Söz(cük)leri/ni ve tutumu/nu değiştir... Dünya/n değişsin!

Bu nedir? | Nasıl kullanılır? | Nasıl okumalı/anlamalı? | Sıkça Sorulan Sorular | Yenilikler | İletişim

YUNUS EMRE ŞİİRLERİ


KILAVUZU/SÖZLÜĞÜ








- Ağı: Zehir.

- Ağ: Ak.

- Ahî: Kardeş, fütüvvet ehli, Yunus'ta tarikat kardeşi.

- Âkil: Aklı başında.

- Aldar: Aldatır.

- Ana: Ona.

- Anda: Orada.

- Arkuru: Eğri, karşı, ters, aykırı.

- Assı: Faydalı.

- Ayruk: Ayrı, başka, gayri.

 

- Balkımak: Parlamak, ışıldamak, çakmak.

- Baş: Yara, Yasa.

- Başlu: Yaralı.

- Bed-baht: Mutsuz.

- Bile: İle.

- Bi-nişan: Nişansız.

- Bunda: Burada.

- Bünyâd: Temel.

 

- Ceht: Çalışma, çabalama.

- Cezbe: Tarikat ehlinin kendinden geçme hâli.

 

- Çalap: Allah.

- Çeri: Asker.

 

- Dâd: Adâlet.

- Dâra gelmek: İdam edilmek, dâr ağacına gelmek.

- Delim: Çok, fazla, ziyade.

- Dervîş: Sûfî, mutasavvıf, mürid.

- Didâr: Yüz.

- Divane: Deli.

- Don: Giysi, elbise.

- Döğmez: Tahammül etmek, dayanmak.

- Duru: Kalktığı zaman.

 

- Efgân: Bağırıp çağırma, feryâd.

- Ene'l Hakk: Ben Hakk'ım.

- Esrimek: Sarhoş olmak.

- Eydür: Söylemek.

 

- Fahr-i Âlem: Âlemlerin kumandanı.

- Fâni: Geçici.

- Fenâ: Yokluk.

- Firak: Ayrılık, ayrılma.

 

- Ger: Eğer.

- Gevher: Mücevher.

- Giryan: Ağlayan.

- Göynümek: İçin için yanmak.

- Gönelmek: Yönelmek, yüzünü döndürmek.

- Görklü: Güzel, mübârek.

 

- Hâcet: Dilek.

- Hezer: Çekinme, zarar verecek şeyden korunma.

- Himmet: Mânen yardım etmek, çalışma, gayret etme.

- Hod: Kendi, esasen, bizzat.

- Hon: Han, sofra, yemek.

- Hot: Kendi, esasen, bizzat.

 

- İbret: Ders.

- İssi: Sahibi.

- İvaz: Avaz.

- İvaz: Karşılık, bedel.

 

- Kadem: Ayak.

- Kakımak: Öfkelenmek.

- Kaknus: Küllerinden yeniden doğan kuş.

- Kamu: Tüm, hep, hepsi.

- Kanda: Nerede.

- Kandan: Nereden.

- Karavaş: Cariye, yardımcı kız.

- Kargı: Mızrak.

- Kasîr: Kısa, ufak, kısa boylu.

- Keleci: Söz.

- Kemine: Pek küçük.

- Key: İyice, hakkıyla, iyi, pek adam akıllı.

- Kıyl ü kal: Dedikodu, kuru lâf.

- Kuçmak: Kucaklaşmak.

 

- Ma'ni: Mânâ, anlam.

- Magrip: Batı.

- Mahbub: Sevilen.

- Mahfil: Toplantı yeri.

- Mahi: Balık.

- Maşrik: Doğu.

- Meded: Yardım.

- Melâl: Sıkıntı, gam.

- Meratip: Manevî yolculuk.

- Meydan: Bir tekkede dervişlerin oturup sohbet ettikleri salon.

- Meyhane: Mürşidin bulunduğu tekke veya mürşidin gönlü.

- Miskin: Allah'ta yok olan, fenafillah.

- Murgu: Kuş.

- Münâcat: Allah'a dua etme, yalvarma.

 

- Nagâh: Ansızın, birdenbire.

- Nâr: Ateş.

- Nefes: Manen yardım etmek.

- Nefha: Nefes, üfürme.

- Nöker: Hizmetçi, hizmetkâr.

 

- Od: Ateş.

 

- Özge: Başka.

 

- Pâyân: Son, nihayet, uç, kenar.

- Pervaze: Uçan.

- Permâne: Şarap kadehi.

- Piyâle: Kadeh.

- Rahmet: Acıma, esirgeme, koruma, yargılama.

 

- Sâlîk: Bir tarikata girmiş bulunan.

