydas, Caretta caretta, Natator depressus] )

( Ayaklarında, beş parmak bulunmaktadır. Çiftleşmeyi kolaylaştırabilmek için karın alt kabuğu, erillerde daha güçlü ve içe doğru çöküktür. Erillerin, ön bacak tırnaklarından biri, dişiyi çiftleşme sırasında kavrayabilmek üzere daha uzundur. İLE ... İLE Parmakları arasında yarım perde biçimlenmiştir. Ayakları ve sırt kabukları biraz daha küçülmüş, uzamış ve yüzmeye uygun bir duruma gelmiştir.[Fırat kaplumbağasında, kabuk, tam sertleşmemiş bir yapı gösterir.] İLE Ayakları, yüzmeye uygun palet benzeri biçim almıştır. Tırnaklardan bir ya da ikisi kalmıştır. Kabukları, kayık benzeri, uzun bir biçim almış, baş ve ön ayakların bulunduğu yerden, kabuk, daha geri çekilmiştir. )

( Kaplumbağalar, kıçlarından da soluk alabilirler. )

( SELÂHİF[< SULHAFÂT, SULAHFÂT ]: Kaplumbağalar. )

( TURTLE vs. TORTOISE vs. ... )

( TURÂBİYYE ile ... ile ... )

( TESTUDO avec ... avec ... )


- KARA KURBAĞASI ile DEV KARA KURBAĞASI

( ... İLE Çok zehirlilerdir. [Büyük timsahları bile zehirleyebilecek güçtedir.] )

( ... İLE Anavatanları, Orta ve Güney Amerika'dır. )

( ... İLE Avustralya'da 100 milyon dev karakurbağası yaşamaktadır. [Dev karakurbağası dışında karakurbağası türü yaşamaz.][Avustralya'ya özgü kurbağa türlerinden dört kat daha fazla yumurtlarlar.] )

( ... ile Dev Kara Kurbağası )

( ... cum BUFO MARINUS )


- KARA MEMELİLERİ ile/ve DENİZ MEMELİLERİ

( Doğumda, önce başları çıkar. İLE/VE Doğumda, önce kuyrukları çıkar. )

( ... İLE/VE Dünyada 85 tür deniz memelisi bulunmaktadır. )

( ... İLE/VE Deniz memelilerinin 10 türü, toplu olarak intihar etmektedir. )


- KARA/TOPRAK UYGARLIĞI ile/ve/||/<>/> DENİZ UYGARLIĞI

( Bizim gibi olanlarla aynı zaman, zemin ve koşullarda gerçekleşebilir. İLE/VE/||/<>/> "Bizim gibi" olmayanlarla ilişkiye girme yetisinin ortaya çıktığı zemin ve koşullarda gerçekleşir. )


- KARA ile/ve/||/<> DENİZ


- KARAR = DECISION[İng.] = DÉCISION[Fr.] = ENTSCHEIDUNG[Alm.] = DECISIÓN[İsp.]


- KARÎNE ile DELİL


- KARMAŞIK ALGILAMA SÜREÇLERİ'NDE:
ÖRÜNTÜ ve/<> HAREKET ve/<> DERİNLİK

( PATTERN PERCEPTION and/<> MOVEMENT PERCEPTION and/<> DEPTH PERCEPTION )


- KARPUZ ile DENSUKA KARPUZU


- KARŞILIĞININ OLMAMASI ile "DENK DÜŞMEMESİ"


- KAS YANGISI ile DERİ VE KAS YANGISI ile DERİ ALTINDAKİ KATILGAN DOKU YANGISI

( MİYOZİT ile DERMATOMİYOZİT ile FLEGMON )


- KAS ile DELTAKASI

( Omuzbaşında bulunan, üçgen biçimindeki kas. )


- KASIRGA ile SİKLON KASIRGA[Fr. < Yun.] ile VORTEKS[İng. < VORTEX] ile DENİZ ETKİSİ KAR(DEK)

( ... İLE Atmosferde bir alçak basınç alanı çevresinde, hızla dönen rüzgârların oluşturduğu, şiddetli fırtına. İLE Kuzey Yarım Kürede, saat yönünün tersine dairesel hareketle kendi ekseni etrafında dönen hava akımı. İLE ... )


- KASTETMEK değil/yerine/= DEMEK İSTEMEK


- KATASTROFİK/CATASTROPHİC[İng.] değil/yerine/= DEHŞET VERICİ, ÜRKÜTÜCÜ


- KATEGORİ = DEME


- KATKI ile/ve/<>/değil/yerine/|| DEVAM ETTİRME


- KATMANLAŞTIRMA ile/ve DERİNLEŞTİRME


- KAVRAM ile/ve/<> DERİNLİK

( CONCEPT vs./and/<> PROFUNDITY/DEEPNESS )


- KAYGI ile/ve/değil/||/<>/< DERT ETME


- KAYITSIZLIK değil/yerine/>< DERT EDİNME


- KAYNAK ve DEĞER ve ÖLÇÜT

( SOURCE and VALUE and MEASUREMENT )


- KENDİLİK:
GÖZLEYEN ile/ve/||/<> DENEYİMLEYEN


- KENDİLİK ile/ve/||/<> DENEYİM ile/ve/||/<> DENEYİMLEYEN


- KENDİMİZİ:
DEV AYNASINDA GÖRMEK ile/değil/yerine/>< DEVÂ AYNASINDA GÖRMEK


- KENDİNİ BİLMEMEK ile/ve/değil DENSİZLİK

( ... İLE/VE/DEĞİL Yakışıksız ve saygısızca davranma. )


- KERTENKELE ile DEMİR ZIRHLI DİKENLİ KERTENKELE


- KERTENKELE ile DENİZ KERTENKELESİ / MAVİ EJDERHA / MAVİ DENİZ TAVŞANI


- KEŞFEDEREK DENEYİMLEDİKLERİMİZ ile/ve/||/<> DENEYİMLEYEREK KEŞFETTİKLERİMİZ


- KESİCİ ile/ve/||/<> DELİCİ ile/ve/||/<> AŞINDIRICI


- KEŞİŞ/LİK ile/ve/<>/değil/yerine DERVİŞ/LİK

( [not] MONK/CENOBITE vs./and/<>/but DERVISH
DERVISH instead of MONK/CENOBITE )


- KESMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DELMEK


- KEYFÎ ile/ve DEĞİŞKEN


- KİM?:
DEĞİŞİM İSTER? ile DEĞİŞMEK İSTER?

( Herkes. İLE Pek az (aklını kullanma cesâretini gösteren) kişi. )


- KİMYANIN İNCELEDİĞİ:
MADDE değil DEĞİŞİM


- KINESTETİK HALÜSİNASYON/KINESTHESİC HALLUCINATION[İng.] değil/yerine/= DEVİNIMSEL VARSANI


- KİNETİK değil/yerine/= DEVİNGİ


- KİNETİK değil/yerine/= DEVİNGİL


- KIPI = AN = DEM = MOMENT[İng., Fr., Alm.] = ATTIMO/MOMENTO[İt.] = MOMENTO/RATO[İsp.]


- KİRAZ ile DEFNE ile MEŞE ile AKÇAAĞACI ile KAYISI

( image )

( Kendinizi tanımlamak isteseydiniz ne olmak isterdiniz?

Kiraz kadar lezzetli, defne gibi yeşil, meşe gibi toprağın sigortası, akçaağaç kadar estetik ve kayısı kadar yararlı olmak isterdim. )


- KİŞİ(İNSAN) HAKLARI:
VAZGEÇİLEMEZ ve/||/<> DEVREDİLEMEZ


- KİŞİ/İNSAN:
KÂR VAROLANI ile/değil/yerine DEĞERLER VAROLANI


- KİŞİ/İNSAN ve/<> DENEYİM

( HUMAN and/<> EXPERIENCE )


- KİŞİNİN YAŞAMI:
VİTRİNLİK ile/ve/değil/||/<>/< DERİNLİK

( Bildiğimiz. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Bilmediğimiz. )


- KİŞİNİN YÖNETİMİ ile/ve/<> TOPLUMUN YÖNETİMİ ile/ve/<> DEVLETİN YÖNETİMİ

( TO MANAGE THE SELF vs./and/<> TO MANAGE THE SOCIETY vs./and/<> TO MANAGE THE STATE )


- KISIR DÖNGÜ = DEVR-İ BATIL, FASİT DAİRE = CERCLE VICIEUX[Fr.] = ZIRKELBEWEIS[Alm.] = CIRCULUS VITIOSUS[Lat.]


- KİTAP OKUMAK ile/||/<> DENİZ SUYU İÇMEK

( Okumak, deniz suyu içmek gibidir. İçtikçe susanır, susadıkça içilir. )


- KITİPİYOZ[Yun.] değil/yerine/= DEĞERSİZ, BAYAĞI, KÖTÜ


- KIYAS değil/yerine/= DENK SAYMA/BİR TUTMA


- KIYMET/Lİ değil/yerine/= DEĞER/Lİ


- KIYTIRIK[argo] değil/yerine/= DEĞERSİZ, BAYAĞI


- KLÂSİK KİTAP ile DERS KİTABI


- KOLAYLAŞTIRICI ARABULUCU ile/ve/<> DEĞERLENDİRİCİ ARABULUCU


- KOLEKSİYON[Fr./İng.] değil/yerine/= DERLEM


- KONSANTRASYON değil/yerine/= DERİŞİM


- KONSOLİDE değil/yerine/= DESTEKLİ


- KONTROL ETMEK/TEFTİŞ ETMEK değil/yerine/= DENETİM/DENETLEMEK


- KONTROL LİSTESİ/CHECKLIST CHECKLIST değil/yerine/= DENETLEME DİZİNİ


- KONTROL ile DENETLEME

( CONTROL vs. INSPECTION )


- KONTROL ile/ve DENETLEME

( Bir kez kendimi ve neyi temsil ettiğimi bilince artık durmadan kendimi denetleme gerekesiniminde olmam. )

( CONTROL vs. INSPECTION
Once I know myself and what I stand for, I do not need to check on myself all the time. )


- KONTROLÖR[Fr. < CONTROLEUR] değil/yerine/= DENETÇİ


- KONTROLÖR/MURÂKIP değil/yerine/= DENETÇİ


- KONUŞMAK ile/ve/değil/||/<> DEĞİNMEK


- KONUŞMAK ile/ve/yerine DEMLEN(DİR)MEK


- KONUŞMAK ile/ve/değil DEMLEN(DİR)MEK


- KONUYU:
YÜKSELTME ile/ve/||/<> DERİNLEŞTİRME


- KÖR-TOPAL ile DERME-ÇATMA


- KORKU[PHOBOS] ile/ve/<> DEHŞET[DEIMOS]

( Mars'ın uydularının ve ["savaş tanrısı"] Ares'in aracını çeken atların adı. )

( 1877 - ASAPH HALL )


- KORKU > DEHŞET > NEFRET/(><)HAYRANLIK


- KORKU ile/ve/||/<> DENETİM ODAKLI KORKU


- KORUMAK ile/ve/<> DEVAM ETTİRMEK


- KORUNMA ile/ve/<> DEĞİM/LİYÂKAT


- KÖSTEBEK ile DESMAN


- KÖSTEK değil/yerine/>< DESTEK


- KOŞULLAR ile "DENGELER"


- KRAL[Sırpça]/DESPOT ile/değil/yerine/>< DEVLET ADAMI

( Yöneten fakat yönetil(e)meyen "kişi". İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Yöneten ve yönetilen kişi. )


- KÜÇÜK KEDİLERDE:
SİNGAPUR ile MUNCHKIN ile CORNISH REX ile DEVON REX ile AMERİKAN KIVIRCIĞI/AMERICAN CURL


- KÜÇÜMSEME = DISDAIN, CONTEMPT[İng.] = MÉSESTIME[Fr.] = UNTERSCHÄTZUNG[Alm.] = DESPECTUS[Lat.]


- KUDRET ve DEHÂ

( CAPABLE and GENIUS )


- KULLANIM DEĞERİ ile/ve/<> DEĞİŞİM DEĞERİ ile/ve/<> SİMGESEL/GÖSTERİM DEĞERİ

( THE VALUE IN USE vs./and/<> THE VALUE IN CHANGE vs./and/<> SYMBOLICAL VALUE )


- KÜLTÜR:
İNANÇ ile/ve/> DEĞER ile/ve/> KURAL ile/ve/> YASA

( ... İLE/VE/> ... İLE/VE/> ... İLE/VE/> Yaptırımı. )


- KULÜP değil/yerine/= DERGEN


- KUNDUZ ile/ve DEV KUNDUZ

( ... İLE/VE 10.000 yıl önce nesli tükenmiştir. )

( Kunduzlar düşünebileceğinizden çok daha büyüktür. [Gelişimini tamamlamış bir kunduz 8 yaşındaki bir çocuğun boyundadır] )

( ... cum CASTOR OHIOENSIS )


- KUR'AN-I KERÎM AHKÂMINDA:
İBÂRET-İ NASS ile/ve İŞÂRET-İ NASS ile/ve DELÂLET-İ NASS ile/ve MAZMÛN-İ NASS ile/ve İLTİZÂM-İ NASS ile/ve İKTİZÂ-İ NASS

( Her âyette, ibâret, işâret, delâlet, iltizâm, iktizâ ve tazammün bakımından çeşitli anlamlar ve hükümler vardır. )

( NASS: Anlamları açık ve meydanda olan ayet ve hadislere denilir. )


- KURAMSAL BİLGİ ile/ve ESTETİK BİLGİ ile/ve DEĞER/AKSİYOLOJİK[Fr.] BİLGİ

( THEORICAL KNOWLEDGE vs./and AESTHETICAL KNOWLEDGE vs./and AXIOLOGICAL KNOWLEDGE )


- KURUMSALLAŞMA YÖNETİMİNDE/ÖNDERLİĞİNDE, ÖNDER VE ÇALIŞANLAR:
BAŞLANGIÇTA ve/||/<>/> GEÇİŞTE ve/||/<>/> DENEYİMLİ ve/||/<>/> YETİŞMİŞ

( )


- KUŞ ile DEMİRCİ KIZ KUŞU

( )


- KUTSAL ile/ve/<>/değil DEĞERLİ


- KUZEY DENİZİNDE:
KOTZEBUE KOYU ile/ve/||/<> ÇUKÇİ DENİZİ ile/ve/||/<> DE LONG BOĞAZI ile/ve/||/<> DOĞU SİBİRYA DENİZİ ile/ve/||/<> LAPTEV BOĞAZI ile/ve/||/<> BOURHAYA KÖRFEZİ ile/ve/||/<> LAPTEV DENİZİ ile/ve/||/<> OLENEKSKİY KÖFREZİ ile/ve/||/<> KATANSKİY KÖRFEZİ ile/ve/||/<> VİLKİTSİ BOĞAZI ile/ve/||/<> YENİSEY KÖRFEZİ ile/ve/||/<> KARA DENİZİ ile/ve/||/<> BAYDARATSKAYA KÖRFEZİ ile/ve/||/<> KARA BOĞAZI ile/ve/||/<> ÇEYŞSKAYA KOYU ile/ve/||/<> BEYAZ DENİZİ ile/ve/||/<> ONEGA KÖRFEZİ ile/ve/||/<> KANDELAŞKA KÖRFEZİ ile/ve/||/<> DİVİNA KOYU ile/ve/||/<> BARENTS DENİZİ ile/ve/||/<> GRÖNLAND DENİZİ ile/ve/||/<> NORVEÇ DENİZİ ile/ve/||/<> KUZEY DENİZİ ile/ve/||/<> DANZİNG KÖRFEZİ ile/ve/||/<> RİGA KÖRFEZİ ile/ve/||/<> FİNLANDİYA KÖRFEZİ ile/ve/||/<> BOTNİ KÖRFEZİ ile/ve/||/<> DANİMARKA BOĞAZI ile/ve/||/<> DAVIS BOĞAZI ile/ve/||/<> BALTIK DENİZİ ile/ve/||/<> LABRADOR DENİZİ ile/ve/||/<> BAFFIN DENİZİ ile/ve/||/<> BAFFIN KÖRFEZİ ile/ve/||/<> SMITH KÖRFEZİ ile/ve/||/<> NARES BOĞAZI ile/ve/||/<> LANCASTER BOĞAZI ile/ve/||/<> ARKTİK KOYU ile/ve/||/<> PR. REGENT BOĞAZI ile/ve/||/<> BOOTHIA KÖRFEZİ ile/ve/||/<> FOXE ÇANAĞI ile/ve/||/<> FOXE KANALI ile/ve/||/<> REPULSE KOYU ile/ve/||/<> CORAL LİMANI ile/ve/||/<> JAMES KOYU ile/ve/||/<> HUDSON BOĞAZI ile/ve/||/<> UNGAVA KÖRFEZİ ile/ve/||/<> FROBISHER KOYU ile/ve/||/<> CUMBERLAND KÖRFEZİ ile/ve/||/<> HOME KÖRFEZİ ile/ve/||/<> JONES BOĞAZI ile/ve/||/<> PEARY KANALI ile/ve/||/<> BARROW BOĞAZI ile/ve/||/<> FRANKLIN BOĞAZI ile/ve/||/<> VISCOUT MELVILLE BOĞAZI ile/ve/||/<> Mc CLURE BOĞAZI ile/ve/||/<> McCLINTOK KANALI ile/ve/||/<> KRALİÇE MAUD KÖRFEZİ ile/ve/||/<> CORONATION KÖRFEZİ ile/ve/||/<> PR. ALBERT KOYU ile/ve/||/<> AMUNDSEN BOĞAZI ile/ve/||/<> GALLER PRENSİ BOĞAZI ile/ve/||/<> BEAUFORT DENİZİ ile/ve/||/<> PRODHOE KOYU ile/ve/||/<> KOTZEBUE KOYU ile/ve/||/<> NORTON KOYU


- LABORATUVAR/LABORATORY[İng.] değil/yerine/= DENEYLİK


- LAGÜN[Fr.] değil/yerine/= DENİZKULAĞI


- LAKONİK[Fr. < Yun.] değil/yerine/= DEYİM

( Kısa, özlü söz. )


- LAMA ile DEVE(HECİN)

( Güney Amerika'nın dağlık bölgelerinde yaşar. Tükürmesiyle ünlüdür. İLE ... )

( Lama ile Hecin )

( LÂME ile ZELÛL[çoğ. EZİLLE, ZÜLÜL] )

( LAMA cum CAMELUS )


- LANSET/LANCET[İng.] değil/yerine/= DERİ DELICİ İĞNE


- LENF DOKUSU ile/ve YAĞ DOKUSU ile/ve KEMİK DOKUSU ile/ve KIKIRDAK DOKUSU ile/ve GÖZENEKLİ DOKU ile/ve DESTEK, BAĞ DOKUSU ile/ve EPİTEL DOKU ile/ve KAS DOKUSU ile/ve SİNİR DOKUSU

( ... İLE/VE/||/<> ... İLE/VE/||/<> ... İLE/VE/||/<> ... İLE/VE/||/<> ... İLE/VE/||/<> Göze sayısı az, göze arası nesnesi çok ve genellikle öteki dokuları birbirine bağlayarak destek görevi yapan doku. İLE/VE/||/<> ... İLE/VE/||/<> ... )

( ADENIT TISSUE vs./and ADIPOSE (FATTY) TISSUE vs./and BONY TISSUE vs./and CARTILAGE TISSUE vs./and CELLULAR TISSUE vs./and CONNECTIVE TISSUE vs./and EPITHELIAL TISSUE vs./and MUSCULAR TISSUE vs./and NERVOUS TISSUE )


- LİYÂKAT değil/yerine/= DEĞİM/YARAŞIRLIK


- LOKAL değil/yerine/= DERNEKEVİ


- MADDE ve/> FİKİR ve/> DEĞER

( MATTER and/> IDEA and/> VALUE )


- MADEN-İ HÂS ve/||/<> KAVÎ İLTİMAS ve/||/<> DERK-İ TEMAS

( Yaşamda ya da herhangi bir işte, başarılı olabilmek için gerekli olanlar:
Altın(para/sermaye). VE/||/<> Ayrıcalık sağlayan/sunan, güçlü ve güvenilir biri. VE/||/<> Tanıyan/anlayan biriyle ilişki/yakınlık. )

(

)


- MAHZEN[Ar.] ile/ve/||/<> KİLER[Fars. < KİLÂR]/ARDİYE[Ar. < ARZİYE] ile/ve/||/<> DEPO[Fr. < DÉPÔT]/DEBBOY ile/ve/||/<> ANTREPO[Fr. < ENTREPOT] ile/ve/||/<> SAKLAK/AMBAR[Fars. < ANBAR]

( Yapılarda yer altı sakla[n]ma/koru[n]ma alanı. İLE/VE/||/<> Evlerde saklanılabilecek yiyecek ve içeceğin [Ar. erzak] saklandığı oda, ambar ya da dolap. İLE/VE/||/<> Korunmak, saklanmak ya da gerektiğinde kullanılmak için nesnelerin konulduğu/saklandığı yer. | Nesnelerin toptan satıldığı ve çokça bulunduğu yer. | Ordu nesne ve araçlarının saklandığı, bakımlarının yapıldığı yer. İLE/VE/||/<> Vergileri ödenmemiş, gümrüğe ait nesnelerin korunması için kurulan alan. İLE/VE/||/<> Genellikle tahıl saklanılan yer. | Yiyecek ve bazı nesnelerin saklanıldığı yer. | Geminin yük koymaya ayrılmış yeri. | Genellikle tahılın çok üretildiği yer, bölge. | Kum, çakıl vb. yapı malzemesini ölçmekte kullanılan ve her yanı çoğunlukla 75 santimetre olan küp ölçek. | Nesne taşıma işleri yapan kurum ya da ortaklık. )


- MAKALE ile DENEME


- MAL ile/ve/||/<> DEĞER/TUTAR/SEMEN[Ar. çoğ. ESMÂN]


- MÂNÂ/ANLAM ile/ve MEFHUM ile/ve MUSTALAH ile/ve MA'SADAK/MİSDAK ile/ve DELÂLET

( Sözcüğe aittir. Demek istenilen. Her sözcükte konuşanın irâdesi içkindir; bu iradeye anlam denilir. Nesnenin anlamı olmaz. İLE/VE Nesneyi anlamayı olanaklı kılan kavram. Tekil olarak zihne, tümel olarak akla yöneliktir. Nesnenin mefhumu olur. İLE/VE Belirli bir alana ilişkin kavramlar. İLE/VE Mefhumun nesnesine mutabakatı; referansı. İLE/VE Bir şeyin bilgisinin başka bir şeyin bilgisini gerektirmesi. )


- MANDELBROT FRAKTALİ ve DENİZ KIYISI


- MASAL ile DESTAN


- MATAFYON[İt.] değil/yerine/= DELİK

( Yelkenlere ve tentelere açılan delik. )


- MATEMATİK ile/ve DENEY

( MATHEMATICS vs./and EXPERIMENT/TEST )


- MATKAP değil/yerine/= DELGİ


- MAYDANOZ ile ÇAKIRDİKEN/DEVEELMASI

( ... İLE Maydanozgillerden, tıpta kullanılan bir bitki. )

( ... cum ARCTIUM TOMENTOSUM )


- MAZGAL[Yun.] değil/yerine/= DELİK

( Kale duvarlarında, iç yanı geniş, dış yanı dar delik. )


- MECAZ değil/yerine/= DEĞİŞMECE


- MECMUA değil/yerine/= DERGİ


- MEDRESE ve/ TEKKE(TAKİYE) ve/ ZÂVİYE ve/ DERGÂH

( İlim. VE Simgesel anlatım. VE Açı. VE Sohbet, insan sevgisi. )


- MEKANİK ile DENEYSEL


- MENDİL/ULATU ile/ve/değil DESTMÂL

( ... İLE/VE/DEĞİL Nakışlı, süslemeli mendil. )


- MENEKŞE(< BENEFŞE[Fars.], BENEFSEC[Ar.]):
AFRİKA MENEKŞESİ ile CEZAYİR MENEKŞESİ ile DENİZ MENEKŞESİ/ÇAN ÇİÇEĞİ ile HERCAİ MENEKŞE/ALACAMENEKŞE ile MISIR/FRENK MENEKŞESİ

( Cezayir Menekşesi'nde, kanser hücrelerinin çoğalmasını durduran alkaloitler bulunur. )

( [Menekşegillerden, bir ya da çok yıllık otsu bitki. | Bu bitkinin, mor renkli, güzel kokulu çiçeği.]: ... İLE Zakkumgillerden, bahçelerde süs bitkisi olarak yetiştirilen, kendine özgü, mavi, açık mor renkli çiçekleri ve ortası çukur taçyaprakları olan bir bitki. İLE ... İLE Menekşegillerden, mor, sarı, beyaz renkte, menekşeye benzer çiçekleri olan bir bitki. | Bu bitkinin çiçeği. İLE Turpgillerden, çiçekleri hoş kokulu bir süs bitkisi türü. )

( )

( VIOLA: SAINT PAULIA IONANTA cum VINCA | CATHARANTHUS ROSEUS cum ... cum VIOLA TRICOLOR cum HESPERIS )


- MESÂBE[Ar.] değil/yerine/= DERECE

( Derece, rütbe. | Kadar. | Konum, durum. )


- MEYVE YARASASI ile DEV ALTINİBİKLİ YARASA

( ... İLE Filipin yağmur ormanlarında yaşarlar. )

( ... İLE Kanatları, 2 m. kadar açılmaktadır. )

( ... ile | )

( FLYING FOX vs. GIANT GOLDEN-CROWNED FLYING FOX )

( PTEROPUS EDULIS cum ACERODON JUBATUS )


- MEZENKİM/MESENCHYMA[İng.] değil/yerine/= DESTEK BAĞ DOKUSU


- MİHENK TAŞI değil/yerine/= DENEK TAŞI


- MİHENK[Ar.] değil/yerine/= DENEKTAŞI

( Denektaşı. | Birinin değerini, ahlâkını anlamaya yarayan ölçüt. )


- MİTOLOJİ ile/ve EFSANE ile/ve DESTAN

( İnsan ile insanüstü arasındaki ilişkileri konu alan anlatı. İLE/VE İnsanüstü varolanların yapıp-etmelerini konu alan anlatı. İLE/VE Bir kişinin olağanüstü kahramanlıklarını konu kılan anlatı. )

( Efsaneler varlık üzerine soru sorarak aşılır. )


- MİZAÇ:
DENGESİZ ile/ve DENGELİ

( 8 ile/ve 1 )


- MOBIL/MOBILE[İng.] değil/yerine/= DEVİNIMLİ 2.TAŞINABİLİR 3.GEZİCİ


- MOBILITE/MOBILITY[İng.] değil/yerine/= DEVİNIMLİLİK, HAREKETLİLİK


- MODİFİKASYON[Fr.] değil/yerine/= DEĞİŞKE


- MODİFİKASYON/MODIFICATION[İng.] değil/yerine/= DEĞİŞTİRME, | DEĞİŞİKLİK


- MODİFİYE/MODIFIED[İng.] değil/yerine/= DEĞİŞTİRİLMİŞ


- MONAD[1] ile/ve/||/<> DIAD[2] ile/ve/||/<> TRIAD[3] ile/ve/||/<> TETRAD[4] ile/ve/||/<> PENTAD[5] ile/ve/||/<> HEKSAD[6] ile/ve/||/<> HEPTAD[7] ile/ve/||/<> OGDOAD[8] ile/ve/||/<> ENNEAD[9] ile/ve/||/<> DECAD[10]


- MOTOR[İng.] değil/yerine/= DEVİNIM, HAREKET


- MUADİL değil/yerine/= DENK/EŞİT/EŞDEĞER/Lİ


- MÜBÂDELE[Ar. < BEDEL | çoğ. MÜBÂDELÂT] değil/yerine/= DEĞİŞ-TOKUŞ


- MÜBADELE[Ar.]/TAKAS/TRAMPA[İt.]/TROK[Fr.] değil/yerine/= DEĞİŞMECE/DEĞİŞ TOKUŞ/DEĞİŞ


- MÜCERREP[Ar.] değil/yerine/= DENENMİŞ, SINANMIŞ


- MÜCEVHER[Ar.] değil/yerine/= DEĞERLİ NESNE


- MÜDÂM[< DEVÂM] değil/yerine/= DEVÂM EDEN, SÜREN, SÜREKLİ | ARASI KESİLMEYEN


- MÜFETTİŞ[Ar.] değil/yerine/= DENETÇİ/DENETMEN


- MÜFETTİŞ değil/yerine/= DENETMEN


- MUHARRİK değil/yerine/= DEVİTKEN


- MUHAVVİL[Ar. < HAVL] değil/yerine/= DEĞİŞTİREN/DÖNÜŞTÜREN

( Tahvîl, tahvîl eden, değiştiren, başka şekle soran. )


- MÜHÜR ile DEMİRBAŞ MÜHRÜ ile BAĞIŞ MÜHRÜ ile VAKIF MÜHRÜ ile ZÂT MÜHRÜ


- MUKAYESE ETMEK/KIYASLAMAK/KIYAS ETMEK değil/yerine/= DENK SAYMAK/BİR TUTMAK


- MÜLK ile DEVLET


- MÜNÂDÎ ile DELLÂL


- MÜNASEBETSİZ değil/yerine/= DENSİZ


- MÜNASEBETSİZCE değil/yerine/= DENSİZCE


- MÜNASEBETSİZLİK değil/yerine/= DENSİZLİK


- MÜPTEZEL/MÜBTEZEL[Ar.] değil/yerine/= DEĞERSİZ, SAYGINLIĞINI YİTİRMİŞ

( Saygınlığını yitirmiş. | Çokluğundan dolayı değerini yitiren, değersiz. )


- MURÂKABE[< RAKB] değil/yerine/= DENETLEME/DENETİM

( BAKMA, GÖZETME, GÖZ ALTINDA BULUNDURMA | KENDİ İÇ ÂLEMİNE BAKMA, KENDİNİ HESABA ÇEKME, DALIP KENDİNDEN GEÇME | GECEYARISI, DİZÜSTÜ OTURULARAK, GÖVDENİN HİÇBİR UZVUNU KIMILDATMADAN, GÖZLER KAPALI DURUMDA DALINAN "TEFEKKÜR" HALİ )


- MÜREKKEP BALIĞI/SÜBYE[Yun.] ile DEV MÜREKKEP BALIĞI

( )

( SEPIA OFFICINALIS cum MESONYCHOTEUTHIS HAMILTONI )

( SQUID vs. COLOSSAL SQUID )

( HABBÂR ile ... )


- MÜSLÜMAN ile/ve/<> DERVİŞ

( Rikkatli kişi. İLE/VE/<> Rikkatli müslüman. )


- MUTANT[İng.] değil/yerine/= DEĞİŞMİŞ GEN


- MÜTEALİYE[Ar.]/TRANSANDANTALİZM[İng..] değil/yerine/= DENEY ÜSTÜCÜLÜK/AŞKINCILIK


- MUTEDİL[Ar.] değil/yerine/= DENGELİ | ILIMAN


- MÜTEHARRİK[Ar.] değil/yerine/= DEVİNGEN | İŞLEYEN/ÇALIŞAN


- MÜTEHAVVİL[Ar.]/PARAMETRE[Fr./İng. < PARAMETER] ile DEĞİŞKEN

( PARAMETER vs. VARIABLE )


- MUTLAK ile/ve DEĞİŞMEZ

( ... ile/ve LÂ-YETEGAYYER )

( ABSOLUTE vs./and CONSTANT )


- MUTLULUK:
FİYATI OLANLARLA değil/yerine DEĞERİ OLANLARLA


- MUVAZENE ETMEK değil/yerine/= DENGELEMEK


- MUVAZENE[Ar.] değil/yerine/= DENGE


- MUVÂZENE/BALANS değil/yerine/= DENGE


- MUZAHİR[Ar.] değil/yerine/= DESTEKLEYEN, YARDIM EDEN


- NAMAZ ile/ve DERS

( Kazası varsa bile. İLE/VE Kazası olmaz. )


- NARBÜLBÜLÜ/ARDIÇKUŞU(TURDUS PILARIS[Lat.], ROBIN[İng.], Avrupa ve Asya ormanlarında yaşar.) ile/ve BAYIR KUŞU ile/ve ÇALI KUŞU ile/ve ÇAMURCUN ile/ve DALGIÇ KUŞU ile/ve DEVEKUŞU ile/ve FIRTINA KUŞU ile/ve GELİNKUŞU[Lat. OTOCORIS PENCILLATUS] ile/ve İNCİRKUŞU[Lat. ANTHUS TRIVIALIS] ile/ve İSHAK KUŞU/BATAKLIKBAYKUŞU[Fars. ŞEB-ÂVÎZ][ayağından asılarak başaşağı sarkar ve öter] ile/ve KARDİNALKUŞU ile/ve KARİYAMA(Güney Amerika'da) ile/ve KAŞIK GAGA ile/ve KAŞIKCI KUŞU ile/ve KEDİKUŞU ile/ve KELAYNAK[Sadece bu üç yerde: BİRECİK-URFA, FAS, PALMİRA ÇÖLLERİ-SURİYE][Lat. GERONTICUS EREMITA]17 Şubat, Birecik'te, Kelaynak Günü'dür! ile/ve KUYRUKKAKAN[Afrika ile/ve Asya'da][Lat. SAXICOLA] ile/ve MALURUS[Avustralya'da] ile/ve MAMO[Hawaii'de] ile/ve MANAKİN[Amerika'da] ile/ve MİNO[Asya'da] ile/ve MOA ile/ve MOHO ile/ve MUHABBET KUŞU ile/ve ÖRÜMCEK KUŞU[Lat. LANIUS] ile/ve TARLA KUŞU ile/ve YAĞMUR KUŞU ile/ve ALICI KUŞ ile/ve BOĞMAKLI KUŞ ile/ve MAKARALI KUŞ ile/ve SAKSAĞAN(AK'AK[Ar.], PÎSE[Fars.], PICA PICA[Lat.]) ile/ve SAKARMEKE ile/ve SIĞIRCIK(MÜRG-İ ZÎREK/ZÎREK-SÂR, LÂLESAR[Fars.], STURNUS VULGARIS[Lat.]) ile/ve İBİBİK, ÇAVUŞ KUŞU, HÜDHÜD[çoğ. HEDÂHİD][HÛC-I HÜDHÜD:
İbibik ibiği.](EBÜRREBÎ', UPUPA EPOPS[Lat.]) ile/ve ÖZKUŞU ile/ve PAPUÇGAGA[Afrika'da] ile/ve POTU(Güney Amerika'da) ile/ve POYRAZKUŞU ile/ve SUBAKALI ile/ve TORGU ile/ve TURAKO/MUZCUL(Afrika'da yaşar.) ile/ve UZUNBACAK ile/ve ÜVEYİK(TURTLE DOVE[İng.], STREPTOPELIA TURTUR[Lat.]) ile/ve YEŞİLBAŞ

( Kolombiya'da, dünyadaki tüm ülkelerdeki kuş türlerinden daha fazla kuş türü bulunur. )


- NEDENLİ DÜŞÜNMEK ve/=/||/<>/> DERİN DÜŞÜNMEK


- NEGATİF ile/ve DEZAVANTAJ

( NEGATIVE vs./and DISADVANTAGE )


- NESNENİN DURUMLARINDA:
KATI ile/ve AMORF KATI ile/ve SIVI ile/ve GAZ ile/ve PLAZMA ile/ve SÜPER AKIŞKAN ile/ve SÜPER KATI ile/ve DEJENERE KATI ile/ve NÖTRONYUM ile/ve GÜÇLÜ SİMETRİK NESNE ile/ve ZAYIF SİMETRİK NESNE ile/ve KUARK-GLUON PLAZMA ile/ve FERMİYONİK YOĞUNLAŞTIRMA ile/ve BOSE-EINSTEIN YOĞUNLAŞTIRMASI ile/ve ACAYİP MADDE

( ... İLE/VE ... İLE/VE ... İLE/VE ... İLE/VE Bir gaz boşalma tüpünde, elektron ve artı iyonları, yaklaşık olarak eşit sayıda içeren, iyonlaşmış gaz ortamı. | Güneşteki ısıl nükleer tepkimelerin oluştuğu, çok yüksek sıcaklıkta oldukça yüksek derecede iyonlanmış, maddenin dördüncü durumu olarak da tanımlanan akışkan ortam. İLE/VE ... İLE/VE ... İLE/VE ... İLE/VE ... İLE/VE ... İLE/VE ... İLE/VE ... İLE/VE ... İLE/VE ... İLE/VE ... İLE/VE ... )

( )


- NİTELİK ile/ve DENGE

( QUALITY vs./and BALANCE )


- NİTELİK ile/ve DERİNLİK

( QUALITY vs./and DEPTH )


- ÖDEV = VAZİFE = DUTY[İng.] = DEVOIR[Fr.] = PFLICHT[Alm.] = DEON, KATHETON[Yun.] = OFFICIUM[Lat.] = DEBER[İsp.]


- ÖĞRENME/ÖĞRENENLER:
ZAMANINDA ile/ve/||/<> OTORİTEDEN ile/ve/||/<> DENEYEREK ile/ve/||/<> YAŞAMDAN ile/ve/||/<> YAŞAMDAN BİLE (ÖĞRENEMEME/ÖĞRENEMEYENLER)

( İndirimli fiyattan. İLE/VE/||/<> Özgürlük bedeliyle. İLE/VE/||/<> Etiket fiyatından. İLE/VE/||/<> Gecikme zammıyla. İLE/VE/||/<> Boşa geçmiş, koskoca bir yaşamla. )


- ÖĞRENME ile/ve/değil/<> DEĞER KAZANMA


- ÖLÇÜ ile/ve DENETİM/KONTROL

( MODERATION vs./and CONTROL )


- ÖLÇÜ ile/ve/||/<> DERECE


- ÖLÇÜLÜLÜK ile/ve/<> DENGE

( MODERATION vs./and/<> BALANCE )


- OLMA!:
[ne] PİŞMAN ne DÜŞMAN ne [de] KAHRAMAN


- ÖLÜMCÜL HASTALIKLARIN ÖĞRENİLMESİNDE:
REDDETME ile/ve/<>/> ÖFKE ile/ve/<>/> PAZARLIK ile/ve/<>/> DEPRESYON ile/ve/<>/> KABUL

( DENIAL vs./and/<>/> ANGER vs./and/<>/> BARGAIN vs./and/<>/> DEPPRESSION vs./and/<>/> ACCEPTANCE :ON TERMINAL PATIENT )


- OLUMLAMA ile DESTEKLEME

( AFFIRMATION vs. TO SUPPORT )


- OLUMSUZLAMA ile/ve/değil DEĞİL

( [not] NEGATORY vs./and/but NOT )


- OLUMSUZLAMA ile DEĞİLLEME

( NEGATORY vs. NEGATION )


- OLUŞ = SAYRURET, TEKEVVÜN = BECOMING, GENESIS[İng.] = DEVENIR, GENÉSE[Fr.] = WERDEN, GENESIS[Alm.] = FIERI < IN FIERE: OLUŞ HALİNDE[Lat.] = GENESIS[Yun.]

( Kesintisiz/sürekli doğuş. )


- OLUŞUM ile/ve DEĞİŞİM

( FORMATION vs./and ALTERATION )


- OLUŞUM ile DEĞİŞİM


- OMURGADA
YUVAR/DİSK:
OLAĞAN ile BOZULMUŞ ile BEL VERMİŞ ile FITIK ile İNCELMİŞ

( image )


- ONAY/LAMA(MA) ile/ve/değil/yerine/<> DESTEK/LEME(ME)


- ÖNEM VERMEK ile DEĞER/DESTEK VERMEK

( GIVING IMPORTANCE vs. TO VALUE/SUPPORT )


- ÖNEM ile/ve/<> DEĞER

( IMPORTANCE vs./and/<> VALUE/WORTH )


- ÖNERME ile DENKLEM


- ONMA/ŞİFÂ[Ar.] ile/ve DEVÂ

( Gövdesel ya da ruhsal bir hastalığın son bulması, hastalıktan kurtulma. İLE/VE İlâç, çare. )


- ORAN/LI, (/ORANSIZ) ile/ve DENGE/Lİ, (/DENGESİZ)


- ÖRDEK ile DENİZÖRDEĞİ/FIRTINAKUŞU

( ... İLE Perdeayaklılardan, kıvrık gagalı, açık denizlerde yaşayan bir kuş. )

( ... cum THALASSIDROMA PELAGICA )


- ÖRÜMCEK ile/değil DEVE ÖRÜMCEĞİ/SARIÖMER/SARIKIZ/BÖĞ/BÖĞÜ/BÖYÜ

( İlgili yazıyı okumak için burayı tıklayınız... )

( Kuzey Irak çöllerinden gelen bu böcek, zehriyle bir insanı öldürebilecek güçtedir. )

( Sıcak ve kuru arazilerde yaşarlar. Genellikle geceleri ortaya çıkarlar. )

( Çok saldırgan yapıları vardır. Güçlü çene yapısı nedeniyle et parçasını dahi koparabilirler. )

( Yetişkin bir Sarı Ömer'in boyu, yetişkin bir insan eli kadardır. )

( İkisi aynı ortamda kalsa ikisinden biri ölene kadar durmadan savaşırlar. )

( Hızlı zıplama yetenekleri sayesinde avını kolayca yakalayabilirler. Bir metreye kadar zıplayabilen türleri vardır. )

( Örümceğimsiler sınıfının en hızlısıdır. Hızlı koşma konusunda eklembacaklılar filumu içinde yer alan Amerika hamamböceği (Periplaneta americana) türünden sonra ikinci sırada Galeodes cinsinden, Sarı Ömer'ler yer alır. )

( ... İLE/DEĞİL )

( ... cum SOLIFUGAE )

( ... vs. CAMEL SPIDER )


- OŞİNOGRAF değil/yerine/= DENİZBİLİMCİ


- OŞİNOGRAFİ değil/yerine/= DENİZBİLİM


- OŞİNOGRAFİK değil/yerine/= DENİZBİLİMSEL


- OŞİNOGRAFİK değil/yerine/= DENİZSEL


- ÖTIMİ/EUTHYMIA[İng.] değil/yerine/= DENGELİ DUYGU DURUMU


- ÖZDEĞİN YOK EDİLEMEZLİĞİ ve/||/<> DEVİMİN SÜREKLİLİĞİ ve/||/<> KUVVETİN SÜREKLİLİĞİ


- ÖZDEŞ ile/ve/<>/değil/yerine DENK


- ÖZEL DUYULAR ile/ve/<> YÜZEYEL DUYULAR ile/ve/<> DERİN DUYULAR ile/ve/<> İÇ DUYULAR


- ÖZLEM = LONGING, REGRET[İng.] = SOUHAIT, FRUSTRÉ[Fr.] = SEHNSUCHT[Alm.] = DESIDERIUM[Lat.]


- PARA HARCAMAK:
"SAHİP OLMAK" İÇİN ile/değil/yerine DENEYİM KAZANMAK ÜZERE

( ... İLE/DEĞİL/YERİNE Daha mutlu kılar. )


- PARA = MONEY[İng.] = ARGENT[Fr.] = GELD[Alm.] = DENARO[İt.] = DINARO[İsp.]


- PCI/PERCUTANEOUS CORONARY INTERVENTION[İng.] değil/yerine/= DERİDEN KORONER ATARDAMAR GİRİŞİMİ, PERKÜTAN KORONER GİRİŞİM


- PEELING[İng.] değil/yerine/= DERİ SOYMA


- PEG/PERKÜTAN ENDOSKOPİK GASTROSTOMİ/ PERCUTANEOUS ENDOSCOPIC GASTROSTOMY[İng.] değil/yerine/= DERİDEN İÇ GÖREÇLEMEYLE MİDE AĞIZLAŞTIRMASI


- PENETRAN YARALANMA/PENETRATING İNJURY[İng.] değil/yerine/= DELICİ YARALANMA


- PENETRAN/PENETRANT[İng.] değil/yerine/= DELICİ | İÇEGEÇEN


- PENETRASYON/PENETRATION[İng.] değil/yerine/= DELME | İÇE GEÇME


- PENGUEN ile/ve/değil DENİZ KUŞU(CORMORANTS)

( ... İLE/VE/DEĞİL Patagonya'da, bir çeşit karabatak olan ve uzaktan penguene benzeyen deniz kuşları bulunmaktadır. )


- PERFORAN/PERFORANT[İng.] değil/yerine/= DELICİ


- PERFORASYON/PERFORATION[İng.] değil/yerine/= DELINME


- PERKÜTAN NEFROSTOMİ/PERCUTANEOUS NEPHROSTOMY[İng.] değil/yerine/= DERIDEN BÖBREK AĞIZLAŞTIRMASI


- PERKÜTAN/PERCUTANEOUS[İng.] değil/yerine/= DERİ YOLUYLA, DERIDEN


- PİERCING[İng.] değil/yerine/= DELTAK


- PLEDGE[İng.] değil/yerine/= DESTEK


- PONKSİYON/PUNCTION[İng.] değil/yerine/= DELME


- POZİTİF BİLİM yerine DENEY BİLİMİ

( POSITIVE SCIENCE instead EXPERIMENTAL SCIENCE )


- PRICK TEST/SKIN PRICK TEST[İng.] değil/yerine/= DERİ DELME TESTİ


- PROPRIOSEPTİF/PROPRIOCEPTIVE[İng.] değil/yerine/= DERİN DUYU


- PUTREL/POTREL[Fr.] ile/değil/yerine/= DEMİR KİRİŞ

( Yapılarda, demiryollarında kullanılan demir kiriş. )


- RAHATLAMA ile/ve/değil/yerine/||/<> DENGELE(N)ME


- RAHMET ve/||/<> DESTEK


- RAHMET ve/||/<>/> DESTEK


- RAKİP ile DEZAVANTAJ


- RAPORTÖR değil/yerine/= DEĞERLENDİRME YAZAN/YAZICI


- RASTLAMAK/RASTGELELİK ile DENK GELMEK


- RAYİÇ[Ar.] değil/yerine/= DEĞER

( Bir malın, satış ve sürüm değeri. )


- REDDETMEK ile/değil/yerine DEĞİLLEME

( [not] TO DENY | REJECT vs./but NEGATION
NEGATION instead of TO DENY | REJECT )


- REVALÜASYON değil/yerine/= DEĞER YÜKSELTİMİ


- REZERVUAR/RESERVOİR[İng.] değil/yerine/= DEPO | MİKROP TAŞIYICI


- RÖLAPS/RELAPSE[İng.] değil/yerine/= DEPREŞME


- RÖLE[Fr. < RELAIS]/KONVERTİSÖR[Fr. < CONVERTISSEUR] değil/yerine/= DEĞİŞTİRGEÇ

( Bir cismin ya da bir gücün biçimini değiştirmeye yarayan aygıt. )


- RULO TOP ile DEKATÜR TOP


- SABİT ile/ve DEĞİŞMEYEN

( FIXED vs./and INVARIABLE )


- SABİTLER ile/ve/<> DEĞİŞKENLER

( FIXES vs./and/<> VARIABLES )


- SAÇMALAMAK ile/ve DENSİZLİK


- SADÂKAT ile/değil/yerine/>< DEĞİM/LİYÂKAT

( [İşinin ehli ...] Olmayanın "dayandığı". İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Olanın güvendiği. )


- SAF ile DEĞERSİZ

( Kişiler, kendini ya da başkalarını beslerken, saf ve anlamlıyla, değersizi birbirinden ayırd etmeyi bilmelidir. )

( PURE vs. WORTHLESS )


- SAĞDUYU ve/<> DENGE


- SAHÎFE[Ar.] ile DEFTER[Ar.]


- ŞAİR ile/ve DERVİŞ


- SALINIM ile/ve DEVİNİM

( OSCILLATION vs./and MOVEMENT )


- SALYANGOZ ile DELİKLİSALYANGOZ/İSKERLET


- SALYANGOZ ile DEV AFRİKA SALYANGOZU


- SAMUR ile DENİZ SAMURU

( ... İLE Amerika'nın kuzey okyanus kıyılarında yaşayar. Çok avlanıldığından soyu tükenme tehlikesi geçirmektedir. Yasalarla korunmaya çalışılmaktadır. Gerçek bir su hayvanıdır. Suda yavrular, suda uyur ve suda beslenir. Karaya seyrek çıkar. )

( Uzunluğu 120 ve kuyruğu 30 cm.'dir. Ağırlığı 40 kg.'ı bulur. Çoğunlukla deniz kestanesi, midye, istiridye, mürekkepbalığı ve salyangozlarla beslenir. Rahatça 30 metre derine dalar. Suyun yüzüne çıkınca sırtüstü yatarak avını midesinin üstüne koyar. Göğsüne yerleştirdiği yassı bir taşa vurarak kabuklarını kırar. Araç kullanabilen nadir hayvanlardandır. )

( Her yıl tek bir yavru yavrular. Sırtüstü yüzerken yavrusunu emzirir. Avlanacağı zaman yavruyu yosunlar arasında gizler. )

( image )

( LUTRA cum LUTAX LUTRIS )


- SANATÇI ile/ve DEVRİMCİ


- SANI ile DEJA VU


- ŞANS ile/değil DENKLİK/DENK GELME


- SANSÜR[Fr.] değil/yerine/= DENETLEME/DENETKİ/SIKIDENETİM

( Her türlü yayının, sinema ve tiyatro yapıtlarının, hükümetçe, önceden denetlenmesi. Yayın ve gösterilmesinin, izne bağlı olması, sıkıdenetim. | Denetleme işini yapan kurul. )


- SAPKINLIK ile "DEJENERASYON"

( ASTRAY vs. DEGENERATION )


- SARI SALTUK = DERVİŞ SALTUK

( "Sarı" sözcüğü ve "kullanımı", başağın/buğdayın olgunlaşması ve rengiyle bağlantılandırılır. )


- ŞARTLI TAHLİYE/SALIVERME ile/ve/<> DENETİMLİ SERBESTLİK


- SATILABİLİRLİK ile/ve/değil/<> DEĞİŞİM DEĞERLİLİK


- SATILAMAZ ile/ve/||/<> DEVREDİLEMEZ


- SAVUNMA ile DESTEKLEME

( TO DEFENCE vs. TO SUPPORT )


- SAYESİNDE ile DESTEĞİYLE


- SAYGI ile/ve/<> DEĞER VERMEK

( RESPECT vs./and/<> TO ESTEEM/APPRECIATE )


- SC/SUBCUTANEOUS[İng.] değil/yerine/= DERİ ALTI


- SECURITY vs./and DEPOSIT/ENTRUST

( EMNİYET ile/ve EMÂNET )


- ŞEFTALİ ile DENİZ ŞEFTALİSİ


- ŞEKİL ile/ve/değil/<> DESEN


- SEMENDER ile DEV ÇİN SEMENDERİ

( ... ile Boyları, 1.80 cm.[6 ft.]'e kadar ulaşır. )

( ... ile Çin'in, kayalık dağlarındaki akarsularında yaşarlar. )

( ... ile )

( SALAMANDER vs. GIANT CHINESE SALAMANDER )

( SALAMANDRA MACULOSA cum ANDRIAS DAVIDIANUS )


- ŞERİAT ile/ve DEMİR


- SERMED ile/ve DEHR ile/ve ZAMAN

( Sabitin, sabite orantılandırılması/nispeti. İLE/VE Sabitin, değişene/mütegayire orantılandırılması/nispeti. İLE/VE Değişenin/ütegayirin, değişene/mütegayire orantılandırılması/nispeti. )


- SEVİYE ile/ve/||/<> DERİNLİK


- SEVMEK:
"SAHİP OLMAK" ile/değil/yerine/< DEĞER VERMEK


- SEVMEK ile/ve/<> DEĞER VERMEK

( TO LOVE vs./and/<> TO APPRECIATE )


- SEVMEK ile/ve/=/||/<>/>/< DEĞERLENDİRMEK


- ŞEYH ile/değil/yerine DERVİŞ-ŞEYH

( ŞYH: ŞEYTAN - YEZİD - HAR )

( [günümüzde] Çok. İLE Pek yok. )

( Her mürşid derviştir fakat her derviş mürşid olmaz/olamaz. )


- SIFFEYN/SIFFİN SAVAŞI:
KARDEŞ KAVGASI ile/ve/değil/||/<>/>/< DEVRİM KARŞITLARIYLA DEVRİM ÇATIŞMASI ve/sonra tekrar/||/<>/> KARŞI DEVRİM


- ŞİFRE OLARAK KALMASI GEREKEN ile/ve DEŞİFRE EDİLMESİ GEREKEN

( HAS TO BE CIPHER/CODE vs./and HAS TO BE DECIPHERED )


- ŞİİR:
"BELA" ile/ve/değil/<> "DEVA"

( Başa. İLE/VE/DEĞİL/<> Kalbe. )


- ŞİİR ile/ve DEME

( ... İLE/VE Halk edebiyatında şiir. )


- ŞİMDİ (KONUŞTUK/YAPTIK/...) ile/değil DEMİN (KONUŞTUK/YAPTIK/...)


- ŞİMENDİFER[Fr. CHEMIN DE FER] değil/yerine/= DEMİR YOLU | TREN


- SİNİRLİ ile DELİ

( Varsılsa. İLE Yoksulsa. )


- SİSMOGRAF değil/yerine/= DEPREMYAZAR


- SİSMOLOG değil/yerine/= DEPREMBİLİMCİ


- SİSMOLOJİ/SEISMOLOGY değil/yerine/= DEPREMBİLİM


- SİSMOLOJİK değil/yerine/= DEPREMBİLİMSEL


- SITMA ile/ve/<> DENGİ

( ... İLE/VE/<> Önce, üç gün boyunca yüksek ateş olur. İlaçla ya da iğne ile ateş düşürülünce, ardından öldürücü olan ikinci aşaması geliyor.[İkisi de sivrisinekten geçer.] )


- SOHBET ile/ve DERS

( Hal paylaşımı. İLE/VE Bilgi paylaşımı. )

( Bilincin bilenmesi. İLE/VE ... )

( Kim kendinden geçerse sohbet orada başlar. )

( Sohbet için göz, kulak, dil ve akıl birliği olması gerekir -olmazsa olmazıdır- fakat kalbe ulaşmazsa birlik olmaz. )


- SOKRATES ve/||/<>/> DESCARTES ve/||/<>/> FICHTE

( FICHTE: Çam ağacı. )


- SOLUCAN ile DENİZ SOLUCANI

( ... İLE Deniz solucanı. )

( ... ile ZÜ-S-SUKBE )

( ... avec HOLOTHURIDE )


- SORMAK = ASK[İng.] = DEMANDER[Fr.] = FRAGEN[Alm.] = DOMANDARE[İt.] = PREGUNTAR[İsp.]


- SORUN ile/ve/değil DEĞERLENDİRME


- SORUNLU "YASALARI":
REDDEDELİM değil/yerine DEĞİŞTİRELİM


- SÖYLEYİŞ ile/ve/<> DEĞİNİ


- SOYUTLAMA ile DEĞİLLEME

( ABSTRACTION vs. NEGATION )


- SOYUTLAMA ile DEĞİLLEME


- SOYUTLANMAK ile/değil/yerine DERİNLEŞ(TİR)MEK

( [not] TO GET IN ABSTRACTION vs./but (TO GET) DEEPEN
(TO GET) DEEPEN instead of TO GET IN ABSTRACTION )


- SÖZCÜĞÜN:
GENİŞLİĞİ ile/ve/||/<>/> DERİNLİĞİ ile/ve/||/<>/> AĞIRLIĞI/YÜKSEKLİĞİ


- SÖZEL KOD ile/ve DEĞİŞTİRİM KODU

( Bayrak ya da davul, ıslık dilleri gibi. )


- SÖZLÜK:
TARAMA ile/ve/||/<> DERLEME


- SPINOZA SİSTEMİ ile DESCARTES SİSTEMİ ile LEIBNIZ SİSTEMİ


- SPOR = SPORT[İng., Fr., Alm., İt.] = DEPORTE[İsp.]


- STABILITE/STABILITY[İng.] değil/yerine/= DENGELİLİK


- STABİLİZASYON/STABILIZATION[İng.] değil/yerine/= DENGELEME


- STABİLİZATÖR[Fr. STABILISATEUR] değil/yerine/= DENGELEYİCİ


- STABİLİZATÖR/STABILIZER[İng.] değil/yerine/= DENGELEYEN


- STABILOMETRE/STABILOMETER[İng.] değil/yerine/= DENGE ÖLÇER


- STABILOMETRİ/STABILOMETRY[İng.] değil/yerine/= DENGE ÖLÇÜMÜ


- STROMA[İng.] değil/yerine/= DESTEK DOKU


- SÜBVANSİYON[Fr., İng. SUBVENTION] değil/yerine/= DESTEKLEME


- SÜBVANSİYON değil/yerine/= DESTEKLEME


- SÜLİNE[Yun.] değil/yerine/= DENİZÇAKISI

( Dar ve uzun kavkılı bir deniz yumuşakçası. )


- SÜMÜKLÜBÖCEK ile/ve DENİZ SÖMÜKLÜBÖCEĞİ

( Zehirsizlerdir. İLE/VE Zehirlilerdir. )


- SUNUM ile/ve DEĞER


- SUPORTİF DOKU/SUPPORTIVE TISSUE[İng.] değil/yerine/= DESTEK DOKU


- SUPPORT yerine DESTEK


- SÜREÇ ile/ve/||/<> DENEYİM ile/ve/||/<> DUYGU


- SÜREKLİLİK ile/ve/<>/][ DEĞİŞİM


- SÜREKLİLİK ile/ve/değil DEVR/DEVİR


- SÜRT(ÜN)MEK ile DEĞMEK

( TEDELLÜK ile ... )

( RUB vs. TOUCH )


- SUSAMURU ile DEV SUSAMURU/IRMAK KURDU

( ... İLE Amazon ormanlarında yaşarlar. )

( ... İLE Boyları, 2 m.'ye kadar uzunlukta olabilir. )


- SVM/SUPPORT VECTOR MACHINES[İng.] değil/yerine/= DESTEK VEKTÖR MAKINELERİ


- TA'BÎR CAİZSE değil/yerine/= DEYİM YERİNDEYSE/DEYİŞ UYGUNSA


- TABİR ETMEK değil/yerine/= DEMEK


- TABİR-İ CAİZSE değil/yerine/= DEYİM YERİNDEYSE


- TABİR[Ar.] değil/yerine/= DEYİM


- TÂBİYET ile/değil/yerine DEĞİM/LİYÂKÂT

( İkisi de, sadece/ancak ve ancak ilmedir. )


- TADİL TEKLİFİ değil/yerine/= DEĞİŞTİRGE


- TÂDİLAT ile/ve DEKORASYON


- TAGAYYÜR[Ar. < GAYR] değil/yerine/= DEĞİŞME, BAŞKALAŞMA


- TAĞYİR[Ar.] değil/yerine/= DEĞİŞTİRME, BAŞKALAŞTIRMA | BOZMA


- TAHAVVÜL[Ar.] değil/yerine/= DEĞİŞME, DÖNÜŞÜM

( Bir durumdan, başka bir duruma geçme, değişme, değişkenlik, dönüşme, dönüşüm )


- TAHRİFAT[Ar.] değil/yerine/= DEĞİŞTİRİ


- TAHT EL BAHİR değil/yerine/= DENİZALTI


- TAKAS[Ar.]/CLEARING[İng.] değil/yerine/= DEĞİŞTOKUŞ/DEĞİŞİM


- TAKDİR (HAKKI) değil/yerine/= DEĞERLEM (ÜLEVİ/DEĞERLEM YETKİSİ)


- TAKDİR ile/ve DEĞERLENDİRME

( APPRECIATION vs./and EVALUATION )


- TAKDİR ile/ve DESTEK

( APPRECIATION vs./and SUPPORT )


- TAKİP ETMEK ile DENETLEMEK


- TAKİP ETMEK ile DEVAM ETMEK


- TAKLİT ETMEK ile/ve/değil/yerine DEVAM ETTİRMEK

( COPYING vs. TO MAINTAIN/SUSTAIN
TO TAKE INTO CONSIDERATION instead of COPYING )


- TAMAMLAYICI ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DESTEKLEYİCİ


- TÂMÎK[Ar.] değil/yerine/= DERİNLEŞ(TİRİL)ME


- TAMPON ÇÖZELTİ/BUFFER SOLUTION[İng.] değil/yerine/= DENGELEYİCİ ÇÖZELTİ


- TANIM, TARİF = TA'RÎF = DÉFINITION


- TANIM = TARİF = DEFINITION[İng., Alm.] = DÉFINITION[Fr.] = DEFINITIO[Lat.] = HOROS, HORISMOS[Yun.] = DEFINICIÓN[İsp.]


- TANIMLAMA ile DEĞERLENDİRME

( TO DEFINE vs. EVALUATION )


- TANITLAMA = BURHAN = DEMONSTRATION[İng., Alm.] = DÉMONSTRATION[Fr.] = DEMONSTRATIO[Lat.] = DEMOSTRAR[İsp.]


- TANRI/OĞAN = ALLAH = GOD[İng.] = DIEU[Fr.] = GOTT[Alm.] = DEUS[Lat.] = THEOS[Yun.] = DIOS[İsp.]


- TANRI/SALLIK / TANRI/LAR ile/ve/<> DEĞİŞMEZ(LİK)LER


- TAPINAK ile/ve/değil DEPO


- TAPINMA, ULULAMA = DEVOTION[İng.] = FERVEUR[Fr.] = VEREHRUNG[Alm.] = DEVOTIO[Lat.]


