Söz(cük)leri/ni ve tutumu/nu değiştir... Dünya/n değişsin!

Bu nedir? | Nasıl kullanılır? | Nasıl okumalı/anlamalı? | Sıkça Sorulan Sorular | Yenilikler | İletişim

TA... ~ TU...
İLE BAŞLAYAN SÖZCÜKLERDE

KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!

(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)



TA... ile başlayan FaRkLaR...

- TA'VÎZ[Ar. < İYÂZ] ile TA'VÎZ[Ar. < İVÂZ | çoğ. TA'VÎZÂT]

( Nazara ve başka kötülüklere karşı takılan muska. İLE Bedel verme, karşılık olarak bir şey verme/verilme. | [kimya] Bir cismin, bir başkası yerine geçmesi. )


- TA'YÎN[Ar. < AYN] ile TAHÎN[Ar.]

( Ayırma, belirli etme. | Bir memuriyete koyma. | Tayın, asker ekmeği. | Erzak. İLE Öğütülmüş tahıl. | Darı unu. | Şekerle karıştırılarak helvası yapılan öğütülmüş susam. )


- TA'ZÎR[Ar. < ÖZR | çoğ. TA'ZÎRÂT] ile TA'ZÎR[Ar. çoğ. TA'ZÎRÂT]

( Esassız özür bildirme, vesile ve bahane arama. İLE Azarlama. | Suçluyu suçuna göre sözle azarlama. )


- TÂ[Ar.] ile TÂ'[Ar.] ile TÂ[Ar.] ile TÂ[Ar.] ile TI[Ar.]

( Eski Türkçe'deki "te" ve "tı" harflerinin Arapça'daki adı. İLE "tı" harfinin bir adı. İLE Kat, büklüm. İLE Kadar, dek, değin. İLE Osmanlı abecesinin 19. harfi olup ebced hesabında, 9 sayısının karşılığıdır. T harfini karşılar. )


- TA ile Ta ile Th ile Ti ile Tl ile Tm/Tu ile TU/TÜ/TÜH

( Dek, değin, kadar ya da beri gibi ilgeçlerle birlikte kullanılarak, bir eylemin, bir hareketin, bir yerin, bir şeyin başladığı ya da sona erdiği noktayı, zaman ve uzaklık bakımından abartmalı bir biçimde anlatır. İLE Tantal'ın simgesi. İLE Toryum'un simgesi. İLE Bir tören sırasında, askerleri biraraya toplamak, törenin başladığını bildirmek vb. amaçlarla çalınan borazanın çıkardığı ses. İLE Talyum'un simgesi. İLE Tulyum'un simgesi. İLE "Yazıklar olsun" anlamında kullanılır. )


- TAAB ile TAB' ile TÂB[Fars.] ile -TÂB[Fars.]

( Yorgunluk. | Sıkıntı, zahmet, eziyet, meşakkat. | Sinirlerin zayıflığından dolayı kaslarda ve çeşitli yerlerde duyulan şiddetli sancı. | Tabiat, huy. | Damga, mühür basma. | Kitap basma. İLE Güç, kuvvet, tâkat. | Işık, parlaklık. | Harâret. | Tazelik. | Kıvrım, büklüm. | Sıkıntı, eziyet. | Öfke. | Kılıcın keskinliği. İLE "parlayan, parlatan, aydınlatan" anlamlarına gelerek birleşik sözcükler yapar. [ÂLEM-TÂB: Dünyayı aydınlatan.] )


- TAABBÜS[Ar.] ile TAABBÜS[Ar. çoğ. TAABBÜSÂT]

( Sayıklama ya da havadaki bir şeyi tutmaya çalışır gibi ellerini sallayarak hareket ettirme. İLE Yüz ekşitme, surat asma. )


- TAADDÜD[Ar.] ile TAAHHÜD[Ar. < AHD | çoğ. TAAHHÜDÂT]

( Birden çok olma, çoğalma, sayısı artma. İLE Üzerine alma, yapılması için söz verme. | Bir işin yapılması için resmî olarak sözleşme. | Postaya verilen bir şeyin yerine ulaşmasını sağlama. )


- TAALÎ/TEÂLÎ[Ar. < ULÜVV] ile TAALLÎ/TEÂLLÎ[Ar. < ULÜVV | çoğ. TEALLÜYÂT]

( Yükselme, ululanma. İLE Yükselme, yüksek olma. )


- TAAM" değil TAMAM


- TAAMMÜD[Ar. < AMD] ile TAANNÜD[Ar. < İNÂD | çoğ. TAANNÜDÂT]

( Bir işi bilerek ve isteyerek yapma. İLE İnad etme, direnme, ayak direme. )


- TAAMMÜDEN değil/yerine/= TASARLAYIP/TASARLICA


- TAAMMÜT[Ar.] ile/<> TAAMMÜDEN

( Bir işi ya da suçu bile bile, tasarlayarak yapma. | İşlenecek bir suçun, daha önceden tasarlanması. İLE/<> Kasten. )


- TAAMMÜT değil/yerine/= TASARLAMA


- TAARRUS/TAARRÜS[Ar. çoğ. TAARRUSÂT] ile TAARRUZ[Ar. çoğ. TAARRUZÂT] ile TAÂRUZ/TEÂRUZ[Ar. < ARAZ | çoğ. TEÂRUZÂT]

( Kocanın, karısına sevgi göstermesi. İLE İlişme, sataşma, takılma. | Düşmana saldırma. İLE Birbirine zıt olma. )


- TAASSÎ[Ar. < İSYÂN] ile TAAŞŞÎ[Ar.]

( Ayaklanma, boyun eğmeme, isyân etme. İLE Akşam yemeği yeme. )


- TAASSUB ile TASALLUT

( Taassub, tasalluta dönüşmemelidir! )


- TAASSUB değil/yerine/>/>< TASAVVUF

( TASAVVUF: Taassubu yok eden neyse, o! )


- TÂAT[Ar.] ile TÂÂT[Ar. < TÂAT]

( Allah'ın emirlerini yerine getirme, ibâdet. İLE İbâdetler. )


- TAATTUL[Ar.] ile TAATTUR[Ar. < ITR]

( İşsiz kalma, işlemez olma. İLE Güzel kokular sürünme. )


- TAAZZÜL[Ar. < AZL] ile TAAZZÜR[Ar. < ÖZR]

( Bir tarafa çekilme. | İşten çekilme. | Ehl-i sünnet'ten Vâsıl b. Atâ'nın kurduğu mu'tezile mezhebi. | Takımdan ayrılma. İLE Özür bildirme. | Güçleşme, güç olma, olanak bulunmama. )


- tab.[Lat. < TABELLA, TABLETTA] değil/yerine/= TABLET


- TAB'AN[Ar. < TAB] ile TÂBÂN[Fars.] ile TABAN[Tr.][>< TAVAN}[Ar.]

( Doğal/tabiî olarak, kendiliğinden. İLE Işıklı, parlak. İLE Ayağın alt yüzü, aya. | Üstü kapalı bir yerin gezinilen, ayakla basılan yüzü, tavan karşıtı. | Ayakkabının alt bölümü. | Kaide. | Bir şeyin en alt bölümü. | Değerlendirmede en alt derece. | Bir toplumu, bir kuruluşu oluşturan, yönetime katılmadan etkili olan kitle. | Temel. | Bir ırmağın en derin olan orta yeri. | Dikey duran direk, çubuk, seren vb.nin alt bölümü. | Bir cismin ya da bir biçimin yüksekliğini ölçmek için aşağıdan yukarıya doğru başlama noktası olarak alınan yüzey ya da çizgi, kaide. | Üslü sayılarda kuvveti alınan sayı. | Tarlanın düz ve verimli kesimi. | Kılıç vb. yapımında kullanılan iyi cins demir. )

( AS NATURE vs. BRIGHT vs. BASE )


- TÂBE[Ar. < TAYYİB] ile TÂBE[Fars.] ile TÂ-BE[Fars.]

( "İyi ve temiz olsun" anlamınadır. İLE "-e kadar" anlamına gelerek sözcüklerin başına getirilir. [TÂ-BE-SABAH: Sabaha kadar. | TÂ-BE-KEY: Ne zamana kadar, niceye dek.] İLE Tava. | Geniş, düz yüzlü tuğla. )


- TAB-HÂNE[Ar., Fars.] ile TABH-HÂNE[Ar., Fars.] ile TÂB-HÂNE[Ar.]

( Matbaa. İLE Mutfak. | Lokanta. İLE Ocak ya da soba ile ısıtılan kışlık yer, çiçek sobası. | Nekahethâne.[DÂR-ÜŞ-ŞİFÂ] )


- TÂBİ'[Ar. < TEB | çoğ. TÂBİÎN, TÂBİÛN, TEBEA, TEVÂBİ'] ile TÂBİ'[Ar. < TAB] ile TABÎÎ[Ar.] ile TABHÎ[Ar.]