- Salîk: Yolcu, Allah'a giden yolu tutana, seyr hâlinde bulunduğu sürece verilen isim.

- Sayru: Hasta.

- Sema: Dönme, ayin, devran.

- Server: Baş.

- Seyr-ü Sülûk: Hakk'a ermek için bir mürşidin öncülüğünde ve denetiminde çıkılan manevi yolculuk.

- Sıdk: Doğruluk, gerçeklik.

- Sımak: Kırmak, bozmak, bozguna uğratmak.

- Sin: Mezar, kabir.

- Sizmek: Sızmak, akmak.

- Suret: Şekil, yüz, resim, tarz, biçim.

 

- Şadan: Neş'eli.

- Şâr: Şehir.

- Şem: Mum.

- Şerik: Ortak.

 

- Tamu: Cehennem.

- Tecelli: Görünme, belirme, Allah'ın sır ve kudretinin, eşya âleminde ve canlılarda görünmesi.

- Tûr: Hazreti Musa'nın ilâhi tecelliye mazhar olduğu dağ.

- Tuş: Benzer, denk, eş.

- Tuş: Taraf, rast gelmek.

- Tuş: Taraf, yön, cihet, rast gelme, karşısında duran.

 

- Uçmağa varmak: Cennete gitmek.

- Uçmak: Cennet.

- Umman: Deniz.

- Uş: İşte.

 

- Vasıl: Hakk'a eren kişi.

- Vasl: Hakk'a ermek.

- Vecd: Kendini kaybedercesine ilâhi aşka dalma hâli.

- Vedud: Tanrı'nın bir isim-sıfatı; seven, sevginin kaynağı.

- Veli: Ermiş, seven, dost, sahip.

- Virâne: Yıkık, harap yer.

- Vird: Dervişlerin belli zamanlarda okuduğu dualar.

 

- Yavı kılmak: Kaybetmek, ortadan kaldırmak.

- Yiltemek: Arzu uyandırmak.

- Yitti: Yetti.

 

- Zahid: Sofu. Kendini sadece dine veren.

- Zahm: Yara.

- Zâri kılmak: Ağlamak.

- Zebâne: Alev.

- Zuhur: Görünme, baş gösterme, meydana çıkma.

 

Emine Işınsu'nun, Öteki Yayınevi'nden çıkan;

"bir
ben vardır bende
benden içeri"

adlı kitabından.

 

 


 

 

YUNUS EMRE
BEYİT VE ŞİİRLERİ

 

 

Acep bu benim cânım âzât ola mı yâ Rab,
Yoksa yedi tamuda yana kala mı yâ Rab?

Yunus kabre vardıkda, Münkir-Nekir geldikde,
Bana sual sordukta, dilim döne mi yâ Rab?


 

Sen sanmadığın yerde nagâh açılır perde,
Dermân erişe derde, Allah görelim neyler.


 

Yalancı dünyaya konup göçenler
Ne söylerler ne bir haber verirler
Üzerinde türlü otlar bitenler
Ne söylerler ne bir haber verirler

Toprağa gark olmuş nâzik tenleri
Söylemeden kalmış tatlı dilleri
Gelin, duadan unuman bunları
Ne söylerler ne bir haber verirler


 

Mevlâna Hüdavendigâr bize nazar kılalı,
Onun görklü nazarı, gönlümüz aynasıdır.


 

Anmaz mısın sen şol günü, gözün nesne görmez ola
Düşe suretin toprağa, dilin haber vermez ola,

Çün Azrail'i ne tuta, assı kılmaz ana-ata
Kimse döymez o heybete, halktan meded ermez ola,

Gele sana can alıcı, dahi can alır kılıcı
Aklını baştan alıcı, bir dem amân vermez ola


 

Gitti beyler mürveti,
Binmişlere birer atı;
Yediği yoksul eti,
İçtiği kan olısar...


 

Ulu ulu günâhlarım yüz komadı bana Çalap
Hiç kimse çâre kılmadı, döndüm yine sana Çalap.

Âlimlere sordum nedir dermân, günâhlı derdime.
Onlar dahi ayıttılar, derman ona; yine Çalap!

Va'de yetip öleceğiz, ol sineye varacağız,
Zebânîler geliceğiz, sen inâyet eyle Çalap


 

Dervişlik der ki bana,
Sen derviş olamazsın!
Gel ne deyeyim sana,
Sen derviş olamazsın!

Derviş bağrı taş gerek,
Gözü dolu yaş gerek,
Koyundan yavaş gerek,
Sen derviş olamazsın!

Döğene elsiz gerek,
Söğene dilsiz gerek,
Derviş gönülsüz gerek,
Sen derviş olamazsın!

