Söz(cük)leri/ni ve tutumu/nu değiştir... Dünya/n değişsin!

Bu nedir? | Nasıl kullanılır? | Nasıl okumalı/anlamalı? | Sıkça Sorulan Sorular | Yenilikler | İletişim

A'LARDA

KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!

(SÜREKLİ AYIRDINDA VE FARKINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)



Bugün[ 18 Nisan 2024 ]
itibariyle 5001 başlık/FaRk ile birlikte,
5838 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.

(2/6)


- "ALIŞKIN" ile/değil/yerine ALIŞKANLIĞI OLAN


- "ALKIŞLAMAK" ile/değil/yerine KABUL ETMEK


- "ALLAH ALLAH" ile "ALLAH ALLAH ALLAH" ile "YA ALLAH" ile "ALİMALLAH" ile "İNŞAALLAH" ile "BİSMİLLAH" ile "EVVELALLAH" ile "MAAŞALLAH" ile "EYVALLAH" ile "FESUBHANALLAH" ile "HAY ALLAH"

( Şaşırırsak. İLE İşe coşku ve heyecanla sarılınca. İLE İşin sonuna kadar gitmek istersek. İLE Azmedersek. İLE İşe başlamadan önce. İLE İşe başlarken. İLE Kendimize güvenirsek. İLE İşi başarıyla bitirince. İLE İşten vazgeçersek. İLE Canımızı sıkarlarsa. İLE Eğer işi başaramazsak. )


- "ALLAH NAMERD'E MUHTAÇ ETMESİN" değil "ALLAH MERD'E MUHTAÇ ETMESİN"


- "ALLAH'I BİLMEZ" ile/ve/değil "KENDİNİ BİLMEZ"


- "ALLAH'TAN ..." ile/ve/değil/yerine "NEYSE Kİ ..."


- "ALLAH'TAN BAŞKA İLÂH YOKTUR" değil İLÂH, ANCAK ALLAH'TIR!


- "ALLAK BULLAK" ile "HALLAÇ PAMUĞU GİBİ"


- "ALT-ÜST ETMEK" ile "YERLE BİR ETMEK"


- "ALTINDA EZİLMEK" ile "İÇİNDE BOĞULMAK"


- "ALTINDA KALMAK" ile/değil/yerine/< "ALTINDAN KALKMAK"


- "ALTTAN ALMAK" ile/ve "İDARE ETMEK"


- "AMA NİYE?" değil "NİYE?"


- "AMA YİNE DE ..." değil/yerine "NEYSE Kİ ..."


- "Ama/fakat" demeden DİNLE!!!


- "Ama/fakat" demeden SUS!!!


- "AMBULANCE" değil AMBULANS


- "ÂN'I YAŞAMAK" değil ÂN'IN FARKINDALIĞIYLA YAŞAMAK

( "Ân'ı, yaşamak" sözü, "anlık düşünmek, hareket etmek, günlük öteki işleri/durumları gözardı etmek, kenara koymak, askıya almak" ya da "keyfî, ben merkezci hareket etmek" olarak DEĞİL yaşamın, olay/olguların, çevrenin, kendinin/zihnin her durum ve sürecinde, farkındalıklı ve nitelikli yaşama çabası -iddiasında değil!- içinde olunması gerektiği, gerekenin, gerektiği koşullarda ve zamanda yerine getirilmesi gerektiği anlamına gelir. Ancak, bu biçimde, farkındalıklı düşünülür, eylemsel yaşanırsa, yaşamın içinde olunacağı, sorumluluk alarak, felsefî anlayış, bilimsel tutum ve sanatsal duyarlılık ile sağlanabilir. )

( "An'ı yaşamak" ya da "An'da yaşamak" deyimleri, eksik ya da yanlış kullanılmakta, algılanmaktadır ne yazık ki.

"An'ı yaşamak", gün boyunca yaptığın/yaşadığın biçimde, An'ı(nı) da farkındalıklı, verimli yaşamaya işaret etmek, dikkat çekmek üzere kullanılır/kullanılmalıdır. Bu algı ve yorumla, hem gün içinde yapılan/yaşanılan işlerdeki zorunlulukları/gereksinimleri yerine getirir gibi, An'ı da aynı zorunluluklar oranında yaşamayı, hem de An'ın yoğunluğundaki bilinci/ni, gün içindeki işlerde de devrede tutarak, verimli bir tam gün geçirmeyi anımsa(t)maya yöneliktir.

"An'da yaşamak" da aynı biçimde, günlük işlerdeki çokluk ve verimlilik gibi An'da da zamanı verimli kılacak, farkındalıklı bir tutum içinde yaşamayı anımsa(t)maya yöneliktir.

Yani...
"AN'I YAŞAMAK" değil AN'I, FARKINDALIKLI YAŞAMAK; "AN'DA YAŞAMAK" değil AN'DA, VERİMLİ/ÜRETKEN YAŞAMAK'tır! )


- "ANA GİBİ YÂR, BAĞDAT GİBİ DİYÂR OLMAZ" değil "ENÂ GİBİ YAR(UÇURUM), BAĞDAT GİBİ DİYÂR OLMAZ"


- "ANA OMURGA" değil "OMURGA"


- "ANA" değil/yerine/= ONA


- "ANAYASALI DEVLET" ile/değil/yerine ANAYASA DEVLETİ


- "ANLA(MA)MAK" ile "KAFANIN BASMASI"


- "ANLADIM" değil "PEKİ" / hmmm

( [belirsiz/bilinmeyen bir şeyin sorulması/konuşulması durumunda] Belirsizliğe/bilinmeyene verilecek yanıt, "peki[pekiyi]" ya da "hmmm"dır. )


- "ANLAMAK" ile/ve YANLIŞ ANLAMA(MA)K

( "MEANING" vs./and (NOT TO) WRONG MEANING )


- "ANLAMAMAK" ile İLGİLENMEMEK


- "ANLAMAMIŞSIN"/"YANLIŞ ANLAMIŞSIN" / "ANLAMAMIŞSIN/YANLIŞ ANLAMIŞSIN" değil SANIRIM ANLATAMAMIŞIM / ANLATAMAMIŞIMDIR BELKİ/SANIRIM


- "ANLAMIYORSUN!" / "BENİ ANLAMIYORSUN!" ile/değil/yerine SÖYLEDİKLERİMDE ANLAŞILMAYAN NEDİR?

( İkisi de, çok yanlış "ifade"lerdir! İkisinin yerine de,
"Söylediklerimde, anlaşılmayan nedir?" / "Söylediklerimde, anlaşılmayan neyse onu açayım..." vb.,
kişiyi hedef almayan, konuşulan konunun üzerinde durulacak kavramları ve ifadeleri kullanmak gerekir! )


- "ANLAMIYORSUN!" ile "BENİ ANLAMIYORSUN!"

( İkisi de, çok yanlış "ifade"lerdir! İkisinin yerine de,
"Söylediklerimde, anlaşılmayan nedir?" / "Söylediklerimde, anlaşılmayan neyse onu açayım..." vb.,
kişiyi hedef almayan, konuşulan konunun üzerinde durulacak kavramları ve ifadeleri kullanmak gerekir! )


- "ANLAMIYORUM" ile/ve/değil/||/<>/>/< "AKLIMDA(/ZİHNİMDE) TUTAMIYORUM"


- "ANLAMLANDIRMAK" ile/değil "ANLAMLI KILMAK"


- "ANLAMSIZ" ile "İLGİNÇ"


- "ANLAMSIZ" ile/değil/yerine "KOPUK"


- "ANLAŞIL(A)MAZLIK" ile/değil BİLMEMEK, BİLMEK İSTEMEMEK


- "ANLAŞILMASI AMACIYLA" ile/ve/değil "PEKİŞTİRMEK ÜZERE"


- "ANLATMAĞA ÇALIŞMAK/ÇALIŞAYIM" değil ANLATMAYA ÇALIŞMAK/ÇALIŞAYIM


- "ANLATTIĞIMIZ ZAMAN OLAY OLUR" değil ANLATSAK OLAY OLUR


- "ANLAYACAĞINIZ BİÇİMDE" ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ANLATABİLECEĞİM BİÇİMDE


- "ANLAYANA SİVRİSİNEK SAZ, ANLAMAYANA DAVUL-ZURNA AZ" ile/ve/<> "BİR TÜMCE YETER SÖZDEN ANLAYANA, DESTAN YAZSAN FARK ETMEZ, SÖZDEN ANLAMAYANA"


- "ANLAYIŞLI" (OLMAK) ile/değil/yerine ANLAYAN (OLMAK)


- "ANORMAL" ile/değil/yerine AÇIK/ŞEFFAF/DÜRÜST


- "APAÇIK" ile/ve "GÜN GİBİ"


- "APDEYT(UPDATE) ETMEK" değil GÜNCELLEMEK


- "APIŞIP KALMAK" ile/ve/||/<> "YAPIŞIP KALMAK"


- "APOLYONT KİRAZ"[< ZİRAAT 0900][NAPOLYON değil!] ile/ve/||/=/<> AKŞEHİR APOLYONTU ile/ve/||/=/<> SALİHLİ | ALLAH DİYEN ile/ve/||/=/<> DALBASTI ile/ve/||/=/<> FISFIS ile/ve/||/=/<> SCHNEIDERS SPAETKNORPEL | ZEPPELIN | NORDWUNDER ile/ve/||/=/<> FERRORIVA

( Genel ve ziraat terimi. İLE/VE/||/=/<> Afyon bölgesindeki adı/türü. İLE/VE/||/=/<> Manisa bölgesindeki adı/türü. İLE/VE/||/=/<> Malatya bölgesindeki adı/türü. İLE/VE/||/=/<> Çanakkale bölgesindeki adı/türü. İLE/VE/||/=/<> Almanya'daki adı/türü. İLE/VE/||/=/<> İtalya'daki adı/türü. )


- "ARANMAK" ile/ve "KAŞINMAK"


- "ARANMAK" ile/ve/değil/yerine ARINMAK


- "ARANMAK" ile/ve/değil ARINMAK


- "ARKA ÇIKMA" ile/ve/değil/yerine KENDİNİ, ONUN YERİNE KOYMA


- "ARKADAŞ KAYBETMEK" değil KİMİN, GERÇEK ARKADAŞ OLDUĞUNU ANLAMAK


- "ARKADAŞTILAR" değil ARKADAŞLARDI


- "ARMUDUN SAPI" ile/ve/||/<>/< "ÜZÜMÜN ÇÖPÜ"


- "ARMUT, DİBİNE DÜŞER" ile/ve/||/<> "DEDESİ KORUK YEMİŞ, TORUNUN DİŞİ KAMAŞMIŞ"


- "ARSLAN" ve "KARTAL" ve "BOĞA" ve İNSAN

( Adâlet. VE Hikmet. VE Kudret. VE Muhabbet. )


- "ART NİYETLİ OLMAK" ile/ve/<> "GÜNAHINI ALMAK"


- "ARTIK ..." ile "ASLINDA ..."


- "AŞAĞI GÖRME" ya da "YUKARI GÖRME" | ile/ve/değil/yerine EŞ GÖRME


- "AŞAĞI TÜKÜRSEN, SAKAL; YUKARI TÜKÜRSEN, BIYIK" ile/ve/||/<> "NE, İSA'YA; NE DE MUSA'YA YARANAMAMAK"


- "AŞAĞIYA" değil AŞAĞI


- "ASALAK" ile/değil KALENDER/RİNT[Fars.]/DERVİŞ

( Başkalarının sırtından geçinen kişi. İLE/DEĞİL Parayı, malı, mülkü öncelikli saymayan, gösterişsiz, sade yaşamaktan yana olan, alçakgönüllü kişi. | Yalnız biri hareketli, üst üste konulmuş belirli sayıda silindirden oluşan ve düzgün yüzeyli kâğıt üretmek için kullanılan bir makine. | Özensiz, kılıksız bir biçimde. )


- "ASALAK" ile/değil SIĞINTI


- "ASİL" ile ÂCİZ ile BASİT

( ASİLLER İDARE EDER ACİZLER ŞİKÂYET EDER BASİTLER İFTİRA EDER )


- "ASİL" ile/değil AĞA


- "ASILMAK" ile "TIRMALAMAK"


- "AŞIRI ..." değil/yerine DAHA YOĞUN ...


- "AŞIRI ALÇAKGÖNÜLLÜ/LÜK" ile/ve/<>/>/< YAĞCI/LIK


- "AŞIRI/LIK" ile/ve/değil SIRADIŞI/LIK

( [not] "EXCESSIVE/NESS" vs./and/but EXTRAORDINARY/INESS )


- "AŞK YÜZÜNDEN" değil/yerine AŞK SÂYESİNDE


- "AŞKIN AZLIĞI" ile/ve/değil/||/<>/< ÇARESİZLİĞİN ÇOKLUĞU


- "AŞKIN EKSİKLİĞİ" ile/değil/ne yazık ki/< ARKADAŞLIĞIN EKSİKLİĞİ


- "AŞKINLAŞTIRMA" ile "KRİSTALLEŞTİRME"


- "ASKIYA ALMAK" ile "RAFA KALDIRMAK"


- "ASLINDA ..." ile "GERÇEKTE ..."


- "ASLINDA ..." ile/değil/yerine ÖNCELİKLE ,,,


- "ASLINDA ŞÖYLE DEĞİL!" değil DEĞİL!


- "ASLINDA" ile "ASLINA BAKARSANIZ"


- "ASLINDA" ile/ve/değil/yerine "AYNI ZAMANDA"


- "ASLINDA" ile "BİR ANLAMDA"


- "ASLINDA" ile/<> YANİ


- "ASLINDA/ESASINDA ..." ile/ve/değil/yerine "BİR YANDAN DA ..."


- "AŞMA" ile "ESNETME"


- "AŞMAK" ile "ATLATMAK"

( "TO EXCEED" vs. "TO OVERCOME" )


- "AŞMAK" ile/ve "KIRMAK"


- "AŞMAK" ile "KIRMAK"


- "AT BUNLARI DIŞARI":
BAŞKALARINI değil KENDİNİ

( Kendinde bulunan farklı/çeşitli "zihinleri/kişileri", kendi kulağını tutarak dışarı atmak. )


- "AT IRKI" değil AT

( 1850 öncesinde, "at/ın soyu" diye bir olgu yoktu. )


- "ATAİST" ile/değil "ATEİST"


- "ATEŞ BACAYI SARDI" ile "BIÇAK KEMİĞE DAYANDI"


- "ATIŞ" değil ATIF


- "ATIYORUM" değil/yerine "SESLİ DÜŞÜNÜYORUM!"

( Örnek vermeden önce ya da bir bağlantı kurmadan önce iyi düşünmek ve bunu doğru/iyi belirtmek gerek! )

( Benzetmede/teşbihte, hata olmaz/olmamalı! [Yanlış/yetersiz örnekle istenilen aktarılamaz, amaca ulaşılamaz(maksat hâsıl olmaz)!] )


- "ATLAMAK" ile "ES GEÇMEK"


- "ATLAMAK" ile/değil ALIŞIK OLMAMAK


- "Atmadan" KONUŞ!!!


- "ATMAK" ile "SALLAMAK"


- "ATMAK" değil TERK


- "ATMOSFER" değil/yerine/= ORTAM


- "AVUCUNU YALAMAK" ile "YUMRUĞUNU YALAMAK"

( Karşılık bulamamak. İLE Cimrilik. )


- "AVYA" değil HAVYA[Ar.]

( Madenlerle yapılan kaynak işlerinde, lehimi eritmek için ateşle ya da elektrikle kızdırılarak kullanılan, çoğunlukla çekiç biçiminde, ucu bakır aygıt. )


- "AYAK UYDURMAK" ile/ve "EŞLİK ETMEK"


- "AYAK" değil/yerine HAL


- "AYAKTA DURMAK/DURABİLMEK" ile/ve/<>/< KİŞİSEL YÖNETİM VE GELİŞİM


- "AYAKTA DURMAMIZA ŞÜKREDİYORUZ" değil "AYAKTA DURDUĞUMUZA ŞÜKREDİYORUZ"


- "AYARLAMAK" ile/ve/<>/değil DENK GETİRMEK


- "AYI" ile/değil/yerine "ARI"

( Gibi yeme/oturma! İLE/DEĞİL/YERİNE Gibi çalış! )


- "AYIP" OLMAZ/ARANILMAZ!:
TIPTA ile/ve/||/<> HUKUKTA ile/ve/||/<> SÖZLÜKTE ile/ve/||/<>
FELSEFEDE ile/ve/||/<> BİLİMDE ile/ve/||/<> SANATTA ile/ve/||/<> SPORDA ile/ve/||/<>
DOĞADA ile/ve/||/<> HAYVANLARDA ile/ve/||/<> BİTKİLERDE ile/ve/||/<>
NESNELERDE ile/ve/||/<> DİRİMBİLİMDE ile/ve/||/<>
ANLIKTA(ZİHİNDE) ile/ve/||/<> USTA(AKILDA) ile/ve/||/<> TARİHTE ile/ve/||/<>
RIZÂDA ile/ve/||/<> GÜVENLİKTE ile/ve/||/<> İKİ KİŞİ ARASINDA ile/ve/||/<>
EŞEYSELLİKTE ile/ve/||/<> DÖRT DUVAR ARASINDA ile/ve/||/<> BATTANİYENİN ALTINDA


- "AYNAN YOKSA KOMŞUNA BAK" ile/ve "BANA ARKADAŞINI SÖYLE, SANA KİM OLDUĞUNU SÖYLEYEYİM"


- "AYNI ONUN GİBİ" ... değil AYNI ...


- "AYNI ONUN GİBİ" ... değil ONUN GİBİ ...


- "AYNI PARALELDE" değil AYNI YÖNDE ya da PARALELDE


- "AYNINDAN" değil "AYNISINDAN"


- "AYNISININ, TIPKISI" değil "AYNISI" ya da "TIPKISI"


- "AYRI AYRI" ile/ve "BAŞLI BAŞINA"


- "AYRI GÖRMEK/TUTMAK" ile/ve "DIŞINDA GÖRMEK/TUTMAK"


- "AYRIYET(T)EN" değil AYRICA


- "AZ BİLMEK" ve/değil/için/||/<>/< ÇOK OKUMAK/DİNLEMEK/DÜŞÜNMEK


- "AZ BUÇUK" ile/ve "AZ BİRAZ"


- "AZ ÖNCE SÖYLEDİM" değil "AZ ÖNCE SÖYLEDİĞİM GİBİ"


- "AZ" / "ÇOK" değil/yerine ORANTISIZ/ORANTILI


- "AZAPHANE" (DERESİ) değil AZEPHANE DERESİ

( İstanbul - Ankara yolunda. )


- "AZERİ" değil AZERBAYCAN TÜRKÜ/TÜRKÇE'Sİ


- "AZITMAK" ile "DAĞITMAK" ile "TOZUTMAK"


- (")AÇILMA(") ile/ve/<> (")ÇÖZÜLME(")


- (")AKLA BÜRÜME(") ile/ve/değil/||/<> SORUMLULUK ALMAYI REDDETME


- (")ANLAMLI(") YAŞAM ile/ve/yerine MUTLU YAŞAM

( Geçmiş ve/ya da gelecek üzerine kurulan. İLE/VE/YERİNE ÂN üzerine kurulan. )


- (")ANLAŞILMAK(") ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ANLAMAYA ÇABALAMAK

( Gereksinim. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Gereken. )


- (")AŞK("):
ESKİDEN ile/ne yazık ki/>/>< GÜNÜMÜZDE

( "Korku". İLE/NE YAZIK Kİ/>/>< "Kaygı". )

( "Elâlem görür" diye. İLE/NE YAZIK Kİ/>/>< "Herkes görsün" diye. )


- (")AT(") ve/||/<> (")KÖPEK(")

( Sezgi. VE/||/<> Sadakat. )


- (")AYAKTA DURACAK DURUMUNUN OLMAMASI(") ile/ve/||/<>/< YAŞAMDA DURACAK NEDENLERİNİN OLMASI


- (ABLE) TO ACCEPT vs. (NOT ABLE) TO WITHSTAND


- (AĞIZDA) 30 SN. ile/yerine (MİDEDE) 2,5 SAAT'E ÖNEM/DEĞER/ÖNCELİK VERMEK


- (ALIŞKANLIK YAPICILARDAN) UZAK DURMALI!