( Birinin ardı sıra giden, ona uyan. | Boyun eğen, bağlı kalan, birinin emri altında bulunan. | [Ar. dilb.] Kendinden önceki sözcüğe göre hareke alan sözcük. | Hz. Muhammed'i görmüş olanları(eshâbı) görüp kendinden hadîs dinlemiş olan. İLE Kitap basan/bastıran. | Matbaacı, düzenleyici(editör). İLE Doğayla/tabîatle ilgili. | Doğa gereği/îcâbı olan. | Olağan, alışılmış, her zamanki gibi. İLE Pişirmekle/pişirilmekle ilgili. )


- TÂBİ'[< TEB] ile TÂBİ'[< TAB]

( Birinin arkası sıra giden, ona uyan; Boyun eğen, bağlı kalan; birinin emri altında bulunan. İLE Kitap basan/bastıran; Matbaacı. )


- TÂBİ ile/değil TABİÎ


- TÂBİ'[Ar.] ile TÂLÎ[Ar.]


- "TABİÎ Kİ DE" değil TABİÎ Kİ


- TABİİ ile TÂ


- TABİ(İ) ile TÂBİ ile TÂBİ

( Elbette; Doğal(/doğal olarak). İLE Bağımlı. İLE Basıcı. | Yayımcı. )


- TABİÎYYUN ile/ve TALİMÎYYUN

( Aristotelesciler. İLE/VE Platoncular. )


- TABİL[Ar. çoğ. TEVÂBİL] ile TA'BÎR[Ar. < UBUR | çoğ. TA'BÎRÂT]

( Nane, biber, tarçın, karanfil gibi baharatlar. İLE Anlatma, ifade. | Bir anlamı olan söz. | Deyim. | Terim. | Rüya yorma. [HÜSN-İ TABÎR: Edep ve terbiye içinde anlatma.] )


- TABLA ile/<> TABLAKÂR

( Satıcı vb.nin kullandığı tahtadan tepsi. | Soba, mangal vb. şeylerin altına konulan metalden ya da tahtadan yapılan tepsiye benzer altlık. | Bir şeyin düz ve geniş bölümü. | Ağaçtan ya da ağaç ürünlerinden hazırlanmış, büyük yüzeyli düzgün parça. | Genellikle Hindistan, Pakistan'da kullanılan, darbukaya benzer bir çalgı türü. | Denizcilikte, makaraların yüzlerini oluşturan dış bölümleri. İLE/<> Tablacı. | Büyük konaklarda mutfaktan yemek tablalarını götürüp getiren görevli. )


- TABU[Fr. < TABOU] ile/ve/<> TAPU

( Kutsal sayılan bazı insanlara, hayvanlara, nesnelere dokunulmasını, kullanılmasını yasaklayan, aksi yapıldığında zararı dokunacağı düşünülen dinî inanç. | Tekinsiz. | Yasaklanarak korunan [nesne, sözcük, davranış] İLE Bir taşınmazın üstündeki mülkiyet hakkını gösteren belge. | Tapu işlerinin yürütüldüğü kuruluş. )


- TABULA RASA ile ...

( BOŞ LEVHA )


- TAC KAPI değil TÂK(ZAFER) KAPI

( ... DEĞİL Bayram gibi özel kutlamalarda kullanılan kapı. Orta kapı. Devlet erkânının kullandığı kapı. )


- TAÇ[Ar. < TÂC] ile TAÇ[İng. TOUCH]

( Soyluluk, iktidar, güç ya da hükümdarlık simgesi olarak başa giyilen, değerli taşlarla süslü başlık. | Gelinlerin başlarına takılan süs. | Genellikle göz düzeyinden yüksek mobilyaların üstlerindeki kabartmalı, oymalı, süslü bölüm. | Çiçeğin dıştan ikinci halkasında bulunan yaprakların hepsi. | Bazı tarikatlarda, şeyhlerin giydikleri başlık. İLE [futbol] Yan, dokunma. )


- TÂC ile TÂC-I ŞERÎF

( Meşâyihin giydikleri. Kavuk. İLE TERK-İ DÜNYA > TERK-İ UKBÂ > TERK-İ HESTÎ > TERK-İ TERK )


- TAÇ ile/ve/<> TAÇYAPRAĞI

( ... İLE/VE/<> Tâcı oluşturan yaprakçıklardan her biri. )


- TÂCİL ile TÂCİR

( Hızlandırma, çabuklaştırma, tezleştirme. İLE Ticaretle uğraşan kişi. )


- TÂCİZ ile/değil TAVIR


- TAÇLI VİRÜS ile/ve/||/<>/< TAÇSIZ VİRÜS/LER

( Covid 19 İLE/VE/||/<>/< Yaşamımızdaki ve zihnimizdeki çoğu (olası) "sorun". )


- TADACCU'[Ar.] ile TADACCU[Ar. < DUCRET]

( Üşenme, gevşek davranma. İLE İç sıkılması, sıkıntı. )


- TÂDİLAT ile/ve TAMİRAT


- TADINI BİLMEK ile TADINI YAŞAMAK

( Deneyimlemiş olmak. İLE Deneyimin, zaman, zemin ve dengesini/dozunu doğru belirleyerek sürdürebilmek. )


- TADLANDIRMA/K ve/<> TAÇLANDIRMA/K


- TAFSÎL[Ar.] ile TAKSÎM[Ar.]


- TAFSİL ile TASNİF


- TAGVİYE[<> İGVÂ, çoğ. GAVÂYE] ile/değil TAKVİYE[< KUVVET]

( Baştan çıkarma, azdırma. İLE/DEĞİL Güçlendir(il)me. )


- TAHADDÜS[Ar. < HADS/HUDÛS] ile TAHADDÜŞ[Ar.]

( Sezgi. | Yok iken ortaya/meydana çıkma. İLE Tırmalanma. | Üzüntü duyma. )


- TAHÂDU'[Ar. < HUD'A] ile TAHADDU'/TAHAZZU'[Ar. < HUDÛ'/HUZÛ'] ile TAHADDUR[Ar. < HIDR/HIZR] ile TAHAZZUR[Ar. < HÂZIR] ile TAHADDÜR[Ar. < HADER] ile TAHADDÜR[Ar. < HADR] ile TAHAZZÜR[Ar. < HAZER] ile TAHATTUR[Ar. çoğ. TAHATTURÂT]

( Aldanmış gibi görünme. İLE Alçakgönüllülük gösterme. İLE Yeşilleşme, yeşil renk bağlama. İLE Hazır olma/bulunma. İLE Örtünmek, tesettür. | Uyuşma, uyuşturulma. İLE Yokuş aşağı inme. | Yukarıdan aşağı akıp gitme. İLE Sakınma, korunma, çekinme. İLE Anımsama, hatıra getirme/getirilme, unutulduktan sonra anımsanan şey. )


- TAHALLÎ[Ar. < HÂLÂVET/HULVÂN | çoğ. TAHALLİYÂT] ile TAHALLÎ[Ar. < HALÂ]

( Kendi kendini donatma, süsleme. İLE Boşalma, boş kalma. | Tenhaya çekilme, yalnız kalma. )


- TAHALLÜL ile/ve/> TAHAKKUK


- TAHALLÜL[< HALEL | çoğ. TAHALLÜLÂT] ile/değil/< TAHALLÜL[< HALL | çoğ. TAHALLÜLÂT]

( Bozulma, halel bulma. | Ekşime, sirkeleşme. | Araya girme. İLE Hallolma, parçaları birbirinden ayrılma. | [kimya] Ayrışma. )

( [ile] TAHALHUL[< HALHAL]: Ayağa bilezik/halhal takma. | Hava cereyânı olması. | Bir nesnenin, hacminin kabarıp şişmesi. )


- TAHAMMÜL[Ar. < HAML | çoğ. TAHAMMÜLÂT] ile TAHAMMÜR[Ar. < HAMR | çoğ. TAHAMMÜRÂT]

( Yüklenme, bir yükü üstüne alma. | Dayanma, katlanma. | Kaldırma. İLE Mayalanma, ekşime. )


- TAHAMMÜL ile TÂVİZ


- TAHAMMÜLÜN/ÜN:
"DÜŞÜKLÜĞÜ" ile/ve/<>/değil YETERSİZLİĞİ


- TAHAMMUS[Ar.] ile TAHAMMUZ[Ar. < HAZM | çoğ. TAHAMMUZÂT]

( Büzülme, büzülüp buruşma. İLE Ekşime, oksitlenme. )


- TAHÂNET[Ar.] ile TAHÂRET[Ar.]

( Değirmencilik. İLE Temizlik. | Temizlenme. )


- TAHARRÜS[Ar.] ile TAHARRÜZ[Ar.] ile TAHARRÜŞ[Ar. çoğ. TAHARRÜŞÂT]

( Çekinme, sakınma.[maddiyatta kullanılır] İLE Çekinme, sakınma.[maneviyatta kullanılır] İLE Tırmalanma, örselenme. )


- TAHAŞŞU'[Ar. < HUŞÛ] ile TAHAŞŞUB[Ar.]