Dilin ile şakırsın,
Çok ma'niler okursun,
Vara yoğa kakırsın,
Sen derviş olamazsın!

Doğruya varmayınca
Mürşide yetmeyince
Hak nasip etmeyince
Sen derviş olamazsın!


 

N'etti bu Yunus n'etti, bir doğru yola gitti,
Pirler eteğin tuttu, Allah görelim neyler?


 

Âşık kişi miskin gerek, yol içinde teslim gerek
Kim ni'iderse boyun bura, çâre yok gönül yıkmaya


 

Bu dünyada bir tek şeye
Yanar gönlüm göynür özüm,
Yiğit iken ölenlere
Gök ekini biçmiş gibi.


 

Elleridir kınalı, hem karavaşları tapulu
Kargı gibi uzun boylu, gül yüzlü hatunlar yatar

El bağlamıştır kamusu, Hak Çalap'tandır umusu
Nöker'li kızdır kimisi, alınmadık çoklar yatar.


 

Hey benim ömrüm kuşu, kande varasın bir gün
Ecel avlayı yorur, ele giresin bir gün.

Gele göğsüne kona, tenin tutuşa yana,
Bir kadeh şerbet suna, içe kanasın bir gün

Görmeye gelenleri, hâl, hatır soranları
Sevgili yârenleri görmez olasın bir gün


 

İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir,
Sen kendini bilmezsin, ya nice okumaktır?

Dört kitabın mânâsı bellidir bir Elif'te,
Sen, elif dersin Hoca mânâsı ne demektir?

Yunus Emre der hoca, gerekse var bin hacca,
Hepisinden iyice, bir gönüle girmektir.


 

Bir korku düştü canıma, acep n'ola benim hâlim?
Derman olmaz ise bana, acep n'ola benim hâlim?

Canım tenimden üzüle, gitmek yararı düzüle,
Bu suret nakışı bozula, acep n'ola benim hâlim?

Dünya donların soyıcak, yuyucu tenim yuyıcak
İletip kabre koyıcak, acep n'ola benim hâlim?

Eller gidip, ben kalıcak, sinde yalnız olacak
Münkirle Nekir gelicek, acep n'ola benim hâlim?

Ne ayak tuta, ne elim, ne aklım kala, ne bilim
Cevap vermez ise dilim, acep n'ola benim hâlim?

Mezarda duru gelicek, Hak terazi kurulacak,
Amelimiz görülicek, acep n'ola benim hâlim?

Miskin Yunus eydür sözü, kan yaş ile dolu gözü
Dergahına tutar yüzü, acep n'ola benim hâlim?


 

Hakk'ı bulmak isteyenler, eylesin nefsini derviş,
Çalap bize mürşit vermiş, derviş olabilsem derviş.

Nefs yolundan geçemezsin aşk şarabın içemezsin,
Gönlün kara açamazsın, derviş olabilsem derviş.

Hakk'a yakın olam mı ki, rahmetine dalam mı ki,
Eremeden ölem mi ki, derviş olabilsem derviş.

Bir acâip sevda düştü, gönlüm karar kılmaz benim,
Bildim işim cümle hatâ, derviş olabilsem derviş.


 

Dolap niçin inilersin?
Derdim vardır inilerim
Ben Mevlâ'ya âşık oldum,
Onun için inilerim.

Benim adım dertli dolap
Suyum akar yalap yalap
Böyle emreylemiş Çalap,
Derdim vardır inilerim.

Beni bir dağda buldular,
Kolum, kanadım yoldular,
Dolaba lâyık gördüler
Derdir vardır, inilerim.

Ben bir dağın ağacıyım,
Ne tatlıyım ne acıyım.
Ben Mevlâ'ya duacıyım,
Derdim vardır, inilerim.

Dağdan kestiler hezenim.
Bozuldu türlü düzenim.
Ben bir usanmaz ozanım,
Derdim vardır, inilerim.

Dülgerler beni yondu,
Her âzam yerine kondu.
Bu iniltim Hak'dan geldi,
Derdim vardır, inilerim.

Suyum alçaktan çekerim,
Dönüp yükseğe dökerim,
Görün ben neler çekerim,
Derdim vardır, inilerim.

Yunus bunda gelen gülmez,
Kişi muradına ermez,
Bu fanide kimse kalmaz,
Derdim vardır, inilerim.


 

Ezân okur müezzin çağırır Allah adın,
Yıkma dinin bünyâdın dur erte namazına.

Ağar pervâze kuşlar, tesbih okur ağaçlar,
Himmet alan kardeşler, dur erte namazına.