- (ALT) MANTO

( Yerkabuğunun altındaki 660. km.'de başlayan yarı erimiş devasa katman. [2002'de Science Dergisi'nde yayımlanan bir Japon deneyine göre, alt mantoda çözünmüş su, dünyanın yüzeyinden dolanan sudan 5 kat daha fazla olabilir.] )


- (ATİK) İBRAHİM PAŞA CAMİSİ ile İBRAHİM PAŞA CAMİSİ / MUHSİNE HATUN CAMİSİ

( Bayezıd'ta. İLE Kumkapı'da. )

( 1477'de. İLE 1532'de. )


- (AYAĞIM, ELİM/KOLUM VB.) SORUNLU ile RAHATSIZ ile SAKAT


- (AYNI/FARKLI) HATALAR İÇİN:
"KİMSEYE GÜVENMEMEK" ile/değil/yerine İKİ KEZ GÜVENMEMEK


- (not ACCORDING TO ME) TO ME


- (not ACCUSE FOR) ACCUSE OF


- (not ADVICES) ADVICE


- (not AFRAID FROM) AFRAID OF


- (not AFTER TOMORROW) THE DAY AFTER TOMORROW


- (not APPROVE [/TO]) APPROVE OF


- (not AS A CONCLUSION) IN CONCLUSION


- (not ASK TO SOMEONE) ASK SOMEONE


- (not ASTONISHEDLY) ASTONISHINGLY


- ["not"] ADVERTISEMENT vs. NEWS/MESSAGE


- [AKLINIZA] "HERHANGİ TÜR ... GELİRSE GELSİN" değil "HANGİ TÜR ... GELİRSE GELSİN"


- [ANLAM BAKIMINDAN] SÖZ/LÂFIZ:
HAS ile/ve/||/<> ÂAM ile/ve/||/<> MÜŞTEREK ile/ve/||/<> MÜNKER

( el-FAZÜ'L-HASSA ile/ve/||/<> el-FAZÜ'L-ÂMME ile/ve/||/<> el-FAZÜ'L-MÜŞTEREK ile/ve/||/<> el-FAZÜ'L-MÜNKERE )


- [Ar.] ÂLÂ ile/ve/||/<> VASAT ile/ve/||/<> EDNÂ

( En yüksek. İLE/VE/||/<> Orta. İLE/VE/||/<> En düşük. )


- [Ar.] ÂNE ile BETRE

( Dişil ve yabanî eşek. İLE Dişil eşek. )


- [Ar.] ATYEB-İ ME'KÛLÂT ile A'ZEB

( Yiyeceklerin en güzeli. İLE En lezzetli ve tatlı. )


- [Ar.] AYŞ Ü İŞRET ile/ve AYŞ Ü NÛŞ ile/ve AYŞ Ü TARAB

( Yeme içme, çalgı çengi, eğlence. )

( AYŞ: Yaşama. )


- [AŞKTA] SEVGİLİNİN:
"HERŞEYİ OLMAK" ile/ve/değil/yerine/||/<>/> "HİÇBİR ŞEYİ OLMAK"


- [ASLOLAN] DÜZÜŞMEK SEVİŞMEK!


- [hem] ANLA(YA)MAMAK ile/ve/<>/değil/hem de KABUL ETMEMEK/EDEMEMEK


- [ne yazık ki]
KONULARI/AYRINTILARI/OLAYLARI/SORUNLARI:
ABARTMAK ile SAPTIRMAK ile TIRMANDIRMAK


- [ne yazık ki]
!ADAM KAYIRMACILIĞI ile/ve/||/<> !İDEOLOJİ KAYIRMACILIĞI


- [ne yazık ki]
!AŞAĞILAMAK ile/ve/||/<>/> !ÖTEKİLEŞTİRMEK


- [ne yazık ki]
"AŞIRI YORUM" ile/ve/||/<> "YAMUK DURUŞ"


- [ne yazık ki]
AHLÂKSIZ ile İKİ KERE AHLÂKSIZ

( Bir kişi, dindar bilindiği halde, ahlâklı değilse, ya bâtıl bir inanca, "din" adı vermektedir, ya da sahtekârdır. )


- [ne yazık ki]
AKILLILARIN DURUMU ile/ve/||/<> APTALLARIN TUTUMU

( [ne yazık ki] Sürekli, kuşku içinde. İLE "Küstahça, kendinden emin." )


- [ne yazık ki]
ASIKYÜZLÜLÜK ile/değil/yerine/>< GÜLÜMSEMEK

( Gülümsemesini kaybeden kişi, herşeyini kaybetmiştir. )

( A person, who has lost their smile, has lost everything. )

( Dünyanın en kötü görüntüsü/manzarası. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Dünyanın en hoş/harika görüntüsü/manzarası. )


- [ne yazık ki]
AZ BİLME ve/||/ne yazık ki/<>/> ÇOK SAVUNMA


- [not] ABSOLUTE APPEARANCES vs. ABSOLUTE PRINCIPLE OF THE APPEARANCES


- [not] ACCEPTANCE vs./and GAME


- [not] AFFRAID vs. TO GET IN DEFENSE


- [not] ALLWAYS vs. TWO (TIMES)/TWICE


- [not] ANTONYMS vs. DIFFERENCES

( DIFFERENCES instead of ANTONYMS )


- [not] AVERAGE vs. APPROXIMATE


- [Yun.] AHTAPOT ile KALAMAR

( Omurgasızlarda en zeki olanlar. )

( Kafadan bacaklılardan, dokunaçlı bir tür mürekkep balığı. | Genellikle burun zarı üzerinde çıkan bir ur türü, polip. İLE Bir tür mürekkep balığı. )

( OCTOPUS cum LOLIGO VULGARIS )


- ŞEHİK ve ZEFİR

( Soluk Alma. VE Soluk Verme. )


- UZAKDOĞU KÜLTÜRÜ ile/ve TASAVVUF


- | AFRODİT = VENÜS | ile/ve/||/<>/> URANYA

( | Yunan'ların (en) güzele verdiği ad. İLE/= Roma'lıların (en) güzele verdiği ad. | İLE/VE/||/<>/> ... )

( | [Aşkın simgesi.] Yunan'da. İLE/= Latin'de. | İLE/VE/||/<>/> ... )

( | Sevgi ve güzellik. | İLE/VE/||/<>/> Bilim ve gerçekliği simgelediğinde aldığı ad. )


- | AHMAK ile/ve APTAL | ile/değil/yerine/>< ABDAL

( | Tehlike gelse de görmeyenler. İLE/VE Tehlike geldiğinde görenler. | İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Tehlike gelmeden görenler. )

( Yapabilecekken yap(a)mayan. İLE/VE Yapmayabilecekken yapan.[dallama/dalyarak] İLE/DEĞİL/YERİNE/>< ... )


- A

( SAYGI[Çince'de] )


- A = B ile/ve/||/<> A > B ile/ve/||/<> A < B
OLMAZSA, MATEMATİĞİN OLANAKSIZLIĞI


- A CAPELLA

( Çalgı eşliği olmayan koro. )


- A FEW vs. A LITTLE


- A LOT vs. ABUNDANCE


- A-[Yun.] ile ANTİ-[Yun.] ile ANTE-[Lat.] ile -SIZ[Tr.]

( "Olumsuzluk/bulunmazlık" ön eki. İLE "Karşıtlık" anlamı veren ön ek. İLE "Öncelik" anlamı veren ön ek. İLE Türkçe'de "olumsuzluk/bulunmazlık" ön eki. )


- A-DEM değil ÂDEM


- A, A'dır ile/= A ile/= A


- A.-G. ("MUHABBETİ")


- a.c./ANTE CIBUM[İng., Lat.] değil/yerine/= YEMEKTEN ÖNCE


- A.M. ile/ve P.M.


- A'DÂD[Ar. < ADED] ile A'DÂD[Ar. < ADAD, ADUD] ile A'DAD[Ar.]

( Sayılar. İLE Sâidler, bâzular, kollar. | Havuz kenarındaki büyük ve düş taşlar, duvarlar. İLE Kolu ince, kısa kollu kişi. )


- A'FET[Ar.] ile ÂFET[Ar.]

( Solak. | Pek akılsız kişi. | En güç şey. İLE Büyük felâket, belâ. | [mec.] Çok güzel insan. )


- A'KAL[Ar. < AKIL ] ile ÂKAL[Fars.]

( [daha/çok/pek] Akıllı. İLE Çer-çöp. )


- A'LÂ[Ar.] ile FEVK[Ar.]


- A'LÂF[Ar. < ALEF] ile ÂLÂF[Ar. < ELF]

( Hayvan yemleri. | Otlar, samanlar. İLE Binler. )


- A'MÂL-ÜL-MA'DEN

( Metalurji. )


- A'RAF ile BERZAH

( ... İLE İki şey arası, fasıl, boşluk, sınır alanı, âlem-i dünya ile âlem-i âhire arası. Hakk ile halk arası. | Ölülerin ruhlarının kıyâmete kadar bulunacakları yer. )


- A'RÂK[Ar.] ile A'RÂK[Ar. < IRK] ile ARAK[Ar.] ile ARAKK[Ar.]

( Ter. | Üzüm ve çeşitlerinden çekilip elde edilen ispirto, rakı. İLE Kökler, damarlar. İLE Rakı. İLE [daha/çok/pek] İnce. )


- A'RÂS[Ar. < URS] ile A'RÂS[Ar.] ile ARAS[Ar.]

( Nikâh törenleri. | Düğünler. | Evliler. İLE Arsalar, boş topraklar. İLE Yorgunluk, bitkinlik. )


- A'RÂZ[Ar. < ARAZ] ile ARAZ[Ar.] ile A'RÂZ[Ar. < IRZ]

( İşâretler, alâmetler. | Tesâdüfler, hastalık alâmetleri. | Kazalar, felâketler. İLE İşâret, alâmet. | Tesâdüf. | | Kaza, felâket. | [Felsefede] Kendi kendine varolmayıp başka bir cevherle meydana gelen hal ve keyfiyet. İLE Irzlar, namuslar. )


- A'SÂM[Ar. < USME] ile A'SAM ile ASAMM ile ÂSÂN[Fars.]

( Gerdanlıklar. | Tasmalar. İLE Ön ayakları sekili olan hayvan. İLE Sağır, işitmez. | Söz işitmez. | Sert, güç, tahammül edilmez. | Arap yazısında, ikinci ve üçüncü kökünde, uzun harf bulunan bir fiil. İLE Kolay. )

( SEKİ: Atın ayağında genellikle bileğe ya da dize kadar çıkan beyazlık. )


- A'SAM ile A'SÂM-ÜL YÜMNÂ

( Ön ayakları beyaz olan at, geyik ya da koyun. İLE Sağ ayağı beyaz olan at, geyik ya da koyun. )


- A'TAF[Ar. < ATF] ile A'TÂF[Ar. < ATF]

( En âtıfetli, pek şefkatli, çok merhametli. İLE Merhametler, şefkatler. | Meyiller, atmalar. )


- A'YÂN-I SÂBİTE

( ŞEKLE BÜRÜNMEDEN ÖNCEKİ ÂLEM )


- A'YAN ile A'RAZ


- A'YEN[Ar.] ile ÂYEN, ÂHEN[Ar.]

( Büyük, iri gözlü. | Bakılan yer. | Çok açık, pek belirli. İLE Demir. )


- A'ZÂ[< UZV]

( ÖRGENLER, ÜYELER )


- A'ZÂ[Ar. < UZV] ile AZÂ'[Ar.]

( Örgenler/organlar, uzuvlar, üyeler. İLE Sabır. | Cenâze alayı. | Başsağlığı ziyareti. )


- A'ZÂR[Ar. < ÖZR] ile ÂZÂR[Fars.] ile ÂZÂR[Fars.]

( Bahaneler, engeller, özürler. İLE Mart ayı. İLE İncitme, azarlama/tekdîr, kırılma. )


- A(N) vs. ONE


- a/A ile/<> a ile/<> A ile/<> A

( Türkçe abecesinin ilk yazacı(harfi). [sesbilim] Kalın ünlülerin, düz ve geniş olanını gösterir. İLE/<> Şaşma, anımsama, sevinme, acıma, üzülme, kızma gibi duyguları güçlendirir. Tümcenin, başında ya da sonunda, çoğu kez yinelenmiş olarak kullanılır. [A ne güzel! A sen burada mıydın?] | İkinci kişi çekimli eylemlerin sonuna gelir. [Alsana. Baksana.] İLE/<> Sınıflama ve sıralamalarda, maddelerin sıralaması yazaç ile gösterildiğinde, ilk maddenin başına gelir. İLE/<> [müzik] Nota imlerini, yazaçla gösterme yönteminde, "la" sesini bildirir. )


- A/AN[Yun.] ile/||/<> ANTİ[Yun.] ile/||/<> Bİ/BİS[Lat.] ile/||/<> DE/DES[Fr.] ile/||/<> DİS[Yun.] ile/||/<> EX[Lat.] ile/||/<> EXO[Lat.] ile/||/<> EPİ[Yun.] ile/||/<> FOS[Yun.] ile/||/<> GEO( >JEO)[Yun.] ile/||/<> HETER/O[Yun.] ile/||/<> HYPO(HİPO)[Yun.] ile/||/<> HYPER(HİPER) ile/||/<> HYDRO(HİDRO)[Yun.] ile/||/<> HOMO[Yun.] ile/||/<> İL/İN ile/||/<> İNTER[Lat.] ile/||/<> İZO[Yun.] ile/||/<> COZMO(KOZMO)[Yun.] ile/||/<> KONTRA[İt.] ile/||/<> KO/KOL/KOM/KON[Lat.] ile/||/<> MAKRO[Yun.] ile/||/<> MİKRO[Yun.] ile/||/<> MONO[Yun.] ile/||/<> NEO[Yun.] ile/||/<> OTO[Yun.] ile/||/<> PAN[Yun.] ile/||/<> PAR/PARA[Yun.] ile/||/<> POLİ[Yun.] ile/||/<> PRE[Fr.] ile/||/<> PRO[Yun.] ile/||/<> RE[Lat.] ile/||/<> SYN/SYM/SEM[Yun.] ile/||/<> SÜR[Lat.] ile/||/<> TELE[Yun.]

( Yok/luk. [ametal | amorf | aritmik] [analjezi | anestezi | anonim]

İLE/||/<>

Karşıt. [antibiyotik | antipatik | antitez]

İLE/||/<>

Çift, tekrar. [binok | bisiklet]

İLE/||/<>

Olumsuzluk.[demode | deforme | deşifre]

İLE/||/<>

Olumsuzluk ve güçlük. [diskalifiye | dismorf | disfonksiyon]

İLE/||/<>

Dışı, dışında, ...-dan başka. [exporte | expresyonizm | expresyon]

İLE/||/<>

Dışarıdan, dıştan bakılınca. [exotermik | exotizm]

İLE/||/<>

Üzerinde. [epiderm | epigrafi]

İLE/||/<>

Işık, parıltı. [fosfat | fosfor]

İLE/||/<>

Yerle ilgili ön ek. [jeofizik | jeoloji/jeolog]

İLE/||/<>

Öteki, öbür, başka. [heterojen | heterozigot]

İLE/||/<>

Aşağı, alt, daha alt. [hipoderm | hipotenüs | hipotez]

İLE/||/<>

Üstünde, aşırı, yukarı, dışında. [hipertansiyon]

İLE/||/<>

Su, suyla ilgili. [hidrosefali | hidrografi | hidrojen]

İLE/||/<>

Eş, benzer. [homojen | homonim | homolog]

İLE/||/<>

-dan yoksun. [illegal] [indirekt | inorganik]

İLE/||/<>

Ara, arası. [internasyonal | interpol]

İLE/||/<>

Eşitlik. [izobar | izotop | izoterm]

İLE/||/<>

Evren. [kozmogami | kozmopolit | kozmoloji]

İLE/||/<>

Karşı, aksi yönde. [kontrast | kontgerilla | kontratak]

İLE/||/<>

Birlik, beraberlik. [koalisyon | koleksiyon | konferans

İLE/||/<>

Büyük, geniş. [makrosefal | makrostopi]

İLE/||/<>

Küçük. [mikrofilm | mikrometre | mikrofon]

İLE/||/<>

Bir, tek. [monarşi | monolog | monopol]

İLE/||/<>

Yeni. [neolitik]

İLE/||/<>

Kendi, kendiliğinden. [otobiyografi | otopsi | otokritik]

İLE/||/<>

Bütün, birlik. [panorama | pankreas]

İLE/||/<>

Boyunca, karşı, üstünde, yanında. [paragraf | paralel]

İLE/||/<>

Çok. [poliandri | poliklinik]

İLE/||/<>

İlk, önceki, birinci. [prefabrik | prematüre]

İLE/||/<>

İleride, önde. [prolog | prova | prototip]

İLE/||/<>

Yeniden, tekrar, geri döndürmek. [reaksiyon | redaktör]

İLE/||/<>

Birlikte. [simetri | senfoni | sempati]

İLE/||/<>

Süper, üstünlük. [sürmenaj]

İLE/||/<>

Uzak, ırak. [teleferik | telefon | telepati] )


- A/D KONVERTER/ANALOG-TO-DIGITAL CONVERTER[İng.] değil/yerine/= A/D DÖNÜŞTÜRÜCÜ, ÖRNEKSELDEN SAYISALA DÖNÜŞTÜRÜCÜ


- AŞK

( AŞK-I CİSMÂNÎ: Maddî aşk, eşeysel arzulara dayanan sevgi.
AŞK-I DERÛN: Derinde, içte olan aşk, içten gelen arzu, istek.
AŞK-I EFLÂTÛNÎ: Platonik aşk, maddeci olmayan ideal aşk.
AŞK-I FAZL Ü HAKK: Fazilet ve doğruluk aşkı, sevgisi.
AŞK-I FÜSÛNKÂR: Sihirli, büyüleyici aşk.
AŞK-I HAKİKÎ: Gerçek sevgi, maddeye bağlı olmayan aşk.
AŞK-I İLÂHÎ: Tanrı aşkı.
AŞK-I MAKHÛR: Kahrolmuş, mahvolmuş aşk.
AŞK-I MARAZÎ: Düzensiz bir ruh halinin normal olmayan sevgisi.
AŞK-I MECÂZÎ: Allah sevgisine ulaşmak için O'nun yarattığı geçici suretlerden birini sevme.
AŞK-I MEMNÛ: Menedilmiş, yasaklanmış aşk.
AŞK-I MÜRDE: Ölmüş, bitmiş aşk.
AŞK-I RÛHÂNÎ: Manevî sevgi, Allah sevgisi.
AŞK-I SEHHÂR: Sihirleyici, büyüleyici aşk. )


- AD ile/ve/değil EŞİK

( AD/IM/IZ üzerine... )


- a-1 = 137.035999084(21)


- ALLEGORİ değil ALEGORİ


- A=A ile A, A'dır.