- TARAFTAR değil/yerine/= DESTEKÇİ


- TAZE ve/<> DENGELİ


- TEÂDÜL[Ar.] değil/yerine/= DENKLEŞME, DENKLİK, BİRBİRİNE DENK OLMA


- TEBDÎL[< BEDEL] ile DEĞİŞTİRME

( DEĞİŞTİRME, DEĞİŞTİRİLME, BAŞKA BİR HÂLE GETİRME )


- TECRÜBE SAHİBİ değil/yerine/= DENEYİM İYESİ


- TECRÜBE değil/yerine/= DENEYİM


- TEDVÎN[Ar. < DÎVÂN] değil/yerine/= DERLEME

( Dîvân şekline sokma. | Kitaplaştırma. | Yasalaştırma. [yazılı ve bütünlüklü duruma getirilen kurallar][İng. CODIFICATION] )


- TEDVİN değil/yerine/= DERLEYİ


- TEFTİŞ HEYETİ değil/yerine/= DENETLEME KURULU/DENETİM KURULU


- TEFTİŞ[Ar.] değil/yerine/= DENETLEME


- TEİZM ile DEİZM

( Tanrı, kendini, insana, yine, Tanrı'nın insana bağışlamış olduğu Vahiy ile bildirir. İLE Kişi, Tanrı'yı, kendi insan Akıl'ını kullanarak bulur. )

( THEISM vs. DÉISM )


- TEK BOYUTLULUK ile/değil/yerine/> DERİNLEŞME


- TEKKE'DE ile/ve/<> DERGÂH'TA

( Keşf. İLE/VE/<> Muhabbet. )


- TEKNİK (/KONU) ile DERİN (/KONU)

( TECHNICAL (/TOPIC, THEME) vs. DEEP (/TOPIC, THEME) )


- TEKRAR ile DEJA VU

( REPETITION vs. DEJA VU )


- TEMAS ETMEK değil/yerine/= DEĞİNMEK


- TEMAS ETMEK değil/yerine/= DEĞMEK/DOKUNMAK


- TEMAS[Ar.]/KONTAK[Fr./İng. < CONTACT] değil/yerine/= DEĞME/DOKUNMA, BAĞLANTI

( Karşıt elektrik taşıyan iki maddenin birbirine dokunması. | Motorlu araçları çalıştırmaya yarayan düzenek. | Bağlantı, ilgi. | Akıl sağlığı yerinde olmayan, dengesiz. )


- TEMAS[Ar.] değil/yerine/= DEĞME, DOKUNMA | İLİŞKİ | BAĞLANTI

( Değme, değinti, dokunma, dokunuş. | Buluşup görüşme, ilişki kurma, ilişki. | Değinme, sözünü etme. | Gidip gelme, ulaşım, bağlantı. )


- TEMAS değil/yerine/= DEĞME/DEĞİNTİ/DOKUNMA/DOKUNUŞ


- TEMBEL ile/değil/yerine/>< DERTLİ

( Uyanık iken uyuyan. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Uykudayken uyanan. )


- TENİN:
"BESLENMESİ" ile/ve/<> DESTEKLENMESİ

( İçeriden. İLE/VE/<> Dışarıdan. )


- TENS/TRANSKÜTANÖZ ELEKTRİKSEL SİNİR STIMÜLASYONU TRANSCUTANEOUS ELECTRICAL NERVE STIMULATION[İng.] değil/yerine/= DERIDEN ELEKTRİKSEL SİNİR UYARIMI


- TEPKİ ile/ve/değil DEĞERLENDİRME

( [not] REACTION vs./and/but EVALUATION )


- TERE OTU ile DERE OTU

( GARDEN CRESS vs. DILL )

( LEPIDIUM SATIVUM cum ANETHUM GRAVE OLENS )


- TERK ile DERK

( Bırakma, ayrılma. | Vazgeçme. | Bırakma, ihmal etme. İLE Anlama, kavrama. )


- TERS ile/değil/yerine/>< DERS

( [Almaya/anlamaya ...] Kapalıysa/k "gelir", ters. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Açıksa/k alır/ız her bir durumdan ders. )


- TERSANELİ[İt.] değil/yerine/= DENİZ SUBAYI / ERİ


- TESADÜF ETMEK değil/yerine/= DENK GELMEK


- TESADÜF değil/yerine/= DENKGELİ


- TESADÜFEN değil/yerine/= DENKGELİYLE


- TESADÜFİ değil/yerine/= DENKGELİSEL


- TEŞRİHHANE[Ar. + Fars.] ile DERSLİK

( Otopsi yapılan yer. | Tıp fakültelerinde anatomi dersi yapılan yer. )


- TESVİYE değil/yerine/= DENKBELGE


- TETİKLEMEK ile/ve DEŞMEK

( TRIGGING vs. TO RECALL )


- TOPLAMANIN:
DAĞILMASI ile/ve/||/<> DEĞİŞMESİ


- TOPLAYICI/LIK ile/ve DERLEYİCİ/LİK


- TOPLUM'DA ile/ve DEVLET'TE

( Birey. İLE/VE Vatandaş. )


- TÖRPÜLE(N)MEK ile/ve/değil/yerine/||/>< DENGELE(N)MEK


- TOTOLOJİ(HULF) ile DEVRİK TÜMCE


- TRANSANDANTAL/İST değil/yerine/= DENEYÜSTÜ/CÜ / AŞKIN/CI


- TRANSİZYONEL/TRANSITIONAL[İng.] değil/yerine/= DEĞİŞİCİ | GEÇİCİ


- TRANSKÜTAN/TRANSCUTANEOUS[İng.] değil/yerine/= DERIDEN


- TRANSKÜTANÖZ/TRANSCUTANEOUS[İng.] değil/yerine/= DERİ GEÇİŞLİ


- TROKAR/TROCAR[İng.] değil/yerine/= DELEÇ


- TÜCCARLAR ile/ve GEZGİNLER ile/ve DERVİŞLER/SÛFÎLER


- TÜMDENGELİM = TÂLİL = DEDUCTION[İng.] = DÉDUCTION[Fr.] = DEDUKTION[Alm.] = DEDUCTIO[Lat.]


- TÜRK MİLİ ile/<> FRANSIZ MİLİ ile/<> ALMAN MİLİ ile/<> RUS MİLİ ile/<> YUNAN MİLİ ile/<> DENİZ MİLİ

( 1895 m. İLE/<> 1852 m. İLE/<> 7500 m. İLE/<> 7467 m. İLE/<> 10000 m. İLE/<> 1852 m. )


- TUTARLI/LIK ile/ve/> DENGELİ/LİK

( CONSISTENCY vs./and/> BALANCED/NESS )


- TUTKU:
ISTIRAP değil/yerine/> DEĞİŞİM

( Tutku, kişiyi, ıstıraptan, gelişim ve değişime taşıyan köprüdür. )


- TUTUNMA(MA) ile DEMİR ATMA(MA)


- TUZ ile ASİT TUZU ile BAZİK TUZLAR ile KAYA TUZU ile DENİZ TUZU[HİPERTONİK] ile KAN TUZU[İZOTONİK] ile BİLEŞİMİNDE HİDRAT BULUNAN TUZLAR

( ... İLE ... İLE ... İLE ... İLE Gövdemizdeki/kanımızdaki[izotonik] tuz, binde dokuz[0,009] oranındadır. İLE Deniz suyundaki[hipertonik] tuz, binde otuzdur[0,030][%3]. İLE ... )

( ... VS. ... VS. ... VS. ... VS. [0,009] in the blood/body. VS. [0,030][%3] in the sea water. VS. ... )

( SALT vs. ACID SALT vs. BASIC SALT vs. ROCK SALT vs. SEA SALT[HIPERTONIC] vs. BLOOD/BODY[ISOTONIC] SALT vs. HIDRATED SALTS )


- TÜZE ve/||/<> DEVLET


- TÜZE = JUSTICE[İng.] = DROIT[Fr.] = RECHT[Alm.] = DIRITTO[İt.] = DERECHO[İsp.]


- ÜÇGEN ile/ve/=/||/<> DELTA


- ÜÇÜNCÜ BOYUT:
YÜKSEKLİK değil DERİNLİK


- ÜLKE ile/ve/||/<> DEVLET


- ULUSLARARASI ile/değil DEVLETLERARASI


- UMUTSUZLUK = ÜMİTSİZLİK[Fars.] = DEPAIR[İng.] = DÉSESPOIR[Fr.] = VERZWEIFLUNG[Alm.] = DESPERATIO[Lat.]


- UNUTMAK ile DEŞMEMEK


- US ile/ve DENEYİM/TECRÜBE

( REASON vs./and EXPERIENCE )


- UYARI ile DERECESİ


- UYUM ile/ve/<> DENGE

( Her varolan, öteki bir varolan ile uyum içindedir. )

( Uyumun içinde, korkuya yer yoktur. )

( Şehvet gibi ateş, nefret gibi kötülük, uyumsuzluk gibi acı ve aydınlanma gibi de sevinç yoktur. )

( En büyük hastalık, doyumsuz istekler; en büyük acı da uyumsuzluktur. )

( Sarı, öğle güneşinin rengi yani orta noktanın ve dengenin simgesidir. )

( Gerçek, Sattva'dan ötededir. )

( İFRÂT[< FART] - İTİDAL - TEFRİT )

( Tamas donuklaştırır, rajas çarpıtır, sattva uyumlu kılar. )

( İnsan-altı olanlar, Tamas'ın ve Rajas'ın egemenliği altındalardır; kişiler ise Sattva'nın. )

( Berraklık ve yardımseverlik, zihni ve eylemi etkilemesinden dolayı Sattva'dır. )

( Sattva'nın olgunlaşmasıyla tüm arzu ve korkular son bulur. )

( Tamas obscures, rajas distorts, sattva harmonises. )

( Every being is compatible vs. every other being.
In harmony there is no place for fear.
The sub-human - the 'humanoids' - are dominated by tamas and rajas and the humans by sattva.
Clarity and charity is sattva as it affects mind and action.
With the maturing of the sattva all desires and fears come to an end.
The real is beyond sattva. )

( HARMONY vs./and/<> BALANCE )

( SOPHROSYNE: İtidal. )

( RAJAS - SATTVA - TAMAS )


- UZAY <-> ZAMAN <-> ÖZDEK <-> DEVİM <-> İVME <-> KUVVET


- UZLUK/EHLİYET/HAZAKAT ile/ve/<> DEĞİM/LİYÂKAT


- UZMANLIK ile/ve/<> DERİNLİK


- VAKIF[Ar. < VAKF: Duruş, durma.]/TESİS ile DERNEK/CEMİYET

( Bir mülkü kamu yararına -satılmamak kaydıyla- sonsuz olarak tahsis etmek. İLE Çıkarlarını savunmak, belirli ve ortak bir amacı gerçekleştirmek üzere kurulan yasal topluluk. )

( FOUNDATION vs./and ASSOCIATION )


- VAKİT ile/ve/<> DEM

( Belirli bir zaman dilimine anlam/değer verilmiş/yüklenmiş süre. İLE/VE/<> Kişinin, bu belirli zaman diliminde yaşadığı hal. )

( Zamanın tayinine vakit, vaktin içindeki hazza dem denilir. )


- VALANS/VALENCE[İng.] değil/yerine/= DEĞER, DEĞERLİK


- VARİYANT değil/yerine/= DEĞİŞİKLİK, DÖNEMEÇ


- VAROLUŞ ile/ve/<> DEĞİŞTİRİLEMEZLİK


- VARYABILITE/VARIABILITY[İng.] değil/yerine/= DEĞİŞEBİLİRLİK


- VARYABL/VARIABLE[İng.] değil/yerine/= DEĞİŞKEN


- VARYANS/VARIANCE[İng.] değil/yerine/= DEĞİŞKENLİK


- VARYANS değil/yerine/= DEĞİŞKİ


- VARYANT/VARIANT[İng.] değil/yerine/= DEĞİŞKE/N


- VARYASYON/VARİATION[İng.] değil/yerine/= DEĞİŞİK


- VATAN:
MEZAR ve/<> İNSAN ve/<> DİL ve/<> DÜZEN/NİZAM ve/<> TARİH ve/<> DESTAN/LAR ve/<> GAZÂVATNÂME ve/<> TÜRKÜ VE AĞIT ve/<> NİNE VE NİNNİ ve/<> ROMAN ve/<> HATIRAT


- VAZGEÇMEK ile/ve/değil/yerine/||/<> DEĞİŞMEK


- VERİ BİLİMİNDE:
YAPAY ZEKÂ ile/ve/||/<>/> MAKİNE ÖĞRENMESİ ile/ve/||/<>/> DERİN ÖĞRENME

( image )

( image
image
image
)


- VERMEK ile/ve/değil/yerine DEVRETMEK

( [not] TO GIVE vs./and/but TO TRANSFER
TO TRANSFER instead of TO GIVE )


- VURGUN ile DERİNLİK SARHOŞLUĞU


- YALNIZLIK ile/ve/||/<> "DEĞERSİZLİK" ile/ve/||/<> "BOŞLUKTALIK"


- YANGIN ile/ve/değil/||/<> DENETİMLİ/KONTROLLÜ YANGIN

( )


- YANİ değil/yerine/= DEMESİ


- YANILTMAK ile/değil DEĞİLLEMEK


- YANSIMA ile/ve DERİNLİK

( REFLECTION vs./and DEPTH )


- YAPTIRIM ile/ve/değil/yerine/<> DEĞER


- YARADANCILIK = DEISM[İng.] = DÉISME[Fr.] = DEISMUS[Alm.] = DEUS[Lat.]


- YARALAR:
KESİK ile/ve/||/<> DELİCİ ile/ve/||/<> EZİKLİ ile/ve/||/<> PARÇALI ile/ve/||/<> KİRLİ(ENFEKTE)

( - Bir travma sonucu deri ya da mukozanın bütünlüğünün bozulmasıdır.
- Aynı zamanda, kan damarları, kas ve sinir gibi yapılar etkilenebilir.
- Derinin koruma özelliği bozulacağından, enfeksiyon riski artar. )

( Bıçak, çakı, cam gibi kesici aletlerle oluşur.[Genellikle basit yaralardır. Derinlikleri kolay belirlenir.] İLE/VE/||/<> Uzun ve sivri aletlerle oluşan yaralardır.[Yüzey üzerinde derinlik hakimdir. Tetanos tehlikesi vardır.] İLE/VE/||/<> Taş yumruk sopa gibi etkenlerin şiddetli olarak çarpmasıyla oluşan yaralardır. İLE/VE/||/<> Dokular üzerinde bir çekme etkisi ile oluşue. Doku ile ilgili tüm örgen, saçlı deri de zarar görebilir. İLE/VE/||/<> Mikrop kapma olasılığı bulunan yaralardır. | Gecikmiş yaralar.[6 saatten fazla] | Dikişleri ayrılmış yaralar. | Kenarları düzgün olmayan yaralar. | Çok kirli ve derin yaralar. | Ateşli silah yaraları. | Isırma ve sokma ile oluşan yaralar. )

( [Ciddi yaralanmalar]
- Kenarları birleşmeyen ve ya 2-3 cm. olan yaralar.
- Kanaması durdurulamayan yaralar.
- Kas ya da kemiğin göründüğü yaralar.
- Delici aletlerle oluşan yaralar.
- Yabancı nesne saplanmış olan yaralar.
- İnsan ya da hayvan ısırıkları.
- Görünürde iz bırakma olasılığı bulunan yaralar. )

( [İlk yardım]
- Yaraya saplanan yabancı nesneler çıkarılmaz.
- Yara içi kurcalanmamalıdır.
- Yarada kanama varsa durdurulur.
- Yara, temiz bir bezle örtülür.
- Yara üzerine bandaj uygulanır.
- Tıbbî yardım istenir[112]. )


- YARDIM ile/ve/||/<> DESTEK


- YARILMA ile/ve/<> DEVRİM


- YASALLIK İLKESİ ve/||/<> NEDENE BAĞLILIK ve/||/<> DEMOKRATİK TOPLUMUN GEREĞİ OLMA


- YAŞAMAK:
ÖTEKİLERE/DİĞERLERİNE GÖRE ile/değil/yerine DEĞERLERİNE GÖRE

( Kaç kuruşunun olduğu önemlidir. İLE/DEĞİL/YERİNE Nasıl bir duruşunun olduğu önemlidir. )


- YAŞAMAK ile/ve/||/<> DENEYİMLEMEK / TECRÜBE ETMEK

( TO LIVE vs./and EXPERIENCE )


- YELKENCİ ile/ve/değil/||/<>/< DENİZCİ

( ... İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Ya dalan, ya iyi ve uzun yüzebilen, ya kürek çeken ya da üçünü birden yapabilen. )


- YEMEĞİ PİŞİRMEK ve "DERVİŞİ PİŞİRMEK"


- YENİLEME ile/ve DEĞİŞTİRME

( TO RENOVATE vs./and TO CHANGE )


- YENİLİK ile/ve/||/<> DEVRİM


- YENİLİKLER ve/< DELİLİKLER


- YER VERMEK ile DEĞER VERMEK

( GIVING PLACE vs. GIVING VALUE )


- YERİNE ile DEĞİL

( INSTEAD OF vs. NOT )


- YERSİZ ile DEĞERSİZ

( UNFOUNDED vs. WORTHLESS )


- YETENEK/Lİ ile/ve/||/<>/> DEHÂ/DÂHİ

( "Başkalarının güç bulduğunu yapmak". İLE/VE/||/<>/> Yeteneklilerin "olanaksız gördüğü"nü yapmak. )

( Kimsenin vuramadığı hedefi vurur. İLE/VE/||/<>/> Kimsenin göremediği hedefi vurur. )


- YILAN BALIĞI ile DENİZ YILANI


- YILAN ile DENİZ YILANI


- YİNE DE ile/ve/||/<> BU SAYEDE ile/ve/||/<> DEMEK Kİ


- YOĞUNLAŞMA ile DERİNLEŞME

( INTENSIFY vs. DEEPEN )


- YOĞUNLAŞMA ile DERİNLEŞME

( INTENSIFY vs. DEEPEN )


- YOK YA:
ŞAŞIRMA ile/ve/||/<> DEĞİL'


- YOK ile DEĞİL

( LACK vs. NOT )


- YONUGİ ile/ve/<> KARENBİ ile/ve/<> GİNDO ile/ve/<> SEBU ile/ve/<> DEGOGO

( [görevleri] Şef ailesi. İLE/VE/<> Halkla ilişkiler. İLE/VE/<> Sağlık ve tıp. İLE/VE/<> Tüze ve adâlet. İLE/VE/<> Ticaret ve dış ilişkiler. )

( Mali'nin, Dogon bölgesindeki, Songo köyünde yaşayan kabileler. )


- YORUM ile/değil DEDİKODU

( [not] INTERPRETATION/COMMENT vs./but GOSSIP )


- YORUM ile/ve DEĞERLENDİRME

( INTERPRETATION/COMMENT vs./and EVALUATION )


- YORUMLAMA ile/ve DEĞİŞİM

( TO INTERPRET vs./and ALTERATION )


- YÜNLÜGELİN ile/değil DENİZLİ YÜNLÜGELİNİ

( Denizli'nin, Çameli ilçesi sınırlarında bulunmuştur. )

( RINDERA )


- YÜRÜMEK:
RASTGELE ile/ve/değil/yerine/||/<>/> DENGİMİZLE

( Yaşam olur. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Şiir olur. )


- YÜZEYSEL (ETKİ) ile DERİN (ETKİ)

( Yüzeysel olduklarını bilmek, deneyimlerinize değer kazandırmış olmaz. )

( Su, derinlerden durmaksızın fışkırarak yinelenen derini simgeler. )

( Yetersiz derinlik yani yüzeysel anlayış ya da plânlama, dikkatsizlik, aşırılık ve ihmal konularında tedbirli olun. )

( SUPERFICIAL (EFFECT) vs. DEEP (EFFECT)
Knowing them to be superficial, give no value to your experiences. )


- ZAMAN ve/||/<>/< HAREKET ve/||/<>/< DEĞİŞİM

( Zaman, hareketin ölçüsüdür ve değişimin tanımlanma çabasıdır. )

( TIME and/||/<>/< MOVEMENT and/||/<>/< ALTERATION )


- ZAR ile DERİ

( BEHREK[Fars.]: Çok çalışmadan dolayı el ve ayak derilerinin sertleşmesi. | Yaralardan gelen irin. )

( ... İLE Bir kişi, yaşamı boyunca, yaklaşık 22 kilogram deri kaybeder. )

( GIŞÂ' ile CİLD[Deri. | Kap. | Kitap. | Meşin.(Fars.)]
GIŞÂ-İ MUHÂTÎ: Gövdenin tüm iç boşluklarını kaplayan, örten ince deri. )

( INTEGUMENT vs. SKIN )


- ZEHİRLENMELER:
SİNDİRİM YOLUYLA ile/ve/||/<> SOLUNUM YOLUYLA ile/ve/||/<> DERİ YOLUYLA

( En sık rastlanan zehirlenme yoludur. Sindirim yoluyla alınan zehirler, genellikle ev ya da bahçede kullanılan kimyasal maddeler, zehirli mantarlar, bozuk besinler, ilaç ve aşırı alkoldür. İLE/VE/||/<> Zehirli maddenin solunum yolu ile alınmasıyla oluşur. Genellikle karbonmonoksit[tüp kaçakları, şofben, bütan gaz sobaları], lağım çukuru ya da kayalarda biriken karbondioksit, havuz hijyeninde kullanılan klor, yapıştırıcılar, boyalar ev temizleyicileri gibi maddeler ile oluşur. İLE/VE/||/<> Zehirli madde, vücuda doğrudan deri aracılığı ile girer. Bu yolla olan zehirlenmeler, böcek sokmaları, hayvan ısırıkları, ilaç enjeksiyonları, saç boyaları, ziraî ilaçlar gibi zehirli maddelerin deriden emilmesi ile oluşur. )


- ZEKÂ ile/ve/değil/+/||/<>/> DEHÂ

( Belirli bir alanda uzmanlaşma. İLE/VE/DEĞİL/+/||/<>/> Uzmanlıklar arasında örgütlenmeyi sağlama. )

( [not] INTELLIGENCE vs./and/but/+/||/<>/> GENIUS )


- ZEYTİN ile DELİ/CE ZEYTİN

( OLIVE vs. ... )

( OLEA EUROPAEA/OLEA SATIVA cum/et ... )


- ZİKİR/SEMÂ ile/ve/||/<> DEVRÂN

( ... İLE/VE/DEĞİL/||/<> Dînî folklor, zikrullah. | Dünya, felek, zaman, tâlih, kader. | Devir. )


- ZİKİR ile/ve DEM TUTMAK


- ZİKIYMET[Ar.] değil/yerine/= DEĞERLİ


- ZORLANMA ve/||/<>/> DEĞİŞİM

( Kişiyi zorlamıyorsa, değiştirmeyecektir. )

( If it doesn't challenge you, it won't change you. )

( CHALLENGE and/||/<>/> CHANGE/ALTERATION )

DE... ~ DE... ile başlayan FaRkLaR...

- DE FACTO[İng.] değil/yerine/= GERÇEKTE, UYGULAMADA


- DE JURE ile DE FACTO

( Yöntem ve kurallara dayanır. İLE Ötekilerinin inancına dayanır. )


- DEBDÂB[Ar.] ile DEBDÂB[Ar.]

( Davul. İLE Şöhret, azamet. )


- DEEP ECOLOGY değil/yerine/= DERİN ÇEVREBİLİM


- DEF ETMEK ile/ve DEFN ETMEK


- DEF ETMEK ile/ve DEFN ETMEK


- DEF'[Ar.] ile DEFF[Ar.]/DEF[Fars.]/[Ar.]

( Öteye itme, savma, savulma. | Verme, ortadan kaldırma. | Giderme. | Bir dâvâyı savunmak üzere açılan başka bir dâvâ. İLE Tef. Zilli ve pullu bir çembere gerilmiş deriden oluşturulan çalgı, daire. )


- DEF'ATEN[Ar.] ile DEF'ATEYN[Ar.]

( Bir defada, birden. İLE Şöhret, azamet. )


- DEĞER "YARGISI" ile/değil/yerine/>< DEĞER BİLGİSİ


- DEĞER BAHA değil/yerine/= DEĞER EDER


- DEĞER ile/ve/<>/< KULLANIM DEĞERİ ile/ve/<>/< PAYLAŞIM DEĞERİ ile/ve/<>/< DEĞİŞİM/SOYUT DEĞERİ ile/ve/<>/< ÜRETİM DEĞERİ ile/ve/<>/< ARTI DEĞERİ


- DEĞERLENDİRME ile DEĞER-LENDİRME


- DEĞERLİ OLAN BİR ŞEYİ/ŞEYLERİ SEVMEK ile/ve/<>/değil/yerine DEĞERİ SEVMEK

( [not] TO LOVE WHICH ARE VALUED vs./and/<>/but TO LOVE THE VALUE
TO LOVE THE VALUE instead of TO LOVE WHICH ARE VALUED )


- DEĞERLİ TAŞ/MÜCEVHER:
YARI DEĞERLİ ile/ve/||/<>/> DEĞERLİ


- DEĞİLLEME ve DEĞİLLEYEREK

( NEGATION and IN NEGATION )


- DEĞİN ile DEĞİN ile DEĞGİN

( "...'ya kadar/dek" gibi bir işin/durumun sona erdiği/ereceği zamanı/yeri gösteren sözcük. İLE Sincap. İLE İlişkin, üstüne, ait, dair. )


- DEĞİN ile DENLİ


- DEĞİNİLEN:
YUKARIDA değil DEMİN

( Okumada. DEĞİL Konuşmada. )


- DEĞİŞEBİLİRLER ile/ve DEĞİŞMEMESİ GEREKENLER


- DEĞİŞEN ile/ve/<> DEĞİŞMEYEN

( Değişmeyen de değişecek olanın/değişmesi gerekenin değişimine etkide/katkıda bulunabilir. )

( Değişme gereksiniminde olan nasılsa değişecektir. )

( İçinizde değişmeyen nedir? )

( Değişmez olan, ancak sessizlik içinde idrak edilebilir. )

( Doğrulukta, değişmez oluruz. )

( Değişmez olan, işimize yaramaz. )

( Değişmeyenin bilincinde olamayız. )

( Değişmez-olanı anlamak, değişmez-olan olmak demektir. )

( Kendinizi değişmek olarak, değişken zihnin tanığı olarak bilin. Bu yeterlidir. )

( Hareket eden'in içinde devinimsiz olan'ı, değişenin içinde değişmez olanı ayırt edebilmeyi öğrenelim, ta ki tüm farkların sadece görünüşte olduğunu ve birliğin gerçek olduğunu idrak edinceye kadar. )

( Değişmez ve mutluluk-verici olanı bulmak için değişen ve acı verici olana sarılmayı bırakmak zorundasınız. )

( TÜREV: Değişkenin değişkeni. )

( What needs changing shall change anyhow.
What is it in you that does not change?
The unchangeable can only be realised in silence.
You become immovable in reticence.
You cannot be conscious of what does not change.
To realise the immovable means to become immovable.
Know yourself to be the changeless witness of the changeful mind. That's enough.
Learn to distinguish the immovable in the movable, the unchanging in the changing, till you realise that all differences are in appearance only and oneness is a fact.
To find the immutable and blissful you must give up your hold on the mutable and painful. )

( DEĞİŞENDE DEĞİŞMEYEN: ORAN )

( IN THE TERM OF CHANGE vs./and/<> NOT IN THE TERM OF CHANGE )


- DEĞİŞEREK DEVAM ETMEK ile/ve/||/<>/> DEVAM EDEREK DEĞİŞMEK


- DEĞİŞİM ARACI ile/ve/değil/||/<>/< DEĞER


- DEĞİŞİM ve GELİŞİM:
DOĞADA ile/ve/||/<>/> EKİNDE ile/ve/||/<>/> DEVLETTE ile/ve/||/<>/> ALTYAPIDA ile/ve/||/<>/> TİCARETTE ile/ve/||/<>/> MODADA ile/ve/||/<>/> TEKNOLOJİDE

( Milyonlarca yılda. İLE/VE/||/<>/> Binlerce yılda. İLE/VE/||/<>/> Yüzyıllarda. İLE/VE/||/<>/> Onlarca yılda. İLE/VE/||/<>/> Yıllarda. İLE/VE/||/<>/> Aylarda. İLE/VE/||/<>/> Günlerde. )


- DEĞİŞİM ve/||/<> DEĞİŞİMDE DEĞİŞMEYEN ve/||/<> CANLI-CANSIZ ve/||/<> YERÇEKİMİ


- DEĞİŞİM ile DEĞİŞİNİM

( ALTERATION/VARIATION vs. MUTATION )


- DEĞİŞİM ile DEĞİŞİNİM/MUTASYON

( Bir süreç içindeki değişikliklerin tümü. | Yeni döllerin, atalarına tıpatıp benzememesini sağlayan özelliklerin tümü. | Üretilen malların, başka mallar ya da para karşılığı takası. | Bir niceliğin, birbirinden ayrı değerler alması ya da böyle iki değer arasındaki ayrım. | Rüzgârın yön değiştirmesi. İLE Doğada ve toplumda, niteliksel değişmelerin, yavaş yavaş değil birdenbire olması, bir şeyin, ortam ve koşullarını bulduğunda, birdenbire nitelik değiştirmesi. )

( ALTERATION/VARIATION vs. MUTATION )


- DEĞİŞİM ve/< DEĞİŞMEZ/LER


- DEĞİŞİM ile/ve/değil/||/>< DEVİNİM


- DEĞİŞİM ile/ve/||/<>/> DEVRİM


- DEĞİŞİMLERDE, DEĞİŞMEDEN KALAN ile DEĞİŞMEZ OLANLARIN, DEĞİŞİMLERDE ORTAYA ÇIKMASI

( Hareket eden'in, içinde devinimsiz olan'ı, değişenin içinde değişmez olanı ayırt edebilmeyi öğrenelim, ta ki tüm farkların sadece görünüşte olduğunu ve birliğin gerçek olduğunu idrak edinceye kadar. )

( Yunan Düşüncesi: Değişkenliğin içindeki değişmezliği[subûtiyeti] aramak. )

( Harekete neden olan, hareket etmeyen/ler. )

( LEFT BEHIND THE ALTERATION WITHOUT CHANGE vs. APPEARING OF CONSTANTS IN ALTERATION )


- DEĞİŞKEN ile/ve DEĞİŞKİ

( VARIABLE vs./and ... )

( ... cum/et AFFECTION )


- DEĞİŞMEK ile DEĞİŞTİRİL(E)ME(ME)K

( TO CHANGE vs. TO GET (NOT) (ABLE TO) CHANGE )


- DEĞİŞMEYEN/LER ile/ve DEĞİŞENLERDE DEĞİŞMEYEN


- DEĞİŞTİRMEK ile/değil/yerine DEĞİŞİM

( [not] TO CHANGE vs./but ALTERATION
ALTERATION instead of TO CHANGE )


- DEĞİŞTİRMEK ile/ve/değil/yerine DEĞİŞİME KATKIDA BULUNMAK

( Değişimin sırrı, tüm enerjini, yeniyi inşâ etmek üzerine odaklamandır! Eskiyle savaşmak üzerine değil! )

( The secret of change is to focus all of your energy, not on fighting the old, but on building the new. )


- DEH[Fars.] ile DEH/DÂH[Fars.]

( İyi, güzel. | Saf, sıra. İLE On[10]. [Ar. AŞR] )


- DEHÂ ile/ve/|/<>/>< DELİLİK

( İkisinin arasında, çok ince bir çizgi, aralık vardır. )


- DEHÂN[Fars.] ile DEHEN[Fars.]

( Ağız. İLE Ağız. )


- DEHÛN[Fars.] ile DEH-ÜM[Fars.]

( Ezber okuma, anımsama. İLE Onuncu. )


- DEIOUS ile DEMIORGUS


- DEJENERE ile DEFORME


- DEK ile DEK[Fars.] ile DEK/TEK

( "...ya kadar" gibi, bir eylemin sona erdiği noktayı ya da zamanı anlatır. Bir işin, bir durumun sona erdiği zamanı ya da yeri gösteren bir söz; kadar, değin. | Belirtilen zamanı, yeri vb.ni içine almayacak bir biçimde; kadar, değin. İLE Düzen, hile, desise, entrika. | Dilenci. | Tokuşma, çatışma. | Sağlam. İLE Tek. )


- DEKOMPANSE/DECOMPENSATED[İng.] değil/yerine/= DENGELENEMEMIŞ | DAĞILMIŞ


- DEKOMPANZASYON/DECOMPENSATION[İng.] değil/yerine/= DENGELENEMEME | DAĞILMA


- DELÂLÂT[Ar.] ile DELÂLET[Ar.]

( Yol göstermeler, kılavuzluklar. İLE Gösterme, yol gösterme, kılavuzluk. | İz, işâret. )


- DELÂLET-İ LAFZİYE ile DELÂLET-İ GAYR-I LAFZİYE

( Sesli/Sözlü delâlet. İLE Sessiz/Sözlü delâlet. )

( Tabii | Vazî | Aklî İLE/VE Tabii | Vazî | Aklî )

( İkisi de; Tabiiye, Akliye, Vaz'iye olarak 3'e ayrılır. )

( Delâlet-i Gayr-ı Lafziye'ye örnekler; * Tabiiye(Aşık, maşuku rüyet zamanında(gördüğünde), vech-i aşıkta zuhur eden kırmızılık) * Akliye[Kardaki (ayak/dal vs.) iz(i)] * Vaz'iye[ (-Duman işaretleri, -Trafik lambaları) (uylaşım(sal)) (muvadaa/karşılıklı konmak) (dil) (mantık)] )

( Delâleti(rehberi) olmayan, dalâlete düşer. )


- DELÂLET:
AKLÎ/ZÂTÎ ile/ve TABİÎ ile/ve VAZ'Î

( Lafzî. | Gayr-ı lafzî. İLE/VE Lafzî. | Gayr-ı lafzî. İLE/VE Lafzî. | Gayr-ı lafzî. )


- DELÂLET[Ar.] ile DELÎL[Ar.]


- DELÂLETU'L-ÂYET[Ar.] ile DELÂLETU'L-TAZMÎNU'L-ÂYET[Ar.]


- DELÂLETU'L-KELÂM[Ar.] ile DELÂLETU'L-BURHÂN[Ar.]


- DELGEÇ/ZIMBA[Ar.] ile DELGİ/MATKAP

( Mukavva, kâğıt, kayış, maden gibi şeylerde delik açmaya yarayan araç. İLE Maden, tahta, taş vb. üzerinde delik açmaya yarayan araç. )


- DELHİZ değil DEHLİZ[Fars.]

( ... DEĞİL Üstü kapalı, dar ve uzun geçit, koridor. )


- DELİ/LER ile/değil/yerine/>< DELİL/LER


- DELİ ile/değil DENÎ


- DELİK[Tr.] ile DELÎK[Ar.]

( Dar/küçük açıklık. İLE Gül tohumu. )


- DELK[Ar.] ile DELK[Ar.]

( El ile ovma, sürtme, ovuşturma/ovuşturulma. İLE Eski giysi, yamalı dilenci hırkası. | Dervişlerin giydiği eski aba ve yırtık cübbe. )


- DEM'ÂN[Ar.] ile DEMÂN[Ar.]

( İçi pek dolu, ağzına kadar dolu kap. İLE Heyecanlı, hiddetli. | Kükremiş. | Bağırıp çığırma. | Heybetli, zorlu. | Vakit, zaman. )


- DEM[Ar. çoğ. DİMÂ'] ile DEM'[Ar.] ile DEM[Ar.]

( Kan. İLE Gözyaşı. Gözyaşı dökme. İLE Soluk/nefes. | İçki. | An, vakit, saat, zaman. )


- DEM[Ar.] ile DEM[Fars.]

( Kan. İLE An. | Zaman, çağ. | Soluk/nefes. | İçki. | Hazırlanan çayın renk ve koku bakımından, istenilen durumu. | Koku. | Pişirilen yemeklerin, yenilecek kıvama gelmesi. )


- DEM ile DEHR


- DEM ile/ve DEHR

( An. İLE/VE An. | Gökkubbenin tamamı. | Felek. | Çağ. )


- DEMEDİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DENİLMEDİ

( Karl Marx, "Din, halk için afyondur" demedi!
Adam Smith, "Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler" demedi!
Thomas Hobbes, "İnsan, insanın kurdudur" demedi!
Niccolò Machiavelli, "Her şey mübahtır" demedi!
İbn Haldun, "Coğrafya, kaderdir" demedi!!! )


- DEMİR(Fe) DEMİR

( Ferrum )


- DEMİRKAPI ile DEMİRKAPI ile DEMİRKAPI

( Sarayburnu'nda bulunan deniz surları kapılarından biriydi. [Demiryolu yapımı sırasında yıkılmıştır.] İLE Eyüp'te bir semt. İLE Hoca Paşa mahallesi. )

( Haçlılar ile Osmanlılar'ın İstanbul'u alırken kente girdikleri kapılardan biri. İLE ... İLE ... )


- DENDENE[Ar.] ile DENDENE[Ar.]

( Sözü, açık söyleme. İLE Ağır ağır, dudak kıpırtısıyla söylenilen söz, mırıltı, homurdanma. )


- DENDİĞİNDE ile DENİLDİĞİNDE


- DENEME SÜRECİ ile DEMLENME SÜRECİ


- DENEME-YANILMA ile/ve/bazen/ne yazık ki DENEME-"YAMULMA"


- DENEME ile DENETLEME


- DENEME ile/değil DENEYİM


- DENENEBİLİR/LİK ile/ve/||/<>/> DENETLENEBİLİR/LİK


- DENETİM/KONTROL ile/ve DENEME

( En önemli sözcük "Denemek"tir. )

( Başarıncaya kadar denemeye devam edin! )

( CONTROL vs./and TEST )


- DENETİMLİ SİNİRCE/NEVROZ ile DENETİMSİZ SİNİRCE/NEVROZ ile ÇILDIRI/PSİKOZ

( İdeoloji. İLE Psikiyatrik. İLE Kendi sınırlarını da aşarsa. )


- DENEY ile/ve/değil DENEME


- DENEY ile/ve/||/<>/> DENETIMLİ DENEY


- DENEY ile/ve DENEYİM

( Dışta. İLE/VE İçte. )

( En önemli sözcüklerden biri, "Denemek"tir. )

( Yoğun bir deneyim yaşayan kişi, güven ve cesâret yayar. )

( Geçmiş deneyimlere göre davranmayalım, yeniden ve tekrar tekrar deneyelim. )

( Doğrudan deneyim, en son kanıttır. )

( Deneyim eşsizdir/benzersizdir, kuşku götürmez ve yanlış anlaşılmaz. )

( Sürekli olan deneyimlenemez, çünkü onun sınırları yoktur. )

( Tüm deneyim, zihindedir. )

( Denemezsek, saplanıp kalırız. )

( Deneyelim! Her seferinde, bir adım daha kolaydır. )

( Deneyin ve yine deneyin! )

( Tekrar deneyin! Denemeye devam edersek, bir şey olabilir. )

( Başarıncaya kadar, denemeye devam edelim! )

( Laboratuvarda. İLE/VE Kişi(ler)de/ki. )

( Outside. VS./AND Inside.
Experiment anew, don't go by past experience.
Direct experience is the final proof.
The experience is unique and unmistakable.
The continuous cannot be experienced, for it has no borders.
All experience is in the mind.
If you don't try, you are stuck.
Try. One step at a time is easy.
Try and try again.
Try again. If you keep on trying, something may happen.
You just keep on trying until you succeed. )

( Nesnel. İLE/VE Öznel. )

( EXPERIMENT vs./and EXPERIENCE )


- DENEYEREK DENEYİMLEDİKLERİMİZ ile/ve/||/<> DENEYİMLEYEREK DENEDİKLERİMİZ


- DENEYİM ile/ve/değil/||/<>/< DENEYEYİM


- DENEYİM ile/ve/||/<> DENEYİMLENİLEN


- DENEYİMLEMEK ile/ve/<>/>/< DEYİMLEMEK


- DENEYİMLENİLEBİLECEK OLANIN "İSTENİLMESİ/BEKLENİLMESİ" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DENEYİMLEMEKTE OLUNAN


- DENEYİMLEYEN ile/ve/||/<> DENEYİMLEME BAĞI ile/ve/||/<> DENEYİMLENİLEN


- DENEYLENEBİLİR BİLGİ ile/ve/değil/<> DENEYİMLENEBİLİR BİLGİ


- DENEYSEL ile/ve/değil DENEYİMSEL


- DENGE ile/ve/||/<> DENETİM


- DENGİNİ BULMAK ile/ve/||/<>/> DENGENİ BULMAK


- DENİR ile DENİLİR


- DENİZ ASLANI/FOK ile DENİZ AYISI/İNEĞİ (MANAT)

( Gebelik süreleri 11 aydır. Her seferinde tek bir yavru doğurur. Doğurunca hemen bir yenisine gebe kalır. İLE 1.5 - 2 m. boyunda, bitkiyle beslenen bir deniz memelisi. )

( SEA LION/SEAL vs. SEA COW )

( PHOCA cum TRICHECHUS MANATUS / ARCTOCEPHALUS URSINUS )


- DENİZ KAPLUMBAĞASI ile DERİ SIRTLI DENİZ KAPLUMBAĞASI


- DENİZ KULAĞI ile/<> DENİZ KESTANESİ

( Deniz kulağı yavruları, deniz kestanesinin koruması altında olabilir. )


- DENİZ ÜSTÜ ile/ve DENİZ ALTI


- DENİZÇAKISI ile DENİZDANTELİ ile DENİZGERGEDANI ile DENİZHIYARI[HOLOTÜRİT (Yun.)] ile DENİZISIRGANLARI ile DENİZİĞNESİ ile DENİZİNEĞİ/MANATİ[MANATEE] ile DENİZKADAYIFI ile DENİZKAZI ile DENİZKEDİSİ/DENİZMAYMUNU ile DENİZKESTANESİ ile DENİZKIRLANGICI ile DENİZKOZALAĞI ile DENİZKÖPÜĞÜ ile DENİZKULAĞI ile DENİZMARULU ile DENİZMENEKŞESİ ile DENİZÖRDEĞİ ile DENİZÖRÜMCEĞİ ile DENİZPALAMUDU ile DENİZREZENESİ ile DENİZŞAKAYIĞI ile DENİZTARAĞI ile DENİZTAVŞANCILI/BALIKKARTALI ile DENİZTAVŞANI ile DENİZYILANI ile DENİZYILDIZI

( Kuma, dikine gömülerek yaşayan, çakı diye de adlandırılan, 20 cm. boyunda, ikiçenetli yumuşakça. İLE Sıcak denizlere özgü, taşımsı bir tür polip birikintisi oluşturan deniz hayvanı. İLE Balinagillerden, 8-10 m. uzunluğunda, erilinin üst çenesinde iki uzun diş bulunan bir deniz memelisi. İLE Denizhıyarlarından, boyu 25 cm. kadar olabilen, yuvarlak ve yumuşak gövdeli derisidikenli. İLE Salgıladıkları sıvılarla insan derisinde, ısırgan etkisi uyandıran, iri medüzleri içine alan selentereler sınıfı. İLE Yuvarlak somaklı, gövdesi ince ve uzun bir deniz balığı. İLE Amerika ve Afrika'nın tropikal kıyı sularında yaşayan, 2-3 m. uzunluğunda deniz memelisi. İLE Esmer suyosunlarından bir deniz bitkisi. İLE Denizde yaşayan, ayakları yüzgeç biçimindeki tüm kaplumbağalara verilen genel ad. İLE Yazın, kutup bölgelerinde yaşayan, kışın, ılık kıyılara göçen, kısa ve ince gagalı, siyah bacaklı, yabani bir tür kuş, akbaş. İLE Tümbaşlılar takımından, gövdesi ince uzun, büyük başlı, derin ve büyük denizlerde yaşayan bir balık. İLE Hareket edebilen dikenlerle örtülü, yuvarlak kalker kabuklu, derisidikenlilerden bir yumuşakça. İLE Balıkçın. İLE Konik biçimli, kavkısında bir yarık bulunan karındanbacaklı yumuşakça. İLE Lületaşı. İLE Yassı kavkılı, içi sedefli, 10 cm. uzunluğunda bir deniz yumuşakçası. | Açık denizden bir kum setiyle ayrılmış ya da kıyı dilinin gelişmesiyle göl biçimini almış, sığ koy ya da körfez, lagün. İLE Sığ sularda bulunan, ince, levhaya benzeyen yaprakları olan yeşil suyosunu. İLE Çançiçeğinin bir türü. İLE Perdeayaklılardan, kıvrık gagalı, açık denizlerde yaşayan bir kuş, denizördeği, fırtınakuşu. İLE Kabuklu bir böcek türü. İLE Kıyı kayalarının üzerinde, yapışık olarak yaşayan, beyaz kalkerli plakalarla çevrili, koni biçiminde, küçük, kabuklu bir böcek. İLE Maydanozgillerden, deniz kumsallarında bol olarak yetişen, ıtırlı bir bitki. İLE Kayalıklara yapışık olarak yaşayan, dokunaçları çok ve uzun, güzel renkli bir polip türü. İLE İkiçenetli kabuklu bir yumuşakça türü. İLE Ağız dokunaçları geniş ve etli, uzun, çıplak gövdeli deniz yumuşakçası. İLE Yılanlar takımından, çok zehirli, kürek biçiminde, yassı kuyruklu, Hint ve Pasifik Okyanuslarında yaşayan bir hayvan. İLE Denizyıldızlarından, yıldız biçiminde, beş kolu olan, kayalıklar üzerinde yaşayan derisidikenli. )

( SOLEN cum MİLLE POROS cum MONODON MONOCEROS cum HOLOTHURION cum ... cum SYNGNATHUS ACUS cum HYDRODAMALIS GIGAS cum ALARIA ESCULENTA cum BERNICLA cum CHIMAERA MONSTROSA cum ECHINUS ESCULENTUS cum STERNA HIRUNDO cum CONUS cum ... cum HALLOTIS cum ULVA LACTUCA cum ... cum THALASSSIDROMA PELAGICA cum MAJA SQUINADO cum BALANUS cum CRITHMUM MARITIMUM cum ANEMONIA ACTINIA cum PECTEN cum PANDION HALIATAETUS cum CYCLOPTERUS LUMPUS cum HYDROPH'S cum ASTER )


- DENİZKIZI ile DENİZ KIZI

( Balık. İLE Mitoloji. )


- DEONTOLOJİ(ÖDEV BİLİMİ) = İLM-İ VEZAİF = DEONTOLOGY[İng.] = DÉONTOLOGIE[Fr.] = DEONTOLOGIE[Alm.]


- DEPREM / ZELZELE/ZİLZÂL/ZELZAL/ZÜLZAL[Ar.] değil/yerine/= YER SARSINTISI/YER SARSAN


- DER-MİYÂN[Fars.] ile DER-NİYÂM[Fars.]

( Ortada, arada. İLE Kında, kılıfta, kına sokulmuş. )


- DER[Fars.] ile -DER[Fars.] ile DERR[Ar.]

( -de, içinde.[DER-ANBAR: Anbarda. | DER-HÂTIR: Hatırda.] | Kapı.[DER-SAADET: İstanbul.] | Mağara. | Kere, defâ. | Cins, çeşit, kısım, nevi. İLE "Yırtan, yırtıcı, yaran, delen" anlamlarına sözcükleri sıfatlaştırır.[PERDE-DER: Perde yırtıcı, edepsiz.] İLE Kimse, kişi. | Güzel iş/eser. )


- DERÂ[Fars.] ile -DERÂ/DERÂY[Fars.]

( Çan, çıngırak. İLE "Durmadan söylenen" anlamına sıfat yapar.[HERZE-DERÂY/YÂVE-DERÂY: Saçma sapan şeyler söyleyen.] )


- DERBENT[Fars. < DERBEND] ile DERBENT

( Geçit. | Sınırda bulunan küçük kale. İLE Konya iline bağlı ilçelerden biri. )


- DERDE DEVÂ ile/ve/değil DERDE TESELLİ


- DERE KENARI ile DERE YATAĞI


- DEREBEYLİK ile/değil/yerine/<>/> DEVLET


- DERECE ile/ve DEĞER/LENDİRME

( DEGREE vs./and VALUE/EVALUATION )


- DERECE ile/ve DEREKE


- DERECELENDİRİLEBİLİR ile DERECELENDİRİLEBİLİRLİK

( GRADABLE )


- DERGİ ile/ve DERGİ-KİTAP

( ... İLE/VE "COGITO", "US DÜŞÜN VE ÖTESİ" dergileri gibi. )


- DERHÛR[Fars.] ile DER-HÛR[Fars.]

( Uygun, lâyık, münasip. İLE Lâyık. )


- DERİ[Tr.] ile DERÎ[Ar.]

( İnsan ve hayvan gövdesini kaplayan, tüy/kıl ya da pulla kaplı örtü. İLE Farsça'nın düzgünü/fasîhi/sahîhi. | Havası iyi, yeşilliği bol olan dağ eteği. )


- DERİMİZİN "RENGİ" değil/yerine DEĞERLERİMİZİN RENGİ


- DERİN BİR SOLUK ve/||/<> DERİN BİR ŞÜKÜR


- DERM[İng.] değil/yerine/= DERİ | KATMAN | YAPRAK


- DERMAN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DEVRÂN


- DERS YAPMAK ile/değil/yerine DERS(İ) İŞLEMEK


- DERS ile/ve DERS-İ AAM


- DERSİM ile Dersim

( Yapmam gereken ders. İLE Tunceli'nin önceki ya da eş adı. )


- DERT ve/<> DERMAN

( DERMAN ARARDIM, DERDİME
DERDİM, BANA DERMAN İMİŞ

BURHAN ARARDIM, ASLIMA
ASLIM, BANA BURHAN İMİŞ )

( SÖYLEMEM KİMSEYE DERDİMİ,
DERMANIM OLMASIN DİYE! )

( Derdini bilen, dermanını bulmuş demektir. )

( Derdine derman olmayacak ortamda derdini konuşmak edepsizliktir! )

( I was seeking the recipe to my trouble...
I saw that, my trouble was the recipe...

I was seeking the evidence to my essense...
I saw that, my essense was the evidence... )


- DERT ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< DERS


- DERTLEŞME ile/ve "DERS" (ÇIKARMAK)


- DERVÂ/DERVÂH[Fars.] ile DERVÂ[Fars.]

( Şaşkın, hayran. | Başaşağı asılmış, ters. | Gerekli/lâzım, zorunlu/zarûrî. İLE Hastalıktan yeni kurtulup yeterince kendine gelemeyen. | Sağlam, muhkem. | Doğru, gerçek. | Ayıp, utanma. | Cesâret, şecâat. | Sertlik, kabalık. )


- DESTÂN[Fars.] ile DESTÂN[Fars.]

( Eller. İLE Öykü/hikâye, kıssa. | Hîle, mekr, tezvîr. [Fr. ÉPOPÉE] )


- DESTEKLEME ile/ve/||/<> DENGELEME


- DEVÂ ile DERMAN


- DEVALÜASYON/DEVALUATION[İng.] değil/yerine/= DEĞERSİZLEŞTİRME


- DEVALÜASYON değil/yerine/= DEĞER DÜŞÜRÜMÜ


- DEVÂM[Ar.] ile DEVÂN[Ar.]

( Sürekli/daim olma, bir halde bulunma, sürme. | Sebat. | Bir işe, bir me'muriyete gidip gelme. İLE Koşan, seğirten, hızlı yürüyen. | Koşarak, hızla/sür'atle. )


- DEVÂT[Ar.] ile/ve/=/||/<> DEVÎT[Ar.]

( Divit. Hokkadaki mürekkebe batırılarak yazı yazmaya yarayan ve değişik ucları olan bir kalem türü. )


- DEVE ile DEHN

( ... İLE Az süt veren deve. )


- DEVEDİKENİ / KARAYANDIK / MUGAYLÂN[Fars.] ile DEVETABANI

( Bileşikgillerden, yaprakları dikenli, çeşitli türleri içine alan bir kır bitkisi. İLE Bileşikgillerden, geniş yapraklı bir süs bitkisi. )

( CARDUUS / CIRCIUM / ONOPORDEN cum PHLODENTRON )


- DEVİM DEVİNİM


- DEVİM ile/ve/<> DEVİNİM

( Hareket. İLE/VE/<> Çeşitleri. )


- DEVİNİM ile DEVİR

( Organik. İLE Mekanik. )


- DEVİNİM ile DEVİR

( Organik. İLE Mekanik. )


- DEVİR ile DEVİR

( Çağ. İLE Dönme, dönüş. | Dolaşma. | Aktarılma. | Bir malın iyeliğini ya da bir mal üzerindeki hakkı, bir başkasına geçirme. | Bir görevin, bir kişiden, bir başkasına geçmesi. | Sürekli ve düzenli değişme, çevrim. | Bir devinim, birbirinin aynı olan ve eşit zamanlarda yapılan başka devinimlerden oluştuğunda, devinimlerin her biri ya da bunların yapılması için geçen her zaman aralığı, periyot. )


- DEVLETLÜ ile DEVLETLÜ İNÂYETLÜ ile DEVLETLÜ NECÂBETLÜ ile DEVLETLÜ RE'FETLÜ ile DEVLETLÜ SEMÂHATLİ ile DEVLETLÜ SİYÂDETLÜ ile DEVLETLÜ UTÛFETLÜ[< UTÛF: Şefkât göstermek.]

( Sultanlara hitapta kullanılan unvan. | Refâh, saâdet ve nîmet sahibi, vezir ve müşir gibi büyük rütbe sahiplerine verilen unvan. İLE Sarayın kızlarağasına verilen unvan. İLE Şehzâdeler hakkında kullanılan unvan. İLE Seraskerelere verilen unvan. İLE Şeyhülislâmlar hakkında kullanılan unvan. İLE Mekke şerîfine, Hz. Muhammed'e intisâb şerefinde bulunan kişilere hitapta kullanılan unvan. İLE Vezirlere, müşirlere, sultan damatlarına verilen unvan. )


- DEVRE-İ ARŞİYE ile DEVRE-İ FERŞİYE


- DEVRE-İ FERŞİYE ile DEVRE-İ ARŞİYE

( Topraktan toprağa. İLE Manâdan manâya. )


- DEVRİK ANTİKLİNAL ile DEVRİK KANAT ile DEVRİK KATMAN ile DEVRİK KIVRIM ile DEVRİK SENKLİNAL ile DEVRİK (STRATİGRAFİK) İSTİF

( Kanatlarından birinin eğim açısının 90 dereceyi aşarak bu kanattaki katmanların devrik konum kazandığı antiklinal. İLE Kıvrımlanma sürecinde, eğim açısı 90 dereceyi aşarak devrik konum kazanan bir istif ya da katmanlardan oluşan, öteki kanat ve kıvrım eksen düzlemi ile aynı yönde eğimli olan kıvrım kanadı. İLE Çökel kayaçlarda istiflenme kuramına uymayan, daha yaşlı olan alt yüzeyi üstte, daha genç olan üst yüzeyinin altta olacak biçimde ters yüz olmuş katman. İLE Kıvrımlanma sürecinde, kanatlarından biri, eğim açısının 90 dereceyi aşmasıyla devrik konum kazanan ve dolayısıyla iki kanadı ve eksen düzlemi aynı yönde eğimli olan jeolojik kıvrım. İLE Kanatlarından birinin eğim açısının 90 dereceyi aşarak bu kanattaki katmanların devrik konum kazandığı senklinal. İLE Üst üstelik ilkesine göre yatay olarak çökelmiş ancak sonraki jeolojik süreçlerde aynı yönde artarak 90 dereceyi aşan bir eğim açısı kazanmış, yaşlı üstte, genç altta olacak biçimde ters yüz olmuş istif. )

( OVERTURNED ANTICLINE vs. OVERTURNED LIMB vs. OVERTURNED BED vs. INVERTED FOLD/OVERFOLD/OVERTURNED FOLD/REVERSED FOLD vs. OVERTURNED SYNCLINE vs. INVERTED STRATIFICATION/OVERTURNED STRATIFICATION )

( ANTICLINAL DEVERSÉ/ANTICLINAL RENVERSÉ avec FLANC INVERSE avec STRATIFICATION RENVERSÉE avec PLI DéVERSÉ/PLI OBLIQUE/PLI RÉNVERSÉ avec SYNCLINAL DEVERSÉ/SYNCLINAL RENVERSÉ avec STRATIFICATION RENVERSÉE )

( GEKIPPTE ANTIKLINE mit INVERSSCHENKEL/LIEGENDSCHENKEL/ÜBERKİPPTER FALTENFLÜGEL/ÜBERKIPPTER FALTENSCHENKEL/VERKEHRT SCHENKEL mit ÜBERKIPPTES BETT mit GEKIPPTE FALTE/ÜBERKIPPTE FALTE mit GEKIPPTE SYNKLINE mit ÜBERKIPPTE AUFSCHICHTUNG )


- DEVRİM "YAPMAK" ile/ve/<>/değil/yerine DEVRİM "YARATMAK"


- DEVRİM ile/ve/değil/yerine/<> DEĞİŞİKLİK


- DEVRİM ile/ve/değil/yerine/<>/> DEVİNİM

( [not] REVOLUTION vs./and/but/<>/> MOVEMENT
MOVEMENT instead of REVOLUTION )


- DEVŞİRMEK ile/ve DENŞİRMEK

( Biraraya getirmek, derlemek, toparlamak. | Katlamak, düzgün duruma getirmek. | Asker olarak yetiştirilmek üzere Yeniçeri Ocağı'na alınacak çocukları seçip, toplama. İLE/VE Bir şeyin doğasını ya da niteliğini bozmak. )


- DEVVÂNÎ >< DEŞTEKÎ


- DEYİ ile DEYİM ile DEYİŞ

( Dil, söz, im, mimik gibi anlatım araçlarının tümü. | Hristiyan felsefesinde, Tanrı kelâmını, kişilere ulaştıran oğul [Hz. İsa], logos. İLE Genellikle, gerçek anlamından az çok ayrı bir anlam taşıyan, kalıplaşmış anlatım. İLE Söyleme/anlatım biçimi. | Halk koşuğu/türküsü. | Bir kişinin, bir konuyla ilgili anlattıkları. )

( KELÂM ile TÂBİR ile ÜSLÛP | İFÂDE )


- DEYİM ile DEĞİM

( Genellikle gerçek anlamından az çok ayrı, kendine özgü bir anlam taşıyan kalıplaşmış söz öbeği, tabir. İLE Liyâkat. )


- DEYİMSEL ile/ve/&lt;/değil DENEYİMSEL


- DEYİRMEN değil DEĞİRMEN


- DEYİŞ ile/ve DEYİM


- DEZAVANTAJ SAĞLAMAK değil DEZAVANTAJ YARATMAK

DE... ~ ... ile başlayan FaRkLaR...

- !DEDİKODU/GIYBET[Ar.] ile/değil/yerine ELEŞTİRİ/TENKİD[Ar.]

( )


- !DEDİKODUCU ile/ve/= !YAĞI/DÜŞMAN/HASIM

( Biz ancak kendimizin düşmanıyızdır. )

( Kişi, bilmediğine düşman olur. )

( ... ile HASIM )


- !DESPOT[Fr.] değil/yerine/= !BUYURGAN


- ... "DERLER" ile/değil/yerine/||/<>/< ... DİYE SORARLAR


- "DE-NE" DİLİ

( EN ESKİ DİLLERDEN )


- "DE(EEEEEE)RMİŞİM" yerine "ATLIYORUM!"


- "DEDİLER Kİ ..." ile "DİYORLAR Kİ ..."


- "DEDİMSE DE" değil DEDİYSEM DE


- "DEFALARCA DEFALARCA" değil DEFALARCA

( Fazla tekrarın, ne anlatım niteliği, ne mantığı, ne işlevi, ne de gerekliliği yoktur! )


- "DEĞERİ OLMAYAN" ile/ve/değil DEĞERİNİ ÖLÇME OLANAĞI BULUNMAYAN


- "DEĞERLERİ BELİRLEMEK" değil/yerine/< DEĞERLERİN, BİZİM İÇİN DEĞERİ


- "DEĞERLİ/LİK / DEĞERSİZ/LİK" ile/ve/değil/yerine/<> GEÇERLİ/LİK / GEÇERSİZ/LİK


- "DEĞERSİZLİK" ile/değil/sadece REDDEDİLMEK


- "Değil!" de DİNLE!!!


- "Değil!" de, SUS!!!


- "DEĞİLDİRLER" değil DEĞİLLERDİR


- "DEĞİŞİYOR" ile/değil DEĞİŞEBİLİYOR


- "DEĞİŞMEZ/LİK" ile/değil TUTARLI/LIK


- "DELİ" ile/değil DONANIMLI

( Sadece aklı başında olanlar, deli olduklarını kabul ederler. )


- "DELİ" ile GÖZÜKARA


- "DELİCİ/LİK" ile/ve/değil/yerine/||/<>/</>< VERİCİ/LİK


- "DELİRTME" değil/yerine/>< BELİRTME

( Zihnin başedemediği tek şey belirsizliktir. Eğer yakınlarımızı "delirtmek" istemiyorsak, ancak zihnimizden/düşünce(ler)mizden/niyetimizden/yaklaşımımızdan ve/ya da durumumuzdan çevremizi haberdar ederek buna engel olabiliriz. Konuşmayarak, "susmayı"/"az konuşmayı" bir "beceri/fark" görerek iletişim ve paylaşım içinde olamaz, ortak alanda, birlikte hareket edemeyiz. )


- "DELİSİ OLMAK/OLAN" ile/değil/yerine DÜŞKÜN


- "DEMEK İSTEMEK" ile "DEMEYE GETİRMEK"


- "DEMEK İSTİYOR/UM Kİ, ..." ile/değil/yerine "DİYOR/UM Kİ, ..."


- "DEMEK Kİ ..." ile/değil/yerine "BELKİ DE ..."


- "DENEME-YANILMA" değil/yerine YAŞANMIŞLIKLARDAN DERS ALMAK


- "DENEYİM" ile/değil KUŞKUCULUK

( Bazı kisiler, yavaş yavaş, inanmamayı, güvenmemeyi, sevmemeyi ve tamamen kuşkucu olmayı öğrenir. Bu süreç gerçekleştiğinde de artık çok geçtir. Ne yazık ki, (bazı) "zihinlerin", "deneyim" dediği şey budur. Aklıyla bağlantısını kaybetmiş bir kişi, "deneyimli" olarak tanımlar kendini. )


- "DENGESİZ" ile/değil DENGİ(/N/M) DEĞİL


- "DENİZ KIZI" ile/değil MANATİ

( ... İLE/DEĞİL Deniz kızı söylencesine ilham veren balık. [Surinam'da görülebilir.] )


- "DENİZDE YÜZÜP DEREDE BOĞULMAK" ile/<> "DİMYAT'A, PİRİNCE GİDERKEN, EVİNDEKİ BULGURDAN OLMAK"


- "DENK DÜŞMEK/DÜŞÜRMEK" ile/ve "DENK GELMESİ/GETİRMEK"


- "DENSİZ/LİK" ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< "HEVESLİ/LİK"


- "DERİN OLAN" değil KISA OLAN

( Kuyu. DEĞİL İp. )


- "DERİNLEŞMEK" ile ve"KÖK SALMAK"


- "DERİNLİK" ile/ve/||/<> ÇOK ANLAMLILIK


- "DERİNLİK" ile/ve/<> İÇİÇELİK


- "DERT ETMEK" ile DERT EDİNMEK

( Kendinize zulmetmek için yollar icat etmeyin! )

( Don't invent self-inflicted cruelties. )


- "DERT/LERİNİ ANLATMAK" ile/değil/yerine (NİTELİKLİ VE YÜKSÜZ) İLİŞKİ (KURMAK)


- "DERTLERİN ARTMASI" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< GERÇEK(LİK)LERİN ANLAŞILMASI


- "DESEM" ile "DE(EEE)RMİŞİM"


- "DESİNLER" DİYE YAPMAK değil/yerine İŞLET FİİLİN, DUYSUN KULAĞIN


- "DESTUR" ile/ve "ESTAĞFİRULLÂH"


- "DEVE-CÜCE" OYUNU yerine "TOHUM-FİDAN-AĞAÇ" OYUNU


- "DEVEKUŞUNA":
"UÇ!" DENİLİNCE ve/||/<> "KOŞ!" DENİLİNCE

( Ben, "deveyim" demiş. VE/||/<> Ben, "kuşum" demiş. )

( "İşimize geldiği gibi yaşama"nın, zavallılık seviyesindeki yansıması. )


- "DEVLET" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< "TÜZE/HUKUK"

( "Yüce". İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< En yüce. )


- "DEVLETİN MİLLETİ" değil MİLLETİN DEVLETİ


- "DEVREYE GİRME" ile "GÜNDEME GELME"


- "DEVRİMCİ/LİK" ile/ve/<>/></> KORUMACI/LIK

( En radikal devrimciler bile devrimin ertesi günü, korumacı[muhafazakâr] olur. )


- (")DELİ(") ile/değil/yerine/<>/>< (")AKILLI(")

( Sadece, aklı başında olanlar, deli olduklarını kabul ederler. )

( Dışından, kendi kendine konuşunca. İLE/DEĞİL/YERİNE/<>/>< İçinden, kendi kendine konuşunca. )


- (")DESTEK(") ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DAYANAKÇA


- [Ar.] DEVR-İ HİNDÎ ile DEVR-İ HİNDÎ

( Makam. İLE Güzellikler/güzeller. )


- [Ar.] DEVR-İ REVÂN ile DEVR-İ REVÂN

( Usûl. İLE Dünya. | Devir eden devrân. )


- [DELETE] TUŞUYLA SİLMEK ile/+ [SHIFT + DELETE] TUŞUYLA SİLMEK

( Çöp kutusuna atar. Geri alma şansı vardır. İLE Bilgisayara bir kayıt bırakmaksızın siler. Geri alma şansı yoktur. Çok dikkatli olunması gerekir. )


- [ne yazık ki]
DESPOT[Fr. < DESPOTE] ile/ve/<> DESPOT[Rumca] ile/ve/<> DİKTATÖR ile/ve/<> FAŞİST ile/ve/<> TİRAN

( Bir ülkeyi, zora ve baskıya dayanarak "yöneten" kişi. İLE/VE/<> Ortadoks Rumlar'ın, din başklanlarına verilen ad. İLE/VE/<> Her dediğini ve dilediğini yaptırmak isteyen kişi. İLE/VE/<> Tüm siyasal yetkileri kendinde toplamış kişi. | Zorba. İLE/VE/<> Eski Yunan'da, siyasal erki, tek başına elinde tutan kişi. | Siyasal erki, zorla ele geçiren, onu kötüye kullanan kişi. | Acımasız, gaddar. )

( Hiçbir koşul ya da yasaya bağlı olmadığı/olamayacağı, sınırlandırılamayacağı zannı ve/ya da iddiasıyla davranır. İLE/VE/<> ... İLE/VE/<> "Yasaya" "bağlı" görünümünde, kişisel/keyfî davranır. İLE/VE/<> ... İLE/VE/<> ... )

( İSTİBDAT: Uyruklarına hiçbir hak ve özgürlük tanımayan sınırsız monarşi, despotluk. )

( MÜSTEBİT ile/ve/<> ... )


- [ne yazık ki]
!DEDİKODU ile/değil/yerine/>< BİLGİ

( "Dilde". İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Akılda. )


- [ne yazık ki]
DEDİKODU ile/ve/değil/||/<>/>/< İFTİRA


- [ne yazık ki]
DEĞERSİZLEŞTİRME ile/ve/||/<> AŞAĞILAMA ile/ve/||/<> SUÇLAMA


- [not] DEBT vs. LOYALTY


- [not] DEFICIENCY vs. DEFECT WITH ...