Namâzı kıl zikr eyle, elin götür şükr eyle,
Öleceğin fikreyle dur erte namâzına.


 

Çıktım erik dalına
Anda yedim üzümü
Bostan ıssı kakıyıp
Der ne yersin kozumu

Uğruluk yaptı bana
Bühtan eyledim ona
Çerçi de geldi aydır
Hani aldın gözgünü

Kerpiç koydum kazana
Poyraz ile kaynattım
Nedir diye sorana
Bandım verdim özünü

İplik verdim cullaha
Sarıp yumak etmemiş
Becid becid ısmarlar
Gelsin alsın bezini

Bir serçenin kanadın
Kırk katıra yüklettim
Çift dahi çekemedi
Şöyle kaldı kazını

Bir sinek bir kartalı
Salladı vurdu yere
Yalan değil gerçektir
Ben de gördüm tozunu

Bir küt ile güreştim
Elsiz ayağım aldı
Güreşip basamadım
Gövündürdü özümü

Kafdağı'ndan bir taşı
Şöyle attılar bana
Öylelik yola düştü
Bozayazdı yüzümü

Balık kavağa çıkmış
Zift turşusun yemeğe
Leylek koduk doğurmuş
Baka şunun sözünü

Gözsüze fısıldadım
Sağır sözüm işitmiş
Dilsiz çağırıp söyler
Dilimdeki sözümü

Bir öküz boğazladım
Kakladım sere kodum
Öküz ıssı geldi der
Boğazladım kazımı

Bundan da kurtulmadım
Nideyim bilemedim
Bir çerçi de geldi der
Kanı aldın gözgümü

Tosbağaya sataştım
Gözsüz sepek yoldaşı
Sordum sefer nereye
Kayseri'ye âzimi

Yunus bir söz söylemiş
Hiçbir söze benzemez
Münafıklar elinden
Örter mâ'nâ yüzünü

 

Dost, gönlümü yağmaladı, n'olsa gerek şimden geri?
Derdi bıraktı cânımı, yansa gerek şimden geri.

Derdinle cânım yanar ömür geçer devran döner
Gün geldikçe benzin solar, solsa gerek şimden geri.

Bu ne acaip ser-güzeş çıkardı bağrımızdan baş,
Gözlerimden kan ile yaş aksa gerek şimden geri.

Evliyâdur Hak'ın sırrı, alnındaki Allah nuru,
Onu seven âh hu zârı kılsa gerek şimden geri.

Sen hocasın, ben bir kulam ebedî kullukta kalam,
Bu sözümü cümle âlem bilse gerek şimden geri.

Fenâ sarayından göçüp bekâ sarayına geçip,
Aşkın şarâbından içip kansa gerek şimden geri.

Görün ki Yunus n'itdi varuban Hazret'e gitti,
Katredir, ummâna yitdi dolsa gerek şimden geri.


 

Cân ne imiş Dost yoluna âşık anı terketmeye,
Bu cân ile bin cân alır, cânın Hakk'a veren kişi.

Cânını şükrâne vere, yüzın ayaklara süre,
Erenler gönlüne gire Hak'dan haber soran kişi.

Şol kim sorar Dost kandadır, kanda derisen ondadır
Mâ'şûk ile seyrândadur gerçek âşık olan kişi.

Miskin Yunus sabreylegil bu dünyânın zahmetine.
Dürlü cefâya katlanır, Sen Sultân'a eren kişi.


 

Hem cânlar ona perde, ol nûr içinde nûrda,
Aşk onda kadîm durur cânlara ayrılmazdan

Evvel Âdem yarattı sonra peygamberleri,
Âhir Muhammet nûru balkıdı içimizden.

Âlimler bunu bilmez, değme akl ona ermez,
Hidâyettir Yunus'a keşf oldu hocamızdan.


 

Keleci bilen kişinün yüzünü ağ ede bir söz,
Sözü pişirip diyenin işini sağ ede bir söz.

Söz ola kese savaşı, söz ola bitire başı,
Söz ola ağılı aşı bal ile yağ ede bir söz.


 

Dağlar ile taşlar ile çağırayım Mevlâm seni,
Seherlerde kuşlar ile çağırayım Mevlâm Seni.

Su dibinde mâhi ile, sahralarda ahû ile;
Abdal olup "Ya Hû" ile çağırayım Mevlâm Seni.

Gök yüzünde İsâ ile, Tûr dağında Mûsa ile,
Elindeki asâ ile, çağırayım Mevlâm Seni.

Derdi pek çok Eyyüb ile, gözü yaşlı Yakub ile,
Ol Muhammet mahbûb ile çağırayım Mevlâm Seni.