- á=Acute accent ile à=Grave accent ile â=Circumflex ile ä=Umlaut ile ã=Tilde ile å=Aring


- A ile/<> A ile/<> A ile/<> A ile/<> A/Å

( Amper. İLE/<> Anot. İLE/<> Argon. İLE/<> Angström.[10¯¹0][Santimetrenin yüz milyonda biridir. 0,1 nanometre ya da 100 pikometredir.][uzunluk birimi] )


- a = v² / r'


- aa[Lat. < ANA] değil/yerine/= HER BİRİNDEN EŞİT ORANDA


- AA/ASSOCIATION ANALYSIS[İng.] değil/yerine/= BİRLİKTELİK ÇÖZÜMLEMESİ


- AB

( Su. )


- ÂB-GÂH[Fars.] ile ÂB-GÎR[Fars.]

( Su biriken yer, havuz. | Karnın, kaburga kemikleri kıkırdağı ve kısa kaburgalar altında olan bölümü, boş böğür. İLE Su biriken yer, havuz. | Dokumacı fırçası. )


- ABÂ[Ar.] ile ÂBÂ[Ar.] ile A'BÂ[Ar.]

( Yünden yapılmış kaba kumaş. | Bu kumaştan yapılmış bol, geniş giyecek. İLE Babalar. | Gök küreleri, gezegenler, seyyâreler. [ÂBÂ-İ KENÎSÂİYYE: Kilise ileri gelenleri.] İLE Yükler, ağırlıklar. | Sorumluluklar, mes'ûliyetler. | Çift denk ya da sandık. )


- ÂBÂD[Ar. < EBED] ile ÂBÂD[Fars.] ile Â'BÂD[Ar. < ABD] ile ÂBÂT[Ar. < İBT, IBIT]

( Sonsuz gelecek zaman. İLE Mâmur, bayındır. | Şen, rahat. | Çokluk bildirir. [ŞEMS-ÂBÂD: Güneşi bol olan yer.] İLE Köleler. İLE Koltuk altları. )


- ABAD ile/ve/<> AİHM

( Avrupa Birliği Adâlet Divânı İLE/VE/<> Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi )


- ABAJUR[Fr.] değil/yerine/= LAMBA SİPERİ, SİPERLİ/AYAKLI LAMBA


- ABAK[Fr. ABAQUE | Lat. ABACUS] ile ABAK

( Sütun başlıklarının üstüne gelen, genişçe ve dışa taşkın tabla, başlık tablası, mahmel. Abakus, sütunla baştaban ya da kenar üzengisi arasında, yastık görevi yapar. İLE Eski Türklerde, ölmüş ataların, yani abaların, tapılan suret ve heykelleri. Bir totem niteliğinde olan bu abaklar, çoğunlukla, bir direğin başına oyularak, evlerin ve çalardırın önüne dikilirdi. )


- ABAK ile/ve/<> ABAK MAHMUZU

( Sütun başlıklarının üstüne gelen, genişçe ve dışa taşkın tabla, başlık tablası, mahmel. Abakus, sütunla baştaban ya da kenar üzengisi arasında, yastık görevi yapar. İLE/VE/<> Bazı abakların köşelerinde yer alan kıvrımlara verilen ad. )


- ABAKÜS[Fr.] değil/yerine/= SAYIBONCUĞU (ÇÖRKÜ)


- ABAKUS ile ABAKULUS/TESSERA

( Sütun başlıklarının üstüne gelen, genişçe ve dışa taşkın tabla, başlık tablası, mahmel. Abakus, sütunla baştaban ya da kenar üzengisi arasında, yastık görevi yapar. İLE Döşeme ve duvar mozaiği yapımında kullanılan, küçük bir küp biçiminde cam, pişmiş toprak ya da taş parçası. )


- ABANDONMENT/FORSAKE/RENOUNCE/LEAVE vs./and GIVE UP


- ABANMAK ile/ve/||/<> BOCA ETMEK


- ABANMAMALI!


- ABANOZ ve TİK AĞACI

( Solomon Adaları'ında en yoğun bulunan ağaçlar. )


- ÂBÂR[Ar. < Bİ'R] ile ÂBÂR[Fars.]

( Su kuyuları. İLE Hesap defteri. )


- ABAROGNOZİ[Yun.] değil/yerine/= BİR NESNENİN AĞIRLIĞINI TARTMA YETİSİNİN YOKLUĞU


- ABARTI ile/ve/||/<>/< BİLGİSİZLİK


- ABARTI ile KABARTI

( Bir şeyi/olayı, olduğundan büyük ya da çok gösterme, mübalağa. İLE Tümsek, çıkıntı, kabarmış yer. )


- ABARTI ile PALAVRA[İsp. < PALABRA]


- ABARTI ile/değil/yerine/>< ZARÂFET


- ABARTMA/EKSAJERE ile/ve/||/<> KABALAŞTIRMA/VULGARİZE


- ABARTMA ile AĞDALAMA


- ABARTMA ile/ve/değil/||/<> FAZLA ÖNEMSEME


- ABARTMA ile/ve GAYRETKEŞLİK


- ABARTMA ile/ve/||/<> GÜZELLEME


- ABARTMA ile İDEALLEŞTİRME


- ABARTMA ile KABARTMA

( Zihinde[vehmin olumsuz kullanımıyla]/olaylarda/olgularda/kavramlarda. İLE Nesnelerde. )


- ABARTMA ile/ve/değil/yerine ÖNE ÇIKARMA


- Abartmadan KONUŞ!!!


- ABARTMAK ile/değil "ALTINI ÇİZMEK"


- ABARTMAK ile "KAÇIRMAK"


- ABARTMAK ile/ve/değil/yerine "KÖPÜRTMEK"


- ABARTMAK ile APARTMAK[< APARMAK]

( Bir nesneyi ya da durumu olduğundan daha önemli, daha büyük ya da daha çok göstermek. | Bir iş, bir davranış ve benzerlerinde gereğinden fazlasına kaçmak, aşırıya kaçmak. İLE Alıp götürmek. | Gizlice almak, alıp kaçmak, çalmak. )


- ABARTMAK ile/değil/yerine/>< AZALTMAK


- ABARTMAK ile/ve/değil/<> DURMAYI BİL(E)MEMEK/BECEREMEMEK


- ABARTMAMALI!


- ABASH vs. SHAME


- ABAŞO[İt.] değil/yerine/= AŞAĞI, ALTTAKİ, ALT | GEMİYİ HALATLA KARAYA BAĞLAMA


- ABAŞO[Yun.] ile/ve/<> ALARGA[İt.]

( Gemiyi, baştan ya da kıçtan halatla karaya bağlama. | Altta, aşağıda bulunan, alttaki. İLE/||/<> Açık denizde demir atmak. | Açık deniz, engin. | Uzaktan, açıktan | "Açıktan geç, yaklaşma" anlamında kullanılan bir seslenme sözü. )


- ABATAJ[Fr.] değil/yerine/= KAZI[madencilik]


- ABATE vs. DECREASE


- ABAZİ[Yun.] değil/yerine/= YÜRÜME YİTİMİ


- ABBE KIRILMA ÖLÇÜTÜ ve/||/<> ABBE KURAMI ve/||/<> ABBE ÖLÇÜTÜ ve/||/<> ABBE PRİZMASI ve/||/<> ABBE SAYISI ve/||/<> ABBE YOĞUNLAŞTIRICISI

( Sıvıların kırılma indisini ölçmek için kullanılan kırılmaölçer. VE/||/<> Gerçek bir görüntü elde edilecek bir mercek, cismin tüm kırınım saçaklarını geçirecek kadar büyük olmalıdır. VE/||/<>Bir teleskobun çözme gücü için açısal ayrılma λ/d'den küçük olmamalıdır. Burada λ gelen ışığın dalga boyu, d; objektifin yarıçapıdır. VE/||/<> Dik görüntü elde etmek için kullanılan, iki çift dik açılı prizmadan oluşan ve dört yansıma yapan düzen. VE/||/<> Dağıtıcı gücün tersi. VE/||/<> İyi bir ışık toplama özelliğine sahip, sayısal açıklığı 1.25 olan ve mikroskopide yaygın olarak kullanılan, basit iki mercekten oluşan düzenek. )


- ABD[Ar.] ile MEMLÛK[Ar.]


- ABD ile KUL

( KUL )


- ABDAL ile Abdal

( Eskiden, bazı gezgin dervişlere verilen ad. İLE Safeviler döneminde, İran'da yaşayan önemli Türk oymaklarından biri. | Anadolu'da yaşayan, bu addaki bir oymak. [Geygel Abdalları] )


- ABDEST ALMAK yerine ÇEHİZLENMEK/ÇEYİZLENMEK


- ABDEST, VUZÛ' ile TEYEMMÜM

( İMAM-I ZEYNEL ÂBİDİN, namaz kılacağım heyecanıyla abdest alırken bayılırmış. )


- ABDEST ve TERBİYE


- ABDESTBOZAN/ŞERİT/SIĞIR ŞERİDİ/TENYASI/TENYA ile ABDESTBOZAN OTU

( Şeritgillerden, gövdesi yassı, birbirine kenetlenmiş boğumları bulunan ve bazısı metrelerce boyda olan bir bağırsak asalağı. İLE Gülgillerden, almaşık yapraklı, yeşilimsi ya da kan kırmızı çiçekler açan, idrar söktürmede ve kan dindirmede kullanılan bir bitki. )

( ... cum POTERIUM SPINOSUM )


- ABDOMEN değil/yerine/= KARIN


- ABDULLAH ile/ve/<> ABDUL LÂTÎF/REZZÂK/ŞÂFÎ


- ABDÜLLÂTİF ile/değil/yerine ABDULLAH


- ABDÜLLEZİZ[Ar. < HABBÜLLEZİZ: Tatlı tane.]

( Akdeniz bölgesinde ve Afrika'da yetişen, çok yıllık bir bitki. | Bu bitkinin, yemiş gibi yenilen, tatlı ve yağlı ürünü. )

( CYPERUS ESCULENTUS )


- ABECELER('İ)

( )

( )


- ABECELERDE:
GÖKTÜRK ve/||/<>/> UYGUR ve/||/<>/> ARAP ve/||/<>/> LATİN


- Abeceleri karıştırmadan ve saygı göstererek KONUŞ!!!


- ABECESEL DİL ile İMGESEL/RESİMSEL DİL


- ABECESEL DİL ile İMGESEL/RESİMSEL DİL


- ÂBEHU[Ar.] ile LEMEZEHU[Ar.]


- ABERAN[Fr.] değil/yerine/= DOĞAL/BİLİNEN DURUMDAN UZAKLAŞAN, SAPKIN


- ABERASYON değil/yerine/= SAPINÇ/SAPMA


- ABES[Ar.] ile el-LA'İB[Ar.] ile LEHV[Ar.]


- ABES ile/ve/<> AYIP


- ABES değil/yerine/= GEREKSİZ/YERSİZ


- ABET vs. ENCOURAGE vs. ENTICE vs. INCITE vs. INDUCE vs. LURE vs. PROVOKE vs. URGE


- ABHAVA

( Varolmama, -olumsuzluk-. )


- ÂBÎ[Ar. < İBÂ] ile ÂBÎ[Fars.]

( Çekinen, nazlanan, sakınan; tiksinen. İLE Ayva. | Suda yaşayan ve suda oluşan. | Açık mavi. )


- ÂBİD[< İBÂDET]

( İBÂDET EDEN )


- ABÎD[Ar.] ile HAVEL[Ar.]


- ÂBİD[çoğ. EVÂBİD] ile ÂBÎD[Fars.] ile ABÎD[Ar. < ABD] ile ÂBİD[Ar. < İBÂDET]

( Mesel, yanıltmaç. İLE Kıvılcım. İLE Kullar, köleler. İLE İbâdet eden, tapınan. [çoğ. ÂBİDÎN] )


- ÂBİD ile ABÎD

( İbâdet eden. İLE Kulluk[ubûdiyyet]. )


- ÂBÎDÂT[yanlış olarak ÂBİDE'nin çoğulu] ile ÂBÎDÂT[Ar.]

( Anıtlar. İLE İbâdet eden, inanmış kadınlar. )


- ÂBİDE[Ar. çoğ. EVÂBİD (ÂBİDÂT yanlıştır!)] ile ÂBİDE[Ar. < ABD]

( Anıt, yâdigâr kalacak eser. İLE Köleler. )


- ÂBİDE değil/yerine ANIT


- ÂBİDE ile NUMÛNE


- ABİDİK-GUBİDİK (ŞEYLERLE UĞRAŞMAK)


- ABİENİNİK ASİT ile ABİYETİK ASİT

( Formülü, 10 C13H20O2, mol kütlesi 208,2 g. olan bir asit. İLE Formülü, C20H30O2 e.n. 161 °C olan, kolofan ve çam reçinesinden elde edilen, suda çözünmeyen bir çam asidi. )


- ABİL[Fr.] değil/yerine/= ABİS[Fr.]

( Aşırılıkla kötü kullanma. İLE Okyanusların en derin yeri. )


- ABİL[İt.] değil/yerine/= YATAY SERENLERİ SAĞA/SOLA ÇEVİRMEDE KULLANILAN YELKENLİ DONANIMI


- ÂBİR[Ar. < UBÛR, çoğ. ÂBİRÛN, ÂBİRÎN] ile ABÎR[Ar.]

( Bir yerden geçen. İLE Bir ilâç karışımı. | Güzel koku. )


- ÂBİS[Ar.] ile ÂBİS[Ar.]

( Alaycı, saygısız. İLE Asık yüzlü, yüzü ekşi. )

( ABÛS[< UBÛSET]: Somurtkan. )


- ABİS ile/ve FONDA

( Okyanusların en derin yeri. İLE/VE Deniz dibi. | Geminin, demir attığı yer. | Demir atma komutu. )


- ÂBİST/E[Fars.] ile ÂYİŞNE, ÂYİŞTE/NE[Fars.]

( Gebe. İLE Casus. | Dalkavuk. )


- ABİSTA

( Abhazya'da, mısır unundan yapılan bir yiyecek. )


- ABİYE[Fr.] değil/yerine/= ŞIK, SÜSLÜ, GÖSTERİŞLİ GİYİM BİÇİMİ


- ABİYOGENES[Yun.] değil/yerine/= ABİYOTİK[Yun.] değil/yerine/= ABİYOZ[Yun.]

( Canlıların kendi kendine cansız nesneden oluştuğunu savunan sav. İLE Yaşamın/canlılığın olanaksız olduğu ortam. İLE Yaşamsal durum ve olayların durması. )


- ABİYOGENEZ

( Kendiliğinden türeme. )


- ABLASYON[Lat.] değil/yerine/= BUZUN, YÜZEYDEN ERİMESİ


- ABLATİF[Lat.] değil/yerine/= ADIN -DEN DURUMU [ÇIKMA/KAYNAK DURUMU]


- ABLE TO vs. POSSIBILITY


- ABLEFARİ[Fr.] değil/yerine/= GÖZ KAPAĞININ YOKLUĞU[DOĞUŞTAN/SONRADAN]


- ABLEPSİ[Yun.] değil/yerine/= KÖRLÜK


- ABLUKA[İt. < ABLOCO] ETMEK/ABLUKAYA ALMAK/İHATA ETMEK/MUHASARA ETMEK değil/yerine/= KUŞATMAK


- ABNEY OLAYI ile/ve/||/<> ABNEY YASASI

( Işıklılığı ve baskın dalga boyu değişmez kılınmış bir renk uyartısının, arılığının değişmesi ile oluşan renk türü değişmesi. İLE/VE/||/<> A ve B gibi iki renk uyartısının, parıltıları birbirinin aynı olarak algılanıyorsa ve C ve D gibi iki renk uyartısının da parıltıları aynı algılanıyorsa, A ve C ile B ve D'nin toplamsal karışımlarının parıltıları da aynı olur.
[Abney yasasının geçerliliği, gözlem koşullarına büyük oranda bağlıdır.] )

( ABNEY PHENOMENON vs./and/||/<> ABNEY'S LAW )

( PHENOMENE OF ABNEY avec/et/||/<> LOI D'ABNEY )

( BEZOLD-ABNEY-PHANOMEN und/||/<> ABNEYSCHES GESETZ )


- ABONE/SUBSCRİBER değil/yerine/= SÜREKÇİ


- ABONELİK değil/yerine/= SÜRDÜRÜMCÜ OLMAK


- ABONMAN/ABONE değil/yerine/= SÜRDÜRÜM/CÜ


- ABORDA[İt.] değil/yerine/= GEMİNİN YANINI VEREREK YANAŞMASI


- ABORJİN ile/ve MAORİ

( Yeni Zelanda yerlisi. İLE/VE Yeni Zelanda yerli halkı. )


- ABORTİF[Fr.] değil/yerine/= GELİŞİMİNİ TAMAMLAMAYAN (BİTKİ/ÖRGEN) | NORMAL SÜRESİNİ TAMAMLAMADAN İYİLEŞEN HASTALIK


- ABOSA[İt.] değil/yerine/= DUR! / TUT!


- ABOVE vs. OVER


- ABRAHAM ABULAFIA ve/<> İBN ARABİ


- ABRAMS DENEYİ ve/<>/< ABRAMS KURALI

( Belirli bir taze beton kütlesinin, kendi ağırlığı altında biçim değiştirmesini ölçerek dayanım derecesini gösteren deney. VE/<>/< Önce 1892'de, Fransa'da, Ferret'nin, sonra da ABD'de, Duff Abrams'ın tanıtladığı kural. Bu kurala göre, bir beton ya da harcın dayanımı, karışıma giren suyun ağırlığının, çimento ağırlığına oranı ile ters orantılıdır. )

( SU/ÇİMENTO ORANI: Bir beton ya da harçla, su ağırlığının çimento ağırlığına oranı. Bir betonun ya da harcın dayanımı, karışımındaki su/çimento oranı ile ters orantılıdır. Çimentonun prizinin kimyasal etkileşimi için gerekli en az su/çimento oranı, yaklaşık olarak 0.25'tir. Ancak, kum ve çakılı ıslatmak için bundan biraz daha fazla su gereklidir. Su/çimento oranı, akışkanlaştırıcı bazı kimyasal katkılar sayesinde daha az su kullanılarak düşürülebileceği gibi, vakumlu betonda, dökümden sonra karışımdaki suyun emilmesi yoluyla da azaltılabilir. Böylece, beton, daha kolay işlenebilir ve sonuç itibariyle de daha iyi bir dayanım sağlanabilir. )


- ABRÂŞ[Ar.]

( Yüzünde sam lekesi bulunan kişi. )


- ABRAZYON[Lat.] değil/yerine/= DENİZ AŞINDIRMASI


- ABREJE[Fr.] değil/yerine/= ORG KLAVYELERİNİ BAĞLAYAN DÜZENEK


- ABROMA[Fr.] değil/yerine/= ÇALI

( Lifleri çuval yapımında kullanılan çalı. )


- ABRÖVAJ[Fr.] değil/yerine/= ÇAPAK

( Madencilikte, bir döküm üzerinde oluşan maden ve kum karışımı çapak. )


- ABSOLUTE vs. DOGMA


- ABSOLUTE vs./and JUSTICE


- ABSOLUTE, NOMINATIVE[İng.] ile YALIN


- ABSOLUTE[NESS] vs. RIGHT[NESS]


- ABSOLUTELY vs. IN ONE WAY


- ABSORB/SİYON[Fr.] değil/yerine/= SOĞURUM

( ABSORBE: Emilmiş, soğurulmuş. )


- ABSTAINER vs. TIMID


- ABSTRACT vs. CONCRETE


- ABSTRACT vs. ISOLATED


- ABSTRACTION vs./and ABSTRACTION IN INTEGRITY


- ABSTRAKSİYONİZM değil/yerine/= SOYUTÇULUK


- ABSURD vs. "SHIFTY/RISKY"


- ABSÜRD değil/yerine/= SAÇMA


- ABT[Ar.] ile KİZB[Ar.]