- [Yun.] DEKAGRAM ile DEKALİTRE ile DEKAMETRE

( Bir kilonun yüzde biri.[dag] İLE On litrelik oylum ölçü birimi.[dal] İLE On metre uzunluğunda bir ölçü birimi.[dam] )


- [Yun.] DEKATLON ile TRİATLON ile PENTATLON

( 100 m. koşusu, uzun atlama, gülle atma, yüksek atlama, 400 m. koşusu, 110 m. engelli koşu, disk atma, sırıkla yüksek atlama, cirit atma, 1500 m. koşularını içeren atletizm yarışması. İLE Üç ayrı sporun[sırasıyla, yüzme, bisiklet ve koşu] yapıldığı yarışma. İLE Eski Yunan'da, koşu, uzun atlama, cirit atma, disk atma ve güreşi kapsayan atletizm yarışması. | Beş spor dalını [uzun atlama, mızrak atma, 200 m. koşusu, disk atma, 1500 m. koşusu] kapsayan atletizm yarışması. )


- Devlet-i Aliyye - Halil İnalcık


- DELALET ile DALÂLET


- de d. in di.[Lat. < DE DIE IN DIEM] değil/yerine/= GÜNDEN GÜNE


- DE FACTO[İng.] değil/yerine/= GERÇEKTE, UYGULAMADA


- DE JURE ile DE FACTO

( Yöntem ve kurallara dayanır. İLE Ötekilerinin inancına dayanır. )


- DE NOVO[İng.] değil/yerine/= YENİDEN


- DEAKTİVE ETMEK değil/yerine/= ETKİNSİZLEŞTİRMEK


- DEAL WITH vs. NOT TO DEAL


- DEB[Ar.] ile 'ÂDET[Ar.]


- DEBDÂB[Ar.] ile DEBDÂB[Ar.]

( Davul. İLE Şöhret, azamet. )


- DEBDEBE[Fars.] değil/yerine/= GÜRÜLTÜ/PATIRTI/TANTANA

( Ululuk, haşmet, büyük bir gösteriş. | Gürültü, tantana. )


- DEBDEBELİ/HAŞMETLİ/İHTİŞAMLI/MUHTEŞEM/ŞAŞAALI/ŞATAFATLI/HACCAL/TANTANALI/LÜKS değil/yerine/= GÖRKLÜ/GÖRKEMLİ/GÖSTERİŞLİ/IŞIGÖRKLÜ/İRİGÖRKLÜ


- DEBORA

( Bir bayan peygamber. )


- DEBT vs. GRATEFULNESS


- DECENTRALIZED[İng.] değil/yerine/= MERKEZİ OLMAYAN


- DECISION TREE[İng.] değil/yerine/= KARAR AĞACI


- DECISION vs. CONSEQUENCE/RESULT


- DECISION vs./and APPROVAL/ACKNOWLEDGEMENT


- DECISION and DIRECTIVE and OPINION and RECOMMENDATION and REGULATION and RESOLUTION

( Karar. VE Yönerge. VE Görüş. VE Tavsiye kararı. VE Tüzük. VE İlke kararı. )


- DECISIVENESS vs. OBSTINACY


- DECLINE vs. OBJECT vs. REFUSE vs. REJECT vs. RESIST vs. REPUDIATE


- DECORATION vs. ADORNMENT


- Dede Efendi Evi'nde DİNLE!!!


- DEDE/NİNE
ile/ve/||/<>/>
ANNE/BABA
ile/ve/||/<>/>
ABLA/AĞABEY
ile/ve/||/<>/>
BEN
ile/ve/||/<>/>
ERKEK/KIZ KARDEŞ

( )

( SOFU/SOBO to/||/<>/> HAHA/ÇİÇİ to/||/<>/> ANİ/ANE to/||/<>/> WATAŞİ to/||/<>/> OTOTO/İMOTO )


- DEDEKTİF/HAFİYE değil/yerine/= İZSÜREN


- DEDEKTÖR değil/yerine/= EYBULUR


- DEDİKODU/GIYBET:
SÖZLE ile/ve HAREKETLE ile/ve DİNLEYEREK


- DEDİKODU/KOĞUCULUK/FİSKOS/GIYBET ile/ve "ÇEKİŞTİRME"

( NEMÎMESÂZ: Dedikoducu. )

( NEMÎME ile/ve ... )

( GOSSIP vs./and BACKBITE )


- DEDİKODU ile/ve/<>/= CEHÂLET

( GOSSIP vs./and/<>/= IGNORANCE )


- DEDİKODU ile/ve GEVEZELİK


- DEDİKODU ile/değil/yerine HATA

( Çalışmayanın "yaptığı". İLE/DEĞİL/YERİNE Çalışanın yaptığı. )


- DEDİKODU ile SÖZ/LÂF TAŞIMA


- DEDİKODU ile/ve/değil/< TEVÂTÜR[Ar. < VİTR]

( Söylenti. [Olumsuz/istenmeyen.] İLE/VE/DEĞİL Bir haberin/bilgi(nin) yayılması. [Olumludur.] )

( [not] GOSSIP [-] vs./and/but RUMOUR [+] )


- DEDİKODUCU/KOVCU ile NEMMÂM

( ... İLE Lâf taşıyan. )


- DEEP ECOLOGY değil/yerine/= DERİN ÇEVREBİLİM


- DEEP SUBJECT vs. SERIOUS SUBJECT


- DEF ETMEK ile/ve DEFN ETMEK


- DEF ETMEK ile/ve DEFN ETMEK


- DEF-İ DEF değil/yerine/= SAVUYA SAVU


- DEF'

( ÖTEYE İTME, SAVMA, UZAKLAŞTIRMA | VERME, ORTADAN KALDIRMA | GİDERME )


- DEF'[Ar.] ile DEFF[Ar.]/DEF[Fars.]/[Ar.]

( Öteye itme, savma, savulma. | Verme, ortadan kaldırma. | Giderme. | Bir dâvâyı savunmak üzere açılan başka bir dâvâ. İLE Tef. Zilli ve pullu bir çembere gerilmiş deriden oluşturulan çalgı, daire. )


- DEF'ATEN[Ar.] ile DEF'ATEYN[Ar.]

( Bir defada, birden. İLE Şöhret, azamet. )


- DEF değil/yerine/= SAVU


- DEF ile/ve TEF/DAİRE ile/ve MAZHAR/MIZHER/BENDER/BENDİR

( ... İLE/VE Etrafında ziller olan. İLE/VE Tekkelerde zikir esnasında kullanılan ve bazılarının kenarlarında halkalar bulunan, kasnağı çifte kirişli, zilsiz, kasnak çapı 50-60 cm. civarında, def biçimindeki ritim sazı. )


- DEFAATLE değil/yerine/= KEZLERCE


- DEFAULT[İng.] değil/yerine/= VARSAYILAN


- DEFEKT/DEFECT[İng.] değil/yerine/= KUSUR


- DEFEKTİF/DEFECTIVE[İng.] değil/yerine/= KUSURLU


- DEFENCE vs. DEFENCE OF IGNORANTS


- DEFERENT[İng.] değil/yerine/= GÖTÜRGEN


- DEFETMEK değil/yerine/= SAVMAK/SAVUŞTURMAK


- DEFEYANS/DEFEASANCE[İng.] değil/yerine/= BAYINMA


- DEFICIENCY vs. DISCREPANCY vs. LACK vs. LIMITATION vs. SCARCITY vs. SHORTAGE vs. SHORTCOMING vs. WANT


- DEFICIENCY(IES) vs. DEFECT(S)


- DEFICIENT vs. DEFECTIVE


- DEFİNE değil/yerine/= GÖMÜ


- DEFINITE vs. EXCELLENT


- DEFINITION vs. DIFFERENTATION


- DEFINITION vs. DOMINANT FEATURE


- DEFINITION vs. LIMITING


- DEFINITION vs./and CAUSE/REASON


- DEFINITION vs./and CONSISTENCE


- DEFINITIVE vs. DEFINITE


- DEFİSİT/DEFICIT[İng.] değil/yerine/= EKSİKLİK


- DEFLEKSİYON/DEFLECTION[İng.] değil/yerine/= SAPIŞ


- DEFLEKSİYON/DEFLECTION[İng.] değil/yerine/= SAPIŞ


- DEFNE[Yun.] ile YABANDEFNESİ

( Defnegillerden, yaprakları hoş kokulu ve yaz-kış yeşil olan bir ağaç. İLE İkiçeneklilerden, çiçekleri beyaz, sarı ya da pembe renkli, orman ve çayırlarda yetişen bir süs bitkisi. )

( LAURUS NOBILIS cum DAPHNE PONTICA )


- DEFNE/DEVELİK ile YABAN DEFNESİ ile ARABİSTAN DEFNESİ

( Defnegillerden, yaprakları güzel kokulu ve yaz kış yeşil olan bir ağaç. İLE İki çeneklilerden, çiçekleri beyaz, sarı ya da pembe renkli, orman ve çayırlarda yetişen bir süs bitkisi. İLE Dulaptal otugillerden, Asya ve Afrika'nın sıcak bölgelerinde yetişen, kabukları tıpta kullanılan bir ağaççık. )


- DEFORMASYON/DEFORMATION[İng.] değil/yerine/= BİÇİMSİZLEŞME


- DEFORMASYON değil/yerine BİÇİM BOZULMASI


- DEFORMİTE/DEFORMITY[İng.] değil/yerine/= BİÇİM BOZUKLUĞU


- DEFTER-DÂR[Ar./Fars.]

( İl'de Maliye Bakanlığı'nın en yüksek memuru. )


- DEFTER-İ KEBİR/LEDGER[İng.] değil/yerine/= BÜYÜK DEFTER


- DEFTER[Ar.] ile KİTÂB[Ar.]


- DEFTERDAR değil/yerine/= İLSAYMAN


- DEGAS ile CEZANNE


- DEĞER "YARGISI" ile/değil/yerine/>< DEĞER BİLGİSİ


- DEĞER BAHA değil/yerine/= DEĞER EDER


- DEĞER DÜŞÜKLÜĞÜ ve/< KOLAYLIK


- DEĞER DÜŞÜRÜCÜ/LÜK ile/değil HAYAL KIRIKLIĞI


- DEĞER/İNİ BİLMEK:
SAHİP OLMADAN ÖNCE ile SAHİP İKEN ile KAYBETTİKTEN SONRA

( )

( )

( )

( )


- DEĞER/İNİ BİLMELİ!


- DEĞER/KİŞİ:
KAYBETTİĞİMİZDE ANLAŞILAN değil SAHİPKEN BİLİNMESİ GEREKEN


- DEĞER/LER ile/ve/<> KAVRAM/LAR

( Uğruna yaşanılacak kavramlar. İLE/VE/<> ... )

( VALUE/S vs./and/<> CONCEPT/S )


- DEĞER/LER ile/ve/<> TARİH

( VALUE/S vs./and/<> HISTORY )


- DEĞER/LER ile/ve/<> TARİH

( VALUE/S vs./and/<> HISTORY )


- DEĞER ile ANLAM ile KARŞILIK

( WORTH vs. MEANING vs. EQUIVALENT )


- DEĞER ile/ve/||/<> AYAR


- DEĞER ile/ve/<> BAĞIL DEĞER

( ... İLE/VE/<> Bir aritmetik sayısının, önüne (+) ya da (-) imleri yazıldıktan sonraki değeri. | Bir sayının, rakamlarından her birinin, bulunduğu basamağa göre aldığı değer. )


- DEĞER ve/=/||/<> EMEK


- DEĞER ile/ve/<> GELENEK

( VALUE vs./and/<> TRADITION )


- DEĞER ile/ve GELENEK

( VALUE vs./and TRADITION )


- DEĞER ile/ve/<>/= GEREKSİNİM

( VALUE vs./and/<>/= NEED )


- DEĞER ile KARŞILIK

( VALUE vs. EQUIVALENT )


- DEĞER = KIYMET = VALUE, WORTH[İng.] = VALEUR[Fr.] = WERT[Alm.] = VALOR[Lat., İsp.]


- DEĞER ile KRİTER

( WORTH vs. CRITERION )


- DEĞER ile/ve/<> KULLANIM DEĞERİ

( THE VALUE vs./and/<> THE VALUE IN USE )


- DEĞER ile/ve/<>/< KULLANIM DEĞERİ ile/ve/<>/< PAYLAŞIM DEĞERİ ile/ve/<>/< DEĞİŞİM/SOYUT DEĞERİ ile/ve/<>/< ÜRETİM DEĞERİ ile/ve/<>/< ARTI DEĞERİ


- DEĞER = MERIT[İng.] = MÉRITE[Fr.] = VERDIENST[Alm.] = MERITUS[Lat.]


- DEĞER ile/ve/<> NİYET

( VALUE vs./and/<> INTENTION )


- DEĞER ile/ve/<> SİMGE

( VALUE vs./and/<> SYMBOL )


- DEĞER ile/ve/değil TESPİT


- DEĞER ile/ve/||/<> YARAR


- DEĞER ile/değil YÖN

( [not] VALUE vs./but DIRECTION )


- DEĞERİ, ÜCRETİ yerine EDERİ


- DEĞERİNİ BİLMEK ile ELİNDE TUTMAYA ÇALIŞMAK

( TO KNOW THE VALUE OF ... vs. TRYING TO HOLD )


- DEĞERİNİ:
TAKDİR (ETMEK) ile/ve/||/<>/> TESLİM (ETMEK)


- DEĞERİNİ/Zİ BİLİN!

( DEĞERİNİ/Zİ BİLİN!

Kırlangıç, bir adama âşık olmuş.

Penceresinin önüne konmuş, tüm cesâretini toplamış, tüylerini kabartmış, güzel durduğuna iknâ olduktan sonra...

Küçük, sevimli gagasıyla cama vurmuş.

Tık... tık... tık...

Adam, cama bakmış. Ama içeride kendi işleriyle ugraşıyormuş. Bir meşgulmüş, bir meşgulmüş! Kimmiş, onu işinden alıkoyan?

Minik bir kırlangıç!

Heyecanlı kırlangıç, telâşını bastırmaya çalışarak, deriiin bir soluk almış, şirin gagasını açmış, sözcükler dökülmeye başlamış:

- Hey adam! Ben seni seviyorum. Nedenini, niçinini sorma. Uzun zamandır, seni izliyorum. Bugün, cesâret buldum konuşmaya. Lütfen, pencereyi aç ve beni içeri al. Birlikte yaşayalım.

Adam birden parlamış.

- Yok daha neler?

- Durduk yerde sen de nereden çıktın şimdi? Olmaz alamam! demiş.

Gerekçesi de sersemceymiş:

- Sen kuşsun! Hiç kuş insana aşık olur mu?

Kırlangıç mahçup olmuş. Başını önüne eğmiş. Ama pes etmemiş, bir süre sonra tekrar pencereye gelmiş, gülümseyerek bir kez daha şansını denemiş:

- Adam, adam! Haydi aç artık şu pencereni. Al beni içeri! Ben, sana dost olurum. Hiç canını sıkmam.

Adam, kararlı; adam, ısrarlı:

- "Yok, yok ben seni içeri alamam" demiş. Biraz da kabaymış, sözü kısa kesmiş:

- "İşim gücüm var, git başımdan!"

Aradan bir zaman geçmiş. Kırlangıç, son kez adamın penceresine gitmiş:

- "Bak! Soğuklar da başladı, üşüyorum dışarıda. Aç şu pencereyi, al beni içeri! Yoksa, sıcak yerlere göç etmek zorunda kalırım. Çünkü, ben ancak sıcakta yaşarım. Pişman olmazsın, seni eğlendiririm. Birlikte yemek yeriz, bak hem sen de yalnızsın! Yalnızlığını paylaşırım..." demiş.

Bazıları, gerçekleri duymayı sevmezmiş. Adam, bu yalnızlık sorununa içerlemiş. Pek bir sinirlenmiş.

- "Ben, yalnızlığımdan memnunum!" demiş... Kuştan, onu rahat bırakmasını istemiş. Düpedüz kovmuş. Kırlangıç, son denemesinden de başarısızlıkla çıkınca, başını önüne eğmiş, çekip gitmiş.

Yine aradan zaman geçmiş. Adam, önce düşünmüş, sonra itiraf etmiş:

- "Hay benim akılsız başım" demiş.

- "Ne kadar aptallık ettim! Beklenmedik bir anda karşıma çıkan bir dostluk fırsatını teptim. Niye onun teklifini kabul etmedim ki? Şimdi böyle kös kös oturacağıma, zevkli vakit geçirirdik birlikte."

Pişman olmuş olmasına ama iş işten geçmiş. Yine de kendini rahatlatmayı ihmal etmemiş:

- "Sıcaklar başlayınca, kırlangıcım nasıl olsa yine gelir. Ben de onu içeri alır, mutlu bir yaşam sürerim."

Ve çok uzunca bir süre, sıcakların gelmesini beklemiş. Gözü yollardaymış. Yaz gelmiş, başka kırlangıçlar gelmiş. Ama... Onunki hiç görünmemiş!

Yazın sonuna kadar penceresi açık beklemiş ama boşuna. Kırlangıç, yokmuş!

Gelen başka kırlangıçlara sormuş ama gören olmamış. Sonunda, danışmak ve bilgi almak için bir bilge kişiye gitmiş.

Olanları anlatmış. Bilge kişi, gözlerini adama dikmiş ve demiş ki:

- "Kırlangıçların yaşamı, altı aydır..."

* * * * *

Yaşamda bazı fırsatlar vardır, yalnızca bir kez elimize geçer ve değerlendiremezsek uçup gider.

Yaşamda bazı kişiler vardır, sadece bir kez karşımıza çıkar, değerini bilemezsek kaçıp gider. Ve asla geri gelmezler. )


- DEĞERLENDİRME YAPMAK ve/için/< HAKİKATLERİ BİLMEK


- DEĞERLENDİRME ile/ve/> ANLAMLANDIRMA


- DEĞERLENDİRME ile DEĞER-LENDİRME


- DEĞERLENDİRME ile HESAPLAMA

( TO ESTIMATE vs. TO RECKON )


- DEĞERLENDİRME ile NİTELENDİRME

( TO ESTIMATE vs. TO CHARACTERIZE/TO DESCRIBE )


- DEĞERLENDİRMELİ!


- DEĞERLER [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]


- DEĞERLERİMİZİ, ÇÖP DURUMUNA DÜŞÜRMEK değil/yerine ÇÖPLERİMİZİ, DEĞER DURUMUNA ÇIKARMAK


- DEĞERLİ OLAN BİR ŞEYİ/ŞEYLERİ SEVMEK ile/ve/<>/değil/yerine DEĞERİ SEVMEK

( [not] TO LOVE WHICH ARE VALUED vs./and/<>/but TO LOVE THE VALUE
TO LOVE THE VALUE instead of TO LOVE WHICH ARE VALUED )


- DEĞERLİ OLDUĞUNDAN ÖNEMLİ ile/değil/yerine ÖNEMLİ OLDUĞUNDAN DEĞERLİ


- DEĞERLİ TAŞ/CEVHER ile/ve/<> GANG[Alm.]

( ... İLE/VE/<> Bir maden cevherini, bir değerli taşı saran değersiz madde. )


- DEĞERLİ TAŞ/MÜCEVHER:
YARI DEĞERLİ ile/ve/||/<>/> DEĞERLİ


- DEĞERLİLİK ile/ve/||/<> YARATICILIK


- DEĞERSİZ/"KÜÇÜK" GÖRMEK ile/değil UZAK(LAŞMIŞ) OLMAK

( [not] TO SEE WORTHLESS/LITTLE vs./but TO (HAD) BEEN FARAWAY )


- DEĞERSİZ ile YALIN/BASİT

( KIYTIRIK: Değersiz, bayağı, basit. )

( WORTHLESS vs. SIMPLE )


- DEĞERSİZLEŞİR ile/ve/||/<> YOLDA KALIR ile/ve/||/<> YALNIZLAŞIR ile/ve/||/<> TÜKENİR ile/ve/||/<> BİLGİSİZ SAYILIR

( Her durumunu anlatan. İLE/VE/||/<> Herkese güvenen. İLE/VE/||/<> Her sırrını açığa vuran. İLE/VE/||/<> Her becerisini ortaya döken. İLE/VE/||/<> Her bildiğini söyleyen. )


- DEĞERSİZLEŞTİRMEK ile/değil ÖNCELİK (BELİRLEMEK)


- DEĞİL!!!


- DEĞİL/LİK ile/ve OLAMAZ/LIK

( NEGATION vs./and NOT POSSIBLE, IMPOSSIBILITY )


- DEĞİL ile "YOK"


- DEĞİL ile BİLE DEĞİL

( NOT vs. EVEN NOT )


- DEĞİL ile BİLE DEĞİL


- DEĞİL ile/ve HAYIR!

( NOT vs./and NO )


- DEĞİL ile OLMAMA

( NOT vs. NON-BEING )


- DEĞİL ile OLMAYAN

( NOT vs. UN )


- DEĞİL ile/ve/değil/yerine YERİNE


- DEĞİLLEME ve/> AŞKINLIK


- DEĞİLLEME ve BÜTÜNLÜK

( NEGATION and INTEGRITY )


- DEĞİLLEME ve DEĞİLLEYEREK

( NEGATION and IN NEGATION )


- DEĞİLLEME = NEFİY, İNKÂR, SELB = NEGATION[İng., Fr., Alm.] = NEGATIO[Lat.] = APOPHASIS[Yun.]


- DEĞİLLEMELİ!


- DEĞİLLİK ile ...

( NEGATIVE )


- DEĞİM/LİYÂKAT ile HAK EDİŞ


- DEĞİM/LİYÂKÂT ile/ve/değil LÜTÛF

( Bazı nasip olanlar/olabilecekler, liyâkat ile değil lütûfladır. )


- DEĞİN ile DEĞİN ile DEĞGİN

( "...'ya kadar/dek" gibi bir işin/durumun sona erdiği/ereceği zamanı/yeri gösteren sözcük. İLE Sincap. İLE İlişkin, üstüne, ait, dair. )


- DEĞİN ile DENLİ


- DEĞİNİLEN:
YUKARIDA değil DEMİN

( Okumada. DEĞİL Konuşmada. )


- DEĞİNMEK ile İŞLEMEK

( TO MENTION vs. TO PROCESS )


- DEĞİRMEN ile YELDEĞİRMENİ

( MILL vs. WINDMILL )


- DEĞİŞ(TİR)MEYE ÇALIŞMAK ile/ve/değil/yerine/< ANLAMAYA ÇALIŞMAK


- DEĞİŞEBİLİR/LİK ile KEYFÎ/LİK

( EXCHANGEABLE/NESS vs. ARBITRARY/-I-NESS )


- DEĞİŞEBİLİRLER ile/ve DEĞİŞMEMESİ GEREKENLER


- DEĞİŞEN ile/ve/<> DEĞİŞMEYEN

( Değişmeyen de değişecek olanın/değişmesi gerekenin değişimine etkide/katkıda bulunabilir. )

( Değişme gereksiniminde olan nasılsa değişecektir. )

( İçinizde değişmeyen nedir? )

( Değişmez olan, ancak sessizlik içinde idrak edilebilir. )

( Doğrulukta, değişmez oluruz. )

( Değişmez olan, işimize yaramaz. )

( Değişmeyenin bilincinde olamayız. )

( Değişmez-olanı anlamak, değişmez-olan olmak demektir. )

( Kendinizi değişmek olarak, değişken zihnin tanığı olarak bilin. Bu yeterlidir. )

( Hareket eden'in içinde devinimsiz olan'ı, değişenin içinde değişmez olanı ayırt edebilmeyi öğrenelim, ta ki tüm farkların sadece görünüşte olduğunu ve birliğin gerçek olduğunu idrak edinceye kadar. )

( Değişmez ve mutluluk-verici olanı bulmak için değişen ve acı verici olana sarılmayı bırakmak zorundasınız. )

( TÜREV: Değişkenin değişkeni. )

( What needs changing shall change anyhow.
What is it in you that does not change?
The unchangeable can only be realised in silence.
You become immovable in reticence.
You cannot be conscious of what does not change.
To realise the immovable means to become immovable.
Know yourself to be the changeless witness of the changeful mind. That's enough.
Learn to distinguish the immovable in the movable, the unchanging in the changing, till you realise that all differences are in appearance only and oneness is a fact.
To find the immutable and blissful you must give up your hold on the mutable and painful. )

( DEĞİŞENDE DEĞİŞMEYEN: ORAN )

( IN THE TERM OF CHANGE vs./and/<> NOT IN THE TERM OF CHANGE )


- DEĞİŞEN ile/ve/değil DÖNÜŞEN

( Doğa. İLE/VE/DEĞİL Zekâ. )


- DEĞİŞEREK DEVAM ETMEK ile/ve/||/<>/> DEVAM EDEREK DEĞİŞMEK


- DEĞİŞİK "AÇILARDAN/YÖNLERDEN" değil ÇEŞİTLİ AÇILARDAN/YÖNLERDEN


- DEĞİŞİK/LİK ile/ve/değil/||/<> ÇEŞİTLİ/LİK


- DEĞİŞİK/LİK ile FARKLI/LIK

( CHANGE/ALTERATION vs. DIFFERENCE )


- DEĞİŞİK/LİK ile İLGİNÇ/LİK

( CHANGE/ALTERATION vs. TO BECOME INTERESTED )


- DEGİŞİK/LİK ile ÖZEL/LİK

( CHANGE/ALTERATION vs. SPECIAL/ITY )


- DEĞİŞİM

( ALTERATION )


- DEĞİŞİM ARACI ile/ve/değil/||/<>/< DEĞER


- DEĞİŞİM VE DÖNÜŞÜM:
ZORLUKTA VE ZORLANDIĞIMIZDA ile/ve/||/<> YETERİNCE GÖRDÜĞÜMÜZDE ile/ve/||/<> İSTEYECEK KADAR ÖĞRENDİĞİMİZDE ile/ve/||/<> YAPABİLECEK KADAR ALDIĞIMIZDA


- DEĞİŞİM:
ESMA'DA değil ESMA'NIN MÂNÂ'SINDA


- DEĞİŞİM:
KARARDA ile/ve/||/<> YAŞAMDA ile/ve/||/<> KİŞİDE

( Bir sözcükle. İLE/VE/||/<> Bir duyguyla. İLE/VE/||/<> Bir kişiyle[seninle/onunla]. )


- DEĞİŞİM:
KİMYASAL ile/ve/||/<> FİZİKSEL

( * Nesnenin molekül yapısı değişir.
* Nesnenin görünür yapısı değişir.
* Hem moleküler yapısı, hem de görünür yapısı itibariyle yeni bir nesne oluşur. [kâğıdın yanması]
* Ortaya çıkan yeni nesne, eski durumuna kesinlikle geri dönemez. [Yanan nesneden [kağıttan vs.] arta kalan küllerle yeni bir nesne [kağıt vs.] oluşturulamaz.]
[Örnekler: Yanıcı nesne olan hidrojen ve oksijen moleküllerinin tepkimeye girerek; yanıcı olmayan suyun ortaya çıkması. | Kâğıdın yakılması. | Un helvası yapımı. | Mumun yanması. | Demirin paslanması. | Odunun yanması. | Sebzelerin çürümesi.

İLE/VE/||/<>

Nesnenin molekül yapısında değişme oluşmaz.
Nesnenin sadece biçimi, görüntüsü değişir.
Sadece görünür yapısı değişen, moleküler yapısı değişim göstermemiş yeni bir nesne ortaya çıkar [Suyun buharlaşması]
Ortaya çıkan bu madde, eski durumuna dönebilir.[Buharlaşan suyun, tekrar suya dönüşebilmesi. Bulut ve yağmur]
[Örnekler: Eriyen mumun tekrar donarak tekrar kullanılması. | Kâğıdın yırtılması. | Çaydanlıkta bulunan suyun kaynaması ve ortaya çıkan buharın tekrar yoğunlaşarak suya dönüşmesi.] )


- DEĞİŞİM:
KIRILINCA ile/ve/||/<> KANDIRILINCA ile/ve/||/<> ÇOK FAZLA ŞEY ÖĞRENİNCE ile/ve/||/<> ÂŞIK OLUNCA


- DEĞİŞİM:
UZAYDA ile/ve DÜNYADA

( Tekil. İLE/VE Türsel. )


- DEĞİŞİM'DE:
ÖZ ile/ve/<> HAL/LER ile/ve/<> HEM ÖZ, HEM HAL/LER

( Başkalaşım [tagayyür]. İLE/VE/<> Değişim [tahavvül]. İLE/VE/<> Gelişim [tekâmül]. )


- DEĞİŞİM ile/ve/değil/||/<> [KÜTLE ve/||/<> AN ve/||/<> ENERJİ]'DEKİ DEĞİŞİMİN ORANI/DEĞİŞİMİ

( d/dt (--->mv )


- DEĞİŞİM ile/ve/||/<>/>/< AÇILIM


- DEĞİŞİM = ALTERATION/VARIATION[İng.] = VARIATION[Fr.] = UNTERSCHIED[Alm.] = VARIAZIONE[İt.] = VARIACIÓN[İsp.]


- DEĞİŞİM ile/ve/> ANLAM KAZANMAK


- DEĞİŞİM ve/||/<> DEĞİŞİMDE DEĞİŞMEYEN ve/||/<> CANLI-CANSIZ ve/||/<> YERÇEKİMİ


- DEĞİŞİM ile DEĞİŞİNİM

( ALTERATION/VARIATION vs. MUTATION )


- DEĞİŞİM ile DEĞİŞİNİM/MUTASYON

( Bir süreç içindeki değişikliklerin tümü. | Yeni döllerin, atalarına tıpatıp benzememesini sağlayan özelliklerin tümü. | Üretilen malların, başka mallar ya da para karşılığı takası. | Bir niceliğin, birbirinden ayrı değerler alması ya da böyle iki değer arasındaki ayrım. | Rüzgârın yön değiştirmesi. İLE Doğada ve toplumda, niteliksel değişmelerin, yavaş yavaş değil birdenbire olması, bir şeyin, ortam ve koşullarını bulduğunda, birdenbire nitelik değiştirmesi. )

( ALTERATION/VARIATION vs. MUTATION )


- DEĞİŞİM ve/< DEĞİŞMEZ/LER


- DEĞİŞİM ile/ve/değil/||/>< DEVİNİM


- DEĞİŞİM ile/ve/||/<>/> DEVRİM


- DEĞİŞİM ile/ve/değil EŞİK


- DEĞİŞİM ile HAREKET


- DEĞİŞİM ile/ve/<>/yerine/değil HEMEN DEĞİŞİM

( Değişmek, acı çekmekten daha kolaydır. )

( Easier to change, than to suffer. )

( [not] ALTERATION vs./and/<>/but ALTERATION IMMEDIATELY
ALTERATION IMMEDIATELY instead of ALTERATION )


- DEĞİŞİM ve/||/<> İLKSELLİĞİN "İÇKİNLİĞİ/AŞKINLIĞI" ve/||/<> CANLILIK ve/||/<> YERÇEKİMİ

( Dünya, düşünce[felsefe/bilim] tarihinin en temel sorun(sal)ları. )


- DEĞİŞİM ile/ve KENDİ KENDİNE DEĞİŞİM

( ALTERATION vs./and ALTERATION SPONTANEOUSLY )


- DEĞİŞİM ile/ve KENDİNDE DEĞİŞİM

( ALTERATION vs./and CHANGING THE SELF )


- DEĞİŞİM ile/değil MAYALANMA


- DEĞİŞİM ile/ve/||/<> SÜREKLİLİĞİ


- DEĞİŞİM ile/ve/<> SÜREKLİLİK

( ALTERATION vs./and/<> CONTINUITY )


- DEĞİŞİM ile/ve/||/<> ZORUNLULUK


- DEĞİŞİMDE:
KATILAŞMIŞLIK değil/yerine AKILLANMIŞLIK

( Canı çok acıyarak. DEĞİL/YERİNE Yeterince/çok şey öğrenerek/bilerek. )


- DEĞİŞİMDE/METABOLE [ARISTOTELES'TE]:
| OLUŞ ile/ve/||/>< BOZULUŞ |
ve/||/<>
| NİCELİK ile/ve/||/<> NİTELİK ile/ve/||/<> YER DEĞİŞTİRME |


- Değişimin için DİNLE!!!


- Değişimin için KONUŞ!!!


- Değişimin için SUS!!!


- DEĞİŞİMİN:
KURBANI OLMAK değil/yerine/>< USTASI OLMAK

( [not] TO BE VICTIM OF CHANGE vs./but BEING MASTER OF CHANGE
BEING MASTER OF CHANGE instead of TO BE VICTIM OF CHANGE )


- DEĞİŞİMLERDE, DEĞİŞMEDEN KALAN ile DEĞİŞMEZ OLANLARIN, DEĞİŞİMLERDE ORTAYA ÇIKMASI

( Hareket eden'in, içinde devinimsiz olan'ı, değişenin içinde değişmez olanı ayırt edebilmeyi öğrenelim, ta ki tüm farkların sadece görünüşte olduğunu ve birliğin gerçek olduğunu idrak edinceye kadar. )

( Yunan Düşüncesi: Değişkenliğin içindeki değişmezliği[subûtiyeti] aramak. )

( Harekete neden olan, hareket etmeyen/ler. )

( LEFT BEHIND THE ALTERATION WITHOUT CHANGE vs. APPEARING OF CONSTANTS IN ALTERATION )


- DEĞİŞKEN/LİK ile/ve AKICI/LIK

( VARIABLE/VARIATION vs./and FLUENT/FLUENCY )


- DEĞİŞKEN/LİK ile/ve GÖRELİ/LİK

( VARIABLE/VARIATION vs./and RELATIVE/NESS )


- DEĞİŞKEN/LİK ile/ve/||/<> NEDENSEL/LİK ile/ve/||/<> UZAKLIK/MESAFE

( INVARIANCE vs./and/||/<> CAUSALITY vs./and/||/<> DISTANCE )


- DEĞİŞKEN ile/ve DEĞİŞKİ

( VARIABLE vs./and ... )

( ... cum/et AFFECTION )


- DEĞİŞKEN ile/ve GİZLİ DEĞİŞKEN

( VARIABLE vs. HIDDEN VARIABLE )


- DEĞİŞME ile/ve/değil BİR BAŞKA OLMA

( Sizi, eskisi gibi kullanamadıklarında, değiştiğinizi "söylerler". )

( [not] ALTERATION vs./and/but BEING AN OTHER )


- DEĞİŞMEK ile DEĞİŞTİRİL(E)ME(ME)K

( TO CHANGE vs. TO GET (NOT) (ABLE TO) CHANGE )


- DEĞİŞMEK ile/ve/değil/||/<>/< FARKINA VARMAK


- DEĞİŞMEYEN TEK ŞEY

( DEĞİŞİM )


- DEĞİŞMEYEN/LER ile/ve DEĞİŞENLERDE DEĞİŞMEYEN


- DEĞİŞMEYEN ile/ve/>/değil/yerine DÖNÜŞÜMDE, DEĞİŞMEYEN


- DEĞİŞMEZ/LİK ile SÜREKLİ/LİK

( Süreklilik, geçmiş-şimdi-gelecek'teki kimlik aynılığını gerektirir. Böyle bir ayrılık olanaklı değildir, çünkü tanımlama vasıtası durmadan dalgalanıp değişir. )

( Süreklilik, kalıcılık, bunlar belleğin yarattığı yanılsamalardır; yalnızca zihnin yansıttığı -aslında var olmayan- bir resim, bir kalıptır. )

( Şehrin yeri değişirse de kuyunun yeri değişmez. )

( INVARIABLE/NESS vs. CONTINUITY
Continuity implies identity in past, present and future. No such identity is possible, for the very means of identification fluctuate and change.
Continuity, permanency, these are illusions created by memory, mere mental projections of a pattern where no pattern can be. )


- DEĞİŞMEZLİK ile/ve/değil/yerine BENZERLİK


- DEĞİŞTİRGEN

( PARAMETER )


- DEĞİŞTİRİCİ ile BELİRLEYİCİ


- DEĞİŞTİRMEK ile/değil/yerine DEĞİŞİM

( [not] TO CHANGE vs./but ALTERATION
ALTERATION instead of TO CHANGE )


- DEĞİŞTİRMEK ile/ve/değil/yerine DEĞİŞİME KATKIDA BULUNMAK

( Değişimin sırrı, tüm enerjini, yeniyi inşâ etmek üzerine odaklamandır! Eskiyle savaşmak üzerine değil! )

( The secret of change is to focus all of your energy, not on fighting the old, but on building the new. )


- DEĞİŞTİRMEK ile/ve DÖNÜŞTÜRMEK

( Dıştakileri. İLE/VE İçtekileri/Kendini. )

( İnsanı. İLE/VE Toplumu. )


- DEĞİŞTİRMEK ile/ve/değil/yerine GÜNCELLEŞTİRMEK


- DEĞİŞTİRMEK ile/ve/değil/yerine ZENGİNLEŞTİRMEK


- deglut.[Lat. < DEGLUTIATUR] değil/yerine/= YUT, YUTUNUZ


- DEĞME ile/değil GERİ TEPME


- DEĞNEK yerine ÂSÂ


- DEĞNEK ile ÇİLİK

( ... İLE Çelik çomak oyununda kullanılan ince değnek. )


- DEĞNEK ile CIRDAVAL

( ... İLE Ucu demirli, uzun, cirit değneği. )


- DEĞNEK ile ÇÖTELE

( Tehlikeyi belirtmek için dikilen değnek. )


- DEĞNEK ile/değil ISTAKA/İSTAKA[İt. < Cerm.]

( ... İLE/DEĞİL Bilardo oyununda kullanılan değnek. | Basımevlerinde, kitap formalarını kırmak, katlamak için kullanılan, tahtadan yapılmış küçük araç. )


- DEĞNEK ile SOPA

( ... İLE Kalın değnek. )


- DEGRADASYON/DEGRADATION[İng.] değil/yerine/= BOZUNMA | YIKILIM


- DEGRADE ile GRADYEN


- DEH[Fars.] ile DEH/DÂH[Fars.]

( İyi, güzel. | Saf, sıra. İLE On[10]. [Ar. AŞR] )


- DEHA-BUDDHİ

( Öz Varlığı fiziksel gövdeyle özdeşleştiren akıl, düşünme yetisi. )


- DEHÂ:
%1 ile/ve/değil/||/<>/< %99

( "İlham." İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Ter/çalışmak. )


- DEHÂ ile/ve/|/<>/>< DELİLİK

( İkisinin arasında, çok ince bir çizgi, aralık vardır. )


- DEHÂ ile/ve/değil/||/<> ODAKLANMA GÜCÜ


- DEHÂ =/||/<> RAB


- DEHÂ ile/ve/değil TUTKU

( [not] GENIUS vs./and/but PASSION )


- DEHÂN[Fars.] ile DEHEN[Fars.]

( Ağız. İLE Ağız. )


- DEHİDRATASYON/DEHYDRATION[İng.] değil/yerine/= SU-YÜKÜN YİTIMİ


- DEHİSANS/DEHISCENCE[İng.] değil/yerine/= DOKU AYRILIM


- DEHLİZ[Fars.]/KORİDOR[Fr. < CORRIDOR] değil/yerine/= GEÇENEK


- DEHR[Ar.] ile EBED[Ar.]


- DEHR[Ar.] ile MÜDDET[Ar.]


- DEHŞ[Ar.] ile HAYRET[Ar.]


- DEHŞET değil/yerine/= YILGI


- DEIOUS ile DEMIORGUS


- DEITY

( Meleksi varlık. )


- DEİZM:
(")İNANÇ(") ile/ve/değil/||/<>/< "TAVIR"


- DEİZM ile PANTEİZM


- DEİZM ile/ve SEKÜLERİZM


- DÉJÀ ENTENDU[İng.] değil/yerine/= SANKİ İŞİTTIM SANISI


- DÉJÀ PENSÉ[İng.] değil/yerine/= SANKİ DÜŞÜNDÜM SANISI


- DÉJÀ VU[Fr./İng.] değil/yerine/= SANKİ GÖRDÜM SANISI


- DEJENERASYON/DEGENERATION[İng.] değil/yerine/= BOZUNMA


- DEJENERASYON ile ASİMİLASYON


- DEJENERASYON değil/yerine/= YOZLAŞMA


- DEJENERATİF/DEGENERATIVE[İng.] değil/yerine/= BOZUNDURAN


- DEJENERE ile DEFORME


- DEJENERE değil/yerine/= YOZ

( Doğada olduğu gibi kalarak işlenmemiş olan. | Kaba, adi, bayağı. | Yozlaşmış. | Kısır. )


- DEK ile DEK[Fars.] ile DEK/TEK

( "...ya kadar" gibi, bir eylemin sona erdiği noktayı ya da zamanı anlatır. Bir işin, bir durumun sona erdiği zamanı ya da yeri gösteren bir söz; kadar, değin. | Belirtilen zamanı, yeri vb.ni içine almayacak bir biçimde; kadar, değin. İLE Düzen, hile, desise, entrika. | Dilenci. | Tokuşma, çatışma. | Sağlam. İLE Tek. )


- DEKADANS[Fr., İng. < DECADENCE] değil/yerine/= ÇÖKÜŞ


- DEKAN değil/yerine/= YETİLBEY

( Mâlî Papaz. DEĞİL/YERİNE ... )


- DEKAT/DECADE[İng.] değil/yerine/= ON YIL


- DEKLARASYON değil/yerine/= BİLDİRİM


- DEKLARE (ETMEK) değil/yerine/= BİLDİRMEK


- DEKODER[İng. < DECODER] değil/yerine/= ÇÖZÜCÜ


- DEKOLMAN/DETACHMENT[İng.] değil/yerine/= DOKU AYRILMASI


- DEKOMPANSE/DECOMPENSATED[İng.] değil/yerine/= DENGELENEMEMIŞ | DAĞILMIŞ


- DEKOMPANZASYON/DECOMPENSATION[İng.] değil/yerine/= DENGELENEMEME | DAĞILMA


- DEKOMPRESYON/DECOMPRESSION SİCKNESS[İng.] değil/yerine/= BASI GİDERME | VURGUN


- DEKOR[İng.] değil/yerine/= KURULGU


- DEKOVİL[Fr. < DECAUVILLE] değil/yerine/= KÜÇÜK DEMİRYOLU

( Ray aralığı 60 santimetre ya da daha az olan, araçları buhar ya da insan gücüyle yürütülen küçük demiryolu. )


- DEKREŞENDO/DECRESCENDO[İng.] değil/yerine/= GİDEREK AZALAN


- DEKSTER/DEXTER[İng.] değil/yerine/= SAĞ


- DELÂLÂT[Ar.] ile DELÂLET[Ar.]

( Yol göstermeler, kılavuzluklar. İLE Gösterme, yol gösterme, kılavuzluk. | İz, işâret. )


- DELÂLET-İ LAFZİYE ile DELÂLET-İ GAYR-I LAFZİYE

( Sesli/Sözlü delâlet. İLE Sessiz/Sözlü delâlet. )

( Tabii | Vazî | Aklî İLE/VE Tabii | Vazî | Aklî )

( İkisi de; Tabiiye, Akliye, Vaz'iye olarak 3'e ayrılır. )

( Delâlet-i Gayr-ı Lafziye'ye örnekler; * Tabiiye(Aşık, maşuku rüyet zamanında(gördüğünde), vech-i aşıkta zuhur eden kırmızılık) * Akliye[Kardaki (ayak/dal vs.) iz(i)] * Vaz'iye[ (-Duman işaretleri, -Trafik lambaları) (uylaşım(sal)) (muvadaa/karşılıklı konmak) (dil) (mantık)] )

( Delâleti(rehberi) olmayan, dalâlete düşer. )


- DELÂLET:
AKLÎ/ZÂTÎ ile/ve TABİÎ ile/ve VAZ'Î

( Lafzî. | Gayr-ı lafzî. İLE/VE Lafzî. | Gayr-ı lafzî. İLE/VE Lafzî. | Gayr-ı lafzî. )


- DELÂLET[Ar.] ile 'ILLET[Ar.]


- DELÂLET[Ar.] ile DELÎL[Ar.]


- DELÂLET[Ar.] ile EMÂRE[Ar.]


- DELÂLET[Ar.] ile HÜCCET[Ar.]


- DELÂLET[Ar.] ile İSTİDLÂL[Ar.]


- DELÂLET[Ar.] ile ŞÜBHE[Ar.]


- DELÂLET ile DALÂLET

( Delil. İLE Yanılgı/sapınç. )

( Delâleti(rehberi) olmayan, dalâlete düşer. )

( Ben istiyorum delâlet
"Gönül" istiyor dalâlet )


- DELÂLET ve HİDÂYET


- DELÂLET ile/ve/<> MUTABAKAT


- DELÂLETEN ile/ve/<> İŞÂRETEN

( Doğrudan. İLE Dolaylı. )


- DELÂLETU'L-ÂYET[Ar.] ile DELÂLETU'L-TAZMÎNU'L-ÂYET[Ar.]


- DELÂLETU'L-KELÂM[Ar.] ile DELÂLETU'L-BURHÂN[Ar.]


- DELAY vs. LATE


- DELFİ(DELPHOI) TAPINAĞI

( Atina'nın 130 km. kuzeybatısındadır. )


- DELGEÇ/ZIMBA[Ar.] ile DELGİ/MATKAP

( Mukavva, kâğıt, kayış, maden gibi şeylerde delik açmaya yarayan araç. İLE Maden, tahta, taş vb. üzerinde delik açmaya yarayan araç. )


- DELHİ SARANGİSİ ile/ve NEPAL SARANGİSİ

( Çalınışı zordur. İLE/VE Yalnızca gelir düzeyi yüksek eriller çalar. Ses rengi nedeniyle "yüz renkli çalgı" adı da verilir. )


- DELHİZ değil DEHLİZ[Fars.]

( ... DEĞİL Üstü kapalı, dar ve uzun geçit, koridor. )


- DELİ DOLU


- DELİ OLMAK ile/ve/değil ZIRVA BULABİLMEK

( "Deliyim" demek bir şey değil. Önemli olan, zırva bulabilmek. )


- DELİ/LER ile/değil/yerine/>< DELİL/LER


- DELİ/LİK ile/ve/değil/||/&gt;&lt;/ne yazık ki BİLGİSİZ/LİK / CAHİL/LİK

( Akıl, kişiyi terk etmişse. İLE/VE/DEĞİL/||/>


- DELİ/LİK ile ÇILGIN/LIK

( MAD/NESS vs. CRAZY/NESS )


- DELİ/LİK ile ÇILGIN/LIK

( INSANE vs. CRAZY )


- DELİ/LİK ile VELİ/LİK

( Deli, kendi deli olduğu gibi başkasını da delirten. İLE Veli, başkasını ihyâ eden. )

( İnsan aklı bırakırsa Deli, akıl insanı bırakırsa Veli. )

( "Deliyim!" demek, bir şey değil. Maharet, zırva bulabilmekte! )

( Velîlik, altın; nebîlik, gümüş kerpiçtir. İlâhî zevk ve saltanat makamına "Altın kerpiç", Peygamber'in, kişileri davet etmek için indiği tenezzül makamına da "Gümüş kerpiç" denilmiştir. )


- DELİ ile/değil/yerine "AKLI DALGALI"


- DELİ ile AKILSIZ


- DELİ ile/ve/değil ÂŞIK


- DELİ ile/değil DENÎ


- DELİ ile DÎVÂNE

( Dîvan'dan, bir söz çıkar, âleme sığmaz. Dîvâne'den bir söz çıkar, Dîvân'a sığmaz. )

( "Ârifim ben!" diye hiçbir kimseye ta'n etme sen,
Defter-ü-divâna sığmaz söz gelir, dîvâneden!
[ Bâyezîd-i Bistâmî, bir tımarhanenin önünden talebeleriyle birlikte geçiyormuş.

Onlara ders vermek üzere hekime sorar:
"Sen akıl hastalıklarına çare buluyorsun, günah derdine de bir çâre var mı?"

Hekim, başını kaşıya dursun,
bir deli yanıt verir:
"İstiğfar kökünü tövbe yaprağıyla karıştırmalı,
gönül havanına koyup tevhid tokmağıyla dövmeli,
insaf eleğinden eleyip gözyaşıyla hamur etmeli,
aşk ateşinde pişirip muhabbet balıyla karıştırmalı
ve kanaat kaşığıyla da gece gündüz yemeli!"

Delinin bu sözü bittikten sonra, Bâyezid-i Bistâmi şöyle der:

"Ârifim ben!" diye hiçbir kimseye ta'n etme sen,
Defter-ü-divâna sığmaz söz gelir, dîvâneden!] )

( Harabât ehlini hor görme şâkir
Defîneye mâlik vîrâneler var )

( Defter-i irfâna sığmaz söz gelir divâneden - İsmail Güleç )


- DELİ ile/değil MECZUB

( "Deliyim!" demek, bir şey değil. Önemli olan, zırva bulabilmekte! )

( Delileri, zihinlerini yorarak sınarlardı. Zihin yorulunca kendini bırakır, delilik hali varsa böylece meydana çıkardı. )

( Delilerin sınavı, posteki saymaktı. )

( Akl-ı maaş'tan kayan. İLE Akl-ı maad'dan kayan. )

( Maddî ve siyasi iradedeki boşluk artırır. İLE Manevî alandaki boşluk artırır. )


- DELİ ile MİSTİK

( Zihnin altında ezilirsek. İLE Zihni aşabilirsek. )


- DELİ ile SUÇLU


- DELİ ile VELÎ ile ÖLÜ

( Kendini kurtarmış. İLE Kendini kurtarmışlıkla birlikte bir başkasını daha kurtarabilme olanağı/kudreti bulunan. İLE ... )

( [Sürekli] Anlaşılmaya çalışan. İLE/VE Anlamaya çalışan. İLE Anlayabileceği bir şeyi kalmayan. )

( ... İLE Ermiş, seven, dost, sahip. | Tüm işlerini, Allah'a sunan kişi. İLE ... )

( Akıl, baştan çıkarsa. İLE Dünya, senden çıkarsa. İLE Sen, dünyadan çıkarsan. )


- DELİCE

( Buğdaygillerden, genellikle buğday tarlalarında yetişen, tohumu zehirli, yabani bir bitki. [Lat. LOLIUM TEMULENTUM] )


- DELİK DEŞİK (ETMEK)


- DELİK[Tr.] ile DELÎK[Ar.]

( Dar/küçük açıklık. İLE Gül tohumu. )


- DELİK/YIRTIK ile/değil İLİK


- DELİK ile/değil/yerine AÇIKLIK


- DELİK ile AVGIN

( ... İLE Duvarda, suyun geçmesine yarayan delik. | Üstü kapalı su yolu. )


- DELİK ile AYRIK


- DELİK ile/değil BARBAKAN

( ... İLE/DEĞİL Kale duvarlarında, düşmana ok atmak üzere açılmış delik. )


- DELİK ile BASTİKA[İt. < PASTECA]

( ... İLE Bir yelken serenine ya da herhangi bir ağaca açılan delik. )


- DELİK ile CIRNIK

( ... İLE Set duvarlarında, su akacak delik. )


- DELİK ile ÇİZİK


- DELİK ile/ve/değil/< GEDİK/RAHNE[Fars.]


- DELİK ile GÖZENEK

( HOLE vs. PORE )


- DELİK ile KESİK


- DELİK ile LOMBAR[İt.]

( ... İLE Gemi bordalarına, küpeştelerine açılan, dörtgen biçiminde delik. )


- DELİK ile OYUK


- DELİK ile YARIK


- DELİK ile YURDU

( ... İLE İğne deliği. )


- DELİKLİ KURUŞ ile/ve/||/<> KIRTILLI KURUŞ

( )


- DELİL:
İZHAR EDİCİ ile/ve/||/<> İSPAT EDİCİ


- DELİL ile/ve DAYANAK


- DELİL ile/ve GEREKÇE

( PROOF vs./and JUSTIFICATION )


- DELİL ile/ve İSPAT/İSBAT

( Önermeleri, kıyası sağlayacak biçimde düzenlemek. İLE/VE ... )

( PROOF vs./and TO PROVE )


- DELİL ile/ve/||/<> MÜLHAK DELİL

( … İLE/VE/||/<> 16 delil çeşidi bulunmaktadır. bkz. İslâm Hukuku Nazariyatı - Sava Paşa] )


- DELİL ile/ve SONUÇ

( Her delilden, her sonuç çıkarılamaz! )


- DELİL değil/yerine/= TUTAMAK


- DELİLİK ile AMOK

( ... İLE Öldürücü delilik. [Malezya'da] )


- DELİLİK ile/değil/yerine GÜVENİLİR "DELİLİK"


- DELİLİK ile/ve/değil İNANÇ/İMAN


- DELİLLER [HEM PAYLAŞILABİLİR, HEM DE PAYLAŞILMAZ; NE PAYLAŞILIR, NE DE PAYLAŞILMAZ]


- DELİLLER [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]


- DELÎLU'L-HİTÂB[Ar.] ile FEHVA'L-HİTÂB[Ar.]


- DELİOTU ya da KUDUZOTU

( Turpgillerden, bahçelere süs olarak dikilen bir bitki. )

( ALYSSUM )


- DELİSİ OLMAK ile/ve/ne yazık ki/||/<>/> NANKÖRÜ OLMAK

( Ulaşamadıklarının. İLE/VE/NE YAZIK Kİ/||/<>/> Ulaştıklarının. )


- DELIVERANCE vs. TO BECOME FREE


- DELK[Ar.] ile DELK[Ar.]

( El ile ovma, sürtme, ovuşturma/ovuşturulma. İLE Eski giysi, yamalı dilenci hırkası. | Dervişlerin giydiği eski aba ve yırtık cübbe. )


- DELV[Ar.] ile ZENÛB[Ar.]


- DEM'ÂN[Ar.] ile DEMÂN[Ar.]

( İçi pek dolu, ağzına kadar dolu kap. İLE Heyecanlı, hiddetli. | Kükremiş. | Bağırıp çığırma. | Heybetli, zorlu. | Vakit, zaman. )


- DEM[Ar. çoğ. DİMÂ'] ile DEM'[Ar.] ile DEM[Ar.]

( Kan. İLE Gözyaşı. Gözyaşı dökme. İLE Soluk/nefes. | İçki. | An, vakit, saat, zaman. )


- DEM[Ar.] ile DEM[Fars.]

( Kan. İLE An. | Zaman, çağ. | Soluk/nefes. | İçki. | Hazırlanan çayın renk ve koku bakımından, istenilen durumu. | Koku. | Pişirilen yemeklerin, yenilecek kıvama gelmesi. )


- DEM ile DEHR


- DEM ile/ve DEHR

( An. İLE/VE An. | Gökkubbenin tamamı. | Felek. | Çağ. )


- DEM ve/||/<> GAM ve/||/<> SERENCÂM[Fars.]

( Olsun! VE/||/<> Olmasın! VE/||/<> Hayrolsun! )


- DEMAGOJİ ile POLEMİK

( ... İLE Yazarak/yazılı tartışma.[söz dalaşı vs. değildir!] [İSTİŞ'ÂR: Yazı ile bildirilmesini isteme.] )


- DEMAGOJİ ile TOTOLOJİ


- DEME, NEFES: Alevî ve Bektâşî şiiri.


- DEME!
"TARLADA HASADIM VAR" ve/||/<> "EVLÂDIM VAR"

( Eline geçmedikçe. VE/||/<> El koynuna girmedikçe. )


- DEMEDİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DENİLMEDİ

( Karl Marx, "Din, halk için afyondur" demedi!
Adam Smith, "Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler" demedi!
Thomas Hobbes, "İnsan, insanın kurdudur" demedi!
Niccolò Machiavelli, "Her şey mübahtır" demedi!
İbn Haldun, "Coğrafya, kaderdir" demedi!!! )


- DEMEDİKLERİMİZİ DEMESİNLER ile/değil/yerine/||/<>/< "İSTEDİKLERİNİ DESİNLER"


- DEMEK ile SÖYLEMEK

( Sözün aktarımı/seslendirilişi. İLE Düşüncenin/kavramın/olgunun/durumun bildirimi/paylaşımı. )


- DEMET ile SALKIM

( BUNCH vs. WISTERIA/WISTARIA )

( BÂKA ile UNKUD[çoğ. ANÂKID] )


- DEMETER

( Bereket tanıçası. )


- DEMİR KİLİSE:
İSTANBUL'DA ile/ve/<> ARJANTİN'DE ile/ve/<> AVUSTURYA'DA


- DEMİR(Fe) DEMİR

( Ferrum )


- DEMİR ile BAKIR/TUÇ

( ... İLE Atom numarası: 29 | Atom ağırlığı: Cu = 63,54 )

( Bakır/Bronz/Demir üretimin tarihsel gelişimi: M.Ö. 20.000: Cilâlı Taş Devri M.Ö. 10.000: Buzul çağının sona ermesi. M.Ö. 6.000: TÜRKİSTAN/ANO'da bakır devri. M.Ö. 5.500: ELAM'da bakır devri. M.Ö. 5.000: MISIR'da bakır devri. M.Ö. 4.500: TÜRKİSTAN/ULU-KEM'de bronz devri. M.Ö. 2.000: MISIR'da bronz devri. M.Ö. 1.200: MISIR'da demir devri. M.Ö. 1.200: TRUVA'da demir devri. )

( IRON vs. COPPER )


- DEMİR ile/ve ATEŞ


- DEMİR ile/ve ATEŞ


- DEMİR ile ÇELİK

( ... İLE Demire, %2 karbon katılarak. / Karbon oranının azaltılmasıyla. )

( HESPAIDOS: Demir tanrısı. )

( LAHOR ÇELİĞİ )

( IRON vs. STEEL )

( ... ile PULAT )


- DEMİR ile EKŞİ

( ... İLE Ateş karıştırmaya yarayan demir. )


- DEMİR ile/ve/değil/||/<>/< EMİR

( "Emir, demiri keser." )


- DEMİR ile GLOKONİ[Fr.]

( ... İLE Koyu yeşil renkli, hidratlı doğal demir ve potasyum silikat. )


- DEMİR ile/değil HEME DEMİR


- DEMİR ile HERDA

( ... İLE Hurda demir. )


- DEMİR ile İĞDEMİR

( ... İLE Marangozlukta, ağaç delmek için kullanılan çelik araç. )


- DEMİR ile METAL


- DEMİR ile/ve/<> NALÇA[Ar., Fars.]

( ... İLE/VE/<> Ayakkabıların altına çakılan demir. )


- DEMİR ile ŞERİTLİ DEMİR KAYALARI


- DEMİRHİNDİ ile

( Baklagillerden, sıcak iklimlerde yetişen bir ağaç. | Bu ağacın meyvesi. | Bu meyveden yapılan şerbet. | Pinti, hasis. )


- DEMİRKAPI ile DEMİRKAPI ile DEMİRKAPI

( Sarayburnu'nda bulunan deniz surları kapılarından biriydi. [Demiryolu yapımı sırasında yıkılmıştır.] İLE Eyüp'te bir semt. İLE Hoca Paşa mahallesi. )

( Haçlılar ile Osmanlılar'ın İstanbul'u alırken kente girdikleri kapılardan biri. İLE ... İLE ... )


- DEMİRYOLU ile/ve/<> HİCAZ DEMİRYOLU

( ... İLE/VE/<> 2666 taş/kâgir köprü ve menfez, 7 demir köprü, 9 tünel, 96 istasyon, 7 gölet, 37 su deposu, 2 hastahane ve 3 atölye yapılmıştır. [8 yılda tamamlanmıştır.] )


- DEMLENME ile "TATLANMA"


- DEMOGRAFİ/DEMOGRAPHY[İng.] değil/yerine/= NÜFUS BİLİMİ


- DEMOGRAFİ değil/yerine/= ÇOĞABİLİM


- DEMOGRAFİK/DEMOGRAPHİC[İng.] değil/yerine/= NÜFUS BİLİMSEL


- DEMOGRAFİK değil/yerine/= ÇOĞABİLİMSEL/ÇOĞASAL


- DEMOKRASİ:
DEMOS ve/+/||/<>/> KRATOS

( Halk. VE/+/||/<>/> Tanrısal güç. )


- DEMOKRASİ:
DİSİPLİN REJİMİ ile/değil DİSİPLİNLİ REJİM


- DEMOKRASİ ile/ve/değil !SIRA


- DEMOKRASİ değil/yerine/= ELERKİ


- DEMOKRASİ ve/||/<> GÜVENLİK ve/||/<> EKONOMİ ve/||/<> İKLİM


- DEMOKRASİ ile/ve/değil/||/<>/> PİYASA DEMOKRASİSİ


- DEMOKRASİ ile SANDIK

( Her demokrasi olan yerde/ülkede sandık vardır fakat her sandık olan yerde/ülkede "demokrasi vardır" diyemeyiz. )


- DEMOKRASİ ile/ve TEMSİLÎ DEMOKRASİ

( 500 kişiye kadar uygulanabilen. İLE/VE Temsilcilerle uygulanabilen. )


- DEMOKRATİK MEŞRÛİYET / KARİZMATİK MEŞRÛİYET

( Kedigillerden, enine siyah çizgili, koyu sarı postu olan, Asya'da yaşayan çevik ve yırtıcı hayvan (Felis tigris). )


- DEMOKRATİK TOPLUMUN GEREĞİNDE:
ÖLÇÜLÜLÜK ve/||/<> ZORLAYICI TOPLUMSAL GEREKSİNİM ve/||/<> SON ÇÖZÜM İLKESİ


- DEMOKRİTOS ATOMCULUĞU ile/ve/||/<> PLATON KOZMOLOJİSİ

( Fiziğin, Pisagor'cu süreksiz nicelik üzerinden, Zaman Paradoksları'na göre yeniden kuruluşu. İLE/VE/||/<> ... )


- DEMON ile DAIMON


- DEMONSTRASYON/DEMONSTRATION[İng.] değil/yerine/= TANITIM GÖSTERİSİ


- DEMORALİZASYON değil/yerine/= ÖZCÜL GÜÇ YİTİMİ


- DEMORALİZE OLMAK/ETMEK değil/yerine/= ÖZCÜL GÜCÜNÜ YİTİRMEK/BOZMAK


- DEMOS ile ETNOS

( Ülkü birliği. Bir düşünce üzerinde buluşan topluluk. İLE Kan birliği. Aynı gen havuzunu paylaşan bireylerin oluşturduğu topluluk. )


- DENDENE[Ar.] ile DENDENE[Ar.]