Hamd-ü şükrullah ile, vasf-ı külhüvallah ile,
Daimâ zikrullah ile çağırayım Mevlâm Seni.

Bilmişim dünya hâlini, terk ettim kıyl ü kalini,
Baş açık, ayak yalını, çağırayım Mevlâm Seni.

Yunus okur diller ile, ol kumru bülbüller ile
Hakk'ı seven kullar ile, çağırayım Mevlâm Seni.


 

Hacet değil âşıklara Tûr'da münâcat eylemek
Ben kandasam Dost ondadır, herbir yeri Tûr eyleyem.


 

Ey aşk eri, aç gözünü, yir yüzüne kılgıl nazar
Gör bu lâtif çiçekleri bezenüben Hakk'a gider.

Bunlar yazın bezenüben, Dost'dan yana uzanuban
Bir sor ahı bunlara sen, kancarudur azm-i sefer?

Her bir çiçek bin nâzıla öğer Hakk'ı niyâzıla
Her murgu hoş âvâzıla ol Pâdişâh'ı zikreder.

Öğer O'nun kâdirliğin her bir işe hâzırlığın,
İlla ömür kâsırlığın anıcağız rengi döner.

Rengi döner günden güne, toprağa dökülür gine
İbret durur anlayana bu ibreti ârif duyar.


 

Ben ayımı yerde gördüm, ne isterim gök yüzünde
Benim yüzüm yirde gerek bana rahmet yerden yağar


 

Bu dervişlik durağı bir acâip duraktır
Derviş olan kişiye evvel dirlik gerektir

Çün onda dirlik ola Hakk'ıyla birlik ola
Varlığı elden koyup ona dirlik gerektir

Kulluk eyle Eren'e şarktan garbı görene,
Senden haber sorana, key miskinlik gerektir.

Miskin olugör bari, benlikten ırak yürü,
Gönlünden benlik olan dervişlikten ıraktır.

Hak, ere benim didi, varlığın erde kodu,
Erenlerin himmeti yerden göğe direktir.

Bu dervişlik beratın okumadı müftüler,
Kim ne biliseler bunu, bir acaip varaktır.

Ey Yunus ârif isen, anladım bildim deme,
Tut miskinlik eteğin, ahir sana gerektir.


 

Ey yârânlar ey kardaşlar görün beni n'itdim ahı,
Ere erdim, eri buldum, er eteğin tutdum ahı..

Cânım bir gözsüz cânıdı içi dolu sen ben idi,
Tutdum miskinlik eteğin ben menzile yetdim ahı.

Anladım kendi hâlimi gözledim doğru yolumu,
Tuttum ulular eteğin Hazret'e ben yetdüm ahı.

Giderdim gönlümden kîni, kîn tutanın yoktur dîni
Ey yârânlar ben bu sözü, uludan işitdim ahı

Âşıksan miskîn Yunus, Hazret'e tutgıl yüzüni,
Anlayana gevher durur söz, sarrâfa satdım ahı.


 

Gözüm Seni görmek için, elim Sana ermek için,
Bugün cânum yolda koyam, yarın Seni bulmak için.

Bugün cânım yolda koyam, yarın ivâzın veresin,
Arz eyleme uçmağını', hiç arzum yok uçmak içün.

Bana uçmak neme gerek, hergiz gönlüm ona bakmaz
İş bu benüm zârılığım değil ahı bir bağ için.

Uçmak uçmağım dediğin mü'minleri yeltediğin,
Bir evile bir kaç Hûri hevesüm yok kuçmak için.

Bunda dahı verdin bize oğul u kız çift ü helâl,
Andan dahı geçti arzûm, benim âhım Dîdâr için.

Sôfulara vir Sen onu bana Seni gerek Seni,
Ben niçe terk edem Seni, şol bir ev ü çardak için

Yunus hasret durur sana hasretini göster ona,
İşin zulüm değil ise dâd' eylegil varmak içün.


 

Çalap nurdan yaratmış cânını Muhammed'in,
Âleme rahmet saçmış adını Muhammed'in.

Dostum demiş yaratmış hem onun kaydın yemiş,
Ümmetden yana koymuş yönünü Muhammed'in.

Muhammet bir denizdir âlemi tutup durur,
Yetmiş bindir peygamber gölünde Muhammed'in,

Dünya mâlın tutmamış, hiç emanet artmamış,
Terzi biçip dikmemiş donunu Muhammed'in.

Tanrı arslanı Ali sağında Muhammed'in,
Hasan ile Hüseyin solunda Muhammed'in.

Yılda yetmiş bin hâcı her biri niyyet eder,
Varır ziyâret eder nûrunu Muhammed'in.