( Yalan. | Şüphe uyandırıcı hareket. İLE Yalan. )


- ABU SIMBEL TAPINAĞI ile/ve/||/<> NEFERTARI TAPINAĞI

( II. Ramses'in mezarının bulunduğu mağara tapınak. İLE/VE/||/<> Eşi Nefertari'nin mezarının bulunduğu mağara tapınak. )


- ABULİ[Fr.] değil/yerine/= İSTENÇ/İRÂDE YİTİMİ


- ABUNDANCE vs./and UNITY


- ABUR-CUBUR

( Gereksiz, sağlıksız yiyecekler için. )


- ABÛS[Ar.] ile SOMURTKAN | ÇATIK/ASIK YÜZ | GARİP, ACAYİP


- ABUS ile ABUZAMBAK

( Somurtkan. | Çatık/asık yüz. | Garip, acayip. İLE Garip sözler söyleyen, tuhaf hareketlerde bulunan kişi. )


- ABYSS vs. HELL


- AÇ ACINA (YOLA ÇIKMAK, DIŞARI ÇIKMAK, İŞE GİTMEK)


- AÇ-AÇIKTA


- AÇ-BİLAÇ (ÇALIŞMAK, GİTMEK)


- AÇ-SEFİL (YAŞAMAK)


- AÇ ile AÇ

( Tok olmayan. İLE Aralamanın, açmanın buyruk kipi. )


- Ac ile Ag

( Aktinyum öğesinin simgesi. İLE Gümüş öğesinin simgesi. )


- AÇ ile/ve/||/<> MUHTAÇ


- AÇAN ile AÇAR ile AÇKI ile AÇACAK

( Açma işini yapan. | Oynak kemiklerin arasındaki açıları genişletmeye yarayan kasların genel adı. [>< BÜKEN] İLE Anahtar. | İştah açmak üzere, yemekten önce içilen içecek. İLE Bir cismin, yüzeyi üzerine, sert bir madde ya da bir araç sürterek, onu düzleştirip parlatma. [PERDAH] | [demircilikte] Delik büyültmekte kullanılan araç. | Anahtar ve her türlü açma aracı. İLE Açmaya yarayan araç. | Açma işleminin yapılacak olmasını, birinin, gelecek zaman kipinde gerçekleştireceğini belirten söz. )


- ACAYİPLİK ile/ve/<> ACAYİPLİK KORUNUMU

( Hadronların taşıdığı yük sayısı. | Taneciklerin çok çabuk oluşumuyla [güçlü etkileşme] çok yavaş bozunması [zayıf etkileşme] arasında görülen dengesizlik. İLE/VE/<> Zayıf etkileşimlerle ihlâl edilen yalıtılmış bir düzendeki hadronların, acayiplik sayılarının toplamının sabit olması. )

( STRANGENESS vs./and/<> STRANGENESS CONSERVATION )

( L'ÉRANGETÉ avec/et/<> LA CONSERVATION DE L'ÉRANGETÉ )

( STRANGENESS mit/und/<> STRANGENEßERHALTUNG )


- ACC[Ar.] ile ÂCC[Ar.]

( Bağırma, na're. İLE Kalabalık. )


- ACCEDE vs. EXCEED


- AÇÇELERANDO[İt.]

( Parçanın, çalınırken, gittikçe hızlandırılacağını anlatır. )


- ACCESS vs. EXCESS


- ACCESSION >< RESERVATION

( Antlaşmaya katılım. >< Çekince. )


- ACCIDENT vs. DISASTER


- ACCORDING TO ME vs. FOR ME


- ACCORDING TO YOU vs. ACCORDING TO ME


- ACCUSATION/TO BLAME vs. TO DETERMINE


- ACCUSE vs. BLAME


- ACEB[Ar.] ile A'CEB[Ar.]

( Acabâ, hayret, gariplik, şaşırılacak şey. İLE [daha/çok/pek] Acâyip, tuhaf, garip olan. )


- ACEB[Ar.] ile İDD[Ar.]


- ACEB[Ar.] ile İMR[Ar.]


- ACELE ETMEK ile/değil/yerine HIZLI HAREKET ETMEK

( Hızlı hareket edin ama önce kendi kendinizle barışmanın ve çevreye uyum sağlamanın bir yolunu bulun. )

( Fazla ağırdan almayın ama gereksiz yere acele de etmeyin; yolunuzda ilerleyin yeter. )

( Fazla acele eden kişi, kendini her zaman ya birkaç adım önde ya da birkaç dakika geride bulur. )


- ACELE ETMEK değil/yerine/= İVMEK/ÇABUK DAVRANMAK


- ACELE ETMEK ile SABIRSIZLANMAK

( TO HASTEN vs. TO GROW IMPATIENT )


- ACELE ETMEMELİ!


- ACELE İŞLER değil/yerine/= İVEDİ İŞLER


- ACELE İTİRAZ değil/yerine/= İVEDİ KARŞIÇIKI


- ACELE/ACİLEN/ALELACELE/DERHAL[Fars. der + Ar. ḥāl]/HEMEN[Fars. < HEMÂN] değil/yerine/= İVECE/İVEDİ/EVGİN/ÇABUCAK/ÇABUKÇA/ÇARÇABUK


- ACELECİLİK değil/yerine/= İVECENLİK/EVGİNLİK


- ACELELİKTEN ... değil ACELEDEN / ACELE ETMEKTEN ...


- ACEM-AŞÎRÂN MAKAMI ile ACEM-AŞÎRÂN PERDESİ

( Türk mûsikîsinde kullanılan şed makamlarından biri. İLE Aralıkları birbirine eşit olmayan 24 dereceli Türk mûsikîsi ses dizisinin kaba çârgâhtan başlamak üzere dördüncü perdesinin adı. )


- ACEM-KÜRDÎ ile ACEM-PÛSELİK ile ACEM-RAST ile ACEM-UŞŞAK ile ACEM-ZİRKEŞÎDE

( Türk mûsikîsinde kullanılan birleşik(mürekkeb) makamdır. İLE Tahminen iki yüzyıllık bir birleşik(mürekkeb) makamdır. Acem mürekkebine, bir pûselik beşlisinin eklenmesinden doğmuştur. İLE Adına Kırşehir'li Yusuf'un edvarında rastlanılan makam. [XV. yy.] İLE Adına Müstakimzâde Süleyman'ın dergisinde rastlanılan makam. [XVII. yy.] İLE Adına Kırşehir'li Yusuf'un edvarında rastlanılan makam. [XV. yy.] )


- ACEM[Ar.] ile Acem[Ar.] ile A'CEM[Ar.]

( Harflere nokta koyma. | Türk müziğinde, "mi" notasına yakın bir perde. İLE Arap olmayanlar. | İran'lılar. İLE Arap kavminden olmayan. )


- ACEM ile/ve/<>/= ARAP OLMAYAN


- ACEMBUSELİK[Ar. ACEM + Fars. BÛ-SELÎK] ile ACEMKÜRDİ[Ar. ACEM + Fars. KURD + Ar. Î]

( Klasik Türk müziğinde kullanılan birleşik bir makam. )


- ACEMCE = FARSÇA

( Bu dille yazılmış olan. )


- ACEMÎ[Ar.] ile A'CEMÎ[Ar.]

( Tecrübesiz, toy. | İran'lı. İLE Arap olmayan, İran'lı. | Acemce. | Beceriksiz. | Dilsiz. )


- ACEMİ/LİK ile AMATÖR/LÜK


- ACEMİ ile İŞGÜZAR


- ACEMİ değil/yerine/= TOY


- ACENTE[İt.] değil/yerine/= ARACI KURULUŞ/KİŞİ

( Ücret karşılığında, başkalarının işlerini gören kuruluş ya da kişi. | Vapur ortaklığı ya da banka şubesi. )


- AÇGÖZLÜ/LÜK ile DOYMAZ/LIK

( Aç doyar fakat açgözlü doyamaz. )

( ÂZ ile ... )

( GREED vs. INSATIABLE )

( AVARITIA cum ... )


- AÇGÖZLÜLÜK ile/değil/yerine/>< GEREKSİNİM

( [not] GREED vs./but/>< NEED
NEED instead of GREED )


- AÇGÖZLÜLÜK ile İŞTAH

( GREED vs. APPETITE )


- AÇGÖZLÜLÜK = TAMAH = AVARICE[İng.] = AVARICE/AVIDITÉ[Fr.]


- ACHARYA

( Eğitimli, bilgili kişi. Saygı terimi. )


- ACHE vs. STITCH


- ACI ÇEKTİĞİMİZDE ve/||/<> KORKTUĞUMUZDA ve/||/<> BAZI ŞEYLER, YOLUNDA GİTMEDİĞİNDE

( Kendimize kızmayalım. VE/||/<> Kendimizi aşağılamayalım. VE/||/<> Kendimizi suçlamayalım. )


- ACI ÇIĞLIĞI ile/ve ZEVK ÇIĞLIĞI


- ACI DUYABİLEN ile/ve/değil/yerine/||/<>/&gt;/&lt; (KENDİ)/(ONUN/ÖTEKİNİN) ACISINI DUYABİLEN

( Canlı. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< İnsan. )

( )


- ACI/ISTIRAP:
KÖTÜLERİN ŞİDDETİNDEN ile/ve/değil/||/<>/< İYİLERİN SESSİZLİĞİNDEN


- ACI ile/ve/değil/yerine ACIRAK

( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Az acı. )


- ACI ile AĞRI

( PAIN vs. ACHE )


- ACI ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BAKIŞ AÇISI

( Kişi, bakış açısını değiştirmedikçe "ıstırabını/acısını" değiştiremez. )


- AÇI ile/ve/değil EĞİM


- ACI ile HACI


- ACI ile/ve/||/<>/>< HAZ

( Hazzın bedeli. İLE/VE/||/<>/>< Acının ödülü. )

( Acı vererek haz alırsınız, haz alıyorum/veriyorum derken de acıtırsınız. [Haz ile acının bir olduğunu bilen kişi, huzur ve barıştadır.] )


- AÇI ile/ve HIZ

( ANGLE vs./and SPEED )


- ACI ile ISTIRAP

( ... İLE Zihnin ve kalbin titremesi. )

( Acıya dayanmak gerekir. Acıyı yenme diye bir şey yoktur. )

( Acı çekmeyenler, başkalarının acı çekebileceğini akıllarına getirmez. )

( Size ıstırap veren sürekli sahte (asılsız) olandır. )

( Sahte olanı terk edin, acı çekmekten kurtulursunuz. )

( Düşüncelerinde ya da duygularında olan ve olmayan şeylere karşı herhangi bir özlemin yoksa, bu acılardan kurtulmanın yoludur. )

( Istırap, kabul etmeyişten kaynaklanır. )

( Istırap, kendi yarattığımız değil midir? Evet, onu yaratmak için ayrı bir kendiniz olduğu sürece. )

( Bencillik ıstırabın nedenidir. )

( Kendim olarak tanımladığım çerçeve ne denli dar ise, arzu ve korkunun neden olduğu ıstırap da o denli keskin olur. )

( Kişisel "ben"in eriyip kayboluşuyla kişisel ıstırap da son bulur. )

( Ancak ayrılıkçılık ve çıkarcılık dünyada gerçek ıstırabın ortaya çıkmasına neden olur. )

( Istırabın nedeni bağımlılık, çaresi bağımsızlıktır. )

( Istırabın gerçek nedeni, kendini sınırlı olanla özdeşleştirmektir. )

( Uygarlık, kültür, felsefe ve din. Istıraba başkaldırıdan başka nedir ki? )

( Istırap en başta, dikkat çekmek için bir çağrıdır ve o aslında bir sevgi hareketidir. )

( Istırap tümüyle bir bağımlılık ya da direnmeden dolayıdır; bu bizim yaşam ile birlikte devinmeye ve akmaya karşı isteksizliğimizin işaretidir. )

( Istırap çeken sizin kendiniz olduğunu hayal ettiğiniz kişidir, siz değil. )

( Eğer ıstırabın ötesinde olmak istiyorsanız, onu yarı yolda karşılayıp kucaklamalısınız. )

( Akıllı kişi, zevkin değil, ıstırapsızlığın peşine düşer. )

( Daha az ıstırap "istiyorsanız", kendiniz olabilmek yerine sürünün parçası olun/olursunuz. )

( PAIN vs. SORROW, SUFFER
Pain has to be endured. There is no such thing as overcoming the pain.
Suffering is due to non­acceptance.
It is always the false that makes you suffer.
Abandon the false and you are free of pain.
Is not all suffering self-created? Yes, as long as there is a separate self to create it.
Selfishness is the cause of suffering.
The narrower the circle of my self-identification, the more acute the suffering caused by desire and fear.
With the dissolution of the personal 'I' personal suffering disappears.
The cause of suffering is dependence and independence is the remedy.
What is civilization and culture, philosophy and religion, but a revolt against suffering.
Self-identification vs. the limited is the real cause of suffering.
Suffering is due entirely to clinging or resisting; it is a sign of our unwillingness to move on, to flow vs. life.
Suffering is primarily a call for attention, which itself is a movement of love.
It is the person you imagine yourself to be that suffers, not you.
If you want to be beyond suffering, you must meet it half way and embrace it. )

( TRISTITIA cum ... )

( ... ile DUHKHA )


- ACI ve/||/<> İYİ NİYET

( Kuma yazılmalı. VE/||/<> Taşa kazınmalı. )


- AÇI ile KENAR


- ACI = PAIN[İng.] = TRISTESE[Fr.] = UNLUST[Alm.] = TRISTITIA[Lat.]


- AÇI ile/ve PARALAKS[Fr. < Yun.]

( ... İLE/VE Biri, yerkürenin merkezinden, öbürü, yeryüzünde bulunan bir kişinin gözünden çıkan iki doğrunun, bir gökcisminin merkezinde birleşerek oluşturdukları düşünülen açı. )

( ANGLE vs./and PARALLAX )


- ACI ile SIZI

( PAIN vs. SORROW )


- ACI ile/ve/<>/değil/yerine SUSKU/SÜKÛT


- AÇI ile/ve/değil YAKLAŞIM


- AÇI ile/ve/<> YÖN

( Geometride. İLE/VE/<> Mekânda. )

( image

Yön Bulma:

Bir çubuk ve gölgesini kullanarak Kuzey'i bulabiliriz.

1- Bir çubuğu toprak zemine dik bir biçimde yerleştirip ve gölgesinin ucuna bir taş yerleştiriyoruz.

2- 20 dakika sonra gölgenin ucuna tekrar taş bırakıyoruz. [İlk bıraktığımız taş, W(Batı); son bıraktığımız taş, E(Doğu) yönündedir.]

3- Sol ayağımızı W(Batı), sağ ayağımızı E(Doğu) taşının yanına yerleştiriyoruz. Böylelikle Kuzey'e bakıyor olacağız.

[Bu yöntem, iki yarım kürede de kullanılabilir. Tek fark, Kuzey yarım küredeysek sırtımız, güney yarım küredeysek yüzümüz Güneşe dönüktür.] )

( ZÂVİYE ile/ve/<> CÂNİB[< CENB], CİHET )

( ANGLE vs./and/<> DIRECTION )


- ACI ile/ve ZOR


- ACÎB[Ar.] ile TARÎF[Ar.]


- ACIÇİGDEM = GÜZÇİĞDEMİ

( Zambakgillerden, 20-30 cm. boyunda, şerit yapraklı ve açık renk çiçekli, tohumları, romatizma sağaltımında kullanılan, ağılı(zehirli) bir çiğdem türü. )

( COLCHICUM AUTUMNALE )


- ACIDAN KAÇINMAK ile HAZZA YÖNELMEK


- AÇIĞA VURMA" ile/ve/||/<> ORTAYA ÇIKARMA


- AÇIK ARTIRMA ile/ve/<> AÇIK EKSİLTME

( MEZÂD/MÜZÂYEDE ile/ve/<> İHÂLE )


- AÇIK BAKIŞIKLIK(SİMETRİ) ile/ve GİZLİ BAKIŞIKLIK(SİMETRİ)


- AÇIK E ile KAPALI E

( Ben, sen, pembe, yelken, semt, kent.
İLE
Benzin, rende, önemli, cem, mendil, eldiven, pencere, kendi, elbise, tencere, renk, genç, elli, zengin. )

( Edebi, edepsizden öğren!
Bir elin nesi var, iki elin sesi var.
İLE
Penceredeki benekli tekir kedi, kendi tenceresindeki eti yedi. )

( - Kenya Büyükelçiliği, genç hakemlere, renkli kalem verdi.
- Hem Cem, hem öteki Cem, hem de Emre, mühendistir.
- Beni en beğenen, hep benim; beni, en beğenen, hep kendimim.
- Sendikanın pembe mendillerini, kendi elbisesine ekledi. )


- AÇIK GÖZ değil AÇIKGÖZ


- AÇIK HAVA ve/<> BİSİKLET


- AÇIK KAYNAK KOD KÜTÜPHANESİ ve/||/<> KODDEMY

( http://libraries.io VE/||/<> www.koddemy.com )


- AÇIK KIYAS ile/ve KAPALI KIYAS

( KIYÂS-I CELÎ ile/ve KIYÂS-I HAFÎ )


- AÇIK KÜME ile KAPALI KÜME

( OPEN CLASS vs. CLOSED CLASS )


- AÇIK MAVİ ile/ve/||/<> KOYU MAVİ

( GOLUBOY ile/ve/||/<> SİNİY )


- AÇIK MEDRESE/LER ile/ve KAPALI MEDRESE/LER


- AÇIK OYLAMA ile GİZLİ OYLAMA


- AÇIK SAÇIK[ARÂBE çoğ. ARABÂT] ile AÇIK SEÇİK


- AÇIK SEÇİK = CLEAR-CUT, CLEAR AND DISTINCT[İng.] = CLAIR(E) ET DISTINCT(E)[Fr.] = KLAR/DISTINCTEKLARE UND DEUTLICH(E)[Alm.] = CHIARO E DISTINTO[İt.] = CLARO Y DISTINTO[İsp.] = CLARUS/CLARE ET DISTINCTUS[Lat.] = SAF?S[Yun.] = VÂZIH VE MÜTEMÂYİZ[Ar., Fars.] = KLAAR EN DUIDELIJK[Felm.]


- AÇIK SİCİM ile/ve/||/<> KAPALI SİCİM


- AÇIK SÖZLÜ//DOBRA[Bulg.] ile/değil PATAVATSIZ

( ... İLE/DEĞİL Sözlerinin nereye varacağını düşünmeden, saygısızca konuşan, davranışlarına dikkat etmeyen. )


- AÇIK SÖZLÜ/LÜK ile/ve/değil/yerine/||/<>/< NEZÂKET


- AÇIK SÖZLÜ ile/değil AHMAK


- AÇIK TOHUMLULAR ile KAPALI TOHUMLULAR

( A.T.: SEDİR AĞACI(CEDAR TREE)(ELMALI-ANTALYA) ile/ve SERVİ AĞACI(CYPRESS TREE) ile/ve MEŞE AĞACI(OAK TREE) ile/ve ÇAM AĞACI(PINE TREE) )

( GYMNOSPERMS vs. ANGIO SPERMS
K.T.: HURMA(DATE TREE) ile/ve KARAAĞAÇ(ELM TREE) ile/ve İNCİR(FIG TREE) ile/ve FINDIK(HAZELNUT TREE) ile/ve ŞEFTALİ(PEACH TREE) ile/ve AYVA(QUINCE) )


- AÇIK TUT! ve/||/<> BAĞLI TUT!