( Sözü, açık söyleme. İLE Ağır ağır, dudak kıpırtısıyla söylenilen söz, mırıltı, homurdanma. )


- DENDİĞİNDE ile DENİLDİĞİNDE


- DENDROGAM

( Soyağacı. )


- DENEME SÜRECİ ile DEMLENME SÜRECİ


- DENEME-YANILMA ile/ve/bazen/ne yazık ki DENEME-"YAMULMA"


- DENEME ile DENETLEME


- DENEME ile/değil DENEYİM


- DENEME ile/ve/değil SAĞLAMA

( [not] TO TEST vs./and/but TO CHECK )


- DENEMEK > TAKLİT ETMEK değil/yerine/></> DÜŞÜNMEK

( En acı olan. > En kolay olan. DEĞİL/YERİNE/<>/> En akıllıca olan. )


- DENEMEK ile/ve SINAMAK

( TO TEST vs./and TO EXAMINE )


- DENENEBİLİR/LİK ile/ve/||/<>/> DENETLENEBİLİR/LİK


- DENETİM/KONTROL ile/ve DENEME

( En önemli sözcük "Denemek"tir. )

( Başarıncaya kadar denemeye devam edin! )

( CONTROL vs./and TEST )


- DENETİMCİ/LİK ile/ve/<> KATILIMCI/LIK


- DENETİMLİ SİNİRCE/NEVROZ ile DENETİMSİZ SİNİRCE/NEVROZ ile ÇILDIRI/PSİKOZ

( İdeoloji. İLE Psikiyatrik. İLE Kendi sınırlarını da aşarsa. )


- DENETLEME

( CONTROL )


- DENETLEME:
ÜRETİM ÜZERİNDEN ile/ve/değil/||/<>/< TÜKETİM ÜZERİNDEN


- DENETLEME ile/ve TEKRAR

( INSPECTION vs./and REPETITION )


- DENETLENEMEZLİK ve/<> DÖNÜŞÜM


- DENETLEYEBİLMEK ile/ve/= BİLMEK

( ABLE TO INSPECT vs./and/= TO KNOW )


- DENEY [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]


- DENEY [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]


- DENEY BİLİMLERİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BİLİM


- DENEY VE GÖZLEM ve/||/<> ÖLÇÜ VE YÖNTEM


- DENEY ile/ve/değil DENEME


- DENEY ile/ve/||/<>/> DENETIMLİ DENEY


- DENEY ile/ve DENEYİM

( Dışta. İLE/VE İçte. )

( En önemli sözcüklerden biri, "Denemek"tir. )

( Yoğun bir deneyim yaşayan kişi, güven ve cesâret yayar. )

( Geçmiş deneyimlere göre davranmayalım, yeniden ve tekrar tekrar deneyelim. )

( Doğrudan deneyim, en son kanıttır. )

( Deneyim eşsizdir/benzersizdir, kuşku götürmez ve yanlış anlaşılmaz. )

( Sürekli olan deneyimlenemez, çünkü onun sınırları yoktur. )

( Tüm deneyim, zihindedir. )

( Denemezsek, saplanıp kalırız. )

( Deneyelim! Her seferinde, bir adım daha kolaydır. )

( Deneyin ve yine deneyin! )

( Tekrar deneyin! Denemeye devam edersek, bir şey olabilir. )

( Başarıncaya kadar, denemeye devam edelim! )

( Laboratuvarda. İLE/VE Kişi(ler)de/ki. )

( Outside. VS./AND Inside.
Experiment anew, don't go by past experience.
Direct experience is the final proof.
The experience is unique and unmistakable.
The continuous cannot be experienced, for it has no borders.
All experience is in the mind.
If you don't try, you are stuck.
Try. One step at a time is easy.
Try and try again.
Try again. If you keep on trying, something may happen.
You just keep on trying until you succeed. )

( Nesnel. İLE/VE Öznel. )

( EXPERIMENT vs./and EXPERIENCE )


- DENEY ile/ve DÜZENEK


- DENEY ile/ve/değil/yerine/||/<>/< GİRİŞİM


- DENEY ile/ve GÖZLEM

( EXPERIMENT vs. OBSERVATION )


- DENEY ile/ve/<> SORU

( EXPERIMENT vs./and/<> QUESTION )


- DENEY = TECRÜBE = EXPERIENCE, EXPERIMENT[İng.] = EXPÉRIENCE[Fr.] = ERFAHRUNG[Alm.] = EXPERIENTIA[Lat.] = EMPEIRIA[Yun.] = EXPERIENCIA[İsp.]


- DENEY ile TEST

( Bilimsel bir gerçeği göstermek, bir yasayı doğrulamak, bir varsayımı kanıtlamak amacıyla yapılan işlem. İLE Birinin, bir topluluğun doğal ya da sonradan kazanılmış yeteneklerini, bilgi ve becerilerini ölçmeye ve anlamaya yarayan sınama. | Doğru yanıtın, seçenekler arasından bulunmasına dayanan bir sınav türü. | Biyolojik bir işlevi ya da değişmez bir niteliği incelenen bireyin tepkisini, örnek olarak alınan normal bireyinkiyle karşılaştırarak ölçmeye ve değerlendirmeye yarayan yoklama. | Bir hastalığın varoluşunu ve niteliğini anlamak için yapılan laboratuvar araştırması. )

( EXPERIMENT vs. TEST )


- DENEY ve YASA


- DENEYCİLİK ile DUYUMCULUK/HİSÇİLİK

( AMPRISM vs. SENSUALISM )


- DENEYCİLİK = İHTİBARİYE = EMPIRICISM[İng.] = EMPIRISME[Fr.] = EMPIRISMUS[Alm.]


- DENEYCİLİKTE:
SAYMAYA YÖNELİK ile VARSAYIMA YÖNELİK

( Bacon. İLE Galileo. )


- DENEYEN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< GÖZLEMLEYEN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DİNLEYEN

( "Aptal/ahmak". İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< "Yarı akıllı". İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Akıllı. )

( DİNLEYEN, DİNLENİR [DİNLEYENİ, DİNLERLER]
DİNLEYEN, DİNLENİR [DİNLEYEN, RAHAT EDER]
DİNLEYEN, DİNLENİR [DİNLEYEN, DİN SAHİBİ OLUR] )


- DENEYEREK DENEYİMLEDİKLERİMİZ ile/ve/||/<> DENEYİMLEYEREK DENEDİKLERİMİZ


- DENEYİM [HEM PAYLAŞILABİLİR, HEM DE PAYLAŞILMAZ; NE PAYLAŞILIR, NE DE PAYLAŞILMAZ]


- DENEYİM [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]


- DENEYİM YAŞAYAN BENLİK ile/ve/<> GÖZLEMLEYEN BENLİK

( Yoğun bir deneyim yaşayan kişi, güven ve cesâret yayar. )

( Gerçek benliğin bulunabilmesi için sahte olanın terk edilmesi zorunludur. )

( Düşüncelerinizi, duygularınızı, sözlerinizi ve eylemlerinizi gözleyin. )

( A man who is intense in his experience will radiate confidence and courage.
The false self must be abandoned before the real self can be found.
Watch over your thoughts, feelings, words and actions. )

( SELF IN EXPERIENCE vs./and/<> SELF IN OBSERVATION )


- DENEYİM:
YAŞLANARAK değil YAŞAYARAK


- DENEYİM ile/ve/<> ANI


- DENEYİM ve ANIMSATMA

( Deneyimi aktaramazsınız fakat yol gösterebilir ve anımsatabilirsiniz. )

( EXPERIENCE and REMIND )


- DENEYİM ile/ve BİRİKİM

( Doğrudan deneyim, tek geçerli doğrulamadır. )

( Geçmiş deneyimlere göre davranmayalım, yeniden deneyelim. )

( Tüm deneyim, imgelemeden doğmuştur. )

( Direct experience is the only valid confirmation.
All experience is born of imagination. )

( EXPERIENCE vs./and ACCUMULATION )


- DENEYİM ile/ve/değil/||/<>/< DENEYEYİM


- DENEYİM ile/ve/||/<> DENEYİMLENİLEN


- DENEYİM ile/ve/||/<>/> DÜZENLEYİCİ DENEYİM


- DENEYİM ile İLM-İ LEDÜN

( Kendi öğrendiğin. İLE Allah'ın öğrettiği. )


- DENEYİM ve/||/<>/> KENDİLİK


- DENEYİM ile KULLANIM

( Deneyim, kişinin başına gelen değil, başına gelenle ne yaptığıdır. )


- DENEYİM ile/ve PAYLAŞIM

( EXPERIENCE vs./and SHARING )


- DENEYİM = TECRİP = EXPERIMENT, EXPERIENCE[İng.] = ERFAHRUNG, EXPERIMENT[Alm.] = EXPÉRIMENTATION, EXPÉRIENCE[Fr.] = EXPERIENTIA


- DENEYİM ile/değil/yerine/> ÜMİT

( Ümit, her zaman, deneyimi yener. )


- DENEYİM ile/ve/||/<> ZİHİNSEL/OLGUSAL DENEYİM


- DENEYİMCİ MATEMATİK ile/ve METAFİZİK MATEMATİK

( Newton. İLE/VE Leibniz. )


- DENEYİME AÇIK/LIK ile/ve/<> DIŞADÖNÜK/LÜK


- DENEYİMLEME ile İÇSELLEŞTİRME

( TO EXPERIENCE vs. INTERNALIZATION )


- DENEYİMLEMEK ile/ve/<>/>/< DEYİMLEMEK


- DENEYİMLEMEK ile/ve/<> GÖZLEMLEMEK


- DENEYİMLENİLEBİLECEK OLANIN "İSTENİLMESİ/BEKLENİLMESİ" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DENEYİMLEMEKTE OLUNAN


- DENEYİMLEYEN ile/ve/||/<> DENEYİMLEME BAĞI ile/ve/||/<> DENEYİMLENİLEN


- DENEYİMSEL TAMAMLIK ile SONUÇLU TAMAMLIK ile TÜMEL TAMAMLIK ile YAKIN GEÇMİŞ TAMAMLIK ile TAMAMLIK GÖRÜNÜŞÜ

( EXPERIENTIAL PERFECT vs. RESULTATIVE PERFECT, PERFECT OF RESULT vs. PERFECT OF PERSISTENT SITUATION vs. ... vs. PERFECT ASPECT )


- DENEYLENEBİLİR BİLGİ ile/ve/değil/<> DENEYİMLENEBİLİR BİLGİ


- DENEYSEL ile/ve/değil DENEYİMSEL


- DENEYSEL ile/ve/<>/değil/yerine RASTLANTISAL


- Denge için DİNLE!!!


- Denge için SUS!!!


- DENGE ve ADÂLET


- DENGE ile/ve/||/<> DENETİM


- DENGE ile/ve/<> DİNGİNLİK


- DENGE ve/=/< DÖNGÜ

( BALANCE and/=/< TRANSFORMATION )


- DENGE ile EŞİTLİK


- DENGE ve/<> HUZUR


- DENGE ve/||/<>/> KONFOR[=> ÇÜRÜME] ve/||/<>/> SORUN ve/||/<>/> KARMAŞA ve/||/<>/> ÇÖZÜMLER/ÇARELER

( En "dengeli" ya da eşit durum, ölümdür. VE/||/<>/> En konforlu durum, çürümedir ve mezarlıktadır. VE/||/<>/> En büyük/ciddi "sorunlar" ile harekete geçilir. VE/||/<>/> En hareketli ortamlarda karmaşa ve kargaşa oluşur. VE/||/<>/> Daha iyi/nitelikli/isabetli çözümler oluş(tur)maya başlarız. )


- DENGE ve/||/<> SÜKÛNET


- DENGELEYİCİLİK ile/ve BÜTÜNLÜK


- Dengeli KONUŞ!!!


- DENGELİ ile/ve/||/<> BÜTÜNLÜKLÜ


- DENGELİ ile/ve/||/<> İYİLEŞTİRİCİ


- DENGİ ile/ve GUARDIA

( Sivrisinekten geçer. İLE/VE Sudan geçen bir parazit. [Bağırsaklara yerleşiyor. 3-4 gün ateş yapıyor. İshal ve gaz çıkışı en önemli işaretleri. Bir hapla bu parazitin yok edilmesi gerekiyor.]
[Papua Yeni Gine'de sıkça karşılaşılan hastalıklar] )


- DENGİNİ ARAMAK/ARAYAN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KENDİNİ ARAMAK/ARAYAN

( "Küçük zihinliler". DEĞİL/YERİNE İleri zihinliler. )


- DENGİNİ BULMAK ile/ve/||/<>/> DENGENİ BULMAK


- DENİR ile DENİLİR


- DENİZ ASLANI/FOK ile DENİZ AYISI/İNEĞİ (MANAT)

( Gebelik süreleri 11 aydır. Her seferinde tek bir yavru doğurur. Doğurunca hemen bir yenisine gebe kalır. İLE 1.5 - 2 m. boyunda, bitkiyle beslenen bir deniz memelisi. )

( SEA LION/SEAL vs. SEA COW )

( PHOCA cum TRICHECHUS MANATUS / ARCTOCEPHALUS URSINUS )


- DENİZ ASLANI ile AVUSTRALYA DENİZ ASLANI

( )


- DENİZ ASLANI ile/değil TAKLİTÇİ AHTAPOT


- DENİZ ASLANI ile YELELİ DENİZ ASLANI

( ... İLE Güney kutbunda yaşarlar. )


- DENİZ BÖRÜLCESİ PİŞİRMEK/KAYNATMAK:
SOĞUK SUDA değil KAYNAR SUDA

( Fokurdayan kaynar suda, ateşi ve haşlama süresini iyi ayarlamak, yumuşamasını sürekli takip etmek gerekir. Saplarından da titizlikle sıyırmayı gerektirir. Üzerine de (sızma) zeytinyağı ve limon sıkarak yemeye hazırdır. [Bitkinin kendi tuzlu olduğundan dolayı da, tuz atmamak gerekir.] )


- DENİZ FOKU ile/ve GÖL FOKU

( ... İLE/VE Sadece Baykal Gölü'nde yaşar. )


- DENİZ KAPLUMBAĞALARI ALT SINIFLARINDA:
SİNİ ile D.KAPLUMBAĞASIGİLLER ile ZEYTİN RENKLİ ile ARCHELON ile PROTOSTEGA ile TOXOCHELYIDAE ile THALASSEMYDIDAE ile PROTOSTEGIDAE

( İki yılda bir çiftleşirler.[Altı yuvaya kadar, her yuvaya yüzden fazla yumurta bırakabilir.][Yavrular, yaklaşık altmış günde yumurtalarından çıkar.] İLE ... İLE ... İLE ... İLE ... İLE ... İLE ... )


- DENİZ KAPLUMBAĞALARINDA:
CARETTA CARETTA/KUTU KAPLUMBAĞASI ile YEŞİL KAPLUMBAĞA/CHELONIA MYDAS

( Caretta Caretta Kaplumbağa'larının yumurtlama dönemi: 25 Mayıs - 30 Temmuz arasında yumurtlama, 01 - 30 Ağustos arasında yumurtadan çıkışlar!!! )

( Özellikle Çıralı - Antalya sahilinde onları izleyerek ve bu ilgi sayesinde sahilin talan edilme girişimlerini engellemeye destek olmanızı rica ederiz!!! )

( Ayakların dış tarafında, iki tırnak bulunur.[Ön ayakları, palet biçimini almıştır. Ön ayaklar, arka ayaklardan daha büyüktür.] İLE Ön ayaklarında, bir tırnak bulunur. )

( Kabukların arkası, kalp biçimindedir. Kabuk, açık renkli; sırt, kırmızı ve kahverengidir. İLE Kabukları daha koyu kahverengidir. )

( Büyüklükleri, 1 m.'dir. 40-150 kg. ağırlığında olabilirler. İLE Büyüklükleri, 1.40 cm. olabilir. 30-100 kg. olanlarına rastlanılabilmektedir. )


- DENİZ KAPLUMBAĞASI ile DERİ SIRTLI DENİZ KAPLUMBAĞASI


- DENİZ KAPLUMBAĞASI ile ŞAHİN GAGALI/GÖKKUŞAĞI PARLAYAN DENİZ KAPLUMBAĞASI

( ... ile Şahin Gagalı Deniz Kaplumbağası )

( ... cum ERETMOCHELYS IMBRICATA )


- DENİZ KULAĞI ile/<> DENİZ KESTANESİ

( Deniz kulağı yavruları, deniz kestanesinin koruması altında olabilir. )


- DENİZ ÖRDEĞİ ile YABAN ÖRDEĞİ/ANGUT ile PEKİN ÖRDEĞİ


- DENİZ OTOBÜSLERİNDE:
AUTHORISED PERSONNEL ONLY yerine ANCAK YETKİLİ KİŞİ GİREBİLİR


- DENİZ SALYANGOZU ile/ve KÖPEK DENİZ SALYANGOZU


- DENİZ SEVİYESİ ile/ve/değil EŞİK


- DENİZ TAŞITLARINDA:
SANCAK ile/ve İSKELE


- DENİZ ÜSTÜ ile/ve DENİZ ALTI


- DENİZ YENGECİ ile TATLI SU YENGECİ

( SERETÂN-I BAHRÎ ile ... )


- DENİZ YILANI ile ÇİZGİLİ DENİZ YILANI ile MERCAN YILANI ile OK YILANI ile MIZRAK YILANI ile SU YILANI

( Hint Okyanusu'ndan Büyük Okyanus'a kadar ılık sahil sularında bulunurlar. Tamamının yüzgeç benzeri bir kuyruğu bulunur ve çoğu onlara yılan balığı benzeri bir görüntü kazandıran yandan basık bir gövdeye sahiptir. Solungaçları bulunmaz ve soluk alabilmek için düzenli olarak yüzeye çıkmak zorunda kalırlar. Bazıları tüm yılanlar arasındaki en güçlü zehire sahiptir. Bazıları uysal yaradılışlı ve sadece uğraşıldıklarında ısırırlarken iken bazıları da daha fazla saldırgandır. 62 türü kapsayan 17 cins bulunmaktadır. İLE Kırmızı olan gövdesinde, halka biçiminde siyah lekeler bulunan bir Amerikan yılanı. İLE Başı pullu, boyu iki metre kadar olan, zehirli ve tehlikeli bir yılan. İLE Andlar'ın doğusunda, Güney Amerika'nın kuzey kesimlerindeki tropik alçak bölgelerinde bulunan bir çukur engerek türüdür. Tanımlanmış herhangi bir alt türü bulunmamaktadır. İLE Suyılanıgillerden, uzunluğu 50 cm. olan, su kenarlarında ve bağlarda yaşayan bir yılan. )

( 50'den fazla deniz yılanı türü bulunmaktadır. )

( Deniz yılanlarının bazıları, en zehirli kara yılanı olan kara mambalar kadar zehirli olabilir. )

( PELAMIS PLATURUS cum ELAPS CORALLINUS cum ZAMENIS GAMONENSIS cum BOTHROPS ATROX cum CERASTES HASSELQUISTII, NATRIX NATRIX )


- DENİZ YILANI ile/değil TAKLİTÇİ AHTAPOT


- DENİZ/GÖL/IRMAK ile/ve/||/<> BALIKLAVA

( ... İLE/VE/||/<> Deniz, göl ve ırmaklarda balık yatağı olan yer. )


- DENİZ/OKYANUS ile/değil BATYAL[< Fr. < Yun.]

( ... İLE/DEĞİL 200 ilâ 1.000 m. arasında derinliği olan deniz. )


- DENİZ ile ARA DENİZ

( ... İLE Okyanuslardan dar ve az derin boğazlarla ayrılan, karaların arasına sokulmuş deniz. )


- DENİZ ve/||/<> DALGA

( Enerji. VE Etki eden enerji. )


- DENİZAĞZI/AHMEZ

( Suyun içinde sürekli açılıp kapanan bir deniz canlısı. )


- DENİZALTI ile BATİSKAF[Fr. < BATHYSCAPHE]

( Deniz yüzeyinin altında ve üstünde yol alabilen savaş ya da araştırma gemisi. İLE Deniz diplerinde inceleme yapmak için kullanılan araç. )


- DENİZALTININ:
SOL KANADI ile/ve/||/<> SAĞ KANADI

( Dışbükey. İLE/VE/||/<> İçbükey. )

( Ön tarafta bulunan sol kanat açılarak, basıncın, alttan itmesi ve motor/pervâne desteğiyle yüzeye çıkılır. İLE/VE/||/<> Ön tarafta bulunan sağ kanat açılarak, basıncın, üstten bastırması ve motor/pervâne desteğiyle dalış yapılır. )


- DENİZANASI ile/ve KUTU DENİZANASI

( ... İLE/VE En zehirlisidir. [Tek bir kerede çıkan zehir, aynı anda 60 yetişkini öldürebilir.] )

( ... İLE/VE Pasifik sularında yaşarlar. )

( ... ile Kutu Denizanası )

( FERC-ÜL-BAHR ile/ve ... )

( JELLYFISH vs./and ... )

( COTYLORHIZA TUBERCULATA cum/et JELLY-FISHUS STIGALOTUS )

( MEDÜZ ile/ve ... )


- DENİZANASI ile PUSULA DENİZANASI


- DENİZASLANI ile AVUSTRALYA DENİZASLANI

( SEA LION vs. AUSTRALIAN SEA LION )


- DENİZASLANI ile FOK

( Daha kalın kürkü vardır. İLE Daha yağlıdır. )

( Kulakları gözle görülür. İLE Arka kanatları arkaya doğru bakar. )

( Fokların gözleri deniz altında bulanık görmez. )

( Fok ile Denizaslanı iskeletlerinin farkları )

( Alttaki. İLE Üstteki. )

( SEA LION vs. SEAL
Denizaslanı ile Fok )

( ZALOPHUS CALIFORNIANUS cum PHOCA )


- DENİZASLANI ile GÜNEY DENİZASLANI


- DENİZATI ile KÜÇÜK/CÜCE DENİZATI

( Denizatlarının dişileri, sırtlarındaki şeritlerden anlaşılmaktadır. )

( ... İLE Endonezya resiflerinde yaşarlar. )


- DENİZATI ile YAPRAKSI DENİZ EJDERİ


- DENİZATI ile YOSUN BİÇİMİNDE DENİZATI

( SEA HORSE vs. SEA HORSE IN THE SHAPE OF MOSS )

( HIPPOCAMPUS HIPPOCAMPUS cum ... )


- DENİZAYGIRI/MORS[Laponca] ile FOK

( ... İLE Tüm memeliler arasında, sütü, en yağlı olandır. [Yavrusunun hızlı büyümesinin zorunluluğundan dolayı][Birkaç hafta içinde sütten kesilirler] )

( Mors/Denizaygırı ile Fok )

( ... ile FUKME )

( WALRUS vs. SEAL[< Sami dilinden] )

( ODOBENUS ROSMARUS cum PHOCA )

( LA MORSA con ... )


- DENİZAYGIRI/MORS ile PASİFİK DENİZAYGIRI

( ... İLE Alaska'da ve Kuzey Kutbu'nda yaşarlar. )


- DENİZÇAKISI

( Kuma, dikine gömülerek yaşayan, çakı diye de adlandırılan, 20 cm. boyunda, ikiçenetli yumuşakça. [Lat. SOLEN] )


- DENİZÇAKISI ile DENİZDANTELİ ile DENİZGERGEDANI ile DENİZHIYARI[HOLOTÜRİT (Yun.)] ile DENİZISIRGANLARI ile DENİZİĞNESİ ile DENİZİNEĞİ/MANATİ[MANATEE] ile DENİZKADAYIFI ile DENİZKAZI ile DENİZKEDİSİ/DENİZMAYMUNU ile DENİZKESTANESİ ile DENİZKIRLANGICI ile DENİZKOZALAĞI ile DENİZKÖPÜĞÜ ile DENİZKULAĞI ile DENİZMARULU ile DENİZMENEKŞESİ ile DENİZÖRDEĞİ ile DENİZÖRÜMCEĞİ ile DENİZPALAMUDU ile DENİZREZENESİ ile DENİZŞAKAYIĞI ile DENİZTARAĞI ile DENİZTAVŞANCILI/BALIKKARTALI ile DENİZTAVŞANI ile DENİZYILANI ile DENİZYILDIZI

( Kuma, dikine gömülerek yaşayan, çakı diye de adlandırılan, 20 cm. boyunda, ikiçenetli yumuşakça. İLE Sıcak denizlere özgü, taşımsı bir tür polip birikintisi oluşturan deniz hayvanı. İLE Balinagillerden, 8-10 m. uzunluğunda, erilinin üst çenesinde iki uzun diş bulunan bir deniz memelisi. İLE Denizhıyarlarından, boyu 25 cm. kadar olabilen, yuvarlak ve yumuşak gövdeli derisidikenli. İLE Salgıladıkları sıvılarla insan derisinde, ısırgan etkisi uyandıran, iri medüzleri içine alan selentereler sınıfı. İLE Yuvarlak somaklı, gövdesi ince ve uzun bir deniz balığı. İLE Amerika ve Afrika'nın tropikal kıyı sularında yaşayan, 2-3 m. uzunluğunda deniz memelisi. İLE Esmer suyosunlarından bir deniz bitkisi. İLE Denizde yaşayan, ayakları yüzgeç biçimindeki tüm kaplumbağalara verilen genel ad. İLE Yazın, kutup bölgelerinde yaşayan, kışın, ılık kıyılara göçen, kısa ve ince gagalı, siyah bacaklı, yabani bir tür kuş, akbaş. İLE Tümbaşlılar takımından, gövdesi ince uzun, büyük başlı, derin ve büyük denizlerde yaşayan bir balık. İLE Hareket edebilen dikenlerle örtülü, yuvarlak kalker kabuklu, derisidikenlilerden bir yumuşakça. İLE Balıkçın. İLE Konik biçimli, kavkısında bir yarık bulunan karındanbacaklı yumuşakça. İLE Lületaşı. İLE Yassı kavkılı, içi sedefli, 10 cm. uzunluğunda bir deniz yumuşakçası. | Açık denizden bir kum setiyle ayrılmış ya da kıyı dilinin gelişmesiyle göl biçimini almış, sığ koy ya da körfez, lagün. İLE Sığ sularda bulunan, ince, levhaya benzeyen yaprakları olan yeşil suyosunu. İLE Çançiçeğinin bir türü. İLE Perdeayaklılardan, kıvrık gagalı, açık denizlerde yaşayan bir kuş, denizördeği, fırtınakuşu. İLE Kabuklu bir böcek türü. İLE Kıyı kayalarının üzerinde, yapışık olarak yaşayan, beyaz kalkerli plakalarla çevrili, koni biçiminde, küçük, kabuklu bir böcek. İLE Maydanozgillerden, deniz kumsallarında bol olarak yetişen, ıtırlı bir bitki. İLE Kayalıklara yapışık olarak yaşayan, dokunaçları çok ve uzun, güzel renkli bir polip türü. İLE İkiçenetli kabuklu bir yumuşakça türü. İLE Ağız dokunaçları geniş ve etli, uzun, çıplak gövdeli deniz yumuşakçası. İLE Yılanlar takımından, çok zehirli, kürek biçiminde, yassı kuyruklu, Hint ve Pasifik Okyanuslarında yaşayan bir hayvan. İLE Denizyıldızlarından, yıldız biçiminde, beş kolu olan, kayalıklar üzerinde yaşayan derisidikenli. )

( SOLEN cum MİLLE POROS cum MONODON MONOCEROS cum HOLOTHURION cum ... cum SYNGNATHUS ACUS cum HYDRODAMALIS GIGAS cum ALARIA ESCULENTA cum BERNICLA cum CHIMAERA MONSTROSA cum ECHINUS ESCULENTUS cum STERNA HIRUNDO cum CONUS cum ... cum HALLOTIS cum ULVA LACTUCA cum ... cum THALASSSIDROMA PELAGICA cum MAJA SQUINADO cum BALANUS cum CRITHMUM MARITIMUM cum ANEMONIA ACTINIA cum PECTEN cum PANDION HALIATAETUS cum CYCLOPTERUS LUMPUS cum HYDROPH'S cum ASTER )


- DENİZCİLİK ile/ve ASTRONOMİ


- DENİZCİLİK ile GEMİCİLİK


- DENİZCİLİK ile ÜSKÜDAR VAPURU FACİASI

( )


- DENİZE EN UZAK BAŞKENT:
ULAN BATUR

( Dünyanın en soğuk başkenti olarak görenler de vardır. )

( 1778 yılında kurulmuştur. Halha dilinde, "Kızıl Kahraman" anlamına geliyor. Deniz seviyesinden yüksekliği 1350 m. Dört dağın çevrelediği kentte, yazın sıcaklık 30 dereceye yükselirken, kışın -30 dereceye kadar düşebiliyor. Pekin ile St. Petersburg arasındaki "Çay yolu" üzerinde yer almaktadır. )


- DENİZFİLİ ile GÜNEY DENİZFİLİ

( ... İLE Erilleri, dişillerinden 6 kat daha büyüktür.[4 ton ağırlığındalardır.] )

( Suyun altında, 2 saat kalabilirler. [1.5 km. derine inebilirler.][Vurgundan kaçınabilmek için ciğerlerindeki tüm havayı boşaltırlar ve damarlarındaki emilmiş olan oksijeni kullanırlar.][Daldıklarında, kalp atışları dakikada 94'e kadar düşer.] )

( Gövdelerinde, çoğu memelinin 2 katı kadar kan vardır. )

( ELEPHANT SEAL vs. SOUTH ELEPHANT SEAL
Deniz Fili ile Güney Deniz Fili Deniz Fili )

( ... cum MIROUNGA LEONINA )


- DENİZİN:
"KABARMASI" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DALGALANMASI


- DENİZİNEĞİ ile DUGONG


- DENİZİNEĞİ ile STELLER DENİZİNEĞİ

( ... İLE Ne yazık ki, soyu tükenmiştir. :( )


- DENİZKIZI ile DENİZ KIZI

( Balık. İLE Mitoloji. )


- DENİZLİ ile/ve VAN ile/ve MALATYA ile/ve NİĞDE ile/ve UŞAK ile/ve ISPARTA


- DENİZYILDIZI ile GÜNEBAKAN DENİZYILDIZI

( Kevgire benzeyen ve Madreporite adı verilen açıklıklarından içeri deniz suyunu alır ve içerideki mekanizmayla ayak tüplerine dağıtır. [Suyu sürekli alıp vererek şaşırtıcı biçimde hızlı hareket eder. (Bazı türleri dakikada 1 metre gidebilmektedir.)] )

( Alt kısımlarını kaplayan çok görevli yüzlerce tüp bacak bulunur. [Soluk almak, hareket etmek ve kendini avına yapıştırmak üzere] )

( Bacaklarının ucunda ışık algılayıcısı görevi gören "göz noktaları" bulunur. )

( Her bir bacak üstünde büyük eşeysel örgenler bulunur fakat bu örgenlerini açamadıkları için erili dişilden ayırmak olanaksızdır. )

( Yumurtlarken öbekler oluştururlar. [Eril olanlar yumurta görürse spermlerini suya bırakır. Dişiller etrafta sperm görürse bir seferde 2.5 milyon kadar yumurta salabilir. ] ( Derilerindeki duyu hücreleri sayesinde avlarının etrafa saldığı kokular, koku tüyleri aracılığıyla algılanır ve kimyasal değişime tepki verilir. )

( "Ön"leri ya da "arka"ları yoktur. [Yıldız şeklinde olmalarından dolayı] )

( Bir ağzı ve bir kloak'ı bulunur. [Ağız altta, kloak üstte!] )

( Bir parçaları kopsa bile yeniden oluşturabilmektelerdir. [Linckia türü, büyük bir bölümünü bile tekrar oluşturabilir. (Büyük bir kol, küçük bir gövde ve dört küçük kol olarak başlar.)] )

( Olgunlaşmış olanlarının dikenli derileri kendilerini kızdıracak herşeyi sokabilecek küçük kıymıklarla kaplıdır. )

( Asalaklardan korunmak için kendi derilerini tımar edebilirler. [Luidia adlı türü, yakalandığı zaman bir anda kendini parçalara ayırabilir.] )

( İstiridyelere yaklaşık 30 dk. boyunca uyguladığı düşük basınçla kabuklarını açtırırlar. )

( 1600 kadar türü bilinir. )

( ASTER )

( NECM-ÜL-BAHR ile ... )

( STARFISH vs. ... )


- DENİZYILDIZI ile GÜNEŞ DENİZYILDIZI


- DENİZYILDIZI ile TRİTON DENİZYILDIZI


- DENK/LİK ile/ve ÖZDEŞ/LİK


- DENK ile KÜFÜV

( ... İLE Birbirine benzeyen ya da yakışan. )


- DENKLEM DERECELERİ/TİPLERİ


- DENKLEM ile/ve ÇOK BİLİNMEYENLİ DENKLEM/LER

( EQUATION vs./and POLYNOMIAL EQUATION/S )


- DENKLEMLERDE EŞİKLER:
PİSAGOR ile/ve/||/<>/> LOGARİTMA ile/ve/||/<>/> TÜREV ile/ve/||/<>/> KARMAŞIK SAYI

( )

( )


- DENKLİK ile/ve/<> BÜTÜNLÜK


- DENKLİK ile İZDÜŞÜM


- DENKÖBEKLER/SONSAL SINIFLAMALAR/KATEGORİLER:
ARİSTOTELES'TE ile/ve/<>/> FARABÎ'DE ile/ve/<>/> KANT'TA

( * TÖZ/CEVHER
* NİCELİK/KEMMİYET
* NİTELİK/KEYFİYET
* GÖRELİLİK/İZÂFET
* MEKÂN
* ZAMAN
* KONUM
* MÜLKİYET
* FİİL
* İNFİAL

ile/ve/<>/>

* TÖZ/CEVHER [ALİ]
* GÖRELİLİK/İZÂFET
* NİCELİK/KEMMİYET [KISA]
* NİTELİK/KEYFİYET [SARIŞIN]
* ZAMAN/METÂ [BUGÜN]
* YER/EYN [ÇARŞIDA]
* DURUM/KONUM(VAZ'I) [AYAKTA DURUYOR]
* SAHİP/MÂLİK OLMA(LE) [AHMET'İN KALEMİ]
* ETKİNLİK(EN YEF'AL) [BÜKÜYOR]
* EDİLGİNLİK(EN YENFA'AL) [BÜKÜLÜYOR]

ile/ve/<>/>

* NİCELİK: BİRLİK | ÇOKLUK | TÜMEL
* NİTELİK: GERÇEKLİK | YOKSUNLUK | SINIRLILIK
* BAĞINTI: NESNE VE ÖZELLİĞİ | NEDEN VE ETKİ | TOPLULUK
* MODALİTE: OLASILIK | VARLIK | ZORUNLULUK )


- DENOUNCE/DISSOLUTION >< RATIFICATION

( Fesih. >< Onay. )


- DENSE vs. "HEAVY"


- DENSE vs. BUSY


- DENSITY vs./and SHARING


- DENSİZ/LİK ile/ve/<> DANGALAK/LIK ile/ve/<> DALYARAK/LIK


- DENSİZ/LİK ile/ve/<> PATAVATSIZ/LIK


- DENTROLOJİ

( Ağaç bilimi. )


- DENY vs. REJECTION vs. OBJECTION


- DEONDROKRONOLOJİ

( İklim değişikliklerini inceleyen bilim dalı. )


- DEONTOLOJİ(ÖDEV BİLİMİ) = İLM-İ VEZAİF = DEONTOLOGY[İng.] = DÉONTOLOGIE[Fr.] = DEONTOLOGIE[Alm.]


- DEONTOLOJİ/DEONTOLOGY[İng.] değil/yerine/= MESLEK AHLÂKI BİLİMİ


- DEONTOLOJİ/K değil/yerine/= ÖDEVBİLİM/SEL / ÖDEVSEL


- DEONTOLOJİST değil/yerine/= ÖDEVBİLİMCİ


- DEONTOLOJİZM değil/yerine/= ÖDEVBİLİMCİLİK


- DEPAR[Fr.] değil/yerine ÇIKIŞ


- DEPARTMAN değil/yerine/= BÖLÜM


- DEPENDENCE vs. ATTACHMENT


- DEPENDENT vs. DEPENDANT


- DEPLASMAN/DISPLACEMENT[İng.] değil/yerine/= YER DEĞİŞTİRME


- DEPLAZMOLİZ değil/yerine/= SU ALMA/YUTMA


- DEPLESYON/DEPLETION[İng.] değil/yerine/= TÜKENME | SİLINME


- DEPO[Fr. < DÉPÔT] ile HANGAR[Fr. < Cerm.]

( Korunmak, saklanmak ya da gerektiğinde kullanılmak için bir şeyin konulduğu yer, ardiye. | Bir malın toptan satıldığı ve çokça bulunduğu yer. | Ordu mallarının saklandığı, bakımlarının yapıldığı yer, debboy. İLE Uçak, araba, tarım aracı, eşya gibi nesneleri barındırmaya yarayan, kapalı yer. )


- DEPO/KÖMÜRLÜK değil/yerine EV/OFİS/APARTMAN/PARK


- DEPO değil/yerine/= YIĞ


- DEPOLANANIN DİLİ ile/ve/değil/yerine KULLANILANIN DİLİ


- DEPOLARİZASYON/DEPOLARIZATION[İng.] değil/yerine/= KUTUPSUZLAŞMA


- DEPOZİT değil/yerine/= GÜVENCE AKÇESİ


- DEPREM, ÖLDÜRMEZ ve/||/<> KUSURSUZ CİNAYET YOKTUR

( [ne yazık ki]/[fakat] Kötü yapı öldürür. VE/||/<> Kusurlu soruşturmalar vardır. )


- DEPREM ve/||/<> YANGIN

( )


- DEPREMDE:
ÇÖKMEK ile/ve/||/<> KAPANMAK ile/ve/||/<> TUTUNMAK

(



)


- DEPREMDE:
P DALGASI ile/ve/> S DALGASI


- DEPREMDE:
RICHTER ÖLÇÜMÜ ile/ve/yerine MMS[Moment Magnitude Scale-Moment Büyüklüğü Ölçeği]

( 600 km.lik mesafede meydana gelen sismik dalgaları ya da titreşimi ölçer. İLE/VE/YERİNE Depremin açığa çıkardığı enerjinin ifade edilmesidir. Fayın iki parçası arasındaki kayma mesafesini etkilenen toplam alanla çarpar. )

( Depremde İlk 72 Saat )

( Deprem nedir?
Yer kabuğu içindeki kırılmalar nedeniyle ani olarak ortaya çıkan titreşimlerin dalgalar halinde yayılarak geçtikleri ortamları ve yer yüzeyini sarsma olayına denir.

Deprem, insanın hareketsiz kabul ettiği ve güvenle ayağını bastığı toprağın da oynayacağını ve üzerinde bulunan tüm yapılarında hasar görüp, can kaybına uğrayacak biçimde yıkılabileceklerini gösteren bir doğa olayıdır.

Depremin nasıl oluştuğunu, deprem dalgalarının yer yuvarı içinde ne biçimde yayıldıklarını, ölçü aletleri ve yöntemlerini, kayıtların değerlendirilmesini ve deprem ile ilgili öteki konuları inceleyen bilim dalına "sismoloji" denir.

Magnitüd(büyüklük) ve şiddet arasındaki fark nedir?
Magnitüd(büyüklük), depremin kaynağında açığa çıkan enerjinin bir ölçüsü; şiddet ise depremin yapılar ve insanlar üzerindeki etkilerinin bir ölçüsüdür. Depremlerin ardından açıklanan 4.1, 5.6, 3.2 gibi sayılar, depremin büyüklüğüdür.

Depremin magnitüdü (büyüklüğü) nasıl ölçülür?
Depremin magnitüdü, belirli bir zaman diliminde kaydedilen sismogram üzerindeki deprem dalgalarının genliğinin logaritması olarak tanımlanır.

ML (Richter Ölçeği): 1930 yılında Charles Richter tarafından geliştirilmiştir ve dalga genliğinin logaritması olarak tanımlanır. Açıklanan ölçümlerde depremin farklı dalgalarına göre MB, MS, MW ve MD olarak verilen büyüklükler Richter ölçeğine göre hesaplanan diğer büyüklük birimleridir.

Depremin şiddeti nedir?
Depremin yer yüzeyindeki etkileri depremin şiddeti olarak tanımlanır. Şiddetin ölçüsü, kişilerin deprem sırasında uykudan uyanmaları, mobilyaların hareket etmesi, bacaların yıkılması ve toplam hasar gibi çeşitli kıstaslar göz önüne alınarak yapılır. Şiddeti tanımlamak için birçok ölçek geliştirilmiştir. Bunlardan en yaygın olarak kullanılanı Değiştirilmiş Mercalli Şiddet Ölçeğidir (Modified Mercalli (MM) Intensity Scale). Bu ölçek, Romen rakamları ile belirlenen 12 düzeyden oluşur. Hiçbir matematiksel temeli olmayıp tamamen gözlemsel bilgilere dayanır.

P ve S dalgası nedir?
P dalgası: Kayıtçılara ilk ulaşan deprem dalgasıdır. Hızı kabuğun yapısına göre 1.5 ile 8 km/sn arasında değişir. Tanecik hareketleri yayılma doğrultusundadır (boyuna dalga). Yıkım etkisi düşüktür.
S dalgası: Kayıtçılara ikincil olarak ulaşan deprem dalgasıdır. Hızı P dalgası hızının yüzde 60'ı ile yüzde 70'i arasında değişir. Tanecik hareketleri yayılma doğrultusuna dik ya da çaprazdır (enine dalga). Yıkım etkisi yüksektir.

Artçı Deprem(Aftershock) nedir?
Ana depremi izleyen daha küçük sarsıntılar dizisidir.

Artçı Depremler(Aftershocklar) ne kadar süre ile devam eder?
Belirli bir süresi yoktur, 1 ay da olabilir 2 yıl da...
Depremin süresi ne kadardır?
Bir ile doksan saniye arasında değişir.

Depremler önceden belirlenebilir mi?
Var olan koşullarda depremin önceden belirlenmesi olanaksızdır.

Fay nedir?
Yer kabuğunu oluşturan kayaçların bir yüzey boyunca kırılması ve oluşan iki parçanın birbirine göre göreceli olarak yer değiştirmesidir.

Kuzey Anadolu Fay Hattı nedir?
Doğu'da Karlıova ile Batı'da Mudurnu vadisi arasında Doğu-Batı doğrultusunda bir yay gibi uzanır. Dünyanın en etkin ve en önemli kırık hatları arasında yer alan Kuzey Anadolu fay hattının uzunluğu yaklaşık 1200 km.'dir; genişliği ise 100 m ile 10 km arasında değişir.

Deprem olan her yerde fay var mıdır?
Eğer yoksa bile yeni bir tane oluşmuştur.

Deprem nerelerde oluşur?
Deprem herhangi bir yerde ve herhangi bir zamanda oluşabilir. Genel olarak depremlerin kabuğu oluşturan levhaların sınırlarında oluştuğu söylenilebilir. Dünyanın çeşitli yerlerinde benzer nitelikte depremlerin tekrarlandığı gözlemlenmiştir ve bu kesiler hep levha sınırlarıdır. Depremlerin yoğun olarak gözlendiği bölgeler yeryüzünde üç ana kuşak oluşturur.

Kuşak (Pasifik Deprem Kuşağı): Şili’den kuzeye doğru Güney Amerika kıyıları, Orta Amerika, Meksika, ABD’nin batı kıyıları ve Alaska’nın güneyinden Aleutian Adaları, Japonya, Filipinler, Yeni Gine, Güney Pasifik Adaları ve Yeni Zelanda’yı içine alan en büyük deprem kuşağıdır. Yeryüzündeki büyük depremleri %81'i bu kuşak üzerinde gerçekleşir.

Kuşak (Alpine): Endonezya'dan (Java-Sumatra) başlayıp Himalayalar ve Akdeniz üzerinden Atlantik Okyanusu’na ulaşan kuşaktır. Yeryüzündeki büyük depremlerin %17'si bu kuşakta oluşur.

Kuşak (Atlantik): Bu kuşak, Atlantik Okyanusu ortasında yer alan levha sınırı (Atlantik Okyanus Sırtı) boyunca uzanır.

Türkiye’de kaydedilen en büyük deprem hangisidir?
Aletsel dönemde ülkemizde kaydedilen en büyük deprem 26 Aralık 1939 Erzincan'da olmuştur. Gece yarısı olan depremde yaklaşık 33 bin kişi yaşamını kaybetmiştir.

Dünyada kaydedilen en büyük deprem hangisidir?
1900'den bu yana kaydedilen en büyük deprem, 22 Mayıs 1960'ta, Şili'de olmuştur (Magnitud= 9.5 Mw).

Yeryüzünde en az sallanan kıta hangisidir?
Depremi en az olan kıta, Antarktika'dır. )

( image

image

image )


- DEPREMİN:
BÜYÜKLÜĞÜ ile/ve/||/<> ŞİDDETİ

( Depremin büyüklüğü:

Kırılan yerkabuğu yüzeyinin büyüklüğünü ve dolayısıyla ortaya çıkan enerjinin düzeyini belirten bir ölçüdür. Batı dillerinden aktarımla "magnitüd" olarak da adlandırılır ve bu nedenle M harfiyle gösterilir.

Büyüklük; aritmetik değil logaritmik olarak artar. Yani her bir tam sayı arasında 10 kat fark vardır. Örneğin M = 2,0 büyüklüğünde bir deprem, yeryüzünün derinliklerinde yaklaşık bir futbol sahası büyüklüğünde bir kırığın meydana geldiğini gösterir. Büyüklük bir birim artarsa, yani 3,0 büyüklüğünde bir deprem oluşmuş ise yaklaşık 10 futbol sahasına eşit bir alanın kırılmış olduğu anlaşılır. Aynı biçimde 4,0 büyüklüğü 100 futbol sahasına, 5,0 büyüklüğü 1.000 futbol sahasına denk düşer.

Deprem büyüklüğü, sismometre ile ölçülür. Birçok farklı ölçüm yöntemi vardır. ABD'li mucidi Charles Francis Richter’in soyadıyla anılan Yerel (Lokal) Büyüklük (Ml) bunlardan biridir.

Richter gibi görece eski yöntemlerde kullanılan ölçekler, sismografın merkez üssüne uzaklığı ve depremin büyüklüğü gibi değişkenlerden etkilenir. Bu değişkenlere göre hata payları artıp azalabilir.

İLE/VE/||/<>

Depremin şiddeti:

Büyüklük(magnitüd) depremin kaynağında açığa çıkan enerjinin bir ölçüsü iken; şiddet ise depremin yapılar ve bireyler üzerindeki etkilerinin bir ölçüsüdür.

Bu nedenle büyüklük, her yerde geçerli, nesnel, tekil bir göstergedir. Depremin şiddeti ise konuma göre değişir ve ölçüm özneldir.

Bir bölge, merkez üssünden daha uzak olduğu hâlde, örneğin zemin yapısı nedeniyle depremi daha şiddetli deneyimleyebilir. Son İzmir depreminde dereler arasındaki alüvyonlu bölgede birçok binanın yıkıldığı Bayraklı buna bir örnektir.

Deprem şiddetinin ölçüsü, bireylerin sarsıntı sırasında uykudan uyanması, mobilyaların hareket etmesi, bacaların yıkılması ve toplam hasar gibi çeşitli kıstaslar göz önüne alınarak belirlenir.

Şiddeti tanımlamak için de birçok ölçek geliştirilmiştir. Bunlardan en yaygın olarak kullanılanı, Değiştirilmiş Mercalli Şiddet Ölçeği diye adlandırılmıştır. Bu ölçek, Romen rakamları ile belirlenen 12 düzeyden oluşur. Hiçbir matematiksel temeli olmayıp bütünü ile gözlemsel bilgilere dayanır.



)


- DEPRESİF ile MELANKOLİK

( [günümüzde] Hem erilde, hem dişilde. İLE [eskiden][daha çok] Dişilde. )


- DEPRESÖR/DEPRESSOR[İng.] değil/yerine/= AŞAĞI ÇEKEN


- DEPRESSION vs./and DISTRESS/BOREDOM


- DEPRESYON/KRİZ değil/yerine/= BUNALIM, ÇÖKÜNTÜ


- DEPRESYON ile MELANKOLİ ile HİSTERİ

( Modern çağda. İLE Ortaçağda. İLE Antik çağda. )

( Daha çok kadınlarda görülen ortak hastalıklardan. )

( Dünyada her yıl, kadınların %10'u, beylerin %3-4'ü ciddi boyutta depresyona girmektedir. )


- DEPRESYON ile MUTSUZ OLMA

( )


- DER-UHDE[Fars.] değil/yerine/= ÜSTÜNE ALMA, YÜKLENME


- DER[Fars.] ile -DER[Fars.] ile DERR[Ar.]

( -de, içinde.[DER-ANBAR: Anbarda. | DER-HÂTIR: Hatırda.] | Kapı.[DER-SAADET: İstanbul.] | Mağara. | Kere, defâ. | Cins, çeşit, kısım, nevi. İLE "Yırtan, yırtıcı, yaran, delen" anlamlarına sözcükleri sıfatlaştırır.[PERDE-DER: Perde yırtıcı, edepsiz.] İLE Kimse, kişi. | Güzel iş/eser. )


- DERÂ[Fars.] ile -DERÂ/DERÂY[Fars.]

( Çan, çıngırak. İLE "Durmadan söylenen" anlamına sıfat yapar.[HERZE-DERÂY/YÂVE-DERÂY: Saçma sapan şeyler söyleyen.] )


- DERB

( Sur kapısı. )


- DERBENT[Fars. < DERBEND] ile DERBENT

( Geçit. | Sınırda bulunan küçük kale. İLE Konya iline bağlı ilçelerden biri. )


- DERC[Ar.] (ETMEK) ile/ve/||/<> CEM[Ar.] ETMEK

( Sokma, arasına sıkıştırma. | Gazeteye yazma. | Toplama, biriktirme. İLE/VE/||/<> Toplamak. | Bir araya getirmek. )

( Hattatların yazdığı meşk tomarı. )

( Nakışlı kâğıda yazılmış yazı. )


- DERDE DEVÂ ile/ve/değil DERDE TESELLİ


- DERDE:
DERMAN ile/ve/değil/yerine/||/<> TESELLİ


- DERDE:
DEVÂ ile/ve/değil/yerine/<> TESELLİ

( Gövdede. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<> Zihinde. )


- DERDEME = YEDİ GEZEGEN


- DERDEST[Fars.] (ETMEK) ile BERTARAF[Fars. BER + Ar. TARAF] (ETMEK)

( Tutma, elde etme. | Elde olan, yapılmakta olan. İLE Kaldırılmış, giderilmiş. )


- DERDİN DERMANI(NA) ile KALBİN FERMANI(NIN YETME[ME]Sİ)


- DERDİNİ SÖYLEMEYENE, DERMAN BULUNMAZ ile/ve/||/<> AĞLAMAYAN ÇOCUĞA MAMA VERİLMEZ


- DERE KENARI ile DERE YATAĞI


- DERE TEPE (YÜRÜMEK)


- DERE ile/ve/<> ÇATAK

( Genellikle, yazın kuruyan küçük akarsu ve bunların yatağı. | İki dağ arasındaki uzun çukur. | Damlarda, yağmur sularını toplayarak oluğa veren çinko ya da kiremit yol. İLE/VE/<> İki dağ yamacının kesişmesi ile oluşmuş dere yatağı. | Yapışık, ikiz meyve. | Kavgacı. )


- DERE ile ÇAY ile IRMAK

( BROOK vs ... vs. RIVER )


- DERE ile/ve/<> IĞIL

( ... İLE/VE/<> Belirli olmayacak kadar yavaş akan su. )


- DERE ile KÜÇÜK DERE

( BROOK vs. RILL )


- DEREBEYCİLİK/FEODALİZM ile/ve/||/<>/< YAŞLILARIN YÖNETİMİ/GERONTOKRASİ


- DEREBEYLİK ile/değil/yerine/<>/> DEVLET


- DERECE[Ar.]/DEGREE[İng.] değil/yerine/= DİZİL


- DERECE/TERMOMETRE değil/yerine/= DİZİLGE/SICAKLIKÖLÇER


- DERECE ile/ve DEĞER/LENDİRME

( DEGREE vs./and VALUE/EVALUATION )


- DERECE ile/ve DEREKE


- DERECE ile/ve/değil EŞİK


- DERECE ile GRADO[İt.]

( ... İLE Bir sıvının içindeki alkol derecesi. )


- DERECE ile KERE/KEZ

( DEGREE vs. TIMES )


- DERECE ile KERTE/KERTİ/RADDE[Ar.]

( DEGREE vs. LEVEL )


- DERECE ile SEVİYE

( DEGREE vs. LEVEL )


- DERECELENDİRİLEBİLİR ile DERECELENDİRİLEBİLİRLİK

( GRADABLE )


- DEREOTU ile YABANTIRAK

( ... İLE Sulak yerlerde yetişen, bir tür dereotu. )

( ... cum ANETHUM GRAVEOLENS )


- DERGÂH - KOLHOS - KİBUTS


- DERGİ/GAZETE OKUMAK ZAMANINI VE YERİNİ BİLMEK[ARKADAŞ VE YAKINLARIN YANINDA değil!]


- DERGİ ile/değil BELLETEN

( ... İLE/DEĞİL Bilim kurumlarının çalışmaları ile ilgili yazı ve haberlerin yayımlandığı dergi, bilim dergisi. )


- DERGİ ile/ve DERGİ-KİTAP

( ... İLE/VE "COGITO", "US DÜŞÜN VE ÖTESİ" dergileri gibi. )


- DERGİ ile/ve KİTAP


- DERGİ ile/ve KİTAP DERGİ

( MEVKUTE: Süreli yayın. )


- DERHÛR[Fars.] ile DER-HÛR[Fars.]

( Uygun, lâyık, münasip. İLE Lâyık. )


- DERİ ALT TABAKASI

( SUBCUTANEOUS LAYER )


- DERİ KAYDIRMA/GREFT ile/ve/||/<> DOKU KAYDIRMA/FLEP

( Kan dolaşımsız, damarsız. İLE/VE/||/<> Kan dolaşımlı, damarlı. )


- DERİ KIRIŞIKLIĞI ile YAŞ

( ÂJENG[Fars.]: Yaşlılıktan ya da öfkeden dolayı beliren kırışıklık. )

( WRINKLE vs. AGE )


- DERİ[Tr.] ile DERÎ[Ar.]

( İnsan ve hayvan gövdesini kaplayan, tüy/kıl ya da pulla kaplı örtü. İLE Farsça'nın düzgünü/fasîhi/sahîhi. | Havası iyi, yeşilliği bol olan dağ eteği. )


- DERİ/CİLT/CİLD[Ar.] ile CİLT

( Ten, deri. İLE Kitap kaplaması. )


- DERİ ile/değil !KÖSELE[Fars. < GOSÂLE]


- DERİ ile İMPETİGO

( Bir tür deri hastalığı. )


- DERİ ile KORUN

( ... İLE Üst derinin en dış tabakası. )


- DERİ ile/ve/değil PUL

( ... ile/ve/değil SEFAT )


- DERİMİZİN "RENGİ" değil/yerine DEĞERLERİMİZİN RENGİ


- DERİN BİR SOLUK ve/||/<> DERİN BİR ŞÜKÜR


- DERİN DERİN (DÜŞÜNMEK)


- DERİN DÜŞÜNME ve/<> TAHAMMÜL

( CONTEMPLATION and/<> ENDURANCE )


- DERİN DÜŞÜNMEK(TEFEKKÜR) ile/ve UYUMAK

( Uykunun karanlığı bile tazeleyici ve gençleştiricidir. )

( Uyanıkken bilinçlisiniz; uyurken sadece canlısınız. )

( FİKR-İ AMÎK[Ar. < UMK]: DERİN DÜŞÜNCE )

( CONTEMPLATION vs./and TO SLEEP
Even the darkness of sleep is refreshing and rejuvenating. )


- Derin kalın değil! KONUŞ!!!


- DERİN KONU ile CİDDİ KONU

( DEEP SUBJECT vs. SERIOUS SUBJECT )


- Derin KONUŞ!!!


- DERİN/LİK ile/değil ABİS

( ... İLE/DEĞİL Okyanusların çok derin yeri ve daha özel olarak, güneş ışığının erişemediği bölüm. )


- DERİN/LİK ile/ve TUTARLI/LIK

( Derinlik, kişinin en kapsamlı gereksinimlerine olan duyarlılığında oluşturulan dengeden söz eder. Tutarlılıksa güvenilirliğe değinir. )

( DEEP/NESS vs./and CONSISTENCY )


- DERİN/LİK ile/ve UZAK/LIK

( DEEP/NESS vs./and DISTANT/DISTANCE )


- DERİN/YOĞUN/GENİŞ DÜŞÜN(E)MEMEK ile/değil/<> BİLGİSİZLİK/DÜŞÜNCESİZLİK

( Bilgisizlik de, bilgi de zihindedir, gerçekte değil. )

( Bilgisiz olup, doğruyu savunacağına; bilgili olup, yanlışı savun! )

( [not] TO NOT (ABLE TO) THINK DEEP/INTENSIVE/WIDE vs./but/<> IGNORANCE/THOUGHTLESSNESS
Ignorance and knowledge are in the mind, not in the real. )


- DERİN ile/ve/değil SAKİN

( [not] DEEP vs./and/but CALM )


- Derinlemesine KONUŞ!!!


- DERİNLEŞME ile/ve/||/<> KALICILAŞMA


- DERİNLEŞMEK ile/ve UZAKLAŞMAK/YAKINLAŞMAK

( TO DEEPEN vs./and TO DIGRESS/TO APPROACH )


- DERİNLEŞTİRME ile/ve/||/<> DUYARLILAŞTIRMA


- DERİNLEŞTİRMEK ile/ve/<> BESLEMEK

( TO MAKE DEEPEN vs./and/<> TO FEED )


- DERİNLEŞTİRMEK ile OTURTMAK

( TO MAKE DEEPEN vs. TO FIT WELL )


- Derinliği DİNLE!!!


- DERİNLİK ile/ve/değil EVRE


- DERİNLİK ve/||/<>/> İSKANDİL[İt.]

( ... VE/||/<>/> Denizin derinliğini ölçme. | Bu iş için kullanılan araç. )


- DERİNLİK ile/ve SERİNLİK

( DEEPNESS vs./and COOLNESS )


- DERİNLİK ile/ve/<> YAYILIM


- Derinlikli KONUŞ!!!


- DERİŞİK >< SEYRELTİK

( KONSANTRE avec ... )

( MÜTEMERKİZ / MÜTEKÂSİF ile ... )


- DERİVASYON/DERIVATION[İng.] değil/yerine/= ELEKTRİK GERILIM FARKI | TÜRETME


- DERİVATİF/DERIVATIVE[İng.] değil/yerine/= TÜREMIŞ


- DERİVE/DERIVED[İng.] değil/yerine/= TÜREMIŞ


- DERKENAR

( Bir metnin hâmişlerine(kenarlarına) konuyla ilgili düşülen notlar. )


- DERLEME ile KOLAJ


- DERLEMELİ!


- DERLEYİP TOPARLAMA ile/ve/<> ANIMSATMA


- DERLEYİP TOPARLAMAK


- DERLİ TOPLU (OLMAK, HALE GETİRMEK/SOKMAK)


- DERLİ-TOPLU


- DERM[İng.] değil/yerine/= DERİ | KATMAN | YAPRAK


- DERMAN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DEVRÂN


- DERMAN ile ŞİFÂ


- Dermanlı KONUŞ!!!


- DERME-ÇATMA (BİR YERDE YAŞAMAK)


- DERNEKLER [HEM PAYLAŞILABİLİR, HEM DE PAYLAŞILMAZ; NE PAYLAŞILIR, NE DE PAYLAŞILMAZ]


- DERNEKLER [HEM PAYLAŞILABİLİR, HEM DE PAYLAŞILMAZ; NE PAYLAŞILIR, NE DE PAYLAŞILMAZ]


- DERNEKLER [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]


- DERNEKLER [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]


- DERPİŞ ETMEK değil/yerine/= ÖNGÖRMEK/GÖZ ÖNÜNDE TUTMAK/USUNDAN GEÇİRMEK


- DERS

( LESSON/EXAMPLE )


- DERS ÇALIŞMAK ile/ve/> (NİTELİKLİ/AYRICALIKLI) ÇALIŞMAK

( STUDY vs./and/> WORKING )


- DERS YAPMAK ile/değil/yerine DERS(İ) İŞLEMEK


- DERS[Ar.] değil/yerine/= ÖĞRENCE/ÖĞREŞ


- DERS ile/ve DERS-İ AAM


- DERS ile/ve MÜTÂLAA

( Camide. İLE/VE Medresede. )


- DERS ile/ve MÜTÂLAA


- DERS ile/ve/<> ÖDEV

( İşlenen/alınan dersleri üşünmeden, ertelemeden, gereksiz görmeden sıcağı sıcağına ödevlerle tekrarlamak gerekir! )


- DERS ile/yerine SOHBET


- DERSİM ile Dersim

( Yapmam gereken ders. İLE Tunceli'nin önceki ya da eş adı. )


- Dersten sonra KONUŞ!!!


- DERT HALİ ile ZEVK HALİ


- DERT SAHİPLİĞİ ile/ve/değil ADANMIŞLIK


- DERT[Fars. < DERD] ile TASA

( Dert icat etmek zorunda değiliz! )

( Üzüntü. | Hastalık. | Ağrı. | Sorun, kaygı. | Ur. İLE Üzüntülü düşünce durumu, kaygı, endişe, gam. | Tatmin edici olmayan ya da tedirgin eden durumların ortaya çıkmasını önleyebilmede, güvensizlik içinde bulunulduğunda duyulan tedirgin edici düşünce ve duygu. )

( ... ile TÂSE )

( We need not invent trouble. )


- DERT ile/ve ADANMA


- DERT ve/<> DERMAN

( DERMAN ARARDIM, DERDİME
DERDİM, BANA DERMAN İMİŞ

BURHAN ARARDIM, ASLIMA
ASLIM, BANA BURHAN İMİŞ )

( SÖYLEMEM KİMSEYE DERDİMİ,
DERMANIM OLMASIN DİYE! )

( Derdini bilen, dermanını bulmuş demektir. )

( Derdine derman olmayacak ortamda derdini konuşmak edepsizliktir! )

( I was seeking the recipe to my trouble...
I saw that, my trouble was the recipe...

I was seeking the evidence to my essense...
I saw that, my essense was the evidence... )


- DERT ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< DERS


- DERT ile KONU

( TROUBLE vs. SUBJECT/ISSUE )


- DERT ile MERAM


- DERT ile/ve MUHABBET


- DERT ile/ve/yerine NEŞE

( Paylaştıkça, azalır. İLE/VE Paylaştıkça, artar. )


- DERT ile/ve/= NİTELİK

( Baki olan bir dert edin! Bu fâni dünyada. )

( Ehl-i derdin sohbetine mahrem et! )

( Söylemem derdimi hemderde bile! )

( Allah derdinizi artırsın! )


- DERT ile SIKINTI

( Kendinize zulm etmek için yollar icat etmeyin! )

( TROUBLE vs. DISTRESS/BOREDOM )


- DERT ile SORUN

( TROUBLE vs. PROBLEM )


- DERT ile/değil/yerine UĞRAŞ


- DERTLERİ "ÇOK/BÜYÜK" OLAN ve/||/<>/> GÜLÜŞÜ SICAK OLAN :)


- DERTLERİN ARTMASI ile/değil GERÇEKLERİN ANLAŞILMASI


- DERTLEŞME ile/ve "DERS" (ÇIKARMAK)


- DERTLİ ile/ve/<> EDİP ile/ve/<> ÂŞIK ile/ve/<> ÂRİF

( [Derdini] Yalın anlatan. İLE/VE/<> Hoş anlatan. İLE/VE/<> Haliyle anlatan. İLE/VE/<> Gülümseyişiyle örterek anlatan. )


- DERTSİZ KİŞİ ile/ve/<> AŞSIZ KİŞİ

( İnsan değil. [Bunu anlayın!] İLE/VE/<> Hayvan cinsi. [Bunu dinleyin!] )


- DERÛN/Î

( İÇ ÂLEMİNE İLİŞKİN )


- DERÛN/Î

( İÇ ÂLEMİNE İLİŞKİN )

( GÖNÜL, KALP )


- DERVÂ/DERVÂH[Fars.] ile DERVÂ[Fars.]