( Alçakgönüllülük. İLE Odunlaşma. )


- TAHASSÜR[Ar.] ile TAHASSÜR[Ar. < HASRET | çoğ. TAHASSÜRÂT] ile TAHASSUL[Ar. < HUSÛL]

( Kanın pıhtılaşması.[TAHASSÜR-İ DEM] İLE Hasret çekme. | Çok istenilen ve ele geçirilemeyen şeye üzülme. İLE Sonuç olarak çıkma, hâsıl olma. | Ürüme, üretme. )


- TAHATTÜM[Ar. < HATM] ile TAHAŞŞUB[Ar. < HATEM]

( Gerekme, gerekli olma. İLE Yüzük takınma, hatem. | Âriflerin gönüllerine Allah'ın koyduğu işaret. )


- TAHAVVÜL[Ar. < HÂL] ile/ve/<> TAGAYYÜR[Ar. < GAYR]

( [değişim] Biçimde/sıfatta. İLE/VE/<> Öz'de/zât'ta. )


- TAHAVVÜL ile/ve TAHVÎL[< HAVL]

( Değişim. | Niteliksel hareket. İLE/VE Değiştirme, değiştirilme, çevirme, döndürme. | Borç senedi, aksiyon. )


- TAHAYYÜL[Ar. < HAYAL | çoğ. TAHAYYÜLÂT] ile TAHAYYÜR[Ar. < HAYRET | çoğ. TAHAYYÜRÂT]

( Hayale getirme, hayale dalma, hayalde canlandırma. İLE Hayran olma, hayrete düşme, şaşakalma, şaşırma. )



devamı için burayı tıklayınız...



TE... ile başlayan FaRkLaR...

- TE'KÎDEN[Ar.] ile TE'KÎDÎ[Ar.]

( Sağlamlaştırarak, te'kit yoluyla. İLE Te'kide ait, te'kit ile ilgili. )


- TE'LÎF[Ar.] ile TERTÎB[Ar.] ile TANZÎM[Ar.]


- TE[Ar.] ile TE[Ar.]

( Osmanlı abecesinin dördüncü harfi. | Ebced hesabında 400 sayısının karşılığıdır. İLE Kadar, dek, değin. )


- TEABBÜD ve TEDEBBÜR


- TEAMÜL ÇARKI ile/ve TEKÂMÜL ÇARKI

( [İnsandaki] Uzun Devran. İLE Kısa Devran. )

( Kişinin zuhur âlemine gelişine kadarki süre[ç]. İLE Kişinin mânâya dönüşüne kadarki süre[ç]. )


- TEARRÜF ile TEÂRÜF[< AREF] ile ...

( Bir şeyi araştırarak öğrenme. İLE Bir şeyin herkesçe bilinmesi. )


- TEÂSÜR[Ar.] ile TEÂSÜR[Ar. < ÜSR]

( Güzel geçinme, dirlik etme. İLE Bir şeyin güçleşmesi, güç olma. )


- TEBA'[Ar.] ile TEBAA[Ar. < TÂBİ]

( Uyma, tâbi olma. İLE Uyruk, bir devletin hükmü altında bulunan kişi/ler. )


- TEBÂDÜL[Ar. < BEDEL] ile TEBÂDÜR[Ar. < BÜDÛR | çoğ. TEBÂDÜRÂT]

( Birbirine bedel olma, birbirinin yerini tutma, değişme. İLE Ansızın akla gelme. | İki şairin birbirinden habersiz olarak aynı şiiri söylemesi. )


- TEBAHHUR[Ar. < BAHR] ile TEBAHHUR[Ar. < BUHÂR | çoğ. TEBAHHURÂT]

( Deryalanma, denizleşme. | Bir şeyin içine dalma ve pek derinine varma. | Bir ilimde derinleşme, uzmanlık kazanma. İLE Buğulanma, buğu haline girme. | Tütüslenme. )


- TEBÂR[Ar.] ile TEBÂR[Ar.]

( Yok olma, bitme. İLE Asıl, soy. )


- TEBÂRÜZ ile/ya da TEMÂYÜZ

( Belirme, görünme. İLE/YA DA Başkalarına göre üstün duruma gelme, sivrilme, seçkinleşme. )


- "TEBEDDÜN"[Ar.] ile/değil TECESSÜM[Ar.]

( "Bedenlenme". İLE/DEĞİL Boyut kazanma, cisimlenme. | Görünmeye başlama, belirme. | Göz önüne gelme, canlanma. )


- TEBEHHÜL[Ar.] ile TEBEHHÜR[Ar.]

( Okumak/tahsil için sıkıntı çekme. İLE Kısa ve sık soluk alma. )


- TEBELLÜL[Ar.] ile TEBELLÜR[Eski Türkçe < BİLLÛR]

( Islanma, nemlenme. İLE Billurlaşma. [Fr. CRISTALLISATION] )


- TEBERRU'[Ar. < BURÛ | çoğ. TEBERRUÂT] ile TEBERRÛ/TEBERRÂ[Ar. < BERÂ]

( Bağış, bağışlama. İLE Uzaklaşma, uzak durma, çekilme. | Sevmeyip yüz çevirme. [>< TEVELLÂ] )


- TEBESSÜL[Ar.] ile TEBESSÜR[Ar.]

( Yüz asma, somurtma, yüzünü ekşitme. İLE Sivilce çıkması. )


- TEBESSÜM :) ve/<> TEFEKKÜR ve/<> TEŞEKKÜR ve/<> TEZEKKÜR

( GÜLÜMSEME ve/<> DÜŞÜNME ve/<> KIVANÇ ve/<> ANMA/ANIMSAMA/TEKRAR )


- TEBEVVÜL-İ SÜKKER ile TEBEVVÜL-İ SÜKKERÎ ile TEBEVVÜL-İ ZÜLÂL ile TEBEVVÜL-ÜD-DEM

( Şekerin sidik yoluyla çıkması, şeker işeme. İLE Sidikte şeker bulunması. İLE Sidikte albümin bulunması. İLE Kan işeme, sidiğin kana karışarak kan zehirlenmesi. )


- TEBEZZÜL[Ar.] ile TEBEZZÜR[Ar.]

( Yarılma. İLE Sporlanma. )


- TEBHÎL[Ar. < BAHAL, BUHL] ile TEBHÎR[Ar. < BUHÂR | çoğ. TEBHÎRÂT] ile TE'BÎR[Ar.]

( Biri için hasis, pinti deme. İLE Buğu haline getirme. | Tütsüleme, tütsülendirilme. | Etüvden geçirme. İLE Aşılama.[Ağaç.] )


- TEB'ÎD[Ar. < BU'D] ile TE'BÎD[Ar. < EBED | çoğ. TE'BÎDÂT]

( Uzaklaştırma, uzaklaştırılma, uzağa sürme. | Kovma. İLE Sonsuzlaştırma/ebedileştirme. )


- TE'BÎS[Ar.] ile TEB'ÎZ[Ar.]

( Hakaret, horlama. İLE Bölüm bölüm ayırma, paralama. )


- TEBLÎĞ/TEBLÎG[< BULÛG | çoğ. TEBLÎGAT] ile/değil/yerine/< TEVDÎ'[< VED | çoğ. TEVDÎÂT]

( Yetiştirme, eriştirme, bitiştirme. | Götürme, taşıma. | [edebiyatta] Abartının birinci derecesi. İLE/DEĞİL/YERİNE Bırakma, emanet etme. | Vedâlaşma. )


- TEBLİĞ ile/ve/değil/||/<>/>/< TEMSİL


- TEBSÎL[Ar. < BASAL] ile TEBSÎR[Ar.]

( Soyup soğana çevirme/çevrilme. İLE Tarif ve açıklama. [kişinin gözünü açacak biçimde] )


- TEBSÎL[Ar. < BASAL] ile TEBZÎL[Ar. < BEZL]

( ... İLE Yarma, delme. | Bir uzvun suyunu boşaltmak üzere o yeri bir aletle delme işlemi. )


- TEBSÎR[Ar.] ile TEBŞÎR[Ar. < BEŞR | çoğ. TEBŞÎRÂT]

( ... İLE Müjde verme, müjdeleme, müjdelenme. )


- TEBSÎR[Ar.] ile TEBZÎR[Ar. < BEZR | çoğ. TEBZÎRÂT]

( ... İLE Tohumu saçıp dağıtma. | Har vurup harman savurma. )


- TEBYİN ile/ve/||/<> TEBLİĞ


- TEBZÎL[Ar. < BEZL] ile TEBZÎR[Ar. < BEZR | çoğ. TEBZÎRÂT]

( Yarma, delme. | Bir örgenin suyunu boşaltmak üzere o yeri bir araçla delme işlemi. İLE Tohumu saçıp dağıtma. | Har vurup harman savurma. )


- TECÂVÜL[Ar. < CEVELÂN | çoğ. TECÂVÜLÂT] ile TECÂVÜR[Ar.]

( Dolaşma, cevelân etme. İLE Komşu olma. )


- TECDÎL[Ar.] ile TECDÎR[Ar. < CEDERÎ]

( Yere vurma/yıkma. İLE Çocuğun çiçek çıkarması. )


- TECELLİ ile/ve/||/<> TECELLİ

( Yoksa. İLE/VE/||/<> Yalan. )


- TECELLİ ile/ve/değil TECELLİGÂH

( ... İLE Fark vardır. )


- TECELLÎ ile/ve/<> TECESSÜM


- TECELLÎ ile TEZÂHÜR

( Kuvantum düzeyinde. İLE/VE/||/<>/< Atom düzeyinde. )

( Kalptedir. İLE/VE/||/<>/< Eylemdedir. )

( Dışarıdan, bilince yansıma. İLE/VE/||/<>/< Dışarıda. )


- TECESSÜM[Ar.] ile TECESSÜS[Ar.]