Yûnus Emre'm aşklıdır, eksiklidir, miskindir,
Her kim yemez, mahrumdur honunu Muhammed'in.


 

Ol Dost bize gelmez ise, ben Dost'a geri varayım
Çeküben cevr ü cefâyı Dost'umun yüzün göreyim.

Sermâyemiz bir cân idi, onu dahi aldı bu aşk
Ne sermâye var ne dükkân, pazara neye varayım?

Kurulmuş dükkân u pazar, Dost içine girmiş gezer
Günahım çok, gönlüm sizer, ben Dost'a çok yalvarayım

Gönlüm aydur; "Dost benimdir" gözüm aydur "Dost benimdir"
Gönlüm aydur göze; "Sabr et, bir dem haberin vereyim."

Hak nazar kıldığı cana, bir göz ile bakmak gerek,
Ona ki Hak nazar kıldı, ben onu nice yereyim?

Tapduk aydur; bu Yunus'a bu aşk, Hak'a erse gerek
Kamulardan Ol yücedir, ben O'na niçe ereyim?


 

Âşık mı diyem ben ona, Tanrı'nın uçmağını seve,
Uçmak dahi tuzak imiş mümin canları tutmaya!


 

Tutulmadı Yunus canı, geçti tamudan uçmaktan
Yola düşüp Dost'a gider, yine aslın ulaşmaya..


 

İlâhi bir aşk ver bana, ben benliğim bilmeyeyim,
Yavu kılayım ben beni, isteyüben bulmayayım.

Şöyle hayrân eyle beni, bilmeyeyim dün ü günü
İsteyeyim daim Seni, ayruk nakşa bakmayayım.

Al gider benden benliği, doldur içime Senliği,
Bunda iken öldür beni, varıp anda ölmeyeyim.

Uş yürürem yana yana ciğerim gark oldu kana
Aşkın bir ok vurdu câna, niçe zâri' kılmayayım?

Ko ben yanayım tüteyim Dost bahçesinde yiteyim
Bir gül olayım biteyim, açıluban solmayayım.

Aşktır bu derdin dermânı aşk yoluna verdim cânı
Miskin Yunus der, "Ya Ganî, bir dem aşksız kalmayayım".


 

Yetmiş iki millete bir göz ile bakmayan,
Halka müderris olsa, hakikatte asidir.


 

Bir Sâki'den içtik şarap arştan yüce meyhânesi,
Ol Sâki'nin mestleriyiz, cânlar O'nun peymânesi.

Bir meclistir meclisimiz, onda ciğer kebab olur,
Bir şem'adır onda yanar ay u güneş pervânesi.

Ol şem'a karşı yananın külli vücûdu nûr olur,
Ol od bu oda benzemez, hiç belirmez zebânesi

Bizim meclis mestlerinin demleri Ene'l-Hakk olur
Bin Halâc-ı Mansûr gibi en kemine dîvânesi.

Aşk şarâbın içenlere gel bir nazar eyleyigör,
Bunca yıldır nice döner ol meclisin piyâlesi.

Yunus bu sözlerin senin manâ durur bilenlere,
Âkil kâmil olan kişi, bu manâya inanası.


 

Güzellik birdir!
Eğer sen aynaları çoğaltırsan,
O da çoğalır...


 

Benim gönlüm gözüm aşktan doludur,
Dilim söyler Yâr'i yüzüm suludur.

Öd ağacı gibi yanar vücudum,
Tütünüm göklere seher yelidir.

Senin aşkın deniz, ben bir balıcak
Balık sudan çıka, hemen ölüdür.

Okurum Şâh'ımı kendi dilimce
Şâh'ım aydur bana, her-dem geli dur.

Seni sevenlerin olur mu aklı,
Bir dem uslu ise, bir dem delidir.

Yunus sen, Tapduk'a kılgıl dualar,
Âşıklar meydanı arştan uludur..


 

İlahî bir aşk ver bana, ben benliğim bilmeyeyim.
Yavu kılayım bne beni, isteyüben bulmayayım..

Şöyle hayrân eyle beni, bilmeyeyim dünü günü
İsteyeyim daim seni ayruk nakşa bakmayayım.

Al gider benden benliği, doldur içime Senliği,
Bunda iken öldür beni, varıp anda ölmeyeyim.

Söyler isem gelmez dile kim söğe bana kim güle,
Bari yanayım dert ile, hâlim dile gelmeyeyim.

Uş yürürem yana yana, ciğerim gark oldu kana,
Aşkın bir ok vurdu câna, niçe zari kılmayayım

Ko ben yanayım tüteyim, Dost bahçesinde yiteyim
Bir gül olayım biteyim, açıluban solmayayım.