( Şaşkın, hayran. | Başaşağı asılmış, ters. | Gerekli/lâzım, zorunlu/zarûrî. İLE Hastalıktan yeni kurtulup yeterince kendine gelemeyen. | Sağlam, muhkem. | Doğru, gerçek. | Ayıp, utanma. | Cesâret, şecâat. | Sertlik, kabalık. )


- DERVİŞ:
DÜNYA ve/||/<> İKİYÜZLÜLÜK ve/||/<> VARLIK ve/||/<> YALAN ve/||/<> KÖSNÜ/ŞEHVET

( DERVİŞ: DAL ve/||/<> RA ve/||/<> VAV ve/||/<> YE ve/||/<> ŞIN )


- DERVİŞ'İN:
DIŞI ile/ve/||/<>/< İÇİ

( Şeriat. İLE/VE/||/<>/< Hakikat. )


- DERVİŞ/LİK ve/||/<>/> KENDİNİ "YOK ETMEK"


- DERVİŞ ile/ve ABDAL/TORLAK

( ... İLE/VE Gezgin derviş. )


- DERVİŞ ile/ve ÂŞIK

( Önce nefsini yok etmeye çabalar. İLE/VE Önce aklını yok etmeye çabalar. )

( Âşık'ın uykusu: Hâl-i istiğrak. Gözü uyur ama, özü uyumaz. )

( Âlimlerin uykusu ibâdettir. )

( DERVİŞ: Başına gelmiştir ve fakat anlamamıştır. )

( Tüm tarikatlerde bazı (hal üzere) yol alanlar. İLE/VE (Alevi-)Bektaşî'likte. )


- DERVİŞ =/||/<>/< DÜŞMANI OLMAYAN


- DERVİŞ ile/ve/değil EŞİK


- DERVİŞ ve/||/<>/< İŞ


- DERVİŞ ile/ve IŞIK

( ... İLE/VE Bektâşî dervişi. )

( Erenler adama bir iş ederler, evirir-çevirir, ederler derviş. )

( Bir iş ederler, adamı derviş ederler. )


- DERVİŞ = MURABUT[Ar.]

( ... = Kuzey Afrika'da, dervişlere verilen ad. )


- DERVİŞ ile/ve SÂLİK

( Dervişlik çok kolay, âsân bir yoldur, söz dinleyene; Dervişlik çetin ve pek müşkil yoldur, söz dinlemeyene. )

( Dervişe gizli olmaz. )


- DERVİŞ ile UPASAKA[Hint]

( Sûfî, mutasavvıf, mürid. | Aranıldığı yerde, aranıldığında bulunan. İLE Bazı belirli kurallara göre yaşayan, sıradan bir insan. [Bir tür Derviş, Fakir] )


- Dervişçe sus, dervişçe KONUŞ!!!


- Dervişlik için DİNLE!!!


- Dervişlik için SUS!!!


- Dervişlikte DİNLE!!!


- Dervişlikte SUS!!!


- DERYA DENİZ (BİLGİ SAHİBİ OLMAK)


- DERZLEME ile/ve/değil/||/<> İNCE DERZLEME


- DESANDAN/DESCENDING[İng.] değil/yerine/= INEN, AZALAN


- DEŞARJ/DISCHARGE[İng.] değil/yerine/= BOŞALIM


- DEŞARJ ile/ve/değil/yerine ORGAZM

( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Küçük ölüm. )


- DESCARTES ile/ve/||/<>/< VIETE

( ... İLE/VE/||/<>/< Descartes'in hocası. )


- DESCRIPTION vs./and EXPECTATION


- DESELERASYON/DECELERATION[İng.] değil/yerine/= YAVAŞLAMA


- DESEN ile/ve DAİRE/GEOMETRİ/NESNE

( NOKTA-ÇİZGİ ile/ve NOKTA-ALAN )


- DESEN ile/ve/değil/<> RENK


- DESENSİTİZASYON/DESENSITIZATION[İng.] değil/yerine/= DUYARSIZLAŞTIRMA


- DESERT vs. DESSERT


- DEŞİFRE değil/yerine/= GİZİ ÇÖZÜLMÜŞ


- DESIGNATION vs. LIMITING


- DESIRE / REQUEST / WANT vs. CHOOSING FREEDOM


- DESIRE vs. THOUGHT


- DEŞMEK ile/ve/değil/||/<>/> KAZMAK


- DEST

( EL )


- DEST-GÂH

( Tezgah, dokuma alet, atölye. | Zenginlik. )


- DESTAN:
YAPAY ile DOĞAL


- DESTÂN[Fars.] ile DESTÂN[Fars.]

( Eller. İLE Öykü/hikâye, kıssa. | Hîle, mekr, tezvîr. [Fr. ÉPOPÉE] )


- DESTAN/EPOPE değil/yerine/= OZYIR


- DESTAN > HALK ÖYKÜSÜ > MESNEVÎ > ROMAN


- DESTANÎ/EPİK değil/yerine/= OZYIRSI


- DESTÂR

( SARIK, TÜLBENT, İMÂME )


- DESTE ile DÜZİNE

( 10 ile 12 )


- DESTEK VERMEK ile REKLÂMINI YAPMAK

( Yap fakat tapma! )

( TO SUPPORT vs. TO ADVERTISE )


- DESTEK ile/ve/<> DAYANIŞMA

( SUPPORT vs./and/<> SOLIDARITY )


- DESTEK ile/ve/<> PAYLAŞIM

( Ölçü, aynı şeye gülmek değil, aynı şeye ağlamaktır. )

( SUPPORT vs./and/<> SHARING )


- DESTEK ile/ve/<> SEFERBERLİK

( SUPPORT vs./and/<> MOBILIZATION )


- DESTEK ile/ve/<> TEŞVİK

( SUPPORT vs./and/<> ENCOURAGEMENT )


- DESTEK ile TUZAK


- DESTEKLEME ile/ve/||/<>/> BÜTÜNLEŞTİRME


- DESTEKLEME ile/ve/||/<> DENGELEME


- DESTEKLEME ile/ve/||/<> KOLLAMA


- DESTEKLEME ile ÖNCELLEME

( TO SUPPORT vs. TO PRECEDE )


- DESTEKLEME ile/ve/||/<> PEKİŞTİRME


- DESTEKLEMELİ!


- DESTINY vs./and COINCIDENCE


- DESTRÜKSİYON/DESTRUCTION[İng.] değil/yerine/= YIKIM


- DESTRÜKTİF/DESTRUCTIVE[İng.] değil/yerine/= YIKICI


- DESTÛR

( İZİN, MÜSÂADE, RUHSAT )


- det.[Lat. < DETUR] değil/yerine/= VERİLSİN


- DETAIL vs. DELICACY


- DETAIL vs. DIFFERENTIATION


- DETAIL vs. NUANCE


- DETAŞMAN/DETACHMENT[İng.] değil/yerine/= AYRILMA


- DETAY[İng./Fr. < DETAIL]/TEFERRUAT[Ar.] değil/yerine/= AYRINTI/LAR


- DETERIORATE vs. DEGENERATE


- DETERMINAN/DETERMINANT[İng.] değil/yerine/= BELİRLEYİCİ


- DETERMİNASYON/DETERMINATION[İng.] değil/yerine/= BELİRLEME


- DETERMINATION vs. INSISTENCE


- DETERMINATION vs./and OBLIGATION


- DETERMINING vs. DETERMINED


- DETERMİNİZM/DETERMINISM[İng.] değil/yerine/= BELİRLEYİMCİLİK


- DETERMINUS ile/ve/değil/||/<>/< PERIAKTEON

( Karadakileri[sabitleri] ayırmada. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Kara[sabit] ile denizi[değişkeni] ayırmada. [sahne değiştirme] )


- DETOKSİFİKASYON/DETOXIFICATION[İng.] değil/yerine/= ARINDIRMA


- DETONE ile/ve/değil SURTONE

( Eşik altına düşürmek. İLE/VE/DEĞİL Eşik üstüne çıkarmak. )


- DETRACT vs. DISTRACT


- DEV KAPLUMBAĞA ile ALDABRA KAPLUMBAĞASI

( 20 türü bulunur. [Yok olma tehlikesi altındalardır.] [1750'lerde ise 250 tür bulunuyordu.] İLE Toplam dev kaplumbağa nüfusunun %90'ıdır. [Günümüzde 152.000 civarındalardır.] )

( ... İLE Her 10 yumurtadan sadece biri erişkinliğe ulaşır. )

( ... İLE Eşeysel olgunluğa ulaşmaları 30 yıldır. )

( ... İLE 250 kg. ağırlıkları vardır. )

( ... İLE "Adwaitya" adlı Aldabra kaplumbağası, 2006 yılına kadar 255 yıl yaşamıştır. )

( COLOSSOSCHELYS ATLAS cum GEOCHELONE GIGANTES )


- DEVA

( Doğaüstü güçleri olan varlık. Tanrıların egemen olduğu alan. Bir göksel varlık. Deity. )


- DEVÂ ile DERMAN


- DEVAKANYA

( İkinci dereceli bir dişi tanrıça. )


- DEVALÜASYON/DEVALUATION[İng.] değil/yerine/= DEĞERSİZLEŞTİRME


- DEVALÜASYON değil/yerine/= DEĞER DÜŞÜRÜMÜ


- DEVAM EDEN değil/yerine/= SÜREGELEN


- DEVAM ETMEK değil/yerine/= SÜRDÜRMEK / SÜRMEK/SÜRÜP GİTMEK


- DEVAM ETMELİ!
YAŞAMAYA ve/||/<>/> SEVMEYE ve/||/<>/> GÜLMEYE :)


- DEVAM ETTİRME ile SÜREKLİLİK


- DEVAM ETTİRMEK/İDAME("İTAM/İTAME" değil!) ETTİRMEK değil/yerine/= SÜRDÜRMEK/SÜRMESİNİ SAĞLAMAK


- DEVÂM[Ar.] ile DEVÂN[Ar.]

( Sürekli/daim olma, bir halde bulunma, sürme. | Sebat. | Bir işe, bir me'muriyete gidip gelme. İLE Koşan, seğirten, hızlı yürüyen. | Koşarak, hızla/sür'atle. )


- DEVÂM[Ar.] ile HULÛD[Ar.]


- DEVAM değil/yerine/= SÜREY


- DEVAM ile/ve TAKİP


- DEVAMEN değil/yerine/= SÜREYİNDE


- DEVAMLI değil/yerine/= SÜREKLİ


- DEVAMLILIK değil/yerine/= SÜREYLİK


- DEVÂT[Ar.] ile/ve/=/||/<> DEVÎT[Ar.]

( Divit. Hokkadaki mürekkebe batırılarak yazı yazmaya yarayan ve değişik ucları olan bir kalem türü. )


- DEVE-CÜCE OYUNU ile/değil/yerine AŞURE OYUNU


- DEVE ile ÂNİS[Ar.]

( ... İLE Büyük ve şişman deve. [Yaşlı kız. | Yaşlı bekâr.] )


- DEVE ve AT

( HUFF Ü HÂFİR )


- DEVE ile BERCÎS[Ar./Fars.]/BİRCÎS[Ar.]

( ... İLE Sütü çok olan deve. | Müşterî[Sakıt, Erendiz, Jüpiter, Mars] denilen yıldız. )


- DEVE ile DEHN

( ... İLE Az süt veren deve. )


- DEVE ile ENBÜRE

( ... İLE Tüyü dökülmüş deve. )


- DEVE ile GUNAKO

( ... İLE Patagonya devesi. )


- DEVE ile/ve/değil HALAT


- DEVE ile KAYGIN

( ... İLE Gebe deve. )


- DEVE ile LÛK[Fars.]

( ... İLE Kısa tüylü, yük devesi. )


- DEVE ile/ve MUT

( 20 Teneke. İLE/VE 20 Kile. 50 şiniklik[8 kilo] tahıl ölçeği. )

( ... İLE/VE MÜDD: Mut, kara mut, batman türünden bir ölçek. )


- DEVE ile NÂB[Ar.]

( ... İLE Yaşlı deve. )


- DEVE ile SÂİBE[Ar.]

( ... İLE Başıboş bırakılmış hayvan, dişil deve. )


- DEVE ile SAMBURU DEVESİ


- DEVE ile TÜLÜ

( ... İLE Güreşçi eril deve. )

( Afrika ve Arap çöllerinin simgeleri olsa da deve, Amerika kökenlidir. Atlar ve köpekler gibi, develer de 20 milyon yıl önce Amerika'nın otlaklarında evrildi. Bu hayvanlar, o zamanlar, bildiğimiz haliyle hörgüçlü yük hayvanları olmaktan çok zürafaya ya da ceylana benziyordu. Bering kara köprüsünden Asya'ya 4 milyon yıl önce geçtiler. )

( CAMELUS cum ... )


- DEVECİ ARMUDU ile AHLAT ARMUDU ile ANKARA ARMUDU ile ST. MARIA ARMUDU


- DEVEDİKENİ / KARAYANDIK / MUGAYLÂN[Fars.] ile DEVETABANI

( Bileşikgillerden, yaprakları dikenli, çeşitli türleri içine alan bir kır bitkisi. İLE Bileşikgillerden, geniş yapraklı bir süs bitkisi. )

( CARDUUS / CIRCIUM / ONOPORDEN cum PHLODENTRON )


- DEVEDİKENİ ile EŞEKDİKENİ

( ... İLE Devedikeni türünden bir bitki. )


- DEVEDİKENİ ile YABANENGİNARI

( ... İLE Devedikeninin bir türü. )


- DEVEKUŞU ile EMU

( Dünyadaki en büyük kuştur. Erilleri, 2,7 metreye kadar ulaşabilir. İLE ... )

( Ceviz büyüklüğünde olan beyinleri, göz yuvalarından küçüktür. İLE ... )

( Saatte, 65 km.'ye kadar, 30 dakika boyunca koşabilirler. İLE ... )

( Devekuşları, kafalarını kuma gömmezler! [Yuvaları, genelde yere kazılmış sığ bir delik şeklindedir.] ["Kafalarını kuma gömmeleri" yanlış/kötü örneği, boyunlarını, yere dümdüz uzatıp görüş alanında bir tehlike olup olmadığını yokladıkları için ortaya çıkmış olabilir.] )

( Sindirime yardımcı olması için yuttukları taşın yanısıra demir, bakır, tuğla ve cam da yiyebilirler. )

( Namibya'daki devekuşları, elmas yemeleriyle ünlüdür. )

( Devekuşu, en küçük yumurtayı yumurtlar. )

( ... İLE Günde 6 lt. su içmeleri gerekmektedir. )

( NEÂME[çoğ. NEÂİM, NEÂMÂT] ile ... )

( ŞÜTÜR-MÜRG/ÜŞTÜR-MÜRG ile ... )

( OSTRICH vs. EMU )

( STRUTHIO CAMELUS[: Serçe deve.] cum ... )

( HO MEGAS STROUTHOS(: Büyük serçe) ile ... )


- DEVEKUŞU ile FİL KUŞU

( ... İLE XIII. ve XVII. yy. arasında yaşamış, XIX. yy.'da fosilleşmiş olarak bulunmuştur. Şimdiye kadar yaşamış en büyük kuş türüdür. Keşfedilmiş kuşların arasında en büyük yumurtaya sahip olan kuştur.[Tavuk yumurtasının 120 katı büyüklüğündedir.] [Fosilleri ve yumurtaları, Madagaskar'da bulunmuştur.] )

( ... İLE )


- DEVEKUŞU ile/değil GÜNEYLİ KASUARİ


- DEVEKUŞU ile/değil HİNDİBAŞ

( Papua Yeni Gine'nin Avi Köyü'nde bulunan, hindi başlı ve devekuşu gövdeli, ilginç bir hayvan. )


- DEVEKUŞU ile MOA

( )


- DEVEKUŞU ile REA/DARWIN NANDUSU

( STRUTHIO CAMELUS cum RHEA DARWINII )


- DEVEKUŞU ile TEPELİ DEVEKUŞU / (AVUSTRALYA) CASSOWARY KUŞU

( )

( ... İLE Yeni Gine'de, çevresindeki bazı adalarda ve Avustralya'nın kuzey ucunda yaşarlar. )

( ... cum CASUARIUS CASUARIUS )


- DEVELOPMENT vs. PROGRESS


- DEVELOPMENT vs. TO STRENGTHEN


- DEVELOPMENT vs./and FORMATION/CONSTITUTION


- DEVICE vs. DEVISE


- DEVİM DEVİNİM


- DEVİM/DİNAMİK ile/ve ÇELİŞKİ

( DYNAMIC vs./and CONTRADICTION )


- DEVİM/DİNAMİK ile/ve İLİŞKİ

( DYNAMIC vs./and RELATION )


- DEVİM/DİNAMİK ile/ve KİNETİK

( DYNAMIC vs./and KINETICS )


- DEVİM/DİNAMİK ile/ve SINIR

( DYNAMIC vs./and LIMIT )


- DEVİM ile/ve/<> DEVİNİM

( Hareket. İLE/VE/<> Çeşitleri. )


- DEVİM = MOTION[İng.] = MOUVEMENT[Fr.] = BEWEGUNG[Alm.] = MOTUS[Lat.]


- DEVİMSEL/LİK[DİNAMİK(LİK)] ve VAR/LIK

( DYNAMIC and EXISTENCE )


- DEVİMSEL = DYNAMISCH[Alm.] = DYNAMIS TEN[Yun.]


- DEVİNİM ile DEVİR

( Organik. İLE Mekanik. )


- DEVİNİM ile DEVİR

( Organik. İLE Mekanik. )


- DEVİNİM = HAREKET = MOVE, MOTION, MOVEMENT[İng.] = MOUVEMENT[Fr.] = BEWEGUNG[Alm.] = MOTUS[Lat.] = KINESIS[Yun.] = MOVIMIENTO[İsp.]


- DEVİNİM ile/ve HIZ

( MOVEMENT vs./and SPEED )


- DEVİR[Ar.] ile TESELSÜL[Ar.]

( Dönme, dönüş. | Aktarılma. | Bir malın mülkiyetini ya da bir mal üzerindeki hakkı bir başkasına geçirme. | Bir görevin birinden bir başkasına geçmesi. | Sürekli ve düzenli değişme, çevrim. | Bir hareket, birbirinin aynı olan ve eşit zamanlarda yapılan başka hareketlerden oluştuğunda hareketlerin her biri ya da bunların yapılması için geçen her zaman aralığı, periyot. | Dolaşma. İLE Zincirleme. | Birbirine bağlı, birbiri ile ilgili şeylerin oluşturduğu dizi, sıra, silsile. | Birden fazla kimsenin bir borçtan dolayı sorumlu olması. )


- DEVİR/ASIR değil/yerine/= ÇAĞ/DÖNEM


- DEVİR/DEVİR TESLİM değil/yerine/= GÖREV GEÇİŞ


- DEVİR/DEVR ile/değil/yerine BEREKET


- DEVİR/DEVRE değil/yerine/= ÇEVRİM

( ... DEĞİL/YERİNE/= Sürekli ve düzenli değişme, devir. | Bir elektrik akımının, iletken üzerinde aldığı yol, devre. )


- DEVİR/PERİYOT değil/yerine/= GEÇİSÜRE


- DEVİR/TEMLİK değil/yerine/= GEÇİRİ


- DEVİR değil/yerine/= ÇAĞ/DÖNEM


- DEVİR ile DEVİR

( Çağ. İLE Dönme, dönüş. | Dolaşma. | Aktarılma. | Bir malın iyeliğini ya da bir mal üzerindeki hakkı, bir başkasına geçirme. | Bir görevin, bir kişiden, bir başkasına geçmesi. | Sürekli ve düzenli değişme, çevrim. | Bir devinim, birbirinin aynı olan ve eşit zamanlarda yapılan başka devinimlerden oluştuğunda, devinimlerin her biri ya da bunların yapılması için geçen her zaman aralığı, periyot. )


- DEVİR ile DÖNEM

( CYCLE/ERA vs. PERIOD )


- DEVİR değil/yerine/= DÖNME/DÖNÜŞ


- DEVİR ile/ve/değil EŞİK


- DEVİR değil/yerine/= GEÇİRİLME


- DEVİR ile NÖBET

( ... vs. SHIFT )

( ... con VARDİYA: Gemilerde beklenen nöbet. | Gemide nöbet yeri. | Nöbetleşe çalışma. [VARDA: Dikkat et!(Denizcilik terimidir)] )

( DEVR ile MÜNÂVEBE )


- DEVİR ile SİLSİLE


- DEVİRLER:
GELİŞME ve OLGUNLUK ve ORTA YAŞLILIK ve YAŞLILIK

( Yaklaşık 30 yaşa kadar olan devir. VE Yaklaşık 35'lerden 40'a kadar olan devir. VE Yaklaşık 60 yaşlarına kadar uzanan devir. VE Hayat merkezlerinin tedricen zayıflamaya başladığı ölüme kadarki devir. )


- DEVLET DÜZENİ ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<> HÜKÜMET DÜZENİ


- DEVLET ESKİ BAKANI değil ESKİ DEVLET BAKANI

(

)


- DEVLET HAZİNESİ değil/yerine/= GENERK AĞIŞI


- DEVLET İDARESİ değil/yerine/= GENERK YÖNETİMİ


- DEVLET TAHVİLİ değil/yerine/= GENERK ÇEVRİLİ


- DEVLET TEŞKİLÂTI değil/yerine/= GENERK ÖRGÜTÜ


- DEVLET-İ OSMÂNİYE ile/ve/||/<> KAVÂİD-İ OSMÂNİYE

( Osmanlı Devleti. İLE/VE/||/<> Osmanlı Türkçesi dilbilgisi. )


- DEVLET:
ÖZGÜRLÜK ve/||/<> TUTKU ve/||/<> GENEL ve/||/<> ÖZEL ve/||/<> NESNEL ve/||/<> ÖZNEL

( Devlet, özgürlükle tutkunun, genelle özelin, nesnelle öznelin bireşimini[/tevhîdini] sağlar. [Devlet, sadece, bürokratik ve politik bir örgüt değildir!] )


- DEVLET:
TÜZE/HUKUK ile/ve/||/<> İKTİSAT ile/ve/||/<> SİYASET


- DEVLET[Ar.] ile MÜLK[Ar.]


- DEVLET ile/ve/<> BAHÇE


- DEVLET değil/yerine/= GENERK


- DEVLET ile HÜKÜMET


- DEVLET ve ÖMÜR


- DEVLET ile/ve/||/<> VATANDAŞ

( Sadece yükümlülükleri vardır. [Hak sahipliği söz konusu değildir.] İLE/VE/||/<> Hakları ve yükümlülükleri vardır. )


- DEVLET ile/ve/||/<> YÖNETİM/İDARE


- DEVLETİN (ÖNCELİKLİ/ZORUNLU) SORUMLULUKLARI:
EĞİTİM ve/||/<> SAĞLIK ve/||/<> GÜVENLİK ve/||/<> YARGI GÜVENCESİ


- DEVLETİN SÜREKLİLİĞİ/KALICILIĞI ile/ve/||/<> TOPLUMUN SÜREKLİLİĞİ/KALICILIĞI

( Siyaset ile. İLE/VE/||/<> Bilgi ve dil ile. )

( [simgesi/değeri/ölçütü] Bayrak. İLE/VE/||/<> Sancak. )

( BEKÂ-İ DEVLET ile/ve/||/<> BEKÂ-İ MİLLET )


- DEVLETİN YÜKÜMLÜLÜKLERİ V GÖREVLERİNDE:
OLUMSUZ ile/ve/||/<> OLUMLU

( Saygı gösterme, karışmama. İLE/VE/||/<> Geliştirme, yayma. | Koruma. | Yerine getirme, ortam hazırlama. )


- DEVLETİN/DİN'İN:
SAĞLADIKLARI VE KORUDUKLARI
ve/+/||/<>/>/<
TEMEL GÜVENCELERİ

( * CAN GÜVENLİĞİ
* AKIL SAĞLIĞI
* NESİL SÜREKLİLİĞİ
* MAL GÜVENLİĞİ
* DİN GÜVENCESİ

ve/+/||/<>/>

* SAĞLIK GÜVENCESİ
* EĞİTİM GÜVENCESİ
* GÜVENLİK GÜVENCESİ
* YARGI GÜVENCESİ )

( Giderdim, gönülden kini,
Kini olanın, olmaz dini! )

( ZARÛRİYÂT-I DİNİYYE / MAKÂSID-I HAMSE )


- DEVLETLÜ RE'FETLÜ ile RİF'ATLÜ ile SAÂDETLÜ

( Seraskerelere verilen unvan. İLE Askerlikte binbaşılarla, mülkiyede üçüncü rütbe sahiplerinin unvanı.[SÂLİSE] İLE Askerlikte albay/miralay ile korgeneral[birinci ferik], sivilde vezir ile mîrülümerâlık rütbeleri arasındaki kişilerin resmî unvanı. )


- DEVLETLÜ ile DEVLETLÜ İNÂYETLÜ ile DEVLETLÜ NECÂBETLÜ ile DEVLETLÜ RE'FETLÜ ile DEVLETLÜ SEMÂHATLİ ile DEVLETLÜ SİYÂDETLÜ ile DEVLETLÜ UTÛFETLÜ[< UTÛF: Şefkât göstermek.]

( Sultanlara hitapta kullanılan unvan. | Refâh, saâdet ve nîmet sahibi, vezir ve müşir gibi büyük rütbe sahiplerine verilen unvan. İLE Sarayın kızlarağasına verilen unvan. İLE Şehzâdeler hakkında kullanılan unvan. İLE Seraskerelere verilen unvan. İLE Şeyhülislâmlar hakkında kullanılan unvan. İLE Mekke şerîfine, Hz. Muhammed'e intisâb şerefinde bulunan kişilere hitapta kullanılan unvan. İLE Vezirlere, müşirlere, sultan damatlarına verilen unvan. )


- DEVLETLÜ ile/ve ŞEVKETLÜ ile/ve ASÂLETLÜ ile/ve İSMETLÜ

( Sultanlara hitapta kullanılan unvan. | Refâh, saâdet ve nîmet sahibi, vezir ve müşir gibi büyük rütbe sahiplerine verilen unvan. İLE/VE Azamet ve heybet sahibi sultanlar için kullanılırdı. İLE/VE Yabancı elçilere verilen unvan. İLE/VE Derece bakımından yüksek kimselere, sultan ve şehzâdelerin hanımlarıyla kızlarına verilen bir unvan. )


- DEVR

( DENGE SİLSİLESİ )


- DEVR-İ DAİM değil/yerine/= SÜRER GİDER


- DEVR-İ TEFRÎH

( Kuluçka devri. )


- DEVR[Ar.] ve/||/<> DAİM[Ar.]


- DEVRALMAK değil/yerine/= GEÇİRALMAK


- DEVRAN ile/ve/||/<> SEYRAN ile/ve/||/<> HAYRET ile/ve/||/<> MERAK ile/ve/||/<> İLİM


- DEVRE-İ ARŞİYE ile DEVRE-İ FERŞİYE


- DEVRE-İ FERŞİYE ile DEVRE-İ ARŞİYE

( Topraktan toprağa. İLE Manâdan manâya. )


- DEVRE-İ ÛLÂ 1 - 1. SINIF


- DEVRE değil/yerine/= DÖNEM


- DEVREDİLMEK/DEVROLMAK değil/yerine/= GEÇİRİLENMEK


- DEVREMÜLK HAKKI değil/yerine/= DÖNEMEV ÜLEVİ


- DEVREMÜLK değil/yerine/= DÖNEMEV


- DEVRETME ile/ve/||/<> EL DEĞİŞTİRME


- DEVRETMEK değil/yerine/= GEÇİRİLEMEK


- DEVRİK ANTİKLİNAL ile DEVRİK KANAT ile DEVRİK KATMAN ile DEVRİK KIVRIM ile DEVRİK SENKLİNAL ile DEVRİK (STRATİGRAFİK) İSTİF

( Kanatlarından birinin eğim açısının 90 dereceyi aşarak bu kanattaki katmanların devrik konum kazandığı antiklinal. İLE Kıvrımlanma sürecinde, eğim açısı 90 dereceyi aşarak devrik konum kazanan bir istif ya da katmanlardan oluşan, öteki kanat ve kıvrım eksen düzlemi ile aynı yönde eğimli olan kıvrım kanadı. İLE Çökel kayaçlarda istiflenme kuramına uymayan, daha yaşlı olan alt yüzeyi üstte, daha genç olan üst yüzeyinin altta olacak biçimde ters yüz olmuş katman. İLE Kıvrımlanma sürecinde, kanatlarından biri, eğim açısının 90 dereceyi aşmasıyla devrik konum kazanan ve dolayısıyla iki kanadı ve eksen düzlemi aynı yönde eğimli olan jeolojik kıvrım. İLE Kanatlarından birinin eğim açısının 90 dereceyi aşarak bu kanattaki katmanların devrik konum kazandığı senklinal. İLE Üst üstelik ilkesine göre yatay olarak çökelmiş ancak sonraki jeolojik süreçlerde aynı yönde artarak 90 dereceyi aşan bir eğim açısı kazanmış, yaşlı üstte, genç altta olacak biçimde ters yüz olmuş istif. )

( OVERTURNED ANTICLINE vs. OVERTURNED LIMB vs. OVERTURNED BED vs. INVERTED FOLD/OVERFOLD/OVERTURNED FOLD/REVERSED FOLD vs. OVERTURNED SYNCLINE vs. INVERTED STRATIFICATION/OVERTURNED STRATIFICATION )

( ANTICLINAL DEVERSÉ/ANTICLINAL RENVERSÉ avec FLANC INVERSE avec STRATIFICATION RENVERSÉE avec PLI DéVERSÉ/PLI OBLIQUE/PLI RÉNVERSÉ avec SYNCLINAL DEVERSÉ/SYNCLINAL RENVERSÉ avec STRATIFICATION RENVERSÉE )

( GEKIPPTE ANTIKLINE mit INVERSSCHENKEL/LIEGENDSCHENKEL/ÜBERKİPPTER FALTENFLÜGEL/ÜBERKIPPTER FALTENSCHENKEL/VERKEHRT SCHENKEL mit ÜBERKIPPTES BETT mit GEKIPPTE FALTE/ÜBERKIPPTE FALTE mit GEKIPPTE SYNKLINE mit ÜBERKIPPTE AUFSCHICHTUNG )


- DEVRİK TÜMCE(/CÜMLE) ile/değil PARANTEZ BİLGİ


- DEVRİK TÜMCE/CÜMLE ile/ve/yerine (DÜZGÜN/DOĞRU) TÜMCE/CÜMLE


- DEVRİLE DEVRİLE ile/değil/yerine/||/<>/></> EVRİLE EVRİLE


- DEVRİM "YAPMAK" ile/ve/<>/değil/yerine DEVRİM "YARATMAK"


- DEVRİM "YARATMAK" ile "ÇIĞIR AÇMAK"


- DEVRİM ve/ne yazık ki/||/<>/> !KIYIM


- DEVRİM ile BAŞKALDIRI

( Sürekli devrim, sürekliliği ortadan kaldırır. )

( Baskıya/dayatmalara başkaldırmayan kişi, en başta, kendine karşı adâletsizdir. )

( REVOLUTION vs. REBELLION )


- DEVRİM ile/ve/değil DARBE


- DEVRİM ile/ve/değil/yerine/<> DEĞİŞİKLİK


- DEVRİM ile/ve/değil/yerine/<>/> DEVİNİM

( [not] REVOLUTION vs./and/but/<>/> MOVEMENT
MOVEMENT instead of REVOLUTION )


- DEVRİM ile/ve/değil EŞİK


- DEVRİM ile/ve/>/değil/yerine EVRİM

( Nedenlerini bilmediğimiz olaylara verdiğimiz ad. İLE/VE/>/DEĞİL/YERİNE Nedenlerini/nasıllarını, süreçlerini ve sonuçlarını bildiklerimiz. )


- DEVRİM = İNKILÂP = REVOLUTION[İng.] = RÉVOLUTION[Fr.] = REVOLUTION UMWÄLZUNG[Alm.] = REVOLUCION[İsp.]


- DEVRİM ile/değil KEŞİF


- DEVRİMLER/DE:
FRANSIZ ile/ve/||/<> ALMAN ile/ve/||/<> İTALYAN ile/ve/||/<> BOLŞEVİK ile/ve/||/<> ANADOLU/TÜRK

( [ağırlıklı/yoğunluklu olarak]
Siyaset/te. İLE/VE/||/<> Eğitim/de. İLE/VE/||/<> Sanat/ta. İLE/VE/||/<> Ekonomi/de. İLE/VE/||/<> Kültür/de. )


- DEVRİYE değil/yerine/= GEZENKOL


- DEVRİYE değil/yerine GEZGE


- DEVŞİRME ile/değil/yerine ÖZÜMSEME


- DEVŞİRMEK ile/ve DENŞİRMEK

( Biraraya getirmek, derlemek, toparlamak. | Katlamak, düzgün duruma getirmek. | Asker olarak yetiştirilmek üzere Yeniçeri Ocağı'na alınacak çocukları seçip, toplama. İLE/VE Bir şeyin doğasını ya da niteliğini bozmak. )


- DEVVÂNÎ >< DEŞTEKÎ


- DEYİ ile DEYİM ile DEYİŞ

( Dil, söz, im, mimik gibi anlatım araçlarının tümü. | Hristiyan felsefesinde, Tanrı kelâmını, kişilere ulaştıran oğul [Hz. İsa], logos. İLE Genellikle, gerçek anlamından az çok ayrı bir anlam taşıyan, kalıplaşmış anlatım. İLE Söyleme/anlatım biçimi. | Halk koşuğu/türküsü. | Bir kişinin, bir konuyla ilgili anlattıkları. )

( KELÂM ile TÂBİR ile ÜSLÛP | İFÂDE )


- DEYİM ile ATASÖZÜ

( * Kavram ve durum bildirirler. İLE Bir yargı ifade ederler.
* Mecazlı anlamı vardır. İLE Bu, koşul değildir.
* Deyimlerde kesin hüküm, öğüt, yol göstericilik yoktur.[Bu yüzden genel kural oluşturmazlar.] İLE Kesin bir yargı bildirirler.
* Genellikle, öyküsü, efsanesi ve kaynağı vardır. İLE Anonimdir, söyleyenleri belirli değildir.
* Anlatım kalıbı olarak görebiliriz. İLE Tek başlarına bir tümcedir. )

( * İkisinde de sözcüklerde, mecaz, istiare ve kinâye vardır.
* Sözcük dizilişleri değiştirilemez.
* Sözcüklerin eş anlamlısını, sözcüğün yerine getirmek, olumlu bir sonuç vermez, sözü bozar.
* Biçim yönünden, birbirlerine benzerler. )

( TÂBİR/VECÎZE ile DARB-I MESEL )


- DEYİM ile DEĞİM

( Genellikle gerçek anlamından az çok ayrı, kendine özgü bir anlam taşıyan kalıplaşmış söz öbeği, tabir. İLE Liyâkat. )


- DEYİM ile/değil DİYEYİM


- DEYİM ile/ve/||/<> TERİM


- DEYİMSEL ile/ve/&lt;/değil DENEYİMSEL


- DEYİNMƏK[Azr.] = SÖYLENMEK[Tr.]


- DEYİRMEN değil DEĞİRMEN


- DEYİŞ ile/ve DEYİM


- DEYİŞ ile/ve/değil/<> DOĞUŞ

( Yaşanmamış olan. İLE/VE/DEĞİL/<> Yaşanmış olan. )

( KELÂM ile/ve/değil/<> VAHİY-KELÂM )


- DEYN[Ar.] ile KARZ[Ar.]


- DEZAVANTAJ SAĞLAMAK değil DEZAVANTAJ YARATMAK


- DEZENFEKSİYON/DISINFECTION[İng.] değil/yerine/= BULAŞ SAVMA


- DEZENFEKTAN/DISINFECTANT[İng.] değil/yerine/= BULAŞSAVAR


- DEZENFORMASYON değil/yerine/= BİLGİ ÇARPITMA


- DEZENTEGRASYON/DISİNTEGRATION[İng.] değil/yerine/= PARÇALANMA | BENLİK DAĞILMA


- DEZORYANTASYON/DISORIENTATION[İng.] değil/yerine/= YÖNELIM BOZUKLUĞU


- HEZEYAN[Ar.]/DELÜZYON/DELUSION[İng.] değil/yerine/= SANRI


- ÖĞRENME:
DENEYSEL ile/ve/||/<> ZİHİNSEL

... ~ DE... ile başlayan FaRkLaR...

- ... PEŞİNDE ile/ve/değil/<> ... DERDİNDE


- ...'YA:
"RAST GELME" ile/ve/değil/yerine "DENK GELME"


- ... değil DEMİRYOLU


- ... değil DEVETABANI


- ...dir "?" ile ... değildir "?"

( ...is "?" vs. ...is not "?" )


- "... DERLER" ile "... DEMİŞLER"


- "... yerine ..." ile "... değil ..."


- "AÇ TAVUK, KENDİNİ TAHIL AMBARINDA SANAR" ile "DEREYİ GÖRMEDEN PAÇALARI SIVAMAK"


- "ADAM ADAMDIR, OLMASA DA PULU; EŞEK EŞEKTİR, OLMASA DA (ATLASTAN OLSA) ÇULU"
ile/ve
"DEVE HACI OLMAZ, GİTMEKLE MEKKE'YE, EŞEK DERVİŞ OLMAZ, TAŞ TAŞIMAKLA TEKKE'YE"


- "ARMUT, DİBİNE DÜŞER" ile/ve/||/<> "DEDESİ KORUK YEMİŞ, TORUNUN DİŞİ KAMAŞMIŞ"


- "ASLINDA ŞÖYLE DEĞİL!" değil DEĞİL!


- "AYARLAMAK" ile/ve/<>/değil DENK GETİRMEK


- "BİR" ile DENK


- "BÜYÜK ..." ile "DELİ ..."


- "ÇOK SESLİLİK" / "İFADE HAKKI" ile/değil DENSİZLİK

( "Sosyal medya"da. İLE/DEĞİL Günlük yaşamda. )

( Keyfiyette. İLE/DEĞİL Gerçeklikte. )

( "Kendi çıkarlarında." İLE/DEĞİL Ortak alanda, olanaklarda ve koşullarda. )


- "DEDİMSE DE" değil DEDİYSEM DE


- "DEFALARCA DEFALARCA" değil DEFALARCA

( Fazla tekrarın, ne anlatım niteliği, ne mantığı, ne işlevi, ne de gerekliliği yoktur! )


- "DEĞERİ OLMAYAN" ile/ve/değil DEĞERİNİ ÖLÇME OLANAĞI BULUNMAYAN


- "DEĞERLERİ BELİRLEMEK" değil/yerine/< DEĞERLERİN, BİZİM İÇİN DEĞERİ


- "DEĞİLDİRLER" değil DEĞİLLERDİR


- "DEĞİŞİYOR" ile/değil DEĞİŞEBİLİYOR


- "DEMEK İSTEMEK" ile "DEMEYE GETİRMEK"


- "DENGESİZ" ile/değil DENGİ(/N/M) DEĞİL


- "DENK DÜŞMEK/DÜŞÜRMEK" ile/ve "DENK GELMESİ/GETİRMEK"


- "DERT ETMEK" ile DERT EDİNMEK

( Kendinize zulmetmek için yollar icat etmeyin! )

( Don't invent self-inflicted cruelties. )


- "DESEM" ile "DE(EEE)RMİŞİM"


- "DİYECEKSİN Kİ ..." ile "DEMELİSİN Kİ ..."

( "YOU ARE GOING TO SAY ..." vs. "YOU SHOULD SAY ..." )


- "DOĞAL OLANI O/ŞU/BU" ile/ve/değil/yerine "DENGELİ/UYUMLU OLANI O/ŞU/BU"


- "DOĞMAMIŞ ÇOCUĞA DON BİÇMEK" ile/değil "DEREYİ GÖRMEDEN, PAÇALARI SIVAMAK"


- "DUYU/HİS" ile/ve/<> "DEĞER"


- "GELDİLER" ile DELİRMEK


- "GEREK YOK" ile/ve "DEĞMEZ"


- "İŞİNE GELME/GELEN" ile/ve/||/<> DEĞER BİLMEZLİK


- "KALBİN DERİNLİĞİ" ile/ve "DERİNLİĞİN KALBİ"


- "KIRILMA" ve/> DEĞİŞİM ve/> GÜÇLENME ve/> UMURSAMAMA


- "KULLANMAK" ile "DEVREDE TUTMAK"


- "KUTSAL" OLMAZ/DEĞİLDİR!:
DİN ve DİYÂR ve DEM


- "MUTLAK DEĞERLİ" ile/değil/yerine DEĞERLİ


- "MUTSUZLUK" değil/yerine/></> DEĞERİNİ AZALTMAK

( Bir şeyin/kişinin, bize verdiği mutsuzluktan kurtulmak istiyorsak, ona verdiğimiz "değeri/itibarı" azaltmamız gerekiyor. )


- "ÖNEMLİ(ÖNCELİKLİ)" ile/ve/değil/yerine/<>/>< DEĞERLİ

( Siyaset ve ticaretin itibar ettiği. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<>/>< İlim ve irfanın itibar ettiği. )

( [not] IMPORTANT(PRIOR) vs./and/but/<>/>< PRECIOUS/VALUABLE
PRECIOUS/VALUABLE instead of IMPORTANT(PRIOR) )


- "ÖRNEK ALMAK" ile "DERS ALMAK"


- "POLİTİKACI" değil/yerine DEVLET ADAMI

( Seçimleri düşünür. DEĞİL/YERİNE Gelecek kuşakları düşünür. )


- "POMPALAMAK" ile/değil/yerine DESTEKLEMEK


- "RAFİNE TUZ" yerine DENİZ/KAYA TUZU


- "SİYÂSETÇİ/LER" ile/değil/yerine DEVLET ADAMI/ADAMLARI

( Devletin günlük sorunlarıyla uğraşır/lar. İLE/DEĞİL/YERİNE Devletin yüzyıllık sorunlarıyla uğraşır/lar. )


- "ŞÖYLE DÜŞÜNMEK" ve/||/<>/>/< DENEY


- "SUÇLAMAK" ile/değil/yerine DEĞERLENDİRMEK


- "TARTMAK" ile/ve/<> DEĞERLENDİRMEK


- "TEMİN/TEMİNKİ" değil DEMİN/DEMİNKİ


- "TEST ETMEK" değil/yerine DENEMEK


- "UZATMAK"(ITNÂB[Ar.]) ile/ve/değil DEVAM ETTİRMEK


- "UZATMAK" ile/ve/değil "DEVAM ETTİRMEK"

( İTNAP/ITNAP ile ... )


- "UZUN" YAŞAMAK ile/ve/<>/değil/yerine DERİN/DÜRÜST/DOĞRU YAŞAMAK


- "YAN" ile "DERİNLİK"


- "YAŞADIKÇA ..." ile/değil "DENEYİMLEDİKÇE ..."


- "YAŞAMAK" ile DENEYİMLEMEK


- "YUMUŞATMA" ile/ve/<> DENGELEME


- (")BESLEMEK(") ve/||/<> (")DESTEKLEMEK(")


- (")DAĞ(") ile/değil/yerine/>< (")DENİZ(")

( Uzaklaştırır, ayırır. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Yakınlaştırır, birleştirir. )


- (")ŞAİR(") ile/ve/||/<> (")DELİ(") ile/ve/||/<> (")MECNÛN(")


- (")TRAVMA(") ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DENEYİM

( [örüntüsü/bağlamı/öyküsü/anlamı] Yoktur. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Vardır. )


- (")YIKMAK(") ile/ve/<> (")DEVİRMEK(")


- (BİR ŞEYLER) BİLİYOR OLMAK ile/ve/değil/yerine (DERİNLEMESİNE) BİLİYOR OLMAK

( [not] TO KNOW (SOMETHING) vs./and/but TO KNOW (DEEPLY)
TO KNOW (DEEPLY) instead of TO KNOW (SOMETHING) )


- [Ar.] DEVR-İ HİNDÎ ile DEVR-İ HİNDÎ

( Makam. İLE Güzellikler/güzeller. )


- [Ar.] DEVR-İ REVÂN ile DEVR-İ REVÂN

( Usûl. İLE Dünya. | Devir eden devrân. )


- [bazen] [ya/hem]
"KAZANÇ"/"KÂR"
ile/ve/değil/yerine/bazen/hem de/ya da/||/<>
DENEYİM/ÖĞRENME/YARAR

( "Hep mi ben kazanacağım/"kazanmalıyım"?",
Sadece benim mi yolum sürekli açık olacak/"olmalı"?
[eksik/fazla/özensiz] Yapmasam da olmaz mı?
[eksik/fazla/özensiz] Söylemesem/konuşmasam da olmaz mı? )


- [KISMÎ ANLAM BAKIMINDAN] SÖZ/LÂFIZ:
DELÂLET ile/ve/||/<> İŞARETLE DELÂLET ile/ve/||/<> DELÂLETLE DELÂLET ile/ve/||/<> İKTİZÂ ÜZERİNE DELÂLET

( DÂL Bİ'L-İBÂRE ile/ve/||/<> DÂL Bİ'L-İŞÂRE ile/ve/||/<> DÂL Bİ'D-DELÂLE ile/ve/||/<> DÂL Bİ'L-İKTİZÂ )


- [ne yazık ki]
DESPOT[Fr. < DESPOTE] ile/ve/<> DESPOT[Rumca] ile/ve/<> DİKTATÖR ile/ve/<> FAŞİST ile/ve/<> TİRAN

( Bir ülkeyi, zora ve baskıya dayanarak "yöneten" kişi. İLE/VE/<> Ortadoks Rumlar'ın, din başklanlarına verilen ad. İLE/VE/<> Her dediğini ve dilediğini yaptırmak isteyen kişi. İLE/VE/<> Tüm siyasal yetkileri kendinde toplamış kişi. | Zorba. İLE/VE/<> Eski Yunan'da, siyasal erki, tek başına elinde tutan kişi. | Siyasal erki, zorla ele geçiren, onu kötüye kullanan kişi. | Acımasız, gaddar. )

( Hiçbir koşul ya da yasaya bağlı olmadığı/olamayacağı, sınırlandırılamayacağı zannı ve/ya da iddiasıyla davranır. İLE/VE/<> ... İLE/VE/<> "Yasaya" "bağlı" görünümünde, kişisel/keyfî davranır. İLE/VE/<> ... İLE/VE/<> ... )

( İSTİBDAT: Uyruklarına hiçbir hak ve özgürlük tanımayan sınırsız monarşi, despotluk. )

( MÜSTEBİT ile/ve/<> ... )


- [ne yazık ki]
"BİRİLERİNİN EKMEĞİNE YAĞ SÜRMEK" ile/ve/||/<> "HIRSIZA, YOL GÖSTERMEK" ile/ve/||/<> DEĞİRMENİNE SU TAŞIMAK


- [ne yazık ki]
DEVİNİMSİZLİK ile/ve/değil DEĞİŞMEZLİK

( [not] LACK OF MOTION vs./and/but CONSTANTNESS )


- [ne yazık ki]
ISTIRAP:
HAFİF ile DERİN

( Konuşulabilir. İLE Konuşulamaz, dile gel(e)mez/getiril(e)mez. )


- [ne yazık ki]
NİCELİK EGEMENLİĞİ ile/ve/<> DEĞERSİZLİK ile/ve/<> GÖRELİLİK


- [ne yazık ki]
TEZYÎF[Ar. < ZEYF] değil/yerine/= DEĞERSİZ GÖSTERME | ALAY ETME


- [ÖĞRENİYORUZ/ANLIYORUZ]
OKUDUĞUMUZU ile/ve/<> DUYDUĞUMUZU ile/ve/<>
GÖRDÜĞÜMÜZÜ ile/ve/<>
HEM DUYUP, HEM GÖRDÜĞÜMÜZÜ ile/ve/<>
TARTIŞTIĞIMIZI ile/ve/<> DENEYİMLEDİĞİMİZİ ile/ve/<>
ANLATTIĞIMIZI/ÖĞRETTİĞİMİZİ

( %10 ile/ve/<> %20 ile/ve/<> %30 ile/ve/<> %50 ile/ve/<> %70 ile/ve/<> %80 ile/ve/<> %95 )

( [WE LEARN, WHAT WE]:
READ vs./and/<> HEAR vs./and/<> SEE vs./and/<> SEE & HEAR vs./and/<> DISCUSS vs./and/<> EXPERIENCE vs./and/<> TEACH )


- [Yun.] DEKAGRAM ile DEKALİTRE ile DEKAMETRE

( Bir kilonun yüzde biri.[dag] İLE On litrelik oylum ölçü birimi.[dal] İLE On metre uzunluğunda bir ölçü birimi.[dam] )


- A/AN[Yun.] ile/||/<> ANTİ[Yun.] ile/||/<> Bİ/BİS[Lat.] ile/||/<> DE/DES[Fr.] ile/||/<> DİS[Yun.] ile/||/<> EX[Lat.] ile/||/<> EXO[Lat.] ile/||/<> EPİ[Yun.] ile/||/<> FOS[Yun.] ile/||/<> GEO( >JEO)[Yun.] ile/||/<> HETER/O[Yun.] ile/||/<> HYPO(HİPO)[Yun.] ile/||/<> HYPER(HİPER) ile/||/<> HYDRO(HİDRO)[Yun.] ile/||/<> HOMO[Yun.] ile/||/<> İL/İN ile/||/<> İNTER[Lat.] ile/||/<> İZO[Yun.] ile/||/<> COZMO(KOZMO)[Yun.] ile/||/<> KONTRA[İt.] ile/||/<> KO/KOL/KOM/KON[Lat.] ile/||/<> MAKRO[Yun.] ile/||/<> MİKRO[Yun.] ile/||/<> MONO[Yun.] ile/||/<> NEO[Yun.] ile/||/<> OTO[Yun.] ile/||/<> PAN[Yun.] ile/||/<> PAR/PARA[Yun.] ile/||/<> POLİ[Yun.] ile/||/<> PRE[Fr.] ile/||/<> PRO[Yun.] ile/||/<> RE[Lat.] ile/||/<> SYN/SYM/SEM[Yun.] ile/||/<> SÜR[Lat.] ile/||/<> TELE[Yun.]

( Yok/luk. [ametal | amorf | aritmik] [analjezi | anestezi | anonim]

İLE/||/<>

Karşıt. [antibiyotik | antipatik | antitez]

İLE/||/<>

Çift, tekrar. [binok | bisiklet]

İLE/||/<>

Olumsuzluk.[demode | deforme | deşifre]

İLE/||/<>

Olumsuzluk ve güçlük. [diskalifiye | dismorf | disfonksiyon]

İLE/||/<>

Dışı, dışında, ...-dan başka. [exporte | expresyonizm | expresyon]

İLE/||/<>

Dışarıdan, dıştan bakılınca. [exotermik | exotizm]

İLE/||/<>

Üzerinde. [epiderm | epigrafi]

İLE/||/<>

Işık, parıltı. [fosfat | fosfor]

İLE/||/<>

Yerle ilgili ön ek. [jeofizik | jeoloji/jeolog]

İLE/||/<>

Öteki, öbür, başka. [heterojen | heterozigot]

İLE/||/<>

Aşağı, alt, daha alt. [hipoderm | hipotenüs | hipotez]

İLE/||/<>

Üstünde, aşırı, yukarı, dışında. [hipertansiyon]

İLE/||/<>

Su, suyla ilgili. [hidrosefali | hidrografi | hidrojen]

İLE/||/<>

Eş, benzer. [homojen | homonim | homolog]

İLE/||/<>

-dan yoksun. [illegal] [indirekt | inorganik]

İLE/||/<>

Ara, arası. [internasyonal | interpol]

İLE/||/<>

Eşitlik. [izobar | izotop | izoterm]

İLE/||/<>

Evren. [kozmogami | kozmopolit | kozmoloji]

İLE/||/<>

Karşı, aksi yönde. [kontrast | kontgerilla | kontratak]

İLE/||/<>

Birlik, beraberlik. [koalisyon | koleksiyon | konferans

İLE/||/<>

Büyük, geniş. [makrosefal | makrostopi]

İLE/||/<>

Küçük. [mikrofilm | mikrometre | mikrofon]

İLE/||/<>

Bir, tek. [monarşi | monolog | monopol]

İLE/||/<>

Yeni. [neolitik]

İLE/||/<>

Kendi, kendiliğinden. [otobiyografi | otopsi | otokritik]

İLE/||/<>

Bütün, birlik. [panorama | pankreas]

İLE/||/<>

Boyunca, karşı, üstünde, yanında. [paragraf | paralel]

İLE/||/<>

Çok. [poliandri | poliklinik]

İLE/||/<>

İlk, önceki, birinci. [prefabrik | prematüre]

İLE/||/<>

İleride, önde. [prolog | prova | prototip]

İLE/||/<>

Yeniden, tekrar, geri döndürmek. [reaksiyon | redaktör]

İLE/||/<>

Birlikte. [simetri | senfoni | sempati]

İLE/||/<>

Süper, üstünlük. [sürmenaj]

İLE/||/<>

Uzak, ırak. [teleferik | telefon | telepati] )


- ABRAZYON[Lat.] değil/yerine/= DENİZ AŞINDIRMASI


- ADÂLET ile/ve/||/=/<>/< DENGE, ÖLÇÜLÜLÜK/İTİDÂL[< ADL]

( Toplumla olan ilişkide. İLE/VE/||/=/<>/< Kişide. )

( İçte. İLE/VE/||/=/<>/< Dışta. )

( JUSTICE vs./and/||/=/<>/< BALANCE )


- ADANMA ve/<>/> DERİNLEŞME


- ADÂVET/LİYÂKAT değil/yerine/>< DEĞİM


- ÂDET[Ar.] ile DE'B[Ar.]


- ADET ile/ve/değil DEMET


- ADET değil DEMET


- ADIN(İSMİN) DURUMLARI(HALLERİ):
YALIN ile/ve/<> -İ HALLERİ ile/ve/<> -E HALİ ile/ve/<> -DE HALİ ile/ve/<> -DEN HALİ

( Yalın. İLE/VE/<> Belirtme. İLE/VE/<> Yönelme. İLE/VE/<> Bulunma. İLE/VE/<> Ayrılma. )


- AĞIT ile DENGBEJ


- AİDİYET değil/yerine/= DEĞİŞLİK


- AİT değil/yerine/= DEĞİŞLİ


- AKINEZİ/AKINESIA[İng.] değil/yerine/= DEVİNIMSİZLİK


- AKIŞKAN ile/ve DEĞİŞKEN

( FLUID vs./and VARIABLE )


- AKIŞKAN ile DEVİNGEN


- AKREDITASYON/ACCREDITATION[İng.] değil/yerine/= DENKLİK


- AKROMİ[Fr.] değil/yerine/= DERİNİN RENKSİZLEŞMESİ SAYRILIĞI


- AKSON[Yun.] ile/ve/<> DENDRİT[Yun. < DENDRON: Ağaç] ile/ve/<> SİNAPS

( Her bir nöronda 10.000'e kadar dendrit olabilir fakat sadece bir akson vardır. VE/<> Akson ve dendritler arasındaki sinirsel iletilerin gerçekleştiği yerlerdir. )

( İnsan beyninde yaklaşık 5.000.000 km. akson, 1 katrilyon sinaps vardır. )

( Akson, küçük bir nöron hücresinden binlerce kat daha uzun olabilir. [Bazı kişilerde aksonların uzunluğu 1.5 metreyi bulabilmektedir.] [Zürafalarda bulunan en uzun akson 4.5 metre uzunluğundadır.] )

( Sinir gözelerinin uyarımını ileten plazma uzantısı. İLE/VE/<> Sinir gözesinin öteki sinir gözesinden alınan elektrokimyasal uyartının gövdeyeiletilmesini sağlayan, dal benzeri yapılar. İLE/VE/<> Sinir gözelerinin öteki sinir gözelerine, kas ya da salgı bezleri gibi sinir gözesi olmayan gözelere iletim olanağı tanıyan özelleşmiş bağlantı noktaları. )


- ALABALIK ile/değil DENİZALASI

( Alabalıkgillerden, soğuk ve duru sularda yaşayan, bir tatlı su balığı. İLE Kemikli balıklar takımının alabalıkgiller ailesinden, denizlerde yaşayan bir balık türü. )

( TRUTTA FARIS cum SALMO TRUTTA MARINA )


- ALÂMET[Ar.] ile DELÂLET[Ar.]


- ALAY (ETME) = DERISION[İng.] = DÉRISION[Fr.] = SPOTT[Alm.] = IRRISIO[Lat.]


- ÂLÂYİŞ[Fars.] değil/yerine/= DEPDEBE, TANTANA, GÖSTERİŞ[bu anlamı, uydurma olmakla birlikte yaygındır]


- ALENÎ ile/||/<> ÂŞİKÂR ile/||/<> ÂYÂN ile/||/<> BÂRİZ ile/||/<> BEDÎHÎ ile/||/<> DEFİSİTER ile/||/<> MÜSTEHCEN ile/||/<> MUBÎN ile/||/<> MÜNHAL ile/||/<> SARÎH ile/||/<> VÂZIH

( Açık. )


- ALGI DÜZENEĞİ ile/ve DEĞERLER DİZGESİ

( PARADIGM vs./and VALUES SYSTEM )


- ALGI ile/ve/> DEĞER ile/ve/> YARGI


- ALGILAYIŞ ile/ve/<> DENEYİM


- ALIŞVERİŞ/TİCARET ile/ve DEĞİŞTOKUŞ/TAKAS/TRAMPA[İt.]

( ABRA: Değiştokuşta üste verilen. )

( MÜTÂCERE: Birbiriyle ticaret yapma. )

( ŞİRÂUN ile/ve BEY'-İ MUKAYAZA, RÜKN'ÜL BEY )

( TRADE vs./and BARTER )


- ALTERNANS/ALTERNANS[İng.] değil/yerine/= DEĞİŞİMLİ


- AMAÇ ve/||/<>/> DEĞER


- AMERİKA ELMASI ile DAĞ ELMASI/YABANİ ELMA ile DEVE ELMASI ile FİL ELMASI ile KİRAZ ELMASI ile PAMUK ELMASI ile LÜBNAN ELMASI[TUFFÂH-İ LÜBNÂN] ile YER ELMASI/BADAT/TUFFÂH-ÜL-ARZ[Ar.]


- AMERİKA ÜZÜMÜ ile AYI ÜZÜMÜ ile BEKTAŞÎ ÜZÜMÜ ile ÇAVUŞ ÜZÜMÜ ile DENİZ ÜZÜMÜ ile KÖPEK ÜZÜMÜ ile KUŞ ÜZÜMÜ ile TİLKİ ÜZÜMÜ


- AMİRAL[Fr.] değil/yerine/= DENİZHAN


- AMPİRİK/EMPİRİK değil/yerine/= DENEYSEL/DENEYİMSEL / DOLAYSIZCA


- AMPİRİST değil/yerine/= DENEYİMCİ/DENEYCİ


- AMPİRİZM değil/yerine/= DENEYİMCİLİK/DENEYCİLİK


- ANLAK/ZEKÂ ile DENEYİM/TECRÜBE

( Sahip olunan geçmiş eylem bilgilerinin ve sonuçlarının, şimdiki zamanda, uygulanabilir[/pratik] bilgi olarak, hızla ortaya çıkarılabilmesi Zekâ'ya işaret etmez. )

( INTELLIGENCE vs. EXPERIENCE )


- ANLAM ile/ve/||/<>/< DEĞER ile/ve/||/<>/< AMAÇ

( "Herkeste, [zannı] var." İLE/VE/||/<>/< "Herkeste var." İLE/VE/||/<>/< Herkeste yok. )

( MEANING and/< WORTH and/< AIM )


- ANLAM ile/ve/<> DERİNLİK

( Anlam, amaca yönelik olandır/olmalıdır. )

( MEANING vs./and/<> DEEPNESS )


- ANLAMAK ile/ve/> DEĞİŞİM/DÖNÜŞÜM


- ANLAMLANDIRMA ile/ve DENEYİM


- ANLATMAK ile/ve/değil/yerine DEĞİLLE(TTİR)ME

( Anlamasını sağla(t)mak. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Kavramasını sağla(t)mak. )

( Yok. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Var değil. )

( [not] TO EXPLAIN vs./and/but NEGATION
NEGATION instead of TO EXPLAIN )


- ANLAYIŞ ile/ve DEĞİŞİM

( PARADIGM vs./and ALTERATION )


- APARTMAN ile DEPARTMAN

( )


- APTAL/LIK ile DELİ/LİK


- ARAÇ AKILSALLIĞI ile/ve/<> DEĞER AKILSALLIĞI


- ARDIÇ OTU ile AYRIK OTU ile BEŞPARMAK OTU ile BOĞAN OTU ile CANAVAR OTU ile ÇOREK OTU ile DALAK OTU ile DELİCE OTU(RYE GRASS) ile EĞRELTİ OTU[Lat. NEPHRODIUM FILIX MAS] ile ENGEREK OTU ile GEYİK OTU ile GÜZELAVRATOTU[Lat. ATROPA BELLADONNA] ile İDRİS OTU ile KANARYA OTU ile KELEBEK OTU ile KENE OTU/HİNT YAĞI AĞACI ile KÜSTÜM OTU ile MELEK OTU ile MERCAN OTU ile NEVRUZ OTU ile ÖKSE OTU ile PİSİPİSİ OTU ile TAŞKIRAN OTU ile YÜKSÜK OTU[Lat. DIGITALIS PURPUREA] ile ACI OT ile SÜTLÜ OT


- ARI ile DEV JAPON ARISI


- ARİSTOTELES ve/||/<> DEMOKRITOS


- ARMADİLLO ile DEV ARMADİLLO

( ... İLE 60 kg. ağırlığındalardır. )

( ... İLE En fazla sayıda dişe sahip memelilerdir. )

( ... İLE Tırnakları 20 cm. civarındadır. )

( ... cum PRIODONTES MAXIMUS )


- ARTI DEĞER ve DERİNLİK


- ASÂLAR:
KAŞAĞ ile MU'ÎN/İTTİKÂ ile DESTECÛB ile ŞEŞBER ile MÜTTEKÂ ile ZERDESTE ile CEVGÂN


- AŞK ile/ve/> DERT

( Aşkın gıdası, derttir. )

( Söylemem derdimi, hemderde bile! )

( Aşk adamı inletir, dert adamı söyletir. )

( Dinletir. İLE/VE/> Söyletir. )

( FALL IN LOVE vs./and/> TROUBLE )


- AŞK ile/ve DEVAMLILIK

( FALL IN LOVE vs./and CONTINUITY )


- AŞMAK ile/ve/değil/yerine DEĞİŞTİRMEK/DÖNÜŞTÜRMEK


- ASR[Ar.] ile DEHR[Ar.]


- ATEİZM ile DEİZM


- ATMACA ile/değil DELİCE

( ... cum CIRCUS )


- AVRUPA SUSAMURU ile KANADA SUSAMURU ile BREZİLYA SUSAMURU ile HİNT SUSAMURU ile AVUSTRALYA SUSAMURU ile TIRNAKSI SUSAMURU ile KÜÇÜK TIRNAKLI SUSAMURU ile DENİZ SUSAMURU


- AYAR SİMETRİSİ
ile/ve/||/<>
AYAR GRUBU
ile/ve/||/<>
KONFİGÜRASYON UZAYI
ile/ve/||/<>
DENKLİK SINIFI

( Bir kuramın fiziksel olmayan simetrilerine verilen addır. Bir kuramda bazı ayar dönüşümleri yapıyorsak ve gözlemlenebilen fiziksel nicelikler bundan etkilenmiyorsa deriz ki, kuram belirli bir ayar simetrisine sahiptir. [Newton'un klasik mekaniği, tüm evrenin ötelemeleri altında simetriktir. Evrendeki maddeyi bir metre yukarı (bunun yerine kendi favori yönünüzü de seçebilirsiniz) taşıdığımızda evren yine bildiğimiz evrendir. Hiçbir şey değişmemiştir. Bundan dolayı Newton mekaniğinin öteleme simetrisi vardır diyebiliriz.]