( Boyut kazanma, cisimlenme. | Görünmeye başlama, belirme. | Göz önüne gelme, canlanma. İLE Olağan/basit merak. | Yoklama, araştırma, dikkat ve çabayla araştırma. | Bir şeyin iç yüzünü araştırıp sırrını çözmeye çalışma. | Gözetleme. )


- TECNÎS[Ar. < CİNÂS] ile TECDÎR[Ar. < CİNÂZE]

( İki anlamlı söz[mânî] söyleme, cinas yapma. İLE Ölüyü tabuta koyma. )


- TECRİBETEN[Ar.] ile TECRİBÎ[Ar.]

( Tecrübe ederek, deneyerek, sınayarak. İLE Deneme ile ilgili. )


- TECRÎD[< CERED] ile/değil TEDRÎC[< DURÛC]/KERTELEME

( Soyma, soyulma. | Ayırma, bir tarafta tutma. | Soyutlama. | Yalıtma. | Önce gönlünü gafletten, nefsini hevâdan, dilini boş sözden arındırıp dünyayı zihninden/kalbinden çıkararak Hakk'a yönelme. İLE/DEĞİL Derece derece, basamak basamak ilerle(t)me. )


- TECRİD ET VE SAKLA! ve/<> TESBİH ET, YAŞA!


- TECRİD ile/ve/||/<> TEHZÎB

( İlimde. İLE/VE/||/<> Amelde. )


- TECRİD ile/değil/yerine TEZKİYE


- TECRİT ile/ve/değil/yerine TEHCİR


- TECRİT değil TEHCİR


- TECVİT/TECVİD[Ar.] değil/yerine/= SÖZCÜĞÜ, DÜZGÜN/UYGUN OKUMA

( Sözcüklerin söylenişinde, seslerin çıkaklarına, uzunluk ve kısalıklarına göre okunması. | Kur'ân-ı Kerîm'in, doğru okunmasını sağlayan bilim. | Bu bilim üzerine yazılmış kitap. )


- TECZÎ'[Ar.] ile/değil TECZİE[Ar. < CÜZ] ile/değil TECZÎR[Ar. < CEZR]

( ... İLE/DEĞİL Bölüm bölüm ayırma, bölme, doğrama, ufaltma. İLE Karekökünü alma, cezrini bulma. )


- TEDÂHÜL[Ar.] ile TEDÂVÜL[Ar.]

( Birbirinin içine girme. | Ödemede gecikme. | Yığılıp kalma, birikme. İLE Dolanım. )


- TEDARİK ile/ve TEMİN


- TEDARİK/Lİ ile TEDBİR/Lİ


- TEDÂVİ ile/ve/||/<>/> TELÂFİ


- TEDÂVÜL[Ar. < DEVLET | çoğ. TEDÂVÜLÂT] ile TEDÂVÜR[Ar. < DEVR]

( Elden ele gezme, dolaşma, kullanılma. İLE Sıra ile yapma, karşılıklı yapma. )


- TEDBİR[Ar. < DÜBÛR] ile/ve TEMKİN[Ar. < MEKÂNET]

( Tedbirli ve mütevazı olun, şansı yakalarsınız. )

( Bir şeyi sağlayacak ya da önleyecek yol, yöntem, çözüm, çare. İLE/VE Bir işin sonunu düşünerek ölçülü, tedbirli davranma. | Ağırbaşlılık. | Hastalığın bir yere yerleşmesi. | İhtiyat, tedbir. )

( PRECAUTION vs./and COMPOSURE )


- TEDBİR-İ NÜFUS ile/ve/||/<>/> TEDBİR-İ MENZİL ile/ve/||/<>/> TEDBİR-İ MEDÎNE/MÜDÜN

( Bireyin ve toplumun oluşumunda. İLE/VE/||/<>/> Aileyi/topluluğu yönetmek. İLE/VE/||/<>/> Kenti/toplumu yönetmek. )

( İlgili yazıyı okumak için burayı tıklayınız... )


- TEDENNÎ[Ar.] ile TENEZZÜL[Ar.]

( Gerileme, düşme. İLE Kendi durumundan daha aşağıdaki bir işi, bir durumu kabul etme. | Alçakgönüllülük gösterme. )


- TEDERRÜS[Ar. < DERS | çoğ. TEDERRÜSÂT] ile TEDESSÜR[Ar.]

( Ders alma, ders olarak okuma. İLE Elbise giyme. )


- TEDHÎN[Ar. < DUHAN] ile TEDHÎN[Ar. < DÜHN]

( Tütsüleme, dumanlama. İLE Güzel kokulu yağ sürme/sürülme. )


- TEDRÎCEN[Ar.] ile/ve/||/<> TEDRÎCÎ[Ar.]

( Azar azar, giderek, gittikçe. İLE Derece derece, yavaş yavaş olan. )


- [Ar.] TEEBBÎ ile/ve TEEMMÜM

( Birini, baba edinme. | Birini, evlât edinme. İLE/VE Ana edinme. | Çocuğun, anne tarafından tanınması. )


- TEEHHÜL[Ar. < EHL] ile TEEHHÜR[Ar. < TE'HÎR | çoğ. TEEHHÜRÂT]

( Ehlileşme. | Evlenme. İLE Sonraya, geriye kalma. | Gecikme. )


- TEEMMÜL ile/ve/<> TEFEKKUH

( İyice, etraflıca düşünme. İLE/VE/<> Fıkıh öğrenme. | Fıkıhta çok bilgili olma. )


- TEENNÜS[Ar. < ÜNS] ile TEENNÜS[Ar. < ÜNS]

( Dişil/müennes olma. | Kadın gibi hareket etme, kadınlaşma. İLE Alışma, Ünsiyet peyda etme. )


- TEESSÜR[Ar.] ile TEESSÜR[Ar. < ESR, ESÂRET | çoğ. TEESSÜRÂT]

( Oyalandırma, işten alıkoyma. İLE Kederli ve üzüntülü olarak duygulanma, içlenme. | Bir şeyin etkisini duyma. | Acı, keder duyma. )



devamı için burayı tıklayınız...



TI/Tİ... ile başlayan FaRkLaR...

- TIBÂ[Ar. < TAB] ile TIBÂA[Ar.]

( Yaradılışlar, âdetler. İLE Kılıç yapma zanaatı. | Kitap vs. basma işi. )


- TIBBEN[Ar.] ile TIBBÎ[Ar.]

( Hekimliğe uygun olarak, hekimliğin gösterdiği yolda. İLE Hekimliğe özgü, hekimlikle ilgili. | Hekimce. )


- TIBBİ İLÜSTRASYON/MEDICAL ILLUSTRATION[İng.] değil/yerine/= TIBBİ GÖRSELLEME


- TIBBİ/MEDICAL[İng.] değil/yerine/= TIP İLİŞKİLİ


- TIC/MEDICAL MONİTORING DEVICE[İng.] değil/yerine/= TIBBİ İZLEME AYGITLARI


- TİCÂNÎ ile TİCÂNÎ

( Yobaz, gerici. İLE Kuzey Afrika'da kurulmuş bir tarikat ve bu tarikattan olan kişi. )


- TIKIZ ile/= TIKNAZ

( Tıknaz. | Çok sıkıştırılmaktan ya da çok sıkı doldurulmaktan katılaşmış, sıkı. | Yoğunluğu çok, katı. İLE/= Şişmanca, toplu, kısa ve kalın yapılı, tıkız. )


- TIK[TEK TIK] ile TIK TIK [ÇİFT TIK]


- TİLKİ ile TİBET TİLKİSİ


- TİLLE[Ar.] ile TİLLE[Ar.]

( Basamak. | Sıradağ. İLE İşlenmemiş altın. )


- TIMAR ile TIMAR

( Hayvanlarının kıllarını, derisini temizleme. | Ağaç bakımı. | Yara bakımı. İLE Anadolu Selçukluları ve Osmanlı'larda, belirli görev ve hizmet karşılığında kişilere verilen, yıllık geliri 3.000 - 20.000 akçe olan toprak. )


- TİMBRE değil/yerine/= TINI, SOLUK


- TİMBUKTU < TİN-BUKTU

( Mali'nin bir kenti. < [: Su kaynağının göbeği.] )


- TİMSAH ile/ve TİMSAH TÜRÜ KAPLUMBAĞA

( Isırma güçleri: 1134 kg. / 2500 lbs. İLE/VE 453 kg. / 1004 lbs. )


- TINGIR ile TINGIRTI ile TINI ile TINLAMA

( Metal bir nesnenin sert bir yüzeye düştüğü zaman çıkardığı ses. | Parasız, züğürt. | Boş. | Para. İLE Tıngırdayan bir şeyin çıkardığı sesin adı. İLE Türlü müzik araçlarının verdiği sesleri birbirinden ayırt etmeyi sağlayan ses özelliği. | Bir nesnenin titreşiminden çıkan sesi, başka nitelikteki bir nesnenin aynı yükseklikte çıkan sesinden ayırt ettiren özellik, tınnet. | Söyleniş biçimi, vurgusu. İLE "Tın" sesinin biraz sürüp gitmesi, çınlaması. )


- TİP[Fr./İng. < TYPE] ile TİPLEME

( Öykü, roman, tiyatro gibi uzun anlatıma dayalı edebî yapıtlarda kişi kadrosu içinde yer alan ve belirli bir düşüncenin, topluluğun zihniyetini ve ideolojinin temsilciliğini yüklenen kişi. | Kendine özgü kişiliği olmayan, genellikle bilinen kalıplardaki insanları gösteren oyun kişisi. İLE Belirli bir tipin tüm çapraşık özelliklerini, bunu en iyi, en rahat, en inandırıcı biçimde temsil edebilecek kişiyle canlandırmak. )


- TIPA/TAPA[İt. < TAPPO] değil/yerine/= TIKAÇ

( Şişe gibi dar delikleri tıkamaya yarayan mantar, cam, tahta ya da plastikten tıkaç. | Top mermisinin ucuna takılan ve mermi atıldıktan sonra patlamasını sağlayan ayarlı başlık. İLE Herhangi bir şeyin delik ya da ağzını tıkamaya yarayan nesne. )


- TIPKIBASIM ile TIPKIÇEKİM

( Bir yazı, desen, tablo vb.nin fotoğrafından kalıp çıkarılarak yapılan aynı basımı. İLE Bir yazı, kitap ya da biçimin fotoğraf yoluyla kopyasını çıkarma yöntemi, fotokopi. | Bu yöntemle elde edilen kopya, fotokopi. )


- TIRÂZ[Ar.] ile -TIRÂZ[Ar.]