( Elini, sofranı ve kapını. VE/||/<> Gözünü, dilini ve belini. )


- AÇIK-KOYU ile IŞIK


- AÇIK-SAÇIK (GİYİNMEK | KONUŞMAK)


- AÇIK-SEÇİK (KONUŞMAK)


- ACIK/AÇIK değil AZICIK


- AÇIK/LIK ile/ve UYGUN/LUK

( OPEN/NESS vs./and APPROPRIATE/NESS )


- AÇIK ile AÇIKLIK

( OPEN vs. OPENNESS )


- AÇIK ile/ve/değil/< ÂŞİKÂR/ECLÂ[Ar. < CELÎ]/BEYYİN[Ar.]


- AÇIK ile/ve/||/<> AYIK


- ACIK değil AZICIK


- AÇIK ile/ve/||/<> DOĞRUDAN


- AÇIK ile/ve SEÇİK

( Doğal, Duyusal. İLE/VE Zihne. )

( Üçgenin iç kenarı. İLE/VE Hipotenüs. )

( Descartes )


- AÇIK ile SÖNÜK

( OPEN vs. DIM/FAINT )


- AÇIK ile/ve/değil YARIK

( ... ile/ve/değil ŞAKK )

( [not] OPEN vs./and/but SPLIT )


- AÇIKLAMA/SI ile AD/I(/İSİM)

( EXPLANATION [OF ...] vs. THE NAME [OF ...] )


- AÇIKLAMA ile/ve "NOT DÜŞMEK"/DİPNOT

( TO EXPLAIN vs./and "TO NOTE"/FOOTNOTE )


- AÇIKLAMA ile AÇIMLAMA

( İZAH ile ŞERH, TEŞRİH )


- AÇIKLAMA ile/ve/değil ANLAM/LANDIRMA

( ... İLE/VE/DEĞİL İnsan durum ve tutumları açıklanamaz ve fakat (ancak) anlamlandırılır/anlamlandırılabilir. )


- AÇIKLAMA ile/ve/<>/değil/yerine ATIF

( [not] TO EXPLAIN vs./and/<>/but ATTRIBUTION
ATTRIBUTION instead of TO EXPLAIN )


- AÇIKLAMA ile/ve AYDINLATMA

( EXPLANATION vs./and TO ENLIGHTEN )


- AÇIKLAMA ile/ve/değil BETİMLEME/TASVİR[Ar.]

( [not] TO EXPLAIN vs./and/but TO DESCRIBE )


- AÇIKLAMA ile EĞRETİLEME

( EXPLANATION vs. METAPHOR )


- AÇIKLAMA ile/ve İSPAT/İSBAT

( TO EXPLAIN vs./and TO PROVE )


- AÇIKLAMA = İZÂH/AT, TAFSİLÂT, BEYÂN = EXPLANATION[İng.] = EXPLICATION[Fr.] = ERKLÄRUNG[Alm.] = SPIEGAZIONE[İt.] = EXPLICACIÓN[İsp.] = EXPLENATIO[Lat.] = HO EKS?G?SIS[Yun.] = İZÂH, BEYÂN[Ar.] = BEYÂNKÂRÎ(far.) = VERKLARING[Felm.]


- AÇIKLAMA ile ÖZET/LEME

( EXPLANATION vs. SUMMARY )


- AÇIKLAMA ile SAVUNMA

( TO EXPLAIN vs. TO DEFENCE )


- AÇIKLAMA ile/ve VURGULAMA

( EXPLANATION vs./and TO EMPHASIZE )


- AÇIKLAMAK ile/ve ANLAMAK

( Açıklama, bir şeyi bir nedene değil, bir temele dayanarak göstermektir. )

( Nedensel ya da temele dayanan. İLE/VE Amaca yönelik. )

( TO EXPLAIN vs./and TO UNDERSTAND )


- AÇIKLAMAK ile KANITLAMAK

( EXPLANATION vs. TO PROVE )


- AÇIKLAMAK ile/ve KURALLAŞTIRMAK

( TO EXPLAIN vs./and TO MAKE INTO A RULE )


- AÇIKLAMAK ile/ve YER VERMEK

( TO EXPLAIN vs./and TO GIVE PLACE )


- AÇIKLANABİLİRLİK ile/ve/||/<> TÜRETİLEBİLİRLİK


- AÇIKLANMIŞ ile/ve/||/<> KABUL EDİLMİŞ(ZIMNÎ)

( EXPLICIT vs./and/||/<> TACIT )


- AÇIKLIĞA KAVUŞTURMAK ile/ve/değil/||/<>/< AÇIK KILMAK


- AÇIKLIK ile/ve/değil EŞİK


- AÇIKLIK ile/ve/<> GÖRÜNÜRLÜK


- AÇIKLIK ile/ve İÇTENLİK

( OPEN/NESS vs./and SINCERITY )

( ... ile/ve CHENG )


- ACIKMA/AÇLIK ve/<> SUSAMA/SUSUZLUK

( MECÂ', MECÂE/MECÂET ve/<> ATŞ, BEHAS
TELAKKUM: Lokma lokma yutma. | Karın gurultusu. )

( TO BE HUNGRY, HUNGER and/<> TO BE THIRSTY )


- ACIKMA ile/ve/> DOYMA İSTEĞİ

( TECVÎ': Acıktırma/acıktırılma. )


- ACİL DURUM ile/ve/||/<>/> ACİL TEDAVİ HİZMETLERİ

( Ani gelişen hastalık kaza, yaralanma (her ne boyutta olursa olsun travma vakaları dahil) ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından belirlenen 32 parametre nedeniyle ortaya çıkan, hastanın her türlü komplikasyon, morbidite, sakatlık ya da ölümden korunması için müdahale edilmesi, ayrıca hastanın başka bir sağlık kuruluşuna sevk edilmesini gerektiren tüm vakaları ifade eder. Acil durum, acil tedavi hizmetleri ve acil durum nedeniyle ortaya çıkan öteki sağlık sorunları için yapılacak tüm müdahale, tetkik ve tedaviler tamamlanıp hasta taburcu edilinceye kadar devam eder. İLE/VE/||/<>/> Acil durum nedeniyle herhangi bir sağlık kuruluşuna müracaat edilmesi durumunda, hastanın müşahede altına alınması, yatışının yapılması ya da hastaya tıbbı müdahale (hastanın acil servise başvurmasını gidermeye yönelik soğuk uygulama, oksijen uygulama, dolaşım ve solunumu desteklemek için yapılan her türlü müdahale ve uygulamalar, her türlü medikal amaçlı suppozituvar uygulamaları ve acil servise başvuru ile ilgili şikâyetleri gidermeye yönelik her türlü enjeksiyon) yapılması; ayrıca hastanın başka bir sağlık kuruluşuna sevk edilmesi ya da başka bir sağlık kuruluşundan sevkli gelmesi durumunu ifade eder. )


- ACİL İHTİYAÇ değil/yerine/= İVEDİ GEREKSİNİM


- ACİL SERVİS değil/yerine/= İVEDİ BAKI


- ACİL YARDIM/TEDAVİ ile/ve/değil/||/<>/< İLK YARDIM

( İlâçlı. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< İlâçsız. )

( Uzman. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Eğitimli/belgeli. )


- ACİL YARDIMDA:
BEBEK ile/ve/||/<>/> ÇOCUK ile/ve/||/<>/> YETİŞKİN

( 0 - 1 yaş arası. İLE/VE/||/<> 1- 8 yaş arası. İLE/VE/||/<> 8 yaş üstü. )


- ÂCİL[Ar. < ECEL] ile ÂCİL[Ar. < ACELE]

( Vâdeye bağlı, vâdesi geldiğinde yapılacak olan, ertelenmiş. İLE Acele eden. | Acele, gecikmez. )


- ACİL ile/ve/değil/yerine ÖNCELİKLİ

( [not] URGENT vs./and/but PRIOR
PRIOR instead of URGENT )


- ACILAR YOLU ve/<> 14 İSTASYON

( [Hz. İsa'nın] Kudüs'te, St. Sepulchre[Kutsal Naaş] Kilisesi'ne kadar çarmıhı sırtlanıp ölüme yürüdüğü yol.[VIA DOLOROSA] VE/<> Yol boyunca, düşe kalka, acı içinde kendi sonuna doğru yürürken durakladığı, aralarında son kez ekmek yediği ve şarap içtiği yerlerde bulunan 14 nokta. )


- AÇILI IŞIKÖLÇER ile/ve/||/<> AÇILI IŞINIMÖLÇER

( Bir kaynağın, bir ışıklığın, bir ortamın ya da bir yüzeyin karakteristik ışıksal büyüklüğünün açısal dağılımını ölçmeye yarayan ışıkölçer. İLE/VE/||/<> Bir kaynağın, bir ışıklığın, bir ortamın ya da bir yüzeyin karakteristik ışınımsal büyüklüğünün açısal dağılımını ölçmeye yarayan ışınımölçer. )


- AÇILIM ile AÇILIŞ/KÜŞAT[Fars. < GUŞÂD]

( Açılma eylemi. | Bir yıldızla, gök eşleği arasındaki uzaklık. [Kuzey'e doğru olanı, eksi imiyle ölçülür.][Güneşin, bir yıldaki açılımı, -23 derece, 27 dakikadan; +23 derece, 27 dakikaya kadar değişir.] İLE Açılma eylemi ya da biçimi. | Yeni bir yapının, yerin ya da yeni bir kurumun çalışmaya başlaması. | Tavlada bir tür oyun. | Güzellik, hoşluk. )


- AÇILIM ile DIŞAVURUM


- AÇILIM ile EVRİM

( EXPANSION vs. EVOLUTION )


- AÇILIM ile GİRİŞİM

( EXPANSION vs. ENTERPRISE )


- AÇILIM ile/ve KATKI

( EXPANSION vs./and CONTRIBUTION )


- AÇILIM ile/ve OLUŞUM

( EXPANSION vs./and FORMATION )


- AÇILIŞ KONUŞMASI değil AÇIŞ KONUŞMASI


- AÇILIŞ TÖRENİ/KONUŞMASI ile/değil AÇIŞ TÖRENİ/KONUŞMASI


- AÇILIŞ ile/değil AÇIŞ

( [not] OPENING vs./but TO OPEN )

( PI ile/ve ... )


- ACİLİYET değil/yerine/= İVEDİLİK


- AÇILMA ile/değil AÇILIM


- AÇILMAYAN MEYVE = SİMÂR-I GAYR-İ MÜNFETİHA = FRUIT INDÉHISCENT


- ACIMA(MA) ile/ve/||/<> AFFETME(ME)

( ... İLE/VE/||/<> Acıma(ma) düşüncesi/duygusu barındırabilir de, barındırmayabilir de. )

( Tüm varolanlar için geçerli olabilir. İLE/VE/||/<> Sadece insan için geçerlidir. )

( Nesnesine ve/ya da olgusuna, doğrudan ve/ya da dolaylı etkisi olmayabilir/olmaz. İLE/VE/||/<> Kişisine ve/ya da kendine, doğrudan ve/ya da dolaylı etkisi/katkısı/artısı olabilir/olur. )


- ACIMA ile ACIMAK

( Acımak eylemi. | Başka bir kişinin ya da canlının mutsuzluğuna yönelik duyulan üzüntü, merhamet. İLE Tadı, acı duruma gelme, acılaşma. | Acılı, ağrılı olma. | Başkasının acısına ortak olmak ya da durumundan üzüntü duymak. | Başkasının uğradığı/uğrayacağı kötü bir duruma üzülmek, merhamet etmek. | Bir şeyi vermeye kıyamamak ya da verdiğine, elden çıkardığına üzülmek. )


- ACIMA ve/ne yazık ki/||/<>/> CİDDİYE ALMAMA


- ACIMA ile DUYGUDAŞLIK


- ACIMA ile/değil KENDİNE ACIMA

( Kişiyi, acımak değil kendine acımak bitirir. )


- ACIMA ile/değil/yerine KORUYUCU SEVGİ


- ACIMA = PITY/COMMISERATION[İng.] = COMMISÉRATION[Fr.] = MITLEID[Alm.] = COMMISERATIO[Lat.]


- ACIMA ile/ve/||/<>/> SEMPATİ ile/ve/||/<>/> EMPATİ ile/ve/||/<>/> ŞEFKÂT

( Sana acıyorum. İLE/VE/||/<>/> Acını anlıyorum. İLE/VE/||/<>/> Acını paylaşıyorum. İLE/VE/||/<>/> Yardım etmek için yanındayım. )

( )


- ACIMAK ile KAYGILANMAK


- ACIMAK ile/ve/değil/||/<>/< ÜZÜLMEK


- ACIMAQ[Azr.] = ACIKMAK[Tr.]


- ACIMASIZ/LIK ile/ve/değil/||/<>/< KAYITSIZ/LIK


- ACIMIK = BELEMİR, DELİCE, KARAMUK, MAVİKANTARON, PEYGAMBER ÇİÇEĞİ

( Birleşikgillerden, baharda buğday tarlalarında mor renkli çiçekler açan bir bitki. )

( CENTAUREA CYANUS )


- AÇIMLAMA ile/ve/<> GÖSTERME


- AÇIMLANAN ile/ve SERİMLENEN


- ÂCİN[Ar.] ile ACÎN[Ar.]

( Rengi ve tadı değişmiş, bozulmuş pis su. İLE Yoğurulmuş şey, hamur, mâcun. )


- AÇINMAK ile AÇINSAMAK

( [dirimbilim] Gelişmek. | [tohum, hastalık için] İçindeki yetenekler uyanarak ereğine varmak. İLE Bir yerin özelliklerini ortaya çıkarmak için araştırma ve inceleme yapmak. )


- AÇIORTAY ile KENARORTAY

( Bir açısal bölgeyi, ölçüleri birbirine eşit olan iki açısal bölgeye ayıran doğru. İLE Bir üçgende, her tepeden karşı kenarın ortasına indirilen doğru parçası. | Bir dikdörtgenin, karşılıklı iki kenar ortasını birleştiren doğru parçası. )


- AÇIP GÖSTERME/GÖSTERİLEN ile ÇIKARIP GÖSTERME/GÖSTERİLEN

( Vajina. İLE Penis. )


- AÇIP-KAPATMAK ile/değil KAPATIP-AÇMAK


- AÇIT ile AÇKI

( Pencere ya da kapı boşluğu. İLE Bir nesnenin, yüzeyi üzerine, sert bir nesne ya da bir araç sürterek, onu düzleştirip parlatma işi, perdah. | Demircilikte, demir büyültmekte kullanılan araç. | Anahtar gibi, her tür açma aracı. )


- AÇIT ile/<> AÇMA

( Pencere ya da kapı boşluğu. İLE/<> Girilecek ya da çıkılacak yer. )


- ACITATO[İt.]

( Bir parçanın, canlı ve coşkun çalınacağını gösterir. )


- ACIYAN YER ile/ve/değil/||/<>/< ACIKAN YER


- ÂCİZ HALİ değil/yerine/= DÜŞKÜ DURUMU


- ÂCİZ VESİKASI değil/yerine/= DÜŞKÜ BELGESİ


- ÂCİZ/LİK ile/ve/<> YOKSUN/LUK


- ACİZ ile ÂCİZ

( Gücü, bir işe yetmez olanın durumu, güçsüzlük. | Beceriksizlik. | Birinin, borcunu, zamanında ödeyememesi durumu. İLE Gücü bir işe yetmez olan, güçsüz. | Beceriksiz. )


- ÂCİZ ile/ve/<> ÂTIL

( ZEBUN ile/ve/<> ... )


- ÂCİZ değil/yerine/= DÜŞKÜ


- ÂCİZ değil/yerine/= DÜŞKÜN/GÜÇSÜZ


- ÂCİZ değil/yerine/= DÜŞKÜNCE/GÜÇSÜZCE


- ÂCİZ ile/ve/değil/||/<>/> MAĞDUR


- ÂCİZ ile MÜNEZZEH


- ÂCİZ ile NÂÇAR


- ÂCİZÂNE[Ar. < ÂCİZ + Fars. < ÂNE] ile NÂÇİZÂNE[Fars. < NÂÇİZ]

( Gücü bir işe yetmez olan, güçsüz olarak. | Beceriksizlikle. İLE Değersiz, hiç sayılan, önemsiz, çok küçük bir şey olarak. )


- Açık KONUŞ!!!


- Açıkta KONUŞ!!!


- Açılmak için DİNLE!!!


- Açılmak için SUS!!!


- AÇLIK ÇEK(TİR)EREK EĞİT(İL)MEK:
MİDENİZE değil/yerine "NEFRETİ(Nİ)ZE/KİNİN(İZ)E"


- AÇLIK ile/ve GEREKSİNİM


- AÇLIK ile ŞİDDETLİ AÇLIK

( Aç kalan kişi, herşeye tenezzül eder. )

( Aç köpek, fırın yakar. )

( HUNGER vs. STARVATION )

( GÜRS ile ... )


- AÇLIK ve SOĞUK

( Kişiyi, çok ciddi yıpratanlar. Yaşamımıza bulaşmamasını sağlamak için elinizden gelen yapılmalıdır. )

( HUNGER and COLD )


- Açmak için DİNLE!!!


- Açmak için SUS!!!


- AÇMAK ile AŞMAK


- AÇMAK ile GENİŞLETMEK

( TO OPEN vs. TO WIDEN )


- AÇMAK ile/ve SAÇMAK

( TO OPEN vs./and TO SCATTER )


- AÇMAK yerine UYANDIRMAK


- AÇMAK yerine UYANDIRMAK


- AÇMAZ/ÇIKMAZ/...(PARADOKS) ile/ve/değil DÖNGÜ


- AÇMAZ/ÇIKMAZ ile/ve/değil EŞİK


- AÇMAZ/PARADOKS:
["GÖRÜNÜŞTE"]
KABUL EDİLEBİLİR ÖNCÜL ile/ve/+/||/<>/> KABUL EDİLEBİLİR AKIL YÜRÜTME ile/ve/+/||/<>/> KABUL EDİLEMEZ SONUÇ


- AÇMAZ/PARADOKS ile/ve/<> ALAYSILAMA/KİNÂYE[Ar.]/İRONİ[İng.]


- AÇMAZ ile AÇMAZ ile AÇMAZ

( Şahı koruyan taşlardan her birinin yerinden oynatılmaması durumu. İLE İçinden zor çıkılır durum. İLE Karşısındakine bir nükte ya da tekerleme söyleme olanağı veren söz. )


- AÇMAZ ile ÇIKMAZ

( [satrançta] Şahı koruyan taşlardan her birinin yerinden oynatılmaması durumu. | İçinden zor çıkılır durum. | Karşısındakine bir nükte ya da tekerleme söyleme olanağı veren söz. İLE Sonu kapalı, çıkış yeri olmayan, hiçbir yere ulaşılamayan yol, sokak. | Çözüme ulaşılamayan, çözüm yolu olmayan. )

( DIFFICULT POSITION | DILEMMA, IMPASSE | TRICK vs. FUTILE | BLIND ALLEY, DEAD-END STREET )


- ACQUIRE vs. EARN vs. GAIN vs. GET vs. OBTAIN vs. PROCURE vs. RECIEVE vs. TAKE vs. WIN


- ACRONYME vs. ABBREVIATION


- ACROSS vs. OVER


- ACTA JURE IMPERII ile/ve/||/<> ACTUA JURE GESTIONIS ile/ve/||/<> LEX FORI

( Devletin, "egemenliğine dayanarak", yapmış olduğu eylemlerden doğan sorumluluğu. İLE/VE/||/<> Yönetimin, "egemenliğine dayanarak", yapmış olduğu eylemlerden doğan sorumluluğu. İLE/VE/||/<> Yargıcın, hukuktaki, doğrudan uygulama kuralları. )


- ACTING THE INTUITION vs. RIPENING THE INTUITION


- ACTION AT A DISTANCE ile/ve/||/<>/> BUTTERFLY EFFECT


- ACTION vs. TO APPLY


- ACUL

( Tez canlı, içi tez, ivecen. )


- ACUL/ACELECİ değil/yerine/= İVECEN/İVEĞEN/EVGİN


- ACUR/AJUR ile ACUR

( Antika, gözenek. İLE Kabakgillerden, kabuğu çizgili ve tüylü, açık yeşil renkte, irice bir tür hıyar. )

( ... cum CUCUMIS ANGURIA )


- ACÛZE ile/değil/yerine YAŞLI

( Huysuz, yaşlı kadın. İLE/DEĞİL/YERİNE ...[Yaşının/bıkkınlığının getirdiği olumsuzlukları görmemezlikten gelerek!] )


- ACYO

( Herhangi bir paranın, gerçek değeriyle, sürüm değeri arasında ya da bir ticaret senedinin üzerinde, yazılı miktar ile indirimden sonraki tutarı arsında beliren fark. | Bir ticaret senedinin yenilenmesinde alınan komisyon. )


- ACYO[İt.] ile ACYOTAJ[Fr.]/DEĞER FARKI

( Paranın gerçek değeriyle sürüm değeri arasındaki fark. | Bir ticaret senedinin yenilenmesinde alınan komisyon. İLE Devlet tahvilleri, kambiyo ve menkul değerler üzerine yapılan spekülatif işlemler. )


- ACZ[Ar.] ile MEN[Ar.]