İLE/VE/||/<>

Ayar dönüşümlerinin oluşturduğu gruptur. Bunun için ayar dönüşümlerinin bazı özellikleri sağlaması gerekir (bunlara grup belitleri/aksiyomları denir):
– Birim öğe. [Sisteme hiçbir işlem yapmayan bir simetri vardır.]
– Ters öğe. Bir simetri dönüşümünün etkilerini geri alabilecek bir simetri dönüşümü vardır. [Newton mekaniğinde tüm evreni bir metre yukarı kaydırdık. Sonra da bir metre aşağı kaydırdık. Aşağı kaydırma işlemi, yukarı kaydırma işleminin tersidir. Ve birbirine ters olan dönüşümlerin art arda uygulanması birim elemanı verir.]
– Kapalılık. [Art arda uygulanan ayar dönüşümlerinin de bir ayar dönüşümü olması gerekir.]
– Birleşme özelliği. [Birer ayar dönüşümü olsun ve art arda uygulansın. 'dan önce ikilisini uygulamakla 'dan sonra ikilisini uygulamak arasında fark yoktur.]

İLE/VE/||/<>

Bir kuramın izin verdiği tüm hallerin bir kümesidir, uzayıdır.

İLE/VE/||/<>

Bir kümenin birbirine denk [birbirine denk demek bir denklik bağıntısıyla birbirine bağlı olmak demektir] olan öğelerinin oluşturduğu kümedir. )


- AYDINLANMA ile/ve/<>/> DEVRİM


- AYN ile/ve DEYN

( Zat. İLE/VE Sıfat. )


- AYRINTI ile/ve DERİNLİK

( DETAIL vs./and DEEPNESS )


- BABA[Azr.] = DEDE[Tr.]


- BAĞIMLILIK = DEPENDENCE[İng.] = DÉPENDANCE[Fr.] = ANHÄNGIGKEIT, DEPENDENZ[Alm.] = DIPENDENZA[İt.] = DEPENDENCIA[İsp.] = CONIUNCTIO[Lat.] = TO KATANTES, SÜNDESMOS[Yun.] = TAVAKKUF[Ar.] = BASTEGÎ[Fars.] = AFHANKELIJKHEID[Felm.]


- BAHRİ değil/yerine/= DENİZCİL


- BAHRİYE değil/yerine/= DENİZGÜCÜ


- BAHRİYELİ değil/yerine/= DENİZGÜÇLÜ


- BAKI = DENETLEME

( Özellikle dağlık yörelerde bir yamacın güneş ışınlarına, güneye ya da kuzeye karşı konumunu belirleyen, bunun sonucu olarak da doğal koşullarını tespit eden durumu. | Denetleme. | Fal. )


- BALANS[Fr., İng. < BALANCE] değil/yerine/= DENGE


- BALANS/BALANCE değil/yerine/= DENGE


- BANDROL[İt. < BANDEROLE] ile DENETİM PULU

( Denetim pulu. | Bayrak direğinin tepesine süs olarak konulan uzun, kumaş şerit. )


- BAREM[Fr. < BARÈME] değil/yerine/= DERECE ÇİZELGESİ

( Hazır cetvellerin sonucuna dayanılarak yapılan hesaplar için kullanılan terim. | Devlet memurlarının maaşlarının derece ve tutarlarını düzenleyen çizelge. )


- BARIŞ = SULH = PEACE[İng.] = LA PAIX[Fr.] = DER FRIEDEN[Alm.] = LA PACE[İt.] = LA PAZ[İsp.] = PAX[Lat.] = HE EIRENE[Yun.] = SELÂM, SULH[Ar.] = ÂŞTÎ[Fars.] = VREDE[Felm.]


- BAŞ DÖNMESİ ile DENGESİZLİK

( )


- BAŞARI:
SABIR ve/+/x/||/<>/> ÇALIŞMA ve/+/x/||/<>/> İSTİKRAR ve/+/x/||/<>/>
DENEME ve/+/x/||/<>/> KOŞULLAR ve/+/x/||/<>/> ZAMAN, ZEMİN


- BAŞARI ile DEĞER

( Başarılarınızı değerlerinize bağlarsanız, başarısızlıklarınızı da değerlerinize bağlarsınız. )


- BAŞARILI OLMAK İÇİN...:
YUMUŞAK ile/ve/||/<>/> MÂKUL ile/ve/||/<>/> DERİN ile/ve/||/<>/> ile/ve/||/<>/> YETERİNCE ile/ve/||/<>/> ŞIK ile/ve/||/<>/> KORKUSUZ ile/ve/||/<>/> SABIRLA ile/ve/||/<>/> FARKLI ile/ve/||/<>/> HOŞGÖRÜLÜ ile/ve/||/<>/> DÜRÜST ile/ve/||/<>/> DÜZENLİ ile/ve/||/<>/> AKILLI

( Konuş. İLE/VE/||/<>/> Ye. İLE/VE/||/<>/> Soluk al. İLE/VE/||/<>/> Uyu. İLE/VE/||/<>/> Giyin. İLE/VE/||/<>/> Hareket et. İLE/VE/||/<>/> Çalış. İLE/VE/||/<>/> Düşün. İLE/VE/||/<>/> Davran. İLE/VE/||/<>/> Kazan. İLE/VE/||/<>/> Biriktir. İLE/VE/||/<>/> Tüket. )


- BAŞARILI ile/değil/yerine DEĞERLİ

( Verdiğinden, fazlasını alır/almaya çalışır. İLE/DEĞİL/YERİNE Aldığından, fazlasını vermeye çalışır. )


- BASINÇ ile/ve/||/<> DERİNLİK

( Basıncın daha çok olması için derinliğin de daha çok olması gerekir. İLE/VE/||/<> Derinlik azsa, basınç da az olur. )

( 1- Sıvının derinliğine bağlıdır. Sıvının derinliği arttıkça yaptığı basınç da artar.
2- Sıvının yoğunluğuna bağlıdır. Sıvının yoğunluğu arttıkça basıncı da artar.
[Sıvı basıncı, sıvının miktarına göredir, kabın biçimine bağlı değildir.] ) )


- BASİTLEŞTİRME ile DEĞERSİZLEŞTİRME

( TO SIMPLIFY vs. TO LOSE ITS VALUE )


- BAŞKALAŞIM ile/ve DEĞİŞİM

( METAMORPHISM vs./and ALTERATION )

( İSTİHÂLE ile/ve ... )


- BASTON ile DEĞNEK


- BATI/LI(coğrafya) = KEDİN, KURIYAKI = WEST/ERN[İng.] = OUEST, OCCIDENT/AL[Fr.] = DER WESTEN/WESTLICH[Alm.] = OCCIDENTE/OCCIDENTAL(E)[İt., İsp.] = OCCIDENS/OCCIDENTEM[Lat.] = HE DÜZIS/PROS HELION DÜZIN[Yun.] = el-ĞARB/ĞARBÎ[Ar.] = BÂKHTER/Î[Fars.] = HET WESTEN/WESTELIJK[Felm.]


- BATILILAŞMA ile "DEJENERASYON"


- BAZI BÖCEK TAKIMLARI'NDA:
ANOPLURA ile COLEOPTERA ile DERMAPTERA ile DIPTERA ile HEMIPTERA ile HYMENOPTERA ile ISOPTERA ile LEPIDOPTERA ile ODONATA ile ORTHOPTERA ile SIPHONAPTERA ile TRICHOPTERA

( Kanatsız dış parazitlerdir. Ağız parçaları emici tiptedir. Küçük, yassılaşmış gövdeleri vardır. Gözler indirgenmiştir. Bacakların tarsus bölümleri, deriye tutunmak için tırnak şeklindedir. Yarı-başkalaşım geçirirler. Konağa özgü parazitlerdir. İLE İki çift kanatları vardır [bir çifti kalın ve derimsi, bir çifti zarsı]. Zırh şeklinde dış iskeletleri vardır. Ağız parçaları ısırıcı ve çiğneyicidir. Tam başkalaşım görülür. İLE İki çift kanatları vardır [bir çifti derimsi, bir çifti zarsı] ya da kanatsızlardır. Ağız parçaları ısırıcı tiptedir. Gövdenin arkasında kıskaç şeklinde uzantılar vardır. Yarı-başkalaşım görülür. İLE İki çift kanatları vardır [bir çifti kısmen derimsi, bir çifti zarsı]. Ağız parçaları delici ya da emici tiptedir. Yarı-başkalaşım görülür. İLE Zarsı iki çift kanatları vardır. Baş hareketlidir. Ağız parçaları çiğneyici ya da emicidir. Dişillerin arkasında zehir iğnesi vardır. Tam başkalaşım vardır. Birçoğu sosyal yaşam sürer. İLE İki çift zarsı kanatları vardır [bazı evreleri kanatsız]. Ağız parçaları çiğneyici tiptedir. Yarı-başkalaşım görülür. Oldukça sosyal hayvanlardır. İLE Küçük pullarla kaplı iki çift kanatları vardır. Dil şeklinde olan uzun ve kıvrık ağız parçası emici tiptedir. Tam başkalaşım görülür. İLE İki çift zarsı kanatları vardır. Ağız parçaları çiğneyici tiptedir. Yarı-başkalaşım görülür. İLE İki çift kanatları vardır [bir çifti derimsi, bir çifti zarsı]. Ağız parçaları ısırıcı ve çiğneyici tiptedir. Yarı-başkalaşım görülür. İLE Gövde yanlardan basık ve kanatsızdır. Erginleri, kuşlardan ve memelilerden kan emerler. Ağız parçaları delici ve emici tiptedir. Bacakları sıçrayıcı tiptedir. Tam başkalaşım görülür. İLE İki çift, kıllı kanatları vardır. Ağız parçaları çiğneyici ya da yalayıcı tiptedir. Tam başkalaşım görülür. Sucul larvaları ipek ağ örerler ya da ipekle kum, çakıl ve odun parçalarını birleştirerek evcik inşa ederler. )

( Bit. İLE Kıt kanatlılar. İLE Kulağa kaçanlar. İLE Sinekler, sivrisinekler. İLE Gerçek tahtakurusu, kati tahtakurusu. İLE Karıncalar, arılar, eşekarıları. İLE Beyaz karıncalar. İLE Kelebekler, güveler. İLE Kızböcekleri, Teyyare böcekleri. İLE Cırcırlar, Çekirgeler, Peygamberdeveleri. İLE Pireler. İLE Evcikli böcekler. )

( Yaklaşık Tür Sayıları: 2.400 ile 500.000 ile 1.000 ile 120.000 ile 55.000 ile 100.000 ile 2.000 ile 140.000 ile 5.000 ile 30.000 ile 2.000 ile 7.000 )

( Amazonlar'da, 200.000'in üzeri çeşit, böcek bulunmaktadır. )

( ABC Adaları Mercan kayalıklarında, 800 balık türü, 8000 kabuklu ve omurgasız türü bulunmaktadır. )

( Böcekler Belgeseli )


- BEDELMİSİL değil/yerine/= DENK ÖDEŞ


- BEDÎHÎ:
TANIMLANABİLİR YAPIDA OLMAYAN ile/ve DELİL GETİRİLEBİLİR YAPIDA OLMAYAN


- BEKLENTİ ile/ve/=/||/<>/>/< DERT


- BELİRLE/N/ME, BELİRLENİM = DETERMINATION[İng.] = DÉTERMINATION[Fr.] = DAS BESTIMMEN[Alm.] = DETERMINAZIONE[İt.] = DETERMINACION[İsp.] = CONSTITUTIO, DEFINITIO, DETERMINATIO[Lat.] = HO HORISMOS, HE TAKSIS[Yun.] = VUCHA(T), MÂL[Ar.] = TAYÎN[Fars.] = BEPALING[Felm.]


- BELİRLEME ile/ve/>/<> DEĞİLLEME

( TO DETERMINE vs./and/>/<> NEGATION )


- BELİRSİZ/LİK ile/ve/=/||/<> DEĞERSİZ/LİK


- BELLEĞİN AŞAMALARI'NDA:
KODLAMA ile/ve/> DEPOLAMA ile/ve/> ARA-BUL-GERİYE GETİR

( Belleğe yerleştirilir. > Bellekte tutulur. > Bellekten çağrılır. )


- BELLEK(TEKİ KAYITLAR):
ZAMANDAN ve/||/<> DEĞİŞİMDEN
SAKLAMAK/SAKLANILAN


- BENİ ANLAMADIN değil DEDİĞİMİ ANLAMADIN


- BENİ ANLAYIN ile/değil/yerine/< DEDİĞİMİ ANLAYIN


- BESLEMEK ile/ve/<> DESTEKLEMEK


- BESLENME ile/ve/||/<> DEMLENME


- BETİM, BETİMLEME = TASVİR, TAVSİF = DESCRIPTION[İng., Fr.] = BESCHREIBUNG[Alm.] = DESCRIPTIO[Lat.] = DESCRIPCIÓN[İsp.]


- BETİM, BETİMLEME = TAVSÎF = DESCRIPTION


- BETİMLEME ile/ve/||/<> DEĞER VERME/YÜKLEME


- BEYÂN/BEYÂNAT değil/yerine/= DEMEÇ


- BEYÂNAT değil/yerine/= DEMEÇ


- BEYTÜLMAL[Ar.] değil/yerine/= DEVLET HAZİNESİ


- BEZELYE ile DELİ BEZELYE


- BEZGİN/LİK ile/ve DELİ/LİK


- BİLANÇO değil/yerine/= DENGELEM


- BİLENİN/BİLGENİN/USTANIN/HOCANIN, HER:
[hem] YAPTIĞI/NI ile/ve/<>/||/değil/yerine/hem de DEDİĞİ/Nİ

( Yapma. İLE/VE/<>/||/DEĞİL/YERİNE Yap. )


- BİLEREK DENEYİMLEDİKLERİMİZ ile/ve/||/<> DENEYİMLEYEREK BİLDİKLERİNMİZ


- BİLGE KRAL ile/ve/||/<>/> TİMOKRASİ ile/ve/||/<>/> OLİGARŞİ ile/ve/||/<>/> DEMOKRASİ ile/ve/||/<>/> TİRAN


- BİLGİ ve DEĞİŞİM

( KNOWLEDGE and ALTERATION )


- BİLGİ ve/<>/= DENEYİM

( Birine, gökyüzünde 300 trilyon yıldız olduğunu söylerseniz inanır/kabul eder ama "Şu masa, boyalı!" derseniz gidip önce bir eller. )

( ... VE/<>/= Farklı durumları görmek. )

( KNOWLEDGE and/<>/= EXPERIENCE )


- BİLGİ ile/ve/||/<>/> DENEYİM ile/ve/||/<>/> YARATICILIK

( )

( KNOWLEDGE vs./and/||/<>/> EXPERIENCE vs./and/||/<>/> CREATIVITY )


- BİLGİLERİ/DEĞERLERİ:
KAYIP (ETMEK) ile/değil/yerine/>< KAYIT (ETMEK)


- BİLİM DEĞERLERİNDE:
GÖZLEM/VERİ/OLGU ÖBEĞİNDE DESTEKLENME ve/||/<>/> DENEYE DUYARLILIK ve/||/<>/> KURAMA DUYARLILIK ve/||/<>/> MATEMATİKSELLİK ve/||/<>/> YARARLILIK-İŞLEVSELLİK ve/||/<>/> GERÇEKLİĞİ BETİMLEYEBİLME


- BİLİM(LER)DE:
EVRİM ile/ve/değil/||/<>/< DEVRİM


- BİLİNÇ ile/ve/<> DENEYİM/TECRÜBE

( CONSCIOUSNESS vs./and/<> EXPERIENCE )


- BİLİNÇDIŞI:
BİLİNÇ ÖNCESİ ile/ve/||/<> DİNAMİK BİLİNÇDIŞI ile/ve/||/<> DERİN BİLİNÇDIŞI

( )


- BİLMEK ve/<>/= DEĞİŞTİREBİLMEK

( TO KNOW and/<>/= ABLE TO CHANGE )


- BİLMEK ve/=/> DEĞİŞTİRMEK

( TO KNOW and/=/> TO TRANSFORM )


- BİLMEK ile/ve/||/<>/>/< DENEYİMLEMEK

( ERKENNEN mit/und/||/<> ERFAHRUNG )

( TO KNOW vs./and/||/<>/>/< TO EXPERIENCE )


- BİREŞİM ile/ve/||/<> DENGE


- BİREY YÖNETİMİ ile/ve TOPLUMUN YÖNETİMİ ile/ve DEVLETİN YÖNETİMİ

( TEKZİB-İ AHLÂK ile/ve TEDBİR-İ MENZİL ile/ve SİYÂSET-İ MEDENİYE )


- BİSİKLET ve/<> DEĞİŞİM


- BİSİKLET ve/<> DENGE


- BİSİKLET ve/<> DESTEK


- BIVAD/BIVENTRICULAR ASSIST DEVICE BIVENTRİKÜLER değil/yerine/= DESTEK AYGITI, İKİ KARINCIĞA DESTEK AYGITI


- BÖCEK ile DEV SU BÖCEĞİ

( )


- BOŞ SÖZ ile/ve/değil DEDİKODU


- BÖYLE ve/||/<>/> BU DA VAR
ve/||/<>/>
GİBİ ve/||/<>/> OLABİLİR ve/||/<>/> DEĞİL ve/||/<>/> BİLE DEĞİL

( VARLIK - YOKLUK
[ l - O ]


Herhangi bir şeyden bahsedebilmemizin olanaklılığı ve/ya da tüm koşulları, ancak, varoluşla ve varolanların bilgisi ile başlar/başlatılabilir. Herhangi bir verinin de bir değer ya da nitelikli bilgi olabilmesi için varoluş kaynağına ve ilkesine yönelmiş olma zorunluluğu söz konusudur. Varoluştan bağımsız bir bilgi de söz konusu değildir.

Varolan/bilimi[ontoloji] olmadan, bilgi/bilim[epistemoloji] olmaz!

Varolanların değerinin bilinmesi ve anımsanması ise ancak o durumun, olanağın, nesnenin ya da kişinin kaybında ve/ya da yokluğunda söz konusudur. Fakat yaşamımızdaki, gövdemizdeki ve zihnimizdeki varolanların değerini bilmek içinse sahip olduklarımızın ya da ötelediğimiz ilişkilerin kaybını beklememiz gerekmemektedir.
"El duası olmadan, dil duası olmayacağını" anlayarak ve anımsayarak, bir şeylerin yaşanmasında ya da sahip olunmasında, kaygı duymanın anlamsızlığını da fark etmemizi, zamanında, araç ve olanaklarımız yerindeyken harekete geçmemiz sağlar.
İnsanın, kendini tanıma, gelişme ve gerçekleştirme sürecinde, aile, çevre, okul aracılığıyla edindiği eğitim ve öğrenim aşamaları bulunmaktadır. Bu süreçteki tüm bilgi, kayıt ve deneyimlerimizi, ekmek/sandöviç arası malzemesine benzetip, tüm bu süreç boyunca, bu malzemenin, yani bilgi ve deneyimlerimizin etrafında olmazsa olmazlarımız bulunmaktadır.
Bu olmazsa olmazlarımızın, kullanılagelenleri olarak en değerli ve öncelikli olanı, Sağlık ve Özgürlük'tür. İkinci sırada, Zaman ve Enerji'mizdir. Üçüncü sırada da, Bilgi ve Farkındalık'tır.
Uygulanagelenleri olarak, en değerli ve öncelikli olanı, Doğa ve Doğallık, ikinci sırada, Uyum ve Bütünlük'tür. Üçüncü sırada da, Gelişim ve Değişim'dir.

Bunların hepsinin temelinde, kaynağında, kökeninde ise
KOŞULSUZ SAYGI ve SEVGİ
bulunmaktadır.

Büyük çoğunluk için yaşamın tamamı, bu dönemle sınırlı kalmış, bilgi ve (b)ilim süreci olarak, az ya da çok bilgi, kayıt, yorum ve deneyimle tamamlanmış ya da tamamlanacak olmasının yanı sıra, bu süreci aşmak isteyenler için bir sonraki ve üst aşaması/dönemi olan, (d)olgun insan olma ve kendini gerçekleştirmek üzere, bilgelik(irfan/hikmet) ile sürdürme bilincine ve dönemine girilir.

Bilgi ve bilim bilinci ve dönemi, dört şeyi bilme süreci içinde devam eder. Bir şeyin, içini ve dışını, öncesini ve sonrasını [zâhir, bâtın, evvel, âhir] bilmekle tanımlanır. Bilgelik dönemi ise bu dörde ek olarak, iki şeyi daha bilmekle, bilinen her bir şeyin, zaman ve zeminini bilmekle ve İlm-i Siyâset ile gerçekleşir.
[ İlim ile İrfan arasındaki FaRkLaR için...
www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/7688 ]


Bu, dönemsel deneyimlerin ve donanımların temelinde, içinde ve/ya da dışında, paralelinde, ötesinde düşünülmeye ve yaşanmaya çalışıldığında ise ortada, ancak tek bir bilgi ve bilinç söz konusudur. VAR(OLAN) Bilinci ve Deneyimi.

Varolan[mevcud] bilinci, iki ve dört kavramdan oluşan düşünce, bakış, algılama, yorumlama, değerlendirme sürecinde bulunarak, bilinç ve yoğunlaşma isteğine göre değişmek üzere belirlenen ilk iki [Böyle ve Bu da var] ve sonraki dört sözcük/kavram [... gibi. | ... olabilir. | ... değil. | ... bile değil.] aracılığıyla, yaklaşık 3 ilâ 6'şar aylık sürede ve süreçte gerçekleşebileşecek işler kadar, ayrı ayrı çalışılarak gerçekleşebilir.

Zihnin, bu bilince alışması ve yeniden yapılandırılması için 3 ilâ 6 boyunca, gördüğümüz tüm nesnelere ve kişilere, tüm olaylara; duyduğumuz, bildiğimiz ve düşündüğümüz tüm olgu ve kavramlara, sadece, "Böyle" gözlüğü takılarak, Böyle'nin yanına, önüne, ardına, başka hiçbir düşünce, bilgi, sözcük yanaştırılmadan düşünülmesi ve çalışılması gerekmektedir. Çalışılan "Böyle" sözcüğü ve döneminden sonra, yine herşeye, sadece, "Bu da var" gözlüğü takılarak bakılması, düşünülmesi ve çalışılması gerekmektedir.

Bu çalışmalar sonrasında ise dört kavrama daha geçilebilecektir. Öncelikle, gördüğümüz, duyduğumuz, bildiğimiz ve düşündüğümüz her bir şey, kişi, durum, süreç, imge, simge, kavram ya da ad/etiketin yanına, sadece, "... gibi." gözlüğü takılarak çalışılması gerekecektir. Sonrasında ise yine aynı koşullar ve süreyle, "... olabilir." gözlüğü takılarak çalışılması gerekecektir. Bu iki sözcükten sonra yine aynı koşullar ve süreyle fakat daha farklı bir zihin oluşturabilecek olan değilleme sürecinde, herşeyin yanına/sonuna "... değil." gözlüğü takılarak bakılacaktır. Bu sürecin dengelenmesi içinse dördüncü kavram olan "... bile değil." gözlüğü takılarak çalışılacaktır.

Varoluş bilincinin kapsayıcılığının yanı sıra, yetersizliği ya da sınırlılığı da söz konusudur. İşleyişi, "ya, ya da" "0 l" "mantığı/algısı" ya da "Newton Fiziği" ile düşünülebilen varoluş bilinci, doğa, fizik, matematik ve laboratuvarda geçerlidir.

OLuş bilincinde ise bir şeyin, ne ve ne kadar olduğundan çok ve ötesinde, şu/bu/o koşulda/biçimde olabilmesinin yanı sıra, hem belirli bir koşul, zaman ve zeminde olmakla birlikte, hem de belirli bir koşul, zaman ve zeminde olmayarak, ne belirli, ne de belirsiz bir koşul, zaman ve zeminde de bulunmadığı bilgisi ile "hem, hem de | ne, ne de" "mantığı/algısı" ya da "Kuvantum Mekaniği" ile tanımlanmaktadır. Bu bilinçte, sadece, "OLmak, OLan ya da OLuş" söz konusudur.

Tüm varoluşun, insanın, bilincin, süreçlerin ve sonuçların, herşeyin karşısında, Yokluk [O] alanı ve durumu söz konusudur. Dolayısıyla, herşeyin başında ve sonunda, yokluğu düşünmek, yok olmayı, bulun(a)mamayı, göz önünde tutmak durumundayızdır. Fakat bu bilgi ve bilinçle de bunu bilmenin ötesine geçmek zorunda olduğumuzdan dolayı, yokluğu da hem bilip, hem gözardı edebilecek kadarıyla "yok etmek", ne tek bilgi, ne de tüm bilgi ya da gerçeklik olarak kabul etmek isabetli olmayacağından dolayı, yok'un, yokluk ile ilişkisini, kendiyle sağlayamayacağımızdan dolayı da burada, elimizde kalan ve kullanılabilecek tek bilgi, "bile değil" kavramı ve sözcüğüdür. "Bile değil" bile olsa, onu kullanıyor olmak da bir varoluş alanı ve durumu oluşturacağından dolayı, "bile değil"i de "bile değil" ile devam ettirmek, bunları da yine ancak tekrar "bile değil" ile devam ettirmek ve sonsuza kadar, azalarak ve küçülerek, yok olarak gidebilecek tek kavram olan "bile değil", devam ettirilerek ve doğada, durabilerek; insanda ise susabilerek, tüm "süreç ve sonuç", "algı", "yorum", "kavramsallık", "ilkesellik", "evrensellik", "birlik" ve "bütünlük" deneyimlenir.
[Durmayabilmek ve susmayabilmek ise hâlâ insana özgülüğüyle ve ayrıcalığıyla, düşündüğünü düşünebilen, kuvantumsal ve sabit olmayan bir bilinç olmasından dolayı, insanın, zihninde, dilinde ve elinde olmaya, kısır döngü ya da nereye doğru ilerlediği bilinemeyecek eliptik bir döngü şeklinde devam eder durur.]


YOK(LUK)
[ xOx ] [ bile değil ]>[ bile değil ]>[ bile değil ] >[ bile değil ] >[ bile değil ]>[ bile değil ] ~ ]
^
|
|
OL(UŞ)[ hem O[yok] l[var] , hem de l[var] O[yok] ve ne O[yok] , ne de l[var] "mantığı/algısı" ]
( Şu/bu/o, şöyle/böyle/öyle, şu/bu/o kadar, şu/bu/o zamanda, zeminde, koşulda/biçimde, sınırlan(dır)madan ve çerçevelen(dir)meden,
herhangi bir şey(le) olmadan ve olmayan!
Sadece OLMAK, OLAN ya da OLUŞ! )
^
|
|
VAR(OLAN)
[ ya O ya da l "mantığı/algısı"]
[- BÖYLE | BU DA VAR ]
||/>
[ ... GİBİ >
... OLABİLİR >
... DEĞİL >
... BİLE DEĞİL ]

------------------------------------------------
(D)OLGUN/KÂMİL İNSAN
S~ KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME ~S
[OLGUNLUK/KEMÂL]

--------------------------------------
^
|
|

İNSAN
| KENDİNİ TANIMA SÜRECİ |
(GELİŞİM)


-------------------------------------
[OLMAZSA OLMAZLAR]

[Kullanılagelenler]

1.) SAĞLIKÖZGÜRLÜK

2.) ZAMAN ve ENERJİ

3.) BİLGİ ve FARKINDALIK

----------------------------------
| TÜM BİLGİ ve DENEYİMLER |
----------------------------------
[Uygulanagelenler]

1.) DOĞA ve DOĞALLIK

2.) UYUM ve BÜTÜNLÜK

3.) GELİŞİM ve DEĞİŞİM
-------------------------------------------------
|KOŞULSUZ SAYGI ve SEVGİ|
-------------------------------------------------
)

( Sigorta Sözcükler/Kavramlar İLE/VE/||/<>/> Varoluşsal Sözcükler/Kavramlar )


- BOYUT ile/ve/<> DERİNLİK


- BOZMAK ile DEĞİŞTİRMEK

( Tahrife, tarif gerekmez. )


- BOZULMA" ile/ve/değil/> GELİŞİM ile/ve/değil/> DEĞİŞİM


- BUKET değil/yerine/= DEMET


- BÜLBÜL'ÜN:
"SESİ" ile/ve/değil/||/<>/< DERDİ


- BURHÂN[Ar.] ile DELÂLET[Ar.]


- BÜROKRASİ ile "DERİN DEVLET"


- ÇABALAMAK ile/ve/<> DEBELENMEK


- ÇALI DİKENİ ile DEMİR DİKENİ ile DEVE DİKENİ ile EŞEK DİKENİ ile GEYİK DİKENİ

( MÜŞVİKE: Dikenli ağaç. )

( HÂR )


- ÇALIŞMALARI:
YOĞUNLAŞTIRMA ile/ve DERİNLEŞTİRME


- CAMİ ile DEFTERDAR CAMİİ[1541]
(NAZLI MAHMUT EFENDİ)

( )


- CANLI/LIK ile/ve DERİN/LİK

( LIVELINESS/VIGOUR vs./and PROFUNDITY )


- CASTING[İng.] değil/yerine/= DENEME ÇEKİMİ/OYUNCU SEÇİMİ


- CELB-İ MENÂFİ değil/yerine/>< DEF-İ MEFÂSID

( Yanlışları önlemek ve işlememek; çıkarları, iyilikleri getirmek ve işlemekten öncelik kazanır. )

( Def-i mefâsıd, celb-i menâfiden evlâdır. )


- ÇELİK YAPI ile (DEMİRLİ) BETON YAPI(KARKAS[Fr. < CARCASSE]


- CEMİYET değil/yerine/= DERNEK


- ÇEŞİTLERİ BAKIMINDAN ve DELÂLET BAKIMINDAN


- ÇEŞİTLİLİK ile/ve DERİNLİK


- CHECK POİNT[İng.] değil/yerine/= DENETİM NOKTASI


- ÇIKAR ile/değil/yerine DEĞER


- ÇİNGENE ile DENİZ ÇİNGENESİ(BAJAU/BADJAU)


- CİNNET[Ar.] değil/yerine/= DELİLİK


- ÇİYAN ile DEV ÇİYAN


- ÇOK ile DELİM

( ... İLE Çok, fazla, ziyade. )


- CREDO UT INTELLIGAM ile/ve/||/<> NOVETIM TE, NOVETIM ME ile/ve/||/<> TE INVOCO, DEUS VERITAS ile/ve/||/<> DEUS SAPIENTIA ile/ve/||/<> DEUS BEATITUDO


- CÜCE[Fars.] ve/< DEV[Fars. < DÎV]

( MIDGET/DWARF and GIANT )


- CUMHURİYET ile/ve DEMOKRASİ

( Belirli (bir) ideolojide. İLE/VE İdeolojiler arasında. )

( ONAFHANKELIJKHEIDPLEIN
[Paramaribo'daki, Cumhuriyet Meydanı'nın yerel adı.] )


- CURCUNA ile DEBDEBE

( Musikîde hızlı bir usûl. İLE ... )


- DÂHİ ile/ve DEVRİMCİ

( Dâhi kişi, başkasına da dehâ aşılayabilen kişidir. )


- DAİRE[Ar. çoğ. EDVÂR] değil/yerine/= DEĞRE/YÜRÜTKE


- DÂL ile/ve/> DELÂLET


- DAMLA ile/ve/<> DERYA

( Deryanın damlaya gereksinimi yoktur fakat damlayı kurtardım diye sevinir. )

( DAMLAMIZ DERYAYA SALDIK BİZ BUGÜN
DAMLA NİCE ANLAR
DERYA OLAN ANLAR

HAYVAN NİCE ANLAR
HAYRAN OLAN ANLAR )


- DÂVÂ ile/ve DELİL ile/ve İSPAT

( BEYYİNE: Bir olayın doğruluğunu ortaya koyabilen yöntem. | Duruşma sırasında bir savı gerçekleştirmek için başvurulan belge, tanıt, tutamak, delil. )

( TRIAL vs./and PROOF vs./and TO PROVE )


- DBU/DBS DEEP BRAIN STIMULATION[İng.] değil/yerine/= DERİN BEYİN UYARIMI


- DE FACTO[İng.] değil/yerine/= GERÇEKTE, UYGULAMADA


- DE JURE ile DE FACTO

( Yöntem ve kurallara dayanır. İLE Ötekilerinin inancına dayanır. )


- DEBDÂB[Ar.] ile DEBDÂB[Ar.]

( Davul. İLE Şöhret, azamet. )


- DEEP ECOLOGY değil/yerine/= DERİN ÇEVREBİLİM


- DEF ETMEK ile/ve DEFN ETMEK


- DEF ETMEK ile/ve DEFN ETMEK


- DEF'[Ar.] ile DEFF[Ar.]/DEF[Fars.]/[Ar.]

( Öteye itme, savma, savulma. | Verme, ortadan kaldırma. | Giderme. | Bir dâvâyı savunmak üzere açılan başka bir dâvâ. İLE Tef. Zilli ve pullu bir çembere gerilmiş deriden oluşturulan çalgı, daire. )


- DEF'ATEN[Ar.] ile DEF'ATEYN[Ar.]

( Bir defada, birden. İLE Şöhret, azamet. )


- DEĞER "YARGISI" ile/değil/yerine/>< DEĞER BİLGİSİ


- DEĞER BAHA değil/yerine/= DEĞER EDER


- DEĞER ile/ve/<>/< KULLANIM DEĞERİ ile/ve/<>/< PAYLAŞIM DEĞERİ ile/ve/<>/< DEĞİŞİM/SOYUT DEĞERİ ile/ve/<>/< ÜRETİM DEĞERİ ile/ve/<>/< ARTI DEĞERİ


- DEĞERLENDİRME ile DEĞER-LENDİRME


- DEĞERLİ OLAN BİR ŞEYİ/ŞEYLERİ SEVMEK ile/ve/<>/değil/yerine DEĞERİ SEVMEK

( [not] TO LOVE WHICH ARE VALUED vs./and/<>/but TO LOVE THE VALUE
TO LOVE THE VALUE instead of TO LOVE WHICH ARE VALUED )


- DEĞERLİ TAŞ/MÜCEVHER:
YARI DEĞERLİ ile/ve/||/<>/> DEĞERLİ


- DEĞİLLEME ve DEĞİLLEYEREK

( NEGATION and IN NEGATION )


- DEĞİN ile DEĞİN ile DEĞGİN

( "...'ya kadar/dek" gibi bir işin/durumun sona erdiği/ereceği zamanı/yeri gösteren sözcük. İLE Sincap. İLE İlişkin, üstüne, ait, dair. )


- DEĞİN ile DENLİ


- DEĞİNİLEN:
YUKARIDA değil DEMİN

( Okumada. DEĞİL Konuşmada. )


- DEĞİŞEBİLİRLER ile/ve DEĞİŞMEMESİ GEREKENLER


- DEĞİŞEN ile/ve/<> DEĞİŞMEYEN

( Değişmeyen de değişecek olanın/değişmesi gerekenin değişimine etkide/katkıda bulunabilir. )

( Değişme gereksiniminde olan nasılsa değişecektir. )

( İçinizde değişmeyen nedir? )

( Değişmez olan, ancak sessizlik içinde idrak edilebilir. )

( Doğrulukta, değişmez oluruz. )

( Değişmez olan, işimize yaramaz. )

( Değişmeyenin bilincinde olamayız. )

( Değişmez-olanı anlamak, değişmez-olan olmak demektir. )

( Kendinizi değişmek olarak, değişken zihnin tanığı olarak bilin. Bu yeterlidir. )

( Hareket eden'in içinde devinimsiz olan'ı, değişenin içinde değişmez olanı ayırt edebilmeyi öğrenelim, ta ki tüm farkların sadece görünüşte olduğunu ve birliğin gerçek olduğunu idrak edinceye kadar. )

( Değişmez ve mutluluk-verici olanı bulmak için değişen ve acı verici olana sarılmayı bırakmak zorundasınız. )

( TÜREV: Değişkenin değişkeni. )

( What needs changing shall change anyhow.
What is it in you that does not change?
The unchangeable can only be realised in silence.
You become immovable in reticence.
You cannot be conscious of what does not change.
To realise the immovable means to become immovable.
Know yourself to be the changeless witness of the changeful mind. That's enough.
Learn to distinguish the immovable in the movable, the unchanging in the changing, till you realise that all differences are in appearance only and oneness is a fact.
To find the immutable and blissful you must give up your hold on the mutable and painful. )

( DEĞİŞENDE DEĞİŞMEYEN: ORAN )

( IN THE TERM OF CHANGE vs./and/<> NOT IN THE TERM OF CHANGE )


- DEĞİŞEREK DEVAM ETMEK ile/ve/||/<>/> DEVAM EDEREK DEĞİŞMEK


- DEĞİŞİM ARACI ile/ve/değil/||/<>/< DEĞER


- DEĞİŞİM ve GELİŞİM:
DOĞADA ile/ve/||/<>/> EKİNDE ile/ve/||/<>/> DEVLETTE ile/ve/||/<>/> ALTYAPIDA ile/ve/||/<>/> TİCARETTE ile/ve/||/<>/> MODADA ile/ve/||/<>/> TEKNOLOJİDE

( Milyonlarca yılda. İLE/VE/||/<>/> Binlerce yılda. İLE/VE/||/<>/> Yüzyıllarda. İLE/VE/||/<>/> Onlarca yılda. İLE/VE/||/<>/> Yıllarda. İLE/VE/||/<>/> Aylarda. İLE/VE/||/<>/> Günlerde. )


- DEĞİŞİM ve/||/<> DEĞİŞİMDE DEĞİŞMEYEN ve/||/<> CANLI-CANSIZ ve/||/<> YERÇEKİMİ


- DEĞİŞİM ile DEĞİŞİNİM

( ALTERATION/VARIATION vs. MUTATION )


- DEĞİŞİM ile DEĞİŞİNİM/MUTASYON

( Bir süreç içindeki değişikliklerin tümü. | Yeni döllerin, atalarına tıpatıp benzememesini sağlayan özelliklerin tümü. | Üretilen malların, başka mallar ya da para karşılığı takası. | Bir niceliğin, birbirinden ayrı değerler alması ya da böyle iki değer arasındaki ayrım. | Rüzgârın yön değiştirmesi. İLE Doğada ve toplumda, niteliksel değişmelerin, yavaş yavaş değil birdenbire olması, bir şeyin, ortam ve koşullarını bulduğunda, birdenbire nitelik değiştirmesi. )

( ALTERATION/VARIATION vs. MUTATION )


- DEĞİŞİM ve/< DEĞİŞMEZ/LER


- DEĞİŞİM ile/ve/değil/||/>< DEVİNİM


- DEĞİŞİM ile/ve/||/<>/> DEVRİM


- DEĞİŞİMLERDE, DEĞİŞMEDEN KALAN ile DEĞİŞMEZ OLANLARIN, DEĞİŞİMLERDE ORTAYA ÇIKMASI

( Hareket eden'in, içinde devinimsiz olan'ı, değişenin içinde değişmez olanı ayırt edebilmeyi öğrenelim, ta ki tüm farkların sadece görünüşte olduğunu ve birliğin gerçek olduğunu idrak edinceye kadar. )

( Yunan Düşüncesi: Değişkenliğin içindeki değişmezliği[subûtiyeti] aramak. )

( Harekete neden olan, hareket etmeyen/ler. )

( LEFT BEHIND THE ALTERATION WITHOUT CHANGE vs. APPEARING OF CONSTANTS IN ALTERATION )


- DEĞİŞKEN ile/ve DEĞİŞKİ

( VARIABLE vs./and ... )

( ... cum/et AFFECTION )


- DEĞİŞMEK ile DEĞİŞTİRİL(E)ME(ME)K

( TO CHANGE vs. TO GET (NOT) (ABLE TO) CHANGE )


- DEĞİŞMEYEN/LER ile/ve DEĞİŞENLERDE DEĞİŞMEYEN


- DEĞİŞTİRMEK ile/değil/yerine DEĞİŞİM

( [not] TO CHANGE vs./but ALTERATION
ALTERATION instead of TO CHANGE )


- DEĞİŞTİRMEK ile/ve/değil/yerine DEĞİŞİME KATKIDA BULUNMAK

( Değişimin sırrı, tüm enerjini, yeniyi inşâ etmek üzerine odaklamandır! Eskiyle savaşmak üzerine değil! )

( The secret of change is to focus all of your energy, not on fighting the old, but on building the new. )


- DEH[Fars.] ile DEH/DÂH[Fars.]

( İyi, güzel. | Saf, sıra. İLE On[10]. [Ar. AŞR] )


- DEHÂ ile/ve/|/<>/>< DELİLİK

( İkisinin arasında, çok ince bir çizgi, aralık vardır. )


- DEHÂN[Fars.] ile DEHEN[Fars.]

( Ağız. İLE Ağız. )


- DEHÛN[Fars.] ile DEH-ÜM[Fars.]

( Ezber okuma, anımsama. İLE Onuncu. )


- DEIOUS ile DEMIORGUS


- DEJENERE ile DEFORME


- DEK ile DEK[Fars.] ile DEK/TEK

( "...ya kadar" gibi, bir eylemin sona erdiği noktayı ya da zamanı anlatır. Bir işin, bir durumun sona erdiği zamanı ya da yeri gösteren bir söz; kadar, değin. | Belirtilen zamanı, yeri vb.ni içine almayacak bir biçimde; kadar, değin. İLE Düzen, hile, desise, entrika. | Dilenci. | Tokuşma, çatışma. | Sağlam. İLE Tek. )


- DEKOMPANSE/DECOMPENSATED[İng.] değil/yerine/= DENGELENEMEMIŞ | DAĞILMIŞ


- DEKOMPANZASYON/DECOMPENSATION[İng.] değil/yerine/= DENGELENEMEME | DAĞILMA


- DELÂLÂT[Ar.] ile DELÂLET[Ar.]

( Yol göstermeler, kılavuzluklar. İLE Gösterme, yol gösterme, kılavuzluk. | İz, işâret. )


- DELÂLET-İ LAFZİYE ile DELÂLET-İ GAYR-I LAFZİYE

( Sesli/Sözlü delâlet. İLE Sessiz/Sözlü delâlet. )

( Tabii | Vazî | Aklî İLE/VE Tabii | Vazî | Aklî )

( İkisi de; Tabiiye, Akliye, Vaz'iye olarak 3'e ayrılır. )

( Delâlet-i Gayr-ı Lafziye'ye örnekler; * Tabiiye(Aşık, maşuku rüyet zamanında(gördüğünde), vech-i aşıkta zuhur eden kırmızılık) * Akliye[Kardaki (ayak/dal vs.) iz(i)] * Vaz'iye[ (-Duman işaretleri, -Trafik lambaları) (uylaşım(sal)) (muvadaa/karşılıklı konmak) (dil) (mantık)] )

( Delâleti(rehberi) olmayan, dalâlete düşer. )


- DELÂLET:
AKLÎ/ZÂTÎ ile/ve TABİÎ ile/ve VAZ'Î

( Lafzî. | Gayr-ı lafzî. İLE/VE Lafzî. | Gayr-ı lafzî. İLE/VE Lafzî. | Gayr-ı lafzî. )


- DELÂLET[Ar.] ile DELÎL[Ar.]


- DELÂLETU'L-ÂYET[Ar.] ile DELÂLETU'L-TAZMÎNU'L-ÂYET[Ar.]


- DELÂLETU'L-KELÂM[Ar.] ile DELÂLETU'L-BURHÂN[Ar.]


- DELGEÇ/ZIMBA[Ar.] ile DELGİ/MATKAP

( Mukavva, kâğıt, kayış, maden gibi şeylerde delik açmaya yarayan araç. İLE Maden, tahta, taş vb. üzerinde delik açmaya yarayan araç. )


- DELHİZ değil DEHLİZ[Fars.]

( ... DEĞİL Üstü kapalı, dar ve uzun geçit, koridor. )


- DELİ/LER ile/değil/yerine/>< DELİL/LER


- DELİ ile/değil DENÎ


- DELİK[Tr.] ile DELÎK[Ar.]

( Dar/küçük açıklık. İLE Gül tohumu. )


- DELK[Ar.] ile DELK[Ar.]

( El ile ovma, sürtme, ovuşturma/ovuşturulma. İLE Eski giysi, yamalı dilenci hırkası. | Dervişlerin giydiği eski aba ve yırtık cübbe. )


- DEM'ÂN[Ar.] ile DEMÂN[Ar.]

( İçi pek dolu, ağzına kadar dolu kap. İLE Heyecanlı, hiddetli. | Kükremiş. | Bağırıp çığırma. | Heybetli, zorlu. | Vakit, zaman. )


- DEM[Ar. çoğ. DİMÂ'] ile DEM'[Ar.] ile DEM[Ar.]

( Kan. İLE Gözyaşı. Gözyaşı dökme. İLE Soluk/nefes. | İçki. | An, vakit, saat, zaman. )


- DEM[Ar.] ile DEM[Fars.]

( Kan. İLE An. | Zaman, çağ. | Soluk/nefes. | İçki. | Hazırlanan çayın renk ve koku bakımından, istenilen durumu. | Koku. | Pişirilen yemeklerin, yenilecek kıvama gelmesi. )


- DEM ile DEHR


- DEM ile/ve DEHR

( An. İLE/VE An. | Gökkubbenin tamamı. | Felek. | Çağ. )


- DEMEDİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DENİLMEDİ

( Karl Marx, "Din, halk için afyondur" demedi!
Adam Smith, "Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler" demedi!
Thomas Hobbes, "İnsan, insanın kurdudur" demedi!
Niccolò Machiavelli, "Her şey mübahtır" demedi!
İbn Haldun, "Coğrafya, kaderdir" demedi!!! )


- DEMİR(Fe) DEMİR

( Ferrum )


- DEMİRKAPI ile DEMİRKAPI ile DEMİRKAPI

( Sarayburnu'nda bulunan deniz surları kapılarından biriydi. [Demiryolu yapımı sırasında yıkılmıştır.] İLE Eyüp'te bir semt. İLE Hoca Paşa mahallesi. )

( Haçlılar ile Osmanlılar'ın İstanbul'u alırken kente girdikleri kapılardan biri. İLE ... İLE ... )


- DENDENE[Ar.] ile DENDENE[Ar.]

( Sözü, açık söyleme. İLE Ağır ağır, dudak kıpırtısıyla söylenilen söz, mırıltı, homurdanma. )


- DENDİĞİNDE ile DENİLDİĞİNDE


- DENEME SÜRECİ ile DEMLENME SÜRECİ


- DENEME-YANILMA ile/ve/bazen/ne yazık ki DENEME-"YAMULMA"


- DENEME ile DENETLEME


- DENEME ile/değil DENEYİM


- DENENEBİLİR/LİK ile/ve/||/<>/> DENETLENEBİLİR/LİK


- DENETİM/KONTROL ile/ve DENEME

( En önemli sözcük "Denemek"tir. )

( Başarıncaya kadar denemeye devam edin! )

( CONTROL vs./and TEST )


- DENETİMLİ SİNİRCE/NEVROZ ile DENETİMSİZ SİNİRCE/NEVROZ ile ÇILDIRI/PSİKOZ

( İdeoloji. İLE Psikiyatrik. İLE Kendi sınırlarını da aşarsa. )


- DENEY ile/ve/değil DENEME


- DENEY ile/ve/||/<>/> DENETIMLİ DENEY


- DENEY ile/ve DENEYİM

( Dışta. İLE/VE İçte. )

( En önemli sözcüklerden biri, "Denemek"tir. )

( Yoğun bir deneyim yaşayan kişi, güven ve cesâret yayar. )

( Geçmiş deneyimlere göre davranmayalım, yeniden ve tekrar tekrar deneyelim. )

( Doğrudan deneyim, en son kanıttır. )

( Deneyim eşsizdir/benzersizdir, kuşku götürmez ve yanlış anlaşılmaz. )

( Sürekli olan deneyimlenemez, çünkü onun sınırları yoktur. )

( Tüm deneyim, zihindedir. )

( Denemezsek, saplanıp kalırız. )

( Deneyelim! Her seferinde, bir adım daha kolaydır. )

( Deneyin ve yine deneyin! )

( Tekrar deneyin! Denemeye devam edersek, bir şey olabilir. )

( Başarıncaya kadar, denemeye devam edelim! )

( Laboratuvarda. İLE/VE Kişi(ler)de/ki. )

( Outside. VS./AND Inside.
Experiment anew, don't go by past experience.
Direct experience is the final proof.
The experience is unique and unmistakable.
The continuous cannot be experienced, for it has no borders.
All experience is in the mind.
If you don't try, you are stuck.
Try. One step at a time is easy.
Try and try again.
Try again. If you keep on trying, something may happen.
You just keep on trying until you succeed. )

( Nesnel. İLE/VE Öznel. )

( EXPERIMENT vs./and EXPERIENCE )


- DENEYEREK DENEYİMLEDİKLERİMİZ ile/ve/||/<> DENEYİMLEYEREK DENEDİKLERİMİZ


- DENEYİM ile/ve/değil/||/<>/< DENEYEYİM


- DENEYİM ile/ve/||/<> DENEYİMLENİLEN


- DENEYİMLEMEK ile/ve/<>/>/< DEYİMLEMEK


- DENEYİMLENİLEBİLECEK OLANIN "İSTENİLMESİ/BEKLENİLMESİ" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DENEYİMLEMEKTE OLUNAN


- DENEYİMLEYEN ile/ve/||/<> DENEYİMLEME BAĞI ile/ve/||/<> DENEYİMLENİLEN


- DENEYLENEBİLİR BİLGİ ile/ve/değil/<> DENEYİMLENEBİLİR BİLGİ


- DENEYSEL ile/ve/değil DENEYİMSEL


- DENGE ile/ve/||/<> DENETİM


- DENGİNİ BULMAK ile/ve/||/<>/> DENGENİ BULMAK


- DENİR ile DENİLİR


- DENİZ ASLANI/FOK ile DENİZ AYISI/İNEĞİ (MANAT)

( Gebelik süreleri 11 aydır. Her seferinde tek bir yavru doğurur. Doğurunca hemen bir yenisine gebe kalır. İLE 1.5 - 2 m. boyunda, bitkiyle beslenen bir deniz memelisi. )

( SEA LION/SEAL vs. SEA COW )

( PHOCA cum TRICHECHUS MANATUS / ARCTOCEPHALUS URSINUS )


- DENİZ KAPLUMBAĞASI ile DERİ SIRTLI DENİZ KAPLUMBAĞASI


- DENİZ KULAĞI ile/<> DENİZ KESTANESİ

( Deniz kulağı yavruları, deniz kestanesinin koruması altında olabilir. )


- DENİZ ÜSTÜ ile/ve DENİZ ALTI


- DENİZÇAKISI ile DENİZDANTELİ ile DENİZGERGEDANI ile DENİZHIYARI[HOLOTÜRİT (Yun.)] ile DENİZISIRGANLARI ile DENİZİĞNESİ ile DENİZİNEĞİ/MANATİ[MANATEE] ile DENİZKADAYIFI ile DENİZKAZI ile DENİZKEDİSİ/DENİZMAYMUNU ile DENİZKESTANESİ ile DENİZKIRLANGICI ile DENİZKOZALAĞI ile DENİZKÖPÜĞÜ ile DENİZKULAĞI ile DENİZMARULU ile DENİZMENEKŞESİ ile DENİZÖRDEĞİ ile DENİZÖRÜMCEĞİ ile DENİZPALAMUDU ile DENİZREZENESİ ile DENİZŞAKAYIĞI ile DENİZTARAĞI ile DENİZTAVŞANCILI/BALIKKARTALI ile DENİZTAVŞANI ile DENİZYILANI ile DENİZYILDIZI

( Kuma, dikine gömülerek yaşayan, çakı diye de adlandırılan, 20 cm. boyunda, ikiçenetli yumuşakça. İLE Sıcak denizlere özgü, taşımsı bir tür polip birikintisi oluşturan deniz hayvanı. İLE Balinagillerden, 8-10 m. uzunluğunda, erilinin üst çenesinde iki uzun diş bulunan bir deniz memelisi. İLE Denizhıyarlarından, boyu 25 cm. kadar olabilen, yuvarlak ve yumuşak gövdeli derisidikenli. İLE Salgıladıkları sıvılarla insan derisinde, ısırgan etkisi uyandıran, iri medüzleri içine alan selentereler sınıfı. İLE Yuvarlak somaklı, gövdesi ince ve uzun bir deniz balığı. İLE Amerika ve Afrika'nın tropikal kıyı sularında yaşayan, 2-3 m. uzunluğunda deniz memelisi. İLE Esmer suyosunlarından bir deniz bitkisi. İLE Denizde yaşayan, ayakları yüzgeç biçimindeki tüm kaplumbağalara verilen genel ad. İLE Yazın, kutup bölgelerinde yaşayan, kışın, ılık kıyılara göçen, kısa ve ince gagalı, siyah bacaklı, yabani bir tür kuş, akbaş. İLE Tümbaşlılar takımından, gövdesi ince uzun, büyük başlı, derin ve büyük denizlerde yaşayan bir balık. İLE Hareket edebilen dikenlerle örtülü, yuvarlak kalker kabuklu, derisidikenlilerden bir yumuşakça. İLE Balıkçın. İLE Konik biçimli, kavkısında bir yarık bulunan karındanbacaklı yumuşakça. İLE Lületaşı. İLE Yassı kavkılı, içi sedefli, 10 cm. uzunluğunda bir deniz yumuşakçası. | Açık denizden bir kum setiyle ayrılmış ya da kıyı dilinin gelişmesiyle göl biçimini almış, sığ koy ya da körfez, lagün. İLE Sığ sularda bulunan, ince, levhaya benzeyen yaprakları olan yeşil suyosunu. İLE Çançiçeğinin bir türü. İLE Perdeayaklılardan, kıvrık gagalı, açık denizlerde yaşayan bir kuş, denizördeği, fırtınakuşu. İLE Kabuklu bir böcek türü. İLE Kıyı kayalarının üzerinde, yapışık olarak yaşayan, beyaz kalkerli plakalarla çevrili, koni biçiminde, küçük, kabuklu bir böcek. İLE Maydanozgillerden, deniz kumsallarında bol olarak yetişen, ıtırlı bir bitki. İLE Kayalıklara yapışık olarak yaşayan, dokunaçları çok ve uzun, güzel renkli bir polip türü. İLE İkiçenetli kabuklu bir yumuşakça türü. İLE Ağız dokunaçları geniş ve etli, uzun, çıplak gövdeli deniz yumuşakçası. İLE Yılanlar takımından, çok zehirli, kürek biçiminde, yassı kuyruklu, Hint ve Pasifik Okyanuslarında yaşayan bir hayvan. İLE Denizyıldızlarından, yıldız biçiminde, beş kolu olan, kayalıklar üzerinde yaşayan derisidikenli. )

( SOLEN cum MİLLE POROS cum MONODON MONOCEROS cum HOLOTHURION cum ... cum SYNGNATHUS ACUS cum HYDRODAMALIS GIGAS cum ALARIA ESCULENTA cum BERNICLA cum CHIMAERA MONSTROSA cum ECHINUS ESCULENTUS cum STERNA HIRUNDO cum CONUS cum ... cum HALLOTIS cum ULVA LACTUCA cum ... cum THALASSSIDROMA PELAGICA cum MAJA SQUINADO cum BALANUS cum CRITHMUM MARITIMUM cum ANEMONIA ACTINIA cum PECTEN cum PANDION HALIATAETUS cum CYCLOPTERUS LUMPUS cum HYDROPH'S cum ASTER )


- DENİZKIZI ile DENİZ KIZI

( Balık. İLE Mitoloji. )


- DEONTOLOJİ(ÖDEV BİLİMİ) = İLM-İ VEZAİF = DEONTOLOGY[İng.] = DÉONTOLOGIE[Fr.] = DEONTOLOGIE[Alm.]


- DEPREM / ZELZELE/ZİLZÂL/ZELZAL/ZÜLZAL[Ar.] değil/yerine/= YER SARSINTISI/YER SARSAN


- DER-MİYÂN[Fars.] ile DER-NİYÂM[Fars.]

( Ortada, arada. İLE Kında, kılıfta, kına sokulmuş. )


- DER[Fars.] ile -DER[Fars.] ile DERR[Ar.]

( -de, içinde.[DER-ANBAR: Anbarda. | DER-HÂTIR: Hatırda.] | Kapı.[DER-SAADET: İstanbul.] | Mağara. | Kere, defâ. | Cins, çeşit, kısım, nevi. İLE "Yırtan, yırtıcı, yaran, delen" anlamlarına sözcükleri sıfatlaştırır.[PERDE-DER: Perde yırtıcı, edepsiz.] İLE Kimse, kişi. | Güzel iş/eser. )


- DERÂ[Fars.] ile -DERÂ/DERÂY[Fars.]

( Çan, çıngırak. İLE "Durmadan söylenen" anlamına sıfat yapar.[HERZE-DERÂY/YÂVE-DERÂY: Saçma sapan şeyler söyleyen.] )


- DERBENT[Fars. < DERBEND] ile DERBENT

( Geçit. | Sınırda bulunan küçük kale. İLE Konya iline bağlı ilçelerden biri. )


- DERDE DEVÂ ile/ve/değil DERDE TESELLİ


- DERE KENARI ile DERE YATAĞI


- DEREBEYLİK ile/değil/yerine/<>/> DEVLET


- DERECE ile/ve DEĞER/LENDİRME

( DEGREE vs./and VALUE/EVALUATION )


- DERECE ile/ve DEREKE


- DERECELENDİRİLEBİLİR ile DERECELENDİRİLEBİLİRLİK

( GRADABLE )


- DERGİ ile/ve DERGİ-KİTAP

( ... İLE/VE "COGITO", "US DÜŞÜN VE ÖTESİ" dergileri gibi. )


- DERHÛR[Fars.] ile DER-HÛR[Fars.]

( Uygun, lâyık, münasip. İLE Lâyık. )


- DERİ[Tr.] ile DERÎ[Ar.]

( İnsan ve hayvan gövdesini kaplayan, tüy/kıl ya da pulla kaplı örtü. İLE Farsça'nın düzgünü/fasîhi/sahîhi. | Havası iyi, yeşilliği bol olan dağ eteği. )


- DERİMİZİN "RENGİ" değil/yerine DEĞERLERİMİZİN RENGİ


- DERİN BİR SOLUK ve/||/<> DERİN BİR ŞÜKÜR


- DERM[İng.] değil/yerine/= DERİ | KATMAN | YAPRAK


- DERMAN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DEVRÂN


- DERS YAPMAK ile/değil/yerine DERS(İ) İŞLEMEK


- DERS ile/ve DERS-İ AAM


- DERSİM ile Dersim

( Yapmam gereken ders. İLE Tunceli'nin önceki ya da eş adı. )


- DERT ve/<> DERMAN

( DERMAN ARARDIM, DERDİME
DERDİM, BANA DERMAN İMİŞ

BURHAN ARARDIM, ASLIMA
ASLIM, BANA BURHAN İMİŞ )

( SÖYLEMEM KİMSEYE DERDİMİ,
DERMANIM OLMASIN DİYE! )

( Derdini bilen, dermanını bulmuş demektir. )

( Derdine derman olmayacak ortamda derdini konuşmak edepsizliktir! )

( I was seeking the recipe to my trouble...
I saw that, my trouble was the recipe...

I was seeking the evidence to my essense...
I saw that, my essense was the evidence... )


- DERT ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< DERS


- DERTLEŞME ile/ve "DERS" (ÇIKARMAK)


- DERVÂ/DERVÂH[Fars.] ile DERVÂ[Fars.]

( Şaşkın, hayran. | Başaşağı asılmış, ters. | Gerekli/lâzım, zorunlu/zarûrî. İLE Hastalıktan yeni kurtulup yeterince kendine gelemeyen. | Sağlam, muhkem. | Doğru, gerçek. | Ayıp, utanma. | Cesâret, şecâat. | Sertlik, kabalık. )


- DESTÂN[Fars.] ile DESTÂN[Fars.]

( Eller. İLE Öykü/hikâye, kıssa. | Hîle, mekr, tezvîr. [Fr. ÉPOPÉE] )


- DESTEKLEME ile/ve/||/<> DENGELEME


- DEVÂ ile DERMAN


- DEVALÜASYON/DEVALUATION[İng.] değil/yerine/= DEĞERSİZLEŞTİRME


- DEVALÜASYON değil/yerine/= DEĞER DÜŞÜRÜMÜ


- DEVÂM[Ar.] ile DEVÂN[Ar.]

( Sürekli/daim olma, bir halde bulunma, sürme. | Sebat. | Bir işe, bir me'muriyete gidip gelme. İLE Koşan, seğirten, hızlı yürüyen. | Koşarak, hızla/sür'atle. )


- DEVÂT[Ar.] ile/ve/=/||/<> DEVÎT[Ar.]

( Divit. Hokkadaki mürekkebe batırılarak yazı yazmaya yarayan ve değişik ucları olan bir kalem türü. )


- DEVE ile DEHN

( ... İLE Az süt veren deve. )


- DEVEDİKENİ / KARAYANDIK / MUGAYLÂN[Fars.] ile DEVETABANI

( Bileşikgillerden, yaprakları dikenli, çeşitli türleri içine alan bir kır bitkisi. İLE Bileşikgillerden, geniş yapraklı bir süs bitkisi. )

( CARDUUS / CIRCIUM / ONOPORDEN cum PHLODENTRON )


- DEVİM DEVİNİM


- DEVİM ile/ve/<> DEVİNİM

( Hareket. İLE/VE/<> Çeşitleri. )


- DEVİNİM ile DEVİR

( Organik. İLE Mekanik. )


- DEVİNİM ile DEVİR

( Organik. İLE Mekanik. )


- DEVİR ile DEVİR

( Çağ. İLE Dönme, dönüş. | Dolaşma. | Aktarılma. | Bir malın iyeliğini ya da bir mal üzerindeki hakkı, bir başkasına geçirme. | Bir görevin, bir kişiden, bir başkasına geçmesi. | Sürekli ve düzenli değişme, çevrim. | Bir devinim, birbirinin aynı olan ve eşit zamanlarda yapılan başka devinimlerden oluştuğunda, devinimlerin her biri ya da bunların yapılması için geçen her zaman aralığı, periyot. )


- DEVLETLÜ ile DEVLETLÜ İNÂYETLÜ ile DEVLETLÜ NECÂBETLÜ ile DEVLETLÜ RE'FETLÜ ile DEVLETLÜ SEMÂHATLİ ile DEVLETLÜ SİYÂDETLÜ ile DEVLETLÜ UTÛFETLÜ[< UTÛF: Şefkât göstermek.]