Mansûrlayın dâra beni, şöyle ayan göster Seni.
Kurban kılayım bu cânı, aşka münkir olmayayım.

Aşktır bu derdin dermânı, aşk yoluna verdim cânı,
Miskin Yunus der ya Ganî, bir dem aşksız kalmayayım.


 

Sensin bu gözümde gören, sensin dilimde söyleyen,
Sensin beni var eyleyen sensin hemin, önden sona.

Sen kim dedin Yâ Yarab bana, "Ben yakınım senden sana"
Çün yakınsın benden bana, görklü yüzün göster bana.


 

Aşkın aldı benden beni, bana Seni gerek Seni,
Ben yanarım düni güni, bana Seni gerek Seni.

Ne varlığıa sevinirim ne yokluğa yerinirim,
Aşkın ile avunurum, bana Seni gerek Seni.

Aşkın âşıklar öldürür, aşk denizine daldırır,
Tecelliyile doldurur, bana Seni gerek Seni.

Aşkın zencîrini üzem, deli olam dağa düşem,
Sensin dün ü gün endişem, bana Seni gerek Seni.

Eğer beni öldüreler külüm göğre savuralar
Toprağım anda çağıra, bana Seni gerek Seni.

Ne tamuda yer eğledim, ne uçmakda köşk bağladım
Senin için çok ağladım, bana Seni gerek Seni.

Cennet cennet dedikleri bir ev ile bir kaç hûrî
İsteyene vergil onu, bana Seni gerek Seni.

Yûnus çağırırlar adım, gün geçtikçe artar odum
İki cihanda maksûdum, bana Seni gerek Seni.


 

Sen sende iken menzil alınmaz,
Bahri olmadan gevher bulunmaz.

Er açtı yolu, ayan eyledi,
Dolunay doğdu, hergiz dolunmaz!

Er mânâsından almayan câhil,
Taştandır bağrı hergiz delinmez.

Er urdu yâre, zahmi belirmez,
Var! Bu yâreme, merhem bulunmaz.

Mağripten maşrik erin gözüne
Ayan görüne perde olunmaz.

Ko ikiliği, gel birliğe yet
Bir olan canlar ayrı dölenmez.

Yunus, ver canını Hak yoluna.
Can vermeyince canan bulunmaz..


 

Ey dün ü gün Hak isteyen, bilmez misin Hak kandadır,
Her kandasan onda hazır, kanda bakarsan andadır.

İstemegil Hak'ı ırak, gönüldedir Hak'a durak.
Sen, senliğin elden bırak, tenden içeri candadır.


 

Aşksızlara verme öğüt, öğüdünden alır değil
Aşksız âdem hayvan olur, hayvan öğüt bilir değil.


 

Aşkın odu ciğerimi yaka geldi yaka gider.
Garip başım bu sevdayı çeke geldi, çeke gider.

Kâr etti firak cânıma, âşık oldum cânânıma
Aşk zencirin dost boynuma taka geldi, taka gider.

Bülbül eder âh ü figan, hasretile yandı bu can
Benim gönülcüğüm her ân, çıka geldi, çıka gider.

Yunus söyler bu sözleri, efgân eder bülbülleri,
Dost bahçesinin gülleri, koka geldi, koka gider.


 

Kötüdür yoksulluktan nicelerin varlığı
Bunca varlık var iken gitmez gönül darlığı.


 

Taştın yine deli gönül, sular gibi çağlar mısın?
Aktın yine kanlı yaşım yollarımı bağlar mısın?

N'idem elim ermez yâre, bulunmaz derdime çâre,
Oldum ilimden âvâre, beni bunda eğler misin?

Yavu kıldım ben yoldaşı, onulmaz bağrımın başı
Gözlerimin kanlı yaşı, ırmak olup çağlar mısın?

Ben toprak oldum yoluna sen aşırı gözetirsin,
Şu karşıma göğüs gerip taş bağırlı dağlar mısın?

Harâmi gibi yoluma arkuru inen karlı dağ,
Ben yârimden ayrı düştüm, sen yolumu bağlar mısın?

Karlı dağların başında, salkım salkım olan bulut,
Saçın çözüp benim için yaşın yaşın ağlar mısın?

Esirdi Yunus'un cânı, yoldayım, illerim kanı?
Yunus düşte gördü seni sayru mısın, sağlar mısın?


 

Sana ibret gerek ise, gel göresin bu sinleri
Ger taş isen, eriyesin, bakıp görücek bunları.

Şunlar ki çoktur malları, gör nice oldu halları
Son ucu bir gömlek imiş, onun da yoktur yenleri.

Hani mülke benim deyen, köşk ü sarâyı beğenmeyen
Şimdi bir evde yaturlar, taşlar olmuş üstünleri.