( Giysilere nakışla yapılan süs. | Süs. | Üslûp, tutulan yol. | Döviz.[Fr. DEVISE] İLE "Donatan, süsleyen" anlamlarına gelerek birleşik sözcük yapar. )


- TİRE[Ar.] ile Tire[Ar.] ile TİRE[Fr. < TIRET]

( Dikişte kullanılan pamuk ipliği. | Pamuk ipliğinden yapılmış olan. İLE İzmir iline bağlı ilçelerden biri. İLE Kısa çizgi. | Uzun çizgi. )

( ... vs. ... vs. HYPEN )


- TIRIK ile TIRAK ile TIRIK TIRAK ile TIRINK

( Bir nesnenin art arda iki yere çarpmasından çıkan ince ve kuru ses. İLE Kırılan kuru bir şeyin çıkardığı ses. İLE Art arda gelen kuru ve hafif bir biçimde ses çıkararak. İLE Sert bir yüzeye çarpan para vb. metal bir nesnenin çıkardığı ses. )


- TIRMÎZÎ ile/ve/değil TİLMÎZİ[Ar. | çoğ. TELÂMÎZ/E]

( ... İLE/VE/DEĞİL Öğrencisi/talebesi. | Çırağı. )


- TİROİT[Fr./İng.] ile/ve/||/<> TİROKALSİTONİN[Fr./İng. < THYROCALCITONINE] ile/ve/||/<> TİROKSİN[Fr./İng. < THYROXINE]

( ... İLE/VE/||/<> Kalkan[tiroit] bezinden salgılanan, kandaki kalsiyumu azaltan hormon. İLE/VE/||/<> Tiroit hormonlarının ilk keşfedileni. )


- TIRPAN[Yun.] ile/ve/||/<> TIRMIK

( Uzun bir sapın ucuna tutturulan, ot, ekin vb.ni biçmeye yarayan, hafifçe kıvrık, uzun çelik bıçak. | Güreşte devirmek amacıyla rakibin ayak bileklerine hızla ayak vurarak yapılan bir oyun. İLE/VE/||/<> Kabartılmış toprağın taşını, çöpünü ayıklamak için kullanılan seyrek dişli, tarak biçiminde araç. | Tırnak beresi. )


- TIRTIL ile TIRTIL

( Yumurtadan çıkan kelebek kurtçuklarının ilk durumu. İLE Çevresinde kertikler bulunan ve işlenecek parça üzerine bastırılarak bu kertiklerin izini parçaya basmaya yarayan çelik disk. | Pulların ya da metal paraların kenarındaki kertikleri oluşturan çıkıntılardan her biri. | Palet. | Bir şeyin kenarına çizilen zincir gibi çiçeklerden yapılan süs. | Maraş işi ya da çeşitli elbise nakışlarında kullanılan altın, gümüş gereç. )


- TIRTIL ile TIRTIR

( Yumurtadan çıkan kelebek kurtçuklarının ilk durumu. İLE Zar kanatlılardan, uzun gövdeli, uzun duyargalı, kurtçuk evresini tarım bitkilerine zarar veren böcekler üzerinde geçiren bir tür böcek. )

( ... cum ICHNEUMON )


- TIS ile TISLAMAK

( Kaz, kedi, yılan vb.nin çıkardığı ses. İLE Kaz, kedi, yılan "tıs" diye ses çıkarması. | "Tıs" diye ses çıkarmak. | Ağır yük altında iniltiye benzer sesler çıkarmak. | Haksızlığını anlayıp susmak, sesi soluğu kesmek. )


- TİTAN/YUM[Ti][Fr. < TITANE] ile TİTAN

( Atom numarası 22, atom ağırlığı 47,90, yoğunluğu 4,5 olan, 1675 °C'ye doğru eriyen, özellikleri bakımından silisyumla kalaya yaklaşan, parlak beyaz renkli, basit öğe. İLE Satürn'ün en büyük uydusudur ve yoğun bir atmosferi olduğu bilinen tek doğal uydudur. Titan'daki büyük su kütleleri gibi görünen bu okyanusların, metan gazının sıvı durumu olduğu görülmüştür. Yüzey sıcaklığı, yaklaşık olarak -180 °C'dir. )


- TİTREM ile TİTREŞİM

( Ses titreşimlerinin yükselip alçalması. İLE Küçük ve hızlı salınım, ihtizaz, vibrasyon, rezonans. | Bir noktanın, gözün göremeyeceği kadar kısaca kımıldanışı. )


- TİTREME ile TİTREŞİM

( İHTİZÂZ ile ... )

( VIBRATION vs./and FLUCTUATION )


- TİTREŞİMLİ ile TİTREŞİMLİ

( Titreşim yapan ya da titreşim oluşturan. İLE [dilbilgisi] Yumuşak. )


- TİTÜBASYON/TITUBATION[İng.] değil/yerine/= TİTREK BAŞ


- SKİNTİ değil TİKSİNTİ



devamı için burayı tıklayınız...



TO/TÖ... ile başlayan FaRkLaR...

- TO CONFER POWERS and/||/<> TO CONFER RIGHTS

( Yetki vermek. VE/||/<> Hak vermek. )


- TO CONFUSE vs. TO SMUDGE


- TO CONVINCE vs. TO PERSUADE PERSUASION


- TO DELUDE vs. TO DECEIVE


- TOHUMLU BİTKİ/LER ile/ve TOHUMSUZ BİTKİ/LER

( Döllenmiş yumurta hücresinin gelişerek tohum meydana getirdiği bitkiler. İLE/VE Eşeyli ya da eşeysiz olarak üreyen, eşeyli üremede zigot ya da embriyonun etrafında besi doku bulunmayan, tohum oluşturmayan bitkiler. )


- TOKA ile TOKA[İt. < TOCCO]

( Kemer, kayış, ayakkabı vb.nin iki ucunu birbirine bağlamaya, bunları istenilen genişlikte tutmaya yarayan, türlü biçimlerde tutturmalık. | Saçları bir arada tutmaya yarayan, bazen de süs olarak kullanılan araç. İLE El sıkışma. | Kadeh tokuşturma. )


- TOKA ile TOKALAŞMAK

( BUCKLE vs. SHAKING HANDS )


- TOKAT ile Tokat ile !TOKAT

( ... İLE Karadeniz Bölgesi'nde yer alan illerinden biri. İLE İnsana el içi ile vuruş. )


- TOKSİKOLOJİ ile/ve/||/<> TOKSİN

( Zehirle, onların organizmaya olan etkileriyle ve zehirlerin belirlenmesiyle uğraşan bilim dalı. İLE Canlı organizmalarda görülen zehir. )


- TOKYO[Jp.] ile Tokyo

( Genellikle plastikten yapılmış bir terlik türü. İLE Japonya'nın başkenti. )


- TOLSTOY ile TOLSTOY

( Lev İLE Aleksey Nikolayeviç )

( 09 Eylül 1828 - 20 Kasım 1910 ile 10 Ocak 1883 - 23 Şubat 1945 )


- TOMBUL ile TOMBALAK

( Yuvarlak. | Şişman, etine dolgun. İLE Kısa boylu, şişman, tıknaz ve tombulca. )


- TON[Fr. < TONNE] ile TON[Fr. < TON]

( Bir metreküp oylumda ve + 4 °C'deki arı suyun ağırlığı. | Bin kilogramlık ağırlık birimi. İLE İnsan seleninin ya da çalgı sesinin yükseklik, alçaklık derecesi. | Konuşmada selenin duyguları belirtecek biçimde çıkması. | Bir rengin koyuluk ya da açıklık derecesi. )


- TON[Fr. < TONNE] ile TON[Fr. < TON]

( Bir metreküp hacminde ve + 4 °C'deki arı suyun ağırlığı. | Bin kilogramlık ağırlık birimi. İLE İnsan ya da çalgı sesinin yükseklik, alçaklık derecesi. | Konuşmada sesin duyguları belirtecek biçimde çıkması. | Bir rengin koyuluk ya da açıklık derecesi. | Ses titreşimlerinin yükselip alçalması, titrem. )


- TONAJ[Fr. < TONAGE] ile TONALİTE[Fr.]

( Bir taşıtın alabildiği ton miktarı. | Bir ticaret gemisinin iç hacminin hesaplanmasıyla bulunan taşıma kapasitesi. İLE Belirli bir tonda yazılmış müzik parçasının niteliği. | İnsan sesinin rengi. )


- TONAJ[Fr.] ile/ve/||/<> TONİLATO[İt.]