- ACZ ve AH


- ACZ ve/> AŞK ve/> ACZ [tekrar]


- ACZ ile/ve/> GEREKSİNİM/İHTİYAÇ


- ACZİNİ BİLMEK ile/ve/<> HADDİNİ BİLMEK

( Âlim bildiğini bilir, Ârif Kendini/Bileni Bilir, Kâmil Aczini/Haddini Bilir! )


- ACZİYET ile/ve/<>/değil AŞK


- ACZİYET ile/ve/<> ATÂLET


- ACZİYET ile DALÂLET


- ACZİYET ile MAĞDURİYET


- AD KOYMADA, DOĞUMUN:
ZAMAN/I ile/ve/<> YER/İ

( Orta Afrika Cumhuriyeti'nde, çocukların adları, doğdukları yer ve zamana göre konuluyor. [Mbonsol: Ağacın altı. | Maseke: Dere kıyısı.] )

( Kişi, ahırda doğdu diye at olmadığı gibi, "nereli" olduğunun ve/ya da adının ne konulduğunun da belirleyiciliği yoktur/olmaz! )


- ad lib.[Lat. < AD LIBITUM] değil/yerine/= İSTEĞİNİZE GÖRE, İSTEDİĞİNİZ KADAR


- AD TAMLAMASI ile SIFAT TAMLAMASI


- AD TÜMCESİ ile EYLEM/YÜKLEM(FİİL) TÜMCESİ


- AD:
ULÛHİYET ile/değil RUBÛBİYET


- AD(A) değil ADLARDA OLAN(A)


- AD(İSİM):
VAROLANLARA VERİLİŞİNE GÖRE ile/ve/<> VAROLANLARIN SAYISINA GÖRE

( Özel ad. | Tür adı. İLE/VE/<> Tekil ad. | Çoğul ad. )


- AD(İSİM) ile YÜKLEM(FİİL)

( [Hareket ve zaman ...] Yok. İLE Var. )


- AD/I ile/ve/değil/yerine TAD/I

( Sarışının adı var, esmerin tadı var. )

( NAME vs./and TASTE )


- AD/İSİM ile/ve/<>/||/değil/yerine EYLEM/İCRAAT


- AD/İSİM ve/<> İMGE

( Dışarıdan. VE/<> İçeride/zih(n)inde. )


- AD ile AD TÜMCECİĞİ

( NOUN vs. NOUN CLAUSE )


- AD ile ADD[Ar.]

( Birini, bir şeyi anlatmaya, tanımlamaya, açıklamaya, bildirmeye yarayan söz, isim, nam. | Herkesçe tanınmış ya da işitilmiş olma durumu. | Canlı ve cansız varolanları, duygu ve düşünceleri, çeşitli durumları bildiren sözcük, isim. İLE Sayma. | Sayılma. )


- AD ile BAŞLIK


- AD ile İSİM


- AD ile/ve ÖNAD/SIFAT

( Ayırd edici. İLE/VE Nitelendirici. )

( Sıfatı, ad yapabiliriz fakat adı, sıfat yapmamalı ya da titiz davranılmalıdır. )

( NAME vs./and CAPACITY )


- AD ile/ve/değil/||/<>/< ÖRÜNTÜ


- AD ile/ve/<>/< ÖZ


- AD ile/ve TAKMA AD

( İSİM ile/ve MAHLAS/MÜSTEÂR[< ÂRİYYET], LÂKAB )

( NAME vs./and NICKNAME )


- AD ile/ve TERİM ile/ve KAVRAM

( Tek başına anlaşılır olan ve zaman bildirmeksizin bir anlamı gösteren lafız addır. İLE/VE ... İLE/VE ... )


- AD ile/ve/||/<> TÖZ(CEVHER)

( ... ile/ve/||/<> TÖZ: Çadırın direği. | Adın, adlandırdığı. )


- ADA BALIĞI ile ALABALIK(TROUT) ile ATLANTİK KERTENKELE BALIĞI ile ATEŞ BALIĞI ile AY BALIĞI[Lat. MOLA MOLA] ile BENİ BALIĞI[Lat. CYPRINION MACROSTOMUS] ile ÇAÇA BALIĞI ile ÇUPRA BALIĞI ile DİL BALIĞI(SOLEFISH, [Lat. SOLEA VULGARIS]) ile DÜLGER BALIĞI[Lat. ZEUS FABER] ile FENERBALIĞI[LOPHIUS PISCATORIUS] ile FULYA BALIĞI[Lat. MYLIOBATIS AQUILA] ile GÜNBALIĞI[Lat. JULIS TURCICA] ile İSTAVRİT[Yun.][Lat. TRACHURUS TRACHURUS] ile KEDİ BALIĞI(CATFISH) ile KELER BALIĞI ile KILIÇ BALIĞI(CEMEL-İL-BAHR / CEMEL-ÜL-MÂ'[Ar.], SWORDFISH[İng.]) ile KIRLANGIÇ BALIĞI[Lat. TRIGLA HURUNDO] ile KIZILKANAT[Lat. SCARDINUS ERYHROPHTHALMUS] ile KÖPEK BALIĞI(SHARK) ile KUM BALIĞI[Lat. AMMODYTES] ile KUPES[Lat. BOOPS BOOPS] ile KÜÇÜK AĞIZLI LOTAK[Lat. CYPRINION KAIS] ile MERCAN BALIĞI ile OK BALIĞI ile ORKİNOS[Yun.]/TON[Lat. THUNNUS] ile ÖRDEK BALIĞI[Lat. LABRUS MIXTUS] ile PAPAZBALIĞI[Lat. CHROMIS CHROMIS] ile PEMBE, KURBAĞA AĞIZ BALIĞI ile RİNGA BALIĞI(HERRING)[Lat. CLUPEA HARENGUS] ile SANDIK BALIĞI[Lat. LACTOPHRYS TRIQUETER] ile TON BALIĞI(TUNAFISH) ile TARANGA ile TORPİLBALIĞI ile YILAN BALIĞI(İNKİLÎS[Ar.], EEL[İng.]) ile ACI BALIK ile BIYIKLI BALIK ile DİKENLİ BALIK[Lat. G. ACULEATUS] ile DUBAR[Lat. MUGIL CEPHALUS] ile ÜZGÜNBALIĞI[Lat. CALLIONYMUS LYRA]

( Dünyanın en büyük omurgasızı/yumuşakçası, mürekkep balığıdır. [Eril mürekkep balıklarının boyu 19 metreye kadar ulaşabilir.] )


- ADA BALIĞI = AMBER BALIĞI

( Balinagillerden, boyu 25 metreye kadar çıkabilen, başı büyük, dişli, çok yırtıcı bir balık. )

( CATODON MACROCEPHALUS )


- ADA TAVŞANI ile AMERİKA TAVŞANI ile ARAP TAVŞANI ile DAĞ TAVŞANI ile YABAN TAVŞANI


- ADA(N)MAK ile/ve VAKFETMEK

( TO (GET) DEVOTE vs./and TO DONATE )


- ADA ile ADA

( Her tarafı, su ile çevrili kara parçası. İLE Çevresi, yollarla belirlenmiş olan arsa ve böyle bir arsayı kaplayan yapılar topluluğu. )


- ADA ile/ve ARAL

( Dört tarafı denizle kaplı kara parçası. İLE/VE Takımada. )

( CEZÎRE[çoğ. CEZÂİR] ile/ve ... )

( CEZ ile/ve ... )


- ADA ile ATOL[Maldiv yerlileri dilinde]

( ... İLE Mercanların biraraya toplanmasıyla oluşmuş, halka biçiminde adacık, mercanada. )


- ADA ile/ve/değil/< BATMAYAN (KÜÇÜK/BÜYÜK) DAĞ/TEPE


- ADA ile KANARYA ADALARI

( Köpek Adası[Insula Canaria]. Kuşlar adaya değil, Kanarya Adası, kanarya kuşlarına köpek anlamına gelen adını vermiştir. )


- ADA ile MERCANADA/ATOL[Maldiv Adaları yerlilerinin dilinden]

( ... İLE Su yüzüne kadar çıkan mercan resiflerinden oluşmuş ada. | Mercanların biraraya toplanması ile oluşmuş, halka biçiminde adacık. )


- ADA ile TAKIMADA

( Deniz ya da göl suları ile çevrilmiş küçük kara parçası, cezire. | İkinci yoldan ana yola güvenli çıkışı sağlamak için tali yolun sağ tarafına yapılan, çizgilerle ayrılmış bölüm. | Kavşaklarda trafiği düzenleyici, yönlendirici ya da ayırıcı olmak üzere bordürle sınırlandırılmış ya da yer çizgileriyle belirlenmiş alan. | Çevresi yollarla belirlenmiş olan arsa ve böyle bir arsayı kaplayan yapılar topluluğu. İLE Birbirine yakın büyüklü küçüklü birkaç adanın tümü. )


- ÂDÂB-I MUAŞERET değil/yerine/= GÖRGÜ KURALLARI


- Âdâb/erkân için SUS!!!


- ÂDÂBA MUGAYERET değil/yerine/= GÖRGÜYE AYKIRILIK


- Âdâbınca KONUŞ!!!


- ADAGIO[İt.] değil/yerine/= AĞIR AĞIR, YAVAŞ YAVAŞ


- ÂDÂK[Ar.] ile ADAKK[Ar.] ile ADAK/NEZİR[Ar.]

( Ada. İLE [Daha/en/çok] Dakik, ince. İLE Bir dileğin gerçekleşmesi için sahip olunandan vazgeçmek ve/ya da vazgeçilen şey. )


- ADAK ile/ve/||/<>/> SUNAK


- ADAK ile/ve VERGİ


- ADALAR VAPURUNUN:
ERKEN/GEÇ SAATLERİ VE KIŞ TARİFESİ ile/ve GÜNDÜZ VE YAZ TARİFESİ

( Yaz seferlerinin sabah ve akşam seferlerinde pek (fazla) gecikme olmaz. Her zaman 5 dk. önce, iskelede bulunmakta yarar vardır. )


- ADALAR ile BAHARİYE ADALARI

( ... İLE Haliç'te, Eyüp - Sütlüce tarafında bulunan küçük adacıklar. )


- ADALAR ve/<> BİSİKLET


- ADALAR ve/> ÜSKÜDAR ve/> BEYOĞLU ve/> SURİÇİ


- ADALE[Ar.] değil/yerine/= KAS


- ADÂLET [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]


- ADÂLET HEYKELİNİN GÖZLERİNİN KAPALILIĞI:
"NAMUSSUZLARA GÖZ YUMMAK İÇİN" değil ÂDİL OLMAK İÇİN


- Adâlet için DİNLE!!!


- ADÂLET VE EŞİTLİK ve/||/<>/> UYUM VE DOSTLUK


- ADÂLET-İ MAHZA ile/ve/||/<> ADÂLET-İ İZÂFİYE


- ADÂLET:
"EN YÜKSEK İYİ" ile/ve/değil/yerine/<> EN YÜKSEK KAMUSAL İYİ


- ADÂLET:
"EŞİTLİK" ile/ve/değil/||/<> RIZÂ


- ADÂLET:
"KİŞİ/ŞAHIS/ŞAHSÎ" KONU(SU) değil KİŞİLİK/ŞAHSİYET KONUSU


- ADÂLET:
[BİR ŞEYİ] "YERLİ YERİNE KOYMAK" değil KENDİNE AİT YERE KOYMAK/BIRAKMAK


- ADÂLET:
BİLGİNİN KONUSU ile/ve/değil/||/<> DÜŞÜNCENİN KONUSU


- ADÂLET:
BİRLİK ile/ve/<> DİRLİK


- ADÂLET:
DAĞITICI ile/ve/||/<> DÜZELTİCİ/DÜZENLEYİCİ


- ADÂLET:
DENKLEŞTİRİCİ ile/ve/||/<> DAĞITICI


- ADÂLET:
DIŞARIDA/UZAKTA ve/değil/yerine/||/<>/>/< KENDİNDE

( Adâleti, dışarıda/uzakta aramak. VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/>/< Kendinde başlatmak ve oluşturmaktır, asıl ve öncelikli olan. )


- ADÂLET:
KİŞİ/KUL ve/||/<> İLÂH'IN BİRLİĞİ


- ADÂLET:
ORTAYA ÇIKAN değil ÜRETİLEN


- ADÂLET:
ÖZNEL değil/>< NESNEL


- ADÂLET:
SEVGİ ve/||/<> DÜŞÜNCE


- ADÂLET:
SUÇU/"SUÇLU"YU ARAMAK ile/ve/değil/||/<>/< (SONUNA KADAR) MÂSUMU/MASUMİYETİ ARAMAK


- ADÂLET:
VARLIĞI VE VAROLANI BİLMEK/TANIMAK ve/||/<> HAK'I BİLMEK/TANIMAK ve/||/<> KENDİNİ BİLMEK/TANIMAK


- ADÂLET:
VELÂYET değil RİSÂLET

( İç. DEĞİL Dış. )


- ADÂLET'İN KURALI ile/ve/||/<> AKIL'IN KURALI


- ADÂLET=KUTUP YILDIZI:
GÖĞE ve/||/<>/> GÖNÜLE

( Doğar. VE/||/<>/> Işığını saçar/yayar. )


- ADÂLET ile/ve AHKÂM


- ADÂLET ile/ve/<>/< BARIŞ[< VARIŞ]/SULH

( Eğer dünyada barış ve uyum istiyorsanız, aklınızda ve gönlünüzde barış ve uyum olmalıdır. )

( Kendinizde düzen olmadıkça, dünyada düzen olmayacaktır. )

( AN SÜKÛT'İN SULH: Davalının susması üzerine gerçekleşen barış. )

( YURTTA SULH, CİHANDA SULH! PAZ EN EL PAIS, PAZ EN EL MUNDO! )

( KÂH-İ DÂD-GÛCTERÎ: Adliye Sarayı. )

( JUSTICE vs./and/<> PEACE
If you want peace and harmony in the world, you must have peace and harmony in your hearts and minds.
Unless there is order in yourself, there can be no order in the world. )


- ADÂLET ile/ve/<> BİLİM ile/ve/<> AŞK


- ADÂLET ve/||/<>/>/< DAYANIŞMA


- ADÂLET ile/ve/||/=/<>/< DENGE, ÖLÇÜLÜLÜK/İTİDÂL[< ADL]

( Toplumla olan ilişkide. İLE/VE/||/=/<>/< Kişide. )

( İçte. İLE/VE/||/=/<>/< Dışta. )

( JUSTICE vs./and/||/=/<>/< BALANCE )


- ADÂLET ile/ve/<> DÜŞMANIN "ADÂLETİ"

( Adâletin gerekliliği ve önceliği, düşmanının "adâletine" maruz kalmamak ve mağdur olmamak içindir. )


- ADÂLET ve/<> EHLİYET


- ADÂLET ve/||/<>/> EMÂNET ve/||/<>/> EHLİYET/LİYÂKAT ve/||/<>/> MEŞVERET ve/||/<>/> MASLAHAT


- ADÂLET ile/ve/<> ERDEM/FAZİLET

( Sevginin ürünleri. İLE/VE/<> Aklın ürünleri. )

( "Adâlet, erdemin bir parçası değil bütünüyle erdemdir. Adâletin tersi olan haksızlık da, kötülüğün bir parçası değil bütünüyle kötülüktür." )

( Products of love. VS./AND/<> Products of intelligence. )

( JUSTICE vs./and/<> VIRTUE )


- ADÂLET ile/ve/değil EŞİK


- ADÂLET ve/<> GÜÇ

( Güce dayanmayan adâlet âciz, adâlete dayanmayan güç zâlimdir. )

( ... cum/et CLEMENTIA )


- ADÂLET ile/ve HAK/İSTİHKAK

( JUSTICE vs. DESERVING )


- ADÂLET ve/||/<>/< HAKİKAT

( Toplumsal kurumların birincil erdemi. VE/||/<>/< Düşünce düzenlerinin birincil erdemi. )


- ADÂLET ile/ve/<> HAKKANİYET

( JUSTICE vs./and/<> EQUITY )


- ADÂLET ve/<>/>/< HİDÂYET


- ADÂLET ve/<> HİKMET ve/<> DİN

( Üçü de, mülkün[egemenlik, yönetim ve siyaset] temelidir. )


- ADÂLET ve/> HİLÂFET


- ADÂLET ve/||/<>/> HUZUR

( Gücün, "haklı olduğu" yerde bekleme! VE/||/<>/> Güce tapan bireylerin olduğu yerde bekleme! )


- ADÂLET ve/||/<> İHSAN


- ADÂLET = JUSTICE[İng., Fr.] = IUSTITIA[Lat.] = GERECHTIGKEIT[Alm.] = DIKAIOSYNE[Yun.] = JUSTICIA[İsp.]