( Sultanlara hitapta kullanılan unvan. | Refâh, saâdet ve nîmet sahibi, vezir ve müşir gibi büyük rütbe sahiplerine verilen unvan. İLE Sarayın kızlarağasına verilen unvan. İLE Şehzâdeler hakkında kullanılan unvan. İLE Seraskerelere verilen unvan. İLE Şeyhülislâmlar hakkında kullanılan unvan. İLE Mekke şerîfine, Hz. Muhammed'e intisâb şerefinde bulunan kişilere hitapta kullanılan unvan. İLE Vezirlere, müşirlere, sultan damatlarına verilen unvan. )


- DEVRE-İ ARŞİYE ile DEVRE-İ FERŞİYE


- DEVRE-İ FERŞİYE ile DEVRE-İ ARŞİYE

( Topraktan toprağa. İLE Manâdan manâya. )


- DEVRİK ANTİKLİNAL ile DEVRİK KANAT ile DEVRİK KATMAN ile DEVRİK KIVRIM ile DEVRİK SENKLİNAL ile DEVRİK (STRATİGRAFİK) İSTİF

( Kanatlarından birinin eğim açısının 90 dereceyi aşarak bu kanattaki katmanların devrik konum kazandığı antiklinal. İLE Kıvrımlanma sürecinde, eğim açısı 90 dereceyi aşarak devrik konum kazanan bir istif ya da katmanlardan oluşan, öteki kanat ve kıvrım eksen düzlemi ile aynı yönde eğimli olan kıvrım kanadı. İLE Çökel kayaçlarda istiflenme kuramına uymayan, daha yaşlı olan alt yüzeyi üstte, daha genç olan üst yüzeyinin altta olacak biçimde ters yüz olmuş katman. İLE Kıvrımlanma sürecinde, kanatlarından biri, eğim açısının 90 dereceyi aşmasıyla devrik konum kazanan ve dolayısıyla iki kanadı ve eksen düzlemi aynı yönde eğimli olan jeolojik kıvrım. İLE Kanatlarından birinin eğim açısının 90 dereceyi aşarak bu kanattaki katmanların devrik konum kazandığı senklinal. İLE Üst üstelik ilkesine göre yatay olarak çökelmiş ancak sonraki jeolojik süreçlerde aynı yönde artarak 90 dereceyi aşan bir eğim açısı kazanmış, yaşlı üstte, genç altta olacak biçimde ters yüz olmuş istif. )

( OVERTURNED ANTICLINE vs. OVERTURNED LIMB vs. OVERTURNED BED vs. INVERTED FOLD/OVERFOLD/OVERTURNED FOLD/REVERSED FOLD vs. OVERTURNED SYNCLINE vs. INVERTED STRATIFICATION/OVERTURNED STRATIFICATION )

( ANTICLINAL DEVERSÉ/ANTICLINAL RENVERSÉ avec FLANC INVERSE avec STRATIFICATION RENVERSÉE avec PLI DéVERSÉ/PLI OBLIQUE/PLI RÉNVERSÉ avec SYNCLINAL DEVERSÉ/SYNCLINAL RENVERSÉ avec STRATIFICATION RENVERSÉE )

( GEKIPPTE ANTIKLINE mit INVERSSCHENKEL/LIEGENDSCHENKEL/ÜBERKİPPTER FALTENFLÜGEL/ÜBERKIPPTER FALTENSCHENKEL/VERKEHRT SCHENKEL mit ÜBERKIPPTES BETT mit GEKIPPTE FALTE/ÜBERKIPPTE FALTE mit GEKIPPTE SYNKLINE mit ÜBERKIPPTE AUFSCHICHTUNG )


- DEVRİM "YAPMAK" ile/ve/<>/değil/yerine DEVRİM "YARATMAK"


- DEVRİM ile/ve/değil/yerine/<> DEĞİŞİKLİK


- DEVRİM ile/ve/değil/yerine/<>/> DEVİNİM

( [not] REVOLUTION vs./and/but/<>/> MOVEMENT
MOVEMENT instead of REVOLUTION )


- DEVŞİRMEK ile/ve DENŞİRMEK

( Biraraya getirmek, derlemek, toparlamak. | Katlamak, düzgün duruma getirmek. | Asker olarak yetiştirilmek üzere Yeniçeri Ocağı'na alınacak çocukları seçip, toplama. İLE/VE Bir şeyin doğasını ya da niteliğini bozmak. )


- DEVVÂNÎ >< DEŞTEKÎ


- DEYİ ile DEYİM ile DEYİŞ

( Dil, söz, im, mimik gibi anlatım araçlarının tümü. | Hristiyan felsefesinde, Tanrı kelâmını, kişilere ulaştıran oğul [Hz. İsa], logos. İLE Genellikle, gerçek anlamından az çok ayrı bir anlam taşıyan, kalıplaşmış anlatım. İLE Söyleme/anlatım biçimi. | Halk koşuğu/türküsü. | Bir kişinin, bir konuyla ilgili anlattıkları. )

( KELÂM ile TÂBİR ile ÜSLÛP | İFÂDE )


- DEYİM ile DEĞİM

( Genellikle gerçek anlamından az çok ayrı, kendine özgü bir anlam taşıyan kalıplaşmış söz öbeği, tabir. İLE Liyâkat. )


- DEYİMSEL ile/ve/&lt;/değil DENEYİMSEL


- DEYİRMEN değil DEĞİRMEN


- DEYİŞ ile/ve DEYİM


- DEZAVANTAJ SAĞLAMAK değil DEZAVANTAJ YARATMAK


- DİBAGAT/ANTİLOP ile DEMİRKIR


- DİĞER ile/ve/değil/yerine/||/<>/&gt;&lt;/< DEĞER

( "DEĞER"lerimizi, "DİĞER"lerimizden ayıramıyorsak;
"MEĞER"lerimizi bir cebimize, "KEŞKE"lerimizi öteki cebimize koymak durumunda kalırız. )


- DİL ve/< US/AKIL ve/< DENEYİM/TECRÜBE

( Dil, akıl ve deneyimde temellenir. )


- DİNAMİK/DYNAMIC[İng.] değil/yerine/= DEVINGEN


- DİNAMİK değil/yerine/= DEVİMBİLİM


- DİNAMİK değil/yerine/= DEVİMLİ/DEVİNGEN/DİRİMLİ/ETKİN/DEVİMSEL


- DİNAMİZM değil/yerine/= DEVİMSELLİK / DEVİMSELCİLİK


- DİNÇ/LİK ile/ve DEVİMSEL/LİK[DİNAMİK/LİK]


- DİNDAR ile DERVİŞ


- DİNGİNLİK ve DENGE


- DİNLEMEK ile/ve/> DENEMEK

( TO LISTEN vs./and/> TO TRY )


- DİNSİZ ile/ve/değil/||/<>/< DENSİZ


- DİRİMSEL/CANLI ile/ve/<> DEVİNGEN


- DİŞ = TOOTH[İng.] = DENT[Fr.] = ZAHN[Alm.] = DENTE[İt.] = DIENTE[İsp.]


- DİSEKİLİBRIUM/DYSEQUİLİBRIUM[İng.] değil/yerine/= DENGESİZLEŞME


- DİSKİNEZİ/DYSKINESIA[İng.] değil/yerine/= DEVİNIM BOZUKLUĞU


- DİSPRAKSİ/DYSPRAXIA[İng.] değil/yerine/= DEVİNIMSEL BECERİ BOZUKLUĞU


- DÎVÂN değil/yerine/= DERLEM


- DİYOR ile DEMEK İSTİYOR


- DİZARTRİ/DYSARTHRIA[İng.] değil/yerine/= DEVİNIMSEL KONUS¸MA BOZUKLUGˆU


- DİZGEYE SIĞMAMA ile/ve/||/<> DENKLEME GELMEME


- DL/DEEP LEARNING[İng.] değil/yerine/= DERİN ÖĞRENME


- DNN/DEEP NEURAL NETWORK[İng.] değil/yerine/= DERİN SİNİR AĞI


- DOĞA ve/<> DENGE


- DOĞAN ile DELİCE DOĞAN

( ... İLE Ağaçlı açık arazilerde yaşarlar. )

( ... vs. HOBBY )

( ... cum FALCO SUBBUTEO )


- DOĞRU SEÇİM ile/ve/<> DENGELİ TÜKETİM


- DOĞRULAMAK ile/değil DESTEKLEMEK

( [not] TO VERIFY vs./but TO SUPPORT )


- DOKUNMAK ile/ve/değil DEĞİNMEK

( Fiziksel. İLE/VE/DEĞİL Zihinsel/kavramsal. | Bağlantı kurmak, ilişkiye geçmek. )


- DOLAŞIM(SİRKÜLÂSYON) ile DEVİNİM

( Hiçbir şey kendi başına devinmez ve durmaz. )

( By itself nothing moves, nothing rests. )

( CIRCULATION vs. MOVEMENT )


- DONANIM ile/ve/<> DENEYİM

( RIGGING vs./and/<> EXPERIENCE )


- DÖNGÜ ile/ve/||/<> DEVİNİM


- DÖNÜŞTÜRME ile DEVŞİRME


- DÖNÜŞÜM ile/ve/<> DEĞİŞİM

( Değişimi kavrayan kişi, işaretleri farkeder ve bu belirtilerin ardındaki zamansal beklentileri karşılar. )

( Değişim, ancak şimdi olabilir. Gelecekte değil! )

( Bilinç, tümüyle değişimin bilincidir. )

( Emek ve çaba harcayarak değişebileceğimizi düşlemeyelim! )

( Olgun kişi, bir panter gibi farkettirmeden değişir. )

( Kişisel arzularınızı terk edin ve böylece tasarruf edilen gücü dünyanın değişmesi yolunda kullanın! )

( Sessizlik bir kez idrak edildiğinde, o, değişebilir olanı derin biçimde etkiler, kendi etkilenmeden kalarak. )

( Değişmez olan, işimize yaramaz. )

( Ancak değiştirebileceklerinizden sorumlusunuz. Tüm değiştirebileceğiniz ise kendi tavrınızdır. Sorumluluğunuz oradadır. )

( Sadece değişebilir olan üzerine düşünülüp konuşulabilir. )

( Çevremizi o kadar değiştirdik ki, şimdi bu yeni çevreye uyabilmek için kendimizi değiştirmemiz gerekiyor. )

( İSTİDÂRE[Ar. < DEVR]: Daire biçimine girme, değirmi olma, değirmilenme. )

( All consciousness is consciousness of change.
Do not imagine that you can change through effort.
Abandon every personal desire and use the power thus saved for changing the world!
Once realised of silence, it will deeply affect the changeable, itself remaining unaffected.
The unchangeable is of no use to you.
You are responsible only for what you can change. All you can change is only your attitude. There lies your responsibility.
Only the changeable can be thought of and talked about. )

( TRANSFORMATION vs./and/<> ALTERATION )


- DÖNÜŞÜM ile/ve/||/<> DEĞİŞKEN DÖNÜŞÜMÜ


- DOST ve/>< DERT

( Dostu olanın, derdi olmaz. )


- DUÂ ile/ve/||/<>/> DEVÂ


- DURAĞAN TOPLUM ile/değil/yerine/>< DEVİNGEN TOPLUM


- DURAĞAN ile/ve/değil/yerine/||/>< DEVİNGEN


- DURAĞANLIK ile/ve/değil/yerine/||/>< DEVİNİMSEL/LİK


- DURUK DİN ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DEVİMSEL/DİRİMSEL DİN


- DÜŞ(ÜR)ME ile/değil DEVİRME/DEVRİLME


- DÜŞÜNCE ile/ve/||/<> DUYGU ile/ve/||/<> DAVRANIŞ/TUTUM ile/ve/||/<> DENEYİM ile/ve/||/<> DEĞER ile/ve/||/<> DİL

( Akıl[doğru bağ/lar] ve ilim ile yapılandırılır. İLE/VE/||/<> Çeşitli fizyolojik ve psikolojik isteklerle ve eğlencelerle doyurulur. İLE/VE/||/<> Çalışarak, iş yaparak, kazanarak ve kazandırarak dengelenir. İLE/VE/||/<> ... İLE/VE/||/<> ... İLE/VE/||/<> ... )

( Düşünceler, duygulardan önce gelir. )

( %80 İLE/VE/||/<> %20 İLE/VE/||/<> ... İLE/VE/||/<> ... İLE/VE/||/<> ... İLE/VE/||/<> ... )

( Duygu yok fakat [çeşitli oranlarda/yoğunluklarda] etkisi olabilir. İLE/VE/||/<> Düşünce var. İLE/VE/||/<> Düşünce ve duygu var. İLE/VE/||/<> Öncenin, kendimizin ve başkalarının düşünceleri var. İLE/VE/||/<> Tümü var. )

( Saniyelerde. İLE/VE/||/<> Milisaniyelerde. İLE/VE/||/<> ... İLE/VE/||/<> ... İLE/VE/||/<> ... )

( Zihnimizin konuşma dili. İLE/VE/||/<> Gövdemizin konuşma dili. İLE/VE/||/<> ... İLE/VE/||/<> ... İLE/VE/||/<> ... İLE/VE/||/<> ... )


- DÜŞÜNME ile/ve/<> DENETLEME


- DÜŞÜNME = TEFEKKÜR = THINK[İng.] = PENSÉE[Fr.] = DENKEN[Alm.] = COGITARE, COGITATIO[Lat.] = NOEIN, DIANOIA[Yun.] = PENSAR[İsp.]


- DÜŞÜNMEK ile DEĞERLENDİRMEK

( TO THINK vs. TO APPRECIATE/EVALUATE )


- DÜŞÜNMEK ile DEĞERLENDİRMEK

( TO THINK vs. EVALUATE )


- DUYGU ve/||/<>/= DEĞİŞKİ


- DUYGUSALLIK ve/> DENETİMSİZLİK/KONTROLSÜZLÜK


- DÜZEN ve SIRADÜZEN/HİYERARŞİ ile/ve/||/<>/> DEĞİŞİM ve EŞİTLİK

( Modern öncesindeki öncelikler. İLE/VE/||/<>/> Modern dönemdeki öncelikler. )


- DÜZEN ile/ve DENGE ile/ve UYUM

( Düzenli bir hayat yaşayın ama onu kendi içinde bir amaç haline getirmeyin. )

( SETTING/ORDER/REGULARITY vs. BALANCE
Live an orderly life, but don't make it a goal by itself. )


- DÜZENLİ/LİK ile/ve DEĞİŞMEZ/LİK

( REGULAR/ITY vs./and STABLE/NESS )


- DÜZEY ile DERECE


- DVM/SUPPORT VECTOR MACHINES[İng.] değil/yerine/= DESTEK VEKTÖR MAKİNELERİ


- ECR-İ MİSİL değil/yerine/= DENK ÖDENÇ


- EĞİTİM ile/ve/||/<>/> DENETİM


- EKLEKTİK değil/yerine/= DERLENMİŞ


- EKLEMEK/ÇIKARMAK ile DEĞİŞTİRMEK

( TO ADD/EXTRACT vs. TO CHANGE )


- EKSPERİMENT/EXPERİMENT[İng.] değil/yerine/= DENEY


- EKSPERİMENTAL/EXPERİMENTAL[İng.] değil/yerine/= DENEYSEL


- EKSPERİMENTALİZM/EXPERİMENTALISM[İng.] değil/yerine/= DENEYİMCİLİK


- ELEŞTİRİ ile/ve/değil/yerine DEĞERLENDİRME

( Eleştiri, bulunduğun durumu tespit ile başlamalıdır. )

( İNTİKÂD/TENKİD ile/ve/değil/yerine ... )

( [not] CRITIQUE vs./and/but EVALUATION
EVALUATION instead of CRITIQUE )


- ELEŞTİRİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DEĞİNİ


- ELEŞTİRİ ve DEVİM/DİNAMİK

( CRITIQUE and DYNAMICS )


- EMİR ile/ve/değil/<> DEVİR


- ENDERÛN ile/ve/||/<> DEHTERÛN


- ENERJİ ile DEVİNGENLİK/CANLILIK/HAREKETLİLİK

( ENERGY vs. DYNAMISM )


- ENGEL değil/yerine/>< DEVRİM

( Boş konuşan kişiler arasında, dilsizlik(susmak), engel değil devrimdir. )


- ENGELLEYİCİ ile/değil/yerine DENGELEYİCİ


- EPOPE[Fr. < Yun.] değil/yerine DESTAN


- ERDEM ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DEĞER


- EŞEK ve/<> DEVE

( İkisi de birbirini takip eder/miş. :) )


- EŞELEMEK ile DEŞMEK

( TO SCRATCH vs. TO DIG UP )


- EŞEYSELLİK/SEKS:
"GÜÇ KAYBETMEK" ile/değil/yerine DENGELENMEK/UYUMLANMAK/FABRİKA AYARLARINA GERİ DÖN(DÜR)MEK


- EŞİT ile DENK

( MÜSÂVÎ[< SEVİYY] ile MÜTEKABİL[< KABL] )


- EŞİTSİZLİK ile/ve DENGESİZLİK


- ESSAY[İng.] değil/yerine/= DENEME


- ESTETİK ÖZNE ile/ve/> ESTETİK NESNE ile/ve/> ESTETİK TAVIR ile/ve/> ESTETİK HAZ ile/ve/> ESTETİK YARGI ile/ve/> DEĞER


- ETKEN ile/ve/değil/||/<> DEĞİŞKEN


- ETKİ ALANI ile/ve/<> DENETİM/KONTROL ALANI

( EFFECT FIELD vs./and/<> CONTROL FIELD )


- ETKİLEŞİM ile/ve DEĞİŞİM

( INTERACTION vs./and ALTERATION )


- ETKİLEŞİMLİ ve/||/<> DEVİNGEN


- EVALÜASYON/EVALUATION[İng.] değil/yerine/= DEĞERLEME


- EVET ile/ve/||/<>/> DEVAM ET


- EVLİLİK:
AİLE KARARI(GÖRÜCÜ) ile/ve/<> BEŞİK KERTMESİ ile/ve/<> DEĞİŞ-TOKUŞ

( Sibirya'nın kuzeyinde uygulanan üç çeşit evlilik. Eskiden ve kısmen hâlâ, gençler, 12 - 16 yaş arasında evlendirilirlermiş. İLE/VE/<> ... İLE/VE/<> Bir kızın, bir aileye gelin ve oğlunun da damat olarak gitmesi. )


- EVRAK[Ar. < VARAK] değil/yerine/= DEĞERLİ BELGE / İŞBELGE


- EVRİM/EVOLASYON[İng. < EVOLUTION] ile DEĞİŞİNİM/MUTASYON

( Canlının tür olarak gelişmesi, bir canlıyı ötekilerden ayırt eden morfolojik ve fizyolojik karakterlerin gelişmesi yolunda geçirilen bir seri değişim. İLE Genetik yapıda, kendiliğinden ya da bir dış etken aracılığı ile ortaya çıkan değişiklik. | Doğada ve toplumda, niteliksel değişmelerin, yavaş yavaş değil birdenbire olması, bir şeyin, ortam ve koşullarını bulduğunda, birdenbire nitelik değiştirmesi. )

( 1500 milyon yıl ilâ 2 milyar yıl gerekir. )

( )

( )

( )

( EVOLUTION vs. MUTATION )


- EVRİM ile/ve/değil/yerine DEĞİŞİKLİK

( [not] EVOLUTION vs./and/but ALTERATION
ALTERATION instead of EVOLUTION )


- EVRİM ile/ve/değil/yerine DEĞİŞİM

( [not] EVOLUTION vs./but ALTERATION
ALTERATION instead of EVOLUTION )


- ext. sup. alut.[Lat. < EXTENDE SUPER ALUTEM] değil/yerine/= DERİ ÜZERİNE YAYINIZ


- EYTİŞİM/DİYALEKTİK ile/ve DEVİM/DİNAMİK

( DIALECTIC vs./and DYNAMIC )


- FARK ile/ve DEĞER

( DIFFERENCE vs./and VALUE )


- FARK ile/ve DERİNLİK

( DIFFERENCE vs./and DEEPNESS )


- FARKINDALIK ve/||/<>/>/< DENEYİMLEME


- FARKLI ile/ve DEĞİŞİK

( DIFFERENT vs./and VARIOUS )


- FASİKÜL/FASCICLE[İng.] değil/yerine/= DEMETÇİK


- FATE FAITH DESTINY


- FEHVA'L-HİTÂB[Ar.] ile DELÎLU'L-HİTÂB[Ar.]


- FELSEFE ile DEMAGOJİ


- FELSEFE ve/||/<> DEVLET

( Aklın/düşüncenin, gelişmişlikteki son seviyesi. VE/||/<> Kurumların/toplumun, gelişmişlikteki son seviyesi. )


- FELSEFÎ SORU/SORGULAMA ile/ve/= DEĞERLENDİRME


- FEODAL/İZM değil/yerine/= DEREBEYCİ/LİK


- FEODALİTE değil/yerine/= DEREBEYLİK


- FERRUM[İng.] değil/yerine/= DEMIR


- FİLOZOF ile/ve/||/<>/> DERVİŞ

( Bildikçe, ölür. İLE/VE/||/<>/> Öldükçe, bilir. )


- FİYAT/I ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DEĞER/İ

( Nesnelere verilen. İLE/VE İnsana/kişiye verilen. )

( [... olmayana]
"Çöp" denilir. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< "Çıkarken kapıyı kapat" denilir. )

( Her şeyin olur. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Bazı şeylerin ve kişilerin olur. )

( ... ile/ve/değil/yerine/||/<>/< SEMEN )

( [not] PRICE vs./and/but/||/<>/< VALUE
VALUE instead of PRICE )


- FİZİK ve/||/<>/>/< DENEYİM


- FORAMEN[İng.] değil/yerine/= DELİK


- FREKANS ile DERECE


- GELİŞİM ile/ve/<> DERİNLEŞME

( DEVELOPMENT vs./and/<> DEEPEN )


- GELİŞİM = DEVELOPMENT[İng.] = DÉVELOPPEMENT[Fr.] = ENTWICKLUNG[Alm.] = SVILUPPO[İt.] = DESARROLLO[İsp.]


- GELİŞİP BÜYÜME = NEŞV Ü NEMÂ = DÉVELOPPEMENT


- GENEL-GEÇER ile/ve/değil/||/<> DEĞİŞMEZ


- GENELLEME ile/ve/değil/yerine DEĞİLLEME

( [not] GENERALIZATION vs./and/but NEGATION
NEGATION instead of GENERALIZATION )


- GENİŞ KAVRAM" ile "DERİN KAVRAM"

( "WIDE CONCEPT" vs. "DEEP CONCEPT" )


- GENİŞ KAVRAM ile DERİN KAVRAM

( WIDE CONCEPT vs. DEEP CONCEPT )


- GERÇEĞİN BİLGİSİ:
DENEYLE BAŞLAR ve/||/<> DENEYLE BİTER


- GERÇEKLER:
DEMİ ve/||/<> DEVRANI"NA... HÛ


- GEREKSİNİM/LER/İMİZ ve/<>/>< DEĞER/LER/İMİZ


- GEREKSİNİMLER ile/ve/||/<> DEĞERLER ile/ve/||/<> ANLAMLAR


- GEREKTİĞİ KADAR DÜŞÜNMEK/KONUŞMAK/YAPMAK ile/ve DEĞERİ/DEĞDİĞİ KADAR DÜŞÜNMEK/KONUŞMAK/YAPMAK


- GERİLİM ile/ve/değil/yerine/||/<>/> DENGE


- GERİLLA ile DEVLET

( Kaybetmediği sürece kazanır. İLE Kazanmadığı sürece kaybeder. )


- GİRDİLER DÖRTLÜSÜ ile/ve/<> YAŞAM DÖRTLÜSÜ ile/ve/<> UYUM DÖRTLÜSÜ ile/ve/<> DEĞERLER DÖRTLÜSÜ

( Sayın Gökçen ADAR'ın, "Yaşamla Flört" adlı kitabını okumanızı salık veririz. )

( Olumlu/Pozitif | Olumsuz/Negatif | Nötr | X [Belirsiz, merak uyandıran]. İLE/VE/<>
İş | Sosyal | Aile | Özel. İLE/VE/<>
Beklenti | Ortam | Olanak | Zaman. İLE/VE/<>
Vizyon | Misyon | Nosyon | Gusto[Zevk ve heyecan niteliği, estetik değerler]. )

( INPUT QUARTET vs./and/<> LIFE QUARTET vs./and/<> HARMONY QUARTET vs./and/<> VALUES QUARTET
Positive | Negative | Neuter | X [Indefinite]. WITH/AND/<> Business | Social | Family | Private. WITH/AND/<> Expectation | Environment/Ambience | Possibility | Time. WITH/AND/<> Vision | Mission | Notion | Gusto. )


- GÖL ile/ve DENİZKULAĞI/LAGÜN[Fr.]

( ... İLE/VE Denizden bir resifle ayrılmış göl. )


- GÖRÜ AKSİYONLARI ile/ve/||/<> ALGI ÖNGÖRÜLERİ ile/ve/||/<> DENEYİM ANALOJİLERİ ile/ve/||/<> AMPİRİK DENEYİMİN POSTULATLARI[genel]


- GÖVDE = BEDEN = BODY[İng.] = CORPS[Fr.] = DAS LEIB, DER KÖRPER[Alm.] = IL CORPO[İt.] = EL CUERPO[İsp.] = CORPUS[Lat.] = TO SOMA, HO KHROS[Yun.] = CİSM, CESED, CURM[Ar.] = BEDEN[Fars.] = HET LICHAAM[Felm.] = DEHA[Sansk.]


- GÖZETİM ile/ve/<> DENETİM


- GÖZLEM ve/||/<>/> DENEY ve/||/<>/> ÖLÇÜM


- GRADE[İng.] değil/yerine/= DERECE


- GÜCÜN:
YETERLİLİĞİ(/YETERSİZLİĞİ) ile/ve/<>/değil/yerine DEVREDE OLMASI


- GÜDÜLENMEDE:
UYARILMA ve/||/<>/> MERAK ve/||/<>/> DENETİM ve/||/<>/> OLGUNLAŞMA


- GÜĞÜM ile DEBBE


- GÜRÜLTÜ/DAĞDAĞA ve/<>/= DEDİKODU


- GÜVEN ve/||/<> DERİNLİK ve/||/<> SEVGİ

( Söz ile yapılan iyilik. VE/||/<> Düşünce ile yapılan iyilik. VE/||/<> Vererek yapılan iyilik. )


- GÜZERGÂH/[Fars.]/ROTA[İt.]/DESTİNASYON[İng. < DESTINATION] değil/yerine GEÇEKYOL, İZLENİLEN YOL


- HAKKINDA KONUŞMAK ile DEDİKODU

( Çocukların ağzı fakat "büyüklerin" içi konuşur. )

( Konuştuğunda hayır söyle ya da sus! )

( "Bir Dedikodu Ne Kadar Hızlı Yayılabilir?" yazısı için burayı tıklayınız... )

( TO TALK ABOUT vs. GOSSIP )


- HALKA[Ar.] değil/yerine/= DEĞREK/DOLANGI


- HALKERKİ = HÜKÜMET-İ AMME = DEMOCRACY[İng.] = DÉMOCRATIE[Fr.] = DEMOKRATIE[Alm.] = DEMOKRATIA, DEMOS:HALK, KRATOS:ERK, EGEMENLİK[Yun.] = DEMOCRACIA[İsp.]


- HANNÂN ile/ve/+ MENNÂN ile/ve/+ DEYYÂN ile/ve/+ SÜBHÂN

( Hakk yönünden. İLE/VE/+ Halk yüzünden. İLE/VE/+ ... İLE/VE/+ Hakikatte. )

( FİRAVUN ile/ve/+ KÂRUN ile/ve/+ BELÂM ile/değil/yerine KENDİN )


- HAREKET EDEN/ETTİREN ile/ve DEĞİŞEN

( Bir cismin belirli konumlarda belirli aralıklarda bulunması. İLE/VE ... )

( * Hareket nedir? * Şey nedir? * İlke nedir? * Aralarındaki ilişki nedir? İLE/VE Değişenin bilgisi elde edilebilen şey değildir, kesin olarak elde edilemez. )

( ACTIVATOR vs./and ALTERATION )


- HAREKET ETMEK değil/yerine/= DEVİNMEK/KIMILDA(N)MAK/KIPIRDA(N)MAK


- HAREKET ETTİRİLMEK değil/yerine/= DEVİNDİRİLMEK/KIMILDATILMAK/KIPIRDATILMAK


- HAREKET ETTİRMEK değil/yerine/= DEVİNDİRMEK/KIMILDATMAK/KIPIRDATMAK


- HAREKET/AKSİYON değil/yerine/= DEVİM/DEVİNİM


- HAREKET ile/ve/değil DEĞİŞİM

( [not] MOVEMENT vs./and/but ALTERATION )

( GAMANA ile/ve/yok/değil VIPARINAMA )


- HATA ve/||/<>/< DENEME

( Hata yapmış olman, denediğin anlamına gelir. Denemeden, vazgeçme! )


- HATA ile/ve/||/<> DENEYİM

( Hatalarımız, deneyimimizi artırır; deneyimlerimiz de hatalarımızı azaltır. )


- HATALARI/NI ...:
KABUL ET! ve/||/<>/> DERS AL! ve/||/<>/> TEKRARLAMA!


- HATIR ile DEĞER

( INFLUENCE/CONSIDERATION vs./and WORTH )


- HAYDÂRÎ ile/ve DESTEGÜL[KEMER]

( Dervişlerin giydiği, kolsuz, kısa, aba hırka. İLE/VE ... )


- HAYIR ile/ve DEĞİL ile/ve YOK ile/ve HİÇ

( Hiç, yoktan iyidir. )

( NO vs./and NOT vs./and NON-EXISTENT/ABSENT/THER IS/ARE NOT vs./and NOTHING )


- HAYRÂN ile/ve/> DEVRÂN ile/ve/> SEYRÂN


- HAYRET[Ar.] ile DEHŞ[Ar.]


- HAYVAN SOKMALARINDA:
KARA CANLILARI ile/ve/||/<> DENİZ CANLILARI

( Soğuk uygulaması yapılır. İLE/VE/||/<> Sıcak uygulaması yapılır. )

( bkz. 52814 İLE/VE/||/<> Kızarma, şişme, iltihaplanma, sıkıntı, huzursuzluk, havale, baş ağrısı görülebilir.[İlk yardımı: Batan diken varsa görülüyorsa çıkarılır. Yaralı bölge hareket ettirilmez. Sıcak su ile yıkanır. Yara yerine herhangi bir müdahale yapılmaz, ovulmaz! 112 aranır.] )


- HAYVANLAR:
YEMEK ve/||/<> BİNEK ve/||/<> DENEK
DEĞİLDİR!


- HAZ:
DEĞİŞKEN ile/değil/yerine DEVİNGEN

( Gövdede ve gövdeye yönelik.[keyif] İLE/DEĞİL/YERİNE Zihinde ve zihne yönelik.[zevk] )


- HAZ ile/ve DEĞER

( PLEASURE vs./and VALUE )


- HAZİNE ile DEFİNE

( Divan şiirinde birçok güzellik unsuru hazineye benzetilmiştir. )

( GENC )


- HEKTAR ile DESYATİNA[Rusça]

( ... İLE Eski Rusya'da, 1,09 hektara eşit arazi ölçüsü. )


- HER SEFERİNDE değil/yerine/= DEĞME KEZ


- HİÇ/LİK ile/ve/değil/<> DEĞERSİZ/LİK

( NOTHINGNESS vs./and WORTHLESS/NESS )


- HİKMET ve/||/<> DENGE/İTİDAL


- HİLE[Ar.] ile/ve/<> DESİSE[Ar.]

( ... İLE/VE/<> Hile, oyun, el altından yapılan iş. )

( FENT )


- HİNT OKYANUSUNDA:
ANDAMAN DENİZİ ile/ve/||/<> MALAKKA BOĞAZI ile/ve/||/<> MARTABAN KÖRFEZİ ile/ve/||/<> BENGAL KÖRFEZİ ile/ve/||/<> KANBAY KÖRFEZİ ile/ve/||/<> KUÇ KÖRFEZİ ile/ve/||/<> UMMAN DENİZİ ile/ve/||/<> UMMAN KÖRFEZİ ile/ve/||/<> BASRA KÖRFEZİ ile/ve/||/<> YEMEN DENİZİ ile/ve/||/<> ADEN KÖRFEZİ ile/ve/||/<> KIZILDENİZ ile/ve/||/<> MOZAMBİK KANALI ile/ve/||/<> SOFALA KÖRFEZİ ile/ve/||/<> DELAGOA KÖRFEZİ


- HİZMET ile/ve DESTEK

( SERVICE vs./and SUPPORT )


- HİZMET ile/ve/<> DEVİNİM

( Hizmet etmek/edebilmek, devindirici ve dönüştürücüdür. )

( TO SERVE vs./and/<> MOVEMENT )


- HOMEOSTAZ/HOMEOSTASIS[İng.] değil/yerine/= DENGELENİM, İÇ ORTAM KARARLILIĞI


- HÜCCET ile DELİL


- HÜDÂM değil/yerine/= DENİZ TUTMASI


- HUKUKU:
DELMEK ile/değil/yerine DEĞİŞTİRMEK


- HÜKÜMETİ/HÜKÜMETLERİ CİDDİYE ALMAK yerine DEVLETİN/VATANIN BÜTÜNLÜĞÜ VE GELECEĞİ İÇİN ÇABA HARCAMAK/ÜRETİMDE BULUNMAYA DEVAM ETMEK


- İBRET (ALMAK) ile DERS (ALMAK)

( Kötü sonuç veren bir olgudan alınan ders. İLE İzlenmesi gereken bir durum. )

( İBRET/TÂBİR < UBÛR[: Dar geçit.] İLE ... )

( Görülenden. İLE Duyulandan. )


- İÇERİK ile/ve/||/<> DEĞER


- İFADE[Ar.] değil/yerine/= DEYİŞ/SÖYLEYİŞ


- İFŞÂ ile DEŞİFRE[Fr. < DÉCHIFFRÉ]

( Gizli bir şeyi açığa çıkarma, yayma. İLE Çözülmüş, açıklanmış. )


- İGUANA ile/ve/<> DENİZ İGUANASI

( ... İLE/VE/<> Galapagos Adaları'nda yaşamaktalardır. )

( Kara iguanaları, rengârenktir. İLE/VE/<> Koyu renktedir. )


- İHBAR ile/ve/değil DEDİKODU

( [not] DENUNCIATION vs./and/but GOSSIP )


- İHTİLÂL değil/yerine/= DEVİRİ/DEVRİM


- İHTİYÂR ile/ve DENGELİ(İTİDALİ/İTİDALLİ) İHTİYÂR


- İHVÂN ile DERVİŞÂN ile MÜRÎDÂN


- İLÂCIN:
ETKİN DOZU ile/ve/<> DEVAM DOZU


- İLERLEME ile DERİNLEŞME


- İLERLEME ile/ve/<> DEVAMLILIK

( Devam etmek, fırsatlar doğurur. )

( Gökgürültüsü ve rüzgâr, devamlılığı simgeler. )

( Genellikle, gerçek devamlılık, görünüşten anlaşılır. )

( Yalnızca dikkatli, hassas ve becerikli çabalar, devamlılık gösterecek sonuçlara ulaşır. )

( Kişi, yolunda devam ederse iyiye doğru belirtiler oluşur. )

( IMPROVEMENT vs./and/<> CONTINUITY )


- İLERLEME ile GELİŞME ile DEĞİŞME

( İlerlemenin yolu sakin bir ısrarlılıkta yatar. )

( ADVANCE vs. PROGRESS/DEVELOPMENT/IMPROVEMENT vs. CHANGE )


- İLHAM ile DEHÂ


- ILIMLI ile/ve DENGELİ


- İLİŞKİLENDİRMEK ile/ve/<> DERİNLEŞTİRMEK

( TO GET RELATION vs./and/<> TO DEEPEN )


- İLKELERİN:
VAROLMA SORUNSALI ile/ve İŞLEVSELLİĞİ ile/ve DEĞİŞİMİ ile/ve OLMAMASI ile/ve BİRLİĞİ ile/ve İNKÂRI


- İLMİNE, İRFÂN (İSTEYEN/ARAYAN) ile/ve DERDİNE, DERMÂN (İSTEYEN/ARAYAN)


- IMMUTABLE[İng.] değil/yerine/= DEĞİŞMEZ


- İNANÇ ile DEĞER

( FAITH/BELIEF vs. WORTH/VALUE )


- İNANMIŞ ile DELİ


- İNKILÂP değil/değil/yerine/=/= DEVRİM


- İNSANLAŞMA:
KARADA ile/ve/değil/||/<>/>/< DENİZDE


- İNSANLAŞMA ve/||/<>/>/< "DERTLİLİK"


- INSTABIL/INSTABLE[İng.] değil/yerine/= DENGESİZ


- INSTABILITE/INSTABILITY[İng.] değil/yerine/= DENGESİZLİK


- İNTİKAM ile/ve/değil/yerine/<> DENGE


- İNTRADERMAL[İng.] değil/yerine/= DERİ İÇİ


- IRMAK ile/ve GÖL ile/ve DENİZ ile/ve ANADENİZ/OKYANUS

( OKYANUS: BAHR-İ MUHİT/LEBLÂYE[KARA VE YEŞİL DENİZ] )

( ÂB-I REVÂN: Akarsu, ırmak. )

( KOKYTOS ve STYKS, yeraltı ırmaklarıdır. )

( En uzun ırmaklar:
Nil (Afrika) - 6,690
Amazon (Güney/South Amerika) - 6,570
Mississippi (Missouri) (ABD/US) - 6,212
Yangtze (Çin/China) - 5,520
Irtysh (Rusya/Russia) - 5,410
Hwang Ho (Çin/China) - 4,672
Congo (Afrika) - 4,667
Amur (Asya/Asia) - 4,509
Lena (Rusya/Russia) - 4,296
Mackenzie (Kanada/Canada) - 4,241 )

( ŞEH-RÛD ile/ve İSTEL ile/ve DERYÂ ile/ve ... )

( NEHİR[çoğ. ENHÂR] ile/ve BUHAYRA ile/ve BAHR[çoğ. BİHÂR] ile/ve UMMÂN/UKYÂNUS )


- İŞARET ile DELİL

( SIGN vs. PROOF )


- İŞBİRLİĞİ/ÇÖZÜM ORTAKLIĞI ile/ve/||/<> DESTEK ALMA ile/ve/||/<> YARDIM ALMA ile/ve/||/<> YARARLANMA

( %60-70[kendin] - %30-40[öteki]. İLE/VE/||/<> %40-50[kendin] - %50-60[öteki]. İLE/VE/||/<> %70-80[öteki] - %20-30[kendin]. İLE/VE/||/<> %80-90[öteki] - %10-20[kendin]. )


- İŞE YARARLILIK ile/ve DEĞİM/LİYÂKAT

( Ne kadar yararlıysan, o kadar adamsındır. )

( USEFULNESS vs. MERIT )


- İŞE YARARLILIK ile/ve DEĞİM/LİYÂKAT


- İŞGAL ile/ve/<> DEĞERSİZLEŞTİRME


- IŞINIMA(RADYASYON) EN DAYANIKLI CANLI(HAYVAN):
KARAFATMA değil DEINOCOCCUS RADIODURANS BAKTERİSİ

( ... DEĞİL 1.5 milyon rad'a kadar dayanabilirler. Dondurulurlarsa bu sınır, iki katına çıkar. )


- İSPAT/İSBAT ile/ve HÜCCET ile/ve BURHAN ile/ve DELİL

( BELGİT: Bir kişinin, yapmaya ya da ödemeye borçlu olduğu şeyi göstermek üzere imzaladığı resmi kâğıt, senet. | Bir önermeyi tanıtlamak için gösterilen ve daha önce doğru olarak kabul edilen başka önerme. )


- İSPAT ile DELİL ile BURHAN

( ... İLE ... İLE Kendine uygun ilkeleri olan, ne'liği ve neden'liği belirli olan. )


- İSPAT ile/ve DESTEK

( TO PROVE vs./and SUPPORT )


- İSTEK = DESIRE[İng.] = DÉSIR[Fr.] = BEGIERDE[Alm.] = CUPIDITAS[Lat.]


- İZLEMEK ile/ve/<> DESTEKLEMEK


- KABUL ile/ve/<> DESTEK


- KADAR değil/yerine/= ... DEK/... DEĞİN


- KADAR değil/yerine/= DENLİ


- KADİRŞİNAS[Ar. + Fars.] değil/yerine/= DEĞERBİLİR


- KADİRŞİNAS/LIK değil/yerine/= DEĞERBİLİR(LİK)/İYİLİKBİLİR(LİK)


- KADÜK[Fr. < CADUC] değil/yerine/= DEĞERİNİ/ÖNEMİNİ YİTİRMİŞ, GEÇERLİLİĞİ KALMAMIŞ, ESKİMİŞ


- KALİKS DİŞLERİ = ESNÂN-I KE'S = DENTS DU CALICE


- KALKER TAŞI ile/ve/||/<> KİL ile/ve/||/<> DEMİR CEVHERİ

( Çimento yapımında kullanılırlar. )


- KAMU TÜZESİ/HUKUKU ile/ve/||/<>/> DEVLETLER TÜZESİ/HUKUKU ile/ve/||/<>/> DÜNYA VATANDAŞLIĞI TÜZESİ/HUKUKU


- KAN ile DEM-İ NİFÂS[Ar.]

( ... İLE Doğum sırasında gelen kan. )


- KANAMALAR:
DIŞ ile/ve/||/<> İÇ ile/ve/||/<> DELİKLERDEN[doğal] ile/ve/||/<> ATAR DAMAR ile/ve/||/<> TOPLAR DAMAR ile/ve/||/<> KILCAL DAMAR

( [Burun Kanaması]
- Hasta/yaralı sakinleştirilir, oturtulur.
- Başı hafifçe öne eğilir.
- Burun kanatları, 5 dk. süre ile sıkılır.
- Uzman bir doktora gitmesi sağlanır.
)

( [Kulak Kanaması]
- Hasta/yaralı, sakinleştirilir.
- Kanama hafifse kulak, temiz bir bezle temizlenir.
- Kanama ciddi ise kulağı tıkamadan temiz bir bezle kapanır.
- Bilinci yerindeyse hareket ettirmeden sırtüstü yatırılır, bilinçsiz ise kanayan kulak üzerine yan yatırılır.
- Kulak kanaması, kan kusma, anüs, üreme organlarından gelen kanamalarda hasta/yaralı, kanama örnekleri ile uzman doktora sevk edilir.
)


- KANIT = DELİL = ARGUMENT[İng., Fr., Alm.] = ARGUMENTUM, ARGUERE[Lat.] = ARGUMENTO[İsp.] = APODEIXIS[Yun.]


- KAPI ile DERVAZE

( ... İLE Şehir ve kale kapısı. )


- KARA ASTRONOMİSİ ile/ve DENİZ ASTRONOMİSİ


- KARA KAPLUMBAĞASI ile BATAKLIK KAPLUMBAĞASI ile TATLISU KAPLUMBAĞASI ile DENİZ KAPLUMBAĞASI

( Bilinen, 200'den fazla çeşidi bulunmaktadır. Türkiye'de, 10 kaplumbağa türü bulunmaktadır. )

( ... İLE ... İLE ... İLE Türkiye'deki yuvalama kumsalları: Türkiye'nin Akdeniz kıyılarında belirlenmiş ve resmî olarak kabul edilmiş 21 yuvalama kumsalı bulunuyor. Bu kumsallar, Batı'dan Doğu'ya şöyle sıralanmaktadır: Ekincik, Dalyan, Dalaman, Fethiye (Muğla), Patara, Kale, Kumluca, Çıralı, Tekirova, Belek, Kızılot, Demirtaş, Gazipaşa (Antalya), Anamur, Göksu Deltası, Alata, Kazanlı, Davultepe (Mersin), Akyatan, Yumurtalık (Adana) ve Samandağ (Hatay). )

( [yaşam alanları] Dağlık, ormanlık hatta çöl ortamlarında bile rastlanmaktadır. İLE ... İLE Karadan, su yaşamına geçen hayvanlardandır. Tropikal ve alt tropikal iklim bölgelerinde yaşarlar. İLE Hem karada, hem de suda yaşarlar. Dünyanın orta bölgelerinde, tropikal bölgelerine yakın denizlerinde, açık okyanuslarda, kıyı habitatları özellikle tropikal ve ılıman bölgelerde, Hint Okyanusu, Atlantik Okyanusu, Pasifik Okyanusu, Karayipler ve Akdeniz'de yaşarlar. )

( [yaşam süreleri] ... İLE ... İLE ... İLE 25-50 yıldır. )

( ... İLE ... İLE ... İLE Dünya denizlerinde yaşayan yedi deniz kaplumbağası türü:[Dermochelys coriacea, Eretmochelys imbricata, Lepidochelys kempii, Lepidochelys olivacea, Chelonia mydas, Caretta caretta, Natator depressus] )

( Ayaklarında, beş parmak bulunmaktadır. Çiftleşmeyi kolaylaştırabilmek için karın alt kabuğu, erillerde daha güçlü ve içe doğru çöküktür. Erillerin, ön bacak tırnaklarından biri, dişiyi çiftleşme sırasında kavrayabilmek üzere daha uzundur. İLE ... İLE Parmakları arasında yarım perde biçimlenmiştir. Ayakları ve sırt kabukları biraz daha küçülmüş, uzamış ve yüzmeye uygun bir duruma gelmiştir.[Fırat kaplumbağasında, kabuk, tam sertleşmemiş bir yapı gösterir.] İLE Ayakları, yüzmeye uygun palet benzeri biçim almıştır. Tırnaklardan bir ya da ikisi kalmıştır. Kabukları, kayık benzeri, uzun bir biçim almış, baş ve ön ayakların bulunduğu yerden, kabuk, daha geri çekilmiştir. )

( Kaplumbağalar, kıçlarından da soluk alabilirler. )

( SELÂHİF[< SULHAFÂT, SULAHFÂT ]: Kaplumbağalar. )

( TURTLE vs. TORTOISE vs. ... )

( TURÂBİYYE ile ... ile ... )

( TESTUDO avec ... avec ... )


- KARA KURBAĞASI ile DEV KARA KURBAĞASI

( ... İLE Çok zehirlilerdir. [Büyük timsahları bile zehirleyebilecek güçtedir.] )

( ... İLE Anavatanları, Orta ve Güney Amerika'dır. )

( ... İLE Avustralya'da 100 milyon dev karakurbağası yaşamaktadır. [Dev karakurbağası dışında karakurbağası türü yaşamaz.][Avustralya'ya özgü kurbağa türlerinden dört kat daha fazla yumurtlarlar.] )

( ... ile Dev Kara Kurbağası )

( ... cum BUFO MARINUS )


- KARA MEMELİLERİ ile/ve DENİZ MEMELİLERİ

( Doğumda, önce başları çıkar. İLE/VE Doğumda, önce kuyrukları çıkar. )

( ... İLE/VE Dünyada 85 tür deniz memelisi bulunmaktadır. )

( ... İLE/VE Deniz memelilerinin 10 türü, toplu olarak intihar etmektedir. )


- KARA/TOPRAK UYGARLIĞI ile/ve/||/<>/> DENİZ UYGARLIĞI

( Bizim gibi olanlarla aynı zaman, zemin ve koşullarda gerçekleşebilir. İLE/VE/||/<>/> "Bizim gibi" olmayanlarla ilişkiye girme yetisinin ortaya çıktığı zemin ve koşullarda gerçekleşir. )


- KARA ile/ve/||/<> DENİZ


- KARAR = DECISION[İng.] = DÉCISION[Fr.] = ENTSCHEIDUNG[Alm.] = DECISIÓN[İsp.]


- KARÎNE ile DELİL


- KARMAŞIK ALGILAMA SÜREÇLERİ'NDE:
ÖRÜNTÜ ve/<> HAREKET ve/<> DERİNLİK

( PATTERN PERCEPTION and/<> MOVEMENT PERCEPTION and/<> DEPTH PERCEPTION )


- KARPUZ ile DENSUKA KARPUZU


- KARŞILIĞININ OLMAMASI ile "DENK DÜŞMEMESİ"


- KAS YANGISI ile DERİ VE KAS YANGISI ile DERİ ALTINDAKİ KATILGAN DOKU YANGISI

( MİYOZİT ile DERMATOMİYOZİT ile FLEGMON )


- KAS ile DELTAKASI

( Omuzbaşında bulunan, üçgen biçimindeki kas. )


- KASIRGA ile SİKLON KASIRGA[Fr. < Yun.] ile VORTEKS[İng. < VORTEX] ile DENİZ ETKİSİ KAR(DEK)

( ... İLE Atmosferde bir alçak basınç alanı çevresinde, hızla dönen rüzgârların oluşturduğu, şiddetli fırtına. İLE Kuzey Yarım Kürede, saat yönünün tersine dairesel hareketle kendi ekseni etrafında dönen hava akımı. İLE ... )


- KASTETMEK değil/yerine/= DEMEK İSTEMEK


- KATASTROFİK/CATASTROPHİC[İng.] değil/yerine/= DEHŞET VERICİ, ÜRKÜTÜCÜ


- KATEGORİ = DEME


- KATKI ile/ve/<>/değil/yerine/|| DEVAM ETTİRME


- KATMANLAŞTIRMA ile/ve DERİNLEŞTİRME


- KAVRAM ile/ve/<> DERİNLİK

( CONCEPT vs./and/<> PROFUNDITY/DEEPNESS )


- KAYGI ile/ve/değil/||/<>/< DERT ETME


- KAYITSIZLIK değil/yerine/>< DERT EDİNME


- KAYNAK ve DEĞER ve ÖLÇÜT

( SOURCE and VALUE and MEASUREMENT )


- KENDİLİK:
GÖZLEYEN ile/ve/||/<> DENEYİMLEYEN


- KENDİLİK ile/ve/||/<> DENEYİM ile/ve/||/<> DENEYİMLEYEN


- KENDİMİZİ:
DEV AYNASINDA GÖRMEK ile/değil/yerine/>< DEVÂ AYNASINDA GÖRMEK


- KENDİNİ BİLMEMEK ile/ve/değil DENSİZLİK

( ... İLE/VE/DEĞİL Yakışıksız ve saygısızca davranma. )


- KERTENKELE ile DEMİR ZIRHLI DİKENLİ KERTENKELE


- KERTENKELE ile DENİZ KERTENKELESİ / MAVİ EJDERHA / MAVİ DENİZ TAVŞANI


- KEŞFEDEREK DENEYİMLEDİKLERİMİZ ile/ve/||/<> DENEYİMLEYEREK KEŞFETTİKLERİMİZ


- KESİCİ ile/ve/||/<> DELİCİ ile/ve/||/<> AŞINDIRICI


- KEŞİŞ/LİK ile/ve/<>/değil/yerine DERVİŞ/LİK

( [not] MONK/CENOBITE vs./and/<>/but DERVISH
DERVISH instead of MONK/CENOBITE )


- KESMEK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DELMEK


- KEYFÎ ile/ve DEĞİŞKEN


- KİM?:
DEĞİŞİM İSTER? ile DEĞİŞMEK İSTER?

( Herkes. İLE Pek az (aklını kullanma cesâretini gösteren) kişi. )


- KİMYANIN İNCELEDİĞİ:
MADDE değil DEĞİŞİM


- KINESTETİK HALÜSİNASYON/KINESTHESİC HALLUCINATION[İng.] değil/yerine/= DEVİNIMSEL VARSANI


- KİNETİK değil/yerine/= DEVİNGİ


- KİNETİK değil/yerine/= DEVİNGİL


- KIPI = AN = DEM = MOMENT[İng., Fr., Alm.] = ATTIMO/MOMENTO[İt.] = MOMENTO/RATO[İsp.]


- KİRAZ ile DEFNE ile MEŞE ile AKÇAAĞACI ile KAYISI

( image )

( Kendinizi tanımlamak isteseydiniz ne olmak isterdiniz?

Kiraz kadar lezzetli, defne gibi yeşil, meşe gibi toprağın sigortası, akçaağaç kadar estetik ve kayısı kadar yararlı olmak isterdim. )


- KİŞİ(İNSAN) HAKLARI:
VAZGEÇİLEMEZ ve/||/<> DEVREDİLEMEZ


- KİŞİ/İNSAN:
KÂR VAROLANI ile/değil/yerine DEĞERLER VAROLANI


- KİŞİ/İNSAN ve/<> DENEYİM

( HUMAN and/<> EXPERIENCE )


- KİŞİNİN YAŞAMI:
VİTRİNLİK ile/ve/değil/||/<>/< DERİNLİK

( Bildiğimiz. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Bilmediğimiz. )


- KİŞİNİN YÖNETİMİ ile/ve/<> TOPLUMUN YÖNETİMİ ile/ve/<> DEVLETİN YÖNETİMİ

( TO MANAGE THE SELF vs./and/<> TO MANAGE THE SOCIETY vs./and/<> TO MANAGE THE STATE )


- KISIR DÖNGÜ = DEVR-İ BATIL, FASİT DAİRE = CERCLE VICIEUX[Fr.] = ZIRKELBEWEIS[Alm.] = CIRCULUS VITIOSUS[Lat.]


- KİTAP OKUMAK ile/||/<> DENİZ SUYU İÇMEK

( Okumak, deniz suyu içmek gibidir. İçtikçe susanır, susadıkça içilir. )


- KITİPİYOZ[Yun.] değil/yerine/= DEĞERSİZ, BAYAĞI, KÖTÜ


- KIYAS değil/yerine/= DENK SAYMA/BİR TUTMA


- KIYMET/Lİ değil/yerine/= DEĞER/Lİ


- KIYTIRIK[argo] değil/yerine/= DEĞERSİZ, BAYAĞI


- KLÂSİK KİTAP ile DERS KİTABI


- KOLAYLAŞTIRICI ARABULUCU ile/ve/<> DEĞERLENDİRİCİ ARABULUCU


- KOLEKSİYON[Fr./İng.] değil/yerine/= DERLEM


- KONSANTRASYON değil/yerine/= DERİŞİM


- KONSOLİDE değil/yerine/= DESTEKLİ


- KONTROL ETMEK/TEFTİŞ ETMEK değil/yerine/= DENETİM/DENETLEMEK


- KONTROL LİSTESİ/CHECKLIST CHECKLIST değil/yerine/= DENETLEME DİZİNİ


- KONTROL ile DENETLEME

( CONTROL vs. INSPECTION )


- KONTROL ile/ve DENETLEME

( Bir kez kendimi ve neyi temsil ettiğimi bilince artık durmadan kendimi denetleme gerekesiniminde olmam. )

( CONTROL vs. INSPECTION
Once I know myself and what I stand for, I do not need to check on myself all the time. )


- KONTROLÖR[Fr. < CONTROLEUR] değil/yerine/= DENETÇİ


- KONTROLÖR/MURÂKIP değil/yerine/= DENETÇİ


- KONUŞMAK ile/ve/değil/||/<> DEĞİNMEK


- KONUŞMAK ile/ve/yerine DEMLEN(DİR)MEK


- KONUŞMAK ile/ve/değil DEMLEN(DİR)MEK


- KONUYU:
YÜKSELTME ile/ve/||/<> DERİNLEŞTİRME


- KÖR-TOPAL ile DERME-ÇATMA


- KORKU[PHOBOS] ile/ve/<> DEHŞET[DEIMOS]

( Mars'ın uydularının ve ["savaş tanrısı"] Ares'in aracını çeken atların adı. )

( 1877 - ASAPH HALL )


- KORKU > DEHŞET > NEFRET/(><)HAYRANLIK


- KORKU ile/ve/||/<> DENETİM ODAKLI KORKU


- KORUMAK ile/ve/<> DEVAM ETTİRMEK


- KORUNMA ile/ve/<> DEĞİM/LİYÂKAT


- KÖSTEBEK ile DESMAN


- KÖSTEK değil/yerine/>< DESTEK


- KOŞULLAR ile "DENGELER"


- KRAL[Sırpça]/DESPOT ile/değil/yerine/>< DEVLET ADAMI

( Yöneten fakat yönetil(e)meyen "kişi". İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Yöneten ve yönetilen kişi. )


- KÜÇÜK KEDİLERDE:
SİNGAPUR ile MUNCHKIN ile CORNISH REX ile DEVON REX ile AMERİKAN KIVIRCIĞI/AMERICAN CURL


- KÜÇÜMSEME = DISDAIN, CONTEMPT[İng.] = MÉSESTIME[Fr.] = UNTERSCHÄTZUNG[Alm.] = DESPECTUS[Lat.]