( Bir taşıtın alabildiği ton miktarı. | Bir ticaret gemisinin iç hacminin hesaplanmasıyla bulunan taşıma kapasitesi. İLE Gemilerin alabileceği yükü belirtmekte kullanılan, bir tona eşit birim. )


- TOP ile TOMAK

( ... İLE Ağaçtan yapılmış top. | Ağaçtan yapılmış gürz. | Bir tür kalın ve ağır çizme. )


- TOP ile TOPAK ile TOPARLAK

( Birçok spor oyununda kullanılan, türlü büyüklükte, genellikle kauçuktan yapılmış yuvarlak nesne. | Bazı araçlarda bulunan toparlağımsı parça. | Kumaş, kâğıt gibi şeylerin belirli miktardaki bağı. | Kumaş, kâğıt vb. şeylerin düzenli bir yığın durumuna getirilmiş bağı. | Yuvarlak biçimde olan, toparlak. | Tamamen, bütünüyle. | Gülle ya da şarapnel atan büyük, ateşli silah. İLE Yuvarlak biçimde olan nesne, toparlak. | Yufka açmak için avuç içinde yuvarlak bir biçim verilen hamur parçası. | Bu biçim verilmiş nesne. | Hayvanlarda, parmakların ardında topuğu andıran çıkıntı. | Şişe ya da kadeh. İLE Top cephanesi taşıyan araba. | Top biçiminde olan, yuvarlak, kürevi. )


- TOPAL ile TOPALLAMAK

( LAME vs. LIMP )


- TOPALTI ile/ve/||/<>/> TOPALTI

( Kale toplarının koruması altındaki yer. İLE Kale ile korunan bir kentin yakın çevresi. )


- TOPARLAK ile/ve/||/<>/> TOSTOPARLAK

( Top biçiminde olan, yuvarlak. İLE/VE/||/<>/> Bütünüyle toparlak. )


- TOPHANE ÇEŞMESİ ile TOPHANE SEBİLİ / NUSRETİYE SEBİLİ

( ... İLE Nusretiye Camisi yanındadır. 1825'te, Sultan II. Mahmud tarafından. [Kitâbe yazıları Hattat Yeserîzâde İzzet tarafındandır.] )


- TOPHANE ile Tophane

( Top yapılan, top dökülen yer. | Topçu askerinin eğitildiği yer. İLE İstanbul'da, Karaköy'den sonra gelen semtin adı. )


- TOPLAM ile/ve/değil TOPTAN


- | TOPLAMA ile ÇARPMA | ile/hem TOPLAMA ve/||/<>/hem de ÇARPMA

( |[tek başına] Kolay. İLE Kolay. | İLE [birlikte] [tasımla/nispeten] [ilk başta] [pek] !"Kolay değil". [gibi görünür] )


- TOPLAMAK ile/değil TOPARLAMAK


- MEYVELER:
TOPLANDIKTAN SONRA OLGUNLAŞMAYA ...
DEVAM EDEN ile DEVAM ETMEYEN


- "TOPLARSAK" değil TOPARLARSAK


- "TOPLU TAŞIM" değil TOPLU TAŞIMA


- TOPLULUK ile/ve/<> TOPLUM

( Tarihi olan. İLE/VE/<> Sosyete. )

( Gerçek bağlam. İLE/VE/<> Tüzel bağlam. )

( Çeşitli arçalar/durumlar ve sevgi bağı ile sürdürülür. İLE/VE/<> Adâlet/yasa ile ayakta tutulur. )

( Bilgisi ve/ya da bilgisizliği[cehaleti] çok olabilen. İLE/VE/<> İlmi ve irfanı yüksek olan/olması gereken. )

( Doğrudan ilişkiler ile. İLE/VE/<> Dolay(ım)lı ilişkiler ile. )

( Sevgi. İLE/VE/<> Akıl )

( COMMUNITY vs./and/<> SOCIETY )

( ... ile/ve/<> KOINONIA )

( CEMAAT/CEMİYET ile/ve/<> CEMİYET )


- TOPLUM ARACI değil TOPLU ULAŞIM ARACI


- TOPLUMA HİZMET ve/||/<> TOPLAMA HİZMET


- TOPLUMDA YAŞAYAN ile/ve/<> TOPLUMLA YAŞAYAN


- TOPLUMDIŞI/ASOSYAL ile TOPLUM KARŞITI/ANTİSOSYAL

( Başkalarına uymamaya yöneliklerdir. İLE Başkalarının, kendilerine "uymasını beklerler". )


- TOPLUMLAŞMA ile/ve TOPLUMSALLAŞMA

( Olgu ya da kavram. İLE/VE Kişinin/kişilerinin katılımı. )


- TOPLUMSAL ADÂLET'İN TANIMLARINDA:
GENEL ile/ve TOPLUMSAL ile/ve SİYASAL

( Toplum içinde ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal yönden yoksul, mahrum ve zayıfların doğrudan doğruya toplum tarafından korunmaları. İLE/VE Kişinin, insan onuruna uygun bir düzeye, sadece emeğinin karşılığı ile çıkabilmesinin sağlanması. İLE/VE Kişilerde, kültürel ve siyasal zayıflığı doğuran olumsuz etmenlerin toplum gücüyle kaldırılması. )


- BELLEK:
TOPLUMSAL ve/||/<> TOPLANMIŞ

( Ortak. VE/||/<> Bireysel. )

( MEMORY: COLLECTIVE and/||/<> COLLECTED )


- "TOPLUMSAL KABUL/LER" ile/ve "TOPLUMSAL 'KALIP/LAR'"

( Aynı toplumdaki birçok birey [ve çoğunluk] tarafından, [kendileri için ne kadar uygun olmasa da] -sözlü ya da sözsüz, yazılı ya da yazısız- sürdürülen kurallara/geleneklere işaret eder. İLE/VE Daha çok, içleri boş [dayanaksız] olarak algılanan [ve olumsuz olarak değerlendirilen] alışkanlıklara/geleneklere işaret eder. )

( "SOCIAL ACCEPTANCE/S" vs./and "SOCIAL 'PATTERN/S'" )


- TOPLUMSAL/SOSYAL BİLİMLER ile/ve/||/<> TOPLUMSAL/SOSYAL BİLGİLER


- TOR ile TOR ile TOR ile TOR ile TOR ile TOR[Fr. < TORE]

( Sık gözlü ağ. | Bir metre uzunluğunda dört santimetre eninde örgü ip.| Tuzak. | Örgü sırası. | Giysi ya da örgülerde, çorap koncunun ağzı gibi büzülen kısım. | Çorap boğazına örülen lastik örgü. | Ağ gibi seyrek örgülü bir cins dokuma. | Fanila, çorap vb. giysilerde gövdeyi saran lastik örgü. | İnce örülmüş para kesesi. | Baş örtüsü. | Hamam havlusu, peştemal. | Saman taşırken kağnı arabasına takılan ot ve kendirle örülmüş ağ. | Uçkur uçlarına yapılan düğümler. | Çözülemeyen ilmek. | Süzgeç.
İLE
İşe alışkın olmayan, yabani. | Toy, acemi kişi. | Olgunlaşmamış, ham.| Çok hareketsizlikten ileri gelen hamlık. | Çekingen, utangaç. | Soğukkanlı. | Ters. | Aptal. | Kendini beğenmiş, kibirli. | Eşeysel gücü çok olan.
İLE
İnci gerdanlık. | Boncuktan yapılan bilezik.
İLE
Buzağılamamış üç yaşındaki inek yavrusu.
İLE
Fidan.
İLE
Bir dairenin kendi düzleminde bulunan fakat merkezinden geçmeyen bir doğru çevresinde dönmesiyle oluşan nesne. )


- TOR ile/ve/||/<>/< TORUK

( Acemi. İLE/VE/||/<>/< Çok acemi. )


- TORAK ile TORAK

( Kömürleştirilecek ağaç ya da pişirilecek tuğlalarla dolu olan ve dışı çamur ile sıvanan kubbe, kümbet. İLE Tortu, çökelek. )


- TÖREL = TÖRESEL

( Töreye uygun olan. | Töre ile ilgili. )


- TORELE değil TOLERE[İng. < TOLERENCE]


- TORLAK ile TORLAK/ABDAL

( Torun çocuğu. İLE Gezgin derviş. )


- TORUM ile TORUM

( Deve yavrusu. İLE Yalan, uydurma söz. )


- TÖRÜN ile/ve/||/<> TÖRÜNGE


- TOS ile TOS

( Alın ya da boynuzla vuruş. İLE Topaç oyunu. )


- TÖS ile TÖSKÜRTMEK/TÖSKÜRÜ

( Hayvanı geri geri yürütmek. İLE Düşmanı püskürtmek. Karşısındakini yıldırarak kavgadan kaçırtmak. )


- TOTAL" (OLARAK) değil TOPLAM (OLARAK)


- TÖVBE ile/ve/değil/yerine TÖVBEDEN, TÖVBE


- TÖVBEDEN ÖNCEKİ HİDÂYET ile/ve TÖVBEYE HİDÂYET ile/ve TÖVBEDEN SONRAKİ HİDÂYET


- TOY ile TOY ile TOY

( Gençliği nedeniyle görgüsüz ve beceriksiz olan. İLE Ziyafet. İLE Kızıl tüylü bir kuş.[Lat. OTIS TARDA] )