- ADÂLET ve/||/<> KARE

( 2+2=4 VE/||/<> İki üçgen alanın biraradalığı. )


- ADÂLET yoksa/> KARGAŞA


- ADÂLET ile/ve/<> KARMA

( Karma ve Kader kavramlarını, kapsamlı bir biçimde anlamak ve görmek üzere "My name is Earl" dizisini baştan sona izlemenizi öneririz... )


- ADÂLET ve/<>/< KAYGISIZLIK


- ADÂLET ve/<> KEMÂLÂT


- ADÂLET ile/ve/+/<> KUDRET ile/ve/+/<> HİKMET ile/ve/+/<> SEVGİ

( [Simgeleri/Sûretleri] Aslan. İLE/VE/+/<> Boğa. İLE/VE/+/<> Kartal. İLE/VE/+/<> İnsan. )


- ADÂLET ile KURTARICILIK


- ADÂLET ile/ve/<> MANTIK

( JUSTICE vs./and/<> LOGIC )


- ADÂLET ile/ve/değil/yerine/||/<>/>/< MERHAMET

( [not] JUSTICE vs./and/but/||/<>/>/< MERCY
MERCY instead of JUSTICE )


- ADÂLET ile/ve/||/<> MERHAMET ile/ve/||/<> TİCARET


- ADÂLET ile/ve/<> MEŞRÛ EŞİTSİZLİKLER


- ADÂLET ile/ve/||/<> MÜRÜVVET


- ADÂLET ve/<> NİYET ve/<> SÜREKLİLİK

( JUSTICE and/<> INTENTION and/<> CONTINUITY )


- ADÂLET ve/=/<> ÖLÇÜ/LÜLÜK

( Her konuda/hususta, itidâli ihtiyâr et! )

( JUSTICE and/=/<> MODERATION )


- ADÂLET ve RAHMET


- ADÂLET ve/||/<>/< RIZÂ ve/||/<>/< BİLGİ/HABER

( Adâletin kaynağı da, hedefi de, durumdaki/olaydaki ilgili kişilerden birinin rızâsıdır. Adâlet, insanı ve rızâsını esas almaktır! [Tabii, rızâ da, en başta, (durumdan/olaydan/tespitten/(ön) "hüküm"den) haberdar olmakla/etmekle başlar.] )

( Bilgi/haber vermek, rızânın;
rızâ, adâletin;
adâlet de yaşamın temeli(nde)dir/merkezi(nde)dir. )

( Rızâ yazısı için burayı tıklayınız... )

( |
  | )


- ADÂLET ile/ve/<> SAADET

( JUSTICE vs./and/<> HAPPINESS )


- ADÂLET ve/<> SEVGİ

( Toplumda. VE/<> Bireyde. )

( JUSTICE and/<> LOVE )


- ADÂLET ile/ve/değil/||/<>/< SINIRLAR


- ADÂLET ve/||/<>/>/< SÜKÛN/SÜKÛT


- ADÂLET ile/ve/<>/</> TÜZENİN SAĞLADIĞI GÜVEN(İLİR)LİK


- ADÂLET ve/||/<> VİCDAN

( ... VE/||/<> Adâlet evi. )

( Her yerde, zamanda ve koşulda. VE/||/<> Zirvesinde.[İnsanda!] )


- ADÂLET ve/||/<> YAŞAM


- ADÂLETSİZLİK DURUMLARINDA, "TARAFSIZ"(SESSİZ/ÂTIL) DURUYORSAK, KÖTÜLERİN/KÖTÜLÜĞÜN TARAFINI TUTMUŞUZDUR ile/ve/||/<> ÇÖZÜMÜN BİR PARÇASI DEĞİLSEK, SORUNUN BİR PARÇASIYIZDIR


- ADÂLETSİZLİK ve/||/<> ANLAMSIZLIK

( [Çözüm olarak ...] Tüzeyi[hukuku] bulduk fakat tüzeye ulaşamadık. VE/||/<> Sanatı bulduk fakat sanat bize ulaşamadı. )

( Adâletsizliklerin en büyüğü, âdil olmayıp âdil gibi görünmektir. )


- ADALI EDERİ/FİYATI ile/ve/<>/değil/yerine ADADA EDERİ/FİYATI


- ADAM "SATMIŞLIĞI/M/IZ"
değil/ne yazık ki/><
ADAM "SANMIŞLIĞI/M/IZ"

( Yoktur. DEĞİL/NE YAZIK Kİ/>< Vardır. )


- ADAM OLMAK ile "ADAM OLMAK"

( ADM ELİF-DAL-MİM )


- ADAM OLUP OLMADIĞIN ile/ve/>/değil NE KADAR ADAM OLDUĞUN


- Adam yerine konulmak için SUS!!!


- ADAM:
ER KİŞİ ile/ve/değil İNSANİYETLİ


- ADAM[Ar. < ÂDEM] ile HERİF[Ar. < HARİF]


- ADAM ile/ve/||/<> EFENDİ

( Bir şey/ler biliyorsan, susma! İbret alsınlar. İLE/VE/||/<> Bir şey bilmiyorsan, sus ki, en azından, efendi sansınlar. )


- ADAM ile KOCA

( ... ile ZEVC )

( ... ile ŞÛY/ŞEVHER )

( MAN vs. HUSBAND )


- Adam yerine konulmak için DİNLE!!!


- ADAMAKILLI


- Adamı DİNLE!!!


- ADAMKÖKÜ = ADAMOTU = KANKURUTAN

( Patlıcangillerden, geniş yapraklı, mavi çiçekli, meyveleri sarı, çok yıllık bir bitki. )

( ... cum MANDRAGORA AUTUMNALIS )


- ADANMA ve/<>/> DERİNLEŞME


- ADANMAK ile/yerine/değil (GEREKTİĞİ/YETERİ KADAR) ÖNCELİK/ÖNEM VERMEK

( Yanlışı. DEĞİL/>< Doğrusu. )

( [not] TO BE DEVOTED vs./but TO ATTACH IMPORTANCE/PRIORITY (IN NECESSARY/ENOUGH)
TO ATTACH IMPORTANCE/PRIORITY (IN NECESSARY/ENOUGH) instead of TO BE DEVOTED )


- ADANMAMALI!


- ADANMIŞ(LIK) ile İNANMIŞ(LIK)


- ADANMIŞ/LIK ile FEDAKÂR/LIK


- ADANMIŞ/LIK ile İNANMIŞ/LIK


- ADANMIŞLAR ile KESİN İNANÇLILAR


- ADANMIŞLIK ile/değil/yerine ZEN


- ÂDAP ERKÂN değil/yerine/= YOL YORDAM


- ADAPT vs. ADOPT


- ADAPTASYON/ADAPTATION[İng.] değil/yerine/= UYUM


- ADAPTASYON değil/yerine UYARLAMA/UYUM SAĞLAMA


- ADAPTE/ADAPTED[İng.] değil/yerine/= UYARLANMIŞ


- ADAPTÖR/ADAPTOR[İng.] değil/yerine/= UYARGAÇ


- ADAPTÖR değil/yerine UYARLAYICI/UYARLAÇ


- ADÂVET[Ar.] ile BİĞZA[Ar.]


- ADÂVET[Ar.] ile ŞENEÂN[Ar.]


- ADÂVET/LİYÂKAT değil/yerine/>< DEĞİM


- ADÂVET/MUGALAZA[Ar.] değil/yerine/= DÜŞMANLIK, YAĞILIK


- ADÂVET değil/yerine/>< ADÂLET


- ADAY ile/ve/||/<>/< ADAY ADAYI


- ADAYA ile ADAYA

( Ada'ya. İLE Aday'a. )


- ADCIL

( NOMINAL )


- ADCILIK/NOMİNALİZM ile GERÇEKÇİLİK/REALİZM ile KONSEPTUALİZM/KAVRAMCILIK


- ADD-ON/THERAPY[İng.] değil/yerine/= EKLEMELİ SAĞALTIM


- add.[Lat. < ADDE] değil/yerine/= EKLEYİNİZ


- ADDETMEK[Ar.] değil/yerine/= SAYMAK


- ADDISON[Fr.] değil/yerine/= BÖBREK ÜSTÜ BEZİ SALGI YETERSİZLİĞİ HASTALIĞI


- ADDITION vs. EDITION


- ADDITION vs. EXCESS


- ADDITIONAL vs. CONTRIBUTION


- ADDITIONAL vs. ROOT


- ADDITIONAL vs. SUPPLEMENTARY


- ADDOLUNMAK değil/yerine/= SAYILMAK


- ADELA[Yun.] değil/yerine/= PARLAK RENKLİ KÜÇÜK KELEBEK


- ADEM-İ İŞTİRAK değil/yerine/= KATILMAYIŞ


- ADEM-İ SALÂHİYET değil/yerine/= YETKİSİZLİK


- ADEM-İ TAKİP KARARI değil/yerine/= İZLEMSİZLİK VARGISI


- ADEM-İ TEDİYE değil/yerine/= ÖDEMEYİŞ


- ÂDEM[ADM]:
ELİF-DAL-MİM [yazılışı] | ALLAH <> DÜNYA <> MUHAMMED | KIYAM <> RÜKÛ <> SECDE [Remz'i/Simgesi/Anlamı]


- ADEM
|------VEHM------|ŞEKK|------ZANN/ŞÜPHE------|
ile/ve/değil//yerine/=/||/<>/></>/<
YAKÎN

( 0
|------%50 altı.[1-49]------|%50-50|------%50 üzeri.[51-99]------|
ile/ve/değil/yerine/=/||/<>/>/<
%100 )

( YOK(LUK)
|------ KURUNTU------|BELKİ|------KUŞKU------|
ile/ve/değil/yerine/=/||/<>/>/<
KESİN(LİK) )

( RECM[Ar. çoğ. RÜCÛM]: Taşa tutma, taşlama. | Birine atılan taş. | Suçluyu beline kadar gömüp taşlayarak idâm etme. | Sövme, lânetleme. | Zan üzerine konuşma. )

( image )

( image )

( )

( Anımsadığımız şeylerle, onlar gerçekmişlercesine meşgul oluyoruz ne yazık ki. )

( DEFINETLY NOT[%0]
ALMOST NEVER[%10]~DOUBTFULLY[%20]~IMPROBABLY[%30]~UNLIKELY[%40]~
MAYBE[%50]~
PERHAPS[%60]~PROBABLY[%70]~LIKELY[%80]~ALMOST CERTAINLY[%90]~
DEFINITELY[%100] )


- ADEM ile/ve ÂDEM

( Yokluk. İLE/VE Yokluğun varlığı ve darlığı. )

( Yokluğun varlığı, bir kâmil insan! )

( Kişi, sevdiğinde yok olmalı. )

( ... ile TIFL- CİHEL-RÛZE: Hz. Âdem. )

( Yokluk, hiçlik, ölüm. | Osmanlı Türkçesi sözcüklerle birleşerek, "-siz, -lik" anlamında kullanılır. [ADEM-İ MERKEZİYET: Yerinden yönetim.] İLE/VE Dinsel inançlara göre, ilk yaratılan insan ve ilk peygamber. | Kişi, adam. | İnsanda bulunması gereken olumlu özelliklere sahip olan. )

( Nonexistence. vs./AND Existence of the nonexistence. )

( Varlık. | İlk yaratılan insan ve peygamber. İLE Yokluk. )

( NONEXISTENCE vs./and ADAM )


- ÂDEM ile/ve HATEM'ÜL ENBİYÂ


- ADEN KÖRFEZİ ve/<> KIZILDENİZ

( İkisini birbirine bağlayan, Bâbu'l-Merdep Boğazı'dır. )


- ADENEKTOMİ[Fr.] değil/yerine/= BİR/KAÇ LENF BEZİNİN AMELİYATLA ÇIKARILMASI


- ADENİN[Fr.] ile ADENİT[Yun.]

( Pankreastan çıkarılan, çay özünde de bulunan bir nesne. İLE Lenf düğümleri yangısı. )


- ADENOM[Yun.] ile ADENOPATİ[Fr.] ile ADENOİT[Fr.] ile

( Kansere dönüşmeyen zararsız ur. İLE Lenf bezlerinin her türlü hastalığı/bozukluğu. İLE Adenom görüntüsünde olan. )


- ADENOM ile/ve/||/<>/> ADENOM KARSİNOM SEKANSI


- ADENOM ile KARSİNOM

( Hipofiz bezinde ortaya çıkan iyi huylu tümörlerdir. İLE Tüm kanserlerin %80-90'ını oluşturan en yaygın kanser tipidir.[Deride, gövde boşluklarında ve örgenlerde bulunur. Önce farklı örgenlerde kanser olarak başlayıp, metastaz olarak beyne sıçramış olabilir.] )


- ADEQUATE vs. AMPLE


- ÂDER[Ar.] ile ÂDER[Ar.]

( Kasığı çıkık kişi. İLE Ateş. )


- ADESE[Ar.] ile ADESE[Ar.]

( Dürbün, mercek. İLE Kovucuk. )


- ADESE/LENS değil/yerine/= MERCEK


- ADESE değil/yerine/= KOVUCUK


- ÂDET[Ar.] ile DE'B[Ar.]


- ÂDET/AYBAŞI/REGL ile YAŞDÖNÜMÜ/MENAPOZ

( 28 günde bir, 3 ilâ 7 gün arasındadır. Normal koşullarda bir çay bardağının 2/3'ü kadar kan kaybı oluşur. İLE ... )

( TUHR: İki âdet arasında geçen zaman. [En az 15 gündür] )

( SİNN-İ BUHRÂN/YE'S: Adetten kesilme yaşları. )

( )

( "kanıyorum" sözcüğü, kişi üzerinden düşünmeye neden olduğundan, bu kullanım tamamen yanlıştır!

Bu, bir durum ve kavram olduğundan ve de dirimsellikle(biyoloji) ile ilgili olduğundan, "kanıyor" ya da "kanama var" olarak tanımlamak, kullanmak gerekir. "Ter kokuyor/sun" demek yerine "ter kokusu var" demek gerektiği gibi. Yani bu genel geçer bir "özellik/sıfat", "kimlik" ve "o kişiye özgü" olmaktan çıkarılmalıdır. Bu tür düşük kişi temelli/odaklı düşünce ve tanımlardan tamamen uzak durulmalı/tutulmalıdır.

"Ben/sen" ve "benim/senin" sözcüklerinin kullanımında başkalarının da bulunması söz konusudur. Yani ancak başkalarının da bulunduğu yerde, "ben"/"benim" sözcükleri kullanılabilir. Tek başınayken ya da banyoda/tuvalette, "örtülü/giyinik olma ya da çıplaklık" diye bir düşünce/durum olmadığından, hiçbir organın tanımı olmadığı gibi her bir acıyan ya da kaşınan noktamızla, bir bütün olarak kendimizizdir. Hiçbir tanım ya da ayrımımız olmaksızın, gövdemizle/aracımızla, kendimizi algılayan ve deneyimleyenizdir sadece.

"Kanım/ağrım" ya da "başım/bacağım/kolum/dişim" desek de bunlar, işimizi gören, bulunması zorunlu ya da gerekli parçalarımızdır. "Terim/idrarım/dışkım/bokum" sözcüklerini duymaz ya da söylemeyiz. Çünkü onlar, "işi bitmiş, tüketilmiş, çıkan, atılması gerekenler" olarak bilinenler ve sabit olmayanlar olduğundan, her ne kadar bizden çıkmış olsalar da kendimizden ayrı görür ve ayrıymış gibi dillendiririz. Aradaki kopukluğu, karşıtlığı ve tutarsızlığı, bisiklete binmeyi tüm yaşamımız boyunca ancak bir kere öğrenebilmek gibi bu tür ayrıntıları da bir kere düşünerek ve anlayarak, dilimizi/sözcüklerimizi doğru, yerinde kullanarak çözmek ve aşmak durumundayız.

Bunlar gibi günlük dilde "ben/sen" sözcüklerini ya da sözcüklerdeki "m/n" harfinin kullanımında da bilinçli ve doğru kullanım ve doğru tutumda olmak durumundayız. Kendimizi, gövdemiz/in olsa da organlarımız ya da etkileşimde olduğumuz, kullandığımız nesnelerle özdeşleş(tir)memek, kişileri, parçalara indirgememeyi önemseyerek bu ayrımlara olabildiğince özen göstermeyi yeğlemeliyiz.

Ayrıntılar ve daha fazlası için...

FaRkLaR.net/sozluk/fark/53117 | FaRkLaR.net/sozluk/fark/44494

FaRkLaR.net/dirimbilim | FaRkLaR.net/TIP | FaRkLaR.net/Doga | FaRkLaR.net/Dil )

( )

( HAYZ, TAMS ile SİNN-İ YE'S [45-55 yaş arasıdır] )

( MENSTRUATION/PERIOD vs. MENOPAUSE )


- ADET ile ÂDET

( Sayı. | Herhangi bir sayıda olan şey, tane. İLE Birinin, yapmaya alışmış olduğu şey, alışkı. | Topluluk içinde, eskiden beri uyulan kural, töre. Gelenek, alışkanlık. | Aybaşı, âdet kanaması. )


- ÂDET = CUSTOM[İng.] = COUTUME[Fr.] = BRAUCH[Alm.] = ABITUDINE[İt.] = COSTUMBRE[İsp.]


- ADET ile/ve/değil DEMET


- ADET değil DEMET


- ÂDET değil/yerine/= GÖRENEK


- ÂDET ile İBÂDET

( Fark, Niyet ve İdrak'te. Âdet ile ibâdeti ayıran, niyettir. )

( İhanetle ibâdet birarada olmaz. )


- ÂDET ile/ve/<> ÖRF

( Davranışlarla ilgilidir. İLE/VE/<> Bilgiyle ilgilidir. )


- ADET ile SAYI


- ÂDET ile SÜNNET

( Âdetleri âdet etme, âdeti terk etme! )


- ÂDETA[Ar.] değil/yerine/= NEREDEYSE/SANKİ


- ADETİ değil ADEDİ


- ADHAR

( Taşıma, destekleme, dayanak. )


- ADHARMA

( Zulüm. )


- ADHERENT vs. ADHESIVE


- ADHEZYON ile/ve/||/<>/>/< KOHEZYON ile/ve/||/<>/>/< KAPİLER ETKİ

( )

( Sayın Haluk Berkmen'in yazısı için burayı tıklayınız... )


- ADHİ-YOGA

( En Yüce Yoga. )


- ADI ANILMAYAN ile/ve/<> ADI ANILAMAYAN


- ADI GEÇEN/GEÇECEK KİŞİ İÇİN:
"... DENEN" değil ... ADLI/ADINDAKİ


- ÂDİ İFLÂS değil/yerine/= DOĞAL BATKI


- ÂDİ KEFÂLET değil/yerine/= OLAĞAN YÜKÜMLÜK


- ADI OLAN ile/ve/<>/değil/yerine KENDİ OLAN

( Kendi ol(a)mayan. İLE/VE/<>/DEĞİL/YERİNE Adı ol(a)mayan. )

( Adı var, kendi yok; kendi var, adı yok. )


- ÂDİ SENET değil/yerine/= ÖZEL BELGİT


- ADİ ŞİRKET değil/yerine/= SIRADAN ORTAKLIK


- ADI UNUTABİLMEK İÇİN:
ZİKİR YOLU ile/ve MUHABBET YOLU

( Daha büyüğünü düşünerek.[zikr] İLE/VE Sevdiğini düşünerek. )


- ADİ YABAN ARISI ile ALMAN YABAN ARISI

( Yüzlerinde çapaya benzer bir işaret bulunur. İLE Yüzlerinde üç tane benek bulunur. )

( Binlerce yabanarısı türü içinde sadece bu iki tür bizleri rahatsız eder. )

( İkisi de koloni halinde yaşarlar. )

( İkisi de soktuğunda oldukça acıtır. )

( Yabanarısını öldürmek iyi bir tutum değildir. Ölü yabanarılarının feromon adlı bir salgıları olur. Bu da yuvadaki öteki arılara tehlike çağrısı uyandırır. Bir anda etrafınız yabanarılarıyla sarılabilir. )

( VESPULA VULGARIS cum VESPULA GERMANICA )


- ADI-SANI (BULUNMAMAK)


- ADI ile/ve/değil/yerine/< TADI


- ADİAFOREZ[Fr.] değil/yerine/= TERLEME YETERSİZLİĞİ/YOKLUĞU


- ADIL DÜŞMELİ DİL

( PRO DROP LANGUAGE )


- ÂDİL[Ar.] ile/ve/||/<> ÂDİLÂNE[Ar. ÂDİL + Fars. < ÂNE]

( Adâletle iş gören, adâletten, doğruluktan ayrılmayan, hakkı yerine getiren, adâletli. İLE/VE/||/<> Hakça. )


- ADÎL[Ar.] ile MİSL[Ar.]