Hani ol şirin sözlüler, hani ol güneş yüzlüler,
Şöyle gâlib olmuş bunlar, hiç belirmez nişanları.

Bunları vir vakt beyler idi, kapıcılar korlar idi
Gel imdi gör, bilmeyesin bey hangidir ya kulları.

Ne kapı vardır giresi, ne yemek vardır yiyesi,
Ne ışık vardır göresi, dün olmuştur gündüzleri.


 

Bu dünyaya gelen kişi, âhir yine gitse gerek
Misâfirdir, vatanına birgün gitse gerek


 

Gönlüm düştü bu sevdaya,
Gel gör beni aşk neyledi!
Başımı verdim kavgaya,
Gel gör beni aşk neyledi!

Ben yürürüm yana yana,
Aşk boyadı beni kana,
Ne âkilim ne divane,
Gel gör beni aşk neyledi!

Mecnun oluben yürürüm,
Dostu düşümde görürüm,
Uyanır melûl olurum,
Gel gör beni aşk neyledi!

Aşkın beni mest eyledi,
Aldı gönlüm, hast'eyledi,
Öldürmeye kast eyledi,
Gel gör beni aşk neyledi!

Gâh eserim yeller gibi
Gâh tozarım yollar gibi,
Gâh akarım seller gibi,
Gel gör beni aşk neyledi!


 

Yâr yüregim yâr, görki neler var,
Bu halk içinde bize güler var!

Ko gülsün, Hak bizim olsun
Gâfil ne bilir, Hak'ı sever var.

Bu yol uzaktır, menzili çoktur,
Geçidi yoktur derin sular var.

Girdik bu yola aşk ile bile,
Gurbetlik, ile bizi salar var.


 

Severim ben Seni candan içeri,
Yolum vardır bu erkândan içeri.

Şeriat, tarikat yoldur varana,
Hakikat meyvası ondan içeri.

Dinin terk edenin küfürdür işi,
Ol ne küfürdür, imandan içeri.

Beni bende demen, bende değilim,
Bir Ben vardır bende, benden içeri.

Beni benden Alan'a ermez elim,
Kim kadem basa Sultan'dan içeri.

Tecelliden nasip erdi kimine,
Kiminin maksudu bundan içeri.

Miskin Yunus gözü tuş oldu Sana,
Kapıda bir kuldur, Sultan'dan içeri.


 

Görmez misin sen arıyı, her bir çiçekten bal eder
Sinek ile pervânenin yuvasında bal olmaya


 

Âşık olan kişiler deli olagen olur;
Aşk nedir bilmeyenler, ona gülegen olur.

Sakın gülme sen ona, iyi değildir sana,
Kişi neye gülerse, başa gelegen olur.


 

Bu cihâna gelmeden Mâşuk ile bir idim,
Kul huva'llah sıfatlı bir bî-nişân idim.

Ol dem ki dirlik idi, Hakk ile birlik idi,
Ol pâyânsız devirde ne Mûsâ ne Tûr idim.

Bile idim Hazret'e ol bî kıyas Kudret'te
Ne şerikim' var idi, ne kimseye yâr idim.

Yer gök yaratılmadan, Kâlû belâ denmeden,
Levh-kalem çalınmadan Mirâc'a kâdir idim.

Nice kez geldim gittim, delim sûret yarattım,
Bu şimdiki devrede Yunus'a aldar idim.


 

Elif okuduk ötürü
Pazar eyledik götürü
Yaratılanı hoş gördük
Yaratan'dan ötürü...


 

Âşık aşkın yükün çeker, yücelerden yüce çıkar
Aşk yükünü şöyle bil ki; çekmedi yüce dağlar.


 

Acep şu yerde var m'ola şöyle garîp bencileyin,
Bağrı başlı gözü yaşlı şöyle garîp bencileyin?

Kimseler garîp olmasın, hasret oduna yanmasın,
Hocam kimseler olmasın şöyle garip bencileyin.

Söyler dilim ağlar gözüm, garîplere göynür özüm,
Meğer ki gökte yıldızım, şöyle garîp bencileyin.

Niçe bu derdile yanam, ecel ere birgün ölem,
Meğer ki sinimde bulam, şöyle garîp bencileyin.

Hey Emre'm Yunus bî-çâre, bulunmaz derdine çâre,
Var imdi gez şârdan şâra, şöyle garîp bencileyin.


 

Tapduk'un tapusunda, kul olduk kapısında,
Yunus miskin çiğ idik, piştik elhamdülillah.




Bu sayfa 01 Ocak 2024 itibariyle 140 kez incelenmiş/okunmuştur.