- TOY ile/ve TOYDAN

( Tuz Gölü civarı, Kütahya ve Doğu Anadolu'da bulunur. İLE/VE Toy kuşunun iri bir türü. )


- TOY ile TOYDAN

( Kızıl tüylü bir kuş.[Lat. OTIS TARDA] İLE Bir tür iri toy kuşu. )


- TOZ ve/||/<> TOPRAK

( Zamanı simgeler. VE/||/<> Mekânı simgeler. )

( Tarihi simgeler.[Ne yazık ki, bazı/çoğu şeyi bilmeyenler, değerini bilmiyor.] VE/||/<> Coğrafyayı simgeler.["Korumayı" "biliyoruz."] )

( Ardardalığı, derinliği simgeler. VE/||/<> Birlikteliği, yanyanalığı simgeler. )

( Tini simgeler. VE/||/<> Gövdeyi simgeler. )


- TÖZ ile TÖS

( Kök, asıl, cevher. | Değişenlerin özünde değişmeden kaldığı varsayılan idealist kavram. İLE Hayvanı geri geri yürütmek. | Düşmanı püskürtmek. Karşısındakini yıldırarak kavgadan kaçırtmak. )


- TOZ ile TOZ ile TOZ ile TOZ

( Çok küçük ve hafif parçacıklara bölünmüş toprak. | Çok küçük parçacıklara bölünmüş olan herhangi bir nesne. | Katıların fiziksel etkilerle ufalanması sonucu oluşan, tane irilikleri yaklaşık bir mikron büyüklüğünde parçacıklar. | Genellikle tanelerin temizlenmeleri ya da öğütülmeleri sırasında meydana gelen ince durumdaki kuru parçacıklar. | Bu durumda olan. İLE Yayın kabzası üzerine kaplanan kayın ağacı kabuğu ve kirişi. İLE Asalak öldürücü olarak kullanılan katı bitkisel ya da madensel nesnelerin öğütülmüşü. | Hayvansal, bitkisel ve madensel kökenli nesnelerden elde edilen, organik ve inorganik yapılı, kuru ve birbiriyle bağlantısı olmayan ilaç biçimi. İLE Diz. )


- TOZ ile/ve TOZAN

( ... İLE/VE İncecik toz tanesi. | Tozu çok olan yer. )


- TOZAN ile TOZAN

( İncecik toz tanesi. | Tozu çok olan yer. İLE Kar fırtınası. )



devamı için burayı tıklayınız...



TU/TÜ... ile başlayan FaRkLaR...

- Tûbâ[Ar.] ile TÛBÂ[Ar.] ile TUBBA'[Ar. çoğ. TEBÂBİA] ile TUBA[Fr./İng.]

( Güzellik, iyilik, hoşluk. | Rahatlık. İLE Kökleri semâda, dalları zemine uzanmış, Cennet'te, Sidre'de bulunan ve dalları bütün Cennet'i gölgeleyen ilâhî ağaç. İLE Eski çağlarda, Yemen bölgesinde saltanat süren eski Arap hükümdarlarının unvanı. İLE Üzerinde pistonlar bulunan, bakırdan soluklu çalgı. )


- TUBA[İng.] değil/yerine/= TÜP


- TÜBERKÜLİN ile TÜBERKÜLOZ

( Veremin tanı ve tedavisinde yararlanılan, verem mikrobu kültüründen elde edilen bir sıvı. İLE Verem hastalığı. )


- TUFÛ[Ar.] ile TUFÛ'[Ar.] ile TUFÛH'[Ar.]

( "Tüh!" anlamında kullanılır. İLE Ateşin sönmesi. İLE Kabın, ağzına kadar dolması. )


- TUFÛL[Ar.] ile TUFÛL[Ar. < TIFL çoğ. ETFÂL]

( Güneşin, Batı'ya yaklaşması. İLE Çocuklar. )


- TUĞ ile TUĞ/TÜY/TEPELİK/SORGUÇ

( Sultanların ve vezirlerin başlarına taktıkları başlıkların ön tarafında bulunan tüy ya da püskül biçimindeki süs. | Eski meddahların bir simgesi.[Meddahların tuğ diktikleri yerde kalabalık bir seyirci çepeçevre toplanırdı.] İLE Bazı kuşların tepelerinde bulunan uzunca tüy. )


- TUĞLA[Yun.] ile TUĞRA

( Balçığın kalıplara dökülüp güneşte kurutulduktan sonra özel ocaklarda pişirilmesiyle yapılan ve duvar örmekte kullanılan yapı malzemesi. İLE Osmanlı sultanlarının imza yerine kullandıkları, özel bir biçimi olan simgeleşmiş im. | Tura. )


- TUHAF ile TUHAF

( Acayip. | Şaşılacak, garip. | Güldürücü. | Gülünç. | Anlaşılmaz. | Şaşılan bir şey karşısında söylenilen söz. İLE Ağaçkakan türünden iri gagalı bir kuş. )


- TÜKETİCİ ile/ve/değil/yerine/<> TÜRETİCİ


- TÜKETİM ve/ SIKILMA ve/ TÜKETİM


- TÛLÂ[Ar.] ile TULÂ'[Ar.]

( Daha(pek/çok/en) uzun. İLE Ense kökü. )


- TÜLEK = TÜY DÖKÜMÜ


- TULUK ile TULUK ile TULUK ile TULUK

( Tulum. İLE Tombul, şişman. İLE Hayvanın sidiktorbası. İLE Yanak. | Şakak. )


- TULUMBA[İt. < TROMBA] ile TULUMBA

( Sıvıları alçak yerlerden çekmeye ya da yüksek yerlere çıkarmaya yarayan araç. | Otomobil lastiği, futbol topu vb. şeyleri şişirmeye ya da herhangi bir sıvıyı sıkmaya, bir şey üzerine püskürtmeye yarayan araç. | Bağ ve meyve ağaçlarını ilaçlamakta kullanılan araç. İLE Tüfekte, iğnenin bulunduğu yer. )


- TÜM DÜŞÜNCELERİN, ...:
BAŞLADIĞI/KAYNAĞI ve/||/<> DURDUĞU/SONLANDIĞI

( Akıl. VE/||/<> Akıl. )


- TU'M ile TU'ME[çoğ. TUAM] ile TUHME

( Yiyinti, azık. | Tad, çeşni. İLE Yiyinti, azık. | Tad, çeşni. | Lokma. İLE Mide dolgunluğu, hazımsızlık.[İMTİLÂ-İ MİDE] )


- TUMBA[İt. < TOMBO] ile TUMBA ile TUMBA ile TUMBA ile TUMBA

( Altüst etme, altüst olma. | Çocuk dilinde, yatağa atlama. İLE Toprak atmaya yarayan araba, el arabası. İLE Pancar. İLE Kabarık yatak vb. şeyler. İLE Dağ üstlerindeki tepecikler. )


- TÜMCE ile TÜMCECİK

( SENTENCE vs. CLAUSE )


- TÜMDENGELİM ile/ve/||/<> TÜMEVARIM[< TEMSİL]

( Analiz. İLE/VE/||/<> Sentez. )

( Matematik. İLE/VE/||/<> Fizik. )

( Tam. İLE/VE/||/<> Eksikli. )

( TA'LİL[< İLLET]: İlletlendirme, neden/sebep gösterme
İLE/VE/||/<>
İSTİKRÂ[< KIRAAT]: TOPLAMAK | [KIRAAT: Harfleri toplamak.] )

( İlletlendirme, [Ta'lil].
İLE/VE/||/<>
Genelleme, [İstikra][-Tam, -Eksik(Nakıs)]
[İLE/VE/||/<>
Bir cüzziden başka bir cüzziye geçiş.(Hüküm -> Hüküm, İllet -> İllet)(Kıyas-ı Fıkhî)(Analoji)] )

( [Mantıkçılar] Uğraşır. İLE/VE/||/<> Uğraşmaz. )

( )

( DEDUCTION vs./and/||/<> INDUCTION )


- TÜMDENGELİMSEL ile/ve/||/<> TÜMEVARIMSAL ile/ve/||/<> GERİÇIKARIMSAL

( Bütünden, parçaya. İLE/VE/||/<> Parçadan, bütüne. İLE/VE/||/<> Parçadan, parçaya. )

( DEDUCTIVE vs./and/||/<> INDUCTIVE vs./and/||/<> ABDUCTIVE )


- TÜMEL OLUMLU ==> TİKEL OLUMLU ile TÜMEL OLUMSUZ ==> TÜMEL OLUMSUZ ile TİKEL OLUMLU ==> TİKEL OLUMLU

( Her insan canlıdır. Bir kısım canlı insandır.) İLE
( Hiçbir insan taş değildir. Hiçbir taş insan değildir. ) İLE
( Bir kısım insan canlıdır. Bir kısım canlı insandır. )


- TÜMEL OLUMLU x TİKEL OLUMSUZ ile TÜMEL OLUMSUZ x TİKEL OLUMLU

( Her insan canlıdır. ------------ Bir kısım insan canlı değildir. İLE Hiçbir insan canlı değildir. ------------ Bir kısım insan canlıdır. )