- KUDRET ve DEHÂ

( CAPABLE and GENIUS )


- KULLANIM DEĞERİ ile/ve/<> DEĞİŞİM DEĞERİ ile/ve/<> SİMGESEL/GÖSTERİM DEĞERİ

( THE VALUE IN USE vs./and/<> THE VALUE IN CHANGE vs./and/<> SYMBOLICAL VALUE )


- KÜLTÜR:
İNANÇ ile/ve/> DEĞER ile/ve/> KURAL ile/ve/> YASA

( ... İLE/VE/> ... İLE/VE/> ... İLE/VE/> Yaptırımı. )


- KULÜP değil/yerine/= DERGEN


- KUNDUZ ile/ve DEV KUNDUZ

( ... İLE/VE 10.000 yıl önce nesli tükenmiştir. )

( Kunduzlar düşünebileceğinizden çok daha büyüktür. [Gelişimini tamamlamış bir kunduz 8 yaşındaki bir çocuğun boyundadır] )

( ... cum CASTOR OHIOENSIS )


- KUR'AN-I KERÎM AHKÂMINDA:
İBÂRET-İ NASS ile/ve İŞÂRET-İ NASS ile/ve DELÂLET-İ NASS ile/ve MAZMÛN-İ NASS ile/ve İLTİZÂM-İ NASS ile/ve İKTİZÂ-İ NASS

( Her âyette, ibâret, işâret, delâlet, iltizâm, iktizâ ve tazammün bakımından çeşitli anlamlar ve hükümler vardır. )

( NASS: Anlamları açık ve meydanda olan ayet ve hadislere denilir. )


- KURAMSAL BİLGİ ile/ve ESTETİK BİLGİ ile/ve DEĞER/AKSİYOLOJİK[Fr.] BİLGİ

( THEORICAL KNOWLEDGE vs./and AESTHETICAL KNOWLEDGE vs./and AXIOLOGICAL KNOWLEDGE )


- KURUMSALLAŞMA YÖNETİMİNDE/ÖNDERLİĞİNDE, ÖNDER VE ÇALIŞANLAR:
BAŞLANGIÇTA ve/||/<>/> GEÇİŞTE ve/||/<>/> DENEYİMLİ ve/||/<>/> YETİŞMİŞ

( )


- KUŞ ile DEMİRCİ KIZ KUŞU

( )


- KUTSAL ile/ve/<>/değil DEĞERLİ


- KUZEY DENİZİNDE:
KOTZEBUE KOYU ile/ve/||/<> ÇUKÇİ DENİZİ ile/ve/||/<> DE LONG BOĞAZI ile/ve/||/<> DOĞU SİBİRYA DENİZİ ile/ve/||/<> LAPTEV BOĞAZI ile/ve/||/<> BOURHAYA KÖRFEZİ ile/ve/||/<> LAPTEV DENİZİ ile/ve/||/<> OLENEKSKİY KÖFREZİ ile/ve/||/<> KATANSKİY KÖRFEZİ ile/ve/||/<> VİLKİTSİ BOĞAZI ile/ve/||/<> YENİSEY KÖRFEZİ ile/ve/||/<> KARA DENİZİ ile/ve/||/<> BAYDARATSKAYA KÖRFEZİ ile/ve/||/<> KARA BOĞAZI ile/ve/||/<> ÇEYŞSKAYA KOYU ile/ve/||/<> BEYAZ DENİZİ ile/ve/||/<> ONEGA KÖRFEZİ ile/ve/||/<> KANDELAŞKA KÖRFEZİ ile/ve/||/<> DİVİNA KOYU ile/ve/||/<> BARENTS DENİZİ ile/ve/||/<> GRÖNLAND DENİZİ ile/ve/||/<> NORVEÇ DENİZİ ile/ve/||/<> KUZEY DENİZİ ile/ve/||/<> DANZİNG KÖRFEZİ ile/ve/||/<> RİGA KÖRFEZİ ile/ve/||/<> FİNLANDİYA KÖRFEZİ ile/ve/||/<> BOTNİ KÖRFEZİ ile/ve/||/<> DANİMARKA BOĞAZI ile/ve/||/<> DAVIS BOĞAZI ile/ve/||/<> BALTIK DENİZİ ile/ve/||/<> LABRADOR DENİZİ ile/ve/||/<> BAFFIN DENİZİ ile/ve/||/<> BAFFIN KÖRFEZİ ile/ve/||/<> SMITH KÖRFEZİ ile/ve/||/<> NARES BOĞAZI ile/ve/||/<> LANCASTER BOĞAZI ile/ve/||/<> ARKTİK KOYU ile/ve/||/<> PR. REGENT BOĞAZI ile/ve/||/<> BOOTHIA KÖRFEZİ ile/ve/||/<> FOXE ÇANAĞI ile/ve/||/<> FOXE KANALI ile/ve/||/<> REPULSE KOYU ile/ve/||/<> CORAL LİMANI ile/ve/||/<> JAMES KOYU ile/ve/||/<> HUDSON BOĞAZI ile/ve/||/<> UNGAVA KÖRFEZİ ile/ve/||/<> FROBISHER KOYU ile/ve/||/<> CUMBERLAND KÖRFEZİ ile/ve/||/<> HOME KÖRFEZİ ile/ve/||/<> JONES BOĞAZI ile/ve/||/<> PEARY KANALI ile/ve/||/<> BARROW BOĞAZI ile/ve/||/<> FRANKLIN BOĞAZI ile/ve/||/<> VISCOUT MELVILLE BOĞAZI ile/ve/||/<> Mc CLURE BOĞAZI ile/ve/||/<> McCLINTOK KANALI ile/ve/||/<> KRALİÇE MAUD KÖRFEZİ ile/ve/||/<> CORONATION KÖRFEZİ ile/ve/||/<> PR. ALBERT KOYU ile/ve/||/<> AMUNDSEN BOĞAZI ile/ve/||/<> GALLER PRENSİ BOĞAZI ile/ve/||/<> BEAUFORT DENİZİ ile/ve/||/<> PRODHOE KOYU ile/ve/||/<> KOTZEBUE KOYU ile/ve/||/<> NORTON KOYU


- LABORATUVAR/LABORATORY[İng.] değil/yerine/= DENEYLİK


- LAGÜN[Fr.] değil/yerine/= DENİZKULAĞI


- LAKONİK[Fr. < Yun.] değil/yerine/= DEYİM

( Kısa, özlü söz. )


- LAMA ile DEVE(HECİN)

( Güney Amerika'nın dağlık bölgelerinde yaşar. Tükürmesiyle ünlüdür. İLE ... )

( Lama ile Hecin )

( LÂME ile ZELÛL[çoğ. EZİLLE, ZÜLÜL] )

( LAMA cum CAMELUS )


- LANSET/LANCET[İng.] değil/yerine/= DERİ DELICİ İĞNE


- LENF DOKUSU ile/ve YAĞ DOKUSU ile/ve KEMİK DOKUSU ile/ve KIKIRDAK DOKUSU ile/ve GÖZENEKLİ DOKU ile/ve DESTEK, BAĞ DOKUSU ile/ve EPİTEL DOKU ile/ve KAS DOKUSU ile/ve SİNİR DOKUSU

( ... İLE/VE/||/<> ... İLE/VE/||/<> ... İLE/VE/||/<> ... İLE/VE/||/<> ... İLE/VE/||/<> Göze sayısı az, göze arası nesnesi çok ve genellikle öteki dokuları birbirine bağlayarak destek görevi yapan doku. İLE/VE/||/<> ... İLE/VE/||/<> ... )

( ADENIT TISSUE vs./and ADIPOSE (FATTY) TISSUE vs./and BONY TISSUE vs./and CARTILAGE TISSUE vs./and CELLULAR TISSUE vs./and CONNECTIVE TISSUE vs./and EPITHELIAL TISSUE vs./and MUSCULAR TISSUE vs./and NERVOUS TISSUE )


- LİYÂKAT değil/yerine/= DEĞİM/YARAŞIRLIK


- LOKAL değil/yerine/= DERNEKEVİ


- MADDE ve/> FİKİR ve/> DEĞER

( MATTER and/> IDEA and/> VALUE )


- MADEN-İ HÂS ve/||/<> KAVÎ İLTİMAS ve/||/<> DERK-İ TEMAS

( Yaşamda ya da herhangi bir işte, başarılı olabilmek için gerekli olanlar:
Altın(para/sermaye). VE/||/<> Ayrıcalık sağlayan/sunan, güçlü ve güvenilir biri. VE/||/<> Tanıyan/anlayan biriyle ilişki/yakınlık. )

(

)


- MAHZEN[Ar.] ile/ve/||/<> KİLER[Fars. < KİLÂR]/ARDİYE[Ar. < ARZİYE] ile/ve/||/<> DEPO[Fr. < DÉPÔT]/DEBBOY ile/ve/||/<> ANTREPO[Fr. < ENTREPOT] ile/ve/||/<> SAKLAK/AMBAR[Fars. < ANBAR]

( Yapılarda yer altı sakla[n]ma/koru[n]ma alanı. İLE/VE/||/<> Evlerde saklanılabilecek yiyecek ve içeceğin [Ar. erzak] saklandığı oda, ambar ya da dolap. İLE/VE/||/<> Korunmak, saklanmak ya da gerektiğinde kullanılmak için nesnelerin konulduğu/saklandığı yer. | Nesnelerin toptan satıldığı ve çokça bulunduğu yer. | Ordu nesne ve araçlarının saklandığı, bakımlarının yapıldığı yer. İLE/VE/||/<> Vergileri ödenmemiş, gümrüğe ait nesnelerin korunması için kurulan alan. İLE/VE/||/<> Genellikle tahıl saklanılan yer. | Yiyecek ve bazı nesnelerin saklanıldığı yer. | Geminin yük koymaya ayrılmış yeri. | Genellikle tahılın çok üretildiği yer, bölge. | Kum, çakıl vb. yapı malzemesini ölçmekte kullanılan ve her yanı çoğunlukla 75 santimetre olan küp ölçek. | Nesne taşıma işleri yapan kurum ya da ortaklık. )


- MAKALE ile DENEME


- MAL ile/ve/||/<> DEĞER/TUTAR/SEMEN[Ar. çoğ. ESMÂN]


- MÂNÂ/ANLAM ile/ve MEFHUM ile/ve MUSTALAH ile/ve MA'SADAK/MİSDAK ile/ve DELÂLET

( Sözcüğe aittir. Demek istenilen. Her sözcükte konuşanın irâdesi içkindir; bu iradeye anlam denilir. Nesnenin anlamı olmaz. İLE/VE Nesneyi anlamayı olanaklı kılan kavram. Tekil olarak zihne, tümel olarak akla yöneliktir. Nesnenin mefhumu olur. İLE/VE Belirli bir alana ilişkin kavramlar. İLE/VE Mefhumun nesnesine mutabakatı; referansı. İLE/VE Bir şeyin bilgisinin başka bir şeyin bilgisini gerektirmesi. )


- MANDELBROT FRAKTALİ ve DENİZ KIYISI


- MASAL ile DESTAN


- MATAFYON[İt.] değil/yerine/= DELİK

( Yelkenlere ve tentelere açılan delik. )


- MATEMATİK ile/ve DENEY

( MATHEMATICS vs./and EXPERIMENT/TEST )


- MATKAP değil/yerine/= DELGİ


- MAYDANOZ ile ÇAKIRDİKEN/DEVEELMASI

( ... İLE Maydanozgillerden, tıpta kullanılan bir bitki. )

( ... cum ARCTIUM TOMENTOSUM )


- MAZGAL[Yun.] değil/yerine/= DELİK

( Kale duvarlarında, iç yanı geniş, dış yanı dar delik. )


- MECAZ değil/yerine/= DEĞİŞMECE


- MECMUA değil/yerine/= DERGİ


- MEDRESE ve/ TEKKE(TAKİYE) ve/ ZÂVİYE ve/ DERGÂH

( İlim. VE Simgesel anlatım. VE Açı. VE Sohbet, insan sevgisi. )


- MEKANİK ile DENEYSEL


- MENDİL/ULATU ile/ve/değil DESTMÂL

( ... İLE/VE/DEĞİL Nakışlı, süslemeli mendil. )


- MENEKŞE(< BENEFŞE[Fars.], BENEFSEC[Ar.]):
AFRİKA MENEKŞESİ ile CEZAYİR MENEKŞESİ ile DENİZ MENEKŞESİ/ÇAN ÇİÇEĞİ ile HERCAİ MENEKŞE/ALACAMENEKŞE ile MISIR/FRENK MENEKŞESİ

( Cezayir Menekşesi'nde, kanser hücrelerinin çoğalmasını durduran alkaloitler bulunur. )

( [Menekşegillerden, bir ya da çok yıllık otsu bitki. | Bu bitkinin, mor renkli, güzel kokulu çiçeği.]: ... İLE Zakkumgillerden, bahçelerde süs bitkisi olarak yetiştirilen, kendine özgü, mavi, açık mor renkli çiçekleri ve ortası çukur taçyaprakları olan bir bitki. İLE ... İLE Menekşegillerden, mor, sarı, beyaz renkte, menekşeye benzer çiçekleri olan bir bitki. | Bu bitkinin çiçeği. İLE Turpgillerden, çiçekleri hoş kokulu bir süs bitkisi türü. )

( )

( VIOLA: SAINT PAULIA IONANTA cum VINCA | CATHARANTHUS ROSEUS cum ... cum VIOLA TRICOLOR cum HESPERIS )


- MESÂBE[Ar.] değil/yerine/= DERECE

( Derece, rütbe. | Kadar. | Konum, durum. )


- MEYVE YARASASI ile DEV ALTINİBİKLİ YARASA

( ... İLE Filipin yağmur ormanlarında yaşarlar. )

( ... İLE Kanatları, 2 m. kadar açılmaktadır. )

( ... ile | )

( FLYING FOX vs. GIANT GOLDEN-CROWNED FLYING FOX )

( PTEROPUS EDULIS cum ACERODON JUBATUS )


- MEZENKİM/MESENCHYMA[İng.] değil/yerine/= DESTEK BAĞ DOKUSU


- MİHENK TAŞI değil/yerine/= DENEK TAŞI


- MİHENK[Ar.] değil/yerine/= DENEKTAŞI

( Denektaşı. | Birinin değerini, ahlâkını anlamaya yarayan ölçüt. )


- MİTOLOJİ ile/ve EFSANE ile/ve DESTAN

( İnsan ile insanüstü arasındaki ilişkileri konu alan anlatı. İLE/VE İnsanüstü varolanların yapıp-etmelerini konu alan anlatı. İLE/VE Bir kişinin olağanüstü kahramanlıklarını konu kılan anlatı. )

( Efsaneler varlık üzerine soru sorarak aşılır. )


- MİZAÇ:
DENGESİZ ile/ve DENGELİ

( 8 ile/ve 1 )


- MOBIL/MOBILE[İng.] değil/yerine/= DEVİNIMLİ 2.TAŞINABİLİR 3.GEZİCİ


- MOBILITE/MOBILITY[İng.] değil/yerine/= DEVİNIMLİLİK, HAREKETLİLİK


- MODİFİKASYON[Fr.] değil/yerine/= DEĞİŞKE


- MODİFİKASYON/MODIFICATION[İng.] değil/yerine/= DEĞİŞTİRME, | DEĞİŞİKLİK


- MODİFİYE/MODIFIED[İng.] değil/yerine/= DEĞİŞTİRİLMİŞ


- MONAD[1] ile/ve/||/<> DIAD[2] ile/ve/||/<> TRIAD[3] ile/ve/||/<> TETRAD[4] ile/ve/||/<> PENTAD[5] ile/ve/||/<> HEKSAD[6] ile/ve/||/<> HEPTAD[7] ile/ve/||/<> OGDOAD[8] ile/ve/||/<> ENNEAD[9] ile/ve/||/<> DECAD[10]


- MOTOR[İng.] değil/yerine/= DEVİNIM, HAREKET


- MUADİL değil/yerine/= DENK/EŞİT/EŞDEĞER/Lİ


- MÜBÂDELE[Ar. < BEDEL | çoğ. MÜBÂDELÂT] değil/yerine/= DEĞİŞ-TOKUŞ


- MÜBADELE[Ar.]/TAKAS/TRAMPA[İt.]/TROK[Fr.] değil/yerine/= DEĞİŞMECE/DEĞİŞ TOKUŞ/DEĞİŞ


- MÜCERREP[Ar.] değil/yerine/= DENENMİŞ, SINANMIŞ


- MÜCEVHER[Ar.] değil/yerine/= DEĞERLİ NESNE


- MÜDÂM[< DEVÂM] değil/yerine/= DEVÂM EDEN, SÜREN, SÜREKLİ | ARASI KESİLMEYEN


- MÜFETTİŞ[Ar.] değil/yerine/= DENETÇİ/DENETMEN


- MÜFETTİŞ değil/yerine/= DENETMEN


- MUHARRİK değil/yerine/= DEVİTKEN


- MUHAVVİL[Ar. < HAVL] değil/yerine/= DEĞİŞTİREN/DÖNÜŞTÜREN

( Tahvîl, tahvîl eden, değiştiren, başka şekle soran. )


- MÜHÜR ile DEMİRBAŞ MÜHRÜ ile BAĞIŞ MÜHRÜ ile VAKIF MÜHRÜ ile ZÂT MÜHRÜ


- MUKAYESE ETMEK/KIYASLAMAK/KIYAS ETMEK değil/yerine/= DENK SAYMAK/BİR TUTMAK


- MÜLK ile DEVLET


- MÜNÂDÎ ile DELLÂL


- MÜNASEBETSİZ değil/yerine/= DENSİZ


- MÜNASEBETSİZCE değil/yerine/= DENSİZCE


- MÜNASEBETSİZLİK değil/yerine/= DENSİZLİK


- MÜPTEZEL/MÜBTEZEL[Ar.] değil/yerine/= DEĞERSİZ, SAYGINLIĞINI YİTİRMİŞ

( Saygınlığını yitirmiş. | Çokluğundan dolayı değerini yitiren, değersiz. )


- MURÂKABE[< RAKB] değil/yerine/= DENETLEME/DENETİM

( BAKMA, GÖZETME, GÖZ ALTINDA BULUNDURMA | KENDİ İÇ ÂLEMİNE BAKMA, KENDİNİ HESABA ÇEKME, DALIP KENDİNDEN GEÇME | GECEYARISI, DİZÜSTÜ OTURULARAK, GÖVDENİN HİÇBİR UZVUNU KIMILDATMADAN, GÖZLER KAPALI DURUMDA DALINAN "TEFEKKÜR" HALİ )


- MÜREKKEP BALIĞI/SÜBYE[Yun.] ile DEV MÜREKKEP BALIĞI

( )

( SEPIA OFFICINALIS cum MESONYCHOTEUTHIS HAMILTONI )

( SQUID vs. COLOSSAL SQUID )

( HABBÂR ile ... )


- MÜSLÜMAN ile/ve/<> DERVİŞ

( Rikkatli kişi. İLE/VE/<> Rikkatli müslüman. )


- MUTANT[İng.] değil/yerine/= DEĞİŞMİŞ GEN


- MÜTEALİYE[Ar.]/TRANSANDANTALİZM[İng..] değil/yerine/= DENEY ÜSTÜCÜLÜK/AŞKINCILIK


- MUTEDİL[Ar.] değil/yerine/= DENGELİ | ILIMAN


- MÜTEHARRİK[Ar.] değil/yerine/= DEVİNGEN | İŞLEYEN/ÇALIŞAN


- MÜTEHAVVİL[Ar.]/PARAMETRE[Fr./İng. < PARAMETER] ile DEĞİŞKEN

( PARAMETER vs. VARIABLE )


- MUTLAK ile/ve DEĞİŞMEZ

( ... ile/ve LÂ-YETEGAYYER )

( ABSOLUTE vs./and CONSTANT )


- MUTLULUK:
FİYATI OLANLARLA değil/yerine DEĞERİ OLANLARLA


- MUVAZENE ETMEK değil/yerine/= DENGELEMEK


- MUVAZENE[Ar.] değil/yerine/= DENGE


- MUVÂZENE/BALANS değil/yerine/= DENGE


- MUZAHİR[Ar.] değil/yerine/= DESTEKLEYEN, YARDIM EDEN


- NAMAZ ile/ve DERS

( Kazası varsa bile. İLE/VE Kazası olmaz. )


- NARBÜLBÜLÜ/ARDIÇKUŞU(TURDUS PILARIS[Lat.], ROBIN[İng.], Avrupa ve Asya ormanlarında yaşar.) ile/ve BAYIR KUŞU ile/ve ÇALI KUŞU ile/ve ÇAMURCUN ile/ve DALGIÇ KUŞU ile/ve DEVEKUŞU ile/ve FIRTINA KUŞU ile/ve GELİNKUŞU[Lat. OTOCORIS PENCILLATUS] ile/ve İNCİRKUŞU[Lat. ANTHUS TRIVIALIS] ile/ve İSHAK KUŞU/BATAKLIKBAYKUŞU[Fars. ŞEB-ÂVÎZ][ayağından asılarak başaşağı sarkar ve öter] ile/ve KARDİNALKUŞU ile/ve KARİYAMA(Güney Amerika'da) ile/ve KAŞIK GAGA ile/ve KAŞIKCI KUŞU ile/ve KEDİKUŞU ile/ve KELAYNAK[Sadece bu üç yerde: BİRECİK-URFA, FAS, PALMİRA ÇÖLLERİ-SURİYE][Lat. GERONTICUS EREMITA]17 Şubat, Birecik'te, Kelaynak Günü'dür! ile/ve KUYRUKKAKAN[Afrika ile/ve Asya'da][Lat. SAXICOLA] ile/ve MALURUS[Avustralya'da] ile/ve MAMO[Hawaii'de] ile/ve MANAKİN[Amerika'da] ile/ve MİNO[Asya'da] ile/ve MOA ile/ve MOHO ile/ve MUHABBET KUŞU ile/ve ÖRÜMCEK KUŞU[Lat. LANIUS] ile/ve TARLA KUŞU ile/ve YAĞMUR KUŞU ile/ve ALICI KUŞ ile/ve BOĞMAKLI KUŞ ile/ve MAKARALI KUŞ ile/ve SAKSAĞAN(AK'AK[Ar.], PÎSE[Fars.], PICA PICA[Lat.]) ile/ve SAKARMEKE ile/ve SIĞIRCIK(MÜRG-İ ZÎREK/ZÎREK-SÂR, LÂLESAR[Fars.], STURNUS VULGARIS[Lat.]) ile/ve İBİBİK, ÇAVUŞ KUŞU, HÜDHÜD[çoğ. HEDÂHİD][HÛC-I HÜDHÜD:
İbibik ibiği.](EBÜRREBÎ', UPUPA EPOPS[Lat.]) ile/ve ÖZKUŞU ile/ve PAPUÇGAGA[Afrika'da] ile/ve POTU(Güney Amerika'da) ile/ve POYRAZKUŞU ile/ve SUBAKALI ile/ve TORGU ile/ve TURAKO/MUZCUL(Afrika'da yaşar.) ile/ve UZUNBACAK ile/ve ÜVEYİK(TURTLE DOVE[İng.], STREPTOPELIA TURTUR[Lat.]) ile/ve YEŞİLBAŞ

( Kolombiya'da, dünyadaki tüm ülkelerdeki kuş türlerinden daha fazla kuş türü bulunur. )


- NEDENLİ DÜŞÜNMEK ve/=/||/<>/> DERİN DÜŞÜNMEK


- NEGATİF ile/ve DEZAVANTAJ

( NEGATIVE vs./and DISADVANTAGE )


- NESNENİN DURUMLARINDA:
KATI ile/ve AMORF KATI ile/ve SIVI ile/ve GAZ ile/ve PLAZMA ile/ve SÜPER AKIŞKAN ile/ve SÜPER KATI ile/ve DEJENERE KATI ile/ve NÖTRONYUM ile/ve GÜÇLÜ SİMETRİK NESNE ile/ve ZAYIF SİMETRİK NESNE ile/ve KUARK-GLUON PLAZMA ile/ve FERMİYONİK YOĞUNLAŞTIRMA ile/ve BOSE-EINSTEIN YOĞUNLAŞTIRMASI ile/ve ACAYİP MADDE

( ... İLE/VE ... İLE/VE ... İLE/VE ... İLE/VE Bir gaz boşalma tüpünde, elektron ve artı iyonları, yaklaşık olarak eşit sayıda içeren, iyonlaşmış gaz ortamı. | Güneşteki ısıl nükleer tepkimelerin oluştuğu, çok yüksek sıcaklıkta oldukça yüksek derecede iyonlanmış, maddenin dördüncü durumu olarak da tanımlanan akışkan ortam. İLE/VE ... İLE/VE ... İLE/VE ... İLE/VE ... İLE/VE ... İLE/VE ... İLE/VE ... İLE/VE ... İLE/VE ... İLE/VE ... İLE/VE ... )

( )


- NİTELİK ile/ve DENGE

( QUALITY vs./and BALANCE )


- NİTELİK ile/ve DERİNLİK

( QUALITY vs./and DEPTH )


- ÖDEV = VAZİFE = DUTY[İng.] = DEVOIR[Fr.] = PFLICHT[Alm.] = DEON, KATHETON[Yun.] = OFFICIUM[Lat.] = DEBER[İsp.]


- ÖĞRENME/ÖĞRENENLER:
ZAMANINDA ile/ve/||/<> OTORİTEDEN ile/ve/||/<> DENEYEREK ile/ve/||/<> YAŞAMDAN ile/ve/||/<> YAŞAMDAN BİLE (ÖĞRENEMEME/ÖĞRENEMEYENLER)

( İndirimli fiyattan. İLE/VE/||/<> Özgürlük bedeliyle. İLE/VE/||/<> Etiket fiyatından. İLE/VE/||/<> Gecikme zammıyla. İLE/VE/||/<> Boşa geçmiş, koskoca bir yaşamla. )


- ÖĞRENME ile/ve/değil/<> DEĞER KAZANMA


- ÖLÇÜ ile/ve DENETİM/KONTROL

( MODERATION vs./and CONTROL )


- ÖLÇÜ ile/ve/||/<> DERECE


- ÖLÇÜLÜLÜK ile/ve/<> DENGE

( MODERATION vs./and/<> BALANCE )


- OLMA!:
[ne] PİŞMAN ne DÜŞMAN ne [de] KAHRAMAN


- ÖLÜMCÜL HASTALIKLARIN ÖĞRENİLMESİNDE:
REDDETME ile/ve/<>/> ÖFKE ile/ve/<>/> PAZARLIK ile/ve/<>/> DEPRESYON ile/ve/<>/> KABUL

( DENIAL vs./and/<>/> ANGER vs./and/<>/> BARGAIN vs./and/<>/> DEPPRESSION vs./and/<>/> ACCEPTANCE :ON TERMINAL PATIENT )


- OLUMLAMA ile DESTEKLEME

( AFFIRMATION vs. TO SUPPORT )


- OLUMSUZLAMA ile/ve/değil DEĞİL

( [not] NEGATORY vs./and/but NOT )


- OLUMSUZLAMA ile DEĞİLLEME

( NEGATORY vs. NEGATION )


- OLUŞ = SAYRURET, TEKEVVÜN = BECOMING, GENESIS[İng.] = DEVENIR, GENÉSE[Fr.] = WERDEN, GENESIS[Alm.] = FIERI < IN FIERE: OLUŞ HALİNDE[Lat.] = GENESIS[Yun.]

( Kesintisiz/sürekli doğuş. )


- OLUŞUM ile/ve DEĞİŞİM

( FORMATION vs./and ALTERATION )


- OLUŞUM ile DEĞİŞİM


- OMURGADA
YUVAR/DİSK:
OLAĞAN ile BOZULMUŞ ile BEL VERMİŞ ile FITIK ile İNCELMİŞ

( image )


- ONAY/LAMA(MA) ile/ve/değil/yerine/<> DESTEK/LEME(ME)


- ÖNEM VERMEK ile DEĞER/DESTEK VERMEK

( GIVING IMPORTANCE vs. TO VALUE/SUPPORT )


- ÖNEM ile/ve/<> DEĞER

( IMPORTANCE vs./and/<> VALUE/WORTH )


- ÖNERME ile DENKLEM


- ONMA/ŞİFÂ[Ar.] ile/ve DEVÂ

( Gövdesel ya da ruhsal bir hastalığın son bulması, hastalıktan kurtulma. İLE/VE İlâç, çare. )


- ORAN/LI, (/ORANSIZ) ile/ve DENGE/Lİ, (/DENGESİZ)


- ÖRDEK ile DENİZÖRDEĞİ/FIRTINAKUŞU

( ... İLE Perdeayaklılardan, kıvrık gagalı, açık denizlerde yaşayan bir kuş. )

( ... cum THALASSIDROMA PELAGICA )


- ÖRÜMCEK ile/değil DEVE ÖRÜMCEĞİ/SARIÖMER/SARIKIZ/BÖĞ/BÖĞÜ/BÖYÜ

( İlgili yazıyı okumak için burayı tıklayınız... )

( Kuzey Irak çöllerinden gelen bu böcek, zehriyle bir insanı öldürebilecek güçtedir. )

( Sıcak ve kuru arazilerde yaşarlar. Genellikle geceleri ortaya çıkarlar. )

( Çok saldırgan yapıları vardır. Güçlü çene yapısı nedeniyle et parçasını dahi koparabilirler. )

( Yetişkin bir Sarı Ömer'in boyu, yetişkin bir insan eli kadardır. )

( İkisi aynı ortamda kalsa ikisinden biri ölene kadar durmadan savaşırlar. )

( Hızlı zıplama yetenekleri sayesinde avını kolayca yakalayabilirler. Bir metreye kadar zıplayabilen türleri vardır. )

( Örümceğimsiler sınıfının en hızlısıdır. Hızlı koşma konusunda eklembacaklılar filumu içinde yer alan Amerika hamamböceği (Periplaneta americana) türünden sonra ikinci sırada Galeodes cinsinden, Sarı Ömer'ler yer alır. )

( ... İLE/DEĞİL )

( ... cum SOLIFUGAE )

( ... vs. CAMEL SPIDER )


- OŞİNOGRAF değil/yerine/= DENİZBİLİMCİ


- OŞİNOGRAFİ değil/yerine/= DENİZBİLİM


- OŞİNOGRAFİK değil/yerine/= DENİZBİLİMSEL


- OŞİNOGRAFİK değil/yerine/= DENİZSEL


- ÖTIMİ/EUTHYMIA[İng.] değil/yerine/= DENGELİ DUYGU DURUMU


- ÖZDEĞİN YOK EDİLEMEZLİĞİ ve/||/<> DEVİMİN SÜREKLİLİĞİ ve/||/<> KUVVETİN SÜREKLİLİĞİ


- ÖZDEŞ ile/ve/<>/değil/yerine DENK


- ÖZEL DUYULAR ile/ve/<> YÜZEYEL DUYULAR ile/ve/<> DERİN DUYULAR ile/ve/<> İÇ DUYULAR


- ÖZLEM = LONGING, REGRET[İng.] = SOUHAIT, FRUSTRÉ[Fr.] = SEHNSUCHT[Alm.] = DESIDERIUM[Lat.]


- PARA HARCAMAK:
"SAHİP OLMAK" İÇİN ile/değil/yerine DENEYİM KAZANMAK ÜZERE

( ... İLE/DEĞİL/YERİNE Daha mutlu kılar. )


- PARA = MONEY[İng.] = ARGENT[Fr.] = GELD[Alm.] = DENARO[İt.] = DINARO[İsp.]


- PCI/PERCUTANEOUS CORONARY INTERVENTION[İng.] değil/yerine/= DERİDEN KORONER ATARDAMAR GİRİŞİMİ, PERKÜTAN KORONER GİRİŞİM


- PEELING[İng.] değil/yerine/= DERİ SOYMA


- PEG/PERKÜTAN ENDOSKOPİK GASTROSTOMİ/ PERCUTANEOUS ENDOSCOPIC GASTROSTOMY[İng.] değil/yerine/= DERİDEN İÇ GÖREÇLEMEYLE MİDE AĞIZLAŞTIRMASI


- PENETRAN YARALANMA/PENETRATING İNJURY[İng.] değil/yerine/= DELICİ YARALANMA


- PENETRAN/PENETRANT[İng.] değil/yerine/= DELICİ | İÇEGEÇEN


- PENETRASYON/PENETRATION[İng.] değil/yerine/= DELME | İÇE GEÇME


- PENGUEN ile/ve/değil DENİZ KUŞU(CORMORANTS)

( ... İLE/VE/DEĞİL Patagonya'da, bir çeşit karabatak olan ve uzaktan penguene benzeyen deniz kuşları bulunmaktadır. )


- PERFORAN/PERFORANT[İng.] değil/yerine/= DELICİ


- PERFORASYON/PERFORATION[İng.] değil/yerine/= DELINME


- PERKÜTAN NEFROSTOMİ/PERCUTANEOUS NEPHROSTOMY[İng.] değil/yerine/= DERIDEN BÖBREK AĞIZLAŞTIRMASI


- PERKÜTAN/PERCUTANEOUS[İng.] değil/yerine/= DERİ YOLUYLA, DERIDEN


- PİERCING[İng.] değil/yerine/= DELTAK


- PLEDGE[İng.] değil/yerine/= DESTEK


- PONKSİYON/PUNCTION[İng.] değil/yerine/= DELME


- POZİTİF BİLİM yerine DENEY BİLİMİ

( POSITIVE SCIENCE instead EXPERIMENTAL SCIENCE )


- PRICK TEST/SKIN PRICK TEST[İng.] değil/yerine/= DERİ DELME TESTİ


- PROPRIOSEPTİF/PROPRIOCEPTIVE[İng.] değil/yerine/= DERİN DUYU


- PUTREL/POTREL[Fr.] ile/değil/yerine/= DEMİR KİRİŞ

( Yapılarda, demiryollarında kullanılan demir kiriş. )


- RAHATLAMA ile/ve/değil/yerine/||/<> DENGELE(N)ME


- RAHMET ve/||/<> DESTEK


- RAHMET ve/||/<>/> DESTEK


- RAKİP ile DEZAVANTAJ


- RAPORTÖR değil/yerine/= DEĞERLENDİRME YAZAN/YAZICI


- RASTLAMAK/RASTGELELİK ile DENK GELMEK


- RAYİÇ[Ar.] değil/yerine/= DEĞER

( Bir malın, satış ve sürüm değeri. )


- REDDETMEK ile/değil/yerine DEĞİLLEME

( [not] TO DENY | REJECT vs./but NEGATION
NEGATION instead of TO DENY | REJECT )


- REVALÜASYON değil/yerine/= DEĞER YÜKSELTİMİ


- REZERVUAR/RESERVOİR[İng.] değil/yerine/= DEPO | MİKROP TAŞIYICI


- RÖLAPS/RELAPSE[İng.] değil/yerine/= DEPREŞME


- RÖLE[Fr. < RELAIS]/KONVERTİSÖR[Fr. < CONVERTISSEUR] değil/yerine/= DEĞİŞTİRGEÇ

( Bir cismin ya da bir gücün biçimini değiştirmeye yarayan aygıt. )


- RULO TOP ile DEKATÜR TOP


- SABİT ile/ve DEĞİŞMEYEN

( FIXED vs./and INVARIABLE )


- SABİTLER ile/ve/<> DEĞİŞKENLER

( FIXES vs./and/<> VARIABLES )


- SAÇMALAMAK ile/ve DENSİZLİK


- SADÂKAT ile/değil/yerine/>< DEĞİM/LİYÂKAT

( [İşinin ehli ...] Olmayanın "dayandığı". İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Olanın güvendiği. )


- SAF ile DEĞERSİZ

( Kişiler, kendini ya da başkalarını beslerken, saf ve anlamlıyla, değersizi birbirinden ayırd etmeyi bilmelidir. )

( PURE vs. WORTHLESS )


- SAĞDUYU ve/<> DENGE


- SAHÎFE[Ar.] ile DEFTER[Ar.]


- ŞAİR ile/ve DERVİŞ


- SALINIM ile/ve DEVİNİM

( OSCILLATION vs./and MOVEMENT )


- SALYANGOZ ile DELİKLİSALYANGOZ/İSKERLET


- SALYANGOZ ile DEV AFRİKA SALYANGOZU


- SAMUR ile DENİZ SAMURU

( ... İLE Amerika'nın kuzey okyanus kıyılarında yaşayar. Çok avlanıldığından soyu tükenme tehlikesi geçirmektedir. Yasalarla korunmaya çalışılmaktadır. Gerçek bir su hayvanıdır. Suda yavrular, suda uyur ve suda beslenir. Karaya seyrek çıkar. )

( Uzunluğu 120 ve kuyruğu 30 cm.'dir. Ağırlığı 40 kg.'ı bulur. Çoğunlukla deniz kestanesi, midye, istiridye, mürekkepbalığı ve salyangozlarla beslenir. Rahatça 30 metre derine dalar. Suyun yüzüne çıkınca sırtüstü yatarak avını midesinin üstüne koyar. Göğsüne yerleştirdiği yassı bir taşa vurarak kabuklarını kırar. Araç kullanabilen nadir hayvanlardandır. )

( Her yıl tek bir yavru yavrular. Sırtüstü yüzerken yavrusunu emzirir. Avlanacağı zaman yavruyu yosunlar arasında gizler. )

( image )

( LUTRA cum LUTAX LUTRIS )


- SANATÇI ile/ve DEVRİMCİ


- SANI ile DEJA VU


- ŞANS ile/değil DENKLİK/DENK GELME


- SANSÜR[Fr.] değil/yerine/= DENETLEME/DENETKİ/SIKIDENETİM

( Her türlü yayının, sinema ve tiyatro yapıtlarının, hükümetçe, önceden denetlenmesi. Yayın ve gösterilmesinin, izne bağlı olması, sıkıdenetim. | Denetleme işini yapan kurul. )


- SAPKINLIK ile "DEJENERASYON"

( ASTRAY vs. DEGENERATION )


- SARI SALTUK = DERVİŞ SALTUK

( "Sarı" sözcüğü ve "kullanımı", başağın/buğdayın olgunlaşması ve rengiyle bağlantılandırılır. )


- ŞARTLI TAHLİYE/SALIVERME ile/ve/<> DENETİMLİ SERBESTLİK


- SATILABİLİRLİK ile/ve/değil/<> DEĞİŞİM DEĞERLİLİK


- SATILAMAZ ile/ve/||/<> DEVREDİLEMEZ


- SAVUNMA ile DESTEKLEME

( TO DEFENCE vs. TO SUPPORT )


- SAYESİNDE ile DESTEĞİYLE


- SAYGI ile/ve/<> DEĞER VERMEK

( RESPECT vs./and/<> TO ESTEEM/APPRECIATE )


- SC/SUBCUTANEOUS[İng.] değil/yerine/= DERİ ALTI


- SECURITY vs./and DEPOSIT/ENTRUST

( EMNİYET ile/ve EMÂNET )


- ŞEFTALİ ile DENİZ ŞEFTALİSİ


- ŞEKİL ile/ve/değil/<> DESEN


- SEMENDER ile DEV ÇİN SEMENDERİ

( ... ile Boyları, 1.80 cm.[6 ft.]'e kadar ulaşır. )

( ... ile Çin'in, kayalık dağlarındaki akarsularında yaşarlar. )

( ... ile )

( SALAMANDER vs. GIANT CHINESE SALAMANDER )

( SALAMANDRA MACULOSA cum ANDRIAS DAVIDIANUS )


- ŞERİAT ile/ve DEMİR


- SERMED ile/ve DEHR ile/ve ZAMAN

( Sabitin, sabite orantılandırılması/nispeti. İLE/VE Sabitin, değişene/mütegayire orantılandırılması/nispeti. İLE/VE Değişenin/ütegayirin, değişene/mütegayire orantılandırılması/nispeti. )


- SEVİYE ile/ve/||/<> DERİNLİK


- SEVMEK:
"SAHİP OLMAK" ile/değil/yerine/< DEĞER VERMEK


- SEVMEK ile/ve/<> DEĞER VERMEK

( TO LOVE vs./and/<> TO APPRECIATE )


- SEVMEK ile/ve/=/||/<>/>/< DEĞERLENDİRMEK


- ŞEYH ile/değil/yerine DERVİŞ-ŞEYH

( ŞYH: ŞEYTAN - YEZİD - HAR )

( [günümüzde] Çok. İLE Pek yok. )

( Her mürşid derviştir fakat her derviş mürşid olmaz/olamaz. )


- SIFFEYN/SIFFİN SAVAŞI:
KARDEŞ KAVGASI ile/ve/değil/||/<>/>/< DEVRİM KARŞITLARIYLA DEVRİM ÇATIŞMASI ve/sonra tekrar/||/<>/> KARŞI DEVRİM


- ŞİFRE OLARAK KALMASI GEREKEN ile/ve DEŞİFRE EDİLMESİ GEREKEN

( HAS TO BE CIPHER/CODE vs./and HAS TO BE DECIPHERED )


- ŞİİR:
"BELA" ile/ve/değil/<> "DEVA"

( Başa. İLE/VE/DEĞİL/<> Kalbe. )


- ŞİİR ile/ve DEME

( ... İLE/VE Halk edebiyatında şiir. )


- ŞİMDİ (KONUŞTUK/YAPTIK/...) ile/değil DEMİN (KONUŞTUK/YAPTIK/...)


- ŞİMENDİFER[Fr. CHEMIN DE FER] değil/yerine/= DEMİR YOLU | TREN


- SİNİRLİ ile DELİ

( Varsılsa. İLE Yoksulsa. )


- SİSMOGRAF değil/yerine/= DEPREMYAZAR


- SİSMOLOG değil/yerine/= DEPREMBİLİMCİ


- SİSMOLOJİ/SEISMOLOGY değil/yerine/= DEPREMBİLİM


- SİSMOLOJİK değil/yerine/= DEPREMBİLİMSEL


- SITMA ile/ve/<> DENGİ

( ... İLE/VE/<> Önce, üç gün boyunca yüksek ateş olur. İlaçla ya da iğne ile ateş düşürülünce, ardından öldürücü olan ikinci aşaması geliyor.[İkisi de sivrisinekten geçer.] )


- SOHBET ile/ve DERS

( Hal paylaşımı. İLE/VE Bilgi paylaşımı. )

( Bilincin bilenmesi. İLE/VE ... )

( Kim kendinden geçerse sohbet orada başlar. )

( Sohbet için göz, kulak, dil ve akıl birliği olması gerekir -olmazsa olmazıdır- fakat kalbe ulaşmazsa birlik olmaz. )


- SOKRATES ve/||/<>/> DESCARTES ve/||/<>/> FICHTE

( FICHTE: Çam ağacı. )


- SOLUCAN ile DENİZ SOLUCANI

( ... İLE Deniz solucanı. )

( ... ile ZÜ-S-SUKBE )

( ... avec HOLOTHURIDE )


- SORMAK = ASK[İng.] = DEMANDER[Fr.] = FRAGEN[Alm.] = DOMANDARE[İt.] = PREGUNTAR[İsp.]


- SORUN ile/ve/değil DEĞERLENDİRME


- SORUNLU "YASALARI":
REDDEDELİM değil/yerine DEĞİŞTİRELİM


- SÖYLEYİŞ ile/ve/<> DEĞİNİ


- SOYUTLAMA ile DEĞİLLEME

( ABSTRACTION vs. NEGATION )


- SOYUTLAMA ile DEĞİLLEME


- SOYUTLANMAK ile/değil/yerine DERİNLEŞ(TİR)MEK

( [not] TO GET IN ABSTRACTION vs./but (TO GET) DEEPEN
(TO GET) DEEPEN instead of TO GET IN ABSTRACTION )


- SÖZCÜĞÜN:
GENİŞLİĞİ ile/ve/||/<>/> DERİNLİĞİ ile/ve/||/<>/> AĞIRLIĞI/YÜKSEKLİĞİ


- SÖZEL KOD ile/ve DEĞİŞTİRİM KODU

( Bayrak ya da davul, ıslık dilleri gibi. )


- SÖZLÜK:
TARAMA ile/ve/||/<> DERLEME


- SPINOZA SİSTEMİ ile DESCARTES SİSTEMİ ile LEIBNIZ SİSTEMİ


- SPOR = SPORT[İng., Fr., Alm., İt.] = DEPORTE[İsp.]


- STABILITE/STABILITY[İng.] değil/yerine/= DENGELİLİK


- STABİLİZASYON/STABILIZATION[İng.] değil/yerine/= DENGELEME


- STABİLİZATÖR[Fr. STABILISATEUR] değil/yerine/= DENGELEYİCİ


- STABİLİZATÖR/STABILIZER[İng.] değil/yerine/= DENGELEYEN


- STABILOMETRE/STABILOMETER[İng.] değil/yerine/= DENGE ÖLÇER


- STABILOMETRİ/STABILOMETRY[İng.] değil/yerine/= DENGE ÖLÇÜMÜ


- STROMA[İng.] değil/yerine/= DESTEK DOKU


- SÜBVANSİYON[Fr., İng. SUBVENTION] değil/yerine/= DESTEKLEME


- SÜBVANSİYON değil/yerine/= DESTEKLEME


- SÜLİNE[Yun.] değil/yerine/= DENİZÇAKISI

( Dar ve uzun kavkılı bir deniz yumuşakçası. )


- SÜMÜKLÜBÖCEK ile/ve DENİZ SÖMÜKLÜBÖCEĞİ

( Zehirsizlerdir. İLE/VE Zehirlilerdir. )


- SUNUM ile/ve DEĞER


- SUPORTİF DOKU/SUPPORTIVE TISSUE[İng.] değil/yerine/= DESTEK DOKU


- SUPPORT yerine DESTEK


- SÜREÇ ile/ve/||/<> DENEYİM ile/ve/||/<> DUYGU


- SÜREKLİLİK ile/ve/<>/][ DEĞİŞİM


- SÜREKLİLİK ile/ve/değil DEVR/DEVİR


- SÜRT(ÜN)MEK ile DEĞMEK

( TEDELLÜK ile ... )

( RUB vs. TOUCH )


- SUSAMURU ile DEV SUSAMURU/IRMAK KURDU

( ... İLE Amazon ormanlarında yaşarlar. )

( ... İLE Boyları, 2 m.'ye kadar uzunlukta olabilir. )


- SVM/SUPPORT VECTOR MACHINES[İng.] değil/yerine/= DESTEK VEKTÖR MAKINELERİ


- TA'BÎR CAİZSE değil/yerine/= DEYİM YERİNDEYSE/DEYİŞ UYGUNSA


- TABİR ETMEK değil/yerine/= DEMEK


- TABİR-İ CAİZSE değil/yerine/= DEYİM YERİNDEYSE


- TABİR[Ar.] değil/yerine/= DEYİM


- TÂBİYET ile/değil/yerine DEĞİM/LİYÂKÂT

( İkisi de, sadece/ancak ve ancak ilmedir. )


- TADİL TEKLİFİ değil/yerine/= DEĞİŞTİRGE


- TÂDİLAT ile/ve DEKORASYON


- TAGAYYÜR[Ar. < GAYR] değil/yerine/= DEĞİŞME, BAŞKALAŞMA


- TAĞYİR[Ar.] değil/yerine/= DEĞİŞTİRME, BAŞKALAŞTIRMA | BOZMA


- TAHAVVÜL[Ar.] değil/yerine/= DEĞİŞME, DÖNÜŞÜM

( Bir durumdan, başka bir duruma geçme, değişme, değişkenlik, dönüşme, dönüşüm )


- TAHRİFAT[Ar.] değil/yerine/= DEĞİŞTİRİ


- TAHT EL BAHİR değil/yerine/= DENİZALTI


- TAKAS[Ar.]/CLEARING[İng.] değil/yerine/= DEĞİŞTOKUŞ/DEĞİŞİM


- TAKDİR (HAKKI) değil/yerine/= DEĞERLEM (ÜLEVİ/DEĞERLEM YETKİSİ)


- TAKDİR ile/ve DEĞERLENDİRME

( APPRECIATION vs./and EVALUATION )


- TAKDİR ile/ve DESTEK

( APPRECIATION vs./and SUPPORT )


- TAKİP ETMEK ile DENETLEMEK


- TAKİP ETMEK ile DEVAM ETMEK


- TAKLİT ETMEK ile/ve/değil/yerine DEVAM ETTİRMEK

( COPYING vs. TO MAINTAIN/SUSTAIN
TO TAKE INTO CONSIDERATION instead of COPYING )


- TAMAMLAYICI ile/ve/değil/yerine/||/<>/< DESTEKLEYİCİ


- TÂMÎK[Ar.] değil/yerine/= DERİNLEŞ(TİRİL)ME


- TAMPON ÇÖZELTİ/BUFFER SOLUTION[İng.] değil/yerine/= DENGELEYİCİ ÇÖZELTİ


- TANIM, TARİF = TA'RÎF = DÉFINITION


- TANIM = TARİF = DEFINITION[İng., Alm.] = DÉFINITION[Fr.] = DEFINITIO[Lat.] = HOROS, HORISMOS[Yun.] = DEFINICIÓN[İsp.]


- TANIMLAMA ile DEĞERLENDİRME

( TO DEFINE vs. EVALUATION )


- TANITLAMA = BURHAN = DEMONSTRATION[İng., Alm.] = DÉMONSTRATION[Fr.] = DEMONSTRATIO[Lat.] = DEMOSTRAR[İsp.]


- TANRI/OĞAN = ALLAH = GOD[İng.] = DIEU[Fr.] = GOTT[Alm.] = DEUS[Lat.] = THEOS[Yun.] = DIOS[İsp.]


- TANRI/SALLIK / TANRI/LAR ile/ve/<> DEĞİŞMEZ(LİK)LER


- TAPINAK ile/ve/değil DEPO


- TAPINMA, ULULAMA = DEVOTION[İng.] = FERVEUR[Fr.] = VEREHRUNG[Alm.] = DEVOTIO[Lat.]


- TARAFTAR değil/yerine/= DESTEKÇİ


- TAZE ve/<> DENGELİ


- TEÂDÜL[Ar.] değil/yerine/= DENKLEŞME, DENKLİK, BİRBİRİNE DENK OLMA


- TEBDÎL[< BEDEL] ile DEĞİŞTİRME

( DEĞİŞTİRME, DEĞİŞTİRİLME, BAŞKA BİR HÂLE GETİRME )


- TECRÜBE SAHİBİ değil/yerine/= DENEYİM İYESİ


- TECRÜBE değil/yerine/= DENEYİM


- TEDVÎN[Ar. < DÎVÂN] değil/yerine/= DERLEME

( Dîvân şekline sokma. | Kitaplaştırma. | Yasalaştırma. [yazılı ve bütünlüklü duruma getirilen kurallar][İng. CODIFICATION] )


- TEDVİN değil/yerine/= DERLEYİ


- TEFTİŞ HEYETİ değil/yerine/= DENETLEME KURULU/DENETİM KURULU


- TEFTİŞ[Ar.] değil/yerine/= DENETLEME


- TEİZM ile DEİZM

( Tanrı, kendini, insana, yine, Tanrı'nın insana bağışlamış olduğu Vahiy ile bildirir. İLE Kişi, Tanrı'yı, kendi insan Akıl'ını kullanarak bulur. )

( THEISM vs. DÉISM )


- TEK BOYUTLULUK ile/değil/yerine/> DERİNLEŞME


- TEKKE'DE ile/ve/<> DERGÂH'TA

( Keşf. İLE/VE/<> Muhabbet. )


- TEKNİK (/KONU) ile DERİN (/KONU)

( TECHNICAL (/TOPIC, THEME) vs. DEEP (/TOPIC, THEME) )


- TEKRAR ile DEJA VU

( REPETITION vs. DEJA VU )


- TEMAS ETMEK değil/yerine/= DEĞİNMEK


- TEMAS ETMEK değil/yerine/= DEĞMEK/DOKUNMAK


- TEMAS[Ar.]/KONTAK[Fr./İng. < CONTACT] değil/yerine/= DEĞME/DOKUNMA, BAĞLANTI

( Karşıt elektrik taşıyan iki maddenin birbirine dokunması. | Motorlu araçları çalıştırmaya yarayan düzenek. | Bağlantı, ilgi. | Akıl sağlığı yerinde olmayan, dengesiz. )


- TEMAS[Ar.] değil/yerine/= DEĞME, DOKUNMA | İLİŞKİ | BAĞLANTI

( Değme, değinti, dokunma, dokunuş. | Buluşup görüşme, ilişki kurma, ilişki. | Değinme, sözünü etme. | Gidip gelme, ulaşım, bağlantı. )


- TEMAS değil/yerine/= DEĞME/DEĞİNTİ/DOKUNMA/DOKUNUŞ


- TEMBEL ile/değil/yerine/>< DERTLİ

( Uyanık iken uyuyan. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Uykudayken uyanan. )


- TENİN:
"BESLENMESİ" ile/ve/<> DESTEKLENMESİ

( İçeriden. İLE/VE/<> Dışarıdan. )


- TENS/TRANSKÜTANÖZ ELEKTRİKSEL SİNİR STIMÜLASYONU TRANSCUTANEOUS ELECTRICAL NERVE STIMULATION[İng.] değil/yerine/= DERIDEN ELEKTRİKSEL SİNİR UYARIMI


- TEPKİ ile/ve/değil DEĞERLENDİRME

( [not] REACTION vs./and/but EVALUATION )


- TERE OTU ile DERE OTU

( GARDEN CRESS vs. DILL )

( LEPIDIUM SATIVUM cum ANETHUM GRAVE OLENS )


- TERK ile DERK

( Bırakma, ayrılma. | Vazgeçme. | Bırakma, ihmal etme. İLE Anlama, kavrama. )


- TERS ile/değil/yerine/>< DERS

( [Almaya/anlamaya ...] Kapalıysa/k "gelir", ters. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Açıksa/k alır/ız her bir durumdan ders. )


- TERSANELİ[İt.] değil/yerine/= DENİZ SUBAYI / ERİ


- TESADÜF ETMEK değil/yerine/= DENK GELMEK


- TESADÜF değil/yerine/= DENKGELİ


- TESADÜFEN değil/yerine/= DENKGELİYLE


- TESADÜFİ değil/yerine/= DENKGELİSEL


- TEŞRİHHANE[Ar. + Fars.] ile DERSLİK

( Otopsi yapılan yer. | Tıp fakültelerinde anatomi dersi yapılan yer. )


- TESVİYE değil/yerine/= DENKBELGE


- TETİKLEMEK ile/ve DEŞMEK

( TRIGGING vs. TO RECALL )


- TOPLAMANIN:
DAĞILMASI ile/ve/||/<> DEĞİŞMESİ


- TOPLAYICI/LIK ile/ve DERLEYİCİ/LİK


- TOPLUM'DA ile/ve DEVLET'TE

( Birey. İLE/VE Vatandaş. )


- TÖRPÜLE(N)MEK ile/ve/değil/yerine/||/>< DENGELE(N)MEK


- TOTOLOJİ(HULF) ile DEVRİK TÜMCE


- TRANSANDANTAL/İST değil/yerine/= DENEYÜSTÜ/CÜ / AŞKIN/CI


- TRANSİZYONEL/TRANSITIONAL[İng.] değil/yerine/= DEĞİŞİCİ | GEÇİCİ


- TRANSKÜTAN/TRANSCUTANEOUS[İng.] değil/yerine/= DERIDEN


- TRANSKÜTANÖZ/TRANSCUTANEOUS[İng.] değil/yerine/= DERİ GEÇİŞLİ


- TROKAR/TROCAR[İng.] değil/yerine/= DELEÇ


- TÜCCARLAR ile/ve GEZGİNLER ile/ve DERVİŞLER/SÛFÎLER


- TÜMDENGELİM = TÂLİL = DEDUCTION[İng.] = DÉDUCTION[Fr.] = DEDUKTION[Alm.] = DEDUCTIO[Lat.]


- TÜRK MİLİ ile/<> FRANSIZ MİLİ ile/<> ALMAN MİLİ ile/<> RUS MİLİ ile/<> YUNAN MİLİ ile/<> DENİZ MİLİ

( 1895 m. İLE/<> 1852 m. İLE/<> 7500 m. İLE/<> 7467 m. İLE/<> 10000 m. İLE/<> 1852 m. )


- TUTARLI/LIK ile/ve/> DENGELİ/LİK

( CONSISTENCY vs./and/> BALANCED/NESS )


- TUTKU:
ISTIRAP değil/yerine/> DEĞİŞİM

( Tutku, kişiyi, ıstıraptan, gelişim ve değişime taşıyan köprüdür. )


- TUTUNMA(MA) ile DEMİR ATMA(MA)


- TUZ ile ASİT TUZU ile BAZİK TUZLAR ile KAYA TUZU ile DENİZ TUZU[HİPERTONİK] ile KAN TUZU[İZOTONİK] ile BİLEŞİMİNDE HİDRAT BULUNAN TUZLAR

( ... İLE ... İLE ... İLE ... İLE Gövdemizdeki/kanımızdaki[izotonik] tuz, binde dokuz[0,009] oranındadır. İLE Deniz suyundaki[hipertonik] tuz, binde otuzdur[0,030][%3]. İLE ... )

( ... VS. ... VS. ... VS. ... VS. [0,009] in the blood/body. VS. [0,030][%3] in the sea water. VS. ... )

( SALT vs. ACID SALT vs. BASIC SALT vs. ROCK SALT vs. SEA SALT[HIPERTONIC] vs. BLOOD/BODY[ISOTONIC] SALT vs. HIDRATED SALTS )


- TÜZE ve/||/<> DEVLET


- TÜZE = JUSTICE[İng.] = DROIT[Fr.] = RECHT[Alm.] = DIRITTO[İt.] = DERECHO[İsp.]


- ÜÇGEN ile/ve/=/||/<> DELTA


- ÜÇÜNCÜ BOYUT:
YÜKSEKLİK değil DERİNLİK


- ÜLKE ile/ve/||/<> DEVLET


- ULUSLARARASI ile/değil DEVLETLERARASI


- UMUTSUZLUK = ÜMİTSİZLİK[Fars.] = DEPAIR[İng.] = DÉSESPOIR[Fr.] = VERZWEIFLUNG[Alm.] = DESPERATIO[Lat.]


- UNUTMAK ile DEŞMEMEK


- US ile/ve DENEYİM/TECRÜBE

( REASON vs./and EXPERIENCE )


- UYARI ile DERECESİ


- UYUM ile/ve/<> DENGE

( Her varolan, öteki bir varolan ile uyum içindedir. )

( Uyumun içinde, korkuya yer yoktur. )

( Şehvet gibi ateş, nefret gibi kötülük, uyumsuzluk gibi acı ve aydınlanma gibi de sevinç yoktur. )

( En büyük hastalık, doyumsuz istekler; en büyük acı da uyumsuzluktur. )

( Sarı, öğle güneşinin rengi yani orta noktanın ve dengenin simgesidir. )

( Gerçek, Sattva'dan ötededir. )

( İFRÂT[< FART] - İTİDAL - TEFRİT )

( Tamas donuklaştırır, rajas çarpıtır, sattva uyumlu kılar. )

( İnsan-altı olanlar, Tamas'ın ve Rajas'ın egemenliği altındalardır; kişiler ise Sattva'nın. )

( Berraklık ve yardımseverlik, zihni ve eylemi etkilemesinden dolayı Sattva'dır. )

( Sattva'nın olgunlaşmasıyla tüm arzu ve korkular son bulur. )

( Tamas obscures, rajas distorts, sattva harmonises. )

( Every being is compatible vs. every other being.
In harmony there is no place for fear.
The sub-human - the 'humanoids' - are dominated by tamas and rajas and the humans by sattva.
Clarity and charity is sattva as it affects mind and action.
With the maturing of the sattva all desires and fears come to an end.
The real is beyond sattva. )

( HARMONY vs./and/<> BALANCE )

( SOPHROSYNE: İtidal. )

( RAJAS - SATTVA - TAMAS )


- UZAY <-> ZAMAN <-> ÖZDEK <-> DEVİM <-> İVME <-> KUVVET


- UZLUK/EHLİYET/HAZAKAT ile/ve/<> DEĞİM/LİYÂKAT


- UZMANLIK ile/ve/<> DERİNLİK


- VAKIF[Ar. < VAKF: Duruş, durma.]/TESİS ile DERNEK/CEMİYET

( Bir mülkü kamu yararına -satılmamak kaydıyla- sonsuz olarak tahsis etmek. İLE Çıkarlarını savunmak, belirli ve ortak bir amacı gerçekleştirmek üzere kurulan yasal topluluk. )

( FOUNDATION vs./and ASSOCIATION )


- VAKİT ile/ve/<> DEM

( Belirli bir zaman dilimine anlam/değer verilmiş/yüklenmiş süre. İLE/VE/<> Kişinin, bu belirli zaman diliminde yaşadığı hal. )

( Zamanın tayinine vakit, vaktin içindeki hazza dem denilir. )


- VALANS/VALENCE[İng.] değil/yerine/= DEĞER, DEĞERLİK


- VARİYANT değil/yerine/= DEĞİŞİKLİK, DÖNEMEÇ


- VAROLUŞ ile/ve/<> DEĞİŞTİRİLEMEZLİK


- VARYABILITE/VARIABILITY[İng.] değil/yerine/= DEĞİŞEBİLİRLİK


- VARYABL/VARIABLE[İng.] değil/yerine/= DEĞİŞKEN


- VARYANS/VARIANCE[İng.] değil/yerine/= DEĞİŞKENLİK


- VARYANS değil/yerine/= DEĞİŞKİ


- VARYANT/VARIANT[İng.] değil/yerine/= DEĞİŞKE/N


- VARYASYON/VARİATION[İng.] değil/yerine/= DEĞİŞİK


- VATAN:
MEZAR ve/<> İNSAN ve/<> DİL ve/<> DÜZEN/NİZAM ve/<> TARİH ve/<> DESTAN/LAR ve/<> GAZÂVATNÂME ve/<> TÜRKÜ VE AĞIT ve/<> NİNE VE NİNNİ ve/<> ROMAN ve/<> HATIRAT


- VAZGEÇMEK ile/ve/değil/yerine/||/<> DEĞİŞMEK


- VERİ BİLİMİNDE:
YAPAY ZEKÂ ile/ve/||/<>/> MAKİNE ÖĞRENMESİ ile/ve/||/<>/> DERİN ÖĞRENME

( image )

( image
image
image
)


- VERMEK ile/ve/değil/yerine DEVRETMEK

( [not] TO GIVE vs./and/but TO TRANSFER
TO TRANSFER instead of TO GIVE )


- VURGUN ile DERİNLİK SARHOŞLUĞU


- YALNIZLIK ile/ve/||/<> "DEĞERSİZLİK" ile/ve/||/<> "BOŞLUKTALIK"


- YANGIN ile/ve/değil/||/<> DENETİMLİ/KONTROLLÜ YANGIN

( )


- YANİ değil/yerine/= DEMESİ


- YANILTMAK ile/değil DEĞİLLEMEK


- YANSIMA ile/ve DERİNLİK

( REFLECTION vs./and DEPTH )


- YAPTIRIM ile/ve/değil/yerine/<> DEĞER


- YARADANCILIK = DEISM[İng.] = DÉISME[Fr.] = DEISMUS[Alm.] = DEUS[Lat.]


- YARALAR:
KESİK ile/ve/||/<> DELİCİ ile/ve/||/<> EZİKLİ ile/ve/||/<> PARÇALI ile/ve/||/<> KİRLİ(ENFEKTE)

( - Bir travma sonucu deri ya da mukozanın bütünlüğünün bozulmasıdır.
- Aynı zamanda, kan damarları, kas ve sinir gibi yapılar etkilenebilir.
- Derinin koruma özelliği bozulacağından, enfeksiyon riski artar. )

( Bıçak, çakı, cam gibi kesici aletlerle oluşur.[Genellikle basit yaralardır. Derinlikleri kolay belirlenir.] İLE/VE/||/<> Uzun ve sivri aletlerle oluşan yaralardır.[Yüzey üzerinde derinlik hakimdir. Tetanos tehlikesi vardır.] İLE/VE/||/<> Taş yumruk sopa gibi etkenlerin şiddetli olarak çarpmasıyla oluşan yaralardır. İLE/VE/||/<> Dokular üzerinde bir çekme etkisi ile oluşue. Doku ile ilgili tüm örgen, saçlı deri de zarar görebilir. İLE/VE/||/<> Mikrop kapma olasılığı bulunan yaralardır. | Gecikmiş yaralar.[6 saatten fazla] | Dikişleri ayrılmış yaralar. | Kenarları düzgün olmayan yaralar. | Çok kirli ve derin yaralar. | Ateşli silah yaraları. | Isırma ve sokma ile oluşan yaralar. )

( [Ciddi yaralanmalar]
- Kenarları birleşmeyen ve ya 2-3 cm. olan yaralar.
- Kanaması durdurulamayan yaralar.
- Kas ya da kemiğin göründüğü yaralar.
- Delici aletlerle oluşan yaralar.
- Yabancı nesne saplanmış olan yaralar.
- İnsan ya da hayvan ısırıkları.
- Görünürde iz bırakma olasılığı bulunan yaralar. )

( [İlk yardım]
- Yaraya saplanan yabancı nesneler çıkarılmaz.
- Yara içi kurcalanmamalıdır.
- Yarada kanama varsa durdurulur.
- Yara, temiz bir bezle örtülür.
- Yara üzerine bandaj uygulanır.
- Tıbbî yardım istenir[112]. )


- YARDIM ile/ve/||/<> DESTEK


- YARILMA ile/ve/<> DEVRİM


- YASALLIK İLKESİ ve/||/<> NEDENE BAĞLILIK ve/||/<> DEMOKRATİK TOPLUMUN GEREĞİ OLMA


- YAŞAMAK:
ÖTEKİLERE/DİĞERLERİNE GÖRE ile/değil/yerine DEĞERLERİNE GÖRE

( Kaç kuruşunun olduğu önemlidir. İLE/DEĞİL/YERİNE Nasıl bir duruşunun olduğu önemlidir. )


- YAŞAMAK ile/ve/||/<> DENEYİMLEMEK / TECRÜBE ETMEK

( TO LIVE vs./and EXPERIENCE )


- YELKENCİ ile/ve/değil/||/<>/< DENİZCİ

( ... İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Ya dalan, ya iyi ve uzun yüzebilen, ya kürek çeken ya da üçünü birden yapabilen. )


- YEMEĞİ PİŞİRMEK ve "DERVİŞİ PİŞİRMEK"


- YENİLEME ile/ve DEĞİŞTİRME

( TO RENOVATE vs./and TO CHANGE )


- YENİLİK ile/ve/||/<> DEVRİM


- YENİLİKLER ve/< DELİLİKLER


- YER VERMEK ile DEĞER VERMEK

( GIVING PLACE vs. GIVING VALUE )


- YERİNE ile DEĞİL

( INSTEAD OF vs. NOT )


- YERSİZ ile DEĞERSİZ

( UNFOUNDED vs. WORTHLESS )


- YETENEK/Lİ ile/ve/||/<>/> DEHÂ/DÂHİ

( "Başkalarının güç bulduğunu yapmak". İLE/VE/||/<>/> Yeteneklilerin "olanaksız gördüğü"nü yapmak. )

( Kimsenin vuramadığı hedefi vurur. İLE/VE/||/<>/> Kimsenin göremediği hedefi vurur. )


- YILAN BALIĞI ile DENİZ YILANI


- YILAN ile DENİZ YILANI


- YİNE DE ile/ve/||/<> BU SAYEDE ile/ve/||/<> DEMEK Kİ


- YOĞUNLAŞMA ile DERİNLEŞME

( INTENSIFY vs. DEEPEN )


- YOĞUNLAŞMA ile DERİNLEŞME

( INTENSIFY vs. DEEPEN )


- YOK YA:
ŞAŞIRMA ile/ve/||/<> DEĞİL'


- YOK ile DEĞİL

( LACK vs. NOT )


- YONUGİ ile/ve/<> KARENBİ ile/ve/<> GİNDO ile/ve/<> SEBU ile/ve/<> DEGOGO

( [görevleri] Şef ailesi. İLE/VE/<> Halkla ilişkiler. İLE/VE/<> Sağlık ve tıp. İLE/VE/<> Tüze ve adâlet. İLE/VE/<> Ticaret ve dış ilişkiler. )

( Mali'nin, Dogon bölgesindeki, Songo köyünde yaşayan kabileler. )


- YORUM ile/değil DEDİKODU

( [not] INTERPRETATION/COMMENT vs./but GOSSIP )


- YORUM ile/ve DEĞERLENDİRME

( INTERPRETATION/COMMENT vs./and EVALUATION )


- YORUMLAMA ile/ve DEĞİŞİM

( TO INTERPRET vs./and ALTERATION )


- YÜNLÜGELİN ile/değil DENİZLİ YÜNLÜGELİNİ

( Denizli'nin, Çameli ilçesi sınırlarında bulunmuştur. )

( RINDERA )


- YÜRÜMEK:
RASTGELE ile/ve/değil/yerine/||/<>/> DENGİMİZLE

( Yaşam olur. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Şiir olur. )


- YÜZEYSEL (ETKİ) ile DERİN (ETKİ)

( Yüzeysel olduklarını bilmek, deneyimlerinize değer kazandırmış olmaz. )

( Su, derinlerden durmaksızın fışkırarak yinelenen derini simgeler. )

( Yetersiz derinlik yani yüzeysel anlayış ya da plânlama, dikkatsizlik, aşırılık ve ihmal konularında tedbirli olun. )

( SUPERFICIAL (EFFECT) vs. DEEP (EFFECT)
Knowing them to be superficial, give no value to your experiences. )


- ZAMAN ve/||/<>/< HAREKET ve/||/<>/< DEĞİŞİM

( Zaman, hareketin ölçüsüdür ve değişimin tanımlanma çabasıdır. )

( TIME and/||/<>/< MOVEMENT and/||/<>/< ALTERATION )


- ZAR ile DERİ

( BEHREK[Fars.]: Çok çalışmadan dolayı el ve ayak derilerinin sertleşmesi. | Yaralardan gelen irin. )

( ... İLE Bir kişi, yaşamı boyunca, yaklaşık 22 kilogram deri kaybeder. )

( GIŞÂ' ile CİLD[Deri. | Kap. | Kitap. | Meşin.(Fars.)]
GIŞÂ-İ MUHÂTÎ: Gövdenin tüm iç boşluklarını kaplayan, örten ince deri. )

( INTEGUMENT vs. SKIN )


- ZEHİRLENMELER:
SİNDİRİM YOLUYLA ile/ve/||/<> SOLUNUM YOLUYLA ile/ve/||/<> DERİ YOLUYLA

( En sık rastlanan zehirlenme yoludur. Sindirim yoluyla alınan zehirler, genellikle ev ya da bahçede kullanılan kimyasal maddeler, zehirli mantarlar, bozuk besinler, ilaç ve aşırı alkoldür. İLE/VE/||/<> Zehirli maddenin solunum yolu ile alınmasıyla oluşur. Genellikle karbonmonoksit[tüp kaçakları, şofben, bütan gaz sobaları], lağım çukuru ya da kayalarda biriken karbondioksit, havuz hijyeninde kullanılan klor, yapıştırıcılar, boyalar ev temizleyicileri gibi maddeler ile oluşur. İLE/VE/||/<> Zehirli madde, vücuda doğrudan deri aracılığı ile girer. Bu yolla olan zehirlenmeler, böcek sokmaları, hayvan ısırıkları, ilaç enjeksiyonları, saç boyaları, ziraî ilaçlar gibi zehirli maddelerin deriden emilmesi ile oluşur. )


- ZEKÂ ile/ve/değil/+/||/<>/> DEHÂ

( Belirli bir alanda uzmanlaşma. İLE/VE/DEĞİL/+/||/<>/> Uzmanlıklar arasında örgütlenmeyi sağlama. )

( [not] INTELLIGENCE vs./and/but/+/||/<>/> GENIUS )


- ZEYTİN ile DELİ/CE ZEYTİN

( OLIVE vs. ... )

( OLEA EUROPAEA/OLEA SATIVA cum/et ... )


- ZİKİR/SEMÂ ile/ve/||/<> DEVRÂN

( ... İLE/VE/DEĞİL/||/<> Dînî folklor, zikrullah. | Dünya, felek, zaman, tâlih, kader. | Devir. )


- ZİKİR ile/ve DEM TUTMAK


- ZİKIYMET[Ar.] değil/yerine/= DEĞERLİ


- ZORLANMA ve/||/<>/> DEĞİŞİM

( Kişiyi zorlamıyorsa, değiştirmeyecektir. )

( If it doesn't challenge you, it won't change you. )

( CHALLENGE and/||/<>/> CHANGE/ALTERATION )




Bu sayfa 01 Ocak 2024 itibariyle 28 kez incelenmiş/okunmuştur.