- ÂDİL ile/ve/<> ÂCİL

( Ancak, korkusuzluğa gelenler âdil olur. )


- ÂDİL ile/ve/||/<>/> AYDIN

( Dışımız. İLE/VE/||/<>/> İçimiz. )


- ADIM


- ADIM ADIM (GİTMEK)


- ADIM ADIM (İLERLEMEK, YOL ALMAK)


- ADIM/SOLUK/LOKMA/YUDUM ile/ve/||/<> EDİNİM


- ADIM ile ADIM

( Bir adımda alınan yol.[yaklaşık 65 cm.] İLE Yaklaşık olarak bir mimar arşınına eşit olan eski bir uzunluk ölçüsü.[75,711 cm.] )


- ADIM ile ATILIM


- ADIM ile AYAK

( Bir adım atmak için 200 kasımızı kullanırız. )

( HATVE ile KADEM )

( PACE vs. FOOT )


- ADIM ile/ve AYAK

( Yürümek üzere yapılan ayak atışlarının her biri. | Bir adımda alınan yol. [75 cm. olarak kabul edilir.] İLE/VE Yarım arşın ya da 30.5 cm. uzunluğundaki ölçü birimi. | Buzdolabı ölçülerinde -İngiliz ölçüsü fut'un- kübü alınarak hesaplanan değer. )

( [Yunan çağında, Anadolu'da] ... İLE/VE 0,296 metre. )


- ADIM ile/ve/değil DÜZEY


- ADIM ile VİDA ADIMI/HATVE[Ar.]

( ... İLE Bir vidanın, bir dönüşte aldığı yol. )


- ADÎMET-ÜL-CENÂH = APTERİKS

( Yeni Zelanda'ya özgü bir kuş. )


- ADÎMET-ÜL-ERCÜL

( AYAKSIZLAR, APODES[Fr.] )


- ADÎMET-ÜL-KURÛN[Ar.]

( Deve gibi boynuzu oymayan çatal tırnaklılar. )


- ADIN(İSMİN) DURUMLARI(HALLERİ):
YALIN ile/ve/<> -İ HALLERİ ile/ve/<> -E HALİ ile/ve/<> -DE HALİ ile/ve/<> -DEN HALİ

( Yalın. İLE/VE/<> Belirtme. İLE/VE/<> Yönelme. İLE/VE/<> Bulunma. İLE/VE/<> Ayrılma. )


- ADİNAMİ[Fr.]/ADYNAMIA[İng.] değil/yerine/= KAS ZAYIFLIĞI/GÜÇSÜZLÜK


- ADİNAMİ/ADYNAMIA[İng.] değil/yerine/= GÜÇSÜZLÜK


- ADINI BİLMEK ile TADINI BİLMEK

( Haberdar olmak. İLE Deneyimlemiş olmak. )

( İLM el-YAKÎN ile HAKK el-YAKÎN )


- ADINI:
"BAHŞ ETMEK" ile/ve/||/<> "BAĞIŞLAMAK"


- ADİPOSİR[Fr.] ile ADİPOZ[Fr.]

( Kadavraların çürümesi sırasında lipitlerin bozulması sonucu ortaya çıkan amonyaklı sabun. İLE Göze dokusunun aşırı yağ yüklenmesiyle belirgin sayrılıklı durum. )


- ADİPSİ[Fr.] değil/yerine/= SUSAMA DUYUSUNUN AZALMASI/YOK OLMASI


- ADİSYON[Fr.] değil/yerine/= TOPLAMA | HESAP FİŞİ/PUSULASI


- ADİYABATİK[Fr.] değil/yerine/= ISI İLETMEYEN


- ADJECTIVE vs. ATTRIBUTE


- ADJEKTİF[Fr.] değil/yerine/= BİR KUMAŞA ANCAK BAŞKA NESNELERDEN YARARLANARAK VERİLEBİLEN RENKLER | ÖNAD/SIFAT


- ADJUNTAS

( Porto Riko'da bir dağ kasabası.[Kuru fasulye ve pilavıyla ünlüdür.] )


- ADJUST vs. ARRANGE vs. ORGANIZE


- ADJUVAN/ADJUVANT[İng.] değil/yerine/= ARTIRGAN


- ADL Ü İHSAN

( ADÂLET VE İYİLİK )


- ADL[Ar.] ile FEDÂ'[Ar.]


- ADL[Ar.] ile HASEN[Ar.]


- ADL[Ar.] ile IDL[Ar.]


- ADL[Ar.] ile İNSAF[Ar.]


- ADL[Ar.] ile KIST[Ar.]


- ADLANDIRMA ile/ve/<> KAVRAMLAŞTIRMA

( GIVING NAME vs./and/<> TO CONCEPT )


- ADLANDIRMA ile/ve/<> NİTELENDİRME

( GIVING NAME vs./and/<> TO CHARACTERIZE )


- ADLANDIRMA = TESMİYE = ACTION DE NOMMER


- ADLANDIRMA ile/ve YORUMLAMA

( GIVING NAME vs./and TO INTERPRET )


- ADLAR ile EYLEMLER/FİİLLER ARASINDA BAĞINTI SAĞLAYAN HARFLER

( Cüveynî, bir ifâdenin lafzı ve anlamında yol açtığı değişikliğe göre dört kısma ayırmıştır: ( 1. Lafzı ve okunuşunu değiştirmeyip anlamı değiştiren harfler; 2. Lafzı ve okunuşu değiştirmeyip anlamı değiştiren harfler; 3. Hem lafzı hem de anlamı değiştiren harfler; 4. Ne lafzı ne de anlamı değiştiren harfler. )


- ADLARI:
İLKÇAĞ'DA ile BİZANS'TA ile OSMANLI'DA

( DEMONNESOI / PROPONTIDAS ile PAPADONISIA ile KIZIL ADALAR )


- ADLER ile/ve/<> ADLER

( Friedrich İLE/VE/<> Alfred )

( Fizik'te. İLE/VE/<> Psikoloji'de. )


- ADLÎ TATİL SÜRESİNCE:
AVRUPA'DA ile/>< TÜRKİYE'DE

( [Süreler] İşler. İLE/>< İşlemez. )


- ADLÎ ile ADLÎ

( Adâletle ilgili. İLE II. Sultan Bayezid'in şiirdeki takma adı/mahlâsı. )


- ADMIN[İng.] değil/yerine/= YÖNETİCİ


- ADMIRATION vs. ECSTASY


- ADMIRE vs. JEALOUSY


- ADMISSION vs. ADMITTANCE


- ADMONISH vs. CASTIGATE vs. CHASTISE vs. CHIDE vs. REBUKE vs. REPRIMAND vs. SCOLD


- admov[Lat. < ADMOVE] değil/yerine/= EKLEYİNİZ, KATINIZ


- ADNAN SAYGUN ve/<> HALİT REFİĞ


- ADOBE PHOTOSHOP ile/ve/<> ADOBE ILLUSTRATOR

( )


- ADORING TO INTELLIGENCE vs. ENLIGHTENMENT

( ENLIGHTENMENT instead of ADORING TO INTELLIGENCE )


- ADP/ADENOSINE DIPHOSPHATE[İng.] değil/yerine/= ADENOZİN DİFOSFAT


- ADRENALİN[İt.] ile/değil/yerine ENDORFİN

( Sınır denemeler ile. İLE/DEĞİL/YERİNE Dengeli ve sürekli uygulamalar ile. )

( Hekimlikte damarları daraltma, bronşları açma, kanamaları kesme vb. amaçlarla kullanılan, kan şekerinin yükselmesine yol açan böbrek üstü bezlerinin salgısı. İLE/DEĞİL/YERİNE Mutluluk salgısı/hormonu. )


- ADRES[İng. ADDRESS] değil/yerine/= BULUNAK


- ADSIL ÇEKİM

( NOMINAL INFLECTION )


- ADSL/ASYMMETRIC DIGITAL SUBSCRIBER LINE[İng.] değil/yerine/= ASİMETRİK SAYISAL ABONE HATTI


- ADSORBSİYON[Lat.] değil/yerine/= MOLEKÜL/ATOM/İYON TAKILMASI

( Molekül, atom ya da iyonların, katı ya da sıvı yüzeylere takılması. )


- ADUD[Ar.] ile ADÛD[Ar.]

( Kol, pazı. | Yardımcı, arka. İLE Isırımlı, bir lokma. | Acıklı, ıstırap verici. | Zâlim. )


- ADULER[Fr.] değil/yerine/= AYTAŞI


- ADUVV[Ar.] ile KÂŞİH[Ar.]


- ADVAITA

( İyi kötü, güzel çirkin gibi ikici karşıt kavramların üstünden, ötesindeki bir boyuttan aşkın bir bakış açısı. )


- ADVANCE vs. DEVELOPMENT vs. CHANGE


- ADVANTAGE vs. BENEFIT


- ADVENTICE[Fr.] değil/yerine/= SONRADAN VE DIŞARININ ETKİSİYLE OLUŞAN


- ADVENTURE vs. PROCESS


- ADVERS ETKİ/ADVERSE EFFECT[İng.] değil/yerine/= TERS ETKİ


- ADVERSE vs. AVERSE


- ADVICE vs. ADVISE


- ADVICE vs. ADVISE vs. OFFER vs. PROPOSE vs. RECOMMEND vs. SUGGEST


- AEIDEIN

( Şarkı söyleme eylemi. )


- AEROAMBOLİZM[Fr.] değil/yerine/= DOKU VE DAMARLARDA BAĞIMSIZ GAZ KABARCIKLARININ BULUNMASI


- AEROBİ[Fr.] ile AERODİN[Fr.] ile AERODİNAMİK[Fr.]

( Hava ya da oksijen bulunan yerlerde gelişebilen mikro organizma. İLE Aerodinamik güçlerle havada tutulan her türlü uçar araç. İLE Gazların devinimini inceleyen fizik dalı. )


- AERODROM[Fr.] değil/yerine/= UÇAKLARIN İNİP KALKTIĞI YER, HAVA ALANI


- AEROFAJİ[Fr.] değil/yerine/= HAVA YUTMA


- AEROFİT[Fr.] değil/yerine/= TÜMÜYLE HAVADA YAŞAYAN BİTKİLER


- AEROGASTRİ[Fr.] değil/yerine/= MİDEDE HAVA BULUNMASI VE GERİLİM YARATMASI


- AEROGLİSÖR[Fr.] değil/yerine/= HAVA YASTIKLI KARA YA DA DENİZ TAŞITI


- AEROGRAF[Fr.] İLE AEROGRAFİ[Yun.]

( Hava basınçlı boya püskürtme tabancası. İLE Basınç, nem ve sıcaklık gibi olguların özelliklerini inceleyen bilim dalı. )


- AEROGRAM[Fr.] değil/yerine/= HAVA MEKTUBU


- AEROKARTOGRAF[Yun.] değil/yerine/= ÖLÇÜM VE HARİTA ARACI

( Bir yerin havadan çekilen fotoğrafına dayanılarak ölçümünü ve haritasını yapmaya yarayan araç. )


- AEROKLASÖR[Fr.] değil/yerine/= TOZ AYIRICI


- AEROKOLİ[Fr.] değil/yerine/= GAZ BİRİKİMİ

( Gerginliğe yol açacak kadar aşırı gaz birikimi. )


- AEROLİK[Fr.] ile AEROLİT[Fr.]

( Sıkıştırılmış havanın borulardaki akışını inceleyen bilim dalı. İLE Özellikle silikattan oluşmuş bir tür göktaşı. )


- AEROLOJİ[Fr.] ile AEROLOJİK[Fr.]

( Yeryüzü engebelerinin etkisi dışındaki atmosferi inceleyen bilim dalı. İLE Atmosfer koşulları ile ilgili. )


- AEROMETRE[Yun.] ile AERONOMİ[Fr.]

( Hava ölçer. İLE Gezegenlerin atmosfer özelliklerini koşullandıran fiziksel ve kimyasal olayları incleyen bilim dalı. )


- AEROP/AEROBE[İng.] değil/yerine/= OKSİJENSEVEN


- AEROPLAN[Fr.] değil/yerine/= UÇAK


- AEROSEL[Fr.] değil/yerine/= BOYUNDA GİZLİ UR


- AEROSİT[Yun.] ile AKONDRİT[Fr.]

( Göktaşı. İLE Kumsuz göktaşı. )


- AEROSKOP[Fr.] değil/yerine/= HAVADAKİ TOZUN ÖLÇÜSÜNÜ SAĞLAYAN ARAÇ


- AEROSOL[Fr.] değil/yerine/= HAVADAKİ TOZUN ÖLÇÜSÜNÜ SAĞLAYAN ARAÇ


- AEROSONDAJ[Fr.] değil/yerine/= YÜKSEK ATMOSFER TABAKASININ BALONLARLA İNCELENMESİ


- AEROSTAT[Fr.] değil/yerine/= BALON


- AEROSTATİK[Fr.] değil/yerine/= DİNGİN DURUMDA BULUNAN HAVA VE GAZLARIN DENGELERİYLE İLGİLİ YASALARI İNCELEYEN FİZİK DALI


- AEROTEKNİK[Fr.] değil/yerine/= HAVADA YER DEĞİŞTİREN NESNELERİ İNCELEMEYİ KONU EDİNEN TEKNİK


- AEROTERAPİ[Fr.] ile AEROTERMOTERAPİ[Fr.]

( Hava ile sağaltım, hava kürü. İLE Gövdeye sıcak hava gönderilerek yapılan sağaltım. )


- AESTHETIC vs. AESTHETISED


- AF ile/ve İSTİĞFAR

( Cezası saklı olarak, ceza almama. İLE/VE Tüm yanlış/ceza kayıtlarının silinmesi. )


- AF ve/||/<>/>/< MAĞFİRET[< GUFRÂN]


- AFAK[Fr.] ile/ve/||/<>/> AFAKİ[Fr.]

( Göz merceği olmayan göz. İLE/VE/||/<>/> Göz merceği yokluğu. )


- ÂFAK ile/ve ENFÜS

( Bir şeyi anlatmak için şeriat erbabı âfaktan, hakikat erbabı ise enfüsten örnek verir. )


- ÂFAK ile İNSAN


- AFAKAN değil HAFAKAN

( ... DEĞİL Istırap, sıkıntı. | Mustarip olmak ve deprenmek. | Yürek oynaması. )


- ÂFÂKÎ ile/ve/<> İZÂFÎ ile/ve/<> KEYFÎ


- AFAL AFAL (BAKMAK)

( Şaşkın bir biçimde bakmak. )


- AFALAMAK değil AFALLAMAK


- AFARACI

( Harman yerinde vs. toplamakta çalıştırılan işçilere verilen ad. )


- AFAZİ ile AFONİ

( Söz yitimi. İLE Ses yitimi. )


- AFAZİ ile DİZARTRİ

( Edinilmiş bir dil bozukluğu. [Beynin hasar görmesi, inme oluşması gibi durumlarda ortaya çıkar.][Genellikle beynin sol bölgesinde oluşan hasarlarda görülür. İLE Konuşma kaslarının zarar görmesi sonucunda ortaya çıkar. )


- AFAZİ ile/ve/||/<> PERSEVERASYON

( Söz yitimi. İLE/VE/||/<> Bir sözcük ya da sözcük dizisinin, hastanın direnci[ihtiyârı] dışında sürekli olarak kullanılması.[Afazik bir bozukluk çeşididir.][Organik serebral reaksiyonlarda ve demanslarda görülür.] )


- AFEKT[Fr.] değil/yerine/= İLK DUYUM SARSINTISI


- AFEKT/AFFECT[İng.] değil/yerine/= DUYGULANIM


- AFERENT/AFFERENT[İng.] değil/yerine/= GETİRGEN


- AFEREZ:
UYGULANAN KİŞİYE GÖRE
ile/||/<>
AYRIŞTIRILAN KAN BİLEŞENİNE GÖRE

( Uygulanan kişiye göre...
Tedavi edici. VE Bağışçı aferezi.
[Eğer bir hastalığı düzeltmek için yapılıyorsa "tedavi edici aferez" denilir. Örneğin, bir kas hastalığı olan Myastania Gravis gibi hastalıklarda uygulanan yöntem bu bölüme girer.
VE
Bağışçı aferezi, genelde kan bankacılığı ve kök hücre uygulamalarında kullanılır. Örneğin, kan bankasında, bağışçılardan, isteğe göre kan pulcukları (trombosit-platelet), plazma, kırmızı küre(eritrosit) ve kemik iliği aktarımı bağışçısından, kök hücre toplanması, bu bölüme girer.]

İLE/||/<>

Ayrıştırılan kan bileşenine göre...
A. Sitaferez[herhangi bir bileşenin uzaklaştırılması]
1) Lökaferez[Beyaz kürelerin uzaklaştırılması]
Granülosit Aferezi
Lenfosit Aferezi
Kök Hücre Aferezi

2) Tromboferez[kan pulcuklarının uzaklaştırılması]

B.Komponent Değişimi
Tedavi edici(terapötik) Plazma Değişimi
Tedavi edici(terapötik) Eritrosit Değişimi

C. Seçici Aferez
Cascade Filtrasyonu (Çift Filtrasyon)
LDL Aferezi (Lipid Aferezi)
Fotoferez
Yapay Karaciğer Desteği (KC Diyalizi)
Sepsis Uygulamaları )


- AFEREZ[Fr.] ile AFEREZ

( Sözcük başındaki bir sesin düşmesi, ön ses düşüm. İLE Kan/aferez bağışı. )


- AFERİN ile/ve/||/<> DUA


- AFERİST[Fr.] değil/yerine/= VURGUNCU, ÇIKARCI, DALAVERECİ


- ÂFET[Ar.] ile ÂFÂT[Ar. < ÂFET]

( Büyük felâket, belâ. | [mec.] Çok güzel insan. İLE Belâlar, musibetler. )


- ÂFET ve/<> BİSİKLET

( Âfetlerde, -bireysel- tek çözüm ve ulaşım aracı, bisiklettir. )


- ÂFET değil/yerine/>< İFFET


- ÂFET değil/yerine/= KIRAN/ÖLEK


- AFET >< SİRET

( Sîret[yürüyüş, yol alış, iş tutuş], âfete[belaya, musibete, sıkıntıya, derde] kalkandır... )


- ÂFETLER:
SEMÂVÎ ile/ve/||/<> MÜKTESEP

( ÂFÂT-I SEMÂVİYE ile/ve/||/<> ÂFÂT-I MÜKTESEBE )


- ÂFETLERDE ENGELİN/SORUNUN/ÖLÜMÜN:
"AZALTILMASI" ile/ve/değil/||/<>/< ARTMASINI ENGELLEME

( )


- AFFECT vs. EFFECT


- AFFEDEBİLMEK ile/ve/||/<> SABREDEBİLMEK ile/ve/||/<> VAZGEÇEBİLMEK

( [Kişiyi] Farklı kılar. İLE/VE/||/<> Güçlü kılar. İLE/VE/||/<> Kendi kılar. )


- AFFEDEBİLMEK ile/ve/değil/yerine/||/<> VAZGEÇEBİLMEK

( [not] FORGIVE vs./and/but/||/<> FORGET
FORGET instead of FORGIVE )


- AFFEDEBİLMEK ve/||/<> VEFÂ


- AFFETMEK ile/ve/değil/yerine GÖZARDI ETMEK

( [not] TO FORGIVE vs./and/but TO IGNORE
TO IGNORE instead of TO FORGIVE )


- AFFETMEK ile/ve/||/<>/< KABUL ETMEK


- AFFETMEK ile UNUTMAK ile BARIŞMAK

( TO FORGIVE vs. TO FORGET vs. RECONCILIATION )


- AFFETMENİN DEĞİŞTİRDİĞİ:
GEÇMİŞ değil GELECEK


- AFFIRMATION vs./and AFFIRMATION THE NEGATIVES IN NEGATORY


- AFFLUENCE vs. OPULENCE vs. WEALTH


- AFGAN KIZI ve LENA


- AFGANİSTAN ve/=/||/<> PEŞTUCA

( ... VE/=/||/<> Afganistan'da konuşulan, resmî dil. )


- AFÎF[< İFFET]

( İffetli, nâmuslu, temiz. [eriller için] )


- AFİLİYASYON/AFFILIATION[İng.] değil/yerine/= BAĞLAŞIM



(2/6)

FaRkLaR'ın devamı için burayı tıklayınız...
( Click here to see further differences!... )




Bu sayfa 01 Ocak 2024 itibariyle 132 kez incelenmiş/okunmuştur.