- TÜMEL ile/ve/||/<> TÜMDENGELİM


- TÜMEL ile/ve/<> TÜMEL

( Varlık. İLE/VE/<> Tür. )

( Bil(ebil)mek, tümeli bil(ebil)mektir. )


- TÜMELİ DÜŞÜNMEK ile/ve/||/=/<>/> TÜMELDE KENDİNİ DÜŞÜNMEK


- TÜMÜYLE HAZ >< TÜMÜYLE "KÂR"/ÇIKAR

( Tümüyle haz, "kâr"dan/çıkardan vazgeçmeyi; tümüyle "kâr"/çıkar, hazdan vazgeçmeyi gerektirir. Dolayısıyla, hem haz, hem de yarar, ne haz, ne de "kâr"; dengelisi olarak da, biraz haz, biraz da "kâr" üzerinden düşünülebilir, hareket edilebilir fakat [0-1 şeklinde "ya / ya da" ile] biri birine, yeğlenemez ve/ya da üzerine inşâ olunamaz/olunmamalıdır! )


- TÜNMEK ile/ve/||/<>/> TÜNEK

( Kuşların, kanatlı evcil hayvanların, uyumak için bir dala ya da sırığa konması. | Tabure, yüksekçe iskemle vb. üzerine oturmak. İLE/VE/||/<>/> Kuş, tavuk, horoz vb.nin üzerinde tünedikleri dal ya da sırık. )


- TÜP BİÇİMİNDE/TÜPSÜ KOROLLA = TÜVEYC-İ ÜNBÛBÎ = COROLLE TUBULÉE, COROLLE TUBULEUSE


- TUR[İng./Fr.] ile TURNE[Fr.]

( Dolaşma. | Bir sonuca ulaşıncaya kadar yapılan iş. | Başladığı noktada biten, bir ya da daha fazla yere önceden belirlenmiş bir programa göre yapılan yolculuk. İLE Bulunduğu yerden başka yerlere gösteri yapmak amacıyla giden tiyatro, gösteri ya da müzik sanatçılarının gezisi. )


- TÜRA'[Ar. < TUR'A] ile TÜR'A[Ar. çoğ. TURA', TÜRÜÂT]

( Suyun taştığı yerler. | Kanallar. İLE Suyun taştığı yer. | Kanal. )


- TURA ile TURA ile TUĞRA

( Metal paranın resimli yüzü. | Halat gibi örülmüş iplik çilesi. | Kıvrılarak sıkıştırılmış iplik çilesi. | Bazı oyunlarda, vurmak için kullanılan düğümlenmiş mendil. | Ucu düğümlenmiş bir mendil aracılığıyla yanan ya da yanılanların ebe tarafından cezalandırıldığı bir tür çocuk oyunu. İLE Ev duvarlarını dış etkenlerden korumak için üzerlerine çakılan tahta perde. | Bahçe kapısını korumak için beşik örtüsü biçiminde tahtadan yapılan örtü. | Kadınların başlarına taktıkları küçük altın dizisi. | Çatı. | Çatı arası. | Odalardan başka evdeki öteki bölümler. | Sergen. | Düğünlerde oynanan bir çeşit oyun. | Karşı. | Topuz. İLE Osmanlı sultanlarının imza yerine kullandığı, özel bir biçimi olan simgeleşmiş im. )


- TÜRB[Ar.] ile TÜRB/TÜRÂB[Ar. çoğ. ETRİBE, TİRBÂN]

( Turp. İLE Toprak. )


- TURBA[Fr. < TOURBE] ile/ve/||/<> TURBALIK

( Az çok kömürleşmiş bitkilerden oluşan yakıt. İLE/VE/||/<> Göl ve bataklıklarda yetişen bitkilerin, özellikle sfagnumun çürümesi ve kömürleşmesiyle oluşan turba yatağı. )


- TURFA[Ar. < TURFE] ile TURFANDA[Fars. < TERVENDE]

( Az bulunur, eski, nadir. | Değeri düşük, işe yaramaz. | Acayip, tuhaf. İLE Mevsimin başında ilk yetişen (meyve, sebze). | Yeni, ilk kez ortaya çıkan. )


- TURİYA ile TURİYATİTA

( Samadhi'nin süper-bilinç hali (turiya, dördüncü), Ruhun Brahman ile bir olduğu, en yüksek farkındalık olan, (ruhun) dördüncü hali. İLE En yüksek farkındalık halinin ötesi. )


- TÜRK ile/ve/değil/yerine TÜRKİYE CUMHURİYETİ VATANDAŞI


- "TÜRKÇE KUR'AN" değil TÜRKÇE MEAL


- TÜRKÇE/İNGİLİZCE ... ile TÜRKÇE/İNGİLİZCE ...'DE


- Türkî[Tr. / Fars.] ile TÜRKÎ[Ar.]

( Türk. | Türk'le(rle) ilgili. İLE Türkü. )


- TÜRKİYE/TÜRKİYÂ = TÜRK ELİ


- TÜRKMEN = TÜRK-İ İMAN


- TÜRKOLOJİ değil/yerine/= TÜRKBİLİM


- TÜRKÜ değil/yerine/= TÜRK'Ü


- "TÜRKÜAZ değil TURKUAZ


- TÜRKÜAZ değil TURKUAZ


- TURNA ile TURNA BALIĞI(PIKE)

( Turnagillerden, Avrupa ve Kuzey Afrika'da toplu olarak yaşayan, göçebe, iri bir kuş. İLE Tatlı sularda yaşayan yırtıcı bir balık. )

( GRUS GRUS cum ESOX LUCIUS )


- TURSIOPS TRUNCATUS ile/ve TURSIOPS GILLI

( Dünyanın her yanına yayılmış iki tür şişe burunlu yunusbalıklarıdır. )

( Yunus )


- TURUNCÎ ŞEYH ile/ve TURUNCÎ UŞŞÂKÎ ZÂDE

( Ünlü bir çeşit lâle. İLE/VE Ünlü bir çeşit lâle. )


- TUŞ[Fr. < TOUCHE] ile TUŞ ile TUŞ

( Piyano, org vb. müzik aletleriyle daktilo, hesap makinesi, bilgisayar ve telefon gibi makinelerde parmak vurulan yerlerin adı. | Yağlı boya ressamlığında fırçadaki boyanın tuvale sürülüş biçimi. | Eskrimde kılıcın ucunun karşı oyuncunun göğüs ve karın bölgesini koruyan özel giysinin bir bölümüne değmesi. İLE Taraf, yön, cihet, rast gelme, karşısında duran. | Benzer, denk, eş. İLE Güreşte oyun sırasında iki omzun aynı anda yere değmesiyle oluşan yenilgi. )


- "TUTACAK BİR DAL/ŞEY" değil TUTUNACAK BİR DAL/ŞEY


- TUTACAK ile TUTAÇ ile TUTAK ile TUTAM ile TUTAMAÇ/TUTAMAK

( Sıcak mutfak araçlarını tutmakta kullanılan, birbirine şeritle bağlı bez çifti, tutaç, tutak. İLE Laboratuvar maşası. | Tutacak. İLE Bir şeyin tutulacak yeri. | Tutacak. | Kabza. | Maşa, kerpeten vb. araçların tutmaya yarayan kanatlarından her biri. | Rehine. İLE Avuç içi ya da parmak uçlarıyla tutulabilen miktarda olan. İLE Tutamaç. | Tutunulacak, dayanılacak, güvenilecek nesne. )


- TUTAK ile Tutak

( Bir şeyin tutulacak yeri. | Tutacak. | Kabza. | Maşa, kerpeten vb. araçların tutmaya yarayan kanatlarından her biri. | Rehine. İLE Ağrı iline bağlı ilçelerden biri. )


- TUTAM/GANZİLİS ile TUTAM ile TUTAM ile TUTAM/DİZENEK/TERTİP/NİZAM/FORMAT[İng.]

( Avuç içi ya da parmak uclarıyla tutulabilen miktarda olan. | Deste, demet. İLE Bankacılıkta kullanılan, borsada kota alabilmek için gerekli asgari şirket sermayesi ya da pay, hisse, parti, lot. | Belge. İLE Durum. İLE Soruların biçimsel özellikleri, dile getirilişi, dizisi, geçişleri ve özel eylem simgeleriyle bir gözlem aracının taşıdığı biçimsel düzen. )


- TUTARLI OLMAK ile/ve/değil/<> TUTARLI DAVRANMAK

( Zorunlu değildir. İLE/VE/DEĞİL/<> Zorunludur. )

( Sorunlu olabilir. İLE/VE/DEĞİL/<> Sorunsuzdur. )

( Her zaman için geçerli olamayabilir. İLE/VE/DEĞİL/<> Çoğunlukla geçerli olmalıdır. )

( "İddia"sında/zannında olabilirsin. İLE/VE/DEĞİL/<> İspat edersin. )

( Söz ile. İLE/VE/DEĞİL/<> Tutum/tavır ile. )


- TUTARLI OLMAK TUTARLI DAVRANMAK


- TUTKAL["TUT KAL"] ile/değil/yerine/||/<>/< TUTKU


- TUTKU ile/ve/değil/yerine TUTUM

( [not] PASSION vs./and/but ATTITUDE
ATTITUDE instead of PASSION )



devamı için burayı tıklayınız...






Bu sayfa 01 Ocak 2024 itibariyle 446 kez incelenmiş/okunmuştur.